Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı...

84
Weed Science Turkish Journal of Volume 20 Issue Year 1 2017 http://journal.weedturk.com Türkiye Herboloji Derneği Turkish Weed Science Society E-ISSN : 2458-7966 For submissions : [email protected]

Transcript of Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı...

Page 1: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Weed ScienceTurkish Journal of

Volume

20Issue Year

1 2017http://journal.weedturk.com

Türkiye Herboloji DerneğiTurkish Weed Science Society

E-ISSN : 2458-7966

For submissions:

[email protected]

Page 2: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

@Türkiye Herboloji Derneği Basım Tarihi: 30.06.2017

Baş Editör/Editor in Chief

İzzet KADIOĞLU Türkiye Sorumlu Editörler/Managing Editors Süleyman TÜRKSEVEN Türkiye Ünal ASAV Türkiye Shahid FAROOQ Türkiye Teknik Ediörler/Tecnical Editors Bahadır ŞİN Türkiye Tolga SARI Türkiye

Editörler/Editors

A. Tansel SERİM Türkiye İlhan KAYA Türkiye

Ahmet ULUDAĞ Türkiye İlhan ÜREMİŞ Türkiye

Ali Reza TAAB Iran Kassim AL-KHATIB USA

Asad SHABBIR Pakistan Mehmet Nedim DOĞAN Türkiye

Bekir BÜKÜN Türkiye Mustapha HAIDAR Lebanon

Demosthenis CHACHALIS Greece Nihat TURSUN Türkiye

Doğan IŞIK Türkiye Onur KOLÖREN Türkiye

Eda AKSOY Türkiye Sava VRBNICANIN Serbia

Garifalia ECONOMOU Greece Serdar EYMİRLİ Türkiye

Giuseppe BRUNDU Italy Shunji KUROKAWA Japan

Gonzalez-Moreno PALI UK Sibel UYGUR Türkiye

Guang-Xi WANG Japan Şaban KORDALİ Türkiye

Hasan DEMİRKAN Türkiye Uwe STARFINGER Germany

Hüsrev MENNAN Türkiye Valérie LE CORRE France

Inderjit India Yasin Emre KİTİŞ Türkiye

İndeksleme : Academic Resource Index (Researchbib), Journal Index, SIS (Scientific Indexing

Services), - Factor - Real Time Impact, CiteFactor, Cosmos Impact Factor

Kapak Resmi : Bahadır ŞİN

(TÜRKİYE HERBOLOJİ DERGİSİ)

VOLUME 20*Issue 1* 2017 ISSN: 1303-6491 E-ISSN: 2458-7966

Sahibi/Owner : Prof.Dr. Işık TEPE (Türkiye Herboloji Derneği Başkanı) Yüzüncü Yıl Üniversitesi Van, TÜRKİYE

Baş Editör/ Editor in Chief : Prof.Dr. İzzet KADIOĞLU Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Tokat, TÜRKİYE

EDİTÖRLER LİSTESİ/EDITORIAL BOARDS

Page 3: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

İÇİNDEKİLER : Vejetatif Filtre Şeritlerinde Kullanılabilecek Bazı Dar Yapraklı Bitkilerin Rimsulfuron

ve Nicosulfuron’a Toleransları

Ahmet Tansel SERİM, Ercan KOCA, Nuran Pınar GÜZEL, Ünal ASAV

1

Ayçiçeği Üretiminde Alevleme ve Çapalamanın Yabancı Ot Mücadelesinde Etkilerinin

Araştırılması

Nihat TURSUN, Ege Fırat KARAAT, I. Kutalmıs KUTSAL, Rabia ISIK, Selçuk ARSLAN,

Ayşe Özlem TURSUN

10

Manisa İli Bağ Alanlarında Karşılaşılan Bitki Koruma Sorunları ve Üretici Bilinç Düzeyi

Yusuf YANAR, Dürdane YANAR, Gülistan ERDAL, Hilmi ERDAL, Fatih YURTTAŞ 18

Diyarbakır İli Buğday Tarlalarındaki Yabancı Otlar Üzerinde Gözlenen Mildiyö Türleri

Cumali ÖZASLAN, Nuh BOYRAZ, Ahmet GÜNCAN 27

Beş Farklı Bitki Ekstraktının Domateste Zararlı Kök-ur Nematod (Meloidogyne

incognita Irk 2 ve M. arenaria Irk 2) (Tylenchida: Meloidoginidae)'larınaKarşı Sera

Koşullarındaki Etkisinin Belirlenmesi İlker KEPENEKCİ, Tuba KATI ÇEKENGİL, Fatma Dolunay ERDOĞUŞ, Pervin

ERDOĞAN, Hayriye Didem SAĞLAM

36

Bazı Yabancı Ot Tohumlarının Suda Canlı Kalma Süreleri ve Suda Yüzebilirlikleri Filiz ERBAŞ, M.Nedim DOĞAN

48

Parazit bitkilerden (Orobanche ramosa L. Cuscuta campestris Yunck. ve Viscum album L.)

elde edilen ekstratların bazı bitki patojeni funguslara karşı antifungal etkileri Bahadır ŞİN, İzzet KADIOĞLU, Abdurrahman ONARAN

61

Tokat İlinde Doğal Olarak Yetişen Salvia virgata Jacq. ve Salvia candidissima subsp.

candidissima Vahl. Bitkilerinin Uçucu Yağ Kompozisyonlarının Belirlenmesi Melih YILAR, İzzet KADIOĞLU, İsa TELCİ

70

Page 4: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

CONTENTS :

Tolerance of Some Grass Species Can be used in Vegetative Filter Strips to

Rimsulfuron and Nicosulfuron

Ahmet Tansel SERİM, Ercan KOCA, Nuran Pınar GÜZEL, Ünal ASAV

1

The Effect of Flaming and Cultivation for Weed Control in Sunflower Production Nihat TURSUN, Ege Fırat KARAAT, I. Kutalmıs KUTSAL, Rabia ISIK, Selçuk

ARSLAN, Ayşe Özlem TURSUN

10

Plant Protection Issues Encountered in Vineyards of Manisa Province and Producer

Consciousness Level

Yusuf YANAR, Dürdane YANAR, Gülistan ERDAL, Hilmi ERDAL, Fatih YURTTAŞ

18

Downy Mildew Species Observed on Weeds of Wheat Fields in Diyarbakır, Turkey Cumali ÖZASLAN, Nuh BOYRAZ, Ahmet GÜNCAN

27

The Effect of Five Different Plant Extracts on Root-Knot Nematodes [Meloidogyne

incognita Race 2 and M. arenaria Race 2 (Tylenchida: Meloidoginidae)] Infesting Tomato

under Greenhouse Conditions

İlker KEPENEKCİ, Tuba KATI ÇEKENGİL, Fatma Dolunay ERDOĞUŞ, Pervin

ERDOĞAN, Hayriye Didem SAĞLAM

36

Viability and Buoyancy of Seeds of Some Weed Species in Water

Filiz ERBAŞ, M.Nedim DOĞAN 48

Antifungal activity of parasitic plant (Orobanche ramosa L. Cuscuta campestris Yunck.

and Viscum album L.) extracts against some plant pathogenic fungi

Bahadır ŞİN, İzzet KADIOĞLU, Abdurrahman ONARAN

61

Essential Oils Compositions of Salvia virgata Jacq. and Salvia

candidissima subsp. candidissima Vahl. Growing in Natural Habitats of Tokat Province 70

Melih YILAR, İzzet KADIOĞLU, İsa TELCİ

Page 5: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

1

Turkish Journal of Weed Science 20(1): 2017: 1-9

Vejetatif Filtre Şeritlerinde Kullanılabilecek Bazı Dar Yapraklı Bitkilerin

Rimsulfuron ve Nicosulfuron’a Toleransları

Ahmet Tansel SERİM1*, Ercan KOCA

1, Nuran Pınar GÜZEL

1, Ünal ASAV

1

1Zirai Mücadele Merkez Araştırma Enstitüsü, 06172 Yenimahalle, Ankara

*Sorumlu Yazar E-mail: [email protected]

ÖZET

Mısırda yabancı ot kontrolü için kullanılan ve toprakta kalıcılığı olan herbisitler bir yerden başka bir yere; yüzey

sürüklenmesi, süzünme ve sürüklenme yoluyla taşınabilmektedir. Bu taşınma yolları arasında, mısır

yetiştiriciliğinde üretim sezonu süresince 4-5 kez sulama yapıldığı için yüzey sürüklenmesi özel önem arz

etmektedir. Bu çalışmada yüzey sürüklenmesini engellemek için dizayn edilen vejetatif filtre şeritlerinde

kullanılabilecek dar yapraklı bitki türlerinin rimsulfuron ve nicosulfuron’a tepkileri iklim odası koşullarında

belirlenmiştir. Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1

rimsulfuron ve 2.5, 5.0 ve 10 g aktif

madde da-1

nicosulfuron) dar yapraklı bitki fidelerine 3-5 gerçek yapraklı dönemde uygulanmıştır. Herbisitlerin dar

yapraklı bitki türlerine etkileri uygulamadan 14 ve 28 gün sonra görsel değerlendirme ve 28. günde mutlak

değerlendirme ile belirlenmiştir. Hem soğuk iklim (Festuca arundinacea Schreber, Lolium multiflorum Lam.,

Lolium perenne L., Bromus inermis Leysser, Festuca rubra L. ve Poa pratensis L., Agropyron cristatum

(L.) Gaertner) hem de sıcak iklim (Cynodon dactylon (L.) Pers. ve Sorghum bicolor (L.) Moench x Sorghum

sudanense (Piper) Stapf.) bitkileri iklim odası denemelerinde değerlendirilmiştir. Değerlendirilen dar yapraklı bitki

türlerinden S. bicolor x S. sudanense, F. arundinacea, L. multiflorum ve L. perenne her iki herbisite de duyarlı iken

B. inermis ve C. dactylon her iki herbisite de tolerant bulunmuştur. Dar yapraklı türlerinden P. pratensis. F. rubra

ve A. cristatum nicosulfuron’a tolerant iken rimsulfurona duyarlı bulunmuştur.

Anahtar Kelimeler: Nicosulfuron, rimsulfuron, fide, sürüklenme, VFŞ (Vejetatif Filtre Şeridi).

Tolerance of Some Grass Species Can be used in Vegetative Filter Strips

to Rimsulfuron and Nicosulfuron

ABSTRACT

Soil residual herbicides applied to maize for weed control can transport from one place to another by several

routes, including leaching, drift, and runoff. Among these transport methods, runoff has a special importance

compared to the others as maize plant is irrigated 4 to 5 times during a growing season. In this study, growth

chamber experiments were performed to determine the response of potential VFS grass species to prevent run-off

of rimsulfuron and nicosulfuron herbicides. Herbicides were applied to seedlings of grass species at 3-5 true leaf

stage with three different rates (0.625, 1.25, 2.5 g active ingredient da-1

rimsulfuron and 2.5, 5.0 and 10 g active

ingredient da-1

nicosulfuron). The effects of herbicides on grass seedlings were visually determined at 14 and 28

days after treatment (DAT) and gravimetrically at 28 DAT. Both cool season grasses (e.g., Festuca arundinacea

Schreb., Lolium multiflorum Lam., Lolium perenne L., Bromus inermis Leyss., Festuca rubra L., and Poa

pratensis L., Agropyron cristatum (L.) Gaertn.), and warm season grasses (e.g., Cynodon dactylon (L.) Pers. and

Sorghum bicolor × Sorghum sudanense Stapf.) were examined in the growth chamber trials. Among these grasses,

S. bicolor × S. sudanense, F. arundinacea, L. multiflorum and L. perenne were found susceptible to both

herbicides, while B. inermis and C. dactylon were proved tolerant. The grass species P. pratensis, F. rubra, and A.

cristatum were found tolerant to nicosulfuron, but susceptible to rimsulfuron.

Keywords: Nicosulfuron, rimsulfuron, seedling, run-off, VFS (Vegetative Filter Strip).

*Bu çalışma; TÜBİTAK tarafından desteklenen TOVAG 115O331 nolu projenin bir bölümüdür.

Available at: www.journal.weedturk.com

Turkish Journal of Weed Science

© Turkish Weed Science Society

Page 6: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Serim et al. Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 1-10

2

GİRİŞ

Sentetik herbisitler İkinci Dünya Savaşı’ndan

sonra bitkisel üretim yapılan hemen hemen

her alanda yoğun bir şekilde kullanılmaya

başlanmıştır. Sentetik herbisitlerin

kullanılmaya başlandığı ilk yıllarda ağırlıklı

olarak herbisitlerin sağladığı yararlar göz

önüne alındığı için herbisit kullanımı

1980'lere kadar hızlı bir şekilde artış

göstermiştir (Battaglin ve ark., 2005).

Toplumların 1980'lerden itibaren

bilinçlenmesi, herbisitlerden kaynaklanan

sorunların sürekli gündeme gelmesi ve yoğun

herbisit kullanımına bağlı dayanıklılık

sorunları herbisit kullanımına yönelik

yaklaşımların tekrar gözden geçirilmesine

neden olmuştur (DeGraff ve ark., 2007).

Bitkisel üretimde kullanılan herbisitlerin

sayısının azalması ve kullanılmaya devam

edilecek herbisitlerin sürdürülebilir

kullanımının sağlanması için bu herbisitlerin

farklı çevre koşullarındaki davranışlarının

daha iyi bilinmesini zorunlu kılmaktadır.

Ülkemizde kullanılan herbisit aktif

maddeleri içerisinde önemli bir yere sahip

olan Sulfonylurea grubu herbisitler genellikle

topraktan kökler ile ve/veya bitkinin toprak

üstü aksamları ile bitki bünyesine alınabilen

ve bitki içerisinde taşınabilen sistemik etkili

herbisitler olup lösin, izolösin ve valin amino

asitlerinin sentezini engelleyerek hedef alınan

yabancı otlarda gelişmenin durmasına ve

akabinde bitkinin ölümüne neden olmaktadır

(Anonim, 2003). Toprağa temas eden ve

toprak yüzeyinde kalan herbisit

moleküllerinin bir kısmı ışığın etkisi ile

parçalanırken, toprak yüzeyinin altına inen

moleküller ise kimyasal parçalanma ve

mikrobiyal parçalanmaya maruz kalırlar

(Başaran ve Serim, 2010). Kullanılan

herbisitin kültür bitkisi yetiştirildiği süre

içerisinde özellikle de kritik periyot süresince

toprakta kalması ve ürün hasadına yakın

topraktan kaybolması arzu edilmektedir

(Serim, 2010). Sulfonylurea grubu herbisitler

yüksek herbisidal etkileri nedeniyle düşük

uygulama dozlarında tatbik edilse de

thifensulfuron-methyl ve tribenuron-methyl

gibi bu grup herbisitler salma sulama yoluyla

yüzeysel su kaynaklarına karışma

potansiyeline sahiptir (Delgado-Moreno ve

ark., 2007; Elliot ve Cessna, 2010).

Ülkemizde nicosulfuron ve

rimsulfuron’un kullanımı her geçen sene

artmaktadır. Herbisit üretimi için ithal edilen

nicosulfuron miktarı 2001’de 26,1 ton iken

2012’de 226,6 tona, rimsulfuron miktarı

2002’de 107 kg iken 2013’de 1565 kg’a

çıkmıştır (Anonim, 2012). Toprak ortamında

nicosulfuron’un DT50 değeri 24-43 (20oC)

gün, rimsulfuron’un toprak ortamında DT50

değeri ise 10-20 gündür (20oC) (Anonim,

2003). Uluslararası Temel ve Uygulamalı

Kimya Birliği'nin değerlendirmesine göre

rimsulfuron ve nicosulfuron suda

çözünürlüğü yüksek (rimsulfuron: 7300 mg

L-1

, nicosulfuron: 7500 mg L-1

) ve toprakta

taşınması yönünden hareketli herbisitler

sınıfına girmektedir (Anonim, 2014). Yapısal

özellikleri nedeniyle toprak partiküllerine

düşük düzeyde bağlanan rimsulfuron ve

nicosulfuron, su ile karşılaştıklarında bu

bağlarını kolaylıkla kaybederek suya

karışabilirler. Bu durum, rimsulfuron ve

nicosulfuron’u yağışların etkisiyle toprak

içinde süzünme ile taşınmasından ziyade

toprak yüzeyinden sürüklenme yoluyla yüzey

su kaynaklarına karışma potansiyeli yüksek

olan herbisitler arasına sokmaktadır.

Kısa süreli ani yağışla birlikte biriken

sular, toprak yüzeyinden toprak partikülleri

ve onlara bağlı diğer kalıcı organik bileşikleri

de bünyesine katarak sürüklemeye başlar.

Toprak yüzeyinden akan su; toprak

partiküllerini taşıdığı gibi toprak

partiküllerince absorbe edilen herbisitleri de

çözerek bünyesine alır. Bu yüzeysel su

akışının varış noktası genellikle bir yüzey su

kaynağıdır. Herbisitlerin su ekosistemlerine

Page 7: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Serim et al. Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 1-9

3

girmesinin önlenmesi için bir çok yöntem

kullanılabilse de en çok tercih edilen yöntem

vejetatif filtre şeridi uygulamasıdır. Vejetatif

filtre şeritleri yüzey sürüklenmesi ile gelen su

ve içerisinde taşınan suni gübrelerin, erosif

partiküllerin ve pestisitlerin su kaynaklarına

karışmasını önlemek amacıyla dizayn edilip

kullanılan canlı bitki bariyerleridir. Vejetatif

filtre şeritleri; toprak yüzeyinin

pürüzlülüğünü artırarak infiltrasyonu

yükseltir, sürüklenme hızını ve hacmini

azaltırlar, herbisitlerin bağlandıkları

partiküllerden salınımını kolaylaştırırlar,

çözünmemiş fazda bulunan herbisitleri otsu

bitkilere, bu bitkilerin samanlarına ve toprağa

bağlarlar (Misra ve ark., 1996; Schmitt ve

ark., 1999; Krutz ve ark., 2004; Borin ve ark.,

2005).

Vejetatif filtre şeridinde kullanılacak olan

bitkilerin seçimi, beklenen etkinin sağlanması

açısından çok önemlidir. Bu konuda yapılan

çalışmalar vejetatif filtre şeridi içerisinde

çoğunlukla dar yapraklı bitki türlerinin

kullanıldığını göstermektedir (Tingle ve ark.,

1988; Seta ve Karathanasis, 1997; Dozier ve

ark., 2002; Popov ve Cornish, 2006). Dar

yapraklı bitki türlerinin bu amaç için

seçiminde; sık kanopi oluşturması ve

kardeşlenerek bitki sıklığını zaman içinde

arttırabilmesi önemli rol oynar. Dar yapraklı

türlerin herbisitlere toleransları, onların akan

su içindeki sedimentleri ve bu sedimentlere

bağlı herbisitleri tutmasında önemlidir

(Popov ve Cornish, 2006). Dar yapraklı bitki

türlerinin de herbisitleri tutma kapasiteleri

farklıdır. Adropogon gerardii ile oluşturulan

vegetatif filtre şeridi, uygulanan

fluometuron'un % 4'ünün ve Norflurazon'un

ise % 1.8'inin geçmesine izin verdiği;

Tripsacum dactyloides ile oluşturulan

vegetatif filtre şeridi ise denemede kullanılan

fluometuron'unun % 2'sinin ve Norflurazon'

un ise % 0.7' sinin filtre şeridini geçtiği

belirlenmiştir (Rankins ve ark., 2001).

Bu çalışmada, ülkemizde ruhsatlı olan

rimsulfuron ve nicosulfuron’un su

kaynaklarına karışmasını engellemek için

oluşturulacak vejetatif filtre şeritlerinde

kullanılabilecek dar yapraklı bitki türlerinin

belirlenmesi amaçlanmıştır.

MATERYAL VE YÖNTEM

Materyal

Çalışmanın ana materyalini Sorghum bicolor

(L.) Moench x Sorghum sudanense (Piper)

Stapf., Lolium perenne L., L. multiflorum

Lam., Festuca rubra L., F. arundinacea

Schreber, Poa pratensis L., Agropyron

cristatum (L.) Gaertner ve Cynodon dactylon

(L.) Pers. tohumları, nicosulfuron ve

rimsulfuron aktif maddeli herbisitler,

ilaçlama kabini, toprak, iklim odası, data

logger vb. gibi malzemeler oluşturmuştur.

Yöntem

Vejetatif filtre şeridinde kullanılabilecek dar

yapraklı bitki türlerinin nicosulfuron ile

rimsulfuron herbisitlerine toleranslarının

belirlenmesi için iklim odası denemeleri

yürütülmüştür. Denemelerde Popov ve

Cornish (2006) ve Sidhu ve ark. (2014)’ın

yöntemleri modifiye edilerek kullanılmıştır.

Laboratuvarda sodyum hipoklorit (%0.5) ile

3-5 dakika yüzey dezenfeksiyonuna tabi

tutulan dar yapraklı bitkilerin tohumları ön

çimlendirme için petri kutuları içerisine

yerleştirilmiş tohum çimlendirme kâğıtları

arasına konulduktan sonra steril saf su ile

nemlendirilerek inkübatörde ön çimlenmeye

bırakılmıştır. Çimlenen dar yapraklı bitki

tohumlarından 3-5 mm kök uzunluğuna

ulaşanlar saksıya ekilmek için seçilmiştir.

Her saksıya 10 adet tohum ekilmiş ve

saksılarda uniform gelişme gösteren 5’er

bitki bırakılarak diğerleri çekilmiştir.

Denemeler 14 saat ışık (25 ± 1oC), 10 saat

karanlık (15 ± 1oC) koşullardaki bitki

yetiştirme odasına yerleştirilmiştir. Üç-beş

Page 8: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Serim et al. Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 1-9

4

gerçek yapraklı döneme gelen fideler toprak

yüzeyinin 5-10 cm üzerinden kesilerek

ilaçlama yapılmadan önce 3 gün

bekletilmiştir. Hazırlanan fideler sprey

chamber kullanılarak ilaçlanmıştır.

İlaçlamada herbisitlerin tavsiye dozlarının iki

katı, tavsiye dozları (rimsulfuron 5 g da-1

ve

nicosulfuron ise 125 mL ticari preparat da-1

)

ve tavsiye dozlarının yarısı kullanılmıştır.

İlaçlamalarda Teejet TP 8001EVS nolu

pülverizatör memesi 2 bar işletme basıncında

kullanılmış ve uygulama normu 20 L da-1

olmuştur. Herbisitlerin bitkilere etkisinin

değerlendirilmesi, ilaçlanmış ve

ilaçlanmamış bitkiler karşılaştırılarak

yapılmıştır. Kontrole göre ilaçlı bitkilerde

meydana gelen gelişme geriliği, sayısal

azalma, boyda kısalma ve hasatta kuru madde

miktarındaki azalma yüzde olarak verilmiştir.

Değerlendirmede kontroldeki bitkiler 0, ölen

bitkiler 100 olarak derecelendirilmiştir.

Değerlendirmeler ilaç uygulamasından 14 ve

28 gün sonra yapılmıştır. Kuru ağırlıklarının

belirlenmesi için herbisit uygulanan fideler

28 gün sonra toprak yüzeyinden kesildikten

sonra 600C’deki fırında 72 saat kurutularak

ağırlıkları alınmıştır. Denemeler tesadüf

blokları deneme desenine göre 4 tekerrürlü

olarak kurulmuş ve iki kez tekrarlanmıştır.

Bitkilerin herbisitlere olan toleranslarının

istatistik değerlendirmesinde varyans analizi

yapılmış, gruplar arası farklılıklar ise LSD

çoklu karşılaştırma testi ile belirlenmiştir

(P<0.05). İstatistiksel değerlendirmelerde

SPSS istatistik paket programı (ver 13.0)

kullanılmıştır.

Dar yapraklı bitki türlerinin duyarlılık

değerlendirmelerinde ise Türkseven

(2011)’in değerlendirme skalası

kullanılmıştır. Değerlendirme, herbisitlerin

tavsiye dozlarının 2 katı oranında doz

uygulanan bitkilerde 28. günde yapılmıştır

(Çizelge 1).

Çizelge 1. Dar yapraklı bitkilere rimsulfuron ve nicosulfurona toleranslarının değerlendirilmesinde

kullanılan 0-5 skalası

Skala Değeri Belirti Bitkinin

Durumu Tolerant (0) Etki yok, bitki tamamen yeşil Canlı Tolerant (1) Boy kısalması, bitki tamamen yeşil Canlı Orta Düzeyde Duyarlı (2) Belirgin boy kısalması, renk ve şekil değişikliği, büyüme noktası yeşil Canlı Yüksek Düzeyde Duyarlı (3) Belirgin boy kısalması, renk ve şekil değişikliği, büyüme noktası yeniden

sürmüş

Canlı

Duyarlı (4) Belirgin boy kısalması, renk ve şekil değişikliği, büyüme noktası yok

yada tamamen kurumuş

Ölü

Duyarlı (5) Bitkiler tamamen sararmış ve kurumuş Ölü

BULGULAR ve TARTIŞMA

Herbisit uygulamasından 14 ve 28 gün sonra

gözleme dayalı değerlendirmeler yapılmış

olup yapılan ilk değerlendirmelerde (14.

günde) herbisitlerin etkileri nispeten düşük

iken ikinci değerlendirmelerde (28. günde)

herbisitlerin etkileri daha belirgin ortaya

çıkmıştır (Çizelge 2). Herbisitlerden

etkilenen bitkilerde boyda önemli derecede

kısalma ve kardeşlenme sayısında azalma

görülürken herbisitlerden etkilenmeyen

bitkilerde sınırlı bir pozitif gelişme

görülmüştür. Hormesisten kaynaklandığı

düşünülen bu gelişme özellikle nicosulfuron

uygulanan bitkilerde kendini belli etmektedir.

Herbisitlerin özellikle ALS inhibitörlerinin

düşük dozlarından kaynaklanan hormesis

etkisi bir çok araştırmacı tarafından

zikredilen bir olgu olup çalışmamızda

görülmüştür (Serim, 2010).

Page 9: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Serim et al. Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 1-9

5

Gözleme dayalı yapılan değerlendirmeler,

herbisitlerin etkilerinin uygulamadan kısa

süre sonra değerlendirilmesi için oldukça

kullanışlı bir yöntemdir. Herbisit etkisinin

daha belirgin olduğu 28. günden daha sonra

yapılacak değerlendirmelerde ise kuru ağırlık

miktarının belirlenmesini esas alan mutlak

değerlendirme daha doğru sonuç verebilir.

Örneğin rimsulfuron uygulanan F.

arundinacea bitkileri herbisit

uygulamasından 28 gün sonra tamamen

kurumuş olmasına rağmen belirli bir

biyokütleye sahip olduğu için kontrol ile

karşılaştırıldığında biyolojik etki daha düşük

görünebilmektedir (Çizelge 2 ve 3). Gözleme

dayalı değerlendirme ile mutlak

değerlendirme yöntemi arasındaki farlılıklar

da yukarıda bahsedildiği üzere değerlendirme

zamanında bitkinin belirli bir biyokütleye

sahip olmasından ve bu değerin kontrol ile

farkının açılması için belirli bir zaman

diliminin geçmesi gerektiğindendir.

Çizelge 2. Dar yapraklı bitki türlerinin uygulamadan 14 ve 28 gün sonra rimsulfuron ve

nicosulfuron’a olan tepkileri (%)

Vejetatif Filtre Şeridi Bitkisi Değerlendirme

Tarihi (gün) 2R R R/2 2N N N/2

Sorgum sudan melezi 14 80 40 20 50 20 20

28 100 90 80 80 60 40

F. arundinacea 14 40 20 20 30 40 15

28 60 50 30 60 50 30

L. perenne 14 50 30 20 40 25 15

28 80 50 15 80 50 10

L. multiflorum 14 60 40 20 50 30 25

28 90 80 30 100 100 70

B. inermis 14 10 0 0 10 10 -10

28 0 0 0 10 10 0

F. rubra 14 20 10 0 -10 -20 0

28 60 30 20 -15 -10 0

P. pratensis 14 40 30 0 -20 -10 0

28 50 50 20 -10 -10 0

C. dactylon 14 0 0 0 -20 -10 0

28 0 0 0 -10 0 0

A. cristatum 14 10 -10 -10 0 -10 0

28 60 30 20 0 0 0

R/2: Rimsulfuron’un tavsiye dozunun yarısı, R: Rimsulfuron’un tavsiye dozu, 2R: Rimsulfuron’un tavsiye dozunun 2 katı, N/2:

Nicosulfuron’un tavsiye dozunun yarısı, N: Nicosulfuron’un tavsiye dozu, 2N: Nicosulfuron’un tavsiye dozunun 2 katı, K:

Kontrol

Denemenin 28. gününde bitkiler kesilip

etüvde kurutularak bitki kuru ağırlıkları

belirlenmiş ve mutlak değerlendirme yöntemi

ile değerlendirilmiştir (Çizelge 3 ve 4).

Rimsulfuron uygulanan dar yapraklı

bitkilerden B. inermis ve C. dactylon tatbik

edilen dozlardan ya etkilenmemiş ya da

düşük seviyede etkilenmiş olup bu etkiler de

istatistik olarak önemli bulunmamıştır

(P>0.05). Bu bitki türleri rimsulfurona

tolerant olarak değerlendirilmiştir. Sorghum

sudan melezi uygulanan bütün rimsulfuron

dozlarından önemli derecede etkilenmiş olup

duyarlı olarak değerlendirilmiştir. L. perenne

Page 10: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Serim et al. Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 1-9

6

ve L. multiflorum rimsulfuron’un tavsiye ve

tavsiye dozunun iki katı herbisit

uygulamalarından önemli derecede

etkilenmiş, tavsiye dozunun yarısı dozda

uygulanan herbisitten ise istatistiksel olarak

önemli olmayacak derecede etkilenmiştir. Bu

gruptaki bitkiler de duyarlı olarak

değerlendirilmiştir. A. cristatum, F.

arundinacea ve P. pratensis uygulanan

rimsulfuron dozlarının hepsinden istatistiksel

bakımdan etkilenmiş ve yüksek düzeyde

duyarlı olarak değerlendirilmiştir (P<0.05).

F. rubra ise uygulanan herbisitin tavsiye

dozunun yarısı ve tavsiye dozundan düşük

derece etkilenmiş olup bu etki istatistiksel

olarak önemli bulunmamıştır. Tavsiye

dozunun 2 katı dozda uygulanan

rimsulfuron’dan önemli derecede etkilendiği

için F. rubra orta düzeyde duyarlı olarak

değerlendirilebilir (Çizelge 3).

Çizelge 3. Rimsulfuron uygulamasının 28 gün sonunda dar yapraklı bitkilerin kuru ağırlıkları (g)

ve toleranslık durumları

Vejetatif Filtre Şeridi Bitkisi

Herbisit Uygulanan Bitkilerin Kuru Ağırlıkları (g)

LSD Tolerans

Seviyesi R/2 R 2R K

B. inermis 0.036 0.041 0.043 0.038 İO 0

L. perenne 0.070 0.037 0.029 0.104 *0.043 4

L. multiflorum 0.070 0.055 0.052 0.186 *0.089 4

F. arundinacea 0.021 0.016 0.012 0.035 *0.009 3

Sorghum sudan melezi 0.035 0.038 0.031 0.099 *0.034 5

A.cristatum 0.098 0.081 0.043 0.143 *0.036 3

P. pratensis 0.053 0.036 0.029 0.096 *0.034 3

F. rubra 0.109 0.116 0.036 0.128 *0.044 2

C. dactylon 0.213 0.198 0.131 0.157 İO 0

R/2: Rimsulfuron’un tavsiye dozunun yarısı, R: Rimsulfuron’un tavsiye dozu, 2R: Rimsulfuron’un tavsiye dozunun 2 katı, K:

Kontrol, LSD: Asgari önemli fark (P<0.05), İO: İstatistiksel olarak önemsiz

Bulcke ve Callens (1996) rimsulfuron’un

topraktaki kalıcılığı ve bazı dar yapraklı bitki

türlerine olan etkilerini bioassay ile

inceledikleri çalışmada; Poa annua (Yabani

form), P. pratensis (Kültür formu) ve F.

rubra türlerinin rimsulfuron’a oldukça

duyarlı, Echinochloa crus-galli, L.

multiflorum, L. perenne ve Alopecurus

myosuroides’in orta düzeyde duyarlı veya

düşük duyarlılıkta olduğunu bildirmiştir.

Çalışmamızda P. pratensis, F. rubra, L.

multiflorum ve L. perenne için belirlenen

duyarlılık düzeyleri Bulcke ve Callens

(1996)’in bulgularına çok yakındır. F. rubra

gibi türlerde bulgularımızın Bulcke ve

Callens (1996)’den biraz farklı olması

kullanılan çeşit/varyete’den kaynaklandığı

değerlendirilmektedir. Aynı türün farklı çeşit

veya varyeteleri ALS inhibitörlerine farklı

tepki verebilirler (Serim ve Maden, 2013).

McCullough ve Nutt (2010) çim alanlarında

yabancı ot mücadelesi için rimsulfuron,

simazine ve sulfosulfuron uygulaması

yapıldığında C. dactylon’un yeniden ekimi

için güvenli bekleme süresini araştırdıkları

çalışmada 20 ve 40 g da-1

dozda rimsulfuron

uygulamasından sonra C. dactylon’un

herbisitten etkilenmediğini ve gelişmenin

teşvik edildiğini belirlemişlerdir.

Rimsulfuron (35 g ai ha-1

) uygulanan Riviera

Page 11: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Serim et al. Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 1-9

7

çeşiti C. dactylon’un herbisit

uygulamasından etkilendiği ancak kısa süre

sonra bitkilerin fitotoksisiteden kurtularak

gelişmeye devam ettikleri bildirilmiştir

(Carter 2007). Hirsch ve ark. (2012) iki farklı

havzadan aldıkları toprakları kullanarak

yaptıkları denemede rimsulfuron ve

imazapic’in fide çıkışını ve bitkide biyokütle

birikimine etkilerini araştırmışlar ve

rimsulfuron’un daha etkili bir kontrol

sağladığı, A. cristatum’un fide çıkışını ve

biyokütlesini önemli oranda azalttığını

belirlemişlerdir.

Rimsulfuron ile aynı tarihte

değerlendirilen nicosulfuron uygulanan

vejetatif filtre şeridi bitkilerinden L. perenne,

L. multiflorum ve Sorghum sudan melezi

bütün herbisit dozlarından istatistiksel

bakımdan etkilendiği için duyarlı olarak

değerlendirilmiştir (P<0.05, çizelge 4). F.

arundinacea ise nicosulfuronun tavsiye

dozunun yarısından istatistiksel olarak

önemli olmayacak derecede etkilenmiş ancak

diğer dozlarından önemli derecede etkilenmiş

olup yüksek derecede duyarlı olarak

değerlendirilmiştir. B. inermis, A. cristatum,

P. pratensis, F. rubra ve C. dactylon bitkileri

uygulanan nicosulfuronun her 3 dozundan da

ya etkilenmemiş ya da düşük dozda

etkilenmiş olup bu etkiler de istatistik olarak

önemli bulunmamıştır (P>0.05). Bu gruptaki

bitkiler tolerant olarak değerlendirilmiştir.

Çizelge 4. Nicosulfuron uygulamasının 28 gün sonunda dar yapraklı bitkilerin kuru ağırlıkları (g)

ve toleranslık durumları

Vejetatif Filtre Şeridi Bitkisi Herbisit Uygulanan Bitkilerin Kuru Ağırlıkları (g)

LSD Tolerans

Seviyesi N/2 N 2N K

B. inermis 0.043 0.034 0.030 0.038 İO 0

L. perenne 0.051 0.036 0.023 0.104 *0.032 4

L. multiflorum 0.040 0.029 0.027 0.186 *0.07 5

F. arundinacea 0.018 0.013 0.010 0.035 *0.014 3

Sorghum sudan melezi 0.045 0.054 0.042 0.099 *0.022 4

A.cristatum 0.145 0.136 0.134 0.143 İO 0

P. pratensis 0.100 0.108 0.103 0.096 İO 0

F. rubra 0.116 0.127 0.084 0.128 İO 0

C. dactylon 0.191 0.185 0.205 0.157 İO 0

N/2: Nicosulfuron’un tavsiye dozunun yarısı, N: Nicosulfuron’un tavsiye dozu, 2N: Nicosulfuron’un tavsiye dozunun 2 katı, K:

Kontrol, LSD: Asgari önemli fark (P<0.05), İO: İstatistiksel olarak önemsiz

C. dactylon alanlarında yabancı ot

kontrolü için 11 g da-1

uygulanan

nicosulfuron’un uygulamayı takip eden

sürede %10’u aşmayan geçici bir

fitotoksisiteye neden olduğu ve bu belirtilerin

de uygulamadan 9 hafta sonra ortadan

kaybolduğu belirlenmiştir (McCullough ve

ark., 2012). Sera denemelerinde de

McCullough ve Nutt (2010) ve McCullough

ve ark. (2012)’un bulgularına paralel şekilde,

uygulanan herbisit dozlarının kontrolden

istatistiki olarak farklı olmayan bitki

gelişimine neden olduğu görülmüştür.

Beam ve ark. (2005) yeni ekilmiş F.

arundinaceae içinde yabancı ot olarak

bulunan L. multiflorum’u kontrol etmek için

farklı herbisitleri ve bu herbisitlerin dozlarını

denedikleri çalışmada nicosulfuron’un F.

arundinaceae’de geçici bir fitotoksisite

oluşturabildiğini ancak bu fitotoksisitenin

deneme yapılan alanların çoğunda zaman

içinde ortadan kaybolduğunu, yüksek

dozlarda kullanılan nicosulfuron’un L.

multiflorum’u etkili bir şekilde

baskılayabildiğini bildirmişlerdir. Uysal

(2012) saksı koşullarında rimsulfuron ve

Page 12: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Serim et al. Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 1-9

8

nicosulfuron uygulamasının L. perenne’nin

çimlenme oranını azalttığını ve kök, gövde

ve sürgünde kısalmalara neden olduğunu,

herbisitlerin etkisinin dozun artmasına bağlı

olarak arttığını belirlemiştir. Matocha ve ark.

(2010) C. dactylon’un nicosulfuron’un diğer

herbisitlerle olan tank karışımlarına tepkisini

inceledikleri çalışmalarında nicosulfuron

(65.7 g ha-1

) + metsulfuron (10.5 g ha-1

)

uygulamasında Jiggs varyetesinde Tifton 85

varyetesine göre daha yüksek bir fitotoksisite

oluştuğunu ancak ilerleyen sürede bu

belirtilerin kaybolduğunu belirlemişlerdir.

Ülkemizde nicosulfuron’un tavsiye dozunun

50 g ha-1

olduğu düşünüldüğünde

denemelerden elde edilen verilerin Matocha

ve ark. (2010)’ın bulguları ile örtüştüğü

görülmektedir.

SONUÇ

Vejetatif filtre şeritlerinde kullanılabilecek

dar yapraklı bitki türleri, filtre şeritlerine

gelen herbisit içeren suyu tutma kabiliyetinde

oldukları gibi bu suyu bünyelerinde

metabolize edebilme yeteneğine de sahiptir.

Bu açıdan herbisitlerin doğada zararsız hale

gelmelerinde büyük öneme sahiptirler. Dar

yapraklı bitki türlerinin tepkileri dikkate

alındığında rimsulfuron, nicosulfurona göre

daha toksik bir herbisit olarak

değerlendirilmektedir. Nicosulfuron

uygulanan alanlar için oluşturulacak vejetatif

filtre şeritlerinde L. multiflorum, F.

arundinacea, L. perenne ve Sorghum sudan

melezi türlerinin kullanımından kaçınılması

gerekmektedir. Rimsulfuron uygulanan

alanlarda ise vejetatif filtre şeritlerinde F.

arundinacea, L. perenne, L. multiflorum, P.

pratensis ve Sorghum sudan melezinin tercih

edilmemelidir. Toprak yapısı, iklim koşulları

ve diğer vejetatif filtre şeridi bitkileri ile

karıştırılarak kullanımı söz konusu

olduğunda rimsulfuron kullanılan alanlarda

F. rubra ve A. cristatum dikkatli şekilde

kullanılmalıdır.

Kontrollü koşullarda yürütülen deneme

sonucunda; nicosulfuron uygulanan alanlarda

oluşturulacak vejetatif filtre şeritlerinde B.

inermis, A.cristatum, P. pratensis, F. rubra

ve C. dactylon’un kullanılabileceği;

rimsulfuron uygulanan alanlarda ise B.

inermis ve C. dactylon’un kullanılabileceği

görülmüştür. Bitkilerin herbisitlere olan

tepkileri farklı çevre koşullarında farklılık

göstereceği göz önüne alınarak doğa

koşullarında bu dar yapraklı bitki türlerinin

önce sınırlı alanlarda kullanılarak tepkilerinin

belirlenmesi ve olumlu sonuç alınan bitki

türlerinin vejetatif filtre şeritlerinde

kullanılması faydalı olacaktır.

