OSMANLI'DA iLiMLER DiZiSi - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D271840/2018/2018_UGURA.pdf ·...

22
OSMANLI'DA iLiMLER DiZiSi 13 Editö rler ERCAN ALKAN OSMAN SACiDARI i SAR Y A ·Y I NLARI uf

Transcript of OSMANLI'DA iLiMLER DiZiSi - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D271840/2018/2018_UGURA.pdf ·...

Page 1: OSMANLI'DA iLiMLER DiZiSi - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D271840/2018/2018_UGURA.pdf · 2019-05-28 · nın, Luther'in İncil çevirisi olmadan Alman kimliğinin, Puşkinsiz Rus

OSMANLI'DA iLiMLER DiZiSi 13

Editörler

ERCAN ALKAN OSMAN SACiDARI

i SAR Y A·Y I NLARI

uf

Page 2: OSMANLI'DA iLiMLER DiZiSi - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D271840/2018/2018_UGURA.pdf · 2019-05-28 · nın, Luther'in İncil çevirisi olmadan Alman kimliğinin, Puşkinsiz Rus

iSAR Yayınları 1 15

Osmanlı'da ilimler Dizisi ı 3

Osmanlı'da ilm-i Tasawuf

Editörler

Ercan Alkan Osman Sacid Arı

1. Baskı, Aralık 2018, istanbul

ISBN 978-605-9276·12-2

Yayına Hazırlı k

M. Fatih Mintas

ömer Said Güler

Kitap Tasarım: Salih Pulcu

Tasarım Uygulama: Recep Önder

Baskı·Cilt

Elma Basım

Halkalı Cad. No: 162/7 SefakOy Kücükcekmece J Istanbul Tel: +90 (212) 697 30 30 Matbaa Sertifıka No: 12058

© ISAR Yayı nları

T.C. KOltür ve Turizm Bakar:ılı~ı Sertlfıka No:·32581

Botan yayın hakları saklıdır. Bilimsel araştırma ve

tanıtım icin yapılacak kısa alıı:ıtılar dışında·; yayıncının

yazılı Izni olmadan hicbir yolla çcıga'ttııamaz:

iSAR Yayınla rı

Selamı Ali Mah. Fıstıka~acı Sok. No: 22 Osküdar 1 istanbul Tel: +90 (216) 310 99 23 ı Belgegecer: +90 (216) 391 26 33

www.isaryaylnlari.com 1 [email protected]

Katalog Bilgileri

Osmanlı 'da ilm-i Tasawuf 1 ed. Ercan Alkan· Osman Sacid Arı ı istanbul

2018 (1.bs.) i iSAR Yayınları- 15/ Osmanlı'da Ilimler Dizisi · 3 I ISBN:

978-605-9276-12·2116.5 x 24 cm. - 863 s. 11. Tasawufve Tarlkatler_ Osmanlı Devleti 2 . Sosyal Yasam ve Gelenekler 3. ilimlerTarıhi

Page 3: OSMANLI'DA iLiMLER DiZiSi - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D271840/2018/2018_UGURA.pdf · 2019-05-28 · nın, Luther'in İncil çevirisi olmadan Alman kimliğinin, Puşkinsiz Rus

Ekber! Düşüncenin Yaygınlaşmasında Bir Araç Olarak Edebiyat: Mevlid, Muhammediye ve Envarü'l-aşıkin

Abdullah Uğur* Arş. Gör., Marmara Üniversitesi ilahiyat Fakültesi.

Giriş

Diyarbakır Ergani doğumlu şair ve mütefekkir Sezai Karakoç Çocukluğumuz

adlı şürinde küçükken dinlediği Hz. Ali cenklerini zikreder ve babasının lam­

banın ışığında okudugu cenklerin çocuk mu hayyilesini nasıl şekillendirdiğini

anlatır: "Çocuklarla aynarken payiaşamazdık Ali rolünü/Ali güneşin doğduğu

yerden battığı yere kadar kahraman."• Şener Şen'in başrolünü oynadığı Züğürt

Ağa filminde de buna benzer bir sahne var: Şener Şen elinde tesbih bir sedir

üzerinde oturuyor. Kekeleyerek kitap okuyan bir oğlan ve oğlanı dinlerken

uyuklayan kadınlar ... Oğlan şöyle diyor: "Hz. Ali çift ağızlı Zülfikar'ı ağır ağır

çekti. Düldül şaha kalkarken acı acı kişnedi. Mübarek hayvan sanki Hayber

kalesini hemen fethetmek istiyordu." Sonra Şener Şen söze giriyor: "Ben peh­

livan diye ben kahraman diye Ali'ye derim."

Birisi sinemadan diğeri ise bir şairin hayatından yapılan bu iki alıntırıın ortak

yönü edebiyat Kahramanlarımızı, muhabbetlerimizi, geçmiş bilincimizi ve

gelecek hedefletimizi farkında olarak veya olmayarak bu metinler üzerinden

tesis ediyoruz. Umberto Eco (ö. ıoı6) "Edebiyat, dili biçirnlendirmeye katkıda

bulunurken kimlik ve topluluk yaratır. Homeros olmadan Yunan uygarlığı-

• Yazının hazırlanmasında yardımlarını esirgemeyen dostum Hacı Bayram Başer'e ve yazıyı okuyup değerlendirmelerde bulunan Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Murat Özel' e müteşekkirim.

1 Karakoç, Gün Doğmadan, s. 98.

Osmanlı'da ilm-i Tasavvuf ~ 83

Page 4: OSMANLI'DA iLiMLER DiZiSi - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D271840/2018/2018_UGURA.pdf · 2019-05-28 · nın, Luther'in İncil çevirisi olmadan Alman kimliğinin, Puşkinsiz Rus

nın, Luther'in İncil çevirisi olmadan Alman kimliğinin, Puşkinsiz Rus dilinin,

kuruluş şiirleri olmadan Hint uygarlığının halinin ne olacağını düşünelim."2

diyor. Cümlenin soru içeren kısmını bırakırsak Türkçe konuşan Osmanlı top­

luluğuna "pax ottomana"yı gerçekleştiren herkesin üzerinde uzlaştığı kendi

dilinde kurucu bir metin olarak hangi metinleri seçersirriz sorusu tevdi edilirse

alınacak cevap içerisinde Battalniime, Saltuf..-niime gibi gaza anlatılan yanında

Mevlid, Mul1ammediye ve Enviirü'l-iişıkfn'in de bulunacağı şüphesizdir. Bu ya­

zıda bu üç eseri İbnü'l-Arabi düşüncesini yaygınlaştırmaları bakımından ele

almaya çalışacağım.

On beşinci yüzyıl Anadolu'da düzenin bozulduğu ve yeniden tesis edildiği,

bir uçta Balkanlar'a doğru fetihlerin genişlediği ve İstanbul'un fethedildiği

oldukça hareketli bir yüzyıl. incelediğimiz bu üç eserin de bu yüzyılda telif

edilmesinin sebepleri arasında bu hareketlerin de bir etkisi olsa gerek. Öte

yandan II. Murad'ın (ö. 855/ı451) tahta çıkışından sonra Türkçe'nin padişahın

desteğiyle de güçlenmesi bu dönemin bir diğer özelliği. Hayatının büyük bir

kısmını Türkler arasında esir olarak geçiren Macaristanlı Györg, Türkçe'nin

saray dili haline gelmesinde başka bir sebebin de etkili olduğuna dikkatimizi

çekiyor: "Hatta padişahın sarayında bile artık Türkçe konuşulmaktadır, çün­

kü padişahın maiyeti ve seçkin görevlilerin büyük bir çoğunluğu, ana dilleri

olarak Ttirkçe öğrenen dönmelerden oluşmaktadır.''3 Çağdaş araştırmacılar­

dan Tijana Krstic de ihtida anlatılarının on beşinci yüzyılda yükselmesi ile

ilgili olarak: "Bu dönem aynı zamanda, Osmanlı padişahlarının dinamik ya­

yılını gündemleri içinde görüp üstesinden gelmeye çalıştıkları insan gücü ve

yerel bilgi birikimi gereksinimini yansıtan gayrimüslimlerin· ve mühtedilerin

Osmanlı askeri ve siyasi yapılarına alınmaları sürecine paraleldi. Onun için,

ihtidanın ve mühtedilerin on beşinci yüzyıl velayetnameleri, menakıbname­

leri, gazavatnamelerinde çok öne çıkmış olmaları şaşırtıcı değildir."4 tespitini

yapıyor. Györg ve Kristic'in tespitleri neden-sonuç ilişki içerisinde gibi görün­

mekte. O zaman konumuz olan üç eseri bu bağlama oturtarak yani Türkçe'nin

yükseldiği, ihtida hareketlerinin hızlandığı ve Müslüman-Hıristiyan topluluk­

ların sadece savaş meydanlarında değil fikri zeminde de karşı karşıya geldiği

bir dönemin eserleri olarak konumlandırmalıyız.

En son söylemem gereken şeyi en başta söyleyeyim: Mevlid, Muhammediye ve

Enviirü'l-iişıkfıı'in bütün bir İbnü'l-Arabi düşüncesini Türkçe'ye taşıdığını söy-

2 Eco, Edebiyata Dair, s. 16.

3 Györg, Türkler, Türklerin Gelenek/eri, s. 58.

4 Krstic, "On Beş ve On Altıncı Yüzyıllarda Osmanlı", s. 74.

84 ~ Osmanlı'da ilm-i Tasavvuf

Page 5: OSMANLI'DA iLiMLER DiZiSi - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D271840/2018/2018_UGURA.pdf · 2019-05-28 · nın, Luther'in İncil çevirisi olmadan Alman kimliğinin, Puşkinsiz Rus

leyemem. İbnü'l-Arabi düşüncesi, Sadreddin Konevi (ö. 673/ı274), Molla Fenari

(ö. 834lı431) gibi alimler tarafından sistematik bir şekilde, seçkinci bir dil ve

üslup kullanarak felsefi düşüncede uzmanlaşmış sınırlı sayıda bir topluluğa

taşınmıştır.5 Buna mukabil Süleyman Çelebi ve Yazıcıoğulları'nın ise daha

çok, banda public intellectual denilen bir işi yapıp, kavramları basitleştirerek

ve formüle ederek, halk için daha anlaşılabilir bir seviyeye getirdiğini ve halk

irfanı denilebilecek bir dille ifade ettiğini söylemek mümkündür. Ancak bu

yargıya şunu da eklemeliyim ki ele aldığım eserlerin halka dönük olması, on­

ların fikri değerlerinden herhangi bir şey eksiltmez; aksine İbnü'l-Arabi ile

halk kültürü arasında aynadıkları rol,6 bu eserleri kendilerine kaynaklık eden

eserlerden daha önemli bir konuma yükseltir. Daha açık bir ifadeyle okurun

gözünde İbnü'l-Arabi'nin ve onun düşüncesinin değeri kendiliğinden değil,

yerel halkın tanıdığı ve itimat ettiği bu müelliflerin İbnü'l-Arabi için büsn-i

şehadette bulunmaları iledir.

