Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı...
Transcript of Turkish Journal of Weed Sciencejournal.weedturk.com/upload/dosya/2017-20-1-full.pdf · Üç farklı...
Weed ScienceTurkish Journal of
Volume
20Issue Year
1 2017http://journal.weedturk.com
Türkiye Herboloji DerneğiTurkish Weed Science Society
E-ISSN : 2458-7966
For submissions:
@Türkiye Herboloji Derneği Basım Tarihi: 30.06.2017
Baş Editör/Editor in Chief
İzzet KADIOĞLU Türkiye Sorumlu Editörler/Managing Editors Süleyman TÜRKSEVEN Türkiye Ünal ASAV Türkiye Shahid FAROOQ Türkiye Teknik Ediörler/Tecnical Editors Bahadır ŞİN Türkiye Tolga SARI Türkiye
Editörler/Editors
A. Tansel SERİM Türkiye İlhan KAYA Türkiye
Ahmet ULUDAĞ Türkiye İlhan ÜREMİŞ Türkiye
Ali Reza TAAB Iran Kassim AL-KHATIB USA
Asad SHABBIR Pakistan Mehmet Nedim DOĞAN Türkiye
Bekir BÜKÜN Türkiye Mustapha HAIDAR Lebanon
Demosthenis CHACHALIS Greece Nihat TURSUN Türkiye
Doğan IŞIK Türkiye Onur KOLÖREN Türkiye
Eda AKSOY Türkiye Sava VRBNICANIN Serbia
Garifalia ECONOMOU Greece Serdar EYMİRLİ Türkiye
Giuseppe BRUNDU Italy Shunji KUROKAWA Japan
Gonzalez-Moreno PALI UK Sibel UYGUR Türkiye
Guang-Xi WANG Japan Şaban KORDALİ Türkiye
Hasan DEMİRKAN Türkiye Uwe STARFINGER Germany
Hüsrev MENNAN Türkiye Valérie LE CORRE France
Inderjit India Yasin Emre KİTİŞ Türkiye
İndeksleme : Academic Resource Index (Researchbib), Journal Index, SIS (Scientific Indexing
Services), - Factor - Real Time Impact, CiteFactor, Cosmos Impact Factor
Kapak Resmi : Bahadır ŞİN
(TÜRKİYE HERBOLOJİ DERGİSİ)
VOLUME 20*Issue 1* 2017 ISSN: 1303-6491 E-ISSN: 2458-7966
Sahibi/Owner : Prof.Dr. Işık TEPE (Türkiye Herboloji Derneği Başkanı) Yüzüncü Yıl Üniversitesi Van, TÜRKİYE
Baş Editör/ Editor in Chief : Prof.Dr. İzzet KADIOĞLU Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Tokat, TÜRKİYE
EDİTÖRLER LİSTESİ/EDITORIAL BOARDS
İÇİNDEKİLER : Vejetatif Filtre Şeritlerinde Kullanılabilecek Bazı Dar Yapraklı Bitkilerin Rimsulfuron
ve Nicosulfuron’a Toleransları
Ahmet Tansel SERİM, Ercan KOCA, Nuran Pınar GÜZEL, Ünal ASAV
1
Ayçiçeği Üretiminde Alevleme ve Çapalamanın Yabancı Ot Mücadelesinde Etkilerinin
Araştırılması
Nihat TURSUN, Ege Fırat KARAAT, I. Kutalmıs KUTSAL, Rabia ISIK, Selçuk ARSLAN,
Ayşe Özlem TURSUN
10
Manisa İli Bağ Alanlarında Karşılaşılan Bitki Koruma Sorunları ve Üretici Bilinç Düzeyi
Yusuf YANAR, Dürdane YANAR, Gülistan ERDAL, Hilmi ERDAL, Fatih YURTTAŞ 18
Diyarbakır İli Buğday Tarlalarındaki Yabancı Otlar Üzerinde Gözlenen Mildiyö Türleri
Cumali ÖZASLAN, Nuh BOYRAZ, Ahmet GÜNCAN 27
Beş Farklı Bitki Ekstraktının Domateste Zararlı Kök-ur Nematod (Meloidogyne
incognita Irk 2 ve M. arenaria Irk 2) (Tylenchida: Meloidoginidae)'larınaKarşı Sera
Koşullarındaki Etkisinin Belirlenmesi İlker KEPENEKCİ, Tuba KATI ÇEKENGİL, Fatma Dolunay ERDOĞUŞ, Pervin
ERDOĞAN, Hayriye Didem SAĞLAM
36
Bazı Yabancı Ot Tohumlarının Suda Canlı Kalma Süreleri ve Suda Yüzebilirlikleri Filiz ERBAŞ, M.Nedim DOĞAN
48
Parazit bitkilerden (Orobanche ramosa L. Cuscuta campestris Yunck. ve Viscum album L.)
elde edilen ekstratların bazı bitki patojeni funguslara karşı antifungal etkileri Bahadır ŞİN, İzzet KADIOĞLU, Abdurrahman ONARAN
61
Tokat İlinde Doğal Olarak Yetişen Salvia virgata Jacq. ve Salvia candidissima subsp.
candidissima Vahl. Bitkilerinin Uçucu Yağ Kompozisyonlarının Belirlenmesi Melih YILAR, İzzet KADIOĞLU, İsa TELCİ
70
CONTENTS :
Tolerance of Some Grass Species Can be used in Vegetative Filter Strips to
Rimsulfuron and Nicosulfuron
Ahmet Tansel SERİM, Ercan KOCA, Nuran Pınar GÜZEL, Ünal ASAV
1
The Effect of Flaming and Cultivation for Weed Control in Sunflower Production Nihat TURSUN, Ege Fırat KARAAT, I. Kutalmıs KUTSAL, Rabia ISIK, Selçuk
ARSLAN, Ayşe Özlem TURSUN
10
Plant Protection Issues Encountered in Vineyards of Manisa Province and Producer
Consciousness Level
Yusuf YANAR, Dürdane YANAR, Gülistan ERDAL, Hilmi ERDAL, Fatih YURTTAŞ
18
Downy Mildew Species Observed on Weeds of Wheat Fields in Diyarbakır, Turkey Cumali ÖZASLAN, Nuh BOYRAZ, Ahmet GÜNCAN
27
The Effect of Five Different Plant Extracts on Root-Knot Nematodes [Meloidogyne
incognita Race 2 and M. arenaria Race 2 (Tylenchida: Meloidoginidae)] Infesting Tomato
under Greenhouse Conditions
İlker KEPENEKCİ, Tuba KATI ÇEKENGİL, Fatma Dolunay ERDOĞUŞ, Pervin
ERDOĞAN, Hayriye Didem SAĞLAM
36
Viability and Buoyancy of Seeds of Some Weed Species in Water
Filiz ERBAŞ, M.Nedim DOĞAN 48
Antifungal activity of parasitic plant (Orobanche ramosa L. Cuscuta campestris Yunck.
and Viscum album L.) extracts against some plant pathogenic fungi
Bahadır ŞİN, İzzet KADIOĞLU, Abdurrahman ONARAN
61
Essential Oils Compositions of Salvia virgata Jacq. and Salvia
candidissima subsp. candidissima Vahl. Growing in Natural Habitats of Tokat Province 70
Melih YILAR, İzzet KADIOĞLU, İsa TELCİ
1
Turkish Journal of Weed Science 20(1): 2017: 1-9
Vejetatif Filtre Şeritlerinde Kullanılabilecek Bazı Dar Yapraklı Bitkilerin
Rimsulfuron ve Nicosulfuron’a Toleransları
Ahmet Tansel SERİM1*, Ercan KOCA
1, Nuran Pınar GÜZEL
1, Ünal ASAV
1
1Zirai Mücadele Merkez Araştırma Enstitüsü, 06172 Yenimahalle, Ankara
*Sorumlu Yazar E-mail: [email protected]
ÖZET
Mısırda yabancı ot kontrolü için kullanılan ve toprakta kalıcılığı olan herbisitler bir yerden başka bir yere; yüzey
sürüklenmesi, süzünme ve sürüklenme yoluyla taşınabilmektedir. Bu taşınma yolları arasında, mısır
yetiştiriciliğinde üretim sezonu süresince 4-5 kez sulama yapıldığı için yüzey sürüklenmesi özel önem arz
etmektedir. Bu çalışmada yüzey sürüklenmesini engellemek için dizayn edilen vejetatif filtre şeritlerinde
kullanılabilecek dar yapraklı bitki türlerinin rimsulfuron ve nicosulfuron’a tepkileri iklim odası koşullarında
belirlenmiştir. Üç farklı dozdaki herbisitler (0.625, 1.25, 2.5 g aktif madde da-1
rimsulfuron ve 2.5, 5.0 ve 10 g aktif
madde da-1
nicosulfuron) dar yapraklı bitki fidelerine 3-5 gerçek yapraklı dönemde uygulanmıştır. Herbisitlerin dar
yapraklı bitki türlerine etkileri uygulamadan 14 ve 28 gün sonra görsel değerlendirme ve 28. günde mutlak
değerlendirme ile belirlenmiştir. Hem soğuk iklim (Festuca arundinacea Schreber, Lolium multiflorum Lam.,
Lolium perenne L., Bromus inermis Leysser, Festuca rubra L. ve Poa pratensis L., Agropyron cristatum
(L.) Gaertner) hem de sıcak iklim (Cynodon dactylon (L.) Pers. ve Sorghum bicolor (L.) Moench x Sorghum
sudanense (Piper) Stapf.) bitkileri iklim odası denemelerinde değerlendirilmiştir. Değerlendirilen dar yapraklı bitki
türlerinden S. bicolor x S. sudanense, F. arundinacea, L. multiflorum ve L. perenne her iki herbisite de duyarlı iken
B. inermis ve C. dactylon her iki herbisite de tolerant bulunmuştur. Dar yapraklı türlerinden P. pratensis. F. rubra
ve A. cristatum nicosulfuron’a tolerant iken rimsulfurona duyarlı bulunmuştur.
Anahtar Kelimeler: Nicosulfuron, rimsulfuron, fide, sürüklenme, VFŞ (Vejetatif Filtre Şeridi).
Tolerance of Some Grass Species Can be used in Vegetative Filter Strips
to Rimsulfuron and Nicosulfuron
ABSTRACT
Soil residual herbicides applied to maize for weed control can transport from one place to another by several
routes, including leaching, drift, and runoff. Among these transport methods, runoff has a special importance
compared to the others as maize plant is irrigated 4 to 5 times during a growing season. In this study, growth
chamber experiments were performed to determine the response of potential VFS grass species to prevent run-off
of rimsulfuron and nicosulfuron herbicides. Herbicides were applied to seedlings of grass species at 3-5 true leaf
stage with three different rates (0.625, 1.25, 2.5 g active ingredient da-1
rimsulfuron and 2.5, 5.0 and 10 g active
ingredient da-1
nicosulfuron). The effects of herbicides on grass seedlings were visually determined at 14 and 28
days after treatment (DAT) and gravimetrically at 28 DAT. Both cool season grasses (e.g., Festuca arundinacea
Schreb., Lolium multiflorum Lam., Lolium perenne L., Bromus inermis Leyss., Festuca rubra L., and Poa
pratensis L., Agropyron cristatum (L.) Gaertn.), and warm season grasses (e.g., Cynodon dactylon (L.) Pers. and
Sorghum bicolor × Sorghum sudanense Stapf.) were examined in the growth chamber trials. Among these grasses,
S. bicolor × S. sudanense, F. arundinacea, L. multiflorum and L. perenne were found susceptible to both
herbicides, while B. inermis and C. dactylon were proved tolerant. The grass species P. pratensis, F. rubra, and A.
cristatum were found tolerant to nicosulfuron, but susceptible to rimsulfuron.
Keywords: Nicosulfuron, rimsulfuron, seedling, run-off, VFS (Vegetative Filter Strip).
*Bu çalışma; TÜBİTAK tarafından desteklenen TOVAG 115O331 nolu projenin bir bölümüdür.
Available at: www.journal.weedturk.com
Turkish Journal of Weed Science
© Turkish Weed Science Society
Serim et al. Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 1-10
2
GİRİŞ
Sentetik herbisitler İkinci Dünya Savaşı’ndan
sonra bitkisel üretim yapılan hemen hemen
her alanda yoğun bir şekilde kullanılmaya
başlanmıştır. Sentetik herbisitlerin
kullanılmaya başlandığı ilk yıllarda ağırlıklı
olarak herbisitlerin sağladığı yararlar göz
önüne alındığı için herbisit kullanımı
1980'lere kadar hızlı bir şekilde artış
göstermiştir (Battaglin ve ark., 2005).
Toplumların 1980'lerden itibaren
bilinçlenmesi, herbisitlerden kaynaklanan
sorunların sürekli gündeme gelmesi ve yoğun
herbisit kullanımına bağlı dayanıklılık
sorunları herbisit kullanımına yönelik
yaklaşımların tekrar gözden geçirilmesine
neden olmuştur (DeGraff ve ark., 2007).
Bitkisel üretimde kullanılan herbisitlerin
sayısının azalması ve kullanılmaya devam
edilecek herbisitlerin sürdürülebilir
kullanımının sağlanması için bu herbisitlerin
farklı çevre koşullarındaki davranışlarının
daha iyi bilinmesini zorunlu kılmaktadır.
Ülkemizde kullanılan herbisit aktif
maddeleri içerisinde önemli bir yere sahip
olan Sulfonylurea grubu herbisitler genellikle
topraktan kökler ile ve/veya bitkinin toprak
üstü aksamları ile bitki bünyesine alınabilen
ve bitki içerisinde taşınabilen sistemik etkili
herbisitler olup lösin, izolösin ve valin amino
asitlerinin sentezini engelleyerek hedef alınan
yabancı otlarda gelişmenin durmasına ve
akabinde bitkinin ölümüne neden olmaktadır
(Anonim, 2003). Toprağa temas eden ve
toprak yüzeyinde kalan herbisit
moleküllerinin bir kısmı ışığın etkisi ile
parçalanırken, toprak yüzeyinin altına inen
moleküller ise kimyasal parçalanma ve
mikrobiyal parçalanmaya maruz kalırlar
(Başaran ve Serim, 2010). Kullanılan
herbisitin kültür bitkisi yetiştirildiği süre
içerisinde özellikle de kritik periyot süresince
toprakta kalması ve ürün hasadına yakın
topraktan kaybolması arzu edilmektedir
(Serim, 2010). Sulfonylurea grubu herbisitler
yüksek herbisidal etkileri nedeniyle düşük
uygulama dozlarında tatbik edilse de
thifensulfuron-methyl ve tribenuron-methyl
gibi bu grup herbisitler salma sulama yoluyla
yüzeysel su kaynaklarına karışma
potansiyeline sahiptir (Delgado-Moreno ve
ark., 2007; Elliot ve Cessna, 2010).
Ülkemizde nicosulfuron ve
rimsulfuron’un kullanımı her geçen sene
artmaktadır. Herbisit üretimi için ithal edilen
nicosulfuron miktarı 2001’de 26,1 ton iken
2012’de 226,6 tona, rimsulfuron miktarı
2002’de 107 kg iken 2013’de 1565 kg’a
çıkmıştır (Anonim, 2012). Toprak ortamında
nicosulfuron’un DT50 değeri 24-43 (20oC)
gün, rimsulfuron’un toprak ortamında DT50
değeri ise 10-20 gündür (20oC) (Anonim,
2003). Uluslararası Temel ve Uygulamalı
Kimya Birliği'nin değerlendirmesine göre
rimsulfuron ve nicosulfuron suda
çözünürlüğü yüksek (rimsulfuron: 7300 mg
L-1
, nicosulfuron: 7500 mg L-1
) ve toprakta
taşınması yönünden hareketli herbisitler
sınıfına girmektedir (Anonim, 2014). Yapısal
özellikleri nedeniyle toprak partiküllerine
düşük düzeyde bağlanan rimsulfuron ve
nicosulfuron, su ile karşılaştıklarında bu
bağlarını kolaylıkla kaybederek suya
karışabilirler. Bu durum, rimsulfuron ve
nicosulfuron’u yağışların etkisiyle toprak
içinde süzünme ile taşınmasından ziyade
toprak yüzeyinden sürüklenme yoluyla yüzey
su kaynaklarına karışma potansiyeli yüksek
olan herbisitler arasına sokmaktadır.
Kısa süreli ani yağışla birlikte biriken
sular, toprak yüzeyinden toprak partikülleri
ve onlara bağlı diğer kalıcı organik bileşikleri
de bünyesine katarak sürüklemeye başlar.
Toprak yüzeyinden akan su; toprak
partiküllerini taşıdığı gibi toprak
partiküllerince absorbe edilen herbisitleri de
çözerek bünyesine alır. Bu yüzeysel su
akışının varış noktası genellikle bir yüzey su
kaynağıdır. Herbisitlerin su ekosistemlerine
Serim et al. Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 1-9
3
girmesinin önlenmesi için bir çok yöntem
kullanılabilse de en çok tercih edilen yöntem
vejetatif filtre şeridi uygulamasıdır. Vejetatif
filtre şeritleri yüzey sürüklenmesi ile gelen su
ve içerisinde taşınan suni gübrelerin, erosif
partiküllerin ve pestisitlerin su kaynaklarına
karışmasını önlemek amacıyla dizayn edilip
kullanılan canlı bitki bariyerleridir. Vejetatif
filtre şeritleri; toprak yüzeyinin
pürüzlülüğünü artırarak infiltrasyonu
yükseltir, sürüklenme hızını ve hacmini
azaltırlar, herbisitlerin bağlandıkları
partiküllerden salınımını kolaylaştırırlar,
çözünmemiş fazda bulunan herbisitleri otsu
bitkilere, bu bitkilerin samanlarına ve toprağa
bağlarlar (Misra ve ark., 1996; Schmitt ve
ark., 1999; Krutz ve ark., 2004; Borin ve ark.,
2005).
Vejetatif filtre şeridinde kullanılacak olan
bitkilerin seçimi, beklenen etkinin sağlanması
açısından çok önemlidir. Bu konuda yapılan
çalışmalar vejetatif filtre şeridi içerisinde
çoğunlukla dar yapraklı bitki türlerinin
kullanıldığını göstermektedir (Tingle ve ark.,
1988; Seta ve Karathanasis, 1997; Dozier ve
ark., 2002; Popov ve Cornish, 2006). Dar
yapraklı bitki türlerinin bu amaç için
seçiminde; sık kanopi oluşturması ve
kardeşlenerek bitki sıklığını zaman içinde
arttırabilmesi önemli rol oynar. Dar yapraklı
türlerin herbisitlere toleransları, onların akan
su içindeki sedimentleri ve bu sedimentlere
bağlı herbisitleri tutmasında önemlidir
(Popov ve Cornish, 2006). Dar yapraklı bitki
türlerinin de herbisitleri tutma kapasiteleri
farklıdır. Adropogon gerardii ile oluşturulan
vegetatif filtre şeridi, uygulanan
fluometuron'un % 4'ünün ve Norflurazon'un
ise % 1.8'inin geçmesine izin verdiği;
Tripsacum dactyloides ile oluşturulan
vegetatif filtre şeridi ise denemede kullanılan
fluometuron'unun % 2'sinin ve Norflurazon'
un ise % 0.7' sinin filtre şeridini geçtiği
belirlenmiştir (Rankins ve ark., 2001).
Bu çalışmada, ülkemizde ruhsatlı olan
rimsulfuron ve nicosulfuron’un su
kaynaklarına karışmasını engellemek için
oluşturulacak vejetatif filtre şeritlerinde
kullanılabilecek dar yapraklı bitki türlerinin
belirlenmesi amaçlanmıştır.
MATERYAL VE YÖNTEM
Materyal
Çalışmanın ana materyalini Sorghum bicolor
(L.) Moench x Sorghum sudanense (Piper)
Stapf., Lolium perenne L., L. multiflorum
Lam., Festuca rubra L., F. arundinacea
Schreber, Poa pratensis L., Agropyron
cristatum (L.) Gaertner ve Cynodon dactylon
(L.) Pers. tohumları, nicosulfuron ve
rimsulfuron aktif maddeli herbisitler,
ilaçlama kabini, toprak, iklim odası, data
logger vb. gibi malzemeler oluşturmuştur.
Yöntem
Vejetatif filtre şeridinde kullanılabilecek dar
yapraklı bitki türlerinin nicosulfuron ile
rimsulfuron herbisitlerine toleranslarının
belirlenmesi için iklim odası denemeleri
yürütülmüştür. Denemelerde Popov ve
Cornish (2006) ve Sidhu ve ark. (2014)’ın
yöntemleri modifiye edilerek kullanılmıştır.
Laboratuvarda sodyum hipoklorit (%0.5) ile
3-5 dakika yüzey dezenfeksiyonuna tabi
tutulan dar yapraklı bitkilerin tohumları ön
çimlendirme için petri kutuları içerisine
yerleştirilmiş tohum çimlendirme kâğıtları
arasına konulduktan sonra steril saf su ile
nemlendirilerek inkübatörde ön çimlenmeye
bırakılmıştır. Çimlenen dar yapraklı bitki
tohumlarından 3-5 mm kök uzunluğuna
ulaşanlar saksıya ekilmek için seçilmiştir.
Her saksıya 10 adet tohum ekilmiş ve
saksılarda uniform gelişme gösteren 5’er
bitki bırakılarak diğerleri çekilmiştir.
Denemeler 14 saat ışık (25 ± 1oC), 10 saat
karanlık (15 ± 1oC) koşullardaki bitki
yetiştirme odasına yerleştirilmiştir. Üç-beş
Serim et al. Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 1-9
4
gerçek yapraklı döneme gelen fideler toprak
yüzeyinin 5-10 cm üzerinden kesilerek
ilaçlama yapılmadan önce 3 gün
bekletilmiştir. Hazırlanan fideler sprey
chamber kullanılarak ilaçlanmıştır.
İlaçlamada herbisitlerin tavsiye dozlarının iki
katı, tavsiye dozları (rimsulfuron 5 g da-1
ve
nicosulfuron ise 125 mL ticari preparat da-1
)
ve tavsiye dozlarının yarısı kullanılmıştır.
İlaçlamalarda Teejet TP 8001EVS nolu
pülverizatör memesi 2 bar işletme basıncında
kullanılmış ve uygulama normu 20 L da-1
olmuştur. Herbisitlerin bitkilere etkisinin
değerlendirilmesi, ilaçlanmış ve
ilaçlanmamış bitkiler karşılaştırılarak
yapılmıştır. Kontrole göre ilaçlı bitkilerde
meydana gelen gelişme geriliği, sayısal
azalma, boyda kısalma ve hasatta kuru madde
miktarındaki azalma yüzde olarak verilmiştir.
Değerlendirmede kontroldeki bitkiler 0, ölen
bitkiler 100 olarak derecelendirilmiştir.
Değerlendirmeler ilaç uygulamasından 14 ve
28 gün sonra yapılmıştır. Kuru ağırlıklarının
belirlenmesi için herbisit uygulanan fideler
28 gün sonra toprak yüzeyinden kesildikten
sonra 600C’deki fırında 72 saat kurutularak
ağırlıkları alınmıştır. Denemeler tesadüf
blokları deneme desenine göre 4 tekerrürlü
olarak kurulmuş ve iki kez tekrarlanmıştır.
Bitkilerin herbisitlere olan toleranslarının
istatistik değerlendirmesinde varyans analizi
yapılmış, gruplar arası farklılıklar ise LSD
çoklu karşılaştırma testi ile belirlenmiştir
(P<0.05). İstatistiksel değerlendirmelerde
SPSS istatistik paket programı (ver 13.0)
kullanılmıştır.
Dar yapraklı bitki türlerinin duyarlılık
değerlendirmelerinde ise Türkseven
(2011)’in değerlendirme skalası
kullanılmıştır. Değerlendirme, herbisitlerin
tavsiye dozlarının 2 katı oranında doz
uygulanan bitkilerde 28. günde yapılmıştır
(Çizelge 1).
Çizelge 1. Dar yapraklı bitkilere rimsulfuron ve nicosulfurona toleranslarının değerlendirilmesinde
kullanılan 0-5 skalası
Skala Değeri Belirti Bitkinin
Durumu Tolerant (0) Etki yok, bitki tamamen yeşil Canlı Tolerant (1) Boy kısalması, bitki tamamen yeşil Canlı Orta Düzeyde Duyarlı (2) Belirgin boy kısalması, renk ve şekil değişikliği, büyüme noktası yeşil Canlı Yüksek Düzeyde Duyarlı (3) Belirgin boy kısalması, renk ve şekil değişikliği, büyüme noktası yeniden
sürmüş
Canlı
Duyarlı (4) Belirgin boy kısalması, renk ve şekil değişikliği, büyüme noktası yok
yada tamamen kurumuş
Ölü
Duyarlı (5) Bitkiler tamamen sararmış ve kurumuş Ölü
BULGULAR ve TARTIŞMA
Herbisit uygulamasından 14 ve 28 gün sonra
gözleme dayalı değerlendirmeler yapılmış
olup yapılan ilk değerlendirmelerde (14.
günde) herbisitlerin etkileri nispeten düşük
iken ikinci değerlendirmelerde (28. günde)
herbisitlerin etkileri daha belirgin ortaya
çıkmıştır (Çizelge 2). Herbisitlerden
etkilenen bitkilerde boyda önemli derecede
kısalma ve kardeşlenme sayısında azalma
görülürken herbisitlerden etkilenmeyen
bitkilerde sınırlı bir pozitif gelişme
görülmüştür. Hormesisten kaynaklandığı
düşünülen bu gelişme özellikle nicosulfuron
uygulanan bitkilerde kendini belli etmektedir.
Herbisitlerin özellikle ALS inhibitörlerinin
düşük dozlarından kaynaklanan hormesis
etkisi bir çok araştırmacı tarafından
zikredilen bir olgu olup çalışmamızda
görülmüştür (Serim, 2010).
Serim et al. Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 1-9
5
Gözleme dayalı yapılan değerlendirmeler,
herbisitlerin etkilerinin uygulamadan kısa
süre sonra değerlendirilmesi için oldukça
kullanışlı bir yöntemdir. Herbisit etkisinin
daha belirgin olduğu 28. günden daha sonra
yapılacak değerlendirmelerde ise kuru ağırlık
miktarının belirlenmesini esas alan mutlak
değerlendirme daha doğru sonuç verebilir.
Örneğin rimsulfuron uygulanan F.
arundinacea bitkileri herbisit
uygulamasından 28 gün sonra tamamen
kurumuş olmasına rağmen belirli bir
biyokütleye sahip olduğu için kontrol ile
karşılaştırıldığında biyolojik etki daha düşük
görünebilmektedir (Çizelge 2 ve 3). Gözleme
dayalı değerlendirme ile mutlak
değerlendirme yöntemi arasındaki farlılıklar
da yukarıda bahsedildiği üzere değerlendirme
zamanında bitkinin belirli bir biyokütleye
sahip olmasından ve bu değerin kontrol ile
farkının açılması için belirli bir zaman
diliminin geçmesi gerektiğindendir.
Çizelge 2. Dar yapraklı bitki türlerinin uygulamadan 14 ve 28 gün sonra rimsulfuron ve
nicosulfuron’a olan tepkileri (%)
Vejetatif Filtre Şeridi Bitkisi Değerlendirme
Tarihi (gün) 2R R R/2 2N N N/2
Sorgum sudan melezi 14 80 40 20 50 20 20
28 100 90 80 80 60 40
F. arundinacea 14 40 20 20 30 40 15
28 60 50 30 60 50 30
L. perenne 14 50 30 20 40 25 15
28 80 50 15 80 50 10
L. multiflorum 14 60 40 20 50 30 25
28 90 80 30 100 100 70
B. inermis 14 10 0 0 10 10 -10
28 0 0 0 10 10 0
F. rubra 14 20 10 0 -10 -20 0
28 60 30 20 -15 -10 0
P. pratensis 14 40 30 0 -20 -10 0
28 50 50 20 -10 -10 0
C. dactylon 14 0 0 0 -20 -10 0
28 0 0 0 -10 0 0
A. cristatum 14 10 -10 -10 0 -10 0
28 60 30 20 0 0 0
R/2: Rimsulfuron’un tavsiye dozunun yarısı, R: Rimsulfuron’un tavsiye dozu, 2R: Rimsulfuron’un tavsiye dozunun 2 katı, N/2:
Nicosulfuron’un tavsiye dozunun yarısı, N: Nicosulfuron’un tavsiye dozu, 2N: Nicosulfuron’un tavsiye dozunun 2 katı, K:
Kontrol
Denemenin 28. gününde bitkiler kesilip
etüvde kurutularak bitki kuru ağırlıkları
belirlenmiş ve mutlak değerlendirme yöntemi
ile değerlendirilmiştir (Çizelge 3 ve 4).
Rimsulfuron uygulanan dar yapraklı
bitkilerden B. inermis ve C. dactylon tatbik
edilen dozlardan ya etkilenmemiş ya da
düşük seviyede etkilenmiş olup bu etkiler de
istatistik olarak önemli bulunmamıştır
(P>0.05). Bu bitki türleri rimsulfurona
tolerant olarak değerlendirilmiştir. Sorghum
sudan melezi uygulanan bütün rimsulfuron
dozlarından önemli derecede etkilenmiş olup
duyarlı olarak değerlendirilmiştir. L. perenne
Serim et al. Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 1-9
6
ve L. multiflorum rimsulfuron’un tavsiye ve
tavsiye dozunun iki katı herbisit
uygulamalarından önemli derecede
etkilenmiş, tavsiye dozunun yarısı dozda
uygulanan herbisitten ise istatistiksel olarak
önemli olmayacak derecede etkilenmiştir. Bu
gruptaki bitkiler de duyarlı olarak
değerlendirilmiştir. A. cristatum, F.
arundinacea ve P. pratensis uygulanan
rimsulfuron dozlarının hepsinden istatistiksel
bakımdan etkilenmiş ve yüksek düzeyde
duyarlı olarak değerlendirilmiştir (P<0.05).
F. rubra ise uygulanan herbisitin tavsiye
dozunun yarısı ve tavsiye dozundan düşük
derece etkilenmiş olup bu etki istatistiksel
olarak önemli bulunmamıştır. Tavsiye
dozunun 2 katı dozda uygulanan
rimsulfuron’dan önemli derecede etkilendiği
için F. rubra orta düzeyde duyarlı olarak
değerlendirilebilir (Çizelge 3).
Çizelge 3. Rimsulfuron uygulamasının 28 gün sonunda dar yapraklı bitkilerin kuru ağırlıkları (g)
ve toleranslık durumları
Vejetatif Filtre Şeridi Bitkisi
Herbisit Uygulanan Bitkilerin Kuru Ağırlıkları (g)
LSD Tolerans
Seviyesi R/2 R 2R K
B. inermis 0.036 0.041 0.043 0.038 İO 0
L. perenne 0.070 0.037 0.029 0.104 *0.043 4
L. multiflorum 0.070 0.055 0.052 0.186 *0.089 4
F. arundinacea 0.021 0.016 0.012 0.035 *0.009 3
Sorghum sudan melezi 0.035 0.038 0.031 0.099 *0.034 5
A.cristatum 0.098 0.081 0.043 0.143 *0.036 3
P. pratensis 0.053 0.036 0.029 0.096 *0.034 3
F. rubra 0.109 0.116 0.036 0.128 *0.044 2
C. dactylon 0.213 0.198 0.131 0.157 İO 0
R/2: Rimsulfuron’un tavsiye dozunun yarısı, R: Rimsulfuron’un tavsiye dozu, 2R: Rimsulfuron’un tavsiye dozunun 2 katı, K:
Kontrol, LSD: Asgari önemli fark (P<0.05), İO: İstatistiksel olarak önemsiz
Bulcke ve Callens (1996) rimsulfuron’un
topraktaki kalıcılığı ve bazı dar yapraklı bitki
türlerine olan etkilerini bioassay ile
inceledikleri çalışmada; Poa annua (Yabani
form), P. pratensis (Kültür formu) ve F.
rubra türlerinin rimsulfuron’a oldukça
duyarlı, Echinochloa crus-galli, L.
multiflorum, L. perenne ve Alopecurus
myosuroides’in orta düzeyde duyarlı veya
düşük duyarlılıkta olduğunu bildirmiştir.
Çalışmamızda P. pratensis, F. rubra, L.
multiflorum ve L. perenne için belirlenen
duyarlılık düzeyleri Bulcke ve Callens
(1996)’in bulgularına çok yakındır. F. rubra
gibi türlerde bulgularımızın Bulcke ve
Callens (1996)’den biraz farklı olması
kullanılan çeşit/varyete’den kaynaklandığı
değerlendirilmektedir. Aynı türün farklı çeşit
veya varyeteleri ALS inhibitörlerine farklı
tepki verebilirler (Serim ve Maden, 2013).
McCullough ve Nutt (2010) çim alanlarında
yabancı ot mücadelesi için rimsulfuron,
simazine ve sulfosulfuron uygulaması
yapıldığında C. dactylon’un yeniden ekimi
için güvenli bekleme süresini araştırdıkları
çalışmada 20 ve 40 g da-1
dozda rimsulfuron
uygulamasından sonra C. dactylon’un
herbisitten etkilenmediğini ve gelişmenin
teşvik edildiğini belirlemişlerdir.
Rimsulfuron (35 g ai ha-1
) uygulanan Riviera
Serim et al. Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 1-9
7
çeşiti C. dactylon’un herbisit
uygulamasından etkilendiği ancak kısa süre
sonra bitkilerin fitotoksisiteden kurtularak
gelişmeye devam ettikleri bildirilmiştir
(Carter 2007). Hirsch ve ark. (2012) iki farklı
havzadan aldıkları toprakları kullanarak
yaptıkları denemede rimsulfuron ve
imazapic’in fide çıkışını ve bitkide biyokütle
birikimine etkilerini araştırmışlar ve
rimsulfuron’un daha etkili bir kontrol
sağladığı, A. cristatum’un fide çıkışını ve
biyokütlesini önemli oranda azalttığını
belirlemişlerdir.
Rimsulfuron ile aynı tarihte
değerlendirilen nicosulfuron uygulanan
vejetatif filtre şeridi bitkilerinden L. perenne,
L. multiflorum ve Sorghum sudan melezi
bütün herbisit dozlarından istatistiksel
bakımdan etkilendiği için duyarlı olarak
değerlendirilmiştir (P<0.05, çizelge 4). F.
arundinacea ise nicosulfuronun tavsiye
dozunun yarısından istatistiksel olarak
önemli olmayacak derecede etkilenmiş ancak
diğer dozlarından önemli derecede etkilenmiş
olup yüksek derecede duyarlı olarak
değerlendirilmiştir. B. inermis, A. cristatum,
P. pratensis, F. rubra ve C. dactylon bitkileri
uygulanan nicosulfuronun her 3 dozundan da
ya etkilenmemiş ya da düşük dozda
etkilenmiş olup bu etkiler de istatistik olarak
önemli bulunmamıştır (P>0.05). Bu gruptaki
bitkiler tolerant olarak değerlendirilmiştir.
Çizelge 4. Nicosulfuron uygulamasının 28 gün sonunda dar yapraklı bitkilerin kuru ağırlıkları (g)
ve toleranslık durumları
Vejetatif Filtre Şeridi Bitkisi Herbisit Uygulanan Bitkilerin Kuru Ağırlıkları (g)
LSD Tolerans
Seviyesi N/2 N 2N K
B. inermis 0.043 0.034 0.030 0.038 İO 0
L. perenne 0.051 0.036 0.023 0.104 *0.032 4
L. multiflorum 0.040 0.029 0.027 0.186 *0.07 5
F. arundinacea 0.018 0.013 0.010 0.035 *0.014 3
Sorghum sudan melezi 0.045 0.054 0.042 0.099 *0.022 4
A.cristatum 0.145 0.136 0.134 0.143 İO 0
P. pratensis 0.100 0.108 0.103 0.096 İO 0
F. rubra 0.116 0.127 0.084 0.128 İO 0
C. dactylon 0.191 0.185 0.205 0.157 İO 0
N/2: Nicosulfuron’un tavsiye dozunun yarısı, N: Nicosulfuron’un tavsiye dozu, 2N: Nicosulfuron’un tavsiye dozunun 2 katı, K:
Kontrol, LSD: Asgari önemli fark (P<0.05), İO: İstatistiksel olarak önemsiz
C. dactylon alanlarında yabancı ot
kontrolü için 11 g da-1
uygulanan
nicosulfuron’un uygulamayı takip eden
sürede %10’u aşmayan geçici bir
fitotoksisiteye neden olduğu ve bu belirtilerin
de uygulamadan 9 hafta sonra ortadan
kaybolduğu belirlenmiştir (McCullough ve
ark., 2012). Sera denemelerinde de
McCullough ve Nutt (2010) ve McCullough
ve ark. (2012)’un bulgularına paralel şekilde,
uygulanan herbisit dozlarının kontrolden
istatistiki olarak farklı olmayan bitki
gelişimine neden olduğu görülmüştür.
Beam ve ark. (2005) yeni ekilmiş F.
arundinaceae içinde yabancı ot olarak
bulunan L. multiflorum’u kontrol etmek için
farklı herbisitleri ve bu herbisitlerin dozlarını
denedikleri çalışmada nicosulfuron’un F.
arundinaceae’de geçici bir fitotoksisite
oluşturabildiğini ancak bu fitotoksisitenin
deneme yapılan alanların çoğunda zaman
içinde ortadan kaybolduğunu, yüksek
dozlarda kullanılan nicosulfuron’un L.
multiflorum’u etkili bir şekilde
baskılayabildiğini bildirmişlerdir. Uysal
(2012) saksı koşullarında rimsulfuron ve
Serim et al. Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 1-9
8
nicosulfuron uygulamasının L. perenne’nin
çimlenme oranını azalttığını ve kök, gövde
ve sürgünde kısalmalara neden olduğunu,
herbisitlerin etkisinin dozun artmasına bağlı
olarak arttığını belirlemiştir. Matocha ve ark.
(2010) C. dactylon’un nicosulfuron’un diğer
herbisitlerle olan tank karışımlarına tepkisini
inceledikleri çalışmalarında nicosulfuron
(65.7 g ha-1
) + metsulfuron (10.5 g ha-1
)
uygulamasında Jiggs varyetesinde Tifton 85
varyetesine göre daha yüksek bir fitotoksisite
oluştuğunu ancak ilerleyen sürede bu
belirtilerin kaybolduğunu belirlemişlerdir.
Ülkemizde nicosulfuron’un tavsiye dozunun
50 g ha-1
olduğu düşünüldüğünde
denemelerden elde edilen verilerin Matocha
ve ark. (2010)’ın bulguları ile örtüştüğü
görülmektedir.
SONUÇ
Vejetatif filtre şeritlerinde kullanılabilecek
dar yapraklı bitki türleri, filtre şeritlerine
gelen herbisit içeren suyu tutma kabiliyetinde
oldukları gibi bu suyu bünyelerinde
metabolize edebilme yeteneğine de sahiptir.
Bu açıdan herbisitlerin doğada zararsız hale
gelmelerinde büyük öneme sahiptirler. Dar
yapraklı bitki türlerinin tepkileri dikkate
alındığında rimsulfuron, nicosulfurona göre
daha toksik bir herbisit olarak
değerlendirilmektedir. Nicosulfuron
uygulanan alanlar için oluşturulacak vejetatif
filtre şeritlerinde L. multiflorum, F.
arundinacea, L. perenne ve Sorghum sudan
melezi türlerinin kullanımından kaçınılması
gerekmektedir. Rimsulfuron uygulanan
alanlarda ise vejetatif filtre şeritlerinde F.
arundinacea, L. perenne, L. multiflorum, P.
pratensis ve Sorghum sudan melezinin tercih
edilmemelidir. Toprak yapısı, iklim koşulları
ve diğer vejetatif filtre şeridi bitkileri ile
karıştırılarak kullanımı söz konusu
olduğunda rimsulfuron kullanılan alanlarda
F. rubra ve A. cristatum dikkatli şekilde
kullanılmalıdır.
Kontrollü koşullarda yürütülen deneme
sonucunda; nicosulfuron uygulanan alanlarda
oluşturulacak vejetatif filtre şeritlerinde B.
inermis, A.cristatum, P. pratensis, F. rubra
ve C. dactylon’un kullanılabileceği;
rimsulfuron uygulanan alanlarda ise B.
inermis ve C. dactylon’un kullanılabileceği
görülmüştür. Bitkilerin herbisitlere olan
tepkileri farklı çevre koşullarında farklılık
göstereceği göz önüne alınarak doğa
koşullarında bu dar yapraklı bitki türlerinin
önce sınırlı alanlarda kullanılarak tepkilerinin
belirlenmesi ve olumlu sonuç alınan bitki
türlerinin vejetatif filtre şeritlerinde
kullanılması faydalı olacaktır.
