ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ YÜKSEK...
Transcript of ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ YÜKSEK...
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
YÜKSEK LİSANS TEZİ Gamze ÖZKALAY
ALFA LİPOİK ASİTİN ÇİPURA (Sparus aurata), HAMSİ (Engrailus engrasichalus) ve PALAMUT (Sarda sarda)’UN PROTEİN KALİTESİNE OLAN ETKİSİNİN İN VİTRO KOŞULLARDA İNCELENMESİ
SU ÜRÜNLERİ ANABİLİM DALI ADANA, 2010
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
ALFA LİPOİK ASİTİN ÇİPURA (Sparus aurata), HAMSİ (Engrailus engrasichalus) VE PALAMUT (Sarda sarda)’UN PROTEİN KALİTESİNE OLAN
ETKİSİNİN İN VİTRO KOŞULLARDA İNCELENMESİ
Gamze ÖZKALAY
YÜKSEK LİSANS TEZİ
SU ÜRÜNLERİ ANABİLİM DALI
Bu tez 04/02/2010 Tarihinde Aşağıdaki Jüri Üyeleri Tarafından Oy Birliği ile Kabul Edilmiştir. Bu Tez Enstitümüz Su Ürünleri Anabilim Dalında Hazırlanmıştır.
Kod no:
Bu Çalışma Ç.Ü. Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi Tarafından Desteklenmiştir.
Proje no: SÜF2009YL7 Not: Bu tezde kullanılan özgün ve başka kaynaktan yapılan bildirimlerin, Çizelge, Şekil ve Fotoğrafların
kaynak olarak gösterilmeden kullanımı, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunundaki hükümlere tabidir.
……………………………..
Doç.Dr. Bahar KARAKAYA
Danışman
……………………………….
Prof.Dr. Abdurrahman POLAT
Üye
…………………….
Doç.Dr. Elif ORUÇ
Üye
Prof.Dr. İlhami YEĞİNGİL Enstitü Müdürü
I
ÖZ
YÜKSEK LİSANS TEZİ
ALFA LİPOİK ASİTİN ÇİPURA (Sparus aurata), HAMSİ (Engrailus engrasichalus) ve PALAMUT (Sarda sarda)’UN PROTEİN KALİTESİNE
OLAN ETKİSİNİN İN VİTRO KOŞULLARDA İNCELENMESİ
Gamze ÖZKALAY
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
SU ÜRÜNLERİ ANABİLİM DALI
Danışman: Doç.Dr. Bahar KARAKAYA Yıl: 2010, Sayfa: 45 Jüri: Doç.Dr. Bahar KARAKAYA Prof.Dr. Abdurrahman POLAT Doç.Dr. Elif ORUÇ
Bu çalışmada, çipura, hamsi ve palamut türlerine Fe+2 katalizli oksitlendirme sistemi kullanılarak bir antioksidan olan alfa lipoik asitin protein kalitesine etkisi araştırılmıştır. Protein oksidasyonunu belirlemek için protein karbonil (nmol karbonil/mg protein) ve protein denatürasyonunu belirlemek için sodyum dodesil sülfat poliakrilamid jel elektroforezi (SDS-PAGE) kullanılmıştır. Genel lineer model (GLM) kullanılarak yapılan istatistiksel analiz sonucunda, karbonil düzeyini önemli oranda azaltan alfa lipoik asit miktarı çipura için %1 ve palamut için %0.5 olarak tespit edilmiştir. Hamsi için ise %0.5 ve %0.1 düzeylerinde alfa lipoik asit eklemesinin protein karbonil düzeyini önemli oranda azalttığı, fakat %1 düzeyinde alfa lipoik asit eklemesinin protein karbonil düzeyi üzerine önemli bir etkisinin olmadığı tespit edilmiştir. Protein bantlarının elektroforetik analizi sonucunda, alfa lipoik asitin bir antioksidan olarak protein bantlarının yoğunluğunun muhafazasında önemli bir etkiye sahip olmadığı hatta hamsi ve palamut gibi koyu renkli kasa sahip balıklarda %1 gibi yüksek düzeylerde kullanıldığında prooksidan olarak görev yaptığı saptanmıştır. Anahtar kelimeler: Alfa lipoik asit; Protein oksidasyonu; Protein denatürasyonu; Fe
katalizör
II
ABSTRACT
MSc THESIS
THE IN- VITRO INVESTIGATION OF ALPHA LIPOIC ACID SUPPLEMENTATION ON PROTEIN QUALITY OF SEA BREAM (Sparus aurata), ANCHOVY (Engrailus engrasichalus) AND ATLANTIC BONITO
(Sarda sarda)
Gamze ÖZKALAY
DEPARTMENT OF FISHERIES INSTITUTE OF NATUREL AND APPLIED SCIENCES
UNIVERSITY OF ÇUKUROVA
Supervisor: Assoc.Prof.Dr. Bahar KARAKAYA Year: 2010, Page: 45
Jüri: Assoc.Prof.Dr. Bahar KARAKAYA Prof.Dr. Abdurrahman POLAT Assoc.Prof.Dr. Elif ORUÇ
In this study, the effect of alpha lipoic acid as an antioxsidant on protein
quality of sea bream, anchovy and Atlantic bonita oxidized with Fe+2 catalyzed oxidation system were investigated. Protein carbonyl (nmol carbonyl/ mg protein) and sodium dodecyl sulfade polyacrylamide gel elctrophoresis (SDS-PAGE) were used to determine protein oxidation and denaturation, respectively. As a result of this study, a significantly decrease in the amount of protein carbonyl was obtained with 1% alpha lipoic acid supplementation for seabream and 0.5% alpha lipoic acid supplementation for Atlantic bonita. In anchovy, the amount of protein carbonyl decreased with 0.1% and 0.5% alpha lipoic acid supplementation. However, 1% alpha lipoic acid supplementation did not effect on the amount of protein carbonyl. Results from electrophoresis anaylses indicated that the alpha lipoic acid did not show a good antioxidant property for these species and also it showed prooxidant activity in the dark muscle of fish when it was used of the ratio of 1%.
Key words: Alpha lipoic acid; Protein oxidation; protein denaturation; Fe- catalyzed oxidation
III
TEŞEKKÜR
Yüksek Lisans tez konumun belirlenmesi, yürütülmesi ve değerlendirilmesi
aşamasında yardımını esirgemeyen, tecrübe ve bilgi birikimi ile her zaman yanımda
olan danışman hocam sayın Doç.Dr. Bahar KARAKAYA’ya teşekkürü bir borç
bilirim.
Laboratuar çalışmalarımda emeği geçen Yüksek Lisans öğrencisi Elif Tuğçe
AKSUN’a ve Arş.Gör. Ayşe ŞİMŞEK’e teşekkür ederim.
Ayrıca tez çalışmam boyunca bana her konuda destek olan sevgili eşim Su
Ürünleri Mühendisi Koray ÖZKALAY’a ve hayatımın her aşamasında yanımda olup
bana sonsuz emeği ve desteği veren biricik aileme sonsuz teşekkürlerimi sunarım.
IV
İÇİNDEKİLER SAYFA ÖZET……………………………………………………………………………...... I
ABSTRACT………………………………………………………………………… II
TEŞEKKÜR………………………………………………………………………… III
İÇİNDEKİLER……………………………………………………………………... IV
ÇİZELGELER DİZİNİ…………………………………………………………….. V
ŞEKİLLER DİZİNİ………………………………………………………………… VI
1. GİRİŞ…………………………………………………………………………..... 1
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR………………………………………………………. 4
3. MATERYAL VE YÖNTEM……………………………………………………..
3.1. MATERYAL……………………………………………………………….
3.2. YÖNTEM…………………………………………………………………..
3.2.1. Protein Karbonil Değeri………………………………………………
3.2.2. Sodyum Dodesil Sülfat Poliakrilamit Jel Elektroforezi (SDS-PAGE)..
3.2.3. İstatistiksel Analiz…………………………………………………….
16
16
17
17
18
18
4. BULGULAR VE TARTIŞMA………………………………………………….
4.1. Protein Karbonil Değerleri…………………………………………………
4.2. Sodyum Dodesil Sülfat Poliakrilamit Jel Elektroforezi (SDS-PAGE)…….
19
19
25
5. SONUÇLAR VE ÖNERİLER…………………………………………………..
5.1. Sonuçlar…………………………………………………………………….
5.2. Öneriler…………………………………………………………………….
35
35
36
KAYNAKLAR……………………………………………………………………. 37
ÖZGEÇMİŞ……………………………………………………………………….. 45
V
ÇİZELGELER DİZİNİ SAYFA Çizelge 2.1. Alfa Lipoik asitin ROS’ları temizleme etkisi……...………..…..
Çizelge 2.2. Dihidrolipoik asitin ROS’ları temizleme etkisi…………………
Çizelge 2.3. Protein oksidasyonuna karşı Na-ALA’ nin koruyucu etkisi…...
Çizelge 4.1. Farklı konsantrasyonlarda alfa lipoik asit içeren Çipura (100
mg/ml)’nın Fe+2-katalizli oksitlendirme sistemi ile
oksitlendirilmesi sonucu elde edilen protein karbonil düzeyleri
(nmol karbonil/mg protein)……………………………………..
Çizelge 4.2. Farklı konsantrasyonlarda alfa lipoik asit içeren Palamut (100
mg/ml)’un Fe+2-katalizli oksitlendirme sistemi ile
oksitlendirilmesi sonucu elde edilen protein karbonil düzeyleri
(nmol karbonil/mg protein)…………………………………….
Çizelge 4.3. Farklı konsantrasyonlarda alfa lipoik asit içeren Hamsi (100
mg/ml)’nin Fe+2-katalizli oksitlendirme sistemi ile
oksitlendirilmesi sonucu elde edilen protein karbonil düzeyleri
(nmol karbonil/mg protein)……………………………………..
6
7
8
19
20
21
VI
ŞEKİLLER DİZİNİ SAYFA Şekil 2.1. Bölge spesifik metal katalizli protein oksidasyonu……………….
Şekil 2.2. Farklı zamanlarda FeCl3/H2O2/askorbat ile inkübe edilen tavuk
miyozinlerinin SDS-PAGE analizi. Örneklerin elektroforezi %5
β-merkaptoetanolün varlığında (sıra 2-4) ve yokluğunda (sıra 5-
6) gerçekleştirilmiştir. Sıra 1, moleküler kütle standartı; Sıra 2-5
okside olmamış miyozini; Sıra 3-6, miyozinin 1 saatlik
oksidasyonunu; Sıra 4-7 miyozinin 24 saatlik oksidasyonunu
göstermektedir……………………………………………………
Şekil 2.3. Fe2+/H2O2 ile oksitlendiren dana homejanatlarında ki protein
karbonil düzeyleri (nmol protein karbonil/mg protein)üzerine
farklı diyetlerin etkisi……………………………………………
Şekil 3.1. Lipoik asitin yapısı………….……………………………………..
Şekil 4.1. Çipura, palamut ve hamsinin 37 oC’ de oksitlendirme
reaksiyonunun başlangıcında, Fe+2-katalizli oksitlendirme
sistemi ile oksitlendirilmesi sonucu elde edilen protein
profillerinin molekül ağırlığına göre dağılımı. Örneklerin
elektroforezi β-mercaptoetanol’ün yokluğunda (A) ve varlığında
(B) gerçekleştirilmiştir (K: Kontrol, 1: %0.1 alfa lipoik asit, 2:
%0.5 alfa lipoik asit, 3: %1 alfa lipoik asit, MW: moleküler
ağırlık)……………………………………………………………
Şekil 4.2. Çipura, palamut ve hamsinin 37 oC’ de 3. saatlik Fe+2-katalizli
oksitlendirme sistemi ile oksitlendirilme sonucu elde edilen
protein profillerinin molekül ağırlığına göre dağılımı.
Örneklerin elektroforezi β-merkaptoetanol’ün yokluğunda (A)
ve varlığında (B) gerçekleştirilmiştir (K: Kontrol, 1: %0.1 alfa
lipoik asit, 2: %0.5 alfa lipoik asit, 3: %1 alfa lipoik asit, MW:
moleküler ağırlık)……………………………………………….
4
9
12
16
26
28
VII
Şekil 4.3. Çipura, palamut ve hamsinin 37 oC’ de 5. saatlik Fe+2-katalizli
oksitlendirme sistemi ile oksitlendirilme sonucu elde edilen
protein profillerinin molekül ağırlığına göre dağılımı. Örneklerin
elektroforezi β-merkaptoetanol’ün yokluğunda (A) ve varlığında
(B) gerçekleştirilmiştir (K: Kontrol, 1: %0.1 alfa lipoik asit, 2:
%0.5 alfa lipoik asit, 3: %1 alfa lipoik asit)……………………….
30
1. GİRİŞ GAMZE ÖZKALAY
1
1.GİRİŞ
Organizmalar devamlı olarak reaktif oksijen türleri (ROS) adı verilen ve
protein, lipit ve nükleik asitlerin okside olmasına sebep olan çoklu bir sisteme maruz
kalırlar. ROS’lar, çeşitli radikal türlerden (OH., O2. -, CO2
.- ve NO.), radikal olmayan
türlerden (H2O2, ONO2-, HOCl, O3, ONOCO2-,CO, N2O2, NO2 ve O2), ve ROS’un
protein, nükleik asit ve lipitlerle reaksiyonu sonucu oluşan serbest radikallerden (.C,
RS., RSO
., RSSR
.-, R., RO
. ve ROO
.) oluşmaktadır (Stadtman, 2006). Balıklar da,
yaşayan diğer organizmalar gibi ölmeden önce vücutlarında oluşan oksidatif hasara
karşı kendilerini koruyabilecekleri bir sisteme sahiptirler. Fakat öldükten sonra bu
sistem, ROS’un meydana getirdiği oksidatif hasarı engelleyemeyecek hale gelir.