KAYNAKLAR

Anonim (2012). Bitki Koruma Ürünleri İstatistikleri 2002-2012. www.tarim.gov.tr/GKGM. [Erişim tarihi:

26.08.2014]

Anonim (2003). The e-pesticide manual. 13th Edition. Version 3.0.

Anonim (2014). Global availability of information on agrochemicals http://sitem.herts.ac.uk/aeru/iupac/. [Erişim

tarihi: 26.08.2014]

Başaran MS, Serim AT (2010). Herbisitlerin toprakta parçalanması. Selçuk Tarım ve Gıda Bilimleri Dergisi,

24(2):54-61.

Battaglin WA, Kolpin DW, Scribner EA, Kuivila KM, Sandstrom MW (2005). Glyphosate, other herbicides, and

transformation products in midwestern streams. Journal of the American Water Resources Association,

41(2):323-332.

Beam JB, Barker WL, Askew SD (2005). Italian ryegrass (Lolium multiflorum) control in newly seeded tall fescue.

Weed Technology, 19:416-421.

Borin M, Vianello M, Morari F, Zanin G (2005). Effectiveness of buffer strips in removing pollutants in runoff from

a cultivated field in North-East Italy. Agriculture, Ecosystems and Environment, 105:101-114.

Bulcke R, Callens D (1996). Soil activity and persistence of rimsulfuron to maize and selected grasses. Proceedings

of Second International Weed Control Congress, 1-4:293-298

Page 13: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Serim, Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 1-9

9

Carter SK (2007). Tolerance of seedling turfgrass species to ALS inhibiting herbicides. University of Kentucky.

Unpublished master thesis, 429 pp.

DeGraff JV, Roath B, Franks E (2007). Monitoring to improve the understanding of herbicide fate and transport in

the Southern Sierra Nevada. California http://stream.fs.fed.us/afsc/pdfs/DeGraff.pdf. [Erişim tarihi:

22.07.2014]

Delgado-Moreno I, Sanchez I, Castillo A, Pot V, Pena A (2007). Behavior of bensulfuron-methyl in an agricultural

alkaline soil. Journal of Environmental Science and Health Part B, 42:241-248.

Dozier MC, Senseman SA, Hoffman DW, Baumann PA (2002). Comparision of atrazine and metolachlor affinity

for bermudagrass (Cynodon dactylon L.) and two soils. Archives of Environmental Contamination and

Toxicology, 43:292-295.

Elliot JA, Cessna AJ (2010). Transport of two sulfonylurea herbicides in runoff from border dyke irrigation. Journal

of Soil and Water Conservation, 65(5):298-303.

Hirsch MC, Monaco TA, Call CA, Ransom CV (2012). Comparison of herbicides for reducing annual grass

emergence in two great basin soils. Rangeland Ecology & Management, 65:66-75.

Krutz LJ, Senseman SA, Dozier MC, Hoffman DW, Tierney DP (2004). Infiltration and adsorption of dissolved

metolachlor, metolachlor oxanilic acid, and metolachlor ethanesulfonic acid by buffalograss (Buchloe

dactyloides) filter strips. Weed Science, 52(1):166-171.

Matocha MA, Grichar WJ, Grymes C (2010). Field sandbur (Cenchrus spinifex) control and bermudagrass response

to nicosulfuron tank mix combinations. Weed Technology, 24(4):510-514.

McCullough PE, Nutt W (2010). Bermudagrass reseeding ıntervals for rimsulfuron, simazine, and sulfosulfuron.

Hortscience, 45(4):693–695.

McCullough PE, Berrada DG, Raymer P (2012). Nicosulfuron use with foramsulfuron and sulfentrazone for late

summer goosegrass (Eleusine indica) control in bermudagrass and seashore paspalum. Weed Technology,

26:376-381.

Misra AK, Baker JL, Mickelson SK, Shang H (1996). Contributing area and concentration effects on herbicide

removal by vegetated buffer strips. Transactions of the American Society of Agricultural Engineers, 39:2105-

2111.

Popov VH, Cornish PS (2006). Atrazine tolerance of grass species with potential for use in vegetated filters in

Australia. Plant and Soil, 280:115-126.

Rankins Jr. A, Shaw DR, Boyette M (2001). Perennial grass filter strips for reducing herbicide losses in runoff.

Weed Science, 49:647-651.

Serim AT. (2010). Buğday ekiliş alanlarında kullanılan yeni bazı Sulphonylurea grubu herbisitlerin topraktaki

kalıntılarının ayçiçeğine etkileri üzerinde araştırmalar. Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Doktora

Tezi, (Yayınlanmamış) 108 s.

Serim AT, Maden S (2013). The sensitivity of sunflowers to sulfosulfuron residue in the growth chamber

conditions. Proceedings of 15th European Weed Research Society Symposium, 232.

Schmitt TJ, Dosskey MG, Hoagland KD (1999). Filter strip performance and processes for different vegetation,

widths, and contaminants. Journal of Environmental Quality, 28(5):1479-1489.

Seta AK, Karathanasis AD (1997). Atrazine adsorption by soil colloids and co-transport through subsurface

environments. Soil Science Society of America Journal, 61:612-617.

Sidhu SS, Yu J, Mc Cullought PE (2014). Nicosulfuron absorption, translocation, and metabolism in annual

bluegrass and four turfgrass species. Weed Science, 62:433-440.

Tingle CH, Shaw DR, Boyette M, Murphy GP (1998). Metolachlor and metribuzin losses in runoff as affected by

width of vegetative filter strips. Weed Science, 46:475-479.

Turkseven SG (2011). Marmara bölgesi buğday alanlarında yabani yulaf (Avena fatua L.) ve kısır yabani yulaf

(Avena sterilis L.)'ın herbisitlere dayanıklılığının araştırılması. Ege Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü

Doktora Tezi, (Yayınlanmamış) 129 s.

Uysal B (2012). Farklı dozlarda kullanılan bazı herbisitlerin mısırda yabancı otlanmaya etkisi. Gaziosmanpaşa

Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, (Yayınlanmamış) 59 s.

©Türkiye Herboloji Derneği, 2017

Geliş Tarihi/ Received:Şubat/ February, 2017

Kabul Tarihi/ Accepted: Mayıs/May, 2017

To Cite: Serim A T, Koca E, Guzel N P, Asav U 2017. Tolerance of the some grass species can be used in vegetative filter

strips to rimsulfuron and nicosulfuron. (In Turkish with English Abstract). Turk J Weed Sci, 2017: 20(1): 1 – 9.

Alıntı için: Serim A T, Koca E, Güzel N P, Asav Ü 2017. Vejetatif Filtre Şeritlerinde Kullanılabilecek Bazı Dar Yapraklı

Bitkilerin Rimsulfuron ve Nicosulfuron’a Toleransları. Turk J Weed Sci, 2017: 20 (1): 1- 9.

Page 14: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

10

Turkish Journal of Weed Science 20(1) : 2017 : 10-17

Available at: www.journal.weedturk.com

Turkish Journal of Weed Science

© Turkish Weed Science Society

Ayçiçeği Üretiminde Alevleme ve Çapalamanın Yabancı Ot Mücadelesinde

Etkilerinin Araştırılması

Nihat TURSUN1*, Ege Fırat KARAAT

2, I. Kutalmıs KUTSAL

2, Rabia ISIK

2, Selçuk ARSLAN

3,

Ayşe Özlem TURSUN4

1İnönü Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Bitki Koruma Bölümü, Malatya

2İnönü Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Bahçe Bitkileri Bölümü, Malatya

3Uludağ Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Biyosistem Mühendisliği Bölümü, Bursa

3 İnönü Üniversitesi, Battalgazi Meslek Yüksekokulu, Malatya

*Sorumlu yazar: [email protected]

ÖZET

Çapalama ile kombine edilen propan gazlı alevlemenin kullanımı ayçiçeği üretiminde yabancı otlarla mücadelede

alternatif bir kontrol metodu potansiyeline sahiptir. Denemeler, yabancı ot mücadelesinde alevleme ve çapalamanın

ayçiçeği dane verimi ve verim unsurlarına etkilerini belirlemek için, İnönü Üniversitesi Ziraat Fakültesi deneme

arazisinde kurulmuştur. Deneme konuları yabancı otsuz kontrol, yabancı otlu kontrol ve alevleme ve mekanik

mücadelenin (sıra arası) farklı kombinasyonlarını içermiştir. Alevleme uygulamaları ayçiçeğinin farklı büyüme

dönemleri olan V2-V4 (2 yaprak–4 yaprak), V4-V6 (4 yaprak–6 yaprak), ve V10–V12 (10 yaprak–12 yaprak)

dönemlerinde uygulanmıştır. Denemede propan gazı 60 kg ha−1 dozunda uygulanmıştır. Deneme sonunda, ayçiçeğinin

dane verimi, tabla çapı ve bitki boyu belirlenmiştir. En yüksek ayçiçeği dane verimi sürekli otsuz kontrolden (336.98

kg/da) elde edilirken, bunu iki kez (V4-V6 ve V10-V12) çapa (322.75 kg/da) yapılan uygulama takip etmiştir. En

yüksek tabla çapı yine sürekli otsuz parsellerden sağlanmıştır (14.2 cm). Bitki boyunda en yüksek değer iki kez

çapalama ve alevleme (V2-V4 ve V10-V12) uygulamasından elde edilmiştir. En düşük verim ve verim unsurları sürekli

otlu parsellerde görülmüştür. Ayçiçeğinde yabancı ot mücadelesinde alevlemenin ve çapalamanın birlikte kullanımının

verim artışını ve bunun sonucunda ise özellikle organik tarımda kullanılabileceğini söyleyebiliriz.

Anahtar Kelimeler: Alevleme, ayçiçeği, çapalama, yabancı ot kontrolü.

The Effect of Flaming and Cultivation for Weed Control in Sunflower

Production

ABSTRACT

The use of propane flaming in combination with cultivation could be a potential alternative control method in

combating weeds of sunflower. Field experiments were conducted at the experimental field of Agriculture Faculty of

Inonu University, Malatya/Turkey to determine the level of weed control and the response of sunflower seed yield and

its components to flaming and cultivation using a weed flamer. The treatments included weed-free control, weedy

season-long and different combinations of broadcast flaming and mechanical cultivation (inter-row). The flaming

treatments were applied at V2-V4 (2–4 leaf), V4-V6 (4-6 leaf), and V10–V12 (10–12 leaf) growth stages. Propane

doses were 60 kg ha−1

for broadcast flaming treatments. At the end of the experiment, the capitulum diameter, plant

height and yield values of the sunflower were determined. The highest sunflower yield was obtained from weed-free

control (336.98 kg/da), followed by twice cultivation application (322.75 kg/da). The highest capitulum diameter was

obtained from the weed-free control plot (14.2 cm). The highest value was observed with cultivation and flaming twice

(V2-4 and V10-12). The lowest yield and yield components were observed in the weedy control. It may be suggested

that the application of flaming in the weed control of the sunflower can increase the yield, thus may be used especially

in organic agriculture.

Keywords: Flaming, cultivation, sunflower, weed control.

Page 15: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Tursun et al. Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 10-17

11

GİRİŞ

Ayçiçeği bitkisinin insan ve hayvan

beslenmesinde önemli bir yer tutması,

endüstride çeşitli amaçlara uygun kullanımı,

özellikle dünyanın birçok farklı bölgelerine

adapte olup uyumluluk sağlaması

üretimindeki artışları hızlandırmıştır.

Ayçiçeğinin yaz bitkisi olması nedeniyle

iklimden kaynaklanan abiyotik stres

faktörlerinin yanında, tane ve yağ verimini

sınırlayan en büyük problemlerden biri

yabancı otlardır (Yay, 2015).Yabancı otlar,

geleneksel tarımda olduğu gibi ekolojik

tarımda da sorun teşkil etmekte olup

geleneksel tarım yapan üreticilerin, organik

tarıma geçmesindeki en önemli ana zararlı

durumundadır. (Reddiex ve ark., 2001,

Szekelyne-Eszter-Radics, 2001).

Ayçiçeğinde çimlenmeden sonra ilk 4

hafta içerisinde savaşım yapılmadığı takdirde

yabancı ot rekabetinden dolayı boy ve tabla

çapı olumsuz yönde etkilenmekte olup

yabancı otların en önemli zararı bu dönemde

olmaktadır. Bu durum organik üretim yapan

üreticiler tarafından bir numaralı problem

olarak görülmekte (Walz, 1999) ve elle

yabancı ot temizleme üreticiler tarafından en

popüler fiziksel bir metot olarak

kullanılmaktadır. Ancak bu uygulama

pahalıya mal olmaktadır (Knezevic ve Ullao

2007).

Dünyada yaklaşık 17 milyon ton ayçiçeği

üretimi yapılmakta olup verim 169 kg/da

olarak gerçekleşmiştir. Ülkemizde ise 2016

yılında 616.780 ha alandan 1,5 milyon ton

ayçiçeği ürünü elde edilmiş ve verim 244

kg/da gerçekleşmiştir. Türkiye ayçiçeği

üretimi bakımından dünyada 9. sırada yer

almaktadır (TÜİK, 2016).

Ülkemiz ayçiçeği tarlalarında Amaranthus

retroflexus L., Amaranthus viridis L.,

Anagallis arvensis L., Atriplex spp.,

Chenopodium album L., Datura stromonium

L., Heliotropium europaeum L., Lactuca

serriola Linn., Lithospermum spp.,

Mercurialis annua L., Polygonum

convolvulus L., Portulaca oleracea L.,

Ranunculus spp. gibi çok sayıda yabancı ot

türünün bulunduğu bildirilmektedir (Zengin,

1999). Çok fazla sayıda yabancı ot türünün

tehdidi altında olan ayçiçeği tarımında bu

durum önemli derecede ürün kayıplarına

neden olmaktadır (Kaya, 2016). Dünya

genelinde yabancı ot kontrolü

yapılmadığında ortalama %29,2 ve yabancı

ot mücadelesi yapıldığında bile %12,8 verim

kayıpları ortaya çıkarmaktadır (Oerke ve

Steiner, 1996). Özellikle yabancı otları

kontrol altına almak için kimyasal

mücadelenin çevreye ve insan sağlığına olan

olumsuz etkilerinden dolayı kimyasal

mücadeleye alternatif yöntemlerin

uygulanması arayışı vardır. Yabancı ot

mücadelesinde alternatif yöntemler içerisinde

fiziksel, mekanik ve biyolojik mücadele gibi

yöntemler ilk akla gelen ve araştırılanlardır.

Organik üretim alanlarında yabancı ot

kontrolü için yapılan alevleme uygulaması

alternatif kontrol yöntemlerinden biri olarak

değerlendirilmektedir (Ascard 1995;

Knezevic ve Ullao, 2007, Datta ve ark.,

2013; Knezevic ve ark., 2013). Alevlemenin

esası alevdeki ısıyı, bitki dokularına

aktararak bitki hücrelerinin termal enerjisini

artırmak (Lague ve ark., 2000; Parish, 1990)

ve böylece bitki dokusunu yarım saniye

süreyle yaklaşık 100 °C'lik bir sıcaklığa

maruz bırakarak hücre zarının

parçalanmasına, su kaybına ve sonuç olarak

bitkinin ölümüne neden olmasını sağlamaktır

(Rifai ve ark., 1996; Morelle, 1993).

Alevleme uygulamasının en önemli

etkilerinden birisi de yabancı otların erken

dönemde daha fazla etkilenmesi olmaktadır.

Ayrıca tek yıllık yabancı otlar çok

yıllıklardan daha fazla alevlemeden zarar

görmektedir. Ülkemizde de kültür

bitkilerinde değişik yabancı otlar karşı

alevleme ile ilgili çalışmalar yapılmış ve

Page 16: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Tursun et al. Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 10-17

12

başarılı sonuçlar alınmıştır (Kitiş ve Gök,

2013; Çataloğlu ve Kitiş, 2014; Kitiş ve

Ekinci, 2014; Kitiş ve ark., 2014).

Ayçiçeğinde yabancı ot mücadelesinde

kimyasal mücadeleye alternatif olabilecek

alevleme uygulaması ile çapalamanın ve

bunların kombinasyonlarının ayçiçeğinin

verim ve verim unsurlarına etkisini

belirlemek amacıyla bu çalışma yapılmıştır.

MATERYAL ve YÖNTEM

Çalışmanın ana materyalini yağlık Çiğdem 1

hibrit Ayçiçeği çeşidi ve Ayçiçeği tarlasında

sorun olan yabancı otlar oluşturmuştur.

Deneme İnönü Üniversitesi, Ziraat Fakültesi

araştırma ve uygulama alanında

yürütülmüştür. Deneme alanı, sırasıyla 25-30

cm derinlikte pullukla sürme, kazayağı ile

işlenme, diskaro ile toprak karıştırma ve

tapanla düzeltme yapılarak ekime hazır hale

getirilmiştir. Ayçiçeği tohumları 12 Nisan

2016 tarihinde 70 cm sıra arası ve 35 cm sıra

üzeri mesafe olacak şekilde parsellere 4 sıra

ekim yapılmıştır. Deneme, Tesadüf Blokları

deneme desenine göre üç tekerrürlü olacak

şekilde kurulmuştur. Her sıraya 10'ar bitki

gelecek şekilde ekim yapılış ve deneme

sonucunda ortadaki iki sıra hasat edilmiş,

diğer iki sıra ise kenar tesiri olarak

bırakılmıştır. Vejetasyon sezonu boyunca

deneme alanına toplam saf olarak, 12 kg/da

Azot ve 8 kg/da P2O5 gübre dozları

uygulanmıştır. Fosforun tamamı ekimle

beraber taban gübresi olarak verilmiş olup

bitkilere azotlu gübre ekimde ve bitkiler 30-

40 cm boylandığında 30 kg/da Amonyum

sülfat formunda iki dönemde verilmiştir.

Denemede TUBİTAK-TOVAG 213O109

no’lu proje kapsamında geliştirilmiş olan

Alev makinesi kullanılmıştır (Resim 1).

Deneme konuları aşağıdaki şekilde

oluşturulmuş olup, önceki çalışmalarda

uygun olduğu belirlenen 60 kg/ha propan

dozu geliştirilmiş olan alev makinesi ile ilgili

parsellere uygulanmıştır (Ulloa ve ark.,

2010).

Denemede uygulanan konular aşağıda

verilmiştir.

1. Sürekli otsuz kontrol (T1)

2. Sürekli otlu kontrol (T2)

3. Ayçiçeğinin 2-4 yapraklı döneminde bir

kez çapalama (V2-V4) (T3)

4. Ayçiçeğinin 2-4 ve 10-12 yapraklı

dönemlerinde iki kez çapalama (V2-V4 ve

V10-V12) (T4)

5. Ayçiçeğinin 4-6 yapraklı döneminde bir

kez çapalama (V4-V6) (T5)

6. Ayçiçeğinin 4-6 ve 10-12 yapraklı

dönemlerinde iki kez çapalama (V4-V6 ve

V10-V12) (T6)

7. Ayçiçeğinin 2-4 yapraklı döneminde bir

kez çapalama + alevleme (V2-V4) (T11)

8. Ayçiçeğinin 2-4 ve 10-12 yapraklı

dönemlerinde iki kez çapalama + alevleme

(V2-V4 ve V10-V12) (T12)

9. Ayçiçeğinin 4-6 yapraklı döneminde bir

kez çapalama + alevleme (V4-V6) (T13)

10. Ayçiçeğinin 4-6 ve 10-12 yapraklı

dönemlerinde iki kez çapalama + alevleme

(V4-V6 ve V10- V12) (T14)

11. Ayçiçeğinin 2-4 yapraklı döneminde bir

kez alevleme (V2-V4) (T7)

12. Ayçiçeğinin 2-4 ve 10-12 yapraklı

dönemlerinde iki kez alevleme (V2-V4 ve

V10-V12) (T8)

13. Ayçiçeğinin 4-6 yapraklı döneminde bir

kez alevleme (V4-V6) (T9)

14. Ayçiçeğinin 4-6 ve 10-12 yapraklı

dönemlerinde iki kez alevleme (V4-V6 ve

V10-V12) (T10)

Resim 1. Denemede kullanılan alev makinesi

Çalışma soncunda ayçiçeğinin dane

verimi, bitki boyu ve tabla çapı ölçülmüştür.

Ayçiçeğinin dane verimi dekara çevrilmiş,

Page 17: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Tursun et al. Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 10-17

13

boyu ise ayçiçeğinin toprak yüzeyinden

tablasına kadar olan kısmı ölçülmüştür.

Verilerin değerlendirilmesinde “SPSS

16.0 for Windows” istatistik paket programı

kullanılmıştır. Çoklu karşılaştırma

testlerinden ise Duncan testi kullanılarak

gruplandırmalar 0.05 önem seviyesinde

yapılmıştır (Düzgüneş ve ark., 1987).

BULGULAR

Bulgular ve Tartışma

Çalışmada kontrol parsellerinde 9 adet ve

m2’de 22.25 adet yabancı ota raslanılmıştır.

Kontrol parsellerinde yapılan sayımlar

sonucunda m2'deki yabancı ot sayıları Tablo

1'de verilmiştir.

Çizelge 1. Deneme alanında kontrol

parsellerinde rastlanan yabancı otlar ve

m2'deki yoğunlukları

Yabancı otlar m2'deki yoğunlukları

(adet)

Amaranthus retroflexus L. 1,12

Chenopodium album L. 0,9

Convolvulus arvensis L. 4,56 Cyperus rotundus L. 3,66

Datura stramonium L. 1,77

Portulaca oleracea L. 1,75

Sinapis arvensis L. 1,12 Sorghum halepense (L.) Pers. 5,27

Xanthium strumarium L. 2,1

TOPLAM 22,25

Tablo incelendiğinde denemenin yapıldığı

kontrol parsellerinde toplam 11 adet yabancı

ota rastlanılmıştır. S. halepense 5.27 adet/m2

ile ilk sırada bulunurken, bunu C. arvensis ve

C. rotundus yabancı otları takip etmiştir

(Tablo 1).

Resim 2. Alev uygulamasından 5 dakika

sonra yabancı otların durumu

Çalışmanın yapıldığı vejetasyon süresi

içerisinde kontrol parsellerinde ağırlıklı

olarak ülkemizde ve bölgedeki diğer yazlık

kültür bitkilerinde de yaygın olarak

rastlanılan yabancı otlardan A. retroflexus, C.

album, C. arvensis, C. rotundus, D.

stramonium, P. oleracea, S. arvensis, S.

halepense ve X. strumarium saptanmıştır

(Kadıoglu ve ark., 2004; Gözcü ve Uludağ,

2005; Tursun ve ark., 2012, Tursun ve ark.,

2016).

Çalışma kapsamında yapılan alevleme,

çapalama ve bu uygulamaların

kombinasyonu şekilde yapılan

uygulamalarda ayçiçeğinin verim açısından

en yüksek değer sürekli otsuz kontrol

parsellerinden elde edilmesine rağmen diğer

uygulamalar ile aralarındaki fark istatistik

açıdan önemsiz bulunmuştur (Tablo 2).

Alevleme uygulamalarının söz konusu

yabancı otlar üzerinde önemli seviyede

baskılayıcı etkisi görülmüştür. Bu etki

alevleme uygulamasından beş dakika sonra

gözle görülebilir hale gelmiş olup, 24 saat

sonra tam olarak belirlenebilir hale gelmiştir

(Resim 2 ve 3).

Resim 3. Alev uygulamasından 5 dakika

sonra (a) S. arvensis (b) X. Strumarium

Uygulamaların Verime Etkisi

Dekardan alınan dane verimi açısından en

yüksek değer 336.98 kg/da ile sürekli otsuz

kontrolden elde ediliştir. Bunu 322,75 kg/da,

311,57 kg/da ve 294,72 kg/da verim

ortalamalarıyla sırasıyla T6, T7, T12

uygulamaları takip etmiştir. Genel anlamda

a b

Page 18: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Tursun et al. Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 10-17

14

sadece alevlemenin verimde düşüşlere sebep

olduğu, ancak meydana gelen bu düşüşlerin

önemli seviyede olmadığı görülmüştür

(Tablo 2, Grafik 1). Denemede en düşük

verim sürekli otlu kontrolden elde edilmiştir.

Çizelge 2. Uygulamaların ayçiçeğinde verim ve verim unsurlarına olan etkisi Uygulamalar Verim (kg/da) Tabla Çapı (cm) Bitki Boyu (cm)

T1 336.98 (± 91.89) a 14.18 (±1.51) a 124.53 (± 13.66) ab

T2 153.3 (± 42.37) b 11.57 (±1.15) b 121.67 (± 13.89) b

T3 271.27 (± 66.69) a 11.57 (±1.15) b 132.97 (± 9.34) ab

T4 294.25 (± 33.49) a 12.95 (± 0.84) ab 135.30 (± 8.57) ab

T5 254.00 (± 44.49) ab 13.03 (± 1.11) ab 125.80 (± 5.40) ab

T6 322.75 (± 50.08) a 13.99 (± 0.88) a 139.77 (± 0.99) a

T7 311.57 (± 23.64) a 12.97 (± 0.65) ab 139.57 (± 4.45) a

T8 290.95 (± 52.05) a 13.99 (± 0.88) a 141.17 (± 3.57) a

T9 278.77 (± 63.87) a 11.60 (± 0.71) b 129.97 (± 4.01) ab

T10 284.55 (± 108.87) a 12.95 (± 0.84) ab 131.63 (± 18.12) ab

T11 234.08 (± 34.88) ab 11.60 (± 0.71) b 137.97 (± 3.21) ab

T12 294.72 (± 52.93) a 13.03 (± 1.11) ab 138.27 (± 4.44) ab

T13 247.37 (± 75.67) ab 12.97 (± 0.65) ab 140.43 (± 9.43) a

T14 260.53 (± 45.45) ab 14.18 (± 1.51) a 129.70 (± 4.64) ab

Bir sütunda aynı harfi paylaşmayan ortalamalar istatistiksel olarak birbirinden farklıdır.

Sadece alevleme yapılan uygulamalar

incelendiğinde yabancı ot mücadelesinin iki

kez alevleme yapılmasında (2-4 ve 10-12

yapraklı dönemde) verimin en yüksek

olduğu görülmüştür (Tablo 1). Önceki

çalışmalarda ayçiçeğinin alevleme

uygulamasına en dayanıklı olduğu aşamanın

2-4 yapraklı ve 8-14 yapraklı dönem olduğu

bildirilmiştir (Peruzzi ve ark., 2000;

Knezevic ve ark., 2014). Çalışmamızda da

T11 uygulaması dışında sadece alevleme ve

alevleme+çapalama yapılan uygulamalar

incelendiğinde 2-4 ve 10-12 yapraklı

dönemde yapılan alevleme ve alevleme +

çapalama uygulamalarının verimi olumlu

yönde etkilediği görülmüştür (Tablo 2). Bu

durum ayçiçeğinde alevleme ve çapalamanın

beraber kullanılması ve erken dönemde

yabancı ot mücadelesinin yapılması

gerektiği sonucunu ortaya çıkarmaktadır.

Alevleme ve alevleme+çapalama

uygulamasının genellikle iki kez yapılması

verimi olumlu yönde etkilemiştir. Nitekim

önceki çalışmalarda da tekrarlanan

uygulamalarda daha iyi yabancı ot kontrolü

ve verim elde edildiği bildirilmiştir (Higgins

ve ark., 2010).

Çalışmamızda elde edilen sonuçlara göre

sadece çapalama yapılan dört uygulamadan

(T3, T4, T5, T6) elde edilen ortalama verim

285,57 kg/da, sadece alevleme yapılan dört

uygulamadan (T7, T8, T9, T10) elde edilen

ortalama verim 259.18 kg/da ve alevleme +

çapalama yapılan uygulamalardan (T11,

T12, T13, T14) elde edilen ortalama verim

291,46 kg/da olarak hesaplanmıştır. Bu

sonuçlar incelendiğinde alveleme ile beraber

çapalamanın sadece çapalama ve alevleme

yapılan uygulamalara göre verim açısından

daha olumlu sonuçlar verdiğini

göstermektedir. Önceki çalışmalarda da

alevleme + çapalama uygulamalarının

sadece alevleme uygulamasına göre daha

olumlu sonuç verdiği bildirilmiş (Higgins ve

ark., 2010; Neilson ve ark., 2011) ve bu

sonuçlar çalışmamızla uyum göstermiştir.

Page 19: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Tursun et al. Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 10-17

15

Grafik 1. Uygulamaların verime olan etkisi

Uygulamaların Tabla Çapına Etkisi

Tabla çapı değeri açısından en yüksek

değerler 14.18 cm ile sürekli otsuz kontrol

ile V4-V6 ve V10- V12 dönemlerinde iki

kez yapılan alevleme uygulamalarından elde

edilmiştir. Bunları 13.99 cm ile T6 ve T8

uygulamaları takip etmiştir. En düşük tabla

çapı değeri ise 11.57 cm ile sürekli otlu

kontrol ile ayçiçeğinin 2-4 yapraklı

döneminde bir kez çapalama

uygulamalarından elde edilmiştir (Tablo 2,

Grafik 2).

Grafik 2. Uygulamaların tabla çapına olan

etkisi

Uygulamalar sadece çapalama, sadece

alevleme ve alevleme + çapalama şeklinde

gruplandırıldığında da bu gruplar arasında

elde edilen ortalama tabla çapı değerleri

arasında istatistiki açıdan fark bulunmuştur.

Alevlemenin yapıldığı konular

karşılaştırıldığı zaman 2-4 yapraklı

döneminde bir kez alevleme uygulamasının

en düşük tabla çapı değerini verdiği ve tek

bir kez alevlemenin erken dönemde

yapılması durumunda tabla çapını

arttırmadığı görülmektedir. Benzer şekilde

4-6 yapraklı döneminde bir kez alevleme +

çapalama ve 2-4 yapraklı dönemde bir kez

çapalama yapılmasının da benzer şekilde

sonuçlar verdiği saptanmıştır. Bu durum tek

bir uygulamanın tabla çapı büyüklüğü

açısından yeterli olmadığı sonucunu ortaya

çıkarmaktadır.

Uygulamaların Bitki Boyuna Etkisi

Uygulamalara göre elde edilen bitki boyu

değerleri incelendiğinde en yüksek değerin

141.17 cm ile 2-4 yapraklı ve 10-12 yapraklı

dönemlerde iki kez alevleme + çapalama

uygulanan (T8) parsellerden elde edildiği, en

düşük değerin ise 121.67 cm ile sürekli otlu

kontrol (T2) parsellerinden elde edildiği

görülmüştür (Tablo 2, Grafik 3).

Her ne kadar önceki çalışmalarda

ayçiçeği alevleme uygulamalarından zarar

görme anlamında duyarlı bir tür olarak

belirtilmiş olsa da (Knežević ve Ulloa,

2007) çalışmamızda sadece çapalanan,

sadece alevlenen ve çapalama ve

alevlemenin beraber uygulandığı

parsellerden elde edilen sonuçlara

bakıldığında alevlemenin bitki boyu

açısından çok önemli kayıplara neden

olmadığı görülmektedir. Sürekli otlu ve

sürekli otsuz kontroller arasında bitki boyu

açısından istatistiki olarak fark olmamasının

sebebi olarak yabancı ot rekabetinden dolayı

sürekli otlu kontrolde ayçiçeğinin ışıktan

faydalanmak için boyunu uzatma

ihtiyacından kaynaklandığını söyleyebiliriz.

Alevleme + çapalama ve alevleme

yapılan uygulamalardan elde edilen bitki

boyu verileri incelendiğinde hem bir kez

hem de iki kez yapılan uygulamalarda 4-6

yapraklı dönemde uygulama yapılan

parsellerde bitki boyu 2-4 yapraklı dönemde

uygulama yapılan parsellere göre çok büyük

olmasa da daha yüksek olduğu görülmüştür.

Page 20: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Tursun et al. Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 10-17

16

Grafik 3. Uygulamaların bitki boyuna olan

etkileri

Bu sonuçlar ayçiçeği bitkisinin 2-4 yapraklı

dönemde 4-6 yapraklı döneme kadar

toleranslı olduğunu göstermiştir. Bunun

yanında T14 uygulaması dışında 10-12

yapraklı dönemde alevleme yapılan

uygulamalardan elde edilen veriler

incelendiğinde alevlemenin 10-12 yapraklı

dönemde bitki boyuna olumsuz bir etkisi

olmadığı görülmüştür. Bitkinin 2-4 ve 4-6

yapraklı dönemde alevden daha az etkilenip

bitki boyu açısından 10-12 yapraklı döneme

göre daha dayanıklı olmasının nedeninin

ayçiçeği bitkisinin büyümesinin devam

etmesi durumunda büyüme konisinin

alevden daha fazla zarar gördüğünden

kaynaklandığını söyleyebiliriz. Elde edilen

bu veriler daha önceki yapılan çalışmalarda

da benzer şekilde görülmektedir (Peruzzi ve

ark., 2000; Knezevic ve Ulloa, 2007;

Knezevic ve ark., 2014).

SONUÇ

Ayçiçeğinde çapalama, alevleme ve

alevleme + çapalamanın bitkinin farklı

dönemlerinde farklı kombinasyonlarda

uygulanmalarını kapsayan bu çalışmada

alevlemenin tek başına veya çapalama ile

birlikte uygulanması ile zirai faaliyetler

içerisinde önemli bir yere sahip olan yabancı

ot mücadelesinde destekleyici bir yöntem

olarak kullanılabileceği görülmüştür.

Çalışmanın sonucunda kolay uygulanabilir

ve ekonomik bir yöntem olan alevlemenin

özellikle de organik tarım için önemli bir

potansiyeli olduğu, yetiştiriciliğin erken

dönemlerinden başlayarak uygulanmaya

başlanan bir yabancı ot mücadelesi

programında alevlemeye yer verilmesinin

önemli katkılar sağlayacağı sonucuna

varılmıştır.

TEŞEKKÜR

Bu çalışmada TÜBİTAK 213O109 nolu

proje kapsamında yürütülen proejeden

geliştirilmiş olan alev makinası kullanılmış

olup, bu desteklerinden dolayı TÜBİTAK'a

teşekkür ederiz.

KAYNAKLAR

Ascard J (1995). Effects of flame weeding on weed species at different developmental stages. Weed Research, 34:377-385.

Casini P, Calamai P, Vecchio V (1994). Flame weeding research in central Italy. In Maîtrise des adventices par voie non

chimique. Communications de la quatrième conférence internationale IFOAM, Dijon, France, 5-9 July 1993. (No. Ed. 2,

pp. 119-125). Association Colloque IFOAM. Çolakoğlu T, Kitiş YE (2014). Mısır yetiştiriciliğinde farklı dozlarda alev uygulamasının yabancı ot kontrolüne etkisinin

belirlenmesi. Türkiye V. Bitki Koruma Kongresi, 3-5 Şubat 2014, Antalya, 382. s.

D’Alessandro F, Bacchi M, Zora D (1992). Effects on the productive respense of thesunflovver to differentt preparation time of

the seed bed and to chemical weed control. Preeseding of the 13 th. Ġnternational Sunflower Conference, Vol I. Pisa (Italy ), 7-11 September.

Datta A, Stepanovic S, Nedeljkovic D, Bruening C, Gogos G, Knezevic SZ (2013). Impact of single and repeated flaming on

yield components and yield of maize. Organic agriculture, 3(3-4), 141-147.

Gözcü D ve Uludağ A (2005). Weeds in cotton fields and their importance in cotton in Kahramanmaraş, Turkey. Türk. Herb. Der., 8: 7–15.

Düzgüneş, O, Kesici, T, Kavuncu, O ve Gürbüz F (1987). Araştırma ve Deneme Metotları (İstatistik Metodları II). A.Ü. Ziraat

Fakültesi Yayınları: 1021. Ders Kitabı, 295 s. Ankara.

Gözcü D ve Uludağ A (2005). Weeds in cotton fields and their importance in cotton in Kahramanmaraş, Turkey. Türk. Herb. Der., 8: 7–15.

Higgins RK, Neilson BD, Stepanovic SV, Datta A, Bruening CA, Gogos G, Knezevic S, Lyon D (2010). Effect of flaming and

cultivation on weed control and yield in sunflower, North Central Weed Science Society Conference Proceedings, Volume 65, Lexington, KY, USA.

Page 21: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Tursun, Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 10-17

17

Kadıoglu I, Uremis I and Uludag A, ( 2004). Relationships between seedbank and weed flora in cotton areas in the cukurova

region of Turkey. Bull. Pure Appl. Sci. 23B, 61–69.

Kaya Y (2016). Ülkemizde ayçiçeği durumu ve gelecekteki yönü. Tarla Bitkileri Merkez Araştırma Enstitüsü Dergisi, 25 (Özel sayı-2):322-327.

Kitiş YE, Gök YE (2013). Flame weeding effects on some weed species. 16th European Weed Research Society Symposium, 24-

27 June 2013, Samsun/Turkey 172. s.

Kitiş YE, Ekinci S (2014). Farklı dozlarda alev uygulamasının bazı yabancı ot türlerine etkisinin belirlenmesi. Türkiye V. Bitki Koruma Kongresi, 3-5 Şubat 2014, Antalya, 384. s.

Kitiş YE, Ekinci S, Çolakoğlu T (2014). Yoncada küsküt mücadelesinde alevleme yönteminin değerlendirilmesi. Türkiye V.

Bitki Koruma Kongresi, 3-5 Şubat 2014, Antalya, 399. s.

Knezevic S., Ulloa S. (2007). Potential new tool for weed control in organically grown agronomic crops. Journal of Agricultural Sciences, Belgrade, 52(2), 95-104.

Knezevic SZ, Stepanovic S, Datta A, Nedeljkovic D, Tursun N (2013). Soybean yield and yield components as influenced by the

single and repeated flaming. Crop Protection, 50, 1-5.

Knezevic S, Datta A, Bruening C, Gogos G (2014). Propane-fueled flame weeding in corn, soybean, and sunflower. Propane-Fueled Flame Weeding in Corn, Soybean, and Sunflower.

Lague C, Gill J. Peloquin G (2000). Thermal control in plant protection. In Physical control methods in plant protection/La lute

physique en phytoprotection. Edited by C. Vincent, B. Panneton, and F. Fleurat-Lessard. Springer-Verlag. 35–46.

Morelle B (1993). Le desherbage thermique et ses applications en agriculture et en horticulture, in J.M. Thomas (ed) Proceedings of the Fourth IFOAM International Conference. pp. 109- 115Parish S. 1990A Review Of Non-Chemical Weed Control

Techniques. Biol. Agric. Hort.7: 117-137.

Neilson B, Stepanovic A, Datta A, Bruening C, Gogos G, Knezevic Z (2011). Effect of flaming and cultivation on weed control

and yield in sunflower. North Central Weed Science Society Proceedings, Volume 66, Milwaukee, WE, USA. Parish S (1990). A review of nonchemical weed control technigues. Biol. Agric. Hort. 7,117-137.

Peruzzi A, Raffaelli M, Ciolo SD (2000). Experimental tests of selective flame weeding for different spring summer crops in

Central Italy. Agricoltura Mediterranea, 130(2), 85-94.

Reddiex SJ, Wratten SD, Hill GD, Bourdot GW, Frampton CM (2001), Evaluation of mechanical weed mManagement techniques on weed and crop populations. New Zealand Plant Protection Volume 54, 2001.

Rifai MN, Lacko-Bartosova M, Pus Karova M (1996). Weed control for organic vegetable farming. Rostlinna Vyroba,

42(10):463-466.

Szekelyne-Eszter-Radics L (2001). Possibilities of weed control in green bean and tomato by different types of mulch. Magyar Gyomkutatas es Technologia 2 (2) Budapest: Agroinform Kiado es Nyomdaipari Kft., 47-60.

TÜİK (2016). https://biruni.tuik.gov.tr/bitkiselapp/bitkisel.zul,erişim tarihi:26.02.2017

Oerke EC, Steiner U (1996). Abschätzung der ertragsverluste im maisanbau. in: ertragsverluste und pflanzenschutz – die

anbausituation für die wirtschaftlich wichtigsten kulturpflanzen-. German Phytomedical Society Series, Band: 6, pp. 63-79, Eugen Ulmer Verlag, Stuttgart.

Ulloa SM, Datta A, Malidza G, Leskovsek R, Knezevic SZ (2010). Timing and propane dose of broadcast flaming to control

weed population influenced yield of sweet maize (Zea mays L. var. rugosa). Field crops research, 118(3), 282-288.