KAYNAKLAR
Anonim (2012). Bitki Koruma Ürünleri İstatistikleri 2002-2012. www.tarim.gov.tr/GKGM. [Erişim tarihi:
26.08.2014]
Anonim (2003). The e-pesticide manual. 13th Edition. Version 3.0.
Anonim (2014). Global availability of information on agrochemicals http://sitem.herts.ac.uk/aeru/iupac/. [Erişim
tarihi: 26.08.2014]
Başaran MS, Serim AT (2010). Herbisitlerin toprakta parçalanması. Selçuk Tarım ve Gıda Bilimleri Dergisi,
24(2):54-61.
Battaglin WA, Kolpin DW, Scribner EA, Kuivila KM, Sandstrom MW (2005). Glyphosate, other herbicides, and
transformation products in midwestern streams. Journal of the American Water Resources Association,
41(2):323-332.
Beam JB, Barker WL, Askew SD (2005). Italian ryegrass (Lolium multiflorum) control in newly seeded tall fescue.
Weed Technology, 19:416-421.
Borin M, Vianello M, Morari F, Zanin G (2005). Effectiveness of buffer strips in removing pollutants in runoff from
a cultivated field in North-East Italy. Agriculture, Ecosystems and Environment, 105:101-114.
Bulcke R, Callens D (1996). Soil activity and persistence of rimsulfuron to maize and selected grasses. Proceedings
of Second International Weed Control Congress, 1-4:293-298
Serim, Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 1-9
9
Carter SK (2007). Tolerance of seedling turfgrass species to ALS inhibiting herbicides. University of Kentucky.
Unpublished master thesis, 429 pp.
DeGraff JV, Roath B, Franks E (2007). Monitoring to improve the understanding of herbicide fate and transport in
the Southern Sierra Nevada. California http://stream.fs.fed.us/afsc/pdfs/DeGraff.pdf. [Erişim tarihi:
22.07.2014]
Delgado-Moreno I, Sanchez I, Castillo A, Pot V, Pena A (2007). Behavior of bensulfuron-methyl in an agricultural
alkaline soil. Journal of Environmental Science and Health Part B, 42:241-248.
Dozier MC, Senseman SA, Hoffman DW, Baumann PA (2002). Comparision of atrazine and metolachlor affinity
for bermudagrass (Cynodon dactylon L.) and two soils. Archives of Environmental Contamination and
Toxicology, 43:292-295.
Elliot JA, Cessna AJ (2010). Transport of two sulfonylurea herbicides in runoff from border dyke irrigation. Journal
of Soil and Water Conservation, 65(5):298-303.
Hirsch MC, Monaco TA, Call CA, Ransom CV (2012). Comparison of herbicides for reducing annual grass
emergence in two great basin soils. Rangeland Ecology & Management, 65:66-75.
Krutz LJ, Senseman SA, Dozier MC, Hoffman DW, Tierney DP (2004). Infiltration and adsorption of dissolved
metolachlor, metolachlor oxanilic acid, and metolachlor ethanesulfonic acid by buffalograss (Buchloe
dactyloides) filter strips. Weed Science, 52(1):166-171.
Matocha MA, Grichar WJ, Grymes C (2010). Field sandbur (Cenchrus spinifex) control and bermudagrass response
to nicosulfuron tank mix combinations. Weed Technology, 24(4):510-514.
McCullough PE, Nutt W (2010). Bermudagrass reseeding ıntervals for rimsulfuron, simazine, and sulfosulfuron.
Hortscience, 45(4):693–695.
McCullough PE, Berrada DG, Raymer P (2012). Nicosulfuron use with foramsulfuron and sulfentrazone for late
summer goosegrass (Eleusine indica) control in bermudagrass and seashore paspalum. Weed Technology,
26:376-381.
Misra AK, Baker JL, Mickelson SK, Shang H (1996). Contributing area and concentration effects on herbicide
removal by vegetated buffer strips. Transactions of the American Society of Agricultural Engineers, 39:2105-
2111.
Popov VH, Cornish PS (2006). Atrazine tolerance of grass species with potential for use in vegetated filters in
Australia. Plant and Soil, 280:115-126.
Rankins Jr. A, Shaw DR, Boyette M (2001). Perennial grass filter strips for reducing herbicide losses in runoff.
Weed Science, 49:647-651.
Serim AT. (2010). Buğday ekiliş alanlarında kullanılan yeni bazı Sulphonylurea grubu herbisitlerin topraktaki
kalıntılarının ayçiçeğine etkileri üzerinde araştırmalar. Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Doktora
Tezi, (Yayınlanmamış) 108 s.
Serim AT, Maden S (2013). The sensitivity of sunflowers to sulfosulfuron residue in the growth chamber
conditions. Proceedings of 15th European Weed Research Society Symposium, 232.
Schmitt TJ, Dosskey MG, Hoagland KD (1999). Filter strip performance and processes for different vegetation,
widths, and contaminants. Journal of Environmental Quality, 28(5):1479-1489.
Seta AK, Karathanasis AD (1997). Atrazine adsorption by soil colloids and co-transport through subsurface
environments. Soil Science Society of America Journal, 61:612-617.
Sidhu SS, Yu J, Mc Cullought PE (2014). Nicosulfuron absorption, translocation, and metabolism in annual
bluegrass and four turfgrass species. Weed Science, 62:433-440.
Tingle CH, Shaw DR, Boyette M, Murphy GP (1998). Metolachlor and metribuzin losses in runoff as affected by
width of vegetative filter strips. Weed Science, 46:475-479.
Turkseven SG (2011). Marmara bölgesi buğday alanlarında yabani yulaf (Avena fatua L.) ve kısır yabani yulaf
(Avena sterilis L.)'ın herbisitlere dayanıklılığının araştırılması. Ege Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü
Doktora Tezi, (Yayınlanmamış) 129 s.
Uysal B (2012). Farklı dozlarda kullanılan bazı herbisitlerin mısırda yabancı otlanmaya etkisi. Gaziosmanpaşa
Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, (Yayınlanmamış) 59 s.
©Türkiye Herboloji Derneği, 2017
Geliş Tarihi/ Received:Şubat/ February, 2017
Kabul Tarihi/ Accepted: Mayıs/May, 2017
To Cite: Serim A T, Koca E, Guzel N P, Asav U 2017. Tolerance of the some grass species can be used in vegetative filter
strips to rimsulfuron and nicosulfuron. (In Turkish with English Abstract). Turk J Weed Sci, 2017: 20(1): 1 – 9.
Alıntı için: Serim A T, Koca E, Güzel N P, Asav Ü 2017. Vejetatif Filtre Şeritlerinde Kullanılabilecek Bazı Dar Yapraklı
Bitkilerin Rimsulfuron ve Nicosulfuron’a Toleransları. Turk J Weed Sci, 2017: 20 (1): 1- 9.
10
Turkish Journal of Weed Science 20(1) : 2017 : 10-17
Available at: www.journal.weedturk.com
Turkish Journal of Weed Science
© Turkish Weed Science Society
Ayçiçeği Üretiminde Alevleme ve Çapalamanın Yabancı Ot Mücadelesinde
Etkilerinin Araştırılması
Nihat TURSUN1*, Ege Fırat KARAAT
2, I. Kutalmıs KUTSAL
2, Rabia ISIK
2, Selçuk ARSLAN
3,
Ayşe Özlem TURSUN4
1İnönü Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Bitki Koruma Bölümü, Malatya
2İnönü Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Bahçe Bitkileri Bölümü, Malatya
3Uludağ Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Biyosistem Mühendisliği Bölümü, Bursa
3 İnönü Üniversitesi, Battalgazi Meslek Yüksekokulu, Malatya
*Sorumlu yazar: [email protected]
ÖZET
Çapalama ile kombine edilen propan gazlı alevlemenin kullanımı ayçiçeği üretiminde yabancı otlarla mücadelede
alternatif bir kontrol metodu potansiyeline sahiptir. Denemeler, yabancı ot mücadelesinde alevleme ve çapalamanın
ayçiçeği dane verimi ve verim unsurlarına etkilerini belirlemek için, İnönü Üniversitesi Ziraat Fakültesi deneme
arazisinde kurulmuştur. Deneme konuları yabancı otsuz kontrol, yabancı otlu kontrol ve alevleme ve mekanik
mücadelenin (sıra arası) farklı kombinasyonlarını içermiştir. Alevleme uygulamaları ayçiçeğinin farklı büyüme
dönemleri olan V2-V4 (2 yaprak–4 yaprak), V4-V6 (4 yaprak–6 yaprak), ve V10–V12 (10 yaprak–12 yaprak)
dönemlerinde uygulanmıştır. Denemede propan gazı 60 kg ha−1 dozunda uygulanmıştır. Deneme sonunda, ayçiçeğinin
dane verimi, tabla çapı ve bitki boyu belirlenmiştir. En yüksek ayçiçeği dane verimi sürekli otsuz kontrolden (336.98
kg/da) elde edilirken, bunu iki kez (V4-V6 ve V10-V12) çapa (322.75 kg/da) yapılan uygulama takip etmiştir. En
yüksek tabla çapı yine sürekli otsuz parsellerden sağlanmıştır (14.2 cm). Bitki boyunda en yüksek değer iki kez
çapalama ve alevleme (V2-V4 ve V10-V12) uygulamasından elde edilmiştir. En düşük verim ve verim unsurları sürekli
otlu parsellerde görülmüştür. Ayçiçeğinde yabancı ot mücadelesinde alevlemenin ve çapalamanın birlikte kullanımının
verim artışını ve bunun sonucunda ise özellikle organik tarımda kullanılabileceğini söyleyebiliriz.
Anahtar Kelimeler: Alevleme, ayçiçeği, çapalama, yabancı ot kontrolü.
The Effect of Flaming and Cultivation for Weed Control in Sunflower
Production
ABSTRACT
The use of propane flaming in combination with cultivation could be a potential alternative control method in
combating weeds of sunflower. Field experiments were conducted at the experimental field of Agriculture Faculty of
Inonu University, Malatya/Turkey to determine the level of weed control and the response of sunflower seed yield and
its components to flaming and cultivation using a weed flamer. The treatments included weed-free control, weedy
season-long and different combinations of broadcast flaming and mechanical cultivation (inter-row). The flaming
treatments were applied at V2-V4 (2–4 leaf), V4-V6 (4-6 leaf), and V10–V12 (10–12 leaf) growth stages. Propane
doses were 60 kg ha−1
for broadcast flaming treatments. At the end of the experiment, the capitulum diameter, plant
height and yield values of the sunflower were determined. The highest sunflower yield was obtained from weed-free
control (336.98 kg/da), followed by twice cultivation application (322.75 kg/da). The highest capitulum diameter was
obtained from the weed-free control plot (14.2 cm). The highest value was observed with cultivation and flaming twice
(V2-4 and V10-12). The lowest yield and yield components were observed in the weedy control. It may be suggested
that the application of flaming in the weed control of the sunflower can increase the yield, thus may be used especially
in organic agriculture.
Keywords: Flaming, cultivation, sunflower, weed control.
Tursun et al. Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 10-17
11
GİRİŞ
Ayçiçeği bitkisinin insan ve hayvan
beslenmesinde önemli bir yer tutması,
endüstride çeşitli amaçlara uygun kullanımı,
özellikle dünyanın birçok farklı bölgelerine
adapte olup uyumluluk sağlaması
üretimindeki artışları hızlandırmıştır.
Ayçiçeğinin yaz bitkisi olması nedeniyle
iklimden kaynaklanan abiyotik stres
faktörlerinin yanında, tane ve yağ verimini
sınırlayan en büyük problemlerden biri
yabancı otlardır (Yay, 2015).Yabancı otlar,
geleneksel tarımda olduğu gibi ekolojik
tarımda da sorun teşkil etmekte olup
geleneksel tarım yapan üreticilerin, organik
tarıma geçmesindeki en önemli ana zararlı
durumundadır. (Reddiex ve ark., 2001,
Szekelyne-Eszter-Radics, 2001).
Ayçiçeğinde çimlenmeden sonra ilk 4
hafta içerisinde savaşım yapılmadığı takdirde
yabancı ot rekabetinden dolayı boy ve tabla
çapı olumsuz yönde etkilenmekte olup
yabancı otların en önemli zararı bu dönemde
olmaktadır. Bu durum organik üretim yapan
üreticiler tarafından bir numaralı problem
olarak görülmekte (Walz, 1999) ve elle
yabancı ot temizleme üreticiler tarafından en
popüler fiziksel bir metot olarak
kullanılmaktadır. Ancak bu uygulama
pahalıya mal olmaktadır (Knezevic ve Ullao
2007).
Dünyada yaklaşık 17 milyon ton ayçiçeği
üretimi yapılmakta olup verim 169 kg/da
olarak gerçekleşmiştir. Ülkemizde ise 2016
yılında 616.780 ha alandan 1,5 milyon ton
ayçiçeği ürünü elde edilmiş ve verim 244
kg/da gerçekleşmiştir. Türkiye ayçiçeği
üretimi bakımından dünyada 9. sırada yer
almaktadır (TÜİK, 2016).
Ülkemiz ayçiçeği tarlalarında Amaranthus
retroflexus L., Amaranthus viridis L.,
Anagallis arvensis L., Atriplex spp.,
Chenopodium album L., Datura stromonium
L., Heliotropium europaeum L., Lactuca
serriola Linn., Lithospermum spp.,
Mercurialis annua L., Polygonum
convolvulus L., Portulaca oleracea L.,
Ranunculus spp. gibi çok sayıda yabancı ot
türünün bulunduğu bildirilmektedir (Zengin,
1999). Çok fazla sayıda yabancı ot türünün
tehdidi altında olan ayçiçeği tarımında bu
durum önemli derecede ürün kayıplarına
neden olmaktadır (Kaya, 2016). Dünya
genelinde yabancı ot kontrolü
yapılmadığında ortalama %29,2 ve yabancı
ot mücadelesi yapıldığında bile %12,8 verim
kayıpları ortaya çıkarmaktadır (Oerke ve
Steiner, 1996). Özellikle yabancı otları
kontrol altına almak için kimyasal
mücadelenin çevreye ve insan sağlığına olan
olumsuz etkilerinden dolayı kimyasal
mücadeleye alternatif yöntemlerin
uygulanması arayışı vardır. Yabancı ot
mücadelesinde alternatif yöntemler içerisinde
fiziksel, mekanik ve biyolojik mücadele gibi
yöntemler ilk akla gelen ve araştırılanlardır.
Organik üretim alanlarında yabancı ot
kontrolü için yapılan alevleme uygulaması
alternatif kontrol yöntemlerinden biri olarak
değerlendirilmektedir (Ascard 1995;
Knezevic ve Ullao, 2007, Datta ve ark.,
2013; Knezevic ve ark., 2013). Alevlemenin
esası alevdeki ısıyı, bitki dokularına
aktararak bitki hücrelerinin termal enerjisini
artırmak (Lague ve ark., 2000; Parish, 1990)
ve böylece bitki dokusunu yarım saniye
süreyle yaklaşık 100 °C'lik bir sıcaklığa
maruz bırakarak hücre zarının
parçalanmasına, su kaybına ve sonuç olarak
bitkinin ölümüne neden olmasını sağlamaktır
(Rifai ve ark., 1996; Morelle, 1993).
Alevleme uygulamasının en önemli
etkilerinden birisi de yabancı otların erken
dönemde daha fazla etkilenmesi olmaktadır.
Ayrıca tek yıllık yabancı otlar çok
yıllıklardan daha fazla alevlemeden zarar
görmektedir. Ülkemizde de kültür
bitkilerinde değişik yabancı otlar karşı
alevleme ile ilgili çalışmalar yapılmış ve
Tursun et al. Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 10-17
12
başarılı sonuçlar alınmıştır (Kitiş ve Gök,
2013; Çataloğlu ve Kitiş, 2014; Kitiş ve
Ekinci, 2014; Kitiş ve ark., 2014).
Ayçiçeğinde yabancı ot mücadelesinde
kimyasal mücadeleye alternatif olabilecek
alevleme uygulaması ile çapalamanın ve
bunların kombinasyonlarının ayçiçeğinin
verim ve verim unsurlarına etkisini
belirlemek amacıyla bu çalışma yapılmıştır.
MATERYAL ve YÖNTEM
Çalışmanın ana materyalini yağlık Çiğdem 1
hibrit Ayçiçeği çeşidi ve Ayçiçeği tarlasında
sorun olan yabancı otlar oluşturmuştur.
Deneme İnönü Üniversitesi, Ziraat Fakültesi
araştırma ve uygulama alanında
yürütülmüştür. Deneme alanı, sırasıyla 25-30
cm derinlikte pullukla sürme, kazayağı ile
işlenme, diskaro ile toprak karıştırma ve
tapanla düzeltme yapılarak ekime hazır hale
getirilmiştir. Ayçiçeği tohumları 12 Nisan
2016 tarihinde 70 cm sıra arası ve 35 cm sıra
üzeri mesafe olacak şekilde parsellere 4 sıra
ekim yapılmıştır. Deneme, Tesadüf Blokları
deneme desenine göre üç tekerrürlü olacak
şekilde kurulmuştur. Her sıraya 10'ar bitki
gelecek şekilde ekim yapılış ve deneme
sonucunda ortadaki iki sıra hasat edilmiş,
diğer iki sıra ise kenar tesiri olarak
bırakılmıştır. Vejetasyon sezonu boyunca
deneme alanına toplam saf olarak, 12 kg/da
Azot ve 8 kg/da P2O5 gübre dozları
uygulanmıştır. Fosforun tamamı ekimle
beraber taban gübresi olarak verilmiş olup
bitkilere azotlu gübre ekimde ve bitkiler 30-
40 cm boylandığında 30 kg/da Amonyum
sülfat formunda iki dönemde verilmiştir.
Denemede TUBİTAK-TOVAG 213O109
no’lu proje kapsamında geliştirilmiş olan
Alev makinesi kullanılmıştır (Resim 1).
Deneme konuları aşağıdaki şekilde
oluşturulmuş olup, önceki çalışmalarda
uygun olduğu belirlenen 60 kg/ha propan
dozu geliştirilmiş olan alev makinesi ile ilgili
parsellere uygulanmıştır (Ulloa ve ark.,
2010).
Denemede uygulanan konular aşağıda
verilmiştir.
1. Sürekli otsuz kontrol (T1)
2. Sürekli otlu kontrol (T2)
3. Ayçiçeğinin 2-4 yapraklı döneminde bir
kez çapalama (V2-V4) (T3)
4. Ayçiçeğinin 2-4 ve 10-12 yapraklı
dönemlerinde iki kez çapalama (V2-V4 ve
V10-V12) (T4)
5. Ayçiçeğinin 4-6 yapraklı döneminde bir
kez çapalama (V4-V6) (T5)
6. Ayçiçeğinin 4-6 ve 10-12 yapraklı
dönemlerinde iki kez çapalama (V4-V6 ve
V10-V12) (T6)
7. Ayçiçeğinin 2-4 yapraklı döneminde bir
kez çapalama + alevleme (V2-V4) (T11)
8. Ayçiçeğinin 2-4 ve 10-12 yapraklı
dönemlerinde iki kez çapalama + alevleme
(V2-V4 ve V10-V12) (T12)
9. Ayçiçeğinin 4-6 yapraklı döneminde bir
kez çapalama + alevleme (V4-V6) (T13)
10. Ayçiçeğinin 4-6 ve 10-12 yapraklı
dönemlerinde iki kez çapalama + alevleme
(V4-V6 ve V10- V12) (T14)
11. Ayçiçeğinin 2-4 yapraklı döneminde bir
kez alevleme (V2-V4) (T7)
12. Ayçiçeğinin 2-4 ve 10-12 yapraklı
dönemlerinde iki kez alevleme (V2-V4 ve
V10-V12) (T8)
13. Ayçiçeğinin 4-6 yapraklı döneminde bir
kez alevleme (V4-V6) (T9)
14. Ayçiçeğinin 4-6 ve 10-12 yapraklı
dönemlerinde iki kez alevleme (V4-V6 ve
V10-V12) (T10)
Resim 1. Denemede kullanılan alev makinesi
Çalışma soncunda ayçiçeğinin dane
verimi, bitki boyu ve tabla çapı ölçülmüştür.
Ayçiçeğinin dane verimi dekara çevrilmiş,
Tursun et al. Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 10-17
13
boyu ise ayçiçeğinin toprak yüzeyinden
tablasına kadar olan kısmı ölçülmüştür.
Verilerin değerlendirilmesinde “SPSS
16.0 for Windows” istatistik paket programı
kullanılmıştır. Çoklu karşılaştırma
testlerinden ise Duncan testi kullanılarak
gruplandırmalar 0.05 önem seviyesinde
yapılmıştır (Düzgüneş ve ark., 1987).
BULGULAR
Bulgular ve Tartışma
Çalışmada kontrol parsellerinde 9 adet ve
m2’de 22.25 adet yabancı ota raslanılmıştır.
Kontrol parsellerinde yapılan sayımlar
sonucunda m2'deki yabancı ot sayıları Tablo
1'de verilmiştir.
Çizelge 1. Deneme alanında kontrol
parsellerinde rastlanan yabancı otlar ve
m2'deki yoğunlukları
Yabancı otlar m2'deki yoğunlukları
(adet)
Amaranthus retroflexus L. 1,12
Chenopodium album L. 0,9
Convolvulus arvensis L. 4,56 Cyperus rotundus L. 3,66
Datura stramonium L. 1,77
Portulaca oleracea L. 1,75
Sinapis arvensis L. 1,12 Sorghum halepense (L.) Pers. 5,27
Xanthium strumarium L. 2,1
TOPLAM 22,25
Tablo incelendiğinde denemenin yapıldığı
kontrol parsellerinde toplam 11 adet yabancı
ota rastlanılmıştır. S. halepense 5.27 adet/m2
ile ilk sırada bulunurken, bunu C. arvensis ve
C. rotundus yabancı otları takip etmiştir
(Tablo 1).
Resim 2. Alev uygulamasından 5 dakika
sonra yabancı otların durumu
Çalışmanın yapıldığı vejetasyon süresi
içerisinde kontrol parsellerinde ağırlıklı
olarak ülkemizde ve bölgedeki diğer yazlık
kültür bitkilerinde de yaygın olarak
rastlanılan yabancı otlardan A. retroflexus, C.
album, C. arvensis, C. rotundus, D.
stramonium, P. oleracea, S. arvensis, S.
halepense ve X. strumarium saptanmıştır
(Kadıoglu ve ark., 2004; Gözcü ve Uludağ,
2005; Tursun ve ark., 2012, Tursun ve ark.,
2016).
Çalışma kapsamında yapılan alevleme,
çapalama ve bu uygulamaların
kombinasyonu şekilde yapılan
uygulamalarda ayçiçeğinin verim açısından
en yüksek değer sürekli otsuz kontrol
parsellerinden elde edilmesine rağmen diğer
uygulamalar ile aralarındaki fark istatistik
açıdan önemsiz bulunmuştur (Tablo 2).
Alevleme uygulamalarının söz konusu
yabancı otlar üzerinde önemli seviyede
baskılayıcı etkisi görülmüştür. Bu etki
alevleme uygulamasından beş dakika sonra
gözle görülebilir hale gelmiş olup, 24 saat
sonra tam olarak belirlenebilir hale gelmiştir
(Resim 2 ve 3).
Resim 3. Alev uygulamasından 5 dakika
sonra (a) S. arvensis (b) X. Strumarium
Uygulamaların Verime Etkisi
Dekardan alınan dane verimi açısından en
yüksek değer 336.98 kg/da ile sürekli otsuz
kontrolden elde ediliştir. Bunu 322,75 kg/da,
311,57 kg/da ve 294,72 kg/da verim
ortalamalarıyla sırasıyla T6, T7, T12
uygulamaları takip etmiştir. Genel anlamda
a b
Tursun et al. Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 10-17
14
sadece alevlemenin verimde düşüşlere sebep
olduğu, ancak meydana gelen bu düşüşlerin
önemli seviyede olmadığı görülmüştür
(Tablo 2, Grafik 1). Denemede en düşük
verim sürekli otlu kontrolden elde edilmiştir.
Çizelge 2. Uygulamaların ayçiçeğinde verim ve verim unsurlarına olan etkisi Uygulamalar Verim (kg/da) Tabla Çapı (cm) Bitki Boyu (cm)
T1 336.98 (± 91.89) a 14.18 (±1.51) a 124.53 (± 13.66) ab
T2 153.3 (± 42.37) b 11.57 (±1.15) b 121.67 (± 13.89) b
T3 271.27 (± 66.69) a 11.57 (±1.15) b 132.97 (± 9.34) ab
T4 294.25 (± 33.49) a 12.95 (± 0.84) ab 135.30 (± 8.57) ab
T5 254.00 (± 44.49) ab 13.03 (± 1.11) ab 125.80 (± 5.40) ab
T6 322.75 (± 50.08) a 13.99 (± 0.88) a 139.77 (± 0.99) a
T7 311.57 (± 23.64) a 12.97 (± 0.65) ab 139.57 (± 4.45) a
T8 290.95 (± 52.05) a 13.99 (± 0.88) a 141.17 (± 3.57) a
T9 278.77 (± 63.87) a 11.60 (± 0.71) b 129.97 (± 4.01) ab
T10 284.55 (± 108.87) a 12.95 (± 0.84) ab 131.63 (± 18.12) ab
T11 234.08 (± 34.88) ab 11.60 (± 0.71) b 137.97 (± 3.21) ab
T12 294.72 (± 52.93) a 13.03 (± 1.11) ab 138.27 (± 4.44) ab
T13 247.37 (± 75.67) ab 12.97 (± 0.65) ab 140.43 (± 9.43) a
T14 260.53 (± 45.45) ab 14.18 (± 1.51) a 129.70 (± 4.64) ab
Bir sütunda aynı harfi paylaşmayan ortalamalar istatistiksel olarak birbirinden farklıdır.
Sadece alevleme yapılan uygulamalar
incelendiğinde yabancı ot mücadelesinin iki
kez alevleme yapılmasında (2-4 ve 10-12
yapraklı dönemde) verimin en yüksek
olduğu görülmüştür (Tablo 1). Önceki
çalışmalarda ayçiçeğinin alevleme
uygulamasına en dayanıklı olduğu aşamanın
2-4 yapraklı ve 8-14 yapraklı dönem olduğu
bildirilmiştir (Peruzzi ve ark., 2000;
Knezevic ve ark., 2014). Çalışmamızda da
T11 uygulaması dışında sadece alevleme ve
alevleme+çapalama yapılan uygulamalar
incelendiğinde 2-4 ve 10-12 yapraklı
dönemde yapılan alevleme ve alevleme +
çapalama uygulamalarının verimi olumlu
yönde etkilediği görülmüştür (Tablo 2). Bu
durum ayçiçeğinde alevleme ve çapalamanın
beraber kullanılması ve erken dönemde
yabancı ot mücadelesinin yapılması
gerektiği sonucunu ortaya çıkarmaktadır.
Alevleme ve alevleme+çapalama
uygulamasının genellikle iki kez yapılması
verimi olumlu yönde etkilemiştir. Nitekim
önceki çalışmalarda da tekrarlanan
uygulamalarda daha iyi yabancı ot kontrolü
ve verim elde edildiği bildirilmiştir (Higgins
ve ark., 2010).
Çalışmamızda elde edilen sonuçlara göre
sadece çapalama yapılan dört uygulamadan
(T3, T4, T5, T6) elde edilen ortalama verim
285,57 kg/da, sadece alevleme yapılan dört
uygulamadan (T7, T8, T9, T10) elde edilen
ortalama verim 259.18 kg/da ve alevleme +
çapalama yapılan uygulamalardan (T11,
T12, T13, T14) elde edilen ortalama verim
291,46 kg/da olarak hesaplanmıştır. Bu
sonuçlar incelendiğinde alveleme ile beraber
çapalamanın sadece çapalama ve alevleme
yapılan uygulamalara göre verim açısından
daha olumlu sonuçlar verdiğini
göstermektedir. Önceki çalışmalarda da
alevleme + çapalama uygulamalarının
sadece alevleme uygulamasına göre daha
olumlu sonuç verdiği bildirilmiş (Higgins ve
ark., 2010; Neilson ve ark., 2011) ve bu
sonuçlar çalışmamızla uyum göstermiştir.
Tursun et al. Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 10-17
15
Grafik 1. Uygulamaların verime olan etkisi
Uygulamaların Tabla Çapına Etkisi
Tabla çapı değeri açısından en yüksek
değerler 14.18 cm ile sürekli otsuz kontrol
ile V4-V6 ve V10- V12 dönemlerinde iki
kez yapılan alevleme uygulamalarından elde
edilmiştir. Bunları 13.99 cm ile T6 ve T8
uygulamaları takip etmiştir. En düşük tabla
çapı değeri ise 11.57 cm ile sürekli otlu
kontrol ile ayçiçeğinin 2-4 yapraklı
döneminde bir kez çapalama
uygulamalarından elde edilmiştir (Tablo 2,
Grafik 2).
Grafik 2. Uygulamaların tabla çapına olan
etkisi
Uygulamalar sadece çapalama, sadece
alevleme ve alevleme + çapalama şeklinde
gruplandırıldığında da bu gruplar arasında
elde edilen ortalama tabla çapı değerleri
arasında istatistiki açıdan fark bulunmuştur.
Alevlemenin yapıldığı konular
karşılaştırıldığı zaman 2-4 yapraklı
döneminde bir kez alevleme uygulamasının
en düşük tabla çapı değerini verdiği ve tek
bir kez alevlemenin erken dönemde
yapılması durumunda tabla çapını
arttırmadığı görülmektedir. Benzer şekilde
4-6 yapraklı döneminde bir kez alevleme +
çapalama ve 2-4 yapraklı dönemde bir kez
çapalama yapılmasının da benzer şekilde
sonuçlar verdiği saptanmıştır. Bu durum tek
bir uygulamanın tabla çapı büyüklüğü
açısından yeterli olmadığı sonucunu ortaya
çıkarmaktadır.
Uygulamaların Bitki Boyuna Etkisi
Uygulamalara göre elde edilen bitki boyu
değerleri incelendiğinde en yüksek değerin
141.17 cm ile 2-4 yapraklı ve 10-12 yapraklı
dönemlerde iki kez alevleme + çapalama
uygulanan (T8) parsellerden elde edildiği, en
düşük değerin ise 121.67 cm ile sürekli otlu
kontrol (T2) parsellerinden elde edildiği
görülmüştür (Tablo 2, Grafik 3).
Her ne kadar önceki çalışmalarda
ayçiçeği alevleme uygulamalarından zarar
görme anlamında duyarlı bir tür olarak
belirtilmiş olsa da (Knežević ve Ulloa,
2007) çalışmamızda sadece çapalanan,
sadece alevlenen ve çapalama ve
alevlemenin beraber uygulandığı
parsellerden elde edilen sonuçlara
bakıldığında alevlemenin bitki boyu
açısından çok önemli kayıplara neden
olmadığı görülmektedir. Sürekli otlu ve
sürekli otsuz kontroller arasında bitki boyu
açısından istatistiki olarak fark olmamasının
sebebi olarak yabancı ot rekabetinden dolayı
sürekli otlu kontrolde ayçiçeğinin ışıktan
faydalanmak için boyunu uzatma
ihtiyacından kaynaklandığını söyleyebiliriz.
Alevleme + çapalama ve alevleme
yapılan uygulamalardan elde edilen bitki
boyu verileri incelendiğinde hem bir kez
hem de iki kez yapılan uygulamalarda 4-6
yapraklı dönemde uygulama yapılan
parsellerde bitki boyu 2-4 yapraklı dönemde
uygulama yapılan parsellere göre çok büyük
olmasa da daha yüksek olduğu görülmüştür.
Tursun et al. Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 10-17
16
Grafik 3. Uygulamaların bitki boyuna olan
etkileri
Bu sonuçlar ayçiçeği bitkisinin 2-4 yapraklı
dönemde 4-6 yapraklı döneme kadar
toleranslı olduğunu göstermiştir. Bunun
yanında T14 uygulaması dışında 10-12
yapraklı dönemde alevleme yapılan
uygulamalardan elde edilen veriler
incelendiğinde alevlemenin 10-12 yapraklı
dönemde bitki boyuna olumsuz bir etkisi
olmadığı görülmüştür. Bitkinin 2-4 ve 4-6
yapraklı dönemde alevden daha az etkilenip
bitki boyu açısından 10-12 yapraklı döneme
göre daha dayanıklı olmasının nedeninin
ayçiçeği bitkisinin büyümesinin devam
etmesi durumunda büyüme konisinin
alevden daha fazla zarar gördüğünden
kaynaklandığını söyleyebiliriz. Elde edilen
bu veriler daha önceki yapılan çalışmalarda
da benzer şekilde görülmektedir (Peruzzi ve
ark., 2000; Knezevic ve Ulloa, 2007;
Knezevic ve ark., 2014).
SONUÇ
Ayçiçeğinde çapalama, alevleme ve
alevleme + çapalamanın bitkinin farklı
dönemlerinde farklı kombinasyonlarda
uygulanmalarını kapsayan bu çalışmada
alevlemenin tek başına veya çapalama ile
birlikte uygulanması ile zirai faaliyetler
içerisinde önemli bir yere sahip olan yabancı
ot mücadelesinde destekleyici bir yöntem
olarak kullanılabileceği görülmüştür.
Çalışmanın sonucunda kolay uygulanabilir
ve ekonomik bir yöntem olan alevlemenin
özellikle de organik tarım için önemli bir
potansiyeli olduğu, yetiştiriciliğin erken
dönemlerinden başlayarak uygulanmaya
başlanan bir yabancı ot mücadelesi
programında alevlemeye yer verilmesinin
önemli katkılar sağlayacağı sonucuna
varılmıştır.
TEŞEKKÜR
Bu çalışmada TÜBİTAK 213O109 nolu
proje kapsamında yürütülen proejeden
geliştirilmiş olan alev makinası kullanılmış
olup, bu desteklerinden dolayı TÜBİTAK'a
teşekkür ederiz.
KAYNAKLAR
Ascard J (1995). Effects of flame weeding on weed species at different developmental stages. Weed Research, 34:377-385.
Casini P, Calamai P, Vecchio V (1994). Flame weeding research in central Italy. In Maîtrise des adventices par voie non
chimique. Communications de la quatrième conférence internationale IFOAM, Dijon, France, 5-9 July 1993. (No. Ed. 2,
pp. 119-125). Association Colloque IFOAM. Çolakoğlu T, Kitiş YE (2014). Mısır yetiştiriciliğinde farklı dozlarda alev uygulamasının yabancı ot kontrolüne etkisinin
belirlenmesi. Türkiye V. Bitki Koruma Kongresi, 3-5 Şubat 2014, Antalya, 382. s.
D’Alessandro F, Bacchi M, Zora D (1992). Effects on the productive respense of thesunflovver to differentt preparation time of
the seed bed and to chemical weed control. Preeseding of the 13 th. Ġnternational Sunflower Conference, Vol I. Pisa (Italy ), 7-11 September.
Datta A, Stepanovic S, Nedeljkovic D, Bruening C, Gogos G, Knezevic SZ (2013). Impact of single and repeated flaming on
yield components and yield of maize. Organic agriculture, 3(3-4), 141-147.
Gözcü D ve Uludağ A (2005). Weeds in cotton fields and their importance in cotton in Kahramanmaraş, Turkey. Türk. Herb. Der., 8: 7–15.
Düzgüneş, O, Kesici, T, Kavuncu, O ve Gürbüz F (1987). Araştırma ve Deneme Metotları (İstatistik Metodları II). A.Ü. Ziraat
Fakültesi Yayınları: 1021. Ders Kitabı, 295 s. Ankara.
Gözcü D ve Uludağ A (2005). Weeds in cotton fields and their importance in cotton in Kahramanmaraş, Turkey. Türk. Herb. Der., 8: 7–15.
Higgins RK, Neilson BD, Stepanovic SV, Datta A, Bruening CA, Gogos G, Knezevic S, Lyon D (2010). Effect of flaming and
cultivation on weed control and yield in sunflower, North Central Weed Science Society Conference Proceedings, Volume 65, Lexington, KY, USA.
Tursun, Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 10-17
17
Kadıoglu I, Uremis I and Uludag A, ( 2004). Relationships between seedbank and weed flora in cotton areas in the cukurova
region of Turkey. Bull. Pure Appl. Sci. 23B, 61–69.
Kaya Y (2016). Ülkemizde ayçiçeği durumu ve gelecekteki yönü. Tarla Bitkileri Merkez Araştırma Enstitüsü Dergisi, 25 (Özel sayı-2):322-327.
Kitiş YE, Gök YE (2013). Flame weeding effects on some weed species. 16th European Weed Research Society Symposium, 24-
27 June 2013, Samsun/Turkey 172. s.
Kitiş YE, Ekinci S (2014). Farklı dozlarda alev uygulamasının bazı yabancı ot türlerine etkisinin belirlenmesi. Türkiye V. Bitki Koruma Kongresi, 3-5 Şubat 2014, Antalya, 384. s.
Kitiş YE, Ekinci S, Çolakoğlu T (2014). Yoncada küsküt mücadelesinde alevleme yönteminin değerlendirilmesi. Türkiye V.
Bitki Koruma Kongresi, 3-5 Şubat 2014, Antalya, 399. s.
Knezevic S., Ulloa S. (2007). Potential new tool for weed control in organically grown agronomic crops. Journal of Agricultural Sciences, Belgrade, 52(2), 95-104.
Knezevic SZ, Stepanovic S, Datta A, Nedeljkovic D, Tursun N (2013). Soybean yield and yield components as influenced by the
single and repeated flaming. Crop Protection, 50, 1-5.
Knezevic S, Datta A, Bruening C, Gogos G (2014). Propane-fueled flame weeding in corn, soybean, and sunflower. Propane-Fueled Flame Weeding in Corn, Soybean, and Sunflower.
Lague C, Gill J. Peloquin G (2000). Thermal control in plant protection. In Physical control methods in plant protection/La lute
physique en phytoprotection. Edited by C. Vincent, B. Panneton, and F. Fleurat-Lessard. Springer-Verlag. 35–46.
Morelle B (1993). Le desherbage thermique et ses applications en agriculture et en horticulture, in J.M. Thomas (ed) Proceedings of the Fourth IFOAM International Conference. pp. 109- 115Parish S. 1990A Review Of Non-Chemical Weed Control
Techniques. Biol. Agric. Hort.7: 117-137.
Neilson B, Stepanovic A, Datta A, Bruening C, Gogos G, Knezevic Z (2011). Effect of flaming and cultivation on weed control
and yield in sunflower. North Central Weed Science Society Proceedings, Volume 66, Milwaukee, WE, USA. Parish S (1990). A review of nonchemical weed control technigues. Biol. Agric. Hort. 7,117-137.
Peruzzi A, Raffaelli M, Ciolo SD (2000). Experimental tests of selective flame weeding for different spring summer crops in
Central Italy. Agricoltura Mediterranea, 130(2), 85-94.
Reddiex SJ, Wratten SD, Hill GD, Bourdot GW, Frampton CM (2001), Evaluation of mechanical weed mManagement techniques on weed and crop populations. New Zealand Plant Protection Volume 54, 2001.
Rifai MN, Lacko-Bartosova M, Pus Karova M (1996). Weed control for organic vegetable farming. Rostlinna Vyroba,
42(10):463-466.
Szekelyne-Eszter-Radics L (2001). Possibilities of weed control in green bean and tomato by different types of mulch. Magyar Gyomkutatas es Technologia 2 (2) Budapest: Agroinform Kiado es Nyomdaipari Kft., 47-60.
TÜİK (2016). https://biruni.tuik.gov.tr/bitkiselapp/bitkisel.zul,erişim tarihi:26.02.2017
Oerke EC, Steiner U (1996). Abschätzung der ertragsverluste im maisanbau. in: ertragsverluste und pflanzenschutz – die
anbausituation für die wirtschaftlich wichtigsten kulturpflanzen-. German Phytomedical Society Series, Band: 6, pp. 63-79, Eugen Ulmer Verlag, Stuttgart.
Ulloa SM, Datta A, Malidza G, Leskovsek R, Knezevic SZ (2010). Timing and propane dose of broadcast flaming to control
weed population influenced yield of sweet maize (Zea mays L. var. rugosa). Field crops research, 118(3), 282-288.
