EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf ·...

65

Transcript of EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf ·...

Page 1: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal
Page 2: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal

2

Page 3: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal

EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE

Avrasya Aile Hekimliği Dergisi

VOLUME 8 • YEAR 2019 • MARCH • NUMBER 1 ISSN: 2147-3161

PUBLISHED FOUR TIMES A YEAR

EURAS J FAM MED

Page 4: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal
Page 5: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal

EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE

Avrasya Aile Hekimliği Dergisi

VOLUME 8 • YEAR 2019 • MARCH • NUMBER 1 ISSN: 2147-3161

PUBLISHED FOUR TIMES A YEAR

Editor-in-Chief

H. Nezih Dağdeviren

Editors

International Editorial Board

EURAS J FAM MED

Amanda Barnard (Australia) Amanda Howe (UK)

Ayfer Gemalmaz (Türkiye) Bruce LW. Sparks (South Africa)

Chris van Weel (Netherlands) Christos Lionis (Greece)

Daniel M. Thuraiappah (Malaysia) Davorina Petek (Slovenia)

Denis Puchain (France) Dilek Toprak (Türkiye) Eliezer Alkalay (Israel) Ersin Akpınar (Türkiye)

Esra Saatçı (Türkiye) Faisal A. Latif Alnasir (Kingdom of Bahrain)

Ferdinando Petrazzuoli (Italy) Garth Manning (Thailand) Howard Tandeter (Israel)

Igor Svab (Slovenia) Iona Heath (UK)

İlhami Ünlüoğlu (Türkiye) Joao Sequiera Carlos (Portugal)

Johan Wens (Belgium) John Murtagh (Australia)

José Miguel Bueno Ortiz (Spain)

Luc Martinez (France) Luis Pisco (Portugal)

Karen M. Flegg (Australia) Marius Marginean (Romania)

Mehmet Uğurlu (Türkiye) Michael Kidd (Australia)

Mümtaz Mazıcıoğlu (Türkiye) Nabil Alkurashi (Saudi Arabia)

Paul Van Royen (Belgium) Peter Kotanyi (Hungary) Pinar Topsever (Türkiye)

Richard Hobs (UK) Richard Roberts (USA)

Sarah Larkins (Australia) Seçil Arıca (Türkiye)

Süleyman Görpelioğlu (Türkiye) Teresa Pawlikowska (UK)

Tuncay Müge Alvur (Türkiye) Turan Set (Türkiye)

Ümit Aydoğan (Türkiye) Valentina Madjova (Bulgaria)

Wesley Fabb (Australia) Young-Sik Kim (Korea)

Zorayda E. Leopando (Philippines)

Owner: H. Nezih Dağdeviren (On Behalf of ESFAM) Responsible Managing Editor: Serdar Öztora Editorial Office:

Trakya University School of Medicine, Department of Family Medicine (Aile Hekimligi), Balkan Campus, 22030, Edirne, Türkiye

Printed on acid-free paper in: Trakya University Press, Edirne, Turkey

Indexed in: Index Copernicus International, TR Index by TUBITAK ULAKBIM, Turkiye Citation Index, J-Gate, Scientific Indexing Services, Turk Medline, Global Impact Factor, InfoBase Index, Google Scholar

Mehmet Ungan (Türkiye) Serdar Öztora (Türkiye) Ayşe Çaylan (Türkiye)

Radost Assenova (Bulgaria) Thomas Frese (Germany)

Zakiur Rahman (Bangladesh)

Copy Editor: Önder Sezer Language Editor: Erdem Birgül Biostatistics Editor: Necdet Süt

Page 6: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal

EDITORIAL

Dear Readers,

It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal of Family Medicine with many good news.

From this volume on, EJFM will be published four is-sues per year.

Also with the 8th volume, DOI number assignment is the new feature of our journal.

ICV score by Index Copernicus International of Eura-sian Journal of Family Medicine for 2017 has reached 79,7.

Finally; EJFM is started to be indexed by TR-DIZIN of TUBITAK-ULAKBIM starting from the 1st issue of it’s 6th volume in 2017.

We know that all these achievements are the outcome of enhanced interest of our readers and authors as well as hard work of our editorial team.

Best Regards

Prof. Nezih Dagdeviren, MD Editor in Chief

EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE

Page 7: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal

7

INDEX / İÇİNDEKİLER

Euras J Fam Med 2019;8(1):1-50

Pages Title / Başlık Authors / Yazarlar

1-9

Review / Derleme Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Yöntemleri Traditional and Complementary Medicine Methods

Merve Ünal, Hamdi Nezih Dağdeviren

10-18

Original Research / Orijinal Araştırma Evaluation of Burnout Levels of the Academic Staff and Research Assistants Working at Medical Faculties Tıp Fakültelerinde Çalışan Öğretim Üyeleri ve Araştırma Görevlilerinde Tükenmişlik Düzeylerinin Değerlendirilmesi

Mustafa Armutlukuyu, Kamile Marakoğlu, Nisa Çetin Kargın

19-26

Original Research / Orijinal Araştırma Awareness, Treatment and Control Rates of Hypertensive Patients in Ankara Ankara’daki Hipertansiyon Hastalarının Farkındalık, Tedavi ve Kontrol Oranları

Raziye Şule Gümüştakım, Adem Özkara, Rabia Kahveci, Pınar Döner Güner, Duygu Ayhan Başer, Fatih Dede

27-35

Original Research / Orijinal Araştırma Bir Üniversite Hastanesi Polikliniğine Başvuran Hastaların Sağlık Okuryazarlığı Düzeyleri ve Etkileyen Faktörler Health Literacy Levels and Affecting Factors of Patients Who Applied to A University Hospital Polyclinic

Burkay Yakar, Mehtap Gömleksiz, Edibe Pirinççi

36-44

Original Research / Orijinal Araştırma Kadın Sağlık Çalışanlarının Toplumsal Cinsiyet Rolleri ile Kadınların Çalışmasına Yönelik Tutumlarının Değerlendirilmesi Evaluation of Attitudes Towards Gender Roles And Women's Working of Woman Health Professionals

Hacer Alan Dikmen, Kamile Marakoğlu, Kadriye Mertcan

45-50

Original Research / Orijinal Araştırma A Wegener Granulomatosis Case Presented with Arthralgia Artralji ile Başvuran Bir Wegener Granülamatozu Olgusu

Demet Yılmaz, Dilek Toprak, Güzin Karatemiz, Fatih Borlu

Page 8: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal

Euras J Fam Med 2019;8(1):1-9. doi:10.33880/ejfm.2019080101

1

Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Yöntemleri Merve Ünal, Hamdi Nezih Dağdeviren https://doi.org/10.33880/ejfm.2019080101

AUTHORS / YAZARLAR

Merve Ünal (Corresponding Author)

[email protected]

Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği Anabilim Dalı, Balkan Yerleşkesi, 22030, Edirne ORCID iD: 0000-0003-3398-3739

Hamdi Nezih Dağdeviren

Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği Anabilim Dalı, Balkan Yerleşkesi, 22030, Edirne ORCID iD: 0000-0001-5428-4377

Date of submission 01.02.2019

Date of acceptance 27.03.2019

How to cite / Atıf için: Ünal M, Dağdeviren HN. Geleneksel ve tamamlayıcı tıp yöntemleri. Euras J Fam Med 2019;8(1):1-9. doi:10.33880/ejfm.2019080101

Conflict of interest: No conflict of interest was declared by the authors. Financial disclosure: No financial disclosure was declared by the authors.

ÖZ

Dünya Sağlık Örgütü’ne göre geleneksel ve tamamlayıcı tıp “fiziksel ve ruhsal hastalıklardan korunma, bunlara tanı koyma, iyileştirme veya tedavi etmenin yanında sağlığın iyi sürdürülmesinde de kullanılan, farklı kültürlere özgü teori, inanç ve tecrübelere dayalı -izahı yapılabilen veya yapılamayan- bilgi, beceri ve uygulamalar bütünüdür”. Kullanımı uzun bir geçmişe sahiptir. İnsanların artan yaşam süreleriyle doğru orantılı olarak kronik ve malign hastalıklar da artmaktadır. Sağlık çalışanlarının hastalarına yeterli süreyi ayıramaması, kullanılan ilaçların yan etkilerinden kaçınma gibi nedenlerden dolayı; hastaların geleneksel ve tamamlayıcı tıp yöntemlerine olan ilgisi artmıştır. Zamanla bu yöntemlerin kullanımının daha da artacağı öngörülmektedir. İnsanları bu yöntemlerin zararlı etkilerinden korumak ve yetkisiz kullanımların önüne geçmek için Türkiye’de ve dünyada çeşitli düzenlemeler yapılmıştır. Bu amaçla Türkiye’de en son 27 Ekim 2014 tarihli “Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Yönetmeliği” yayınlanmıştır. Bu yönetmelikte 15 yöntem kabul görmüş ve kullanım alanları ifade edilmiştir. Bunlar fitoterapi, mezoterapi, larva uygulaması, proloterapi, kupa uygulaması, müzik terapi, hipnoterapi, homeopati, sülük tedavisi, ozon uygulaması, osteopati, refleksoloji, akupunktur, apiterapi, kayropraktiktir. Genelde hastalar bu yöntemleri kullandıklarını hekimlerine söylememektedir. Hastaları bu yöntemleri kullanmaya iten sebep ne olursa olsun, bilinçsiz kullanım sonucunda tanı koymak gecikebilir, yan etkiler ortaya çıkabilir, ya da bu yöntemleri uygulama yetkisi olmayan kişiler tarafından zarara uğratılabilirler. Bu nedenle hekimler hastaların bu tarz eğilimlerinin farkında olmalı ve onları bilinçlendirerek hatalı kullanımdan korumalıdırlar.

Anahtar kelimeler: geleneksel tıp, tamamlayıcı tıp, aile hekimliği

Traditional and Complementary Medicine Methods

ABSTRACT

World Health Organization describes traditional and complementary medicine as “the sum total of the knowledge, skills and practices based on the theories, beliefs and experiences indigenous to different cultures, whether explicable or not, used in the maintenance of health, as well as in the prevention, diagnosis, improvement or treatment of physical and mental illnesses”. The use of traditional and complementary medicine has a long history. As a result of increasing life expectancy of people, chronic and malignant diseases increases. Because of health care workers can not allocate enough time and the reasons such as avoiding the side effects of drugs, patients have increased interest in traditional and complementary medicine methods. It is predicted that the use of these methods will increase even more over time. To protect people from the harmful effects of these methods and to prevent unauthorized use, a variety of arrangements have been made in Turkey and in the world. For this reason, on October 27, 2014 "Regulations of Traditional and Complementary Medicine Practices" was published. In this regulation, 15 methods are accepted and their usage areas are expressed. These are phytotherapy, mesotherapy, maggot therapy, prolotherapy, cupping therapy, music therapy, hypnotherapy, homeopathy, hirudotherapy, ozone therapy, osteopathy, reflexology, acupuncture, apitherapy and chiropractic. Generally, patients do not tell their physician that they are using one of these methods. No matter what causes people to use these methods, if they use them unconsciously; diagnosis of diseases may be delayed, side effects may occur, or patients may be damaged by persons who are not authorized to perform these methods. For this reason, physicians should be aware of the tendencies of their patients and protect them from misuse by increasing their awareness.

Keywords: traditional medicine, complementary medicine, family practice

Review / Derleme

Page 9: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal

2

Ünal M ve ark. Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp yöntemleri. Euras J Fam Med 2019;8(1):1-9

Giriş Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) göre geleneksel

tıp “fiziksel ve ruhsal hastalıklardan korunma, bunlara tanı koyma, iyileştirme veya tedavi etmenin yanında sağlığın iyi sürdürülmesinde de kullanılan, farklı kültürlere özgü teori, inanç ve tecrübelere dayalı -izahı yapılabilen veya yapılamayan bilgi, beceri ve uygulamalar bütünüdür” ve uzun bir geçmişe sahiptir (1).

Dünyada hala Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp (GETAT) tanımı konusunda ortak bir karara varılamamıştır. Amerika Birleşik Devletleri’nde 1998 yılında kurulan Ulusal Tamamlayıcı ve Alternatif Tıp Merkezi (NCCAM)’ne göre; GETAT uygulamalarının konvansiyonel tıp ile birlikte kullanılması tamamlayıcı tıp iken, konvansiyonel tıp uygulamaları yerine kullanılması alternatif tıp şeklinde adlandırılır. Ancak NCCAM, son dönemlerde yeni bir tanım olan konvansiyonel tıbbın, güvenirliği kanıtlanmış GETAT uygulamalarıyla birlikte kullanılması anlamına gelen ‘integratif tıp’ tanımını kullanmaktadır (2).

Avrupa Tamamlayıcı ve Alternatif Tıp Federasyonu’na (EFCAM) göre ise; tamamlayıcı ve alternatif tıp, sağlığın idame ettirilmesi ve iyileştirilmesi, hastalıkların önlenmesi ve tedavisinde kullanılan çeşitli sağlık uygulamalarıdır ve bunlar bağımsız olarak veya konvansiyonel tıp yaklaşımları ile beraber kullanılabilir (3).

Genel olarak bakıldığında hasta tedavi sürecinde modern tıbba ilave olarak yardımcı yöntemler uygulandığında ‘tamamlayıcı tıp’, modern tıbbın yerine başka yöntemler kullanmasına ise ‘alternatif tıp’ denmektedir. Türkiye’de de uzun süre benzer tanımlar kullanılmıştır. Ancak son dönemlerde DSÖ’nün tanımı da baz alınarak yapılan tartışmalar sonucunda tıbbın alternatifinin olamayacağına, sadece tedavinin alternatifinin olabileceğine karar verilerek ‘geleneksel ve tamamlayıcı tıp’ tanımı daha ön plana çıkmıştır (4).

Eski zamanlardan günümüze kadar uygulanmaya devam eden ve özellikle son dönemlerde kullanım sıklığı artan GETAT yöntemleri için belirsizlikleri ortadan kaldırmak amacıyla çeşitli yönetmelikler düzenlenmiş ve merkezler kurulmuştur. Türkiye’de bu

alanda yapılan ilk düzenleme 1991 yılında yayınlanan “Akupunktur Tedavi Yönetmeliği” dir (5).

Ülkemizde son olarak Sağlık Bakanlığı tarafından Ekim 2014 senesinde “Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Yönetmeliği” yayınlanmıştır. Bu yönetmelik sayesinde yöntemlerin kullanım amaçları, hangi tür hastalıklara uygulanıp uygulanamayacağı, yapılacak eğitimler, hangi sağlık kuruluşları ve kimler tarafından uygulanabilecekleri net şekilde ifade edilmiştir. Akupunktur dışındaki yöntemler ilk kez bu yönetmelikte ele alınmıştır. 15 yöntem kabul görmüş ve açıklamaları yapılmıştır. Bunlar; fitoterapi, larva uygulaması, mezoterapi, proloterapi, müzik terapi, hipnoz, kupa uygulaması, homeopati, ozon uygulaması, sülük tedavisi, osteopati, akupunktur, refleksoloji, kayropraktik, apiterapidir. Bu yöntemleri uygulama yetkisi doktorlara ve kendi alanlarının dışına çıkmamak şartıyla diş hekimleri ve eczacılara verilmiştir. Kamu ve özel sağlık kuruluşlarına ‘uygulama üniteleri’, üniversite hastanelerine ve eğitim araştırma hastanelerine ‘uygulama merkezi’ denilmiştir. Sağlık Bakanlığı’nın onay vermesi halinde eğitimin sadece uygulama merkezlerinde verilmesi kararlaştırılmıştır. Böylelikle eğitimde bir standart olması amaçlanmıştır. Bu alanda tecrübesi olan ve 11 uzmanı kapsayan bilimsel komisyon oluşturulmuştur (4,6).

Türkiye GETAT yönetmeliğinde kabul gören 15 yöntem şunlardır:

Fitoterapi Fitoterapi tıbbi bitkiler kullanılarak hastalığın

önlenmesi veya tedavi edilmesi anlamında kullanılmaktadır. Bu terim ilk defa La Presce Medical dergisinde, Fransız bir doktor olan Henri Leclerc (1870-1955) tarafından kullanılmıştır (7,8).

Sağlık sektöründe dünyanın en hızlı ilerleyen alanlarından biri haline gelen bitkisel ürün piyasası, 2001 yılında dünyada 43 milyar dolarlık bir alana sahipken, 2007 yılında ise bu miktar 60 milyar dolara kadar varmıştır. DSÖ’nün açıklamasına göre dünya genelinde 35.000-70.000 kadar bitki tedavi maksadıyla kullanılmaktadır ve bu bitkilerin yalnızca 5.000 kadarının tıbbi analizi yapılmıştır (9).

Bitkilerin tedavide kullanılabilmesi için,

Page 10: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal

3

Ünal M ve ark. Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp yöntemleri. Euras J Fam Med 2019;8(1):1-9

güvenilirlik ve etkinlik açısından araştırılması gerekir. Burada güvenilirlikte amaç, kontaminasyonun engellenmesi, kullanılan etken maddenin üründeki miktarının hesaplanması; yani, belli bir standardın sağlanmasıdır. Kimi Avrupa ülkeleri, bitkisel ürünlerin standardizasyonunu sağlayarak, bu ürünleri eczanelerde ve marketlerde satışa sunmaktadır. Bu standartlar ise, DSÖ, Komisyon E, European Scientific Cooperative on Phytotherapy (ESCOP) gibi kurumlar aracılığıyla değerlendirilmektedir (10).

Larva (Maggot) Uygulaması Maggot debridman tedavisi (MDT), Lucilia

Sericata adlı yeşil sineğin steril hale getirililerek larvalarının kullanıldığı bir tedavi yöntemidir (11).

Eski zaman hekimlerinden Baron Larrey (1829) ve Joseph Jones savaş sırasında yaralanan askerlerin tedavisinde MDT yöntemini denemişlerdir. Bu larvaların yalnızca nekrotik dokuyu erittiklerini ve canlı dokuya zarar vermediklerini fark etmişlerdir. 1950-1980 yılları arasında cerrahi debritman ve antibiyoterapinin ön plana çıkması nedeniyle MDT geri planda kalsa da 1990’lardan sonra Avrupa ülkelerinin de dahil olduğu 24’ten fazla ülkede aktif şekilde kullanıldığı düşünülmektedir (11,12). Faydası tüm dünyaca kabul edilen bu yöntem 2004 senesinde Food and Drug Administration (FDA) tarafından onay almıştır (13).

Proloterapi Kas iskelet sisteminin kronik ağrılarının

tedavisinde kullanılan proloterapi uygulamasının adı, ‘proliferasyon’ ve ‘terapi’ kelimelerinin birleştirilmesiyle oluşmuştur (14).

Proloterapi, proliferatif ve irritan maddelerin kas iskelet sisteminde hasarlı olan alana (eklem, entezis, tendon, ligament) enjekte edildiğinde oluşan sınırlanmış fizyolojik inflamasyon sayesinde iyileştirmeye dayanan bir tedavi şeklidir. Proloterapide asıl hedef, kontrollü inflamasyon sağlayarak normal iyileşme şeklini taklit etmek, iyileşmeyi başlatmak, fibroblastik aktivite ve kollajen dokuyu arttırmak, böylece ağrıya sebep olan bölgeyi kuvvetlendirmek ve ağrının azalmasını sağlamaktır (15).

Müzik Terapi Kökeni Yunanca “mousike” / “mousa”dan gelen

müzik kelimesi, bütün dünyada aynı manada kullanılmaktadır (16). Müzik terapinin çok eski dönemlere dayanan bir tedavi şekli olduğu, M.Ö. 2000’lerden beri bir çok toplumda hastaları tedavi etmek amacıyla kullanıldığı bilinmektedir (17). Homera, ameliyatlar esnasında müziği kullanmış ve pozitif etkilerini göstermiştir. Platon, M.Ö. 400’lerde müziğin, ruhun derinliklerini etkileyerek insana hoşgörü ve dinginlik verdiğini söylemiştir. Celcus ve Arateus ise, müziğin ruhu dinginleştirdiğini ifade etmiştir (16). Türkler müzikle terapi seçeneğini en fazla Selçuklu ve Osmanlı döneminde kullanmıştır. Ruh hastalıklarının tedavisi amacıyla kurulan darüşşifalarda, müzikle tedavi için belirli saatler ve günler ayrılmıştır (18).

Yüzyıllarca süregelen müzikle terapi yöntemi, 21.yy’da da hala tüm dünyada uygulanmaya devam etmektedir.

Osteopati İlk osteopati okulu Andrew Taylor Still

aracılığıyla 1892 senesinde kurulmuştur. Osteopati yönteminin temelinde bedenin kendi kendini iyileştirme felsefesi vardır. Still, ilaçların hastanın iyileşmesinde pek etkili olmadığına inandığı için, osteopatlar ilaç yazamazdı. Hastalıkların sebeplerini ve nasıl tedavi edilebileceklerini bulabilmek için, doktorun bedenin yapısal ve fonksiyonel bütünlüğünü göz önünde bulundurarak tedavi etmesi gerektiğini savunmutur. Still ve arkadaşlarının bedenin temel yapısını göz önüne alarak geliştirdikleri Osteopatik Manipülatif Tedavi (OMT) uygulamasının kan akım hızını arttırarak, bedenin kendi kendisini iyileştirmesine imkan sağladığı kanıtlanmıştır (19). OMT, osteopatlar tarafından yapılan ve ellerin kullanıldığı bir çok farklı teknik içeren, hastaların somatik disfonksiyonlarının iyileştirilmesinde etkili olan bir yöntemdir (20).

Mezoterapi Mezoterapi çok küçük ilaç miktarları ile vücudun

belli bölgelerine uygulanan intradermal veya subkutan enjeksiyon işlemidir. Kullanılan ilaçlar sıklıkla doğal bitki ekstreleri, mineraller ve vitaminler, homeopatik

Page 11: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal

4

Ünal M ve ark. Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp yöntemleri. Euras J Fam Med 2019;8(1):1-9

ilaçlardır. Mezoterapi uygulaması kozmetik açıdan dermatolojide, romatolojide, spor hekimliğinde ve nörolojide kullanılmaktadır. Mezoterapi yönteminin en önemli üstünlüklerinden biri minimal ilaç miktarlarında tedavi etmek ve bu sayede ortaya çıkabilecek sistemik yan etkilerden korunmaktır (21).

Kayropraktik DSÖ Kayropraktik 2005 kılavuzuna göre

Kayropraktik, sinir-kas-iskelet sistemleri bozukluk-larının teşhisi, tedavisi ve önlenmesi ve bu bozuklukların genel sağlık üzerindeki etkileri ile ilgili sağlık hizmeti veren, subluksasyon üzerinde özel bir odaklanma ile patolojik eklem biyomekaniğini düzelten ve vücudun doğal olarak iyileşmesini sağlayan ve bu alan içerisine giren manuel teknikleri içeren bir uzmanlıktır (22).

Kayropraktik uygulaması, elle tedavi yöntemlerinin çok sık kullanılan çeşitlerinden biridir. Avrupa Birliği ve komşu ülkelerin 16’sında kayropraktik yasal düzenlemesi olan bir meslektir. 10 ülkede tedavi şekli olarak yasal düzenlemesi vardır ancak mesleki düzenlemesi yoktur. 13 ülkede ise iki konuda da yasal düzenleme yoktur. Ülkemize bakıldığında ise 2008 senesinde Kayropraktik Omurga Sağlığı Derneği kurulmuştur (23).

Homeopati Homeopati, Yunanca homoios (benzer) ve pathos

(acı çekmek) sözcüklerinin birleşmesinden oluşan, benzerlik prensibine dayanan terapötik yöntemdir. Similia similibus curantur “benzeri benzerle tedavi etmek” fikrine dayanan homeopati; vücudun kendi kendini iyileştiren yollarının tetiklenmesiyle hastalık etkisinin ortadan kalkmasını sağlayan doğal bir tedavi şeklidir. Yani bir madde sağlıklı kişide hastalık belirtileri ortaya çıkarıyorsa, aynı belirtilerin gözlendiği başka hastada tedavi edici etki gösterebilir. Bu benzerlik prensibi Hipokrat ve Paracelsus’a kadar ulaşsa da homeopatinin temelini Dr. Christian Friedrich Samuel Hahnemann (1755-1843) oluşturmuştur (24,25). Homeopatik ilacın minimal dozda ve tek ilaç olarak uygulanması da bu yöntemin diğer prensiplerini oluşturmaktadır (26).

Ozon Uygulaması Ozon (O3) gazı üç oksijen atomundan oluşan,

kararsız, kuvvetli okside edici, keskin kokulu ve renksiz olan bir gazdır. Adı yunanca “koklamak” anlamına gelen “ozein”den gelmektedir. Ozon tıp alanında ilk defa 1932 yılında Fisch tarafından kullanılmıştır (27).

Ozon gazı temas ettiği alanda virüs, bakteri, mantar vb. mikroorganizmaların biyolojik membran-larını oksitleyerek parçalaması nedeniyle, uzun süre dezenfektan olarak kullanılmıştır (28).

Ozon gazının immunomodülatör, antimikrobiyal, antiinflamatuvar, antihipoksik yara yeri iyileştirici özelliklerinin olduğu düşünülmektedir. Ozonun hem hücresel, hem de humoral immün sistemi uyardığı, immünkompetan hücrelerin artmasını ve immünglobulinlerin sentezini tetiklediği saptanmıştır (29,30).

Refleksoloji 12 bin yıllık geçmişe sahip olduğu düşünülen

refleksolojinin ilk çıkış yeri Mısır ve Çin’dir. Refleksolojiye ait en eski belgeler MÖ 2500-2300 dönemlerine dayanmaktadır (31).

Refleksolojinin fizyolojik yanıtlara neden olarak tedavi ettiği öne sürülmektedir. Refleksoloji elde, ayakta ve kulakta organlara ait sinir sonlanımlarının olduğu varsayımına dayanmaktadır. Her organın el, ayak ve kulakta denk geldiği spesifik bir alan vardır. Bu spesifik alanlara basınç uygulayarak verilen stimuluslar organlarda cevaba neden olur (32).

Kupa Uygulaması Kupa uygulaması ilk defa Asurlular tarafından

Orta Doğu’da MÖ 3500 dönemlerinde hayvan boynuzları ve bambular kullanılarak uygulanmıştır (33).

Kupa uygulaması bir çok şekilde yapılmakla beraber temel olarak kuru ve yaş kupa (hacamat) olarak ikiye ayrılmaktadır. Her iki uygulama şeklinde de kupalar negatif basıncı sağlayacak şekilde cilde yerleştirilmektedir. Yaş kupa uygulamasında ise cilde kesiler atılarak kan vücuttan dışarı alınmaktadır (34).

Vücudun dışından uygulanan basınç, epidermisin altındaki dokulara ve kaslara kanın toplanmasını uyararak içerdiği besin ve oksijenin dokudaki hücrelere getirilmesini sağlamaktadır. Bu sayede bölgedeki metabolizma hızı artmakta, hormon ve

Page 12: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal

5

Ünal M ve ark. Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp yöntemleri. Euras J Fam Med 2019;8(1):1-9

enzim artışı sağlanmaktadır; dolayısıyla zararlı maddelerin vücuttan uzaklaştırılması sağlanır (35).

Sülük Tedavisi Eski Mısır mezarlarında sülüklerin tedavi

amacıyla kullanıldığına dair belgeler MÖ 1500`lü yıllara kadar uzanmaktadır. Günümüzde sülük tedavisi uygulaması mikrovasküler replantasyon, travma ve rekonstrüktif cerrahisinden sonra venöz konjesyonun önlenmesi amacıyla kullanılmaktadır (36,37).

Sülükler 15.000’den fazla türü bulunan halkalı solucan grubundadırlar ve kan emerek beslenirler. Tedavi amacıyla kullanılan sülükler Annelida filumu, Clitellata sınıfı, Hirudinea sınıfı olmak üzere üç ayrı sınıfa ayrılır (38).

Apiterapi Apiterapi, bal arısından elde edilen ürünlerinin

tedavi maksatlı kullanılmasıdır. Apiterapi hakkında bulunmuş en eski belge 6000 yıl kadar öncesine dayanan Sümer tabletidir. MÖ 3.yy’da arıların balının tedavide kullanıldığına dair belgeler bulunmuştur. Bal arısı ürünlerinden en sık kullanılanları bal, propolis, polen, balmumu, arı sütü ve arı zehridir (39). Arı zehiri, intradermal veya subkutanöz uygulanabilirken diğer arı ürünleri oral veya topikal şekilde uygulanabilir. Apiterapide kullanılan preparatlar FDA onaylıdır (40).

Hipnoterapi İlk defa Fransız Anton Mesmer (1734-1815)

hipnozun tıbbi kullanımına dikkat çekmiştir. Vücudumuzda manyetik bir sıvı varlığını kabullenmiş ve bu sıvının iyileştirici özelliğinin varlığını savunmuştur. Marguis de Puysegur (1751-1825) bu durumu somnambulizm olarak ifade etmiştir. Hastanın uyuyor gibi görünmesine karşın hiperalert olması durumuna dikkat çekmiştir. Hipnozun kurucusu olarak anılan James Braid (1795-1860) ise hipnozu uykunun nöropsikolojik bir türü "nörohipnoz" olarak adlandırmıştır (41).