I. Eserlerin Yaygınlığı ve Konumu

Eserlerin tasavvufi bağlarnma geçmeden önce bu üç eserin Osmanlı toplu­

munda ne kadar ve nasıl yayıldıklarını açıklamak gerekiyor. Osmanlı toplu­

munda biİ eserin çok fazla okunduğunun ilk göstergesi eserden günümüze

birçok nüsharun ulaşmasıdır.7 Bugüne Mevlid'in kaç nüshasının ulaştığını tes­

pit etmek neredeyse imkansızdır. Bu durumun iki sebebi var: birincisi başka

müelliflerin mevlidleri ile Süleymarı Çelebi'nin Mevlid'inin karışurılmasıdır;

ikinci sebep ise Mevlid'in çokça istinsah edilmesinden dolayı sadece kütüpha­

nelerde değil özel kitaplıklarda ve hatta köylerde bile nüshalarırun bulunma­

sıdır. Bunun yanı sıra Süleyman Çelebi'nin Mevlid'i "qıiri malı" sayılarak on­

dan alınan beyitlerle telif edilen mevlidlerin sayısı da oldukça fazladır.8 Aynca

Kanı1ni Sultan Süleyman tarafından resmileştirilen ve III. Murad döneminde

S Özelde Konevi'nin genelde ise Fusris şarihlerinin vahdet-i vücüd düşüncesinin anlatımında meydana getirdiği değişim ve katkılar hakkında daha fazla .bilgi ve değerlendirme için bkz. Demirli, Sadreddin Konevi'de Bilgi ve Varlık, s. 61-67; Demirli, islam Metafiziğinde Tanrı ve insan, s.118-123. Molla Fenari'nin vahdet-i vücüd anlayışı hakkında detaylı bilgi için bkz. Gürer, Molla Fenôri'nin Varlık ve Bilgi Anlayışı.

6 Şeker, Osmanlı islôm Tasawuru, s. 87.

7 Bir nüshanın üzerindeki kıraat kayıtlarından hareketle bir nüshanın kaç kişi tarafından okun­

duğuna dair bk. Değirmenci, "Bir Kitabı Kaç Kişi Okur?", s. 7-43.

8 Bu konuda son dönemde yapılmış en iyi çalışma M. Fatih Köksal'a ait olup Süleyman Çele­

bi'nin Mev/id'inin hem Osmanlı edebiyatında hem de diğer Türki cumhuriyetlerdeki yaygınlığı

açıkça gösterilmiştir. Bkz. Köksal, Mevlid-nôme, s. 35-36.

Osmanlı'da ilm-i Tasavvuf ~ 85

Page 6: OSMANLI'DA iLiMLER DiZiSi - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D271840/2018/2018_UGURA.pdf · 2019-05-28 · nın, Luther'in İncil çevirisi olmadan Alman kimliğinin, Puşkinsiz Rus

tamamen kurumsallaştığı bilinen Mevlid törenlerinde Süleyman Çelebi'nin

Mevlid'inin okunınası da göz ardı edilmemelidir. Yani sadece yazılı olarak de­

ğil sözlü olarak da sürekli işlenen ve tekrarlanan bir metindir.9

Muhammediye'nin ise tespit edebildiğim 400 civarında nüshası bulunmakta­

dır.10 Bunun yanı sıra Evliyil Çelebi (ö.I095/ı684?), Muhammediye'nin sadece

müstensihler eliyle yazılı olarak değil, halk tarafından ezberlenerek şifahen

de yayıldığını belirtmektedir.U Aynı zamanda vakıf kayıtlarından Muhamme-

9 Şeker, "Mevlid (Osmanlılarda Mevlid Törenleri)", s. 479-480. Sanırım Osmanlı toplumunda mevtid töreni icra etmeyen vakıf yoktur. Örnek olması açısından birkaçını zikredeyim: izmir Kadısı Mevlana Muhiddin Mehmed vakfı (582 numaralı defterin 195. sayfası). 571 numaralı ve istanbuli sani adlı defterin 263. sahife 92. sırada mukayyed Sad rı Esbak Kara Vezir Silahdar Mehmed Paşa vakfına mülhak Lala Hayreddin bey namile maruf Hayreddin Abdüllatif'in se­kiz yüz doksan bir tarihli, Mehmet Emin Efendi vakfına ait 10 Zilhicce 1271 tarihli vaktiyesinde Mevlidhan'ın 150 kuruş atacağı bildirilmiştir. 38 numaralı hazine defterinin 87. sahife ve 3. sıra­sında kayıtlı Vezir-i Azam ibrahim paşa ve Karısı Fatma Sultana aid müşterek tarihsiz vakfiye, ll. Mahmud'un kızı Adile Sultan vakfiyesinde, her sene Bala Dergahı'nda iki defa okunması meşrut Mevtid-i şeritin her defası için üç bin kuruş olmak üzre iki Mevlid için senede altı bin kuruş verilmesi. Ankara Milli Kütüphane'de 06 Hk 3848 numara ile kayıtlı Mesiiil-i Fıkhiyye

adlı yazmanın sonundaki baştan ve sondan eksik bir Mevlid nüshasının (Süleyman Çelebi'nin mevlidi değil) başında bulunan manzCıme bize Mevlid'in konumu hakkı nda bilgi vermektedir. Mevtid okutmanın faziletini anlatan bu manzCıme halkın Mevlid'e olan teveccühünü göster­mesi bakımından da ayrıca ilginçtir. Mevlid okutarak cennetteki yerini gören bir civan (genç) ile Mevlid hürmetine Müslüman olan Yahudi karı kocanın hikayelerini muhtevi bu manzOrne­den birkaç beyti örnek olması bakımından buraya dere ediyorum:

Her kim mevlide iderse hürmeti Hak Teaiii ider ana rahmeti

Can çıka teslim iderken ol civa n Gü le güle çıkar canı şiidırnan

Her kim aşkıla dinler bu nı Resuluilah şol kadar sever anı

Kankı evde okunursa bu kitab Ol evde Hak'dan açılır feth-i bab

10 Bu nüshaları tespit için hem Süleymaniye Kütüphanesi'nin hem de Ankara Milli Kütüpha­

ne'nin katalogları na başvurdum. Bu nüshalardan iki tanesinin müSt:ensihinin kadın olduğunu

ayrıca belirteyim: Öztürk, "Muhammediye'nin iki Yazma Nüshası ve iki Kadın Müstensih". - ·· -- -··------ ··--···--- --- . ll Mesela Bolu'yu anlattığı kısımda: "Uleması çokdur ve Muhammediyye kitabı tilavet ederler."

Evliya Çelebi, Seyôhatniime, ll, s. 90; Ankara kalesini anlatırken: "Ve niçe bin kirnesneleri

Yazıcızade Muhammed Efendi telifi Muhammediyye kitabın hıfz edüp." Evliyil Çelebi, Seyii­

hatnôme, ll, s. 225; Tokat' ı anlatırken: "Ekseriya cümle halkı Enviirü'l-iişıkin'i ve Muhamme­

diyye kitabın hıfzen tilavet ederler" Evliya Çelebi, Seyiihatnôme, V, s. 35; Kazak şehirlerinden

Kirmen'i anlatırken: " ... Muhammediyye kitabın yine manzum lisan-ı Maskov üzre tercüme

edip Maskovca ve Urusca kelimat iderler:• Evliya Çelebi, Seyôhatnôme, VII, s. 310; Manisa'yı

anlatırken: "Muhammediyye kitabınıniçe binadem hıfz etmişlerdir." Evliya Çelebi, Seyôhat­

nôme,IX, s. 42. Osmanlı Edebiyatı tarihçisi Gibb de Muhammediye'nin kadınlar arasında meş­

hur olduğunu ve toplantılarda okunduğunu belirtmektedir. Gibb'in eserinden kısaca, biraz

da değiştirerek ilgili kısmı alıntılıyorum: "Yaşlı müttaki hanımlar Muhammediye okumak için

86 f Osmanlı'da Ilm-i Tasavvuf

Page 7: OSMANLI'DA iLiMLER DiZiSi - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D271840/2018/2018_UGURA.pdf · 2019-05-28 · nın, Luther'in İncil çevirisi olmadan Alman kimliğinin, Puşkinsiz Rus

diye'nin Muhammediye-han olarak isimlendirilen kişiler tarafından cami ve

tekkelerde okunduğunu da öğrenmekteyiz. Örneğin Silistre'de İvaz Paşa Vak­

fı'ndan günlük bir akçenin ikindi namazından sonra Muhammediye'nin okun­

ması için vakfedildiği,12 Keresteci Ali Çelebi b. Hasan vakfından aynlan para

ile Kasap İlyas Camii'nde sabah namazından sonra "salih-ve mütedeyyin bir

kimsenin büsn-i savtıla okuması" için vakıftan para aynldığıru,13 Rodoşçuk'da

el-Hac Ahmed b. Mehmed Vakfı'ndan sabah namazından sonra Muhammed

Efendi'nin "kitab-ı manztlm ve ma'rtlfundan hasbe'l-mu'tad" kıraat edilmesi

için tahsisat aynidığı görülmektedir.14 Bütün bunların yanı sıra Muhammedi­

ye hakkındabir arşiv belgesi bulunmakta olup "Gelibolu'da delin-i hak-i ıtır­

nak olan kutbü'l-arifin gavsü'l-vasılin Yazıcızade Mehmed Efendi hazretlerinin

hatt-ı şerifleriyle telif huyurdukları Muhammediye-i şerifi dört yüz seneden

beri cennet-mekan Abdülmecid Han aleyhi'r-rahmeti ve'l-gufran efendimiz

hazretlerinin zaman-ı alilerine gelinceye değin cültls-ı hümaytlnlarda ~a-ira­

de-i seniyye-i hazret-i şahane Muhammediye-i şerifi getürmek" denilmekte­

dir.'5 Buradan da anlaşılacağı üzere Muhammediye manevi iktidann sembolü bir kitap hüviyetine bürünmüş olup cülfıs törenlerinde de kullanılmaktadır.

