Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

441

Transcript of Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Page 1: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore
Page 2: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Buzyeli Vadisi

Cilt3

Buçukluğun Mücevheri

R. A. Salvatore

Page 3: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

UNUTULMUŞ DİYARLAR

BUZYELİ VADİSİ

ÜÇÜNCÜ KİTAP

BUÇUKLUĞUN MÜCEVHERİ

(c) [2002] TSR, Inc. All rights reserved.

(c) 2002 Wizards of the Coast, Inc. All rights reserved.

Yayın hakları 3D LicensiLtd. firması tarafından Arka Bahçe Yayıncılık veReklamcılık Ltd. Şti.' ne verilmiştir.

This material is protected under the copyright laws of the United States ofAmerica. Any reproduction or unauthorized use of the material or artworkcontained herein is prohibited without the express written permission of

Wizards of the Coast, Inc. Forgotten Realms and the Wizards of the Coastlogo are registered trademarks of Wizards of the Coast, Inc., a subsidiary of

Hasbro, Inc.

All Forgotten Realms characters and the distinctive likenesses thereof aretrademarks of

Wizards of the Coast, Inc.

Dizgi: ALPIN GRAFİK STÜDYO HİZMETLERİ LTD. ŞTİ.

Baskı: GÜZEL SANATLAR MATBAASI A.Ş.

Birinci Baskı: Ocak 2003

Page 4: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

ARKA BAHÇE YAYINCILIK VE REKLAMCILIK LTD. ŞTİ. Kalıpçı Sk.No : 111/1 Teşvikiye - İSTANBUL

Tel: (0212) 291 06 89 (4 Hat)

Fax : (0212) 291 06 75

www.gerekliseyler.com.tr

-1-

Büyücü, genç kadına kararsızlıkla baktı. Kız ona sırtıdönük duruyordu; Adam onun kestane rengi buklelerle dolugür saçlarının omuzlarına dökülüşünü görebiliyordu, parlakve yaşam doluydular. Ama büyücü, kızın gözlerindeki kederide biliyordu. Öylesine gençti ki, neredeyse bir çocuktu ve biro kadar hoş bir masumluğu vardı.

Fakat bu hoş kız çocuğu, onun sevgili Sydney'inin kalbinebir kılıç saptamıştı.

Harkle Harpel, ölmüş aşkının hatırlamak istemediğianılarını bir kenara itti ve tepeyi inmeye başladı. "Güzel bir

Page 5: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

gün," dedi neşeyle, genç kadının yanma vardığında.

"Sence kuleye varmışlar mıdır?" diye sordu Cattibrie,bakışlarını güney ufkundan hiç ayırmadan.

Harkle omuz silkti. "Henüz değilse bile yakındavaracaklardır." Cattibrie'ı inceledi ve yaptığı şey yüzündenona karşı hiçbir hiddet duygusu bulamadı içinde. Sydney'iöldürmüştü, bu doğruydu. Fakat Harkle ona sadece bir kezbakarak anladı ki, kızın kılıç tutan kolunu yönlendirenzorunluluktu, kötülük değil. Ve şimdi ona sadeceacıyabiliyordu, o kadar. "Nasılsın?" diye kekeledi Harkle, onuve dostlarını yakalayan feci hadiselerin tam ortasındaykengöstermiş olduğu cesarete hayranlık duyarak.

Cattibrie başını salladı ve büyücüye doğru döndü. Koyumavi gözlerinde kesinlikle keder vardı fakat daha çok, hertürlü zayıflık emaresini uzaklaştıran inatçı bir kararlılıklayanıp tutuşuyorlardı. Bruenor'u, yani kendisini evlatlık edinenve çocukluğunun en erken günlerinden beri onu kendi öz kızıgibi yetiştiren cüceyi kaybetmişti. Ve Cattibrie'ın diğerdostları şu anda, bir kiralık katilin peşinde bütün güney diyarıboyunca umutsuz bir takip üzerindeydi.

"Her şey ne kadar da çabuk değişti," diye fısıldadı Harklesessizce, genç kadına karşı bir acıma duygusu hissederek.Sadece birkaç hafta önce, Bruenor Battlehammer ve onunküçük grubunun Mithril Salonu'nun, yani cücenin kayıpanayurdunun arayışıyla Uzunsemer'e geldiği zamanı hatırladı.Hikâyelerin anlatıldığı ve Harpel klanıyla gelecekte kurulacakdostluk ilişkileri hakkında vaatlerin verildiği dostane birbuluşmaydı. İçlerinden hiçbiri, şeytan kalpli bir kiralık katil

Page 6: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

ile Harkle'ın sevgili Sydney'i tarafından yönetilen ikinci birekibin Cattibrie'ı esir tuttuğunu ve grubu takip etmek içintoplanmakta olduğunu bilemezdi. Bruenor Mithril Salonu'nubulmuş ve orada ölüp gitmişti.

Ve Sydney, Harkle'ın delicesine sevdiği o kadın büyücü,cücenin ölümünde rol oynamıştı. Harkle kendini toplamakiçin derin bir nefes aldı. "Bruenor'un intikamı alınacak," dedisert bir yüz ifadesi takınarak.

Cattibrie adamın yanağına bir öpücük kondurdu veSarmaşık Konak'a doğru tepeyi tırmanmaya başladı.Büyücünün duyduğu samimi ıstırabı anlıyordu ve MithrilSalonu'na dönüp orayı Battlehammer Klanı için geri almayeminini yerine getirmesi konusunda, adamın kendisineyardım etme kararını içtenlikle takdir ediyordu.

Ama Harkle için başka bir seçenek yoktu. Sevmiş olduğuSydney yalancı bir maskeden ibaretti; güç delisi, duygusuz bircanavarın üzerine kaplanmış tatlı bir maske. Ve Bruenor'ungrubunun nerede olduğunu kasıtsız olarak Sydney'e açıkladığıiçin kendisi de bu felakette bir rol oynamıştı.

Harkle, Cattibrie'ın gidişini izledi, dertlerinin ağırlığı kızınyürüyüşünü yavaşlatıyordu. Ona karşı hiçbir kızgınlıkbesleyemezdi -Sydney kendi ölümünü hazırlayan senaryoyukendisi yazmıştı ve Cattibrie'ın da oynamaktan başkaseçeneği olmamıştı. Büyücü bakışlarını güneye doğru çevirdi.Kendisi de, drow elfi ile koca barbar oğlan için endişeleniyorve onları merak ediyordu. Uzunsemer'e bitkin bir hâldesadece üç gün önce gelmişlerdi, dinlenmeye çok ciddi şekildeihtiyaç duyan, ıstırap dolu ve bitkin bir gruptu onlar,.

Page 7: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Ama dinlenmek diye bir şey söz konusu değildi. Şimdiolamazdı, çünkü karanlık kiralık katil, yanında gruplarınınson üyesi olan buçukluk Regis'i de alıp kaçmıştı. Şu sonbirkaç haftada çok şey yaşanmıştı; Harkle'ın bütün dünyası,Buzyeli Vadisi diye adlandırılan uzak ve mahzun bir diyardangelen garip kahramanlar ve hiç suçlayamayacak hoş bir gençkadın tarafından tepetaklak edilmişti.

Ve, aslında bir yalandan ibaret olan en derin aşkıtarafından. Harkle tekrar çimlerin üzerine sırt üstü uzandı vepofuduk yaz sonu bulutlarının gökyüzü boyunca salınışınıseyretti.