Tursun N, Akinci IE, Uludag A, Pamukoglu Z, Gozcu D (2012). Critical period for weed control in direct seeded red pepper (Capsicum annum L.). Weed Biology and Management, 12, 109-115

Tursun N, Datta A, Sakınmaz MS, Kantarcı Z, Knezevic SZ, Chauhan BS (2016). The critical period for weed control in three

corn (Zea mays L.) types. Crop Protection. 90:59-65.

Walz E (1999). Final results of the third biennial national organic farmers' survey. Santa Cruz, CA: Organic Farming Research Foundation.

Yay ÖD (2015). Edirne ili ayçiçeği ekim alanlarında görülen önemli yabancı ot türleri, yoğunlukları ve rastlanma sıklıklarının

belirlenmesi. Yüksek Lisans Tezi. Namık Kemal Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü / Bitki Koruma Anabilim Dalı,

Tekirdağ. Zengin H (1999). Erzurum yöresi ayçiçeği tarlalarında görülen yabancı otlar, yoğunlukları, rastlama sıklıkları ve topluluk

oluşturma durumları üzerinde araştırmalar. Turkish Journal of Agriculture and Forestry, 23, 39-44.

©Türkiye Herboloji Derneği, 2017

Geliş Tarihi/ Received:Şubat/ February, 2017

Kabul Tarihi/ Accepted: Mayıs/May, 2017

To Cite: Tursun N., Karaat EF., Kutsal K I., Isik R., Arslan S., Tursun AO., 2017. The Effect of Flaming and Cultivation for

Weed Control in Sunflower Production. Turk J Weed Sci., 2017: 20(1): 10-17 (In Turkish with English Abstract)

Alıntı için: Tursun N., Karaat EF., Kutsal KI., Işık R., Arslan S., Tursun AÖ. 2017. Ayçiçeği Üretiminde Alevleme ve

Çapalamanın Yabancı Ot Mücadelesinde Etkilerinin Araştırılması. Turk J Weed Sci., 2017: 20(1): 10-17

Page 22: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

18

Turkish Journal of Weed Science 20(1):2017:18-26

Available at: www.journal.weedturk.com

Turkish Journal of Weed Science

© Turkish Weed Science Society

Manisa İli Bağ Alanlarında Karşılaşılan Bitki Koruma Sorunları ve Üretici

Bilinç Düzeyi

Yusuf YANAR1*

, Dürdane YANAR1, Gülistan ERDAL

2, Hilmi ERDAL

3, Fatih YURTTAŞ

1

1 Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Bitki Koruma Bölümü, Tokat

2 Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarım Ekonomisi Bölümü, Tokat

3Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Sosyal Bilimler Meslek Yüksek Okulu, Tokat

*Sorumlu yazar: [email protected]

ÖZET

Bu çalışmada, Manisa İli üzüm üretiminde karşılaşılan sorunlar ve üreticilerin hastalıklarla mücadele konusundaki bilgi

ve tutumları araştırılmıştır. Araştırmada Manisa İli Turgutlu ilçesinde üzüm üretimi ile uğraşan 100 üretici ile anket

çalışması yapılmıştır. Üreticilere yapılan anketlerle, bağ işletmelerindeki nüfus ve işgücü durumu, arazi varlıkları,

yetiştiricilik, hastalık, zararlı, yabancı otları ve mücadelesi konularındaki bilgileri toplanmıştır. Anket sonuçları tablo ve

grafiklerle sunularak yüzdelerle yorumlanmıştır. Araştırma sonucunda ortaya çıkan bulgulara göre üreticinin

karşılaştıkları sorunlar tespit edilmiş çözüm önerileri getirilmiştir. Üreticilerle yapılan anket çalışması sonucunda;

üreticilerin %49‟uüzümde zarar oluşturan etmenler hakkında hiçbir bilgiye sahip olmadığını bildirmiştir. Diğer taraftan

%42‟si ilaçları ambalajları üzerinde belirtilen dozlarda kullandığını, %28‟i ise teknik elemanların önerdiği dozları

kullandığını belirtmiştir. Üreticilerin %89‟u ilaçların uygulandığı zamanla hasat arasında geçmesi gereken süreye

dikkat ettiklerini belirtmişlerdir. Üreticilerin çoğunluğu pestisitlerin insan ve çevreye olan olumsuz etkilerini

bildiklerini ve bu olumsuz etkileri azaltmak için gerekli önlemleri aldıklarını belirtmişlerdir.

Anahtar Kelimeler: Bağ hastalıkları, zararlılar, yabancı otlar, üretici bilinci.

Plant Protection Issues Encountered in Vineyards of Manisa Province and

Producer Consciousness Level

ABSTRACT

Present study was aimed at evaluating the knowledge and attitudes of the farmers on plant protection issues

encountered in vineyards of Manisa province. Qestionnaire survey was performed with 100 farmers dealing with

vineyard production in Turgutlu, Manisa. With the questionnaire survey conducted with vineyard growers, information

was collected on the growers‟ and labor population, land assets, production practices, disease, pest and pest

management issues of the vineyard enterprises. Survey results are presented in tables and graphs and interpreted in

percentage. According to the results of present study, the problems encountered by the vineyard growers have been

identified and a solutions are proposed. Some of the results of the qestionnaire survey are; 49% of the producers stated

that they did not have knowledges about the pests causing damages to vineyards. On the other hand, 42% of the

growers use pesticide dosage, which is indicated on the label, and 28% of them use pesticide dosage according to

comments of experts, 89% of them harvested their products obeying post harvest intervals which is indicated on the

label instructions. Most of the growers know the negative effects of pesticides on human and environment and were

taking necessary precautions to reduce their adverse effects.

Keywords: Grape diseases, pests, weeds, producer consciousness.

GİRİŞ

Dünya‟da 2014/2015 üretim sezonunda 20

milyon 554 bin sofralık ve 1 milyon 217 bin

kuru olmak üzere toplam 21 milyon 771 bin

ton üzüm üretimi yapılmıştır (Anonim,

2015). Dünya bağ alanı içerisinde Türkiye

dördüncü sırada yer almakta olup Doğu

Anadolu‟nun yüksek kesimleri ile yıllık

yağışın 1000 mm. üzerinde olduğu Doğu

Karadeniz sahil şeridi dışında kalan tüm

bölgelerinde bağcılık yapılabilmektedir

Page 23: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Yanar et al. Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 18-26

19

(Uysal, 2015a, b). Türkiye‟nin toplam tarım

alanları, 237 949 636 ha‟dır ve toplam tarım

alanlarının %2.01‟inde bağcılık

yapılmaktadır. Bu miktar tüm bahçe bitkileri

tarımına ayrılan alanın %17‟si kadardır.

TÜİK verilerine göre Türkiye‟de en geniş

bağ alanlarına 141 bin 364 ha ile Ege bölgesi

sahiptir. Bu bölgeyi 121 bin 152 ha ile Güney

Doğu Anadolu bölgesi ve 77 bin 608 ha ile

Akdeniz bölgesi izlemektedir. 2014 yılında

Türkiye‟de üzüm hasadı gerçekleştirilen alan

467 bin 100 ha‟dır. Bağ alanı bakımından ilk

sırada yer alan Ege bölgesi, 2 milyon 26 bin

ton üretim gerçekleştirerek yine ilk sırada yer

almaktadır (Anonim, 2015b). Aynı yılın

verilerine göre 2 milyon 167 bin tonu

sofralık, 1 milyon 563 bin tonu kurutmalık ve

445 bin tonu şaraplık olmak üzere 4 milyon

175 bin ton üzüm üretimi gerçekleşmiştir

(Anonim, 2015b). Ege Bölgesi içerisinde

Manisa, sultaniye üzüm üretimi ile ilk sırada

yer almaktadır. Manisa İli Türkiye‟deki

toplam üzüm üretiminin de %31‟ini,

çekirdeksiz kuru üzüm üretiminin %80‟ini

tek başına gerçekleştirmektedir. Manisa İli 1

262 834 ton üzüm üretimi ile Türkiye

üretiminin önemli bir bölümünü

oluşturmaktadır (Anonim, 2015a).

Türkiye‟de ve dünyada bağ yetiştiriciliğini ve

üzüm üretimini etkileyen en önemli faktörler

ürünlere zarar veren birçok hastalık, zararlı

ve yabancı otlardır. Bu etmenler yıllara ve

iklim şartlarına bağlı olarak büyük ürün

kayıplarına sebep olabilmektedirler. Bağda

en yaygın görülen hastalık ve zararlılardan

bazıları, Salkım Güvesi (Lobesia botrana

Den.-Schiff.), Bağ küllemesi (Erysiphe

necator), Bağ Mildiyösü (Plasmopara

viticola), Haziran böceği (Polyphylla fullo

L.) ve Bağ Maymuncukları (Otiorhynchus

spp.) dur. Bunlarla biyolojik, biyoteknik,

genetik, mekanik, fiziksel, ve kimyasal

yöntemlerle mücadele edilebilmektediru.

Üreticiler kolay ve hızlı sonuç vermesi

nedeniyle genelde diğer mücadele

yöntemlerini düşünmeden kimyasal

mücadeleyi tercih etmektedirler (Örnek,

2008).

Zirai mücadele ilaçları, kolay

uygulanması ve hızlı sonuç alınabilirliği

yönünden bütün dünyada kullanılmasından

vazgeçilemeyecek maddeler olarak kabul

edilmektedir. Fakat, verimin arttırılmasında

büyük rol oynayan zirai mücadele ilaçlarının

bilinçsiz ve kontrolsüz kullanımı, insan,

hayvan ve çevre sağlığı tehdit edilmekte,

hava, su, toprak, ve yabani hayat olumsuz

etkilenmekte, gıda maddelerinde ilaç

kalıntıları söz konusu olmakta, hedef alınan

zararlılarda direnç oluşmakta, önemli

olmayan bazı zararlılar ana zararlı konumuna

geçmekte, yararlı organizmaların

öldürülmesiyle doğal denge bozulmakta ve

bitkilerde fitotoksitite görülmektedir

(Yıldırım, 2000).

Bitki korumanın tarımsal üretimde önemli

bir yere sahip olması ve bağ alanlarında

yoğun tarımsal ilaç kullanımı nedeniyle,

Manisa-Turgutlu bağ alanlarında bitki

koruma sorunlarının belirlenmesine yönelik

bu anket çalışması yapılmıştır. Üreticilerin

bitki koruma sorunlarıyla karşılaştıklarında

ne yaptıkları, kime danıştıkları, tarımsal ilaç

ve ilaçlama makinası seçiminde,

kullanımında nelere dikkat ettikleri ve

tarımsal ilaçların çevreye etkileri hakkında

neler düşündükleri tespit edilmiştir. Böylece

bağ alanlarında bitki koruma ürünleri

kullanımındaki sorunlar saptanarak,

sorunların çözümüne yönelik çalışmaların

yapılmasına ve çözüm yollarına dikkat

çekilmiştir.

MATERYAL ve YÖNTEM

Çalışmanın ana materyalini Manisa ili

Turgutlu ilçesinde konvansiyonel bağcılık

yapan işletmeler ile yüz yüze yapılan

anketler oluşturmaktadır. Çalışmanın

araştırma sahası olarak belirlenen Turgutlu

ilçesinde 2016 yılında Çiftçi Kayıt Sistemine

(ÇKS) kayıtlı bağcılık yapan toplam 2588

adet işletme mevcuttur. Bu işletmeler Manisa

Page 24: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Yanar et al. Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 18-26

20

ilinde faaliyet gösteren 32 529 işletmenin

yaklaşık %8‟ini oluşturmaktadır. Turgutlu

ilçesinde faaliyet gösteren işletmelerin

tamamı ile anket yapmak mümkün

olmadığından populasyonu temsil edebilecek

örnek işletmelerin belirlenmesi yoluna

gidilmiştir. Örnek işletmelerin

belirlenmesinde aşağıdaki formül

kullanılmıştır (Çiçek ve Erkan, 1996).

n= N (pq)/ (N-1) D2+ (pq)

Formülde;

N = örnek hacmi, N = popülasyondaki

birim sayısı, D = d/t (d, kabul edilebilir hata

payı, %10 alınmıştır. t, güven sınırı, %95

alınmıştır), p = incelenen birimin

popülasyondaki oranı, 0,5 alınmıştır, q = 1-p.

Yukarıdaki formül kullanılarak araştırma

bölgesinde populasyonu temsil edebilecek

asgari işletme sayısı 92 olarak

hesaplanmıştır. Fakat anket aşamasında bu

sayı 100‟e tamamlanmıştır. Anket yapılan

işletmelerin belirlenmesinde ilçeyi temsil

edebilecek ve yoğun olarak bağcılık üretimi

yapılan köyler dikkate alınmıştır. Bu köyler,

Merkez, Akçapınar, Avşar, Çampınar,

Çepnidere, Urganlı, İzzettin, Musaçalı,

Yeniköy, Sarıbey‟dir. Çalışmada anketlerden

elde edilen bulgular, yüzde hesaplamalar

yapılarak tablo ve şekiller halinde

sunulmuştur.

BULGULAR

Bulgular ve Tartışma

Uzun yıllardır bağcılarımızın ana hedefi,

kaliteli ve yüksek verim alarak daha fazla

gelir elde etmek olmuştur (Bahar ve ark.,

2006). Türkiye‟de bağ alanlarının verimliliği

2000 yılında 6.73 ton/ha olurken bu rakam

2014 yılında 8.9 ton/ha‟ya ulaşmıştır

(Anonim, 2015c). Üzüm üretiminde kalite ve

kantiteye giden yolda modern üretim

tekniklerinin, çevreci biyolojik yöntemlerin

ve bilinçli üreticilerin bir arada olduğu bir

sinerji oluşturulmalıdır. Bu sayılanlardan biri

olan „‟bilinçli üretici‟‟ kavramının ne

seviyelerde olduğunu ve üreticilerin hangi

bilgi düzeyine sahip olduğunu belirlemek

için bu çalışma Manisa-Turgutlu ilçesinde

yürütülmüştür. Manisa İlinde ankete katılan

üreticilerin demografikbilgileri (%) Çizelge

1.‟de verilmiştir. Ankete katılan üreticilerin

tamamına yakını (%98) erkek olup, bayan

oranı çok düşüktür. Benzer şekilde Adana

turunçgil üreticilerininde erkeklerden

oluştuğu belirlenmiştir (Emeli, 2006).

Çizelge 1. Manisa İlinde ankete katılan

üreticilerin demografik bilgileri

Özellik Oran(%)

Cinsiyet

Erkek

Kadın

98

2

Eğitim durumu Okur yazar değil

Okur yazar

İlkokul

Ortaokul Lise

Yüksekokul/Üniversite

3

5

24

11 52

5

Meslek durum

Çiftçi

Esnaf İşçi

Memur

Emekli

88

5 1

1

5

Mülkiyet durumu Özmülk

Kira

98

2

Manisa Saruhanlıda yürütülen diğer bir

çalışmada da erkek üretici oranının benzer

şekilde yüksek olduğu (%92) görülmektedir

(Karataş ve Alaoğlu, 2011). Bağcılığın

gerektirdiği iş gücünün bu oranda etkili

olduğu düşünülmektedir. Eğitim

durumlarına bakıldığında, üreticilerin %52‟si

lise mezunu olup, bunu %24 ile İlkokul ve

%11 ile Ortaokul mezunları takip etmektedir.

Yüksekokul ve üniversite mezunu olanların

oranı (%5) oldukça düşüktür. Yine Emeli

(2006), Seyhan ve Yüreğir havzasında

turunçgilde bitki koruma sorunlarına yönelik

yaptığı anket çalışmasında üreticilerin büyük

çoğunluğunun (%39) ilkokul, %25‟inin lise

mezunu olduğunu, üniversite mezunu üretici

oranının düşük olduğunu belirtmiştir.

Ankete katılan üreticilerin büyük bir

çoğunluğu (%88) sadece çiftçilik yapmakta

Page 25: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Yanar et al. Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 18-26

21

olup başka bir işle uğraşan veya emekli

olanların oranı çok düşüktür (%12) (Çizelge

1). Benzer şekilde Emeli (2006) tarafından

yapılan çalışmada da turunçgil üreticilerinin

büyük çoğunluğunun çiftçilik dışında başka

bir meslekle uğraşmadığı belirlenmiştir. Yine

üreticilerin %98‟i mülk sahibi olup, kendi

arazisinde üretim yapmaktadır (Çizelge 1).

Üreticilerin bağ alanlarında karşılaştıkları

hastalık, zararlı ve yabancı ot mücadelesinde

kullandıkları pestisitleri temin ettikleri

kaynaklara bakıldığında, %59‟unun gübre-

ilaç bayilerinden, %35‟inin ziraat odasından

ve geri kalan %6‟sının ise tarım kredi

kooperatifi ve şeker şirketinden sağladıkları

görülmektedir (Çizelge 2).

Çizelge 2. Üreticilerin ilaç teminettiği kaynaklar

İlaç temin şekli Oran (%)

Ziraat odası 35

Şeker şirketi 2

Tarım kredi kooperatifi 4

Gübre-ilaç bayileri 59

Adana‟da turunçgil üreticileri ile yapılan

çalışmada ise ilaç temininde bayilerin öne

çıktığı görülmektedir (Emeli, 2006). Bu

durum her iki üretim deseninde de

üreticilerin ilaç ve gübre bayileri ile daha sıkı

bir ilişki içerisinde olduğunu göstermektedir.

Üreticilere pestisit kullanımının gerekçesi

sorulduğunda, %42‟si iş gücünü azalmak için

(özellikle herbisit kullanımı), %55‟i ise daha

fazla ve kaliteli ürün almak için kimyasal

mücadeleye başvurduğunu belirtmiştir

(Çizelge 3).

Çizelge 3. Üreticilerin zirai mücadele ilaçlarının

kullanım nedenleri

Zirai ilaçların kullanım nedenleri Oran (%)

Daha fazla ürün almak için 29

İşgücünü azaltmak için 42

Daha kaliteli ürün elde etmek için 26

Kolay uygulanabilir olması 3

“Fungusit, herbisit ve insektisit ambalajı

üzerinde hangi uyarılara dikkat

ediyorsunuz?” sorusuna; üreticilerin

tamamına yakını, kullanım dozu, son

kullanma tarihi gibi bütün uyarıları dikkate

aldıklarını belirtmişlerdir (Çizelge 4).

Çizelge 4. Üreticilerin ilaç ambalajları üzerindeki

uyarılarla ilgili bilgi düzeyleri

Fungusit ve insektisit ambalajı üzerinde

hangi uyarılara dikkat ediyorsunuz?

Oran

(%)

Kullanım dozu 99

İlaçtan korunma 96

Etki süresi 97

Karışa bilirlik durumu 97

Ambalaj imhası 90

Son kullanma tarihine 97

Manisa bağ alanlarında yürütülen diğer bir

çalışmada da benzer şekilde üreticilerin

tamamının kullanma dozuna dikkat ettikleri

belirlenmiştir (Karataş ve Alaoğlu, 2011).

“Ürün yetiştirdiğiniz alandaki hastalık,

zararlı ve yabancı otlar hakkında ne

düzeyde bilgiye sahipsiniz?” sorusuna;

ankete katılan üreticilerin %49‟u bağda

zararlı olan etmenler hakkında hiçbir bilgi

sahibi olmadığını sorunla karşılaştığında

teknik elemanlar, ilaç bayi veya bilen

birinden bilgi alarak mücadele yaptığını,

%47‟si ise bağda zarar oluşturan hastalık,

yabancı ot ve zararlıları tanıdığını ancak

onlar hakkında detaylı bir bilgiye sahip

olmadıklarını belirtmişlerdir (Çizelge 5). Bu

durum Turgutlu‟daki üreticilerin bağlarda

zarar oluşturan etmenler hakkındaki bilgi

düzeylerinin yetersiz olduğunu ve başarılı bir

mücadele için üreticilere bu konuda eğitim

verilmesinin gerekliliğini ortaya

koymaktadır.

Üreticilerin bağlarda zararlı olan

etmenlerin yayılma yolları konusundaki bilgi

düzeylerine bakıldığında, %47 oranında

rüzgârın yayılmada etkili olduğu belirtilirken,

%25‟i bulaşık üretim materyalinin ve %22‟si

ise tarımsal aletlerin (budama makası, çapa,

testere v.b.) etkili olduğunu belirtmiştir

(Çizelge 6). Ancak bitki artıklarının rolü

hakkında yeterli bigiye sahip olmadıkları

anlaşılmaktadır.

Üreticilerin bağ alanlarında sorun olan

hastalık ve yabancı otlarla mücadelede tercih

Page 26: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Yanar et al. Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 18-26

22

ettikleri yöntemlere bakıldığında kimyasal

mücadelenin (fungusit ve herbisit

kullanımının) (%55) ilk tercih olduğu

görülmektedir (Çizelge 7). Bunu kültürel

önlemler ve biyolojik mücadele takip

etmektedir.

Çizelge 5. Üreticilerin ürünlerine zarar veren

etmenler hakkındaki bilgi düzeyleri

Ürün yetiştirdiğniz alandaki hastalık, zararlı

ve yabancı otlar hakkında ne düzeyde bilgiye

sahipsiniz?

Oran

(%)

Ürünlerime zarar veren bütün etmen türlerini tanıyorum (bu zararlının hangi

doğa şartlarında daha fazla çoğaldığı,

daha çabuk geliştiği, daha uzun ömürlü ve

etkili olduğu gibi detaylı bilgilere sahibim), Bilmediğim bir yabancı ot türü

görürsem bilgi edinmeye çalışıyorum

3

Karşılaştığım hastalık ve zararlı

etmenlerinin hangileri olduğunu tanıyorum sadece, detaylı bilgim yok

47

Hiç bir hastalık, azralı ve yabancı ot

türünü tanımıyorum, sadece ürünlerimde bir zararlanma gördüğümde bilen birine

sorup mücadele yapıyorum

49

Çizelge 6. Üreticilerin hastalık, zararlı ve yabancı

otların yayılma yolları hakkındaki bilgi düzeyi

Sizce hastalık, yabancı ot ve

zararlılar hangi yollarla yayılıyor

olabilir?

Oran (%)

Tarımsal aletler yolu ile 22

Temiz olmayan fide, fidan ve tohum

yolu ile 25

Sulama ve drenaj suları yolu ile 3

Bitki artıkları kompost ve çiftlik

gübresi ile 4

Rüzgar yolu ile 47

Çizelge 7. Üreticilerin Hastalık ve yabancıotlarla

Mücadele Yöntemleri ile ilgili bilgi düzeyleri

Hastalık ve yabancıotlarla mücadele

yöntemleri

Oran (%)

Kimyasal ilaç kullanımı 55

Biyolojik preparatlar 14

Kültürel önlemler 27

Solarizasyon 4

Zararlılarla mücadelede de benzer sonuçlar

elde edilmiştir. Kimyasal mücadele %75 ile

ilk sırada, bunu %12 gibi düşük bir oranla

biyoteknik ve entegre mücadele uygulamaları

takip etmektedir (Çizelge 8). Bölgede yapılan

diğer çalışmalarda da benzer sonuçlar

bulunmuş olup, kimyasal mücadelenin öne

çıktığı görülmektedir (Tücer ve ark, 2004;

Karataş ve Alaoğlu, 2011).

Çizelge 8. Üreticilerin zararlılarla mücadele

yöntemler ile ilgili bilgi düzeyleri

Zararlılarla Mücadele Yöntemleri Oran (%)

Çapalama 5

Entegre Mücadele 12 Sarı yapışkan tuzak kullanımı 12

Kimyasal ilaç kullanımı 75

Toprak işlemesi 9

Feromon tuzağı kullanımı 2

Biyolojik mücadele 1

Kimyasal mücadelenin birinci tercih

olması ilaç kullanımının artmasına ve

sonuçta kimyasal mücadelenin neden

olabileceği sağlık ve çevre sorunlarınında

artmasına neden olacaktır. Bu sonuçlar aynı

zamanda bölge üreticilerinin entegre

mücadele konusunda da bilgi düzeyinin

yetersiz olduğunu göstermektedir. Bu

olumsuzlukları en aza indirmek, kimyasal

kullanımını azaltmak ve kullanılan

pestisitlerin etkinliğini artırmak için bağda

entegre mücadele programlarının çalışma

bölgesinde yerleştirilmesi ve üreticilerin bu

konuda bilinçlendirilmesi gerekmektedir.

Üreticilerin kimyasal ilaçları alırken

tercihlerinin daha çok ucuz olan ilaçlar

yönünde olduğu (%23), çevreye etkilerinin,

hedef organizmaya etkinliğinin (%17) ikinci

öncelik olduğu belirlenmiştir (Çizelge 9).

Çizelge 9. Fungusit, herbisit ve insektisit

seçiminde dikkat edilen özellikler

Fungusit, herbisit ve insektisit alırken

nelere dikkat edersiniz? Oran (%)

Ucuz olmasına 23

Etkili olmasına 17

Yeni ürün olmasına 14

Denenmiş olmasına 12

Tavsiye edilmiş olmasına 3

Daha once kullanılmış olması 6

Bulabildiğim ilaç 8

Çevre ve insane sağlığına zarar düzeyi 17

Elde edilen sonuca göre ilaçların, insan ve

çevreye olumsuz etkileri konusunun ikinci

planda kaldığı görülmektedir. Diğer bir

çalışmada ise insan ve çevre sağlığı birinci

öncelik olarak belirlenmiştir (Karataş ve

Alaoğlu, 2011). Üreticilere kullandıkları

ilaçların uygulama dozları ile ilgili bilgi

Page 27: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Yanar et al. Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 18-26

23

düzeylerini belirlemeye yönelik sorular

sorulmuştur. Ankete katılan üreticilerin

%42‟si ilaç paketi üzerindeki önerilen doza

uyduğunu belirtirken, %28‟i uzmana

başvurduğunu belirtmiştir. Ancak %30 gibi

küçümsenmeyecek bir oranda ise

deneyimlerine göre doz belirledikleri

görülmüştür (Çizelge 10).

Çizelge 10. Üreticilerin kullandıkları ilaçların

doz ayarlaması ile ilgili bilgi düzeyleri

Fungusit, herbisit ve İnsektisitin atılacağı

doz konusunda dikkate alınan kriterler

Oran

(%)

Ambalaj üzerindeki kullanma talimatına dikkat

etmek 42

Deneyimlerine dayanarak 30

Uzmana başvurarak 28

Buradaki sonuçlarla “Fungusit, herbisit ve

insektisit ambalajı üzerinde hangi uyarılara

dikkat ediyorsunuz?” sorusuna verilen

cevaplar arasında çelişki bulunmaktadır;

Şöyleki bu soruda üreticilerin tamamına

yakını ilaç ambalajında yer alan uygulama

dozuna dikkat ettiğini belirtirken, diğer bir

soruda %30 luk kesimin deneyimlerine göre

dozu belirlediğini ifade etmesi uygulama

aşamasında üreticilerin ambalaj üzerindeki

doz tavsiyesini dikkate almadığını

göstermektedir. Dolayısıyla üreticilerin

önemli bir bölümünün tarımsal ilacı, önerilen

doza uygun olarak kullanmadığı

anlaşılmaktadır. Bu ise üründe kalıntı,

çevresel sorunları ve ekonomik kayıpları

beraberinde getirecektir. Önceki çalışmalarda

da benzer şekilde üreticilerin kullandıkları

ilaçların önerilen dozlardan daha yüksek

oranlarda kullanıldığı rapor edilmiştir (Tücer

ve ark., 2004; Emeli, 2006; Karataş ve

Alaoğlu, 2011 ).

Çevre sağlığının korunmasında boş ilaç

ambalajlarının imhası özellikle dikkat

edilmesi gereken durumlardan birisidir. Boş

ilaç ambalajlarının imhası ve kullanılmayan

ilaçların dökülmesi esas olarak dolu ambalajı

alan ve boşaltan şahıs, şirket veya diğer

organizasyonların sorumluluğundadır. Boş

pestisit ambalajlarının yahut artık ilaçların

hatalı kullanılması veya depolanması,

insanlara özellikle çocuklara, çiftlik

hayvanlarına, evcil hayvanlara, yabani

hayata, balık ve diğer birçok canlılara karşı

ciddi tehlikeler arz eder. Bunlar suyu, toprağı

ve havayı kirletir. Bitkiler üzerinde emniyet

sınırlarını geçen kalıntılar yaparak bitki veya

ürünü tehlikeye sokar. Boş pestisit

ambalajlarının ve artık ilaçların emniyetle

imhası kolay olmasına rağmen genellikle

uygulamada gereken özen

gösterilmemektedir. Boş ilaç ambalajları

yanabilecek özellikte ise meskunmahaller

dışında bir yerde yakılmalı yanmayanlar ise

yine su kaynaklarından ve

meskunmahallerden uzak yerlerde derin

çukurlara gömülmelidir. Ya da son yıllarda

tarım bakanlığının toplama kampanyası

kapsamında toplama yerlerine teslim

edilmelidir. Üreticilerin ilaç ambalajlarının

imhası konusundaki bilgi düzeylerini

belirlemeye yönelik sorulan soruya,

üreticilerin %70‟si yaktığını ve %20‟si ise

uygun alanlara gömerek imha ettiğini

belirtmiştir (Çizelge 11). Bu konuda

üreticilerin büyük oranda bilinçli olduğu

görülmektedir. Adana bölgesinde turunçgil

üreticileri ile yapılan çalışmada boş ilaç

ambalajlarının %30 oranında yakılarak imha

edildiği, %37 gibi küçümsenemeyecek bir

oranda tarla kenarına bırakıldığı

belirlenmiştir (Emeli, 2006).

Diğer bir çalışmada boş ilaç kutularını,

ureticilerin % 60.54‟ünün attığı, % 4.98‟inin

kullandığı, %19‟unun gömdüğü ve

%15.48‟inin yaktığı saptanmıştır. Bu oranlar

Ecevit ve arkadaşlarınca yürütülen çalışmada

sırasıyla % 62, % 2, % 16 ve %30 olarak

saptanmıştır (Ecevit ve ark., 1999). Mevcut

çalışma sonuçları önceki çalışmalarla

örtüşmemektedir. Bu farklılık üreticilerin bu

konudaki bilinç düzeyi ve üretim alanlarının

farklılığından kaynaklanmış olabilir.

“Fungusit, herbisit ve insektisit ambalajı

üzerinde hangi uyarılara dikkat

Page 28: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Yanar et al. Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 18-26

24

ediyorsunuz?” sorusuna; ankete katılan

üreticilerin %52‟si uygulama dozuna dikkat

ettiklerini belirtmektedirler. Buda bir önceki

sonuçlarla paralelik göstermekte üreticilerin

yarıdan fazlasının uygulama dozuna dikkat

ettiğini göstermektedir (Çizelge 12).

Çizelge 11. Üreticilerin ilaç ambalajlarının

imhası konusundaki bilgi düzeyleri

Ambalaj imha şekli Oran (%)

Yakıyorum 70

Boş bir alanda toprak içerisine

gömüyorum 20

Ev atıkları ile aynı çöp kovasına atıyorum 2

Dere, su kenarlarına atıyorum 8

Çizelge 12. Üreticilerin ilaç ambalajları

üzerindeki uyarılarla ilgili bilgi düzeyleri

Fungusit ve insektisit ambalajı üzerinde

hangi uyarılara dikkat ediyorsunuz?

Oran (%)

Kullanım dozu 52

İlaçtan korunma 10

Etki süresi 20

Ambalaj imhası 32

Son kullanma tarihi 8

Üreticiler ilaçlamada kullandıkları suyu

%79 oranında köy içme suyu veya artezyen

kuyularından sağladıklarını belirtmişlerdir

(Çizelge 13).

Çizelge 13. Üreticilerin ilaçlamada kullanacağı

su kaynağı hakkındaki bilgi düzeyleri

İlaçlamada kullanacağınız suyu

nereden temin ediyorsunuz?

Oran

(%)

Köy içme suları 37

Dere 17

Göllerden 3

Artezyenkuyusu 42

Bu sonuçlar ilaçlamada kullanılan su

kalitesinin iyi olduğu kanısını

uyandırmaktadır. Yine anket sonuçları

üreticilerin kullandıkları ilaçların insan ve

çevre sağlığına olan olumsuz etkileri

konusundaki bilgi düzeylerinin yeterli

olduğunu göstermektedir (Çizelge 14).

Özellikle sistemik etkiye sahip

pestisitlerin yoğun ve sezon içerisinde aynı

zararlı etmene karşı çok tekrarlı kullanımı

etmenlerin söz konusu aktif maddeye karşı

dayanıklılık kazanma riskini artırmaktadır.

Ankete katılan üreticilerin %79‟u bu konuda

yeterli bilgiye sahip olduklarını

belirtmişlerdir (Çizelge 15).

Çizelge 14. Üreticilerin pestisitlerin insan sağlığı

üzerine etkisine yönelik bilgi düzeyleri

Kimyasal ilaçlar insan sağlığına ne gibi

zarar verebilir? Oran (%)

Ağız, deri veya solunum yolu ile ani

zehirlenmeler sonucu Ölüme neden olabilir

37

Gıda maddelerindeki kalıntıların uzun

yıllar tüketilmesi sonucu böbrek, karaciğer veya sinir sisteminde

rahatsızlıklara neden olabilir.

51

İlaçlan kullanan kişilerde alerjik ve

benzeri etkiler yaratabilir 11

Çizelge 15. Üreticilerin ilaçlara karşı dayanıklılık

riski hakkındaki bilgi düzeyleri

Sürekli kullanılan bir ilaca karşı zararlı

veya hastalıklarda dayanıklılık

meydana geldiğini biliyor musunuz?

Oran

(%)

Evet 79

Hayır 21

Yine üreticilerin büyük çoğunluğu (%89)

ilaçlama ile hasat arasındaki bekleme

süresine dikkat ettiğini belirtmiştir (Çizelge

16).

Çizelge 16. Üreticilerin ilaçlama ile hasat

arasındaki sure ile ilgili bilgi düzeyleri

İlaçlama ile hasat arasında bırakılan süreye

dikkat ediyor musunuz?

Oran

(%)

Evet 89

Hayır 11

Bölgede yürütülen diğer bir çalışmada da

ilaçlama ile hasat arasındaki süreye

üreticilerin büyük çoğunluğunun dikkat ettiği

belirlenmiştir (Karataş ve Alaoğlu, 2011).

Zirai ilaç uygulayıcıları deri, solunum ve ağız

yoluyla pestisit bulaşmasınamaruz kalmakta

olup bulaşmalar, kullanılan ekipman

tipinden, ilaçlama hacminden ve kullanılan

kimyasalın tipinden etkilenebilir. İlaç

karışımının hazırlanması ve doldurulması

sırasında meydana gelen bulaşmaların çoğu

el ve kol bölgelerinden olur. En fazla

bulaşma şekli olan deri yoluyla bulaşmalar,

uygulama tipinden oldukça etkilenmekte

olup eldiven, maske, bot, uzun kollu tişört ve

pantolon gibi koruyucu elbise ve ekipman

Page 29: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Yanar et al. Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 18-26

25

kullanımı ile pestisit bulaşmaları oldukça

azaltılabilir. Bu bağlamda sorulan “Sizce

tarımsal ilaçlar insan vucüduna ne gibi

yollarla girebilir?” sorusuna %41‟i ağız, deri

ve solunum yoluyla girebileceğini

belirtmiştir. Gerikalanı ise yenilen gıdalar ve

uygulamadaki dikkatsizliklerin bunda rol

oynadığını belirtmiştir (Çizelge 17).

Çizelge 17. Pestisitlerin insane vücuduna giriş

yolları hakkında bigi düzeyi.

Sizce tarımsal ilaçlar insan vucüduna ne

gibi yollarla girebilir? Oran (%)

Ağız, deri veya solunum yoluyla ilacın doğrudan alınması

41

Henüz etki süresi geçmemiş gıdaların tüketilmesi

32

Gıda maddeleri üzerindeki kalıntıların

bugıdaların sürekli tüketilmesi sonucunda

31

İlacın uygulanması sırasındaki

dikkatsizlikler ve ihmalikler sonucu 14

Çizelge 18. Üreticilerin İlaçlama sırasında

alınacak önlemlerle ilgili bilgi düzeyi

İlacın uygulaması sırasında ilacın size

vereceği zararı önlemek için nelere dikkat

ediyorsunuz?

Oran

(%)

Rüzgârlı günlerde ilaçlama yapmamaya 40

İlaçlama sırasında herhangi bir şey

yememeye ve sigara içmemeye 40

Uygulama sırasında koruyucu elbise, eldiven, çizme, gözlük ve maske

kullanırım

36

Bu sonuçlarda bölgedeki üreticilerin bu

konudaki bilgi düzeyinin yeterli olduğunu

göstermektedir. Yine ilaçların uygulayıcıya

olumsuz etkilerini önlemek içinde alınması

gereken birçok önlemi aldıklarıda anket

sonuçlarından anlaşılmaktadır (Çizelge 18).

Bu sonuçlar bu konuda yapılan önceki

çalışmalarda elde edilen sonuçlarla paralellik

göstermektedir (Tücer ve ark., 2004; Emeli,

2006). Ankete katılan üreticilerin %83‟ü

pestisitlerin insan ve çevre sağlığına olan

olumsuz etkilerini azaltmak için çeşitli

önlemler aldıklarını belirtirken %17‟si hiç bir

önlem almadığını belirtmiştir (Çizelge 19).

Çizelge 19. Üreticilerin çevre sağlığını koruma

konusundaki bilgi düzeyleri

Çevreye ve insanlara zarar vermemek

için kimyasal mücadele konusunda ne

gibi önlemler alıyorsunuz?

Oran

(%)

Mümkünse kimyasal ilaçlama

dışında bir mücadele yöntemi

seçiyorum

4

Ekonomik açıdan gerekli olmadıkça

kimyasal ilaçlamaya

başvurmuyorum

8

Kimyasal yapmam gerekiyorsa

mümkün olan en az alanda, en düşük

dozda, en az sayıda ve yarılanma

ömrü en kısa olan ilaçları tercih

ediyorum

10

Çevre ve insan sağlığı açısından

toksisitesi en düşük ilaçlan seçmeye

çalışıyorum 25

İlaçlama yaptığım alana uyarı

levhası asıyorum 7

Bal arılarının ilaçlamadan zarar

görmemesi için sahiplerini

uyarıyorum

19

Arıların gezinmediği saatlerde

ilaçlama yapmaya çalışıyorum 10

Hiç bir önlem almıyorum 17

SONUÇ

Ankete katılan üreticilerin büyük oranda

bağlarda sorun olan hastalık, yabancı ot ve

zararlılar konusunda yeterli bilgi sahibi

olmadıkları belirlenmiştir. Bu eksikliğin

giderilmesi üreticilerin daha bilinçli bir

mücadele programı izlemesine katkı

sağlayacaktır. Bunun için eğitim

çalışmalarına ağırlık verilmesi gerekir. Yine

üreticiler özellikle hastalıkların yayılmasında

bitki artıklarının rolü hakkında yeterli bilgiye

sahip değillerdir. Bu konuda da üreticilerin

bilinçlendirilmesinin gerekli olduğu

düşünülmektedir. Özellikle budama

artıklarının bağ alanı çevresinde

bekletilmemesi gerektiği ve üretim alanı ve

çevresinden uzaklaştırılmasının gerekliliği

konusunda üreticilerin bilinçlendirilmesi

gerekir.

Çalışma sonuçları bağ alanlarında

kimyasal mücadelenin öne çıktığını

göstermektedir. Hem kimyasal kullanımını

azaltmak ve hem de kimyasal mücadelenin

Page 30: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Yanar et al. Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 18-26

26

etkinliğini artırmak için biyolojik, biyoteknik

ve entekre mücadele programlarının bölgede

yaygınlaştırılması gerekmektedir. Bölgede

belirlenen diğer bir sorunda

küçümsenemeyecek oranda üreticilerin

kullandıkları ilaçların dozuna dikkat

etmeyerek aşırı dozda ilaç kullandıkları

görülmektedir. Bu durum insan ve çevre

sağlığını olumsuz etkilemekte, üretim

maliyetlerini artırmakta ve diğer birçok

sorunu birlikte getirmektedir. Ayrıca

danışmanlık sistemi zorunlu hale getirilmeli

ve tarım havzaları oluşturulmalıdır. İlaç

uygulamalarında ilaçlama yapan kişiler de

eğitilmelidir.

KAYNAKLAR

Anonim (2015). http://www.fao.org/faostat/en/#data/EP. [Erişim Tarihi: 07.11.2015]

Anonim (2015a). Manisa Bağcılık Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü, Sofralık Üzüm Yetiştirmeye Yönelik Kültürel

Uygulamalar, Ateş, F., Karabat, S.

http://arastirma.tarim.gov.tr/manisabagcilik/Belgeler/genelbagcilik/Kalıtelı%20sofralık%20uzum%20yetıstırı

cılıgı%20fadıme%20ates.pdf. [Erişim Tarihi: 07.11.2015]

Anonim (2015b). TÜİK Tarım istatistikleri Özeti 2015, Ankara, 2015, sayfa: 1, 88, 90.