Aynı zamanda Muhammediye'nin diğer kitaplar için bir kaynak kitap haline gel­

diğini görmekteyiz. Örneğin Muhyiddin Bayram] tarafından 947/ı541 tarihinde

telif edilenAb-ı.Hayat isimli mesnevide Allah'ın sıfatlarının anlatıldığı kısımda;

Eğer şübhe olursa bu mahalde

Kitabı Yazıcıoğlu'nun elde

toplanırlardı. Bu toplantılar genellikle daha varlıklı olan kişinin evinde yapılır, abdest alın­

dıktan sonra başlarını beyaz örtüler ile örterler ve içlerinde en bilgili olanı dinleyicilere Mu·

hommediye'den pasajlar okurdu. Bu toplantılar kitap hitama erene kadar devam ederdi. Bu

kadınlar her zaman ne okuduklarını anlamasalar da bu durum [kitabı okumadan] aldıkları

hazzı azaltmazdı." Gibb, A History of Ottomon Poetry, ı, s. 405. Adrianapo/'den Edirne'ye ki­tabının yazarı Aziz Nazmi Şakir-Taş da Muhammediye'nin yaygınlığı ve gördüğü değer ile ilgili

olarak kendi hayatından çarpıcı bir örnek vermektedir: "Bu eserle [Muhommediye ile] ailem

arasındaki duygusal bağı dile getirerek bunu örneklendirmeye çalışacağım. Muhommediye,

aile arşivimizde öteden apayrı bir yere sahip olmuştur. Günümüzden 150 yıl kadar önce, söz

konusu eserin bir nüshasını satın almak için bir altın lira ve kuruş küsuratını tahsil etmek

adına köy imamı başta olmak üzere ecdatları m ın yaşadığı halen güney Bulgaristan'ın Kırcali

ilinde bulunan ve XV. yüzyıl sonlarında kurulduğu tahmin edilen küçük bir Doğu-Rodop köyü

olan Mıkmıl'ın bütün ahatisi seferber olmuştur." Bkz. Şakir-Taş, Adrianapo/'den Edirne'ye, s.

150, dipnot 21.

12 624 numaralı vakıf defteri, s. 373, sıra 351.

13 632 numaralı vakıf defteri, s. 452, sıra 202.

14 737 numaralı vakıf defteri, s. 155, sıra 61.

15 BOA MKT. MHM 228/61. Ayrıca bk. Heinzelmann, Populaere religiöse Literotur und Suchkultur

im Osmanisehen Reich: ei ne Studie zur Nutzung der Werke der Brüder Yoziciogli.

Osmanlı'da ilm-i Tasavvuf , 87

Page 8: OSMANLI'DA iLiMLER DiZiSi - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D271840/2018/2018_UGURA.pdf · 2019-05-28 · nın, Luther'in İncil çevirisi olmadan Alman kimliğinin, Puşkinsiz Rus

Tecelli bahsine kılsun nazar ol

.Ki ta bu şübheden ede hazer olı6

denilmesi Muhmammediye'nin kendinden sonra gelen metinleri düşünce ola­

rak etkilediğini de göstermektedir. Yine Za1fin 896/ı490 yılında Bursa'da telif

ettiği Mecma'u'l-Envar adlı mevlidinde de

Bazılar dir bir buçuk yıl ön-idi

Yazıcıoğlu dahı böyle didjl7

ve yine nievlid müelliflerinden Manavgatlı Muhyi'nin,

Hususa Yazıcıoğlu Muhammed

Anı hoş med h eyledi sevdi Ahmed

beyideriyle Yazıcıoğlu Mehmed Efendi'yi anması bu durumun bir diğer kanı­

tıdır.18 III. Murad (ö. ıoo3/ı595) dönemi şairlerinden Hindi Mahmud'un Kısas-ı

Enbiya'sının sonundaki dua kısmında eserinin Muhammediye gibi izzet bulma­

sı temennisinde bulunması da eserin yaygmlığının ve konumunun bir diğer

göstergesidir:

B ula Muharnmediyye gibi izzet

Buna izzet iden başında devlet

İd e rahmet Yazıc.ıoğlu'na Hak

Vilayet ehli imiş ol muhakkakı9

Envarü'l-aşıkin'e gelecek olursak Yazıcıoğlu Mehmed Efendi'nin küçük kar­

deşi Ahmed-i Bican tarafından telif edilen bu eserin de Muhammediye kadar

olmasa da yaygınlık kazandığını söylemek mümkündür. Tespit edebil~iğirn

nüsha sayısı144'tür. Aynı Muhammediye gibi Envarü'l-aşı/...1n de kadınlar arasın­

da da yaygınlık kazanmıştır.20 Geniş bir yayılım ağına sahip Envarü'l-iişıkfn'in

16 Akbaş, Muhyiddin Bayrami'nin Ab-1 Hayat Mesnevisi, s. 14.

17 Köksal, Mevlid-nilme, s. 97.

18 Köksal, Mevlid-nilme, s. 443.

19 Hindi MahmGd, Kısas-ı Enbiyil, s. 794

20 Süleymaniye Kütüphanesi Nuri Arlasez 6 n umarada bulunan nüsha Emiini Hatun tarafından

vakfedilmiştir. istanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi TY4101 nurnarada bulunan

nüshada Behiyye Sultan'ın mührü bulunmaktadır. Beyazıt Devlet Kütüphanesi 1405 ve 1406

numaralı nüshalarda Bezm-i Alem Valide Sultan'ın vakıf kaydı vardır. Süleymaniye Kütüpha­

nesi Fatih 4195 nurnarada bulunan nüshada Pertevniyal Valide Sultan'ın vakıf mührü vardır.

Ankara Milli Kütüphane 06 Mil Yz A 8252 nurnarada bulunan nüshayı Aişe Hatun istinsah

etti rm iştir. Süleymaniye Kütüphanesi Yazma Bağışlar 4847'de bulunan nüsha Tabakalar kar­

yesinden Çakır Yusuf'un ehli Fatıma Hatun'un vakfıdır. Ankara Milli Kütüphane 06 Mil Yz B

88 f Osmanlı'da ilm- i Tasavvuf

Page 9: OSMANLI'DA iLiMLER DiZiSi - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D271840/2018/2018_UGURA.pdf · 2019-05-28 · nın, Luther'in İncil çevirisi olmadan Alman kimliğinin, Puşkinsiz Rus

Edirne'de bulunan Kadirihane Zaviyesi'nde,21 Üsküp'te Medres-i Isa Bey'de,22

Ohri'de Sazlık Mahallesi'den Katib Musa'nın evinde,23 Elmalı'da Abdal Musa

Tekkesi'nde24 nüshalannın bulunması farklı coğrafyalarda, medrese ler, tekke­

ler gibi farklı sosyal mekanlarda nüshalannın bulunması bu durumun göster­

gesidir. Bunlarla birlikte Peremeciler Kethüdası Mahmud -Bey' in 1539 yılında

Cihangir Camii'nde mahalle halkına hizmet vermek üzere vakfettiği kütüpha­

nede bulunan kitaplar arasında Muhammediye, Enviirü'l-aşıkfn ve Mevlid'in bu­

lunması bu eserlerin halk nazannda olan irihannın ve yaygınlığının bir başka

göstergesidir. 25

Alberto Manguel, Okumanın Tarihi adlı kitabında St. Augustinus'un İtiraflar

adlı kitabındaki bir pasaja dikkat çeker: "Ambrosius sıra dışı bir o kurdu, okudu

mu gözleri sayfayı tarar, yüreği anlam arardı, ama sesi hiç çıkmazdı ... " Bugün

hiç yadsımayacağımız bu sessiz okuma Manugel'in de dediği gibi İtiraflar'da

söz edilecek kadar garip bir hareketti.26 Bugün sessiz ve tek başına okumak ar­

tık normal olarak karşılanıyorsa da bu eserlerin telif edildiği on beşinci yüzyıl­

da ve daha sonrasında Osmanlılarda okuma meclisleri eserlerin şifah1 olarak

yayılmasına aracılık ediyordu. İsmail Kara da daha çok ilmi eserler ve icazetli

okumalar konusunda "Kadim dünyada bir metnin doğrudan ilimle uğraşma­

yanlara ne demek istediğini kamil düzeyde anlayabilmek için bizim tek başına

yeterli donanıma sahip almadığımız kabul edilirdi. Buradaki donanım sadece

zihni yeterlilik ve maddi bilgi ile sınırlı değildir, aynı zamanda manevi bir irti­

bat ve mensubiyet olarak kabul edilirdi" diyerek kitabın kendinden değil onu

okuyabilecek birinden dinlemenin önemine dikkat çekmektedir.27 Aynı durum

asgari şartlar la okuma meclisleri için de geçerlidir denilebilir.

Muhammediye ve Mevlid manzum olması hasebiyle dini günlerde ve diğer

resmi törenlerde makamla bir topluluğa okunmaktadır. Envarü'l-aşıkin'in ise

toplu bir şekilde okunduğuna kimi nüshalarda rastlanan dualardan anlamak­

tayız. Envarü'l-aşıkin metninde "biz bu yolda bunca zahmetler çekdük ki er­

viih-ı uşşiik işbu kitablar ile müşerref olup Yazıcıoğlanianna rahmet diyeler''

767 nurnarada bulunan nüsha Ekmekçi Oğlu'nun kızı Meryem Hatun'un vakfıdır. Süleymaniye

Kütüphanesi Atıf Efendi Eki 996 n umarada bulunan nüsha Adviye Niyaziye Hanım'ın vakfıdır.