Tursun N, Akinci IE, Uludag A, Pamukoglu Z, Gozcu D (2012). Critical period for weed control in direct seeded red pepper (Capsicum annum L.). Weed Biology and Management, 12, 109-115
Tursun N, Datta A, Sakınmaz MS, Kantarcı Z, Knezevic SZ, Chauhan BS (2016). The critical period for weed control in three
corn (Zea mays L.) types. Crop Protection. 90:59-65.
Walz E (1999). Final results of the third biennial national organic farmers' survey. Santa Cruz, CA: Organic Farming Research Foundation.
Yay ÖD (2015). Edirne ili ayçiçeği ekim alanlarında görülen önemli yabancı ot türleri, yoğunlukları ve rastlanma sıklıklarının
belirlenmesi. Yüksek Lisans Tezi. Namık Kemal Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü / Bitki Koruma Anabilim Dalı,
Tekirdağ. Zengin H (1999). Erzurum yöresi ayçiçeği tarlalarında görülen yabancı otlar, yoğunlukları, rastlama sıklıkları ve topluluk
oluşturma durumları üzerinde araştırmalar. Turkish Journal of Agriculture and Forestry, 23, 39-44.
©Türkiye Herboloji Derneği, 2017
Geliş Tarihi/ Received:Şubat/ February, 2017
Kabul Tarihi/ Accepted: Mayıs/May, 2017
To Cite: Tursun N., Karaat EF., Kutsal K I., Isik R., Arslan S., Tursun AO., 2017. The Effect of Flaming and Cultivation for
Weed Control in Sunflower Production. Turk J Weed Sci., 2017: 20(1): 10-17 (In Turkish with English Abstract)
Alıntı için: Tursun N., Karaat EF., Kutsal KI., Işık R., Arslan S., Tursun AÖ. 2017. Ayçiçeği Üretiminde Alevleme ve
Çapalamanın Yabancı Ot Mücadelesinde Etkilerinin Araştırılması. Turk J Weed Sci., 2017: 20(1): 10-17
18
Turkish Journal of Weed Science 20(1):2017:18-26
Available at: www.journal.weedturk.com
Turkish Journal of Weed Science
© Turkish Weed Science Society
Manisa İli Bağ Alanlarında Karşılaşılan Bitki Koruma Sorunları ve Üretici
Bilinç Düzeyi
Yusuf YANAR1*
, Dürdane YANAR1, Gülistan ERDAL
2, Hilmi ERDAL
3, Fatih YURTTAŞ
1
1 Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Bitki Koruma Bölümü, Tokat
2 Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarım Ekonomisi Bölümü, Tokat
3Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Sosyal Bilimler Meslek Yüksek Okulu, Tokat
*Sorumlu yazar: [email protected]
ÖZET
Bu çalışmada, Manisa İli üzüm üretiminde karşılaşılan sorunlar ve üreticilerin hastalıklarla mücadele konusundaki bilgi
ve tutumları araştırılmıştır. Araştırmada Manisa İli Turgutlu ilçesinde üzüm üretimi ile uğraşan 100 üretici ile anket
çalışması yapılmıştır. Üreticilere yapılan anketlerle, bağ işletmelerindeki nüfus ve işgücü durumu, arazi varlıkları,
yetiştiricilik, hastalık, zararlı, yabancı otları ve mücadelesi konularındaki bilgileri toplanmıştır. Anket sonuçları tablo ve
grafiklerle sunularak yüzdelerle yorumlanmıştır. Araştırma sonucunda ortaya çıkan bulgulara göre üreticinin
karşılaştıkları sorunlar tespit edilmiş çözüm önerileri getirilmiştir. Üreticilerle yapılan anket çalışması sonucunda;
üreticilerin %49‟uüzümde zarar oluşturan etmenler hakkında hiçbir bilgiye sahip olmadığını bildirmiştir. Diğer taraftan
%42‟si ilaçları ambalajları üzerinde belirtilen dozlarda kullandığını, %28‟i ise teknik elemanların önerdiği dozları
kullandığını belirtmiştir. Üreticilerin %89‟u ilaçların uygulandığı zamanla hasat arasında geçmesi gereken süreye
dikkat ettiklerini belirtmişlerdir. Üreticilerin çoğunluğu pestisitlerin insan ve çevreye olan olumsuz etkilerini
bildiklerini ve bu olumsuz etkileri azaltmak için gerekli önlemleri aldıklarını belirtmişlerdir.
Anahtar Kelimeler: Bağ hastalıkları, zararlılar, yabancı otlar, üretici bilinci.
Plant Protection Issues Encountered in Vineyards of Manisa Province and
Producer Consciousness Level
ABSTRACT
Present study was aimed at evaluating the knowledge and attitudes of the farmers on plant protection issues
encountered in vineyards of Manisa province. Qestionnaire survey was performed with 100 farmers dealing with
vineyard production in Turgutlu, Manisa. With the questionnaire survey conducted with vineyard growers, information
was collected on the growers‟ and labor population, land assets, production practices, disease, pest and pest
management issues of the vineyard enterprises. Survey results are presented in tables and graphs and interpreted in
percentage. According to the results of present study, the problems encountered by the vineyard growers have been
identified and a solutions are proposed. Some of the results of the qestionnaire survey are; 49% of the producers stated
that they did not have knowledges about the pests causing damages to vineyards. On the other hand, 42% of the
growers use pesticide dosage, which is indicated on the label, and 28% of them use pesticide dosage according to
comments of experts, 89% of them harvested their products obeying post harvest intervals which is indicated on the
label instructions. Most of the growers know the negative effects of pesticides on human and environment and were
taking necessary precautions to reduce their adverse effects.
Keywords: Grape diseases, pests, weeds, producer consciousness.
GİRİŞ
Dünya‟da 2014/2015 üretim sezonunda 20
milyon 554 bin sofralık ve 1 milyon 217 bin
kuru olmak üzere toplam 21 milyon 771 bin
ton üzüm üretimi yapılmıştır (Anonim,
2015). Dünya bağ alanı içerisinde Türkiye
dördüncü sırada yer almakta olup Doğu
Anadolu‟nun yüksek kesimleri ile yıllık
yağışın 1000 mm. üzerinde olduğu Doğu
Karadeniz sahil şeridi dışında kalan tüm
bölgelerinde bağcılık yapılabilmektedir
Yanar et al. Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 18-26
19
(Uysal, 2015a, b). Türkiye‟nin toplam tarım
alanları, 237 949 636 ha‟dır ve toplam tarım
alanlarının %2.01‟inde bağcılık
yapılmaktadır. Bu miktar tüm bahçe bitkileri
tarımına ayrılan alanın %17‟si kadardır.
TÜİK verilerine göre Türkiye‟de en geniş
bağ alanlarına 141 bin 364 ha ile Ege bölgesi
sahiptir. Bu bölgeyi 121 bin 152 ha ile Güney
Doğu Anadolu bölgesi ve 77 bin 608 ha ile
Akdeniz bölgesi izlemektedir. 2014 yılında
Türkiye‟de üzüm hasadı gerçekleştirilen alan
467 bin 100 ha‟dır. Bağ alanı bakımından ilk
sırada yer alan Ege bölgesi, 2 milyon 26 bin
ton üretim gerçekleştirerek yine ilk sırada yer
almaktadır (Anonim, 2015b). Aynı yılın
verilerine göre 2 milyon 167 bin tonu
sofralık, 1 milyon 563 bin tonu kurutmalık ve
445 bin tonu şaraplık olmak üzere 4 milyon
175 bin ton üzüm üretimi gerçekleşmiştir
(Anonim, 2015b). Ege Bölgesi içerisinde
Manisa, sultaniye üzüm üretimi ile ilk sırada
yer almaktadır. Manisa İli Türkiye‟deki
toplam üzüm üretiminin de %31‟ini,
çekirdeksiz kuru üzüm üretiminin %80‟ini
tek başına gerçekleştirmektedir. Manisa İli 1
262 834 ton üzüm üretimi ile Türkiye
üretiminin önemli bir bölümünü
oluşturmaktadır (Anonim, 2015a).
Türkiye‟de ve dünyada bağ yetiştiriciliğini ve
üzüm üretimini etkileyen en önemli faktörler
ürünlere zarar veren birçok hastalık, zararlı
ve yabancı otlardır. Bu etmenler yıllara ve
iklim şartlarına bağlı olarak büyük ürün
kayıplarına sebep olabilmektedirler. Bağda
en yaygın görülen hastalık ve zararlılardan
bazıları, Salkım Güvesi (Lobesia botrana
Den.-Schiff.), Bağ küllemesi (Erysiphe
necator), Bağ Mildiyösü (Plasmopara
viticola), Haziran böceği (Polyphylla fullo
L.) ve Bağ Maymuncukları (Otiorhynchus
spp.) dur. Bunlarla biyolojik, biyoteknik,
genetik, mekanik, fiziksel, ve kimyasal
yöntemlerle mücadele edilebilmektediru.
Üreticiler kolay ve hızlı sonuç vermesi
nedeniyle genelde diğer mücadele
yöntemlerini düşünmeden kimyasal
mücadeleyi tercih etmektedirler (Örnek,
2008).
Zirai mücadele ilaçları, kolay
uygulanması ve hızlı sonuç alınabilirliği
yönünden bütün dünyada kullanılmasından
vazgeçilemeyecek maddeler olarak kabul
edilmektedir. Fakat, verimin arttırılmasında
büyük rol oynayan zirai mücadele ilaçlarının
bilinçsiz ve kontrolsüz kullanımı, insan,
hayvan ve çevre sağlığı tehdit edilmekte,
hava, su, toprak, ve yabani hayat olumsuz
etkilenmekte, gıda maddelerinde ilaç
kalıntıları söz konusu olmakta, hedef alınan
zararlılarda direnç oluşmakta, önemli
olmayan bazı zararlılar ana zararlı konumuna
geçmekte, yararlı organizmaların
öldürülmesiyle doğal denge bozulmakta ve
bitkilerde fitotoksitite görülmektedir
(Yıldırım, 2000).
Bitki korumanın tarımsal üretimde önemli
bir yere sahip olması ve bağ alanlarında
yoğun tarımsal ilaç kullanımı nedeniyle,
Manisa-Turgutlu bağ alanlarında bitki
koruma sorunlarının belirlenmesine yönelik
bu anket çalışması yapılmıştır. Üreticilerin
bitki koruma sorunlarıyla karşılaştıklarında
ne yaptıkları, kime danıştıkları, tarımsal ilaç
ve ilaçlama makinası seçiminde,
kullanımında nelere dikkat ettikleri ve
tarımsal ilaçların çevreye etkileri hakkında
neler düşündükleri tespit edilmiştir. Böylece
bağ alanlarında bitki koruma ürünleri
kullanımındaki sorunlar saptanarak,
sorunların çözümüne yönelik çalışmaların
yapılmasına ve çözüm yollarına dikkat
çekilmiştir.
MATERYAL ve YÖNTEM
Çalışmanın ana materyalini Manisa ili
Turgutlu ilçesinde konvansiyonel bağcılık
yapan işletmeler ile yüz yüze yapılan
anketler oluşturmaktadır. Çalışmanın
araştırma sahası olarak belirlenen Turgutlu
ilçesinde 2016 yılında Çiftçi Kayıt Sistemine
(ÇKS) kayıtlı bağcılık yapan toplam 2588
adet işletme mevcuttur. Bu işletmeler Manisa
Yanar et al. Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 18-26
20
ilinde faaliyet gösteren 32 529 işletmenin
yaklaşık %8‟ini oluşturmaktadır. Turgutlu
ilçesinde faaliyet gösteren işletmelerin
tamamı ile anket yapmak mümkün
olmadığından populasyonu temsil edebilecek
örnek işletmelerin belirlenmesi yoluna
gidilmiştir. Örnek işletmelerin
belirlenmesinde aşağıdaki formül
kullanılmıştır (Çiçek ve Erkan, 1996).
n= N (pq)/ (N-1) D2+ (pq)
Formülde;
N = örnek hacmi, N = popülasyondaki
birim sayısı, D = d/t (d, kabul edilebilir hata
payı, %10 alınmıştır. t, güven sınırı, %95
alınmıştır), p = incelenen birimin
popülasyondaki oranı, 0,5 alınmıştır, q = 1-p.
Yukarıdaki formül kullanılarak araştırma
bölgesinde populasyonu temsil edebilecek
asgari işletme sayısı 92 olarak
hesaplanmıştır. Fakat anket aşamasında bu
sayı 100‟e tamamlanmıştır. Anket yapılan
işletmelerin belirlenmesinde ilçeyi temsil
edebilecek ve yoğun olarak bağcılık üretimi
yapılan köyler dikkate alınmıştır. Bu köyler,
Merkez, Akçapınar, Avşar, Çampınar,
Çepnidere, Urganlı, İzzettin, Musaçalı,
Yeniköy, Sarıbey‟dir. Çalışmada anketlerden
elde edilen bulgular, yüzde hesaplamalar
yapılarak tablo ve şekiller halinde
sunulmuştur.
BULGULAR
Bulgular ve Tartışma
Uzun yıllardır bağcılarımızın ana hedefi,
kaliteli ve yüksek verim alarak daha fazla
gelir elde etmek olmuştur (Bahar ve ark.,
2006). Türkiye‟de bağ alanlarının verimliliği
2000 yılında 6.73 ton/ha olurken bu rakam
2014 yılında 8.9 ton/ha‟ya ulaşmıştır
(Anonim, 2015c). Üzüm üretiminde kalite ve
kantiteye giden yolda modern üretim
tekniklerinin, çevreci biyolojik yöntemlerin
ve bilinçli üreticilerin bir arada olduğu bir
sinerji oluşturulmalıdır. Bu sayılanlardan biri
olan „‟bilinçli üretici‟‟ kavramının ne
seviyelerde olduğunu ve üreticilerin hangi
bilgi düzeyine sahip olduğunu belirlemek
için bu çalışma Manisa-Turgutlu ilçesinde
yürütülmüştür. Manisa İlinde ankete katılan
üreticilerin demografikbilgileri (%) Çizelge
1.‟de verilmiştir. Ankete katılan üreticilerin
tamamına yakını (%98) erkek olup, bayan
oranı çok düşüktür. Benzer şekilde Adana
turunçgil üreticilerininde erkeklerden
oluştuğu belirlenmiştir (Emeli, 2006).
Çizelge 1. Manisa İlinde ankete katılan
üreticilerin demografik bilgileri
Özellik Oran(%)
Cinsiyet
Erkek
Kadın
98
2
Eğitim durumu Okur yazar değil
Okur yazar
İlkokul
Ortaokul Lise
Yüksekokul/Üniversite
3
5
24
11 52
5
Meslek durum
Çiftçi
Esnaf İşçi
Memur
Emekli
88
5 1
1
5
Mülkiyet durumu Özmülk
Kira
98
2
Manisa Saruhanlıda yürütülen diğer bir
çalışmada da erkek üretici oranının benzer
şekilde yüksek olduğu (%92) görülmektedir
(Karataş ve Alaoğlu, 2011). Bağcılığın
gerektirdiği iş gücünün bu oranda etkili
olduğu düşünülmektedir. Eğitim
durumlarına bakıldığında, üreticilerin %52‟si
lise mezunu olup, bunu %24 ile İlkokul ve
%11 ile Ortaokul mezunları takip etmektedir.
Yüksekokul ve üniversite mezunu olanların
oranı (%5) oldukça düşüktür. Yine Emeli
(2006), Seyhan ve Yüreğir havzasında
turunçgilde bitki koruma sorunlarına yönelik
yaptığı anket çalışmasında üreticilerin büyük
çoğunluğunun (%39) ilkokul, %25‟inin lise
mezunu olduğunu, üniversite mezunu üretici
oranının düşük olduğunu belirtmiştir.
Ankete katılan üreticilerin büyük bir
çoğunluğu (%88) sadece çiftçilik yapmakta
Yanar et al. Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 18-26
21
olup başka bir işle uğraşan veya emekli
olanların oranı çok düşüktür (%12) (Çizelge
1). Benzer şekilde Emeli (2006) tarafından
yapılan çalışmada da turunçgil üreticilerinin
büyük çoğunluğunun çiftçilik dışında başka
bir meslekle uğraşmadığı belirlenmiştir. Yine
üreticilerin %98‟i mülk sahibi olup, kendi
arazisinde üretim yapmaktadır (Çizelge 1).
Üreticilerin bağ alanlarında karşılaştıkları
hastalık, zararlı ve yabancı ot mücadelesinde
kullandıkları pestisitleri temin ettikleri
kaynaklara bakıldığında, %59‟unun gübre-
ilaç bayilerinden, %35‟inin ziraat odasından
ve geri kalan %6‟sının ise tarım kredi
kooperatifi ve şeker şirketinden sağladıkları
görülmektedir (Çizelge 2).
Çizelge 2. Üreticilerin ilaç teminettiği kaynaklar
İlaç temin şekli Oran (%)
Ziraat odası 35
Şeker şirketi 2
Tarım kredi kooperatifi 4
Gübre-ilaç bayileri 59
Adana‟da turunçgil üreticileri ile yapılan
çalışmada ise ilaç temininde bayilerin öne
çıktığı görülmektedir (Emeli, 2006). Bu
durum her iki üretim deseninde de
üreticilerin ilaç ve gübre bayileri ile daha sıkı
bir ilişki içerisinde olduğunu göstermektedir.
Üreticilere pestisit kullanımının gerekçesi
sorulduğunda, %42‟si iş gücünü azalmak için
(özellikle herbisit kullanımı), %55‟i ise daha
fazla ve kaliteli ürün almak için kimyasal
mücadeleye başvurduğunu belirtmiştir
(Çizelge 3).
Çizelge 3. Üreticilerin zirai mücadele ilaçlarının
kullanım nedenleri
Zirai ilaçların kullanım nedenleri Oran (%)
Daha fazla ürün almak için 29
İşgücünü azaltmak için 42
Daha kaliteli ürün elde etmek için 26
Kolay uygulanabilir olması 3
“Fungusit, herbisit ve insektisit ambalajı
üzerinde hangi uyarılara dikkat
ediyorsunuz?” sorusuna; üreticilerin
tamamına yakını, kullanım dozu, son
kullanma tarihi gibi bütün uyarıları dikkate
aldıklarını belirtmişlerdir (Çizelge 4).
Çizelge 4. Üreticilerin ilaç ambalajları üzerindeki
uyarılarla ilgili bilgi düzeyleri
Fungusit ve insektisit ambalajı üzerinde
hangi uyarılara dikkat ediyorsunuz?
Oran
(%)
Kullanım dozu 99
İlaçtan korunma 96
Etki süresi 97
Karışa bilirlik durumu 97
Ambalaj imhası 90
Son kullanma tarihine 97
Manisa bağ alanlarında yürütülen diğer bir
çalışmada da benzer şekilde üreticilerin
tamamının kullanma dozuna dikkat ettikleri
belirlenmiştir (Karataş ve Alaoğlu, 2011).
“Ürün yetiştirdiğiniz alandaki hastalık,
zararlı ve yabancı otlar hakkında ne
düzeyde bilgiye sahipsiniz?” sorusuna;
ankete katılan üreticilerin %49‟u bağda
zararlı olan etmenler hakkında hiçbir bilgi
sahibi olmadığını sorunla karşılaştığında
teknik elemanlar, ilaç bayi veya bilen
birinden bilgi alarak mücadele yaptığını,
%47‟si ise bağda zarar oluşturan hastalık,
yabancı ot ve zararlıları tanıdığını ancak
onlar hakkında detaylı bir bilgiye sahip
olmadıklarını belirtmişlerdir (Çizelge 5). Bu
durum Turgutlu‟daki üreticilerin bağlarda
zarar oluşturan etmenler hakkındaki bilgi
düzeylerinin yetersiz olduğunu ve başarılı bir
mücadele için üreticilere bu konuda eğitim
verilmesinin gerekliliğini ortaya
koymaktadır.
Üreticilerin bağlarda zararlı olan
etmenlerin yayılma yolları konusundaki bilgi
düzeylerine bakıldığında, %47 oranında
rüzgârın yayılmada etkili olduğu belirtilirken,
%25‟i bulaşık üretim materyalinin ve %22‟si
ise tarımsal aletlerin (budama makası, çapa,
testere v.b.) etkili olduğunu belirtmiştir
(Çizelge 6). Ancak bitki artıklarının rolü
hakkında yeterli bigiye sahip olmadıkları
anlaşılmaktadır.
Üreticilerin bağ alanlarında sorun olan
hastalık ve yabancı otlarla mücadelede tercih
Yanar et al. Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 18-26
22
ettikleri yöntemlere bakıldığında kimyasal
mücadelenin (fungusit ve herbisit
kullanımının) (%55) ilk tercih olduğu
görülmektedir (Çizelge 7). Bunu kültürel
önlemler ve biyolojik mücadele takip
etmektedir.
Çizelge 5. Üreticilerin ürünlerine zarar veren
etmenler hakkındaki bilgi düzeyleri
Ürün yetiştirdiğniz alandaki hastalık, zararlı
ve yabancı otlar hakkında ne düzeyde bilgiye
sahipsiniz?
Oran
(%)
Ürünlerime zarar veren bütün etmen türlerini tanıyorum (bu zararlının hangi
doğa şartlarında daha fazla çoğaldığı,
daha çabuk geliştiği, daha uzun ömürlü ve
etkili olduğu gibi detaylı bilgilere sahibim), Bilmediğim bir yabancı ot türü
görürsem bilgi edinmeye çalışıyorum
3
Karşılaştığım hastalık ve zararlı
etmenlerinin hangileri olduğunu tanıyorum sadece, detaylı bilgim yok
47
Hiç bir hastalık, azralı ve yabancı ot
türünü tanımıyorum, sadece ürünlerimde bir zararlanma gördüğümde bilen birine
sorup mücadele yapıyorum
49
Çizelge 6. Üreticilerin hastalık, zararlı ve yabancı
otların yayılma yolları hakkındaki bilgi düzeyi
Sizce hastalık, yabancı ot ve
zararlılar hangi yollarla yayılıyor
olabilir?
Oran (%)
Tarımsal aletler yolu ile 22
Temiz olmayan fide, fidan ve tohum
yolu ile 25
Sulama ve drenaj suları yolu ile 3
Bitki artıkları kompost ve çiftlik
gübresi ile 4
Rüzgar yolu ile 47
Çizelge 7. Üreticilerin Hastalık ve yabancıotlarla
Mücadele Yöntemleri ile ilgili bilgi düzeyleri
Hastalık ve yabancıotlarla mücadele
yöntemleri
Oran (%)
Kimyasal ilaç kullanımı 55
Biyolojik preparatlar 14
Kültürel önlemler 27
Solarizasyon 4
Zararlılarla mücadelede de benzer sonuçlar
elde edilmiştir. Kimyasal mücadele %75 ile
ilk sırada, bunu %12 gibi düşük bir oranla
biyoteknik ve entegre mücadele uygulamaları
takip etmektedir (Çizelge 8). Bölgede yapılan
diğer çalışmalarda da benzer sonuçlar
bulunmuş olup, kimyasal mücadelenin öne
çıktığı görülmektedir (Tücer ve ark, 2004;
Karataş ve Alaoğlu, 2011).
Çizelge 8. Üreticilerin zararlılarla mücadele
yöntemler ile ilgili bilgi düzeyleri
Zararlılarla Mücadele Yöntemleri Oran (%)
Çapalama 5
Entegre Mücadele 12 Sarı yapışkan tuzak kullanımı 12
Kimyasal ilaç kullanımı 75
Toprak işlemesi 9
Feromon tuzağı kullanımı 2
Biyolojik mücadele 1
Kimyasal mücadelenin birinci tercih
olması ilaç kullanımının artmasına ve
sonuçta kimyasal mücadelenin neden
olabileceği sağlık ve çevre sorunlarınında
artmasına neden olacaktır. Bu sonuçlar aynı
zamanda bölge üreticilerinin entegre
mücadele konusunda da bilgi düzeyinin
yetersiz olduğunu göstermektedir. Bu
olumsuzlukları en aza indirmek, kimyasal
kullanımını azaltmak ve kullanılan
pestisitlerin etkinliğini artırmak için bağda
entegre mücadele programlarının çalışma
bölgesinde yerleştirilmesi ve üreticilerin bu
konuda bilinçlendirilmesi gerekmektedir.
Üreticilerin kimyasal ilaçları alırken
tercihlerinin daha çok ucuz olan ilaçlar
yönünde olduğu (%23), çevreye etkilerinin,
hedef organizmaya etkinliğinin (%17) ikinci
öncelik olduğu belirlenmiştir (Çizelge 9).
Çizelge 9. Fungusit, herbisit ve insektisit
seçiminde dikkat edilen özellikler
Fungusit, herbisit ve insektisit alırken
nelere dikkat edersiniz? Oran (%)
Ucuz olmasına 23
Etkili olmasına 17
Yeni ürün olmasına 14
Denenmiş olmasına 12
Tavsiye edilmiş olmasına 3
Daha once kullanılmış olması 6
Bulabildiğim ilaç 8
Çevre ve insane sağlığına zarar düzeyi 17
Elde edilen sonuca göre ilaçların, insan ve
çevreye olumsuz etkileri konusunun ikinci
planda kaldığı görülmektedir. Diğer bir
çalışmada ise insan ve çevre sağlığı birinci
öncelik olarak belirlenmiştir (Karataş ve
Alaoğlu, 2011). Üreticilere kullandıkları
ilaçların uygulama dozları ile ilgili bilgi
Yanar et al. Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 18-26
23
düzeylerini belirlemeye yönelik sorular
sorulmuştur. Ankete katılan üreticilerin
%42‟si ilaç paketi üzerindeki önerilen doza
uyduğunu belirtirken, %28‟i uzmana
başvurduğunu belirtmiştir. Ancak %30 gibi
küçümsenmeyecek bir oranda ise
deneyimlerine göre doz belirledikleri
görülmüştür (Çizelge 10).
Çizelge 10. Üreticilerin kullandıkları ilaçların
doz ayarlaması ile ilgili bilgi düzeyleri
Fungusit, herbisit ve İnsektisitin atılacağı
doz konusunda dikkate alınan kriterler
Oran
(%)
Ambalaj üzerindeki kullanma talimatına dikkat
etmek 42
Deneyimlerine dayanarak 30
Uzmana başvurarak 28
Buradaki sonuçlarla “Fungusit, herbisit ve
insektisit ambalajı üzerinde hangi uyarılara
dikkat ediyorsunuz?” sorusuna verilen
cevaplar arasında çelişki bulunmaktadır;
Şöyleki bu soruda üreticilerin tamamına
yakını ilaç ambalajında yer alan uygulama
dozuna dikkat ettiğini belirtirken, diğer bir
soruda %30 luk kesimin deneyimlerine göre
dozu belirlediğini ifade etmesi uygulama
aşamasında üreticilerin ambalaj üzerindeki
doz tavsiyesini dikkate almadığını
göstermektedir. Dolayısıyla üreticilerin
önemli bir bölümünün tarımsal ilacı, önerilen
doza uygun olarak kullanmadığı
anlaşılmaktadır. Bu ise üründe kalıntı,
çevresel sorunları ve ekonomik kayıpları
beraberinde getirecektir. Önceki çalışmalarda
da benzer şekilde üreticilerin kullandıkları
ilaçların önerilen dozlardan daha yüksek
oranlarda kullanıldığı rapor edilmiştir (Tücer
ve ark., 2004; Emeli, 2006; Karataş ve
Alaoğlu, 2011 ).
Çevre sağlığının korunmasında boş ilaç
ambalajlarının imhası özellikle dikkat
edilmesi gereken durumlardan birisidir. Boş
ilaç ambalajlarının imhası ve kullanılmayan
ilaçların dökülmesi esas olarak dolu ambalajı
alan ve boşaltan şahıs, şirket veya diğer
organizasyonların sorumluluğundadır. Boş
pestisit ambalajlarının yahut artık ilaçların
hatalı kullanılması veya depolanması,
insanlara özellikle çocuklara, çiftlik
hayvanlarına, evcil hayvanlara, yabani
hayata, balık ve diğer birçok canlılara karşı
ciddi tehlikeler arz eder. Bunlar suyu, toprağı
ve havayı kirletir. Bitkiler üzerinde emniyet
sınırlarını geçen kalıntılar yaparak bitki veya
ürünü tehlikeye sokar. Boş pestisit
ambalajlarının ve artık ilaçların emniyetle
imhası kolay olmasına rağmen genellikle
uygulamada gereken özen
gösterilmemektedir. Boş ilaç ambalajları
yanabilecek özellikte ise meskunmahaller
dışında bir yerde yakılmalı yanmayanlar ise
yine su kaynaklarından ve
meskunmahallerden uzak yerlerde derin
çukurlara gömülmelidir. Ya da son yıllarda
tarım bakanlığının toplama kampanyası
kapsamında toplama yerlerine teslim
edilmelidir. Üreticilerin ilaç ambalajlarının
imhası konusundaki bilgi düzeylerini
belirlemeye yönelik sorulan soruya,
üreticilerin %70‟si yaktığını ve %20‟si ise
uygun alanlara gömerek imha ettiğini
belirtmiştir (Çizelge 11). Bu konuda
üreticilerin büyük oranda bilinçli olduğu
görülmektedir. Adana bölgesinde turunçgil
üreticileri ile yapılan çalışmada boş ilaç
ambalajlarının %30 oranında yakılarak imha
edildiği, %37 gibi küçümsenemeyecek bir
oranda tarla kenarına bırakıldığı
belirlenmiştir (Emeli, 2006).
Diğer bir çalışmada boş ilaç kutularını,
ureticilerin % 60.54‟ünün attığı, % 4.98‟inin
kullandığı, %19‟unun gömdüğü ve
%15.48‟inin yaktığı saptanmıştır. Bu oranlar
Ecevit ve arkadaşlarınca yürütülen çalışmada
sırasıyla % 62, % 2, % 16 ve %30 olarak
saptanmıştır (Ecevit ve ark., 1999). Mevcut
çalışma sonuçları önceki çalışmalarla
örtüşmemektedir. Bu farklılık üreticilerin bu
konudaki bilinç düzeyi ve üretim alanlarının
farklılığından kaynaklanmış olabilir.
“Fungusit, herbisit ve insektisit ambalajı
üzerinde hangi uyarılara dikkat
Yanar et al. Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 18-26
24
ediyorsunuz?” sorusuna; ankete katılan
üreticilerin %52‟si uygulama dozuna dikkat
ettiklerini belirtmektedirler. Buda bir önceki
sonuçlarla paralelik göstermekte üreticilerin
yarıdan fazlasının uygulama dozuna dikkat
ettiğini göstermektedir (Çizelge 12).
Çizelge 11. Üreticilerin ilaç ambalajlarının
imhası konusundaki bilgi düzeyleri
Ambalaj imha şekli Oran (%)
Yakıyorum 70
Boş bir alanda toprak içerisine
gömüyorum 20
Ev atıkları ile aynı çöp kovasına atıyorum 2
Dere, su kenarlarına atıyorum 8
Çizelge 12. Üreticilerin ilaç ambalajları
üzerindeki uyarılarla ilgili bilgi düzeyleri
Fungusit ve insektisit ambalajı üzerinde
hangi uyarılara dikkat ediyorsunuz?
Oran (%)
Kullanım dozu 52
İlaçtan korunma 10
Etki süresi 20
Ambalaj imhası 32
Son kullanma tarihi 8
Üreticiler ilaçlamada kullandıkları suyu
%79 oranında köy içme suyu veya artezyen
kuyularından sağladıklarını belirtmişlerdir
(Çizelge 13).
Çizelge 13. Üreticilerin ilaçlamada kullanacağı
su kaynağı hakkındaki bilgi düzeyleri
İlaçlamada kullanacağınız suyu
nereden temin ediyorsunuz?
Oran
(%)
Köy içme suları 37
Dere 17
Göllerden 3
Artezyenkuyusu 42
Bu sonuçlar ilaçlamada kullanılan su
kalitesinin iyi olduğu kanısını
uyandırmaktadır. Yine anket sonuçları
üreticilerin kullandıkları ilaçların insan ve
çevre sağlığına olan olumsuz etkileri
konusundaki bilgi düzeylerinin yeterli
olduğunu göstermektedir (Çizelge 14).
Özellikle sistemik etkiye sahip
pestisitlerin yoğun ve sezon içerisinde aynı
zararlı etmene karşı çok tekrarlı kullanımı
etmenlerin söz konusu aktif maddeye karşı
dayanıklılık kazanma riskini artırmaktadır.
Ankete katılan üreticilerin %79‟u bu konuda
yeterli bilgiye sahip olduklarını
belirtmişlerdir (Çizelge 15).
Çizelge 14. Üreticilerin pestisitlerin insan sağlığı
üzerine etkisine yönelik bilgi düzeyleri
Kimyasal ilaçlar insan sağlığına ne gibi
zarar verebilir? Oran (%)
Ağız, deri veya solunum yolu ile ani
zehirlenmeler sonucu Ölüme neden olabilir
37
Gıda maddelerindeki kalıntıların uzun
yıllar tüketilmesi sonucu böbrek, karaciğer veya sinir sisteminde
rahatsızlıklara neden olabilir.
51
İlaçlan kullanan kişilerde alerjik ve
benzeri etkiler yaratabilir 11
Çizelge 15. Üreticilerin ilaçlara karşı dayanıklılık
riski hakkındaki bilgi düzeyleri
Sürekli kullanılan bir ilaca karşı zararlı
veya hastalıklarda dayanıklılık
meydana geldiğini biliyor musunuz?
Oran
(%)
Evet 79
Hayır 21
Yine üreticilerin büyük çoğunluğu (%89)
ilaçlama ile hasat arasındaki bekleme
süresine dikkat ettiğini belirtmiştir (Çizelge
16).
Çizelge 16. Üreticilerin ilaçlama ile hasat
arasındaki sure ile ilgili bilgi düzeyleri
İlaçlama ile hasat arasında bırakılan süreye
dikkat ediyor musunuz?
Oran
(%)
Evet 89
Hayır 11
Bölgede yürütülen diğer bir çalışmada da
ilaçlama ile hasat arasındaki süreye
üreticilerin büyük çoğunluğunun dikkat ettiği
belirlenmiştir (Karataş ve Alaoğlu, 2011).
Zirai ilaç uygulayıcıları deri, solunum ve ağız
yoluyla pestisit bulaşmasınamaruz kalmakta
olup bulaşmalar, kullanılan ekipman
tipinden, ilaçlama hacminden ve kullanılan
kimyasalın tipinden etkilenebilir. İlaç
karışımının hazırlanması ve doldurulması
sırasında meydana gelen bulaşmaların çoğu
el ve kol bölgelerinden olur. En fazla
bulaşma şekli olan deri yoluyla bulaşmalar,
uygulama tipinden oldukça etkilenmekte
olup eldiven, maske, bot, uzun kollu tişört ve
pantolon gibi koruyucu elbise ve ekipman
Yanar et al. Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 18-26
25
kullanımı ile pestisit bulaşmaları oldukça
azaltılabilir. Bu bağlamda sorulan “Sizce
tarımsal ilaçlar insan vucüduna ne gibi
yollarla girebilir?” sorusuna %41‟i ağız, deri
ve solunum yoluyla girebileceğini
belirtmiştir. Gerikalanı ise yenilen gıdalar ve
uygulamadaki dikkatsizliklerin bunda rol
oynadığını belirtmiştir (Çizelge 17).
Çizelge 17. Pestisitlerin insane vücuduna giriş
yolları hakkında bigi düzeyi.
Sizce tarımsal ilaçlar insan vucüduna ne
gibi yollarla girebilir? Oran (%)
Ağız, deri veya solunum yoluyla ilacın doğrudan alınması
41
Henüz etki süresi geçmemiş gıdaların tüketilmesi
32
Gıda maddeleri üzerindeki kalıntıların
bugıdaların sürekli tüketilmesi sonucunda
31
İlacın uygulanması sırasındaki
dikkatsizlikler ve ihmalikler sonucu 14
Çizelge 18. Üreticilerin İlaçlama sırasında
alınacak önlemlerle ilgili bilgi düzeyi
İlacın uygulaması sırasında ilacın size
vereceği zararı önlemek için nelere dikkat
ediyorsunuz?
Oran
(%)
Rüzgârlı günlerde ilaçlama yapmamaya 40
İlaçlama sırasında herhangi bir şey
yememeye ve sigara içmemeye 40
Uygulama sırasında koruyucu elbise, eldiven, çizme, gözlük ve maske
kullanırım
36
Bu sonuçlarda bölgedeki üreticilerin bu
konudaki bilgi düzeyinin yeterli olduğunu
göstermektedir. Yine ilaçların uygulayıcıya
olumsuz etkilerini önlemek içinde alınması
gereken birçok önlemi aldıklarıda anket
sonuçlarından anlaşılmaktadır (Çizelge 18).
Bu sonuçlar bu konuda yapılan önceki
çalışmalarda elde edilen sonuçlarla paralellik
göstermektedir (Tücer ve ark., 2004; Emeli,
2006). Ankete katılan üreticilerin %83‟ü
pestisitlerin insan ve çevre sağlığına olan
olumsuz etkilerini azaltmak için çeşitli
önlemler aldıklarını belirtirken %17‟si hiç bir
önlem almadığını belirtmiştir (Çizelge 19).
Çizelge 19. Üreticilerin çevre sağlığını koruma
konusundaki bilgi düzeyleri
Çevreye ve insanlara zarar vermemek
için kimyasal mücadele konusunda ne
gibi önlemler alıyorsunuz?
Oran
(%)
Mümkünse kimyasal ilaçlama
dışında bir mücadele yöntemi
seçiyorum
4
Ekonomik açıdan gerekli olmadıkça
kimyasal ilaçlamaya
başvurmuyorum
8
Kimyasal yapmam gerekiyorsa
mümkün olan en az alanda, en düşük
dozda, en az sayıda ve yarılanma
ömrü en kısa olan ilaçları tercih
ediyorum
10
Çevre ve insan sağlığı açısından
toksisitesi en düşük ilaçlan seçmeye
çalışıyorum 25
İlaçlama yaptığım alana uyarı
levhası asıyorum 7
Bal arılarının ilaçlamadan zarar
görmemesi için sahiplerini
uyarıyorum
19
Arıların gezinmediği saatlerde
ilaçlama yapmaya çalışıyorum 10
Hiç bir önlem almıyorum 17
SONUÇ
Ankete katılan üreticilerin büyük oranda
bağlarda sorun olan hastalık, yabancı ot ve
zararlılar konusunda yeterli bilgi sahibi
olmadıkları belirlenmiştir. Bu eksikliğin
giderilmesi üreticilerin daha bilinçli bir
mücadele programı izlemesine katkı
sağlayacaktır. Bunun için eğitim
çalışmalarına ağırlık verilmesi gerekir. Yine
üreticiler özellikle hastalıkların yayılmasında
bitki artıklarının rolü hakkında yeterli bilgiye
sahip değillerdir. Bu konuda da üreticilerin
bilinçlendirilmesinin gerekli olduğu
düşünülmektedir. Özellikle budama
artıklarının bağ alanı çevresinde
bekletilmemesi gerektiği ve üretim alanı ve
çevresinden uzaklaştırılmasının gerekliliği
konusunda üreticilerin bilinçlendirilmesi
gerekir.
Çalışma sonuçları bağ alanlarında
kimyasal mücadelenin öne çıktığını
göstermektedir. Hem kimyasal kullanımını
azaltmak ve hem de kimyasal mücadelenin
Yanar et al. Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 18-26
26
etkinliğini artırmak için biyolojik, biyoteknik
ve entekre mücadele programlarının bölgede
yaygınlaştırılması gerekmektedir. Bölgede
belirlenen diğer bir sorunda
küçümsenemeyecek oranda üreticilerin
kullandıkları ilaçların dozuna dikkat
etmeyerek aşırı dozda ilaç kullandıkları
görülmektedir. Bu durum insan ve çevre
sağlığını olumsuz etkilemekte, üretim
maliyetlerini artırmakta ve diğer birçok
sorunu birlikte getirmektedir. Ayrıca
danışmanlık sistemi zorunlu hale getirilmeli
ve tarım havzaları oluşturulmalıdır. İlaç
uygulamalarında ilaçlama yapan kişiler de
eğitilmelidir.
KAYNAKLAR
Anonim (2015). http://www.fao.org/faostat/en/#data/EP. [Erişim Tarihi: 07.11.2015]
Anonim (2015a). Manisa Bağcılık Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü, Sofralık Üzüm Yetiştirmeye Yönelik Kültürel
Uygulamalar, Ateş, F., Karabat, S.
http://arastirma.tarim.gov.tr/manisabagcilik/Belgeler/genelbagcilik/Kalıtelı%20sofralık%20uzum%20yetıstırı
cılıgı%20fadıme%20ates.pdf. [Erişim Tarihi: 07.11.2015]
Anonim (2015b). TÜİK Tarım istatistikleri Özeti 2015, Ankara, 2015, sayfa: 1, 88, 90.