Geçmişte ve günümüzde bir çok tanımı yapılan hipnozun ne olduğundan ziyade ne olmadığını anlatacak olursak; hipnoz bir uyku hali değildir. Hipnoz, ne olduğunun anımsanmadığı ve unutulduğu bir uygulama değildir. Kişinin kontrolünü kaybettiği, kendinden geçtiği bir durum değildir. Hipnozda şahıs

farkındalığını ve bilincini kaybetmez ancak dışarıdan gelen uyarılara tepkisiz kalır, kişinin bilinci kapalı olmaz (42).

Akupunktur Akupunktur yöntemi, Asya’da 2000 yıldan daha

fazla bir süredir uygulanmaktadır. Bulunan en eski belgelerden biri, MÖ 500’lere ait olduğu düşünülen “Huang Di Nei Jing” adlı belgedir. Yaşam enerjisi Yin, Yang ve Qi’den oluşmaktadır. Enerjinin, zıt ancak birbirini tamamlayan yin yang komponenti, sağlık ve iyilik durumunun korunması için dengede kalmak zorundadır. İnanışa göre bu enerji, vücut içinde “meridyen” ya da “kanal” adı verilen bir düzen içinde akmaktadır. Yin ve Yang düzeni kaybolduğunda, hastalıklar oluşmaktadır. Çin tıbbına göre, bir çok meridyenin üstünde bulunan spesifik alanlara iğne yerleştirilmesiyle vücutta Qi akışı etkilenebilir (43,44).

Akupunktur uygulaması sırasında kullanılacak iğne sayısı, şikayetlerin lokalize olduğu bölgeye ve hastanın iğne duyarlılığı ile alakalıdır. Uygulama esnasında, iğnelere manüel ya da elektriksel stimülasyon yapılabilmekte; veya iğne, ilgili kısımdaki noktaya yerleştirilip orda bırakılarak beklenebilmektedir. Akupunktur tedavisine yanıt veren bireylerde, genellikle üç veya dört haftalık tedavi sürecinin şikayetlerin gerilemesi için yeterli olacağı düşünülmektedir. Kronik hale gelmiş şikayetlerde ise, ilk altı seans sonrasında biraz iyileşme olması beklenmektedir. Bu uygulama süresi boyunca herhangi bir iyileşme olmazsa, akupunkturun bu hastada büyük olasılıkla fayda sağlamayacağı öngörülerek uygulama sonlandırılmalıdır (43).

Türkiye’de ve Dünyada Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp

İnsanların yaşam müddetlerinin artmasıyla doğru orantılı olarak artan bakım ihtiyacı ve izlemi zor olan kronik, malign hastalıklar, sağlık çalışanlarının hastalarına yeterli süreyi ayıramaması, konvansiyonel tıptaki ilaçların istenmeyen etkilerinden korkma gibi nedenlerden dolayı halkın ilgisi GETAT’a yönlenmiştir ve ilerde bu ilginin daha da artacağı düşünülmektedir (45).

Dünyada ve ülkemizde yapılmış çalışmaları

Page 13: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal

6

Ünal M ve ark. Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp yöntemleri. Euras J Fam Med 2019;8(1):1-9

incelediğimizde GETAT yöntemlerinin kullanılma oranları; Amerika’da %42,1, Avustralya’da %48,2, Fransa’da %49,3, Kanada’da %70,4 şeklindeyken; gelişmekte olan ülkelerde ise oranlar Kolombiya’da %40, Şili’de %71, Çin’de %70 ve Afrika ülkelerinde %80 civarındadır (46). Türkiye’de ise, Kayseri il merkezinde aile sağlığı merkezlerine müracaat eden 1100 hastaya yapılan ankette GETAT kullanım oranı %65,8 olarak tespit edilmiştir (45). İzmir’de kırsal kesimde bulunan 60 yaş üstü hastalara yapılan anket sonucuna göre ise bu oran %98,3’e kadar varmaktadır (47). İzmir’de yapılan diğer bir çalışmada ise yaşlı kişilerin ilaç tedavilerine ilave olarak %62,1’i fitoterapi, %54,3’ü ise diğer yöntemleri uygulamaktadır (48). Eskişehir’de yapılmış bir çalışmada ise kullanım oranı %60’dır (45). Türkiye genelindeki kanser hastalarında GETAT kullanımını araştıran bir literatür taramasında ise bu oran %22,1 ile %84,1 arasında değişmektedir (49). Ailelerin çocuklarında GETAT yöntemi kullanıp kullanmadıklarını sorgulayan bir çalışmada ise tüm ailelerin çocuklarında en az bir kez GETAT kullan-dığını ve bu kullananların %72,8’inin ise genellikle kullanmaya devam ettikleri saptanmıştır (50). Bu oranlar göz önüne alındığında GETAT kullanımının azımsanmayacak oranlarda olduğu görülmektedir.

Hastaların hangi tedavi şeklinin daha etkili

olduğunu düşündüklerini araştıran çalışmalarda, %37 ile %67,8 arasındaki oranlarda konvansiyonel tıp kadar GETAT yöntemlerinin de etkili olduğu düşüncesi hakimdir (45,51,52). Çalışmalardaki cevap-lara bakıldığında, hastaların GETAT yöntemleriyle iyileşme umutlarının büyük olduğu anlaşılmaktadır.

GETAT yöntemlerini uygulayanların büyük çoğunluğu yöntemlerle ilgili bilgiyi internet, medya ve yakınlarından edinmektedir (53-55). Hekimlerine haber verme ve danışma oranları oldukça düşüktür (53,55,56). Buna karşın kullandığı yöntemi bir başkasına önerme oranları oldukça yüksektir (53,57,58). Hekimler olarak bu sürece dahil olmazsak yanlış veya eksik bilgilerle öneri döngüsü devam edecektir. GETAT yöntemleri hakkında hastalarla konuşmamak onları hatalı bilgi edinmeye sevk edecektir. İnternette ve medyada bu yöntemlerle ilgili kötü sonuçlara sebep olabilecek binlerce bilgi bulunmaktadır. Doktorların, hastalarının bu tarz eğilimlerinin bilincinde olmaları ve gereksinim halinde bu yöntemlerle ilgili hastalarını bilinçlendirmeleri gerekmektedir. Muayeneye gelen hastalara, bilhassa verilen tedaviden yarar görmeyenler ve kronik hastalığı olanlar öncelikli olmak üzere, GETAT yöntemleriyle ilgili tutumları sorgulanarak, onları hatalı kullanımdan koruyacak bilgiler verilmelidir.

Kaynaklar

1. World Health Organization. General guidelines for methodologies on research and evaluation of traditional medicine. Geneva: World Health Organization, 2000.

2. National Center for Complementary and Integrative Health [internet]. Complementary, alternative, or integrative health: what’s in a name? [cited 2019 Feb 27]. Available from: https://nccih.nih.gov/health/integrative-health

3. European Federation for Complementary and Alternative Medicine [internet]. CAM Definition [cited 2019 Feb 27]. Available from: http://www.efcam.eu/cam/cam-definition/

4. Mollahaliloğlu S, Uğurlu FG, Kalaycı MZ, Öztaş D. The new period in traditional and complementary medicine. Ankara Medical Journal 2015;15(2):102-5.

5. Akupunktur Tedavi

Yönetmeliği. Resmi Gazete Sayı No:20885 (29.05.1991).

6. Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Yönetmeliği. Resmi Gazete Sayı No:29158. (27.10.2014).

7. Faydaoğlu E, Sürücüoğlu MS. Geçmişten günümüze tıbbi ve aromatik bitkilerin kullanılması ve ekonomik önemi. Kastamonu Üniversitesi Orman Fakültesi Dergisi 2011;11(1):52-67.

8. TC Sağlık Bakanlığı Geleneksel ve Tamamlayıcı

Page 14: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal

7

Ünal M ve ark. Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp yöntemleri. Euras J Fam Med 2019;8(1):1-9

Tıp Uygulamaları Daire Başkanlığı [internet]. Fitoterapi [cited 2019 Feb 27]. Available from: http://getatportal.saglik.gov.tr/TR,8509/fitoterapi.html

9. Uzun MB, Aykaç G, Özçelikay G. Bitkisel ürünlerin yanliş kullanımı ve zararları. Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Lokman Hekim Tıp Tarihi ve Folklorik Tıp Dergisi 2014;4(3):1-5.

10. Uğurlu M, Üstü Y, Dağcıoğlu BF. Fitoterapide soğan (bulbus allii cepae) ve sarımsak (bulbus allii sativi) kullanımı. Ankara Med J 2016;16(1):119-22.

11. Uçar N, Kuş FS, Fırat T. Diabetik ayak ülserli hastada maggot debridman tedavisine ağrısız yaklaşım: olgu sunumu. International Anatolia Academic Online Journal 2018;4(1):1-7.

12. Yağız S, Baltacı Göktaş S. Bası yarasında maggot debridman tedavisi: olgu sunumu. International Anatolian Academic Online Journal Sağlık Bilimleri Dergisi 2017;3(2):21-9.

13. Tanyüksel M, Koru Ö, Araz E, Kılbaş H, Yıldız Ş, Alaca R. Kronik yaraların tedavisinde steril lucilia sericata larva uygulamaları. Gulhane Med J 2014;56(4):218-22.

14. Çakmak S. Kas-iskelet sistemi hastalıklarında proloterapi. TOTBİD Dergisi 2017;16:282-6.

15. Solmaz İ, Yıldız S, Çifçi ÖT, Öztürk GY. Tarihin tozlu raflarında bekleyen bir tedavi yöntemi: proloterapi. İntegratif Tıp Dergisi 2013;1(2):65-72.

16. Sezer BT, Sezer Ö, Toprak D. Müzikoterapi hakkında ne biliyoruz? Konuralp Tıp Dergisi 2015;7(3):167-71.

17. Uyar M, Akın Korhan E. Yoğun bakım hastalarında müzik terapinin ağrı ve anksiyete üzerine etkisi. Ağrı 2011;23(4):139-46.

18. Akgün BM, Akgün M. Terapötik ortamda gürültü kontrolü. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar 2017;9(4):431-40.

19. Parker J, Heinking KP, Kappler RE. Efficacy of osteopathic manipulative treatment for low back pain in euhydrated and hypohydrated conditions: a randomized crossover trial. The Journal of the American Osteopathic Association 2012;112(5):276-84.

20. Aydın T. Sporcularda osteopatik tıp uygulamaları. Spor Hekimliği Dergisi 2015;50(3):91-100.

21. Gökdemir G. Saç dökülme tedavisinde mezoterapi ve trombositten zengin plazma. Türkderm 2014;48(özel sayı 1):74-9.

22. World Health Organization. WHO guidelines on basic training and safety in chiropractic. Geneva: World Health Organization, 2005.

23. Yıldız S, Ağaoğlu MH. Kayropraktik uygulama endikasyonları. İntegratif Tıp Dergisi 2013;1(6):73-6.

24. İlhan F. Homeopatiyle sağlıklı kalmak. Journal of Traditional Medical Complementary Therapies 2018;1(1):29-34.

25. Pekmezci D, Gültiken N. Homeopatinin prensipleri ve veteriner hekimlikte kullanımı. Erciyes Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dergisi 2015;12(1):49-56.

26. Unlu A, Kirca O, Ozdogan M. Homeopathy and cancer. Journal of Oncological Sciences 2017;3(2):77-80.

27. Dıraçoğlu D. Kas iskelet hastalıklarında ozon-oksijen tedavileri. Turk J Phys Med Rehab 2016;62(2):183-91.

28. Uysal B, Seven MM, Memiş A, Yıldız Y. Ozon tedavisinin spor hekimliğindeki potansiyel endikasyonları. Spor Hekimliği Dergisi 2015;50(2):77-88.

29. Remondino M, Valdenassi L, Franzini M. Pharmacoeconomic analysis of ozone therapy supported by agent based process simulation and data mining. Ozone Therapy 2018;3(1):4-8. doi: 10.4081/ozone.2018.7518

30. Bozbas GT, Kilimci FS, Yilmaz M, Gürer G, Demirci B. The effect of ozone on bone strength in animal model of rheumatoid arthritis.

Page 15: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal

8

Ünal M ve ark. Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp yöntemleri. Euras J Fam Med 2019;8(1):1-9

Turk Osteoporoz Dergisi 2016;22(2):74-9.

31. Doğru BV, Yıldırım Y, Aykar FŞ. Kardiyovasküler hastalıklar ve refleksoloji. Journal of Cardiovascular Nursing 2017;8(17):77-85.

32. Akın Korkan E, Uyar M. Ağrı kontrolünde kanıt temelli yaklaşım: refleksoloji. 2014;5(1):9-14.

33. Okumuş M. Kupa tedavisi ve hacamat. Ankara Medical Journal 2016;16(4):370-82.

34. Kılınç SM. Cumhuriyet Dönemi Kaynaklarına Göre Kupa, Hacamat Ve Sülükle Tedavi (tez). İstanbul: İstanbul Üniversitesi; 2018.

35. Sert E, Arar Sakarya A, Yüksel ŞB, Sert A, Kalaycı MZ. Kupa uygulaması ve kupa uygulamasının klinik araştırmaları. İntegratif Tıp Dergisi 2015;3(2):19-25.

36. Yıldız S, Eriş S, Polat NY, Ürper S, Kurt Y, Kurt BB, et al. Sülük tedavisi. İntegratif Tıp Dergisi 2014;2(1):21-5.

37. Bennett Marsden M, Ng A. Hirudotherapy: a guide to using leeches to drain blood from tissue. Clinical Pharmacist 2014;6(3):69-70.

38. Ayhan H, Mollahaliloğlu S. Tıbbi sülük tedavisi: hirudoterapi. Ankara Medical Journal 2018;18(1):141-8.

39. Trumbeckaite S, Dauksiene J, Bernatoniene J, Janulis V. Knowledge, attitudes, and usage of apitherapy for disease prevention and treatment among

undergraduate pharmacy students in Lithuania. Evidence-Based Complementary and Alternative Medicine 2015;2015:1-9. doi: 10.1155/2015/172502

40. Tekeoğlu İ, Kaleli S, Akdoğan M. Apiterapi ve arı zehiri akupunktur. Ankara Akupunktur 2016;4(2):30-6.

41. Özgök A. Hipnoz ve anestezi. Anestezi Dergisi 2013;21(1):11-6.

42. Taştan K, Çayır Y, Makas YN, Set T, Hülakü A, Tekşan T. Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde çalışan doktorların hipnoterapi ile ilgili görüşleri, eğitim durumları ve bilgi edinme kaynakları. Smyrna Tıp Dergisi 2015;(2):1-6.

43. Karasimav Ö, Yıldız Y. Spor hekimliğinde akupunktur uygulamaları. Spor Hekimliği Dergisi 2015;50(2):49-56.

44. Da Silva AN. Acupuncture for migraine prevention. Headache: The Journal of Head and Face Pain 2015;55(3):470-3.

45. Oral B, Öztürk A, Balcı E, Sevinç N. Aile sağlığı merkezine başvuranların geleneksel/alternatif tıpla ilgili görüşleri ve kullanım durumu. TAF Prev Med Bull 2016;15(2):75.

46. Altın A, Avcı İA. Evde Alzheimer hastasına bakım verenlerin hasta bakımına yönelik kullandıkları tamamlayıcı ve alternatif

tedavi yöntemleri. TAF Preventive Medicine Bulletin 2016;15(6):525-31.

47. Sağkal T, Demiral S, Odabaş H, Altunok E. Kırsal kesimde yaşayan yaşlı bireylerin tamamlayıcı ve alternatif tedavi yöntemlerini kullanma durumları. Fırat Üniversitesi Sağlık Bilimleri Tıp Dergisi 2013;27(1):19-26.

48. Dedeli Ö, Karadakovan A. Yaşlı bireylerde ilaç kullanımı, tamamlayıcı ve alternatif tedavi uygulamalarının incelenmesi. Spatula DD 2011;1(1):23-32.

49. Kav S, Hanoğlu Z, Algier L. Türkiye’de kanserli hastalarda tamamlayıcı ve alternatif tedavi yöntemlerinin kullanımı: literatür taraması. Uluslararasi Hematoloji Onkoloji Dergisi. 2008;18(1):32-8.

50. Akçay D, Yıldırımlar A. Çocuklarda tamamlayıcı ve alternatif tedavi kullanımı ve ebeveyn bilgilerinin değerlendirilmesi. Çocuk Dergisi 2017;17(4):174-81.

51. Ozer O, Santaş F, Yıldırım HH. An evaluation on levels of knowledge, attitude and behavior of people at 65 years and above about alternative medicine living in Ankara. Afr J Tradit Complement Altern Med 2013;10(1):134-41.

52. Kılıç MA. Birinci Basamağa Başvuran Hastalarda Tamamlayıcı-Alternatif

Page 16: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal

9

Ünal M ve ark. Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp yöntemleri. Euras J Fam Med 2019;8(1):1-9

Tedavi (Tat) Kullanımı Ve Nedenleri (tez): Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi; 2013.

53. Düzen KÖ, Korkmaz M. Kanser hastalarında, semptom kontrolü ve tamamlayıcı ve alternatif tıp kullanımı. Dokuz Eylül Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi Elektronik Dergisi 2015;8(2):67-76.

54. Gücük İpek E, Güray Y, Demirkan B, Güray Ü, Kafes H, Başyiğit F. Kardiyoloji polikliniğine başvuran hastalarda bitkisel kökenli alternatif tedavilerin ve tamamlayıcı besin ürünlerinin

tüketim prevalansı. Arch Turk Soc Cardiol 2013;41(3):218-24.

55. Erdoğan Z, Oğuz S, Erol E. Kalp hastalarının tamamlayıcı tedavileri kullanma durumu. Spatula DD 2012;2(3):135-9.

56. Weizman AV, Ahn E, Thanabalan R, Leung W, Croitoru K, Silverberg MS, et al. Characterization of complementary and alternative medicine use and its impact on medication adherence in inflammatory bowel disease. Alimentary Pharmacology & Therapeutics 2012;35(3):342-9.

57. Naja F, Alameddine M, Itani L, Shoaib H, Hariri D, Talhouk S. The use of complementary and alternative medicine among lebanese adults: results from a national survey. Evidence-Based Complementary and Alternative Medicine 2015;2015:1-10.

58. Dişsiz G, Yilmaz M. Complementary and alternative therapies and health literacy in cancer patients. Complementary Therapies in Clinical Practice 2016;23:34-9. doi: 10.1016/j.ctcp.2016.02.004.

Page 17: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal

Euras J Fam Med 2019;8(1):10-18. doi:10.33880/ejfm.2019080102

10

Evaluation of Burnout Levels of the Academic Staff and Research Assistants Working at Medical Faculties Mustafa Armutlukuyu, Kamile Marakoğlu, Nisa Çetin Kargın

https://doi.org/10.33880/ejfm.2019080102

AUTHORS / YAZARLAR

Mustafa Armutlukuyu

Musabeyli State Hospital, Department of Family Medicine, Kilis, Turkey ORCID iD: 0000-0001-8537-1051

Kamile Marakoğlu (Corresponding Author)

[email protected]

Department of Family Medicine, Selcuk University Medical Faculty, Konya, Turkey ORCID iD: 0000-0001-6510-8010

Nisa Çetin Kargın

Tuzlukçu State Hospital, Department of Family Medicine, Konya, Turkey ORCID iD: 0000-0002-3819-2402

Date of submission

How to cite / Atıf için: Armutlukuyu M, Marakoğlu K,.Çetin Kargın N. Evaluation of burnout levels of the academic staff and research assistants working at medical faculties. Euras J Fam Med 2019;8(1):10-18. doi:10.33880/ejfm.2019080102

Conflict of interest: No conflict of interest was declared by the authors. Financial disclosure: No financial disclosure was declared by the authors.

ABSTRACT

Aim: It was aimed to evaluate the burnout levels of the academicians and research assistants employed at Medical Faculty of Selcuk University and Necmettin Erbakan University, and to investigate the factors affecting the level of burnout.

Methods: This study included total 894 subjects; 564 faculty members and research assistants working at Necmettin Erbakan University and 330 faculty members and research staff employed at Faculty of Medicine, Selçuk University. A questionnaire consisting of 50 questions containing sociodemographic characteristics of the participants, and the Maslach Burnout Inventory (MBI) were filled with face-to-face interviews.

Results: Of the participants, 63.1% were working at the University of Necmettin Erbakan, and 36.9% at Selçuk University. While the mean emotional exhaustion (EE) (p<0.001) and depersonalization (DP) (p<0.001) scores of the physicians who work in basic medical sciences, the staff titled Prof. Dr. and Assoc. Prof. Dr., the physicians with administrative duties, the staff at/over 40 years old and the married physicians were statistically significantly lower than those of the staff employed in the other medical and surgical sciences, the staff with other titles, the physicians without administrative duties, the staff under 40 years old and the single staff respectively; personal success (PS) mean scores were statistically significantly higher (p<0.001).

Conclusion: In particular, the supports reducing burnout and motivating should be provided and maintained to the physicians who are employed at such places especially as Faculties of Medicine which aims both to provide the highest level of health care in the region and to raise the physicians of the future.

Keywords: burnout, professional, medical faculty, medical residency

Tıp Fakültelerinde Çalışan Öğretim Üyeleri ve Araştırma Görevlilerinde Tükenmişlik Düzeylerinin Değerlendirilmesi

ÖZ

Amaç: Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesinde görev yapan öğretim üyeleri ve araştırma görevlilerinde tükenmişlik düzeylerinin değerlendirilmesi ve tükenmişlik düzeylerini etkileyen faktörlerin araştırılması amaçlanmaktadır.

Yöntem: Bu çalışmaya Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi’nde görev yapmakta olan 564 öğretim üyesi ve araştırma görevlisi ile Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde görev yapmakta olan 330 öğretim üyesi ve araştırma görevlisi olmak üzere 894 kişi alındı. Katılanların sosyodemografik özelliklerini içeren 50 sorudan oluşan anket formu ve Maslach Tükenmişlik Ölçeği (MTÖ) yüz yüze görüşme yöntemi ile dolduruldu.

Bulgular: Çalışmaya katılanların %63,1'i Necmettin Erbakan Üniversitesi’nde %36,9'u Selçuk Üniversitesi’ nde görev yapmakta idi. Temel tıp bilimlerinde görev yapan hekimlerin dahili ve cerrahi bilimlerde görev yapanlara göre, Prof. Dr. ve Doç. Dr. ünvanıyla görev yapanların diğer akademik ünvanlara göre, idari görevi olanların olmayanlara göre, 40 yaş ve üzerinde olanların 40 yaşın altında olanlara göre, evli olanların bekar olanlara göre DT (Duygusal Tükenme) ve D (Duyarsızlaşma) puan ortalamaları istatistiksel olarak anlamlı derecede düşük bulunmuş iken; KB (Kişisel Başarı) puan ortalamaları istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek idi (p<0,001).

Sonuç: Özellikle tıp fakülteleri gibi hem bulunduğu bölgede en üst seviye sağlık hizmeti vermeyi planlayan, hem de geleceğin hekimlerini yetiştirmeyi hedefleyen kurumlarda çalışan hekimlere, tükenmişliği azaltıcı sosyal ve çalışmayı motive edici destekler verilmeli ve sürdürülmelidir.

Anahtar kelimeler: tükenmişlik, mesleki, tıp fakültesi, tıp asistanlığı

Original Research / Orijinal Araştırma

Page 18: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal

11

Armutlukuyu M et al. Burnout Levels of Academic Staff at Medical Faculties. Euras J Fam Med 2019;8(1):10-18

Introduction Christina Maslach who also developed the

Maslach Burnout Inventory (MBI) introduced the most common and acknowledged current definition of burnout. Burnout, according to Maslach, is a syndrome seen in people who are exposed to intensive emotional requests and have to work constantly face to face with other people at work and thus it refers to their negative reflection of physical exhaustion, prolonged fatigue, and feelings of desperation and hopelessness on their jobs, lives, and other people (1-3). Although it has been stated that burnout, which is known as a syndrome, was seen in almost all professional fields, it is seen more frequently in professions that necessitate face to face relationships with other people, especially in the medical field. Reasons such as dealing with possibly mortal diseases, making important decisions about human life, facing significant consequences of these decisions, constantly trying to avoid making mistakes, and offering emotional support to patients and their relatives when necessary, cause burnout in physicians. Further, irregular and long work-hours, patient overcrowding, intensive work tempo, racing against time, working with substandard associates regarding number and competence, uncertainty of roles, the necessity to constantly follow developments in the medical field, high expectations of both the physicians and their families and social circle, economic anxieties, and not being able to allocate enough time to themselves and to their private lives while trying to cope with such problems are among the other reasons that lead to burnout as well (1-4).

This study aims at evaluating the levels of burnout and exploring the factors affecting the level of burnout in academicians (lecturers; assistant, associate professors, and professors) and research assistants working at Selçuk University Medical Faculty and Necmettin Erbakan University Meram Medical Faculty. Moreover, it is also suggested that the study will contribute both to the quality of medical training and patients’ services at universities by offering preventive solutions to the burnout syndrome in academicians working at medical faculties in the light of the data collected.

Methods It was planned that the study would cover a total

of 1051 medical professionals based on the lists obtained from Selçuk University Medical Faculty and Necmettin Erbakan University Meram Medical Faculty including 141 professors and 214 research assistants working at Selçuk University Medical Faculty and 284 professors and 412 research assistant working at Necmettin Erbakan University Meram Medical Faculty. Generally, when the percentage of those who had left the university, who had retired, who had resigned, who had completed their residencies, who had been abroad, and who had been on maternal leave during the course of the study at Selçuk University Medical Faculty and Necmettin Erbakan University Meram Medical Faculty were excluded from the study, we have no extra limitations, the rate of participation to the study was found to be 91% (894/978). Written informed consent was received from subjects who participated in this study.

This study, approved by Selçuk University Medical Faculty’s board of ethics, was conducted between April 1, 2013 and January 1, 2014 with physicians working at Selçuk University Medical Faculty and Necmettin Erbakan University Meram Medical Faculty.

The socio-demographic data questionnaire developed by the researcher covered a total of 50 questions related to age, gender, marital status, department (internal, surgical, basic medical sciences), terms of employment, voluntary choice of department, and the average number of on call duties per month. The questionnaires have been distributed and were filled under a researcher’s supervision (EA), who collected the forms after they had been completed by visiting medical staff at their departments through face to face interviews.

Maslach and Jackson developed the Maslach Burnout Inventory (MBI) in 1981. The inventory evaluates burnout in three sub-dimensions: emotional exhaustion (EE), depersonalization (D), and personal achievement (PA) and it is made up of a total of 22 items. The articles in the inventory are scored as never

(0) and everyday (4). According to the scoring,

Page 19: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal

12

Armutlukuyu M et al. Burnout Levels of Academic Staff at Medical Faculties. Euras J Fam Med 2019;8(1):10-18

the scores that can be obtained from the sub-dimensions of the inventory vary between (0-36) for EE; (0-20) for (D); and (0-32) for PA.

All the data collected were evaluated by SPSS 16.0 statistics package program. Numbers, percentages, means, and standard deviation were used in the evaluation of the data. Chi-square test and Student-t test were conducted between the groups by handing out the frequency distribution of categorical data. Pearson correlation analyses were used to determine the relation between the numerical variables. Correlation coefficient (r); from 0.000 to 0.249 was considered weak; from 0.250 to 0.499 moderate; from 0.500 to 0.749 strong; and between 0.750 to 1.000 was considered a very strong relationship. ANOVA variance analysis was used in the comparison of more than two mean figure. Comparison test was applied as Post Hoc test.

Results 36.9% of the physicians who participated in the

study worked at Selçuk University, while 63.1% worked at Necmettin Erbakan University. 13.3% of these physicians were professors, 7.8% were associate professors, 13.5% were assistant professors, 5.9% were specialists+lecturers, and 59.5% were research assistants. Other characteristics of the physicians’ socio-demographic data have been offered in Table 1.

It was seen that 34.5% of the physicians covered by the study had never worked at the primary health care services while 53.4% were still in the most active first decade of their professions. Other characteristics of the physicians’ professional lives have been offered in Table 2.

The mean scores of emotional exhaustion (EE), depersonalization (D), and personal achievement (PA) of the participants covered by the study were 16.45± 7.80 (min=0.00-max=36.00), 6.28±3.93 (min=0.00-max=19.00), and 20.36±4.63 (min=0.00-max=32), respectively. The physicians’ socio-demographic characteristics and the mean score for the sub-dimensions of the Maslach Burnout Inventory are shown in Table 3.