Bulutların ötesinde, yıldızların ebediyen parladığı yerde,panterin varlığı olan Guenhwyvar heyecanla volta atıyordu.Sahibinin, yani Drizzt Do'Urden adındaki drow elfinin onumadde düzleme son çağırışından bu yana birçok gün geçmişti.Guenhwyvar, sahibi ve diğer dünyayla arasındaki bağlantıolan oniks heykelciğe karşı hassastı; sahibi heykelciğe sadecehafifçe dokunsa bile, o kadar uzaktaki bir yerden dahi içindeheyecan kıpırtıları hissederdi. Fakat Guenhwyvar, Drizzt ilearasındaki o bağlantıyı bir süredir hissetmemişti ve kedi şimditedirgindi. Dünya dışı aklıyla, Drowun artık heykelciği elindebulundurmadığını her nasıl oluyorsa anlıyordu. Guenhwyvar,Drizzt'ten önceki zamanları hatırladı, başka bir Drowun,şeytani bir Drowun kendisine sahip olduğu zamanları. Özübakımından bir hayvan olsa dahi Guenhwyvar'ın bir şerefivardı, önceki sahibinin ondan çalıp götürmüş olduğu birvasıftı bu. Guenhwyvar, efendisinin zevklerini tatmin etmekuğruna çaresiz düşmanlara karşı acımasızca ve alçakçahareketler sergilemeye zorlandığı o zamanları hatırladı. Ama

Page 8: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Drizzt Do'Urden heykelciğe sahip olduğundan beri her şeyepey farklıydı. Şimdi bir vicdan ve güven duygusu sözkonusuydu ve Guenhwyvar ile Drizzt arasında dürüst birsevgi bağı gelişmişti.

Kedi, kenarları yıldızla çevrelenmiş bir ağacın üzerine yattıve bu astral olayı izleyenlerin, boyun eğmiş bir iç geçirişolarak algılayacağı bir şekilde hafifçe hırıldandı. Eğer şimdiheykelciğe sahip olanın katil Artemis Entreri olduğunubilseydi, kedi daha da derin bir iç geçirirdi.

"Bir günden daha fazla zaman kaybettik," diye homurdandıbarbar, atının dizginlerini çekip omzunun üzerinden geriyebakarak. Güneşin en alt perçemi ufuk çizgisinin altına henüzdüşmüştü. "Kiralık katil şu anda bile bizden uzaklaşıyor!"

"Harkle'ın tavsiyesine kulak verirsek iyi etmiş oluruz," diyeyanıtladı kara elf Drizzt Do'Urden. "Bizi yanlış yolasürüklemez." Güneş batmakta olduğundan, Drizzt karapelerininin kapüşonunu omuzlarının üstüne düşürdü ve düzbeyaz saçlarını silkeledi. Wulfgar bir takım uzun çamağaçlarını işaret etti. "Bu Harkle'ın sözünü ettiği koru olmalı,"dedi, "fakat ben bir kule, ya da bu unutulmuş bölgedeherhangi bir yapının inşa edilmiş olduğuna dair bir işaretfalan göremiyorum."

Derinleşen karanlıkta lavanta renkli gözleri daha rahatgören Drizzt, genç dostuna itiraz edebilmek için kullanacağıbir delil arayışı içinde dikkatle ileri doğru baktı. Burasıkesinlikle Harkle'ın tarif ettiği mekân olmalıydı, çünkü azötelerinde küçük gölcük duruyordu ve onun da ötesindeNeverwinter Korusu'nun gür ağaçları uzanıyordu.

Page 9: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Endişelenme," diye hatırlattı Wulfgar'a. "Büyücü,Malchor'un evini bulmak için insana sağlanan en büyükyardımın sabır olduğunu söylemişti. Yalnızca bir saattirburadayız."

"Yol hep daha da uzuyor," diye mırıldandı barbar. Drowunkeskin kulaklarının tek bir kelimeyi bile kaçınmadığınınfarkında değildi. Drizzt, Wulfgar'ın bu şikâyetlerinde haklılıkpayı olduğunu biliyordu, çünkü Uzunsemer'deki bir çiftçininhikâyesine -bir atın üstündeki karanlık, pelerine bürünmüş biradam ve bir de buçukluk hakkındaki hikâyesine— bakılırsa,kiralık katil en azından on günlük mesafe önlerindeydi vehızla ilerliyordu.

Ama Drizzt, Entreri ile daha önce de yüzleşmişti vekendisini bekleyen sınavın büyüklüğünü anlıyordu. Regis'i oölümcül adamın pençesinden kurtarma konusundagörebileceği her türlü yardımı edinmek istiyordu. Çiftçiyebakılırsa Regis hâlâ hayattaydı ve Drizzt, Calimport'avarmadan önce Entreri'nin buçukluğa bir zarar vermeye hiçniyeti olmadığından emindi.

Eğer iyi bir sebebi olmasaydı Harkle Harpel onları bu yereyollamazdı.

"Bu gece kamp kuracak mıyız?" diye sordu Wulfgar. "Banakalırsa, yola geri dönüp güneye doğru at sürelim derim.Entreri'nin atı iki kişi taşıyor ve şimdi yorulmuş olmalı. Bütüngece at sürersek mesafeyi kapatabiliriz."

Drizzt dostuna gülümsedi. "Şimdiye kadar Derinsuşehrinden geçmişlerdir," diye açıkladı. "Entreri en kötü

Page 10: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

ihtimâlle kendisine yeni atlar tedarik etmiştir." Drizztmeseleyi bu kadarıyla bıraktı ve daha derin olan korkularını,yani Entreri'nin denize açılmış olduğu hakkındaki korkularınıkendisine sakladı.

"Öyleyse beklemek daha da aptalca!" diye çabucak tartıştıWulfgar. Ama barbar konuşurken, Harpeller tarafındanyetiştirilmiş olan atı, küçük gölcüğe doğru ilerlemeye başladı.Sanki adım atabileceği bir .yer arıyormuş gibi suyunüstündeki havaya doğru toynağını sallıyordu. Hemen sonra,güneşin en son perçemi de batı ufuk çizgisinin altına indi vegün ışığı solup gitti. Ve alaca karanlığın tılsımlı loşluğuiçinde, gölcüğün üzerindeki küçük bir adacıkta büyülü birkule görünür oldu. Her bir noktası sanki yıldız ışığı gibiparıldıyordu ve çok sayıdaki kıvrımlı minareleri akşamgöğüne doğru uzanıyordu. Zümrüt yeşiliydi ve sankiyaratılışına cinler ve periler yardım etmiş gibi mistik birşekilde davetkârdı. Derken suyun üzerinde, Wulfgar'ın atınıntoynağının hemen altında, yeşil bir ışıkla parıldayan bir köprübeliriverdi.

Drizzt atından indi. "Alaca Karanlık Kulesi," dediWulfgar'a, sanki bu bariz mantığı ta başında anlamışçasına.Koluyla yapıya doğru bir yay çizerek, dostunu başı çekmeyedavet etti. Ama Wulfgar kulenin ortaya çıkışıyla birlikteafallayıp kalmıştı. Atının dizginlerine daha da sıkıca asıldı vehayvanın şaha kalkıp kulaklarını kafasına doğru yatırmasınasebep oldu. "Büyü hakkındaki şüphelerini . aşmış olduğunuzannediyordum," dedi Drizzt iğneleyici bir şekilde. Wulfgarhakikaten, bütün Buzyeli Vadili barbarlar gibi, büyücülerinzayıf düzenbazlar olduğu ve onlara güvenilmemesi gerektiği

Page 11: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

inancıyla yetiştirilmişti. Onun halkı, tundranın gururlusavaşçıları, bir adamın kudretini tayin etmek için bilekgücüne bakardı, büyücülüğün kara sanatlarına olanyeteneğine değil. Ama yollarda geçirdiği birçok haftaboyunca, Drizzt, Wulfgar'ın birlikte yetişmiş olduğu inancıaştığını ve büyücülük uygulamalarına karşı bir hoşgörü, hattabir merak edindiğini gözlemlemişti.

Wulfgar iri kaslarını sıkarak atını kontrol altına aldı."Aştım," diye yanıtladı sıktığı dişleri arasından. Oturduğuyerden aşağı indi. "Benim sinirimi bozan şey Harpeller!"Dostunun kaygılarını anlayınca Drizzt'in yüzündekigülümseme kocaman oldu. Diyarlar'daki en güçlü ve enkorkunç büyücülerin arasında yetişmiş olan kendisi dahi,Uzunsemer'deki o tuhaf ailenin konuklarıyken birçok kezgözlerine inanamayarak kafasını sallamıştı. Harpellerindünyaya karşı kendilerine has -ve sık sık felaketle sonuçlanan— bir bakış açıları vardı. Fakat kalplerinde hiçbir kötülükyoktu ve büyülerini kendi bakış açılarıyla uyumlu bir şekildekullanırlardı -bu genellikle aklı başında bir insandanbeklenecek mantığa karşı olurdu. "Malchor kendi halkı gibideğil," diye temin etti Drizzt. "Sarmaşık Konak'ta ikâmetetmiyor ve kuzey diyarı krallarının akıl hocalığını yapmış."