Anonim (2015c) http://www.tepge.gov.tr/Dosyalar/Yayinlar/df75be1354b64da684b9322c053c4b0e [Erişim Tarihi:
07.11.2015]
Bahar E, Korkutal İ, Kök D (2006). Türkiye‟de Bağcılığın Son Yıllardaki Gelişiminde Görülen Başlıca Sorunlar ve
Çözüm Öneriler.Trakya Üniversitesi, Tekirdağ Ziraat Fakültesi Dergisi, 7(1):65-69.
Çiçek A, Erkan O (1996). Tarım Ekonomisinde Örnekleme Yöntemleri, Gaziosmanpaşa Üniversitesi Ziraat
Fakültesi Yayınları No: 12, Tokat.
Ecevit O, Akca İ ve Saruhan İ (1999).Samsun ilinde tarımsal ilac kullanımı, sorunları ve cozum oneriler. Karadeniz
Bolgesi Tarım Sempozyumu, Bildiriler Cilt-1, s: 89-98, Samsun.
Emeli M (2006). Seyhan ve Yüreğir Havzasında Bitki Koruma Yöntemlerinin Uygulamadaki Sorunları Üzerine Bir
Araştırma. Çukurova Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Bitki Koruma ABD. Yüksek Lisans Tezi, 123 s.,
Adana.
Karataş E, Alaoğlu Ö (2011). Manisa ilinde üreticilerin bitki koruma uygulamaları. Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Dergisi, 48(3):183-189.
Örnek H (2008). Ege Bölgesi Bağlarından Elde Edilen Yaş Ve Kuru Üzümlerde Bazı Pestisit Kalıntılarının ve Risk
Durumunun Araştırılması. Yüksek Lisans Tezi. Adnan Menderes Üniversitesi Fenbilimleri Enstitüsü Bitki
Koruma Anabilim Dalı, Aydın, s 70.
Tücer A, Polat İ, Küçüker M, Özercan A (2004). Manisa-Saruhanlı Bağlanlarında Tarımsal İlaç Uygulamalarındaki
Sorunların Saptanması. Anadolu, 14(1):128-141.
Uysal H (2015a). Önemli Bazı Tarımsal Ürünlerin Gelecek Eğilimlerinin Belirlenmesi Sofralık Üzüm, 2011/2015.
T.C. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü Manisa
Bağcılık Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü, Manisa.
Uysal H. (2015b). Önemli Bazı Tarımsal Ürünlerin Gelecek Eğilimlerinin Belirlenmesi Kuru Üzüm”, 2011/2015.
T.C. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü Manisa
Bağcılık Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü, Manisa.
Yıdırım E (2000). Tarımsal Zararlılarla Mücadele Yöntemleri ve Kullanılan İlaçlar. Atatürk Üniversitesi Ziraat
Fakültesi, 345s. ©Türkiye Herboloji Derneği, 2017
Geliş Tarihi/ Received:Şubat/ February, 2017
Kabul Tarihi/ Accepted: Mayıs/May, 2017
To Cite: Yanar Y, Yanar D, Erdal G, Erdal H, Yurttas F 2017. Plant Protection Issues Encountered in Vineyards of Manisa Province and Producer Consciousness Level. Turk J Weed Sci., 2017: 20(1): 18-26 (In Turkish with English
Abstract).
Alıntı için: Yanar Y, Yanar D, Erdal G, Erdal H, Yurttaş F 2017. Manisa İli Bağ Alanlarında Karşılaşılan Bitki Koruma
Sorunları ve Üretici Bilinç Düzeyi. Turk J Weed Sci., 2017: 20(1): 18-26
27
Turkish Journal of Weed Science 20(1):2017:27-35
Available at: www.journal.weedturk.com
Turkish Journal of Weed Science
© Turkish Weed Science Society
Diyarbakır İli Buğday Tarlalarındaki Yabancı Otlar Üzerinde
Gözlenen Mildiyö Türleri
Cumali ÖZASLAN1*
, Nuh BOYRAZ2, Ahmet GÜNCAN
2
1Dicle University, Faculty of Agriculture, Department of Plant Protection, 21280 Diyarbakır, Turkey
2Selcuk University, Faculty of Agriculture, Department of Plant Protection, 42030 Konya, Turkey
*Sorumlu Yazar E-mail: [email protected]; [email protected]
ÖZET
Çalışma, 2008-2009 yılları arasında Diyarbakır (Türkiye) ili ve ilçelerindeki buğday tarlalarının yabancı otları
üzerindeki mildiyö hastalıklarını belirlemek amacıyla yapılmıştır. Sekiz farklı yabancı ot türü üzerinde sekiz
farklı mildiyö fungus türü tespit edilmiştir. Bu mildiyö türlerinden üç tanesi Türkiye için yeni kayıttır. Mildiyö
fungus türleri; Hyaloperonospora parasitica (Pers.) Constant., Peronospora dianthi de Bary, Peronospora
arborescens (Berk.) De Bary, Peronospora cephalariae Vincens, Peronospora lallemantiae Kolymb.,
Peronospora lamii A. Praum., Peronospora narbonensis Gäum. ve Peronospora sisymbrii-officinalis Gäum.
sırasıyla Myagrum perfoliatum L., Agrostemma githago L., Papaver macrostomum Boiss & Huet. ex Boiss,
Cephalaria syriaca (L.) Schrad., Lallemantia iberica (Bieb.) Fisch. & Mey., Lamium amplexicaule L., Vicia
narbonensis L. ve Sisymbrium officinale (L.) Scop. yabancı otu üzerinde gözlenmiştir. P. dianthi de Bary, P.
cephalariae Vincens ve P. lallemantiae Kolymb. Türkiye için ilk kayıt niteliğindedir. Bu gözlenen mildiyö
türlerinin morfolojik özellikleri bu çalışmada sunulmuştur. Tanımlanan mildiyö hastalık etmenleri, bu yabancı ot
türlerine karşı potansiyel biyolojik kontrol ajanları olabilirler. Bununla birlikte, farklı yabancı ot türlerine karşı
biyolojik kontrol ajanları olarak potansiyellerini keşfetmek için ayrıntılı çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Buğday, Yabancı ot, Mildiyö fungusları, Diyarbakır, Türkiye
Downy Mildew Species Observed on Weeds of Wheat Fields in
Diyarbakır, Turkey
ABSTRACT
This study was carried out to determine the downy mildew species affecting different weed species prevailing in
wheat fields of Diyarbakır province and vicinities, Turkey during 2008-2009 growing season. Eight different
downy mildew species were detected on eight different weed species. Three of the identified downy mildew
species are new records for Turkey. The observed downy mildew species were; Hyaloperonospora
parasitica (Pers.) Constant., Peronospora dianthi de Bary, Peronospora arborescens (Berk.) De Bary,
Peronospora cephalariae Vincens, Peronospora lallemantiae Kolymb., Peronospora lamii A. Praum.,
Peronospora narbonensis Gäum. and Peronospora sisymbrii-officinalis Gäum. found on weeds Myagrum
perfoliatum L., Agrostemma githago L., Papaver macrostomum Boiss & Huet. ex Boiss, Cephalaria syriaca (L.)
Schrad., Lallemantia iberica (Bieb.) Fisch. & Mey., Lamium amplexicaule L., Vicia narbonensis L. and
Sisymbrium officinale (L.) Scop., respectively. P. dianthi de Bary, P. cephalariae Vincens and P. lallemantiae
Kolymb. are recorded for the first time in Turkey. The morphological characteristics of the identified downy
mildew species are presented in this manuscript. The identified mildew species could be potential biological
control agents against these weed species. However, detailed studies are needed to explore their potential as
biological control agents against different weed species.
Key words: wheat, weed, downy mildews, Diyarbakır, Turkey
Ozaslan et al. Turk J Weed Sci. 2017, 20(1): 27-35
28
INTRODUCTION
Wheat is probably the most common cereal
available all over the world, and is in even
higher demand in recent years due to its
abundant health benefits. Over the years, it
has been proved as one of the most
successful and sustainable cereal crops in
the world (Anonymous, 2016a). Wheat has
a long history of serving as an important
food crop to mankind. It is a major source
of energy through its carbohydrates, and
supplies valuable proteins. This
combination of carbohydrates and proteins
gives wheat unique properties for making
breads of different kinds and tastes
(Belderok et al., 2000). Wheat is believed to
be one of the most wholesome food item
which ensures a diet rich of nutrients
(Anonymous, 2016b). Wheat is produced in
almost every region of Turkey, and is most
popular food crop in the country. Wheat is
being cultivated in Turkey from ancient
times. According to some experts, wheat
was first cultivated in the Mesopotamia.
The world's first wheat landrace was
evolved from the wild plants found in
Turkey and the Middle East. Turkey is
ranked 10th
in world wheat production
(Anonymous, 2016c). In the recent decades,
possibilities of irrigation have been raised
in the country and wheat cultivation has
been shifted to irrigated agriculture. The
shift in production practices, climatic
factors and weeds have been thought as
hurdles in sustainable wheat production in
the country. Weeds compete with wheat
plants for water, nutrients and aeration;
impair growth and development of wheat,
offer difficulties in harvesting and decrease
the quality of produce through weed seed
contamination (Şin et al., 2016; Shahzad et
al., 2016a, b).
Additionally, weeds also serve as
alternative hosts for a number of diseases,
thus negatively affect wheat production.
Therefore, effective weed control in wheat
is inevitable to sustain crop yield (Shahzad
et al., 2016a, b). The farmers mainly rely on
herbicides for weed control which have
given rise to herbicide resistance problem in
the country (Doğar, 2016, Doğar and
Kadioğlu, 2016; Türkseven et al., 2016).
Thus, adoption of alternative weed
management practices is necessary to tackle
the weed infestation in wheat to secure
higher crop yields.
The use of biological control agents for
weed control has attracted increased
attention recently. The diagnosis of host
weed species and their natural enemies is
the foundation stone of a successful
biological control program (Özaslan, 2016).
Studies of phytopathogenic fungi and other
microorganisms on weeds of
agrophytocoenosis are important in terms of
their potential as biological control agents.
There are some reports highlighting the
occurrence of fungal plant pathogens in
Turkey (Göbelez, 1963, 1964; Erciş and
İren, 1993; Uygur et al., 1993; Uygur,
1997; Özrenk and Tepe, 1999; Bahçecioğlu
and Gjaerum, 2003; Kavak, 2003; Sert and
Sümbül, 2003; Kırbağ, 2004; Sert, 2009;
Tunalı et al., 2009; Erdoğdu et al., 2010;
Özaslan, 2011; Ekici et al., 2012; Özaslan
et al., 2013, 2015; Erdoğdu and Hüseyin,
2013; Özaslan, 2016). However, new
pathogen records need to be explored on
new weed species to establish a successful
and sustainable biological control program
against these species.
In this study, downy mildew fungi
infesting the weed species prevailing in
wheat crop were identified through
mycological surveys. Furthermore,
morphological characteristics of these
species were determined and are presented
in the manuscript. The results report
interesting findings for the use of identified
mildew species in future biological control
programs in the country as well as in other
parts of the world.
Ozaslan et al. Turk J Weed Sci. 2017, 20(1): 27-35
29
MATERIALS AND METHODS
Downy mildew species specimens were
collected during periodical mycological
surveys of wheat fields in Diyarbakır,
Turkey, during 2008-2009. Any
symptomatic observations of downy
mildew species on the prevailing weed
species were accepted as infected or
infested. The frequency of a fungus species
was calculated by observing a 500 m2 area,
chosen randomly and 10-20 weed samples
were observed from this area. After
identification of the fungal organism,
arithmetic mean was calculated and the
frequency of occurrence of the disease was
computed. The distribution and frequency
of downy mildew species was calculated by
using the equations developed by Odum
(1971) and Uygur (1997) as described
below.
Prevalence rate ( ) A
B 100
Frequency of Occurrence ( ) C
D 100
Here;
A = the number of fields encountered
fungal microorganism
B = the total number of fields sampled
C = number of plants infested with fungus
D = the total number of plants examined
Microscopic studies were carried out on
slides prepared in distilled water. For
microscopic examination and
microphotographs, a Leica DM E light
microscope was used. Spores were
measured using a Leica DM E light
microscope (objective 40x or 100x). Length
and width of 30 spores were measured for
each sample. The fungi were identified
using the related handbooks and other
publications (Ellis and Ellis, 1987; Mayor,
1962; Saccardo, 1972; Uljanishchev, et al.,
1985; Vanev et al., 1993) by examining the
lesions formed in the plant tissue, conidial
structure, conidiophore branching,
conidium structure, conidium shape, color
and size of the resting organ. The host weed
species’ specimens were prepared
according to established herbarium
techniques. The weed species were
identified using “Flora of Turkey and East
Aegean Islands” (Davis, 1965–1985). Taxa,
families, and author citations are spelled
according to Kirk and Ansell (1992), and
Index Fungorum (2016). All specimens are
deposited in the Mycological Collection of
Dicle University, Diyarbakir (Faculty of
Agriculture, Department of Plant
Protection).
RESULTS AND DISCUSSIONS
The downy mildew species with their host
weed species, collection sites, coordinates,
altitudes, dates, name and label specified by
the collector (CÖ Cumali Özaslan), place
where determined for the first time in
Diyarbakır province, distribution and
frequency are presented as below;
OOMYCOTA
Peronosporales
Peronosporaceae
1. Hyaloperonospora parasitica (Pers.)
Constant.
Specimen examined: In wheat crop, on
living leaves of Myagrum perfoliatum L.
(Brassicaceae), Turkey, Diyarbakır
Province, Ergani District, 37°55'85" N,
42°16'59" E, 834m, 10 May 2009, CÖ
200937.
Hyaloperonospora parasitica infesting
Myagrum perfoliatum was observed in
wheat fields in Merkez, Bismil, Silvan and
Ergani districts. Among the 80 fields
surveyed, 5 were found to be infested with
the fungus, while 43 out of 50 weed species
observed were infested with the fungus
(Table 1). H. parasitica usually brings up a
pile of pods that are easily noticeable on the
underside of the leaf of the host plant. The
surface of the upper leaf corresponding to
the pile turns to yellow color.
Ozaslan et al. Turk J Weed Sci. 2017, 20(1): 27-35
30
Figure 1: Symptoms (a, b and c) and
sporangiophore (d) of Hyaloperonospora parasitica on Myagrum perfoliatum
2. Peronospora dianthi de Bary (recorded
for the first time in Turkey)
Specimen examined: In wheat field, on
living leaves of Agrostemma githago L.
(Caryophyllaceae), Turkey, Diyarbakır
Province, Ergani District, 38°22'93" N,
39°67'86" E, 957 m, 16 April 2009, CÖ
200943.
Peronospora dianthi infesting
Agrostemma githago was observed in wheat
fields in Merkez, Bismil, Silvan and Ergani
districts. Among the 65 fields surveyed, 29
were found to be infested with the fungus,
while 135 out of 290 weed species observed
were infested with the fungus (Table 1).
The infestation signs of P. dianthi were
obvious in the field and growth of A.
githago was retarded to certain extent. The
main signs of fungus the fungus infestation
on the infested plants are, burning of shoots
and leaves, drying of buds and branches,
discoloration and deformation. P. dianthi
usually brings up a pile of pods that are
easily noticeable on the underside of the
leaf of the host plant. The surface of the
upper leaf corresponding to the pile turns to
yellow color. These yellow regions turn to
brown giving a look of necrosis and under
suitable conditions these symptoms appear
on whole plant.
Figure 2: Symptoms (a, b and c),
sporangiophore and sporangium (d) of
Peronospora dianthi on Agrostemma
githago
3. Peronospora arborescens (Berk.) De
Bary
Specimen examined: In wheat field, on
living leaves of Papaver macrostomum
Boiss & Huet. ex Boiss (Papaveraceae),
Turkey, Diyarbakır Province, Silvan
District, 38° 7'6.60"N, 40°47'47.32"E, 767
m, 20 May 2008, CÖ 200849.
Peronospora arborescens found on
Papaver macrostomum was only observed
in Silvan district. Among the 20 fields
surveyed, 6 were found to be infested with
the fungus, while 52 out of 60 weed species
observed were infested with the fungus
(Table 1). P. arborescens usually brings up
a pile of pods that are easily noticeable on
the underside of the leaf of the host plant.
The surface of the upper leaf corresponding
Ozaslan et al. Turk J Weed Sci. 2017, 20(1): 27-35
31
to the pile turns to yellow color. These
lesions turn to brownish black color with
time and infested leaves die.
Figure 3: Symptoms (a and b),
sporangiophore and sporangium (c and d)
of Peronospora arborescens on Papaver
macrostomum
4. Peronospora cephalariae Vincens (recorded
for the first time in Turkey)
Specimen examined: In wheat field, on
living leaves of Cephalaria syriaca (L.)
Schrad. (Dipsacaceae), Turkey, Diyarbakır
Province, Bismil District, 37°47'59.97"N,
40°44'19.20"E, 541 m, 29 April 2008, CÖ
200824.
Peronospora cephalariae found on
Cephalaria syriaca was observed in the
wheat fields of Merkez, Bismil, Silvan,
Ergani and Çermik districts. Among the 91
fields surveyed, 85 were found to be
infested with the fungus, while 593 out of
850 weed species observed were infested
with the fungus (Table 1). The infestation
signs of the fungus were obvious under
field conditions. The fungus was more
frequently observed in Silvan district and
growth of the infested plants was retarded
to certain extent. P. cephalariae usually
brings up a pile of pods that are easily
noticeable on the underside of the leaf of
the host plant. The surface of the upper leaf
corresponding to the pile turns to yellow
color. These lesions turn to brown color
with time and infested leaves die.
Figure 4: Symptoms (a and b),
sporangiophore and sporangium (c and d)
of Peronospora cephalaria on Cephalaria
syriaca
5. Peronospora lallemantiae Kolymb.
(recorded for the first time in Turkey)
Specimen examined: In wheat field, on
living leaves of Lallemantia iberica (Bieb.)
Fisch. & Mey. (Lamiaceae), Turkey,
Diyarbakır Province, Silvan District, 38°
8'39.05"N, 40°55'40.72"E, 865 m, 28 April
2009, CÖ 200926.
Peronospora lallemantiae found on
Lallemantia iberica was observed in the
wheat fields of Merkez, Bismil and Silvan
districts. Among the 65 fields surveyed, 27
were found to be infested with the fungus,
while 169 out of 270 weed species observed
were infested with the fungus (Table 1).
The fungus was more frequently observed
in Silvan district and growth of the infested
plants was retarded to certain extent. P.
lallemantiae usually brings up a pile of
pods that are easily noticeable on the
underside of the leaf of the host plant. The
surface of the upper leaf corresponding to
the pile turns to yellow color. These lesions
turn to brown color with time and infested
leaves die.
Ozaslan et al. Turk J Weed Sci. 2017, 20(1): 27-35
32
Figure 5: Symptoms (a, b and c),
sporangiophore and sporangium (d and e)
of Peronospora lallemantiae on
Lallemantia iberica
Peronospora lamii found on Lamium
amplexicaule was observed in the wheat
fields of Silvan district only. Among the 20
fields surveyed, 3 were found to be infested
with the fungus, while 7 out of 30 weed
species observed were infested with the
fungus (Table 1). P. lamii usually brings up
a pile of pods that are easily noticeable on
the underside of the leaf of the host plant.
The surface of the upper leaf corresponding
to the pile turns to yellow color. These
lesions turn to brown color with time and
infested leaves dye. If the prevailing
conditions favor the growth of fungus, it
results in the mortality of whole plant.
6. Peronospora lamii A. Praum.
Specimen examined: In wheat field, on
living leaves of Lamium amplexicaule L.
(Lamiaceae), Turkey, Diyarbakır Province,
Bismil District, 37°49'9.41"N,
40°30'55.19"E, 564 m, 28 April 2009, CÖ
200929.
Figure 6: Symptoms (a), sporangiophore
and sporangium (b and c) of Peronospora
lamii on Lamium amplexicaule
Table 1: Downy Mildew Species on weeds and their distribution and observation rates in wheat
fields of Diyarbakir
Downy Mildew and Weed Species P (%) FO (%)
Hyaloperonospora parasitica (on Myagrum perfoliatum) 6.25 86.00
Peronospora arborescens (on Papaver macrostomum) 30.00 86.66
Peronospora cephalariae (on Cephalaria syriaca) 93.40 69.76 Peronospora dianthi (on Agrostemma githago) 44.62 46.21
Peronospora lallemantiae (on Lallemantia iberica) 41.53 62.59
Peronospora lamii (on Lamium amplexicaule) 15.00 23.33
Peronospora narbonensis (on Vicia narbonensis) 68.42 80.38 Peronospora sisymbrii-officinalis (on Sisymbrium officinale) 32.80 29.13
P = prevalence, FO = frequency of occurrence
7. Peronospora narbonensis Gäum.
Specimen examined: In wheat field, on
living leaves of Vicia narbonensis L.
(Fabaceae), Turkey, Diyarbakır Province,
Silvan District, 38° 7'47.93"N,
40°45'7.95"E, 765 m, 10 May 2009, CÖ
200922.
Ozaslan et al. Turk J Weed Sci. 2017, 20(1): 27-35
33
Peronospora narbonensis found on
Vicia narbonensis was observed in the
wheat fields of Bismil Ergani, Çermik and
Silvan districts. Among the 76 fields
surveyed, 52 were found to be infested
with the fungus, while 418 out of 520 weed
species observed were infested with the
fungus (Table 1). The fungus was more
frequently observed in Silvan district and
growth of the infested plants was retarded
to certain extent. P. narbonensis usually
brings up a pile of pods that are easily
noticeable on the underside of the leaf of
the host plant. The surface of the upper leaf
corresponding to the pile turns to yellow
color. These lesions turn to brownish black
color with time and infested leaves die. If
the prevailing conditions favor the growth
of fungus, it results in the mortality of
whole plant.
Figure 7: Symptoms (a and b) and
sporangiophore (c) and sporangium (d) of
Peronospora narbonensis on Vicia
narbonensis
8. Peronospora sisymbrii-officinalis
Gäum.
Specimen examined: In wheat field, on
living leaves of Sisymbrium officinale (L.)
Scop. (Brassicaceae), Turkey, Diyarbakır
Province, Çınar District, 37°46'12.58"N,
40°21'51.12"E, 692 m, 5 May 2009, CÖ
200930. Peronospora sisymbrii-officinalis
found on Sisymbrium officinale was
observed in the wheat fields of Bismil,
Silvan and Çınar districts. Among the 70
fields surveyed, 23 were found to be
infested with the fungus, while 67 out of
230 weed species observed were infested
with the fungus (Table 1). The fungus was
more frequently observed in Silvan district
and growth of the infested plants was
retarded to certain extent. P. sisymbrii-
officinalis usually brings up a pile of pods
that are easily noticeable on the underside
of the leaf of the host plant. The surface of
the upper leaf corresponding to the pile
turns to yellow color. These lesions turn to
brown black color with time and infested
leaves die. If the prevailing conditions
favor the growth of fungus, it results in the
mortality of whole plant.
Figure 8: Symptoms (a and b) and
sporangiophore and sporangium (c) of
Peronospora sisymbrii-officinalis on
Sisymbrium officinale
CONCLUSIONS
Eight different downy mildew species have
been identified in the current study on
eight distinct weed species (each mildew
species infesting only one weed species).
Ozaslan et al. Turk J Weed Sci. 2017, 20(1): 27-35
34
Three of downy mildew species;
Peronospora dianthi de Bary, Peronospora
cephalariae Vincens and Peronospora
lallemantiae Kolymb. are recorded for the
first time in Turkey. These mildew species
can be potential biological control agents
of these weed species in the era of
increasing concerns on environment safety
and herbicide resistance. However,
detailed studies on host specificity and
potential of these species to
damage/control needs to be explored in
detailed studies.
ACKNOWLEDGEMENTS
We would like to thank Elşad HÜSEYİN
(Ahi Evran University, Kırşehir, Turkey)
for confirmation of identification of fungi
species. Also, we thank to Selçuk
University Scientific Research Projects
Department (BAP) for all support (Project
Number: 10201008) and General
Directorate of Agricultural Research and
Policies (TAGEM). This study has been
produced from first author’s PhD thesis.
REFERENCES
Anonymous (2016a). https://www.organicfacts.net/health-benefits/cereal/wheat.html. [Accessed 16.12.2016]
Anonymous (2016b). http://factsanddetails.com/world/cat56/sub363/item1513.html. [Accessed 16.12.2016]
Anonymous (2016c). Top 10 Largest Wheat Producing Countries in the World http://www.countrydetail.com/top-
10-largest-wheat-producing-countries-world. [Accessed 16.12.2016]
Bahçecioğlu Z, Gjaerum HB (2003). New and rare rust fungi (Uredinales) from Anatolia (Turkey). Mycotaxon, 85:
165-173.
Belderok B, Mesdag J, Donner DA (2000). Bread-Making Quality of Wheat, Springer, p. 3, ISBN 0-7923-6383-3,
DOI: 10.1007/978-94-017-0950-7
Davis PH (1965-1985). Flora of Turkey and East Aegean Islands. Edinburg Univ. Press. Edinburgh.
Doğar G (2016). Investigation of resistance status in wild oat (Avena sterilis L.) infesting wheat crop against some
herbicide in Tokat province. (M.Sc. Hons. Thesis). Graduate School of Natural and Applied Sciences,
Gaziosmanpasa University Tokat, Turkey (In Turkish)
Doğar G, Kadıoğlu I (2016). Determination of Resistance Status in Wild Oat (Avena sterilis L.) Against Some
Herbicides in Tokat Province. Turkey 6th Plant Protection Congress with international participation, Konya,
Turkey, 5-8 September 2016. pp: 813
Ekici T, Erdoğdu M, Aytaç Z, Suludere Z (2012). Septoria species in Kıbrıs Village (Ankara, Turkey). Nova
Hedwigia, 95(3-4): 483-491.
Ellis MB, Ellis JP (1987). Microfungi on Land Plants – An Identification Handbook. Croom Helm. London &
Sydney.
Erciş A, İren S (1993). Some research on the biological control of weeds rust. Adana Plant Protection Research
Institute Publications. Adana, P. 397-404. (In Turkish)
Erdoğdu M, Hüseyin E (2013). Records of microfungi associated with plants in the Kemaliye district (Erzincan,
Turkey). Nova Hedwigia, 97(3-4): 441-456.
Erdoğdu M, Hüseyin E, Suludere Z. (2010). Description of the rusts from Kemaliye (Erzincan, Turkey).
Phytoparasitica, 38(1): 81-93.
Göbelez M (1963). La Mycoflore de Turguie. I. Mycopathologia et Mycologia Applicata, 19(4):296-314.
Göbelez M (1964). La Mycoflore de Turguie. II. Mycopathologia et Mycologia Applicata, 23(1):47-67.
Index Fungorum (2016). http://www.indexfungorum.org. (accessed: 22 April 2016).
Kavak H (2003). First record of leaf scald caused by Rhynchosporium secalis in natural population of Hordeum
vulgare subsp. spontaneum in Turkey. Plant Pathology, 52:805.
Kirk PM, Ansell AE (1992). Authors of fungal names. Index of fungi supplement. CAB International, Wallingford.
Kırbag S (2004). New records of microfungi from Turkey. Pak. J. Bot., 36(2): 445-448.
Mayor E (1962). A propos d’un Peronospora sur Myagrum perfoliatum L. et d’un Puccinia sur Senecio vulgaris L.
Ber. Schweiz. Bot. Ges., 72: 262-271.
Özaslan C (2011). Diyarbakır ili buğday ve pamuk ekim alanlarında sorun olan yabancı otlar ile üzerindeki fungal
etmenlerin tespiti ve bio-etkinlik potansiyellerinin araştırılması. Doktora tezi, Selçuk Üniversitesi, Fen
Bilimleri Enstitüsü, Konya.
Özaslan C (2016). Downy mildews species on the weeds of Lentil fields in Diyarbakır in Turkey. Scientific Papers.
Series A. Agronomy, Vol. LIX, ISSN 2285-5785, 365-367.
Ozaslan et al. Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 27-35
35
Özaslan C, Erdoğdu M, Hüseyin E, Suludere Z (2015). Additions to rust and chytrid pathogens of Turkey.
Mycotaxon, 130(1): 11-15.
Özaslan C, Hüseyin E, Erdoğdu M (2013). Microfungi species on the weeds of agro-ecosystem (wheat ecosystem)
in Adıyaman city. Journal of fungus, 4(2): 10-18.
Özer Z, Kadıoğlu İ, Önen H, Tursun N (2001). Herboloji (Yabancı Ot Bilimi) Gaziosmanpaşa Üniversitesi Ziraat
Fakültesi Yayınları, No:20 Kitap seri No:10 Tokat. (In Turkish)
Özrenk K, Tepe I (1999). A study on determining pathogenic rust fungi on weeds in Van province. Journal of
Turkish Weed Sciences, 2(1): 17-24.
Saccardo PA (1972). Sylloge Fungorum Omnium Hucusque Cognitorum 1-25, Pavia, (1881–1931), Johnson reprint
corporation, New York, London, 1972, 26: 75-85.
Sert HB (2009). Additions to rust and smut fungi of Turkey. Phytoparasitica, 37(2):189–192.
Sert HB, Sümbül H (2003). Two new records of downy mildews (Peronosporaceae) in Turkey and a new host.
Phytoparasitica, 31(5): 529-531.
Shahzad M, Farooq M, Jabran K, Hussain M (2016a). Impact of different crop rotations and tillage systems on weed
infestation and productivity of bread wheat. Crop Protection, 89:161-169.
Shahzad M, Farooq M, Hussain M (2016b). Weed spectrum in different wheat-based cropping systems under
conservation and conventional tillage practices in Punjab, Pakistan. Soil and Tillage Research, 163:71-79.
Şin B, Kadioglu I, Kamisli B (2016). Determination of Weed Seeds in Wheat Grain in Tokat Province. Turkish
Journal of Weed Science, 2016:19(2): 28 -37 (In Turkish)
Tunalı B, Yıldırım A, Berner DK, Aşkın A, Aime C (2009). Rust species found in weeds and their identified. Plant
Protection Bulletin, 49(2): 79-87. (In Turkish)
Türkseven S, Paylan IC, Demirci M, Çapkan D, Serim AT, Uludağ A (2016). Classical and Moleculer Identification
of Wild Oat (Avena spp.) Species in Wheat Areas in Turkey. Turkey 6th Plant Protection Congress with
international participation, Konya, Turkey, 5-8 September 2016. pp:825
Uljanishchev VI, Osipyan LL, Kanchaveli LA, Akhundov TM (1985). Guide to Fungi of Transcaucasia.
Peronosporales. Erevan Univ. Press., Erevan. (In Russian)
Uygur S (1997). Çukurova Bölgesi Yabancı Ot Türleri. Bu türlerin Konukçuluk Ettiği Hastalık Etmenleri ve
Dağılımları ile Hastalık Etmenlerinin Biyolojik Mücadelede Kullanılma Olanaklarının Araştırılması. Doktora
Tezi. Çukurova Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Adana, 147s.
Uygur S, Erkılıç A, Uygur FN (1993). Çukurova Bölgesi Bazı Yabancı Ot Türlerinin Konukçuluk Ettiği Fungal
Etmenler ve Bunların Bulaşıklık Oranlarının Araştırılması. Türkiye Herboloji Kongresi Bildirileri 3-5 Şubat,
1993, Adana. (In Turkish)
Vanev SG, Dimitrova EG, Ilieva EI (1993). Fungi Bulgaricae, 2 (ordo Peronosporales). Serdicae. (in Bulgarian)
©Türkiye Herboloji Derneği, 2017
Geliş Tarihi/ Received:Mart/ March, 2017
Kabul Tarihi/ Accepted: Haziran/June, 2017
To Cite: Ozaslan C, Boyraz N, Guncan A 2017. Downy Mildew Species Observed on Weeds of Wheat Fields in Diyarbakır,
Turkey. Turk J Weed Sci., 2017: 20(1): 27-34
Alıntı için: Özaslan C, Boyraz N, Güncan A 2017. Diyarbakır İli Buğday Tarlalarındaki Yabancı Otlar Üzerinde Gözlenen Mildiyö Türleri. Turk J Weed Sci., 2017: 20(1): 27-34 (İngilizce makalenin Türkçe özeti).
36
Turkish Journal of Weed Science 20(1): 2017: 36-47
Available at: www.journal.weedturk.com
Turkish Journal of Weed Science
© Turkish Weed Science Society
Beş Farklı Bitki Ekstraktının Domateste Zararlı Kök-Ur Nematod
(Meloidogyne incognita Irk 2 ve M. arenaria Irk 2) (Tylenchida:
Meloidoginidae)'larına Karşı Sera Koşullarındaki Etkisinin
Belirlenmesi
İlker KEPENEKCİ1, Tuba KATI ÇEKENGİL2, Fatma Dolunay ERDOĞUŞ2, Pervin ERDOĞAN2,
Hayriye Didem SAĞLAM3*
1Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Bitki Koruma Bölümü, Tokat 2Zirai Mücadele Merkez Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü, Entomoloji Bölümü, Ankara 3Ahi Evran Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Bitki Koruma Bölümü, Kırşehir
*Sorumlu Yazar E-mail: [email protected]
ÖZET
Sebzelerin önemli zararlılarından biri de bitki köklerinde urlar meydana getirerek ekonomik değerde ürün
kayıplarına neden olan kök-ur nematodları (Meloidogyne spp.) (KUN)'dır. Bu zararlı Türkiye’nin kıyı bölgeleri
başta olmak üzere örtü altı sebze yetiştiriciliği yapılan tüm alanlarda yaygın olarak görülmektedir. Bu çalışmada,
biber (Capsicum frutescens L.), ban otu (Hyoscyamus niger L.) (Solanaceae), pıtrak (Xanthium strumarium L.),
civanperçemi (Achillea wilhelmsii C. Koch) (Asteraceae) ve tespih ağacı (Melia azedarach L.) (Meliaceae)
bitkilerinden elde edilen ekstraktların 3 farklı konsantrasyonunun (%3, 6 ve 12) kök-ur nematod (Meloidogyne
incognita ırk 2 ve M. arenaria ırk 2)'larına karşı etkileri araştırılmıştır. Çalışma kapsamında saksılara şaşırtılan
domates (SC-2121 çeşidi) fidelerinin köklerine, M. incognita ve M. arenaria'ya ait 1000 larva (L2) ve 3000
yumurta ile birlikte bitkisel ekstraktlar uygulanmıştır. Denemeler Mart-Mayıs (2013) ayları arasında sera
koşullarında yürütülmüştür. İnokulasyondan yaklaşık dokuz hafta sonra bitkiler sökülerek değerlendirmeler
yapılmıştır. Denemeler sonunda; her bir bitki kökündeki kök-ur nematodlarına ait yumurta paketi sayısı, bitkinin
boyu, bitkinin yaş ve kuru ağırlığı, kök yaş ve kuru ağırlığı parametreleri değerlendirilmiştir. Çalışma sonucunda
M. arenaria’nin yumurta açılımına H. niger’in %12 (14,8±4,4) ve X. strumarium’un %12 (15±4,6)’lik
konsantrasyonları etkili bulunmuş, M. incognita’nin yumurta açılımına ise X. strumarium’un %12 (11,4±5,1)’lik
konsantrasyonu etkili olduğu belirlenmiştir. M. arenaria ve M. incognita’nin L2'lerine karşı M. azedarach’ın
%12 (7,4±3,4 ve 7,4±2,5 sırasıyla)’lik konsantrasyonunun etkili olduğu tespit edilmiştir. Elde edilen veriler
kullanılan bitki ekstraktlarının kök-ur nematodlarını baskılamada etkili olduğunu göstermiştir.
Anahtar Kelimeler: Kök-ur nematodu, Meloidogyne incognita, M. arenaria, bitkisel ekstraktlar, domates
The Effect of Five Different Plant Extracts on Root-Knot Nematodes
[Meloidogyne incognita Race 2 and M. arenaria Race 2 (Tylenchida:
Meloidoginidae)] Infesting Tomato under Greenhouse Conditions
ABSTRACT
Root-knot nematodes (Meloidogyne spp.) (RKNs) is one of the major pests of vegetables, which causes
economic losses to vegetable production by bringing knots in the roots. RKNs are generally seen in the
greenhouse vegetable growing areas of the coastal regions in Turkey. Herein, the effects of plant extracts
(concentration of 3, 6 and 12%) from five different plant species; pepper (Capsicum frutescens L.), henbane
(Hyoscyamus niger L.) (Solanaceae), common cocklebur (Xanthium strumarium L.), yarrow (Achillea wilhelmsii
C. Koch) (Asteraceae) and bead-tree (Melia azedarah L.) (Meliaceae) were evaluated against the RKNs
(Meloidogyne incognita race 2 and M. arenaria race 2). 1000 juvenile (J2) and 3000 eggs of M. incognita and M.
arenaria were applied to the roots of tomato plants (SC-2121 variety) under greenhouse conditions. Plant
extracts were applied at the same time with RKNs to the roots. Bioassay experiments were conducted during
Kepenekci et al. Turk J Weed Sci. 2017 20(1): 36-47
37
March to May (2013). The plants were pulled off 9 weeks after the application of plant extracts and assessed for
the efficacy of the extracts. Different parameters such as total number of egg mass; fresh and dry root weight;
fresh and dry weight of the above ground strata of the plants and plant height were measured at harvest. As a
result, 12% of concentration H. niger (14,8±4,4) and 12% of X. strumarium (15±4,6) significantly suppressed the
eggs of M. arenaria. The 12% concentration of X. strumarium (11,4±5,1) was found to be the most effective
against M. incognita eggs. It was found that the 12% concentration of M. azedarach significantly suppressed the
J2 of M. arenaria and M. incognita (7,4±3,4 and 7,4±2,5 respectively). The results showed that these plant
extracts could be utilized for suppressing the RKNs used in this study.
Keywords: Root-knot nematode, Meloidogyne incognita, M. arenaria, plant extracts, tomato
GİRİŞ
Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de
organik tarım yetiştiriciliğine büyük önem
verilmekte ve organik tarım yapılan alanlar
ile ürünlerin sayısı günden güne artış
göstermektedir. Buna bağlı olarak organik
tarımda ve entegre mücadele kapsamında
zararlılar ile mücadelede kimyasallara
alternatif yöntemlerin araştırılması hız
kazanmıştır. Özellikle toprak altı zararlısı
olan bitki paraziti nematodlar ile mücadele
oldukça zor olup, mücadelelerinde yüksek
toksik etkiye sahip nematisitler
kullanılmaktadır. Tarım alanlarında en
yaygın nematisit kök-ur nematodları
(Meloidogyne spp.)’na karşı
kullanılmaktadır (Anonim, 2010).
Dünya genelinde kök-ur nematodları
sebzelerde çok önemli verim kayıplarına
neden olmakta, bu kayıpların domatesde
%42-54, patlıcanda %30-60 oranında
olduğu bildirilmektedir (Netscher ve
Sikora, 1990). Elekcioğlu ve Uygun (1994),
Doğu Akdeniz Bölgesi’nde ekonomik
öneme sahip bitkilerde bitki paraziti
nematodların tespiti ve dağılımı üzerine
yaptıkları çalışmada muz ve birçok
sebzenin köklerinde kök-ur nematodları (M.
incognita, M. javanica, M. arenaria)’nın
yoğun olarak bulunduğunu, bu türlerden M.
incognita ve M. javanica’nın özellikle
domates, biber ve patlıcan gibi sebzelerde
önemli zararlar oluşturduğunu
bildirmektedirler. Bu zararlılar ile
mücadelede kullanılan kimyasallara
alternatif yöntemler üzerine yapılan
çalışmalardan ümitvar sonuçlar
alınmaktadır.
Doğada yetişen birçok bitki, içerdiği
zengin biyoaktif fitokimyasallar sebebiyle,
sentetik nematisitlere alternatif potansiyel
olarak düşünülmektedir. Bitkiler alemi,
pestisit olarak kullanılabilecek
biyokimyasal yapıdaki birçok maddeyi
kapsayan zengin bir depo gibidir. 2000’den
fazla bitkinin biyopestisit olarak kullanılma
potansiyeli bulunduğu belirlenmiştir
(Ahmed ve Grainge, 1988; Prakash ve Rao,
1996; Öncüer, 2000).
Pestisit özelliği gösteren bileşikler,
işlenmemiş bitkisel materyaller, bitki
ekstraktları ve bitkilerden izole edilen saf
bileşikler gibi değişik formlarda olabilirler.