Table 1. The socio-demographic data of the physicians n % Work place

Selçuk University 330 36.9 Necmettin Erbakan University 564 63.1

Department Basic medical sciences 98 11.0 Internal 499 55.8 Surgical 297 33.2

Academic title Professors 119 13.3

Associate professors 70 7.8 Assistant professor 121 13.5 Lecturers+ assistant 53 5.9 Research assistants 531 59.5

Administrative tasks No 811 90.7 Yes 83 9.3

Gender Female 342 38.3 Male 552 61.7

Age 29 and ↓ 377 42.2

30-39 292 32.6 40-49 136 15.2 50 and ↑ 89 10.0

Marial Status Married Not married 637 71.3

BMI 257 28.7 Weak 16 1.8 Normal 430 48.1

Overweight 371 41.5 Obese 77 8.6

Husband or wife profession Worked 552 61.7 Non-worked 85 9.6 No husband or wife 257 28.7

Number of children No 428 47.9 1-2 374 41.8 3 and ↑ 92 10.3

House Rent 443 49.5 My own 359 40.2 Dad home 92 10.3

Have a car No 158 17.7 Yes 736 82.3

Have a disesase No 764 85.5 Physical 100 11.2 Mental 30 3.3

Impaired assets someone in the family No 847 94.7 Yes 47 5.3

Who do you live with at home Alone 119 13.3 Mom+dad 103 11.5 Wife+children 581 65.0 Mom+dad+wife+children 53 5.9 Friend 38 4.3

Total 894 100.0

Page 20: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal

13

Armutlukuyu M et al. Burnout Levels of Academic Staff at Medical Faculties. Euras J Fam Med 2019;8(1):10-18

Table 2. Physician’s professional characteristics n % Term of employment as general practitioner No 309 34.5

1 year and ↓ 207 23.2 1-2 year 208 23.3 2 year and ↑ 170 19.0

How long have you been working as a physician?

First year 94 10.5 1-10 year 477 53.4 11-20 year 185 20.7

Mean hours of work per day 8 hour and ↓ 339 37.9 8-12 hour 397 44.4 12 hour and ↑ 158 17.7

Mean number of on call shifts per month No 391 43.7 1-5 days 102 11.4 6-10 days 303 33.9 11 days and ↑ 98 11.0

For how many years have you been working on call? No 391 43.7 2 year and ↓ 202 22.6 3 year and ↑ 301 33.7

Total 894 100.0

It was seen that as the term of employment increases personal achievement statistically rises and emotional exhaustion and depersonalization decreases in a statistically significant rate. The results of the study also reveal that as daily work hours and on call hours increase emotional exhaustion and depersonalization rises in a statistically significant rate, while personal achievement significantly decreases. The relationship between the professional characteristics of the participants and the mean score for the sub-dimensions of the Maslach Burnout Inventory is shown in Table 4.

The correlation between the quantitative parameters and the sub-dimensions of MBI is shown in Table 5.

Table 3. The relationship between the socio-demographic characteristics and the mean score for the sub-dimensions of the Maslach Burnout Inventory

Emotional Exhaustion Depersonalization Personal Success MBI mean±SD(min-max) 16.45±7.80 (0-36) 6.28±3.93 (0-19) 20.36±4.63(0-32) University

Selçuk University 16.01±7.57 6.07±3.92 20.81±4.35 Necmettin Erbakan University

16.72±7.92 t=-1.313 p=0.190

6.40±3.94 t=-1.235 p=0.217

20.09±4.77 t=2.233 p=0.026

Department Basic medical sciences 9.82±5.67 3.15±2.58 21.45±4.97 Internal 16.94±7.47 6.53±3.76 19.85±4.38 Surgical 17.83±7.89

F=45.049 p<0.001 6.89±4.11

F=38.586 p<0.001 20.86±4.82

F=7.609 p=0.001 Academic title

Professors 10.94±7.08 3.51±2.84 23.87±4.22 Associate professor 12.71±6.76 4.50±2.97 23.71±3.55 Assistant professor 13.61±6.35 4.95±2.84 22.17±3.69 Lecturers+ assistant 14.60±7.03 5.22±3.27 20.50±4.29 Research assistants 19.02±7.34

F=45.487 p<0.001 7.54±4.00

F=43.371 p<0.001 18.70±4.23

F=60.502 p<0.001 Administrative tasks

No 17.03±7.70 6.55±3.92 20.04±4.61 Yes 10.83±6.41

t=7.088 p<0.001 3.63±2.96

t=8.254 p<0.001 23.44±3.65

t=-7.863 p<0.001 Gender

Female 16.47±7.18 6.01±3.72 19.72±4.58 Male 16.44±8.16

t=0.061 p=0.951 6.45±4.05

t=-1.637 p=0.102 20.75±4.62

t=-3.244 p=0.001 Age

29 and ↓ 18.91±7.23 7.64±3.93 18.51±4.14 30-39 16.55±7.56 6.27±3.68 20.43±4.45 40-49 13.50±7.01 4.59±3.27 23.02±3.66 50 and ↑ 10.25±7.13

F=43.087 p<0.001 3.15±2.74

F=48.827 p<0.001 23.89±4.49

F=63.078 p<0.001 Marital Status

Married 15.90±7.92 6.00±3.92 20.85±4.69 Not married 17.82±7.32

t=-3.342 p=0.001 6.99±3.88

t=-3.431 p=0.001 19.15±4.25

t=5.032 p<0.001

Page 21: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal

14

Armutlukuyu M et al. Burnout Levels of Academic Staff at Medical Faculties. Euras J Fam Med 2019;8(1):10-18

BMI Weak 16.87±6.70 6.62±3.98 17.87±5.00 Normal 16.84±7.58 6.36±3.78 19.73±4.50 Overweight 16.23±8.10 6.28±4.12 21.02±4.66 Obese 15.29±7.70

F=1.046 p=0.372 5.79±3.86

F=0.497 p=0.684 21.22±4.50

F=7.799 p<0.001 Husband or wife profession

Worked 16.38±7.80 6.23±3.93 20.76±4.65 Non-worked 12.80±8.06

t=3.929 p<0.001 4.50±3.54

t=3.810 p<0.001 21.44±4.92

t=-1.255 p=0.210 Number of children

No 17.86±7.31 7.18±3.98 19.01±4.35 Yes 15.16±8.02

t=5.264 p<0.001 5.46±3.70

t=6.667 p<0.001 21.60±4.54

t=-8.700 p<0.001 House

Rent 18.74±7.50 7.27±3.95 19.03±4.40 My own 13.47±7.36 5.00±3.54 22.31±4.28 Dad home 17.09±7.05

F=50.721 p<0.001 6.51±3.91

F=36.051 p<0.001 19.11±4.38

F=60.415 p<0.001 Have a car

No 17.26±7.37 6.68±3.86 18.99±4.29 Yes 16.28±7.88

t=1.432 p=0.152 6.19±3.94

t=1.425 p=0.155 20.65±4.65

t=-4.131 p<0.001 Have a disesase No 16.32±7.65 6.29±3.89 20.30±4.61

Physical 15.28±7.92 5.29±3.91 21.34±4.50 Mental 23.93±7.32

F=15.515 p<0.001 9.23±3.71

F=11.897 p<0.001 18.56±4.98

F=4.568 p=0.011 Impaired assets someone in the family

No 16.45±7.82 6.27±3.94 20.27±4.63 Yes 16.53±7.45

t=-0.065 p=0.948 6.40±3.73

t=-0.213 p=0.832 22.00±4.27

t=-2.494 p=0.013 Who do you live with at home

Alone 18.96±7.85 7.15±3.82 19.30±4.46 Mom+dad 17.13±6.72 7.01±4.27 18.89±4.23 Wife+children+wife+children 15.76±7.82 5.96±3.87 20.78±4.77 Mom+dad+wife+children 16.62±8.82 6.00±4.06 21.83±3.61 Friend 17.15±7.06

F=4.566 p=0.001 6.89±3.56

F=3.644 p=0.006 19.13±3.52

F=7.585 p=0.001

Table 4. The relationship between the professional characteristics of the participants and the mean score for the sub-dimensions of the Maslach Burnout Inventory

Emotional Exhaustion Depersonalization Personal Success Term of employment as general practitioner No 14.65±7.56 5.56±3.85 20.86±4.32 Yes 17.41±7.76

t=-5.090 p<0.001 6.66±3.93

t=-4.002 p<0.001 20.10±4.77

t=2.410 p=0.016 How long have you been as a physician? 0-10 years 18.46±7.31 7.32±3.93 18.89±4.14 11-20 years 14.09±7.21 5.04±3.25 22.28±4.20

21 years and↑ 11.34±7.33 F=65.276 p<0.001

3.65±2.94 F=68.592 p<0.001

23.87±4.26 F=103.784 p<0.001

Mean hours of work per day 8 hours and ↓ 13.29±7.06 4.78±3.29 21.10±4.79 8 hours and↑ 18.39±7.60

t=-9.989 p<0.001 7.20±4.01

t=-9.776 p<0.001 19.91±4.47

t=3.757 p<0.001 Mean number of call shifts per month

No 12.41±6.62 4.39±3.06 21.81±4.48 1-5 days 15.37±6.55 5.71±3.46 19.75±4.61 6 days and↑ 20.68±6.92

F=149.810 p<0.001 8.26±3.86

F=123.462 p<0.001 19.10±4.38

F=37.650 p<0.001 For how many years have you been working on call?

No 12.41±6.62 4.39±3.06 21.81±4.48 2 year and ↓ 19.22±7.00 7.82±3.94 18.93±4.15 3 year and ↑ 19.86±7.28

F=118.677 p<0.001 7.70±3.90

F=97.008 p<0.001 19.44±4.61

F=37.574 p<0.001

Page 22: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal

15

Armutlukuyu M et al. Burnout Levels of Academic Staff at Medical Faculties. Euras J Fam Med 2019;8(1):10-18

Table 5. The correlation between the quantitative parameters and the sub-dimensions of MBI Emotional Exhaustion Depersonalization Personal Success r p r p r p

Age (year) -0.360** <0.001 -0.379** <0.001 0.423** <0.001

BMI -0.036 0.288 -0.015 0.644 0.157** <0.001 Occupation period (year) -0.361** <0.001 -0.381** <0.001 0.421** <0.001 Mean hours of work per day 0.300** <0.001 0.307** <0.001 -0.125** <0.001

Mean hours of work month(day) 0.490** <0.001 0.452** <0.001 -0.244** <0.001

Mean hours of work year 0.141** <0.001 0.108** 0.001 0.034 0.305 **: Significance level 0.01.

Discussion

Our aim in this study was to evaluate the levels of burnout and explore the related factors affecting burnout in academics and research assistants working at Selçuk University Medical Faculty and Necmettin Erbakan University Meram Medical Faculty.

While the mean score for EE and D of academics and research assistant covered by the study working at basic medical sciences was significantly lower than those of physicians working at internal medical sciences and surgical medical sciences; their PA mean scores were higher than those of physicians working at internal medical sciences and surgical medical sciences although it was only significantly higher than those of internal medical sciences. The mean PA score of those working at the surgical medical sciences departments was found to be significantly higher than that of those working at internal medical sciences. Studies conducted on this subject also found similar results (1,5,6). It was stated that the reason for this might have been related to the fact that non-surgical branches were selected more by women and, as studies have shown, women experienced emotional exhaustion more than men. Another reason for this might have also been related to the fact that research assistants working at non-surgical branches were more reluctant in selecting their specialties than those at surgical branches, wanted to specialize in other departments, and the presence of negative ideas about the respectability of their branches within the physician population. Burnout is more frequently seen in professions that necessitate face-to-face contact with other people. The reason why the results of our study revealed lower mean EE and D scores for physicians working at basic medical sciences than

those of physicians working at surgical and internal sciences suggests that the former group are less engaged in face to face contact with other people. Further, mean PA scores of physicians at basic medical sciences can be found to be higher than those of physicians working at surgical and internal sciences due to the fact that they are able to allocate more time to scientific studies as there are no clinical overcrowding problems and patient factors for them.

On one hand, when the physicians covered by the study were evaluated according to their academic titles, it was found that research assistants had statistically significant higher mean EE and D scores than all other physicians with academic titles. On the other hand, when physicians with titles such as professor, associate professor, assistant professor, lecturer, and specialist were evaluated, it was seen that as the academic title went up, the mean EE and D scores significantly went down. These results were similar to the results of our own study (3,7-9) and we believe that this situation is related to the fact that physicians with resident MD and assistant professor titles worked on contracts while those with professor and associate professor titles had the security and status due to their permanent tenure. We also believe that the group composed of those with assistant professor and lecturer titles is driven to burnout because they experience challenges in fulfilling the requirements to become associate professors or because of promotion problems (lack of open positions etc.) even if they are competent. The results of our study suggest that the reason why as one’s academic title goes up his/her level of burnout goes down can be related to the fact that both professional and social status and respectability go up as knowledge and skills

Page 23: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal

16

Armutlukuyu M et al. Burnout Levels of Academic Staff at Medical Faculties. Euras J Fam Med 2019;8(1):10-18

blended with experience increase. While there was no significant relationship

between women and men gender variables pertaining to the mean emotional exhaustion and depersonalization scores in our study, men’s mean personal achievement scores were found to be significantly higher than those of women. Many studies (7,8,10-13) found no statistically significant differences between gender and the mean scores for sub-dimensions of burnout. Studies that have found higher levels of emotional exhaustion in women stated that this was related to women’s double roles burdening them both with professional responsibilities and household chores and child care responsibilities as directed by their social roles. The reason why men had higher mean personal achievement scores than women, as the results of our study also indicate, might be linked to the differences in men and women with regards to the significance they assign to different aspects of the job. We believe that women assign more significance to the interpersonal relationships of the job while men find the consequences of the job more important.

When the participants of the study were grouped according to marital status it was seen that married physicians had significantly lower mean EE and D scores than those of single physicians, while their mean PA scores were significantly higher. Many studies conducted on the subject found no statistically significant differences between marital status variables and the mean scores for the sub-dimensions of burnout (6,7,8,11-15). Some studies found that married ones had statistically significant lower mean EE and D scores than singles while their mean PA scores were found statistically higher, in line with the results of our study (9,16,17). This situation was explained by Maslach and Jackson as could be related to married people’s having a more developed skill for problem solving as a result of their being more experienced in interpersonal relationships in coping with crises (18). Moreover, we believe that this can be caused by the fact that families offer a social support environment to the individual to deal with professional stress.

When the term of employment was taken into consideration, it was found that those who had been working for 21 or more years had significantly lower mean emotional exhaustion and depersonalization scores than those who had been working for 11-20 years and 0-10 years, while their mean personal achievement scores were significantly higher than those who had been working for 11-20 years and 0-10 years. Some studies found no statistically significant differences between the term of employment and the mean scores for the sub-dimensions of burnout (11,13). We believe that the reason why the burnout level decreases as the term of employment increases is related to the fact that physicians who recently started working have to attend to a lot more patients than experienced physicians, they have to be engaged in routine tasks more often, they are controlled more frequently, and they lack some status features which would bring about satisfaction for them. Another reason for this, we believe, is the difference between the new and older physicians about the values and general life expectations regarding the job, hence the difference in the significance attached to the job. Indeed, many studies conducted on the subject, support the results of our study (9,12,15,17).

While the physicians participating in the study who were not satisfied with their income had significantly higher mean emotional exhaustion and depersonalization scores than those who were satisfied with their income, their mean personal achievement scores were significantly higher than the latter. Some studies, however, did not find statistically significant differences between the level of income and burnout (11,15). We believe that this result is caused by the fact that thinking the time, labor, and energy spent for the profession was not met by adequate income and it accordingly became a factor that increased the level of burnout.

When the participants were evaluated with regards to on call duties it was seen that as the number of on call duties per month increased, physicians’ mean emotional exhaustion and depersonalization scores also increased; but their mean personal achievement scores significantly decreased. We suggest that the

Page 24: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal

17

Armutlukuyu M et al. Burnout Levels of Academic Staff at Medical Faculties. Euras J Fam Med 2019;8(1):10-18

reason for this is both related to the prolongation in daily work hours and to the decrease in resting periods one can have and also to the lack of sleep and the disruption seen in the physician’s biological clock as a result of irregular working hours. Indeed, many studies support this outcome (8,11,12,18). Conclusion

The results of our study suggest that if working hours are adequately planned, if on call schedules are structured so as to prevent individuals’ exhaustion, if individuals’ work loads are alleviated, if activities that

will enable individuals to have more communication with their colleagues are offered, if the physical conditions of the work spaces are organized so as to meet the needs of individuals, and if the salaries of the employees that they receive in return for the service they provide are increased in line with the economic conditions of the day in a satisfactory way, burnout levels will decrease. Future studies may be included working conditions and influencing different factors in other countries.

References

1. Maslach C. What have we earned about burnout and health? Psychology and Health 2001;16(5):607-11.

2. Ratti MM, Delli Zotti GB, Rossi C, Sarno L, Spotti D. Burnout in healthcare professionals: a study carried out in the Nephrology Unit of San Raffaele Hospital. G Ital Nefrol 2015; 32(4). PMID: 26252267

3. Shanafelt TD, Boone S, Tan L, Dyrbye LN, Sotile W, Satele D, et al. Burnout and satisfaction with work-life balance among US physicians relative to the general US population. Arch Intern Med 2012;172(18):1377-85.

4. Celer A, Kara İH, Baltacı D, Celer H. Investigation of the relationship of job satisfaction and depression level among medical faculty research assistants. Konuralp Medical Journal 2015;7(3):125-33.

5. Ozyurt A, Hayran O, Sur H. Predictors of burnout and job satisfaction among Turkish

physicians. Q J Med 2006;99(3):161-9.

6. Can H, Güçlü YA, Doğan S, Erkaleli MB. Burnout syndrome among the resident doctors in surgical and nonsurgical clinics. The Journal of Tepecik Education and Research Hospital 2010;20(1):33-40.

7. Tijdink JK, Vergouwen AC, Smulders YM. Emotional exhaustion and burnout among medical professors; a nationwide survey. BMC Med Educ 2014;14:183. doi: 10.1186/1472-6920-14-183

8. Cagan O, Gunay O. The job satisfaction and burnout levels of primary care health workers in the province of Malatya in Turkey. Pak J Med Sci 2015;31(3):543-7.

9. Shanafelt TD, Balch CM, Bechamps GJ, Russell T, Dyrbye L, Satele D, et al. Burnout and career satisfaction among American surgeons. Ann Surg 2009;250(3):463-71

10. Marakoğlu K, Kargın NÇ, Armutlukuyu M. Tıp fakültesi araştırma görevlilerinde tükenmişlik sendromu ve ilişkili faktörlerin değerlendirilmesi. Genel Tıp Derg 2013;23(1):102-8.

11. Kurcer MA. The job satisfaction and burnout levels among physicians in the faculty of medicine of Harran University. Harran University J Faculty Med 2005;2(1):10-5.

12. Dyrbye LN, Varkey P, Boone SL, Satele DV, Sloan JA, Shanafelt TD. Physician satisfaction and burnout at different career stages. Mayo Clin Proc 2013;88(12):1358-67.

13. Güneş Y, Türktan M, Özcengiz D. Investigation of the burnout syndrome among the Eastern Mediterranean region anaesthesiologists. Turk J Anaesth Reanim 2013;41(1):7-13.

14. Richter A, Kostova P, Harth V, Wegner R. Children, care,

Page 25: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal

18

Armutlukuyu M et al. Burnout Levels of Academic Staff at Medical Faculties. Euras J Fam Med 2019;8(1):10-18

career - a cross-sectional study on the risk of burnout among German hospital physicians at different career stages. J Occup Med Toxicol 2014;9(1):41. doi: 10.1186/s12995-014-0041-6

15. Wright JG, Khetani N, Stephens D. Burnout among faculty physicians in an academic health science

centre. Paediatr Child Health 2011;16(7):409-13.

16. Yakut Hİ, Kapısız SG, Durutuna S, Evran A. Burnout in the field of health working sector. The Journal of Gynecology – Obstetrics and Neonatology 2013;16(7):409-13.

17. Erdur B, Ergin A, Yüksel A, Türkçüer İ, Ayrık C, Boz

B. Assessment of the relation of violence and burnout among physicians working in the emergency departments in Turkey. Turkish Journal of Trauma and Emergency Surgery 2015;21(3):175-81.

18. Maslach C, Jackson SE. The role and family variables in burnout. Sex Roles 1985;12(7-8):837-50.

Page 26: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal

Euras J Fam Med 2019;8(1):19-26. doi:10.33880/ejfm.2019080103

19

Awareness, Treatment and Control Rates of Hypertensive Patients in Ankara Raziye Şule Gümüştakım, Adem Özkara, Rabia Kahveci, Pınar Döner Güner, Duygu Ayhan Başer, Fatih Dede https://doi.org/10.33880/ejfm.2019080103

AUTHORS / YAZARLAR

Raziye Şule Gümüştakım

Department of Family Medicine, Kahramanmaraş Sütçü İmam University ORCID iD: 0000-0003-0195-0895

Adem Özkara

Department of Family Medicine, Ankara Numune Training and Research Hospital ORCID iD: 0000-0003-1658-3071

Rabia Kahveci

Department of Family Medicine, Ankara Numune Training and Research Hospital ORCID iD: 0000-0002-9541-8412

Pınar Döner Güner

Department of Family Medicine, Hatay Mustafa Kemal University ORCID iD: 0000-0002-5245-5299

Duygu Ayhan Başer (Corresponding Author)

[email protected]

Department of Family Medicine, Hacettepe University School of Medicine, Ankara ORCID iD: 0000-0002-5153-2184

Fatih Dede

Department of Internal Medicine, Ankara Numune Training and Research Hospital ORCID iD: 0000-0002-5737-9854

Date of submission 17.09.2018

Date of acceptance 10.12.2018

How to cite / Atıf için: Gümüştakım RS, Özkara A, Kahveci R, Döner Güner P, Ayhan Başer D, Dede F. Awareness, Treatment and Control Rates of Hypertensive Patients in Ankara. Euras J Fam Med 2019;8(1):19-26. doi:10.33880/ejfm.2019080103

Conflict of interest: No conflict of interest was declared by the authors. Financial disclosure: No financial disclosure was declared by the authors.

ABSTRACT

Aim: It was aimed to evaluate the awareness levels of patients about hypertension, treatment and control rates. Methods: The descriptive study included 203 patients between ages of 35–80 with a previous diagnosis of

hypertension to the primary care outpatient clinic of Ankara Numune Training and Research Hospital in September 2011-January 2012. A 42-item questionnaire was used and 19 questions were used to determine the level of awareness among them. Nine measurements were in the office by the researcher and 12 measurements at home by the patient.

Results: 25.6% of the patients were males and 74.4% were females. The median age was 59 years (IQR=13). The section for scoring the awareness levels revealed following: 27.1% of patients were non-aware, 58.6% had a low level of awareness and 14.3% had a high level of awareness. 72.9% of the patients were aware, 93.1% were taking antihypertensive treatment, while 42.4% measured blood pressures both at home and at office are under control. Awareness level is related to diet, exercise, education, salt usage, blood pressure measurement frequency, doctor referral frequency, education and knowledge level about hypertension, blood pressure monitoring branch, antihypertensive treatment status, hypertension duration, number of antihypertensive drugs and regular usage rates; but hypertension control was only associated with salt use, antihypertensive treatment and number of antihypertensive drugs.

Conclusion: Hypertension is a common problem in our country and as we have seen in our studies, awareness rates are insufficient. Although the treatment rates are high, the control rates are not sufficient. This suggests that patients' compliance with treatment is not at the desired level. The most important thing to do in this regard is to raise awareness by increasing public awareness about hypertension. In this respect, primary care physicians have a great responsibility.

Keywords: awareness, blood pressure, antihypertensive agents, primary care

Ankara’daki Hipertansiyon Hastalarının Farkındalık, Tedavi ve Kontrol Oranları ÖZ

Amaç: Çalışmamızda hastaların hipertansiyon konusunda farkındalık düzeyleri, tedavi ve kontrol oranlarının değerlendirilmesi amaçlanmıştır.

Yöntem: Bu çalışmaya Kasım 2011-Ocak 2012 tarihleri arasında Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Aile Hekimliği polikliniğine başvuran ve yaşları 35-80 arasında değişen, daha önceden hipertansiyon tanısı alan toplam 203 hasta dahil edilmiştir. Kırk iki soruluk bir anket ve farkındalık düzeyini belirlemek için bunların arasından 19 soru kullanıldı. Poliklinikte araştırmacı tarafından 9 ölçüm, evde ise hastalar tarafından 12 kez kan basıncı ölçümü yapıldı.

Bulgular: Hastaların% 25,6'sı erkek ve % 74,4’ü kadın olmakla birlikte, ortanca yaş 59 (CAG = 13) idi. Farkındalık düzeylerinin skorlanması sonucunda hastaların %27,1'inin farkındalığının olmadığı, %58,6'sının farkındalık düzeyinin düşük ve % 14,3'ünün farkındalık düzeyinin yüksek olduğu saptandı. Çalışmamızda hastaların %72,9’unun farkındalığı mevcut, %93,1’i antihipertansif tedavi almakta, %42,4’ünün ise hem ofiste, hem evde ölçülen kan basınçları kontrol altındadır. Farkındalık düzeyi diyet, egzersiz, eğitim, tuz kullanımı, tansiyon ölçüm sıklığı, doktora başvuru sıklığı, hipertansiyon hakkında eğitim ve bilgi düzeyi, tansiyon takip branşı, antihipertansif tedavi alma durumu, hipertansiyon süresi, antihipertansif ilaç sayısı ve ilacı düzenli kullanım oranlarıyla ilişkili bulunmuş, ancak hipertansiyon kontrolü sadece tuz kullanımı, antihipertansif tedavi alma ve antihipertansif ilaç sayısı ile ilişkilendirilmiştir.

Sonuç: Hipertansiyon ülkemizde sık görülen bir sorun olup çalışmamızda da görüldüğü üzere farkındalık oranları yetersizdir. Tedavi oranlarının yüksek olmasına karşılık kontrol oranları yeterli düzeyde değildir. Bu da hastaların tedaviye uyumlarının istenilen seviyede olmadığını göstermektedir. Bu konuda yapılması gereken en önemli şey, hipertansiyon konusunda toplumsal bilincin arttırılması yolu ile farkındalığın arttırılmasıdır. Bu hususta birinci basamak hekimlerine büyük görev düşmektedir.

Anahtar kelimeler: farkındalık, kan basıncı, antihipertansif ajanlar, birinci basamak

Original Research / Orijinal Araştırma

Page 27: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal

20

Gümüştakım RS et al. Awareness, Treatment and Control Rates of Hypertensive Patients in Ankara. Euras J Fam Med 2019;8(1):19-26

Introduction High blood pressure is a very important

cardiovascular risk factor, and antihypertensive therapy is known to decrease the cardiovascular events to an important extent (1). The main cause of morbidity and mortality in the world is known to be cardiovascular diseases (2). Hypertension is identified as the major risk factor for myocardial infarction, stroke, heart failure and end-stage renal failure (3,4). 26.4% of the world's adult population in 2000 (972 million), is affected from hypertension, and this ratio is predicted to rise to 29.2% in 2025 (1.56 billion) (5).

Serious decrease in adverse events is observed with appropriate treatment and control of hypertension (6). There is a huge variation in control rates between countries. Japan and the United States’s control rates are 58% and 53%, which puts them in the best position in the world, whereas Western Europe’s control rate is in the range of 16-29%, UK having a 29% rate and Eastern Europe as low as 5-6%. Despite all the efforts towards hypertension awareness and treatment, control rates are still low (1). The situation in terms of controlling in Turkey is not heartwarming at all. Potential causes that have previously been discussed were lack of awareness, lack of appropriate regulation of treatment, non-compliance of the patients or lack of long term follow-up. According to PATENT -a nationwide study for hypertension in Turkey- only 40.7% of the patients were aware of their hypertension (HT), 31.1 % received a treatment and 8.1% were under control (7). An update of the study as PATENT 2 (2012) revealed ratios of 55.1%, 47.5% and 29.1% respectively. Within 9 years there was a big improvement but still did not reach a satisfactory level (8). Even among the patients who receive treatment the control rate is 20.7%; which actually means that 4 in 5 of the hypertensive patients in Turkey are still facing high cardiovascular risk, despite receiving a treatment for their condition. Other studies also give low control rates as 6-18% (9,10).

The purpose of this study was to measure the awareness level and to explore the associated factors for their low treatment and control rates of hypertensive patients admitting to primary care

services of a training and research hospital. Our secondary aim was to complement and fill in the gaps of knowledge from national studies on this aspect. Methods

Ethics committee approval number 241 dated 28.09.2011 was obtained from Ankara Numune Education and Research Hospital. We conducted this descriptive study with the patients between ages of 35–80, who admitted with a diagnosis of hypertension to the primary care outpatient clinic of Training and Research Hospital in September 2011-January 2012. All patients with a previous diagnosis of hypertension in the defined age range were invited for the study. 203 patients included in the study. The study involved a questionnaire, some measurements by the researcher and an intensive protocol for blood pressure (BP) measurement. Written consent was received from each patient.

The questionnaire consists of 42 questions and was prepared by a team of researchers including a nephrologist and 2 family physicians, based on a broad literature review of existing questionnaires, but with additional 19 questions to further explore areas that were not previously covered, such as the degree of the awareness level. For the sake of understanding the strength of awareness levels of the patients, this section was divided into three groups, as A, B and C. Group A revealed a degree of very strong awareness, B is strong and C is a weaker degree. For group A, the maximum point was 6 whereas minimum was -2. For Group B the highest was 5, the lowest score was -2 and for Group C highest was 3, the lowest was -2 points (Table 1). As an overall assessment the highest score to be received was 100, whereas the lowest was -15. The patients whose scores are between 0-49 were considered as unaware, 50-74 were low level of awareness, 75-100 points were classified as the high level of awareness.