"O bir Harpel," diye belirtti Wulfgar, Drizzt'inçürütemeyeceği bir katiyetle. Kafasını bir kez daha sallayanve kendisini toplamak için derin bir nefes alan Wulfgar, atınınyularını kavradı ve köprünün üzerinde yürümeye başladı.Hâlâ gülümsemekte olan Drizzt çabucak onu takip etti.

"Harpel," diye mırıldandı Wulfgar yeniden, köprüyü geçipadaya geldiklerinde ve binanın etrafında tam bir tur

Page 12: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

attıklarında.

Kulenin kapısı yoktu.

"Sabır," diye hatırlattı ona Drizzt.

Fakat çok beklemeleri gerekmedi, çünkü birkaç saniyesonra bir kapı sürgüsünün çekilme sesini ve ardından daaçılan bir kapının gıcırtısını duydular. Az sonra, dahaergenliğine ancak girmiş olan bir oğlan çocuğu, sankiyarısaydam bir hayalet gibi duvarın yeşil taşlarının içindengeçip dışarı çıktı ve onlara doğru ilerledi.

Wulfgar hırladı ve kudretli savaş çekici Aegis-fang'iomzundan indirdi. Drizzt onu durdurmak için barbarın kolunuyakaladı. Daha onlar çocuğun niyetini anlayamadan önce,katıksız bir sinir bozukluğu içindeki bıkkın dostununsaldırmasından korkuyordu.

Çocuk onların yanına geldiğinde, onun etten ve kemiktenolduğunu, başka dünyadan gelmiş bir hayalet olmadığınıaçıkça gördüler ve Wulfgar silah tutan elini gevşetti. Çocukeğilip onlara reverans yaptı ve takip etmelerini işaret etti.

"Malchor?" diye sordu Drizzt.

Çocuk cevap vermedi ama tekrar işaret etti ve kuleye doğrugeri yürümeye başladı.

"Senin daha yaşlı olduğunu sanıyordum, tabii eğer Malchorsensen," dedi Drizzt, çocuğu takip etmeye başlayarak.

Page 13: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Atlar ne olacak?" diye sordu Wulfgar.

Çocuk hâlâ sessizce kuleye doğru yürümeye devamediyordu.

Drizzt, Wulfgar'a baktı ve omuz silkti. "Öyleyse onları içerigetir, sonra bırakalım da onlarla dilsiz dostumuz ilgilensin!"dedi kara elf.

Duvarın -en azından— bir bölümünün bir illüzyonolduğunu gördüler, onları kulenin en alt katı olan geniş,çember şeklindeki bir daireye götüren kapıyı gizliyordu.Duvarlardan birine sıralanmış ahırlar onlara atları içerigetirmekle iyi iş yaptıklarını söylüyordu. Hayvanları çabucakbağlayıp çocuğa yetişmek için koşturdular. Çocuk ise hiçyavaşlamadan başka bir kapı eşiğinden geçti.

"Bizi bekle," diye seslendi Drizzt, kapıdan içeri adımınıatarak, ama içerde rehber falan bulamadı. Hafifçe tırmanan vetırmanırken kavis veren, görünüşe göre kulenin çevresindendolanan, loşça aydınlatılmış bir koridora girmişti.

"Gidilebilecek tek bir yol var," dedi onun arkasından içerigiren Wulfgar'a ve ikisi yürümeye başladılar. Çocuğu yapınınmerkezine doğru inişe geçen karanlık bir ara geçidin yanındabeklerken bulduklarında, Drizzt tam bir daireyi bitirmiş veikinci kata -en az üç metre yukarıya— çıkmış olduklarınıdüşündü. Fakat çocuk bu geçidi pas geçti ve kavis çizen anakoridordan yürüyerek kulenin daha da yükseğine çıkmayabaşladı.

Page 14: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Wulfgar'ın böyle gizli kapaklı oyunlar için sabrıkalmamıştı. Onun tek kaygısı, Entreri ile Regis'in onlardanher saniye daha da uzaklaşmasıydı. Drizzt'in yanından geçtive çocuğu omzundan yakalayıp kendine doğru döndürdü.

"Sen Malchor musun?" diye sordu açık açık.

Dev adamın sert ses tonu karşısında çocuğun beti benzi attıama cevap vermedi.

"Onu bırak," dedi Drizzt. "O Malchor değil. Bundaneminim. Kulenin efendisini pek yakında bulacağız."

Ödü patlamış çocuğa baktı "Doğru mu?"

Çocuk çabucak kafasıyla onayladı ve tekrar yürümeyebaşladı.

"Pek yakında," diye tekrarladı Drizzt, Wulfgarhırıldanmasını kesmek için. Aniden bir adım atıp barbarınyanından geçti ve kendisini Wulfgar ile rehberin arasınakoydu. "Harpel," diye homurdandı Wulfgar onun ardından.

Yolun eğimi gitgide dikleşti, daireler daraldı ve iki dost entepeye yaklaşmakta olduklarını anladılar. En sonunda çocukbir kapının önünde durdu, iterek açtı ve onlara içerigirmelerini ş aret etti.

Drizzt hiddetli barbarın, büyücü ev sahiplerinde pek de hoşbir ilk izlenim bırakmayacağı korkusuyla, odaya ilk girenkimse olmak için çabuk davrandı. Odanın öbür ucunda, birçalışma masasının üstünde oturan ve görünüşe göre onları

Page 15: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

bekleyen, tıraşlı saçlarına ak düşmüş uzun ve gürbüz bir adamvardı. Adam kollarını göğsünde kavuşturmuştu. Drizztdostane bir selâmlama yapmaya başladı ama arkadan hışımlagelen Wulfgar, onu neredeyse yere yuvarlayarak geçti ve hızlaçalışma masasına doğru yürüdü.

Bir eli belinde, diğeri de gururla sergilediği Aegis-fang'deolan barbar, bir anlığına adamı süzdü.

"Malchor Harpel adındaki büyücü sen misin?" diye sordu,sesi patlamak üzere olan bir hiddetin işaretlerini veriyordu."Ve eğer değilsen, onu Dokuz Cehennem'in hangi dibindebulabiliriz?"

Adamın kahkahası dosdoğru göbeğinden yükseldi. "Tabiiki," diye cevapladı ve masanın üstünden aşağı atlayarakWulfgar'ın omzuna dostça ama sertçe vuruverdi. "Hislerinisüslü kelimelerle gizlemeyen bir konuğu tercih ederim!" diyehaykırdı. Afallamış barbarın yanından geçip kapıya -veçocuğa— doğru yürüdü.

"Onlarla konuştun mu?" diye sordu çocuğa. Çocuğun betibenzi öncekinden de fazla attı ve oğlan vurgulu bir şekildekafasını salladı.

"Tek bir kelime bile mi?" diye bağırdı Malchor. Çocukbariz bir şekilde titredi ve yine kafasını salladı. "Tek birkelime bile—" diye başladı Drizzt ama Malchor elini uzatarakonu susturdu. "Eğer tek bir hece bile konuştuğunuöğrenirsem..." diye tehdit etti. Odaya doğru geri döndü ve biradım attı. Çocuğun biraz rahatlamış olduğunu düşündüğünde

Page 16: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

aniden ona doğru geri döndü ve havaya sıçramasına sebepoldu.

"Neden hâlâ buradasın?" diye sordu Malchor. "Kaybol!"

Daha büyücü emrini bitirmeden önce kapı kapanmıştı.Malchor yeniden güldü ve masaya doğru geri yürürkenkaslarındaki gerginlik gevşedi. Drizzt, Wulfgar'ın yanınageldi, ikisi de şaşkınlık içinde birbirine bakıyordu.