Balıkların kas dokusunda oluşan ROS’un yaptığı hasarlardan şimdiye kadar en çok
lipitlerin oksidasyonu ile ilgili çalışmalara ağırlık verilmiştir. Halbuki oluşan ROS
sadece lipitlerin oksitlenmesine değil aynı zamanda proteinlerinde oksitlenmesine
neden olmaktadır (Berlett ve Stadtman, 1997; Griffiths, 2000). Bu nedenle
balıklardaki protein oksidasyonunu belirlemek en az lipit oksidasyonunu belirlemek
kadar önemlidir. Çünkü protein oksidasyonunun özellikle etlerde jelleşme,
emülsifikasyon, vizkosite, çözünürlük ve su tutma kapasitesi gibi kas proteinlerinin
fonksiyonlarını değiştirdiği belirtilmektedir ( Liu ve Xiong, 2000). Bu değişimler,
balık ve balık ürünlerinin kalitesini olumsuz yönde etkileyerek hem raf ömrünün
kısalmasına hem de besin kayıplarına neden olabilmektedir. Balıkların işlenmesi ve
depolaması sırasında lipit oksidasyonunun kaliteye olan etkisi ile ilgili birçok
çalışma olmasına rağmen balık kaslarında protein oksidasyonu ile ilgili çalışmalar
oldukça kısıtlıdır.
Biyolojik örneklerdeki oksidatif stresin etkisini tespit etmek amacıyla
kullanılan en yaygın yöntem in vitro koşullarda metalle katalizlenen oksidasyon
(MKO) sistemleridir (Madurawe ve Lumpkin, 1997; Kato ve ark., 2001). Yapılan
çalışmalar, özellikle metalle katalizlenen oksidasyon sistemlerinin spesifik
proteinleri okside ederek proteinlerin fonksiyonlarının kaybolmasına, yapısal
değişikliklere ve protein yapılarını daha hassas hale getirerek indirgenmesine sebep
1. GİRİŞ GAMZE ÖZKALAY
2
olduğunu göstermektedir (Stadtman ve Oliver, 1991; Requena ve ark., 2003;
Biridgewater ve ark., 2006). Decker ve ark. (1993), hindi kaslarının hem demir hem
de bakır askorbat varlığında oksitlenmesi sonucu, proteinlerin yapısının değiştiğini,
protein karbonil miktarının arttığını, protein çözünürlüğünün azaldığını ve
miyofibriler proteinlerin jel kuvvetinin ve su tutma kapasitesinin azaldığını
bulmuşlardır. Ayrıca, demirle oksitlenen proteinlerin, spesifik olmayan düşük
moleküler ağırlıklı proteinlere polimerize olduğunu veya parçalara ayrıldığını
bulmuşlardır. Martinaud ve ark. (1997), miyozin ve troponin T’nin oksidasyona karşı
daha hassas proteinler olduğunu ve metalle katalizlenen oksitlenme sistemlerinden
Fe+2/H2O2 oksidasyonun en etkili oksitlendirme sistemi olduğunu bulmuşlardır.
Günümüzde, gıda endüstrisinde oksidatif bozulmadan kaynaklanan kalite
kaybını indirgemek için kullanılan sentetik antioksidan maddeler, tüketici tarafından
zararlı etkileri bilindiği için tercih edilmemektedir. Bu nedenle araştırıcılar daha çok
doğal kaynaklı antioksidanlar üzerinde yoğunlaşmışlardır. Antioksidan bileşiklerin
etki şekli ve etkinlik düzeyi oldukça farklıdır. Genelde antioksidanlar; reaktif oksijen
ve nitrojen türevlerinin temizlenmesi, oksidatif stresten zarar gören dokuların tamiri,
endojen antioksidanların yenilenmesi ve metal şelasyonu gibi oldukça farklı etki
şekillerinden birini veya birkaçını ortaya koyarlar. İdeal bir antioksidanın, bilinen bu
etki şekillerinden birçoğunu yerine getirebilme özelliğine sahip olması gerekir.
Antioksidanlar içinde ideale yakın olan bileşik alfa lipoik asit (ALA) ve dihidrolipoik
asit (DHLA) redoks çiftidir (Biewenga ve ark., 1994; Packer ve ark., 1995; Chen ve
ark., 2003). ALA, bitkiler, hayvanlar ve insanlar tarafından sentezlenebilen doğal bir
bileşik olup oksitlenmiş veya indirgenmiş iki sülfür molekülü içermektedir. Bu
farklılık ALA’nın, hem pek çok önemli enzimin kofaktörü olarak görev yapmasını
sağlamakta hem de okside formu ve indirgenmiş formu ile antioksidan olarak görev
yapabilmesine imkan tanımaktadır. Ayrıca, tioktik asit diye de bilinen ALA, hem
suda hem de yağda çözünebilen güçlü ve etkili bir antioksidandır (Biewenga ve ark.,
1997). Bu özelliğinden dolayı suda çözünen C vitamini ve yağda çözünen E vitamini
gibi diğer antioksidanlardan daha fazla serbest radikal türüne karşı etkilidir (Goralska
ve ark., 2003). Bütün bunların yanında ALA’nın bazı metalleri tutucu özelliği de
bulunmakta olup bakır, manganez ve çinko ile stabil kompleksler oluşturmaktadır
1. GİRİŞ GAMZE ÖZKALAY
3
(Sigel ve ark., 1978). ALA’nın arsenik zehirlenmesinde kullanılabileceği in vivo
çalışmaları ile gösterilmiştir (Grunert, 1960). Hem in vitro hem de in vivo
deneylerde, kadmiyuma bağlı hepatotoksisiteyi azalttığı bulunmuştur (Muller ve
Menzel, 1990). Ayrıca, böbreklerde civayı şelat edebildiği in vitro olarak
gösterilmiştir (Keith ve ark., 1997). Tüm bunların yanında birçok hastalığın (diyabet,
katarakt, glokom vs) yan etkilerini azalttığı veya ortadan kaldırdığı bilinmektedir
(Atmaca, 2003).
Çipura, hamsi ve palamut, ülkemizde olduğu gibi birçok ülkede de ekonomik
öneme sahip balık türleri arasındadır, bu balıklardaki oksidatif hasar, kalitede önemli
kayıplara sebep olmaktadır. Balık kasında, metal katalaz oksidasyon sistemleri
tarafından gerçekleştirilen proteinlerin oksidatif hasarları ile ilgili çalışmalar oldukça
sınırlıdır. Ayrıca, günümüzde tıp ve kozmetik alanında tedavi amacıyla yaygın bir
şekilde kullanılan ve kuvvetli bir antioksidan olan ALA’nın gıdalarda bir antioksidan
olarak kullanımıyla ilgili çalışma bulunamamıştır. Bu sebeple bu çalışmada, çipura,
palamut ve hamsinin kas homejenatlarına farklı konsantrasyonlarda ALA
eklemesinin balıklarının in vitro koşullarda kas proteinlerinde meydana gelen
değişimlere olan etkisinin incelenmesi amaçlanmıştır.
2.ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR GAMZE ÖZKALAY
4
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR
Stadtman ve Oliver (1991), metal katalizli oksidasyon sisteminin proteinleri
nasıl oksitlediğini, Şekil 2.1’de gösterildiği gibi özetlemiştir. Buna göre, oksijeni
(O2) hidrojen peroksite (H2O2), demir üçü (Fe (III)) demir ikiye (Fe (II)) indirgeyen
katalizleme için elektron donör sistemine gerek duyulduğu belirtilmektedir.
Kullanılan elektron donör sistemine bağlı olarak, O2’in indirgenmesi, direkt olarak
H2O2 veren iki elektronlu bir mekanizma tarafından veya H2O2’in dismutasyonunu
takiben ilk süperoksit anyonunun önderliğinde sıralı transfer yolu ile üretilebilir.
Benzer şekilde, Fe(III)’ün Fe (II)’ye indirgemesi direkt olarak veya süperoksit (O2. -)
ara oluşum yolu ile gerçekleşebilir. Daha sonra oluşan bu Fe(II) proteinlerin metal
bağlama bölgeleri ile bağlanabilir. Fe(II)–protein kompleksi, H2O2 ile reaksiyona
girerek aktive olmuş oksijen türlerini (OH., ferril iyonları) meydana getirirler. Diğer
modifikasyonlar içerisinde, bazı amino asit kalıntıları karbonil türevlerine
dönüşürler.
Şekil 2.1. Bölge spesifik metal katalizli protein oksidasyonu
2.ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR GAMZE ÖZKALAY
5
Decker ve ark. (1993), demir veya bakır askorbatla oksitlendirilen hindi
beyaz kas miyofibrillerinin oksidatif hasarını ölçmek için fiziksel, kimyasal ve
fonksiyonel özelliklerdeki değişimleri incelemişlerdir. Kontrol grubuyla
karşılaştırıldığında, hem demir hem de bakır ile oksitlendirilen hindi
miyofibrillerinin protein karbonil düzeylerinde önemli bir artışın olduğu
bulunmuştur. Askorbat konsantrasyonu 0’dan 25 mM düzeyine arttırıldığında hem
demir hem de bakır varlığında miyofibriler proteinlerin karbonil düzeylerinin
sırasıyla 2.6 ve 1.9 kat arttığı tespit edilmiştir. Kontrol grubuna göre, demir ve
bakırla oksitlendirilen miyofibriler proteinlerin çözünürlüklerinin, jel kuvvetlerinin
ve su tutma kapasitelerinin düştüğü bulunmuştur. Sodyum dodesil sülfat (SDS)
poliakrilamit jel elektroforez sonuçlarına göre; hem demir hem de bakırla
oksitlendirilen örneklerdeki miyozin ve aktinin polimerleşerek kaybolduğu
saptanmıştır.
Packer ve ark. (1995), ideal bir teropatik antioksidanın birçok kriteri olması
gerektiğini savunmuşlardır. Bunlar arasında, diyetlerden iyi absorbe edilebilmesi,
hücre ve doku içerisinde kullanılabilir forma dönüşebilmesi, hem membranda hem de
sıvı fazda antioksidan olarak kullanılabilmesi (diğer antioksidanlarla reaksiyona
girebilmesi) ve toksik olmaması gerektiği öne sürülmektedir. Antioksidanlar
arasında, lipoik asitin tüm bu yukarıda sayılan özellikleri göstermesinden dolayı
oksidatif hasarın birçok koşulunda iyi bir antioksidan olduğu belirtilmektedir.
Araştırıcılar tarafından lipoik asitin bir antioksidan olarak özellikleri şu şekilde
özetlenmiştir. (1) Direkt olarak ROS tutması, (2) Endojen antioksidanlar olan
glutatyon, E ve C gibi vitaminlerin tekrar oluşumunu sağlaması, (3) ROS üretiminin
indirgenmesine sebep olan metalleri tutma aktivitesinin olması.
Biewenga ve ark. (1997), alfa lipoik asitin (ALA) ve dihidrolipoik asitin
(DHLA) bir antioksidan olarak metal şelatlama kapasitesi, reaktif oksijen türlerini
(ROS) temizleme yeteneği, endojen antioksidanları yeniden oluşturma yeteneği ve
oksidatif hasarı onarma yeteneğini araştırmışlardır. ROS temizleyicileri olarak
bilinen ALA ve DHLA’nın (Çizelge 2.1. ve Çizelge2.2) birçok deneyde antioksidan
aktivite göstermesinin yanı sıra prooksidan aktivite de gösterebileceği belirtilmiştir.
2.ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR GAMZE ÖZKALAY
6
Çizelge 2.1. Lipoik asitin ROS’ları temizleme etkisi
Oksidant Etki Üretici Algılayıcı Molekül
Algılayıcı Reaktif
Temizleme Kapasitesi
O2
- _ Ksantin oksidaz DMPO spin trap __ __ _ Hipoksantin
Oksidaz Sitokrom C __ __
H2O2 .OH HOCI CCI3O2
.
1ΔgO2
ONOO-
ABAP.
_ + + + + + + + + + + + + + + + _
__ H2O2/Fe2+
H2O2/Fe2+
H2O2/Fe2+/askorbat Aydınlatma NP˷III Aydınlatma NP˷III Aydınlatma NP˷III Aydınlatma NP˷III __ __ __ RadyolizisCCI4 Rubene otoperoksidasyon TermolizisNDPO2 __ __ Termolizis ABAP
Peroksit DMPO spin trap Luminol Deoksiriboz DMPO BSA Salisilik asit Apo˷B˷ protein α1˷AP TNB BSA __ __ __ Tirozin α1˷AP B˷fizikoeritrin
__ __ __ __ __ __ __ __ __
__ __ CCI3O2
. Rubrene 1ΔgO2 __ __ __
__ DHLA=LA __ k = 4.71 × 1010/M/dk k = 4.71 × 1010/M/dk __ __ __ DHLA, GSH, LA> GSMe>GSSG, sistin LA>GSMe>GSSG DHLA>GSH>GSMe> LA>sistin, GSSG k = 1.8 × 108/M/dk k = 1 × 108/M/dk (benzene) k = 1.38 × 108/M/dk DHLA, GSH> LA>GSSH DHLA, LA, Met> GSH>GSSG __
Kısaltmalar: a~-AP, a-l-antiproteaz; ABAP, 2,2'-azobis(2-amidinopropan)dihidrolhlorid; BSA, bovin serum albumin; DHLA, dihidrolipoik asit; DMPO, 5,5 -dimetil- 1-piyroline-N-oksit; GSMe, S-metilat glutatyon; LA, lipoik asit; NDPOz, endoperoksit 3,3'-( 1,4-napitilit )dipropionat; NP-III, N,N'-bis(2-hidroperoksit-2-methoksietil)-l,4,5,8-napithalen-tetrakarboksil dimit); TNB, 5-thio-2-nitrobenzoik asit
2.ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR GAMZE ÖZKALAY
7
Çizelge 2.2. Dihidrolipoik asitin ROS’ları temizleme etkisi
Oksidant Etki Üretici Algılayıcı Molekül
Algılayıcı Reaktif
Temizleme Kapasitesi
O2
- + Ksantin oksidaz DMPO spin trap __ k= 3.3 × 105/M/dk H2O2 .OH HOCI CCI3O2
.
1ΔgO2
NO.
ONOO-
ABAP
+ _ + + _ _ + _ + + + _ + + + + +
Ksantin oksidaz Hipoksantin oksidaz
CytP450/adriamizin CytP450/adriamzin __ __ H2O2/Fe2+
H2O2/Fe2+/vitamin C __ __ Radiolizis CCI4 Termolizis NDPO2 Fotolizis duroquinone Makrofaj __ __ Termolizis ABAP
Epinefrin NBT DMPO spin trap __ __ __ DMPO spin trap Deoksiriboz α1˷AP BSA __ __ __ __ Tirozin α1˷AP B˷fizikoeritrin
__ __ __ DHLA H2O2 DHLA __ __ __ __ CCI3O2
.