The questionnaire was followed by measurements of height, weight, waist circumference by the researcher and body mass index (BMI) was calculated. Height and waist circumference were measured with a tape measure, and weight with a platform scale.

Page 28: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal

21

Gümüştakım RS et al. Awareness, Treatment and Control Rates of Hypertensive Patients in Ankara. Euras J Fam Med 2019;8(1):19-26

Table 1: The strength of awareness levels

Finally the patients went through an intensive

blood pressure measurement protocol. The patients’ blood pressure were measured with an OMRON 705IT (HEM-759-E, Omron Corporation, Kyoto, Japan) brand sphygmomanometer validated according to the British Hypertension Society protocol for Blood Pressure Monitoring and International Protocol of the European Society of Hypertension (11). The patient was invited to the office three consecutive days. Each day three measurements were taken with a 10 minutes interval. Each measurement was recorded in a follow-up card. The patient then received the measurement tool and was asked to measure self-blood pressure for 3 consecutive days for 4 times a day and record it to the follow-up card. This gave us 9 measurements in the office by the researcher and 12 measurements at home by the patient. The mean value for blood pressure values was taken for further comments. The patients who were under antihypertensive treatment and whose BP measurements were ≥ 130/85 mmHg at home and ≥ 140/90 mmHg in the office were considered not to be under control.

Normal distribution of the variables have been examined by the Shapiro-Wilk test and graphically, and it was observed that none complied with a normal distribution. Median (IQR- interquartile range) was

used in the representation of descriptive statistics for continuous variables (systolic and diastolic blood pressure, survey points, etc.). In the representation of categorical variables numbers and percentages were used along with cross tables. Kruskal-Wallis non-parametric analysis of variance was used for comparison of continuous variables according to the level of awareness. Where a significant difference is observed, Mann-Whitney test with Bonferroni-corrected and post-hoc pairwise comparisons were made to identify which group caused the difference. The relation between level of awareness and categorical variables were determined with Chi-square or maximum likelihood ratio chi-square (likelihood ratio). MS-Excel 2003 and SPSS for Win. Ver. 16.0 (SPSS Inc., Chicago, III., USA) were used for statistical analysis and calculations. P value of <0.05 was accepted as indicative of significant differences in all statistical decisions, except where bonferroni corrections were made. Results

Our study was conducted on 203 hypertensive patients; 25.6% of the patients were males (n=52) and 74.4% were females (n=151). Range of age was 35 to 80 and the median age was 59 years (IQR = 13). The study findings are based on the three steps we have

Group A Score max/min

Group B Score max/min

Group C Score max/min

1 Frequency of admission

6 ͍↔-2

Dietary advice 5↔ -2

Hiking time 3↔ -2

2 The branche of blood pressure follow-up

6 ͍↔-2

Diet is effective for health care 5↔ -2

Habit status 3↔ -2

3 Training about HT 6 ͍↔-2

Consumption of salt 5↔ -2

Use of cigarette, alcohol and drug

3↔ -2

4 Duration of being hypertensive

6 ͍↔-2

Frequency of salt consumption 5↔ -2

Doing sports 3↔ -2

5 Rate of hypertension drug usage

6 ͍↔-2

The frequency of blood pressure measurements

5↔ -2

Gymnastics, swimming, jogging and skiing

3↔ -2

6 Knowledge of hypertension drug name

6 ͍↔-2

The person who put the diagnosis of hypertension

5↔ -2

Hiking, football and basketball

3↔ -2

7 Regular usage of drug

6 ͍↔-2

Sufficient level of knowledge on HT

5↔ -2

8 Aware of the most recently measured blood pressure

5↔ -2

Page 29: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal

22

Gümüştakım RS et al. Awareness, Treatment and Control Rates of Hypertensive Patients in Ankara. Euras J Fam Med 2019;8(1):19-26

used in methods: The questionnaire, other measurements and the intensive blood pressure measurement protocol. Findings for each are presented below:

Fifty-nine point one percent of the patients were aware of the most recently measured blood pressure while 93.1% took a medication for hypertension. While 75.9% of patients were using one drug for the treatment, 68% did not know the name of the drug. 43.1% of patients were using angiotensin receptor blocker + diuretic combination. 83.3% of patients were using drugs regularly, 53.2% expressed that they use an alternative therapy besides the drug. 22.2% of patients using alternative methods were using lemon and lemon juice. Patients’ most commonly used alternative method was the use of garlic after lemon and its ratio is 13.3%. 61.1% of patients thought that their blood pressure is under control.

The section for scoring the awareness levels: Twenty-seven point one percent of patients were

non-aware, 58.6% had a low level of awareness and 14.3% had a high level of awareness. Relationship between awareness level and gender was examined. 27.8% of non-aware patients, 59.6% of low- aware patients and 19.2% of high aware patients were females. Level of awareness versus age, gender, BMI, smoking and control did not reveal any significant difference (p=0.585, p=0.495, p=0.909, p=0.447, p=0.796 respectively).

Regular exercise, diet, reduced salt use, increased frequency of BP measurement, increased frequency of admissions to physician, training about HT, have sufficient level of knowledge on HT, rate of HT drug usage, decreased number of HT drug, regular medication, knowledge of HTdrug name, duration of being hypertensive increase level of awareness and

statistically significant (p<0.05). No statistically significant difference was found in

the comparison of treatment status with demographic characteristics (p>0.05).

Patients' waist circumference ranged between 62-131 cm, the median 95.0 (IQR = 15.0) cm. 55.7% of patients’ BMI was 30.0 kg/m2 and over and these were evaluated as obese. The median BMI was 30.8 (IQR = 6.6) kg/m2.

Findings from intensive blood pressure measurement protocol:

The intensive protocol gave us 9 measurements in the office by the researcher and 12 measurements at home by the patient. A total of 21 BP measurement was made. The mean value for blood pressure values was taken for further comments. Office systolic blood pressure (SBP) mean is 135 ± 13.645 and office diastolic blood pressure (DBP) mean is 82.10 ± 7.680. Home SBP mean is 130.59 ± 12.339 and home DBP mean is 79.66 ± 8.074 and these measurements were lower than clinical means. Office-home control rate difference was not statistically significant (p<0.001).

If we analyse the sample at an individual level, 42.4% (n=86) of all patients were under control according to both home and office measurements. Ten point eight percent (n=22) of all were not under control according to both home and office measurements. The patients with controlled values in both home and office measures have significantly higher awareness than the patients with uncontrolled values in both measures (χ2=18.136; p<0.001). Here is a statistically significant relation between salt comsumption and office DBP (p=0.020). The relation between being under hypertensive treatment and controlled home DBP is also statistically significant (p=0.045).

Table 2. Control status according to the level of awareness

Office SBP control Office DBP control Home SBP control Home DBP control

Control No control Control No control Control No control Control No control

Non-aware 56.4 43.6 85.5 14.5 40 60 70.9 29.1

Low awareness 61.3 38.7 86.6 13.4 49.6 50.4 68.1 31.9

High awareness 62.1 37.9 82.8 17.2 55.2 44.8 69 31

Page 30: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal

23

Gümüştakım RS et al. Awareness, Treatment and Control Rates of Hypertensive Patients in Ankara. Euras J Fam Med 2019;8(1):19-26

Discussion It is important to detect and control HT in the early

stages to prevent complications of hypertension. The majority of hypertensive patients are diagnosed in the late period of the disease, as HT is often an asymptomatic disease.

Awareness rates of HT are quite different in various countries of the world and this situation has been associated with socio-economic status, cultural structure and health care system (12). In Turkey the rate of awareness of HT was reported as 56.9-77.4% in different studies targeting different settings in the country (13-16). Our study results are similar with the work also carried out in İzmir (16). Early diagnosis of HT is very important to prevent vascular damage in early period of disease. Otherwise HT without control and treatment causes coronary heart disease, stroke and kidney dysfunction.

Although lack of awareness of HT isn’t a risk factor for heart disease and stroke, awareness of HT is an important determinant to access succesful treatment and control. Awareness is necessary and important to improve the health status of individuals and also it's essential for control of BP. In our study, patients divided into three groups; without awareness, low awareness and high awareness via questionnaire which evaluates degree of awareness. In literature various studies evaluates only if patients are aware or not. In these studies; health professionals asked to patients if they were informed about their disease (17-21). However in our study, patients who were previously diagnosed as hypertensive and were asked specific questions and answers were pointed via questionnaire. In our study, awareness rate is 72.9% if high - aware and low aware patients are assessed together in a group. This rate is similar to other studies in the world, but differ from such studies in our country. This difference can be caused because of different criteria while evaluating awareness. In literatüre, risk factors of high-awareness are; female gender, obesity, elderly, high educational levels, high income levels, non-smoker, exercise, diet, frequency of BP measurements, consumption of salt, frequency of physician control, being trainee of HT educations and having enough

information about HT, duration of being hypertensive (22-25). Our study is consistent with these studies' results.

In our study 93.1% of patients had been receiving antihypertensive treatment (n=189). In literature; this rate was evaluated by Jackson Heart Study (17), Howard et al. (20), Oliveria et al. (26), Abacı et al in TURKSAHA Study (18), PURE Study (22) and this rate was stated as respectively; 90.2%, 88.8%, 91% , 93.3%, 87.5%. These rates are similar to our study. With regard to results of PatenT and HinT studies; HT is extremely common in Turkey but treatment and also control of HT isn't sufficient. Hypertension control rates in all hypertensive patients (with and without treatment) were stated as 8% in PatenT Study in 2003, 28.7% in PatenT 2 Study in 2012 and 14% in HinT Study in 2007. Control rates in patients with antihypertensive treatment were stated as 20% in PatenT 2003, 53.9% in PatenT 2012 and 27% in HinT in 2007 (7,8,27) (Table 3).

Table 3. Ratio of awareness, treatment and control in Turkey

Awareness Treatment Control

(all patients)

Control (with

treatment) PATENT study (2003)

40 31 8 20

PATENT 2 study (2012)

54.7 47.5 28.7 53.9

HinT study (2007)

- - 14 27

Our study (2012)

72.9 93.1 - 42.4

Recommendations of lifestyle changes are not

enough and not applied adequately by patients. Prevention of HT, for early diagnosis and control in community-based strategies need to be developed as quickly as possible (28).

In our study, 42.4% of control rate (n=86) was determined. The other studies’ control rates were 32.5%, 30% and 26% (21,29,30). Our results are higher and quite different from other studies but one study’s control rate (44.6%) was similar to our study (31). The reason of difference could be based on difference in measurement techniques. In literature, researchers often use only office or only home

Page 31: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal

24

Gümüştakım RS et al. Awareness, Treatment and Control Rates of Hypertensive Patients in Ankara. Euras J Fam Med 2019;8(1):19-26

measurements and they did not have sufficient number of measurements. They also did not use combined measurements.

In our study, we observed that the treatment rates of the patients’ have increased in paralel to their awareness levels and this relation is found to be statistically significant (p=0.001). We might assume that the patients who are more aware of their disease have more willingness to follow up their condition and are more conscious about the importance of treatment. Looking at the control rate of patients who are under treatment, in all groups under analysis the proportion of patients with uncontrolled blood pressure despite treatment is higher than the patients with controlled BP. Statistically, though, there is significant correlation in only between DBP measured at home and receiving treatment. Low compliance to treatment might lower control rates, but early screening and use of patient guidelines advocating regular treatment might be useful to increase compliance to treatment.

There are a number of studies on this topic in our country (7,8,13-16). But our study differs from the others in some aspects. In our study, awareness is evaluated in a different way from other studies. To assess the awareness, we created a form of partnership with nephrology. Questions in measuring the level of awareness has been divided into three groups according to their degree of resourcefulness. In other studies awareness has not been evaluated as comprehensive as in our study (13-16). In our study, both home and office measurements are more frequent than the other studies, which was designed as an intensive protocol. Therefore the reliability of the control rate is higher.

Since 2011, a special emphasis has been placed on the reorganization and strengthening of primary health care for noncommunicable diseases, with the launch of

the nationwide family medicine program and the recent regulation in the public health system, resulting in increased awareness and control rates (8).

Study limitations: The major limitation of our study is that it is done

in only one primary care service organization of a hospital, which is in Ankara –an urban area- and with a limited number of patients. The findings might not be generalizable to rural areas, other cities or other settings. This patient group is a selected patient group which admits to the hospital so might have a higher awareness level than a potential population out there with no health service admissions. Despite its limitation, our study has a major strenght that complements national studies, could also be improved to be a pilot for future wider inquiry. This study gives a detailed overview of different awareness levels which could guide us through identification of educational needs and modification of health services approach. Secondly it gives us results of an intensive blood pressure measurement which might also reflect actual control rates in this population. Conclusion

Although hypertension is a common problem in our country, awareness rates are insufficient. The most important way to increase awareness is increasing social consciousness about hypertension. In this regard, primary care physicians have a major role. A family doctor has an invaluable role as a first contact point to increase awareness, to improve prevention, to manage the disease and to have a consultancy role in all the process including life style changes. An improved collaboration between levels of care and increased dialogue between primary care doctors, cardiologists and nephrologists will take management of HT further and decrease social and economic burden due to the disease.

References

1. Hajjar I, Kotchen TA. Trends in prevalence, awareness, treatment and control of hypertension in the United States, 1988-2000. JAMA

2003;290(2):199-206. doi: 10.1001/jama.290.2.199

2. Heron M. Deaths: leading causes for 2004. Natl Vital Stat Rep 2007;56(5):1-95.

3. Ikeda A, Iso H, Yamagishi K, Inoue M, Tsugane S. Blood pressure and the risk of stroke, cardiovascular disease, and all-cause

Page 32: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal

25

Gümüştakım RS et al. Awareness, Treatment and Control Rates of Hypertensive Patients in Ankara. Euras J Fam Med 2019;8(1): 19-26

mortality among Japanese: the JPHC Study. Am J Hypertens 2009;22(3):273–80.

4. Schiele F. Renal dysfunction and coronary disease: a high-risk combination. J Nephrol 2009;22(1):39–45.

5. Kearney PM, Whelton M, Reynolds K, et al. Global burden of hypertension: analysis of worldwide data. Lancet 2005;365(9455):217–23.

6. European Society of Hypertension-European Society of Cardiology Guidelines Committee. 2003 European Society of Hypertension-European Society of Cardiology guidelines for the management of arterial hypertension. J Hypertens 2003;21(6):1011-53.

7. Altun B, Arıcı M, Nergizoğlu G, Derici U, Karatan O, Turgan C, et al. Prevalance, awareness, treatment and control of hypertension in Turkey (the PatenT study) in 2003. J Hypertens 2005;23(10):1817-23.

8. Sengul S, Erdem Y, Akpolat T, Derici U, Sindel S, Karatan O, et al. Controlling hypertension in Turkey: not a hopeless dream. Kidney Int Suppl (2011) 2013;3(4):326-31.

9. Onat A, Keleş İ, Çetinkaya A, Başar Ö, Yıldırım B, Erer B, et al. Prevalence of coronary mortality and morbidity in the

Turkish Adult Risk Factor Study: 10-year follow-up suggests coronary "epidemic". Turk Kardiyol Dern Ars 2001;29(1):8-19.

10. Kozan O1, Oguz A, Abaci A, Erol C, Ongen Z, Temizhan A, et al. Prevalence of metabolic syndrom in Turkish adults. Eur J Clin Nutr 2007;61(4):548-53.

11. Coleman A, Freeman P, Steel S, Shennan A. Validation of the Omron 705IT (HEM-759-E) oscillometric blood pressure monitoring device according to the British Hypertension Society protocol. Blood Press Monit 2006;11(1):27-32.

12. He J, Streiffer RH, Munter P, Krousel-Wood MA, Whelton PK. Effect of dietary fiber intake on blood pressure: a randomized, double-blind, placebo-controlled trial. J Hypertens 2004;22(1):73-80.

13. Yabul C. Konya İlinde Hipertansiyon Prevalansı Ve Farkındalık (tez). Konya: Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi; 2011.

14. Sarıışık A, Oğuz A, Uzunlulu M. Control of hypertension in Turkey-is it improving? The Kocaeli 2 study. Turk Kardiyol Dern Arş 2009;37(Suppl 6):13-6.

15. Hacihasanoglu R, Inandi T, Yildirim A, Karakurt P, Saglam R. Frequency, awareness, treatment and control of hypertension in the over 40 population of

Erzincan. Turk Silahli Kuvvetleri Koruyucu Hekim Bul 2014;13(5):357–66.

16. Sözmen K, Ergör G, Ünal B. Determinants of prevalence, awareness, treatment and control of high blood pressure. Dicle Medical Journal 2015;42(2):199-207.

17. Wyatt Sharon B, Akylbekova Ermeg L, Wofford Marion R, Coady Sean A, Walker Evelyn R, Andrew Michael E, et al. Prevalence, awareness, treatment and control of hypertension in the Jackson Heart Study. Hypertension 2008;51(3):650-6.

18. Abacı A, Oguz A, Kozan O, Toprak N, Senocak H, Deger N, et al. Treatment and control of hypertension in Turkish population: a survey on high blood pressure in primary care (the TURKSAHA study). J Hum Hypertens 2006;20(5):355-61.

19. Egan BM, Zhao Y, Axon RN. US trends in prevalence, awareness, treatment and control of hypertension, 1988-2008. JAMA 2010;303(20):2043-50.

20. Howard G, Prineas R, Moy C, Cushman M, Kellum M, Temple E, et al. Racial and geographic differences in awareness, treatment and control of hypertension: the reasons for geographic and racial differences in Stroke Study. Stroke

Page 33: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal

26

Gümüştakım RS et al. Awareness, Treatment and Control Rates of Hypertensive Patients in Ankara. Euras J Fam Med 2019;8(1): 19-26

2006;37(5):1171-8. 21. Chow CK, Teo KK,

Rangarajan S, Islam S, Gupta R, Avezum A, et al. Prevalence, awareness, treatment and control of hypertension in rural and urban communities in high-, middle-, and low-income countries. JAMA 2013;310(9):959-68.

22. Ostchega Y, Dillon CF, Hughes JP, Carroll M, Yoon S. Trends in hypertension prevalence, awareness, treatment an control in older U.S. adults: data from the National Health and Nutrition Examination Survey 1988 to 2004. J Am Geriatr Soc 2007;55(7):1056-65.

23. Xu T, Wang Y, Li W, Chen W, Zhu M, Hu B, et al. Survey of prevalence, awareness, treatment and control of hypertension among Chinese governmental and institutional employees in Beijing. Clin Cardiol 2010;33(6):E66-72.

24. Ong KL, Cheung BMY, Man YB, Lau CP, Lam KSL. Prevalence, awareness,

treatment and control of hypertension among United States adults 1999-2004. Hypertension 2007;49(1):69-75.

25. Stockwell DH, Madhavan S, Cohen H, Gibson G, Alderman MH. The determinants of hypertension awareness, treatment, and control in an insured population. Am J Public Health 1994;84(11):1768-74.

26. Oliveria SA, Chen RS, McCarthy BD, Davis CC, Hill MN. Hypertension knowledge, awareness and attitudes in a hypertensive population. J Gen Intern Med 2005;20(3):219-25.

27. Arici M, Turgan C, Altun B, Sindel S, Erbay B, Derici U, et al. Hypertension incidence in Turkey (HinT): a population-based study. J Hypertens 2010;28(2):240-4.

28. Türk Hipertansiyon ve Böbrek Hastalıkları Derneği [internet]. Tuz tüketimi ve gıda kaynakları çalışması SALTurk II [cited 5 Jan 2018]. Available from: http://www.turkhipertansiyon

.org/tuz_280512.php 29. Ke L, Ho J, Feng J, Mpofu E,

Dibley MJ, Li Y, et al. Prevalence, awareness, treatment and control of hypertension in Macau: results from a cross-sectional epidemiological study in Macau, China. Am J Hypertens 2015;28(2):159-65.

30. Abu-Saad K, Chetrit A, Eilat-Adar S, Alpert G, Atamna A, Gillon-Keren M, et al. Blood pressure level and hypertension awareness and control differ by marital status, sex, and ethnicity: a population-based study. Am J Hypertens 2014;27(12):1511-20.

31. Yang L, Xu X, Yan J, Yu W, Tang X, Wu H, et al. Analysis on associated factors of uncontrolled hypertension among elderly hypertensive patients in Southern China: a community-based, cross-sectional survey. BMC Public Health 2014;14:903. doi: 10.1186/1471-2458-14-903.

Page 34: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal

Euras J Fam Med 2019;8(1):27-35. doi:10.33880/ejfm.2019080104

27

Bir Üniversite Hastanesi Polikliniğine Başvuran Hastaların Sağlık Okuryazarlığı Düzeyleri ve Etkileyen Faktörler Burkay Yakar, Mehtap Gömleksiz, Edibe Pirinççi https://doi.org/10.33880/ejfm.2019080104

AUTHORS / YAZARLAR

Burkay Yakar (Corresponding Author)

[email protected]

Aile Hekimliği Anabilim Dalı, Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi, 23119, Elazığ, Türkiye ORCID iD: 0000-0003-2745-6561

Mehtap Gömleksiz

Aile Hekimliği Anabilim Dalı, Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi ORCID iD: 0000-0002-3423-1275

Edibe Pirinççi

Aile Hekimliği Anabilim Dalı, Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi ORCID iD: 0000-0002-1344-4562

Date of submission 19.10.2018

Date of acceptance 21.02.2019

How to cite / Atıf için: Yakar B, Gömleksiz M, Pirinççi E. Bir Üniversite Hastanesi Polikliniğine Başvuran Hastaların Sağlık Okuryazarlığı Düzeyleri ve Etkileyen Faktörler. Euras J Fam Med 2019;8(1):27-35. doi:10.33880/ejfm.2019080104

Conflict of interest: No conflict of interest was declared by the authors. Financial disclosure: No financial disclosure was declared by the authors.

ÖZ

Amaç: Sağlık okuryazarlığının arttırılmasının insanların yaşam kalitelerini arttırabileceği, sağlık hizmetlerinden daha etkin yararlanmalarını sağlayabileceği ve sağlık hizmeti maliyetlerini azaltmaya katkısı olacağı belirtilmiştir. Düşük sağlık okuryazarlığı düzeyi yetersiz sağlık bilgisine, yüksek hastalanma riskine, tedavi yöntemlerini anlama düzeyinin düşük olmasına ve sağlık hizmetleri maliyetlerinin artmasına neden olabilir. Günümüzde kronik hastalıkların ve yaşlı popülasyonun giderek çoğalması ile sağlık hizmetlerine ayrılan bütçenin ülke ekonomilerine giderek daha fazla yük bindirmesi sağlık okuryazarlığı seviyelerinin önemini arttırmıştır. Bu veriler ışığında araştırmamızda, bölgemizde sağlık okuryazarlığı seviyelerini ve etkileyen faktörleri araştırmak amaçlanmıştır.

Yöntem: Kesitsel türdeki araştırmamız bir üniversitenin aile hekimliği polikliniğine başvuran gönüllü hastalarda yapılmıştır. Araştırmamızda veri toplama aracı olarak 17 soruluk sosyodemografik anket formu ve Türkiye Sağlık Okuryazarlığı Ölçeği kullanılmıştır. Verilerin istatistiksel analizinde ki-kare testi kullanılmış ve p<0,05 değeri anlamlı kabul edilmiştir.

Bulgular: Araştırmamıza katılan 225 katılımcının %62,1’i kadındı. Sağlık okuryazarlığı ölçeğinin genel puan ortalaması 25,5±10,2 idi. Katılımcıların %50,6’sı yetersiz, %25,1’i ise sorunlu sağlık okuryazarlığı düzeyinde idi. Kadınlarda, lise altı eğitim seviyesi olanlarda, evlilerde, çocuk sahibi olanlarda ve görme problemi yaşayanlarda sağlık okuryazarlık düzeyi istatistiksel olarak anlamlı şekilde düşük saptandı.

Sonuç: Araştırmamızdan elde edilen veriler sağlık okuryazarlığı düzeylerimizin düşük olduğunu göstermiştir. Hem toplum sağlığını korumak hem de sağlık hizmetlerinde ki maddi yükü azaltmak için sağlık okuryazarlığını etkileyen risk faktörleri incelenerek sağlık okuryazarlığı seviyelerimizi arttıracak politikaların geliştirilmesi gerekliliği düşünülmüştür.

Anahtar kelimeler: sağlık okuryazarlığı, Türkiye Sağlık Okuryazarlık Ölçeği, sağlık okuryazarlık düzeyi, değerlendirme, ilaç kullanımı

Health Literacy Levels and Affecting Factors of Patients Who Applied to a University Hospital Polyclinic

ABSTRACT

Aim: It is known that increasing health literacy can increase people's quality of life, enable them to benefit from health services more effectively and contribute to reducing health care costs. Inadequate health literacy has been reported to lead to insufficient health information, high risk of ill health, low level of understanding of treatment methods and increase in health care costs. Today, increasing number of chronic diseases, increasing the elderly population and increasing the budget allocated to health services have also increased the importance of health literacy levels. In this context, it is aimed to investigate health literacy levels and factors affecting our country.

Methods: Our cross-sectional study was conducted in voluntary patients who applied to the family medicine outpatient clinic of a university. In our study, sociodemographic questionnaire form and Turkish Health Literacy Scale were used for data collection. Chi-square test was used for statistical analysis and p <0.05 was accepted as statistically significant.

Results: 225 volunteers were included in our study. 62,1% of them were women. The mean score of the health literacy scale was 25.5±10.2. 50.6% of the participants were inadequate, and 25.1% of them had problematic health literacy level. The level of health literacy was found to be significantly lower in women, who had low education level, who were married and had children and who had vision problems.

Conclusion: The data obtained from our study showed that our health literacy levels are low. We need to develop policies that increase our levels of health literacy to protect both public health and reduce the financial burden on health care by examining risk factors.

Keywords: health literacy, Turkish Health Literacy Scale, health literacy level, evaluation, drug utilization

Original Research / Orijinal Araştırma

Page 35: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal

28

Yakar B ve ark. Üniversite Polikliniğine Başvuran Hastaların Sağlık Okuryazarlığı Düzeyleri. Euras J Fam Med 2019;8(1):27-35

Giriş Günümüzde sağlık okuryazarlığının anlamına

baktığımızda pek çok tanımlama ile karşılaşmaktayız. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) sağlık okuryazarlığını, “sağlıkta iyilik halini korumak ve geliştirmek için bireylerin sağlık bilgisine erişim, bilgiyi anlama ve kullanma kabiliyetleri ile istekleri konusundaki bilişsel ve sosyal beceriler” olarak tanımlamıştır (1). Amerikan Tıp Birliği (AMA) ise sağlık okuryazarlığı kavramını, “sağlık hizmetleri çevresindeki işlevler için temel okuma ve gerekli sayısal görevleri yerine getirebilmeyi kapsayan beceri kümesi” şeklinde açıklamıştır. Bu beceriler, bireylerin reçete edilen ilaçları, randevu fişlerini ve diğer sağlıkla ilgili materyalleri okuma ve anlama kabiliyetlerini de içermektedir (2). Farklı tanımlamalara rağmen sağlık okuryazarlığı bireylerin hayatları boyunca yaşam kalitelerini iyileştirmeleri, hastalıkları önlemeleri ve sağlıklarını geliştirmeleri konusunda gereken kararları alabilmeleri ve değerlendirmede bulunabilmeleri için gereken sağlık bilgilerine erişme, bu bilgileri anlama, değerlendirme ve uygulamaları konusunda kişilerin bilgi, beceri, tutum ve motivasyonu olarak değerlendirilmiştir (3).

Tüm bu tanımlamalar neticesinde sağlık okuryazarlığının geliştirilmesi doğru bilgi ve hizmete ulaşma becerilerini, alınan hizmetleri kullanabilme yeteneğini, kişisel gelişim ve sosyal becerilerin artmasını destekleyebileceği belirtilmiştir (4).Sağlık okuryazarlığının arttırılmasının insanların yaşam kalitelerini arttırabileceği, sağlık hizmetlerinden daha etkin yararlanmalarını sağlayabileceği ve sağlık hizmeti maliyetlerini azaltmaya katkısı olacağı belirtilmiştir. Sağlık okuryazarlığının yetersiz olmasının ise yetersiz sağlık bilgisine, yüksek hastalanma riskine, tedavi yöntemlerini anlama düzeyinin düşük olmasına ve sağlık hizmetleri maliyetlerinin artmasına neden olacağı bildirilmiştir (4).