21 Süleymaniye Ktp., Hacı Mahmüd Efendi, nr. 1619.

22 Türk Dil Kurumu Ktp., nr. A 352.

23 Oh ri Yazma Eserler Ktp., nr. 169.

24 Ankara Milli K tp., nr. 26 Hk 278.

25 Krstic, Contested Conversions to ls/om, s. 38.

26 Manguel, Okumanm Tarihi, s. 60-61.

27 Kara, "Şerh ve Haşiye Geleneği Kuşatılmadan", s. 64.

Osmanlı'da ilm-i Tasavvuf ~ 89

Page 10: OSMANLI'DA iLiMLER DiZiSi - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D271840/2018/2018_UGURA.pdf · 2019-05-28 · nın, Luther'in İncil çevirisi olmadan Alman kimliğinin, Puşkinsiz Rus

cümlesiyle müellifin kendisi ve ağabeyi için dua istediği kısımdan sonra müs­

tensihler "ve ba'dehu katib-i in kitab" başlığı koyup metnin içerisine "Ve her

ne meclisde bu kitab okuna Hakk Sübhanehü ve teala ol azizlerün dünyasın

ve ahiretin ma'mur eylesün kim bu kitabı yazan ... " duasını eklemektedirler.

Bu dua aşağı yu kan aynı formda olup bazen sadece müstensih için bazen de

kitabı yazdıran/sahibi için dua istenmektedir. Buradan da anlaşılacağı üzere

Envarü'l-aşıl.:in meclislerde okunmaktadır. 28 Ayrıca Envarü'l-aşıkfn mensur bir

eser olmakla birlikte eserin konu dağılımının belli bir çizgi üzerine m üstakar

gitmemesi ve bol istitradlarla konudan konuya sıçrayarak ilerlemesi onun

parça parça okunmasına, bir konu hakkında bir bölüm okunurken farklı

farklı konulara geçiş yapılarak okuyucunun dikkatinin her daim metinde ol­

masına aracılık etmektedir. Robert Pulford'un Anlatının Gücü adlı kitabında

tam da bu tipte metinlerle ilgili şu alıntı da oldukça önemlidir:

Gerald Edelmann'ın nörobilim çalışmalanndan faydalanarak birbiriyle ör­

tüşen nöron sistemleri ya da ağları sayesinde insan zihninin düşünce ve his

parçalarını bir araya getirdiğini, yani kesitleri birleştirdiğini, birçok öğeyi

yan yana getirerek bunlardan bir anlam çıkardığını söyleyebiliriz. Nöronla­

nn uyanlmasını ve bu bağlantılan yapabilmemizi sağlayan şeyse aniand ır,

özellikle de diğer hikayelerle iç içe geçmiş hikayelerdir.29

Aynı konuya İsmail Kara da Mızraklı İlmihal'in girişine yazdığı yazıda dikkat

çeker: "Bir bakıma Kur'an'ın meseleleri aniatış tarzına benzer biryol izlenerek

çok hususi bir üslupla inançları, ibadetleri ahlak kurallarını, yaşama üslup­

larını vs. hayatın ayrılmaz ve bölünemez birer parçalan gibi iç içe, yan yana

verme tarzını seçmiştir."3° Ayrıca kısa cümleler, cümleler arasında paralellik­

ler ve Türkçe fiil ve bağlaçlarla yapılan seciler de okuyucunun metinden hem

edebi bir haz almasına hem de dinleyip ezberlemesine kolaylık sağlıyordu.

Zira Kur'an'ı okuma ve dinleme iriyarlındaki bir toplum için zaten böylesi bir

tarz ve üsh1ba aşinalık vardı.

Ele aldığımız üç eserin İbnü'l-Arabi düşüncesini tamamıyla aktarmadığını

daha önce belirtmiştim. Arıcak nazari geleneklerin önemli özelliklerinden

28 Bu duayı içerdiğini tespit ettiğim nüshalardan bazıları şunlardır: Süleymaniye Ktp., Nuri

Arlasez, nr. 6; Konya Bölge Yazma Eser Ktp., nr. BY4277; Kayseri Raşid Efendi Ktp., nr. 1132,

Ankara Milli K tp., nr. 06 Mil Yz A 515; Ankara Milli K tp., nr. 06 Mil Yz A 8339; Ankara Milli

Ktp., nr. 06 Mil Yz B 36; Süleymaniye Ktp., Yazma Bağışlar, nr. 2847; Süleymaniye Ktp., Yazma

Bağışlar, nr. 7311.

29 Fulford, Anlatmm Gücü, s. 78.

30 Mızraklı ilmihal, s. 6-7.

90 ~ · Osmanlı'da lim- i Tasavvuf

Page 11: OSMANLI'DA iLiMLER DiZiSi - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D271840/2018/2018_UGURA.pdf · 2019-05-28 · nın, Luther'in İncil çevirisi olmadan Alman kimliğinin, Puşkinsiz Rus

birisi de, bir düşünce sisteminin temel sacayaklarını içeren ya da o düşünce

sisteminin bütün öncü! ve sonuçlarını bünyesinde barınduabilecek derecede

kilit role sahip terminoloji üretebilmesidir. Bu bakımdan İbnü'l-Arabi düşün­

cesini dikkate alarak belirtecek olursak, bu üç eserdeki ortak kavramlardan

birisinin ha/...1kat-ı Muhammedi yahut nur-ı Muhammedi I<avramı olduğunu

vurgulamaımı gerekir. Süleyman Çelebi'nin Mevlid'inde nur-ı Muhammedi

düşüncesi belirgin olmakla birlikte, bütünüyle İbnü'l-Arabi düşüncesine özgü

diğer terimler çok sık görülmez. Yazıcıoğlu Mehmed'in ve Ahmed-i Bican'ın

eserlerinde ise vücud-ı mahz, rüyetullah, alem-i asgar, alem-i ekber gibi İb­

nü'l-Arabi düşüncesine özgü sayılabilecek kavrarnlara daha sık rastlanır.

Bunlar arasında nfır-ı Muhammed! kavramı özel öneme sahiptir. Çünkü bu

kavram hem vahdet-i vücfıd düşüncesinin varlık görüşünün kilit kavramı,

hem de epistemoloji ve ahlak anlayışının merkezi terimidir. İlk olarak Mukatil

b. Süleyman (ö. 150/767) ve erken dönemin önemli sufilerinden Sehl b. Abdul­

lah el-Tüsteri (ö. 283/896) tarafından kullanıldığı belirtilen bu kavram, gerçek­

te kapsamlı bir düşünce ve teori olarak İbnü'l-Arabi tarafından işlenmiştir}'

İbnü'l-Arabi bu kavramla hem Hz. Peygamber'in Hakk'tan tecelll eden ilk ha­

kikat olmasını anlatır hem de bir bütün olarak insanlık hakikatini ve insanın

potansiyel olarak içinde barındırdığı yetkinliği ifade eder. Bu bakımdan İb­

nü'l-Arabi kavrainı, Hz. Muhammed'in ilk tecelli ve Allah'ın zatının birliğinde

kendisine zuhur etmesi olarak tanımlanır. Taayyünlerin ilki olan bu tecelli

bütün ilahi isimlerio mazharıdır.32 Nur-ı Muhammedi Allah'ın her şeyden

önce yarattığı ve diğer bütün varlıkları kendisinden yaranidığı antolajik var­

lık olması hasebiyle aynı zamanda onu hakikatierin de kaynağı yapmaktadır.

Bu sebeplenfır-ı Muhammed! aynı zamanda hakikat-i Muhammedi olarak da

isimlendirilir.

Il. Süleyman Çelebi ve Mevlid

Ele aldığımız metinler arasmda telif tarihi en erken ve en kısa metin33 olan

Mevlid'in telifi hakkında Osmanlı tezkirecilerinden Latifi, bize ilginç bir

31 Demirli, Sadreddin Konevi'de Bilgi ve Varlık, s. 270-272; 291-293; Demirli, islam Metofiziğinde Tanrı ve insan, s. 39-42, 259-264; Kılıç, "ibnü'I-Arabi, Muhyiddin", s. 502.

32 Kaşani, TosavvufSözlüğü, s. 563.

33 Mevlid'in kaç beyit olduğu da tartışmalıdır. Çoğu araştırmacı nüshaların beyit sayılarındaki

farklılıkları açıklamak için Mevlid'in törenlerde muhtasar bir şekilde okunarak kısaldığını öne

sürerler. Buna karşılık Ali Emi ri Mevlid'in 2500 beyit civarında bir metin olduğunu söylemek­

tedir. Tartışma hakkında bk. Köksal, Mevlid-nôme, s. 45-46.

Osmanlı'da ilm-i Tasavvuf ~ 91

Page 12: OSMANLI'DA iLiMLER DiZiSi - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D271840/2018/2018_UGURA.pdf · 2019-05-28 · nın, Luther'in İncil çevirisi olmadan Alman kimliğinin, Puşkinsiz Rus

hikaye anlatır: "Ulu Camii'de bir vaiz vaaz esnasında Bakara suresinin 285.

ayeti olan 'O'nun elçilerinden hiçbirini diğerinden ayırmayız' ayetini tefsir

ederken Hz. Muhammed'in diğer hiçbir peygambere üstün olmadığını söyle­

yince orada hazır bulunan Süleyman Çelebi 'Ölmeyüp Isa göğe bulduğu yol

1 Ümmetinden olmak içün idi ol' beytini söyler."34 Süleyman Çelebi eserini

8121I409'da tamamladığına göre bu beyti de ya aynı yılda yahut biraz daha

önce söylemiş olması lazım gelir. Rivayerin doğruluğu tartışılabilir, fakat ri­

vayetin . ~z. İsa ve Hz. Muhammed karşılaştırmasını ihtiva etmesi oldukça

ilginçtir. Şöyle ki Osmanlıların karşısında Hıristiyanlar tarafından tannlaş~

tırılmış bir Hz. İsa figürü vardır. Bu figüre karşılık Türkçe'de Hz. Muham­

med'in yeniden konumlandınlması gereği doğmuş gibidir. Burada Süleyman

Çelebi, İbnü'l-Arabi'nin fikirlerine müracaat eder, taayyün-i evvelde ilk ola­

rak Allah'ın nur-ı Muhammedi'yi yarattığını ve diğer bütün mevcudatın nur-ı

Muhammed! sebebi ile vücuda geldiğini söyler. I. Petrosyan, Ahmet Ateş'in

Mevlid neşrine yazdığı eleştiride de İbnü'l-Arabi felsefesinin nur-ı Muham­

med! teriminin Süleyman Çelebi tarafından metnin felsefi altyapısını oluş­

turduğunu söylemektedir.35 Günümüz araştırmacılarından Yorgos Dedes ise

Mevlid'i Müslüman ve Hristiyan toplulukları arasında bir kültürel etkileşim

memi olarak ele aldığı çalışmasında aynı beyitlerin hakikat-ı Muhammed!