1ΔgO2 1ΔgO2
NO. (as NO2-)
__ __ __
k= 7.3 × 105/M/dk k= 4.8 × 105/M/dk k= 4.8 × 105/M/dk __ __ DHLA=LA __ DHLA, GSH, LA> GSMe>GSSG, sistin DHLA>GSH>GSMe> LA>sistin, GSSG k = 2.7 × 107/M/dk __ k = 5.7 × 105/M/dk __ DHLA, GSH> LA> GSSG DHLA, LA, Met> GSH> GSSG __
Kısaltmalar: a~-AP, a-l-antiproteaz; ABAP, 2,2'-azobis(2-amidinopropan)dihidrolhlorid; BSA, bovin serum albumin; DHLA, dihidrolipoik asit; DMPO, 5,5 -dimetil- 1-piyroline-N-oksit; GSMe, S-metilat glutatyon; LA, lipoik asit; NDPOz, endoperoksit 3,3'-( 1,4-napitilit )dipropionat; NP-III, N,N'-bis(2-hidroperoksit-2-methoksietil)-l,4,5,8-napithalen-tetrakarboksil dimit); TNB, 5-thio-2-nitrobenzoik asit
Perricone ve ark. (1999) tarafından, bovin serum albuminde (BSA) hidroksi
serbest radikalinin (OH.) sebep olduğu protein oksidasyonu ve bölünmesine karşı
alfa lipoik asitin (ALA) koruma etkisi araştırılmıştır. Çalışmada, iki farklı
oksidasyon sistemi kullanılmıştır. Bunlardan birisi, OH. serbest radikalleri BSA’nın
varlığında Fenton reaksiyonu tarafından oluşturulmuştur. Bu proteinin serbest
radikaller tarafından polimerizasyonu suda çözünürlük kaybıyla tespit edilmiştir.
Çalışma sonucunda, Na-ALA’nin bu tip protein denatürasyonuna karşı kuvvetli bir
koruyucu etkisi olduğu tespit edilmiştir. Kullanılan diğer yöntemde de, BSA
oksidasyonu 80 krad’lık Co-gamma irridasyonu kullanılarak sağlanmıştır. Bunun
2.ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR GAMZE ÖZKALAY
8
sonucunda da, protein karbonil içeriğinin önemli oranda arttığı tespit edilmiştir.
ALA eklenen gruplarda ise bu karbonil oluşumunun etkili bir şekilde azaldığı
bulunmuştur (Çizelge 2.3). Bu çalışmadan elde edilen verilere göre, ALA ile OH.
radikalinin interaksiyonunun tiyosülfinat veya tiyosülfonat oluşumu veren disülfit
grupları ile olduğu öne sürülmüştür.
Çizelge 2.3. Protein oksidasyonuna karşı Na-ALA’nın koruyucu etkisi
Liu ve Xiong (2000) adlı araştırıcıların yapmış oldukları çalışmada,
enzimatik olmayan serbest radikal sistemi (FeCl3/H2O2/askorbat) ile tavuk
miyozinleri oksitlendirilerek elektroforetik değişimleri incelenmiştir. Bu çalışmanın
sonucunda, oksidasyonun miyozinin polimerizasyonuna ve bölünmesine sebep
olduğu bulunmuştur. Miyozin polimerlerlerinin daha çok disülfit kovalent bağlarla
oluştuğu tespit edilmiştir (Şekil 2.2).
2.ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR GAMZE ÖZKALAY
9
Şekil 2.2. Farklı zamanlarda FeCl3/H2O2/askorbat ile inkübe edilen tavuk
miyozinlerinin SDS-PAGE analizi. Örneklerin elektroforezi %5 β-
merkaptoetanolün varlığında (sıra 2-4) ve yokluğunda (sıra 5-6)
gerçekleştirilmiştir. Sıra 1, moleküler kütle standardını; Sıra 2-5 okside
olmamış miyozini; Sıra 3-6, miyozinin 1 saatlik oksidasyonunu; Sıra 4-
7 miyozinin 24 saatlik oksidasyonunu göstermektedir.
Arivazhagan ve ark. (2002), yaşlı fareler ile genç farelerin çeşitli beyin
bölgeleri karşılaştırıldığında, metabolik bir antioksidan olarak DL-α-lipoik asitin lipit
peroksidasyonuna ve protein karbonil içeriğine olan koruyucu etkisini
araştırmışlardır. DL-α-lipoik asit deney farelerine intraperitonel olarak (100mg/kg
vücut ağırlığı/gün) uygulanmıştır. DL-α-lipoik asit uygulaması yapılmamış yaşlı
farelerin nükleik asit ve protein içerikleri düşük iken thiobarbiturik asit ve protein
karbonil içeriği yüksek bulunmuştur. Halbuki, 14 gün DL-α-lipoik asit uygulaması
yapılan yaşlı farelerin nükleik asit ve protein içerikleri yükselirken, lipit
peroksidasyonu ve protein oksidasyonu azalmıştır. Bu çalışmada elde edilen sonuca
göre, lipoik asitin yaşla bağlantılı oksidatif hasara karşı nöronal hücreler için kuvvetli
bir antioksidan olduğu bulunmuştur.
2.ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR GAMZE ÖZKALAY
10
Moini ve ark. (2002)’nın yapmış oldukları bu çalışmada, ALA ve DHLA’nın
antioksidan ve prooksidan aktiviteleri araştırılmıştır. Bu araştırıcılar ALA ve
DHLA’nın direkt olarak serbest radikal tutma özelliği gösterdiğini ve kuvvetli bir
indirgen madde olduğunu belirtmişlerdir. İn vivo olarak yapılan çalışmalar, ALA
eklenmesinin oksidatif stresi azalttığı ve diğer antioksidanların düşük düzeylerini
yeniden onardığını göstermiştir. Bununla birlikte, in vitro yapılan çalışmalarda, ALA
ve DHLA’nın aynı zamanda prooksidan olarak da rol alabileceği bulunmuştur.
Pirlich ve ark. (2002), oksidatif stresin aralarında etanolün nörotoksisitesini
de içeren çok sayıda nörolojik bozukluğa sebep olduğunu belirtmektedirler. Yapılan
son çalışmalar, oksidatif stresle bağlantılı olarak ALA’nın potansiyel etkisinin
tanımlandığını ve bu nedenle bu çalışmada da etanolün sebep olduğu nörotoksisiteyi
engellemede, ALA’nın etkili olup olamayacağı hipotezini araştırmışlardır.
Çalışmada, 100-600 mM etanol ile 24 saatlik inkübasyon sonunda intraselüler
protein oksidasyonunda önemli bir artış olduğu tespit edilmiştir. Bununla birlikte,
aynı hücrelerin 0,1 mM lipoik asit ile inkübasyonu sonucunda ise, etanolle ilgili
nörotoksisitenin önemli ölçüde azaldığını ve etanolün indüklemesiyle hücre içinde
meydana gelen protein oksidasyonunun tamamen engellediğini bulmuşlardır. Bu
sonuçlar, lipoik asitin radikal temizleme özelliğinin etanolün indüklediği
nörotoksisiteyi iyileştirmede etkili olduğunu göstermiştir.
Atmaca (2003)’nın yapmış olduğu çalışmada, tiyol içeren bazı bileşiklerin
antioksidatif etkileri araştırılmıştır. Bu araştırıcıya göre, tiyol içeren bir madde olarak
ALA’nın indirgenmiş formu olan DHLA’nın en etkili antioksidan olduğu
belirtilmiştir.
Çakatay ve Kayalı (2004), alfa lipoik asitin hem prooksidan hem de
antioksidan olarak yaşlı farelerin plasma proteinlerindeki protein karbonil,
nitrotirozin, ileri oksitlenmiş protein ürünleri ve protein tiyol gibi oksidatif protein
hasar parametrelerine ve oksidatif stres parametreleri olan toplam tiyol, protein
olmayan tiyol ve lipit hidroperoksit düzeylerini incelemişlerdir. Bu çalışmada, alfa
lipoik asit ( 100 mg/kg vücut ağırlığı/gün) Sprague-Dawley farelerine 14 gün
boyunca introperitional olarak uygulanmıştır. Çalışma sonucunda, alfa lipoik asit
uygulanan farelerde protein karbonil değerleri artarken, protein tiyol, protein
2.ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR GAMZE ÖZKALAY
11
olmayan tiyol ve toplam tiyol düzeyleri değişmemiştir. Bu çalışmada, alfa lipoik asit
uygulanan yaşlı farelerde protein oksidasyonun bir gösterisi olan protein karbonil
değerlerinin yükselmesinin nedeni, alfa lipoik asitin prooksidan etki göstermesinden
dolayı olabileceği öne sürülmüştür.
Mercier ve ark. (2004) tarafından, dana eti homojenatlarındaki lipit ve protein
oksidasyonu üzerine otla ve karışık diyetle beslemenin etkisi in vitro koşullarda Fe+2
iyonu ve H2O2 tarafından kimyasal reaksiyonla belirlenmiştir. Lipit oksidasyonu
tiyobarbitürik asit (TBA-RS) ile protein oksidasyonu ise protein karbonil gruplarıyla
belirlenmiştir. Etin antioksidan durumunun belirlenmesi için vitamin E ve
antioksidan enzim aktivitelerinden süper oksit dismütaz (SOD), glutatyon peroksidaz
(GPx) ve katalaz enzim düzeyleri tespit edilmiştir. Sadece otla beslenen hayvanlarda
etteki lipit oksidasyon oluşumunun önemli bir şekilde engellendiği, protein
oksidasyonun ise önemli bir şekilde etkilenmediği tespit edilmiştir. Karışık diyetle
beslenen hayvanlardaki SOD ve GPx aktivitesi ters etki gösterirken, otla beslenen
hayvanlarda SOD aktivitesi artmış fakat GPx aktivitesi azalmıştır. Çalışmada, Fe+2
SO4 /H2O2 ile oksitlendirilen dana eti homojenatlarının başlangıç karbonil düzeyi,
taze etlerde bulunduğu belirtilen 3 nmol protein karbonil/mg protein olarak
bulunmuştur. İki farklı beslemeye tabi tutulan dana etlerindeki karbonil düzeylerinin
ilk 30 dk.lık kimyasal inkübasyon sonucunda en yüksek düzeye ulaştığı ve 5.saatlik
oksidasyona kadar ise bir azalmanın olduğu tespit edilmiştir (Şekil 2.3.). Uzun süreli
inkübasyondan sonra karbonil gruplarındaki bu azalmanın farklı oksidasyon
sistemlerinde de gözlemlendiği belirtmektedir. Bunun sebebinin, miyofibriler
proteinlerdeki indirgenmeden, çökelmeden veya ayrışmadan kaynaklandığı
belirtilmiştir.
2.ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR GAMZE ÖZKALAY
12
Şekil 2.3. Fe2+/H2O2 ile oksitlendiren dana homejanatlarında ki protein karbonil
düzeyleri (nmol protein karbonil/mg protein)üzerine farklı diyetlerin etkisi
Suh ve ark. (2004) tarafından, alfa lipoik asit (ALA) veya onun indirgen
formu olan dihidrolipoik asitin (DHLA) hangisinin geçiş metal iyonlarını tuttuğunu
ve böylece demir ve bakır iyonunun sebep olduğu oksidatif stresi azalttığını
araştırmışlardır. Bu amaçla, askorbat varlığında ALA ve DHLA’nın demir veya
bakır katalizli oksidasyonun etkisini araştırmak için bu metal iyonlarının redoks
aktivitesi araştırılmıştır. Çalışmanın sonucunda, Fe(III)-sitrat tarafından oluşturulan
oksidasyonun DHLA ile önemli oranda azaldığı öne sürülmüştür.
Terjesen ve ark. (2004), yapmış oldukları bu çalışmada, besinsel lipoik asit
(LA) ve askorbik asit (AA)’in, Güney Amerika teleost pacu balığındaki, plazma
serbest amino asit (SAA) üzerine etkilerini araştırmışlardır. LA uygulanan
örneklerde, 23 bireyin 18’inde SAA’nın azaldığı; özelliklede toplam SAA’i önemli
oranda etkilediği bulunmuştur. Aynı zamanda, LA ve AA’in her ikisinde sülfür
içeren SAA konsantrasyonunu etkilediğini ve plazma sistin düzeyini önemli oranda
arttırdığını saptamışlardır. Bununla birlikte, dallanmış zincirli ve aromatik amino
asitler üzerine önemli bir etkisi bulunmamıştır. Bu çalışmadan elde edilen sonuca
göre, diyette suplament olarak LA kullanılacaksa, bunun SAA profiline etki
edeceğinin mutlaka göz önünde bulundurulması gerektiği öne sürülmüştür.
2.ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR GAMZE ÖZKALAY
13
Zhao ve ark. (2004) tarafından, alfa lipoik asitin süper oksit anyon, hidroksi
radikal ve hidrojen peroksit yakalama kabiliyeti kemilumineens (CL) ile
değerlendirilmiştir. Araştırma sonucunda, ALA’nın nötral ve asidik koşullarda
süperoksit anyonlarını tutabildiği ve tutabilme etkisinin ALA’nın konsantrasyonuna
bağlı olduğu bulunmuştur. Nötral veya alkali koşullarda ise hidroksi radikallerle
reaksiyona giren ALA’nın CL yoğunluğunun ilk 10 dakikadan sonra azaldığı ve daha
sonra tekrar arttığı tespit edilmiştir. Bu sonucun sebebinin ALA’nın bilinmeyen
hidroksi radikallerini tutabilme özelliğinden kaynaklandığı belirtilmiştir. Önce
azalan ve sonra artan CL yoğunluğunun nedeninin ise, bilinmeyen bazı ara ürünler
sonucu oluşabileceği belirtilmektedir.