Bitkilerdeki biyokimyasal olaylardan sonra
sentezlenen sekonder metabolitler, bitki-
zararlı ilişkilerinde önemli rol oynarlar.
Shanker ve Solanki (2000) sekonder
metabolitlerden en önemlilerinin
alkoloidler, glikozidler, fenoller,
terpenoidler, taninler ve saponinler
olduğunu belirtmişlerdir. Nematisit etkiye
sahip bitkiler genel olarak Asteraceae,
Brassicaceae, Fabaceae ve Meliaceae
familyalarında yer almaktadır (Chitwood,
2002). Bu bitkilerin bünyelerinde savunma
mekanizması olarak sekonder
metabolitlerden politieniller,
izotiyosiyanatlar, glukozinolatlar, sinogenik
glikozitler, poliasetilenler, alkaloidler,
Kepenekci et al. Turk J Weed Sci. 2017 20(1): 36-47
38
lipidler, terpenoidler, seskuiterpenoidler,
diterpenoidler, kuassinoidler, steroidler,
triterpenoidler, basit ve kompleks fenolikler
ve diğer bazı maddeler üretilmektedir
(Chitwood, 2002).
Nematisit etki gösteren temel yağların
başlıca kimyasal bileşikleri ise timol,
karvakrol, pulegone, limonen, anetol,
geranial ve artemisia ketone olarak
bilinmektedir (Oka ve ark., 2000). Son
yıllarda dünyada kök-ur nematodlarına
karşı bitkisel ekstraktların kullanımı önem
kazanmış ve bu konu ile ilgili çok sayıda
çalışma yapılmıştır (Hackney ve Dickerson,
1975; Malik ve ark., 1988; Adegbite, 2003;
Tsay ve ark., 2004; Adegbite ve Adesiyan,
2005; Bello ve ark., 2006; Javed ve ark.,
2006a, b; Tariq ve ark., 2006; Abbasi ve
ark., 2008; Taba ve ark., 2008; Douda ve
ark., 2010). Elde edilen başarılı sonuçlar
uygulamaya aktarılmakta ve bitkilere ait
ekstraktlar nematisit olarak
kullanılmaktadır.
Türkiye’de de kök-ur nematodlarına
karşı ruhsat almış bitkisel kökenli bazı
preparatlar mevcuttur [Sarımsak ve Şili’ye
özgü bir ağaç olan Quillaja saponaria Mol.
(Quillay) (Rosaceae)’nın Ekstraktı]
(Anonim, 2010). Bu preparatlara alternatif
yeni preparatların geliştirilmesini
sağlayacak nematisidal etkinliği olan
bitkilerin bulunması amacıyla ülkemizde
yaygın olarak bulunan ve daha önceki
çalışmalarda insektisit etkinlikleri
belirlenmiş (Erdoğan ve Toros, 2007, 2013;
Erdoğan ve Yıldırım, 2013, 2015, 2016)
ikisi Solanaceae [biber (Capsicum
frutescens L.) ve ban otu (Hyoscyamus
niger L.)], ikisi Asteraceae [pıtrak
(Xanthium strumarium L.) ve civanperçemi
(Achillea wilhelmsii C. Koch)] ve biri
Meliaceae [tespih ağacı (Melia azedarach
L.)] ailesinden olmak üzere toplam beş bitki
ekstraktının bu çalışma ile kök-ur nematod
(Meloidogyne incognita ırk 2ve M.
arenaria ırk 2)'larının yumurta açılımına ve
2. dönem larvaya toksisitesi açısından
etkinlikleri sera-saksı denemeleriyle ortaya
konulmuştur.
MATERYAL VE YÖNTEM
Bitkilerin toplanması ve ekstraktların hazırlanması
Çalışmada nematisidal özellikleri araştırılan
bitkiler, Zirai Mücadele Merkez Araştırma
Enstitüsü (ZMMAE) (Ankara) ile Ankara
Üniversitesi Eczacılık Fakültesi (AÜEF)
Farmakognozi Bölümü (Ankara)’nün
birlikte yürüttüğü bir çalışma kapsamında
Eskişehir [civanperçemi (Achillea
wilhelmsii C. Koch) (Aw) (Asteraceae)],
Ankara [ban otu (Hyoscyamus niger L.)
(Hn) (Solanaceae), pıtrak (Xanthium
strumarium L.) (Xs) (Asteraceae)], Adana
[tespih ağacı (Melia azedarach L.) (Ma)
(Meliaceae)] ve Kahramanmaraş [biber
(Capsicum frutescens L.) (Cf) (Solanaceae)]
illerinden toprak üstü aksamları ile birlikte
toplanmıştır. Bu bitkiler önce oda
sıcaklığında karanlık bir ortamda, daha
sonra ise 80°C’de 3-4 gün kurutulduktan
sonra çarparak öğüten değirmende küçük
parçalara ayrılmıştır. Bu şekilde kurutulmuş
bitkiye etanol ilave edildikten sonra 48 saat
çalkalanmış ve Soxhlet cihazında 5-6 saat
süre ile ekstrakte edilmiştir. Elde edilen
ekstrakt Rotary Evaporatorde 50-60°C’de
etanolden arındırılmıştır (Brauer ve
Davkota, 1990). Her bitki ekstraktı 200 gr
200 ml-1 olarak hazırlanmış ve hazırlanan
ekstraktlar denemelerde kullanılmadan önce
+4°C’de saklanmıştır. Denemelerde
kullanılacak konsantrasyonlar (%3, 6 ve 12)
stok ekstraktlara saf su ilave edilerek
hazırlanmıştır (Orisajo ve ark., 2007).
Kepenekci et al. Turk J Weed Sci. 2017 20(1): 36-47
39
Nematod kültürlerinin oluşturulması, üretimi ve
ırk tespitinin yapılması
Nematod kültürlerinin oluşturulmasında
kullanılmak üzere, kök-ur nematodlarına
hassas olduğu bilinen Falcon çeşidi
domates (Solanum lycopersicum L.)
tohumları, 25±1ºC sıcaklığa sahip iklim
odalarında steril toprak ve kum karışımı
içeren viyollerde 3-4 yapraklı fideler haline
getirilmiştir. Fide haline getirilen domates
bitkilerine arazi çalışmaları sonucu elde
edilen kök-ur nematodu populasyonları
verilmiştir. Üretimi yapılan nematod
populasyonları; 3000 yumurta bitki-1 olacak
şekilde domates fidelerine bulaştırılarak,
her populasyon için nematod kültürleri elde
edilmiştir (Melakeberhan, 1997).
Her popülasyona ait kültürlerden saf kültür
oluşturulması
Oluşturulan her bir nematod kültürüne ait
bitki köklerinden 1 adet dişi nematod ve bu
nematoda ait yumurta kümesi alınmıştır.
Alınan dişilerin Taylor ve Netscher (1974)
yöntemine göre perineal kısımlarının
preparatları yapılarak türleri teşhis
edilmiştir. Dişilerin preparatları yapıldıktan
sonra, alınan yumurta kümeleri Falcon
çeşidi domates fidelerinin köklerine
aşılanmıştır. Böylece saf kültürler
oluşturulmuştur.
Oluşturulan saf kültürlerin ırk tespitlerinin
yapılması
Irk tespitinde kullanılacak pamuk
(Gossypium hirsutum L.) (Deltapine 61),
tütün (Nicotiana tabacum L.) (NC 95), biber
(Capsicum annuum L.) (California Wonder),
karpuz (Citrullus lanatus (Thunb.) Matsum.
& Nakai) (Charleston Gray), fıstık (Arachis
hypogaea L.) (Florunner) ve domates
(Solanum lycopersicum L.) (Falkon)
tohumları steril topraklarda 3-4 yapraklı
fideler haline getirilmiştir (Sasser ve Carter,
1985). Saf kültürleri oluşturulan
popülasyonlardan elde edilen nematod
yumurtaları ırklarının saptanması amacıyla,
fide haline getirilen domates, pamuk, tütün,
biber ve fıstık bitkilerine 3000 yumurta bitki-
1 olacak şekilde bulaştırılmış ve kontrol
olarak bırakılan fidelere ise eşit miktarda su
verilmiştir (Melakeberhan ve ark., 2000).
Denemeler 4 tekerrürlü olarak kurulmuştur.
Bulaştırma yapılan ve yapılmayan bitkiler 60
gün boyunca 25±1ºC sıcaklık içeren
kontrollü sera koşullarında tutularak gerekli
sulama ve bakımları yapılmıştır. Bu süre
sonunda bitkiler sökülerek musluk suyu
altında dikkatlice yıkanmış. Kökler “Kuzey
Karolina Konukçu Testi” (Sasser ve Carter,
1985)’ne (Çizelge 1) göre
değerlendirilmiştir.
Bu değerlendirmelerden elde edilen
veriler ile mevcut kök-ur nematodu türlerine
ait popülasyonların ırklarının ayrımı
yapılarak çalışmalarda kullanılmıştır.
Çizelge 1. Kök-Ur Nematodları (Meloidogyne spp.)’nın Irklarını Belirlemede Kullanılan
“Kuzey Karolina Konukçu Testi” (Sasser ve Carter, 1985).
Meloidogyne Tür
ve Irkları
Test Bitkileri
Pamuk
Deltapine 61
Tütün
NC 95
Biber
California
Wonder
Karpuz
Charleston Gray
Fıstık
Florunner
Domates
Rutgers
M. incognita
Irk 1 - - + + - +
Irk 2 - + + + - +
Irk 3 + - + + - +
Irk 4 + + + + - +
M. javanica - + - + - +
M. arenaria
Irk 1 - + + + + +
Irk 2 - + - + - +
M. hapla - + + - + +
Kepenekci et al. Turk J Weed Sci. 2017 20(1): 36-47
40
Denemelerde kullanılacak nematod yumurtalarının
ve 2.dönem larvalarının (L2) elde edilmesi
Kök-ur nematod (Meloidogyne incognita
ırk 2 ve M. arenaria ırk 2)'larına ait 2.
dönem larvalar (L2); serada yetiştirilen
nematoda karşı hassas domates (Solanum
lycopersicum L) (SC-2121 çeşidi)
bitkilerinin urlu köklerinden elde edilmiştir.
Bu amaçla urlu köklerden kök-ur nematodu
yumurtalarının elde edilmesi için, kökler
iyice yıkanarak 1 cm boyunda kesilmiş ve
%0.525 yoğunlukta NaOCl çözeltisi içinde
3.0-3.5 dakika çalkalanmıştır. Bu çözelti
200 ve 500 mesh’lik eleklerden geçirilerek
500 mesh’lik elek üzerinde kalan nematod
yumurtaları toplanmıştır (Hussey ve Barker,
1973). Elde edilen nematod yumurtalarının
sayımları yapılarak (3000 yumurta ml-1)
aynı gün denemelerde kullanılmıştır.
Yumurtaların bir bölümü inkübasyona
bırakılmış ve yumurtadan çıkan L2’ler
toplanmıştır. Mikroskop altında sayımları
yapılarak 1 ml içinde 1000 L2 olması
sağlanmıştır. Elde edilen larvalar aynı gün
denemelerde kullanılmıştır.
Sera denemelerinde kullanılacak fidelerin
yetiştirilmesi
Domates tohumları viyollere ekilmeden
önce yüzeysel dezenfeksiyon amacıyla
%3’lük NaOCl çözeltisi içinde 1 dakika
tutulup steril suyla yıkanmış ve kurutma
kağıdı üzerinde kurutulmuştur. Tohumlar
içine fide yetiştirme toprağı konulmuş 45
gözlü (9×5) viyollere her göze bir tohum
olacak şekilde ekilmiştir. Viyoller
23±2oC’de 16 saat aydınlık 8 saat karanlık
olarak ayarlanan iklim odasına
yerleştirilerek 2-4 yapraklı döneme
gelinceye kadar düzenli olarak sulanmıştır.
Sera denemeleri
Çalışmalar, ZMMAE serasında
gerçekleştirilmiştir. Denemelerde, içinde
toprak kum karışımı (%85 kum; %15
toprak) (255-265 g) bulunan plastik saksılar
(7×7×7 cm) kullanılmıştır. Hazırlanan
toprak kum karışımı iki kere 121°C de 15
dakika otoklavda sterilize edilmiş ve iki
işlem arasında 24 saat beklenilmiştir
(Nakasone ve ark., 2004). Toprak
karışımları saksılara konulmadan önce
saksıların alt kısımlarına köklerin dışarı
çıkmasını ve toprağın dökülmesini önlemek
amacıyla kağıt tela yerleştirilmiştir. İklim
odasında viyollerde yetiştirilen nematoda
karşı hassas domates fideleri (SC-2121
domates çeşidi), 2-4 yapraklı döneme
gelince, her saksıya bir fide olacak şekilde
şaşırtılmıştır. Şaşırtılan fideler kök
sistemlerinin gelişmesi için 5 gün düzenli
olarak kontrolleri yapılarak sulanmıştır.
Gelişme geriliği görülen veya genele oranla
büyük olan fideler denemeye alınmamıştır.
Fide köklerinin etrafına açılan 2 cm
derinliğindeki 3-4 deliğe pipet yardımıyla
3000 yumurta ml-1 (yumurta açılımına etki
denemesinde) ve 1000 L2 ml-1 (2. dönem
larvaya etki denemesinde) olacak şekilde
nematodlar inokule edilmiştir. Aynı
zamanda, üç farklı konsantrasyonda (%3, 6
ve 12) bitki ekstraktları 2 ml olacak şekilde
toprak içerisine pipet yardımı ile nematod
verilen yerin tam aksi olan bölgede 2 cm
derinliğinde açılan bir deliğe verilmiştir.
Kontrol grupları her bir bitki ekstraktı için
ayrı ayrı kurulmuş ve pozitif kontrol
grubuna sadece nematod inokule edilmiş,
negatif kontrol grubuna ise aynı oranda
sadece su verilmiştir.
Denemeler Mart-Mayıs 2013 döneminde
5 tekerrürlü olarak yürütülmüştür.
Denemeler boyunca sera içi sıcaklık ve nem
değerleri sıcaklık ve nem ölçer bir alet
[HOBO (Onset Computer Corperation,
Bourne, MA)] kullanılarak kaydedilmiştir.
Sera sıcaklığının denemeler boyunca 16,76-
39.67ºC (ortalama 25.04ºC±4.18), nemi ise
%23.40-72.60 (ortalama %30.14±10.12)
aralığında olduğu kaydedilerek
hesaplanmıştır.
Kepenekci et al. Turk J Weed Sci. 2017 20(1): 36-47
41
Uygulamalardan 9 hafta sonra bitkiler
saksılardan toprakları ile birlikte çıkarılarak
fazla tazyikli olmayan musluk suyu altında
kök sisteminin topraktan tam arındırılması
için yıkanmıştır. Yıkama işleminden sonra
kökler phloxine B (0.15 g L su-1) ile 15-20
dakika boyunca boyanmış (Daykin ve
Hussey, 1985) ve uygun bir büyütmeye
sahip büyüteç (8×, Klipsli Işıklı Büyüteç)
altında yumurta paketleri sayılmıştır. Her
bir bitkiye ait üst aksam ölçülmüş, daha
sonra hassas terazide kökler ve bitki üst
aksamı tartılarak kaydedilmiştir. Aynı işlem
70°C'de 48 saat kurutma (Mohammad ve
ark., 2007) işlemi yapıldıktan sonra
tekrarlanmıştır.
İstatistiki analiz
Elde edilen veriler SPSS paket
programında, tek yönlü varyans analizi
ANOVA ile analiz edilmiştir. Etkiler
kontrol gruplarına kıyaslanarak
bulunmuştur. Gruplar arasındaki ayrım için
Tukey testi kullanılmıştır (p≤0.05) (SPSS,
2012).
BULGULAR
Yapılan bu çalışma sonucunda,
denemelerde kullanılan bitki ekstraktlarının
kök-ur nematodlarından Meloidogyne
incognita ırk 2 ve M. arenaria ırk 2’nin
yumurta açılımına ve 2. dönem larvaya
toksisitesi açısından etkili olduğu
belirlenmiştir. Uygulamalarda, ekstrakt
yoğunluğunun (%3, 6 ve 12) artmasıyla
Melia azedarah (M.a), Xanthium
strumarium (X.s) ve Hyoscyamus niger
(H.n)'in nematisit etkilerinin daha da arttığı
görülmüştür.
Buna karşın Achilea wilhelmsii (A.w) ve
Capsicum frutescens (C.f)'da ise nematisit
etkinliğin düşük düzeyde olduğu tespit
edilmiştir (Şekil 1a, 2a).
Meloidogyne arenaria ırk 2 ve M. incognita ırk
2’nin yumurta açılımına bitki ekstraktlarının
etkinliği
Yumurta açılımı üzerine bitki
ekstraktlarının etkinliğinin belirlenmesi
çalışmalarında, deneme sonuçları pozitif
kontrolle karşılaştırıldığında ekstrakt
konsantrasyonu arttıkça yumurta paketi
oluşumunda azalma gözlenmiştir.
Meloidogyne arenaria ırk 2’nin yumurta
açılımına en etkili ekstrakt
konsantrasyonları H.n %12 (14.8±4.4) ve
X.s %12 (15±4.6) bulunmuştur. Bunları
sırasıyla X.s %6 (27.2±13.1), C.f %12
(32.4±16.5) ve M.a %12 (33.4±17.2)
izlemiştir. M. incognita ırk 2’nin yumurta
açılımına en etkili ekstrakt konsantrasyonu
X.s %12 (11.4±5.1) olduğu belirlenmiştir.
Bunu sırasıyla H.n %6 (22±4.9), X.s %3
(26.6±13.0) ve X.s %6 (27.2±24.9)
izlemiştir. Hem M. arenaria’nın hemde M.
incognita’nın yumurta açılımına C.f ve
A.w’nin farklı dozlarının etkinliği düşük
düzeyde bulunmuştur (Şekil 1a). Bitki
ekstraktlarının bitki gelişimine etkinliği
değerlendirildiğinde; her iki nematod türü
içinde X.s %12 (63.8±9.3 ve 61.6±6.0)
konsantrasyonunun en yüksek seviyede
bitki boylanmasına sebep olduğu
görülmüştür (Şekil 1b). M. arenaria’nin
uygulandığı denemede bitki üst aksam yaş
ve kuru ağırlığı arasında negatif kontrolle
karşılaştırıldığında istatistiki olarak
(p>0.05) fark bulunamamıştır (Şekil 1c,d).
Kök yaş ağırlıkları arasında H.n (15.9± 0.4)
ve X.s (15.3±0.8)’nin %12
konsantrasyonlarında yapılan uygulamalar
negatif kontrolle (15.1±1.2)
karşılaştırıldığında kök ağırlığının daha
fazla olduğu gözlenmiştir (Şekil 1e). Kuru
ağırlıklarına bakıldığında ise X.s %12
(1.9±0.1) konsantrasyonu uygulamaları
negatif kontrolle (1.8±0.1)
karşılaştırıldığında bitki kök ağırlığının
daha fazla olduğu belirlenmiştir (Şekil 1f).
Kepenekci et al. Turk J Weed Sci. 2017 20(1): 36-47
42
Şekil 1. Meloidogyne incognita ırk 2 ve M. arenaria ırk 2’nin yumurtalarının kullanıldığı
denemelerde; (a) yumurta paketi sayısı, (b) bitki boyu, (c) bitki üst aksam yaş, (d) kuru ağırlığı, (e)
bitki yaş kök, (f) kuru kök ağırlığı üzerine bazı bitkisel ekstraktların [Melia azedarach (M.a),
Xanthium strumarium (X.s), Hyoscyamus niger (H.n), Achillea wilhelmsii (A.w), Capsicum frutescens
(C.f)] üç ayrı konsantrasyonda (%3, %6 ve %12) etkinliği Meloidogyne incognita ırk 2 ve M. arenaria ırk
2’nin 2. dönem larvalarına bitki ekstraktlarının
etkinliği
Bitki ekstraktlarının Meloidogyne
arenaria ırk 2 ve M. incognita ırk 2’nin 2.
dönem larvalarına etkinliğinin belirlenmesi
çalışmalarında, deneme sonuçları pozitif
kontrolle karşılaştırıldığında; farklı
ekstrakt konsantrasyonlarının yumurta
paketi oluşumunda azalmaya neden olduğu
ve bunun istatistiki olarak önemli olduğu
tespit edilmiştir (P<0.05) (Şekil 2a). M.
arenaria’nın 2. dönem larvalarına karşı en
etkili bitki ekstraktı M.a %12 (7.4±3.4)
olduğu belirlenmiştir. Bunu sırasıyla X.s
%12 (15.6 ±10.9), M.a %6 (36.4±25.6) ve
X.s %6 (46.6±32.7) izlemiştir (Şekil 2a).
H.n, C.f ve A.w’nın farklı
konsantrasyonlardaki etkinliklerinin çok
düşük olduğu görülmüştür. M.
incognita’nin 2. dönem larvalarına karşı da
en etkili bitki ekstraktının M.a %12
(7.4±2.5) olduğu belirlenmiştir. Bunu
sırasıyla X.s %12 (15.8 ±10.9), M.a %6
(37.6±25.7) ve X.s %6 (46.6±34.1)
izlemiştir. (Şekil 2a). H.n, C.f ve A.w’nın
Kepenekci et al. Turk J Weed Sci. 2017 20(1): 36-47
43
farklı konsantrasyonlardaki bitki
ekstraktları pozitif kontrol ile
karşılaştırıldığında M. incognita’nin 2.
dönem larvalarına etkisi istatistiki olarak
önemli bulunmuştur (P<0.05) (Şekil 2a).
Bitki ekstraktlarının bitki gelişimine
etkinliği değerlendirildiğinde; her iki
nematod türü içinde negatif kontrolle
karşılaştırıldığında bitki ekstraktlarının
etkisi bakımından elde edilen sonuçlar
istatiski olarak önemli (P<0.05) bulunsa da
bu farkların çok az olduğu belirlenmiştir
(Şekil 2b, c, d, e, f).
Şekil 2. Meloidogyne incognita ırk 2 ve M. arenaria ırk 2’nin 2. dönem larvalarının kullanıldığı
denemelerde; (a) yumurta paketi sayısı, (b) bitki boyu, (c) bitki üst aksam yaş, (d) kuru ağırlığı, (e)
bitki yaş kök, (f) kuru kök ağırlığı üzerine bazı bitkisel ekstraktların [Melia azedarach (M.a),
Xanthium strumarium (X.s), Hyoscyamus niger (H.n), Achillea wilhelmsii (A.w), Capsicum frutescens
(C.f)] üç ayrı konsantrasyonda (%3, %6 ve %12) etkinliği
TARTIŞMA
Zehirli bitkiler arasında yer alan Achillea
wilhelmsii bitkisel üretimde verim
kayıplarına neden olan zararlılarla
mücadelede kullanılabilirliği farklı
çalışmalarla ortaya konmuştur (Baytop,
1999; Çalmaşur ve ark., 2006; Erdoğan ve
ark., 2010). Ardekani ve Parhizkar
(2012)’ın yapmış oldukları çalışmada A.
wilhelmsii’nın %1, 2 ve 4 (w/v)
konsantrasyonluk su ekstraktının in vitro
çalışmalarında M. incognita’nın 2. dönem
larvalarının %100’ünü öldürdüğü ve in vivo
çalışmalarında ise %0.1 ve 0.2’lik (w/w)
konsantrasyonların M. incognita’yı
Kepenekci et al. Turk J Weed Sci. 2017 20(1): 36-47
44
baskıladığını bildirmişlerdir. Daha önce
yapılan in vivo ve in vitro çalışmalarında
(Kepenekci ve Sağlam, 2015; Kepenekci ve
ark., 2016) ülkemizde yetişen A.
wilhelmsii’nin Meloidogyne türlerine karşı
etkinliğinin düşük olduğu belirlenmiştir. Bu
çalışmada elde edilen sonuçlarda daha
önceki sonuçları desteklemektedir.
Hyoscyamus niger’de zehirli bir bitki olup
tıbbi bitkiler arasında yer almaktadır. H.
niger’in hem in vitro hemde in vivo
çalışmalarında (Kepenekci ve Sağlam,
2015; Kepenekci ve ark., 2016) M.
incognita ve M. javanica’yı
baskılayabildiği ortaya konulmuştur. Bu
çalışma sonuçlarında da M. incognita ırk 2
ve M. arenaria ırk 2’yi de baskılayabildiği
tespit edilmiştir.
Melia azedarach, ülkemizde, Adana ve
Hatay yöresinde park ve bahçelerde süs
ağacı olarak yetiştirilmektedir. Bitkinin
yaprak ve meyve ekstraktlarının böceklere
etkili olduğu daha önce yapılan
araştırmalarla ortaya konulmuştur (Yelekçi
ve ark., 1981; Erdoğan ve Toros, 2005).
Meliaceae içinde nematodlara karşı bitki
ekstraktlarının kullanımında M. azedarach
en çok çalışılan bitkilerden olup yapılan
çalışmalarda başarılı sonuçlar alınmıştır
(Lee, 1990; Hasabo ve Noweer, 2005;
Rehman ve ark., 2012). Bu çalışmada da M.
azedarach'ın her iki kök-ur nematodu
türüne karşı oldukça etkili olduğu
belirlenmiştir.
Xanthium strumarium, dünyada ve
ülkemizin tüm bölgelerinde yaygın olarak
bulunmaktadır. Bu konuda ülkemizde
zararlılar üzerinde bazı çalışmalar
yapılmıştır (Çetinsoy ve ark., 1998;
Erdoğan ve Toros, 2007). Bu bitkinin
ekstraktları ile ilgili bu güne kadar oldukça
fazla nematolojik çalışma bulunmaktadır
(Bala ve ark., 1986; Nandal ve Bhatti,
1986; Malik ve ark., 1988; Shaukat ve
Siddiqui, 2001). Ülkemizde yapılan bir
çalışmada M. incognita'nın yumurta
açılımını engellediği bildirilmektedir
(Mennan ve ark., 2000). Yapılan bu
çalışmada X. strumarium'un her iki kök-ur
nematodu türüne karşı ümitvar etkiye sahip
olduğu ortaya konmuştur.
Dünyada nematodlara karşı Solanaceae
bitkilerinden elde edilen ekstraktlar ile ilgili
çalışmalar yaygındır. Solanaceae içinde
Capsicum türlerinin ekstraktlarının
kullanımı ile ilgili çok fazla çalışma
bulunmaktadır (Abbas ve ark., 2009).
Çalışmamızda kullanılan C. frutescens
ülkemizde yaygın olarak yetiştirilen bir
biber türüdür. Kepenekci ve ark. (2016) C.
frutescens’yi M. incognita ve M.
javanica’ya karşı denemişler ve nematisidal
etkinliğinin düşük olduğunu
belirlemişlerdir. Bu çalışmada da M.
incognita ırk 2 ve M. arenaria ırk 2’ye
karşı C. frutescens’nın farklı
konsantrasyonları arzu edilen etkiyi
gösterememiştir. Bunun nedeni tam olarak
bilinmemekle birlikte, ekstraktın içeriğinde
bulunan bazı maddelerin (capsaicin,
capsainoidler ve allyl isothiocyanate gibi)
etkisinin toprak içerisinde bitki gelişimi
esnasında azalması olarak yorumlanabilir.
C. frutescens, genel olarak A. wilhelmsii’ye
yakın etkiye sahip bulunmuştur. Bu durum
denemelerde kullanılan her iki nematod
türü için geçerlidir.
SONUÇ
Bu çalışma sonucunda; X. strumarium, M.
azedarach ve H. niger ekstraktlarının kök-
ur nematodlarına karşı etkili olduğu
belirlenmiştir. Bu bulgulara ek olarak
benzer çalışmaların, ülkemizin kıyı
bölgelerinde örtü altı sebze yetiştiriciliği-
nin yaygın olduğu alanlarda yapılarak elde
edilecek sonuçlara göre H. niger, M.
azedarach ve X. strumarium’un organik
Kepenekci et al. Turk J Weed Sci. 2017 20(1): 36-47
45
tarım sebze yetiştiriciliğinde ve entegre
mücadele uygulamalarında kök-ur
nematodlarına karşı kullanımına yer
verilebileceği kanısına varılmıştır.
Yaptığımız bu çalışmaların sonucunda M.
azedarach, X. strumarium ve H. niger’in
kök-ur nematodlarına karşı nematisit etkiye
sahip olduğu ve diğer nematod türleri
üzerinde de çalışmaların yapılması ile elde
edilecek verilerin değerlendirilmesinin
gerekliliği ortaya çıkmıştır.
TEŞEKKÜR
Bu çalışma, TÜBİTAK tarafından
(111O784 No'lu proje) desteklenmiştir.
KAYNAKLAR
Abbas S, Dawar S, Tariq M, Zaki MJ (2009). Nematicidal activity of spices against Meloidogyne javanica (Treub)
Chitwood. Pakistan Journal of Botany, 41: 2625-2632.
Abbasi WM, Ahmed N, Zaki N, Shaukat SS (2008). Effect of Barleria acanthoides Vahl. on root-knot nematode
infection and growth of infected okra and brinjal plants. Pakistan Journal of Botany, 40: 2193-2198.
Adegbite AA (2003). Comparative effects of Carbofuran and water extract of Chromolaena odorata on growth,
yield and food components of root-knot nematode-infested soybean (Glycine max (L.) Merrill). University of
Ibadan PhD Thesis, Nigeria.
Adegbite AA, Adesiyan OS (2005). Root extract of plant to control root-knot nematode on edible soybean. World
Journal of Agricultural Sciences, 1: 18-21.
Ahmed S, Grainge M (1988). Handbook of Plants with Pest Control Properties. John Wiley & Sons Limited, New
York, 470 pp.
Anonim (2010). Ruhsatlı Bitki Koruma Ürünleri, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Koruma ve Kontrol Genel
Müdürlüğü, Pulat Basımevi, Ankara, 398s.
Ardekani AS, Parhizkar S (2012). Inhibitory effects of Teucrium polium L., Artemisia sieberi Besser. and Achillea
wilhelmsii C. Koch on Meloidogyne incognita (Kofoid and White) Chitwood (in vitro and under greenhouse
conditions). Int. J. Med. Arom. Plants, 2: 596-602.
Bala SK, Bhattacharyya P, Mukherjee KS, Sukul NC (1986). Nematicidal properties of plant Xanthium strumarium
L. and Parthenium histerophorus. Enviromental and Ecology, 4: 139-141.
Baytop T (1999). Türkçe Bitki Adları Sözlüğü. Türk Dil Kurumu Yayınları.
Bello LY, Chindo PS, Marley PS, Alegbejo MD (2006). Effects of some plant extracts on larval hatch of the root-
knot nematode, Meloidogyne incognita. Archives of Phytopathology and Plant Protection, 39: 253-257.
Brauer M, Devkota B (1990). Control of Thaumatopoea piyocampa(Den.&Schiff) by extracts of Melia azedarach L.
(Meliaceae). Journal of Applied Entomology, 110: 128-135.
Chitwood DJ (2002). Phytochemical based strategies for nematode control. Annual Review of Phytopathology, 40:
221-249.
Çalmaşur Ö, Aslan İ, Şahin F (2006). Insecticidal and acaricidal effect of three Lamiaceae plant essential oils
against Tetranychus urticae Koch and Bemisia tabaci.Genn. Industrial Crops and Products, 23: 140-146.
Çetinsoy S, Tamer A, Aydemir M (1998). Investigations on repellent and insecticidal effects of Xanthium
strumarium L. on Colorado Potato Beetle Leptinotrsa decemlineata Say (Col: Chrysomelidae). Turkish
Journal of Agriculture and Forestry, 22: 543-552.
Daykin ME, Hussey RS (1985). Staining and histopathological techniques in nematology. In: Barker, K.R., Carter,
C.C., Sasser, J.N. (Eds.), An advanced treatise on Meloidogyne Volume II: Methodology. North Carolina
State University Graphics, Raleigh, North Carolina, USA, 39-48 pp.
Douda O, Zouhar M, Mazakova J, Novakova E, Pavela R (2010). Using essences as alternative mean for northern
root-knot nematode (Meloidogyne hapla) management. Journal of Pest Science, 83: 217-221.
Elekcioğlu İH, Uygun N (1994). Occurrence and distribution of plant parasitic nematodes in cash crops in eastern
mediterranean region of Türkiye. Proc. of 9th Congress of the Mediterranean Phytopathological Union, 18-24
September 1994, Kuşadası-Aydın-Türkiye, pp. 409-410.
Erdoğan P, Toros S (2005). Melia azaderach L. (Meliaceae) ekstraktlarının Patates böceği [Leptinotarsa
decemlineata Say (Col.:Chrysomelidae)] larvalarının gelişimi üzerine etkisi. Bitki Koruma Bülteni, 45: 99-
118.
Erdoğan P, Toros S (2007). Investigations on the effects of Xanthium strumarium L. extraracts on Colorado potato
beetle [(Leptinotarsa decemlineata Say. Col.:Chrysomelidae)] Munis Entomology & Zoology, 2: 423-432.
Erdoğan P, Yıldırım A, Saltan G, Sever B (2010). Civanperçemi Achillea wilhelmsii C) Ekstraktının İki noktalı
kırmızı örümcek [Tetranychus urticae Koch.(Arachnida: Tetranychidae)]’e Etkisi Üzerinde Araştırmalar.
Türkiye VI.Organik Tarım Sempozyumu Bildiriler Kitabı 70-75.
Kepenekci et al. Turk J Weed Sci. 2017 20(1): 36-47
46
Erdoğan P, Toros S (2013). Azadirachta indica A. Juss ile Melia azedarach L. Bitkilerinden Elde Edilen
İnsektisitlerin Özellikleri ve Zararlılara Etkisi. Karaelmas Fen ve Mühendislik Dergisi, 3: 14-25.
Erdoğan P, Yıldırım A (2013). İki farklı bitki ekstraktının Yeşil şeftali yaprakbiti [(Myzus (N.) persicae Sulzer)
(Hemiptera: Aphididae)]’ne insektisit etkileri üzerinde araştırmalar. Bitki Koruma Bülteni , 53: 33-42.
Erdoğan P, Yıldırım A (2015). Capsicum annuum L. (Solanaceae) ve Allium sativum L. (Amaryllidaceae)
ekstraktlarının Myzus persicae (Sulzer) (Hemiptera:Aphididae) üzerine insektisit etkisi. Bitki Koruma
Bülteni, 55: 305-315.
Erdoğan P, Yıldırım A (2016). Insecticidal Activity of Three Different Plant Extracts on the Green Peach Aphid
[(Myzus persicae Sulzer) (Hemiptera: Aphididae)]. Journal Entomology Research Society, 8: 27-35.
Hackney RW, Dickerson OJ (1975). Marigold, castor bean, and chrysanthemum as control of Meloidogyne
incognita and Pratylenchus alleni. Journal of Nematology, 7: 84-90.
Hasabo SA, Noweer EMA (2005). Management of Root-Knot Nematode Meloidogyne incognita on Eggplant with
some plant extracts. Egyptian Journal of Phytopathology, 33: 65-72.
Hussey RS, Barker KR (1973). A comparison of methods of collecting inocula of Meloidogyne spp., including a
new technique. Plant Disease Reporter, 57: 1025-1028.
Javed N, Anwar SA, Inam-ul-haq M, Ahmad R, Khan HU (2006a). Effect of neem formulations applied as soil
drenching on invasion and development of root-knot nematode, Meloidogyne javanica. In: Proceeding of
International Symposium on Sustainable Crop Improvement and Integrated Management. University of
Agriculture, 14-16 September 2006, Faisalabad, Pakistan. 244-247pp.
Javed N, Gowen SR, Inam-ul-haq M, Abdullah K, Shahina F (2006b). Systemic and persistent effect of
neem(Azadirachta indica) formulations against root-knot nematodes, Meloidigyne javanica and their storage
life. Crop Protection, 26: 911-916.
Kepenekci I, Saglam HD (2015). Extracts of some indigenous plants affecting hatching and mortality in the
root-knot nematode [Meloidogyne javanica (Treub) Chitwood]. Egyptian Journal of Biological Pest
Control, 25: 39-44.
Kepenekci I, Erdoğuş D, Erdoğan P (2016). Effects of some plant extracts on root-knot nematodes in vitro and in
vivo conditions. Turkish Journal of Entomology, 40: 1-12.
Lee MJ (1990). The effect of extracts of Melia azedarach on Meloidogyne incognita. Quarterly Journal of Chinese
Forestry, 20: 1-7.
Malik MSN, Sanfwan K, Bahatti KSDS (1988). Nematicidal activity of exracts of Xanthium strumarium L. Weeb
Abstract 37: 16733p.
Melakeberhan H (1997). Effect of temperature and nitrojen source on tomato genotypes responce to Meloidogyne
incognita infection. Fundamental and applied nematology, 20: 1-8.
Melakeberhan H, Jones AL, Bırd GW (2000). Effects of soil pH and Pratylenchus penetrans on the mortality of
“Mazzard” cherry seedlins and their susceptibility to Pseudomonas syringae pv syringae. Canadian Journal
Plant Pathology, 22: 131-137.
Mennan S, Ecevit O, Mennan H (2000). Bazı bitki ekstraktlarının kök-ur nematodu (Meloidogyne incognita)
(Konfoid ve White, 1919)’na nematisit etkilerinini araştırılması. Türkiye Herboloji Dergisi, 3: 1-9.
Mohammad AB, Eskandar Z, Saeid S, Mohammad J, Fariba M (2007). Evaluation of sulfosulfuran for broadleaved
and grass weed control in wheat (L.) in Iran. Crop Protection, 26: 1385-1389.
Nakasone KK, Peterson SW, Jong SC (2004). Preservation and Distribution of Fungal Cultures. In: Mueller G.M.,
Bills G.F. and Foster M.S. (eds) Biodiversity of fungi, Inventory and Monitoring Methods. Elsevier
Academic Press pp. 47-37.
Nandal SN, Bhatti DS (1986). The effect of certain edaphic factors on the nematicidal activity of plant extracts.
Nematologia Mediterrana, 14: 295-298.
Netscher C, Sikora RA (1990). Nematode parasites of vegetables. In Plant Parasitic nematodes in Subtropical and
Tropical Agriculture. Edited by M. Luc, RA. Sikora and J. Bridge. CAB International, Wellingford, U.K. pp.
237-284.
Oka Y, Nacar S, Putievsky E, Ravid U, Yaniv Z, Spiegel Y (2000). Nematicidal activity of essential oils and their
components against the root-knot nematodes. Journal of Phytopathology, 90: 710-715.
Orisajo SB, Okeniyi MO, Fademi OA, Dongo LN (2007). Nematicidal effects of water extracts of Acalypha
ciliate, Jatropha gosssypifolia, Azadiractha indica and Allium ascalonicum on Meloidogyne incognita
infection on cacao seedlings. Journal of Research in Biosciences, 3: 49-53.
Öncüer C (2000). Tarımsal zararlılarla savaş yöntem ve ilaçları (4. Baskı). Adnan Menderes Üniversitesi Yayınları.
No:13, 333 s.
Prakash A, Rao J (1996). Botanical Pesticides in Agriculture. CRC Pres, Lewis Publishers, 461 pp
Rehman B, Ganai MA, Siddiqui KPMA, Usman A (2012). Management of Root Knot Nematode, Meloidogyne
incognita Affecting Chickpea, Cicer arientinum for Sustainable Production. Biosciences International, 1:1-5.
Sasser JN, Carter CC (1985). An Advanced Treatise on Meloidogyne. Vols 1 and 2. North Carolina State University,
Raleigh, North Carolina
Kepenekci et al. Turk J Weed Sci. 2017 20(1): 36-47
47
Shanker C, Solanki KR (2000). Botanical insecticides: A historical perspective. India, Asian Agrihistory, 4: 21-30.
Shaukat SS, Siddiqui IA (2001). Nematicidal activity of some weed extracts against Meloidogyna javanica (Treub.)
Chitwood. Pakistan Journal of Biological Sciences, 4: 1251-1252.
SPSS I (2012). Statistics for windows, version 21.0. IBM Corp., Armonk, NY.
Taba S, Sawada J, Moromizato Z (2008). Nematicidal activity of Okinawa Island plants on the root-knot nematode
Meloidogyne incognita (Kofoid and White) Chitwood. Plant Soil, 303: 207-216.
Tariq M, Dawar S, Mehdi FS, Zaki MJ (2006). Use of Avicennia marina (Forsk.) Vierh in the Control of Root Knot
Nematode Meloidogyne javanica (Treub) Chitwood on Okra and Mash Bean. Turkish Journal of Biology, 31:
225-230.
Taylor DP, Netscher C (1974). An improved technique for preparing perineal patterns of Meloidogyne spp.