bağlamında ele alınması gerektiğini vurgular.36

Çü n ki Hak evvelliğin bildün ayan

Dinle imdi kılayın sun'ın beyan37 (b. 65)

Hak Teala ne yarardı evvela

Cümle malılukdan kim ol evvel ola (b. 66)

Hem sebeb olmuş ola bu varlığa

Işk ile dinleyeni iy Hak yarlığa (b. 67)

Mustafa ruhını evvel kıldı var

Sevdi anı ol Kerim ü Kirdgar (b.68)

Ger Muhammed olmasa idi ayan

Olmayısardı zemin ü asınan (b. 73)

34 Bu rivayeti Latifı geniş bir şekilde anlatır: Latifı, Tezkiretü'ş-Şuarö, s. 133-135.

35 Petrosyan, "The Mawlid-i Na bi by Süleyman Çelebi", s. 20.

36 Dedes, "Süleyman Çelebi's Mevlid", s. 320.

37 Beyitlerin tamamını Timurtaş'ın neşrinden aldım.

92 ~ Osmanlı'da ilm-i Tasavvuf

Page 13: OSMANLI'DA iLiMLER DiZiSi - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D271840/2018/2018_UGURA.pdf · 2019-05-28 · nın, Luther'in İncil çevirisi olmadan Alman kimliğinin, Puşkinsiz Rus

Bu beyiderden sonra Süleyman Çelebi Hz. Muhammed'in zahiren son pey­

gamber olmakla birlikte aslen bütün yaratılmışlardan önce yaratıldığını vur­

gular:

Zat-ı paki gizlü gene idi ni han

Diledi kim kıla ol genci ayan (b. 105)

Gizlü gencin halka izhar eyledi

Nice d ürlü nesneyi var eyledi (b.ıo6)

Geldi silret alemine Mustafa

Anun lle buldı alem hoş safa (b.ıo7)

Sureta gerçi Muhammed son idi

İlle ma'nada kamudan ön idi (b.ıo8)

Devam eden kısımda nı1r-ı Muhammedi'nin Hz. Adem'e ondan Hz. Hav-va'ya

daha sonra sırasıyla peygamberlere geçtiğini anlatmaktadır ki bu da tekamü­

lün kemal bulup insan-ı kamile, yaratılmanın asıl sebebi olan Hz. Muham­

med'e vasıl olmasıru anlatmaktadır.

Osmanlı toplumunda da Süleyman Çelebi'nin Mevlid'i şerh edilirken İbnü'l-A­

rabi'nin gö~şleri temel alınır. Mevlid ş arihlerinden olan Ca b barzade Mehmed

ArifBey (ö. 1926) lzahü'l~Merı1m 'ala Viladeti Seyyidi'l-Enam adlı m evli d şerhinde

"Evvel anduk anı kim evveldür Ol/ Evveline bulmadı hiç akl yol" beyitinden

"Şer'ini tut ümmeti ol ümmeti 1 Ta nasib ola sana Hak rahmeti" beytine kadar

olan kısmı açıklarken bu beyitlerin "nılr-ı mukaddes-i risaletin cümle avaJim

ü eşya ve neş'e-i külliye-i ademiyyeye füyı1z3.t bahş buyurmuş oldukları tafsi­

latına hame-saz-ı mübahat olupatide mestı1rr on tokuz aded ebyat-ı şerifeleri­

ni silk-i manzılme-i varak-pare-i sahayifbuyururlar" demekte, sonra şerh için

Muhyiddin İbnü'l-Arabi'nin Bulgatii'l-Gavvas nsalesinde bulunan Hazret-i Pey­

gamber'in ilk yaratılan şeyin ne olduğu sorusuna cevap olarak verdiği uzunca

bir hadisi zikreder. Ayrıca aynı hadisin Fusüsü'l-hikem şarilii Sofyevi Bali Efen­

di'nin (ö. 960/ı553) Metali'u'n-nür adlı kitabında da münderiç olduğunu bildirir.

Burada nur-ı Muhammed! vurgusu bir kez daha açık görülür.38

Mevlid'in bir başka şarihi olan Hüseyin VassafEfendi de Gülzar-ıA.şk adlı ese­

rinde aynı beyideri aynı şekilde yorumlar.39 Sadece bu beyitlerde değil ·~şk

38 Cabbarıade, /lllev/id şerhi: izôhü'l-merôm ala vi/ôdeti seyyidi'l-enôm, s. 138-143.

39 Vassaf, /lllevlid Şerhi Gülzor-ı Aşk, s. 191-203; 217-247. Hüseyin Vassat'ı n şerhinde arada birçok

başka manzCımeler de bulunduğundan beyitlerin şerh i uzuncadır. Bu kısımda özellikle müel­

Lifin kendi dipnotlarının birçoğunun Fütühôt'tan olduğuna dikkat çekmek isterim.

Osmanlı'da Ilm- i Tasavvuf , 93

Page 14: OSMANLI'DA iLiMLER DiZiSi - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D271840/2018/2018_UGURA.pdf · 2019-05-28 · nın, Luther'in İncil çevirisi olmadan Alman kimliğinin, Puşkinsiz Rus

ile gel Allah diyelim" mısraı sonrası aşkın tarifinde yine İbnü'l-Arabi'nin gö­

rüşlerine yer verilmesi; miraç hadisesinin anlatılırken tekrar FütCıhat' a ve Tuh­

Jetü's-Sefere'ye atıflarda bulunulması dikkat çekicidir.4°

III. Yazıcıoğlu Mehmed ve Muhammediye

Fusus'a şerh de yazmış olan Muhammediye sahibi Yazıcıoğlu Mehmed Efendi,

HacıBayram-ı Veli'nin halifelerinden olup, Mevlana Haydar Herevi ve Zey­

ne'l-Arab'dan ilim tahsil etmiş bir zattır.4' Megaribü'z-zaman42 isimli Arapça

eserini kendisi nazmen Türkçeye çekip Muhammediye diye isimlendirmiştir.

Aynı eseri küçük kardeşi Ahmed-i Bican nesren Türkçeye çekip Envarü'l-aşıkfn

olarak isimlendirmiştir.43

Yazıcıoğlu Mehmed Efendi eserine klasik tertibe uygun olarak tevhid, nat-ı

resul ve nat-ı çaryar-ı güzin ile başladıktan sonra kısaca Hz . .Adem'den Hz.

Muhammed'e kadar gelen peygamberler anılır. Aynı Mevlid'de olduğu gibi

40 Vassaf, Mevlid şerhi Gülzar-ı Aşk, s. 474; 544.

41 Yazıcıoğlu Mehmed Efendi ve eseri halk tarafından çokça sevilmesine rağmen kendisine

yapılan itirazlar da olduğunu burada bir istitrad yaparak belirtelim. 17-18. yy. Osmanl.ı fa­

kihlerinden Muhammed b. Hamza el-Aydıni el-Güzelhisari Muhammediye hakkında verdiği

bir fetvada Yazıcıoğlu Mehmed Efendi'yi "vücüdiyyü'l-mezheb" olmakla, Fusüs sahibi ib­

nü'l-Arabi mezhebi üzerine olmakla, eserinde ise birçok "mevzü'a ve ekazib" bulunmakla

suçlamaktadır. Aynı fetvaya düşülen notlarda ibnü'l-Arabi şeyhi'l-ekfer ve mümitü'd-din

olarak anılmaktadır. Ayrıntılı bilgi için bk. Göktaş, "Yazıcıoğlu'nun Muhammediyye'si Hak­

kında Bir Osmanlı Fetvası", s. 210-211; Grenier, The Yazıcıoğlus and t~e Spiritual Vernacular, s.

1n-178.Vücüdiyyü'l-Mezheb konusunda ise Mecdi Efendi'nin Şekôik tercümesinde Yazıcıoğlu

Mehmed Efendi'yi anlattığı kısımda ilginç bir bilgi bulunuyor: "Mümaileyhin süre-~ Fatiha'yı tefsiri vardır. Ol tefsirin dibacesinde ben bu tefsiri mülahede-i vücüdiyyeyi red içün tasnif

eyledüm diyüp ... " Mecdi, Hadôikü'ş-Şekôik, ı, s. 128. Kemalpaşazade'nin de ibnü'l-Arabi'yi

savunduğu fetvaları olduğunu da ayrıca belirteyim. Bkz. Erünsal, "Zındıklarve Mülhidler", s.

341-345.

42 Bugüne kadar bu eserin ilmi bir n eş ri yapılmadığı gibi herhangi bir ilmi çalışma yapılmamıştır. Heinzelmann on üç adet nüshası olduğunu bildirmektedir. Heinzelmann, Populaere re/igiöse

Literatur und Buchkultur, s. 360-362.

43 Hacı Bayram-ı Veli etrafında yoğunlaşan Türkçe telif faaliyeti henüz bütün yönleriyle ele alın­

mamış bir konu olarak önümüzde durmaktadır. Bu eserler incelendiğinde Hacı Bayram-ı Veli

etrafında yapılan diğer Türkçe teliflerde de ibnü'I-Arabi düşüncesinin izi sürülebilir. Örneğin

Akhisarlı Şeyh Mecüdüddin lsa'nın ilk halifesinin Baba Ahmed adında bir kişi olduğu ve bizzat

Şeyh Muhyiddin Arabi'nin işaretiyle Şeyh isa'nın huzuruna Fusüs'tan ve Fütühôt-ı Mekkiy­

ye'den tevile muhtaç kısımları sormaya geldiği ve şeyhin müşküllerini hallettikten sonra

kendisine hilafet verdiği yazılıdır. Bk. Akhisari, Akhisar/ı Şeyh isa menakıbnamesi, s. 115-117.