Tokur ve Korkmaz (2007a), sardalya, palamut, hamsi ve lüferin lipit ve
protein kaliteleri üzerine demir katalizli oksidasyonun (Fe+2/H2O2) sebep olduğu
hidroksi radikal üretim sisteminin etkilerini araştırmışlardır. Bu araştırmada, siyah
kaslı balıkların lipitlerinde meydana gelen oksidatif hasarı ölçmek için, demir
katalizli oksidasyon sistemi kullanılarak, tiyobarbütirik asit reaktif madde (TBARs)
analizi yapılmıştır. Araştırma sonunda, demir katalizli oksidasyon ile inkübasyon
süresi arttırılan sardalya ve hamsinin, TBARs miktarının önemli bir biçimde arttığı
(p<0.05), buna karşın palamut ve lüferin maksimum TBARs miktarının
inkübasyonun ilk 3 saatinde elde edildiği ve daha sonra bir değişime uğramadığı
tespit edilmiştir. Protein oksidasyonunun göstergesi olarak ölçülen protein karbonil
miktarının ise Fe katalizli oksidasyon sisteminden farklı bir biçimde etkilendiği tespit
edilmiştir. Bu çalışmada, protein oksidasyonunun bir ölçüsü olarak tespit edilen
protein karbonil (nmol carbonyl/mg protein) düzeylerinin, türlere göre farklılık
gösterdiği bulunmuştur. Araştırmada, uzun inkübasyon süresi sonucunda (5 h) hamsi
dışında palamut, lüfer ve sardalya karbonil miktarının önemli bir oranda arttığı
saptanmıştır. Protein karbonil miktarındaki artış göz önüne alındığında, balık türleri
arasında en yüksek protein karbonil miktarı artışı palamut balığında görülmüştür. β-
merkaptoetanolün varlığı ve yokluğunda yapılan elektroforetik analiz sonucunda,
inkübasyon sonunda genel olarak tüm balıkların protein bantlarında kayıpların
olduğu ve bu bantlardaki en büyük kaybın, hamside görüldüğü bulunmuştur.
Çalışmada, inkübasyonun ilk bir saati içinde 50 kDa’dan daha büyük moleküler
2.ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR GAMZE ÖZKALAY
14
ağırlığa sahip protein bantlarında bir kaybın meydana geldiği tespit edilmiştir.
Protein kayıplarının (hem yüksek hem düşük molekül ağırlığı) demir katalaz
inkübasyonu sırasında disülfit ve non-disülfit kovalent bağlanma sonucu olabileceği
belirtilmiştir. Bu çalışmada elde edilen verilere göre, Fe+2-katalizli oksidasyon
sistemi sonucunda oluşan TBARs’deki artış ve proteinlerdeki parçalanma ve
kayıpların nedeninin, kalite kaybına ve raf ömrünün kısalmasına sebep olan protein
ve lipit oksidasyonu sonucu olduğu belirtilmiştir.
Tokur ve Korkmaz (2007b), kefaller (Mugil cephalus)’de lipit ve proteinlerin
oksidatif hasarını, hidroksi radikal üreten Fenton tip reaktantlar (Fe+2SO4/H2O2)
kullanılarak in vitro koşullarda incelemişlerdir. Serbest radikallerin neden olduğu
lipit oksidasyonunu belirlemek için tiyobarbitürik asit-reaktif madde analizi (TBARs,
mg malonaldehit/ kg) kullanılmıştır. Proteinlerin oksidatif modifikasyonu, 2,4-
dinitrofenilhidrazin (DNPH) kullanılarak tespit edilen karbonil oluşumu ve DNPH ile
işaretlenmiş oksitlenmiş proteinlerin sodyum-dodesil sülfat poliakrilamit jel
elektroforezi (SDS-PAGE) ile ayrıştırılması ile tespit edilmiştir. Bu çalışma
sonucunda, lipitlerin Fe+2/H2O2 ile uzun süreli inkübasyonu (5 saat), TBARs
değerinde önemli bir artışa sebep olmuştur. Serbest radikal üreten sistemle
oksidasyon, inkübasyonun ilk 3 saatinde protein karbonil değerinin azalmasına ve
daha sonra 5. saate kadar artış göstermesine neden olmuştur. Elektroforez çalışması
sonucunda, inkübasyonun 3. saatinde 100 kDa ve 150 kDa molekül büyüklüğüne
yakın bantların yoğunluğunda azalma olmuş ve inkübasyonun 5. saatinde 50 kDa
üzerindeki bantlar gözden kaybolmuştur. Bu çalışma sonucunda elde edilen veriler,
serbest radikal üreten sistemin protein denatütasyonu olarak bilinen proteinlerin
indirgenmesine sebep olarak proteinlerin yapısını değiştirebildiği ve depolama
süresince istenmeyen tat ve kokunun gelişimine sebep olan lipit oksidasyonunu
artırabildiğini göstermiştir. Bu değişikliklerin, depolama ömrünün kısalmasına ve
kalitenin kaybına neden olduğu belirtilmiştir.
Trattner ve ark. (2007), alfa lipoik asit (LA) ve askorbik asitin (vitamin C)
Piaractus mesopotamicus balığının beyin ve kaslarındaki yağ asiti (YA) ve
antioksidan profiline olan etkisini çalışmışlardır. Askorbat (500 mg AA kg-1) ve/veya
lipoik asit (1000 mg kg-1) ilave edilen veya eklenmeyen diyetler olarak iki
2.ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR GAMZE ÖZKALAY
15
faktöriyelli deneme yapılmıştır. Kaslardaki polar lipitlerde (PL) bulunan
Eikosapentanoik asit düzeyleri (20:5n−3, EPA), LA eklenen gruplarda (6.93%±0.43
vs. 5.83%±0.40 ve 6.68%±0.53 vs. 6.00%±0.39) artarken beyinde önemli bir değişim
saptanmamıştır. Çalışma sonucunda elde edilen bu verilere göre, lipit
metabolizmasındaki değişimlerden ziyade lipit peroksidasyonuna karşı LA’in
korumasının doğrudan etkili olabileceği öne sürülmüştür.
Singh ve Jialal (2008), farmakolojik olarak lipoik asitin, ağır metal
zehirlenmesi ile ilgili toksisiteyi etkin bir şekilde azalttığını belirtmektedirler. Ayrıca
antioksidan olarak lipoik asitin, doğrudan serbest radikalleri sona erdirdiği, geçiş
metal iyonlarını tuttuğu, sitasolik glutatyon ve vitamin C düzeyini arttırdığı ve
onların kayıpları ile ilgili toksisiteyi engellediğini belirtmişlerdir.
3. MATERYAL VE METOT GAMZE ÖZKALAY
16
3. MATERYAL VE YÖNTEM
3.1. Materyal
Bu çalışmada materyal olarak çipura (Sparus aurata), hamsi (Engrailus
engrasichalus) ve palamut (Sarda sarda) kullanılmıştır. Araştırmada, antioksidan
olarak kullanılan alfa lipoik asitin (Sigma T5625) kimyasal yapısı Şekil 3,1’de
gösterilmiştir.
Şekil 3.1. Lipoik asidin yapısı (oksitlenmiş ve indirgenmiş formu).
Lipoik asit, (LA, 1,2, ditiyolane-3-pentanoik asit, 1,2-ditiyolan-3volerik asit
veya thiyoktik asit) sülfür içeren bir kofaktördür ve indirgenmiş formu olan
dihidrolipoik asitin ve lipoik asitin (DHLA, 6,8-dimerkaptooktanoik asit veya 6,8-
tiyooktik asit) her bir molekülünde iki adet tiyol grubu vardır.
3. MATERYAL VE METOT GAMZE ÖZKALAY
17
3.2. Yöntem
Çipura (Sparus auratus), palamut (Sarda sarda) ve hamsi (Engrailus
engrasichalus) avlandıktan hemen sonra yerel bir balıkçıdan satın alınıp, buz içinde
Ç.Ü. Su Ürünleri Fakültesi İşleme Teknolojisi Bölümü Protein Araştırma
Laboratuarına getirilmiştir. İç organlarından temizlenen balıklar yıkandıktan sonra
filetoları çıkartılmıştır. Waring Blenderda homojenize edilen filetolardan 0.5 g et
örneği tartılmış ve test tüplerine aktarılmıştır. Et örneği bulunan test tüplerine 5ml 50
mM Tris-HCI ve 1 mM EDTA içeren tampon solüsyonu (pH 7.4) eklenerek yüksek
hızda 1 dakika homojenize edilmiştir. Daha sonra bu homejenatlara 100 mg/ml baz
alınarak farklı oranlarda alfa lipoik asit uygulanmıştır. Alfa lipoik asit uygulanmayan
grup kontrol grubu (K), alfa lipoik asit uygulanan gruplar ise %0.1, %0.5 ve %1
oranında alfa lipoik asit uygulanan gruplar olarak belirlenmiştir. Homojenatlarda
oksitlendirmeyi sağlamak için, 1/2 oranında demir sülfat (0.5mM) ve hidrojen
peroksit (1mM) Mercier ve ark. (2004)’nın önerileri doğrultusunda kullanılmıştır.
Homojenatlar 37 ºC’ye ayarlı su banyosunda 0, 3 ve 5 saat süresince inkübe
edilmiştir. Homojenatlardaki oksidasyon reaksiyonu, bütillenmiş hidroksitoluen
(BHT, %0.02 oranında) eklenerek durdurulmuştur.
3.2.1. Protein Karbonil Değeri
Protein karbonil içeriği Levine ve ark. (1994)’na göre 2,4 dinitrofenilhidrazin
(DNPH) ile protein karbonillerinin reaksiyonu ile belirlenmiştir. Örnekler %10
triklorasetik asit (TCA; w/v) ile çöktürüldükten sonra 12000 rpm’de 3 dakika
santrifüj edilmiştir. Örneklere, 2 M DNPH’li HCI ve 2 M DNPH’siz HCl eklendikten
sonra oda sıcaklığında bir çalkalayıcıda bir saat boyunca karıştırılmıştır. Bu süre
bitimimde örnekler tekrar %10 TCA ile çöktürülmüş ve 12000 rpm’de 3 dakika
santrifüj edilmiştir. Çöktürülen protein peletleri etanol: etil asetat (1:1 v/v) ile
yıkanarak serbest DNPH solüsyonunun uzaklaştırılması sağlanmıştır. Daha sonra
12000 rpm de tekrar 3 dakika santrifüj edildikten sonra üst faz dışarı atılmış ve bu
işlem iki kez daha tekrarlanmıştır. Elde edilen protein peletlerine, 20 mM potasyum
3. MATERYAL VE METOT GAMZE ÖZKALAY
18
fosfat tampon içeren 6 M guanidin- HCl (pH 2.3, triflor-asetik asit ile ayarlanmıştır)
eklenmiş ve herhangi bir çözülmeyen madde kalmaması için tekrar santrifüj
edilmiştir. DNPH konsantrasyonu guanidin solüsyonu kör olmak üzere 360 nm de
belirlenmiştir ve 22,000 M-1 cm-1 lik molar emilme katsayısı protein karbonil
miktarını tespit etmek için kullanılmıştır. Protein konsantrasyonu ise standart olarak
6 M guanidin içeren bovin serum albümin kullanılarak 280 nm’de belirlenmiştir.
Sonuçlar nmol karbonil /mg protein olarak verilmiştir.
3.2.2. Sodyum dodesil sülfat poliakrilamit jel elektroforezi (SDS-PAGE)
Balıkların proteinlerinde meydana gelen denatürasyonu incelemek için,
BioRad marka mini vertikal sodyum dodesil sülfat (SDS) poliakrilamit jel
elektroforezi (PAGE) kullanılmıştır. Elektroforez işlemi %10’ luk poliakrilamit jel
ile Laemmli (1970) metoduna göre yapılmıştır. Jeller, %0.025 Coomassie Blue R-
250, %40 metanol ve %7 asetik asit ile boyanmış ve fazla boya %5 metanol ve %7
asetik asit ile 24 saat bekletilerek alınmıştır. Proteinlerin moleküler kütlesini
belirlemek için, triofosfat izomeraz (26,600 kDa), laktik dehidrogenaz (36,500 kDa),
ovalalbumin (45,000 kDa), püruvat kinaz (58,000 kDa), insan sütünden laktoferrin
(90,000 kDa) ve β-galaktosidaz (116,000 kDa) içeren sigma standardı (sigma P-
8748) kullanılmıştır.
3.2.3. İstatistiksel Analiz
Farklı konsantrasyonlardaki alfa lipoik asitin etkisi %5 önem düzeyinde
varyans analizi (Tek-yönlü ANOVA) kullanılarak Duncan karşılaştırma testi ile
değerlendirilmiştir. Aynı zamanda, tüm saatler göz önüne alındığında alfa lipoik
asitin protein karbonil düzeyine etkisi genel lineer model (GLM) kullanılarak tespit
edilmiştir.
4. BULGULAR VE TARTIŞMA GAMZE ÖZKALAY
19
4. BULGULAR VE TARTIŞMA
4.1. Protein Karbonil Değerleri
Araştırmada, farklı konsantrasyonlarda alfa lipoik asit içeren 100 mg/ml
çipura, hamsi ve palamut içeren homojenatların, 37 ºC’de 0, 3 ve 5. saatlerde Fe+2-
katalizli oksitlendirme sistemi ile oksitlendirilmesi sonucu elde edilen protein
karbonil (nmol/nmol karbonil/mg protein) düzeyleri Çizelge 4.1., 4.2. ve 4.3.’de
verilmiştir.