Anonim (2015c) http://www.tepge.gov.tr/Dosyalar/Yayinlar/df75be1354b64da684b9322c053c4b0e [Erişim Tarihi:

07.11.2015]

Bahar E, Korkutal İ, Kök D (2006). Türkiye‟de Bağcılığın Son Yıllardaki Gelişiminde Görülen Başlıca Sorunlar ve

Çözüm Öneriler.Trakya Üniversitesi, Tekirdağ Ziraat Fakültesi Dergisi, 7(1):65-69.

Çiçek A, Erkan O (1996). Tarım Ekonomisinde Örnekleme Yöntemleri, Gaziosmanpaşa Üniversitesi Ziraat

Fakültesi Yayınları No: 12, Tokat.

Ecevit O, Akca İ ve Saruhan İ (1999).Samsun ilinde tarımsal ilac kullanımı, sorunları ve cozum oneriler. Karadeniz

Bolgesi Tarım Sempozyumu, Bildiriler Cilt-1, s: 89-98, Samsun.

Emeli M (2006). Seyhan ve Yüreğir Havzasında Bitki Koruma Yöntemlerinin Uygulamadaki Sorunları Üzerine Bir

Araştırma. Çukurova Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Bitki Koruma ABD. Yüksek Lisans Tezi, 123 s.,

Adana.

Karataş E, Alaoğlu Ö (2011). Manisa ilinde üreticilerin bitki koruma uygulamaları. Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi

Dergisi, 48(3):183-189.

Örnek H (2008). Ege Bölgesi Bağlarından Elde Edilen Yaş Ve Kuru Üzümlerde Bazı Pestisit Kalıntılarının ve Risk

Durumunun Araştırılması. Yüksek Lisans Tezi. Adnan Menderes Üniversitesi Fenbilimleri Enstitüsü Bitki

Koruma Anabilim Dalı, Aydın, s 70.

Tücer A, Polat İ, Küçüker M, Özercan A (2004). Manisa-Saruhanlı Bağlanlarında Tarımsal İlaç Uygulamalarındaki

Sorunların Saptanması. Anadolu, 14(1):128-141.

Uysal H (2015a). Önemli Bazı Tarımsal Ürünlerin Gelecek Eğilimlerinin Belirlenmesi Sofralık Üzüm, 2011/2015.

T.C. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü Manisa

Bağcılık Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü, Manisa.

Uysal H. (2015b). Önemli Bazı Tarımsal Ürünlerin Gelecek Eğilimlerinin Belirlenmesi Kuru Üzüm”, 2011/2015.

T.C. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü Manisa

Bağcılık Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü, Manisa.

Yıdırım E (2000). Tarımsal Zararlılarla Mücadele Yöntemleri ve Kullanılan İlaçlar. Atatürk Üniversitesi Ziraat

Fakültesi, 345s. ©Türkiye Herboloji Derneği, 2017

Geliş Tarihi/ Received:Şubat/ February, 2017

Kabul Tarihi/ Accepted: Mayıs/May, 2017

To Cite: Yanar Y, Yanar D, Erdal G, Erdal H, Yurttas F 2017. Plant Protection Issues Encountered in Vineyards of Manisa Province and Producer Consciousness Level. Turk J Weed Sci., 2017: 20(1): 18-26 (In Turkish with English

Abstract).

Alıntı için: Yanar Y, Yanar D, Erdal G, Erdal H, Yurttaş F 2017. Manisa İli Bağ Alanlarında Karşılaşılan Bitki Koruma

Sorunları ve Üretici Bilinç Düzeyi. Turk J Weed Sci., 2017: 20(1): 18-26

Page 31: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

27

Turkish Journal of Weed Science 20(1):2017:27-35

Available at: www.journal.weedturk.com

Turkish Journal of Weed Science

© Turkish Weed Science Society

Diyarbakır İli Buğday Tarlalarındaki Yabancı Otlar Üzerinde

Gözlenen Mildiyö Türleri

Cumali ÖZASLAN1*

, Nuh BOYRAZ2, Ahmet GÜNCAN

2

1Dicle University, Faculty of Agriculture, Department of Plant Protection, 21280 Diyarbakır, Turkey

2Selcuk University, Faculty of Agriculture, Department of Plant Protection, 42030 Konya, Turkey

*Sorumlu Yazar E-mail: [email protected]; [email protected]

ÖZET

Çalışma, 2008-2009 yılları arasında Diyarbakır (Türkiye) ili ve ilçelerindeki buğday tarlalarının yabancı otları

üzerindeki mildiyö hastalıklarını belirlemek amacıyla yapılmıştır. Sekiz farklı yabancı ot türü üzerinde sekiz

farklı mildiyö fungus türü tespit edilmiştir. Bu mildiyö türlerinden üç tanesi Türkiye için yeni kayıttır. Mildiyö

fungus türleri; Hyaloperonospora parasitica (Pers.) Constant., Peronospora dianthi de Bary, Peronospora

arborescens (Berk.) De Bary, Peronospora cephalariae Vincens, Peronospora lallemantiae Kolymb.,

Peronospora lamii A. Praum., Peronospora narbonensis Gäum. ve Peronospora sisymbrii-officinalis Gäum.

sırasıyla Myagrum perfoliatum L., Agrostemma githago L., Papaver macrostomum Boiss & Huet. ex Boiss,

Cephalaria syriaca (L.) Schrad., Lallemantia iberica (Bieb.) Fisch. & Mey., Lamium amplexicaule L., Vicia

narbonensis L. ve Sisymbrium officinale (L.) Scop. yabancı otu üzerinde gözlenmiştir. P. dianthi de Bary, P.

cephalariae Vincens ve P. lallemantiae Kolymb. Türkiye için ilk kayıt niteliğindedir. Bu gözlenen mildiyö

türlerinin morfolojik özellikleri bu çalışmada sunulmuştur. Tanımlanan mildiyö hastalık etmenleri, bu yabancı ot

türlerine karşı potansiyel biyolojik kontrol ajanları olabilirler. Bununla birlikte, farklı yabancı ot türlerine karşı

biyolojik kontrol ajanları olarak potansiyellerini keşfetmek için ayrıntılı çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Buğday, Yabancı ot, Mildiyö fungusları, Diyarbakır, Türkiye

Downy Mildew Species Observed on Weeds of Wheat Fields in

Diyarbakır, Turkey

ABSTRACT

This study was carried out to determine the downy mildew species affecting different weed species prevailing in

wheat fields of Diyarbakır province and vicinities, Turkey during 2008-2009 growing season. Eight different

downy mildew species were detected on eight different weed species. Three of the identified downy mildew

species are new records for Turkey. The observed downy mildew species were; Hyaloperonospora

parasitica (Pers.) Constant., Peronospora dianthi de Bary, Peronospora arborescens (Berk.) De Bary,

Peronospora cephalariae Vincens, Peronospora lallemantiae Kolymb., Peronospora lamii A. Praum.,

Peronospora narbonensis Gäum. and Peronospora sisymbrii-officinalis Gäum. found on weeds Myagrum

perfoliatum L., Agrostemma githago L., Papaver macrostomum Boiss & Huet. ex Boiss, Cephalaria syriaca (L.)

Schrad., Lallemantia iberica (Bieb.) Fisch. & Mey., Lamium amplexicaule L., Vicia narbonensis L. and

Sisymbrium officinale (L.) Scop., respectively. P. dianthi de Bary, P. cephalariae Vincens and P. lallemantiae

Kolymb. are recorded for the first time in Turkey. The morphological characteristics of the identified downy

mildew species are presented in this manuscript. The identified mildew species could be potential biological

control agents against these weed species. However, detailed studies are needed to explore their potential as

biological control agents against different weed species.

Key words: wheat, weed, downy mildews, Diyarbakır, Turkey

Page 32: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Ozaslan et al. Turk J Weed Sci. 2017, 20(1): 27-35

28

INTRODUCTION

Wheat is probably the most common cereal

available all over the world, and is in even

higher demand in recent years due to its

abundant health benefits. Over the years, it

has been proved as one of the most

successful and sustainable cereal crops in

the world (Anonymous, 2016a). Wheat has

a long history of serving as an important

food crop to mankind. It is a major source

of energy through its carbohydrates, and

supplies valuable proteins. This

combination of carbohydrates and proteins

gives wheat unique properties for making

breads of different kinds and tastes

(Belderok et al., 2000). Wheat is believed to

be one of the most wholesome food item

which ensures a diet rich of nutrients

(Anonymous, 2016b). Wheat is produced in

almost every region of Turkey, and is most

popular food crop in the country. Wheat is

being cultivated in Turkey from ancient

times. According to some experts, wheat

was first cultivated in the Mesopotamia.

The world's first wheat landrace was

evolved from the wild plants found in

Turkey and the Middle East. Turkey is

ranked 10th

in world wheat production

(Anonymous, 2016c). In the recent decades,

possibilities of irrigation have been raised

in the country and wheat cultivation has

been shifted to irrigated agriculture. The

shift in production practices, climatic

factors and weeds have been thought as

hurdles in sustainable wheat production in

the country. Weeds compete with wheat

plants for water, nutrients and aeration;

impair growth and development of wheat,

offer difficulties in harvesting and decrease

the quality of produce through weed seed

contamination (Şin et al., 2016; Shahzad et

al., 2016a, b).

Additionally, weeds also serve as

alternative hosts for a number of diseases,

thus negatively affect wheat production.

Therefore, effective weed control in wheat

is inevitable to sustain crop yield (Shahzad

et al., 2016a, b). The farmers mainly rely on

herbicides for weed control which have

given rise to herbicide resistance problem in

the country (Doğar, 2016, Doğar and

Kadioğlu, 2016; Türkseven et al., 2016).

Thus, adoption of alternative weed

management practices is necessary to tackle

the weed infestation in wheat to secure

higher crop yields.

The use of biological control agents for

weed control has attracted increased

attention recently. The diagnosis of host

weed species and their natural enemies is

the foundation stone of a successful

biological control program (Özaslan, 2016).

Studies of phytopathogenic fungi and other

microorganisms on weeds of

agrophytocoenosis are important in terms of

their potential as biological control agents.

There are some reports highlighting the

occurrence of fungal plant pathogens in

Turkey (Göbelez, 1963, 1964; Erciş and

İren, 1993; Uygur et al., 1993; Uygur,

1997; Özrenk and Tepe, 1999; Bahçecioğlu

and Gjaerum, 2003; Kavak, 2003; Sert and

Sümbül, 2003; Kırbağ, 2004; Sert, 2009;

Tunalı et al., 2009; Erdoğdu et al., 2010;

Özaslan, 2011; Ekici et al., 2012; Özaslan

et al., 2013, 2015; Erdoğdu and Hüseyin,

2013; Özaslan, 2016). However, new

pathogen records need to be explored on

new weed species to establish a successful

and sustainable biological control program

against these species.

In this study, downy mildew fungi

infesting the weed species prevailing in

wheat crop were identified through

mycological surveys. Furthermore,

morphological characteristics of these

species were determined and are presented

in the manuscript. The results report

interesting findings for the use of identified

mildew species in future biological control

programs in the country as well as in other

parts of the world.

Page 33: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Ozaslan et al. Turk J Weed Sci. 2017, 20(1): 27-35

29

MATERIALS AND METHODS

Downy mildew species specimens were

collected during periodical mycological

surveys of wheat fields in Diyarbakır,

Turkey, during 2008-2009. Any

symptomatic observations of downy

mildew species on the prevailing weed

species were accepted as infected or

infested. The frequency of a fungus species

was calculated by observing a 500 m2 area,

chosen randomly and 10-20 weed samples

were observed from this area. After

identification of the fungal organism,

arithmetic mean was calculated and the

frequency of occurrence of the disease was

computed. The distribution and frequency

of downy mildew species was calculated by

using the equations developed by Odum

(1971) and Uygur (1997) as described

below.

Prevalence rate ( ) A

B 100

Frequency of Occurrence ( ) C

D 100

Here;

A = the number of fields encountered

fungal microorganism

B = the total number of fields sampled

C = number of plants infested with fungus

D = the total number of plants examined

Microscopic studies were carried out on

slides prepared in distilled water. For

microscopic examination and

microphotographs, a Leica DM E light

microscope was used. Spores were

measured using a Leica DM E light

microscope (objective 40x or 100x). Length

and width of 30 spores were measured for

each sample. The fungi were identified

using the related handbooks and other

publications (Ellis and Ellis, 1987; Mayor,

1962; Saccardo, 1972; Uljanishchev, et al.,

1985; Vanev et al., 1993) by examining the

lesions formed in the plant tissue, conidial

structure, conidiophore branching,

conidium structure, conidium shape, color

and size of the resting organ. The host weed

species’ specimens were prepared

according to established herbarium

techniques. The weed species were

identified using “Flora of Turkey and East

Aegean Islands” (Davis, 1965–1985). Taxa,

families, and author citations are spelled

according to Kirk and Ansell (1992), and

Index Fungorum (2016). All specimens are

deposited in the Mycological Collection of

Dicle University, Diyarbakir (Faculty of

Agriculture, Department of Plant

Protection).

RESULTS AND DISCUSSIONS

The downy mildew species with their host

weed species, collection sites, coordinates,

altitudes, dates, name and label specified by

the collector (CÖ Cumali Özaslan), place

where determined for the first time in

Diyarbakır province, distribution and

frequency are presented as below;

OOMYCOTA

Peronosporales

Peronosporaceae

1. Hyaloperonospora parasitica (Pers.)

Constant.

Specimen examined: In wheat crop, on

living leaves of Myagrum perfoliatum L.

(Brassicaceae), Turkey, Diyarbakır

Province, Ergani District, 37°55'85" N,

42°16'59" E, 834m, 10 May 2009, CÖ

200937.

Hyaloperonospora parasitica infesting

Myagrum perfoliatum was observed in

wheat fields in Merkez, Bismil, Silvan and

Ergani districts. Among the 80 fields

surveyed, 5 were found to be infested with

the fungus, while 43 out of 50 weed species

observed were infested with the fungus

(Table 1). H. parasitica usually brings up a

pile of pods that are easily noticeable on the

underside of the leaf of the host plant. The

surface of the upper leaf corresponding to

the pile turns to yellow color.

Page 34: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Ozaslan et al. Turk J Weed Sci. 2017, 20(1): 27-35

30

Figure 1: Symptoms (a, b and c) and

sporangiophore (d) of Hyaloperonospora parasitica on Myagrum perfoliatum

2. Peronospora dianthi de Bary (recorded

for the first time in Turkey)

Specimen examined: In wheat field, on

living leaves of Agrostemma githago L.

(Caryophyllaceae), Turkey, Diyarbakır

Province, Ergani District, 38°22'93" N,

39°67'86" E, 957 m, 16 April 2009, CÖ

200943.

Peronospora dianthi infesting

Agrostemma githago was observed in wheat

fields in Merkez, Bismil, Silvan and Ergani

districts. Among the 65 fields surveyed, 29

were found to be infested with the fungus,

while 135 out of 290 weed species observed

were infested with the fungus (Table 1).

The infestation signs of P. dianthi were

obvious in the field and growth of A.

githago was retarded to certain extent. The

main signs of fungus the fungus infestation

on the infested plants are, burning of shoots

and leaves, drying of buds and branches,

discoloration and deformation. P. dianthi

usually brings up a pile of pods that are

easily noticeable on the underside of the

leaf of the host plant. The surface of the

upper leaf corresponding to the pile turns to

yellow color. These yellow regions turn to

brown giving a look of necrosis and under

suitable conditions these symptoms appear

on whole plant.

Figure 2: Symptoms (a, b and c),

sporangiophore and sporangium (d) of

Peronospora dianthi on Agrostemma

githago

3. Peronospora arborescens (Berk.) De

Bary

Specimen examined: In wheat field, on

living leaves of Papaver macrostomum

Boiss & Huet. ex Boiss (Papaveraceae),

Turkey, Diyarbakır Province, Silvan

District, 38° 7'6.60"N, 40°47'47.32"E, 767

m, 20 May 2008, CÖ 200849.

Peronospora arborescens found on

Papaver macrostomum was only observed

in Silvan district. Among the 20 fields

surveyed, 6 were found to be infested with

the fungus, while 52 out of 60 weed species

observed were infested with the fungus

(Table 1). P. arborescens usually brings up

a pile of pods that are easily noticeable on

the underside of the leaf of the host plant.

The surface of the upper leaf corresponding

Page 35: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Ozaslan et al. Turk J Weed Sci. 2017, 20(1): 27-35

31

to the pile turns to yellow color. These

lesions turn to brownish black color with

time and infested leaves die.

Figure 3: Symptoms (a and b),

sporangiophore and sporangium (c and d)

of Peronospora arborescens on Papaver

macrostomum

4. Peronospora cephalariae Vincens (recorded

for the first time in Turkey)

Specimen examined: In wheat field, on

living leaves of Cephalaria syriaca (L.)

Schrad. (Dipsacaceae), Turkey, Diyarbakır

Province, Bismil District, 37°47'59.97"N,

40°44'19.20"E, 541 m, 29 April 2008, CÖ

200824.

Peronospora cephalariae found on

Cephalaria syriaca was observed in the

wheat fields of Merkez, Bismil, Silvan,

Ergani and Çermik districts. Among the 91

fields surveyed, 85 were found to be

infested with the fungus, while 593 out of

850 weed species observed were infested

with the fungus (Table 1). The infestation

signs of the fungus were obvious under

field conditions. The fungus was more

frequently observed in Silvan district and

growth of the infested plants was retarded

to certain extent. P. cephalariae usually

brings up a pile of pods that are easily

noticeable on the underside of the leaf of

the host plant. The surface of the upper leaf

corresponding to the pile turns to yellow

color. These lesions turn to brown color

with time and infested leaves die.

Figure 4: Symptoms (a and b),

sporangiophore and sporangium (c and d)

of Peronospora cephalaria on Cephalaria

syriaca

5. Peronospora lallemantiae Kolymb.

(recorded for the first time in Turkey)

Specimen examined: In wheat field, on

living leaves of Lallemantia iberica (Bieb.)

Fisch. & Mey. (Lamiaceae), Turkey,

Diyarbakır Province, Silvan District, 38°

8'39.05"N, 40°55'40.72"E, 865 m, 28 April

2009, CÖ 200926.

Peronospora lallemantiae found on

Lallemantia iberica was observed in the

wheat fields of Merkez, Bismil and Silvan

districts. Among the 65 fields surveyed, 27

were found to be infested with the fungus,

while 169 out of 270 weed species observed

were infested with the fungus (Table 1).

The fungus was more frequently observed

in Silvan district and growth of the infested

plants was retarded to certain extent. P.

lallemantiae usually brings up a pile of

pods that are easily noticeable on the

underside of the leaf of the host plant. The

surface of the upper leaf corresponding to

the pile turns to yellow color. These lesions

turn to brown color with time and infested

leaves die.

Page 36: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Ozaslan et al. Turk J Weed Sci. 2017, 20(1): 27-35

32

Figure 5: Symptoms (a, b and c),

sporangiophore and sporangium (d and e)

of Peronospora lallemantiae on

Lallemantia iberica

Peronospora lamii found on Lamium

amplexicaule was observed in the wheat

fields of Silvan district only. Among the 20

fields surveyed, 3 were found to be infested

with the fungus, while 7 out of 30 weed

species observed were infested with the

fungus (Table 1). P. lamii usually brings up

a pile of pods that are easily noticeable on

the underside of the leaf of the host plant.

The surface of the upper leaf corresponding

to the pile turns to yellow color. These

lesions turn to brown color with time and

infested leaves dye. If the prevailing

conditions favor the growth of fungus, it

results in the mortality of whole plant.

6. Peronospora lamii A. Praum.

Specimen examined: In wheat field, on

living leaves of Lamium amplexicaule L.

(Lamiaceae), Turkey, Diyarbakır Province,

Bismil District, 37°49'9.41"N,

40°30'55.19"E, 564 m, 28 April 2009, CÖ

200929.

Figure 6: Symptoms (a), sporangiophore

and sporangium (b and c) of Peronospora

lamii on Lamium amplexicaule

Table 1: Downy Mildew Species on weeds and their distribution and observation rates in wheat

fields of Diyarbakir

Downy Mildew and Weed Species P (%) FO (%)

Hyaloperonospora parasitica (on Myagrum perfoliatum) 6.25 86.00

Peronospora arborescens (on Papaver macrostomum) 30.00 86.66

Peronospora cephalariae (on Cephalaria syriaca) 93.40 69.76 Peronospora dianthi (on Agrostemma githago) 44.62 46.21

Peronospora lallemantiae (on Lallemantia iberica) 41.53 62.59

Peronospora lamii (on Lamium amplexicaule) 15.00 23.33

Peronospora narbonensis (on Vicia narbonensis) 68.42 80.38 Peronospora sisymbrii-officinalis (on Sisymbrium officinale) 32.80 29.13

P = prevalence, FO = frequency of occurrence

7. Peronospora narbonensis Gäum.

Specimen examined: In wheat field, on

living leaves of Vicia narbonensis L.

(Fabaceae), Turkey, Diyarbakır Province,

Silvan District, 38° 7'47.93"N,

40°45'7.95"E, 765 m, 10 May 2009, CÖ

200922.

Page 37: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Ozaslan et al. Turk J Weed Sci. 2017, 20(1): 27-35

33

Peronospora narbonensis found on

Vicia narbonensis was observed in the

wheat fields of Bismil Ergani, Çermik and

Silvan districts. Among the 76 fields

surveyed, 52 were found to be infested

with the fungus, while 418 out of 520 weed

species observed were infested with the

fungus (Table 1). The fungus was more

frequently observed in Silvan district and

growth of the infested plants was retarded

to certain extent. P. narbonensis usually

brings up a pile of pods that are easily

noticeable on the underside of the leaf of

the host plant. The surface of the upper leaf

corresponding to the pile turns to yellow

color. These lesions turn to brownish black

color with time and infested leaves die. If

the prevailing conditions favor the growth

of fungus, it results in the mortality of

whole plant.

Figure 7: Symptoms (a and b) and

sporangiophore (c) and sporangium (d) of

Peronospora narbonensis on Vicia

narbonensis

8. Peronospora sisymbrii-officinalis

Gäum.

Specimen examined: In wheat field, on

living leaves of Sisymbrium officinale (L.)

Scop. (Brassicaceae), Turkey, Diyarbakır

Province, Çınar District, 37°46'12.58"N,

40°21'51.12"E, 692 m, 5 May 2009, CÖ

200930. Peronospora sisymbrii-officinalis

found on Sisymbrium officinale was

observed in the wheat fields of Bismil,

Silvan and Çınar districts. Among the 70

fields surveyed, 23 were found to be

infested with the fungus, while 67 out of

230 weed species observed were infested

with the fungus (Table 1). The fungus was

more frequently observed in Silvan district

and growth of the infested plants was

retarded to certain extent. P. sisymbrii-

officinalis usually brings up a pile of pods

that are easily noticeable on the underside

of the leaf of the host plant. The surface of

the upper leaf corresponding to the pile

turns to yellow color. These lesions turn to

brown black color with time and infested

leaves die. If the prevailing conditions

favor the growth of fungus, it results in the

mortality of whole plant.

Figure 8: Symptoms (a and b) and

sporangiophore and sporangium (c) of

Peronospora sisymbrii-officinalis on

Sisymbrium officinale

CONCLUSIONS

Eight different downy mildew species have

been identified in the current study on

eight distinct weed species (each mildew

species infesting only one weed species).

Page 38: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Ozaslan et al. Turk J Weed Sci. 2017, 20(1): 27-35

34

Three of downy mildew species;

Peronospora dianthi de Bary, Peronospora

cephalariae Vincens and Peronospora

lallemantiae Kolymb. are recorded for the

first time in Turkey. These mildew species

can be potential biological control agents

of these weed species in the era of

increasing concerns on environment safety

and herbicide resistance. However,

detailed studies on host specificity and

potential of these species to

damage/control needs to be explored in

detailed studies.

ACKNOWLEDGEMENTS

We would like to thank Elşad HÜSEYİN

(Ahi Evran University, Kırşehir, Turkey)

for confirmation of identification of fungi

species. Also, we thank to Selçuk

University Scientific Research Projects

Department (BAP) for all support (Project

Number: 10201008) and General

Directorate of Agricultural Research and

Policies (TAGEM). This study has been

produced from first author’s PhD thesis.

REFERENCES

Anonymous (2016a). https://www.organicfacts.net/health-benefits/cereal/wheat.html. [Accessed 16.12.2016]

Anonymous (2016b). http://factsanddetails.com/world/cat56/sub363/item1513.html. [Accessed 16.12.2016]

Anonymous (2016c). Top 10 Largest Wheat Producing Countries in the World http://www.countrydetail.com/top-

10-largest-wheat-producing-countries-world. [Accessed 16.12.2016]

Bahçecioğlu Z, Gjaerum HB (2003). New and rare rust fungi (Uredinales) from Anatolia (Turkey). Mycotaxon, 85:

165-173.

Belderok B, Mesdag J, Donner DA (2000). Bread-Making Quality of Wheat, Springer, p. 3, ISBN 0-7923-6383-3,

DOI: 10.1007/978-94-017-0950-7

Davis PH (1965-1985). Flora of Turkey and East Aegean Islands. Edinburg Univ. Press. Edinburgh.

Doğar G (2016). Investigation of resistance status in wild oat (Avena sterilis L.) infesting wheat crop against some

herbicide in Tokat province. (M.Sc. Hons. Thesis). Graduate School of Natural and Applied Sciences,

Gaziosmanpasa University Tokat, Turkey (In Turkish)

Doğar G, Kadıoğlu I (2016). Determination of Resistance Status in Wild Oat (Avena sterilis L.) Against Some

Herbicides in Tokat Province. Turkey 6th Plant Protection Congress with international participation, Konya,

Turkey, 5-8 September 2016. pp: 813

Ekici T, Erdoğdu M, Aytaç Z, Suludere Z (2012). Septoria species in Kıbrıs Village (Ankara, Turkey). Nova

Hedwigia, 95(3-4): 483-491.

Ellis MB, Ellis JP (1987). Microfungi on Land Plants – An Identification Handbook. Croom Helm. London &

Sydney.

Erciş A, İren S (1993). Some research on the biological control of weeds rust. Adana Plant Protection Research

Institute Publications. Adana, P. 397-404. (In Turkish)

Erdoğdu M, Hüseyin E (2013). Records of microfungi associated with plants in the Kemaliye district (Erzincan,

Turkey). Nova Hedwigia, 97(3-4): 441-456.

Erdoğdu M, Hüseyin E, Suludere Z. (2010). Description of the rusts from Kemaliye (Erzincan, Turkey).

Phytoparasitica, 38(1): 81-93.

Göbelez M (1963). La Mycoflore de Turguie. I. Mycopathologia et Mycologia Applicata, 19(4):296-314.

Göbelez M (1964). La Mycoflore de Turguie. II. Mycopathologia et Mycologia Applicata, 23(1):47-67.

Index Fungorum (2016). http://www.indexfungorum.org. (accessed: 22 April 2016).

Kavak H (2003). First record of leaf scald caused by Rhynchosporium secalis in natural population of Hordeum

vulgare subsp. spontaneum in Turkey. Plant Pathology, 52:805.

Kirk PM, Ansell AE (1992). Authors of fungal names. Index of fungi supplement. CAB International, Wallingford.

Kırbag S (2004). New records of microfungi from Turkey. Pak. J. Bot., 36(2): 445-448.

Mayor E (1962). A propos d’un Peronospora sur Myagrum perfoliatum L. et d’un Puccinia sur Senecio vulgaris L.

Ber. Schweiz. Bot. Ges., 72: 262-271.

Özaslan C (2011). Diyarbakır ili buğday ve pamuk ekim alanlarında sorun olan yabancı otlar ile üzerindeki fungal

etmenlerin tespiti ve bio-etkinlik potansiyellerinin araştırılması. Doktora tezi, Selçuk Üniversitesi, Fen

Bilimleri Enstitüsü, Konya.

Özaslan C (2016). Downy mildews species on the weeds of Lentil fields in Diyarbakır in Turkey. Scientific Papers.

Series A. Agronomy, Vol. LIX, ISSN 2285-5785, 365-367.

Page 39: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Ozaslan et al. Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 27-35

35

Özaslan C, Erdoğdu M, Hüseyin E, Suludere Z (2015). Additions to rust and chytrid pathogens of Turkey.

Mycotaxon, 130(1): 11-15.

Özaslan C, Hüseyin E, Erdoğdu M (2013). Microfungi species on the weeds of agro-ecosystem (wheat ecosystem)

in Adıyaman city. Journal of fungus, 4(2): 10-18.

Özer Z, Kadıoğlu İ, Önen H, Tursun N (2001). Herboloji (Yabancı Ot Bilimi) Gaziosmanpaşa Üniversitesi Ziraat

Fakültesi Yayınları, No:20 Kitap seri No:10 Tokat. (In Turkish)

Özrenk K, Tepe I (1999). A study on determining pathogenic rust fungi on weeds in Van province. Journal of

Turkish Weed Sciences, 2(1): 17-24.

Saccardo PA (1972). Sylloge Fungorum Omnium Hucusque Cognitorum 1-25, Pavia, (1881–1931), Johnson reprint

corporation, New York, London, 1972, 26: 75-85.

Sert HB (2009). Additions to rust and smut fungi of Turkey. Phytoparasitica, 37(2):189–192.

Sert HB, Sümbül H (2003). Two new records of downy mildews (Peronosporaceae) in Turkey and a new host.

Phytoparasitica, 31(5): 529-531.

Shahzad M, Farooq M, Jabran K, Hussain M (2016a). Impact of different crop rotations and tillage systems on weed

infestation and productivity of bread wheat. Crop Protection, 89:161-169.

Shahzad M, Farooq M, Hussain M (2016b). Weed spectrum in different wheat-based cropping systems under

conservation and conventional tillage practices in Punjab, Pakistan. Soil and Tillage Research, 163:71-79.

Şin B, Kadioglu I, Kamisli B (2016). Determination of Weed Seeds in Wheat Grain in Tokat Province. Turkish

Journal of Weed Science, 2016:19(2): 28 -37 (In Turkish)

Tunalı B, Yıldırım A, Berner DK, Aşkın A, Aime C (2009). Rust species found in weeds and their identified. Plant

Protection Bulletin, 49(2): 79-87. (In Turkish)

Türkseven S, Paylan IC, Demirci M, Çapkan D, Serim AT, Uludağ A (2016). Classical and Moleculer Identification

of Wild Oat (Avena spp.) Species in Wheat Areas in Turkey. Turkey 6th Plant Protection Congress with

international participation, Konya, Turkey, 5-8 September 2016. pp:825

Uljanishchev VI, Osipyan LL, Kanchaveli LA, Akhundov TM (1985). Guide to Fungi of Transcaucasia.

Peronosporales. Erevan Univ. Press., Erevan. (In Russian)

Uygur S (1997). Çukurova Bölgesi Yabancı Ot Türleri. Bu türlerin Konukçuluk Ettiği Hastalık Etmenleri ve

Dağılımları ile Hastalık Etmenlerinin Biyolojik Mücadelede Kullanılma Olanaklarının Araştırılması. Doktora

Tezi. Çukurova Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Adana, 147s.

Uygur S, Erkılıç A, Uygur FN (1993). Çukurova Bölgesi Bazı Yabancı Ot Türlerinin Konukçuluk Ettiği Fungal

Etmenler ve Bunların Bulaşıklık Oranlarının Araştırılması. Türkiye Herboloji Kongresi Bildirileri 3-5 Şubat,

1993, Adana. (In Turkish)

Vanev SG, Dimitrova EG, Ilieva EI (1993). Fungi Bulgaricae, 2 (ordo Peronosporales). Serdicae. (in Bulgarian)

©Türkiye Herboloji Derneği, 2017

Geliş Tarihi/ Received:Mart/ March, 2017

Kabul Tarihi/ Accepted: Haziran/June, 2017

To Cite: Ozaslan C, Boyraz N, Guncan A 2017. Downy Mildew Species Observed on Weeds of Wheat Fields in Diyarbakır,

Turkey. Turk J Weed Sci., 2017: 20(1): 27-34

Alıntı için: Özaslan C, Boyraz N, Güncan A 2017. Diyarbakır İli Buğday Tarlalarındaki Yabancı Otlar Üzerinde Gözlenen Mildiyö Türleri. Turk J Weed Sci., 2017: 20(1): 27-34 (İngilizce makalenin Türkçe özeti).

Page 40: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

36

Turkish Journal of Weed Science 20(1): 2017: 36-47

Available at: www.journal.weedturk.com

Turkish Journal of Weed Science

© Turkish Weed Science Society

Beş Farklı Bitki Ekstraktının Domateste Zararlı Kök-Ur Nematod

(Meloidogyne incognita Irk 2 ve M. arenaria Irk 2) (Tylenchida:

Meloidoginidae)'larına Karşı Sera Koşullarındaki Etkisinin

Belirlenmesi

İlker KEPENEKCİ1, Tuba KATI ÇEKENGİL2, Fatma Dolunay ERDOĞUŞ2, Pervin ERDOĞAN2,

Hayriye Didem SAĞLAM3*

1Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Bitki Koruma Bölümü, Tokat 2Zirai Mücadele Merkez Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü, Entomoloji Bölümü, Ankara 3Ahi Evran Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Bitki Koruma Bölümü, Kırşehir

*Sorumlu Yazar E-mail: [email protected]

ÖZET

Sebzelerin önemli zararlılarından biri de bitki köklerinde urlar meydana getirerek ekonomik değerde ürün

kayıplarına neden olan kök-ur nematodları (Meloidogyne spp.) (KUN)'dır. Bu zararlı Türkiye’nin kıyı bölgeleri

başta olmak üzere örtü altı sebze yetiştiriciliği yapılan tüm alanlarda yaygın olarak görülmektedir. Bu çalışmada,

biber (Capsicum frutescens L.), ban otu (Hyoscyamus niger L.) (Solanaceae), pıtrak (Xanthium strumarium L.),

civanperçemi (Achillea wilhelmsii C. Koch) (Asteraceae) ve tespih ağacı (Melia azedarach L.) (Meliaceae)

bitkilerinden elde edilen ekstraktların 3 farklı konsantrasyonunun (%3, 6 ve 12) kök-ur nematod (Meloidogyne

incognita ırk 2 ve M. arenaria ırk 2)'larına karşı etkileri araştırılmıştır. Çalışma kapsamında saksılara şaşırtılan

domates (SC-2121 çeşidi) fidelerinin köklerine, M. incognita ve M. arenaria'ya ait 1000 larva (L2) ve 3000

yumurta ile birlikte bitkisel ekstraktlar uygulanmıştır. Denemeler Mart-Mayıs (2013) ayları arasında sera

koşullarında yürütülmüştür. İnokulasyondan yaklaşık dokuz hafta sonra bitkiler sökülerek değerlendirmeler

yapılmıştır. Denemeler sonunda; her bir bitki kökündeki kök-ur nematodlarına ait yumurta paketi sayısı, bitkinin

boyu, bitkinin yaş ve kuru ağırlığı, kök yaş ve kuru ağırlığı parametreleri değerlendirilmiştir. Çalışma sonucunda

M. arenaria’nin yumurta açılımına H. niger’in %12 (14,8±4,4) ve X. strumarium’un %12 (15±4,6)’lik

konsantrasyonları etkili bulunmuş, M. incognita’nin yumurta açılımına ise X. strumarium’un %12 (11,4±5,1)’lik

konsantrasyonu etkili olduğu belirlenmiştir. M. arenaria ve M. incognita’nin L2'lerine karşı M. azedarach’ın

%12 (7,4±3,4 ve 7,4±2,5 sırasıyla)’lik konsantrasyonunun etkili olduğu tespit edilmiştir. Elde edilen veriler

kullanılan bitki ekstraktlarının kök-ur nematodlarını baskılamada etkili olduğunu göstermiştir.

Anahtar Kelimeler: Kök-ur nematodu, Meloidogyne incognita, M. arenaria, bitkisel ekstraktlar, domates

The Effect of Five Different Plant Extracts on Root-Knot Nematodes

[Meloidogyne incognita Race 2 and M. arenaria Race 2 (Tylenchida:

Meloidoginidae)] Infesting Tomato under Greenhouse Conditions

ABSTRACT

Root-knot nematodes (Meloidogyne spp.) (RKNs) is one of the major pests of vegetables, which causes

economic losses to vegetable production by bringing knots in the roots. RKNs are generally seen in the

greenhouse vegetable growing areas of the coastal regions in Turkey. Herein, the effects of plant extracts

(concentration of 3, 6 and 12%) from five different plant species; pepper (Capsicum frutescens L.), henbane

(Hyoscyamus niger L.) (Solanaceae), common cocklebur (Xanthium strumarium L.), yarrow (Achillea wilhelmsii

C. Koch) (Asteraceae) and bead-tree (Melia azedarah L.) (Meliaceae) were evaluated against the RKNs

(Meloidogyne incognita race 2 and M. arenaria race 2). 1000 juvenile (J2) and 3000 eggs of M. incognita and M.

arenaria were applied to the roots of tomato plants (SC-2121 variety) under greenhouse conditions. Plant

extracts were applied at the same time with RKNs to the roots. Bioassay experiments were conducted during

Page 41: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Kepenekci et al. Turk J Weed Sci. 2017 20(1): 36-47

37

March to May (2013). The plants were pulled off 9 weeks after the application of plant extracts and assessed for

the efficacy of the extracts. Different parameters such as total number of egg mass; fresh and dry root weight;

fresh and dry weight of the above ground strata of the plants and plant height were measured at harvest. As a

result, 12% of concentration H. niger (14,8±4,4) and 12% of X. strumarium (15±4,6) significantly suppressed the

eggs of M. arenaria. The 12% concentration of X. strumarium (11,4±5,1) was found to be the most effective

against M. incognita eggs. It was found that the 12% concentration of M. azedarach significantly suppressed the

J2 of M. arenaria and M. incognita (7,4±3,4 and 7,4±2,5 respectively). The results showed that these plant

extracts could be utilized for suppressing the RKNs used in this study.

Keywords: Root-knot nematode, Meloidogyne incognita, M. arenaria, plant extracts, tomato

GİRİŞ

Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de

organik tarım yetiştiriciliğine büyük önem

verilmekte ve organik tarım yapılan alanlar

ile ürünlerin sayısı günden güne artış

göstermektedir. Buna bağlı olarak organik

tarımda ve entegre mücadele kapsamında

zararlılar ile mücadelede kimyasallara

alternatif yöntemlerin araştırılması hız

kazanmıştır. Özellikle toprak altı zararlısı

olan bitki paraziti nematodlar ile mücadele

oldukça zor olup, mücadelelerinde yüksek

toksik etkiye sahip nematisitler

kullanılmaktadır. Tarım alanlarında en

yaygın nematisit kök-ur nematodları

(Meloidogyne spp.)’na karşı

kullanılmaktadır (Anonim, 2010).

Dünya genelinde kök-ur nematodları

sebzelerde çok önemli verim kayıplarına

neden olmakta, bu kayıpların domatesde

%42-54, patlıcanda %30-60 oranında

olduğu bildirilmektedir (Netscher ve

Sikora, 1990). Elekcioğlu ve Uygun (1994),

Doğu Akdeniz Bölgesi’nde ekonomik

öneme sahip bitkilerde bitki paraziti

nematodların tespiti ve dağılımı üzerine

yaptıkları çalışmada muz ve birçok

sebzenin köklerinde kök-ur nematodları (M.

incognita, M. javanica, M. arenaria)’nın

yoğun olarak bulunduğunu, bu türlerden M.

incognita ve M. javanica’nın özellikle

domates, biber ve patlıcan gibi sebzelerde

önemli zararlar oluşturduğunu

bildirmektedirler. Bu zararlılar ile

mücadelede kullanılan kimyasallara

alternatif yöntemler üzerine yapılan

çalışmalardan ümitvar sonuçlar

alınmaktadır.

Doğada yetişen birçok bitki, içerdiği

zengin biyoaktif fitokimyasallar sebebiyle,

sentetik nematisitlere alternatif potansiyel

olarak düşünülmektedir. Bitkiler alemi,

pestisit olarak kullanılabilecek

biyokimyasal yapıdaki birçok maddeyi

kapsayan zengin bir depo gibidir. 2000’den

fazla bitkinin biyopestisit olarak kullanılma

potansiyeli bulunduğu belirlenmiştir

(Ahmed ve Grainge, 1988; Prakash ve Rao,

1996; Öncüer, 2000).

Pestisit özelliği gösteren bileşikler,

işlenmemiş bitkisel materyaller, bitki

ekstraktları ve bitkilerden izole edilen saf

bileşikler gibi değişik formlarda olabilirler.