Müellifi bilinmeyen bir manzum hadis tercümesinde de Envôrü'l-ôşıkin'de geçen hadislerin

nazma çekilmiş olması dikkat çekicidir. Bkz. Gökdem ir, Müellifi Bilinmeyen Bir Manzum Hadis

Tercümesi.

94 f. Osmanlı'da ilm-i Tasavvuf

Page 15: OSMANLI'DA iLiMLER DiZiSi - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D271840/2018/2018_UGURA.pdf · 2019-05-28 · nın, Luther'in İncil çevirisi olmadan Alman kimliğinin, Puşkinsiz Rus

nfır-ı Muhammedi'nin kimden kime miras kaldığı aktanldıktan sonra "RUhu­

dur ervaha misbalı-ı sabfıh 1 Cismidir ecsama miftah-ı fütfıh" beyriyle birlikte

Hz. Muhammed bölümüne giriş yapılır. İsminden de anlaşılacağı üzere baştan

sona peygamber övgüsünü ihtiva eden Muhammediye'de birçok beyitte nfır-ı

Muhammed! vurgusu görülür.44 Allah' ın, Hz. Muhammed' i ·kendine mirat ey­

lediği, bütün kainatın Muhammed-i Mustafa için yaratıldığı, aynı zamanda

ilk yaranianın Hz. Muhammed'in nuru olduğu, onun nurunun aynı zamanda

akl-ı evvel ve kamu eşyanın mebdesi olduğu, küntü kenzen sırrının vücuda

gelmesinin Hz. Muhammed ile olduğu, Allah'ın da Hz. Muhammed'den bili­

neceğini, alemi Hz. Muhammed dostluğuna yarattığını söylediği beyitler bu

duruma örnektir.45

Hem oldurAkl-ı evvel kim kamu ~yaya mebde'dir

Hem oldur Rtıh-ı a'zam kim kılar Hakk emr ile ihya (b. 99)

Diledi ki aça kenzin ayan eyleye kendüzin

Tecelü eyleye yüzün yarattı Ahmed'i mir'at46 (b. 214)

Bu kamu terôb onunçün kim Muhammed Mustafa

Gele yerler yüzüne dillerde ola imtidah (b. 425)

Pes e':'el kim zuhfır etti vucudun hil'ann giydi

Muhammed nfıruçlur hakkaakim ondandır kamu ezva (b. 98)

Bu beyitlerin haricinde Muhammediye'nin son bölümlerinde de Nur sılresinin

35· ayetine değinilerek Hz. Muhammed'in ontolojik önceliği bir kez daha vur­

gulanır.47 İsmail Hakkı Bursevi tarafından kaleme alınan Feriihu'r-Ruh isimli

Muhammediye şerhinde de nur-ı Muhammedi birçok beyit bağlamında tekrar

be tekrar ele alınır. Bursevi, Hz. Adem'in sılret-i ilmiyye yani ayn-ı sabite ile

suret-i unsuriyye arasında olduğu anda Hz. Muhammed'in peygamber oldu­

ğunu söyledikten sonra:

Biline ki Allah Teala nfır-ı Muhammediye'yi yarattığında bütün peygam­

berlerin ve velilerin ruhlan o nı1rda topladı.( ... ) O nfır-ı Muhammedi'de

yer almış bulunan iyi ruhlar meydana çıkıp bedenlerinde tafsil kabul ettik-

44 Muhammediye metninin temel dayanağı ilk olarak Hz. Muhammed'in hakikatinin yaratılması olu~urur. Bu konu ayrıntılı olarak Hanife Dönmez tarafından ele alınmı~ır. Bkz. Dönme.z, Muhammediye'de insan-ı Körnil Düşüncesi, s. 142-145.

45 Dönme.z, Muhammediye'de insan-1 Kamil Düşüncesi, s. 94-96.

46 Muhammediye'den yaptığım alıntılar için şu kitabı kullandım: Amil Çelebioğlu, Muhammedi­ye,ı.

47 Dönmez, Muhammediye'de insan-1 Kamil Düşüncesi, s. 101.

Osmanlı'da Ilm-i Tasavvuf ~ 95

Page 16: OSMANLI'DA iLiMLER DiZiSi - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D271840/2018/2018_UGURA.pdf · 2019-05-28 · nın, Luther'in İncil çevirisi olmadan Alman kimliğinin, Puşkinsiz Rus

lerinde nur-ı Muhammedi onlara gönderilip Allah'ın birliğinin hakikatirı­

den haber verdi. ( ... ) Binaen aleyh Resul-i Ekrem sallallahu teala aleyhi ve

sellemAkl-ı Evvel mertebesinde fiilen neb1 olup nefs-i külliye mertebesin­

de ervah-ı asfiyayı davet eylediler. Ve o makanıcia Ad em safiyyulah hilafet

elbisesi Cenab-ı Risalet elirıden verildi48

Yirıe Bursevi "Siyyema kim sadr-ı bedr-i kayinat-ı Falır-ı nas" mısraının şer­

hinde "bedr" kelimesini şerh ederken: "Bedr olması ise şöyle açıklanabilir:

Şayet .Resul-i Ekrem'in nfır-ı Muhammediyeleri bu alemde parlamasaydı on

sekiz bin alem yokluk karanlığında kalırdı."49

Yine aynı şekilde Hz. Adem'in yaratılışının anlatıldığı "Berk ururdı n uru Falır-i

Alem' in" mısraının şerhinde:

Zira Nur-ı Muhammediye bütün varlığı devredip bütün hallerden geçerek

Adem biçimirıde ortaya çıkmıştı. Maksat onunAdem'de zuhı1ru idi. Bu se­

beple Adem'im alnında görünüp sultanlık tahtını buldu. ( ... ) Zira ResUl-i

Ekrem en büyük halife, sair peygamberler ve veüler ise onun halifeleridir.

Maksud olan Resul-i Ekrem'in kendi taayyününde görünmesidir. Adem

aleyhisselam ve diğer peygamberlerin taayyünleri altındaki zuhuru kendi

zuhı1rundan öncedir.

diyerek Mevlid ile ortak bir imajı paylaşan bu mısraı nfır-ı Muhammedi ekse­

ninde şerh eder.5° Hz. Adem'den zürriyetinirı Allah'ın kudret eliyle çıkmasının

anlatıldığı beyitlerde geçen "Çün evvel alemin misbahı çıktı" mısraını Bursevi

tekrar nur-ı Muhammedi'ye dönerek açıklar. Misbalı kelimesi ile Ahzab sure­

si 46. ayete gönderme yapan Bursevi "Resul-i Ekrem'i varlığın mumu" olarak

tanırnlar ve "O olmasa mevcfıdatın yokluk karanlığında" kalacağını söyler.5'

Bursevi "Çün tamam oldu kemalince cila 1 Etti isticla tecelli incila" beytinde

cila kelimesini bir nesnenin kendi nefsirıde olan görünüşü olarak tanımladık­

tan sonra vahdet-i vücud görüşünde olanların bu kelimeyi Zat-ı muka~dese­

nirı kendi Z~nna olan zuhfıru olarak anladığını buradan da muradın nur-ı

muhammediyenin insan taayyününe gelinceye dek olan görünüşünün kemili

olduğıınu söyler.52

48 Bursevi, Ferdhu'r-Ruh, ı, s. 223.

49 Bursevi, Ferdhu'r-Ruh, ı, s. 23S.

SO Bursevi, Ferdhu'r-Ruh, ı, s. 239-240.

S1 Bursevi, Ferdhu'r-Ruh, ı, s. 374.

S2 Bursevi, Ferdhu'r-Ruh, ı, s. 4S2.

96 f Osmanlı'da Ilm-i Tasavvuf

Page 17: OSMANLI'DA iLiMLER DiZiSi - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D271840/2018/2018_UGURA.pdf · 2019-05-28 · nın, Luther'in İncil çevirisi olmadan Alman kimliğinin, Puşkinsiz Rus

Hakikat-ı Muhammediye'den sonra Muhammediye'de işlenen bir diğer kav­

ram ise alem-i ekber ve alem-i asgar' dır. Yazıcıoğlu Mehmed Efendi, bu alemin

bilgisinin Şeyh Muhyidd.in'in Fütiihiit'ında keşfi bilgi ile açıklandığını söyler:

Nitekim Şeyh Muhiddin Fütiihdt'ında demiştir

Onu keşf ile bilmiştir buluptur hikmet-i uzma

Çü bildin alemin şeklin Id nice olmuş ol mahlük

Pes işit suret-i insan nice benzer ona şekla

Bu resme bari insanda bulunur cümle mevcüdat

Ki zira mısr-ı cfuni'dir bulunur bunda hep fersa

ıv. Yazıcıoğlu Ahmed ve Envarü'l-aşıktn

Yazıcıoğlu Mehmed Efendi'nin küçük kardeşi Ahmed-i Bican Enviirü'l-iişıfôn

adlı eserinde "Gelibolu'da niçe kez k.afir ile ceng idüp gazalar idüp tururuz.

Gah .k.afi.r bize geldi Gah biz k.afire varup tururuz"53 derken sadece bir meydan

savaşını değil aynı zamanda Süleyman Çelebi'nin beyiderinde varlığa bürü­

nen fila:i bir mücadeleyi de ima ediyordu. Eğer sadece bir savaş meydanını

ima ediyor olsaydı Hz. Muhammed'in hayatının anlatıldığı lasımda sadece

birkaç gazaya yer vermek yerine bütün gazveleri eserine alabilir ve eserini

bir gazavattıame hüviyetine büründürebilirdi. Fakat Ahmed-i Bican'ın amacı

halla gazaya teşvikten ziyade zihinlerdeki İslam ve peygamber anlayışını Hris­

tiyan toplum karşısında yeniden kurgulamaktır. Bu sebeple Ahmed-i Bican

eserinde varlık sorununa ve nur-ı Muhammediye'ye açıkça göndermeler ya­

par. Eserin mukaddimesinde yaratılışın safhalarını açıklarken:

Amma ba'd Hak Te'ala evvel ki rfıh-ı a'zamı ve sırr-ı ehadiyyet-i Muham­

med-i Mustafa'yı yaratdı. Bir cevber zabir itdi alem-i ceberütda ve melekf.ıt­

da Ve andan sonra ervah-ı kfunileyi ve nüfUs-ı razılayı yaratdı. Anları da'vet

eyledi vahy-i sırr-ı Sübharu ile, gayb-ı hakayıkı feyz itmek içün. Andan son­

ra vahy eyledi hakayık-ı mümkinan seyr innekile, ta kim suver-i kayinat

zahir olsun içünS4

diyerek nCır-ı Muhammedi'ye vurgu yapmaktadır.