Çizelge 4.1. Farklı konsantrasyonlarda alfa lipoik asit içeren Çipura (100 mg/ml)’nın
Fe+2-katalizli oksitlendirme sistemi ile oksitlendirilmesi sonucu elde
edilen protein karbonil düzeyleri (nmol karbonil/mg protein)
37 ºC’de ki inkübasyon süresi (saat)
Alfa Lipoik Asit Oranları
Kontrol % 0.1 %0.5 %1
0 3,05±0,25a
1,71±0,19b
1,49±0,23b
1,74±0,22b
3 3,80±0,55bc
4,24±0,27c
3,50±0,10b
2,85±0,07a
5 4,89±0,22c
2,44±0,13b
4,54±0,26c
1,28±0,50a
Aynı satırdaki farklı harfler p<0.05 önem düzeyindeki farkı göstermektedir
Oksitlendirme reaksiyonunun başlangıcında, alfa lipoik asit eklenen tüm
örneklerde protein karbonil miktarının önemli bir biçimde azaldığı bulunmuştur
(p<0.05). Bununla birlikte, Çizelge 4.1’de de görüldüğü gibi farklı oranlardaki alfa
lipoik asit miktarlarının protein karbonil düzeyleri üzerine önemli bir etkiye sahip
olmadığı tespit edilmiştir (p>0.05). Oksitlendirmenin 3. saatinde ise, kontrol grubu,
%0.1 ve %0.5 düzeyinde alfa lipoik asit eklenen örnekler arasında önemli bir
faklılığın bulunmadığı tespit edilmiştir. Buna rağmen, %1 düzeyinde eklenen alfa
lipoik asitin kontrol grubuna göre protein karbonil miktarını önemli oranda azalttığı
bulunmuştur (p<0.05). Oksitlendirmenin 5. saatinde ise kontrol grubuna göre
4. BULGULAR VE TARTIŞMA GAMZE ÖZKALAY
20
çipuraların karbonil düzeyleri üzerine %0.5 düzeyindeki alfa lipoik asit eklemesinin
önemli bir etkisi bulunmazken, %0.1 ve %1’lik düzeylerin protein karbonil düzeyini
önemli oranda azalttığı bulunmuştur. Genel lineer model uygulanarak yapılan tek
yönlü varyans analizi sonucunda, tüm saatler göz önüne alındığında çipura protein
karbonil düzeyini önemli oranda azaltan alfa lipoik asit miktarı %1 olarak tespit
edilmiştir (p<0.05). Bunu sırasıyla %0.1 alfa lipoik asit eklenen grup, %0.5 alfa
lipoik asit eklenen grup ve kontrol grubu izlemiştir.
Çizelge 4.2. Farklı konsantrasyonlarda alfa lipoik asit içeren Palamut (100
mg/ml)’un Fe+2-katalizli oksitlendirme sistemi ile oksitlendirilmesi
sonucu elde edilen protein karbonil düzeyleri (nmol karbonil/mg
protein)
37 ºC’de ki
inkübasyon
süresi (saat)
Alfa Lipoik Asit Oranları
Kontrol %0.1 %0.5 %1
0 2,06±0,11a 1,81±0,15a 2,06±0,15a
2,94±0,34b
3 3,68±0,27bc
3,30±0,10b
2,61±0,21a 3,88±0,50c
5 2,49±0,13c
2,28±0,10bc
1,89±0,17a
2,06±0,22ab
Aynı satırdaki farklı harfler p<0.05 önem düzeyindeki farkı göstermektedir.
Oksitlendirme reaksiyonunun başlangıcında, kontrol, %0.1 ve %0.5
düzeylerinde alfa lipoik asit eklenen palamut örneklerinin protein karbonil miktarları
arasında önemli bir faklılık bulunmazken (p>0.05), %1 oranında alfa lipoik asit
eklenen grupta protein karbonil miktarı önemli düzeyde yüksek bulunmuştur
(p>0.05). Oksitlendirmenin 3. saatinde ise, %0.5 alfa lipoik asit eklenen grup ile en
düşük karbonil değeri elde edilmiştir (p<0.05). %0.1 ve %1 düzeyinde alfa lipoik asit
eklenen grup ile kontrol grubu arasında ise önemli bir farklılık bulunmamıştır
(p<0.05). Oksitlendirmenin 5. saatinde ise, en düşük karbonil miktarı %0.5 alfa
4. BULGULAR VE TARTIŞMA GAMZE ÖZKALAY
21
lipoik asit eklenen örnekler ile sağlanmıştır (p<0.05). Genel lineer model
uygulanarak yapılan tek yönlü varyans analizi sonucunda, tüm saatler göz önüne
alındığında palamut’un protein karbonil düzeyini önemli oranda azaltan alfa lipoik
asit miktarı %0.5 olarak tespit edilmiştir (p<0.05).
Çizelge 4.3. Farklı konsantrasyonlarda alfa lipoik asit içeren Hamsi (100 mg/ml)’nin
Fe+2-katalizli oksitlendirme sistemi ile oksitlendirilmesi sonucu elde
edilen protein karbonil düzeyleri (nmol karbonil/mg protein)
37 ºC’de ki
inkübasyon
süresi (saat)
Alfa Lipoik Asit Oranları
Kontrol % 0.1 %0.5 %1
0 3,09±0,28a
2,07±0,27b
1,67±0,23b
1,95±0,24b
3 3,75±0,40b
3,79±0,16b
3,05±0,23a
3,46±0,48b
5 2,50±0,10ab
2,44±0,06a
2,57±0,22b
5,23±0,20c
Aynı satırdaki farklı harfler p<0.05 önem düzeyindeki farkı göstermektedir
Oksitlendirme reaksiyonunun başlangıcında, alfa lipoik asit eklenen tüm
örneklerde protein karbonil miktarının önemli bir biçimde azaldığı bulunmuştur
(p<0.05). Bununla birlikte, farklı alfa lipoik asit miktarlarının protein karbonil
düzeyleri üzerine önemli bir etkisinin olmadığı tespit edilmiştir (p>0.05).
Oksitlendirmenin 3. saatinde, %0.5 oranında eklenen alfa lipoik asit miktarının
protein karbonil miktarını önemli oranda azalttığı (p<0.05) fakat diğer oranları ise
önemli düzeyde etkilemediği tespit edilmiştir (p>0.05). Oksitlendirmenin 5. saatinde
ise, kontrol grubu ile %0.1 ve %0.5 düzeyinde alfa lipoik asit eklemesinin önemli bir
etkisi bulunmazken (p>0.05), %1 düzeyinde alfa lipoik asit eklemesinin protein
karbonil düzeyini önemli oranda yükseltmiştir (p>0.05). Genel lineer model
uygulanarak yapılan tek yönlü varyans analizi sonucunda, tüm saatler göz önüne
alındığında %0.5 ve %0.1 alfa lipoik asit eklemesinin protein karbonil düzeyini
4. BULGULAR VE TARTIŞMA GAMZE ÖZKALAY
22
önemli düzeyde azalttığı, fakat %1 düzeyinde alfa lipoik asit eklemesinin ise protein
karbonil düzeyi üzerine önemli bir etkisinin olmadığı tespit edilmiştir (p<0.05).
Protein oksidasyonu, reaktif oksijen türleri (ROS) ile direkt olarak veya
oksidatif stresin sekonder ürünleri ile reaksiyonu sonucu indirek olarak indüklenen,
proteinlerin kovalent modifikasyonu olarak tanımlanmaktadır (Shacter, 2000).
Protein oksidasyonu, lipit oksidasyonuna benzer şekilde serbest radikal zincir
reaksiyonları şeklinde gelişmektedir.
Protein oksidatif modifikasyonunun pek çok farklı tipi olduğundan, protein
oksidasyonu için genel bir belirteç yoktur. Ancak, protein karbonil grupları oksidatif
indüklü hücresel hasarının en genel belirteci olarak kabul edilmekte ve yaygın olarak
kullanılmaktadır (Berlett ve Stadtman 1997; Chevion ve ark., 2000; Shacter, 2000;
Beal, 2002). Bunun nedenleri arasında, protein karbonil gruplarının birçok farklı
mekanizma ile ortaya çıkabilmesi, stabil olması ve basit ama duyarlı yöntemlerle
ölçülebilir olması sayılabilir (Shan ve ark., 1990). İyonize radyasyon, metal iyon-
katalizli reaksiyonlar, fotokimyasal prosesler ve enzim katalizli redoks reaksiyonları
tarafından oluşturulan reaktif oksijen türleri ile proteinlerin reaksiyonu sonucu
protein oksidasyonu oluşmaktadır. Amino asit yan zincirlerinin hidroksil veya
karbonil türevlerine modifikasyonu, protein-protein çapraz bağlarının oluşumu ve
polipeptit zincirlerinin fragmantasyonu proteinlerin oksidatif reaksiyonlarının
muhtemel sonuçlarıdır. Bunlar arasında, protein karbonil grubu içeriği genel bir
indikatördür ve protein oksidasyonunun en yaygın kullanılan belirtecidir. Protein
karbonil düzeylerinin, peptitlerin ana zincirlerinin ve lizin, prolin, arjinin, ve
treoninin gibi aminoasitlerin yan zincirlerinin oksitlenmesi sonucu oluştuğu
belirtilmektedir (Stadtman ve Berlett, 1998). Ayrıca, amino asitler ile ikincil lipit
oksidasyon ürünlerinin reaksiyonu sonucunda, proteinlerin karbonil gruplarının
oluştuğu öne sürülmektedir (Zamora ve ark., 1999a). Protein karbonil miktarının
ölçülmesinde birçok yöntem kullanılmaktadır. Fakat bunlardan en ucuzu, en hızlısı
ve en güveniliri, protein karbonillerinin 2,4-dinitrofenilhidrazin (DNPH) reaksiyonu
ile spektrofotometrik olarak ölçülmesidir (Berlett ve Stadtman, 1997; Adams ve ark.,
2001; Dalle-Done ve ark., 2003).
4. BULGULAR VE TARTIŞMA GAMZE ÖZKALAY
23
Biyolojik açıdan önemli geçiş metal iyonları olan Fe ve Cu’nun aracılık ettiği
metal katalazlı oksidasyon (MKO) sistemleri ile, amino asit kalıntılarının okside
olarak protein karbonil türevlerinin düzeylerini arttırdığı gösterilmiştir (Levine ve
ark., 1990; Stadtman ve Oliver, 1991). Demir, hem elektron alıcı hem de elektron
verici özellikte olduğu için redoks reaksiyonlarının katalizlenmesinde önemli bir
katalizördür (Kanner ve ark., 1988). Hidrojen peroksit (H2O2) ve demir tuzu ile
meydana gelen Fenton reaksiyonu, biyolojik sistemlerde oldukça kuvvetli reaktif
hidroksil radikallerinin oluşumunu sağlar (Gutteridge ve ark., 1981; Kanner ve ark.,
1986; Halliwell ve Gutteridge, 1999). Bu mekanizma, süperoksit radikali varlığında
Harber-Weiss reaksiyonu olarak bilinir ve aşağıda gösterildiği şekilde oluşur
(Kehrer, 2000).
Fe2+ + O2 →Fe3+ + .O2
- (1)
2 .O 2 -+ 2H+ → H2O2 + O 2 (2)
Fe2+ + H2O2 → .HO + HO- + Fe3+ (3)
Kuvvetli bir elektrofilik bileşik olan hidroksi radikali, lipitlerin otooksidasyon
zincir reaksiyonlarını hızlandırabilir ve doymamış lipitlerin çift bağlarıyla kolaylıkla
reaksiyona girebilir (Choe ve Min, 2006). Ayrıca, amino asit kalıntılarının yan
zincirlerindeki metal bağlama bölgeleriyle de reaksiyona girerek biyolojik
sistemlerde proteinlerin oksidasyonuna sebep olabilirler (Stadtman ve Oliver, 1991).
Bir geçiş metali olarak demirin, koyu kaslı balıklarda yüksek reaktivitesi ve
konsantrasyonu nedeni ile lipit oksidasyonunda önemli bir prooksidan olduğu daha
önceki çalışmalarda bulunmuştur (Hultin, 1992; Mei ve ark., 1998; Richards ve ark.,
2002; Richards ve Hultin, 2003; Undeland ve ark., 2004). Fenton kimyası ile elde
edilen oksitlendirmenin balıklarda protein karbonil düzeyine etkisi ile ilgili
çalışmalar oldukça sınırlıdır. Tokur ve Korkmaz (2007a) yapmış oldukları bir
çalışmada, Fe+2/H2O2 oksitlendirme sistemi ile özellikle palamut ve sardalyada 5
saatlik 37 oC’deki inkübasyon sonucunda, protein karbonil düzeylerinin arttığını
4. BULGULAR VE TARTIŞMA GAMZE ÖZKALAY
24
bulmuştur. Bu çalışmada da, 5 saatlik Fe+2/H2O2 ile inkübasyonu sonucunda
çipuraların karbonil düzeyi 3,05 nmol karbonil/mg proteinden 4, 89 nmol
karbonil/mg proteine, palamutların karbonil düzeyleri ise 2,06 nmol karbonil/mg
protein’ den 2,49 nmol karbonil/mg proteine kadar yükselmiştir. Benzer sonuçlar,
uzun süreli Fe+2/H2O2 oksidasyon sistemine maruz kalan etlerde (Mercier ve ark.,
2004) ve farklı oksitlendirme sistemlerinde de bulunmuştur (Batifoulier ve ark.,
2002). Srinivasan ve Hultin (1995) adlı araştırıcılar, soğukta depolanan uskumru
filetolarının başlangıcı ile 8. günleri arasında protein karbonil düzeylerinin enzimatik
olmayan serbest radikal oluşturan sislemle inkübe edildiklerinde önemli bir oranda
arttığını tespit etmişlerdir. Benzer şekilde, yine aynı araştırıcıların yapmış oldukları
başka bir çalışmada, yıkanmış ve kıyılmış morina kaslarının 5 oC’de 2 ile 24 saatlik
serbest radikal üreten sistemle inkübe edildiğinde protein karbonil düzeylerinin
arttığını tespit etmişlerdir (Srinivasan ve Hultin, 1997).