Bitkilerdeki biyokimyasal olaylardan sonra

sentezlenen sekonder metabolitler, bitki-

zararlı ilişkilerinde önemli rol oynarlar.

Shanker ve Solanki (2000) sekonder

metabolitlerden en önemlilerinin

alkoloidler, glikozidler, fenoller,

terpenoidler, taninler ve saponinler

olduğunu belirtmişlerdir. Nematisit etkiye

sahip bitkiler genel olarak Asteraceae,

Brassicaceae, Fabaceae ve Meliaceae

familyalarında yer almaktadır (Chitwood,

2002). Bu bitkilerin bünyelerinde savunma

mekanizması olarak sekonder

metabolitlerden politieniller,

izotiyosiyanatlar, glukozinolatlar, sinogenik

glikozitler, poliasetilenler, alkaloidler,

Page 42: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Kepenekci et al. Turk J Weed Sci. 2017 20(1): 36-47

38

lipidler, terpenoidler, seskuiterpenoidler,

diterpenoidler, kuassinoidler, steroidler,

triterpenoidler, basit ve kompleks fenolikler

ve diğer bazı maddeler üretilmektedir

(Chitwood, 2002).

Nematisit etki gösteren temel yağların

başlıca kimyasal bileşikleri ise timol,

karvakrol, pulegone, limonen, anetol,

geranial ve artemisia ketone olarak

bilinmektedir (Oka ve ark., 2000). Son

yıllarda dünyada kök-ur nematodlarına

karşı bitkisel ekstraktların kullanımı önem

kazanmış ve bu konu ile ilgili çok sayıda

çalışma yapılmıştır (Hackney ve Dickerson,

1975; Malik ve ark., 1988; Adegbite, 2003;

Tsay ve ark., 2004; Adegbite ve Adesiyan,

2005; Bello ve ark., 2006; Javed ve ark.,

2006a, b; Tariq ve ark., 2006; Abbasi ve

ark., 2008; Taba ve ark., 2008; Douda ve

ark., 2010). Elde edilen başarılı sonuçlar

uygulamaya aktarılmakta ve bitkilere ait

ekstraktlar nematisit olarak

kullanılmaktadır.

Türkiye’de de kök-ur nematodlarına

karşı ruhsat almış bitkisel kökenli bazı

preparatlar mevcuttur [Sarımsak ve Şili’ye

özgü bir ağaç olan Quillaja saponaria Mol.

(Quillay) (Rosaceae)’nın Ekstraktı]

(Anonim, 2010). Bu preparatlara alternatif

yeni preparatların geliştirilmesini

sağlayacak nematisidal etkinliği olan

bitkilerin bulunması amacıyla ülkemizde

yaygın olarak bulunan ve daha önceki

çalışmalarda insektisit etkinlikleri

belirlenmiş (Erdoğan ve Toros, 2007, 2013;

Erdoğan ve Yıldırım, 2013, 2015, 2016)

ikisi Solanaceae [biber (Capsicum

frutescens L.) ve ban otu (Hyoscyamus

niger L.)], ikisi Asteraceae [pıtrak

(Xanthium strumarium L.) ve civanperçemi

(Achillea wilhelmsii C. Koch)] ve biri

Meliaceae [tespih ağacı (Melia azedarach

L.)] ailesinden olmak üzere toplam beş bitki

ekstraktının bu çalışma ile kök-ur nematod

(Meloidogyne incognita ırk 2ve M.

arenaria ırk 2)'larının yumurta açılımına ve

2. dönem larvaya toksisitesi açısından

etkinlikleri sera-saksı denemeleriyle ortaya

konulmuştur.

MATERYAL VE YÖNTEM

Bitkilerin toplanması ve ekstraktların hazırlanması

Çalışmada nematisidal özellikleri araştırılan

bitkiler, Zirai Mücadele Merkez Araştırma

Enstitüsü (ZMMAE) (Ankara) ile Ankara

Üniversitesi Eczacılık Fakültesi (AÜEF)

Farmakognozi Bölümü (Ankara)’nün

birlikte yürüttüğü bir çalışma kapsamında

Eskişehir [civanperçemi (Achillea

wilhelmsii C. Koch) (Aw) (Asteraceae)],

Ankara [ban otu (Hyoscyamus niger L.)

(Hn) (Solanaceae), pıtrak (Xanthium

strumarium L.) (Xs) (Asteraceae)], Adana

[tespih ağacı (Melia azedarach L.) (Ma)

(Meliaceae)] ve Kahramanmaraş [biber

(Capsicum frutescens L.) (Cf) (Solanaceae)]

illerinden toprak üstü aksamları ile birlikte

toplanmıştır. Bu bitkiler önce oda

sıcaklığında karanlık bir ortamda, daha

sonra ise 80°C’de 3-4 gün kurutulduktan

sonra çarparak öğüten değirmende küçük

parçalara ayrılmıştır. Bu şekilde kurutulmuş

bitkiye etanol ilave edildikten sonra 48 saat

çalkalanmış ve Soxhlet cihazında 5-6 saat

süre ile ekstrakte edilmiştir. Elde edilen

ekstrakt Rotary Evaporatorde 50-60°C’de

etanolden arındırılmıştır (Brauer ve

Davkota, 1990). Her bitki ekstraktı 200 gr

200 ml-1 olarak hazırlanmış ve hazırlanan

ekstraktlar denemelerde kullanılmadan önce

+4°C’de saklanmıştır. Denemelerde

kullanılacak konsantrasyonlar (%3, 6 ve 12)

stok ekstraktlara saf su ilave edilerek

hazırlanmıştır (Orisajo ve ark., 2007).

Page 43: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Kepenekci et al. Turk J Weed Sci. 2017 20(1): 36-47

39

Nematod kültürlerinin oluşturulması, üretimi ve

ırk tespitinin yapılması

Nematod kültürlerinin oluşturulmasında

kullanılmak üzere, kök-ur nematodlarına

hassas olduğu bilinen Falcon çeşidi

domates (Solanum lycopersicum L.)

tohumları, 25±1ºC sıcaklığa sahip iklim

odalarında steril toprak ve kum karışımı

içeren viyollerde 3-4 yapraklı fideler haline

getirilmiştir. Fide haline getirilen domates

bitkilerine arazi çalışmaları sonucu elde

edilen kök-ur nematodu populasyonları

verilmiştir. Üretimi yapılan nematod

populasyonları; 3000 yumurta bitki-1 olacak

şekilde domates fidelerine bulaştırılarak,

her populasyon için nematod kültürleri elde

edilmiştir (Melakeberhan, 1997).

Her popülasyona ait kültürlerden saf kültür

oluşturulması

Oluşturulan her bir nematod kültürüne ait

bitki köklerinden 1 adet dişi nematod ve bu

nematoda ait yumurta kümesi alınmıştır.

Alınan dişilerin Taylor ve Netscher (1974)

yöntemine göre perineal kısımlarının

preparatları yapılarak türleri teşhis

edilmiştir. Dişilerin preparatları yapıldıktan

sonra, alınan yumurta kümeleri Falcon

çeşidi domates fidelerinin köklerine

aşılanmıştır. Böylece saf kültürler

oluşturulmuştur.

Oluşturulan saf kültürlerin ırk tespitlerinin

yapılması

Irk tespitinde kullanılacak pamuk

(Gossypium hirsutum L.) (Deltapine 61),

tütün (Nicotiana tabacum L.) (NC 95), biber

(Capsicum annuum L.) (California Wonder),

karpuz (Citrullus lanatus (Thunb.) Matsum.

& Nakai) (Charleston Gray), fıstık (Arachis

hypogaea L.) (Florunner) ve domates

(Solanum lycopersicum L.) (Falkon)

tohumları steril topraklarda 3-4 yapraklı

fideler haline getirilmiştir (Sasser ve Carter,

1985). Saf kültürleri oluşturulan

popülasyonlardan elde edilen nematod

yumurtaları ırklarının saptanması amacıyla,

fide haline getirilen domates, pamuk, tütün,

biber ve fıstık bitkilerine 3000 yumurta bitki-

1 olacak şekilde bulaştırılmış ve kontrol

olarak bırakılan fidelere ise eşit miktarda su

verilmiştir (Melakeberhan ve ark., 2000).

Denemeler 4 tekerrürlü olarak kurulmuştur.

Bulaştırma yapılan ve yapılmayan bitkiler 60

gün boyunca 25±1ºC sıcaklık içeren

kontrollü sera koşullarında tutularak gerekli

sulama ve bakımları yapılmıştır. Bu süre

sonunda bitkiler sökülerek musluk suyu

altında dikkatlice yıkanmış. Kökler “Kuzey

Karolina Konukçu Testi” (Sasser ve Carter,

1985)’ne (Çizelge 1) göre

değerlendirilmiştir.

Bu değerlendirmelerden elde edilen

veriler ile mevcut kök-ur nematodu türlerine

ait popülasyonların ırklarının ayrımı

yapılarak çalışmalarda kullanılmıştır.

Çizelge 1. Kök-Ur Nematodları (Meloidogyne spp.)’nın Irklarını Belirlemede Kullanılan

“Kuzey Karolina Konukçu Testi” (Sasser ve Carter, 1985).

Meloidogyne Tür

ve Irkları

Test Bitkileri

Pamuk

Deltapine 61

Tütün

NC 95

Biber

California

Wonder

Karpuz

Charleston Gray

Fıstık

Florunner

Domates

Rutgers

M. incognita

Irk 1 - - + + - +

Irk 2 - + + + - +

Irk 3 + - + + - +

Irk 4 + + + + - +

M. javanica - + - + - +

M. arenaria

Irk 1 - + + + + +

Irk 2 - + - + - +

M. hapla - + + - + +

Page 44: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Kepenekci et al. Turk J Weed Sci. 2017 20(1): 36-47

40

Denemelerde kullanılacak nematod yumurtalarının

ve 2.dönem larvalarının (L2) elde edilmesi

Kök-ur nematod (Meloidogyne incognita

ırk 2 ve M. arenaria ırk 2)'larına ait 2.

dönem larvalar (L2); serada yetiştirilen

nematoda karşı hassas domates (Solanum

lycopersicum L) (SC-2121 çeşidi)

bitkilerinin urlu köklerinden elde edilmiştir.

Bu amaçla urlu köklerden kök-ur nematodu

yumurtalarının elde edilmesi için, kökler

iyice yıkanarak 1 cm boyunda kesilmiş ve

%0.525 yoğunlukta NaOCl çözeltisi içinde

3.0-3.5 dakika çalkalanmıştır. Bu çözelti

200 ve 500 mesh’lik eleklerden geçirilerek

500 mesh’lik elek üzerinde kalan nematod

yumurtaları toplanmıştır (Hussey ve Barker,

1973). Elde edilen nematod yumurtalarının

sayımları yapılarak (3000 yumurta ml-1)

aynı gün denemelerde kullanılmıştır.

Yumurtaların bir bölümü inkübasyona

bırakılmış ve yumurtadan çıkan L2’ler

toplanmıştır. Mikroskop altında sayımları

yapılarak 1 ml içinde 1000 L2 olması

sağlanmıştır. Elde edilen larvalar aynı gün

denemelerde kullanılmıştır.

Sera denemelerinde kullanılacak fidelerin

yetiştirilmesi

Domates tohumları viyollere ekilmeden

önce yüzeysel dezenfeksiyon amacıyla

%3’lük NaOCl çözeltisi içinde 1 dakika

tutulup steril suyla yıkanmış ve kurutma

kağıdı üzerinde kurutulmuştur. Tohumlar

içine fide yetiştirme toprağı konulmuş 45

gözlü (9×5) viyollere her göze bir tohum

olacak şekilde ekilmiştir. Viyoller

23±2oC’de 16 saat aydınlık 8 saat karanlık

olarak ayarlanan iklim odasına

yerleştirilerek 2-4 yapraklı döneme

gelinceye kadar düzenli olarak sulanmıştır.

Sera denemeleri

Çalışmalar, ZMMAE serasında

gerçekleştirilmiştir. Denemelerde, içinde

toprak kum karışımı (%85 kum; %15

toprak) (255-265 g) bulunan plastik saksılar

(7×7×7 cm) kullanılmıştır. Hazırlanan

toprak kum karışımı iki kere 121°C de 15

dakika otoklavda sterilize edilmiş ve iki

işlem arasında 24 saat beklenilmiştir

(Nakasone ve ark., 2004). Toprak

karışımları saksılara konulmadan önce

saksıların alt kısımlarına köklerin dışarı

çıkmasını ve toprağın dökülmesini önlemek

amacıyla kağıt tela yerleştirilmiştir. İklim

odasında viyollerde yetiştirilen nematoda

karşı hassas domates fideleri (SC-2121

domates çeşidi), 2-4 yapraklı döneme

gelince, her saksıya bir fide olacak şekilde

şaşırtılmıştır. Şaşırtılan fideler kök

sistemlerinin gelişmesi için 5 gün düzenli

olarak kontrolleri yapılarak sulanmıştır.

Gelişme geriliği görülen veya genele oranla

büyük olan fideler denemeye alınmamıştır.

Fide köklerinin etrafına açılan 2 cm

derinliğindeki 3-4 deliğe pipet yardımıyla

3000 yumurta ml-1 (yumurta açılımına etki

denemesinde) ve 1000 L2 ml-1 (2. dönem

larvaya etki denemesinde) olacak şekilde

nematodlar inokule edilmiştir. Aynı

zamanda, üç farklı konsantrasyonda (%3, 6

ve 12) bitki ekstraktları 2 ml olacak şekilde

toprak içerisine pipet yardımı ile nematod

verilen yerin tam aksi olan bölgede 2 cm

derinliğinde açılan bir deliğe verilmiştir.

Kontrol grupları her bir bitki ekstraktı için

ayrı ayrı kurulmuş ve pozitif kontrol

grubuna sadece nematod inokule edilmiş,

negatif kontrol grubuna ise aynı oranda

sadece su verilmiştir.

Denemeler Mart-Mayıs 2013 döneminde

5 tekerrürlü olarak yürütülmüştür.

Denemeler boyunca sera içi sıcaklık ve nem

değerleri sıcaklık ve nem ölçer bir alet

[HOBO (Onset Computer Corperation,

Bourne, MA)] kullanılarak kaydedilmiştir.

Sera sıcaklığının denemeler boyunca 16,76-

39.67ºC (ortalama 25.04ºC±4.18), nemi ise

%23.40-72.60 (ortalama %30.14±10.12)

aralığında olduğu kaydedilerek

hesaplanmıştır.

Page 45: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Kepenekci et al. Turk J Weed Sci. 2017 20(1): 36-47

41

Uygulamalardan 9 hafta sonra bitkiler

saksılardan toprakları ile birlikte çıkarılarak

fazla tazyikli olmayan musluk suyu altında

kök sisteminin topraktan tam arındırılması

için yıkanmıştır. Yıkama işleminden sonra

kökler phloxine B (0.15 g L su-1) ile 15-20

dakika boyunca boyanmış (Daykin ve

Hussey, 1985) ve uygun bir büyütmeye

sahip büyüteç (8×, Klipsli Işıklı Büyüteç)

altında yumurta paketleri sayılmıştır. Her

bir bitkiye ait üst aksam ölçülmüş, daha

sonra hassas terazide kökler ve bitki üst

aksamı tartılarak kaydedilmiştir. Aynı işlem

70°C'de 48 saat kurutma (Mohammad ve

ark., 2007) işlemi yapıldıktan sonra

tekrarlanmıştır.

İstatistiki analiz

Elde edilen veriler SPSS paket

programında, tek yönlü varyans analizi

ANOVA ile analiz edilmiştir. Etkiler

kontrol gruplarına kıyaslanarak

bulunmuştur. Gruplar arasındaki ayrım için

Tukey testi kullanılmıştır (p≤0.05) (SPSS,

2012).

BULGULAR

Yapılan bu çalışma sonucunda,

denemelerde kullanılan bitki ekstraktlarının

kök-ur nematodlarından Meloidogyne

incognita ırk 2 ve M. arenaria ırk 2’nin

yumurta açılımına ve 2. dönem larvaya

toksisitesi açısından etkili olduğu

belirlenmiştir. Uygulamalarda, ekstrakt

yoğunluğunun (%3, 6 ve 12) artmasıyla

Melia azedarah (M.a), Xanthium

strumarium (X.s) ve Hyoscyamus niger

(H.n)'in nematisit etkilerinin daha da arttığı

görülmüştür.

Buna karşın Achilea wilhelmsii (A.w) ve

Capsicum frutescens (C.f)'da ise nematisit

etkinliğin düşük düzeyde olduğu tespit

edilmiştir (Şekil 1a, 2a).

Meloidogyne arenaria ırk 2 ve M. incognita ırk

2’nin yumurta açılımına bitki ekstraktlarının

etkinliği

Yumurta açılımı üzerine bitki

ekstraktlarının etkinliğinin belirlenmesi

çalışmalarında, deneme sonuçları pozitif

kontrolle karşılaştırıldığında ekstrakt

konsantrasyonu arttıkça yumurta paketi

oluşumunda azalma gözlenmiştir.

Meloidogyne arenaria ırk 2’nin yumurta

açılımına en etkili ekstrakt

konsantrasyonları H.n %12 (14.8±4.4) ve

X.s %12 (15±4.6) bulunmuştur. Bunları

sırasıyla X.s %6 (27.2±13.1), C.f %12

(32.4±16.5) ve M.a %12 (33.4±17.2)

izlemiştir. M. incognita ırk 2’nin yumurta

açılımına en etkili ekstrakt konsantrasyonu

X.s %12 (11.4±5.1) olduğu belirlenmiştir.

Bunu sırasıyla H.n %6 (22±4.9), X.s %3

(26.6±13.0) ve X.s %6 (27.2±24.9)

izlemiştir. Hem M. arenaria’nın hemde M.

incognita’nın yumurta açılımına C.f ve

A.w’nin farklı dozlarının etkinliği düşük

düzeyde bulunmuştur (Şekil 1a). Bitki

ekstraktlarının bitki gelişimine etkinliği

değerlendirildiğinde; her iki nematod türü

içinde X.s %12 (63.8±9.3 ve 61.6±6.0)

konsantrasyonunun en yüksek seviyede

bitki boylanmasına sebep olduğu

görülmüştür (Şekil 1b). M. arenaria’nin

uygulandığı denemede bitki üst aksam yaş

ve kuru ağırlığı arasında negatif kontrolle

karşılaştırıldığında istatistiki olarak

(p>0.05) fark bulunamamıştır (Şekil 1c,d).

Kök yaş ağırlıkları arasında H.n (15.9± 0.4)

ve X.s (15.3±0.8)’nin %12

konsantrasyonlarında yapılan uygulamalar

negatif kontrolle (15.1±1.2)

karşılaştırıldığında kök ağırlığının daha

fazla olduğu gözlenmiştir (Şekil 1e). Kuru

ağırlıklarına bakıldığında ise X.s %12

(1.9±0.1) konsantrasyonu uygulamaları

negatif kontrolle (1.8±0.1)

karşılaştırıldığında bitki kök ağırlığının

daha fazla olduğu belirlenmiştir (Şekil 1f).

Page 46: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Kepenekci et al. Turk J Weed Sci. 2017 20(1): 36-47

42

Şekil 1. Meloidogyne incognita ırk 2 ve M. arenaria ırk 2’nin yumurtalarının kullanıldığı

denemelerde; (a) yumurta paketi sayısı, (b) bitki boyu, (c) bitki üst aksam yaş, (d) kuru ağırlığı, (e)

bitki yaş kök, (f) kuru kök ağırlığı üzerine bazı bitkisel ekstraktların [Melia azedarach (M.a),

Xanthium strumarium (X.s), Hyoscyamus niger (H.n), Achillea wilhelmsii (A.w), Capsicum frutescens

(C.f)] üç ayrı konsantrasyonda (%3, %6 ve %12) etkinliği Meloidogyne incognita ırk 2 ve M. arenaria ırk

2’nin 2. dönem larvalarına bitki ekstraktlarının

etkinliği

Bitki ekstraktlarının Meloidogyne

arenaria ırk 2 ve M. incognita ırk 2’nin 2.

dönem larvalarına etkinliğinin belirlenmesi

çalışmalarında, deneme sonuçları pozitif

kontrolle karşılaştırıldığında; farklı

ekstrakt konsantrasyonlarının yumurta

paketi oluşumunda azalmaya neden olduğu

ve bunun istatistiki olarak önemli olduğu

tespit edilmiştir (P<0.05) (Şekil 2a). M.

arenaria’nın 2. dönem larvalarına karşı en

etkili bitki ekstraktı M.a %12 (7.4±3.4)

olduğu belirlenmiştir. Bunu sırasıyla X.s

%12 (15.6 ±10.9), M.a %6 (36.4±25.6) ve

X.s %6 (46.6±32.7) izlemiştir (Şekil 2a).

H.n, C.f ve A.w’nın farklı

konsantrasyonlardaki etkinliklerinin çok

düşük olduğu görülmüştür. M.

incognita’nin 2. dönem larvalarına karşı da

en etkili bitki ekstraktının M.a %12

(7.4±2.5) olduğu belirlenmiştir. Bunu

sırasıyla X.s %12 (15.8 ±10.9), M.a %6

(37.6±25.7) ve X.s %6 (46.6±34.1)

izlemiştir. (Şekil 2a). H.n, C.f ve A.w’nın

Page 47: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Kepenekci et al. Turk J Weed Sci. 2017 20(1): 36-47

43

farklı konsantrasyonlardaki bitki

ekstraktları pozitif kontrol ile

karşılaştırıldığında M. incognita’nin 2.

dönem larvalarına etkisi istatistiki olarak

önemli bulunmuştur (P<0.05) (Şekil 2a).

Bitki ekstraktlarının bitki gelişimine

etkinliği değerlendirildiğinde; her iki

nematod türü içinde negatif kontrolle

karşılaştırıldığında bitki ekstraktlarının

etkisi bakımından elde edilen sonuçlar

istatiski olarak önemli (P<0.05) bulunsa da

bu farkların çok az olduğu belirlenmiştir

(Şekil 2b, c, d, e, f).

Şekil 2. Meloidogyne incognita ırk 2 ve M. arenaria ırk 2’nin 2. dönem larvalarının kullanıldığı

denemelerde; (a) yumurta paketi sayısı, (b) bitki boyu, (c) bitki üst aksam yaş, (d) kuru ağırlığı, (e)

bitki yaş kök, (f) kuru kök ağırlığı üzerine bazı bitkisel ekstraktların [Melia azedarach (M.a),

Xanthium strumarium (X.s), Hyoscyamus niger (H.n), Achillea wilhelmsii (A.w), Capsicum frutescens

(C.f)] üç ayrı konsantrasyonda (%3, %6 ve %12) etkinliği

TARTIŞMA

Zehirli bitkiler arasında yer alan Achillea

wilhelmsii bitkisel üretimde verim

kayıplarına neden olan zararlılarla

mücadelede kullanılabilirliği farklı

çalışmalarla ortaya konmuştur (Baytop,

1999; Çalmaşur ve ark., 2006; Erdoğan ve

ark., 2010). Ardekani ve Parhizkar

(2012)’ın yapmış oldukları çalışmada A.

wilhelmsii’nın %1, 2 ve 4 (w/v)

konsantrasyonluk su ekstraktının in vitro

çalışmalarında M. incognita’nın 2. dönem

larvalarının %100’ünü öldürdüğü ve in vivo

çalışmalarında ise %0.1 ve 0.2’lik (w/w)

konsantrasyonların M. incognita’yı

Page 48: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Kepenekci et al. Turk J Weed Sci. 2017 20(1): 36-47

44

baskıladığını bildirmişlerdir. Daha önce

yapılan in vivo ve in vitro çalışmalarında

(Kepenekci ve Sağlam, 2015; Kepenekci ve

ark., 2016) ülkemizde yetişen A.

wilhelmsii’nin Meloidogyne türlerine karşı

etkinliğinin düşük olduğu belirlenmiştir. Bu

çalışmada elde edilen sonuçlarda daha

önceki sonuçları desteklemektedir.

Hyoscyamus niger’de zehirli bir bitki olup

tıbbi bitkiler arasında yer almaktadır. H.

niger’in hem in vitro hemde in vivo

çalışmalarında (Kepenekci ve Sağlam,

2015; Kepenekci ve ark., 2016) M.

incognita ve M. javanica’yı

baskılayabildiği ortaya konulmuştur. Bu

çalışma sonuçlarında da M. incognita ırk 2

ve M. arenaria ırk 2’yi de baskılayabildiği

tespit edilmiştir.

Melia azedarach, ülkemizde, Adana ve

Hatay yöresinde park ve bahçelerde süs

ağacı olarak yetiştirilmektedir. Bitkinin

yaprak ve meyve ekstraktlarının böceklere

etkili olduğu daha önce yapılan

araştırmalarla ortaya konulmuştur (Yelekçi

ve ark., 1981; Erdoğan ve Toros, 2005).

Meliaceae içinde nematodlara karşı bitki

ekstraktlarının kullanımında M. azedarach

en çok çalışılan bitkilerden olup yapılan

çalışmalarda başarılı sonuçlar alınmıştır

(Lee, 1990; Hasabo ve Noweer, 2005;

Rehman ve ark., 2012). Bu çalışmada da M.

azedarach'ın her iki kök-ur nematodu

türüne karşı oldukça etkili olduğu

belirlenmiştir.

Xanthium strumarium, dünyada ve

ülkemizin tüm bölgelerinde yaygın olarak

bulunmaktadır. Bu konuda ülkemizde

zararlılar üzerinde bazı çalışmalar

yapılmıştır (Çetinsoy ve ark., 1998;

Erdoğan ve Toros, 2007). Bu bitkinin

ekstraktları ile ilgili bu güne kadar oldukça

fazla nematolojik çalışma bulunmaktadır

(Bala ve ark., 1986; Nandal ve Bhatti,

1986; Malik ve ark., 1988; Shaukat ve

Siddiqui, 2001). Ülkemizde yapılan bir

çalışmada M. incognita'nın yumurta

açılımını engellediği bildirilmektedir

(Mennan ve ark., 2000). Yapılan bu

çalışmada X. strumarium'un her iki kök-ur

nematodu türüne karşı ümitvar etkiye sahip

olduğu ortaya konmuştur.

Dünyada nematodlara karşı Solanaceae

bitkilerinden elde edilen ekstraktlar ile ilgili

çalışmalar yaygındır. Solanaceae içinde

Capsicum türlerinin ekstraktlarının

kullanımı ile ilgili çok fazla çalışma

bulunmaktadır (Abbas ve ark., 2009).

Çalışmamızda kullanılan C. frutescens

ülkemizde yaygın olarak yetiştirilen bir

biber türüdür. Kepenekci ve ark. (2016) C.

frutescens’yi M. incognita ve M.

javanica’ya karşı denemişler ve nematisidal

etkinliğinin düşük olduğunu

belirlemişlerdir. Bu çalışmada da M.

incognita ırk 2 ve M. arenaria ırk 2’ye

karşı C. frutescens’nın farklı

konsantrasyonları arzu edilen etkiyi

gösterememiştir. Bunun nedeni tam olarak

bilinmemekle birlikte, ekstraktın içeriğinde

bulunan bazı maddelerin (capsaicin,

capsainoidler ve allyl isothiocyanate gibi)

etkisinin toprak içerisinde bitki gelişimi

esnasında azalması olarak yorumlanabilir.

C. frutescens, genel olarak A. wilhelmsii’ye

yakın etkiye sahip bulunmuştur. Bu durum

denemelerde kullanılan her iki nematod

türü için geçerlidir.

SONUÇ

Bu çalışma sonucunda; X. strumarium, M.

azedarach ve H. niger ekstraktlarının kök-

ur nematodlarına karşı etkili olduğu

belirlenmiştir. Bu bulgulara ek olarak

benzer çalışmaların, ülkemizin kıyı

bölgelerinde örtü altı sebze yetiştiriciliği-

nin yaygın olduğu alanlarda yapılarak elde

edilecek sonuçlara göre H. niger, M.

azedarach ve X. strumarium’un organik

Page 49: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Kepenekci et al. Turk J Weed Sci. 2017 20(1): 36-47

45

tarım sebze yetiştiriciliğinde ve entegre

mücadele uygulamalarında kök-ur

nematodlarına karşı kullanımına yer

verilebileceği kanısına varılmıştır.

Yaptığımız bu çalışmaların sonucunda M.

azedarach, X. strumarium ve H. niger’in

kök-ur nematodlarına karşı nematisit etkiye

sahip olduğu ve diğer nematod türleri

üzerinde de çalışmaların yapılması ile elde

edilecek verilerin değerlendirilmesinin

gerekliliği ortaya çıkmıştır.

TEŞEKKÜR

Bu çalışma, TÜBİTAK tarafından

(111O784 No'lu proje) desteklenmiştir.

KAYNAKLAR

Abbas S, Dawar S, Tariq M, Zaki MJ (2009). Nematicidal activity of spices against Meloidogyne javanica (Treub)

Chitwood. Pakistan Journal of Botany, 41: 2625-2632.

Abbasi WM, Ahmed N, Zaki N, Shaukat SS (2008). Effect of Barleria acanthoides Vahl. on root-knot nematode

infection and growth of infected okra and brinjal plants. Pakistan Journal of Botany, 40: 2193-2198.

Adegbite AA (2003). Comparative effects of Carbofuran and water extract of Chromolaena odorata on growth,

yield and food components of root-knot nematode-infested soybean (Glycine max (L.) Merrill). University of

Ibadan PhD Thesis, Nigeria.

Adegbite AA, Adesiyan OS (2005). Root extract of plant to control root-knot nematode on edible soybean. World

Journal of Agricultural Sciences, 1: 18-21.

Ahmed S, Grainge M (1988). Handbook of Plants with Pest Control Properties. John Wiley & Sons Limited, New

York, 470 pp.

Anonim (2010). Ruhsatlı Bitki Koruma Ürünleri, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Koruma ve Kontrol Genel

Müdürlüğü, Pulat Basımevi, Ankara, 398s.

Ardekani AS, Parhizkar S (2012). Inhibitory effects of Teucrium polium L., Artemisia sieberi Besser. and Achillea

wilhelmsii C. Koch on Meloidogyne incognita (Kofoid and White) Chitwood (in vitro and under greenhouse

conditions). Int. J. Med. Arom. Plants, 2: 596-602.

Bala SK, Bhattacharyya P, Mukherjee KS, Sukul NC (1986). Nematicidal properties of plant Xanthium strumarium

L. and Parthenium histerophorus. Enviromental and Ecology, 4: 139-141.

Baytop T (1999). Türkçe Bitki Adları Sözlüğü. Türk Dil Kurumu Yayınları.

Bello LY, Chindo PS, Marley PS, Alegbejo MD (2006). Effects of some plant extracts on larval hatch of the root-

knot nematode, Meloidogyne incognita. Archives of Phytopathology and Plant Protection, 39: 253-257.

Brauer M, Devkota B (1990). Control of Thaumatopoea piyocampa(Den.&Schiff) by extracts of Melia azedarach L.

(Meliaceae). Journal of Applied Entomology, 110: 128-135.

Chitwood DJ (2002). Phytochemical based strategies for nematode control. Annual Review of Phytopathology, 40:

221-249.

Çalmaşur Ö, Aslan İ, Şahin F (2006). Insecticidal and acaricidal effect of three Lamiaceae plant essential oils

against Tetranychus urticae Koch and Bemisia tabaci.Genn. Industrial Crops and Products, 23: 140-146.

Çetinsoy S, Tamer A, Aydemir M (1998). Investigations on repellent and insecticidal effects of Xanthium

strumarium L. on Colorado Potato Beetle Leptinotrsa decemlineata Say (Col: Chrysomelidae). Turkish

Journal of Agriculture and Forestry, 22: 543-552.

Daykin ME, Hussey RS (1985). Staining and histopathological techniques in nematology. In: Barker, K.R., Carter,

C.C., Sasser, J.N. (Eds.), An advanced treatise on Meloidogyne Volume II: Methodology. North Carolina

State University Graphics, Raleigh, North Carolina, USA, 39-48 pp.

Douda O, Zouhar M, Mazakova J, Novakova E, Pavela R (2010). Using essences as alternative mean for northern

root-knot nematode (Meloidogyne hapla) management. Journal of Pest Science, 83: 217-221.

Elekcioğlu İH, Uygun N (1994). Occurrence and distribution of plant parasitic nematodes in cash crops in eastern

mediterranean region of Türkiye. Proc. of 9th Congress of the Mediterranean Phytopathological Union, 18-24

September 1994, Kuşadası-Aydın-Türkiye, pp. 409-410.

Erdoğan P, Toros S (2005). Melia azaderach L. (Meliaceae) ekstraktlarının Patates böceği [Leptinotarsa

decemlineata Say (Col.:Chrysomelidae)] larvalarının gelişimi üzerine etkisi. Bitki Koruma Bülteni, 45: 99-

118.

Erdoğan P, Toros S (2007). Investigations on the effects of Xanthium strumarium L. extraracts on Colorado potato

beetle [(Leptinotarsa decemlineata Say. Col.:Chrysomelidae)] Munis Entomology & Zoology, 2: 423-432.

Erdoğan P, Yıldırım A, Saltan G, Sever B (2010). Civanperçemi Achillea wilhelmsii C) Ekstraktının İki noktalı

kırmızı örümcek [Tetranychus urticae Koch.(Arachnida: Tetranychidae)]’e Etkisi Üzerinde Araştırmalar.

Türkiye VI.Organik Tarım Sempozyumu Bildiriler Kitabı 70-75.

Page 50: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Kepenekci et al. Turk J Weed Sci. 2017 20(1): 36-47

46

Erdoğan P, Toros S (2013). Azadirachta indica A. Juss ile Melia azedarach L. Bitkilerinden Elde Edilen

İnsektisitlerin Özellikleri ve Zararlılara Etkisi. Karaelmas Fen ve Mühendislik Dergisi, 3: 14-25.

Erdoğan P, Yıldırım A (2013). İki farklı bitki ekstraktının Yeşil şeftali yaprakbiti [(Myzus (N.) persicae Sulzer)

(Hemiptera: Aphididae)]’ne insektisit etkileri üzerinde araştırmalar. Bitki Koruma Bülteni , 53: 33-42.

Erdoğan P, Yıldırım A (2015). Capsicum annuum L. (Solanaceae) ve Allium sativum L. (Amaryllidaceae)

ekstraktlarının Myzus persicae (Sulzer) (Hemiptera:Aphididae) üzerine insektisit etkisi. Bitki Koruma

Bülteni, 55: 305-315.

Erdoğan P, Yıldırım A (2016). Insecticidal Activity of Three Different Plant Extracts on the Green Peach Aphid

[(Myzus persicae Sulzer) (Hemiptera: Aphididae)]. Journal Entomology Research Society, 8: 27-35.

Hackney RW, Dickerson OJ (1975). Marigold, castor bean, and chrysanthemum as control of Meloidogyne

incognita and Pratylenchus alleni. Journal of Nematology, 7: 84-90.

Hasabo SA, Noweer EMA (2005). Management of Root-Knot Nematode Meloidogyne incognita on Eggplant with

some plant extracts. Egyptian Journal of Phytopathology, 33: 65-72.

Hussey RS, Barker KR (1973). A comparison of methods of collecting inocula of Meloidogyne spp., including a

new technique. Plant Disease Reporter, 57: 1025-1028.

Javed N, Anwar SA, Inam-ul-haq M, Ahmad R, Khan HU (2006a). Effect of neem formulations applied as soil

drenching on invasion and development of root-knot nematode, Meloidogyne javanica. In: Proceeding of

International Symposium on Sustainable Crop Improvement and Integrated Management. University of

Agriculture, 14-16 September 2006, Faisalabad, Pakistan. 244-247pp.

Javed N, Gowen SR, Inam-ul-haq M, Abdullah K, Shahina F (2006b). Systemic and persistent effect of

neem(Azadirachta indica) formulations against root-knot nematodes, Meloidigyne javanica and their storage

life. Crop Protection, 26: 911-916.

Kepenekci I, Saglam HD (2015). Extracts of some indigenous plants affecting hatching and mortality in the

root-knot nematode [Meloidogyne javanica (Treub) Chitwood]. Egyptian Journal of Biological Pest

Control, 25: 39-44.

Kepenekci I, Erdoğuş D, Erdoğan P (2016). Effects of some plant extracts on root-knot nematodes in vitro and in

vivo conditions. Turkish Journal of Entomology, 40: 1-12.

Lee MJ (1990). The effect of extracts of Melia azedarach on Meloidogyne incognita. Quarterly Journal of Chinese

Forestry, 20: 1-7.

Malik MSN, Sanfwan K, Bahatti KSDS (1988). Nematicidal activity of exracts of Xanthium strumarium L. Weeb

Abstract 37: 16733p.

Melakeberhan H (1997). Effect of temperature and nitrojen source on tomato genotypes responce to Meloidogyne

incognita infection. Fundamental and applied nematology, 20: 1-8.

Melakeberhan H, Jones AL, Bırd GW (2000). Effects of soil pH and Pratylenchus penetrans on the mortality of

“Mazzard” cherry seedlins and their susceptibility to Pseudomonas syringae pv syringae. Canadian Journal

Plant Pathology, 22: 131-137.

Mennan S, Ecevit O, Mennan H (2000). Bazı bitki ekstraktlarının kök-ur nematodu (Meloidogyne incognita)

(Konfoid ve White, 1919)’na nematisit etkilerinini araştırılması. Türkiye Herboloji Dergisi, 3: 1-9.

Mohammad AB, Eskandar Z, Saeid S, Mohammad J, Fariba M (2007). Evaluation of sulfosulfuran for broadleaved

and grass weed control in wheat (L.) in Iran. Crop Protection, 26: 1385-1389.

Nakasone KK, Peterson SW, Jong SC (2004). Preservation and Distribution of Fungal Cultures. In: Mueller G.M.,

Bills G.F. and Foster M.S. (eds) Biodiversity of fungi, Inventory and Monitoring Methods. Elsevier

Academic Press pp. 47-37.

Nandal SN, Bhatti DS (1986). The effect of certain edaphic factors on the nematicidal activity of plant extracts.

Nematologia Mediterrana, 14: 295-298.

Netscher C, Sikora RA (1990). Nematode parasites of vegetables. In Plant Parasitic nematodes in Subtropical and

Tropical Agriculture. Edited by M. Luc, RA. Sikora and J. Bridge. CAB International, Wellingford, U.K. pp.

237-284.

Oka Y, Nacar S, Putievsky E, Ravid U, Yaniv Z, Spiegel Y (2000). Nematicidal activity of essential oils and their

components against the root-knot nematodes. Journal of Phytopathology, 90: 710-715.

Orisajo SB, Okeniyi MO, Fademi OA, Dongo LN (2007). Nematicidal effects of water extracts of Acalypha

ciliate, Jatropha gosssypifolia, Azadiractha indica and Allium ascalonicum on Meloidogyne incognita

infection on cacao seedlings. Journal of Research in Biosciences, 3: 49-53.

Öncüer C (2000). Tarımsal zararlılarla savaş yöntem ve ilaçları (4. Baskı). Adnan Menderes Üniversitesi Yayınları.

No:13, 333 s.

Prakash A, Rao J (1996). Botanical Pesticides in Agriculture. CRC Pres, Lewis Publishers, 461 pp

Rehman B, Ganai MA, Siddiqui KPMA, Usman A (2012). Management of Root Knot Nematode, Meloidogyne

incognita Affecting Chickpea, Cicer arientinum for Sustainable Production. Biosciences International, 1:1-5.

Sasser JN, Carter CC (1985). An Advanced Treatise on Meloidogyne. Vols 1 and 2. North Carolina State University,

Raleigh, North Carolina

Page 51: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Kepenekci et al. Turk J Weed Sci. 2017 20(1): 36-47

47

Shanker C, Solanki KR (2000). Botanical insecticides: A historical perspective. India, Asian Agrihistory, 4: 21-30.

Shaukat SS, Siddiqui IA (2001). Nematicidal activity of some weed extracts against Meloidogyna javanica (Treub.)

Chitwood. Pakistan Journal of Biological Sciences, 4: 1251-1252.

SPSS I (2012). Statistics for windows, version 21.0. IBM Corp., Armonk, NY.

Taba S, Sawada J, Moromizato Z (2008). Nematicidal activity of Okinawa Island plants on the root-knot nematode

Meloidogyne incognita (Kofoid and White) Chitwood. Plant Soil, 303: 207-216.

Tariq M, Dawar S, Mehdi FS, Zaki MJ (2006). Use of Avicennia marina (Forsk.) Vierh in the Control of Root Knot

Nematode Meloidogyne javanica (Treub) Chitwood on Okra and Mash Bean. Turkish Journal of Biology, 31:

225-230.

Taylor DP, Netscher C (1974). An improved technique for preparing perineal patterns of Meloidogyne spp.

Nematologica, 20: 268-269.