Günümüzde kronik hastalıkların ve sağlık maliyetlerinin artması sağlık okuryazarlığının önemini arttırırken, sağlık okuryazarlığına etki eden faktörlerin araştırılmasını gündeme getirmiştir. Kişilerin demografik, kültürel, psikososyal ve bireysel

özelliklerinin sağlık okuryazarlığını etkileyen faktörler olduğu bildirilmiştir. Kişisel özeliklere ek olarak genel okuryazarlık düzeyi, hastalık deneyimleri ve sağlık hizmet sisteminin özelikleri sağlık okuryazarlığına etki eden diğer faktörler olarak bildirilmiştir (5). Yurt dışında yapılan çalışmalarda genel olarak yaşlılarda, siyah ırkta, kadınlarda, evli olmayanlarda, eğitim seviyesi düşük olanlar ile gelir durumu düşük olanlarda sağlık okuryazarlığı daha düşük bulunmuştur (6-8). Ülkemizde aile sağlığı merkezlerine başvuran hastalar arasında yapılan bir araştırmada ise evlilerde, bilinen bir hastalığı olanlarda veya evde kronik hastalığı olan bireylerle yaşayanlarda ilaç kullanımın daha düzenli olduğu; erkek hastalarda, lisansüstü eğitime sahip olanlarda ve gelir seviyesi yüksek katılımcılarda sağlık okuryazarlığının daha iyi olduğu bildirilmiştir (9). Bireysel sağlık okuryazarlığın düşüklüğü hastalığın kontrol edilememesi, komplikasyonlarda artma, yaşam kalitesinde azalma, tedaviye uyumsuzluk ve verilen sağlık hizmetinden memnuniyetsizlik olarak karşımıza çıkabileceği bildirilmiştir (10). Sağlık okuryazarlığı düşük bireylerde hastaneye yatışın ve acil servisin kullanımın arttığı, aynı zamanda bu bireylerin tarama programlarına daha az katıldığı, koruyucu sağlık hizmetlerinden daha az faydalandıkları, hastalıkları hakkında daha az bilgiye sahip oldukları ve bu bireylerde ölüm riskinin yükseldiği bildirilmiştir (4,11). Tüm bu bilgiler ışığında sağlık okuryazarlığının önemli olduğu, sağlık okuryazarlığını etkileyen faktörlerin araştırılmasının gerekli olduğu kanaatine varılmıştır.

Çalışmamızda polikliniğimize başvuran hastaların sağlık okuryazarlığı seviyelerini ve sağlık okuryazarlığını etkileyen faktörleri saptamak amaçlanmıştır. Sağlık okuryazarlığını geliştirmek ve bu konuda atılacak yeni adımlara zemin hazırlamak için bu alanda yapılacak çalışmaların gerekli olduğu görüşüne varılmıştır. Yöntem

Tanımlayıcı-kesitsel tipte tasarlanan araştırmamızın evrenini Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi hastanesinin Aile Hekimliği Polikliniği’ne başvuran, çalışmaya katılmaya gönüllü ve çalışma

Page 36: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal

29

Yakar B ve ark. Üniversite Polikliniğine Başvuran Hastaların Sağlık Okuryazarlığı Düzeyleri. Euras J Fam Med 2019;8(1):27-35

kriterlerini karşılayan tüm hastalar oluşturmuştur. Araştırmaya Haziran-Ağustos 2018 tarihleri arasında aile hekimliği polikliniğimize başvuran, çalışma kriterlerine uyan tüm hastalar dahil edilmiştir. Araştırmamız Fırat üniversitesi Tıp Fakültesi Girişimsel Olmayan Araştırmalar Etik kurulunun 17.05.2018 tarih ve 13 Nolu etik kurul kararı ve hastane başhekimliğinden alınan izin sonrası başlatılmıştır.

Çalışmamızın değişkenlerini elde etmek için literatür verileri taranarak oluşturduğumuz 17 soruluk sosyodemografik anket formu kullanılmıştır.

Çalışmamızda katılımcıların sağlık okuryazarlığı seviyeleri 32 sorudan oluşan Türkiye Sağlık Okuryazarlığı Ölçeği (TSOY) ile ölçülmüştür. TSOY Avrupa Sağlık Okuryazarlığı Konsorsiyumu tarafından geliştirilen kavramsal çerçeveye dayanan (HLS-EU CONSERTIUM) 32 maddelik Öz Bildirim Ölçeği’nin Türkçe’ye çevrilmiş versiyonudur. Ölçeğin iç tutarlık (Cronbach Alfa) katsayısı 0,927 olarak belirlenmiş ve güvenilir bir test olarak ülkemizde sağlık okuryazarlığını değerlendirmede kullanılabileceğini belirtilmiştir (12). TSOY orijinal HLS-EU ölçeğinden farklı olarak, üç değil, iki temel boyut alınarak, 2X4’luk bir matris olarak yapılandırılmıştır. Buna göre, matris iki boyut (tedavi-hizmet boyutu ve hastalıklardan korunma/sağlığın geliştirilmesi boyutu) ile dört süreç (sağlıkla ilgili bilgiye ulaşma, sağlıkla ilgili bilgiyi anlama, sağlıkla ilgili bilgiyi değerlendirme, sağlıkla ilgili bilgiyi kullanma/uygulama) olmak üzere toplam sekiz bileşenden oluşmaktadır. Katılımcıların verdiği cevaba göre TSOY ölçeğinden 0 ila 50 puan arasında bir puan alır. Sıfır en düşük sağlık okuryazarlığını, elli puan ise en yüksek sağlık okuryazarlığı olarak değerlendirilir.

Çalışmamızda TSOY ölçeğinden alınan puana göre katılımcılar; • 0-25 puan: yetersiz sağlık okuryazarlığı, • >25-33 puan: sorunlu–sınırlı sağlık okuryazarlığı • >33-42 puan: yeterli sağlık okuryazarlığı • >42-50 puan: mükemmel sağlık okuryazarlığı

olarak tanımlanmıştır.

Veriler aile hekimliği polikliniğinde görevli hekim tarafından sosyodemografik anket formu ve TSOY ölçeği kullanılarak hastalar ile yüz yüze görüşme tekniği ile toplanmıştır. Gönüllü olmayanlar, psikolojik ve mental hastalığı olanlar, iletişim kurmaya engel durumu olanlar ve 18 yaşın altındaki hastalarımız çalışmamıza dahil edilmemiştir. Çalışma sonucu elde ettiğimiz veriler SPSS 22.0 programı ile hata kontrolleri, tablolar ve istatistiksel analizi yapılarak sunulmuştur. Tanımlayıcı veriler yüzdeler ve ortalama ± olarak verilmiştir. Verilerin istatistiksel değerinin analizinde Ki-kare testi (ve/veya Fisher’s exact test) kullanılmıştır. Veriler değerlendirilirken %95 güven aralığında ve p<0.05 istatistiksel olarak anlamlı kabul edilmiştir. Bulgular

Katılımcıların %62,1’i (n=146) kadın, %27,9’u (n=89) erkekti. Katılımcılarımızın yaşı 18 ila 79 yaş aralığında ve yaş ortalaması 34,4±14,7 idi. Katılımcıların %69,7’lik büyük çoğunluğu evli ve %65,1’i (n=153) ise çocuk sahibiydi (Tablo 1).

Tablo 1. Katılımcıların sosyodemografik özellikleri Özellikler Sayı (n) Yüzde (%) Cinsiyet Kadın 146 62,1 Erkek 89 27,9 Eğitim Durumu Okuma-yazma bilmeyen 25 10,6 İlköğretim 66 28,1 Lise 58 24,7 Yüksekokul 86 36,6 Medeni durum Evli 164 69,7 Bekar 61 26,0 Boşanmış-dul 10 4,3 Çocuk sahibi olma durumu Çocuğu olmayan 82 34,9 1 çocuklu 30 12,8 2 çocuklu 55 23,4 3 çocuklu 41 17,4 4 ve üzeri çocuklu 27 11,5 Gelir durumu Düşük 49 20,9 Orta 173 73,6 Yüksek 13 5,5 En uzun yaşadığınız yer Köy-kasaba 29 12,3 İlçe 35 14,9 İl merkezi 171 72,8

Page 37: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal

30

Yakar B ve ark. Üniversite Polikliniğine Başvuran Hastaların Sağlık Okuryazarlığı Düzeyleri. Euras J Fam Med 2019;8(1):27-35

Katılımcıların %36,2’sinin (n=85) kronik hastalığı mevcuttu. Katılımcıların %14,5’i görme sorunu, %4,3’ü ise işitme problemi olduğunu bildirmiştir. Katılımcıların yaklaşık yarısı ailede kronik hastalık nedeni ile ilaç kullanan birey olduğunu beyan etmiştir (Tablo 2).

Tablo 2. Katılımcıların sağlık durumları beyanı Özellikler Sayı (n) Yüzde (%) Kronik hastalık mevcutiyeti Kronik hastalığı olan 85 36,2 Kronik hastalığı olmayan 150 63,8 Mevcut kronik hastalık sayısı Bir kronik hastalığı olan 51 60,0 İki kronik hastalığı olan 19 22,4 Üç ve üzeri kronik hastalığı olan 15 17,6 Okumaya engel görme sorunu Görme sorunu var 34 14,5 Görme sorunu yok 201 85,5 İşitme sorunu İşitme sorunu var 10 4,3 İşitme sorunu yok 225 95,7 Ailede düzenli ilaç kullanan birey varlığı İlaç kullanan birey var 112 47,7 İlaç kullanan birey yok 123 52,3

Katılımcıların genel sağlık durumlarını

değerlendirmeleri ve sağlıkla ilgili bilgiye ulaşmada ilk tercih seçimini sorguladığımızda %34 ile en sık bilgi kaynağının sağlık çalışanları olduğu görüldü. Hastalarımıza hekimin ilaçları tarif ettikten sonra ek bir kullanım tarifine ihtiyaç duyup duymadıklarını sorduğumuzda ise %46,4’ü başka birinin daha tarifine

ihtiyaç duyuyordu (Tablo 3).

Tablo 3. Katılımcıların sağlık durum algısı ve bilgi kaynakları Özellikler Sayı (n) Yüzde (%) Genel sağlık durumunu değerlendirme Mükemmel 6 2,6 Oldukça iyi 36 15,3 İyi 88 37,4 Fena değil 86 36,6 Kötü 19 8,1 Sağlıkla ilgili bilgiye ulaşma kanalı Gazete 5 2,1 Magazin 4 1,7 İnternet 72 30,6 Radyo ve televizyon 46 19,6 Kitaplar ve broşürler 1 0,4 Aile üyeleri, arkadaşlar vs 27 11,5 Doktor, hemşire vb sağlık çalışanları

80 34,0

İlaç tarifine ihtiyaç duyuyor musunuz? Hayır 126 53,6 Evet 109 46,4

Katılımcıların sağlık okuryazarlık ölçeğinden aldıkları puan ortalaması 25,5±10,2 idi. TSOY ölçeğinden alınan puanlar en düşük 2, en yüksek ise 49,5 puan aralığında bir dağılım gösterdi. TSOY ölçek alt gruplarının puan incelemesinde tedavi ve hizmet alt grubundan katılımcıların aldığı ortalama puan 26,7±10,4 iken, hastalıklardan korunma-sağlığın geliştirilmesi alt grubundan alınan ortalama puan ise 24,1±11,1 idi. Katılımcıların TSOY ölçeğinden aldıkları puana göre sağlık okuryazarlığı seviyesi dört gruba ayrılmıştır (Tablo 4).

Tablo 4. TSOY ölçeğinden alınan puan dağılımları

Ölçek Alt Boyutları Sağlık okuryazarlığı sıklığı Yetersiz n %

Sorunlu n %

Yeterli n %

Mükemmel n %

Genel sağlık okuryazarlık düzeyi 119 50,6 59 25,1 45 19,1 12 5,1 Tedavi ve hizmet alt grup 106 45,1 59 25,1 54 23,0 16 6,8 Bilgiye ulaşma 101 43,0 40 17,0 67 28,5 27 11,5 Bilgiyi anlama 103 43,9 37 15,7 76 32,3 19 8,1 Bilgiyi değerlendirme 142 60,2 30 12,8 57 24,4 6 2,6 Bilgiyi kullanma/uygulama 94 40,0 38 16,2 75 31,9 28 11,9 Hastalıklardan korunma /sağlığın geliştirilmesi 130 55,3 50 21,3 44 18,7 11 4,7 Bilgiye ulaşma 122 52,0 28 11,9 68 28,9 17 7,2 Bilgiyi anlama 107 45,5 30 12,8 78 33,2 20 8,5 Bilgiyi değerlendirme 155 65,9 18 7,7 51 21,7 11 4,7 Bilgiyi kullanma/uygulama 148 62,9 23 9,8 49 20,9 15 6,4 Sağlıkla ilgili bilgiye ulaşma 114 48,5 43 18,3 57 24,3 21 8,9 Sağlıkla ilgili bilgiyi anlama 94 39,9 58 24,7 65 27,7 18 7,7 Sağlıkla ilgili bilgiyi değerlendirme 147 62,6 40 17,0 41 17,4 7 3,0 Sağlıkla ilgili bilgiyi kullanma/uygulama 115 48,9 58 24,7 46 19,6 16 6,8

Page 38: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal

31

Yakar B ve ark. Üniversite Polikliniğine Başvuran Hastaların Sağlık Okuryazarlığı Düzeyleri. Euras J Fam Med 2019;8(1):27-35

Tablo 5. Katılımcıların bazı özelliklerinin SOY durumu ile ilişkisi

Özellikler Yetersiz SOY Sayı Yüzde

Sorunlu SOY Sayı Yüzde

Yeterli SOY Sayı Yüzde

Mükemmel SOY Sayı Yüzde

Toplam Sayı Yüzde

Cinsiyet Kadın 83 56,8 34 23,3 21 14,4 8 5,5 146 100 Erkek 36 40,4 25 28,1 24 27 4 4,5 89 100

x2= 8,122 p=0,04 Yaş grupları ≤35 yaş 52 45,2 33 28,7 22 19,1 8 7,0 115 100 ≥36 yaş 67 55,8 26 21,7 23 19,2 4 3,3 120 100

x2=3,972 p=0,26 Eğitim Durumu Lise altı 70 76,9 14 15,4 6 6,6 1 1,1 91 100 Lise ve yüksekokul 49 34,0 45 31,3 39 27,1 11 7,6 144 100

x2=42,749 p=0,001 Medeni Durum Evli 96 58,5 39 23,8 25 15,2 4 2,4 164 100 Bekar 23 32,4 20 28,2 20 28,2 8 11,8 71 100

x2=18,953 p=0,001 Gelir durumunu algılama Yetersiz 33 67,3 8 16,3 7 14,3 1 2,0 49 100 Yeterli 86 46,2 51 27,4 38 20,4 11 5,9 186 100

x2= 7,218 p=0,06 Çocuk sahibi olma durumu Çocuğu yok 28 34,1 27 32,9 19 23,2 8 9,8 82 100 Çocuğu var 91 59,5 32 20,9 26 17,0 4 2,6 153 100

x2=16,229 p=0,001 En uzun yaşadığınız yer Kırsal 39 60,9 14 21,9 11 17,2 0 0 64 100 Kentsel 80 50,6 45 26,3 34 19,9 12 7,0 171 100

x2=6,876 p=0,07 Mevcut kronik hastalığı olma durumu Var 49 57,6 18 21,2 16 18,8 2 4,3 85 100 Yok 70 46,7 41 27,3 29 19,3 10 6,7 150 100

x2=4,095 p=0,2 Okumaya engel görme sorunu Var 29 85,3 3 8,8 2 5,9 0 0,0 34 100 Yok 90 44,8 56 27,9 43 21,4 12 6,0 201 100

x2=19,309 p=0,001 İlaçları doğru kullanabilmek için tarife ihtiyaç duyma Evet 73 67,0 22 20,2 12 11,0 2 1,8 109 100 Hayır 46 36,5 37 29,4 33 26,2 10 7,9 126 100

x2=23,969 p=0,001 Hekime danışmadan ilaç kullanır mısınız?

Hayır 79 44,6 46 26,0 40 22,6 12 6,8 177 100 Evet 40 69,0 13 22,4 5 8,6 0 0,0 58 100

x2=13,720 p=0,003 Kullandığınız bir ilacı başkasına önerir misiniz?

Hayır 67 41,1 47 28,8 39 23,9 10 6,1 163 100 Evet 52 72,2 12 16,7 6 8,3 2 2,8 72 100

x2=19,938 p=0,001 *Satır toplamları ve yüzdeleri verilmiştir.

Katılımcıların özeliklerinin sağlık okuryazarlığı

düzeyine etkisini incelediğimizde; kadınlarda, eğitim seviyesi düşük olanlarda, evlilerde, çocuk sahibi olanlarda ve görme problemi olanlarda istatistiksel

olarak anlamlı şekilde sağlık okuryazarlığı düzeyi düşüktü. Sağlık okuryazarlık seviyesi azaldıkça kişilerin ilaçlarını doğru kullanabilmeleri için hekim dışında başka birilerinin yardımına ihtiyaç duydukları

Page 39: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal

32

Yakar B ve ark. Üniversite Polikliniğine Başvuran Hastaların Sağlık Okuryazarlığı Düzeyleri. Euras J Fam Med 2019;8(1):27-35

görüldü. Hekime danışmadan ilaç kullanma ve kendi kullandıkları ilaçları aynı şikayetlere sahip kişilerin kullanımı için önerme durumlarının da yine istatistiksel olarak sağlık okuryazarlığı seviyesi azaldıkça arttığı görüldü. Katılımcıların bazı özelliklerinin sağlık okuryazarlığı seviyesi ile olan ilişkisi Tablo 5’de ayrıntılı olarak sunulmuştur. Tartışma

Araştırmamızın temel amacı olan sağlık okuryazarlığı (SOY) düzeyini incelediğimizde katılımcıların TSOY anket puan ortalamasının 25,5 ve %75,7 oranında ise yetersiz ve sorunlu sağlık okuryazarlığı seviyelerinde olduğu görüldü. Ülkemizde sağlık okuryazarlığı araştırmalarına baktığımızda Okyay ve ark. (12) genel SOY puan ortalamasını 29 puan, Tanrıöver ve ark. (13) ise 30,4 puan olarak bildirmişlerdir. Araştırmamızdan elde edilen sağlık okuryazarlığı indeks puanı ülkemizde daha önce yapılan araştırmalara nazaran düşük olmakla birlikte literatürü destekler niteliktedir. Literatür verilerinde ABD’de %36 yetersiz, %22 sorunlu sağlık okuryazarlığı saptanmışken, Avrupa ülkelerinin ortalamalarına baktığımızda ise %12,4 yetersiz, %35,2 sorunlu sağlık okuryazarlığı oranları bildirilmiştir. Bizim araştırmamızdan elde ettiğimiz %50,6 yetersiz, %25,1’lik sorunlu sağlık okuryazarlığı düzeyleri ABD ve Avrupa verileri ile kıyaslandığında sağlık okuryazarlığı düzeylerimizin düşük olduğunu göstermektedir (14). Avrupa verilerini detaylı incelediğimizde Hollanda gibi gelişmiş ülkelerde düşük sağlık okuryazarlığı %29’larda bildirilmiş iken Bulgaristan gibi gelişmekte olan ülkelerde %62 oranında düşük sağlık okuryazarlığı tespit edilmiştir (14). Literatür verilerine göre ülkelerin gelişmişlik düzeylerinin de sağlık okuryazarlığı seviyesini etkilediği, bundan dolayı gelişmekte olan ülkeler kategorisinde olan ülkemizin sağlık okuryazarlığı verilerinin gelişmiş ülkelere nazaran daha düşük olduğu görülmüştür.

Elde ettiğimiz verilere göre kadın cinsiyet, lise altı eğitim düzeyi, evlilik, çocuk sahibi olma durumu ve görme sorununun istatistiksel olarak anlamlı şekilde sağlık okuryazarlık düzeylerini olumsuz yönde etkilediği görülmüştür. Avrupa’da yapılan araştırmada

kadınlarda sağlık okuryazarlık düzeyi yüksek saptanırken ülkemiz verilerinde kadınlarda SOY puanının daha düşük olduğunu bildirilmiştir (13,15). Pınar ve ark. (12) ise yaptıkları araştırmada kadın ile erkek arasında SOY düzeyleri bakımından anlamlı bir ilişkiye rastlamamışlardır. Ülkemizde yapılan araştırmalarda kadınların okullaşma süresi 6,7 yıl iken erkeklerde bu sürenin 8,5 yıl olduğu bildirilmiştir. Erkeklerdeki eğitim süresinin kadınlardan yüksek olması ve eğitim düzeyinin sağlık okuryazarlığı üzerine pozitif etkisinin bilinmesi erkeklerin sağlık okuryazarlık düzeylerinin daha yüksek bulmamızın sebebi olabilir (13). Yine çalışmamızda eğitim seviyesi ile SOY düzeyinin anlamlı ilişkisine baktığımızda hem Avrupa hem de ülkemizde yapılan araştırmalarda eğitim seviyesi düştükçe sağlık okuryazarlığı seviyesinin azaldığı yönündeki bulgularımızı desteklemiştir (12-14). Araştırmamızda kadın katılımcıların sayısının fazla olması ve ülkemizde kadınların okullaşma oranının düşük olması, katılımcılarımızın okuma yazma bilmeme oranının %10,6 gibi yüksek oranda olması, araştırmamızda genel sağlık okuryazarlığı puanının literatür verilerine göre daha düşük bulunmasına sebep olduğunu düşündürmüştür. Araştırmamızda dikkat çeken bir diğer bulgu ise evlilerde bekar katılımcılara nazaran sağlık okuryazarlığı düzeyinin daha düşük olduğu idi. Literatür verilerine baktığımızda medeni durumun istatistiksel olarak sağlık okuryazarlığı seviyesi ile ilişkili olmadığı görüldü. Araştırmamızda bekarlarda sağlık okuryazarlığı düzeyini yüksek saptamamız bekarların daha genç yaşta olması ve eğitim düzeylerinin daha yüksek olması ile ilişkili olabileceğini düşündürmüştür. Yine çocuğu olmayanlarda sağlık okuryazarlığı seviyesinin anlamlı şekilde çocuklu bireylerden fazla saptanması literatür verileri ile desteklenememiştir. Literatür verilerinde çocuk sahibi olma ve sağlık okuryazarlığına ilişkin veriye rastlanmamıştır. Araştırmamızdan elde ettiğimiz çocuk sahibi olmayanlarda ki sağlık okuryazarlığı düzeyinin yüksekliği bekar bireylerin sağlık okuryazarlığı seviyesinin yüksekliği ile uyumlu ve yaş, eğitim düzeyi gibi parametrelerin burada da etkili olabileceğini düşündürmüştür. Araştırmamız

Page 40: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal

33

Yakar B ve ark. Üniversite Polikliniğine Başvuran Hastaların Sağlık Okuryazarlığı Düzeyleri. Euras J Fam Med 2019;8(1):27-35

medeni durum ve çocuk sahibi olma durumunun sağlık okuryazarlığı düzeyi üzerindeki etkisini ortaya koymada kısıtlı olabilir. İleride yapılacak çalışmalarda medeni durum ve çocuk sahibi olma durumunun sağlık okuryazarlığı seviyelerine etkisinin araştırılması gerektiği kanaatine varılmıştır. Araştırmamızda görme sorunu olan bireylerin sağlık okuryazarlığı seviyesinin düşük olduğu saptanmıştır. Avrupa verilerine göre genel sağlık durumları düşük olanların ve uzun süreli sağlık problemleri yaşayan bireylerin sağlık okuryazarlık seviyelerinin düşük olduğu bildirilmiştir (14). Görme bozukluğunun genel okuma yazma durumunu etkilemesi, kişilerin sağlıkla ilgili bilgiye ulaşmasını zorlaştıracağından, beklenen bir bulgu olarak literatür verileri ile uyumlu şekilde görme sorunu olan bireylerin sağlık okuryazarlık düzeyleri düşük saptanmıştır.

Avrupa’da yapılan araştırma ve ülkemizde yapılan bazı çalışmalardan elde edilen veriler gelir düzeyi düşük olan bireylerde sağlık okuryazarlık düzeyinin daha düşük olduğu göstermiştir (14,15). Yaptığımız araştırmada istatistiksel olarak anlamlı olmasa da gelir durumunu yetersiz beyan edenlerin sağlık okuryazarlık seviyeleri literatür ile uyumlu olarak daha düşük saptanmıştır. Düşük sağlık okuryazarlığının sağlık harcamalarını ve acil sağlık hizmetlerine başvuruları arttırdığı yönündeki araştırmalar düşünüldüğünde, gelir durumu kötü olanların ekstra bir sağlık masrafı altına girdikleri, bu da kişiler üzerinde hem ekonomik hem de sağlık açısından daha fazla olumsuzluklara yol açabileceğini göstermiştir.

Araştırmamızda kronik hastalığı olanların sağlık okuryazarlığı düzeyinin istatistiksel olarak anlamlı olmamakla birlikte daha düşük olduğu görülmüştür. Avrupa verilerinde kronik hastalıkların düşük SOY ile ilişkili olduğu bildirilmiştir (16). Kronik hastalığı olan bireylerde SOY puanı düşük saptanmıştır ve literatür verileri ile uyumlu olduğu görülmüştür. Sağlık hizmetlerinden daha fazla faydalanması gereken grup olan kronik hastalık sahibi bireylerin SOY düzeylerinin yetersiz olması sağlık sisteminden yeterince faydalanamamalarına sebep olabilir. Yetersiz SOY düzeylerinin kronik hastalık

eğitimlerini zorlaştırdığı yönündeki araştırmaları da dikkate alacak olursak kronik hastalığı olan bireylerde sağlık okuryazarlığı düzeylerini arttırmanın önemli olduğu düşünülmüştür (17).

Katılımcıların sağlık ile ilgili bilgiye ulaşmada kullandıkları ilk tercih yolunun en sık sağlık çalışanları olduğu görülmüştür. Tanrıöver ve ark. (13) yaptıkları çalışmada katılımcıların %57,7’sinin hekimden, %19,9’unun internetten ve %10,9’unun ise televizyon aracılığı ile sağlık bilgisine ulaştığını bildirmişlerdir. Bizim çalışmamızda dikkat çeken nokta sağlık çalışanlarının %34 oranında yine ilk tercih bilgi kaynağı olmasına rağmen internetten bilgi erişiminin %30,6 oranında ikinci sırada ve televizyon aracılığı ile bilgiye ulaşanların oranın %19,6’lara yükselmesidir. Eski yapılan araştırmanın verileri ile kıyasladığımızda internet ve televizyonun sağlık ile ilgili bilgiye ulaşmadaki oranın giderek arttığı görülmüştür. Bu iletişim araçlarının payı düşünüldüğünde toplumun doğru ve etkili şekilde sağlık okuryazarlığı seviyelerini arttırmada televizyon ve internetten ulaşılan bilgilerin güvenirliği ve denetiminin önümüzdeki yıllarda yeni araştırmalarla değerlen-dirilmesinin uygun olabileceği görüşüne varılmıştır.

Yapılan araştırmalar düşük sağlık okur-yazarlığının sağlık eğitimlerini anlamada güçlüğe, kronik hastalık yönetiminin etkin yapılamamasına, ilaç uygulama hatalarına, hastanede yatış hızında artmaya ve dolayısıyla sağlık giderlerinde artışa sebep olduğunu ortaya konmuştur (3,18,19). Araştırma-mızda bu bağlamda hastalara hekimin önerisi dışında ilaç kullanıp kullanmadığı ve kendisine iyi gelen bir ilacı başkasına önerip önermediğini sorgulanmıştır. Hekime danışmadan ilaç kullananların %69 gibi büyük kısmı ve kendi kullandığı ilacı başka birine tavsiye edenlerin %72,2’si yetersiz SOY seviyelerine sahip idi. Elde ettiğimiz veriler düşük sağlık okuryazarlığı seviyelerinin yanlış ve uygunsuz ilaç kullanımına sebep olabileceğini düşündürmüştür. Ülkemizdeki sağlık okuryazarlık seviyelerinin gelişmiş ülkelere nazaran düşük olduğunu hesaba katarsak uygunsuz ve yanlış ilaç kullanımının ülkemiz için daha fazla risk teşkil ettiği ve daha fazla ekonomik yük getirebileceği görülmüştür. İleride yapılacak

Page 41: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal

34

Yakar B ve ark. Üniversite Polikliniğine Başvuran Hastaların Sağlık Okuryazarlığı Düzeyleri. Euras J Fam Med 2019;8(1):27-35

çalışmalarda sağlık okuryazarlığının ülke ekonomisine getireceği yüklerin de araştırılmasının literatüre daha fazla katkı yapabileceği kanaatine varılmıştır. Sonuç

Araştırmamızdan elde edilen veriler katılımcıların yarısından fazlasının yetersiz sağlık okuryazarlığı seviyesine sahip olduğunu göstermiştir. Elde edilen verilere göre kadın cinsiyet, lise altı eğitim düzeyi, evli olma durumu, çocuk sahibi olma ve görme probleminin yetersiz ve sorunlu sağlık okuryazarlığı açısından istatistiksel olarak anlamlı risk faktörleri olduğu görülmüştür. İstatistiksel olarak anlamlı

olmamakla birlikte yaşlılarda, gelir durumu düşük olanlarda ve kronik hastalığı olan katılımcılarda sağlık okuryazarlığı düzeyleri düşük bulunmuştur. Yetersiz ve sorunlu sağlık okuryazarlığı seviyelerinin ilaç yanlış kullanımı açısından risk oluşturduğu saptanmıştır. Ülkemizde sağlık okuryazarlığı seviyelerini arttırmak için toplum kültürünün, sağlık sisteminin ve eğitim sisteminin geliştirilmesinin yanında, ülkemizde yapılan araştırmalardan elde edilen risk faktörlerinin de değerlendirilerek yeni stratejilerin geliştirilmesi gerektiği düşünülmüştür.