Tioktik asit olarak da bilinen alfa lipoik asit (ALA), ilk olarak 1950'de sığır
karaciğerinden izole edilmiştir (Reed, 2001). ALA (kimyasal adı: 1,2-ditiolan-3-
pentanoik asit), (şekil 3.1.) prokaryotik ve ökaryotik hücrelerin bütün türlerinde
bulunmaktadır. Özellikle, yüksek metabolik aktiviteli dokulardan elde edilen
gıdalarda yüksek düzeyde bulunmaktadır (Herbert ve Guest, 1975; Mattulat ve
Baltes, 1992). Metabolik organlardan domuz kalbi gibi etler 1.1-1.6 mg/kg ALA
içeriğine sahipken, buzağı kasında ise sadece 0.07-0.15 mg/kg vardır (Mattulat ve
Baltes, 1992). Aynı zamanda ALA, insanlarda enerji formuna katılan birbirinden
farklı 2-okzo asit dehidrojenezin parçasıdır ve 2-okzo asit dehidrojenez multienzim
komplekslerinin lizin atıklarına bağlanarak kofaktör olarak görev alır (Fujiwara ve
ark., 1995; Morris ve ark., 1995). Piruvat dehidrojenaz, α-ketoglutarat dehidrojenaz
ve glisin dekarboksilaz gibi çeşitli enzimlerde açil gruplarını bağlar ve onların enzim
kompleksini bir yerinden diğer bir yerine transfer eder. Alfa lipoik asitin gıdalarda
antioksidan kullanımıyla ilgili herhangi bir çalışmaya rastlanılmamıştır. Bunun
yanında, in vivo yapılan birçok çalışma, yemlere eklenen ALA’nın iyi bir antioksidan
olduğu, oksidatif stresi azalttığı ve diğer antioksidanların azalmış düzeylerini
yeniden onardığını göstermiştir. Ayrıca, diyetteki ALA’nın antiobezite etkisinin
bulunduğu ve hayvanların büyüme performansı üzerine olumlu etkisinin olduğu
4. BULGULAR VE TARTIŞMA GAMZE ÖZKALAY
25
tespit edilmiştir (Moini ve ark., 2002; Kim ve ark., 2004). In vitro koşullarda yapılan
çeşitli model sistemlerle elde edilen sonuçlara göre, ALA ve DHLA, ROS’un etkisini
azaltmada yüksek reaktiviteye sahip olduğu bulunmuştur. Ayrıca, 0.05-1mM
konsantrasyonlardaki alfa lipoik asitin, hidroksi radikaller, hipoklorus asit ve singlet
oksijene karşı iyi bir tutucu olduğu öne sürülmüştür (Moini ve ark., 2002). Bu
çalışmada, bir antioksidan olarak alfa lipoik asitin protein oksidasyonunu
engellemede balık türlerine göre farklılık gösterdiği bulunmuştur. Bu sonucu
etkileyen birçok sebep olabilir. Balık türüne ve hatta aynı türdeki farklı bireylere ve
yaşlara göre değişebileceği gibi (Tokur ve Korkmaz, 2007b; Tokur ve Polat, 2010)
her birinin kendine özgü antioksidan/prooksidan sisteme sahip olabileceği de
(Stadtman ve Levine, 2003) bunlar arasında sayılabilir.
4.2. Sodyum dodesil sülfat poliakrilamit jel elektroforezi (SDS-PAGE)
Araştırmada ml’ de 100 mg çipura, palamut ve hamsi eti bulunan
homojenatların 37 oC’deki 0, 3 ve 5 saatlik Fe+2-katalizli oksitlendirme sistemi ile
oksitlendirilmesi sonucu elde edilen protein profillerinin molekül ağırlığına göre
dağılımı Şekil 4.1, 4.2 ve 4.3 ’ de gösterilmiştir.
4. BULGULAR VE TARTIŞMA GAMZE ÖZKALAY
26
Şekil 4.1. Çipura, palamut ve hamsinin 37 oC’ de oksitlendirme reaksiyonunun
başlangıcında, Fe+2-katalizli oksitlendirme sistemi ile oksitlendirilmesi
sonucu elde edilen protein profillerinin molekül ağırlığına göre dağılımı.
Örneklerin elektroforezi β-mercaptoetanol’ün yokluğunda (A) ve
varlığında (B) gerçekleştirilmiştir (K: Kontrol, 1: %0.1 alfa lipoik asit, 2:
%0.5 alfa lipoik asit, 3: %1 alfa lipoik asit, MW: moleküler ağırlık).
4. BULGULAR VE TARTIŞMA GAMZE ÖZKALAY
27
Proteinlerdeki S-S köprüsünü indirgeyen β-merkaptoetanol’ün varlığında ve
yokluğunda yapılan SDS-PAGE analizlerine göre, oksitlendirme reaksiyonunun
başlangıcında Fe+2-katalizli oksitlendirme sistemi ile oksitlendirilen ve farklı
düzeylerde alfa lipoik asit eklenen çipura, palamut ve hamsi türlerinin protein bant
yoğunlukları üzerine etkisi Şekil 4.1’de görülmektedir. Bu analiz sonucuna göre,
farklı düzeylerde alfa lipoik asit eklemesinin çipura ve palamut türlerinin protein
bant yoğunlukları üzerine önemli bir etkisinin olmadığı tespit edilmiştir. Buna
rağmen, hamsi balığının kontrol grubundaki (K) bant yoğunluğunun alfa lipoik asit
eklemesi yapılan örneklere göre daha farklı olduğu, diğer örneklerde ise 90 kDa’a
yakın moleküler ağırlığa sahip bantların yoğunluğunun özellikle %1 düzeyinde alfa
lipoik asit eklenen örneklerde daha az olduğu dikkat çekmektedir. Elektroforez
bantlarındaki yoğunluğun azalması proteinlerin denatüre olarak daha yüksek
moleküler ağırlıklı polimerler oluşturduğunu göstermektedir. Bu çalışmada, %1 gibi
yüksek oranda yapılan alfa lipoik asit eklemesinin oksitlendirme sonucu oluşan
polimerleşmeyi engellemediği, aksine artırdığı saptanmıştır. Başka bir ifadeyle,
yüksek oranda kullanılan alfa lipoik asit eklemesinin hamsi balığı için bir bakıma
prooksidan olarak rol oynadığı görülmüştür. Alfa lipoik asitin kuvvetli bir
antioksidan olmasının yanı sıra bir prooksidan olarak rol oynadığı ile ilgili bilimsel
çalışmalar mevcuttur (Moini ve ark., 2002, Biewenga ve ark., 1997). İndirgen madde
içeren elektroforez örneklerinde ise, hamsi dışında yine çipura ve palamut’un bant
yoğunlukları kontrol grubu ile karşılaştırıldığında, alfa lipoik asit eklemesinin önemli
bir etkisi görülmezken, hamside %1 düzeyinde alfa lipoik asit eklenen örneğin
hemen hemen tüm bant yoğunluklarında bir azalma görülmüştür. Bu azalmanın β-
merkaptoetanol’ün varlığında ve yokluğunda görülmesi polimerleşmenin disülfit
olmayan kovalent bağlarla gerçekleştiğini göstermektedir (Decker ve ark., 1993;
Saeed ve Howell, 2002).
4. BULGULAR VE TARTIŞMA GAMZE ÖZKALAY
28
Şekil 4.2. Çipura, palamut ve hamsinin 37 oC’ de 3 saatlik Fe+2-katalizli
oksitlendirme sistemi ile oksitlendirilme sonucu elde edilen protein
profillerinin molekül ağırlığına göre dağılımı. Örneklerin elektroforezi
β-merkaptoetanol’ün yokluğunda (A) ve varlığında (B)
gerçekleştirilmiştir (K: Kontrol, 1: %0.1 alfa lipoik asit, 2: %0.5 alfa
lipoik asit, 3: %1 alfa lipoik asit, MW: moleküler ağırlık).
4. BULGULAR VE TARTIŞMA GAMZE ÖZKALAY
29
Oksitlendirmenin 3. saati için yapılan elektroforez analizinde, indirgen
maddenin yokluğunda, kontrol ve alfa lipoik asit eklenen çipura örneklerindeki
protein bant yoğunluğunda herhangi bir değişiklik görülmemiştir. Aynı şekilde,
kontrol grubu ve %0.1 oranında alfa lipoik asit eklenen palamut örnekleri arasında
önemli bir farklılık görülmemiştir. Ancak, %0.5 oranında alfa lipoik asit eklenen
örneğin 116 kDa molekül ağırlığına yakın protein bantlarının yoğunluğunda bir
azalma olduğu görülmüştür. 26,60 kDa’ın altındaki iki bantta ise tamamen
kaybolduğu görülmüştür. %1 oranında alfa lipoik asit eklenen örneklerde ise, 116
kDa’nın üstündeki molekül ağırlığına yakın protein bantlarının yoğunluğundaki
azalmanın, %0.5 düzeyinde alfa lipoik asit eklenen örneğe göre daha fazla olduğu ve
26,60 kDa’ın altında iki bandında %0.5 alfa lipoik asit eklenen örnekte olduğu gibi
tamamen kaybolduğu tespit edilmiştir. Hamside ise, 3 saatlik oksitlendirme
sonucunda özellikle alfa lipoik asit içeren örneklere göre kontrol grubunun 116 kDa
molekül ağırlığına sahip protein bandının daha yoğun olduğu görülmektedir.
İndirgen maddenin varlığında yapılan analiz sonucuna göre ise, indirgen maddenin
yokluğunda olmayan düşük moleküler ağırlıklı yeni bantların oluştuğu
görülmektedir. Bu da oksitlendirmenin 3. saatinde disülfit köprüleriyle kovalent
polimerleşmenin olduğunu göstermektedir. Burada elde edilen verilere benzer
şekilde, yapılan birçok çalışma MKO sistemi ile oksitlendirilen proteinlerin disülfit
çapraz bağları ile polimerleştiğini ve/ veya bölündüğünü göstermiştir (Liu ve Xiong,
2000; Ooizumi ve Xiong, 2004; Thanonkaew ve ark., 2006). Elektroforez
sonuçlarından elde edilen bu sonuçlara göre, alfa lipoik asitin hamsi için iyi bir
antioksidan olmadığı hatta yüksek düzeylerde kullanıldığında bir prooksidan olarak
rol oynadığı bulunmuştur.
4. BULGULAR VE TARTIŞMA GAMZE ÖZKALAY
30
Şekil 4.3. Çipura, palamut ve hamsinin 37 oC’ de 5 saatlik Fe+2-katalizli
oksitlendirme sistemi ile oksitlendirilme sonucu elde edilen protein
profillerinin molekül ağırlığına göre dağılımı. Örneklerin elektroforezi β-
merkaptoetanol’ün yokluğunda (A) ve varlığında (B) gerçekleştirilmiştir
(K: Kontrol, 1: %0.1 alfa lipoik asit, 2: %0.5 alfa lipoik asit, 3: %1 alfa
lipoik asit)
4. BULGULAR VE TARTIŞMA GAMZE ÖZKALAY
31
Oksitlendirmenin 5. saati diğer saatlerle karşılaştırıldığında indirgen
maddenin yokluğunda, çipura balığının bant yoğunluklarının tüm örneklerde azaldığı
yani çoğu proteinin okside olarak polimerleştiği görülmektedir. Kontrol grubu ile
alfa lipoik asit eklenen örnekler karşılaştırıldığında ise, alfa lipoik asitin bir
antioksidan olarak önemli bir etkisinin olmadığı görülmektedir. İndirgen maddenin
varlığında ise, özellikle 26,60 kDa’ın altındaki protein bantlarının yok olduğu fakat
bazı bantların yoğunluğunda ise artış olduğu görülmektedir. Palamutta ise, diğer
saatlerle karşılaştırıldığında, özellikle indirgen maddenin yokluğunda, kontrol grubu
ve %0.1 düzeyinde alfa lipoik asit içeren örneklerin protein yoğunluğunda bir azalma
olduğu görülmüştür. Fakat bu azalma, %0.5 ve %1 alfa lipoik asit eklenen örneklerde
görülen azalmadan çok daha az olduğu tespit edilmiştir. %0.5 alfa lipoik asit içeren
örneklerde bantların çoğunun yok olduğu ve bantların yoğunluğunun azaldığı
görülmüştür. %1 düzeyinde alfa lipoik asit eklenen örneklerde de bant yoğunluğunda
bir azalmanın olduğu fakat %0.5 düzeyinde eklenen örneklere göre daha az olduğu
tespit edilmiştir. İndirgen maddenin varlığında ise, özellikle 26,60 kDa’ın moleküler
ağırlığın üzerinde yeni bantların ortaya çıktığı görülmektedir. Hamsi balığında ise,
indirgen maddenin yokluğunda 90 kDa’ın üzerindeki ve 26,60 kDa’ın altındaki tüm
bantların hem kontrol grubundaki örneklerde hem de alfa lipoik asit eklenen
örneklerde tamamen ortadan kalktığı görülmüştür (Şekil 4.3-A). Bununla birlikte
kontrol grubu ile %0.1 düzeyinde alfa lipoik asit içeren örneklerde 90 kDa moleküler
ağırlığına sahip proteinlerle 26,60 kDa’lık moleküler ağırlığına sahip protein
bantlarının arasındaki proteinlerin yoğunluğunun %0.5 ile %1 düzeyinde alfa lipoik
asit içeren örneklere göre daha yoğun olduğu tespit edilmiştir. İndirgen maddenin
varlığında ise, kaybolan bu bantların 26,60 kDa’ın üzerinde moleküler ağırlığa sahip
proteinlerde olduğu görülmüştür. Tokur ve Korkmaz (2007a), Fe+2-katalizli
oksidasyon sisteminde 3 saatlik inkübasyon sonucunda hamsi’nin 50 kDa’dan daha
büyük moleküler ağırlığa sahip protein bantlarının tamamen yok olduğunu
bulmuştur. Bu sonuç, bu çalışmada hamsi ile yapılan örneklerdeki sonuçlarla
benzerlik göstermektedir.