Devam eden kısımda kabaca bir ilim tasnifi yapan Ahmed-i Bican, kelam, fı­

kıh, hadis, tefsir ve tasavvuf ilimlerini la yas eder. Tasavvufun diğer ilimlere

53 Ahmed-i Bican, Envôrü'l·cişıkın, Hacı Seiim Ağa, vr. 244".

54 Ahmed-i Bican, Envôrü'l·ôşıkin, Hacı Selim Ağa, vr. ı•.

Osmanlı 'da lım-i Tasavvuf , 97

Page 18: OSMANLI'DA iLiMLER DiZiSi - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D271840/2018/2018_UGURA.pdf · 2019-05-28 · nın, Luther'in İncil çevirisi olmadan Alman kimliğinin, Puşkinsiz Rus

üstün olduğunu vurgularlıktan sonra da kendisinin teberrük için bu ilimie­

rin her birisinden kitabında bahsettiğini vurgular. Bu kısımdan hemen sonra

vücud (varlık) konusu ele alınır. Ahmed-i Bkan varlık meselesini İbnü'l-Ara­

bi'nin görüşlerine dayandınr. ibnü'l-Arabi'ye göre vücud birdir mevcudat ise

bu vücudun değişik mertebelerdeki tezahürleridir.55 Ahmed-i Bican da ese­

rinde İbnü'l-Arabi'nin görüşlerini tekrarlar:

Bilmek gerekdür ki vücfıd içün iki i'tihar vardur. Biri vücı1d-ı mahzdur ki

.Hakk-ı Mutlak'dur. Bizatihi müceneddür nisbetden ve ta'ayyünden. Ve

vücı1d dimek tefhim içündür ancak ikinci i'tibar budur ki alimdür ilmile

cemi'-i eşyayı muhitdür. Kendünün zatını ve dahi lazım-ı zatını bilür. Pes

Hak.k ile halk arasında inayerden artuk nisbet yokdur. Ve halka cehilden

ulu hicab yokdur. İmdi evvelki i'tibar ile "Leyse kemislihi şeyun"dur. İkin­

ci i'tibarla "Ve hüve's-semlü'l-basir"dür. Ve gınası bizatihidür. Ya'ni cemi'-i

halayıkdan ganl olduğı old ur ki vücı1dda ve be kada kimseye muhtac degül­

dür. Belki hiç nesne Hakk'suz sabit olmaz dimekdür.

Eserin muhtelif kısımlannda nur-ı Muharnmedi'ye anflar yapılır:

İy talib-i esrar-ı ilahi bilgi! ki Hakk Te'ala enbiyanun binasını anun ile baş­

ladı ve ahirin anun ile hatm eyledi. ( ... ) Hakk Subhanehu ve Te'ala evvel

Muhammed'ün nfırunı yaratdı arşı ve kürsi ve cenneti ve cehennemİ ve

yirleri ve gökleri yaratmazdan öndin. Andan sonra Muhammed'ün nunn­

dan enbiyanun canların yaratdı. La ilahe iliallah Muhammed un resfılullah

didiler. Andan sonra Hakk Te'ala bir kandil yarardı Muhammed'ün dünya­

daki suretini yaratdı.56

Bununla birlikte Ahmed-i Bican'ın peygamberler tarihi aniansı da aslın­

da nur-ı Muhammedi'ye bir zemin hazulamak üzere kurgulanrnışnr. Hz.

Adem'in cennetten çıkarılması, Hz. İsmail'i bıçağın kesmemesi aslında gaye

olan insan-ı kamilin vücuda gelmesi için yapılan hazırlıklardu. Bununla bir­

likte Hz. Adem'den başlayıp Hz. İsa'ya kadar gelen anianda birçok peygam­

berin hayatı yerine konu bir şekilde yaranlışın gayesi olan Hz. Muhammed' e

getirilmektedir.

Peygamber lassalarının bittiği kısımda Ahmed-i Bican hemen Hz. Muham­

med'in hayatına geçmek yerine İbnü'l-Arabi'nin Fıımsü'l-hikem adlı eserini

kısaca özetteyerek peygamberlerin tertibini ve Esmaü'l-Hüsna'dan hangi

SS Kılıç, "ibnü'l-Arabi, Muhyiddin", s. 499.

S6 Ahmed-i Bican, Enviirü'l-iişıkln, Hacı Selim Ağa, vr. 147b.

g8. ~ Osmanlı'da Ilm-i Tasavvuf

Page 19: OSMANLI'DA iLiMLER DiZiSi - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D271840/2018/2018_UGURA.pdf · 2019-05-28 · nın, Luther'in İncil çevirisi olmadan Alman kimliğinin, Puşkinsiz Rus

isme mazhar olduğunu anlatır.57 Örneğin Hz. Adem için "Eyle olsa Adem

aleyhi's-selam nüsha-ı cami' oldı suretde ve ma'nada hazret-i ilahiyyeye. Eyle

gerekdür ki Adem Ebü'l-beşer ola" denilmektedir.58 Fusus'da "Şit kelimesin­

de hibe hikmeri" başlığı bulunmasına karşın Envdr'da da Şis'in Adem'e Hi­

betullah olduğundan bahsedilir.59 İbnü'l-Arabi'nin Fusus'da Hz. Şit bahsinde

"son çocuk" başlığı altında anlattığı "Bu çocuk Çin'de doğar. Dili de doğduğu

ülkenin dilidir. Bu dönemde erkek ve kadında kısırlık yayılır. Ge belikle sonuç­

lanmayan cinsel birleşmeler artar. Bu son çocuk, onları Allah'a davet eder,

ama kendisine karşılık verilmez" ibareleri küçük farklarla Envtirü'l-tişıkin'de

Mehdi'nin zuhfır ettiği bölümde anlatılır: "Ve Mehdi dahı Çin iline gide. Anda

vancak evlene. Andan bir oğlı toğa. Ol oğlan ahir oğlan ola. Andan sonra kısır­

lık yayıla ayruk oğlan toğmaya. Halk kırıla İman ehli dükene."6° FusQs'da Hz.

İbrahim'in anlatıldığı bölümde: "Halil, halil adını almasını sağlayan mertebe­

nin sahibi olduğu için, ziyafet vermeyi adet ve alışkanlık edindi. İbn Meserre

el-Cebeli de onu nzık dağıtma işinde büyük melek Mikail'e ortak saymıştır."

denirken Envdrü'l-iişıkin'de "Ve nefsi ismü'l-fi'lün ikisindendür biri Rezzak ve

biri Reşid'dür. Hakk Te' ala ana es bab-ı nzkı ata itmişidi. Pes İbrahim mazhar-ı

nzk idi." denilmektedir.6' Bu bölümün sonunda bütün kemalatı ve hakikati

cami bir peygamberin gelmesi gerektiği belirtilir ki o da Hz. Muhammed' dir.

Böylelikle yarat:ıPşın gayesi olan insan-ı kamile ulaşılmış olur.

Sonuç

Ele aldığımız eserler Anadolu'da ilmi geleneğin oluşturduğu ruhun geniş

kitlelere ulaştmlmasında aracı olmuşlardır. Fakat burada aracı lafzını kul­

lanınakla bu eseriere indirgemeci bir bakıştan ziyade sanatın tüm zümrelere

hitap etme kudretine sahip bulunduklarını vurgulamak istiyoruz. Edebi me­

tinler, topluma tutulmuş çok yüzlü bir ayna gibidir. Ona nereden bakacağı

57 Envôrü'/-ôşıkfn nüshaları arasında bulunan Kastamonu Yazma Eserler Kütüphanesi 37 H k 3727

numaralı nüshada bu bölümde diğer Envôrü'l-ôşıkin nüshalarının aksine her peygamberden

önce "Fass-ı ... " başlığı konulmuştur. Demek ki müstensihlerin yahut okuyucuların/kitap

sahiplerinin bir kısmı Envôrü'l·ôşıkin'in bu bölümünün Fusüs'tan alındığından haberdardır. Yal­

nız Fusiis'un aksine Envôrü'l-ôşıkin'de peygamberler kronolojik sıraya riayet edilerek verilmiştir.

58 Krş. ibnü'l-Arabi, Fusüsü'l-hikem, s. 26.

59 Krş.lbnü'I-Arabi, Fusüsü'l-hikem, s. 55, özellikle birinci not.

60 Krş. ibnü'l-Arabi, FusıJsü'l-hikem, s. 54; Ahmed-i Bic~n. Envôrü'l·ôşıkin, Hacı Selim Ağa, vr. 272b.

61 Krş. ibnü'I-Arabi, Fusüsü'/-hikem, s. 83; Ahmed-i Bic~n, Envôrü'l-ôştkin, Hacı Selim Ağa, vr. 139b.

Osmanlı'da ilm-i Tasavvuf ~ 99

Page 20: OSMANLI'DA iLiMLER DiZiSi - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D271840/2018/2018_UGURA.pdf · 2019-05-28 · nın, Luther'in İncil çevirisi olmadan Alman kimliğinin, Puşkinsiz Rus

ise okuyucuya/araştırmaoya kalımştır. Bu eserler sadece edebi olarak değil,

aynı zamanda yazıldıklan toplum ve siyasi düzen ile iç içe geçmiş, kimi zaman

toplumun gereklerine hizmet eden, kendi toplumlannın bilgi birikiminden ve

ilmi serüveninden habersiz olmayıp onun bir parçası olduğu gibi kimi zaman

toplumu belirli düşünceler etrafında toplama ve yönlendirme görevi de gö­

rürler. Başka deyişle ne tarafindan bakılırsa o tarafa göre bir bilgi bulunabilir.

Bu bağlamda ilgili eserleri edebiyat, tasavvuf, siyasi düşünce alanında çalışan

kişilerin aynı dikkatle incelemesi icap eder.