Kaynaklar 1. Ishikawa H, Yano E. Patient

health literacy and participation in the health-care process. Health Expect 2008;11(2):113-22.

2. Nutbeam D. Health promotion glossary. Health Promot 1986;1(1):113-27.

3. Health literacy: report of the council on scientific affairs. Ad Hoc Committee on Health Literacy for the Council on Scientific Affairs, American Medical Association. JAMA 1999;281(6):552-7.

4. Sørensen K, Van den Broucke S, Fullam J, Doyle G, Pelikan J, Slonsk, et al. Health literacy and public health: a systematic review and integration of definitions and models. BMC Public Health 2012;12(80):1-13.

5. Ölmez EH, Barkan OB. Sağlık okuryazarlık düzeylerinin belirlenmesi ve hasta hekim ilişkisinin değerlendirilmesi. BJSS 2015;4(8):121-7.

6. Paasche-Orlow MK, Parker

RM, Gazmararian JA, Nielsen-Bohlman LT, Rudd RR. The prevalence of limited health literacy. Journal of General Internal Medicine 2005;20(2):175-84.

7. Cho YI, Lee SYD, Arozullah AM, Crittenden KS. Effects of health literacy on health status and health service utilization amongst the elderly. Social Science & Medicine 2008;66(8):1809-16.

8. Morris NS, MacLean CD, Littenberg B. Change in health literacy over 2 years in older adults with diabetes. The Diabetes Educator 2013;39(5):638-46.

9. Öztürk Z, Atilla AE, Koç E. Aile sağlığı merkezlerine başvuran hastaların demografik özellikleri ve sağlık okur yazarlıkları arasındaki ilişkinin belirlenmesi. Türkiye Sosyal Araştırmalar Dergisi 2015;2(2):263-84.

10. Sayah FA, Williams B. An

integrated model of health literacy using diabetes as an exemplar. Canadian Journal of Diabetes 2012;36(1):27-31.

11. Australian Commission on Safety and Quality in Health Care. Consumers, the health system and health literacy: taking action to improve safety and quality. Consultation Paper Sydney 2013:14-16.

12. TC Sağlık Bakanlığı [internet]. Türkiye sağlık okuryazarlığı ölçekleri güvenilirlik ve geçerlilik çalışması [cited 2018 Aug 15]. Available from: https://sbu.saglik.gov.tr/Ekutuphane/Yayin/530

13. Durusu Tanrıöver M, Yıldırım HH, Demiray Ready FN, Çakır B, Akalın HE. Türkiye sağlık okuryazarlığı araştırması. Ankara: Altan Özyurt Matbaacılık, 2014:37-52.

14. Yılmaz M, Tiraki Z. Sağlık okuryazarlığı nedir? Nasıl

Page 42: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal

35

Yakar B ve ark. Üniversite Polikliniğine Başvuran Hastaların Sağlık Okuryazarlığı Düzeyleri. Euras J Fam Med 2019;8(1):27-35

ölçülür? Dokuz Eylül Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi Elektronik Dergisi 2016;9(4):142-7.

15. Özdemir H, Alper Z, Uncu Y, Bilgen N. Health literacy among adults: a study from Turkey. Health Education Research 2010;25(3):464-77.

16. Parker RM, Baker DW, Williams MV, Nurss JR. The test of functional health literacy in adults: a new instrument for measuring

patients literacy skills. Journal of General Internal Medicine 1995;10(10):537-41.

17. Williams MV, Baker DW, Parker RM, Nurss JR. Relationship of functional health literacy to patients’ knowledge of their chronic disease. A study of patients with hypertension and diabetes. Arch Intern Med 1995;158(2):166-72.

18. Berkman ND, Sheridan SL,

Donahue KE, Halpern DJ, Crotty K. Low health literacy and health outcomes: an updated systematic review. Ann Intern Med 2011;155(2):97-107.

19. Eicher K, Wieser S, Bruegger U. The costs of limited health literacy: a systematic review. International Journal of Public Health 2009;54(5):313-24.

Page 43: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal

Euras J Fam Med 2019;8(1):36-44. doi:10.33880/ejfm.2019080105

36

Kadın Sağlık Çalışanlarının Toplumsal Cinsiyet Rolleri ile Kadınların Çalışmasına Yönelik Tutumlarının Değerlendirilmesi Hacer Alan Dikmen, Kamile Marakoğlu, Kadriye Mertcan https://doi.org/10.33880/ejfm.2019080105

AUTHORS / YAZARLAR

Hacer Alan Dikmen (Corresponding Author)

[email protected]

Selçuk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi, Ebelik Bölümü, Konya ORCID iD: 0000-0001-9617-4897

Kamile Marakoğlu

Aile Hekimliği Anabilim Dalı, Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi ORCID iD: 0000-0001-6510-8010

Kadriye Mertcan

Aile Hekimliği Anabilim Dalı, Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi ORCID iD: 0000-0002-4325-5041

Date of submission 29.05.2018

Date of acceptance 21.02.2019

How to cite / Atıf için: Alan Dikmen H, Marakoğlu K, Mertcan K. Kadın Sağlık Çalışanlarının Toplumsal Cinsiyet Rolleri ile Kadınların Çalışmasına Yönelik Tutumlarının Değerlendirilmesi. Euras J Fam Med 2019;8(1):36-44. doi:10.33880/ejfm.2019080105

Conflict of interest: No conflict of interest was declared by the authors. Financial disclosure: No financial disclosure was declared by the authors.

ÖZ

Amaç: Çalışmamızın amacı sağlık alanında çalışan kadın akademik personelin ve hemşirelerin toplumsal cinsiyet rolleri ile kadınların çalışmasına yönelik tutumlarının değerlendirilmesidir.

Yöntem: Tanımlayıcı türde olan çalışmamız, Selçuk Üniversitesi Tıp ve Sağlık Bilimleri Fakültesi kadın akademik personel ve hemşireler olmak üzere, 351 kadın ile gerçekleştirilmiştir. Veriler, veri toplama formu, Kadının Çalışmasına Karşı Tutum Ölçeği ve Toplumsal Cinsiyet Rolleri Tutum Ölçeği aracılığı ile Eylül 2017-Mart 2018 tarihleri arasında toplanmıştır. Çalışma öncesi Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden etik izin alınmıştır.

Bulgular: Çalışmaya katılanların yaş ortalaması 29,97±7,52, görev yılı ortalaması 4,60±7,49, %59,8’i (210 kişi) hemşire, %40,2’si (141 kişi) akademisyendir. Çalışmaya katılanların %72,6’sı çalışma yaşamında güçlüklerle karşılaştığını, %61,8’i çalışma yaşamının özel hayatını olumsuz etkilediğini belirtmiştir. Çalışmamızda Toplumsal Cinsiyet Rolleri Tutum Ölçeği puan ortalaması 137,14±27,19 (min-max: 38-190), Kadının Çalışmasına Karşı Tutum Ölçeği puan ortalaması 53,42±8,62 (min-max: 15-75)’dir. Hemşirelerin, Toplumsal Cinsiyet Rolleri Tutum Ölçeği puan ortalaması akademisyenlere göre anlamlı derecede yüksek (p<0,05), Kadının Çalışmasına Karşı Tutum Ölçeği puan ortalaması ise anlamlı derecede düşük bulunmuştur (p<0,05). Toplumsal cinsiyet rolleri tutumu ile kadının çalışmasına karşı tutum arasında anlamlı (p<0,001), zayıf (rs=-0,208) negatif bir korelasyon saptanmıştır.

Sonuç: Çalışmamızda, hemşire ve akademisyenlerin orta düzeyde toplumsal cinsiyet rollerine ilişkin “eşitlikçi tutum” ve kadının çalışmasına yönelik “olumlu tutuma” sahip oldukları belirlenmiştir.

Anahtar kelimeler: hemşireler, kadınlar, sağlık çalışanları, cinsiyet, tutum

Evaluation of Attitudes Towards Gender Roles and Women's Working of Woman Health Professionals

ABSTRACT

Aim: The objective of this study is to evaluate the women health profession gender roles and attitudes towards women's work.

Methods: This descriptive study was carried out with 351 female employees, including female academicians and nurses at the Medicine and Health Sciences Faculties of Selçuk University. The data were collected by using a data collection form for female academic staff and nurses, The Attitudes Towards Woman’s Working Scale and The Gender Role Attitudes Scale between September 2017 and March 2018. The ethical approval was obtained from the Faculty of Medicine of Selcuk University for this study.

Results: The mean age of the participants was 29,97±7,52; the mean working time was 4,60±7,49; 59,8% of them (210 participants) were nurses; 40,2% of them (141 participants) were academicians. 72,6% of the participants had difficulties in their working life, 61,8% of them stated that their working life had a negative effect on their private life. In our study, the mean of Gender Roles Attitudes score was 137,14±27,19 (min-max: 38-190) and the mean of Attitudes Towards Woman’s Working Scale score was 53,42±8,62 (min-max: 15-75). The mean of Gender Roles Attitudes score of the nurses was statistically significantly higher than the mean of Gender Roles Attitudes score of the academicians (p<0,05). The mean of Attitudes Towards Woman’s Working score of the nurses was statistically significantly lower than the mean of Attitudes Towards Woman’s Working score of the academicians (p<0,05). It was found that there was a significant (p<0,001) and weak (rs= -0,208), negative correlation between The Gender Roles Attitudes and The Attitudes Towards Woman’s Working scores.

Conclusion: In this study, it was determined that the nurses and academicians had "positive attitudes" towards moderate gender roles and working of women.

Keywords: nurses, women, medical staff, gender, attitude

Original Research / Orijinal Araştırma

Page 44: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal

37

Alan Dikmen H ve ark. Toplumsal Cinsiyet Rolleri ile Kadınların Çalışmasına Yönelik Tutum Değerlendirilmesi. Euras J Fam Med 2019;8(1):36-44

Giriş İnsan, kadın veya erkek cinsiyeti ile doğar, ancak

yetiştirilirken toplumun cinsiyetlerine özgü belirlediği roller çerçevesinde kız veya erkek çocuk olmayı öğrenerek büyür (1). Kültürel değerler, aile, akranlar, kitle iletişim araçları ve alınan eğitimin etkisiyle, kız ve erkek çocuklar cinsiyetlerine uygun roller kazanmakta ve toplumsal cinsiyet kimliği şekillenmektedir (2). Toplumsal cinsiyet kalıpları içerisinde kadınlardan, erkeklere yardımcı olmaları, bulundukları durumdan hoşnut olmaları, otorite figürlerine karşı gelmemeleri ve uyumlu davranmaları istenir (3). Sonuç olarak kendine güvensiz, pasif, kararsız, başkaları tarafından verilen kararlara uyan ve duygularını gizleyen, çatışmadan kaçınan geleneksel kadın imajı gelişir (4-6). Böylece toplumun kadına biçtiği rol ve beklentiler, eğitim, evlilik ve çalışma yaşamı gibi kadınların hayatını etkileyecek konularda, karar verme ve kararlarını uygulamalarını büyük ölçüde engellemektedir (7-9).

Kadınlar, toplumsal yaşama katılım sağlayan tüm alanlarda (eğitim, sağlık, siyasal alan gibi) olduğu gibi çalışma yaşamında da toplumsal cinsiyet veya ayrımcılık temelli çeşitli engellerle karşılaşmaktadır (10). Kadının temel ve birincil sorumluluklarının annelik ve çocuk bakımı olarak görüldüğü ataerkil yapıya sahip ülkemizde, kadınlar iş ve aile yaşamının dengelenmesi sorunu ile karşı karşıya kalmaktadırlar (2,11,12). Kadınların yaşadıkları iş ve aile yaşamının dengelenmesine ilişkin sorunların yoğunluğunun toplumsal cinsiyet bakış açısı ile ortaya konulması önemlidir.

Çalışma yaşamı içerisinde sağlık alanı, tarihsel olarak kadınların çoğunlukta olduğu bir sektör olmasının yanı sıra, günümüzde de kadınların yoğun olarak istihdam edildikleri bir alandır (profesyonel meslek mensuplarının %48’i kadınlardır). Bu alanda istihdam edilen kadınlar, genel olarak çalışma yaşamında istihdam edilen toplam kadınların %25,4’ünü oluşturmaktadır (13). Kadınların en yoğun yer aldığı alanlardan biri olan sağlık alanındaki kadınların toplumsal cinsiyet rolleri ve kadının çalışmasına karşı tutumları önemlidir. Çünkü, toplumsal cinsiyet rol kalıpları içerisinde kadın ev içi

özel alanda çalışıp, kamusal alandan dışlanan bir birey konumundadır. Erkekten gelir getiren bir işte çalışması ve ailenin ekonomik geçimini sağlaması beklenir. Bu sayede kadınlar, erkeğe ekonomik olarak bağımlı olmayı öğrenerek yetişir. Görüldüğü gibi, toplumsal cinsiyet eşitsizliği sadece güç kullanılarak değil, kadınların onayıyla da gerçekleşir (7,9,14). Bu nedenle, kadın cinsiyetinin yoğun olarak yer aldığı çalışma alanlarından biri olan sağlık alanında çalışan tüm kadınların ve bu kadınları yetiştirip topluma sunan kadın akademisyenlerin toplumsal cinsiyet rolleri ve kadının çalışma yaşamına yönelik tutumları önem taşımaktadır. Yükseköğretimde kazandırılmaya çalışılan adalet, dayanışma/paylaşma, katılımcılık gibi değerler toplumsal cinsiyet eşitliğine de hizmet eden değerlerdir. İş yaşamında toplumsal cinsiyet eşitliğine hizmet eden değerlerin nasıl ve ne kadar gerçekleştiği, toplumda kadın haklarını ve kadın-erkek eşitliğini en fazla gözetmesi gereken akademisyen kadınların bu konudaki görüşleri ve karşılaştıkları sorunlar, toplumda kadın haklarının durumuna açıklık getirmesi yönünden önemli olacaktır (11).

Türkiye’de yapılan çalışmalar incelendiğinde sağlık alanında hizmet veren kadınların toplumsal cinsiyete yönelik tutumları ile kadının çalışmasına yönelik tutumlarını araştıran oldukça sınırlı sayıda çalışma vardır. Çalışmamız bu yönüyle önemli bir toplumsal konuya giriş yaparken, kadınların toplumsal rolünün daha yukarılara çekilebilmesi açısından da önemlidir. Çalışmamızın amacı, sağlık alanında çalışan kadın akademik personelin ve kadın sağlık çalışanlarının toplumsal cinsiyet rolleri ile kadınların çalışmasına yönelik tutumlarının değerlendirilmesidir. Yöntem

Tanımlayıcı türde olan çalışmamız, Selçuk Üniversitesi Tıp ve Sağlık Bilimleri Fakültesi kadın akademik personel ve hemşireler ile gerçekleştirilmiştir. Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde 176 kadın akademik personel (kadın araştırma görevlileri bu sayıya dahil edilmiştir) ile 317 hemşire görev yapmaktadır. Sağlık Bilimleri Fakültesi’nde ise 66 kadın akademik personel bulunmaktadır. Toplam hedef kitle 559 sağlık çalışanından oluşmaktadır. Bu çalışma, kadın

Page 45: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal

38

Alan Dikmen H ve ark. Toplumsal Cinsiyet Rolleri ile Kadınların Çalışmasına Yönelik Tutum Değerlendirilmesi. Euras J Fam Med 2019;8(1):36-44

akademik personel ve hemşireler ile öz bildirime dayalı olarak ve sadece gönüllü olanlarla gerçekleştirilmiştir.

Çalışma verileri Eylül 2017-Mart 2018 tarihleri arasında toplanmıştır. Çalışma öncesi hedef grubun en az %80’nine ulaşılması amaçlanmış, ancak kadın çalışanların iş yoğunluğu, çalışmaya katılmak istememe gibi nedenlerle çalışma 351 kadın ile hedef grubun %63’üne ulaşılarak tamamlanmıştır.

Araştırma verileri, kadın akademik personel ve hemşireler için hazırlanan veri toplama formu, Kadının Çalışmasına Karşı Tutum Ölçeği (KÇKTÖ) ve Toplumsal Cinsiyet Rolleri Tutum Ölçeği (TCRTÖ) ile toplanmıştır.

Veri Toplama Formu: Araştırmacılar tarafından hazırlanan veri toplama fomu, sosyo-demografik, akademik ve mesleki yaşantılara ilişkin özellikleri içeren sorulardan oluşmaktadır.

Toplumsal Cinsiyet Rolleri Tutum Ölçeği (TCRTÖ): Zeyneloğlu ve Terzioğlu tarafından geliştirilen ve bireylerin toplumsal cinsiyet rollerine ilişkin tutumlarını belirleyen bir ölçektir. Ölçek, 38 madde ve beş alt boyut içermektedir. Alt boyutları, ‘eşitlikçi cinsiyet rolü’, ‘kadın cinsiyet rolü’, ‘evlilikte cinsiyet rolü’, ‘geleneksel cinsiyet rolü’, ‘erkek cinsiyet rolünden oluşmaktadır. Ölçek 5’li likert tipindedir. Ölçek, toplumsal cinsiyet rollerine ilişkin eşitlikçi tutum cümlelerine; ‘tamamen katılıyor’ ise 5 puan, ‘katılıyor’ ise 4 puan, ‘kararsız’ ise 3 puan, ‘katılmıyor’ ise 2 puan, ‘kesinlikle katılmıyor’ ise 1 puan alacak şekilde puanlandırılmıştır. Geleneksel tutum cümleleri ise, tamamen katılıyor-1, katılıyor-2, kararsız-3, katılmıyor-4, kesinlikle katılmıyor-5 puan alacak şekilde puanlanmıştır. Bu puanlama sonucuna göre en yüksek puan ‘190’, en düşük puan ise ‘38’ olarak hesaplanmıştır. Ölçekten alınan en yüksek değer, bireyin toplumsal cinsiyet rollerine ilişkin ‘eşitlikçi tutuma sahip’ olduğunu, en düşük değer ise, bireyin toplumsal cinsiyet rollerine ilişkin ‘geleneksel tutuma sahip’ olduğunu göstermektedir. Ölçeğin Cronbach alpha değeri 0,92 olarak hesaplanmıştır (15). Çalışmamızda ise ölçeğin Cronbach alpha değeri 0,93 olarak hesaplanmıştır. Çalışma öncesi ölçek kullanım izni alınmıştır.

Kadının Çalışmasına Karşı Tutum Ölçeği (KÇKTÖ): Kuzgun ve Sevim tarafından kadının çalışmasına yönelik tutumu ölçmek amacıyla geliştirilen Kadının Çalışmasına Karşı Tutum Ölçeği (KÇKTÖ), 5 basamaklıdır ve 15 maddeden oluşmaktadır. Ölçekte 2., 7., 14. ve 15. maddeler ters madde olarak puanlanmakta, en düşük puan 15, en yüksek puan 75 olup, yüksek puan kadının çalışmasına yönelik olumlu tutuma sahip olunduğunu göstermektedir. Ölçeğin Cronbach alpha değeri 0,92 olarak hesaplanmıştır (16). Çalışmamızda ise ölçeğin Cronbach alpha değeri 0,77 olarak hesaplanmıştır. Çalışma öncesi ölçek kullanım izni alınmıştır.

Çalışma öncesi Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden 01.11.2017 tarih ve 2017/302 karar numaralı etik izin alınmıştır.

Araştırmadan elde edilen verilerin değerlendirmesinde Statistical Package for the Social Sciences (SPSS) 20,0 paket programı kullanılmıştır. Analizler öncesinde verilerin normal dağılıp dağılmadığına bakılmış ve verilerin normal dağılmadığı Kolmogorov Smirnov testi ile saptanmıştır. Analizlerde tanımlayıcı istatistiklerle birlikte, bağımsız iki grubun karşılaştırılmasında Mann Whitney U testi, bağımsız ikiden fazla grubun karşılaştırılmasında Kruskal Wallis testi ve iki niceliksel verinin karşılaştırılmasında Spearman korelasyon analizi kullanılmıştır. İstatistiksel olarak anlamlılık değeri p<0.05 olarak alınmıştır (17). Bulgular

Çalışmaya katılan sağlık çalışanlarının yaş ortalaması 29,97±7,52, görev yılı ortalaması 4,60±7,49, %59,8’i (210 kişi) hemşire, %40,2’si (141 kişi) akademisyen, %34,8’inin öğrenim durumu ön lisans/lisans, %31’i doktora/uzmanlık, %21,1’i lise ve altı, %13,1’i yüksek lisanstır. Katılımcıların %60,1’i “evli”, %86,6’sının en uzun süre “ilde” yaşadığı, %88,9’unun aile yapısının “çekirdek aile” olduğu ve %60,4’ünün algılanan gelir durumunun “orta” düzeyde olduğu belirlenmiştir. Evli olan katılımcıların eşlerinin %37’si “lisans”, %32’si “lise ve altı” ve %31’i “lisansüstü” mezunuydu.

Çalışmaya katılanların annelerinin %61,5’i, babalarının %37’si “ilköğretim mezunu” ve

Page 46: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal

39

Alan Dikmen H ve ark. Toplumsal Cinsiyet Rolleri ile Kadınların Çalışmasına Yönelik Tutum Değerlendirilmesi. Euras J Fam Med 2019;8(1):36-44

annelerinin %83,5’i “ev hanımıdır”. Çalışmaya katılanların çalıştıkları alan değerlendirildiğinde %36,8’i “klinikte”, %27,4’ü “poliklinikte”, %18,5’i “yoğun bakımda”, %5,1’i “ameliyathanede” (tıp fakültesi-hemşire ve doktor toplam değerleri), %11,2’si “akademisyen” olarak hemşirelik, ebelik, sosyal hizmet, sağlık yönetimi, çocuk gelişim, beslenme ve diyetetik (Sağlık Bilimleri Fakültesi) bölümlerinde çalışmaktadır. Çalışmaya katılanların eşlerinin mesleklerinin sıralanmasında ise ilk üçte %24,8 ile “doktor”, %14,4 ile “özel sektörde personel” ve %12,5 ile “memur” yer almaktadır.

Çalışmaya katılanların %82’si mesleğini “isteyerek” tercih ettiğini, %72,6’sı çalışma yaşamında “güçlüklerle” karşılaştığını (fazla iş yükü,

iş/aile sorumluluklarının birlikte ağır gelmesi, hasta yakınlarının kötü muamelesi, toplumdaki olumsuz kadın algısı gibi) bildirirken, %28,4’ü bu soruya cevap vermemiştir. Çalışmaya katılanların %61,8’i “çalışma yaşamının özel hayatını olumsuz etkilediğini” belirtmiş, en önemli olumsuz etkiyi ise %39 ile “kendilerine ve ailelerine yeterince zaman ayıramamak” olarak ifade etmiştir. Evli olanların %75’i, eşlerinin “ev işlerinde ve çocuk bakımında” yardımcı olduğunu bildirmiştir. Katılımcıların %62’si “imkanı olsa başka bir mesleği tercih edeceğini” belirtmesine rağmen %94,5’i “mesleğimi seviyorum” demiştir.

Tablo 1. Toplumsal Cinsiyet Rolleri Tutum Ölçeği (TCRTÖ) ve Kadının Çalışmasına Karşı Tutum Ölçeği (KÇKTÖ) puan ortalamaları ile katılımcıların sosyo-demografik özelliklerinin karşılaştırılması (n=351) n TCRTÖ

Ort±SS z,KW;p KÇKTÖ

Ort±SS z,KW;p

Ünvan Hemşire Akademisyen

210 141

142,47±22,06 129,21±31,88

z=-3,634 p<0,001

50,00±6,84 58,50±8,50

z=-8,930 p <0,001

Medeni Durum Evli Bekar

211 140

136,70±27,31 137,81±27,09

z=-0,343 p= 0,732

53,77±8,66 52,89±8,55

z=-0,731 p= 0,465

Öğrenim Durumu Lise ve altı Önlisans/lisans Lisansüstüa

74

122 155

141,31±22,33 144,00±21,37 129,76±31,38

KW= 15,196

p= 0,001

48,59±6,97 50,95±6,52 57,66±8,84

KW= 71,716

p<0,001

Eşin Öğrenim Durumu Lise ve altı Önlisans/lisans Lisansüstüa

80 96 84

143,10±24,06 143,42±22,04 126,78±31,10

KW= 13,597

p=0,001

49,93±6,95 51,41±6,93 58,19±9,15

KW= 30,499

p<0,001

Aile Tipi Çekirdek Geniş

312 39

136,41±27,14 143,05±27,25

z=-1,317 p= 0,188

53,61±8,65 51,89±8,34

z=-0,813 p= 0,416

Ekonomik Durum İyi Orta Kötü

128 212 11

132,61±28,29 139,25±26,25 149,36±25,61

KW= 5,654 p= 0,059

54,84±8,69 52,70±8,56 50,72±7,10

KW= 6,305

p= 0,043

Çalışılan Birim Tıp Fakültesi Sağlık Bilimleri Fakültesi

308 43

136,09±26,22 144,72±32,68

z= -2,440 p=0,015

52,85±8,65 57,46±7,27

z=-3,870 p<0,001

Eş Meslek Akademisyen Diğer (tüm meslek grupları)

8

206

159,75±23,06 135,79±27,28

z= -2,756 p=0,006

57,37±6,58 53,74±8,67

z=-1,477 p= 0,140

Ort: Ortalama, SS: Standart sapma, z: Mann Whitney U testi, KW: Kruskal Wallis H testi, Tablodaki n toplamlarının, 351’den farklı olmasının nedeni, Çalışmaya katılan sağlık çalışanlarının bazı soruları boş bırakmalarından dolayıdır. aBonferroni testi ile hesaplanarak anlamlılığı oluşturan grup

Page 47: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal

40

Alan Dikmen H ve ark. Toplumsal Cinsiyet Rolleri ile Kadınların Çalışmasına Yönelik Tutum Değerlendirilmesi. Euras J Fam Med 2019;8(1):36-44

Çalışmamızda, her dört kadın sağlık çalışanından biri “kadın cinsiyetine sahip olmaktan memnun olmadığını”, on kadından dokuzu “kadınların gelir getiren bir işte çalışması gerektiğini” ifade ederken, dört kadından üçü “çalışma yaşamında erkeklerin kadınların önünde olduğunu” bildirmiştir. Katılımcıların %64,7’si “erkeklerin kadınları ekonomik olarak koruması” ve %77’si “ekonomik geçimin her iki tarafa ait olması” gerektiğini belirtmiştir. Katılımcıların %41’i “erkeklerin, eşlerinin (kadınların) kazançları üzerinde tasarruf hakkı olduğunu”, %66,7’si ise “kadınların, eşlerinin (erkeklerin) kazançları üzerinde tasarruf hakkı olduğunu” bildirmiştir.

Çalışmamızda, TCRTÖ puan ortalaması 137,14±27,19 (min-max: 38-190), KÇKTÖ puan ortalaması 53,42±8.62 (min-max: 15-75)’dir. Hemşirelerin, TCRTÖ puan ortalaması akademisyenlere göre anlamlı derecede yüksek (p<0,001), KÇKTÖ puan ortalaması ise anlamlı derecede düşük bulunmuştur (p<0,001). Çalışmaya katılanların ve eşlerinin öğrenim durumu lisansüstü olanların, lise ve altı ile lisans olanlara göre anlamlı derecede TCRTÖ puan ortalaması düşük saptanırken (p=0,001), KÇKTÖ puan ortalamaları yüksek bulunmuştur (p<0,001). Sağlık Bilimleri Fakültesi’nde çalışanların, Tıp Fakültesi’nde çalışanlara göre TCRTÖ ve KÇKTÖ puan ortalaması arasındaki fark anlamlı derecede daha yüksektir (p=0,015). Ekonomik durumu “iyi” olanların, KÇKTÖ puan ortalaması anlamlı derecede “orta” ve “kötü” olanlara göre daha yüksek iken (p=0,043), eşi akademisyen olanların TCRTÖ puan ortalaması diğer gruba göre anlamlı derecede daha yüksek saptanmıştır (p=0,006) (Tablo 1).

Çalışmaya katılan sağlık çalışanlarının “meslek seçimi” (p<0,001), çalışma yaşamında “güçlük” yaşama (p=0,004), çalışma hayatının “özel yaşamı etkilemesi” (p<0.001), “başka meslek tercihi” (p<0,001), kadın cinsiyetinden “memnun olmama” (p=0,009), kadınlar “gelir getiren bir işte çalışmalı” (p=0,005), erkekler kadınları ekonomik anlamda “korumalı” (p=0,001), “ailede ekonomik geçimin ait olduğu kişi” (p<0,001) gibi gibi ifadelere verdikleri

cevaplarının dağılımı ile KÇKTÖ puan ortalaması arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark vardır. Çalışmaya katılan sağlık çalışanlarının “çalışma yaşamının özel hayatı etkilemesi” (p=0,035), “ailede ekonomik geçimin ait olduğu kişi” (p=0,003) gibi ifadelerine verdikleri cevapların dağılımı ile TCRTÖ puan ortalaması arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark vardır. “Erkeğin, eşinin (kadının) kazancı üzerinde tasarruf hakkı vardır” (p<0,001) ve “kadının, eşinin (erkeğin) kazancı üzerinde tasarruf hakkı vardır” (p= 0,020) ifadesi ile TCRTÖ puan ortalaması arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlıdır (Tablo 2).