Bu çalışmadan elde edilen sonuçlar, Fe+2-katalizli oksitlendirme sonucu
oluşan polimerleşme ve/veya çökelmenin daha çok disülfit kovalent bağlarla
4. BULGULAR VE TARTIŞMA GAMZE ÖZKALAY
32
meydana geldiğini göstermektedir. Bunun yanında disülfit olmayan kovalent
bağlarında oksitlendirme sonucu meydana geldiği görülmektedir. Yapılan birçok
çalışmada, proteinlerin oksidatif modifikasyonu sonucunda intra veya inter protein
çapraz bağların oluştuğu ve bunu etkileyen birçok mekanizmanın bulunduğu
belirtilmektedir. (Jiang ve Lee, 1985; Stadtman, 1990; Berlett ve Stadtman, 1997;
Dalle-Done ve ark., 2001; Stadtman ve Levine, 2003). Stadtman (1990), reaktif
oksijen türlerinin meydana getirdiği oksitlenme sonucu ortaya çıkan protein-protein
çapraz bağ oluşumunu şu şekilde özetlemiştir: (a) Bir proteinin karbonil grubu ile
diğer proteinin lizin amino asidinin N-ɛ-amino grubu ile reaksiyonu sonucu Schiff-
baz çapraz bağlanmış türevlerinin oluşumu, (b) aynı proteinin veya iki farklı
proteinin sistin kısmının oksitlenmesi sonucu intra veya inter disulfit çapraz
bağlanmış türevlerin oluşması, (c) proteinlerin histidin, lizin veya sistein
kalıntılarına doymamış aldehit gruplarının bağlanması sonucu aldehidrik grup
oluşmasıyla diğer proteinin Schiff baz protein–protein çapraz bağlanmış türevlerin
oluşması (d) protein–protein çapraz bağları, bağlanmış iki farklı proteinin lizin
kalıntılarıyla çok doymamış yağ asitlerinin (PUFA) oksidasyonu sonucu oluşan
malonaldehitin aldehit grubuyla birleşerek oluşması diye sıralanabilir. Bu çalışmada
da, koyu renkli kas içeren hamsi ve palamuda göre beyaz renkli kas içeren çipura
arasında faklılıklar olduğu görülmektedir. Özellikle koyu renkli kaslara sahip
balıkların Fe+2-katalizli oksitlenmeye karşı daha hassas olduğu görülmektedir. Bunun
sebeplerinden birisinin, bu balıkların kaslarında çok daha fazla doymamış yağ
asitlerine sahip olmalarından kaynaklanabileceği düşünülmektedir. Çünkü yapılan
çalışmalarda, lipit oksidasyon ürünlerinin, proteinlerin primer yapılarını değiştirerek
üçüncül ve sekonder yapılarınında değişmesine sebep olduğu saptanmıştır (Meng ve
ark., 2005). Ayrıca, lipit oksidasyon ürünleri tarafından proteinlerin oksidasyonu ile,
amino asitlerin yan zincirlerinin oksitlenmesine, peptit bağlarının ayrılmasına ve
kovalent protein-protein çapraz bağlı bileşiklerin oluşmasına neden olduğu tespit
edilmiştir (Zhu ve ark., 1994; Stadtman ve Berlett, 1997; Hidalgo ve Zamora, 2000;
Zamora ve ark., 2000). Bunun sonucunda, inaktif bileşiklerin oluştuğu, proteinlerin
çökeldiği ve protein çapraz bağların oluştuğu gösterilmiştir (Saeed ve ark., 1999;
Refsgaard ve ark., 2000; Stadtman ve Levine, 2003; Saeed ve Howell, 2004). Diğer
4. BULGULAR VE TARTIŞMA GAMZE ÖZKALAY
33
bir sebepte, koyu renkli kaslara sahip balıkların kas dokularındaki kan proteinlerinin
demir ve oksijeni daha fazla içermesinden dolayı olabilir. Çünkü daha önce yapılan
çalışmalarda, bir geçiş metali olarak demirin, siyah kaslı balıklarda yüksek
reaktiviteye sahip olduğu ve konsantrasyonun fazlalığı nedeni ile lipit
oksidasyonunda önemli bir prooksidan olduğu bulunmuştur (Hultin, 1992, Mei ve
ark., 1998; Richards ve ark., 2002; Richards ve Hultin, 2003; Undeland ve ark.,
2004).
Yapılan çalışmalarda, proteinlerin gıdalarda farklı model sistemlerde bir
antioksidan olarak görev yaptığı ve lipit oksidasyonunu azalttığı belirtilmektedir.
Proteinlerin ve amino asitlerin antioksidan mekanizması gıda sistemlerinde şöyle
açıklanmaktadır: (1) lipit hidroperoksit-geçiş metal interaksiyonunun oluşmasını en
aza inderek (2) pro-oksidatif metalleri tutarak (3) proteinlerde bulunan sülfidril
gruplar nedeniyle serbest radiakelleri inaktive ederek. Bunlara ek olarak, protein,
peptit ve amino asitlerin lipit oksidasyonunun sebep olduğu hasarları engellemede
sahip oldukları bazı amino asitlerden (histidin, lizin, tiyrozin, fenilalanin, tiriptofan,
prolin, metiyon ve sistin) kaynaklandığı düşünülmektedir. Bu çalışmada, belki de
palamut ve hamside bulunan bu proteinler bir antioksidan görevi görerek lipitlerin
oksidasyonunu da engellemiş olabilir. Fakat bu yorumu yapabilmek için mutlaka lipit
oksidasyonununda değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bu çalışmada, protein bantlarının elektroforetik analizi sonucunda, alfa lipoik
asidin bir antioksidan olarak protein bantlarının yoğunluğunun muhafazasında
önemli bir etkiye sahip olmadığı hatta hamsi gibi koyu renkli kasa sahip balıklarda
%1 gibi yüksek düzeylerde kullanıldığında prooksidan olarak görev yaptığı
saptanmıştır.
Son zamanlarda, tıp ve farmakolojik alanlarında ALA ile yapılan model
sistemlerden elde edilen sonuçlara göre, ALA’nın antioksidan etkisi ile
intramoleküler disülfit oluşumunu katalizleyen etkilere karşı koruyuculuğu
konusunda farklı görüşler bulunmaktadır (McCarty, 2001). In vitro model
sistemlerde yapılan bazı çalışmalar, ALA’nın direkt veya indirekt olarak hücresel
proteinlerin oksitlenmesine sebep olacağı gözlenmiştir (Moini ve ark., 2002). Bu
bulgular bizim elde ettiğimiz sonuçları destekler niteliktedir. Bu çalışmada da, jel
4. BULGULAR VE TARTIŞMA GAMZE ÖZKALAY
34
örneklerinde de görüldüğü gibi, ALA’nın özellikle koyu renkli kaslara sahip hamsi
ve palamut örneklerinde bir prooksidan olarak rol oynadığı saptanmıştır.
5.SONUÇ VE ÖNERİLER GAMZE ÖZKALAY
35
5. SONUÇ VE ÖNERİLER
5.1. Sonuçlar
In vitro koşullarda Fe+2-katalizli oksitlendirme sistemi ile oksitlendirilerek
farklı düzeylerdeki alfa lipoik asitin çipura, palamut ve hamsinin protein
oksidasyonuna ve denatürasyonuna olan etkisinin incelendiği bu çalışmada, aşağıda
belirtilen sonuçlar bulunmuştur.
1. Genel lineer model uygulanarak yapılan tek yönlü varyans analizi sonucunda, tüm
saatler göz önüne alındığında çipura protein karbonil düzeyini önemli oranda azaltan
alfa lipoik asit miktarı %1 olarak tespit edilmiştir (p<0.05). Bunu sırasıyla %0.1,
%0.5 ve kontrol izlemiştir.
2. Genel lineer model uygulanarak yapılan tek yönlü varyans analizi sonucunda, tüm
saatler göz önüne alındığında palamutun protein karbonil düzeyini önemli oranda
azaltan alfa lipoik asit miktarı %0.5 olarak tespit edilmiştir (p<0.05).
3. Genel lineer model uygulanarak yapılan tek yönlü varyans analizi sonucunda, tüm
saatler göz önüne alındığında hamsiye %0.5 ve %0.1 alfa lipoik asit eklemesinin
protein karbonil düzeyini önemli oranda azalttığı, fakat %1 düzeyinde alfa lipoik asit
eklemesinin ise protein karbonil düzeyi üzerine önemli bir etkisinin olmadığı tespit
edilmiştir (p<0.05).
4. Protein bantlarının elektroforetik analiz sonucunda, alfa lipoik asitin bir
antioksidan olarak protein bantlarının yoğunluğunun muhafazasında önemli bir
etkiye sahip olmadığı hatta hamsi ve palamut gibi koyu renkli kasa sahip balıklarda
%1 gibi yüksek düzeylerde kullanıldığında prooksidan olarak görev yaptığı
saptanmıştır.
5. Hem protein karbonil değeri hem de elektroforez sonuçları balıklarda Fe+2-
katalizli oksitlendirme sisteminin etkili bir oksitlendirme ajanı olduğunu göstermiştir.
6. Protein karbonil ve elektroforez verilerine göre, alfa lipoik asit’ in etki düzeyinin
antioksidan veya prooksidan olarak türlere göre farklılık gösterdiği bulunmuştur.
5.SONUÇ VE ÖNERİLER GAMZE ÖZKALAY
36
7. Her ne kadar alfa lipoik asit eklemesi protein karbonil düzeyini azaltsa da
elektroforez örnekleri göz önüne alındığında çipura, palamut ve hamsi gibi türler için
gıda katkı maddesi olarak iyi bir antioksidan olmadığı düşünülmektedir.
5.2. Öneriler
Bu çalışmadan elde edilen verilere göre gelecekte bu konu ile ilgili çalışacak
bilim adamlarının göz önünde bulundurması gerekli konular aşağıdaki şekilde
özetlenmiştir.
1. Alfa lipoik asit, tıp ve farmakoloji bilim dalında bir antioksidan olarak yoğun
olarak çalışılmıştır. Bu çalışmada, alfa lipoik asit ilk defa gıda katkı maddesi
olarak protein kalitesine olan etkisi ile araştırılmıştır. Fakat elde edilen
çalışmanın sonucuna göre, alfa lipoik asitin gıdalarda katkı maddesi olarak
balıklarda kullanılmasının protein kalitesi açısından uygun olmadığı
bulunmuştur.
2. Biyolojik sistemlerde oldukça karmaşık ve birbiriyle ilişkili birçok
mekanizma gerçekleşmektedir. In vitro koşullarda elde edilen veriler her
zaman gerçek sonuçları vermeyebilir. Bu nedenle, in vivo çalışmalarında
mutlaka yapılması ve alfa lipoik asitin antioksidan veya prooksidan etkisinin
buna göre değerlendirilmesi gereklidir.
3. Alfa lipoik asit, hem suda hem de yağda çözünen bir madde olmasına
rağmen, yapılan in vitro çalışmalarda, suda iyi çözünmediği ve bu nedenle
antioksidan olarak iyi bir şekilde değerlendirilemediği öne sürülmektedir. Bu
çalışmada da, protein karbonil düzeyindeki farklılıklar göz önüne alındığında
alfa lipoik asitin tampon çözeltide homojenizasyonu ile çözündüğü
düşünülmektedir. Fakat bu çalışmanın yine de diğer çalışmalarda belirtildiği
üzere Na-ALA haline getirilerek uygulanması, bir antioksidan olarak
kullanılabileceğini veya kullanılamayacağını daha net ortaya çıkaracaktır.
37
KAYNAKLAR
ADAMS, S., GREEN, P., CLAXTON, R., SIMCOX, S., WILLIAMS, M.V.,
WALSH, K. 2001. Reactive carbonyl formation by oxidative and
nonoxidative pathways. Front. Biosci. 6:17–24.
ARIVAZHAGAN, P., THILAKAVATHY, T., RAMANATHAN, K., KUMARAN,
S., PANNEERSELVAM, C. 2002. Effect of DL-α-lipoic acid on the status of
lipid peroxidation and protein oxidation in various brain regions of aged rats.
J. Nutr. Biochem. 13:619–624.
ATMACA, G. 2003. Sarımsağın ve bazı Tiol İçeren Bazı Bileşiklerin Antioksidatif
Etkileri. Trakya Üni. Tıp Fak. Derg. (1-3):54-60.
BATIFOULIER, F., MERCIER, Y., GATELLER, P., RENERRE, M. 2002.
Influence of Vitamin E on lipid and protein oxidation induced by H2O2-
activated MetMb in microsomal membranes from turkey muscle. Meat Sci.
61:389–395.
BEAL, M.F. 2002. Oxidatively modified proteins in aging and disease. Free Radic
Biol. Med. 32:797-803.
BERLETT, B.S., STADTMAN, E.R. 1997. Protein oxidation in aging, disease, and
oxidative stres. J. Biol. Chem. 272:20313-20316.
BIEWENGA, G., DE JONG, J., BAST, A. 1994. Lipoic acid favors thiolsulfinate
formation after hypochlorous acid scavenging: a study with lipoic acid
derivatives. Arch. Biochem. Biophys. 312:114-20.
BIEWENGA, GP., HAENEN, GR., BAST, A. 1997. The pharmacology of the
antioxidant lipoic acid. Gen. Pharmacol. 29 (3):315-331.
BIRIDGEWATER, J. D., LIM, J., VACHET, R. W. 2006. Transition metal–peptide
binding studied by metal-catalyzed oxidation reactions and mass
spectrometry. Anly. Chem. 78:2432–2438.
CHEN, H.J., WU, S.B., CHANG, C.M. 2003. Biological and dietary antioxidants
protect against DNA nitration induced by reaction of hypochlorous acid with
nitrite. Arch. Biochem. Biophys. 415:109-16.
38
CHEVION, M., BERENSHTEIN, E., STADTMAN, E.R. 2000. Human studies
related to protein oxidation: protein carbonyl content as a marker of damage.
Free Radic Res. 33:99-108.
CHOE, E., MIN, D.B. 2006. Critical Reviews in Food Sci. Nutr. 46:1–22.
ÇAKATAY, U., KAYALI, R. 2004. Plasma protein oxidation in aging rats after
alpha-lipoic acid administration. Biogerontol. 6:87–93.
DALLE-DONE, I., ROSSI, R., GIUSTARINI, D., LUSINI, L., MILZANI, A.,
SIMPLICIO, P.D. 2001. Actin carbonylation: from a simple marker of
protein oxidation to relevant signs of severe functional impairment. Free
Radical Biol. Med. 31:1075–1083.
DALLE-DONE, I., ROSSI, R., GIUSTARINI, D., MILZANI, A., COLOMBO, R.
2003. Protein carbonyl groups as biomarkers of oxidative stress. Clin. Chim.
Acta. 329:23–38.
DECKER, E.A., XIONG, Y. L., CALVERT, J.T., CRUM, A.D., & BLANCHARD,
S.P. 1993. Chemical, physical, and functional properties of oxidized turkey
white muscle myofibrillar proteins. J. Agric. Food Chem. 41:186–189.
FUJIWARA, K., OKAMURA-IKEDA, K., MOTOKAWA, Y. 1995. Assay for
protein lipoylation reaction. Meth. Enzym. 251:333-350.
GORALSKA, M., DACKAR, R., HOLLEY, B., MCGAHAN, M.C. 2003. Alpha
lipoic acid changes iron uptake and storage in less epitelial cells. Exp. Eye.
Res. 76 (2):241-48.
GRIFFITHS, H.R. 2000. Antioxidant and protein oxidation. Free Rad. Res. 33:47-
58.