"Haydi buradan çekip gidelim," dedi Wulfgar, Drizzt'e.Drow, dostunun masanın üstünden aşıp da o ukala büyücüyügırtlamamak için kendisini zor tuttuğunu görebiliyordu. Bellibir seviyeye kadar Drizzt de aynı hisleri paylaşıyordu amakule ve sakinleri hakkındaki açıklamaların zamanlayapılacağını biliyordu.

"Selâmlarımızı sunarız, Malchor Harpel," dedi, lavantarenkli gözleri adamı delip geçerken. "Fakat hareketleriniz,kuzeniniz Harkle'ın sizin için yaptığı tanımlamaya hiçuymuyor."

"Sizi temin ederim ki ben Harkle'ın anlattığı gibiyim," diyeyanıtladı Malchor sakince. "Ve hoş geldiniz Drizzt Do'Urden,ve siz de Beornegar oğlu Wulfgar. Şu fakir kulemde böylesineseçkin konukları pek nadir ağırlamışımdır." Bu -pek hatasızolmasa da—nazik ve diplomatik selamlamayı tamamlamakiçin eğilip reverans yaptı.

"Çocuk yanlış bir şey yapmadı," diye hırladı ona Wulfgar.

Page 17: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Hayır, takdire şayan bir şekilde hareket etti," diye hemfikiroldu Malchor.

"Ah, onun için mi endişeleniyorsun?" Büyücü koca barbarıbaştan aşağı süzdü, Wulfgar'ın kasları hâlâ hiddetlegeriliyordu. "Seni temin ederim, çok iyi bir muamelegörüyor."

"Ben pek öyle göremedim," diye yapıştırdı cevabı Wulfgar.

"Bir büyücü olmayı arzuluyor," diye açıkladı Malchor,barbarın kaşları çatık bakışı karşısında hiç istifini bozmadan."Babası çok güçlü bir toprak sahibi ve ona yol göstermemiçin bana iş verdi. Çocukta potansiyel var, keskin bir zekâ vesanata karşı sevgi. Ama anlamalısın Wulfgar, büyücülük seninsanatından çok da farklı bir şey değil." Wulfgar'ın yapmacıkgülümsemesi onun aynı fikirde olmadığını gösteriyordu."Disiplin," diye devam etti Malchor, hiç istifini bozmadan."Hayatımızda her ne yapıyorsak yapalım, disiplin vehareketlerimizdeki kontrol, başarımızın derecesini nihaiolarak belirler. Çocuk büyük arzulara ve daha henüzanlamaya bile başlamadığı bir güce sahip. Ama eğer biraylığına düşüncelerini sessiz tutamazsa, ben de onunlayıllarımı harcamayacağım. Yol arkadaşın bunu anlıyor."

Wulfgar yanında rahatlamış bir hâlde duran Drizzt'e baktı.

"Anlıyorum," dedi Drizzt, Wulfgar'a. "Malchor bu çocuğubir sınava sokmuş, emirlere itaat kabiliyetini ölçecek vearzularının ne kadar derin olduğunu açığa vuracak bir sınav.""Affedildim mi öyleyse?" diye sordu büyücü onlara.

Page 18: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Önemli değil," diye homurdandı Wulfgar. "Bir çocukyüzünden savaşa tutuşmak için gelmedik buraya."

"Tabii ki," dedi Malchor. "İşiniz bir yandan bastırmakta;Harkle bana anlattı. Aşağıya, ahırlara gidin ve silinip yıkanın.Çocuk akşam yemeği hazırlıyor. Yemek yeme zamanında sizialmak için gelecek."

"Oğlanın bir adı var mı bari?" diye sordu Wulfgar bariz biriğnelemeyle "Henüz hak kazandığı bir adı yok," diye yanıtladıMalchor kısa ve öz bir şekilde.

Wulfgar yola çıkmak için can atıyor olsa da, MalchorHarpel'in masasının ihtişamını inkâr edemezdi. O ve Drizzt,bunun büyük bir ihtimâlle, birçok gün için bulupbulabilecekleri en iyi yemek olduğunu bildikleri için güzelceziyafet çektiler.

"Geceyi burada geçirin," dedi Malchor onlara, ikisiyemeklerini bitirdikten sonra. "Yumuşak bir yatak size iyigelecektir," diye tartıştı, Wulfgar'ın canı sıkkın bakışınakarşılık. "Ve erken bir başlangıç için söz veriyorum."

"Kalacağız ve teşekkür ederiz," diye yanıtladı Drizzt. "Bukule, dışarıdaki sert zeminden daha iyi gelecektir kesinlikle."

"Mükemmel," dedi Malchor. "Gelin bakalım öyleyse. Sizinarayışınıza yardımcı olacak bazı eşyalarım var." Onlarıodadan dışarıya çıkardı ve yapının alt katlarına giden eğimlikoridordan aşağı götürdü. Yürürlerken, Malchor konuklarınakulenin oluşum ve özelliklerini anlattı. En sonundakarartılmış yan geçitlerden birine saptılar ve ağır bir kapıdan

Page 19: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

geçtiler. Drizzt ve Wulfgar'ın, karşılarında gördükleri hârikamanzarayı hazmetmek için kapının önünde epeyce uzun birsüre durmaları gerekti. Çünkü Malchor'un müzesinegelmişlerdi. Büyücünün seyahatle geçen birçok yıl zarfındabulduğu, tılsımlı veya tılsımsız, en güzel nesnelerden oluşankoleksiyonuydu. Burada kılıçlar ve tam takım parlatılmışzırhlar, parlak bir mithril kalkan ve uzun süre önce ölmüş birkralın tacı bulunuyordu. Duvarlarda çok eskiden kalma halılarsıralanmıştı, paha biçilemez mücevherler ve elmaslarla dolucam bir sandık, odanın meşalelerinin titreşimiyleparıldıyordu.

Malchor odanın öteki tarafındaki bir sandığa doğruilerlemişti ve Drizzt ile Wulfgar dönüp baktıklarında onunsandığın üstüne oturmuş, üç tane at nalını rahatlıkla hokkabazgibi atıp tutmakta olduğunu gördüler. İkisi izlerken, büyücühiç zorlanmadan yükseliş ve düşüşlerini bir ritim ileyönlendirip dördüncü nalı da ekledi.

"Bunların üzerine atlarınızın yeryüzündeki bütünhayvanlardan daha hızlı koşmasını sağlayacak bir tılsımyükledim," diye açıkladı. "Sadece kısa bir süreliğine ama siziDerinsu'ya götürmeye yeter. Yalnızca bu bile buraya gelmeklekaybettiğiniz zamana değecektir."

"Bir at için iki nal mı?" diye sordu her zaman için şüpheciolan Wulfgar.

"Bu yetmez tabi," diye cevap verdi Malchor, bezgin gençbarbarı hoş görerek. "Tabii atınızın şaha kalkıp da bir insangibi koşmasını istemiyorsanız!" Kahkahayı bastı, amaWulfgar'ın yüzündeki kaşları çatık bakış kaybolmadı.

Page 20: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Endişeye gerek yok," dedi Malchor, başarısız olmuşesprisinin ardından gırtlağını temizleyerek. "Bir takım dahavar." Drizzt'e şöyle bir baktı. "Dünyada pek az kimsenin drowelfleri kadar çevik olduğunu duydum. Ayrıca, DrizztDo'Urden'i savaşırken ve kılıç oyunu yaparken görenlerdenduyduğum kadarıyla, o kendi kara ırkının standartlarına görebile hayranlık uyandırıcıymış." Hokkabaz oyununun ritminibiraz olsun bozmadan at nallarından birini Drizzt'e doğrufırlattı.

Drizzt nalı kolayca yakaladı ve aynı hareket içinde onuhavaya yükseltti. Sonra ikincisi ve üçüncüsü geldi. Drizzt,gözlerini Malchor'dan biraz olsun ayırmadan nalları kolayhareketlerle bir devinim içine sokuverdi.