Nematologica, 20: 268-269.
Tsay TT, Wu ST, Lin YY (2004). Evaluation of Asteraceae Plants for Control of Meloidogyne incognita. Journal of
Nematology, 36: 36-41.
Yelekçi K, Acımış M, Soran H (1981). Melia azedarach L. meyvelerinden çıkarılan özütlerin çam keseböceği
Thaumetopoea pityocampa Schiff (Lepidoptera: Thaumetopoeidae) Tırtıllarına Etkisi. Doğa Bilim Dergisi,
Temel Bilim, 5: 69-71.
©Türkiye Herboloji Derneği, 2017
Geliş Tarihi/ Received: Mart/March, 2017
Kabul Tarihi/ Accepted: Haziran/June, 2017
To Cite: Kepenekci I, Cekengil TK, Erdogus FD, Erdogan P, Saglam HD 2017. The Effect of Five Different Plant Extracts on
Root-Knot Nematodes [Meloidogyne incognita Race 2 and M. arenaria Race 2 (Tylenchida: Meloidoginidae)]
Infesting Tomato under Greenhouse Conditions. (In Turkish with English Abstract). Turk J Weed Sci., 2017: 20(1): 36-47
Alıntı için: Kepenekci İ, Çekengil T.K, Erdoğuş F.D, Erdoğan P, Sağlam HD 2017. Beş Farklı Bitki Ekstraktının Domateste
Zararlı Kök-Ur Nematod (Meloidogyne incognita Irk 2 ve M. arenaria Irk 2) (Tylenchida: Meloidoginidae)’larına Karşı Sera Koşullarındaki Etkisinin Belirlenmesi. Turk J Weed Sci., 2017: 20(1): 36-47
48
Turkish Journal of Weed Science 20(1): 2017: 48-60
Bazı Yabancı Ot Tohumlarının Suda Canlı Kalma Süreleri ve
Suda Yüzebilirlikleri
Filiz ERBAŞ1*, M.Nedim DOĞAN2 1İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü, AYDIN, Türkiye 2Adnan Menderes Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Bitki Koruma Bölümü, AYDIN, Türkiye
*Sorumlu Yazar E-mail: [email protected]
ÖZET
Bu çalışma Aydın Ovası sulama kanalları kenarında 2012 yılında yazarlar tarafından yapılan surveylerde en çok
rastlanan yabancı otların (12 farklı tür) tohumları kullanılarak bunların suda canlı kalma sürelerinin ve
yüzebilirliklerinin belirlenmesi amacıyla yürütülmüştür. Toplanan tohumlar öncelikle canlılık testine tabi tutulmuş,
daha sonra 12. aya kadar hava sirkülasyonu sağlanmış bidonlar içerisinde sulama suyunda bekletilmiştir.
Bidonlardan alınan yabancı ot tohumlarının 1., 3., 6., 9. ve 12. aylarda yine canlılık testi ile canlılıkları tespit
edilmiştir. Aynı tohumların suda yüzebilirliğinin belirlenmesi için sulama kanalında belli bir noktadan bırakılan
tohumların 100 m sonunda kanal içerisine yerleştirilen bir elekle yakalanmaları sağlanmıştır. Kış döneminde görülen
yabancı otlardan Silybum marianum (L.) Pers., yaz döneminde görülen yabancı otlardan ise Sorghum halepense (L.)
Pers. 12 ay sonunda sudaki tohum canlılıklarını en yüksek oranda muhafaza eden türler olmuşlardır. Çalışılan
tohumların çoğunun suda yüzebildiği ve daha çok yüzey suyunda bulundukları belirlenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Yabancı ot tohumu, canlılık, yüzebilirlik, yayılma
Viability and Buoyancy of Seeds of Some Weed Species in Water
ABSTRACT
This study was conducted to determine viability and buoyancy of some weed species’ seeds in water. Most frequent
weed species (12 different species) of the survey conducted earlier by authors at the irrigation channel banks of
Aydın Plain during 2012 were chosen for studies. Preliminarily, collected weed seeds were subjected to viability
tests. Then they were kept in an aerated, transparent plastic barrels that were filled with irrigation channel water for
12 months. Weed seeds were picked out of the barrels at the end of the 1, 3, 6, 9 and 12 months and their viability
was determined by viability test. To find out their buoyancy, seeds were released to the canalette and collected at 100
m distance from the starting point by a designated screen. Winter weed, Silybum marianum (L.) Gaertn. and summer
weed, Sorghum halepense (L.) Pers. proved as the most viable species at the end of 12 months period in water. Most
of the studied weed seeds were able to float and mainly observed at the surface water.
Keywords: Weed seed, viability, buoyancy, dispersal
Available at: www.journal.weedturk.com
Turkish Journal of Weed Science
© Turkish Weed Science Society
Erbas and Dogan, Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 48-60
49
GİRİŞ
Ülkemizde halen, ekonomik olarak
sulanabilecek 8,5 milyon hektar tarım
alanının yaklaşık %66’sı sulanabilmektedir.
Tarımsal gelişmede su, en önemli
faktörlerden biri olup, toprakta bitki için
gerekli olan nemi temin ederek verimi
artırmaktadır (Anonim, 2017a).
Sulama ve gübreleme olanaklarının
artmasıyla birlikte kültür bitkilerinde verim
artışı görülmesinin yanı sıra yabancı otlarda
da çeşitlilik ve yoğunluk bakımından artışlar
görülmektedir. Zirai mücadelede göz ardı
edilemeyecek öneme sahip olan yabancı otlar
kültür bitkileri ile rekabete girerek, kültür
bitkilerine olumsuz etkilerde bulunan birçok
patojene ve zararlıya konukçuluk ederek,
tarımsal uygulamaların sağlıklı ve hızlı bir
şekilde yapılmasına engel olarak zararlı
olabilmektedirler.
Aslında yaşama yerlerinin doğal varlığı
olan yabancı otlar, özellikle yoğunlukları
arttığı zaman yarattıkları olumsuz etkilerden
dolayı istenmemektedirler. Bu nedenle bir
bitki türünün yabancı ot olarak
nitelendirilmesi yoğunluğu ile yakından
ilişkilidir. Sulama kanallarında da bu
yoğunluktan ötürü problem haline gelen su
yabancı otlarının dışında, sulama kanalları
kenarındaki vejetasyonu oluşturan ve sulama
kanalları içerisinde taşınarak kültür
bitkilerinin yetiştiği alanlara ulaşıp oralarda
problem oluşturan kara yabancı otları
mevcuttur. Bu yabancı otların sulama
aracılığıyla tarım alanlarına taşınması suda
canlı kalma süreleri, yüzebilirliği, suyun akış
hızı vb. faktörlere bağlı olarak değişkenlik
gösterebilir.
Nehir kenarı ve sulak alan vejetasyonunda
suyla taşınmanın rolünün değerlendirildiği bir
derlemede nehirlerde suyla yayılan bitkilerin
taşınma mesafelerini, biriktikleri ve
çimlendikleri yerleri belirleyen birincil ve
ikincil faktörler olduğu belirtilmiştir. Birincil
faktörler; tohum, meyve, kapsül veya
vejetatif diasporun boyut, şekil, yüzme
yeteneği, uzun ömürlülük ve diğer kalıtsal
özellikleri olarak kabul edilmiştir. Yüzme
yeteneğinin yanısıra tohum kabuğunun
hidrofobik olup olmaması ve dormansi de
tohumun nehir kıyısı vejetasyonunda takılıp
kalmasını veya organik ya da mineral alt
tabakaya ulaşmasını etkileyen faktörler
olarak dile getirilmiştir. İkincil faktörler;
kanal büyüklüğü, sınır koşulları, hidrolik
pürüzlülük ve nehir morfolojsi olarak beyan
edilmiştir. İklim değişimi de, su kütlelerinin
hidrolojisi, diaspor salımı ve bitki
kolonizasyonunu değiştirerek suyla
taşınmanın rolünü değiştirebilmektedir
(Nilsson ve ark., 2010)
Yabancı ot tohumlarının suda canlı kalma
süreleriyle ilgili olarak yapılan çalışmalar
bazı yabancı ot tohumlarının 5 yıl süreyle
dahi suda canlılıklarını koruduklarını
göstermiştir.
Bruns (1965), Cicuta douglasii (DC.)
J.M. Coult & Rose, Cuscuta planiflora Ten.,
Cuscuta indecora Choisy, Linaria dalmatica
(L.) Mill., Asclepias speciosa Torr. ve
Halogeton glomeratus (M. Bieb.) C.A.
Mey.’un bazı tohumlarının 12 ay boyunca
30,48 cm ve 121,92 cm (12 ve 48 inç)
derinlikte kanal suyunda bekletildikten sonra
halen çimlenme gösterdiğini tespit etmiştir.
H. glomeratus’un siyah tohumları 6 aydan
sonra canlılıklarını yitirmişlerdir. Polygonum
persicaria L.’nın tohumlarının %35’i
sertliğini kaybetmemiş ve %24’ü 5 yıl sonra
dahi çimlenmiştir. Cichorium intybus L. ve
Swainsona salsula (Pall.) Taubert tohumları
Erbas and Dogan, Turk J eed Sci. 2017: 20(1), 48-60
50
çürümemiş ve 5 yıla kadar canlılığını
kaybetmemiştir. Avena fatua L., Bassia
hyssopifolia (Pall.) Kuntz ve R. crispus
sırasıyla 6, 18 ve 42 ay sonra çimlenme
göstermemişlerdir. Salsola kali L.’nin 3 ay
sonra hiçbir tohumu çimlenmezken, Sonchus
arvensis L.’in birkaç tohumu çimlenmiştir.
Kuru koşullarda ve tatlı suda 3-60 ay
saklanan 82 yabancı ot ve kültür bitkisi
tohumunun çimlenme kabiliyeti test edildiği
başka bir çalışmada suda bekletilen 24 türe
ait tohumlar 12 ay veya daha az sürede
çimlenme kabiliyetini yitirirken, 27 türün 60
ayın sonunda dahi çimlendiği görülmüştür.
Bir yıldan daha fazla suda bekletilen tek
yıllık monokotiledonların %22’si
çimlenirken, çok yıllık monokotiledonlar ile
tek ve çok yıllık dikotiledonların yaklaşık
%75’i çimlenmiştir. C. douglasii, Carex
pellita Muhl. ex Wild., Polygonum
lapathifolium L., Saponaria officinalis L. ve
Verbena hastata L.’nın suda bekletildikten
sonra kuru koşullarda saklandığında daha iyi
çimlendiği görülmüştür (Comes ve ark.,
1978).
Tetik (2010)’un Aşağı Seyhan Ovası
sulama kanallarında yürüttüğü çalışmada
2007 yılında 20 ton suda 78 farklı türde 9.010
adet, 2008 yılında 16 ton suda 53 farklı türde
2.662 adet tohum tespit edilmiştir.
Yabancı ot tohumlarının 5 feet (yaklaşık
1,5 m) yükseklikteki bir cam tüp içinden 250
ml’lik beher içerisine atılarak
yüzebilirliklerinin belirlendiği ve 56 yabancı
ot tohumu kullanıldığı bir çalışmada
tohumların hepsi bir süre yüzmüş,
tohumlarının tamamı çöken bir tür
görülmemiştir. Chenopodium album ve
Amaranthus spp. tohumlarının yarısından
çoğu batmış, Rumex crispus ve Polygonum
spp.’nin çoğu yüzmüştür (Eggington ve
Robbins, 1920).
Wilson (1980) ve Catalan ve ark. (1997)
sulama kanallarında suyla taşınan yabancı
otların belirlenmesi üzerine yaptıkları
çalışmalar sonucunda yabancı ot
tohumlarının daha çok yüzey suyunda
bulunduğunu belirtmişlerdir. Wilson (1980)
üretim sezonu boyunca örnekleme yapılan bir
tarlaya sulama suyuyla 48.400 adet/ha tohum
girişi olduğunu, Catalan ve ark. (1997) bir
ton sulama suyunda 431 adet tohum
bulunduğunu tespit etmiştir.
Yapılan çalışmaların sonuçları suyla taşınan
yabancı otların taşındıkları alanlarda sorun
olma potansiyelini ortaya koymaktadır. Bu
sebeple sulama kanalları kenarında görülen
yabancı otların tohumlarının suda
yüzebilirliğinin ve suda canlı kalma
sürelerinin belirlenmesi, tarlalara taşınması
aşamasında oluşturabileceği sorunların
değerlendirilmesi açısından önem arz
etmektedir.
Aydın Ovası Sulaması’nda sulama
kanalları kenarında görülen yabancı otlar
Erbaş ve Doğan (2015) tarafından daha önce
tespit edilmiş olup, bu çalışmada surveyler
sonucunda rastlama sıklığı en fazla bulunan
12 adet yabancı ot türünün tohumlarıyla
çalışılmıştır. Çalışmada bu yabancı otların
tohumlarının suda canlı kalma sürelerinin ve
suda yüzebilirliklerinin belirlenmesi
amaçlanmıştır.
MATERYAL VE YÖNTEM
Materyal
Yabancı Ot Tohumlarının Suda Canlı Kalma
Sürelerinin Belirlenmesi
Bu çalışma kapsamında Erbaş ve Doğan
(2015) tarafından iki dönemde yürütülen
surveyler sonucunda sulama kanalları
kenarında rastlama sıklığı açısından en
Erbas and Dogan, Turk J eed Sci. 2017: 20(1), 48-60
51
önemli görülen 6’şar adet, toplamda 12 adet
yabancı ot türünden tohumlar toplanmasına
karar verilmiştir. Bunlardan Cynodon
dactylon hem kış hem de yaz döneminde
görüldüğü için onun yerine yaz döneminde
Digitaria sanguinalis ilave edilmiştir. Tohum
toplama aşamasında C. dactylon ve
Glycyrrhiza glabra tohumlarının dışarıdan
teminine ihtiyaç duyulmuş diğer yabancı
otların tohumları ise Aydın Ovası sulama
kanalları kenarından toplanmıştır. Çalışmada
tohumları kullanılan yabancı otlar ve
rastlama sıklıkları Çizelge 1’de verilmiştir.
Çizelge 1. Çalışmada tohumları kullanılan yabancı otlar ve rastlama sıklıkları
Kış Döneminde Görülen Yabancı Otlar R.S. (%)
Matricaria chamomilla L. Hakiki papatya 92.45
Silybum marianum (L.) Gaertn. Kangal 77.36
Melilotus officinalis (L.) Desr. Sarı taş yoncası 69.81
Cynodon dactylon (L.) Pers. Köpek dişi ayrığı 67.92
Hordeum murinum L. Duvar arpası 67.92
Alopecurus myosuroides Huds. Tilki kuyruğu 64.15
Yaz Döneminde Görülen Yabancı Otlar
Cynodon dactylon (L.) Pers. Köpek dişi ayrığı 88.68
Sorghum halepense (L.) Pers. Kanyaş 49.06
Chenopodium album L. Sirken 47.17
Echinochloa crus-galli (L.) P.
Beauv.
Darıcan 41.51
Glycyrrhiza glabra L. Meyan 33.96
Cynanchum acutum L. Sütlü sarmaşık 32.08
Digitaria sanguinalis (L.) Scop. Çatal out 28.30
Yabancı Ot Tohumlarının Suda Yüzebilirliğinin
Belirlenmesi
Bu çalışma 16.06.2014 tarihinde ADÜ Ziraat
Fakültesi Araştırma ve Uygulama
Çiftliği’nde Büyük Menderes Nehri yanında
yer alan ve maksimum debisi 315 l/sn olan
bir kanalette yürütülmüştür. Yabancı ot
tohumları çalışma öncesinde 100’er adet
ayrılarak kullanıma hazır hale getirilmiştir.
Tohumlar boyalı ve boyasız olarak 2 farklı
şekilde hazırlanmış, ancak boyamanın tohum
ağırlığını ve çökme etkisini artırdığı
belirlendiği için boyanan tohumlar ile ilgili
sonuçlar verilmemiştir.
Çalışmaya C. acutum tohumlarının kör
çanaklı, H. murinum tohumlarının ise
başakçık formu dahil edilmiştir.
Kanalet içerisinde tohumların atıldığı
mesafeden 100 m sonrasına konulmak üzere
50 meshlik (288 µ gözenek çapına sahip),
paslanmaz çelik tel kullanılarak 3 bölmeli bir
elek yaptırılmıştır. Elekteki aralıklar
tabandan itibaren 0-12 cm, 12-25 cm, 25-39
cm ile 39 cm ve üstü olarak belirlenmiştir.
Elek, çalışmanın yapıldığı kanaletin
ölçülerine göre çevresi 150 cm, derinliği
59,32 cm ve içten içe çapı 69,02 cm olacak
biçimde şekillendirilmiştir.
Yöntem
Yabancı Ot Tohumların Suda Canlı Kalma
Sürelerinin Belirlenmesi
Araştırmada kullanılacak tohumların canlılık
testi için tohumlar önce 4 tekerrürlü olacak
Erbas and Dogan, Turk J eed Sci. 2017: 20(1), 48-60
52
şekilde 20’şer adet olarak ayrılmış ve TTC
testi (2,3,5-Triphenyltetrazolium Chloride)
uygulanmıştır. TTC testi, tohumdaki
respirasyon enzimlerinin aktivitesine bağlı
olarak, canlı tohumları cansız tohumlardan
ayıran biyokimyasal bir testtir (ISTA, 1966).
TTC testi yapılırken; teste tabi tutulacak
olan tohumlar stereomikroskop altında bisturi
yardımıyla embriyoları açığa çıkacak şekilde
boyuna ikiye bölünmüştür. İkiye bölünen
tohumun bir parçası uzaklaştırılmış, diğer
parçası petri kabına alınmıştır. Her bir
yabancı otun petri kabına alınan 20 x 4=80’er
adet tohumuna % 0,1’lik TTC solüsyonu
ilave edilmiştir. 48 saat sonunda kontrol
edilen petri kaplarında yer alan tohumlardan
embriyosu kırmızıya boyananlar canlı,
boyanmayanlar cansız olarak kabul edilmiştir
(ISTA, 2003).
TTC testine tabi tutulamayan küçük
tohumlar için distile suda yüzdürme metodu
uygulanmıştır. Schmidt ve Joker (2001),
yüzdürme metodunun, boş, dolu ve mekanik
olarak zarar görmüş tohumların ayrılmasında
kullanıldığını ifade etmektedir. Bu testte de
petri kaplarında distile suya konan 20×4 = 80
tohum 10 dk arayla çalkalanmıştır. Yarım
saat sonunda stereomikroskop altında
incelenerek dibe çöken tohumlar canlı,
yüzeyde kalan tohumlar ölü olarak kabul
edilmiştir. Yüzdürme tekniği bu çalışma
kapsamında yalnızca M. chamomilla
tohumlarına uygulanmıştır.
Başlangıçtaki canlılık oranları tespit
edildikten sonra çalışmaya konu olan
tohumlar Acosta ve ark. (1999)’un
çalışmasından esinlenerek içerisinde kanal
suyu bulunan şeffaf bidonlara (20 litre
hacminde) 20’şer adet ve 4 tekerrürlü şekilde
%100 polyamid beyaz çoraplar içerisinde
yerleştirilmiştir. Çoraplar bidonlara
konulmadan önce içerisine konulan yabancı
ot türüne, tekerrür ve tekrar sayısına bağlı
olarak asetat kalemi ile isimlendirilmişlerdir.
İçinde su bulunan bidonlar doğal koşullardaki
hava sıcaklıklarına yakın olması ve
mikroorganizma oluşumunun önlenmesi
açısından hava alacak şekilde ağzı açık
bırakılmış ve bidon içerisinde hava
sirkülâsyonu sağlamak için hava motoru
konulmuştur. Gerektiğinde buharlaşma
kayıplarını önlemek için kanal suyundan su
ilavesi yapılmıştır.
Bidonlarda çalışmaların başladığı tarihler
Çizelge 2’de gösterilmektedir. Birinci ve
ikinci çalışmada M. chamomilla, S.
marianum., M. officinalis, H. murinum ve A.
myosuroides tohumları; 3 ve 4 no’lu
çalışmada C. album, C. acutum, D.
sanguinalis, E. crus-galli ve S. halepense
tohumları kullanılmıştır. Tohumları daha
sonra temin edilen yabancı otlar için
başlatılan 5 ve 6 no’lu çalışmada ise G.
glabra ve C. dactylon tohumları
kullanılmıştır.
Bidonlarda bulunan tohumlar; 1, 3, 6, 9,
12 ay sonra alınarak tohum büyüklüğüne göre
TTC veya distile su testine tabi tutulmuş ve
başlangıçta konulan tohum sayısıyla
kıyaslanarak canlılık oranları (%)
belirlenmiştir. Çalışma 4 tekerrürlü ve 2
tekrarlı olarak yürütülmüştür.
Elde edilen veriler varyans analizine tabi
tutulmuştur. Deneme faktörünün önemsiz
(p ≥0,05) bulunduğu durumlarda sonuçlar
birleştirilerek verilmiş, önemli bulunduğu
durumlarda 1. ve 2. tekrar için ayrı ayrı
verilmiştir.
Yabancı Ot Tohumlarının Suda Yüzebilirliğinin
Belirlenmesi
Sulama kanalına su verildikten sonra
Erbas and Dogan, Turk J eed Sci. 2017: 20(1), 48-60
53
tohumlar 50 cm yükseklikten bırakılmış ve
20 dk boyunca beklenilmiştir. Bu süre
sonunda kanala yerleştirilen elek yerinden
alınmıştır. Laboratuvara getirilen elek bir gün
kurumaya bırakıldıktan sonra içerisinde
biriken tohumlar fırça yardımıyla beyaz
küvetler içerisine alınmıştır. Daha sonra petri
kaplarına alınan tohumlar stereomikroskop
altında sayılmıştır. Çalışma sonucunda
tohumların yüzebilirliği ile ilgili olarak
kanıya ulaşabilecek yeterli veri elde edildiği
düşünüldüğünden 2. tekrar yapılmamıştır.
Çizelge 2. Denemelerin başlatıldığı tarihler
Deneme No 1 2 3-4 5-6
Denemenin Başlangıç Tarihi 10.08.2012 11.10.2012 01.01.2013 11.04.2013
BULGULAR VE TARTIŞMA
Yabancı Ot Tohumlarının Suda Canlı Kalma
Sürelerinin Belirlenmesi
Yabancı ot tohumlarının başlangıçta ve 12.
ay sonuna kadar geçen sürede belirlenen
canlılık oranlarındaki değişimler şekiller ile
gösterilmiştir. A. myosuroides, C. dactylon,
D. sanguinalis ve G. glabra tohumlarıyla
yürütülen 2 denemenin sonuçlarına göre
deneme faktörü önemsiz bulunduğu için,
denemelerin sonuçları birleştirilerek Şekil
1’de verilmiştir.
Şekil 1. A. myosuroides, C. dactylon, D.
sanguinalis ve G. glabra’nın tohum canlılık
oranlarındaki değişimler
Şekil 1 incelendiğinde A. myosuroides
tohumlarının 3. ay sonunda neredeyse
canlılıklarının tamamını yitirdiği
görülmektedir. G. glabra tohumlarının 6.
ayda, C. dactylon’un ise 12. ayda canlılık
oranı %20’nin altına düşmüştür. D.
sanguinalis 12. ay sonunda canlılık oranını
% 29 seviyesinde korumuştur. H. murinum,
M. chamomilla, M. officinalis ve S.
marianum'un canlılık oranlarındaki
değişimlerle ilgili sonuçlar deneme faktörü
önemli bulunduğu için 1. ve 2. tekrar olarak
iki farklı şekilde (Şekil 2 ve Şekil 3)
gösterilmiştir.
H. murinum, M. chamomilla, M. officinalis
ve S. marianum'un tohum canlılık
oranlarındaki değişimler (2. tekrar) H.
murinum tohumlarında 1. tekrarda 3 ay
sonunda tohum canlılığı tamamen
kaybolmuşken 2. tekrarda bu süre 1. ay sonu
olmuştur.
Şekil 2. H. murinum, M. chamomilla, M.
officinalis ve S. marianum'un tohum canlılık
oranlarındaki değişimler (1. tekrar)
Erbas and Dogan, Turk J eed Sci. 2017: 20(1), 48-60
54
Şekil 3. H. murinum, M. chamomilla, M.
officinalis ve S. marianum'un tohum canlılık
oranlarındaki değişimler (2. tekrar)
Bunun çalışmaların başlatıldığı tarihlerden
kaynaklanmış olabileceği düşünülmektedir.
H.murinum tohumlarının tohum canlılığını
çimlenerek yitirdikleri gözlenmiştir. İlk
çalışmada tohumlar 3 aylık bir sürede
çimlenirken, ikinci çalışmada bu sürenin daha
kısa olmasının nedeninin 2. denemenin
başlatıldığı tarihlerdeki sıcaklıkların H.
murinum’un optimum çimlenme
sıcaklıklarına daha yakın olması olduğu
kanısına varılmıştır. Yapılan bir çalışmada H.
murinum’un optimum çimlenme sıcaklığının
17-24 °C’ler arasında olduğu belirlenmiştir
(Anonim, 2017 b).
M. chamomilla tohumlarının canlılık
oranı, birinci denemedekinin (%26,3) aksine
ikinci denemede 12 ay sonunda %3,8 canlılık
oranına gerilemiştir. Ancak birinci ve ikinci
denemenin başlangıcındaki canlılık oranları
kıyaslandığında M. chamomilla’nın birinci
denemedeki başlangıç canlılık oranının %95,
ikinci denemedeki başlangıç canlılık oranının
ise %46,3 olduğu görülmektedir.
İkinci denemedeki M. chamomilla
tohumlarında daha erken görülen bu canlılık
kayıplarının başlangıçtaki canlılık oranının
düşük olmasından kaynaklandığı ve bunun
nedeninin ikinci denemenin başlangıç
tarihine kadar olan saklama koşullarında bu
yabancı ot tohumlarının canlılık kaybına
uğraması olduğu düşünülmektedir.
M. officinalis 12. ay sonunda ikinci
denemede birinci denemedekinden (%18,8)
daha fazla oranda canlı kalmış ve %35
oranında bir canlılık göstermiştir.
S. marianum tohumlarının 12 ay
sonundaki canlılık oranı her iki çalışmada da
benzer ve %35 oranında bulunmuştur.
S. marianum her iki denemede de 12 ay
sonunda canlılığını en fazla muhafaza eden
yabancı ot olmuştur. Bunun tohum
kabuğunun kalınlığından kaynaklandığı
düşünülmektedir.
S. marianum’un tohum kabuğu
epidermisinin, palizat hücreleri katmanıyla
kalınlaşmış bir dış duvara sahip olduğu tespit
edilmiştir (Anonim, 1999). Yapılan bir
çalışmada S. marianum’un tohum canlılığını
toprakta da 9 seneye kadar koruyabildiği
belirlenmiştir (Ahmadian ve ark., 2012). Her
iki çalışmanın sonuçları değerlendirildiğinde
S. marianum ve M. officinalis tohumlarının
12. ay sonunda halen problem olmaya devam
edebileceği düşünülmektedir.
Morinaga (1926) çalışmasında M.
officinalis tohumlarının suda yüksek ve
düşük sıcaklıklarda yüksek oranda
çimlendiğini tespit etmiştir. Bu da
göstermektedir ki M. officinalis suyun
içerisinde çimlendikten sonra uygun bir
ortam bulduğu takdirde gelişimine devam
edebilecektir. Canlılık oranının da 12. ay
sonunda dahi %18,8-35 oranlarında
değişmesi bu yabancı otun yoğunluğunu
devam ettirebileceğini göstermektedir. M.
officinalis’in Boz (2000a)’un çalışmasında
tespit edildiği gibi bölgemiz buğday ekim
alanlarında sık görülen yabancı otlardan
olmasının bir nedeninin de bu olabileceği
tahmin edilmektedir.
Erbas and Dogan, Turk J eed Sci. 2017: 20(1), 48-60
55
C. album için 2 denemede de canlılık oranları
açısından farklı sonuçlar elde edilmiştir.
Tohumlarının 12. ay sonundaki canlılık oranı
1. tekrarda %58 bulunurken, 2. tekrarda bu
oran %14 olmuştur (Şekil 4 ve 5). Bunun
birinci denemede 9. ve 12. aylarda düşme
eğiliminde olması beklenen canlılık oranının
yüksek bulunmasından kaynaklandığı ve
deneme hatası olduğu düşünülmektedir.
Şekil 4. C. album, C. acutum, E. crus-galli ve
S. halepense’nin tohum canlılık
oranlarındaki değişimler (1. tekrar)
Şekil 5. C. album, C. acutum, E. crus-galli ve
S. halepense’nin tohum canlılık
oranlarındaki değişimler (2. tekrar)
C. acutum ve E. crus-galli tohumları için
yıl içerisinde farklı sonuçlar elde edilse de
12. ay sonundaki canlılık oranı birbirine
yakın bulunmuştur. C. acutum tohumlarının
canlılık oranı %16-24 arasında değişirken, E.
crus galli’ninki %35 seviyelerinde kalmıştır.
S. halepense tohumlarında canlılık oranları 9.
ay sonuna kadar yüksek seyrederken, 12. ay
sonunda 1. tekrarda %65, 2. tekrarda %40
seviyesinde olmuştur. Bu da bu yabancı otun
tohumlarının suyla tarlalara taşındığı zaman
da problem olabileceğinin bir göstergesidir.
C. dactylon ve G. glabra’nın tohumlarının
dışarıdan satın alma yoluyla temin edildiği
düşünüldüğünde, sulama kanalları kenarında
görülen bireylerin tohumlarının farklı canlılık
oranlarına sahip olabileceği göz önüne
alınmalıdır.
Çalışmada C. dactylon tohumlarının
sulama kanalındaki suyun içerisinde
canlılığını 9. aya kadar %50’ler düzeyinde
koruyabildiği belirlenmiştir. Ancak surveyler
sırasında en çok görülen yabancı otlardan
olan bu türün toplanan tohumlarının içlerinin
genelde boş oldukları görülmüştür. Bilindiği
gibi C. dactylon hem rizom, hem stolon hem
de tohumla çoğalabilen bir bitki olmasına
rağmen rizom ve stolonla daha çok
çoğalmaktadır. Bu nedenle, C. dactylon’un
ana sulama kanalları kenarında erozyonu
önlemek için var olması istenen yaygınlık ve
yoğunluğunun, çok yıllık ve vejetatif yollarla
yayılabilen bir bitki olmasından dolayı ileriki
yıllarda daha da artacağı düşünülmektedir.
Oluşturduğu tohumların ise verimli tohumlar
olmaması nedeniyle, sulama suyuna
karışsalar bile suyla taşındığı tarlalarda
problem yaratmayacağı kanaatine varılmıştır.
G. glabra’nın tohumlarının ise 1. ay
sonunda %60’lara düşen canlılık oranlarının
12. ay sonunda %10’lara gerilediği
görülmüştür. Bu bitkinin de çok yıllık ve
rizomlarıyla yayılabilen bir bitki olması
nedeniyle sulama kanalları kenarında sonraki
dönemlerde en fazla rastlanılan yabancı
otlardan olmaya devam edeceği
düşünülmektedir.
Sulama suyuyla 100 m. mesafedeki
hareketinin incelendiği çalışmada
Erbas and Dogan, Turk J eed Sci. 2017: 20(1), 48-60
56
tohumlarının ağır ve büyük olması
nedeniyle yüzmeyip çöktüğü görülmüştür.
Bu nedenle sulama suyuyla tarlalara
karışmasından ziyade sulama kanalı
içerisindeki tortuya karışacağı
düşünülmektedir.
Tohumların canlılık oranlarının
belirlenmesi için yürütülen tüm denemeler
suni koşullarda sulama suyu kanaldan temin
edilerek gerçekleştirilmiştir. Dolayısıyla
Büyük Menderes Nehri veya suyun bu
nehirden alındığı Aydın Ovası sulama
kanalları içindeki sıcaklık, mikrobiyal
aktivite, böcek veya diğer hayvanların
tohumlara zarar vermesi vb. nedenlerden
ötürü tohumların canlılık oranlarında
değişimler olacağı düşünülmektedir.
Ülkemizde yabancı ot tohumlarının suda
canlı kalma sürelerine ilişkin bir çalışmaya
rastlanmamıştır. Ancak toprağın farklı
derinliklerine gömülü bazı yabancı ot
tohumlarının 7 yıl sonraki canlılık
oranlarının tespit edildiği bir çalışmada
(Üremiş ve Uygur, 2004), çalışmamızda
kullandığımız S. halepense bitkisinin 15 ve
30 cm toprak derinliğine gömülü
tohumlarının canlılık oranlarının sırasıyla
%9,51 ve %8,15 olduğu tespit edilmiştir.
Aynı çalışmada yine bu çalışmada
tohumlarını kullandığımız E. crus-galli ile
aynı cinsten olan E. colona’nın canlılık
oranlarının da sırasıyla %1.14 ve %1.70
olduğu tespit edilmiştir.
Yabancı ot tohumlarının suda canlı kalma
süreleri suyun tarlalara ulaştıkları aşamada
canlılıklarını muhafaza edebiliyor olmaları
açısından önem arz etmektedir. Çalışmada
kullanılan yabancı otlardan C. album, C.
dactylon, E. crus-galli, M. officinalis ve S.
halepense daha önce Boz (2000a, b) ve
Doğan ve Boz (2005) tarafından ilimizdeki
buğday, pamuk ve mısır alanlarında görülen
yabancı otların belirlendiği çalışmalarda en
sık rastlanan yabancı otlar olarak
belirlenmişlerdir. Bunun nedenlerinden
birinin özellikle yoğun sulama yapılan
pamuk ve mısır alanlarına suyla taşınabilen
bu yabancı ot tohumlarının suda canlı
kalma sürelerinin uzun olması olduğu
kanaatine varılmıştır. Yalnız C.
dactylon’un tohumdan ziyade vejetatif
yollarla dağılım gösterdiği
düşünülmektedir.
Çizelge 3. Yabancı ot tohumlarının yakalandıkları yükseklikler ve yakalanma sayıları
Yabancı Otlar 0-12 cm 12-25 cm 25-39 cm 39 cm ve üstü
Alopecurus myosuroides 7 1 3 76
Chenopodium album 4 3 3 90
Cynanchum acutum - - 4 149
Cynanchum acutum (kör çanaklı) - - - 38
Cynodon dactylon 7 4 1 15
Digitaria sanguinalis 2 24
Echinochloa crus-galli 1 3 7 89
Glycyrrhiza glabra - - - 1
Hordeum murinum (verimli çiçekçik) 3 1 3 45
Hordeum murinum (başakçık) - - - 100
Matricaria chamomilla - - - -
Melilotus officinalis 1 2 3 94
Silybum marianum - - - 2
Sorghum halepense 3 6 2 86
Erbas and Dogan, Turk J eed Sci. 2017: 20(1), 48-60
57
Yabancı Ot Tohumlarının Suda
Yüzebilirliğinin Belirlenmesi
Çalışma sırasında kanaletteki suyun hızı 1,3
m/sn, çalışmanın yapıldığı saatlerdeki
rüzgar hızı 2,30 m/sn olarak kaydedilmiştir.
Çalışma sonrasında suyun yüksekliğinin 53
cm ve ıslak çevrenin 137 cm olduğu tespit
edilmiştir.
Yabancı ot tohumlarının suda
yüzebilirliğinin belirlenmesi amacıyla kanal
içerisine atılan 100 tohumdan çalışma
süresi sonunda (20 dk.) elekte
yakalananların sayıları ve yakalandıkları
yükseklikler Çizelge 3’te verilmiştir.
Çizelge 3 incelendiğinde yakalanan
yabancı ot tohumlarının çoğuna yüzey
suyunda rastlandığı görülmektedir. Wilson
(1980) ve Catalan ve ark. (1997)’nın yaptığı
çalışmada da 3 farklı su derinliğinden
alınan sularda en fazla yabancı ot sayısına
yüzeye yakın kısımdan alınan örneklerde
rastlandığı belirtilmiştir. C. album,
Eggington ve Robbins (1920)’in yaptıkları
çalışmada yarısından fazlası çöken
tohumlar içerisinde yer almıştır.
Bu çalışmada ise tohumları kabuğundan
ayrılmadan kullanılan C. album, E. crus-
galli ve M. officinalis tohumlarının suyla
rahatlıkla taşınabildikleri görülmüştür.
Çalışma sırasında pappuslarıyla (kör çanak)
suya atılan C. acutum tohumlarının su
üstünde rahatlıkla yüzebildikleri
görülmüştür.
Ancak Çizelge 3 incelendiğinde suya
atılan 100 adet tohuma karşın pappussuz
olan tohumlara elekte 149 adet rastlanıldığı
görülmektedir. Bu da suyla taşınma
esnasında bazı tohumların pappuslarından
ayrılarak eleğe vardıklarını göstermektedir.
Çalışma sonunda elekte S. marianum ve G.
glabra tohumlarına neredeyse hiç
raslanmamış olması bu tohumların 100
m’lik mesafe içerisinde çöktüklerini
göstermektedir. Bu tohumlar çalışılan
tohumlar içerisindeki en büyük ve en ağır
olan tohumlardır. S. halepense tohumları da
büyük olmasına rağmen yüzerek
çoğunlukla eleğe varabilmişlerdir. Bunun
nedeninin S. halepense tohum kabuğunun
meyve kabuğu ile birleşik olması ve
perikarpın kanat işlevi görmesi olduğu
düşünülmektedir.
Bazı çalışmalarda kıvrılmış olan
kılçıkların da tohum dağılımına yardımcı
olduğu belirlenmiştir (Anonim, 2014).
Yapılan çalışmalar S. halepense
tohumlarının suyla özellikle de sulama
suyuyla dağılabildiğini göstermiştir (Holm
vd., 1977). H. murinum’un başakçık
(spikelet) ya da verimli çiçekçik (floret)
şeklinde suya karışabileceği düşünülmüş ve
ikisi bu çalışmada ayrı ayrı
değerlendirilmiştir.
Çizelge 3’de de görüldüğü üzere bitkinin
başakçık şeklinde suya karıştığında
%100’ünün yüzebildiği belirlenirken,
çiçekçik şeklinde bu oran %52 olmuştur.
M. chamomilla tohumlarına elekte hiç
rastlanmamıştır. M. chamomilla
tohumlarının canlılığının belirlenmesi için
daha önceki çalışmalarda yapılan yüzdürme
metodunda tohumların battıkları
görülmüştür.
Ayrıca tohumlar çok küçük oldukları
için eleğe varmış olsalar dahi kaybolmuş
olabilecekleri düşünülmektedir. Bu nedenle
yapılan çalışmanın M. chamomilla
tohumlarıyla yapılan kısmından elde edilen
sonuçların güvenilir olmadığı ve
Erbas and Dogan, Turk J eed Sci. 2017: 20(1), 48-60
58
değerlendirmeye tabi tutulmaması gerektiği
düşünülmektedir. Tohumların yüzebilirliği
tohumların morfolojik yapılarının yanı sıra
içinde bulundukları suyun hızı, debisi,
rüzgâr hızı gibi birçok etmene de bağlıdır.
Bu nedenle bu çalışma ile elde edilen
değerler farklı koşullarda değişkenlik
gösterebilir. Nilsson vd. (2010)’un belirttiği
gibi yüzme yeteneğinin yanısıra tohumların
hidrofobik olup olmaması da organik ya da
mineral alt tabakaya ulaşmasını etkileyen
faktörler içerisinde yer almaktadır.
SONUÇ
Yabancı ot tohumların suda canlı kalma
süreleri ile ilgili yapılan çalışmalar
değerlendirildiğinde bazı yabancı ot
tohumlarının suda 1 yıl kalsalar dahi
problem olma kapasitesine sahip oldukları
düşünülmektedir. Kış döneminde görülen
yabancı otlardan Silybum marianum (L.)
Pers., yaz döneminde görülen yabancı
otlardan ise Sorghum halepense (L.) Pers.
12 ay sonunda sudaki tohum canlılıklarını
en yüksek oranda muhafaza eden türler
olmuşlardır.
Tohumların suda yüzebilirliğinin
belirlendiği çalışmanın geneline
bakıldığında kavuzlu veya meyve kabuğu
bulunan tohumların eleğe varabildikleri
görülmüştür. Bu nedenle meyve kabuğu ve
kavuz gibi tohumu koruyan yapıların
tohumların yüzmesine de olanak sağladığı
düşünülmektedir. A. myosuroides tohumu
ve H. murinum’un başakçık formu da
çoğunlukla yüzebilen yabancı ot tohumları
olmasına karşın bu yabancı otların
tohumlarının suda canlı kalma sürelerinin
düşük olması nedeniyle çimlenip bir yere
tutunamadıkları sürece problem
olmayacakları düşünülmektedir. Bu yabancı
otların tohumları su içerisinde bir aydan
fazla kaldıklarında çoğunlukla canlılıklarını
kaybetmektedirler.