GRUNERT, R.R. 1960. The effect of DL α-lipoic acid on heavy-metal intoxication
in mice and dogs. Arch. Biochem. Biophys. 86:190-194.
GUTTERIDGE, J. M. C., ROWLEY, D. A., HALLIWELL, B. 1981. Superoxide
dependent formation of hydroxyl radical in the presence of iron salts.
Biochem. J. 199:263–265.
HALLIWELL, B., GUTTERIDGE, J.M.C. 1999. The chemistry of free radicals and
related ‘reactive species’. Free Radicals Biol. Med. 36–100.
39
HERBERT, A.A., GUEST, J.R. 1975. Lipoic acid content of Escherichia coli and
other microorganisms. Arch. Microbiol. 106:259-266.
HIDALGO, F.J., ZAMORA, R. 2000. Modification of bovine serum albumin
structure following reaction with 4,5(E)-Epoxy-2(E)-heptenal. Chem. Res.
Toxicol. 13:501-508.
HULTIN, H.O. 1992. Biochemical deteriotion of fish muscle H. Huss M. Jakobsen
ve J. Liston (Editör),Quality Assurance. Fish Industry, Amsterdam, pp. 125-
139.
JIANG, S., LEE, T. 1985. Changes in free amino acids and protein denaturation of
fish muscle during frozen storage. J. Agric. Food Chem. 33:839–844.
KANNER, J., HAREL, S., HAZAN, B. 1986. Muscle Membranal Lipid Peroxidation
by an “Iron Redox Cycle” System: Initiation by Oxy Radicals and Site-
Specific Mechanism. J. Agric. Food Chem. 34:506-510.
KANNER, J., HAZAN, B., DOLL, L. 1988. Catalytic “Free” Iron Ions in Muscle
Foods. J. Agric. Food Chem. 36:412-415.
KATO, Y., KITAMOTO, N., KAWAI, Y., OSSAWA, T. 2001. The hydrogen
peroxide/copper ion system, but not other metal-catalyzed oxidation systems,
produces protein-bound dityrosine. Free Radical Biol. Med. 31:624–632.
KEHRER, J.P. 2000. The Haber–Weiss reaction and mechanisms of toxicity.
Toxicol. 149 :43–50.
KEITH, R.L., SETIARAHARDJO, I., FERNANDO, Q. 1997. Utilization of renal
slices to evaluate the efficacy of chelating agents for removing mercury from
the kidney. Toxicol. 116:67-75.
KIM, M.S., PARK, J.Y., NAMKOONG, C., JANG, P.G., RYU, J.W., SONG, H.S.,
YUN, J.Y., NAMGOONG, I.S., HA, J., PARK, I.S., LEE, I.K., VIOLLET,
B., YOUN, J.H., LEE, H.K., LEE, K.U. 2004. Anti-obesity effects of alpha-
lipoic acid mediated by suppression of hypothalamic AMPactivated protein
kinase. Nature .Med. 10(7):727-733.
LAEMMLI, U.K. 1970. Cleavage of stuctural proteins during the assembly of the
head of bacteriophage T4. Nature. 277:680–685.
40
LEVINE, RL., GARLAND, D., OLIVER, CN., AMICI, A., CLIMENT, I., LENZ,
A.G., AHN, B.W., SHALTIEL, S., STADTMAN, E.R. 1990. Determination
of carbonyl content in oxidatively modified proteins. Meth. Enzymol.
186:464–478.
LEVINE, R.L., WILLIAMS, J.A., STADTMAN, E.R., SHACTER, E. 1994.
Carbonyls assays for determination of oxidatively modified proteins. Meth.
Enzymol. 23:346–357.
LIU, G., XIONG, Y.L. 2000. Electrophoretic pattern, thermal denaturation, and in
vitro digestibility of oxidized myosin. J. Agric. Food Chem. 48:624-630.
MADURAWE, R. D., LUMPKIN, J. A. 1997. Quantitation of protein damage in
metal ion-catalyzed oxidation systems. Chem. Eng. Commun. 162:23–44.
MARTINAUD, A., MERCIER, Y., MARINOVA, P., TASSY, C., GATELLIER, P.,
RENERRE, M. 1997. Comparison of oxidative processes on myofibrillar
proteins from beef during maturation and by different model oxidation
systems. J. Agric. Food Chem. 45:2481–2487.
MATTULAT, A., BALTES, W. 1992. Determination of lipoic acid in meat of
commercial quality. Z. Lebensm. Unters. Forsch. 194:326-329.
MCCARTY, M.F. 2001. Versatile cytoprotective activity of lipoic acid may reflect
its ability to activate signalling intermediates that trigger the heat-shock and
phase II responses. Med. Hypoth. 57:313–317.
MEI, L., DECKER, E.A., MCCLEMMENTS, D.J. 1998. Evidence of iron
association with emusion droplets and its impact on lipid oxidation. J. Agric.
Food Chem. 46:5072–5077.
MENG, G., CHAN, J.C.K., ROUSSEAU, D., LI-CHAN, E.C.Y. 2005. Study of
protein-lipid interactions at the bovine serum albumin/oil interface by raman
microspectroscopy. J. Agric. Food Chem. 53:845-852.
MERCIER, Y., GATELLER, P., Renerre, M. 2004. Lipid and protein oxidation in
vitro, and antioxidant potential in meat from Charolais cows finished on
pasture or mixed diet. Meat Sci. 66(2): 467–473.
41
MOINI, H., PACKER, L., SARIS, NILS-ERIK, L. 2002. Antioxidant and Prooxidant
Activities of α-Lipoic Acid and Dihydrolipoic Acid. Toxicol. App.
Pharmacol. 182:84–90.
MORRIS, T.W., REED, K.E., CRONAN, J. E. 1995 Lipoic acid metabolism in
Escherichia coli: the lplA and lipB genes define redundant pathways for
ligation of lipoyl groups to apoprotein. J. Bacteriol. 177:1-10.
MULLER, L., MENZEL, H. 1990. Studies on the efficacy of lipoate and
dihydrolipoate in the alteration of cadmium toxicity in isolated hepatocytes.
Biochem. Biophys. Acta. 1052:386-391.
OOIZUMI, T., XIONG, Y.L. 2004. Biochemical susceptibility of myosin in chicken
myofibrils subjected to hydroxyl radical oxidizing systems. J. Agric. Food
Chem. 52:4303–4307.
PACKER, L., WITT, E.H., TRITSCHLER, H.J. 1995. Alpha-lipoic acid as a
biological antioxidant. Free Radic Biol. Med. 19:227-250.
PERRICONE, N., NAGY, K., HORVATH, F., DAJKO, G., URAY, I., ZS.-NAGY,
I. 1999. Alpha lipoic acid (ALA) protects proteins against the hydroxyl free
radical-induced alterations: rationale for its geriatric topical application. Arch.
Gerontol. Geriatr. 29:45-56.
PIRLICH, M., KIOK, K., SANDIG, G., LOCHS, H., GRUNE, T. 2002. Alpha-lipoic
acid prevents ethanol-induced protein oxidation in mouse hippocampal HT22
cells. Neurosci. Letter. 328:93–96.
REED, L.J. 2001. A trail of research from lipoic acid to alpha-keto acid
dehydrogenase complexes. J. Biol. Chem. 276:38329–38336.
REFSGAARD, H.F., TSAI, L., STADTMAN, E.R. 2000. Modifications of proteins
by polyunsaturated fatty acid peroxidation products. PNAS. 2:611-616.
REQUENA, J.R., LEVINE, R.L., STADTMAN, E.R. 2003. Recent advances in the
analysis of oxidized proteins. Amino Acids 25:221–226.
RICHARDS, M.P., ØSTDAL, H., ANDERSEN, H.J. 2002. Deoxyhemoglobin
mediated lipid oxidation in washed fish muscle. J. Agric. Food Chem.
50:1278–1283.
42
RICHARDS, M.P., HULTIN, H.O. 2003. Hemolysates from mackerel, herring and
trout promoto lipid oxidation at different rates. Fish Sci. 69:1298–1300.
SAEED, S., FAWTHROP, S.A., HOWELL, N.K. 1999. Electron spin resonance
(ESR) study on free radical transfer in fish-protein interaction. J. Sci. Food
Agric. 79:1809–1816.
SAEED, S., HOWELL, N. K. 2002. Effect of lipid oxidation and frozen storage on
muscle proteins of Atlantic mackerel (Scomber scombrus). J. Sci. Food
Agric. 579–586.
SAEED, S., HOWELL, N.K. 2004. Rheological and differential scanning
calorimetry studies on structural and textural changes in frozen Atlantic
mackerel (Scomber scombrus). J. Sci. Food Agric. 84:1216–1222.133.
SHACTER, E. 2000. Quantification and significance of protein oxidation in
biological samples. Drug Metab. Rev. 32:307-326.
SHAN, X, AW, T., JONES, D.P. 1990. Glutathione-dependent protection against
oxidative injury. Pharmac. Ther. 47:61-71.
SIGEL, H., PRIJS, B., McCORMICK, D.B., SHIH, J.C.H. 1978. Stability of binary
and ternary complexes of a-lipoate and lipoate derivatives with Mn 2+ , Cu
2+ , and Zn 2+ in solution. Arch. Biochem. Biophys. 187:208-214.
SINGH, U., JIALAL, I. 2008. Alpha-lipoic acid supplementation and diabetes. Nutr.
Rev. 66(11):646–657.
SRINAVASAN, S., HULTIN, H. O. 1995. Hydroxyl radical modification of fish
muscle proteins. J. Food Biochem. 18:405–425.
SRINIVASAN, S., HULTIN, H.O. 1997. Chemical, physical, and functional
properties of cod proteins modified by a nonenzymic free-radicalgenerating
system. J. Agric. Food Chem. 45:310–320.
STADTMAN, E.R. 1990. Metal ion-catalyzed oxidation of proteins: biochemical
mechanism and biological consequences. Free Radical Biol. Med. 9:315–325.
STADTMAN, E.R., OLIVER, C.N. 1991. Metal-catalyzed oxidation of proteins. J.
Biol. Chem. 266:2005–2008.
STADTMAN E.R., BERLETT, B.S. 1997. Free radical-mediated modification of
proteins. DB Wallace (Editor) Free radical toxicol, Washington, p. 71–78.
43
STADTMAN, E.R., BERLETT, B.S. 1998. Reactive oxygen-mediated protein
oxidation in aging and disease, Drug Metab. Rev. 30: 225–243.
STADTMAN, E. R., LEVINE, R.L. 2003. Free radical-mediated oxidation of free
amino acids and amino acid residues in proteins. Amino Acids, 25, 207–218.
STADTMAN, E. R. 2006. Protein oxidation and aging. Free Radical Res. 40(12):
1250–1258.
SUH, J.H., ZHU, B.Z., DESZOEKE, E., FREI, B., HAGEN, T.M. 2004.
Dihydrolipoic acid lowers the redox activity of transition metal ions but does
not remove them from the active site of enzymes. Redox Report. 1:57-61.
TERJESEN, B. F., PARK, K., TESSER, M. B., PORTELLA, M. C., ZHANG, Y.,
DABROWSKI, K. 2004. Lipoic Acid and Ascorbic Acid Affect Plasma Free
Amino Acids Selectively in the Teleost Fish Pacu (Piaractus mesopotamicus).
J. Nutr. 134:2930–2934.
THANONKAEW, A., BENJAKUL, S., VISESSANGUAN, W., DECKER, E. A.
2006. The effect of metal ions on lipid oxidation, color and physicochemical
properties of cuttlefish (Sepia pharaonis) subjected to multiple freezethaw
cycles. Food Chem. 95:591–599.
TOKUR, B., KORKMAZ, K. 2007a. The effects of an iron-catalyzed oxidation
system on lipids and proteins of dark muscle fish. Food Chem. 104:754–760.
TOKUR, B., KORKMAZ, K. 2007b. The effects of Fenton type (Fe+2/H2O2)
oxidation system on lipid and protein oxidation of grey mullet (Mugil
cephalus). Journal of FisheriesSciences.com, 1(1): 41-47.
TOKUR, B., POLAT, A., 2010. Myofibrillar and sarcoplasmic protein oxidation and
degradation of thin-lipped grey mullet (Liza ramada) during refrigerated
storage (+4 0C). J. Muscle Foods. 21: 102–118.
TRATTNER, S., PICKOVA, J., PARK, K. H., RINCHARD, J., DABROWSKI, K.
2007. Effects of α-lipoic and ascorbic acid on the muscle and brain fatty acids
and antioxidant profile of the South American pacu Piaractus mesopotamicus.
Aquacult. 273:158–164.
44
UNDELAND, I., KRISTINSSON, H.G., HULTIN, H.O. 2004. Hemoglobinmediated
oxidation of washed minced cod muscle phospholipids: effect of pH and
hemoglobin source. J. Agric. Food Chem. 52:4444–4451.
ZAMORA, R., ALAIZ, M., HIDALGO, F.J. 1999a. Modification of histidine
residues by 4,5-epoxy-3-alkenals. Chem. Res. Toxicol. 12:654-660.
ZAMORA, R., ALAIZ, M., HIDALGO, F.J. 2000. Contribution of pyrrole formation
and polymerization to the nonenzymatic browning produced by amino-
carbonyl reactions. J. Agric. Food Chem. 48:3152-3158.
ZHAO, Y., LI, Y., YU, W., JIANG, S. 2004. Scavenging ability on ROS of alpha-
lipoic acid (ALA). Food Chem. 4:563-567.
ZHU, M., SPINK, D.C., YAN, B., BANK, S., DECAPRIO, A.P. 1994. Formation
and structure of cross-linking and monomeric pyrrole autoxidation products
in 2,5-hexanedione –treated amino acids, peptides and protein. Chem. Res.
Toxicol. 7: 551-558.
45
ÖZGEÇMİŞ
19 Mayıs 1983 tarihinde Adana’da doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini
Adana’da tamamladıktan sonra 2002 yılında Çukurova Üniversitesi Su Ürünleri
Fakültesini kazanarak lisans eğitimine başladı ve 2006 yılında mezun oldu. Aynı yıl
Çukurova Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Su Ürünleri Anabilim Dalında
Yüksek Lisans öğrenimine başladı.