Tsay TT, Wu ST, Lin YY (2004). Evaluation of Asteraceae Plants for Control of Meloidogyne incognita. Journal of

Nematology, 36: 36-41.

Yelekçi K, Acımış M, Soran H (1981). Melia azedarach L. meyvelerinden çıkarılan özütlerin çam keseböceği

Thaumetopoea pityocampa Schiff (Lepidoptera: Thaumetopoeidae) Tırtıllarına Etkisi. Doğa Bilim Dergisi,

Temel Bilim, 5: 69-71.

©Türkiye Herboloji Derneği, 2017

Geliş Tarihi/ Received: Mart/March, 2017

Kabul Tarihi/ Accepted: Haziran/June, 2017

To Cite: Kepenekci I, Cekengil TK, Erdogus FD, Erdogan P, Saglam HD 2017. The Effect of Five Different Plant Extracts on

Root-Knot Nematodes [Meloidogyne incognita Race 2 and M. arenaria Race 2 (Tylenchida: Meloidoginidae)]

Infesting Tomato under Greenhouse Conditions. (In Turkish with English Abstract). Turk J Weed Sci., 2017: 20(1): 36-47

Alıntı için: Kepenekci İ, Çekengil T.K, Erdoğuş F.D, Erdoğan P, Sağlam HD 2017. Beş Farklı Bitki Ekstraktının Domateste

Zararlı Kök-Ur Nematod (Meloidogyne incognita Irk 2 ve M. arenaria Irk 2) (Tylenchida: Meloidoginidae)’larına Karşı Sera Koşullarındaki Etkisinin Belirlenmesi. Turk J Weed Sci., 2017: 20(1): 36-47

Page 52: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

48

Turkish Journal of Weed Science 20(1): 2017: 48-60

Bazı Yabancı Ot Tohumlarının Suda Canlı Kalma Süreleri ve

Suda Yüzebilirlikleri

Filiz ERBAŞ1*, M.Nedim DOĞAN2 1İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü, AYDIN, Türkiye 2Adnan Menderes Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Bitki Koruma Bölümü, AYDIN, Türkiye

*Sorumlu Yazar E-mail: [email protected]

ÖZET

Bu çalışma Aydın Ovası sulama kanalları kenarında 2012 yılında yazarlar tarafından yapılan surveylerde en çok

rastlanan yabancı otların (12 farklı tür) tohumları kullanılarak bunların suda canlı kalma sürelerinin ve

yüzebilirliklerinin belirlenmesi amacıyla yürütülmüştür. Toplanan tohumlar öncelikle canlılık testine tabi tutulmuş,

daha sonra 12. aya kadar hava sirkülasyonu sağlanmış bidonlar içerisinde sulama suyunda bekletilmiştir.

Bidonlardan alınan yabancı ot tohumlarının 1., 3., 6., 9. ve 12. aylarda yine canlılık testi ile canlılıkları tespit

edilmiştir. Aynı tohumların suda yüzebilirliğinin belirlenmesi için sulama kanalında belli bir noktadan bırakılan

tohumların 100 m sonunda kanal içerisine yerleştirilen bir elekle yakalanmaları sağlanmıştır. Kış döneminde görülen

yabancı otlardan Silybum marianum (L.) Pers., yaz döneminde görülen yabancı otlardan ise Sorghum halepense (L.)

Pers. 12 ay sonunda sudaki tohum canlılıklarını en yüksek oranda muhafaza eden türler olmuşlardır. Çalışılan

tohumların çoğunun suda yüzebildiği ve daha çok yüzey suyunda bulundukları belirlenmiştir.

Anahtar Kelimeler: Yabancı ot tohumu, canlılık, yüzebilirlik, yayılma

Viability and Buoyancy of Seeds of Some Weed Species in Water

ABSTRACT

This study was conducted to determine viability and buoyancy of some weed species’ seeds in water. Most frequent

weed species (12 different species) of the survey conducted earlier by authors at the irrigation channel banks of

Aydın Plain during 2012 were chosen for studies. Preliminarily, collected weed seeds were subjected to viability

tests. Then they were kept in an aerated, transparent plastic barrels that were filled with irrigation channel water for

12 months. Weed seeds were picked out of the barrels at the end of the 1, 3, 6, 9 and 12 months and their viability

was determined by viability test. To find out their buoyancy, seeds were released to the canalette and collected at 100

m distance from the starting point by a designated screen. Winter weed, Silybum marianum (L.) Gaertn. and summer

weed, Sorghum halepense (L.) Pers. proved as the most viable species at the end of 12 months period in water. Most

of the studied weed seeds were able to float and mainly observed at the surface water.

Keywords: Weed seed, viability, buoyancy, dispersal

Available at: www.journal.weedturk.com

Turkish Journal of Weed Science

© Turkish Weed Science Society

Page 53: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Erbas and Dogan, Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 48-60

49

GİRİŞ

Ülkemizde halen, ekonomik olarak

sulanabilecek 8,5 milyon hektar tarım

alanının yaklaşık %66’sı sulanabilmektedir.

Tarımsal gelişmede su, en önemli

faktörlerden biri olup, toprakta bitki için

gerekli olan nemi temin ederek verimi

artırmaktadır (Anonim, 2017a).

Sulama ve gübreleme olanaklarının

artmasıyla birlikte kültür bitkilerinde verim

artışı görülmesinin yanı sıra yabancı otlarda

da çeşitlilik ve yoğunluk bakımından artışlar

görülmektedir. Zirai mücadelede göz ardı

edilemeyecek öneme sahip olan yabancı otlar

kültür bitkileri ile rekabete girerek, kültür

bitkilerine olumsuz etkilerde bulunan birçok

patojene ve zararlıya konukçuluk ederek,

tarımsal uygulamaların sağlıklı ve hızlı bir

şekilde yapılmasına engel olarak zararlı

olabilmektedirler.

Aslında yaşama yerlerinin doğal varlığı

olan yabancı otlar, özellikle yoğunlukları

arttığı zaman yarattıkları olumsuz etkilerden

dolayı istenmemektedirler. Bu nedenle bir

bitki türünün yabancı ot olarak

nitelendirilmesi yoğunluğu ile yakından

ilişkilidir. Sulama kanallarında da bu

yoğunluktan ötürü problem haline gelen su

yabancı otlarının dışında, sulama kanalları

kenarındaki vejetasyonu oluşturan ve sulama

kanalları içerisinde taşınarak kültür

bitkilerinin yetiştiği alanlara ulaşıp oralarda

problem oluşturan kara yabancı otları

mevcuttur. Bu yabancı otların sulama

aracılığıyla tarım alanlarına taşınması suda

canlı kalma süreleri, yüzebilirliği, suyun akış

hızı vb. faktörlere bağlı olarak değişkenlik

gösterebilir.

Nehir kenarı ve sulak alan vejetasyonunda

suyla taşınmanın rolünün değerlendirildiği bir

derlemede nehirlerde suyla yayılan bitkilerin

taşınma mesafelerini, biriktikleri ve

çimlendikleri yerleri belirleyen birincil ve

ikincil faktörler olduğu belirtilmiştir. Birincil

faktörler; tohum, meyve, kapsül veya

vejetatif diasporun boyut, şekil, yüzme

yeteneği, uzun ömürlülük ve diğer kalıtsal

özellikleri olarak kabul edilmiştir. Yüzme

yeteneğinin yanısıra tohum kabuğunun

hidrofobik olup olmaması ve dormansi de

tohumun nehir kıyısı vejetasyonunda takılıp

kalmasını veya organik ya da mineral alt

tabakaya ulaşmasını etkileyen faktörler

olarak dile getirilmiştir. İkincil faktörler;

kanal büyüklüğü, sınır koşulları, hidrolik

pürüzlülük ve nehir morfolojsi olarak beyan

edilmiştir. İklim değişimi de, su kütlelerinin

hidrolojisi, diaspor salımı ve bitki

kolonizasyonunu değiştirerek suyla

taşınmanın rolünü değiştirebilmektedir

(Nilsson ve ark., 2010)

Yabancı ot tohumlarının suda canlı kalma

süreleriyle ilgili olarak yapılan çalışmalar

bazı yabancı ot tohumlarının 5 yıl süreyle

dahi suda canlılıklarını koruduklarını

göstermiştir.

Bruns (1965), Cicuta douglasii (DC.)

J.M. Coult & Rose, Cuscuta planiflora Ten.,

Cuscuta indecora Choisy, Linaria dalmatica

(L.) Mill., Asclepias speciosa Torr. ve

Halogeton glomeratus (M. Bieb.) C.A.

Mey.’un bazı tohumlarının 12 ay boyunca

30,48 cm ve 121,92 cm (12 ve 48 inç)

derinlikte kanal suyunda bekletildikten sonra

halen çimlenme gösterdiğini tespit etmiştir.

H. glomeratus’un siyah tohumları 6 aydan

sonra canlılıklarını yitirmişlerdir. Polygonum

persicaria L.’nın tohumlarının %35’i

sertliğini kaybetmemiş ve %24’ü 5 yıl sonra

dahi çimlenmiştir. Cichorium intybus L. ve

Swainsona salsula (Pall.) Taubert tohumları

Page 54: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Erbas and Dogan, Turk J eed Sci. 2017: 20(1), 48-60

50

çürümemiş ve 5 yıla kadar canlılığını

kaybetmemiştir. Avena fatua L., Bassia

hyssopifolia (Pall.) Kuntz ve R. crispus

sırasıyla 6, 18 ve 42 ay sonra çimlenme

göstermemişlerdir. Salsola kali L.’nin 3 ay

sonra hiçbir tohumu çimlenmezken, Sonchus

arvensis L.’in birkaç tohumu çimlenmiştir.

Kuru koşullarda ve tatlı suda 3-60 ay

saklanan 82 yabancı ot ve kültür bitkisi

tohumunun çimlenme kabiliyeti test edildiği

başka bir çalışmada suda bekletilen 24 türe

ait tohumlar 12 ay veya daha az sürede

çimlenme kabiliyetini yitirirken, 27 türün 60

ayın sonunda dahi çimlendiği görülmüştür.

Bir yıldan daha fazla suda bekletilen tek

yıllık monokotiledonların %22’si

çimlenirken, çok yıllık monokotiledonlar ile

tek ve çok yıllık dikotiledonların yaklaşık

%75’i çimlenmiştir. C. douglasii, Carex

pellita Muhl. ex Wild., Polygonum

lapathifolium L., Saponaria officinalis L. ve

Verbena hastata L.’nın suda bekletildikten

sonra kuru koşullarda saklandığında daha iyi

çimlendiği görülmüştür (Comes ve ark.,

1978).

Tetik (2010)’un Aşağı Seyhan Ovası

sulama kanallarında yürüttüğü çalışmada

2007 yılında 20 ton suda 78 farklı türde 9.010

adet, 2008 yılında 16 ton suda 53 farklı türde

2.662 adet tohum tespit edilmiştir.

Yabancı ot tohumlarının 5 feet (yaklaşık

1,5 m) yükseklikteki bir cam tüp içinden 250

ml’lik beher içerisine atılarak

yüzebilirliklerinin belirlendiği ve 56 yabancı

ot tohumu kullanıldığı bir çalışmada

tohumların hepsi bir süre yüzmüş,

tohumlarının tamamı çöken bir tür

görülmemiştir. Chenopodium album ve

Amaranthus spp. tohumlarının yarısından

çoğu batmış, Rumex crispus ve Polygonum

spp.’nin çoğu yüzmüştür (Eggington ve

Robbins, 1920).

Wilson (1980) ve Catalan ve ark. (1997)

sulama kanallarında suyla taşınan yabancı

otların belirlenmesi üzerine yaptıkları

çalışmalar sonucunda yabancı ot

tohumlarının daha çok yüzey suyunda

bulunduğunu belirtmişlerdir. Wilson (1980)

üretim sezonu boyunca örnekleme yapılan bir

tarlaya sulama suyuyla 48.400 adet/ha tohum

girişi olduğunu, Catalan ve ark. (1997) bir

ton sulama suyunda 431 adet tohum

bulunduğunu tespit etmiştir.

Yapılan çalışmaların sonuçları suyla taşınan

yabancı otların taşındıkları alanlarda sorun

olma potansiyelini ortaya koymaktadır. Bu

sebeple sulama kanalları kenarında görülen

yabancı otların tohumlarının suda

yüzebilirliğinin ve suda canlı kalma

sürelerinin belirlenmesi, tarlalara taşınması

aşamasında oluşturabileceği sorunların

değerlendirilmesi açısından önem arz

etmektedir.

Aydın Ovası Sulaması’nda sulama

kanalları kenarında görülen yabancı otlar

Erbaş ve Doğan (2015) tarafından daha önce

tespit edilmiş olup, bu çalışmada surveyler

sonucunda rastlama sıklığı en fazla bulunan

12 adet yabancı ot türünün tohumlarıyla

çalışılmıştır. Çalışmada bu yabancı otların

tohumlarının suda canlı kalma sürelerinin ve

suda yüzebilirliklerinin belirlenmesi

amaçlanmıştır.

MATERYAL VE YÖNTEM

Materyal

Yabancı Ot Tohumlarının Suda Canlı Kalma

Sürelerinin Belirlenmesi

Bu çalışma kapsamında Erbaş ve Doğan

(2015) tarafından iki dönemde yürütülen

surveyler sonucunda sulama kanalları

kenarında rastlama sıklığı açısından en

Page 55: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Erbas and Dogan, Turk J eed Sci. 2017: 20(1), 48-60

51

önemli görülen 6’şar adet, toplamda 12 adet

yabancı ot türünden tohumlar toplanmasına

karar verilmiştir. Bunlardan Cynodon

dactylon hem kış hem de yaz döneminde

görüldüğü için onun yerine yaz döneminde

Digitaria sanguinalis ilave edilmiştir. Tohum

toplama aşamasında C. dactylon ve

Glycyrrhiza glabra tohumlarının dışarıdan

teminine ihtiyaç duyulmuş diğer yabancı

otların tohumları ise Aydın Ovası sulama

kanalları kenarından toplanmıştır. Çalışmada

tohumları kullanılan yabancı otlar ve

rastlama sıklıkları Çizelge 1’de verilmiştir.

Çizelge 1. Çalışmada tohumları kullanılan yabancı otlar ve rastlama sıklıkları

Kış Döneminde Görülen Yabancı Otlar R.S. (%)

Matricaria chamomilla L. Hakiki papatya 92.45

Silybum marianum (L.) Gaertn. Kangal 77.36

Melilotus officinalis (L.) Desr. Sarı taş yoncası 69.81

Cynodon dactylon (L.) Pers. Köpek dişi ayrığı 67.92

Hordeum murinum L. Duvar arpası 67.92

Alopecurus myosuroides Huds. Tilki kuyruğu 64.15

Yaz Döneminde Görülen Yabancı Otlar

Cynodon dactylon (L.) Pers. Köpek dişi ayrığı 88.68

Sorghum halepense (L.) Pers. Kanyaş 49.06

Chenopodium album L. Sirken 47.17

Echinochloa crus-galli (L.) P.

Beauv.

Darıcan 41.51

Glycyrrhiza glabra L. Meyan 33.96

Cynanchum acutum L. Sütlü sarmaşık 32.08

Digitaria sanguinalis (L.) Scop. Çatal out 28.30

Yabancı Ot Tohumlarının Suda Yüzebilirliğinin

Belirlenmesi

Bu çalışma 16.06.2014 tarihinde ADÜ Ziraat

Fakültesi Araştırma ve Uygulama

Çiftliği’nde Büyük Menderes Nehri yanında

yer alan ve maksimum debisi 315 l/sn olan

bir kanalette yürütülmüştür. Yabancı ot

tohumları çalışma öncesinde 100’er adet

ayrılarak kullanıma hazır hale getirilmiştir.

Tohumlar boyalı ve boyasız olarak 2 farklı

şekilde hazırlanmış, ancak boyamanın tohum

ağırlığını ve çökme etkisini artırdığı

belirlendiği için boyanan tohumlar ile ilgili

sonuçlar verilmemiştir.

Çalışmaya C. acutum tohumlarının kör

çanaklı, H. murinum tohumlarının ise

başakçık formu dahil edilmiştir.

Kanalet içerisinde tohumların atıldığı

mesafeden 100 m sonrasına konulmak üzere

50 meshlik (288 µ gözenek çapına sahip),

paslanmaz çelik tel kullanılarak 3 bölmeli bir

elek yaptırılmıştır. Elekteki aralıklar

tabandan itibaren 0-12 cm, 12-25 cm, 25-39

cm ile 39 cm ve üstü olarak belirlenmiştir.

Elek, çalışmanın yapıldığı kanaletin

ölçülerine göre çevresi 150 cm, derinliği

59,32 cm ve içten içe çapı 69,02 cm olacak

biçimde şekillendirilmiştir.

Yöntem

Yabancı Ot Tohumların Suda Canlı Kalma

Sürelerinin Belirlenmesi

Araştırmada kullanılacak tohumların canlılık

testi için tohumlar önce 4 tekerrürlü olacak

Page 56: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Erbas and Dogan, Turk J eed Sci. 2017: 20(1), 48-60

52

şekilde 20’şer adet olarak ayrılmış ve TTC

testi (2,3,5-Triphenyltetrazolium Chloride)

uygulanmıştır. TTC testi, tohumdaki

respirasyon enzimlerinin aktivitesine bağlı

olarak, canlı tohumları cansız tohumlardan

ayıran biyokimyasal bir testtir (ISTA, 1966).

TTC testi yapılırken; teste tabi tutulacak

olan tohumlar stereomikroskop altında bisturi

yardımıyla embriyoları açığa çıkacak şekilde

boyuna ikiye bölünmüştür. İkiye bölünen

tohumun bir parçası uzaklaştırılmış, diğer

parçası petri kabına alınmıştır. Her bir

yabancı otun petri kabına alınan 20 x 4=80’er

adet tohumuna % 0,1’lik TTC solüsyonu

ilave edilmiştir. 48 saat sonunda kontrol

edilen petri kaplarında yer alan tohumlardan

embriyosu kırmızıya boyananlar canlı,

boyanmayanlar cansız olarak kabul edilmiştir

(ISTA, 2003).

TTC testine tabi tutulamayan küçük

tohumlar için distile suda yüzdürme metodu

uygulanmıştır. Schmidt ve Joker (2001),

yüzdürme metodunun, boş, dolu ve mekanik

olarak zarar görmüş tohumların ayrılmasında

kullanıldığını ifade etmektedir. Bu testte de

petri kaplarında distile suya konan 20×4 = 80

tohum 10 dk arayla çalkalanmıştır. Yarım

saat sonunda stereomikroskop altında

incelenerek dibe çöken tohumlar canlı,

yüzeyde kalan tohumlar ölü olarak kabul

edilmiştir. Yüzdürme tekniği bu çalışma

kapsamında yalnızca M. chamomilla

tohumlarına uygulanmıştır.

Başlangıçtaki canlılık oranları tespit

edildikten sonra çalışmaya konu olan

tohumlar Acosta ve ark. (1999)’un

çalışmasından esinlenerek içerisinde kanal

suyu bulunan şeffaf bidonlara (20 litre

hacminde) 20’şer adet ve 4 tekerrürlü şekilde

%100 polyamid beyaz çoraplar içerisinde

yerleştirilmiştir. Çoraplar bidonlara

konulmadan önce içerisine konulan yabancı

ot türüne, tekerrür ve tekrar sayısına bağlı

olarak asetat kalemi ile isimlendirilmişlerdir.

İçinde su bulunan bidonlar doğal koşullardaki

hava sıcaklıklarına yakın olması ve

mikroorganizma oluşumunun önlenmesi

açısından hava alacak şekilde ağzı açık

bırakılmış ve bidon içerisinde hava

sirkülâsyonu sağlamak için hava motoru

konulmuştur. Gerektiğinde buharlaşma

kayıplarını önlemek için kanal suyundan su

ilavesi yapılmıştır.

Bidonlarda çalışmaların başladığı tarihler

Çizelge 2’de gösterilmektedir. Birinci ve

ikinci çalışmada M. chamomilla, S.

marianum., M. officinalis, H. murinum ve A.

myosuroides tohumları; 3 ve 4 no’lu

çalışmada C. album, C. acutum, D.

sanguinalis, E. crus-galli ve S. halepense

tohumları kullanılmıştır. Tohumları daha

sonra temin edilen yabancı otlar için

başlatılan 5 ve 6 no’lu çalışmada ise G.

glabra ve C. dactylon tohumları

kullanılmıştır.

Bidonlarda bulunan tohumlar; 1, 3, 6, 9,

12 ay sonra alınarak tohum büyüklüğüne göre

TTC veya distile su testine tabi tutulmuş ve

başlangıçta konulan tohum sayısıyla

kıyaslanarak canlılık oranları (%)

belirlenmiştir. Çalışma 4 tekerrürlü ve 2

tekrarlı olarak yürütülmüştür.

Elde edilen veriler varyans analizine tabi

tutulmuştur. Deneme faktörünün önemsiz

(p ≥0,05) bulunduğu durumlarda sonuçlar

birleştirilerek verilmiş, önemli bulunduğu

durumlarda 1. ve 2. tekrar için ayrı ayrı

verilmiştir.

Yabancı Ot Tohumlarının Suda Yüzebilirliğinin

Belirlenmesi

Sulama kanalına su verildikten sonra

Page 57: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Erbas and Dogan, Turk J eed Sci. 2017: 20(1), 48-60

53

tohumlar 50 cm yükseklikten bırakılmış ve

20 dk boyunca beklenilmiştir. Bu süre

sonunda kanala yerleştirilen elek yerinden

alınmıştır. Laboratuvara getirilen elek bir gün

kurumaya bırakıldıktan sonra içerisinde

biriken tohumlar fırça yardımıyla beyaz

küvetler içerisine alınmıştır. Daha sonra petri

kaplarına alınan tohumlar stereomikroskop

altında sayılmıştır. Çalışma sonucunda

tohumların yüzebilirliği ile ilgili olarak

kanıya ulaşabilecek yeterli veri elde edildiği

düşünüldüğünden 2. tekrar yapılmamıştır.

Çizelge 2. Denemelerin başlatıldığı tarihler

Deneme No 1 2 3-4 5-6

Denemenin Başlangıç Tarihi 10.08.2012 11.10.2012 01.01.2013 11.04.2013

BULGULAR VE TARTIŞMA

Yabancı Ot Tohumlarının Suda Canlı Kalma

Sürelerinin Belirlenmesi

Yabancı ot tohumlarının başlangıçta ve 12.

ay sonuna kadar geçen sürede belirlenen

canlılık oranlarındaki değişimler şekiller ile

gösterilmiştir. A. myosuroides, C. dactylon,

D. sanguinalis ve G. glabra tohumlarıyla

yürütülen 2 denemenin sonuçlarına göre

deneme faktörü önemsiz bulunduğu için,

denemelerin sonuçları birleştirilerek Şekil

1’de verilmiştir.

Şekil 1. A. myosuroides, C. dactylon, D.

sanguinalis ve G. glabra’nın tohum canlılık

oranlarındaki değişimler

Şekil 1 incelendiğinde A. myosuroides

tohumlarının 3. ay sonunda neredeyse

canlılıklarının tamamını yitirdiği

görülmektedir. G. glabra tohumlarının 6.

ayda, C. dactylon’un ise 12. ayda canlılık

oranı %20’nin altına düşmüştür. D.

sanguinalis 12. ay sonunda canlılık oranını

% 29 seviyesinde korumuştur. H. murinum,

M. chamomilla, M. officinalis ve S.

marianum'un canlılık oranlarındaki

değişimlerle ilgili sonuçlar deneme faktörü

önemli bulunduğu için 1. ve 2. tekrar olarak

iki farklı şekilde (Şekil 2 ve Şekil 3)

gösterilmiştir.

H. murinum, M. chamomilla, M. officinalis

ve S. marianum'un tohum canlılık

oranlarındaki değişimler (2. tekrar) H.

murinum tohumlarında 1. tekrarda 3 ay

sonunda tohum canlılığı tamamen

kaybolmuşken 2. tekrarda bu süre 1. ay sonu

olmuştur.

Şekil 2. H. murinum, M. chamomilla, M.

officinalis ve S. marianum'un tohum canlılık

oranlarındaki değişimler (1. tekrar)

Page 58: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Erbas and Dogan, Turk J eed Sci. 2017: 20(1), 48-60

54

Şekil 3. H. murinum, M. chamomilla, M.

officinalis ve S. marianum'un tohum canlılık

oranlarındaki değişimler (2. tekrar)

Bunun çalışmaların başlatıldığı tarihlerden

kaynaklanmış olabileceği düşünülmektedir.

H.murinum tohumlarının tohum canlılığını

çimlenerek yitirdikleri gözlenmiştir. İlk

çalışmada tohumlar 3 aylık bir sürede

çimlenirken, ikinci çalışmada bu sürenin daha

kısa olmasının nedeninin 2. denemenin

başlatıldığı tarihlerdeki sıcaklıkların H.

murinum’un optimum çimlenme

sıcaklıklarına daha yakın olması olduğu

kanısına varılmıştır. Yapılan bir çalışmada H.

murinum’un optimum çimlenme sıcaklığının

17-24 °C’ler arasında olduğu belirlenmiştir

(Anonim, 2017 b).

M. chamomilla tohumlarının canlılık

oranı, birinci denemedekinin (%26,3) aksine

ikinci denemede 12 ay sonunda %3,8 canlılık

oranına gerilemiştir. Ancak birinci ve ikinci

denemenin başlangıcındaki canlılık oranları

kıyaslandığında M. chamomilla’nın birinci

denemedeki başlangıç canlılık oranının %95,

ikinci denemedeki başlangıç canlılık oranının

ise %46,3 olduğu görülmektedir.

İkinci denemedeki M. chamomilla

tohumlarında daha erken görülen bu canlılık

kayıplarının başlangıçtaki canlılık oranının

düşük olmasından kaynaklandığı ve bunun

nedeninin ikinci denemenin başlangıç

tarihine kadar olan saklama koşullarında bu

yabancı ot tohumlarının canlılık kaybına

uğraması olduğu düşünülmektedir.

M. officinalis 12. ay sonunda ikinci

denemede birinci denemedekinden (%18,8)

daha fazla oranda canlı kalmış ve %35

oranında bir canlılık göstermiştir.

S. marianum tohumlarının 12 ay

sonundaki canlılık oranı her iki çalışmada da

benzer ve %35 oranında bulunmuştur.

S. marianum her iki denemede de 12 ay

sonunda canlılığını en fazla muhafaza eden

yabancı ot olmuştur. Bunun tohum

kabuğunun kalınlığından kaynaklandığı

düşünülmektedir.

S. marianum’un tohum kabuğu

epidermisinin, palizat hücreleri katmanıyla

kalınlaşmış bir dış duvara sahip olduğu tespit

edilmiştir (Anonim, 1999). Yapılan bir

çalışmada S. marianum’un tohum canlılığını

toprakta da 9 seneye kadar koruyabildiği

belirlenmiştir (Ahmadian ve ark., 2012). Her

iki çalışmanın sonuçları değerlendirildiğinde

S. marianum ve M. officinalis tohumlarının

12. ay sonunda halen problem olmaya devam

edebileceği düşünülmektedir.

Morinaga (1926) çalışmasında M.

officinalis tohumlarının suda yüksek ve

düşük sıcaklıklarda yüksek oranda

çimlendiğini tespit etmiştir. Bu da

göstermektedir ki M. officinalis suyun

içerisinde çimlendikten sonra uygun bir

ortam bulduğu takdirde gelişimine devam

edebilecektir. Canlılık oranının da 12. ay

sonunda dahi %18,8-35 oranlarında

değişmesi bu yabancı otun yoğunluğunu

devam ettirebileceğini göstermektedir. M.

officinalis’in Boz (2000a)’un çalışmasında

tespit edildiği gibi bölgemiz buğday ekim

alanlarında sık görülen yabancı otlardan

olmasının bir nedeninin de bu olabileceği

tahmin edilmektedir.

Page 59: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Erbas and Dogan, Turk J eed Sci. 2017: 20(1), 48-60

55

C. album için 2 denemede de canlılık oranları

açısından farklı sonuçlar elde edilmiştir.

Tohumlarının 12. ay sonundaki canlılık oranı

1. tekrarda %58 bulunurken, 2. tekrarda bu

oran %14 olmuştur (Şekil 4 ve 5). Bunun

birinci denemede 9. ve 12. aylarda düşme

eğiliminde olması beklenen canlılık oranının

yüksek bulunmasından kaynaklandığı ve

deneme hatası olduğu düşünülmektedir.

Şekil 4. C. album, C. acutum, E. crus-galli ve

S. halepense’nin tohum canlılık

oranlarındaki değişimler (1. tekrar)

Şekil 5. C. album, C. acutum, E. crus-galli ve

S. halepense’nin tohum canlılık

oranlarındaki değişimler (2. tekrar)

C. acutum ve E. crus-galli tohumları için

yıl içerisinde farklı sonuçlar elde edilse de

12. ay sonundaki canlılık oranı birbirine

yakın bulunmuştur. C. acutum tohumlarının

canlılık oranı %16-24 arasında değişirken, E.

crus galli’ninki %35 seviyelerinde kalmıştır.

S. halepense tohumlarında canlılık oranları 9.

ay sonuna kadar yüksek seyrederken, 12. ay

sonunda 1. tekrarda %65, 2. tekrarda %40

seviyesinde olmuştur. Bu da bu yabancı otun

tohumlarının suyla tarlalara taşındığı zaman

da problem olabileceğinin bir göstergesidir.

C. dactylon ve G. glabra’nın tohumlarının

dışarıdan satın alma yoluyla temin edildiği

düşünüldüğünde, sulama kanalları kenarında

görülen bireylerin tohumlarının farklı canlılık

oranlarına sahip olabileceği göz önüne

alınmalıdır.

Çalışmada C. dactylon tohumlarının

sulama kanalındaki suyun içerisinde

canlılığını 9. aya kadar %50’ler düzeyinde

koruyabildiği belirlenmiştir. Ancak surveyler

sırasında en çok görülen yabancı otlardan

olan bu türün toplanan tohumlarının içlerinin

genelde boş oldukları görülmüştür. Bilindiği

gibi C. dactylon hem rizom, hem stolon hem

de tohumla çoğalabilen bir bitki olmasına

rağmen rizom ve stolonla daha çok

çoğalmaktadır. Bu nedenle, C. dactylon’un

ana sulama kanalları kenarında erozyonu

önlemek için var olması istenen yaygınlık ve

yoğunluğunun, çok yıllık ve vejetatif yollarla

yayılabilen bir bitki olmasından dolayı ileriki

yıllarda daha da artacağı düşünülmektedir.

Oluşturduğu tohumların ise verimli tohumlar

olmaması nedeniyle, sulama suyuna

karışsalar bile suyla taşındığı tarlalarda

problem yaratmayacağı kanaatine varılmıştır.

G. glabra’nın tohumlarının ise 1. ay

sonunda %60’lara düşen canlılık oranlarının

12. ay sonunda %10’lara gerilediği

görülmüştür. Bu bitkinin de çok yıllık ve

rizomlarıyla yayılabilen bir bitki olması

nedeniyle sulama kanalları kenarında sonraki

dönemlerde en fazla rastlanılan yabancı

otlardan olmaya devam edeceği

düşünülmektedir.

Sulama suyuyla 100 m. mesafedeki

hareketinin incelendiği çalışmada

Page 60: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Erbas and Dogan, Turk J eed Sci. 2017: 20(1), 48-60

56

tohumlarının ağır ve büyük olması

nedeniyle yüzmeyip çöktüğü görülmüştür.

Bu nedenle sulama suyuyla tarlalara

karışmasından ziyade sulama kanalı

içerisindeki tortuya karışacağı

düşünülmektedir.

Tohumların canlılık oranlarının

belirlenmesi için yürütülen tüm denemeler

suni koşullarda sulama suyu kanaldan temin

edilerek gerçekleştirilmiştir. Dolayısıyla

Büyük Menderes Nehri veya suyun bu

nehirden alındığı Aydın Ovası sulama

kanalları içindeki sıcaklık, mikrobiyal

aktivite, böcek veya diğer hayvanların

tohumlara zarar vermesi vb. nedenlerden

ötürü tohumların canlılık oranlarında

değişimler olacağı düşünülmektedir.

Ülkemizde yabancı ot tohumlarının suda

canlı kalma sürelerine ilişkin bir çalışmaya

rastlanmamıştır. Ancak toprağın farklı

derinliklerine gömülü bazı yabancı ot

tohumlarının 7 yıl sonraki canlılık

oranlarının tespit edildiği bir çalışmada

(Üremiş ve Uygur, 2004), çalışmamızda

kullandığımız S. halepense bitkisinin 15 ve

30 cm toprak derinliğine gömülü

tohumlarının canlılık oranlarının sırasıyla

%9,51 ve %8,15 olduğu tespit edilmiştir.

Aynı çalışmada yine bu çalışmada

tohumlarını kullandığımız E. crus-galli ile

aynı cinsten olan E. colona’nın canlılık

oranlarının da sırasıyla %1.14 ve %1.70

olduğu tespit edilmiştir.

Yabancı ot tohumlarının suda canlı kalma

süreleri suyun tarlalara ulaştıkları aşamada

canlılıklarını muhafaza edebiliyor olmaları

açısından önem arz etmektedir. Çalışmada

kullanılan yabancı otlardan C. album, C.

dactylon, E. crus-galli, M. officinalis ve S.

halepense daha önce Boz (2000a, b) ve

Doğan ve Boz (2005) tarafından ilimizdeki

buğday, pamuk ve mısır alanlarında görülen

yabancı otların belirlendiği çalışmalarda en

sık rastlanan yabancı otlar olarak

belirlenmişlerdir. Bunun nedenlerinden

birinin özellikle yoğun sulama yapılan

pamuk ve mısır alanlarına suyla taşınabilen

bu yabancı ot tohumlarının suda canlı

kalma sürelerinin uzun olması olduğu

kanaatine varılmıştır. Yalnız C.

dactylon’un tohumdan ziyade vejetatif

yollarla dağılım gösterdiği

düşünülmektedir.

Çizelge 3. Yabancı ot tohumlarının yakalandıkları yükseklikler ve yakalanma sayıları

Yabancı Otlar 0-12 cm 12-25 cm 25-39 cm 39 cm ve üstü

Alopecurus myosuroides 7 1 3 76

Chenopodium album 4 3 3 90

Cynanchum acutum - - 4 149

Cynanchum acutum (kör çanaklı) - - - 38

Cynodon dactylon 7 4 1 15

Digitaria sanguinalis 2 24

Echinochloa crus-galli 1 3 7 89

Glycyrrhiza glabra - - - 1

Hordeum murinum (verimli çiçekçik) 3 1 3 45

Hordeum murinum (başakçık) - - - 100

Matricaria chamomilla - - - -

Melilotus officinalis 1 2 3 94

Silybum marianum - - - 2

Sorghum halepense 3 6 2 86

Page 61: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Erbas and Dogan, Turk J eed Sci. 2017: 20(1), 48-60

57

Yabancı Ot Tohumlarının Suda

Yüzebilirliğinin Belirlenmesi

Çalışma sırasında kanaletteki suyun hızı 1,3

m/sn, çalışmanın yapıldığı saatlerdeki

rüzgar hızı 2,30 m/sn olarak kaydedilmiştir.

Çalışma sonrasında suyun yüksekliğinin 53

cm ve ıslak çevrenin 137 cm olduğu tespit

edilmiştir.

Yabancı ot tohumlarının suda

yüzebilirliğinin belirlenmesi amacıyla kanal

içerisine atılan 100 tohumdan çalışma

süresi sonunda (20 dk.) elekte

yakalananların sayıları ve yakalandıkları

yükseklikler Çizelge 3’te verilmiştir.

Çizelge 3 incelendiğinde yakalanan

yabancı ot tohumlarının çoğuna yüzey

suyunda rastlandığı görülmektedir. Wilson

(1980) ve Catalan ve ark. (1997)’nın yaptığı

çalışmada da 3 farklı su derinliğinden

alınan sularda en fazla yabancı ot sayısına

yüzeye yakın kısımdan alınan örneklerde

rastlandığı belirtilmiştir. C. album,

Eggington ve Robbins (1920)’in yaptıkları

çalışmada yarısından fazlası çöken

tohumlar içerisinde yer almıştır.

Bu çalışmada ise tohumları kabuğundan

ayrılmadan kullanılan C. album, E. crus-

galli ve M. officinalis tohumlarının suyla

rahatlıkla taşınabildikleri görülmüştür.

Çalışma sırasında pappuslarıyla (kör çanak)

suya atılan C. acutum tohumlarının su

üstünde rahatlıkla yüzebildikleri

görülmüştür.

Ancak Çizelge 3 incelendiğinde suya

atılan 100 adet tohuma karşın pappussuz

olan tohumlara elekte 149 adet rastlanıldığı

görülmektedir. Bu da suyla taşınma

esnasında bazı tohumların pappuslarından

ayrılarak eleğe vardıklarını göstermektedir.

Çalışma sonunda elekte S. marianum ve G.

glabra tohumlarına neredeyse hiç

raslanmamış olması bu tohumların 100

m’lik mesafe içerisinde çöktüklerini

göstermektedir. Bu tohumlar çalışılan

tohumlar içerisindeki en büyük ve en ağır

olan tohumlardır. S. halepense tohumları da

büyük olmasına rağmen yüzerek

çoğunlukla eleğe varabilmişlerdir. Bunun

nedeninin S. halepense tohum kabuğunun

meyve kabuğu ile birleşik olması ve

perikarpın kanat işlevi görmesi olduğu

düşünülmektedir.

Bazı çalışmalarda kıvrılmış olan

kılçıkların da tohum dağılımına yardımcı

olduğu belirlenmiştir (Anonim, 2014).

Yapılan çalışmalar S. halepense

tohumlarının suyla özellikle de sulama

suyuyla dağılabildiğini göstermiştir (Holm

vd., 1977). H. murinum’un başakçık

(spikelet) ya da verimli çiçekçik (floret)

şeklinde suya karışabileceği düşünülmüş ve

ikisi bu çalışmada ayrı ayrı

değerlendirilmiştir.

Çizelge 3’de de görüldüğü üzere bitkinin

başakçık şeklinde suya karıştığında

%100’ünün yüzebildiği belirlenirken,

çiçekçik şeklinde bu oran %52 olmuştur.

M. chamomilla tohumlarına elekte hiç

rastlanmamıştır. M. chamomilla

tohumlarının canlılığının belirlenmesi için

daha önceki çalışmalarda yapılan yüzdürme

metodunda tohumların battıkları

görülmüştür.

Ayrıca tohumlar çok küçük oldukları

için eleğe varmış olsalar dahi kaybolmuş

olabilecekleri düşünülmektedir. Bu nedenle

yapılan çalışmanın M. chamomilla

tohumlarıyla yapılan kısmından elde edilen

sonuçların güvenilir olmadığı ve

Page 62: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Erbas and Dogan, Turk J eed Sci. 2017: 20(1), 48-60

58

değerlendirmeye tabi tutulmaması gerektiği

düşünülmektedir. Tohumların yüzebilirliği

tohumların morfolojik yapılarının yanı sıra

içinde bulundukları suyun hızı, debisi,

rüzgâr hızı gibi birçok etmene de bağlıdır.

Bu nedenle bu çalışma ile elde edilen

değerler farklı koşullarda değişkenlik

gösterebilir. Nilsson vd. (2010)’un belirttiği

gibi yüzme yeteneğinin yanısıra tohumların

hidrofobik olup olmaması da organik ya da

mineral alt tabakaya ulaşmasını etkileyen

faktörler içerisinde yer almaktadır.

SONUÇ

Yabancı ot tohumların suda canlı kalma

süreleri ile ilgili yapılan çalışmalar

değerlendirildiğinde bazı yabancı ot

tohumlarının suda 1 yıl kalsalar dahi

problem olma kapasitesine sahip oldukları

düşünülmektedir. Kış döneminde görülen

yabancı otlardan Silybum marianum (L.)

Pers., yaz döneminde görülen yabancı

otlardan ise Sorghum halepense (L.) Pers.

12 ay sonunda sudaki tohum canlılıklarını

en yüksek oranda muhafaza eden türler

olmuşlardır.

Tohumların suda yüzebilirliğinin

belirlendiği çalışmanın geneline

bakıldığında kavuzlu veya meyve kabuğu

bulunan tohumların eleğe varabildikleri

görülmüştür. Bu nedenle meyve kabuğu ve

kavuz gibi tohumu koruyan yapıların

tohumların yüzmesine de olanak sağladığı

düşünülmektedir. A. myosuroides tohumu

ve H. murinum’un başakçık formu da

çoğunlukla yüzebilen yabancı ot tohumları

olmasına karşın bu yabancı otların

tohumlarının suda canlı kalma sürelerinin

düşük olması nedeniyle çimlenip bir yere

tutunamadıkları sürece problem

olmayacakları düşünülmektedir. Bu yabancı

otların tohumları su içerisinde bir aydan

fazla kaldıklarında çoğunlukla canlılıklarını

kaybetmektedirler.