Dördüncü nal epey aşağıdan gelip Drizzt'in yakalamak içinyere eğilmesine sebep oldu. Ama Drizzt bunu başardı ve onalı da hokkabaz oyununa eklerken ne bir atışı ne de birtutuşu kaçırdı.

Wulfgar merakla izledi ve büyücünün drowu sınava tabitutmasındaki sebepleri merak etti. Malchor sandığın içinedoğru uzandı ve diğer nal takımını dışarı çıkarttı. "Beşincigeliyor," diye uyardı, nallardan birini Drizzt'e doğrufırlatmadan önce. Drow kaygısızdı, eli çabuk bir şekilde nalıyakaladı ve onu da fırlatarak sıraya soktu.

"Disiplin!" dedi Malchor üzerine basa basa, Wulfgar'agönderme yaparak. "Göster bana drow!" dedi, altıncıyı,yedinciyi ve sekizinciyi de Drizzt'e doğru hızlı bir başarıylafırlatarak.

Page 21: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Drizzt nallar üzerine doğru gelirken yüzünü buruşturdu. Busınavla yüzleşmeye kararlıydı. Elleri net olarak görülemez birhızla hareket ederek, sekiz at nalını da havada uyum içindedönüp düşer bir hâle soktu. Ve daha rahat bir tempotutturduğunda, Drizzt büyücünün yaptığı şeyi anladı.

Malchor, Wulfgar'ın yanına doğru yürüdü ve tekrar omzunahafifçe vurdu. "Disiplin," dedi yine. "Ona bak genç savaşçı,çünkü senin kara derili arkadaşın, hareketlerine tamamenhakim ve bu yüzden kendi sanatında bir usta. Henüzanlamıyorsun ama ikimiz birbirimizden o kadar da farklıdeğiliz." Dosdoğru Wulfgar'ın gözlerinin içine baktı. "Bizüçümüz birbirimizden o kadar da farklı değiliz. Farklımetotlar kullanıyoruz, buna katılıyorum. Ama aynı sonuçlariçin!" Bu oyundan yorulan Drizzt, düşen nalları tek tekyakaladı ve onları önkoluna kanca gibi taktı. Bütün bu sürezarfında da takdir dolu gözlerle Malchor'a bakıyordu. Gençdostunun düşüncelere daldığını gören drow, hangisinin dahabüyük bir hediye olduğunu merak etti; tılsımlı nalların mıyoksa verdiği dersin mi?

"Ama bu kadar yeter," dedi aniden Malchor. Bir andaharekete geçerek duvarın öbür tarafındaki, düzinelerce kılıcınve diğer silahların bulunduğu bölüme ilerledi. "Kınlarındanbirinin boş olduğunu görüyorum," dedi Drizzt'e. Malchor biryığının içinden çok güzel işlenmiş bir pala çekip çıkarttı."Herhalde bu münasiptir."

Drizzt palayı büyücünün elinden alır almaz gücünü sezdi,işçiliğindeki emeği ve dengesindeki mükemmelliği hissetti.Sapında yıldız şeklinde kesilmiş masmavi bir safir taş

Page 22: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

parıldıyordu "Adı Parıltı," dedi Malchor. "Geçmiş bir çağınelfleri tarafından yapıldı."

"Parıltı," diye tekrarladı Drizzt. O anda silahın keskinkısmını mavimsi bir ışık çevreledi. Drizzt silahın içindeki anidalgalanmayı hissetti ve her nasılsa artık kenarlarının dahakeskin olduğunu sezdi. Onu birkaç kez havada savurdu. Kılıçher hareketiyle birlikte ardında mavi bir ışık kuyruğubırakıyordu. Havada ne kadar da rahatça yay çiziyordu; birdüşmanı ne kadar da rahatça kesip biçerdi! Drizzt onu saygılıbir şekilde boş kınının içine yerleştirdi.

"Bütün yüzey elfleri için kıymetli olan bazı güçlerinbüyüleriyle dövülmüştür," dedi Malchor. "Yıldızlar, ay veruhlarındaki gizemler ile. Sen onu hakkediyorsun DrizztDo'Urden. Ve senin işine çok yarayacaktır."

Drizzt bu övgüye verecek cevap bulamıyordu fakat sık sıkhırpalanan dostuna Malchor'un atfettiği onur karşısındaduygulanan Wulfgar onun adına konuştu. "Sana teşekkürederiz Malchor Harpel," dedi, son zamanlardaki hareketlerineegemen olan kötümser şüpheciliği gerisin geriye yutarak.Eğilip reverans yaptı.

"Kalbinin sesini dinle, Beornegar oğlu Wulfgar," diyecevapladı Malchor. "Gurur faydalı bir araç olabilir, ya dakendin hakkındaki gerçeklere karşı senin gözlerini köredebilir. Şimdi gidin ve uyuyun. Sizi erkenden kaldırıpyolunuza geri uğurlayacağım."

Drizzt yatağının üstünde oturdu ve Wulfgar uykuyadaldıktan sonra dostuna baktı. Drizzt, Wulfgar için

Page 23: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

endişeleniyordu, şimdiye kadar bildiği tek yuva olan boştundradan o kadar uzaktaydı ki... Mithril Salonumaceralarında, yollarının her bir milinde savaş vererek KuzeyDiyarı'nın yarısını dolaşmışlardı. Ve hedeflerini bulduklarıvakit ise dertleri henüz yeni başlamıştı, çünkü ondan sonrakadim cüce anıtı boyunca yollarını savaşarak açmalarıgerekmişti. Wulfgar orada akıl hocasını, Drizzt de en yakındostunu yitirmişti. Ve gerçekten de uzun bir dinlence ihtiyacıiçinde Uzunsemer köyüne geri sürüklemişlerdi kendilerini.Ama hakikâtler hiçbir dinlenceye izin vermiyordu. Entreri,Regis'i yakalayıp esir almıştı ve Drizzt ile Wulfgar dabuçukluk dostlarının biricik umuduydu. Uzunsemer'evardıklarında bir yolun sonuna gelmiş fakat daha da uzun biryolun başında bulmuşlardı kendilerini. Drizzt kendibitkinliğiyle başa çıkabilirdi. Ama Wulfgar, sürekli olaraktehlikenin kıyısında dolaşmaktan kasvete bürünmüş gibiydi.Buzyeli Vadisi'nden -tek yuvası olan diyardan— hayatında ilkdefa dışarıya adımını atmış genç bir adamdı. Şimdi, sonsuzrüzgârların estiği tundranın korunaklı toprakları çok kuzeydekalıyordu. Ve Calimport, hâlâ bundan çok çok dahagüneydeydi.

Drizzt, onunla gelmeyi Wulfgar'ın seçtiğini kendisinehatırlatarak yastığının üzerine geri uzandı. Deneseydi bileDrizzt onu durduramazdı zaten.

Drow gözlerini kapadı. Kendisi ve Wulfgar içinyapabileceği en iyi şey, uyumak ve şafak vakti her negetirecekse onun için hazır olmaktı.

Malchor'un öğrencisi onları birkaç saat sonra -sessizce—uyandırdı ve büyücünün onları beklemekte olduğu yemek

Page 24: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

odasına götürdü. Önlerinde güzel bir kahvaltı sofrasıkurulmuştu. "Kuzenimin dediğine göre istikametinizgüneymiş," dedi Malchor onlara. "Dostunuzu, yani şubuçukluk Regis'i esir tutan bir adamın peşine düşmüşsünüz."

"Adı Entreri," diye yanıtladı Drizzt, "ve benim onunhakkındaki izlenimlerime göre, adam epey zor bir av olacak.Hızla Calimport'a doğru kaçıyor."

"Daha da zor olanı," diye ekledi Wulfgar, "yolda onunyerini tespit etmiştik," diye açıkladı Malchor'a fakat Drizzt busözlerin kendisi için söylenmiş olduğunu biliyordu. "Şimdikendi rotasından sapmamış olduğunu ümit etmek zorundakalacağız."