TCRTÖ ile KÇKTÖ arasında anlamlı (p<0,001), zayıf (rs=-0,208) negatif bir korelasyon saptanmıştır. Çalışmaya katılanların yaşı ile TCRTÖ arasında anlamlı (p=0,003), çok zayıf (rs=-0,169) negatif bir korelasyon saptanmıştır. Çalışmaya katılanların yaşı ile KÇKTÖ arasında ise anlamlı (p<0,001), zayıf (rs=

0,255) pozitif bir korelasyon saptanmıştır. Çalışmaya katılanların görev yılı ile TCRTÖ arasında anlamsız (p=0,632), KÇKTÖ ile arasında anlamlı (p=0,016), çok zayıf (rs=0,129) pozitif bir korelasyon saptanmıştır (Tablo 3).

Tartışma Türkiye, Dünya Ekonomik Forumu’nun

yayımladığı 2017 Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Raporu’na göre, 144 ülke arasından 131. sırada yer alarak cinsiyet eşitsizliğinin en fazla yaşandığı ülkeler arasındadır (18,19). Kadınların toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile mücadele edebilmeleri için, toplumsal cinsiyet tutumlarının farkında olmaları önemlidir. Kadınların gelişimi ve ilerlemesini tüm alanlarda olumsuz etkileyebilen toplumsal cinsiyet eşitsizliği, çalışma alanında da kadınlar için bir bariyerdir (20). En yoğun kadın istihdamının olduğu sağlık alanında da kadın sağlık profesyonellerinin toplumsal cinsiyete ve kadının çalışmasına karşı tutumları önemlidir (13). Çünkü kadınlar, toplumsal cinsiyet ayrımcılığından etkilenen en önemli grup olmalarının yanında, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini de yetiştikleri toplum yapısına göre destekleyebilmektedirler (3).

Page 48: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal

41

Alan Dikmen H ve ark. Toplumsal Cinsiyet Rolleri ile Kadınların Çalışmasına Yönelik Tutum Değerlendirilmesi. Euras J Fam Med 2019;8(1):36-44

Tablo 2. Toplumsal Cinsiyet Rolleri Tutum Ölçeği (TCRTÖ) ve Kadının Çalışmasına Karşı Tutum Ölçeği (KÇKTÖ) puan ortalamaları ile katılımcıların çalışma yaşamına dair görüşlerinin karşılaştırılması (n=351)

n TCRTÖ Ort±SS

z,KW;p KÇKTÖ Ort±SS

z,KW;p

MeslekSeçimi İsteyerek İstemeyerek

288 63

136,19±28,21 141,49±21,60

z= -0,827 p= 0,408

54,50±8,67 48,47±6,38

z= -5,153 p <0,001

Çalışma Yaşamında Güçlük Yaşama Evet Hayır

255 92

139,19±25,84 132,82±30,12

z= -1,452 p=0,146

52,44±8,07 56,05±9,60

z= -2,856 p= 0,004

Çalışma Yaşamının Özel Hayatı Etkilemesi Olumlu Olumsuz

130 217

132,31±29,77 140,70±24,83

z= -2,110 p= 0,035

56,66±9,33 51,46±7,49

z= -5,225 p<0,001

Ev İşlerinde Eşin Yardımcı Olması Evet Hayır

156 52

137,55±27,78 134,36±25,64

z= -1,042 p= 0,298

53,98±8,94 52,86±8,11

z= -3,398 p= 0,691

Çocuk Bakımında Eşin Yardımcı Olması Evet Hayır

124 42

136,16±27,51 133,50±25,50

z= -0,698 p= 0,485

54,16±9,17 53,23±8,40

z= -0,253 p= 0,800

Başka Meslek Tercihi Evet Hayır

218 127

139,94±25,18 134,24±29,35

z= -1,439 p= 0,150

51,52±7,96 56,33±8,43

z= -5,093 p <0,001

Kadın Cinsiyetinden Memnun Olmama Evet Hayır

88 257

139,51±25,63 137,20±27,42

z= -0,588 p= 0,557

51,11±8,28 54,14±8,64

z= -2,627 p= 0,009

Kadınlar Gelir Getiren Bir Işte Çalışmalı Evet Hayır

320 28

137,82±27,76 132,89±18,30

z= -1,504 p= 0,133

53,79±8,65 49,39±7,57

z= -2,789 p= 0,005

Toplumda Erkekler Kadınların Önünde Yer Alıyor Evet Hayır

263 84

136,84±27,76 139,79±22,77

z= -0,840 p= 0,401

53,46±8,83 53,28±7,89

z= -0,063 p= 0,950

Erkekler Kadınları Ekonomik Anlamda Korumalı Evet Hayır

227 114

137,54±24,04 139,97±31,05

z= -1,378 p= 0,168

52,08±8,05 55,55±8,95

z= -3,272 p= 0,001

Ailede Ekonomik Geçimin Ait Olduğu Kişi Erkek Kadın Erkek+Kadına

79 2

267

131,92±18,47 114,0±0

139,29±28,96

KW=11,894 p=0,003

48,83±7,93 45,00±0

54,80±8,34

KW=33,651 p<0,000

Erkeğin, Eşinin Kazancı Üzerinde Tasarruf Hakkı Vardır Evet Hayır

144 202

130,70±26,93 142,54±26,14

z= -3,731 p< 0,001

53,97±9,19 52,93±8,20

z= -0,604 p= 0,546

Kadının, Eşinin Kazancı Üzerinde Tasarruf Hakkı Vardır Evet Hayır

234 113

135,08±26,14 142,69±28,28

z= -2,332 p= 0,020

52,85±8,79 54,47±8,21

z= -1,920 p= 0,055

Ort: Ortalama, SS: Standart sapma, z:Mann Whitney U testi, KW: Kruskal Wallis H testi, Tablodaki n toplamlarının, 351’den farklı olmasının nedeni, Çalışmaya katılan sağlık çalışanlarının bazı soruları boş bırakmalarından dolayıdır. aBonferroni testi ile hesaplanarak anlamlılığı oluşturan grup

Page 49: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal

42

Alan Dikmen H ve ark. Toplumsal Cinsiyet Rolleri ile Kadınların Çalışmasına Yönelik Tutum Değerlendirilmesi. Euras J Fam Med 2019;8(1):36-44

Tablo 3. Toplumsal Cinsiyet Rolleri Tutum Ölçeği (TCRTÖ) ve Kadının Çalışmasına Karşı Tutum Ölçeği (KÇKTÖ) puan ortalamalarının korelasyon analizi (n=351)

TCRTÖ KÇKTÖ

rs p rs p Yaş Görev Yılı TCRTÖ

-0,169 -0,26

0,003 0,632

0,255 0,129 -0,208

p<0,001 0,016

p<0,001 rs: Spearman korelasyon katsayısı

Çalışmaya katılanların büyük bir çoğunluğu

çalışma yaşamı ile ilgili güçlük yaşarken, özel hayatlarının olumsuz etkilendiğini bildirmiştir. Ergöl ve ark.’nın (11) kadın akademisyenler ile gerçekleştirdikleri çalışmalarında da sonuçlar benzerdir. Akademisyen kadınların %46’sı kadının çalışmasının aile hayatını olumsuz etkilediğini ve bu etkilerin çoğunlukla aileye zaman ayıramama (%39,3) ve kendine zaman ayıramama (%37,3) olduğunu ifade etmişlerdir. Katılımcılardan dörtte biri kadın cinsiyetine sahip olmaktan mutlu değildir. Çalışmaya katılanların, iş yaşamında aktif rolü olan ve toplumun önde gelen kadınları olduğu düşünülürse, ekonomik özgürlüğü olmayan, toplumsal yaşama aktif katılım sağlayamamış kadınlarda, biyolojik cinsiyetinden memnuniyetsizlik oranı daha da yükselebilir.

Çalışmamızda, hemşireler akademisyenlere göre daha eşitlikçi toplumsal cinsiyet rolleri tutumuna sahipken, kadının çalışmasına karşı tutumları daha olumsuzdur. Bunun nedeni olarak, hemşirelerin çalışma koşullarının güçlüğü ve bu durumun özel hayatlarını olumsuz etkilediği düşünülebilir. Çalışma bulgularımız da bu sonucu desteklemektedir. Çalışmamızda, lisansüstü öğrenime sahip olan kadınların ve eşlerinin kadının çalışmasına daha olumsuz baktığı ve toplumsal cinsiyet rolleri tutumlarının lisans eğitimine sahip olanlara göre daha geleneksel olduğu saptanmıştır. Kuzgun ve Sevim (16) çalışmalarında, kadınların öğrenim düzeyi yükseldikçe, kadının çalışmasına karşı tutumlarının daha olumlu olduğunu saptamıştır. Bu sonuç, çalışma bulgularımız ile paralellik göstermemektedir. Kuzgun ve Sevim’in örneklem grubunu kadınlar ve erkekler oluşturmaktadır. İki çalışma arasındaki farklılık bu durumdan kaynaklanıyor olabilir.

Çalışmamızda, medeni durum ile toplumsal

cinsiyet rolleri ve kadının çalışmasına karşı tutum arasında anlamlı bir ilişki saptanmamıştır. Çıtak (21), bekarların evli katılımcılara göre, kadının çalışmasına karşı daha olumlu tutuma sahip olduklarını belirtmiştir. İki çalışma arasındaki farklılığın örneklem gruplarından kaynaklandığı düşünülmektedir. Çıtak çalışmasını, her iki cinsiyet ile birlikte gerçekleştirmiştir. Çalışmamızın örneklem grubunu sadece kadınlar oluşturmaktadır. Kadınlar, evli olsalar da aktif olarak çalıştıkları ve kendilerinin/eşlerinin öğrenim düzeyleri yüksek olduğu için medeni durumlarının tutumlarını etkilemediği düşünülebilir.

Çalışmamızda, Sağlık Bilimleri Fakültesi’nde çalışanların her iki ölçek puan ortalamaları, Tıp Fakültesi’nde çalışan katılımcılara göre daha yüksektir. Bu sonuç, sağlık bilimlerinde çalışanların, Tıp Fakültesi’nde çalışan hemşire ve akademisyenlere göre “daha eşitlikçi toplumsal cinsiyet rolleri tutumuna sahip olduğunu ve “kadının çalışmasına daha olumlu baktığını” göstermektedir.

Çalışma yaşamının, özel hayatını olumsuz etkilediğini belirtenlerin dikkat çekici olarak, toplumsal cinsiyet rolleri tutumu, diğer gruba göre anlamlı düzeyde daha eşitlikçi iken, kadının çalışmasına karşı tutumları daha olumsuzdur. Bu sonucun, eşitlikçi toplumsal cinsiyet tutumuna sahip kadınların, eşlerinden özel hayatta destek beklemelerine ve beklediği desteği göremeyenlerin hayal kırıklığı yaşayarak, özel hayatlarının olumsuz etkilendiğini düşünmelerine neden olabilir.

Çalışmamızda katılımcıların yaşı yükseldikçe, kadının çalışmasına karşı tutumları daha olumlu olmaktadır. Daha genç yaşta olan katılımcıların ise, toplumsal cinsiyet rolleri daha eşitlikçidir. Çalışmamızda TCRTÖ puan ortalaması yükselirken,

Page 50: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal

43

Alan Dikmen H ve ark. Toplumsal Cinsiyet Rolleri ile Kadınların Çalışmasına Yönelik Tutum Değerlendirilmesi. Euras J Fam Med 2019;8(1):36-44

KÇKTÖ puan ortalamasının düşmesi de dikkat çekici bir sonuçtur. Toplumsal cinsiyet rolleri eşitlikçi tutuma kaydıkça kadının çalışmasına karşı görüşün daha olumlu olması beklenmektedir (15,20). Çalışma sonuçlarımızın literatürle benzerlik göstermemesinin sebebi, çalışma grubumuzun özellikleri olabilir. Çünkü yoğun ve yorucu iş temposuna sahip olan sağlık çalışanlarının iş tükenmişliği yaşama ihtimallerine bağlı olarak kadının çalışmasına karşı olumsuz tutuma sahip oldukları düşünülebilir. Çalışmaya katılan sağlık çalışanlarının iş yaşamının güçlüklerinden bahsetmeleri, özel hayatlarını olumsuz etkilediklerini ifade etmeleri bu sonucumuzu desteklemektedir.

Çalışma sonuçlarımız, sadece örneklem grubuna aittir, topluma genellenemez. Çalışma sürecimizde hedeflenen örneklem gruba ulaşılamaması, verilerin sadece mesai saatleri içerisinde toplanarak nöbete gelen sağlık profesyonelleri ile görüşülememesi çalışmamızın sınırlılıklarıdır. Ayrıca, örneklemimizin tek bir üniversiteden oluşması çalışmamızın zayıf yönüdür. Sonuç

Çalışmamızda, hemşire ve akademisyenlerin orta düzeyde toplumsal cinsiyet rollerine ilişkin “eşitlikçi

tutum”a ve kadının çalışmasına yönelik “olumlu tutuma” sahip oldukları söylenebilir. Bununla birlikte hemşirelerin, akademisyenlere göre toplumsal cinsiyet rollerine ilişkin daha ‘eşitlikçi tutuma’ ve kadının çalışmasına yönelik daha “olumsuz tutuma” sahip olduğu söylenilebilir. Kadınların toplumsal cinsiyete yönelik tutumları ile kadının çalışmasına yönelik tutumları arasında negatif bir ilişki vardır.

Çalışmamızdaki mevcut kısıtlılıklara rağmen, sonuçlarımız, kadın sağlık çalışanlarının toplumsal cinsiyete ve kadının çalışmasına yönelik dikkat çekici bulguları ortaya koyması açısından önemlidir. Çalışma hayatının içerisinde olan, ekonomik ve sosyal olarak mümkün olduğunda özgür olabileceği düşünülen kadınların bile toplumsal cinsiyete yönelik eşitlikçi tutumlarının “orta” düzeyde olması ilginçtir. Ayrıca, toplumsal cinsiyet ile kadının çalışmasına yönelik tutum arasında negatif bir ilişki olmasının sebepleri, daha büyük örneklem grubu ile iyi tespit edilerek ve sahaya da yayılarak daha geniş çalışmaların yapılması, ülkemiz açısından önem arz etmektedir. Önemli bir toplumsal konuya giriş yapan çalışmamızda ek olarak örneklem grubuna erkeklerin de katılacağı yeni çalışmalar ile daha efektif sonuçlar alınabilir.

Kaynaklar

1. Terzioğlu F, Taşkın L. Kadının toplumsal cinsiyet rolünün liderlik davranışlarına ve hemşirelik mesleğine yansımaları. CÜ Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi 2008;12(2):62-7.

2. Powell GN, Greenhaus JH. Sex, gender, and decisions at the family - work interface. Journal of Management 2010;36(4):1011-39.

3. Dinç Kahraman S. Kadınların toplumsal cinsiyet eşitsizliğine yönelik görüşlerinin belirlenmesi. DEUHYO ED 2010;3(1):30-5.

4. Aksu B. Sivil toplum kuruluşları için toplumsal cinsiyet rehberi. Ankara: Odak Ofset Matbaacılık; 2008:15-45.

5. Güldü Ö, Ersoy MK. Toplumsal cinsiyet rolleri ve siyasal tutumlar sosyal psikolojik bir değerlendirme. Ankara Üniversitesi SBF Dergisi 2008;64(3):97-107.

6. T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü [internet]. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği ulusal eylem planı, 2008-2013. [cited 2019 Feb 16]. Available from: http://www.huksam.hacettepe

.edu.tr/Turkce/SayfaDosya/TCEUlusaleylemplani.pdf

7. Demirbilek S. Cinsiyet ayrımcılığın sosyolojik açıdan incelenmesi. Finans Politik & Ekonomik Yorumlar Dergisi 2007;44(511):45-9.

8. Eren A. Korku kültürü, değerler kültürü ve şiddet. Aile ve Toplum 2005;2(9):23-37.

9. Hablemitoğlu Ş. Toplumsal cinsiyet yazıları. 2. Baskı. İstanbul: Toplumsal Dönüşüm Yayınları; 2005:20-40.

10. Adaman F, Keyder Ç

Page 51: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal

44

Alan Dikmen H ve ark. Toplumsal Cinsiyet Rolleri ile Kadınların Çalışmasına Yönelik Tutum Değerlendirilmesi. Euras J Fam Med 2019;8(1):36-44

[internet]. Türkiye’de büyük kentlerin gecekondu ve çöküntü mahallelerinde yaşanan yoksulluk ve sosyal dışlanma, Avrupa komisyonu, sosyal dışlanma ile mücadelede mahalli topluluk eylem programı 2002-2006 raporu [cited 2019 Oct 17]. Available from: http://ec.europa.eu/employment_social_inclusion/docs/2006/study_turkey_tr.pdf

11. Ergöl Ş, Koç G, Eroğlu K, Taşkin L. Türkiye'de kadın araştırma görevlilerinin ev ve iş yaşamlarında karşılaştıkları güçlükler. Yüksekögretim ve Bilim Dergisi 2012;2(1):43-9.

12. Çakır Ö. Türkiye'de kadının çalışma yaşamından dışlanması. Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi 2008;(31):25-47.

13. Urhan B, Etiler N. Sağlık sektöründe kadın emeğinin toplumsal cinsiyet açısından

analizi. Çalışma ve Toplum 2011;(29):191-216.

14. Chen YY, Subramanian SV, Acevedo-Garcia D, Kawachi I. Women’s status and depressive symptoms: a multilevel analysis. Social Science & Medicine 2005;60(1):49-60.

15. Zeyneloğlu S, Terzioğlu F. Toplumsal cinsiyet rolleri tutum ölçeğinin geliştirilmesi ve psikometrik özellikleri. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi 2011;40:409-20.

16. Kuzgun Y, Sevim SA. Kadınların çalışmasına karşı tutum ve dini yönelim arasındaki ilişki. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi 2004;37(1):14-27.

17. Alpar R. Uygulamalı istatistik ve geçerlik-güvenirlik. 1.Baskı. Ankara: Detay Yayıncılık; 2010:130-4.

18. World Economic Forum

[internet]. The Global gender gap report, 2017. [cited 2018 Apr 26]. Available from: http://www3.weforum.org/docs/WEF_GGGR_2017.pdf

19. Öngen B, Aytaç S. Üniversite öğrencilerinin toplumsal cinsiyet rollerine ilişkin tutumları ve yaşam değerleri ilişkisi. Sosyoloji Konferansları 2013;(48):1-18.

20. Özçatal EÖ. Ataerkillik, toplumsal cinsiyet ve kadının çalışma yaşamına katılımı. Çankırı Karatekin Üniversitesi İİBF Dergisi 2011;1(1):21-39.

21. Çıtak A. Kadınların Çalışmasına Yönelik Tutum: Cinsiyet, Cinsiyet Rolü Ve Sosyoekonomik Düzeye Göre Bir Karşılaştırma (tez). Ankara: Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Psikoloji (Sosyal Psikoloji) Anabilim Dalı; 2008.

Page 52: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal

Euras J Fam Med 2019;8(1):45-50. doi:10.33880/ejfm.2019080105

45

A Wegener Granulomatosis Case Presented with Arthralgia Demet Yılmaz, Dilek Toprak, Güzin Karatemiz, Fatih Borlu https://doi.org/10.33880/ejfm.2019080106

AUTHORS / YAZARLAR

Demet Yılmaz (Corresponding Author)

[email protected]

Devrekani İlçe Devlet Hastanesi, Kastamonu ORCID iD: 0000-0003-4195-4057

Dilek Toprak

Aile Hekimliği Anabilim Dalı, Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi ORCID iD: 0000-0001-5119-9089

Güzin Karatemiz

Tekirdağ Devlet Hastanesi ORCID iD: 0000-0001-7422-4072

Fatih Borlu

Aile Hekimliği Kliniği, Şişli Hamidiye Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi ORCID iD: 0000-0003-4248-3066

Date of submission 29.10.2018

Date of acceptance 12.02.2019

How to cite / Atıf için: Yılmaz D, Toprak D, Karatemiz G, Borlu F. A Wegener Granulomatosis Case Presented with Arthralgia. Euras J Fam Med 2019;8(1):45-50. doi:10.33880/ejfm.2019080106

Conflict of interest: No conflict of interest was declared by the authors. Financial disclosure: No financial disclosure was declared by the authors.

ÖZ

Wegener Granülomatozu özellikle üst solunum yolları, akciğer ve böbrekler olmak üzere, tüm organları tutabilen nekrotizan granülomatöz vaskülitik bir hastalıktır. Ortalama görülme yaşı 40-55 tir. Kadın ve erkek eşit etkilenir. Akciğer tutulumu Wegener granülomatozisli hastaların %90’ında mevcuttur. Wegener Granülomatozu, tanı ve tedavisi geciktiğinde, mortalitesi yüksek olan bir hastalıktır. WG’nin hemoptizi ve hematüri gibi semptomları olabileceği gibi; birçok konnektif doku hastalığı ve vaskülitte olabilen şiddetli artralji ve artritle de prezente olabilir. 52 yaşında erkek hasta. 2 ay önce başlayan eklemlerde ağrı şikayetiyle başvurduğu merkezde analjezik tedavisi uygulanmış ancak fayda görmemesi nedeniyle sol diz ve her iki omuzuna intraartiküler enjeksiyon tedavisi yapılmış. Şikayetleri gerilemeyen hastanın son 2 ayda 20kg kaybı olmuş. Tam idrar tahlilinde: her sahada 14-15 eritrosit ve 10-12 lökosit, protein; 1 pozitif saptandı. Hastanın 3 gün sonraki poliklinik kontrolünde CRP’si:61 mg/L, sedimantasyonu: 82 mm saptanması üzerine ileri tetkik amacıyla hospitalize edildi. Böbrek biyopsisi raporunda, ön planda “pauci-immun glomerulonefrit” düşünüldü. İlk 3 gün 1 gr pulse, 4. günden itibaren 1 mg/kg metilprednizolon tedavisi ve siklofosfamid tedavisi uygulandı.

Anahtar kelimeler: Wegener granülamotozu, vaskülit, hemoptizi, artralji

Artralji ile Başvuran Bir Wegener Granülamatozu Olgusu

ABSTRACT

Granulomatosis with polyangitis (GPA/WG) (previously known as Wegener granulomatosis) is a multisystem systemic necrotizing non-caeseating granulomatous vasculitis affecting small to medium sized arteries, capillaries and veins, with a predilection for the respiratory system and kidneys. The average incidence of this disease is 40-55. 90% of the WG patients have pulmonary involvement. Wegener Granulomatosis is a disease with high mortality when its diagnosis and treatment is delayed. Although WG may have symptoms such as hemoptysis and hematuria, it should be noted that it may present with severe arthralgia and arthritis which may be in many connective tissue diseases and vasculitis. Male patient, 52 years old. Analgesic treatment was applied when he came to the center due to arthralgia two months ago, however, there was no change in his complaints and intra-articular injection treatment was applied on left knee and both shoulders. The symptoms did not regress and the patient lost 20 kg within the last two months. In urine analysis, 14-15 erythrocyte and 10-15 leucocyte detected in every field; 1 positive detected. The patient was hospitalized in order to make further examination upon the determination of CRP: 61 mg/L and ESR: 82 mm/hr in the next polyclinic control after three days. In the kidney biopsy report, “Pauci-immun glomerulonephritis” was primarily considered in the phenomenon. For the first three days 1 gr pulse and by the fourth day 1 mg/kg methylprednisolone and cyclophosphamide treatment was applied.

Keywords: Wegener’s granulomatosis, vasculitis, hemoptysis, arthralgia

Case Report / Olgu Sunumu

Page 53: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal

46

Yılmaz D et al. A Wegener Granulomatosis Case Presented with Arthralgia. Euras J Fam Med 2019;8(1):45-50

Introduction Granulomatosis with polyangitis, previously

known as Wegener granulomatosis is a multisystem systemic necrotizing non-caseating granulomatous vasculitis affecting small to medium sized arteries, capillaries and veins, with a predilection for the respiratory system and kidneys. The average incidence of this disease is 40-55. 90% of the Wegener granulomatosis patients have pulmonary involvement. Wegener's granulomatosis is a form of vasculitis with prevalence of approximately 3/100000. In this case report a Wegener granulomatosis presented with hemoptysis and arthralgia is presented and evaluated. Although the exact involvement is confirmed by renal biopsy, generally non-invasive urine analysis is adequate for the diagnosis and treatment selection when combined with other findings. Case

Male patient, 52 years old. Analgesic treatment was applied when he came to the hospital due to arthralgia two months ago. However, there was no change in his complaints and intra-articular injection treatment was applied on left knee and both shoulders. The symptoms did not regress and the patient lost 20 kg within the last two months. The patient applied to the Lung Disease Department due to hemoptysis which occurred and last for 1 week within this period; and he was directed to Internal Medicine Policlinics after the evaluation of his test results. With these current complaints, the patient applied to our emergency department. The test results were as follows: Hb: 12.4 g/dl, Hct: 37.2%, WBC: 12.74x 10^3/uL, Plt: 372x10^3/uL.

In urine analysis, 14-15 erythrocyte and 10-15 leucocyte detected in every field. The patient was hospitalized in order to make further examination upon the determination of CRP: 61 mg/L and ESR: 82 mm/hr in the next polyclinic control after three days.

On the physical examination, arthritis was detected on the left and right shoulder joints and left knee joint; and oligo-articular ambulant arthralgia was detected on major joints. There were no rheumatoid nodules, alopecia, oropharyngeal-genital aft, eye dryness or active petechia-purpura. There were

hyperpigmented marks of the previous petechial attack in both pretibial areas (Figure 1).

Figure 1: Hyperpigmented marks of the previous petechial attack in both pretibial areas

In fundus examination, skelf and dot hemorrhage were detected on bilateral soft water joint. Moreover, it is detected that the patient had non-proliferative diabetic retinopathy. There was no eruption observed during the patient follow-up; he had one conjunctivitis attack. Sinusitis was found in his otorhinolaryngology examination. The ECO values were normal and the results of tests made after the patient was interned to service are given in Table 1 and 2.

Table 1: The bio-chemical and hormonal test results of the patient after hospitalization Test Result Test Result Glucose 287 mg/dL HbA1c %13.1 Urea 38 mg/dL C-peptide 1.05 ng/mL Creatinine 0.94 mg/dL fT4 1.29 ng/dL

(0.80-1.67) Albumin 3.4 g/dL TSH 0.57 uIU/mL

(0.27-4.20) Globulin 3.90 g/dL B12 358.8 pg/mL Hgb 11.1 g/dL Cortisol 16.94 ug/dL Hct %34.2 INR 1.15 Iron 28 ug/dL Fibrinogen 719 mg/dL Ferritin 456.3 ng/mL CK 26 U/L RBC 3.87 x106/uL CRP 208.5 mg/L WBC 10.20 x103/uL Sedimentation 95 mm

Page 54: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal

47

Yılmaz D et al. A Wegener Granulomatosis Case Presented with Arthralgia. Euras J Fam Med 2019;8(1):45-50

Table 2: The results of the urine and antibody scan tests after hospitalization

TEST RESULT TİT Protein (++) mg/dL, glucose(+++) mg/dL, erythrocyte: Negative,

leucocyte: Negative; albumin/creatinin:1203 mg/gr;

24 hour urine test albumin: 7410 mg/day, creatinine: 5980 mg/day, protein: 9360 mg/day

ANTIBODY SCAN ANTI-ds DNA Sm Antibody MPO ANCA (pANCA) PR3 ANCA (cANCA) Anti-nuclear antibody (ANA) Anti-Cardiolipin Antibody Ig M and Anti-Cardiolipin Antibody Ig G Anti-CCP IgG Complement 3 and complement 4 HbsAg Anti HBs HIV Ag/Ab Anti HCV Anti HBc IgM Anti HAV IgM Anti HBe

Negative, 2 positive IU/mL, Negative, >200 highly positive AU/mL (Negative<20) 1/100 titer (+) weak positive dotted pattern, Negative Negative Normal. Negative 157 mLU/mL Negative Negative Negative Negative Negative

Left shoulder MRI: Bursitis, contusion/

hemorrhage on deltoid muscle, focal and full-thickness rupture on supraspinatus tendon (no trauma history).

Right shoulder MRI: Biceps tenosynovitis, tendonitis on supraspinatus tendon, partial rupture, effusion displaying lobulation.

Neck-Thorax-Abdominal CT: Right apical fibrotic specific infection sequels on lung parenchyma, peripheral nonspecific micro-nodules locally, central peribronchial thickness, nodular pattern (beginning of granulomatosis) image through bronchial trachea, yet it was regarded as non-infectious (Figure 2).