Bu nedenle bu tohumların su içerisinde
geçirdikleri süre bu aşamada önem
kazanmaktadır. C. album, C. dactylon, E.
crus-galli, M. officinalis ve S. halepense
ilimiz ekim alanlarında en sık görülen
yabancı otlardandır. Bu yabancı otlardan C.
dactylon dışında kalanların tohumlarının en
azından %80’ninin sulama suyu yüzeyinde
rahatça hareket ettiği düşünüldüğünde,
sulama suyunun yayılmada bu yabancı otlar
açısından büyük bir etkisi olduğu
düşünülmektedir.
Bu yabancı otlar aynı zamanda tohumları
suda uzun süre canlılıklarını koruyabilen
yabancı otlar olarak tespit edilmişlerdir. Bu
nedenle önümüzdeki yıllarda sulama suyu
ile sulanan alanlarda en çok rastlanılan
yabancı otlardan olmaya devam edecekleri
kanısına varılmıştır. Ancak C. album, E.
crus-galli ve M. officinalis tek yıllık bitkiler
olmaları nedeniyle mücadelesinin
yönetiminde S. halepense kadar
zorlanılmayacağı düşünülmektedir.
Yabancı ot tohumlarının suyla taşınma
sürelerinin çok kısa olduğu varsayıldığında
çalışmada kullanılan tohumların çoğunun
tohum canlılık oranlarını tarlalara bulaşıp
problem oluşturmaya devam edecek
düzeyde koruyabileceği düşünülmektedir.
Bu aşamada tarlaya varan tohumların
çimlenip gelişimlerini devam
ettirebilmeleri, çoğalmaları ve yayılmaları
için bir çok etken (ekolojik istekler, rekabet,
tohum sayısı, mücadele yöntemleri v.b.)
devreye girmektedir.
Çalışılan bitkiler içerisinde gerek
tohumlarının suyla taşınabilmesi, gerekse
vejetatif yollarla yayılabilen çok yıllık
bitkiler olmaları nedeniyle zaten en sık
rastlanılan yabancı otlardan olan S.
halepense ve C. acutum’un ileriki yıllarda
sulama kanalları kenarında yaygınlığının
daha çok artacağı düşünülmektedir.
Erbas and Dogan, Turk J eed Sci. 2017: 20(1), 48-60
59
Özellikle S. halepense’nin tohumlarının da
suda canlı kalma oranının 12 ay sonunda
dahi ortalama %50’ler civarında olması
yayıldığı alanlara zarar verme potansiyelini
daha çok artırmaktadır.
Bu nedenle S. halepense’nin tarlalara
taşınması muhtemel bu yabancı otlar
arasında çok yıllık olması, vejetatif olarak
çoğalabilmesi, rekabet gücünün yüksek ve
mücadelesinin zor olmasından dolayı ön
plana çıkabileceği tahmin edilmektedir.
TEŞEKKÜR
Bu çalışma doktora tezi kapsamında ADÜ
ZRF-13020 no’lu Bilimsel Araştırma
projesi ile desteklenmiştir. Bilimsel
Araştırma Projeleri Komisyonu’na
desteklerinden ve Yrd. Doç. Dr. Ersel
YILMAZ’a çalışmaya olan katkılarından
ötürü teşekkür ederim.
KAYNAKLAR
Acosta LW, Sabbatini MR, Fernandez OA, Burgos MA (1999). Propagule bank and plant emergence of
macrophytes in artificial channels of temperate irrigation area in Argentina. Hydrobiologia, 415: 1-5.
Ahmadian, M., Kalvandi, R., Zand, F. (2012). Comparison of solute-specific effects on seed germination
characteristics of SM seed (Silybum marianum) at the same osmotic potential under salinity and drought
stress conditions. Annals of Biological Research, 3 (8): 4145-4153.
Anonim (1999). WHO Monographs on Selected Medicinal Plants: Volume 2. World Health Organization,
Switzerland.
Anonim (2014). Sorghum halepense.
http://www.fs.fed.us/database/feis/plants/graminoid/sorhal/all.html#DISTRIBUTIONANDOCCURRE
NCE (Erişim Tarihi: 22.08.2014)
Anonim (2017a). Tarım Sulamanın Önemi. http://www.dsi.gov.tr/docs/hizmet-alanlari/tarim-
sulama.pdf?sfvrsn=2 (Erişim Tarihi: 06.06.2017)
Anonim (2017 b). Leporinum barley. Online http://accs.uaa.alaska.edu/files/invasive-species/Hordeum_
murinum_ssp_ leporinum_BIO_HOMUL.pdf (Erişim Tarihi: 06.06.2017)
Boz, Ö. (2000 a). Aydın İli buğday ekim alanlarında bulunan yabancı otlar ile rastlama sıklıkları ve
yoğunluklarının saptanması. Türkiye Herboloji Dergisi, 3 (2): 1-11.
Boz, Ö. (2000 b). Aydın İli pamuk ekim alanlarındaki yabancı otların yaygınlık ve yoğunluklarının saptanması.
Türkiye Herboloji Dergisi, 3 (1): 10-16.
Bruns, V.F. (1965). The effects of fresh water storage on the germination of certain weed seeds. Weeds, 13 (1):
38-40.
Catalan, B., Aibar, J., Zaragoza, C. (1997). Weed seed dispersal through irrigation channels./ Diseminación de
las semillas de malas hierbas a través de los canales de riego. Proceedings of the 1997 Congress of the
Spanish Weed Science Society, (24-26 November 1997), pp. 187-193. Valencia, Spain.
Comes, R.D., Bruns, V.F., Kelley, A.D. (1978). Longevity of certain weed and crop seeds in fresh water. Weed
Science, 26 (4): 336-344.
Doğan, M.N., Boz, Ö. (2005). Comparison of weed problems in main and second crop maize growing areas in
Turkey. Asian Journal of Plant Sciences, 4 (3): 220-224.
Eggington, G.E., Robins, W.W. (1920). Irrigation water as a factor in the dissemination of weed seeds. The
Agricultural Experiment Station of The Colorado Agricultural College, Fort Collins, Colorado, Bulletin
253.
Erbaş, F., Doğan, M.N. (2015). Aydın Ovası Sulamasında Kanal Kenarlarında Görülen Yabancı Otlar ve Ege
Bölgesi İçin Yeni Bir Tür; Fener Otu (Physalis alkekengi L.). Adnan Menderes Üniversitesi, Ziraat
Fakültesi Dergisi, 12 (2) , 73-82.
Holm, L.G., Plucknett, J.D., Pancho, L.U., Herberger, J.P. (1977). Sorghum halepense (L.) Pers. The World’s
Worst Weeds, Distribution and Biology. University Press of Hawaii, Honolulu.
ISTA (1966). International rules for seed testing. Proceedings of International Seed Testing Association, 31: 92–
Erbas and Dogan, Turk J eed Sci. 2017: 20(1), 48-60
60
106.
ISTA (2003). International Seed Testing Association Working Sheets on Tetrazolium Testing. Bassersdorf:
ISTA, Vol.1.
Morinaga, T. (1926). Germination of seeds under water. American Journal of Botany, 13 (2): 126-140.
Nilsson, C., Brown, R.L., Jansson, R., Merritt, D.M. (2010). The role of hydrochory in structuring riparian and
wetland vegetation. Biological Reviews, 85: 837–858.
Schmidt, L., Joker, D. (2001). Glossary of Seed Biology and Technology. DFSC Series of Technical Notes, No:
59, Danida Forest Seed Centre, Humlebaek, Denmark.
Tetik, Ö. (2010). Çukurova Bölgesi Aşağı Seyhan Ovası tarım alanlarında sulama suyu ile taşınan ve sulama
kanalları etrafında bulunan yabancı ot türlerinin belirlenmesi. Çukurova Üniversitesi Fen Bilimleri
Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Adana.
Üremiş, İ., Uygur, F.N. (2004). Toprağın farklı derinliklerine gömülü bazı yabancı ot tohumlarının 7 yıl sonraki
canlılık oranları. Türkiye I. Bitki Koruma Kongresi Bildirileri, (8-10 Eylül 2004), pp. 233, Samsun.
Wilson, Jr., R.G. (1980). Dissemination of weed seeds by surface irrigation water in Western Nebraska. Weed
Science, (28 (1): 87-92.
©Türkiye Herboloji Derneği, 2017
Geliş Tarihi/ Received:Şubat/ February, 2017
Kabul Tarihi/ Accepted: Mayıs/May, 2017
To Cite: Erbas F, Dogan M N 2017. Viability and Buoyancy of Seeds of Some Weed Species in Water. (In Turkish with
English Abstract). Turk J Weed Sci, 2017: 20(1): 48-60.
Alıntı için: Erbaş F, Doğan M N 2017. Bazı Yabancı Ot Tohumlarının Suda Canlı Kalma Süreleri ve Suda Yüzebilirlikleri.
Turk J Weed Sci, 2017: 20(1): 48-60.
61
Turkish Journal of Weed Science 20(1): 2017: 61-69
Parazit bitkilerden (Orobanche ramosa L. Cuscuta campestris Yunck. ve
Viscum album L.) elde edilen ekstratların bazı bitki patojeni funguslara
karşı antifungal etkileri
Bahadır ŞİN, İzzet KADIOĞLU, Abdurrahman ONARAN*
Gaziosmanpaşa Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü Tokat, Türkiye *sorumlu yazar : [email protected]
ÖZET
Günümüzde kullanılan pestisitlerin olumsuz etkileri nedeniyle yeni alternatif kontrol yöntemleri bulmak önem
kazanmıştır. Bu çalışmada, Alternaria solani, Monilinia fructigena, Fusarium oxysporum f. sp. radicis-lycopersici
(FORL)'ye karşı üç parazit bitki türü olan Orabanche ramosa, Viscum album ve Cuscuta campestris'in antifungal
aktiviteleri araştırılmıştır. Antifungal aktivite çalışmalarında parazit bitkilerden elde edilmiş methanol ekstraktları
kullanılmıştır. Bu çalışmalar agar petri yöntemi kullanılarak belirlenmiştir. Bitki patojenlerine karşı ekstraktların
2, 5, 10 ve 20 mg ml-1 dozları kullanılmıştır. Denemeler 4 tekerrürlü olarak ve 2 kez tekrarlanmıştır. Elde edilen
sonuçların yüzde miselyum gelişim engelleme (MGE) oranları ve letal dozları (LD50-90) belirlenmiştir. Bu
sonuçlara göre, her bitki ekstraktı belirgin bir şekilde antifungal aktivite göstermiştir. Doz miktarı arttıkça aktivite
oranları da artış göstermiştir. Antifungal aktivite çalışmalarının sonuçlarına göre, ekstraktların 20 mg ml-1
dozlarındaki en yüksek etkiler, C. campestris’de A. solani'ye karşı %90, V. album’da M. fructigena'ya karşı %78,
C. campestris'de FORL’ye karşı %76 oranlarında bulunmuştur. LD90 değerleri bitki patojenlerine karşı, O.
ramosa'da 230.6-58.4, V. album’da 128.6-51.3 ve C. campestris'de ise 43.5-38.9 mg ml-1 arasında hesaplanmıştır.
Ayrıca, parazit bitkilerden elde edilen metanol ekstratlarının ilk kez bu çalışmayla bitki patojenlerinin kontrolünde
antifungal aktivite çalışmaları araştırılmıştır. Sonuç olarak, ortamdaki antifungal maddelerin etkinliklerinin
tanımlanması sonucunda, daha ucuz ve çevre dostu alternatif maddelerin geliştirilmesi kolaylaşacaktır.
Anahtar kelimeler: Bitki patojeni funguslar, Parazitik bitkiler, Antifungal aktivite
Antifungal activity of parasitic plant (Orobanche ramosa L. Cuscuta
campestris Yunck. and Viscum album L.) extracts against some plant
pathogenic fungi
ABSTRACT
Because of the adverse effects of pesticides used today, it has become important to find new alternative control
methods. In this study, antifungal activities of three parasitic plants species, Orabanche ramosa, Viscum album
and Cuscuta campestris, were investigated against Alternaria solani, Monilinia fructigena, Fusarium oxysporum
f. sp. radicis-lycopersici (FORL) plant pathogens. Methanol extracts derived from parasitic plants were used in
antifungal activity studies. These studies were conducted with the agar plate method. Extract doses of 2, 5, 10 and
20 mg ml-1 used against plant pathogens. Experiments were set up four replicates and repeats 2 times. Percentage
of mycelial growth inhibition (MGI) and lethal doses (LD50-90) were determined according to results. According
to these results, each plant extract showed noticeable antifungal activity. As the amount of the dose increased, the
activity rates increased. As a result of antifungal activity studies, the highest effects were observed at 20 mg ml-1
doses of plant extracts against A. solani, with rate of 90% in C. campestris, 78% in V. album against M. fructigena,
Available at: www.journal.weedturk.com
Turkish Journal of Weed Science
© Turkish Weed Science Society
Sin et al. Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 61-69
62
and 76% against FORL in C. campestris. LD90 values were calculated as 230.6 to 58.4 in O. ramosa, 128.6 to 51.3
in V. album, and 43.5 to 38.9 mg ml-1 in C. campestris against plant pathogens. In addition, with the data collected
from this study, the utilization of methanol extracts obtained from parasitic plants in control of plant pathogens
were investigated for the first time. As a result, the identification of the activities of antifungal substances in the
environment will facilitate to the discovery of cheaper and environmentally friendly alternative substances.
Key words: Plant pathogenic fungi, Parasitic plant extracts, Antifungal activity
GİRİŞ
Günümüzde dünya nüfusu 7.5 milyar
civarındadır. Yapılan tahminlere göre dünya
nüfusunun 2050 yılında 12 milyara ulaşacağı
düşünülmektedir (Anonim 2016a, Anonim
2016b). Gelecekte bu nüfus artışına bağlı
olarak, insanoğlunun beslenme ihtiyaçlarını
karşılayabilmek her geçen gün zorlaşacaktır.
Dünyada ve ülkemizde, tarımı yapılan
ürünler insan beslenmesinde önemli bir yer
tutmaktadır. Tarımsal ürünlerde hastalık,
zararlı ve yabancı otlar yoğun şekilde verim
kayıplarına neden olmaktadır (Cramer,
1967; Özer ve ark., 2003). Bu verim
kayıplarını azaltmak için bu etmenlere karşı
kullanılan pestisitler çevreye ve doğaya,
bunun sonucunda da insanlar üzerinde
olumsuz etkiler bırakmaktadır. Bu etkileri
en aza indirecek alternatif mücadele
yöntemleri içerisinde bitkilerden elde edilen
ekstraktların tarım alanlarında zararlı
etmenlere karşı kullanılması önem
kazanmaktadır. Bitki ekstaktlarının
antifungal (Alice ve Rao, 1987),
antibaktariyel (Nascimento ve ark., 2000),
antiviral (Orhan ve ark., 2010), herbisidal
(Rice, 1984;) ve insektisidal (Malik ve ark.,
1988) özelliklere sahip olduğu
bilinmektedir.
Alternaria solani, Monillinia fructigena
ve Fusarium oxysporum f. sp. radicis-
lycopersici (FORL) dünyada ve ülkemizde
sebze ve meyvelerde görülen bazı önemli
fungal patojenlerdir. Domateslerde yaygın
olarak görülen erken yanıklık hastalığının
etmeni A. solani’dir (Yazıcı ve ark., 2011).
Yumuşak ve sert çekirdekli meyve
ağaçlarında mumyalaşma hastalığının
etmeni M. fructigena’dır (Buza ve ark.,
2004). Yine domateslerde çok yoğun olarak
görülen kök ve kök boğazı çürüklüğüne
neden olan hastalık etmeni Fusarium
oxysporum f.sp. radicis-lycopersici’dir
(Benhamou ve ark., 1994).
Tam ve yarı parazit bitkiler su, inorganik
tuzlar ve besin maddelerini konukçusu
olduğu bitkiden alarak yaşamının
devamlılığını sağlayan türlerdir. Bu türler
içerisinde canavar otu (Orobanche ramosa)
ve verem otu (Cuscuta campetris) tam
parazit bitkilerdir. Canavar otu Solanaceae
familyasına ait bitki türlerinde parazit olan
bir türdür (Özer ve ark., 1999; Özer ve ark,
2003). Verem out ise, Cuscutaceae
familyasında yer alan yonca, şeker pancarı,
tütün, bakla ve havuç gibi bazı kültür
bitkilerindeki önemli bir parazit türüdür
(Nemli ve ark 2015). Ağaç ve çalıların
dallarında yarı parazit olarak yaşayan ökse
otu ise ağaçlar için önemli bir yarı parazit
bitki türüdür (Özer ve ark, 1999; Özer ve
ark., 2003).
Yürütülen bu çalışma ile A. solani, M.
fructigena ve FORL’ye karşı parazit
bitkilerden elde edilen methanol
ekstraktlarının antifungal aktivitelerinin
belirlenmesi hedeflenmiştir.
MATERYAL VE YÖNTEM
Bitki Materyali
Çalışmada kullanılan bitki türleri Tablo 1
verilmiştir. Bitkiler çiçeklenme
dönemlerinde iken 2016 yılında Tokat
Sin et al. Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 61-69
63
ilinden toplanmıştır. Toplanan bitki
kısımları steril saf su ile yıkanıp, oda
sıcaklığında kurumaya bırakılmıştır.
Kurutulan bitki kısımları daha sonra ayrı
ayrı öğütücüden geçirilerek küçük parçalara
ayrılması sağlanmıştır.
Tablo 1. Çalışmamda kullanılan bitki türleri ve kullanılan kısımları
Bitki türü Konukçusu Kullanılan Kısım
Orobanche ramosa L. Patlıcan Gövde ve çiçekler
Cuscuta campestris Yunck. Biber Gövde ve tomurcuk
Viscum album L. Orman ağaçları Yaprak ve gövde sapı
Fungus Kültürleri
Çalışmada kullanılan bitki patojeni
funguslar (Tablo 2) Gaziosmanpaşa
Üniversitesi Ziraat Fakültesi, Bitki Koruma
Bölümü, Fitopatoloji laboratuvarlarında
bulunan stok kültürlerden elde edilmiştir.
Fungus kültürleri 20 ml patates dekstroz
agar (PDA) içeren 90 mm petri kaplarında
25 ±20C’de 7 gün boyunca geliştirildikten
sonra çalışma için kullanılmıştır.
Tablo 2. Antifungal aktivite çalışmalarında kullanılan fungus kültürleri
Fungus Konukçu İsolasyon yeri
Alternaria solani (Ell. and G. Martin) Domates Antalya
Monillinia fructigena Honey ex Whetzel Elma Gümüşhane
Fusarium oxysporum f. sp. radicis-lycopersici (Sacc.) W.C. Synder & H.N.
Hans
Domates Antalya
Bitki Ekstraktı
Öğütülmüş bitki materyalleri 100’er gram
tartılarak 1 litrelik cam kavanozlara
konulmuş ve üzerini örtecek kadar organik
methanol (Merck) çözücüsü ilave edilmiştir.
Bitkiler, orbital çalkalayıcıda 72 saat, 120
rpm’de oda sıcaklığında (25±2oC)
çalkalanmıştır. Daha sonra her bitki çözeltisi
kaba filtre kâğıtlarından geçirilerek, organik
çözücüler rotary evaporator ile 40oC’de
buharlaştırılarak edilerek uzaklaştırılmıştır.
Elde edilen kuru ekstraktlar %50’lik aseton
ile çözülmüştür. Elde edilen ekstraktlar her
bitki kısmı için 2, 5, 10 ve 20 mg ml-1
dozlarda uygulanmıştır (Kadıoğlu ve ark.,
2004, Onaran ve Yılar 2012).
In vitro Antifungal Aktivite Çalışmaları
Bitki ekstraktlarının antifungal
aktivitelerinin belirlenmesi için agar plate
metodu uygulanmıştır (Nwosu 1995).
Otaklav edilen PDA’lar (120 oC’de 20
dakika) 40oC’ye kadar soğutulmuştur. Bitki
ekstraktlarının son konsantrasyonları 2, 5, 10
ve 20 mg ml-1 olacak şekilde farklı oranlarda
ekstraktlar eritilmiş olan steril PDA’ya
karıştırılmıştır. Daha sonra PDA’lar 60 mm
çaplı petri kaplarına (~10 mL/petri)
aktarılmıştır. Yedi gün boyunca geliştirilen
fungus kültürlerinden alınan miselyum
diskler (5mm) petri kaplarına aktarımı
yapılmıştır. Fungus kültürleri
inokulasyondan sonra 23±2oC’de 10 gün
boyunca inkubasyona bırakılmıştır. Günlük
olarak antifungal aktivite değerleri kayıt
altına alınmıştır (Onaran ve Yılar, 2012).
Yüzde miselyum gelişim engellemeleri
kontrol ile kıyaslanarak belirlenmiştir
(Pandey ve ark., 1982). Pozitif kontrol
olarak standart bir fungusit olan thiram %80
ticari firmanın önerdiği dozda kullanılmıştır.
Negatif kontrol olarak ise %50’lik
Sin et al. Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 61-69
64
konsantrasyondaki aseton kullanılmıştır.
Denemeler 4 tekerrürlü olarak 2 defa
tekrarlanmıştır. Elde edilen sonuçlara göre
yüzde miselyum gelişim engellemesi (MGE)
ise aşağıdaki formüle göre hesaplanmıştır.
MGE = 100 × (dc − dt)/dc
MGE: Yüzde miselyum gelişmesi
dc : Kontroldeki miselyum gelişmesi
dt : Davranışlardaki miselyum gelişmesi
Verilerin Değerlendirilmesi
Çalışma sonucunda elde edilen veriler, SPSS
istatistik paket programı kullanılarak
varyans analizine tabi tutulmuş, ortalamalar
arasındaki farklar ise TUKEY testi ile
belirlenmiştir. Lethal dozlar (LD50-90) Polo
1.0 programı kullanılarak belirlenmiştir.
BULGULAR ve TARTIŞMA
Bu çalışmada, ülkemizde yayılış gösteren
bazı parazit bitkilerden elde edilen methanol
ekstraktlarının Alternaria solani, Monillia
fructigena ve Fusarium oxysporum f.sp
lycopersici (FORL)’ye karşı antifungal
etkinlikleri araştırılmıştır. Bitki
patojenlerinin parazit bitki ekstraktlarına
karşı göstermiş oldukları miselyum
gelişmeleri Şekil 1, 2 ve 3’te verilmiştir.
Şekil 1. Cuscuta campetris bitki ekstraktının
test organizmalarının miselyum gelişimi
üzerine etkileri. C-=Negatif Kontrol,
C+=Pozitif control
Bütün bitki ekstarktlarının değişen oranlarda
istatistiki olarak (P=0.05) antifungal
aktiviteye sahip olduğu belirlenmiştir.
Bitki ektraktlarından en yüksek etki
Cuscuta campetris’de (Şekil 1) A. solani’ye
karşı 6.18 mm miselyum gelişmesi ile
gözlenmiştir. Bunu sırasıyla, Viscum
album’da (Şekil 2) M. fructigena’ya karşı
12.14 mm ve Orabanche ramose’de (Şekil
3) ise 14.62 mm miselyum gelişmesiyle M.
fructigena’da izlenmiştir. Kullanılan
ekstraktların doz miktarı artıkça patojenlerin
miselyum gelişimlerinde azalma
gerçekleşmiştir. Bitki patojenlerine karşı
kullanılan parazit bitki ekstraktları değişen
oranlarda antifungal etkiler sergilemiştir.
Şekil 2. Viscum album bitki ekstraktının test
organizmalarının miselyum gelişimi üzerine
etkileri. C-=Negatif Kontrol, C+=Pozitif
kontrol
Şekil 3. Orobanche romasa bitki
ekstraktının test organizmalarının miselyum
gelişimi üzerine etkileri. C-=Negatif
Kontrol, C+=Pozitif control
Ekstraktların yüzde miselyum gelişim
engellemeleri (MGE) Tablo 3’de verilmiştir.
Bu sonuçlara göre en yüksek MGE oranı
Sin et al. Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 61-69
65
%90 oranında C. campetris’de A. solani
hastalık etmenine karşı gözlenmiştir. Bu
oranlar, V. album esktraktında M.
fructigena’ya karşı %78, C. campetris’de
FORL’ye karşı ise %76 oranlarında
görülmektedir. Test edilen bütün bitki
patojenleri için en az etkilenen fungus türü
FORL’dir. Bunu sırasıyla M. fructigena ve
A. solani takip etmektedir. MGE oranları her
parazit bitki türünde test edilen patojen
grubuna göre farklılık göstermiştir (Tablo
3).
Tablo 3. Bazı bitki patojenlerine karşı bitki ekstraktlarının miselyum gelişim engellemesi (%)
Bitkiler Dozlar
(mg ml-1)
Bitki Patojeni Funguslar
Alternaria solani Monillia fructigena Fusarium oxysporum f.sp
lycopersici
Orabanche
ramosa
2 11 28 20
5 24 41 31
10 38 49 58
20 59 73 72
Viscum
album
2 9 23 19
5 25 30 30
10 40 57 38
20 60 78 66
Cuscuta
campetris
2 65 10 23
5 65 29 33
10 74 54 72
20 90 73 76
C+ Thriam 80% 100 100 100
C- Asetone 50% 0 0 0
Test edilen fungus türlerine karşı,
kullanılan bitki ekstraktlarının lethal dozları
(LD50-90) belirlenmiştir (Tablo 4). Elde
edilen sonuçlar doğrultusunda bitki
ekstraktlarının LD50 değerleri test
funguslarından A. solani’de 1.01-14.07 mg
ml-1 arasında, M. frugtigena’da 7.54-9.29
mg ml-1 arasında ve FORL’de ise 6.68-8.29
mg ml-1 arasında hesaplanmıştır. Bitki
ekstraktlarından en etkili lethal doz değerleri
A. solani ve FORL için C. campetris bitki
ekstraktında, M. fructigena için O. ramosa
bitki ekstraktında gözlenmiştir.
Tablo 4. Etkinliği belirlenen bitki ekstraktlarının patojenlere karşı lethal doz değerleri
Funguslar O. ramosa
(mg ml-1)
V. album
(mg ml-1)
C. campetris
(mg ml-1)
As
LD50 15.96 14.07 1.01
LD90 230.59 91.58 38.89
Slope 1.105+-0.138 1.575+-0.151 0.807+-0.141
Het. 0.74 0.45 1.16
X2 7.39 4.54 11.55
Mf
LD50 7.54 7.61 9.29
LD90 101.97 51.27 43.51
Slope 1.133+-0.141 1.547+-0.147 1.911+-0.160
Het. 0.68 0.87 0.42
X2 6.84 8.69 4.17
FORL
LD50 8.29 12.31 6.68
LD90 58.43 128.62 40.73
Slope 1.511+-0.140 1.257+-0.139 1.632+-0.141
Het. 0.67 0.82 1.02
X2 6.71 8.25 10.18
As= Alternaria solani, Mf=Monillia fructigena, FORL= Fusarium oxysporum f.sp lycopersici LD50:Test
organizmalarının %50’sini öldüren doz. LD90: Test organizmalarının %90’sini öldüren doz. Het. : Heterojenlik
X2 :Kikare.
66
Bu çalışmada, kullanılan parazit
bitkilerin etkinliklerine yönelik aynı tür veya
aynı cinslerine farklı türün ait yapılmış
çalışmalar literatürler de bulunmaktadır.
Yapılan bu çalışmada ise, kullanılan parazit
bitkilerin cins farklılıkları, kullanılan
organik çözücü veya patojen
farklılıklarından dolayı özgünlüğü
artmaktadır. Benzer çalışmalarda, küsküt
bitkisinden Cuscuta reflexa türü ile yapılmış
bir çalışmada, C. reflexa’nın ethanol bitki
ekstraktının farklı dozlarda antimikrobiyal
aktivitesinin değişen oranlarda etkin olduğu
belirtilmiştir. C. reflexa’nın ethanol
ekstraktının Escherichia coli ve Salmonella
thypi’ye karşı denenmiş ve 500 µg/ml’lik
dozunun E. coli'ye karşı etkin olduğu tespit
edilmiştir (Manirujjaman ve ark., 2012).
Mukhtar ve ark., (2012) tarafından C.
reflexa’nın farklı su konsantrasyonlarını
(%10, 20 ve 30) 5 farklı fungus izolatına
karşı (Alternaria alternate, Aspergillus
niger, Fusarium solani, Fusarium
oxysporium ve Macrophomina phaseolina)
denenmişlerdir. Sonuç olarak, C. reflexa’nın
F. solani, F. oxysporum ve M. phaseolina'ya
karşı güçlü antifungal aktivite sergilediği,
buna karşın A. niger’e karşı ise daha az etkili
olduğunu tespit etmişlerdir. Yapmış
olduğumuz bu çalışma sonucunda ise en
etkili C. campestris’ten elde edilen 20 mg/ml
dozdaki methanol ekstratının olduğu A.
solani’ye karşı %90 oranında fungisidal
aktivite gösterdiği belirlenmiştir. Jagtap ve
ark. (2014)’nın yapmış olduğu başka bir
çalışmada ise C. reflexa bitkisinden butanol,
ethanol, su ekstraktı, aseton ve methanol
ekstraktları 4 farklı fungus türüne karşı
(Fusarium sp., Penicillium sp., Aspergillus
sp. ve Rhizopus sp.) denenmiş olup bütanol,
etanol ve su ekstratlarının antifungal
aktivitesinin olduğu, aseton ve methanol
ekstrartlarında ise herhangi bir antifungal
aktivite görülmediği bildirilmiştir. Bizim
çalışmamızda ise, C. campestris bitkisinden
elde edilen methanol ekstraktının güçlü
antifungal etki gösterdiği belirlenmiştir.
Aynı cinse ait farklı türlerden elde edilen
ekstraktların etkinliklerinin değişik
olmasının bölgesel, iklimsel ve bitkilerin
içinde barındırdığı doğal antifungal
maddelerin farklılığından kaynaklandığı
düşünülmektedir.
Yapılan literatür çalışmaları sonucunda,
Orobanche spp. türleri ile yapılmış
çalışmalar Cuscuta spp. türlerine göre daha
az olduğu belirlenmiştir. Nagaraja ve ark.,
(2010) yaptıkları çalışmalarında, Orobanche
aegyptiaca’nın çiçek ve gövdesinden elde
edilen ethanol ve aseton ekstraktlarının,
Fusarium oxysporum, Trichothecium
roseum, Cladosporium herbarum ve
Trichoderma viridi bitki patojenlerine karşı
denemişler ve en etkili aktivitenin asetondan
elde edilen kök ekstraktlarının
Trichothecium roseum karşı etkili olduğunu
tespit etmişlerdir. Yine benzer bir çalışmada,
Gatto ve ark., (2011) Orobanche
crenata’nında içinde bulunduğu farklı
bitkilerden elde ettikleri bitki ekstraktlarının
Botrytis cinerea, Monilinia
laxa, Penicillium digitatum, Penicilium
expansum, Penicilium italicum, Aspergillus
carbonarius ve Aspergillus niger’e karşı
denenmiş olup O. crenata’nın B. cinerea,
M. laxa, P. digitatum, P. italicum ve A.
niger’in gelişimini güçlü şekilde azalttığını
tespit edilmiştir. Yapmış olduğumuz
çalışmada ise, Orobanche ramosa’nın en iyi
antifungal etkinin Monillia fructigena ve
Fusarium oxysporum f.sp lycopersici’ye
karşı miselyum gelişimini engellediği
belirlenmiştir.
Yine V. album ile yapılmış olan
çalışmalar sonucunda V. album’un farklı
bitki patojenlerine karşı antifungal,
antibakteriyal etkiye sahip olduğu
bildirilmiştir (Ertürk ve ark., 2003, Şengül
ve ark., 2009, Orhan ve ark., 2010).
Yapılmış olan bu çalışmada ise, V. album
Sin et al. Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 61-69
67
methanol ekstraktının M. fructigena’ ya
karşı etkili olduğu görülmüştür. Hussain ve
ark. (2011), yapmış oldukları çalışmada
V.album’un yaprak ve dallarından elde
ettikleri ethanol, methanol ve ethyl asetad
ekstratlarını 3 ü gram pozitif bakteriye
(Staphylococcus aureus, Bacillus subtilis,
Enterococcus faecium), 5’i gram negatif
bakteri (Escherichia coli, Bordetella
bronchisiptica, Salmonella typhi,
Pseudomonas aeruginosa, Pseudomonas
syringae), bir maya’ya (Saccharomyces
cerevisiae) ve bir fungus (Aspergillus
flavus)’a karşı etkinlik çalışmalrı disk
diffusyon metodu ile uygulamışlar ve elde
ettikleri ekstraktların bakterilere karşı daha
iyi sonuçlar verdiğini, bunlar içerisinde ise
gram negatif bakterilerden alınan sonuçların
çok daha iyi olduğu bildirmişlerdir.
Günümüze kadar yapılmış çalışmalar ve
yapılan bu çalışmayla, bitkilerden elde
edilen ekstraktların bünyelerinde
barındırdığı doğal etkin maddelerin
bulunduğu bir kez daha ortaya konmuştur.
SONUÇ
Tarım alanlarında bitki hastalık ve
zararlılarına karşı yoğun ve bilinçsiz bir
şekilde kullanılan pestisitlerin olumsuz
etkileri bulunmaktadır. Bu olumsuz etkileri
en aza indirecek yeni alternatif doğal
maddelerin geliştirilmesini ön gören bu
çalışma kapsamında kullanılan bitki
türlerinin hepsinde fark edilebilir düzeyde
güçlü antifungal etkiye sahip olduğu
belirlenmiştir. Yüzde miselyum engelleme
oranlarında %9’dan %90’a kadar değişen
oranlarda etkiler ortaya çıkmıştır. Bu
değişimin kullanılan bitki türü, doz miktarı
(mg ml-1) ve bitki patojenlerinin türlerine
göre farklılıklar göstermiştir.
Elde edilen sonuçların tarım alanlarında
sorun olan bitki patojenlerine karşı
uygulanabilir forma dönüştürülmesi
önemlidir. Yine bezer şekilde farklı bitki
patojenlerine denemelerin yapılmasıyla
daha fazla organizmaya etkinliği belirlenmiş
olacaktır. Bunun yanında, kullanılan
bitkilerin bünyelerinde bulunan etkin doğal
antifungal maddelerin belirlenerek açığa
çıkarılması önem arz etmektedir.
KAYNAKÇA
Alice D and Rao AV (1987). Antifungal effects of plant etracts on Drechslera oryzae in rice.
International Rice Research Newsletter 12(2):28. RPP. 67(2):758
Anonim (2016a). Dünya nüfusu https://tr.wikipedia.org/wiki/D%C3%BCnya_n%C3%BCfusu
(Erişim tarihi 04.05.2017).
Anonim (2016b). Current World population. www.worldmeters.info/world-population/ (Erişim
tarihi 01.05.2017)
Benhamou N, Lafontaine PJ, Nicole M (1994). Induction of systemic resistance to Fusarium
crown and root rot in tomato plants by seed treatment with chitosan. Phytopathology
84:1432–1444.
Buza NL, Krinitsyna AA, Protsenko MA and Vartapetyan VV (2004). Intensity of apple fruit
attack by brown rot fungus Monilia fructigena during ripening. Mikologiya i Fitopatologiya,
38(5):62-67.
Cramer HH (1967). Pflanzenschutz und Welternte. Pflanzenschutz Nachrichten Bayer
Leverkusen, 20: 1-523.
Sin et al. Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 61-69
68
Ertürk Ö, Katı H, Yaylı N, Demirbağ Z (2003). Antimicrobial Activity of Viscum albumL.
Subsp. abietis (Wiesb). Turk J Biol 27 (2003) 255-258.
Gatto MA, Ippolito A, Linsalata V, Cascarano NA, Nigro F, Vanadia S, Venere DD (2011).
Activity of extracts from wild edible hers against postharvest fungal diseases of fruit and
vegetables. Postharvest Biology and Technology Vol.61, Issue1, P 72-82
Hussain MA, Khan MQ, Hussain N and Habib T (2011). Antibacterial and antifungal potential
of leaves and twigs of Viscum album L. Journal of Medicinal Plants Research Vol. 5(23),
pp. 5545-5549.
Jagtap MD, Asabe AS, Telave AB, Mali BS, Chavan SJ and Kanade MB (2014). Antifungal
potential of Cuscuta reflexa Roxb. Central European Journal of Experimental Biology, 2014,
3(3):30-32
Kadıoğlu İ, Yanar Y (2004). Allelopathic Effects of Plant Extracts Against Seed Germination
of Some Weeds, Asian J. of Plant Sciences, 3 ;4: 472-475, 2004.
Malik MS, Sanfwan NK, Dhindsa KS and Bhatti DS (1988). Nematicidal activity of extracts of
Xanthium strumarium. Weed Abstr. 37(5):1673
Manirujjaman M, Suchana S, Collet T, Nawshin LN & Chowdhury MAR (2016) Antimicrobial
effects of ethanolic extracts from Cuscuta reflexa Roxb. (Convolvulaceae). International
Journal of Pharmacognosy and Phytochemical Research, 8(6), pp. 930-932.
Mukhtar I, Atiq M, Hanan A, (2012). Antifungal activity of Cuscuta reflexa Roxb. Pakistan
journal of phytopathology. Vol 24, Issue:2, p: 163-166.
Nascimento GGF, Locatelli J, Freitas PC, Silva GL (2000). Antıbacterıal Actıvıty Of Plant
Extracts And Phytochemıcals On Antıbıotıc-Resıstant Bacterıa. Brazilian Journal of
Microbiology (2000) 31:247-256
Nemli Y, Kaya İ, Tamer ŞR (2015). Cuscuta campestris Yunck. S: 271-282. Türkiye istilaci
bitkiler kataloğu, editör Hüseyin Önen, t.c. gida, tar. Ve hay. Bakanliği. Tagem, Bit. Sağ.
Araş. Daire Başk., Ankara, ISBN: 978-605-9175-05-0
Nwosu MO, Okafor Jl (1995). Preliminary studies of the antifungal activites of some medicinal
plants against Basidiobolus and some other pathogenic fungi. Mycoses 38, 191-195.
Onaran A and Yılar M (2012). Antifungal activity of Trachystemon orientalis L. aqueous
extracts against plant pathogens. J. Food Agrıc. Environ. 10 (3&4), pp. 287-291.
Orhan DD, Özçelik D, Özgen S, Ergun F (2010). Antibacterial, antifungal and antiviral
activities of some flavonoids. Microbiological Research Vol 165, Issue 6, p 496-504.
Özer Z, Kadıoğlu İ, Önen H, Tursun N (2003). Herboloji (Yabancı Ot Bilimi) Cilt 1.
Gaziosmanpaşa Üniversitesi Ziraat Fakültesi Yayınları No:20 Kitaplar Serisi No:10, 263
sayfa
Özer Z, Önen H, Tursun N, Uygur FN (1999). Türkiye’nin Bazı Önemli Yabancı Otları
(Tanımları ve Kimyasal Savaşımları). Gaziosmanpaşa Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Yayınları N:38, Kitap Serisi No:16, 408 sayfa.
Pandey DK, Tripathi NN, Tripathi RD, Dixit SN, (1982). Fungitoxic and phytotoxic properties
of essential oil of Hyptis suaveolens. Zeitschrift für Pflanzenkrankheiten und
Pflanzenschutz, 89:344–349, 1982.
Rice EL (1984). Allelopathy. Second Editions. Acedemy Pres Inc. Ltd., London.
Sin et al. Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 61-69
69
Sengul M, Yıldız H, Gungor N, Cetin B, Eser Z and Ercisli S (2009). Total phenolic content,
antioxidat and antimicrobial activities of some medicinal plants. Pak. J Pharm Sci. 2009
Jan;22(1):102-6.
Yazıcı S, Yanar Y and Karaman I (2011). Evaluation of bacteria for biological control of early
blight disease of tomato. Afr. J. Biotechnol. 10;1573–1577.
©Türkiye Herboloji Derneği, 2017
Geliş Tarihi/ Received:Şubat/ February, 2017
Kabul Tarihi/ Accepted: Mayıs/May, 2017
To Cite: Sin B, Kadioglu I, Onaran A 2017. Antifungal activity of parasitic plant (Orobanche ramosa L. Cuscuta
campestris Yunck. and Viscum album L.) extracts against some plant pathogenic fungi. (In Turkish with
English Abstract). Turk J Weed Sci, 2017: 20(1): 61-69.