"Gittiği yolda hiçbir gizlisi saklısı yoktu," diye tartıştıDrizzt. "Kıyı kesimindeki Derinsu'ya gidiyordu. Oradançoktan geçip gitmiş olabilir."

"Öyleyse denize açılmıştır," diye mantık yürüttü Malchor.

Wulfgar'ın yemeği boğazında kalıp neredeyse onuboğuyordu. Bu ihtimâli hiç düşünmemişti.

"Ben de bundan korkuyorum," dedi Drizzt. "Ve ben de aynışey yapmayı düşündüm."

"Tehlikeli ve pahalıya mâl olan bir yolculuktur," dediMalchor. "Yaz sonuna yaklaştıkça korsanlar güneye yapılacakson akınlar için toplanmakta. Ve eğer birisi gerekli hazırlıklarıyapmamışsa..." Sözcükleri uğursuz bir şekilde havada asılıbıraktı. "Ama pek az seçeneğiniz var," diye devam etti

Page 25: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

büyücü. "Bir at yelken açmış bir geminin hızıyla boyölçüşemez ve deniz rotası kara yolundan daha düzdür. Belkide bu işlerinizi hâlletmenizi hızlandırmak için bazıdüzenlemeler yapabilirim. Öğrencim bineklerinize tılsımlınalları çoktan taktı bile. Onların yardımıyla birkaç gün içindebüyük limana varabilirsiniz."

"Peki denizde ne kadar kalacağız?" diye sordu Wulfgar.Yılgınlık içindeydi ve Drizzt'in büyücünün önerisini kabuledeceğine hemen hemen hiç inanmıyordu.

"Genç dostun bu yolculuğun genişliğini anlamıyor," dediMalchor, Drizzt'e.

Büyücü çatalını masaya koydu ve ondan birkaç santimöteye başka bir tanesini yerleştirdi. "Burası Buzyeli Vadisi,"diye açıkladı Wulfgar'a, ilk çatalı işaret ederek. "Ve bu diğeriise, şu anda içinde bulunduğun Alaca Karanlık Kulesi. Aradahemen hemen dört yüz mil mesafe var." Üçüncü bir kaşığıDrizzt'e fırlattı. Drizzt'in elindeki kaşık, şu andaki mevkilerinitemsil eden kaşıktan yaklaşık bir metre uzaktaydı.

"Bu da, önünüzde uzanan yola eşit olması için beş keregidip gelmeniz demektir," dedi Malchor Wulfgar'a, "çünkü osonuncu kaşık Calimport, iki bin mil ve birkaç krallıkgüneyde bulunuyor."

"Öyleyse zaten yenildik," diye söylendi Wulfgar. Böylesinebir mesafeyi tahayyül dahi edemiyordu.

"Pek sayılmaz," dedi Malchor. "Çünkü kuzey rüzgârlarıyladolup taşan yelkenlerle yolculuk edeceksiniz ve kışın ilk

Page 26: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

karlarını atlatacaksınız. Güneydeki toprakları ve halkları dahayardımsever bulacaksınız."

"Göreceğiz bakalım," dedi kara elf, buna pek inanmayarak.Drizzt için insanlar her zaman belâ demek oluyordu.

"Ah," diye hemfikir oldu Malchor, bir drow elfinin yüzeydünyası sakinleri arasında karşılaşacağı kaçınılmaz zorluklarıanlayarak.

"Ama size verilecek bir hediyem daha var hemen bugünbulabileceğiniz bir hazinenin haritası."

"Bir gecikme daha," dedi Wulfgar.

"Ödenecek küçük bir bedel," diye yanıtladı Malchor, "ve bukısa gezinti, bir Drow elfinin sadece geceleyin ortalıktagezebileceği çok nüfuslu güney diyarında size birçok günkazandıracaktır. Bundan eminim."

Malchor'un onun ikilemini bu kadar açıkça anlaması vegörünüşe göre onlara başka bir seçeneğin ipucunu vermesiDrizzt'in ilgisini çekmişti. Drizzt güneyde hiçbir yerde hoşkarşılanmayacaktı. Entreri'ye serbest geçiş hakkı tanıyacakolan şehirler, eğer geçmeye çalışırsa kara elfi zincirevuracaklardı. Çünkü drowlar kendi şöhretlerini, anlatılamazderecede aşağılık ve son derece şeytani olarak uzun zamanönce edinmişlerdi. Drizzt Do'Urden'in kaideyi bozan biristisna olduğunu Diyarlar'da pek az kimse anlayabilirdi."Buranın hemen kuzeyinde, Neverwinter Korusu'nun karanlıkbir patikasında ve ağaçlar arasındaki bir mağaranın içinde,yöre köylülerinin Agatha adını taktığı bir canavar ikâmet

Page 27: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

etmekte," dedi Malchor. "Sanırım bir zamanlar bir elf vekendi çapında ortalama bir büyücü olan bu zavallı yaratık,efsaneye göre ölümünün ardından yaşamaya devam ediyor vegeceyi kendi vakti olarak addediyor."

Drizzt böyle yaratıklar hakkındaki uğursuz efsaneleri veonların adlarını biliyordu. "Bir Banshee mi?"

Malchor başıyla onayladı. "Eğer yeterince cesursanız onuninine gitmelisiniz. Çünkü bu Banshee hatırı sayılır derecedehazine toplamış kendisine. Bunların arasında senin için pahabiçilmez nitelikteki bir nesne de bulunmakta DrizztDo'Urden."

Drowun ilgisini tamamen çektiğini gördü. Drizzt masanınüzerine doğru abandı ve Malchor'un her sözünü düşünüptarttı.

"Bir maske," diye açıkladı büyücü. "Senin soyunugizlemene ve bir yüzey elfi -ya da eğer sana uyarsa bir insan— gibi rahatça dolaşmana yarayacak tılsımlı bir maske."Drizzt geri çöktü, kimliğine karşı baş gösteren tehlikenedeniyle cesareti kırılmıştı.

"Tereddüdünü anlıyorum," dedi Malchor ona. "Seni haksızyere suçlayan kimselerden saklanmak ve onların bu yanlışgörüşlerine haklılık payı vermek kolay bir şey değil. Ama esirdüşmüş dostunu düşün ve bil ki bu öneriyi sadece onunhatırına yapıyorum. Olduğun haliyle de güney ülkelerindengeçebilirsin kara elf ama elini kolunu sallayarak değil." Bukararın Drizzt'in kendisine ait olduğunu bilen Wulfgardudağını ısırdı ve hiçbir şey söylemedi. Gecikme

Page 28: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

konusundaki endişelerinin bile böyle kişisel bir meselekarşısında ağır basmayacağını biliyordu.

"Korudaki şu ine gideceğiz," dedi Drizzt en sonunda, "veeğer zorunda kalırsam böyle bir maskeyi takacağım."Wulfgar'a baktı. "Düşünmemiz gereken tek şey Regis olmalı."

Drizzt ile Wulfgar, Alaca Karanlık Kulesi'nin dışındabineklerinin üzerinde oturuyorlardı, Malchor Harpel deonların yanında duruyordu.

"O yaratığa karşı ihtiyatlı olun," dedi Malchor, Drizzt'eBanshee'nin ininin haritasını ve Güney'e giden yollarını genelolarak gösteren başka bir parşömeni uzatırken. "Dokunuşuölüm gibi soğuktur ve efsaneler onun feryadını duymanınölmek demek olduğunu söyler."

"Onun feryadı mı?" diye sordu Wulfgar.

"Ölümlü kulakların kaldıramayacağı kadar feci, bu dünyayaait olmayan bir çığlık," dedi Malchor. "Çok dikkatli olun!"

"Olacağız," diye temin etti onu Drizzt.

"Malchor Harpel'in misafirperverliğini ve verdiği hediyeleriunutmayacağız," diye ekledi Wulfgar.

"Ve umarım verilen dersi de," diye yanıtladı büyücü, gözkırpıp Wulfgar'ın utangaç bir şekilde gülümsemesinisağlayarak.

Page 29: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Drizzt, dostunun huysuzluğunun en azından bir kısmınısilkeleyip attığını görmekten hoşnuttu.