Bu kapsam içerisinde Muhammediye, Env/irü'l-Qşılôn ve Mevlid'in, Osmarılı top­

lumunun dindarlık anlayışını ve dünya görüşünü derinden etkilediklerini; bu

etkinin temel karakteristiğini Osmanlı topraklannda gelişen tasavvuf düşün­

cesi ve kültürünün şekillendirdiğini tespit edebiliyoruz. Ekberilik geleneği ya

da vahdet-i vüciid düşüncesinin hiçbir zaman kendi başına müstakil bir "tari­

kat" haline gelememesi, kuşkusuz, yüksek bir metafizik dil geliştirmiş olma­

sıyla ilgilidir. Ancak bu çalışmada ele aldığımız üç eser, vahdet-i vüciid düşün­

cesinin bazı kilit kavramlannı Hz. Peygamber'in manevi şahsiyeri etrafinda o

kadar ustaca işlemişlerdir ki Anadolu'nun en ücra yerlerinde yaşayan sıradan

halk bile vahdet-i vücCıd düşüncesine aşinalık kesp edebilm.iştir. Bugün vah­

det-i vüciid düşüncesinin, hemen hemen bütün tarikat ve tarikat kollannın

düşünce dünyasmda bir "meşrep" olarak varlığını sürdürmesi, hiç şüphesiz

bu üç eserin, İbnü'l-Arabi ve Konevi'nin geliştirdiği yüksek metafizik dili, sade

bir üslup ve daha anlaşılır bir açıklıkla yeniden ifade etmelerine de borçludur.

Dolayısıyla bu üç eser, Osmarılı' daki tasavvufi hayat ve düşünce için vazgeçil­

mez birer klasik kaynak olmayı daima sürdüreceklerdir. ·

Kaynakça

Arşiv Belgeleri

BOA MKT. MHM 228/6ı.

624 numar.ılı valaf defteri, Ankara Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi, s. 373, sıra 35l.

632 numaralı vakıf defteri, Ankara Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi, s. 452, sıra 202.

737 numaralı vakıf defteri, Arıkara Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi, s. 155, sıra 6ı.

Yazma ve Matbu Kaynaklar

Ahmed-i Bicin, Envarü'l-dşıHıı, Hacı Selim Ağa, nr. 463; Ankara Milli Ktp., nr. o6 Mil Yz A 8252, nr. o6 Mil Yz A 515, nr. o6 Mil Yz A 8339, nr. o6 Mil Yz B 767, nr. o6 Mil Yz B 36, nr. 26 H k 278; Beyazıt Devlet Ktp., nr. 1405, nr. 1406; İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Ktp., nr. TY 4101; Kastamonu Yazma Eserler Ktp., nr. 37 Hk 3727; Kayseri Raşid Efendi Ktp., nr. ll32; Konya Bölge Yazma Eser Ktp., nr. BY4277; Ohri Yazma Eserler Ktp., nr. 169; Süleymaniye Ktp., Atıf Efendi Eki nr. 996; Süleymaniye Ktp., Fatih nr. 4195; Sü­leymaniye Ktp., Hacı Mahmud Efendi, nr. 1619; Süleymaniye Ktp., Nuri Arlasez, nr.

100 ~ Osmanlı'da Ilm-i Tasavvuf

Page 21: OSMANLI'DA iLiMLER DiZiSi - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D271840/2018/2018_UGURA.pdf · 2019-05-28 · nın, Luther'in İncil çevirisi olmadan Alman kimliğinin, Puşkinsiz Rus

6; Süleymaniye Ktp., Yazma Bağışlar, nr. 4847, nr. 2847, nr. 73II; Türk Dil Kurumu Ktp., nr. A352.

Ak baş, Yasin, Muhyiddin Bayraminin Ab-ı Hayat Mesnevisi (inceleme Metin) (yüksek lisans tezi), Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Gaziantep, 2012.

Akhisari, İlyas b. Mecdiddin İsa Saruhani İbn İsa,Akhisarlı Şeyh lsa Menakıbnamesi: (XVI. yüzyıl), nşr. Sezai Küçük - Ramazan Muslu, Sakarya, 2003. -

Bursev1, İsmail H akla, Ferahu'r-Ruh, nşr. Mustafa Utku, Bu.rsa, 2000.

Cabbarzade Mehmed Arif Bey, Mevlid şerh i: lzahü'l-meram ala viladeti seyyidi'l-enam, nşr. Ozan Yılmaz, İstanbul, 2oıı.

Çelebioğlu, Amil, Mulıammediye, Ankara, 1996.

Dedes, Yorgos, Süleyman Çelebi's Mevlid: Text, Performunce and Muslim-Christian Dialogue, Şinasi TeHn'{n Anısına Uygurlar'dan Osmanlı'ya içinde, İstanbul, 2005.

Değirmenci, Ttilün, "Bir Kitabı Kaç Kişi Okur? Osmanlı'da Okurlar ve Okuma Biçimleri Üzerine Bazı Gözlemler", Tarih ve Toplum: Yeni Yaklaşımlar, XIII (253), s. 7-43.

Demirli, Ekrem, Sadreddin Konevrde Bilgi ve Varlık, İstanbul, 2005.

Demirli, Ekrem, İslam Metafiziğinde Tan n ve İnsan, İstanbul, 2009.

Dönmez, Hanife, Muhammediye'de İnsan-ı Kamil Düşüncesi (doktora tezi), İstanbul Üniver­sitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2017.

Eco, Umberto, Edebiyata Dair, tre. Betül Parlak, İstanbul, 2016.

Erünsal, İsmail E., "Zındıklar ve Mülhidler: XV-XVI. asır Osmanlı Zendeka Ve İlhad tari-hine Bir Katkı", Osmanlı Kültür Tarihinin Bilinmeyenleri, İstanbul, 2014, s. 329-373-

Evliya Çelebi, Seyalıatııame, nşr. Seyit Ali Kahraman, 1-X Cilt, İstanbul, 1999-2005.

Fulford, Robert, Anlatının Gücü, tre. Ezgi Kardelen, İstanbul, 2014.

Gibb, Elias John Wilkinson, A History of Ottoman Poetry, London, 1958.

Gökdemir, Atilla, Müel/ifi Bilinmeyen Bir Manzum Hadis Tercümesi (İnceleme-Metin (yüksek lisans tezi), Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Isparta, 2014.

Göktaş, Recep Gürkan, "Yazıcıoğlu'nun Muhammediyye'si Hakkında Bir Osmanlı Fetva­sı",Aııkara Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Dergisi, LVIll/ı (2017), s. 205-212.

Grenier, Carlos, The Yazicioğlu's and the Spiritual Vernacular of the Early Ottoman Frontier (doktora tezi), Chicago University, 2017.

Gürer, Betül, Molla Fenari'nin Varlık ve Bilgi Anlayışı, İstanbul, 2016.

Heinzelmann, Tobias, Populaere religiöse Literatur und Suchkultur im Osmaııisclıen Reich : eine Studie zur Nutzung der Werke der Brüder Yaziciogli, Wtirzburg, 2015.

Hindi Mahmud, Kısas-ı Enbiya, nşr. Ahmet Karataş, İstanbul, 2013.

İbnü'l-Arabi, Fususü'I-Jıikem, tre. ve şerh: Ekrem Demirli, İstanbul, 2006.

Kara, İsmail, Şerh ve Haşiye Geleneği Kuşatılmadan İslam'ın Klasik Kaynakları ve ilim Mirası Anlaşılabilir mi?, Türkiye IV: Dini Yayınlar Kongresi -Dini Klasikler- içinde, An­kara, 20II.

Karakoç, Sezai, Gün Doğmadan, İstanbul, 2003.

Kaşaru, Abdürrezzak, Tasawuf Sözlüğü, tre. Ekrem Demirli, İstanbul, 2004.

Kılıç, Mahmud Erol, "İbnü'l-Arabi, Muhyiddin", DİA, 1999, XX, 493-516.

Köksal, M. Fatih, Mevlid-niime, Ankara, 20II.

Krstic, Tijana, Contested Coııversioııs to Islam, Stanford, 2011.

Osmanlı'da İl m-i Tasavvuf , 101

Page 22: OSMANLI'DA iLiMLER DiZiSi - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D271840/2018/2018_UGURA.pdf · 2019-05-28 · nın, Luther'in İncil çevirisi olmadan Alman kimliğinin, Puşkinsiz Rus

Krstic, Tijana, On Beş ve On Altıncı Yüzyıllarda Osmanlı Tarihyazımında İsiama Dönme (İhti­da) ve Dönmeler (Mülıtediler), Osmanlı Sarayında Tarihyazımı içinde, nşr. Emine Fetvacı - Erdem Çı pa, İstanbul, 2014, s. 69-95.

Latifi, Tez/.."iretü'ş-Şuara ve tabsıratü'n-nuzaına, nşr. Rıdvan Canım, Ankara, 2000.

Macaristan lı Györg, Türkler, Türklerin Gelenekleri ve Görenekieri ve H inlikleri Ozerine Incele-me, çev. Lale Aslan Özcan, İstanbul, 2009.

Manguel, Albeno, Okumanın Tarihi, tre. Füsun Elioğlu, İstanbul, 2001.

Mehmed Mecdi, Hadaikü'ş-Şekaik, nşr. Abdülkadir Özcan, İstanbul, 1989.

Mesail-i Fıkhiyye, Ankara Milli Ktp., nr. o6 Hk 3848.

Mızraklı İlmihal, nşr. İsmail Kara, İstanbul, 2012.

Özrürk, Zehra, "Muhammediyye'nin İki Yazma Nüshası ve İki Kadın Müstensih", Türk Kültürü Incelemeleri Dergisi, İstanbul, 2000.

Petrosyan, I. Y., "The Mawlid-i N abi by Süleyman Çelebi and its Two Versions", Manusc-ripta Orientale, TV (1986), s. 16-23.

Şakir-Taş, Aziz Nazmi,Adrianopol'den Edime'ye, İstanbul, 2009.

Şeker, Fatih, Osmanlı İslam Tasawuru, İstanbul2013.

Şeker, Mehmet, "Mevlid (Osmanhlarda Mevlid Törenleri)", DİA, 2004, XXIX, 479-480.

Vassli, Osmanzade Hüseyin Mevlid şerlıi Gülzor-ı Aşk, nşr. Mustafa Tatçı v.dğr., İstanbul, 2006.

10 2 ~ Osmanlı 'da lım- i Tasavvuf