Alıntı için: Şin B, Kadıoğlu İ, Onaran A 2017. Parazit bitkilerden (Orobanche ramosa L. Cuscuta campestris Yunck. and
Viscum album L.) elde edilen ekstratların bazı bitki patojeni funguslara karşı antifungal etkileri. Turk J Weed
Sci, 2017: 20(1): 61-69.
70
Turkish Journal of Weed Science 20(1): 2017: 70-77
Tokat İlinde Doğal Olarak Yetişen Salvia virgata Jacq. ve Salvia
candidissima subsp.candidissima Vahl. Bitkilerinin Uçucu Yağ
Kompozisyonlarının Belirlenmesi
Melih YILAR1*, İzzet KADIOĞLU2, İsa TELCİ3
1Ahi Evran Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Bitki Koruma Bölümü, Kırşehir 2 Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Bitki Koruma Bölümü, Tokat 3Süleyman Demirel Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarla Bitkileri Bölümü, Isparta
*Sorumlu Yazar E-mail: [email protected] Tel: +90 3862804829
Özet
Salvia cinsi, aromatik bitkilere sahip bir taksondur ve üyeleri zengin oranda uçucu yağ içerirler. Tüm dünyada
olduğu gibi ülkemizin bazı yörelerinde tarımı yapılan bitki, “Adaçayı” olarak isimlendirilmektedir. Bu
araştırmada, Tokat ilinde belirlenen Salvia türlerinden ikisinin, S. virgata ve S. candidissima subsp.
candidissima’nın hidrodistilasyonla elde edilmiş uçucu yağları ve uçucu yağların temel bileşenleri (Perkin Elmer
Clarus 500 cihazı) GC/MS analizleri ile belirlenmiştir. GC/MS sonuçlarına göre S. virgata, S. candidissima
subsp. candidissima uçucu yağ temel bileşenleri, sırasıyla, isocaryophyllene(%13.22–38.21), α-amorphene
(%4.03–25.61), caryophyllene oxide(%6.94–24.82), copaene(%0.42–22.07), estregole (%0.98–22.01); estrogole
(%64.55), caryophyllene oxide (%13.97), isocaryophyllene (%7.42) olarak belirlenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Adaçayı, Salvia candidissima, Salvia virgata, Tokat, uçucu yağ
Essential Oils’ Compositions of Salvia virgata Jacq. and Salvia
candidissima subsp. candidissima Vahl. Growing in Natural Habitats
of Tokat Province
Abstract
The Salvia genus is a taxa of aromatic plants and the members of the taxa are rich in essential oils. The Salvia
species are distributed in several parts of the world as well as in Turkey and are locally known as "Sage". In this
study, essential oil composition of two of Salvia species, S. virgata and S. candidissima subsp. candidissima
naturally found in Tokat province was evaluated. The essential oils were obtained by hydrodistillation and the
essential compounds of oils were determined by GC/MS (Perkin Elmer Clarus 500 apparatus) analyses.
According to the GC/MS results, the main components of essential oils of S. virgata and Salvia candidissima
subsp. candidisima were specified as isocaryophyllene (13.22–38.21%), α-amorphene (4.03–25.61%),
caryophyllene oxide (6.94–24.82%), copaene (0.42–22.07%), estregole (0.98–22.01%); estrogole (64.55%),
caryophyllene oxide (13.97%) and isocaryophyllene (%7.42), respectively.
Keywords: Sage, Salvia candidissima, Salvia virgata, Tokat, Essential oil
x Bu çalışma doktora tezinin bir bölümü olup, bir kısmı 2. İç Anadolu Tarım ve Gıda Kongresinde poster
olarak sunulmuştur.
Available at: www.journal.weedturk.com
Turkish Journal of Weed Science
© Turkish Weed Science Society
Yilar et al, Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 70-77
71
GİRİŞ
Lamiaceae familyası 236 cins ve 7133 türü
ile dünyada geniş alanda yayılış
gösternektedir (Harley ve ark., 2004).
Lamiaceae familyasına bağlı bitkiler
Akdeniz Bölgesi’ ndeki iklim koşullarının
hakim olduğu, tropikal ve ılıman
bölgelerde yüksek rakımlı düzlüklerde
dağılış göstermektedir (Cantino ve ark.,
1992). Bu familyanın 45 cinsini, 558 türünü
ve 742 taksonunu bünyesinde bulunduran
ülkemiz önemli gen merkezlerinden
birisidir. Endemizm %42.2'dir (Koyuncu ve
ark., 2010; Belen, 2012). Bu familyaya
dahil bitkilerin birçoğu uçucu yağlar ve
sekonder bileşiklerce zengin olması
nedeniyle tıp gibi pek çok alanlarda
oldukça önemlidir (Kahraman ve ark.,
2009).
Ülkemizde “adaçayı olarak bilinen
Salvia L. cinsi (Lamiaceae) dünyada geniş
çapta kültürü yapılan önemli tıbbi
bitkilerden birisidir. Salvia cinsi yaklaşık
1000 türü kapsamaktadır (Özler ve ark.,
2013). Ülkemizde ise tür sayısının 95’e
ulaşmış olduğu rapor edilmiş (Celep ve
ark., 2009), Salvia türleri gerek tıp gerekse
ekonomik açıdan önemli olup, halk
arasında değişik rahatsızlıklara karşı farklı
şekillerde tüketilmektedir (Bayram, 2001;
Amiri, 2007; Yılmaz ve Güvenç, 2007).
Türkiye Florası’nda da önemli bir yere
sahip olup, endemizm oranı da (%51)
oldukça yüksektir (Davis, 1982; Poyraz ve
Koca, 2006). Salvia türleri çalı formunda
tek yıllık , çok yıllık ve iki yıllık bitkileri
içermektedir (Özer, 2016).
Salvia cinsine bağlı Salvia virgata Jacg.
çok yıllık bir tür olup 160 cm boya
ulaşabilmektedir. Bitki boş tarlalar, yol
kenarları gibi değişik alanlarda ve
Türkiye’nin her bölgesinde yayılış
gösterebilmektedir (Karabacak, 2009).
Salvia candidissima subsp. candidissima
türü de çok yıllık, 60 cm’ye kadar
boylanabilen kayalık kireçtaşı ve şist
bayırlar, çalılıklar gibi değişik habitatları
seven bir bitkidir (Özer, 2016).
Salvia cinsini de kapsayan Lamiaceae
üyeleri sekonder metabolitler bakımından
zengindir (Görmez ve ark., 2015; Bayan ve
Aksit, 2016; Sönmezdağ ve ark., 2017). Bu
kadar zengin içeriğe sahip ve tıbbi açıdan
da önem taşıyan Salvia türlerinin
içeriklerinin belirlenmesi bu bitkilerin
aydınlatılması içinde önemlidir. Bu sebeple
Salvia türlerinin uçucu yağ
kompozisyonlarının ve sekonder
bileşenlerinin belirlenmesine yönelik hem
dünyada hem de Türkiye'de çok sayıda
çalışmalar yürütülmüş ve halende devam
etmektedir.
Bu çalışmada, Tokat ilinde doğal yayılış
gösteren S. virgata populasyonları ile S.
candidissima subsp. candidissima türünün
uçucu yağ kompozisyonlarının belirlenmesi
hedeflenmiştir.
MATERYAL VE YÖNTEM
Çalışmanın materyalini Tokat ve çevresinde
yayılış gösteren S. virgata (beş farklı
noktadan) ve S. candidissima subsp.
candidissima (bir noktadan) türleri 2012-
2013 vejetasyon döneminde çiçeklenme
periyodunda iken toplanan bitkiler
oluşturmaktadır.
Çalışmada kullanılan yöntemler aşağıda
maddeler halinde sırasıyla verilmiştir.
Uçucu Yağların Ekstraksiyonu: Schilcher
cihazı ile hydro-distilasyon yöntemiyle
yürütülmüştür. Uçucu yağ içeriği
belirlenecek bitki örnekleri hassas terazide
tartılmış ve 1:10 w/v oranında saf su ilave
edilerek 2 saat sure ile kaynatılmıştır. Elde
edilen uçucu yağ örnekleri +4 oC'de
saklanmıştır (Telci ve ark., 2006).
Yilar et al, Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 70-77
72
Bitkilerin Uçucu Yağ Kompozisyonunun
Belirlenmesi: 20x103µg uçucu yağ 1.2 mL
asetonda çözülmüştür. Uçucu yağ
analizlerinde; BPX5 (0.25mm ID, film
kalımlığı 0.25 µm) 30 m kapiler kolon ile
Perkin Elmer Clarus 500 GC-MS cihazı
kullanılmıştır.
Analiz koşulları: İnjeksiyon hacmi 2 µL,
injeksiyon portu sıcaklığı 250 ºC olarak
belirlenmiştir. Taşıyıcı gaz olarak 50:1 split
oranı ve 1 mL/dakika akış hızı ile helyum
kullanılmıştır. Fırın programı; 50 ºC’den
başlanarak 5°C/dak ısıtma hızı ile 100
°C’ye çıkılmış ve bu sıcaklıkta 2 dakika
bekletilmiş, 3 °C/dak ısıtma hızı ile 220
°C’ye çıkılmış ve bu sıcaklıkta 2 dakika
bekletilmiştir. Toplam program süresi 30
dakika olarak belirlenmiştir.
MS parametreleri: İyonlaştırıcı enerjisi 70
eV, iyon kaynağı sıcaklığı 250 ºC şeklinde
belirlenmiştir. Bileşenler; mevcut standart
bileşenlerin (retention time) ile örnek
bileşenlerin (co-injection) kolonda
alıkonma sürelerinin karşılaştırılması ve
litereatürlerde verilen retention index (RI)
değerlerinin karşılaştırılması, bileşenlerin
spesifik kütle spektrumlarının dijital
ortamda mevcut MS kütüphanelerindeki
(NIST, Willey ve Pfleger) verilerle
karşılaştırılarak elde edilmiştir. Her bir
bileşenin göreceli yüzdeleri; Turbomass
ver 5.4.2 yazılımı ile, her bir bileşenin pik
alanlarının toplam pik alanına oranının yüz
ile çarpılması ile hesaplanmıştır (Yilar ve
ark., 2016).
BULGULAR VE TARTIŞMA
S. virgata ve S. candidissima subsp.
candidsisima’dan elde edilen uçucu yağlar
uçucu yağ analiz sonuçları Çizelge 1'de
verilmiştir. Yapılan analiz sonuçlarına gore,
S. virgata ve S. candidissima subsp.
candidsisima toprak üstü aksamından elde
edilen uçucu yağda sırasıyla 52 ve 32
bileşen tanımlanmıştır. S. virgata türünün
Artova ilçesinden toplanan örneğinde uçucu
yağın temel bileşenleri Copaene (%18.35),
α-Amorphene (%17.59), γ-Cadinene
(%16.31) belirlenmiştir. Yine Niksar
ilçesinden toplanan örnekte
Isocaryophyllene (%31.65), Estregole
(%22.01), Caryophyllene oxide (%18.59);
Almus örneğinde Isocaryophyllene
(%38.21), Caryophyllene oxide (%24.82),
α-Amorphene (%8.38); Erbaa örneğinde
Isocaryophyllene (%36.26), α-
caryophyllene (%10.88), Caryophyllene
oxide (%7.43); Turhal örneğinde α-
Amorphene (%25.61), Copaene (%22.07)
ve Isocaryophyllene (%15.51) temel
bileşenleri olarak tespit edilmiştir (Çizelge
1; Şekil 1). S. virgata populasyonlarının
uçucu yağlarında nitel ve nicel farklılıklar
bulunmuştur. Yılar ve ark. (2015) Tokat
ilinden topladıkları S. viridis, S.
cyanenscens, S. multicaulis, S. glutinosa
türlerine ait uçucu yağlarının temel
bileşenlerinin sırasıyla; camphor (%10.52),
α-cubebene (%37.36), 4.6.6Trimethyl-2-(3-
methylbuta-1.3-dienyl)3-oxatricyclo
[5.1.0.0(2.4)]octane (%46.34), 1.8
cineole(%22.29) olduğunu rapor
etmişlerdir. Benzer bir çalışmada, İran'da
yetişen S. virgata uçucu yağının temel
bileşeni olarak caryophyllene oxide
(%34.40), spathulenol (%25.60), 1-
docosanol (%11.70), n-tetradecanol
(%9.30) ve geranyl acetone (%5.60)
belirlenmiştir (Morteza-Semmani ve ark.,
2005). Yine Sefidkon ve Mirza (1999) İran-
Tebriz'de yabani yetişen S. virgata’nın
uçucu yağında 50 bileşik olmak üzere β-
caryophyllene (%46.60), germacrene B
(%13.90), β- caryophyllene epoxide
(%13.20), spathulenol (%6.40) ve
germacrene D (%5.70) temel bileşenleri
olarak saptamışlardır. Kültür
Yilar et al, Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 70-77
73
populasyonları ile yabani yetişen
populasyonların uçucu yağ içeriklerinin
karşılaştırıldığı çalışmada S. virgata kültür
populasyonlarında (E)- Caryophyllene
(%37.00), Caryophyllene oxide (%15.20),
Phytol (%6,10), spathulenol (%5,00) ve
germacrene D (%4.00), yabani
populasyonlarda (E)- Caryophyllene
(%38.10), Caryophyllene oxide (%18.60),
bicyclogermacrene (%9.00), spathulenol
(%7.40), Phytol (%4.0) ve germacrene D
(%3.30) temel bileşenleri olarak
bulunmuştur (Moadeli ve ark., 2013). Bu
çalışmalarda tespit edilen temel bileşenler
ve miktarları yönüyle bizim çalışma
bulgularımızdan bazı farklılıklar
bulunmaktadır. Bu farklılıklar iklim gibi
bazı çevresel faktörler, bitkinin hasat
edildiği zamana, kurutma koşullarına,
analiz metodu farklılığına, jeocoğrafiksel
veya ontogenesis varyasyonlara bağlı olarak
gerçekleşmektedir (Morteza-Semmani ve
ark., 2005; Alizadeh, 2013; Moadeli ve
ark., 2013; Yılar ve ark., 2016).
Çizelge 1. S. virgata ve S. candidissima subsp. candidissima örneklerine ait GC-MS sonuçları
SV Scc
RT Compounds Artova Niksar Almus Erbaa Turhal Niksar
6.23 α-pinene 0.1 0.13 0.05 tr 0.12 0.08
6.64 Camphene tr 0.08 0.06 tr tr 0.06
7.19 α-phallendrene 0.29 0.06 0.07 2.19 0.11 0.09
7.34 β-Thujene 0.18 0.05 0.09 0.77 0.06 0.12
7.54 β-Myrcene tr 0.08 0.12 tr tr 0.14
8.35 α-Terpinen tr - - tr tr -
8.62 β-Cymene tr - - tr 0.08 1.04
8.68 Limonene tr tr tr tr tr tr
8.88 Eucalyptol tr tr tr 0.21 tr tr
9.48 γ-Terpinene tr tr tr 0.93 0.08 tr
10.24 Terpinolen - tr tr - - tr
10.77 β-Pinene 0.06 10.74 1.44 1.05 0.09 0.46
11.13 α-Thujone 0.08 tr tr 0.2 0.12 tr
11.18 3-Thujanone 0.13 tr tr tr 0.14 tr
11.51 Thujone tr tr tr tr tr tr
12.44 Sabinyl acetate - tr tr - - tr
12.77 Camphor 0.26 tr tr 0.74 tr tr
13.24 cis-Sabinol - tr 0.71 - - tr
13.77 Borneol 0.5 tr tr 1.5 0.23 tr
13.95 4-Terpineol 0.19 tr 0.64 0.96 0.12 tr
14.63 α-Terpieol 0.12
0.46 0.61 tr 1.11
15.64 3-Carene tr - - tr tr -
16.38 Fenchene tr - 1.24 tr tr -
18.00 Bornyl acetate 0.18 - - tr 1.41 -
18.40 Estregole 0.98 22.01 - tr tr 64.55
20.30 α-cubebene 0.5 - - 0.83 tr -
20.99 Sylvestrene tr - - tr tr -
21.26 Zingiberene tr - - 0.33 tr -
Yilar et al, Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 70-77
74
Çizelge 1’in devamı
21.49 Copaene 18.35 - 0.42 1.05 22.07 -
21.84 β-Bourbonene 0.48 6.37 1.07 1.82 tr tr
22.01 δ-Cadinene 5.16 - - 0.15 4.5 -
22.83 Dehydro Aromadendrene tr - - tr tr -
23.36 Isocaryophyllene 13.22 31.65 38.21 36.26 15.51 7.42
23.84 β-Cubebene 0.22 0.73 - 1.22 tr 0.33
24.21 Isoledene 0.13 0.97 - tr tr tr
24.87 α-Caryophyllene 3.41 - 3.12 10.88 1.39 -
25.67 γ-Muurolene tr 6.33 0.5 5.3 - -
25.91 α-Amorphene 17.59 - 8.38 4.03 25.61 2.77
26.50 Eremophilene 0.19 - 1.15 0.84 12.76 0.96
26.62 γ-Cadinene 16.31 - - 0.81 tr -
26.92 Palustrol tr - - 2.09 tr -
26.99 β-Elemene 0.4 - - 0.67 tr -
27.35 Germacrene D 5.01 - 0.62 6.01 4.59 -
28.43 α-Calacorene 0.09 - 0.33 0.12 tr 0.34
29.96 Spathulenol 3.13 - 2.63 0.71 1.85 6
30.13 caryophyllene oxide 6.94 18.59 24.82 7.43 7.28 13.97
30.62 γ-Gurjunene 1.6 - 3.73 6.78 0.42 0.41
31.24
unidentified oxygenated
sesquiterpene 0.94 - 6.5 0.52 0.39 -
32.08
unidentified oxygenated
sesquiterpene 0.22 - - tr tr -
32.97
unidentified oxygenated
sesquiterpene 0.49 1.89 1.83 1.6 0.43 tr
40.93
unidentified oxygenated
sesquiterpene tr - - tr tr -
42.86 α-Curcumene tr - - tr tr -
TOPLAM 97.45 99.69 98.2 98.6 99.34
99.85
RT: Retention time:Tutulma süresi; tr: < % 0.05 Sv: Salvia virgata; Scc: S. candidissima subsp. candidissima
Şekil 1. Salvia virgata Jacg. uçucu yağının GC kromatogramı
, 17-Jan-2012 + 13:48:48
6.00 8.00 10.00 12.00 14.00 16.00 18.00 20.00 22.00 24.00 26.00 28.00 30.00 32.00 34.00Time0
100
%
melih 16 Scan EI+ TIC
1.86e821.56
18.41
25.96
23.42
22.07
24.92
26.56
30.16
27.39
29.99
30.6331.26
Yilar et al, Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 70-77
75
Şekil 2. Salvia candidissima subsp. candidissima Vahl. uçucu yağının GC kromatogramı
Çalışmada, S. candidissima subsp.
candidissima uçucu yağının GC/MS
analizleri sonucunda 32 bileşen
tanımlanmış; %64.55 değer ile Estrogole en
yüksek içerikli madde olarak bulunmuştur.
Bunu Caryophyllene-oxide (%13.97);
Isocaryophyllene (%7.42); Spathulenol
(%6.00); α-Amorphene (%2.77) izlemiştir
(Çizelge 1; Şekil 2). S. candidissima uçucu
yağında α-pinene (%11.20) and 1,8-cineole
(%9.89) temel bileşenler olarak
belirlenmiştir (Pitarokili ve ark., 2006).
Elde edilen bulgulara göre uçucu yağın
temel bileşenleri ve oranları açısından
önceki çalışmalara göre farklılıklar
belirlenmiştir. Bu farklılıklar bitkilerin
çiçeklenme zamanı, bitkini yetiştiği
coğrafik ve iklimsel faktörlere bağlı
olabilmektedir (Senatore ve ark., 1997).
Aynı zamanda bu bitkilerin içerdikleri
kimyasal kompozisyon ve miktarı bitkinin
aksamına, kurutma koşulları ile uçucu
yağın elde ediliş ve analiz metotlarına göre
de değişkenlik göstermektedir.
Diğer bitkilerde olduğu gibi pek çok
faktör bitkilerin içerdikleri kimyasal
maddelerin dağılımları ve miktarları üzerine
etki göstermektedir. Bu çalışmanın asıl
kaynağını oluşturan Salvia türlerinin bağlı
olduğu Lamiaceae familyasının diğer
türlerinde de uçucu yağ
kompozsiyonlarında çevresel faktörler ile
genetiksel faktörlere bağlı olarak değişiklik
gösterdiği bildirilmiştir (Werker ve ark.,
1985; Mathe ve ark., 1992; Taarit ve ark.,
2009).
Tokat İlinde doğal olarak yayılış
gösteren S. vigata (5 lokasyon) ve S.
candidissima subsp. candidissima bitki
türlerinin uçucu yağ kompozisyonları bu
çalışma ile belirlenmiştir. Sonuçta toprak
yapısı ve iklimsel özellikleri bakımından
farklılık gösteren lokasyonlardan toplanan
S. virgata uçucu yağının bileşenler yönüyle
ve oransal olarak da değişkenlik gösterdiği
ortaya konmuştur. Bundan sonra yapılacak
olan çalışmalarda olabilecek bu farklılıklara
dikkat edilmesi gerekir.
TEŞEKKÜR
Bu çalışmanın yürütülmesini maddi açıdan
destekleyen Gaziosmanpaşa Üniversitesi
Bilimsel Araştırma Projeleri Birimine
(Proje no: 2011/100) ve bitki uçucu yağ
kompozisyonlarının belirlenmesi
çalışmalarını yürüten Gaziosmanpaşa
Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Kimya
Bölümü çalışanlarına teşekkürlerimizi
bildiririz.
, 17-Jan-2012 + 19:05:48
6.00 8.00 10.00 12.00 14.00 16.00 18.00 20.00 22.00 24.00 26.00 28.00 30.00 32.00 34.00 Time 0
100
%
melih 21 Scan EI+ TIC
1.26e8 18.41
30.14
23.41 29.98 25.94
Yilar et al, Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 70-77
76
KAYNAKLAR
Al-Qudah M., Al-Jaber H., Zarga MHA, Orabi STA. (2014). Flavonoid and phenolic compounds from Salvia
palaestina L., growing wild in Jordan and their antioxidant activities. Phytochemistry, 99: 115-120.
Alizadeh A. (2013). Essential oil constituents, antioxidant and antimicrobial activities of Salvia virgata Jacq.
from Iran. Journal of Essential Oil Bearing Plants, 16:2, 172-182
Amiri H. (2007). Quantative and qualative changes of essential oil of Salvia bracteata Bank et Sol. in different
growth stages. DARU Journal of Pharmaceutical Sciences, 15(2): 79-82.
Bayan Y., Aksit H. (2016). Antifungal activity of essential oils and plant extracts from Sideritis
germanicopolitana BORNM. growin in Turkey. Egyptian Journal of Biological Pest Control, 26(2) :
333-337.
Bayram E. (2001). A study on selecting suitable types of the Anatolia sage (Salvia fruticosa Mill.) in the flora of
western Anatolia. Turkish Journal of Agriculture and Forestry, 25, 351-357.
Belen V. (2012). Salvia pilifera Montbret & aucher ex Bentham collected from different areas populations
variations and analysis of the essential oil components. Department of Biyology, Kahramanmaraş Sütçü
İmam University (M.Sc.Thesis). (In Turkish with English abstract)
Bisio A., Damonte G., Fraternale D., Giacomelli E., Salis A., Romussi G., Cafaggi S., Ricci D., Tommasi N.D.
(2011). Phytotoxic clerodane diterpenes from Salvia miniata Fernald (Lamiaceae). Phytochemistry, 72:
265-275
Cantino PD., Harley RM., Wagstaff SJ. (1992). Genera of Lamiaceae: status and classification. In: Harley, R.M.
& Reynolds, T. eds, Advances in Labiate Science: 511Â-522. Kew: Royal Botanic Gardens.
Celep F., Doğan M., Duran A. (2009). A new record for the flora of Turkey: Salvia viscosa Jacq.(Labiatae).
Türkish Journal of Botany, 32: 57-60
Davis PH. (1982). Flora of Turkey and the east Aegean island, Vol. 7, Edinburgh University Press, Edinburg.
Libraries Australia. ISBN:0852243960
Durling NE., Catchpole OJ., Grey JB., Webby RF., Mitchell KA., Foo LY., Perry NB. (2007). Extraction of
phenolics and essential oil from dried sage (Salvia officinalis) using ethanol-water mixtures. Food
Chemistry, 101: 1417-1424.
Görmez A., Bozari S., Yanmıs D., Güllüce M., Şahin F., Agar G. (2015). Chemical composition and
antibacterial activity of essential oils of two species of Lamiaceae against phytopathogenic bacteria.
Polish Journal of Microbiology, 64(2): 121–127.
Harley RM., Atkins S., Budantsev A., Cantino PD., Conn BJ., Grayer R., Harley MM., de Kok R., Krestovskaja
T., Morales R., Paton AJ., Ryding O. and Upson T. (2004). Labiatae. In: Kubitzki, K. (ed.), The
Families and Genera of Vascular Plants, vol. 7, pp. 167-275. Springer-Verlag, Berlin
Kahraman A., Celep F., Doğan M. (2009). Morphoogy, anatomy and palynology of Salvia indica L.(Labiatae).
World Applied Sciences Journal, 6 (2):289-296
Karabacak E. (2009). Türkiye’nin Avrupa-Sibirya fitocoğrafik bölgesindeki Salvia L. (Lamiaceae) cinsinin
revizyonu. (Doktora Tezi). Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi. Fen Bilimleri Enstitüsü, Çanakkale.
Koyuncu O., Yaylacı ÖK., Öztürk D., Erkara İP., Savaroğlu F., Akçoşkun Ö., Ardıç M. (2010). Risk categories
and ethnobotanical features of the Lamiaceae taxa growing naturally in Osmaneli (Bilecik/Turkey) and
environs. Biological Diversity and Conservation, 3(3): 31-45.
Mathe JRI., Olah L., Mathe A., Miklossy V., Bernath J., Blunden G., Patel A., Mathe I. (1992). Changes in the
essential oil production of Salvia officinalis under climatic conditions of the teperature belt. Planta
Medica, 58:680-686.
Moadeli SN., Rowshan V., Abotalebi A. (2013). Comparison of the essential oil components in wild and
cultivate population of Salvia virgata. International Research Journal of Applied and Basic Sciences, 4
(2):337-340.
Özer H. (2016). Erzurum çevresinde doğal yayılış gösteren Salvia türleri ve tıbbi özellikleri. Tarla Bitkileri
Merkez Araştırma Enstitüsü Dergisi, 25(Özel sayı-2):340-345.
Özler H., Pehlivan S., Celep F., Doğan M., Kahraman A., Fişne AY., Başer B., Bagherpour S. (2013). Pollen
morphology of Hymenosphace and Aethiopis sections of the genus Salvia (Lamiaceae) in Turkey.
Turkish Journal of Botany, 37:1070-1084.
Poyraz İE., Koca F. (2006). Morphological investigations on some medicinal Salvia L. species in Eskişehir.
Anadolu University Journal of Science and Technology, 7(2), 443-450.
Sefidkon F., Mirza M. (1999). Chemical composition of the essential oils of two Salvia species from Iran, Salvia
virgata Jacq. and Salvia syriaca L. Flavour and Fragrance Journal, 14: 45-46.
Semnani KM., Saeedi M., Changizi S., Vosoughi M. (2005). Essential oil composition of Salvia virgata Jacq.
from Iran. Journal of Essential Oil Bearing Plants, 8(3):330-333
Yilar et al, Turk J Weed Sci. 2017: 20(1), 70-77
77
Senatore F., De Fusco R., De Feo V. (1997). Essential oils from Salvia spp. (Lamiaceae). I. chemical
composition of the essential oils from Salvia glutinosa L. growing wild in Southern Italy. Journal of
Essential Oil Research, 9:151-157.
Sönmezdağ AS., Kelebek H., Selli S. (2017). Identification of aroma compounds of Lamiaceae species in Turkey
using the purge and trap technique. Foods, 6-10, 0.3390/foods6020010
Pitarokili D., Tzakou O., Loukis A. (2006). Essential oil composition of Salvia verticillata, S. verbenaca, S.
glutinosa and S. candidissima growing wild in Greece. Flovour Fragrance Journal, 21: 670-673
Taarit, MB., Msaada, K., Hosni, K., Chahed, T., Marzouk, B. (2010). Essential oil composition of Salvia
verbenaca L. growing wild in Tunisia. Journal of Food Biochemistry, 34:142-151.
Telci İ., Bayram E., Yılmaz G., Avcı B. (2006). Variability in essential oil composition of Turkish basils
(Ocimum basilicum L.). Biochemical Systematics and Ecology, 34: 489-497
Werker E., Putievsky E., Rivid V. (1985). The essential oils and glandular hairs in different chemmotypes of
Origanum vulgare L. Annals Botany, 55: 793-801.
Ulubelen A., Miski M., Neuman P., Mabry TJ. (1979). Flavonoids of Salvia tomentosa (Labiatae). Journal of
Natural Products, 42(3): 261-263.
Yilar M., Bayan Y., Onaran A. (2016). Chemical composition and antifungal effects of Vitex agnus castus L.
and Myrtus communis L. Plants. Notulae Botanicae Horti Agrobotanici Cluj-Napoca, 44(2), 466-471.
Yılar M., Kadıoğlu İ., Telci İ. (2015). Tokat ilinde yayılış gösteren bazı adaçayı türlerinin uçucu yağ
kompozisyonlarının belirlenmesi. Turkish Journal of Agricultural and Natural Science, 2(4): 313-319.
Yılmaz G., Güvenç A. (2007). Morphological and anatomical investigation on the herbal drugs which sold under
the name “sage” in Herbalist in Ankara. Journal of the Faculty of Pharmacy of Ankara University, 36
(2): 87-104.
©Türkiye Herboloji Derneği, 2017
Geliş Tarihi/ Received:Şubat/ February, 2017
Kabul Tarihi/ Accepted: Mayıs/May, 2017
To Cite: Yilar M, Kadioglu I, Telci I 2017. Essential Oils’ Compositions of Salvia virgata Jacq. and Salvia candidissima
subsp. candidissima Vahl. Growing in Natural Habitats of Tokat Province (In Turkish with English Abstract).
Turk J Weed Sci, 2017: 20(1): 70-77.
Alıntı için: Yılar M, Kadıoğlu İ, Telci İ. 2017. Tokat İlinde Doğal Olarak Yetişen Salvia virgata Jacq. ve Salvia candidissima
subsp. candidissima Vahl. Bitkilerinin Uçucu Yağ Kompozisyonlarının Belirlenmesi Turk J Weed Sci, 2017:
20(1): 70-77.
Turkish Journal of Weed Science Makale Yazım Kuralları
Makele Hazırlama
Dergiye gönderilecek olan makale A4 sayfa boyutunda Times New Roman yazı tipinde 12 punto
yazı boyutunda, satırlar arası boşluklar 1.15 olarak ayarlanması gerekmektedir. Sayfa kenar boşlukları
2.5 cm olacak şekilde ayarlanmalı, basım sırasında makaleler ikili sütun formatında basılacağından iki
sütun arasında ise 1.0 cm boşluk bırakılmalıdır. Her sayfanın sonunda ortalanmış şekilde sayfa
numarası verilmelidir. Yazım formatı ise iki yana yaslı şekilde yapılması gerekmektedir. Ayrıca her
bir paragrafta 0.5 cm paragraf girintisi yapılmalıdır. Yazım dili Türkçe ya da İngilizce olmalıdır.
Yazar isimleri açık şekilde Times New Roman yazı karakterinde kalın ve 12 punto olarak, isimlerin
ilk harfi büyük geriye kalanı küçük, soyadlarında ise tüm harfler büyük olarak yazılmalıdır. Sorumlu
yazarı tanıtırken soyadından sonra üstsimge şeklinde * işareti konulmalıdır. Yazarların adresleri yazılır
iken 10 punto olacak şekilde 1 satır aralığı bırakılarak yazılması gerekmektedir. Sorumlu yazar
iletişim kısmına ise geçerli bir e-posta adresi yazılması zorunludur. İncelenmek üzere gönderilen
makalelerin satırları numaralandırılmalıdır.
Dergiye yollanan makaleler şu ana başlıklardan oluşmalıdır; Özet, Abstract, Giriş, Materyal ve
Yöntem, Bulgular, Tartışma (Bulgular ve Tartışma birlikte yazılabilir), Sonuç, Teşekkür (var ise) ve
Kaynaklar. Belirtilen bu ana başlıklar kalın 12 punto olacak şekilde büyük harfler ile yazılmalı, ana
başlıklar öncesi ve sonrasında 12 nk boşluk bırakılmalıdır. Alt bölüm başlıkları ise kalın italik
formatta 10 punto olarak yazılmalı, alt bölüm başlıklarının öncesinde ve sonrasında ise 6 nk boşluk
bırakılmalıdır.
Başlık: Yapılan makalenin başlığı makaleyi en iyi şekilde anlatacak kelimelerden seçilmesi
gerekmekte olup 20 kelimeyi geçmeyecek şekilde yazılmalıdır. Makalenin başlığı Times New Roman
formatında 14 punto büyüklüğünde ve kalın yazılmalıdır.
Özet: Hem Türkçe hem de İngilizce özet 200 kelimeyi geçmeyecek şekilde yazılmalıdır. Yazım
formatı Times New Roman olup 10 punto harf büyüklüğünde yazılması gerekmektedir. Her bir satır
arası boşluk ise 1 olacaktır. İngilizce gelecek olan makalelerde Türkçe özet zorunluluğu yoktur.
Anahtar Kelimeler: En fazla 6 tane olacak şekilde alfabetik olarak sıralanmış Türkçe ve İngilizce
olarak verilmelidir.
Giriş: Bu bölüm çalışmanın neden yapıldığını ve önemini iyi bir şekilde ifade edecek düzeyde
yazılmalıdır. Bunu yaparken daha önceden bu konu ile ilgili yapılmış olan özellikle son yıllardaki
çalışmalardan bahsedilmeli ve çalışmanın amaçları açık bir şekilde belirtilmelidir.
Materyal ve Yöntem: Bu bölümde kullanılan bütün materyal belirtilmeli, kullanılan yöntemler ve
istatistik programları detaylı bir biçimde açıklanmalıdır.
Bulgular: Çalışma sonucunda elde edilen bulgular ve veriler çizelge, grafik, şekil vb. ifadeleri
içerecek şekilde açıklamalı olarak verilmelidir.
Tartışma: Çalışmada elde edilen veriler daha önceden yapılmış çalışma sonuçlarına göre
kıyaslanmalı ve irdelenmelidir. Aradaki benzerlik ve farklılıklar tartışılmalıdır.
Sonuç: Çalışmada elde edilen sonuçların kullanımı ve ne gibi yenilikler-kolaylıklar kattığı ile ilgili
bilgi verilmelidir.
Teşekkür: Çalışmanın yapılması sırasında katkıda bulunan kişi, kurum ya da kuruluşlara bu
kısımda yer verilebilinir.
Çizelgeler: Makale içerisinde yer alacak olan bütün çizelgeler 9 punto olarak yazılacaktır.
Şekiller: Makale içerisinde bulunan şekillerin hepsi 9 punto olarak yazılacaktır.
Kısaltmalar: Kısaltmaların uzun hali kısaltmanın ilk geçtiği yerde parantez içinde yazılı şekilde
verilmesi gerekmektedir.
Kaynaklar: Makale içerisinde tek yazar tarafından yazılmış bir kaynağa cümle sonunda atfedilir
iken yazarın soyadı ve yayınlanma tarihi “(Kadıoğlu, 2016)” şeklinde iki yazarlı yayınlarda ise
yazarların soyadları arasında “ve” kullanılarak yazılmalıdır “(Kadıoğlu ve Yılar, 2015)”. Yazar sayısı
3 ve üzerinde bir sayıda ise ilk yazarın soyadı yazıldıktan sonra “ve ark.” kısaltması ile diğer yazarlar
belirtilmeli ve ardından yayın tarihi verilmelidir “(Kadıoğlu ve ark., 2015)”. Eğer kaynak cümle
başında atfedilecek ise sadece yayın yılı parantez içerisine alınmalıdır “Kadıoğlu ve Şin, (2016)”. Aynı
isimli yazarın aynı tarihte birden çok yayını var ise atıfta bulunulacak olan yayına yazar ismi ve
tarihten sonra “a, b, c” gibi harflendirmelerin yapılması gerekmektedir.
Makalenin sonunda kaynakça yazılır iken Times New Roman yazım formatında 1 satır boşluğunda
ve 10 punto değerinde kaynakçaların yazılması gerekmektedir. Kaynaklar alfabetik ve kronolojik
sıraya göre verilmelidir. Kaynakçalar yazılırken iki yana yaslı şekilde yazılmalı ve alt satırlara
geçildiğinde ise 1 cm satır içi girinti yapılmalıdır.
Kadıoğlu İ., Uluğ E., Üremiş İ., Uygur FN., Boz Ö. (1993). Çukurova buğday ekim alanlarında
görülen Yabani Yulaf (Avena sterilis L.)’ın ekonomik zarar eşiği üzerinde araştırmalar. Türkiye
I. Herboloji Kongresi 3-5 Şubat 1993, Bildiri Kitabı, Adana, 249-255.
Yararlanılan kaynakların kaynakçaya eklenme şekli aşağıdaki şekilde yapılması gerekmektedir.
Dergi Makaleleri
Aligiannis N., Kalpoutzakis E., Mitaku S., Chinou IB. (2001). Composition and antimicrobial activity
of the essential oils of two Origanum species. Journal of Agriculture and Food Chemistry, 49
(9): 4168–4170.
Mennan H. (2003). Economic thresholds of Sinapis arvensis (Wild Mustard) in winter wheat fields.
Pakistan Journal of Agronomy, 2 (1): 34-39.
Kitap
Hanf M. (1983). The Arable Weeds of Europe with Their Seedlings and Seeds. Basf
Aktiengesellschaft, s 494., D-6700 Ludwigshafen
Özer Z., Kadıoğlu İ., Önen H., Tursun N. (2001). Herboloji (Yabancı Ot Bilimi). Gaziosmanpaşa
Üniversitesi Ziraat Fakültesi Yayınları No:20 Kitap Serisi No:10, 3. Baskı, 403 s., Tokat
Kitap Bölümü
Şin B., Önen H. (2015). Solidago canadensis L. Ed. H. Önen, Türkiye İstilacı Bitkiler Kataloğu. T.C.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı. TAGEM, Bitki Sağlığı Araştırma Daire Bakanlığı, s.
481-487, Ankara. ISBN: 978-605-9175-05-0
Bildiri
Kadıoğlu İ., Uluğ E., Üremiş İ., Uygur FN., Boz Ö. (1993). Çukurova buğday ekim alanlarında
görülen yabani yulaf (Avena sterilis L.)’ın ekonomik zarar eşiği üzerinde araştırmalar. Türkiye
I. Herboloji Kongresi 3-5 Şubat 1993, Bildiri Kitabı, Adana, 249-255.
Aksoy A, Mennan H, Şimşek M, Büschbell T. (2004). Yabani yulaf (Avena sterilis L.) ve Tilki
Kuyruğu (Alopecurus myosuroides Huds.)’nun farklı herbisitlere karşı dayanıklılığı üzerine
çalışmalar. Türkiye I. Bitki Koruma Kongresi Bildiri Özetleri, 8-10 Eylül 2004, Samsun, 228 s.
Yazarı Belli Değil ise
Anonim (2008). Zirai mücadele teknik talimatları, Cilt 6, Gida Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü Yayınları, Ankara, 296 s.
İnternet Sitesi
FAO (2008). “Top Production Turkey 2008” Food And Agriculture Organization of The United
Nations, http://faostat.fao.org/site/339/default.aspx (Erişim tarihi: 20 Ocak 2011).
Anonim (2016). The International survey of herbicide resistant weeds Online.
http://www.weedscience.org (Son Erişim Tarihi: 30 Mart 2016).
Anonim (2016). Botrytis cinerea, Kurşuni Küf. http://www.bitkisagligi.net (Erişim tarihi 02.01.2016).
Tezler
Sırma M. (1995). Tokat yöresinde buğday alanlarında sorun oluşturan yabancı otlar, önemlilerinden
bazılarının topluluk oluşturma durumları ve topraktan kaldırdıkları “N,P,K” miktarı üzerinde bir
araştırma. Selçuk Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Tarla Bitkileri Anabilim Dalı Doktora
Tezi, Konya.