Şafak gelip çattı ve kule çabucak silinip görünürdenkayboldu. "Kule gitti fakat büyücü duruyor," diye belirttiWulfgar.

"Kule gitti fakat içerdeki kapı duruyor," diye düzelttiMalchor, birkaç adım gerileyip kolunu uzatarak. Eligörünürden kayboldu. Wulfgar şaşkınlık içinde hopladı.

"Bulmasını bilenler için," diye de ekledi Malchor."Zihinlerini büyünün niteliklerine göre eğitenler için."Kapıdan içeri adımını attı ve görünürden kayboldu ama sesison bir kez daha çınladı. "Disiplin!" diye seslendi ve Wulfgar,Malchor'un bu son sözünün kendisine söylenmiş olduğunubiliyordu.

Drizzt atını mahmuzladı, bir yandan ilerlerken bir yandanda haritayı açıyordu. "Harpel?" diye sordu omzununüzerinden, Wulfgar'ın bir önceki gece takındığı alaycı sestonunu taklit ederek.

"Ah bütün Harpeller Malchor gibi olaydı!" diye yanıtladıWulfgar. Az önce Alaca Karanlık Kulesi olan boşluğa baktı,büyücünün ona tek bir gecede iki önemli ders verdiğini çokiyi biliyordu: bir tanesi önyargı, diğeri ise alçak gönüllükhakkında.

Malchor, yuvasının gizli boyutu içinden onların gidişiniseyretti. Onlara katılabilmeyi, gençliğinde sık sık yaptığı gibi,adil bir yol bulup şartlar ne olursa olsun onu takip ederek

Page 30: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

maceralı yollar boyunca seyahat etmeyi diledi. Harkle'ın buikisinin ilkelerini doğru tespit etmiş olduğunu ve onlarayardım etmesini rica etmekle doğru iş yaptığını biliyordu.Büyücü evinin kapısına sırtını dayadı. Ne yazık ki maceradolu günleri, adaletin mücadelesini omuzlarında taşıdığı ogünler, adamın ardında solup gitmekteydi.

Ama Malchor şu son günün olaylarıyla teselli bulmuştu.Eğer bu drow ve onun barbar dostu bir işaret idiyse,meşalenin doğru ellere teslim edilişine yardım etmişti sadece.

-2-

BİNLERCE, BİNLERCE KÜÇÜK ÇOCUK

Kiralık katil, yakutun meşale ışığında yavaşça dönüşünü,alevlerin dansını binlerce mükemmel minyatür şeklindeyakalayışını büyülenmiş bir hâlde izledi -çok fazla yansımavardı; hiçbir mücevherin o kadar küçük ve kusursuz yüzeyleriolamazdı.

Ve yine de belli bir işleme tabi tutulduğu görülebiliyordu,küçük mumlardan oluşan bir girdap, adamı taşın kızıllığındagitgide daha derine çekiyordu. Onu bir kuyumcu kesmemişti;taşın kusursuzluğu, bir aletle elde edilebilen seviyeninötesindeydi. Bu büyülü bir ziynetti. Ona bakanı gitgidealçalan o girdabın içine, kızıllaşmış derinliklerindekidinginliğe çekmek için kasıtlı olarak yaratılmış bir eserolduğunu kendisine önemle hatırlattı. Binlerce, binlerceküçük mum.

Page 31: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Onu Calimport'a kadar götürme konusunda gemi kaptanınıo kadar kolay bir şekilde kandırmış olmasına şaşmamakgerekliydi. Bu mücevherin içindeki harika sırlardan gelenöneriler öyle kolayca baştan savılamazdı. Bunlar dinginlik vehuzur hakkında önerilerdi, yani sadece dostlar tarafındankonuşulan sözler...

Genelde sert olan yüz ifadesinde bir gülümseme beliriverdi.Sakinliğin derinliklerinde amaçsızca gezinebilirdi.

Entreri kendisini yakut süsün çekiminden zorla ayırdı vegözlerini ovuşturdu. Kendisi kadar disiplinli birinin bilemücevherin ısrarlı çekimine karşı korunmasız olabilmesikarşısında hayrete düşmüştü. Küçük kamaranın köşesine,Regis'in tam anlamıyla sefil bir hâlde kıvrılmış oturduğu yerebaktı.

"Bu mücevheri çalmak için gözünün nasıl döndüğünü şimdianlıyorum," dedi buçukluğa. Regis derin düşüncelerindenaniden kopuverdi, Entreri'nin onunla konuşmuş olmasınaşaşırmıştı -Derinsu'da tekneye bindiklerinden beridir ilk defakonuşmuştu.

"Ve şimdi Pook Paşa'nın gözünün onu geri almak içinneden döndüğünü de biliyorum," diye devam etti Entreri,Regis ile konuştuğu kadar kendisiyle de konuşarak. Regiskiralık katili incelemek için kafasını yana yatırdı. Yoksa yakutsüs Artemis Entreri'yi bile kıskacına almış olabilir miydi?"Gerçekten de güzel bir mücevher," diye önerdi umutla,soğuk katilde gördüğü bu alışılmadık sempati karşısında neyapacağını kestiremeyerek. "Sıradan bir mücevher taşından

Page 32: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

daha öte bir şey," dedi Entreri boş boş, gözleri karşıkoyamadan mücevherin aldatıcı girdabına geri bakarak.

Regis, kiralık katilin sakin ifadesini tanıdı. Çünkü kendiside Pook'un muhteşem yakut süsünü ilk incelediği zaman,benzer bir ifade takınmıştı. O zamanlar Calimport'ta güzel birhayat yaşayan başarılı bir hırsızdı. Ama o sihirli taşın vaatleri,hırsızlar loncasının konforlarına ağır basmıştı. "Belki de taşbeni çalmıştır," diye belirtti, içinden gelen ani bir hisle. Ancako, Entreri'nin irade gücünü hafife almıştı. Kiralık katil onasoğuk bir bakış fırlattı, Regis'in lafı nereye getirdiğinibildiğini açıkça belli eden bir sırıtış vardı yüzünde. Fakatbulabildiği bütün umutlara sıkı sıkı tutunan buçukluk yine deüsteledi. "Sanırım mücevherin gücü bana galip geldi. Bu birsuç sayılmaz; pek az seçeneğim vardı—" Entreri'nin keskinkahkahası onun sözünü yarıda kesti. "Ya bir hırsızsın, ya dazayıf birisin," diye hırladı. "Her iki şekilde de, kalbimde sanakarşı hiç merhamet bulamazsın. Her iki şekilde de Pook'ungazabını hakkediyorsun!" Altın zincirinin ucundaki süsüavucunun içine aldı ve kesesinin içine bıraktı.

Sonra başka bir nesne çıkarttı; bir panter şeklinde detaylaoyulmuş oniks bir heykelcik. Regis, Entreri'nin heykelcikhakkında ne zaman meraklanmaya başlayacağını merak edipdurmuştu. Mithril Salonu'ndaki Garumn Geçidi'nde, kiralıkkatilin heykelcikle oynadığını, yarığın öbür tarafındaki Drizztile alay ettiğini görmüştü. Fakat o zamandan beri Regis,büyülü panter Guenhwyvar'ın heykelciğini hiç görmemişti.Regis çaresizce omuz silkti.

"Bir kez daha sormayacağım," diye tehdit etti Entreri. Oölümün buz gibi kesinliği, Artemis Entreri'nin bütün

Page 33: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

kurbanlarının gayet iyi bildiği o kaçınılmaz dehşet dalgası, birkez daha Regis'in üzerine kapandı.

"O drowa ait," diye kekeledi Regis. "Adı Guen—"Entreri'nin serbest olan eli aniden mücevherli bir hançeriçekip çıkarttığında ve atmaya hazır durduğunda, Regiskelimeyi ağzının içinde tuttu.

"Bir müttefik mi çağırıyorsun yoksa?" diye sordu Entrerişeytanca. Heykelciği cebine geri soktu. "Hayvanın adınıbiliyorum buçukluk. Ve seni temin ederim, kedi buraya gelenekadar çoktan ölmüş olursun."