Bu nedenle bu tohumların su içerisinde

geçirdikleri süre bu aşamada önem

kazanmaktadır. C. album, C. dactylon, E.

crus-galli, M. officinalis ve S. halepense

ilimiz ekim alanlarında en sık görülen

yabancı otlardandır. Bu yabancı otlardan C.

dactylon dışında kalanların tohumlarının en

azından %80’ninin sulama suyu yüzeyinde

rahatça hareket ettiği düşünüldüğünde,

sulama suyunun yayılmada bu yabancı otlar

açısından büyük bir etkisi olduğu

düşünülmektedir.

Bu yabancı otlar aynı zamanda tohumları

suda uzun süre canlılıklarını koruyabilen

yabancı otlar olarak tespit edilmişlerdir. Bu

nedenle önümüzdeki yıllarda sulama suyu

ile sulanan alanlarda en çok rastlanılan

yabancı otlardan olmaya devam edecekleri

kanısına varılmıştır. Ancak C. album, E.

crus-galli ve M. officinalis tek yıllık bitkiler

olmaları nedeniyle mücadelesinin

yönetiminde S. halepense kadar

zorlanılmayacağı düşünülmektedir.

Yabancı ot tohumlarının suyla taşınma

sürelerinin çok kısa olduğu varsayıldığında

çalışmada kullanılan tohumların çoğunun

tohum canlılık oranlarını tarlalara bulaşıp

problem oluşturmaya devam edecek

düzeyde koruyabileceği düşünülmektedir.

Bu aşamada tarlaya varan tohumların

çimlenip gelişimlerini devam

ettirebilmeleri, çoğalmaları ve yayılmaları

için bir çok etken (ekolojik istekler, rekabet,

tohum sayısı, mücadele yöntemleri v.b.)

devreye girmektedir.

Çalışılan bitkiler içerisinde gerek

tohumlarının suyla taşınabilmesi, gerekse

vejetatif yollarla yayılabilen çok yıllık

bitkiler olmaları nedeniyle zaten en sık

rastlanılan yabancı otlardan olan S.

halepense ve C. acutum’un ileriki yıllarda

sulama kanalları kenarında yaygınlığının

daha çok artacağı düşünülmektedir.

Page 63: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Erbas and Dogan, Turk J eed Sci. 2017: 20(1), 48-60

59

Özellikle S. halepense’nin tohumlarının da

suda canlı kalma oranının 12 ay sonunda

dahi ortalama %50’ler civarında olması

yayıldığı alanlara zarar verme potansiyelini

daha çok artırmaktadır.

Bu nedenle S. halepense’nin tarlalara

taşınması muhtemel bu yabancı otlar

arasında çok yıllık olması, vejetatif olarak

çoğalabilmesi, rekabet gücünün yüksek ve

mücadelesinin zor olmasından dolayı ön

plana çıkabileceği tahmin edilmektedir.

TEŞEKKÜR

Bu çalışma doktora tezi kapsamında ADÜ

ZRF-13020 no’lu Bilimsel Araştırma

projesi ile desteklenmiştir. Bilimsel

Araştırma Projeleri Komisyonu’na

desteklerinden ve Yrd. Doç. Dr. Ersel

YILMAZ’a çalışmaya olan katkılarından

ötürü teşekkür ederim.

KAYNAKLAR

Acosta LW, Sabbatini MR, Fernandez OA, Burgos MA (1999). Propagule bank and plant emergence of

macrophytes in artificial channels of temperate irrigation area in Argentina. Hydrobiologia, 415: 1-5.

Ahmadian, M., Kalvandi, R., Zand, F. (2012). Comparison of solute-specific effects on seed germination

characteristics of SM seed (Silybum marianum) at the same osmotic potential under salinity and drought

stress conditions. Annals of Biological Research, 3 (8): 4145-4153.

Anonim (1999). WHO Monographs on Selected Medicinal Plants: Volume 2. World Health Organization,

Switzerland.

Anonim (2014). Sorghum halepense.

http://www.fs.fed.us/database/feis/plants/graminoid/sorhal/all.html#DISTRIBUTIONANDOCCURRE

NCE (Erişim Tarihi: 22.08.2014)

Anonim (2017a). Tarım Sulamanın Önemi. http://www.dsi.gov.tr/docs/hizmet-alanlari/tarim-

sulama.pdf?sfvrsn=2 (Erişim Tarihi: 06.06.2017)

Anonim (2017 b). Leporinum barley. Online http://accs.uaa.alaska.edu/files/invasive-species/Hordeum_

murinum_ssp_ leporinum_BIO_HOMUL.pdf (Erişim Tarihi: 06.06.2017)

Boz, Ö. (2000 a). Aydın İli buğday ekim alanlarında bulunan yabancı otlar ile rastlama sıklıkları ve

yoğunluklarının saptanması. Türkiye Herboloji Dergisi, 3 (2): 1-11.

Boz, Ö. (2000 b). Aydın İli pamuk ekim alanlarındaki yabancı otların yaygınlık ve yoğunluklarının saptanması.

Türkiye Herboloji Dergisi, 3 (1): 10-16.

Bruns, V.F. (1965). The effects of fresh water storage on the germination of certain weed seeds. Weeds, 13 (1):

38-40.

Catalan, B., Aibar, J., Zaragoza, C. (1997). Weed seed dispersal through irrigation channels./ Diseminación de

las semillas de malas hierbas a través de los canales de riego. Proceedings of the 1997 Congress of the

Spanish Weed Science Society, (24-26 November 1997), pp. 187-193. Valencia, Spain.

Comes, R.D., Bruns, V.F., Kelley, A.D. (1978). Longevity of certain weed and crop seeds in fresh water. Weed

Science, 26 (4): 336-344.

Doğan, M.N., Boz, Ö. (2005). Comparison of weed problems in main and second crop maize growing areas in

Turkey. Asian Journal of Plant Sciences, 4 (3): 220-224.

Eggington, G.E., Robins, W.W. (1920). Irrigation water as a factor in the dissemination of weed seeds. The

Agricultural Experiment Station of The Colorado Agricultural College, Fort Collins, Colorado, Bulletin

253.

Erbaş, F., Doğan, M.N. (2015). Aydın Ovası Sulamasında Kanal Kenarlarında Görülen Yabancı Otlar ve Ege

Bölgesi İçin Yeni Bir Tür; Fener Otu (Physalis alkekengi L.). Adnan Menderes Üniversitesi, Ziraat

Fakültesi Dergisi, 12 (2) , 73-82.

Holm, L.G., Plucknett, J.D., Pancho, L.U., Herberger, J.P. (1977). Sorghum halepense (L.) Pers. The World’s

Worst Weeds, Distribution and Biology. University Press of Hawaii, Honolulu.

ISTA (1966). International rules for seed testing. Proceedings of International Seed Testing Association, 31: 92–

Page 64: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Erbas and Dogan, Turk J eed Sci. 2017: 20(1), 48-60

60

106.

ISTA (2003). International Seed Testing Association Working Sheets on Tetrazolium Testing. Bassersdorf:

ISTA, Vol.1.

Morinaga, T. (1926). Germination of seeds under water. American Journal of Botany, 13 (2): 126-140.

Nilsson, C., Brown, R.L., Jansson, R., Merritt, D.M. (2010). The role of hydrochory in structuring riparian and

wetland vegetation. Biological Reviews, 85: 837–858.

Schmidt, L., Joker, D. (2001). Glossary of Seed Biology and Technology. DFSC Series of Technical Notes, No:

59, Danida Forest Seed Centre, Humlebaek, Denmark.

Tetik, Ö. (2010). Çukurova Bölgesi Aşağı Seyhan Ovası tarım alanlarında sulama suyu ile taşınan ve sulama

kanalları etrafında bulunan yabancı ot türlerinin belirlenmesi. Çukurova Üniversitesi Fen Bilimleri

Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Adana.

Üremiş, İ., Uygur, F.N. (2004). Toprağın farklı derinliklerine gömülü bazı yabancı ot tohumlarının 7 yıl sonraki

canlılık oranları. Türkiye I. Bitki Koruma Kongresi Bildirileri, (8-10 Eylül 2004), pp. 233, Samsun.

Wilson, Jr., R.G. (1980). Dissemination of weed seeds by surface irrigation water in Western Nebraska. Weed

Science, (28 (1): 87-92.

©Türkiye Herboloji Derneği, 2017

Geliş Tarihi/ Received:Şubat/ February, 2017

Kabul Tarihi/ Accepted: Mayıs/May, 2017

To Cite: Erbas F, Dogan M N 2017. Viability and Buoyancy of Seeds of Some Weed Species in Water. (In Turkish with

English Abstract). Turk J Weed Sci, 2017: 20(1): 48-60.

Alıntı için: Erbaş F, Doğan M N 2017. Bazı Yabancı Ot Tohumlarının Suda Canlı Kalma Süreleri ve Suda Yüzebilirlikleri.

Turk J Weed Sci, 2017: 20(1): 48-60.

Page 65: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

61

Turkish Journal of Weed Science 20(1): 2017: 61-69

Parazit bitkilerden (Orobanche ramosa L. Cuscuta campestris Yunck. ve

Viscum album L.) elde edilen ekstratların bazı bitki patojeni funguslara

karşı antifungal etkileri

Bahadır ŞİN, İzzet KADIOĞLU, Abdurrahman ONARAN*

Gaziosmanpaşa Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü Tokat, Türkiye *sorumlu yazar : [email protected]

ÖZET

Günümüzde kullanılan pestisitlerin olumsuz etkileri nedeniyle yeni alternatif kontrol yöntemleri bulmak önem

kazanmıştır. Bu çalışmada, Alternaria solani, Monilinia fructigena, Fusarium oxysporum f. sp. radicis-lycopersici

(FORL)'ye karşı üç parazit bitki türü olan Orabanche ramosa, Viscum album ve Cuscuta campestris'in antifungal

aktiviteleri araştırılmıştır. Antifungal aktivite çalışmalarında parazit bitkilerden elde edilmiş methanol ekstraktları

kullanılmıştır. Bu çalışmalar agar petri yöntemi kullanılarak belirlenmiştir. Bitki patojenlerine karşı ekstraktların

2, 5, 10 ve 20 mg ml-1 dozları kullanılmıştır. Denemeler 4 tekerrürlü olarak ve 2 kez tekrarlanmıştır. Elde edilen

sonuçların yüzde miselyum gelişim engelleme (MGE) oranları ve letal dozları (LD50-90) belirlenmiştir. Bu

sonuçlara göre, her bitki ekstraktı belirgin bir şekilde antifungal aktivite göstermiştir. Doz miktarı arttıkça aktivite

oranları da artış göstermiştir. Antifungal aktivite çalışmalarının sonuçlarına göre, ekstraktların 20 mg ml-1

dozlarındaki en yüksek etkiler, C. campestris’de A. solani'ye karşı %90, V. album’da M. fructigena'ya karşı %78,

C. campestris'de FORL’ye karşı %76 oranlarında bulunmuştur. LD90 değerleri bitki patojenlerine karşı, O.

ramosa'da 230.6-58.4, V. album’da 128.6-51.3 ve C. campestris'de ise 43.5-38.9 mg ml-1 arasında hesaplanmıştır.

Ayrıca, parazit bitkilerden elde edilen metanol ekstratlarının ilk kez bu çalışmayla bitki patojenlerinin kontrolünde

antifungal aktivite çalışmaları araştırılmıştır. Sonuç olarak, ortamdaki antifungal maddelerin etkinliklerinin

tanımlanması sonucunda, daha ucuz ve çevre dostu alternatif maddelerin geliştirilmesi kolaylaşacaktır.

Anahtar kelimeler: Bitki patojeni funguslar, Parazitik bitkiler, Antifungal aktivite

Antifungal activity of parasitic plant (Orobanche ramosa L. Cuscuta

campestris Yunck. and Viscum album L.) extracts against some plant

pathogenic fungi

ABSTRACT

Because of the adverse effects of pesticides used today, it has become important to find new alternative control

methods. In this study, antifungal activities of three parasitic plants species, Orabanche ramosa, Viscum album

and Cuscuta campestris, were investigated against Alternaria solani, Monilinia fructigena, Fusarium oxysporum

f. sp. radicis-lycopersici (FORL) plant pathogens. Methanol extracts derived from parasitic plants were used in

antifungal activity studies. These studies were conducted with the agar plate method. Extract doses of 2, 5, 10 and

20 mg ml-1 used against plant pathogens. Experiments were set up four replicates and repeats 2 times. Percentage

of mycelial growth inhibition (MGI) and lethal doses (LD50-90) were determined according to results. According

to these results, each plant extract showed noticeable antifungal activity. As the amount of the dose increased, the

activity rates increased. As a result of antifungal activity studies, the highest effects were observed at 20 mg ml-1

doses of plant extracts against A. solani, with rate of 90% in C. campestris, 78% in V. album against M. fructigena,

Available at: www.journal.weedturk.com

Turkish Journal of Weed Science

© Turkish Weed Science Society

Page 66: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Sin et al. Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 61-69

62

and 76% against FORL in C. campestris. LD90 values were calculated as 230.6 to 58.4 in O. ramosa, 128.6 to 51.3

in V. album, and 43.5 to 38.9 mg ml-1 in C. campestris against plant pathogens. In addition, with the data collected

from this study, the utilization of methanol extracts obtained from parasitic plants in control of plant pathogens

were investigated for the first time. As a result, the identification of the activities of antifungal substances in the

environment will facilitate to the discovery of cheaper and environmentally friendly alternative substances.

Key words: Plant pathogenic fungi, Parasitic plant extracts, Antifungal activity

GİRİŞ

Günümüzde dünya nüfusu 7.5 milyar

civarındadır. Yapılan tahminlere göre dünya

nüfusunun 2050 yılında 12 milyara ulaşacağı

düşünülmektedir (Anonim 2016a, Anonim

2016b). Gelecekte bu nüfus artışına bağlı

olarak, insanoğlunun beslenme ihtiyaçlarını

karşılayabilmek her geçen gün zorlaşacaktır.

Dünyada ve ülkemizde, tarımı yapılan

ürünler insan beslenmesinde önemli bir yer

tutmaktadır. Tarımsal ürünlerde hastalık,

zararlı ve yabancı otlar yoğun şekilde verim

kayıplarına neden olmaktadır (Cramer,

1967; Özer ve ark., 2003). Bu verim

kayıplarını azaltmak için bu etmenlere karşı

kullanılan pestisitler çevreye ve doğaya,

bunun sonucunda da insanlar üzerinde

olumsuz etkiler bırakmaktadır. Bu etkileri

en aza indirecek alternatif mücadele

yöntemleri içerisinde bitkilerden elde edilen

ekstraktların tarım alanlarında zararlı

etmenlere karşı kullanılması önem

kazanmaktadır. Bitki ekstaktlarının

antifungal (Alice ve Rao, 1987),

antibaktariyel (Nascimento ve ark., 2000),

antiviral (Orhan ve ark., 2010), herbisidal

(Rice, 1984;) ve insektisidal (Malik ve ark.,

1988) özelliklere sahip olduğu

bilinmektedir.

Alternaria solani, Monillinia fructigena

ve Fusarium oxysporum f. sp. radicis-

lycopersici (FORL) dünyada ve ülkemizde

sebze ve meyvelerde görülen bazı önemli

fungal patojenlerdir. Domateslerde yaygın

olarak görülen erken yanıklık hastalığının

etmeni A. solani’dir (Yazıcı ve ark., 2011).

Yumuşak ve sert çekirdekli meyve

ağaçlarında mumyalaşma hastalığının

etmeni M. fructigena’dır (Buza ve ark.,

2004). Yine domateslerde çok yoğun olarak

görülen kök ve kök boğazı çürüklüğüne

neden olan hastalık etmeni Fusarium

oxysporum f.sp. radicis-lycopersici’dir

(Benhamou ve ark., 1994).

Tam ve yarı parazit bitkiler su, inorganik

tuzlar ve besin maddelerini konukçusu

olduğu bitkiden alarak yaşamının

devamlılığını sağlayan türlerdir. Bu türler

içerisinde canavar otu (Orobanche ramosa)

ve verem otu (Cuscuta campetris) tam

parazit bitkilerdir. Canavar otu Solanaceae

familyasına ait bitki türlerinde parazit olan

bir türdür (Özer ve ark., 1999; Özer ve ark,

2003). Verem out ise, Cuscutaceae

familyasında yer alan yonca, şeker pancarı,

tütün, bakla ve havuç gibi bazı kültür

bitkilerindeki önemli bir parazit türüdür

(Nemli ve ark 2015). Ağaç ve çalıların

dallarında yarı parazit olarak yaşayan ökse

otu ise ağaçlar için önemli bir yarı parazit

bitki türüdür (Özer ve ark, 1999; Özer ve

ark., 2003).

Yürütülen bu çalışma ile A. solani, M.

fructigena ve FORL’ye karşı parazit

bitkilerden elde edilen methanol

ekstraktlarının antifungal aktivitelerinin

belirlenmesi hedeflenmiştir.

MATERYAL VE YÖNTEM

Bitki Materyali

Çalışmada kullanılan bitki türleri Tablo 1

verilmiştir. Bitkiler çiçeklenme

dönemlerinde iken 2016 yılında Tokat

Page 67: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Sin et al. Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 61-69

63

ilinden toplanmıştır. Toplanan bitki

kısımları steril saf su ile yıkanıp, oda

sıcaklığında kurumaya bırakılmıştır.

Kurutulan bitki kısımları daha sonra ayrı

ayrı öğütücüden geçirilerek küçük parçalara

ayrılması sağlanmıştır.

Tablo 1. Çalışmamda kullanılan bitki türleri ve kullanılan kısımları

Bitki türü Konukçusu Kullanılan Kısım

Orobanche ramosa L. Patlıcan Gövde ve çiçekler

Cuscuta campestris Yunck. Biber Gövde ve tomurcuk

Viscum album L. Orman ağaçları Yaprak ve gövde sapı

Fungus Kültürleri

Çalışmada kullanılan bitki patojeni

funguslar (Tablo 2) Gaziosmanpaşa

Üniversitesi Ziraat Fakültesi, Bitki Koruma

Bölümü, Fitopatoloji laboratuvarlarında

bulunan stok kültürlerden elde edilmiştir.

Fungus kültürleri 20 ml patates dekstroz

agar (PDA) içeren 90 mm petri kaplarında

25 ±20C’de 7 gün boyunca geliştirildikten

sonra çalışma için kullanılmıştır.

Tablo 2. Antifungal aktivite çalışmalarında kullanılan fungus kültürleri

Fungus Konukçu İsolasyon yeri

Alternaria solani (Ell. and G. Martin) Domates Antalya

Monillinia fructigena Honey ex Whetzel Elma Gümüşhane

Fusarium oxysporum f. sp. radicis-lycopersici (Sacc.) W.C. Synder & H.N.

Hans

Domates Antalya

Bitki Ekstraktı

Öğütülmüş bitki materyalleri 100’er gram

tartılarak 1 litrelik cam kavanozlara

konulmuş ve üzerini örtecek kadar organik

methanol (Merck) çözücüsü ilave edilmiştir.

Bitkiler, orbital çalkalayıcıda 72 saat, 120

rpm’de oda sıcaklığında (25±2oC)

çalkalanmıştır. Daha sonra her bitki çözeltisi

kaba filtre kâğıtlarından geçirilerek, organik

çözücüler rotary evaporator ile 40oC’de

buharlaştırılarak edilerek uzaklaştırılmıştır.

Elde edilen kuru ekstraktlar %50’lik aseton

ile çözülmüştür. Elde edilen ekstraktlar her

bitki kısmı için 2, 5, 10 ve 20 mg ml-1

dozlarda uygulanmıştır (Kadıoğlu ve ark.,

2004, Onaran ve Yılar 2012).

In vitro Antifungal Aktivite Çalışmaları

Bitki ekstraktlarının antifungal

aktivitelerinin belirlenmesi için agar plate

metodu uygulanmıştır (Nwosu 1995).

Otaklav edilen PDA’lar (120 oC’de 20

dakika) 40oC’ye kadar soğutulmuştur. Bitki

ekstraktlarının son konsantrasyonları 2, 5, 10

ve 20 mg ml-1 olacak şekilde farklı oranlarda

ekstraktlar eritilmiş olan steril PDA’ya

karıştırılmıştır. Daha sonra PDA’lar 60 mm

çaplı petri kaplarına (~10 mL/petri)

aktarılmıştır. Yedi gün boyunca geliştirilen

fungus kültürlerinden alınan miselyum

diskler (5mm) petri kaplarına aktarımı

yapılmıştır. Fungus kültürleri

inokulasyondan sonra 23±2oC’de 10 gün

boyunca inkubasyona bırakılmıştır. Günlük

olarak antifungal aktivite değerleri kayıt

altına alınmıştır (Onaran ve Yılar, 2012).

Yüzde miselyum gelişim engellemeleri

kontrol ile kıyaslanarak belirlenmiştir

(Pandey ve ark., 1982). Pozitif kontrol

olarak standart bir fungusit olan thiram %80

ticari firmanın önerdiği dozda kullanılmıştır.

Negatif kontrol olarak ise %50’lik

Page 68: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Sin et al. Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 61-69

64

konsantrasyondaki aseton kullanılmıştır.

Denemeler 4 tekerrürlü olarak 2 defa

tekrarlanmıştır. Elde edilen sonuçlara göre

yüzde miselyum gelişim engellemesi (MGE)

ise aşağıdaki formüle göre hesaplanmıştır.

MGE = 100 × (dc − dt)/dc

MGE: Yüzde miselyum gelişmesi

dc : Kontroldeki miselyum gelişmesi

dt : Davranışlardaki miselyum gelişmesi

Verilerin Değerlendirilmesi

Çalışma sonucunda elde edilen veriler, SPSS

istatistik paket programı kullanılarak

varyans analizine tabi tutulmuş, ortalamalar

arasındaki farklar ise TUKEY testi ile

belirlenmiştir. Lethal dozlar (LD50-90) Polo

1.0 programı kullanılarak belirlenmiştir.

BULGULAR ve TARTIŞMA

Bu çalışmada, ülkemizde yayılış gösteren

bazı parazit bitkilerden elde edilen methanol

ekstraktlarının Alternaria solani, Monillia

fructigena ve Fusarium oxysporum f.sp

lycopersici (FORL)’ye karşı antifungal

etkinlikleri araştırılmıştır. Bitki

patojenlerinin parazit bitki ekstraktlarına

karşı göstermiş oldukları miselyum

gelişmeleri Şekil 1, 2 ve 3’te verilmiştir.

Şekil 1. Cuscuta campetris bitki ekstraktının

test organizmalarının miselyum gelişimi

üzerine etkileri. C-=Negatif Kontrol,

C+=Pozitif control

Bütün bitki ekstarktlarının değişen oranlarda

istatistiki olarak (P=0.05) antifungal

aktiviteye sahip olduğu belirlenmiştir.

Bitki ektraktlarından en yüksek etki

Cuscuta campetris’de (Şekil 1) A. solani’ye

karşı 6.18 mm miselyum gelişmesi ile

gözlenmiştir. Bunu sırasıyla, Viscum

album’da (Şekil 2) M. fructigena’ya karşı

12.14 mm ve Orabanche ramose’de (Şekil

3) ise 14.62 mm miselyum gelişmesiyle M.

fructigena’da izlenmiştir. Kullanılan

ekstraktların doz miktarı artıkça patojenlerin

miselyum gelişimlerinde azalma

gerçekleşmiştir. Bitki patojenlerine karşı

kullanılan parazit bitki ekstraktları değişen

oranlarda antifungal etkiler sergilemiştir.

Şekil 2. Viscum album bitki ekstraktının test

organizmalarının miselyum gelişimi üzerine

etkileri. C-=Negatif Kontrol, C+=Pozitif

kontrol

Şekil 3. Orobanche romasa bitki

ekstraktının test organizmalarının miselyum

gelişimi üzerine etkileri. C-=Negatif

Kontrol, C+=Pozitif control

Ekstraktların yüzde miselyum gelişim

engellemeleri (MGE) Tablo 3’de verilmiştir.

Bu sonuçlara göre en yüksek MGE oranı

Page 69: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Sin et al. Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 61-69

65

%90 oranında C. campetris’de A. solani

hastalık etmenine karşı gözlenmiştir. Bu

oranlar, V. album esktraktında M.

fructigena’ya karşı %78, C. campetris’de

FORL’ye karşı ise %76 oranlarında

görülmektedir. Test edilen bütün bitki

patojenleri için en az etkilenen fungus türü

FORL’dir. Bunu sırasıyla M. fructigena ve

A. solani takip etmektedir. MGE oranları her

parazit bitki türünde test edilen patojen

grubuna göre farklılık göstermiştir (Tablo

3).

Tablo 3. Bazı bitki patojenlerine karşı bitki ekstraktlarının miselyum gelişim engellemesi (%)

Bitkiler Dozlar

(mg ml-1)

Bitki Patojeni Funguslar

Alternaria solani Monillia fructigena Fusarium oxysporum f.sp

lycopersici

Orabanche

ramosa

2 11 28 20

5 24 41 31

10 38 49 58

20 59 73 72

Viscum

album

2 9 23 19

5 25 30 30

10 40 57 38

20 60 78 66

Cuscuta

campetris

2 65 10 23

5 65 29 33

10 74 54 72

20 90 73 76

C+ Thriam 80% 100 100 100

C- Asetone 50% 0 0 0

Test edilen fungus türlerine karşı,

kullanılan bitki ekstraktlarının lethal dozları

(LD50-90) belirlenmiştir (Tablo 4). Elde

edilen sonuçlar doğrultusunda bitki

ekstraktlarının LD50 değerleri test

funguslarından A. solani’de 1.01-14.07 mg

ml-1 arasında, M. frugtigena’da 7.54-9.29

mg ml-1 arasında ve FORL’de ise 6.68-8.29

mg ml-1 arasında hesaplanmıştır. Bitki

ekstraktlarından en etkili lethal doz değerleri

A. solani ve FORL için C. campetris bitki

ekstraktında, M. fructigena için O. ramosa

bitki ekstraktında gözlenmiştir.

Tablo 4. Etkinliği belirlenen bitki ekstraktlarının patojenlere karşı lethal doz değerleri

Funguslar O. ramosa

(mg ml-1)

V. album

(mg ml-1)

C. campetris

(mg ml-1)

As

LD50 15.96 14.07 1.01

LD90 230.59 91.58 38.89

Slope 1.105+-0.138 1.575+-0.151 0.807+-0.141

Het. 0.74 0.45 1.16

X2 7.39 4.54 11.55

Mf

LD50 7.54 7.61 9.29

LD90 101.97 51.27 43.51

Slope 1.133+-0.141 1.547+-0.147 1.911+-0.160

Het. 0.68 0.87 0.42

X2 6.84 8.69 4.17

FORL

LD50 8.29 12.31 6.68

LD90 58.43 128.62 40.73

Slope 1.511+-0.140 1.257+-0.139 1.632+-0.141

Het. 0.67 0.82 1.02

X2 6.71 8.25 10.18

As= Alternaria solani, Mf=Monillia fructigena, FORL= Fusarium oxysporum f.sp lycopersici LD50:Test

organizmalarının %50’sini öldüren doz. LD90: Test organizmalarının %90’sini öldüren doz. Het. : Heterojenlik

X2 :Kikare.

Page 70: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

66

Bu çalışmada, kullanılan parazit

bitkilerin etkinliklerine yönelik aynı tür veya

aynı cinslerine farklı türün ait yapılmış

çalışmalar literatürler de bulunmaktadır.

Yapılan bu çalışmada ise, kullanılan parazit

bitkilerin cins farklılıkları, kullanılan

organik çözücü veya patojen

farklılıklarından dolayı özgünlüğü

artmaktadır. Benzer çalışmalarda, küsküt

bitkisinden Cuscuta reflexa türü ile yapılmış

bir çalışmada, C. reflexa’nın ethanol bitki

ekstraktının farklı dozlarda antimikrobiyal

aktivitesinin değişen oranlarda etkin olduğu

belirtilmiştir. C. reflexa’nın ethanol

ekstraktının Escherichia coli ve Salmonella

thypi’ye karşı denenmiş ve 500 µg/ml’lik

dozunun E. coli'ye karşı etkin olduğu tespit

edilmiştir (Manirujjaman ve ark., 2012).

Mukhtar ve ark., (2012) tarafından C.

reflexa’nın farklı su konsantrasyonlarını

(%10, 20 ve 30) 5 farklı fungus izolatına

karşı (Alternaria alternate, Aspergillus

niger, Fusarium solani, Fusarium

oxysporium ve Macrophomina phaseolina)

denenmişlerdir. Sonuç olarak, C. reflexa’nın

F. solani, F. oxysporum ve M. phaseolina'ya

karşı güçlü antifungal aktivite sergilediği,

buna karşın A. niger’e karşı ise daha az etkili

olduğunu tespit etmişlerdir. Yapmış

olduğumuz bu çalışma sonucunda ise en

etkili C. campestris’ten elde edilen 20 mg/ml

dozdaki methanol ekstratının olduğu A.

solani’ye karşı %90 oranında fungisidal

aktivite gösterdiği belirlenmiştir. Jagtap ve

ark. (2014)’nın yapmış olduğu başka bir

çalışmada ise C. reflexa bitkisinden butanol,

ethanol, su ekstraktı, aseton ve methanol

ekstraktları 4 farklı fungus türüne karşı

(Fusarium sp., Penicillium sp., Aspergillus

sp. ve Rhizopus sp.) denenmiş olup bütanol,

etanol ve su ekstratlarının antifungal

aktivitesinin olduğu, aseton ve methanol

ekstrartlarında ise herhangi bir antifungal

aktivite görülmediği bildirilmiştir. Bizim

çalışmamızda ise, C. campestris bitkisinden

elde edilen methanol ekstraktının güçlü

antifungal etki gösterdiği belirlenmiştir.

Aynı cinse ait farklı türlerden elde edilen

ekstraktların etkinliklerinin değişik

olmasının bölgesel, iklimsel ve bitkilerin

içinde barındırdığı doğal antifungal

maddelerin farklılığından kaynaklandığı

düşünülmektedir.

Yapılan literatür çalışmaları sonucunda,

Orobanche spp. türleri ile yapılmış

çalışmalar Cuscuta spp. türlerine göre daha

az olduğu belirlenmiştir. Nagaraja ve ark.,

(2010) yaptıkları çalışmalarında, Orobanche

aegyptiaca’nın çiçek ve gövdesinden elde

edilen ethanol ve aseton ekstraktlarının,

Fusarium oxysporum, Trichothecium

roseum, Cladosporium herbarum ve

Trichoderma viridi bitki patojenlerine karşı

denemişler ve en etkili aktivitenin asetondan

elde edilen kök ekstraktlarının

Trichothecium roseum karşı etkili olduğunu

tespit etmişlerdir. Yine benzer bir çalışmada,

Gatto ve ark., (2011) Orobanche

crenata’nında içinde bulunduğu farklı

bitkilerden elde ettikleri bitki ekstraktlarının

Botrytis cinerea, Monilinia

laxa, Penicillium digitatum, Penicilium

expansum, Penicilium italicum, Aspergillus

carbonarius ve Aspergillus niger’e karşı

denenmiş olup O. crenata’nın B. cinerea,

M. laxa, P. digitatum, P. italicum ve A.

niger’in gelişimini güçlü şekilde azalttığını

tespit edilmiştir. Yapmış olduğumuz

çalışmada ise, Orobanche ramosa’nın en iyi

antifungal etkinin Monillia fructigena ve

Fusarium oxysporum f.sp lycopersici’ye

karşı miselyum gelişimini engellediği

belirlenmiştir.

Yine V. album ile yapılmış olan

çalışmalar sonucunda V. album’un farklı

bitki patojenlerine karşı antifungal,

antibakteriyal etkiye sahip olduğu

bildirilmiştir (Ertürk ve ark., 2003, Şengül

ve ark., 2009, Orhan ve ark., 2010).

Yapılmış olan bu çalışmada ise, V. album

Page 71: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Sin et al. Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 61-69

67

methanol ekstraktının M. fructigena’ ya

karşı etkili olduğu görülmüştür. Hussain ve

ark. (2011), yapmış oldukları çalışmada

V.album’un yaprak ve dallarından elde

ettikleri ethanol, methanol ve ethyl asetad

ekstratlarını 3 ü gram pozitif bakteriye

(Staphylococcus aureus, Bacillus subtilis,

Enterococcus faecium), 5’i gram negatif

bakteri (Escherichia coli, Bordetella

bronchisiptica, Salmonella typhi,

Pseudomonas aeruginosa, Pseudomonas

syringae), bir maya’ya (Saccharomyces

cerevisiae) ve bir fungus (Aspergillus

flavus)’a karşı etkinlik çalışmalrı disk

diffusyon metodu ile uygulamışlar ve elde

ettikleri ekstraktların bakterilere karşı daha

iyi sonuçlar verdiğini, bunlar içerisinde ise

gram negatif bakterilerden alınan sonuçların

çok daha iyi olduğu bildirmişlerdir.

Günümüze kadar yapılmış çalışmalar ve

yapılan bu çalışmayla, bitkilerden elde

edilen ekstraktların bünyelerinde

barındırdığı doğal etkin maddelerin

bulunduğu bir kez daha ortaya konmuştur.

SONUÇ

Tarım alanlarında bitki hastalık ve

zararlılarına karşı yoğun ve bilinçsiz bir

şekilde kullanılan pestisitlerin olumsuz

etkileri bulunmaktadır. Bu olumsuz etkileri

en aza indirecek yeni alternatif doğal

maddelerin geliştirilmesini ön gören bu

çalışma kapsamında kullanılan bitki

türlerinin hepsinde fark edilebilir düzeyde

güçlü antifungal etkiye sahip olduğu

belirlenmiştir. Yüzde miselyum engelleme

oranlarında %9’dan %90’a kadar değişen

oranlarda etkiler ortaya çıkmıştır. Bu

değişimin kullanılan bitki türü, doz miktarı

(mg ml-1) ve bitki patojenlerinin türlerine

göre farklılıklar göstermiştir.

Elde edilen sonuçların tarım alanlarında

sorun olan bitki patojenlerine karşı

uygulanabilir forma dönüştürülmesi

önemlidir. Yine bezer şekilde farklı bitki

patojenlerine denemelerin yapılmasıyla

daha fazla organizmaya etkinliği belirlenmiş

olacaktır. Bunun yanında, kullanılan

bitkilerin bünyelerinde bulunan etkin doğal

antifungal maddelerin belirlenerek açığa

çıkarılması önem arz etmektedir.

KAYNAKÇA

Alice D and Rao AV (1987). Antifungal effects of plant etracts on Drechslera oryzae in rice.

International Rice Research Newsletter 12(2):28. RPP. 67(2):758

Anonim (2016a). Dünya nüfusu https://tr.wikipedia.org/wiki/D%C3%BCnya_n%C3%BCfusu

(Erişim tarihi 04.05.2017).

Anonim (2016b). Current World population. www.worldmeters.info/world-population/ (Erişim

tarihi 01.05.2017)

Benhamou N, Lafontaine PJ, Nicole M (1994). Induction of systemic resistance to Fusarium

crown and root rot in tomato plants by seed treatment with chitosan. Phytopathology

84:1432–1444.

Buza NL, Krinitsyna AA, Protsenko MA and Vartapetyan VV (2004). Intensity of apple fruit

attack by brown rot fungus Monilia fructigena during ripening. Mikologiya i Fitopatologiya,

38(5):62-67.

Cramer HH (1967). Pflanzenschutz und Welternte. Pflanzenschutz Nachrichten Bayer

Leverkusen, 20: 1-523.

Page 72: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Sin et al. Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 61-69

68

Ertürk Ö, Katı H, Yaylı N, Demirbağ Z (2003). Antimicrobial Activity of Viscum albumL.

Subsp. abietis (Wiesb). Turk J Biol 27 (2003) 255-258.

Gatto MA, Ippolito A, Linsalata V, Cascarano NA, Nigro F, Vanadia S, Venere DD (2011).

Activity of extracts from wild edible hers against postharvest fungal diseases of fruit and

vegetables. Postharvest Biology and Technology Vol.61, Issue1, P 72-82

Hussain MA, Khan MQ, Hussain N and Habib T (2011). Antibacterial and antifungal potential

of leaves and twigs of Viscum album L. Journal of Medicinal Plants Research Vol. 5(23),

pp. 5545-5549.

Jagtap MD, Asabe AS, Telave AB, Mali BS, Chavan SJ and Kanade MB (2014). Antifungal

potential of Cuscuta reflexa Roxb. Central European Journal of Experimental Biology, 2014,

3(3):30-32

Kadıoğlu İ, Yanar Y (2004). Allelopathic Effects of Plant Extracts Against Seed Germination

of Some Weeds, Asian J. of Plant Sciences, 3 ;4: 472-475, 2004.

Malik MS, Sanfwan NK, Dhindsa KS and Bhatti DS (1988). Nematicidal activity of extracts of

Xanthium strumarium. Weed Abstr. 37(5):1673

Manirujjaman M, Suchana S, Collet T, Nawshin LN & Chowdhury MAR (2016) Antimicrobial

effects of ethanolic extracts from Cuscuta reflexa Roxb. (Convolvulaceae). International

Journal of Pharmacognosy and Phytochemical Research, 8(6), pp. 930-932.

Mukhtar I, Atiq M, Hanan A, (2012). Antifungal activity of Cuscuta reflexa Roxb. Pakistan

journal of phytopathology. Vol 24, Issue:2, p: 163-166.

Nascimento GGF, Locatelli J, Freitas PC, Silva GL (2000). Antıbacterıal Actıvıty Of Plant

Extracts And Phytochemıcals On Antıbıotıc-Resıstant Bacterıa. Brazilian Journal of

Microbiology (2000) 31:247-256

Nemli Y, Kaya İ, Tamer ŞR (2015). Cuscuta campestris Yunck. S: 271-282. Türkiye istilaci

bitkiler kataloğu, editör Hüseyin Önen, t.c. gida, tar. Ve hay. Bakanliği. Tagem, Bit. Sağ.

Araş. Daire Başk., Ankara, ISBN: 978-605-9175-05-0

Nwosu MO, Okafor Jl (1995). Preliminary studies of the antifungal activites of some medicinal

plants against Basidiobolus and some other pathogenic fungi. Mycoses 38, 191-195.

Onaran A and Yılar M (2012). Antifungal activity of Trachystemon orientalis L. aqueous

extracts against plant pathogens. J. Food Agrıc. Environ. 10 (3&4), pp. 287-291.

Orhan DD, Özçelik D, Özgen S, Ergun F (2010). Antibacterial, antifungal and antiviral

activities of some flavonoids. Microbiological Research Vol 165, Issue 6, p 496-504.

Özer Z, Kadıoğlu İ, Önen H, Tursun N (2003). Herboloji (Yabancı Ot Bilimi) Cilt 1.

Gaziosmanpaşa Üniversitesi Ziraat Fakültesi Yayınları No:20 Kitaplar Serisi No:10, 263

sayfa

Özer Z, Önen H, Tursun N, Uygur FN (1999). Türkiye’nin Bazı Önemli Yabancı Otları

(Tanımları ve Kimyasal Savaşımları). Gaziosmanpaşa Üniversitesi Ziraat Fakültesi

Yayınları N:38, Kitap Serisi No:16, 408 sayfa.

Pandey DK, Tripathi NN, Tripathi RD, Dixit SN, (1982). Fungitoxic and phytotoxic properties

of essential oil of Hyptis suaveolens. Zeitschrift für Pflanzenkrankheiten und

Pflanzenschutz, 89:344–349, 1982.

Rice EL (1984). Allelopathy. Second Editions. Acedemy Pres Inc. Ltd., London.

Page 73: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Sin et al. Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 61-69

69

Sengul M, Yıldız H, Gungor N, Cetin B, Eser Z and Ercisli S (2009). Total phenolic content,

antioxidat and antimicrobial activities of some medicinal plants. Pak. J Pharm Sci. 2009

Jan;22(1):102-6.

Yazıcı S, Yanar Y and Karaman I (2011). Evaluation of bacteria for biological control of early

blight disease of tomato. Afr. J. Biotechnol. 10;1573–1577.

©Türkiye Herboloji Derneği, 2017

Geliş Tarihi/ Received:Şubat/ February, 2017

Kabul Tarihi/ Accepted: Mayıs/May, 2017

To Cite: Sin B, Kadioglu I, Onaran A 2017. Antifungal activity of parasitic plant (Orobanche ramosa L. Cuscuta

campestris Yunck. and Viscum album L.) extracts against some plant pathogenic fungi. (In Turkish with

English Abstract). Turk J Weed Sci, 2017: 20(1): 61-69.