In the preliminary results of the kidney biopsy; it was found global sclerosis, cellular crescent and necrosis on one of the crescents. For the first three days 1 gr pulse and by the fourth day 1 mg/kg methyl-prednisolone and cyclophosphamide treatment was applied.

In the kidney biopsy report, “Focal extracapil proliferation on glomerulus, focal tubular atrophy, focal interstitial fibrosis” were detected. No symptom of immune complex nephritides was monitored in immunofluorescence studies. “Pauci-immun

glomerulonephritis” was primarily considered in the phenomenon.

Figure 2: Neck-thorax-abdominal CT

After we started the treatment, the patient’s main complaint (arthralgia) regressed. His general condition got better and he began actively moving his shoulder and elbow joints which he could not during the treatment, the hemoptysis did not relapse. Hematuria and proteinuria in spot urine regressed and he was discharged from the hospital after being suggested about regular polyclinic checks.

Discussion Wegener's Granulomatosis (WG, Granulomatosis

polyangitis) is a necrotizing granulomatous vasculitic disease, which mainly affects upper and lower respiratory tract, lungs and kidneys, but may also affect all other organs. WG was first described by Heinz Klinger in 1931. But later, the upper and lower respiratory tract, skin involvement and focal

Page 55: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal

48

Yılmaz D et al. A Wegener Granulomatosis Case Presented with Arthralgia. Euras J Fam Med 2019;8(1):45-50

glomerulonephritis, necrotizing granuloma feature were characterized histologically by Frederich Wegener in 1938 (1).

American Rheumatology Association sets these four diagnosis criteria for WG (2):

1) Abnormal urine sediment 2) Abnormal chest radiograph 3) Existence of oral or nasal inflammation 4) Granulomata inflammation display in biopsy The existence of two or more of these criteria is

88% susceptible and 99% specific (3). Our case meets all of these 4 criteria.

Wegener's granulomatosis is a form of vasculitis with prevalence of approximately 1/420000 (4). WG is usually diagnosed between the ages of 40 and 55 (2). The etiology of WG is unknown, and it is considered to be an autoimmune disease (5). Elevated antineutrophil cytoplasmic antibodies (c-ANCAs), which are a type of autoantibody in IgG structure, and occur against PR3 in neutrophil cytoplasm, play an important role in etiopathogenesis of WG (6). In our case, c-ANCA (>200) is determined to be highly positive. Pulmonary involvement is present in 90% of Wegener's granulomatosis patients (7). Renal involvement is seen in 80% of patients and usually indicates a non-specific glomerulonephritis in renal biopsy samples (8). Lung biopsy usually shows granulomatous small vessel necrotizing vasculitis (7).

The upper respiratory tract involvement includes chronic sinusitis, otitis media and hearing loss (9). The lower respiratory tract involvement can appear with hoarseness, difficulty in breathing, cough, hemoptysis, wheezing or stridor (10). In our case, the presentation of the disease appears with both lower and upper respiratory tract involvement; the symptoms like hemoptysis, sinusitis and cough appear.

The most commonly seen radiological finding in WG patients is pulmonary nodules which are generally bilateral (11). In our phenomenon, bilateral epidemic nodular pattern is observed in lung. Nearly 40% of bronchial and peri-bronchial thickness is reported in small airways (12). In the Thorax CT scan of our patient, early stage fusiform bronchiectasis changes and central peribronchial thickness are monitored.

Icy glass appearance is the second most common radiological finding (13). In our patient’s control thoracic CT, ground-glass opacity was observed around the nodular opacities in the apicoposterior location of the left lung upper lobe. Although lungs are the most commonly affected organ system in WG, estimated incidence rate of alveolar hemorrhage, which is caused by capillaritis, is 7-45% (14). Our patient also had a history of hemoptysis of one week duration. Skin lesions are especially important in order to obtain pathological material and in terms of clinical signs, and seen at a rate of 13-14% at the beginning of the disease (15,16). Our patient had hyperpigmented scars of petechiae at the bilateral pretibial localization, that were previously obtained in the form of attacks. The skin lesions did not help us for the pathological diagnosis since they were not in the active period.

Neurological examination revealed motor weakness in the left upper extremity, hypoesthesia, hypoalgesia and elevated deep tendon reflexes. Our peripheral polyneuropathy findings were consistent with the literature. Renal involvement is seen in 20% of cases as the first signs of the disease, and characterized with focal segmental glomerulonephritis (16,17). It is the most important factor that is negatively affecting prognosis (18). Renal involvement arises in 57% of patients with proteinuria, urinary erythrocytes and erythrocyte cylender, and elevated urea and creatinine levels in the severe cases (19). Although the exact involvement is confirmed by renal biopsy, generally non-invasive urine analysis is adequate for the diagnosis and treatment selection when combined with other findings (18).

Laboratory studies revealed >9 g/day proteinuria, hematuria and also epithelial cell cylinders, granular cylinders, cellular cylinders, which are considered as tubular degradation products and dysmorphic erythrocytes cylinders in urine.

The mortality rate is high among untreated WG patients. Average life expectancy is 5 months in untreated patients, and survival rate with treatment at the end of the first year is 90%; it is 87% at the end of the second year and 76% at the end of the fifth year (15). That means early diagnosis and treatment is very

Page 56: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal

49

Yılmaz D et al. A Wegener Granulomatosis Case Presented with Arthralgia. Euras J Fam Med 2019;8(1):45-50

important for the patients with WG. Due to the fact that it is a necrotizing vasculitis

disease, the treatment should immediately start with pulse steroid infusion. The usual treatment is given for 24 months; oral prednisolone 1 mg/kg/day, cyclo-phosphamide 2mg/day/kg. Moreover, trimethoprim-sulfametoxazol is suggested in order to prevent s.aureus colonization and relapses (20).

WG requires a differential diagnosis than microscopic polyangiitis, Churg Strauss Syndrome and anti-GBM or Goodpasture Syndrome, systemic lupus erythematosus (SLE) and rheumatoid arthritis.

Since the pathological findings are similar to microscopic polyangiitis or Churg Strauss Syndrome, it the best to make the diagnosis with the collaboration between pathology and clinician in clinic harmonization (15).

The chronic and severe arthritis and arthralgia

findings and localizations at the beginning require a differential diagnosis of rheumatoid arthritis and ankylosing spondylitis; and bilateral malar rush on the face and SLE alike involvement require a differential diagnosis of Systematic Lupus Erythematosus.

Finally, the Wegener diagnosis is made by evaluating the clinic findings, serological and radiological findings and pathology of the patient together. Since the mortality is rather high for the patients who apply to the emergency department with severe upper and lower respiratory findings and telescopic urine findings, we think that it could be a practical and lifesaving treatment method to start the pulse steroid treatment by making the diagnosis of ‘unspecified vasculitis’ -on condition that sepsis is ignored- without waiting for the serology and pathology results.

References

1. Madhira S, Hamid QA, Prayaga SMN, Kolloju S. Limited Wegener’s granulomatosis with predominant otological presentation. Indian J Otolaryngol Head Neck Surg 2011;63(Suppl 1):4-5.

2. Ozseker F, Guneylioglu D, Bilgin S, Bayram U. Wegener’s granulomatosis: two cases with the review of the cases reported in Turkey. Turkish Thoracic J 2002;3(1):109-12.

3. Fraser RS, Müller NL, Colman N, Pare PD. Diagnosis of diseases of the chest. 4 th ed. USA: Saunders Company; 1999:1489-532.

4. Lillaz J, Bernardini S, Algros MP, Bittard H, Kleinclauss F. Wegener's granulomatosis: a rare cause of

hydronephrosis. Case Rep Med 2011;2011:814794. doi: 10.1155/2011/814794

5. Müller S, Eljack S, DelGaudio JM. Clinical pathologic conference case 1: Wegener’s granulomatosis. Head Neck Pathol 2011;5(3):268–72.

6. Akkalyoncu B, Ozturk A, Gozu A, Demirag F, Samurkasoglu B. Wegener granulomatosis: a case report. Respiratory Diseases 2000;11:100-3.

7. Allen SD, Harvey CJ. Imaging of Wegener's granulomatosis. Br J Radiol 2007;80(957):757–65.

8. Schucany WG. Wegener's granulomatosis presenting as a large solitary cavitary mass Proc (Bayl Univ Med Cent) 2010;23(2):171–2.

9. José RJ, Dilworth JP, Cleverley J, Young M, Stratton R, Lipman M. Wegener's granulomatosis with multiple pulmonary nodules – diagnostic difficulties. JRSM Short Rep 2010;1(4):34.

10. Hoffman GS, Kerr GS, Leavitt RY, Hallahan CW, Lebovics RS, Travis WD, et al. Wegener granulomatosis: an analysis of 158 patients. Ann Intern Med 1992;116(6):488–98.

11. Pretorius ES, Stone JH, Hellman DB, Fishman EK. Wegener's granulomatosis: CT evolution of pulmonary parenchymal findings in treated disease. Crit Rev Comput Tomogr 2004;45(1):67–85.

12. Screaton NJ, Sivasothy P,

Page 57: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal

50

Yılmaz D et al. A Wegener Granulomatosis Case Presented with Arthralgia. Euras J Fam Med 2019;8(1):45-50

Flower CDR, Lockwood CM. Tracheal involvement in Wegener’s granulomatosis: evaluation using spiral CT. Clinical Radiology 1998;53(11):809-15.

13. Papiris SA, Manoussakis MN, Drosos AA. Imaging of thoracic Wegener’s granulomatosis: the computed tomographic appearance. Am J Med 1992;93(5):529-36.

14. See CQ, Jaffe HA, Schraufnagel DE. Dyspnea and hemoptysis develop in a young man with prostitis. Chest 2005;128(5):3625–8.

15. DeRemee RA. Pulmonary vasculitis. In: Fishman AP (Ed.). Fishman’s Pulmonary Diseases and Disorders. New-York: Mac-Graw-Hill Companies; 1998:1357-74.

16. Fraser RS, Müller NL, Colman N, Paré PD. Diagnosis of diseases of the chest. 4th ed. USA: Saunders Company; 1999:1489-532.

17. Carol AL, Gary SH. Wegener’s granulomatosis. Thorax 1999;54:629-37.

18. Akkaya A, Turgut E, Sahin U, Sari A, Tuz M. Wegener granulomatosis (case report).

Tuberculosis and Thorax J 2000;48(2):154-61.

19. Beder S. Diffuse alveolar hemoragia. In: Numanoglu N (Ed.). Clinical respiratory system and disease. Ankara: Antıp AS; 1997:540-55.

20. Stegeman CA, Cohen Tervaert JW, de Jong PE, Kallenberg CGM. Trimethoprim-sulfamethoxazole for the prevention of relapses of Wegener's granulomatosis. New Engl J Med 1996;335(1):16–20.

Page 58: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal
Page 59: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal

INSTRUCTIONS FOR AUTHORS

Eurasian Journal of Family Medicine (EJFM) is an open access international journal which publishes clinical and experimental trials, interesting case reports, invited reviews, letters to the Editor, meeting, news and bulletin, clinical news and abstracts of interesting researches conducted in Family Medicine field. The Journal is published quarterly in collaboration of Department of Family Medicine of Trakya University School of Medicine and Eurasian Society of Family Medicine (ESFAM). The language of the journal is both Turkish and English. The journal is based upon independent and unbiased double-blinded peer-review principles. Processing and publication of submitted papers are free of charge.

Publication EthicsThe authors are responsible for the scientific content

of the material to be published. The authors should fill the copyright form to declare any possible conflicts of interest and to transfer the copyright to EJFM. The manuscript can not be published elsewhere in any other language without the consent of EJFM. The final form of the manuscript should be seen and approved by all authors. The Editorial Board, International Editorial Board and the Publisher are responsible to identify and prevent any research misconduct. The journal is open to publish any corrections, clarifications and apologies when needed. Any requests for retraction will be thoroughly discussed and carefully evaluated by the Editorial Board and the Publisher.

Research EthicsAn approval of research protocols by ethics committee

in accordance with international agreements is required for experimental, and clinical and drug trial studies:

WMA Declaration of Helsinki - Ethical Principles for Medical Research Involving Human Subjects, October 2013, Fortaleza, Brazil (available at: http://www.ub.edu/recerca/Bioetica/doc/Declaracio_Helsinki_2013.pdf)

Guide for the care and use of laboratory animals 8th edition (available at: http://grants.nih.gov/grants/olaw/guide-for-the-care-and-use-of-laboratory-animals.pdf)

Scientific Review and AcceptanceManuscripts must only be submitted electronically

through the following website: www.ejfm.orgOnly the papers that have not previously been

published or under review in any scientific publication are accepted for publication. Manuscripts that have been presented orally or as a poster must be stated on the title page with the date and the place of the congress.

All submissions must be accompanied by a signed

statement of scientific contributions and responsibilities of all authors and a statement declaring the absence of conflict of interests. Any institution, organization, pharmaceutical or medical company providing any financial or material support, in whole or in part, must be disclosed in a footnote.

Manuscript format must be in accordance with the ICMJE-Uniform Requirements for Manuscripts Submitted to Biomedical Journals: Writing and Editing for Biomedical Publication available at www.icmje.org.

All articles submitted for publication are peer- reviewed for their suitability for the Journal. Papers do not comply with the format of the Journal will be returned to the author without further review. Therefore, to avoid time and work loss, authors must carefully review the rules of the journal.

Manuscripts that comply with the main rules of the journal are sent to at least two reviewers from International Editorial Board with no conflict of interest with the authors, and the reviewers are asked for opinion about the suitability of the paper for publication. The reviewed manuscripts are then re-reviewed by the Editorial Board and the decision for the publication is established. There may be multiple revision requests by the reviewers or editors, if needed.

The Editorial Board, International Editorial Board and the Publisher have the authority to edit the manuscripts, request changes in the format of the manuscripts, and make reductions within the authors' knowledge in typographic control. Until the required changes and edits have been made, the papers will not be preceded for publication.

Manuscript PreparationThe manuscript file should include title page, abstracts

and keywords, text, references, tables (each table on a separate page), figure legends (if any) in the mentioned order.

Title page: Title page should include the title of the manuscript, the name(s), ORCID numbers and institution(s) of the author(s) and telephone, postal address and e-mail address of the corresponding author. If the authors do not have ORCID numbers yet, please click the link to register: https://orcid.org/register

Abstracts: Abstract should follow the title. Turkish and English abstracts must be included. For the manuscripts submitted from outside of Turkish speaking countries, editorial team will provide the translation into Turkish upon request. For research articles, abstracts

Euras J Fam Med

Page 60: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal

INSTRUCTIONS FOR AUTHORS

should be structured as follows; Aim, Methods, Results, Conclusion, and should not exceed 250 words. Abstracts of case reports should mainly include information about the case and should consist of a short and single paragraph.

Keywords: At least three keywords should be written both in Turkish and English. Keywords must be selected from “Medical Subject Headings” (MESH) available through: www.nlm.nih.gov/mesh/MBrowser.html.

Main text file: The main text should be structured as follows: Introduction, Methods, Results, Discussion, Authors Contributions, Acknowledgements, Conflict of Interest Disclosure and References. The sections do not have to begin on separate pages. Case reports should also be structured as Introduction, Case(s) and Discussion following the titles and abstracts. Author names and their institutional information, figures and illustrations should not be present in the manuscript file.

References: Reference listing must be in accordance with ICMJE standards and numbered consecutively at the end of the manuscript in the order in which they are mentioned in the text. Journal abbreviations should be in Index Medicus style. If there are more than six authors, it should be abbreviated with the use of "et al.". Authors should only cite the articles that they have directly used. Our journal does not approve the citations made from references of any other articles. If a reference is considered not to be directly cited, the reference(s) must be verified by the authors against the original documents by sending the photocopy of the first page(s). Any citation of unpublished work, of which the page numbers could not be provided, such as unpublished conference, symposium, and meeting presentations, is impermissible. For further information authors should consult NLM’s Citing Medicine for information on its recommended formats for a variety of reference types.

Examples for writing references (please give attention

to punctuation):Format for journal articles; initials of author’s names

and surnames, titles of article, journal name, date, volume, number, and inclusive pages, must be indicated. Example:

Marakoglu K, Toprak D, Taner S, Ozdemir S, Erdem D, Bodur S. Smoking and depression symptoms among medical students in Turkey. Euras J Fam Med 2012;1(2):42-54.

Format for books; initials of author’s names and surnames, chapter title, editor’s name, book title, edition, city, publisher, date and pages. Example:

Eyler AE, Biggs WS. Medical human sexuality in family medicine practice. In: Rakel RE (Ed.). Textbook of family medicine. 7th ed. Philadelphia: WB Saunders; 2007. p.1335-55.

Format for books of which the editor and author are the same person; initials of author(s)’ editor(s)’ names and surnames chapter title, book title, edition, city, publisher, date and pages. Example:

Solcia E, Capella C, Kloppel G. Tumors of the exocrine pancreas. In: Solcia E, Capella C, Kloppel G (Eds.). Tumors of the pancreas. 2nd ed. Washington: Armed Forces Institute of Pathology; 1997. p.145-210.

Format for online-only publications; DOI is the preferred on-line reference.

Format for websites; author(s)/organization, internet in square brackets, title, page update, citation date and web adress. Example:

American Medical Association [internet]. Helping doctors help patients [cited 2007 Feb 27]. Available from: http://www.ama-assn.org/

Tables, Figures, Graphics and Photographs: Each table must be on a separate sheet. Figures, graphics and photographs must be submitted in jpeg format in high resolution. Tables, figures and graphics must be cited in the text.

Euras J Fam Med

Page 61: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal

YAZARLARA BİLGİ

Avrasya Aile Hekimliği Dergisi (EJFM), Aile Hekimliği alanında yapılan klinik çalışmaları, ilginç olgu bildirimlerini, davet edilmiş derlemeleri, Editöre mektupları, toplantı, haber ve duyuruları, klinik haberleri ve ilginç araştırmaların özetlerini yayınlayan; yayın dili Türkçe ve İngilizce olan, bağımsız ve önyargısız çift-kör hakemlik (peer-review) ilkelerine dayanan uluslararası bir dergidir. Dergi, Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği Anabilim Dalı ile Avrasya Aile Hekimliği Derneği’nin (ESFAM) bilimsel içerikli yayın organı olup yılda dört sayı (Mart, Haziran, Eylül, Aralık) yayınlanır. Yazıların değerlendirme ve yayınlanması ücretsizdir.

Yayın EtiğiYazıların bilimsel sorumluluğu yazarlara aittir.

Yazarlar olası çıkar çatışmalarını beyan etmek ve yayın hakkını EJFM’ye devretmek için yayın hakkı devir formunu doldurmalıdırlar. Makaleler EJFM’nin rızası olmadan başka bir yer, başka bir dilde yayınlanamazlar. Makalenin son hali tüm yazarlarca görülmüş ve okunmuş olmalıdır. Editörler Kurulu, Uluslararası Editörler Kurulu ve Yayıncı herhangi bir araştırma hatasını saptamak ve önlemek ile sorumludurlar. Dergi gerektiğinde herhangi bir düzeltme, açıklama ve özür yayınlamak için açıktır. Herhangi bir geri çekme talebi Editörler Kurulu ve Yayıncı tarafından etraflıca tartışılacak ve dikkatlice değerlen-dirilecektir.

Araştırma EtiğiDeneysel, klinik ve ilaç araştırmaları için ilgili

uluslararası anlaşmalara uygun etik komisyon raporu gerekmektedir:

WMA Declaration of Helsinki - Ethical Principles for Medical Research Involving Human Subjects, October 2013, Fortaleza, Brazil (available at: http://www.ub.edu/ recerca/Bioetica/doc/Declaracio_Helsinki_2013.pdf)

Guide for the care and use of laboratory animals 8th edition (available at: http://grants.nih.gov/grants/olaw/ guide-for-the-care-and-use-of-laboratory-animals.pdf)

Bilimsel Değerlendirme ve Yayına KabulYazılar sadece http://www.ejfm.org adresinden online

olarak gönderilmelidir. Gönderilen yazıların dergide yayınlanabilmesi için

daha önce başka bir bilimsel yayın organında yayınlanmış olmaması ya da değerlendirme sürecinde olmaması gerekir. Daha önce sözlü ya da poster olarak sunulmuş çalışmalar, yazının başlık sayfasında tarihi ve yeri ile birlikte belirtilmelidir.

Sisteme yüklenen tüm makaleler ile beraber tüm

yazarların bilimsel katkı ve sorumlulukları ile çıkar çatışması olmadığını belirten imzalı bildirim eklenmelidir. Araştırmalara yapılan kısmi de olsa nakdi ya da ayni yardımların hangi kurum, kuruluş, ilaç-gereç firmalarınca yapıldığı dip not olarak bildirilmelidir.

Makalelerin formatı ICMJE-Uniform Requirements for Manuscripts Submitted to Biomedical Journals: Writing and Editing for Biomedical Publication (www.icmje.org) kurallarına göre düzenlenmelidir.

Dergiye gönderilen yazılar, ilk olarak dergi standartları açısından incelenir. Derginin formatına uymayan yazılar, daha ileri bir incelemeye gerek görülmeksizin yazarına iade edilir. Bu nedenle, gereksiz yere zaman ve emek kaybına yol açılmaması için, yazı sahipleri dergi kurallarını dikkatli incelemek zorundadır.

Derginin temel kurallarına uygunluğuna karar verilen yazılar Danışma Kurulundan yazarlarla çıkar çatışması olmayan en az iki üyeye gönderilir ve bu üyelerden yayına uygun olup olmadığı konusunda görüşleri alınır. Bu incelemeden geçen yazılar, Yayın Kurulu tarafından tekrar değerlendirilir ve basılacağı yer ve sayı kararlaştırılır. Gerekirse hakemler veya editörler tarafından birden fazla düzeltme isteğinde bulunulabilir.

Danışma Kurulu, Yayın Kurulu ve Yayıncı dizgi ve kontrol aşamasında, yazılarda düzeltme yapmak, biçiminde değişiklikler istemek ve yazarları bilgilendirerek kısaltma yapmak yetkisine sahiptir. Yazarlardan istenen değişiklik ve düzeltmeler yapılana kadar, söz konusu yazılar yayın programına alınmayacaktır.

Makalenin HazırlanmasıYazının gönderildiği metin dosyasının içinde sırasıyla,

başlık sayfası, Türkçe ve İngilizce özetler ve anahtar sözcükler, makalenin metinleri, kaynaklar, her sayfaya bir tablo olmak üzere tablolar ve son sayfada şekiller (varsa) şeklinde olmalıdır. Tüm makale tek bir MS Word dosyası halinde sisteme yüklenmelidir.

Başlık sayfası: Başlık sayfası yazının başlığını, yazar(lar)ın isim, ORCID numaraları ve çalıştıkları kurumları ile sorumlu yazarın telefon, adres ve elektronik posta bilgilerini içermelidir. Henüz ORCID numarası almamış olan yazarlar şu adresten kayıt olabilirler: https://orcid.org/register

Özetler: İkinci sayfada Türkçe ve İngilizce özetler yazı başlıkları ile birlikte verilmelidir. Araştırma makalelerinde özetler; Amaç, Yöntem, Bulgular, Sonuç bölümlerine ayrılmalı ve toplamı 250 sözcüğü geçmeme-lidir. Olgu sunumlarının özetleri ağırlıklı olarak mutlaka

Euras J Fam Med

Page 62: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal

YAZARLARA BİLGİ

olgu hakkında bilgileri içermeli, kısa ve tek paragraf olmalıdır.

Anahtar kelimeler: En az üç adet anahtar kelime Türkçe ve İngilizce olarak “Medical Subject Headings (MESH)”e uygun verilmelidir. İngilizce anahtar kelimeler için www.nlm.nih.gov/mesh/MBrowser.html ve Türkçe anahtar kelimeler için www.bilimterimleri .com adreslerinden yararlanılabilir.

Tam metin dosyası: Giriş, Yöntem, Bulgular, Tartışma, Çıkar Çatışması Beyanı, ve Kaynaklar şeklinde oluşturulmalıdır. Metin dosyasında yazının hiçbir bölümünün ayrı sayfalarda başlatılması zorunluluğu yoktur. Olgu sunumları da, başlık ve özetlerden sonra Giriş, Olgu(lar) ve Tartışma şeklinde düzenlenmelidir. Metin dosyasının içinde, yazar isimleri ve kurumlara ait bilgi olmamalıdır.

Kaynaklar: Kaynak yazım stilleri ICMJE kurallarına göre yapılmalı ve yazı içinde geçiş sırasına göre makale sonunda listelenmelidir. Kullanılacak kısaltmalar Index Medicus'a uygun olmalıdır. Yazar sayısı altıdan fazla ise sonraki isimler Türkçe makalelerde "ve ark." İngilizce makalelerde ise "et al." şeklinde kısaltılmalıdır. Yazarlar yalnızca doğrudan yararlandıkları kaynakları yazılarında gösterebilirler. Dergimiz, başka çalışmalarda bildirilen kaynakların aktarma şeklinde kullanılmasını kesinlikle benimsememektedir. Bir kaynağın aslından yararlanıl-mamış olduğu düşünüldüğünde, yazarından söz konusu kaynak ya da kaynakların ilk sayfalarının fotokopilerini göndermesi istenir. Yayınlanmamış ve sayfa numaralarıyla verilemeyecek kaynak (yayınlanmamış kongre, sempoz- yum, toplantı, vb. belgeleri) kullanılamaz. Çeşitli kaynak tiplerinin kullanımı hakkında daha fazla bilgi için yazarlar “NLM’s Citing Medicine” kaynağına başvurabilirler.

Kaynakların yazımı için örnekler (Noktalama işaretlerine lütfen dikkat ediniz):

Makale için; Yazar(lar)ın soyad(lar)ı ve isim(ler)inin başharf(ler)i, makale ismi, dergi ismi, yıl, cilt, sayı, sayfa no’su belirtilmelidir. Örnek:

Yabancı dilde yayınlanan makaleler için;Marakoglu K, Toprak D, Taner S, Ozdemir S, Erdem

D, Bodur S. Smoking and depression symptoms among medical students in Turkey. Euras J Fam Med 2012;1(2):42-54.

Türkçe makaleler için;Öztürk Ö, Seven H. Comparison of late term treatment

with steroid and hyperbaric oxygen aided steroid in

idiopathic sudden hearing loss. Euras J Fam Med 2012;1(2):63-8.

Kitap için; Yazar(lar)ın soyad(lar)ı ve isim(ler)inin başharf(ler)i, bölüm başlığı, editörün(lerin) ismi, kitap ismi, kaçıncı baskı olduğu, şehir, yayınevi, yıl ve sayfalar belirtilmelidir. Örnek:

Yabancı dilde yayımlanan kitaplar için;Eyler AE, Biggs WS. Medical human sexuality in

family medicine practice. In: Rakel RE (Ed.). Textbook of family medicine. 7th ed. Philadelphia: WB Saunders; 2007. p.1335-55.

Türkçe kitaplar için;Tür A. Emergency airway management and

endotracheal intubation. Şahinoğlu AH (editör). Yoğun bakım sorunları ve tedavileri. 2. Baskı. Ankara: Türkiye Klinikleri; 2003. p.9-16.

Yazar ve editörün aynı olduğu kitaplar için; Yazar/editörün soyad(lar)ı ve isim(ler)inin başharf(ler)i, bölüm başlığı, kitap ismi, kaçıncı baskı olduğu, şehir, yayınevi, yıl ve sayfalar belirtilmelidir. Örnek:

Yabancı dilde yayımlanan kitaplar için;Solcia E, Capella C, Kloppel G. Tumors of the

exocrine pancreas. In: Solcia E, Capella C, Kloppel G (Eds.). Tumors of the pancreas. 2nd ed. Washington: Armed Forces Institute of Pathology; 1997. p.145-210.

Türkçe kitaplar için;Eken A. Cosmeceutical ingredients: drugs to

cosmetics products. Eken A (ed.). Kozmesötik etken maddeler’de. 1. Baskı. Ankara: Türkiye Klinikleri; 2006. p.1-7.

Sadece online yayınlar için; DOI tercih edilen on-line referanstır.

Websiteleri için; Yazar(lar)/Organizasyon, (Internet), başlık, sayfa güncelleme tarihi, erişim tarihi ve web adresi belirtilmelidir. Örnek:

American Medical Association [internet]. Helping doctors help patients [cited 2007 Feb 27]. Available from: http://www.ama-assn.org/

Tablo, Şekil, Grafik ve Fotoğraflar: Tablolar her sayfaya bir tablo olmak üzere yazının gönderildiği dosya içinde olmalı; yazıya ait şekil, grafik ve fotoğrafların her biri yüksek çözünürlüklü jpeg formatında gönderilmelidir. Tablo başlıkları ve şekil altyazıları eksik bırakılmamalıdır. Tablo, şekil ve grafiklerin yazıda nerede geçtiği belirtilmelidir.

Euras J Fam Med

Page 63: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal
Page 64: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal
Page 65: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2019/March/Journal-1.pdf · EDITORIAL Dear Readers, It is a big honor to announce 8th volume of the Eura-sian Journal