Alıntı için: Şin B, Kadıoğlu İ, Onaran A 2017. Parazit bitkilerden (Orobanche ramosa L. Cuscuta campestris Yunck. and

Viscum album L.) elde edilen ekstratların bazı bitki patojeni funguslara karşı antifungal etkileri. Turk J Weed

Sci, 2017: 20(1): 61-69.

Page 74: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

70

Turkish Journal of Weed Science 20(1): 2017: 70-77

Tokat İlinde Doğal Olarak Yetişen Salvia virgata Jacq. ve Salvia

candidissima subsp.candidissima Vahl. Bitkilerinin Uçucu Yağ

Kompozisyonlarının Belirlenmesi

Melih YILAR1*, İzzet KADIOĞLU2, İsa TELCİ3

1Ahi Evran Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Bitki Koruma Bölümü, Kırşehir 2 Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Bitki Koruma Bölümü, Tokat 3Süleyman Demirel Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarla Bitkileri Bölümü, Isparta

*Sorumlu Yazar E-mail: [email protected] Tel: +90 3862804829

Özet

Salvia cinsi, aromatik bitkilere sahip bir taksondur ve üyeleri zengin oranda uçucu yağ içerirler. Tüm dünyada

olduğu gibi ülkemizin bazı yörelerinde tarımı yapılan bitki, “Adaçayı” olarak isimlendirilmektedir. Bu

araştırmada, Tokat ilinde belirlenen Salvia türlerinden ikisinin, S. virgata ve S. candidissima subsp.

candidissima’nın hidrodistilasyonla elde edilmiş uçucu yağları ve uçucu yağların temel bileşenleri (Perkin Elmer

Clarus 500 cihazı) GC/MS analizleri ile belirlenmiştir. GC/MS sonuçlarına göre S. virgata, S. candidissima

subsp. candidissima uçucu yağ temel bileşenleri, sırasıyla, isocaryophyllene(%13.22–38.21), α-amorphene

(%4.03–25.61), caryophyllene oxide(%6.94–24.82), copaene(%0.42–22.07), estregole (%0.98–22.01); estrogole

(%64.55), caryophyllene oxide (%13.97), isocaryophyllene (%7.42) olarak belirlenmiştir.

Anahtar Kelimeler: Adaçayı, Salvia candidissima, Salvia virgata, Tokat, uçucu yağ

Essential Oils’ Compositions of Salvia virgata Jacq. and Salvia

candidissima subsp. candidissima Vahl. Growing in Natural Habitats

of Tokat Province

Abstract

The Salvia genus is a taxa of aromatic plants and the members of the taxa are rich in essential oils. The Salvia

species are distributed in several parts of the world as well as in Turkey and are locally known as "Sage". In this

study, essential oil composition of two of Salvia species, S. virgata and S. candidissima subsp. candidissima

naturally found in Tokat province was evaluated. The essential oils were obtained by hydrodistillation and the

essential compounds of oils were determined by GC/MS (Perkin Elmer Clarus 500 apparatus) analyses.

According to the GC/MS results, the main components of essential oils of S. virgata and Salvia candidissima

subsp. candidisima were specified as isocaryophyllene (13.22–38.21%), α-amorphene (4.03–25.61%),

caryophyllene oxide (6.94–24.82%), copaene (0.42–22.07%), estregole (0.98–22.01%); estrogole (64.55%),

caryophyllene oxide (13.97%) and isocaryophyllene (%7.42), respectively.

Keywords: Sage, Salvia candidissima, Salvia virgata, Tokat, Essential oil

x Bu çalışma doktora tezinin bir bölümü olup, bir kısmı 2. İç Anadolu Tarım ve Gıda Kongresinde poster

olarak sunulmuştur.

Available at: www.journal.weedturk.com

Turkish Journal of Weed Science

© Turkish Weed Science Society

Page 75: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Yilar et al, Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 70-77

71

GİRİŞ

Lamiaceae familyası 236 cins ve 7133 türü

ile dünyada geniş alanda yayılış

gösternektedir (Harley ve ark., 2004).

Lamiaceae familyasına bağlı bitkiler

Akdeniz Bölgesi’ ndeki iklim koşullarının

hakim olduğu, tropikal ve ılıman

bölgelerde yüksek rakımlı düzlüklerde

dağılış göstermektedir (Cantino ve ark.,

1992). Bu familyanın 45 cinsini, 558 türünü

ve 742 taksonunu bünyesinde bulunduran

ülkemiz önemli gen merkezlerinden

birisidir. Endemizm %42.2'dir (Koyuncu ve

ark., 2010; Belen, 2012). Bu familyaya

dahil bitkilerin birçoğu uçucu yağlar ve

sekonder bileşiklerce zengin olması

nedeniyle tıp gibi pek çok alanlarda

oldukça önemlidir (Kahraman ve ark.,

2009).

Ülkemizde “adaçayı olarak bilinen

Salvia L. cinsi (Lamiaceae) dünyada geniş

çapta kültürü yapılan önemli tıbbi

bitkilerden birisidir. Salvia cinsi yaklaşık

1000 türü kapsamaktadır (Özler ve ark.,

2013). Ülkemizde ise tür sayısının 95’e

ulaşmış olduğu rapor edilmiş (Celep ve

ark., 2009), Salvia türleri gerek tıp gerekse

ekonomik açıdan önemli olup, halk

arasında değişik rahatsızlıklara karşı farklı

şekillerde tüketilmektedir (Bayram, 2001;

Amiri, 2007; Yılmaz ve Güvenç, 2007).

Türkiye Florası’nda da önemli bir yere

sahip olup, endemizm oranı da (%51)

oldukça yüksektir (Davis, 1982; Poyraz ve

Koca, 2006). Salvia türleri çalı formunda

tek yıllık , çok yıllık ve iki yıllık bitkileri

içermektedir (Özer, 2016).

Salvia cinsine bağlı Salvia virgata Jacg.

çok yıllık bir tür olup 160 cm boya

ulaşabilmektedir. Bitki boş tarlalar, yol

kenarları gibi değişik alanlarda ve

Türkiye’nin her bölgesinde yayılış

gösterebilmektedir (Karabacak, 2009).

Salvia candidissima subsp. candidissima

türü de çok yıllık, 60 cm’ye kadar

boylanabilen kayalık kireçtaşı ve şist

bayırlar, çalılıklar gibi değişik habitatları

seven bir bitkidir (Özer, 2016).

Salvia cinsini de kapsayan Lamiaceae

üyeleri sekonder metabolitler bakımından

zengindir (Görmez ve ark., 2015; Bayan ve

Aksit, 2016; Sönmezdağ ve ark., 2017). Bu

kadar zengin içeriğe sahip ve tıbbi açıdan

da önem taşıyan Salvia türlerinin

içeriklerinin belirlenmesi bu bitkilerin

aydınlatılması içinde önemlidir. Bu sebeple

Salvia türlerinin uçucu yağ

kompozisyonlarının ve sekonder

bileşenlerinin belirlenmesine yönelik hem

dünyada hem de Türkiye'de çok sayıda

çalışmalar yürütülmüş ve halende devam

etmektedir.

Bu çalışmada, Tokat ilinde doğal yayılış

gösteren S. virgata populasyonları ile S.

candidissima subsp. candidissima türünün

uçucu yağ kompozisyonlarının belirlenmesi

hedeflenmiştir.

MATERYAL VE YÖNTEM

Çalışmanın materyalini Tokat ve çevresinde

yayılış gösteren S. virgata (beş farklı

noktadan) ve S. candidissima subsp.

candidissima (bir noktadan) türleri 2012-

2013 vejetasyon döneminde çiçeklenme

periyodunda iken toplanan bitkiler

oluşturmaktadır.

Çalışmada kullanılan yöntemler aşağıda

maddeler halinde sırasıyla verilmiştir.

Uçucu Yağların Ekstraksiyonu: Schilcher

cihazı ile hydro-distilasyon yöntemiyle

yürütülmüştür. Uçucu yağ içeriği

belirlenecek bitki örnekleri hassas terazide

tartılmış ve 1:10 w/v oranında saf su ilave

edilerek 2 saat sure ile kaynatılmıştır. Elde

edilen uçucu yağ örnekleri +4 oC'de

saklanmıştır (Telci ve ark., 2006).

Page 76: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Yilar et al, Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 70-77

72

Bitkilerin Uçucu Yağ Kompozisyonunun

Belirlenmesi: 20x103µg uçucu yağ 1.2 mL

asetonda çözülmüştür. Uçucu yağ

analizlerinde; BPX5 (0.25mm ID, film

kalımlığı 0.25 µm) 30 m kapiler kolon ile

Perkin Elmer Clarus 500 GC-MS cihazı

kullanılmıştır.

Analiz koşulları: İnjeksiyon hacmi 2 µL,

injeksiyon portu sıcaklığı 250 ºC olarak

belirlenmiştir. Taşıyıcı gaz olarak 50:1 split

oranı ve 1 mL/dakika akış hızı ile helyum

kullanılmıştır. Fırın programı; 50 ºC’den

başlanarak 5°C/dak ısıtma hızı ile 100

°C’ye çıkılmış ve bu sıcaklıkta 2 dakika

bekletilmiş, 3 °C/dak ısıtma hızı ile 220

°C’ye çıkılmış ve bu sıcaklıkta 2 dakika

bekletilmiştir. Toplam program süresi 30

dakika olarak belirlenmiştir.

MS parametreleri: İyonlaştırıcı enerjisi 70

eV, iyon kaynağı sıcaklığı 250 ºC şeklinde

belirlenmiştir. Bileşenler; mevcut standart

bileşenlerin (retention time) ile örnek

bileşenlerin (co-injection) kolonda

alıkonma sürelerinin karşılaştırılması ve

litereatürlerde verilen retention index (RI)

değerlerinin karşılaştırılması, bileşenlerin

spesifik kütle spektrumlarının dijital

ortamda mevcut MS kütüphanelerindeki

(NIST, Willey ve Pfleger) verilerle

karşılaştırılarak elde edilmiştir. Her bir

bileşenin göreceli yüzdeleri; Turbomass

ver 5.4.2 yazılımı ile, her bir bileşenin pik

alanlarının toplam pik alanına oranının yüz

ile çarpılması ile hesaplanmıştır (Yilar ve

ark., 2016).

BULGULAR VE TARTIŞMA

S. virgata ve S. candidissima subsp.

candidsisima’dan elde edilen uçucu yağlar

uçucu yağ analiz sonuçları Çizelge 1'de

verilmiştir. Yapılan analiz sonuçlarına gore,

S. virgata ve S. candidissima subsp.

candidsisima toprak üstü aksamından elde

edilen uçucu yağda sırasıyla 52 ve 32

bileşen tanımlanmıştır. S. virgata türünün

Artova ilçesinden toplanan örneğinde uçucu

yağın temel bileşenleri Copaene (%18.35),

α-Amorphene (%17.59), γ-Cadinene

(%16.31) belirlenmiştir. Yine Niksar

ilçesinden toplanan örnekte

Isocaryophyllene (%31.65), Estregole

(%22.01), Caryophyllene oxide (%18.59);

Almus örneğinde Isocaryophyllene

(%38.21), Caryophyllene oxide (%24.82),

α-Amorphene (%8.38); Erbaa örneğinde

Isocaryophyllene (%36.26), α-

caryophyllene (%10.88), Caryophyllene

oxide (%7.43); Turhal örneğinde α-

Amorphene (%25.61), Copaene (%22.07)

ve Isocaryophyllene (%15.51) temel

bileşenleri olarak tespit edilmiştir (Çizelge

1; Şekil 1). S. virgata populasyonlarının

uçucu yağlarında nitel ve nicel farklılıklar

bulunmuştur. Yılar ve ark. (2015) Tokat

ilinden topladıkları S. viridis, S.

cyanenscens, S. multicaulis, S. glutinosa

türlerine ait uçucu yağlarının temel

bileşenlerinin sırasıyla; camphor (%10.52),

α-cubebene (%37.36), 4.6.6Trimethyl-2-(3-

methylbuta-1.3-dienyl)3-oxatricyclo

[5.1.0.0(2.4)]octane (%46.34), 1.8

cineole(%22.29) olduğunu rapor

etmişlerdir. Benzer bir çalışmada, İran'da

yetişen S. virgata uçucu yağının temel

bileşeni olarak caryophyllene oxide

(%34.40), spathulenol (%25.60), 1-

docosanol (%11.70), n-tetradecanol

(%9.30) ve geranyl acetone (%5.60)

belirlenmiştir (Morteza-Semmani ve ark.,

2005). Yine Sefidkon ve Mirza (1999) İran-

Tebriz'de yabani yetişen S. virgata’nın

uçucu yağında 50 bileşik olmak üzere β-

caryophyllene (%46.60), germacrene B

(%13.90), β- caryophyllene epoxide

(%13.20), spathulenol (%6.40) ve

germacrene D (%5.70) temel bileşenleri

olarak saptamışlardır. Kültür

Page 77: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Yilar et al, Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 70-77

73

populasyonları ile yabani yetişen

populasyonların uçucu yağ içeriklerinin

karşılaştırıldığı çalışmada S. virgata kültür

populasyonlarında (E)- Caryophyllene

(%37.00), Caryophyllene oxide (%15.20),

Phytol (%6,10), spathulenol (%5,00) ve

germacrene D (%4.00), yabani

populasyonlarda (E)- Caryophyllene

(%38.10), Caryophyllene oxide (%18.60),

bicyclogermacrene (%9.00), spathulenol

(%7.40), Phytol (%4.0) ve germacrene D

(%3.30) temel bileşenleri olarak

bulunmuştur (Moadeli ve ark., 2013). Bu

çalışmalarda tespit edilen temel bileşenler

ve miktarları yönüyle bizim çalışma

bulgularımızdan bazı farklılıklar

bulunmaktadır. Bu farklılıklar iklim gibi

bazı çevresel faktörler, bitkinin hasat

edildiği zamana, kurutma koşullarına,

analiz metodu farklılığına, jeocoğrafiksel

veya ontogenesis varyasyonlara bağlı olarak

gerçekleşmektedir (Morteza-Semmani ve

ark., 2005; Alizadeh, 2013; Moadeli ve

ark., 2013; Yılar ve ark., 2016).

Çizelge 1. S. virgata ve S. candidissima subsp. candidissima örneklerine ait GC-MS sonuçları

SV Scc

RT Compounds Artova Niksar Almus Erbaa Turhal Niksar

6.23 α-pinene 0.1 0.13 0.05 tr 0.12 0.08

6.64 Camphene tr 0.08 0.06 tr tr 0.06

7.19 α-phallendrene 0.29 0.06 0.07 2.19 0.11 0.09

7.34 β-Thujene 0.18 0.05 0.09 0.77 0.06 0.12

7.54 β-Myrcene tr 0.08 0.12 tr tr 0.14

8.35 α-Terpinen tr - - tr tr -

8.62 β-Cymene tr - - tr 0.08 1.04

8.68 Limonene tr tr tr tr tr tr

8.88 Eucalyptol tr tr tr 0.21 tr tr

9.48 γ-Terpinene tr tr tr 0.93 0.08 tr

10.24 Terpinolen - tr tr - - tr

10.77 β-Pinene 0.06 10.74 1.44 1.05 0.09 0.46

11.13 α-Thujone 0.08 tr tr 0.2 0.12 tr

11.18 3-Thujanone 0.13 tr tr tr 0.14 tr

11.51 Thujone tr tr tr tr tr tr

12.44 Sabinyl acetate - tr tr - - tr

12.77 Camphor 0.26 tr tr 0.74 tr tr

13.24 cis-Sabinol - tr 0.71 - - tr

13.77 Borneol 0.5 tr tr 1.5 0.23 tr

13.95 4-Terpineol 0.19 tr 0.64 0.96 0.12 tr

14.63 α-Terpieol 0.12

0.46 0.61 tr 1.11

15.64 3-Carene tr - - tr tr -

16.38 Fenchene tr - 1.24 tr tr -

18.00 Bornyl acetate 0.18 - - tr 1.41 -

18.40 Estregole 0.98 22.01 - tr tr 64.55

20.30 α-cubebene 0.5 - - 0.83 tr -

20.99 Sylvestrene tr - - tr tr -

21.26 Zingiberene tr - - 0.33 tr -

Page 78: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Yilar et al, Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 70-77

74

Çizelge 1’in devamı

21.49 Copaene 18.35 - 0.42 1.05 22.07 -

21.84 β-Bourbonene 0.48 6.37 1.07 1.82 tr tr

22.01 δ-Cadinene 5.16 - - 0.15 4.5 -

22.83 Dehydro Aromadendrene tr - - tr tr -

23.36 Isocaryophyllene 13.22 31.65 38.21 36.26 15.51 7.42

23.84 β-Cubebene 0.22 0.73 - 1.22 tr 0.33

24.21 Isoledene 0.13 0.97 - tr tr tr

24.87 α-Caryophyllene 3.41 - 3.12 10.88 1.39 -

25.67 γ-Muurolene tr 6.33 0.5 5.3 - -

25.91 α-Amorphene 17.59 - 8.38 4.03 25.61 2.77

26.50 Eremophilene 0.19 - 1.15 0.84 12.76 0.96

26.62 γ-Cadinene 16.31 - - 0.81 tr -

26.92 Palustrol tr - - 2.09 tr -

26.99 β-Elemene 0.4 - - 0.67 tr -

27.35 Germacrene D 5.01 - 0.62 6.01 4.59 -

28.43 α-Calacorene 0.09 - 0.33 0.12 tr 0.34

29.96 Spathulenol 3.13 - 2.63 0.71 1.85 6

30.13 caryophyllene oxide 6.94 18.59 24.82 7.43 7.28 13.97

30.62 γ-Gurjunene 1.6 - 3.73 6.78 0.42 0.41

31.24

unidentified oxygenated

sesquiterpene 0.94 - 6.5 0.52 0.39 -

32.08

unidentified oxygenated

sesquiterpene 0.22 - - tr tr -

32.97

unidentified oxygenated

sesquiterpene 0.49 1.89 1.83 1.6 0.43 tr

40.93

unidentified oxygenated

sesquiterpene tr - - tr tr -

42.86 α-Curcumene tr - - tr tr -

TOPLAM 97.45 99.69 98.2 98.6 99.34

99.85

RT: Retention time:Tutulma süresi; tr: < % 0.05 Sv: Salvia virgata; Scc: S. candidissima subsp. candidissima

Şekil 1. Salvia virgata Jacg. uçucu yağının GC kromatogramı

, 17-Jan-2012 + 13:48:48

6.00 8.00 10.00 12.00 14.00 16.00 18.00 20.00 22.00 24.00 26.00 28.00 30.00 32.00 34.00Time0

100

%

melih 16 Scan EI+ TIC

1.86e821.56

18.41

25.96

23.42

22.07

24.92

26.56

30.16

27.39

29.99

30.6331.26

Page 79: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Yilar et al, Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 70-77

75

Şekil 2. Salvia candidissima subsp. candidissima Vahl. uçucu yağının GC kromatogramı

Çalışmada, S. candidissima subsp.

candidissima uçucu yağının GC/MS

analizleri sonucunda 32 bileşen

tanımlanmış; %64.55 değer ile Estrogole en

yüksek içerikli madde olarak bulunmuştur.

Bunu Caryophyllene-oxide (%13.97);

Isocaryophyllene (%7.42); Spathulenol

(%6.00); α-Amorphene (%2.77) izlemiştir

(Çizelge 1; Şekil 2). S. candidissima uçucu

yağında α-pinene (%11.20) and 1,8-cineole

(%9.89) temel bileşenler olarak

belirlenmiştir (Pitarokili ve ark., 2006).

Elde edilen bulgulara göre uçucu yağın

temel bileşenleri ve oranları açısından

önceki çalışmalara göre farklılıklar

belirlenmiştir. Bu farklılıklar bitkilerin

çiçeklenme zamanı, bitkini yetiştiği

coğrafik ve iklimsel faktörlere bağlı

olabilmektedir (Senatore ve ark., 1997).

Aynı zamanda bu bitkilerin içerdikleri

kimyasal kompozisyon ve miktarı bitkinin

aksamına, kurutma koşulları ile uçucu

yağın elde ediliş ve analiz metotlarına göre

de değişkenlik göstermektedir.

Diğer bitkilerde olduğu gibi pek çok

faktör bitkilerin içerdikleri kimyasal

maddelerin dağılımları ve miktarları üzerine

etki göstermektedir. Bu çalışmanın asıl

kaynağını oluşturan Salvia türlerinin bağlı

olduğu Lamiaceae familyasının diğer

türlerinde de uçucu yağ

kompozsiyonlarında çevresel faktörler ile

genetiksel faktörlere bağlı olarak değişiklik

gösterdiği bildirilmiştir (Werker ve ark.,

1985; Mathe ve ark., 1992; Taarit ve ark.,

2009).

Tokat İlinde doğal olarak yayılış

gösteren S. vigata (5 lokasyon) ve S.

candidissima subsp. candidissima bitki

türlerinin uçucu yağ kompozisyonları bu

çalışma ile belirlenmiştir. Sonuçta toprak

yapısı ve iklimsel özellikleri bakımından

farklılık gösteren lokasyonlardan toplanan

S. virgata uçucu yağının bileşenler yönüyle

ve oransal olarak da değişkenlik gösterdiği

ortaya konmuştur. Bundan sonra yapılacak

olan çalışmalarda olabilecek bu farklılıklara

dikkat edilmesi gerekir.

TEŞEKKÜR

Bu çalışmanın yürütülmesini maddi açıdan

destekleyen Gaziosmanpaşa Üniversitesi

Bilimsel Araştırma Projeleri Birimine

(Proje no: 2011/100) ve bitki uçucu yağ

kompozisyonlarının belirlenmesi

çalışmalarını yürüten Gaziosmanpaşa

Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Kimya

Bölümü çalışanlarına teşekkürlerimizi

bildiririz.

, 17-Jan-2012 + 19:05:48

6.00 8.00 10.00 12.00 14.00 16.00 18.00 20.00 22.00 24.00 26.00 28.00 30.00 32.00 34.00 Time 0

100

%

melih 21 Scan EI+ TIC

1.26e8 18.41

30.14

23.41 29.98 25.94

Page 80: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Yilar et al, Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 70-77

76

KAYNAKLAR

Al-Qudah M., Al-Jaber H., Zarga MHA, Orabi STA. (2014). Flavonoid and phenolic compounds from Salvia

palaestina L., growing wild in Jordan and their antioxidant activities. Phytochemistry, 99: 115-120.

Alizadeh A. (2013). Essential oil constituents, antioxidant and antimicrobial activities of Salvia virgata Jacq.

from Iran. Journal of Essential Oil Bearing Plants, 16:2, 172-182

Amiri H. (2007). Quantative and qualative changes of essential oil of Salvia bracteata Bank et Sol. in different

growth stages. DARU Journal of Pharmaceutical Sciences, 15(2): 79-82.

Bayan Y., Aksit H. (2016). Antifungal activity of essential oils and plant extracts from Sideritis

germanicopolitana BORNM. growin in Turkey. Egyptian Journal of Biological Pest Control, 26(2) :

333-337.

Bayram E. (2001). A study on selecting suitable types of the Anatolia sage (Salvia fruticosa Mill.) in the flora of

western Anatolia. Turkish Journal of Agriculture and Forestry, 25, 351-357.

Belen V. (2012). Salvia pilifera Montbret & aucher ex Bentham collected from different areas populations

variations and analysis of the essential oil components. Department of Biyology, Kahramanmaraş Sütçü

İmam University (M.Sc.Thesis). (In Turkish with English abstract)

Bisio A., Damonte G., Fraternale D., Giacomelli E., Salis A., Romussi G., Cafaggi S., Ricci D., Tommasi N.D.

(2011). Phytotoxic clerodane diterpenes from Salvia miniata Fernald (Lamiaceae). Phytochemistry, 72:

265-275

Cantino PD., Harley RM., Wagstaff SJ. (1992). Genera of Lamiaceae: status and classification. In: Harley, R.M.

& Reynolds, T. eds, Advances in Labiate Science: 511Â-522. Kew: Royal Botanic Gardens.

Celep F., Doğan M., Duran A. (2009). A new record for the flora of Turkey: Salvia viscosa Jacq.(Labiatae).

Türkish Journal of Botany, 32: 57-60

Davis PH. (1982). Flora of Turkey and the east Aegean island, Vol. 7, Edinburgh University Press, Edinburg.

Libraries Australia. ISBN:0852243960

Durling NE., Catchpole OJ., Grey JB., Webby RF., Mitchell KA., Foo LY., Perry NB. (2007). Extraction of

phenolics and essential oil from dried sage (Salvia officinalis) using ethanol-water mixtures. Food

Chemistry, 101: 1417-1424.

Görmez A., Bozari S., Yanmıs D., Güllüce M., Şahin F., Agar G. (2015). Chemical composition and

antibacterial activity of essential oils of two species of Lamiaceae against phytopathogenic bacteria.

Polish Journal of Microbiology, 64(2): 121–127.

Harley RM., Atkins S., Budantsev A., Cantino PD., Conn BJ., Grayer R., Harley MM., de Kok R., Krestovskaja

T., Morales R., Paton AJ., Ryding O. and Upson T. (2004). Labiatae. In: Kubitzki, K. (ed.), The

Families and Genera of Vascular Plants, vol. 7, pp. 167-275. Springer-Verlag, Berlin

Kahraman A., Celep F., Doğan M. (2009). Morphoogy, anatomy and palynology of Salvia indica L.(Labiatae).

World Applied Sciences Journal, 6 (2):289-296

Karabacak E. (2009). Türkiye’nin Avrupa-Sibirya fitocoğrafik bölgesindeki Salvia L. (Lamiaceae) cinsinin

revizyonu. (Doktora Tezi). Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi. Fen Bilimleri Enstitüsü, Çanakkale.

Koyuncu O., Yaylacı ÖK., Öztürk D., Erkara İP., Savaroğlu F., Akçoşkun Ö., Ardıç M. (2010). Risk categories

and ethnobotanical features of the Lamiaceae taxa growing naturally in Osmaneli (Bilecik/Turkey) and

environs. Biological Diversity and Conservation, 3(3): 31-45.

Mathe JRI., Olah L., Mathe A., Miklossy V., Bernath J., Blunden G., Patel A., Mathe I. (1992). Changes in the

essential oil production of Salvia officinalis under climatic conditions of the teperature belt. Planta

Medica, 58:680-686.

Moadeli SN., Rowshan V., Abotalebi A. (2013). Comparison of the essential oil components in wild and

cultivate population of Salvia virgata. International Research Journal of Applied and Basic Sciences, 4

(2):337-340.

Özer H. (2016). Erzurum çevresinde doğal yayılış gösteren Salvia türleri ve tıbbi özellikleri. Tarla Bitkileri

Merkez Araştırma Enstitüsü Dergisi, 25(Özel sayı-2):340-345.

Özler H., Pehlivan S., Celep F., Doğan M., Kahraman A., Fişne AY., Başer B., Bagherpour S. (2013). Pollen

morphology of Hymenosphace and Aethiopis sections of the genus Salvia (Lamiaceae) in Turkey.

Turkish Journal of Botany, 37:1070-1084.

Poyraz İE., Koca F. (2006). Morphological investigations on some medicinal Salvia L. species in Eskişehir.

Anadolu University Journal of Science and Technology, 7(2), 443-450.

Sefidkon F., Mirza M. (1999). Chemical composition of the essential oils of two Salvia species from Iran, Salvia

virgata Jacq. and Salvia syriaca L. Flavour and Fragrance Journal, 14: 45-46.

Semnani KM., Saeedi M., Changizi S., Vosoughi M. (2005). Essential oil composition of Salvia virgata Jacq.

from Iran. Journal of Essential Oil Bearing Plants, 8(3):330-333

Page 81: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Yilar et al, Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 70-77

77

Senatore F., De Fusco R., De Feo V. (1997). Essential oils from Salvia spp. (Lamiaceae). I. chemical

composition of the essential oils from Salvia glutinosa L. growing wild in Southern Italy. Journal of

Essential Oil Research, 9:151-157.

Sönmezdağ AS., Kelebek H., Selli S. (2017). Identification of aroma compounds of Lamiaceae species in Turkey

using the purge and trap technique. Foods, 6-10, 0.3390/foods6020010

Pitarokili D., Tzakou O., Loukis A. (2006). Essential oil composition of Salvia verticillata, S. verbenaca, S.

glutinosa and S. candidissima growing wild in Greece. Flovour Fragrance Journal, 21: 670-673

Taarit, MB., Msaada, K., Hosni, K., Chahed, T., Marzouk, B. (2010). Essential oil composition of Salvia

verbenaca L. growing wild in Tunisia. Journal of Food Biochemistry, 34:142-151.

Telci İ., Bayram E., Yılmaz G., Avcı B. (2006). Variability in essential oil composition of Turkish basils

(Ocimum basilicum L.). Biochemical Systematics and Ecology, 34: 489-497

Werker E., Putievsky E., Rivid V. (1985). The essential oils and glandular hairs in different chemmotypes of

Origanum vulgare L. Annals Botany, 55: 793-801.

Ulubelen A., Miski M., Neuman P., Mabry TJ. (1979). Flavonoids of Salvia tomentosa (Labiatae). Journal of

Natural Products, 42(3): 261-263.

Yilar M., Bayan Y., Onaran A. (2016). Chemical composition and antifungal effects of Vitex agnus castus L.

and Myrtus communis L. Plants. Notulae Botanicae Horti Agrobotanici Cluj-Napoca, 44(2), 466-471.

Yılar M., Kadıoğlu İ., Telci İ. (2015). Tokat ilinde yayılış gösteren bazı adaçayı türlerinin uçucu yağ

kompozisyonlarının belirlenmesi. Turkish Journal of Agricultural and Natural Science, 2(4): 313-319.

Yılmaz G., Güvenç A. (2007). Morphological and anatomical investigation on the herbal drugs which sold under

the name “sage” in Herbalist in Ankara. Journal of the Faculty of Pharmacy of Ankara University, 36

(2): 87-104.

©Türkiye Herboloji Derneği, 2017

Geliş Tarihi/ Received:Şubat/ February, 2017

Kabul Tarihi/ Accepted: Mayıs/May, 2017

To Cite: Yilar M, Kadioglu I, Telci I 2017. Essential Oils’ Compositions of Salvia virgata Jacq. and Salvia candidissima

subsp. candidissima Vahl. Growing in Natural Habitats of Tokat Province (In Turkish with English Abstract).

Turk J Weed Sci, 2017: 20(1): 70-77.

Alıntı için: Yılar M, Kadıoğlu İ, Telci İ. 2017. Tokat İlinde Doğal Olarak Yetişen Salvia virgata Jacq. ve Salvia candidissima

subsp. candidissima Vahl. Bitkilerinin Uçucu Yağ Kompozisyonlarının Belirlenmesi Turk J Weed Sci, 2017:

20(1): 70-77.

Page 82: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Turkish Journal of Weed Science Makale Yazım Kuralları

Makele Hazırlama

Dergiye gönderilecek olan makale A4 sayfa boyutunda Times New Roman yazı tipinde 12 punto

yazı boyutunda, satırlar arası boşluklar 1.15 olarak ayarlanması gerekmektedir. Sayfa kenar boşlukları

2.5 cm olacak şekilde ayarlanmalı, basım sırasında makaleler ikili sütun formatında basılacağından iki

sütun arasında ise 1.0 cm boşluk bırakılmalıdır. Her sayfanın sonunda ortalanmış şekilde sayfa

numarası verilmelidir. Yazım formatı ise iki yana yaslı şekilde yapılması gerekmektedir. Ayrıca her

bir paragrafta 0.5 cm paragraf girintisi yapılmalıdır. Yazım dili Türkçe ya da İngilizce olmalıdır.

Yazar isimleri açık şekilde Times New Roman yazı karakterinde kalın ve 12 punto olarak, isimlerin

ilk harfi büyük geriye kalanı küçük, soyadlarında ise tüm harfler büyük olarak yazılmalıdır. Sorumlu

yazarı tanıtırken soyadından sonra üstsimge şeklinde * işareti konulmalıdır. Yazarların adresleri yazılır

iken 10 punto olacak şekilde 1 satır aralığı bırakılarak yazılması gerekmektedir. Sorumlu yazar

iletişim kısmına ise geçerli bir e-posta adresi yazılması zorunludur. İncelenmek üzere gönderilen

makalelerin satırları numaralandırılmalıdır.

Dergiye yollanan makaleler şu ana başlıklardan oluşmalıdır; Özet, Abstract, Giriş, Materyal ve

Yöntem, Bulgular, Tartışma (Bulgular ve Tartışma birlikte yazılabilir), Sonuç, Teşekkür (var ise) ve

Kaynaklar. Belirtilen bu ana başlıklar kalın 12 punto olacak şekilde büyük harfler ile yazılmalı, ana

başlıklar öncesi ve sonrasında 12 nk boşluk bırakılmalıdır. Alt bölüm başlıkları ise kalın italik

formatta 10 punto olarak yazılmalı, alt bölüm başlıklarının öncesinde ve sonrasında ise 6 nk boşluk

bırakılmalıdır.

Başlık: Yapılan makalenin başlığı makaleyi en iyi şekilde anlatacak kelimelerden seçilmesi

gerekmekte olup 20 kelimeyi geçmeyecek şekilde yazılmalıdır. Makalenin başlığı Times New Roman

formatında 14 punto büyüklüğünde ve kalın yazılmalıdır.

Özet: Hem Türkçe hem de İngilizce özet 200 kelimeyi geçmeyecek şekilde yazılmalıdır. Yazım

formatı Times New Roman olup 10 punto harf büyüklüğünde yazılması gerekmektedir. Her bir satır

arası boşluk ise 1 olacaktır. İngilizce gelecek olan makalelerde Türkçe özet zorunluluğu yoktur.

Anahtar Kelimeler: En fazla 6 tane olacak şekilde alfabetik olarak sıralanmış Türkçe ve İngilizce

olarak verilmelidir.

Giriş: Bu bölüm çalışmanın neden yapıldığını ve önemini iyi bir şekilde ifade edecek düzeyde

yazılmalıdır. Bunu yaparken daha önceden bu konu ile ilgili yapılmış olan özellikle son yıllardaki

çalışmalardan bahsedilmeli ve çalışmanın amaçları açık bir şekilde belirtilmelidir.

Materyal ve Yöntem: Bu bölümde kullanılan bütün materyal belirtilmeli, kullanılan yöntemler ve

istatistik programları detaylı bir biçimde açıklanmalıdır.

Bulgular: Çalışma sonucunda elde edilen bulgular ve veriler çizelge, grafik, şekil vb. ifadeleri

içerecek şekilde açıklamalı olarak verilmelidir.

Tartışma: Çalışmada elde edilen veriler daha önceden yapılmış çalışma sonuçlarına göre

kıyaslanmalı ve irdelenmelidir. Aradaki benzerlik ve farklılıklar tartışılmalıdır.

Sonuç: Çalışmada elde edilen sonuçların kullanımı ve ne gibi yenilikler-kolaylıklar kattığı ile ilgili

bilgi verilmelidir.

Teşekkür: Çalışmanın yapılması sırasında katkıda bulunan kişi, kurum ya da kuruluşlara bu

kısımda yer verilebilinir.

Çizelgeler: Makale içerisinde yer alacak olan bütün çizelgeler 9 punto olarak yazılacaktır.

Page 83: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Şekiller: Makale içerisinde bulunan şekillerin hepsi 9 punto olarak yazılacaktır.

Kısaltmalar: Kısaltmaların uzun hali kısaltmanın ilk geçtiği yerde parantez içinde yazılı şekilde

verilmesi gerekmektedir.

Kaynaklar: Makale içerisinde tek yazar tarafından yazılmış bir kaynağa cümle sonunda atfedilir

iken yazarın soyadı ve yayınlanma tarihi “(Kadıoğlu, 2016)” şeklinde iki yazarlı yayınlarda ise

yazarların soyadları arasında “ve” kullanılarak yazılmalıdır “(Kadıoğlu ve Yılar, 2015)”. Yazar sayısı

3 ve üzerinde bir sayıda ise ilk yazarın soyadı yazıldıktan sonra “ve ark.” kısaltması ile diğer yazarlar

belirtilmeli ve ardından yayın tarihi verilmelidir “(Kadıoğlu ve ark., 2015)”. Eğer kaynak cümle

başında atfedilecek ise sadece yayın yılı parantez içerisine alınmalıdır “Kadıoğlu ve Şin, (2016)”. Aynı

isimli yazarın aynı tarihte birden çok yayını var ise atıfta bulunulacak olan yayına yazar ismi ve

tarihten sonra “a, b, c” gibi harflendirmelerin yapılması gerekmektedir.

Makalenin sonunda kaynakça yazılır iken Times New Roman yazım formatında 1 satır boşluğunda

ve 10 punto değerinde kaynakçaların yazılması gerekmektedir. Kaynaklar alfabetik ve kronolojik

sıraya göre verilmelidir. Kaynakçalar yazılırken iki yana yaslı şekilde yazılmalı ve alt satırlara

geçildiğinde ise 1 cm satır içi girinti yapılmalıdır.

Kadıoğlu İ., Uluğ E., Üremiş İ., Uygur FN., Boz Ö. (1993). Çukurova buğday ekim alanlarında

görülen Yabani Yulaf (Avena sterilis L.)’ın ekonomik zarar eşiği üzerinde araştırmalar. Türkiye

I. Herboloji Kongresi 3-5 Şubat 1993, Bildiri Kitabı, Adana, 249-255.

Yararlanılan kaynakların kaynakçaya eklenme şekli aşağıdaki şekilde yapılması gerekmektedir.

Dergi Makaleleri

Aligiannis N., Kalpoutzakis E., Mitaku S., Chinou IB. (2001). Composition and antimicrobial activity

of the essential oils of two Origanum species. Journal of Agriculture and Food Chemistry, 49

(9): 4168–4170.

Mennan H. (2003). Economic thresholds of Sinapis arvensis (Wild Mustard) in winter wheat fields.

Pakistan Journal of Agronomy, 2 (1): 34-39.

Kitap

Hanf M. (1983). The Arable Weeds of Europe with Their Seedlings and Seeds. Basf

Aktiengesellschaft, s 494., D-6700 Ludwigshafen

Özer Z., Kadıoğlu İ., Önen H., Tursun N. (2001). Herboloji (Yabancı Ot Bilimi). Gaziosmanpaşa

Üniversitesi Ziraat Fakültesi Yayınları No:20 Kitap Serisi No:10, 3. Baskı, 403 s., Tokat

Kitap Bölümü

Şin B., Önen H. (2015). Solidago canadensis L. Ed. H. Önen, Türkiye İstilacı Bitkiler Kataloğu. T.C.

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı. TAGEM, Bitki Sağlığı Araştırma Daire Bakanlığı, s.

481-487, Ankara. ISBN: 978-605-9175-05-0

Bildiri

Kadıoğlu İ., Uluğ E., Üremiş İ., Uygur FN., Boz Ö. (1993). Çukurova buğday ekim alanlarında

görülen yabani yulaf (Avena sterilis L.)’ın ekonomik zarar eşiği üzerinde araştırmalar. Türkiye

I. Herboloji Kongresi 3-5 Şubat 1993, Bildiri Kitabı, Adana, 249-255.

Aksoy A, Mennan H, Şimşek M, Büschbell T. (2004). Yabani yulaf (Avena sterilis L.) ve Tilki

Kuyruğu (Alopecurus myosuroides Huds.)’nun farklı herbisitlere karşı dayanıklılığı üzerine

çalışmalar. Türkiye I. Bitki Koruma Kongresi Bildiri Özetleri, 8-10 Eylül 2004, Samsun, 228 s.

Page 84: Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1 rimsulfuron ve 2.5, 5.0

Yazarı Belli Değil ise

Anonim (2008). Zirai mücadele teknik talimatları, Cilt 6, Gida Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı

Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü Yayınları, Ankara, 296 s.

İnternet Sitesi

FAO (2008). “Top Production Turkey 2008” Food And Agriculture Organization of The United

Nations, http://faostat.fao.org/site/339/default.aspx (Erişim tarihi: 20 Ocak 2011).

Anonim (2016). The International survey of herbicide resistant weeds Online.

http://www.weedscience.org (Son Erişim Tarihi: 30 Mart 2016).

Anonim (2016). Botrytis cinerea, Kurşuni Küf. http://www.bitkisagligi.net (Erişim tarihi 02.01.2016).

Tezler

Sırma M. (1995). Tokat yöresinde buğday alanlarında sorun oluşturan yabancı otlar, önemlilerinden

bazılarının topluluk oluşturma durumları ve topraktan kaldırdıkları “N,P,K” miktarı üzerinde bir

araştırma. Selçuk Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Tarla Bitkileri Anabilim Dalı Doktora

Tezi, Konya.