"Kediden korkuyor musun?" diye sormaya cüret etti Regis.

"İşimi şansa bırakmam," diye yanıtladı Entreri.

"Peki kediyi kendin çağıracak mısın?" diye üsteledi Regis,güç dengesini değiştirecek bir yol arayarak. "Yalnız gezdiğinyollar için bir yol arkadaşı olabilir mi?"

Entreri'nin kahkahası bunun düşüncesiyle bile dalgageçiyordu. "Yol arkadaşı mı? Neden bir yol arkadaşıisteyeyim ki, küçük ahmak? Ne gibi bir kazanç sağlamayıumabilirim?"

"Sayı arttıkça güç de artar," diye tartıştı Regis.

"Ahmak," diye tekrarladı Entreri. "İşte hata yaptığınız yerburası. Sokaklardayken, yol arkadaşları bağlılık ve ölümgetirir! Kendine bir bak hele, drowun dostu. Şimdi DrizztDo'Urden'e ne gibi bir güç veriyorsun? Körlemesine senin

Page 34: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

yardımına koşuyor, senin yol arkadaşın olarak sorumluluğunuyerine getirmek için." Bu sözcükleri bariz bir nefretletükürüy-ordu adeta. "Kesin ölümüne doğru geliyor!"

Regis kafasını eğdi ve cevap veremedi. Entreri'nin sözlerikulağa gayet doğru geliyordu. Dostları hayâl edemeyecekleritehlikelerin içine doğru gelmekteydi ve bütün bunlar onunyüzünden olmuştu. Onlarla tanışmadan evvel kendisininyapmış olduğu hatalar yüzündendi hepsi.

Entreri hançeri kınına geri soktu ve aceleyle ayağa fırladı."Gecenin tadını çıkart, küçük hırsız. Soğuk okyanusrüzgârının keyfini sür; ölümle yüz yüze duran biri olarak buyolculuğun bütün heyecanlarından zevk almaya bak. ZiraCalimport kesinlikle senin sonun olacak -ve tabii dostlarınında sonu!" Hışımla odadan dışarı çıktı ve kapıyı ardından'güm' diye çarptı.

Regis, katilin kapıyı kilitlemediğine dikkat etti. Kapıyı hiçkilitlemiyordu! "Ama kilitlemesi de gerekmiyor," diye kabuletti Regis öfkeyle. Dehşet, kiralık katilin zincirleriydi. Demirprangalar kadar somuttu. Kaçacak bir yer, saklanacak bir yeryoktu.

Regis kafasını elleri arasına aldı. Geminin salınışının,eskimiş güverte kerestelerinin ritmik ve monoton gıcırtısınınfarkına vardı. Vücudu karşı konulamaz bir şekilde tempotutuyordu. Midesinin çalkalanmakta olduğunu hissediyordu.

Buçukluklar genelde denizden pek hoşlanmazdı ve Regis,kendi türünün ölçülerine göre bile denizden epey çekinirdi.Entreri, Regis için, Kılıç Denizi'nde giden bir gemiyle güneye

Page 35: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

deniz yolculuğu yapmaktan daha büyük bir işkencebulamazdı.

"Bir daha asla," diye inledi Regis, kamaradaki küçükkapıya doğru kendini zorla sürükleyerek. Pencereyi açtı vekafasını dışarı, gece havasının ferahlatıcı serinliğine doğruuzattı.

Entreri boş güverte üzerinde yürüyordu, sıkıca pelerininebürünmüştü. Kafasının üstünde rüzgârla dönen yelkenlerkabarıyor, kış öncesinin boraları gemiyi güneye doğru, rotasıboyunca ittiriyordu. Gökyüzünü milyarlarca yıldızbeneklendirmişti. Boş karanlıktan, yalnızca denizin düzçizgisi tarafından sınırlanan ufuklara kadar parıldıyorlardı.Entreri yakut süsü tekrar çıkarttı ve büyüsünün yıldız ışığınıyakalamasını sağladı. Onun dönüşünü izledi ve içinde oluşangirdabı inceledi, bu yolculuk bitmeden evvel onu iyi tanımayaniyetliydi.

Pook Paşa yakut süsü geri aldığında çok heyecanlanacaktı.Adama bu denli gücü o kazandırmıştı! 'Diğerlerininsandığından çok daha fazla güç.' diye fark etti Entreri şimdi.Yakut süs dindeyken, Pook düşmanlarından dost vedostlarından da köle çıkartmıştı kendisine.

"Ben bile mi?" diye düşüncelere daldı Entreri, mücevherinkızıl ışıkları altındaki küçük yıldızlarla büyülenerek. "Ben birkurban mıydım? Ya da olacak mıyım?" Kendisinin, yaniArtemis Entreri'nin herhangi bir büyülü tılsıma kapılacağınahiç inanmazdı. Ama yakut süsün ısrarcı çekimireddedilemezdi.

Page 36: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Entreri yüksek sesle güldü. Ondan başka güvertede bulunantek kişi olan dümenci, ona meraklı bir bakış attı ama bukonuda başka bir şey düşünmedi.

"Hayır," diye fısıldadı Entreri yakuta. "Beni bir daha altedemeyeceksin. Senin numaralarını biliyorum ve daha da iyiöğreneceğim! Senin baştan çıkarıcı girdabına dalacağım vetekrar dışarı çıkacak yolu bulacağım!" Süsün altın zincirinigülerek boynuna takıp kopçaladı ve yakutu deri yeleğininaltına gizledi.

Sonra cebindeki nesneyi hissetti, panter heykelciğinikavradı ve bakışlarını kuzeye çevirdi. "Bunu izliyor musunDrizzt Do'Urden?" diye sordu geceye doğru.

Cevabı biliyordu. Çok ötede bir yerde, Derinsu ya daUzunsemer'de veya ikisinin arasında bir yerde, Drowunlavanta renkli gözleri güneye çevrilmişti.

Yeniden karşılaşmak kaderlerinde vardı; ikisi de bunubiliyordu. Mithril Salonu'nda bir kez dövüşmüşlerdi ama ikitaraf da zafer kazanamamıştı. Bir kazanan olması gerekliydi.

Entreri kendininkilerle boy ölçüşebilecek reflekslere sahipbiriyle, ya da kendisi kadar ölümcül bir şekilde kılıç kullananbiriyle daha önce hiç karşılaşmamıştı. Ve Drizzt Do'Urden ilearalarında geçen çatışmanın hatıraları aklından hiççıkmıyordu. Birbirilerine öyle çok benziyorlardı ki,hareketleri aynı danstan kesilip alınmış sahneler gibiydi. Yinede, merhamet ve sorumluluk sahibi olan Drow, Entreri'ninuzun zaman önce boş vermiş olduğu temel insanlıkdeğerlerine sahipti. Entreri, katıksız bir savaşçının kalbindeki

Page 37: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

soğuk boşlukta böylesi duygulara, böylesi zayıflıklara hiç yerolmadığına inanıyordu.

Drow'u düşündükçe Entreri'nin eli hevesle seğirdi. Hiddetlealıp verdiği nefesi soğuk havada buharlar oluşturdu.

"Gel bakalım, Drizzt Do'Urden," dedi kenetlediği dişleriarasından. "Kimin daha güçlü olduğunu öğrenelim!"

Sesi ölümcül bir kararlılığı yansıtıyordu. Çok ince,neredeyse fark edilemez nitelikteki bir endişe tınısı da vardı.İkisinin de hayatının en hakiki karşılaşması olacaktı bu, bütünhareketlerini yönlendiren farklı prensiplerin bir sınavı. Entreriiçin asla bir beraberlik söz konusu değildi. Ruhunu ustalığıiçin fedâ etmişti ve eğer Drizzt Do'Urden onu mağlup ederse,hatta eşitlik bile sağlarsa, kiralık katilin varoluşu harcanmışbir yalandan başka bir şey olmayacaktı.

Ama o öyle olacağını düşünmüyordu. Entreri kazanmakiçin yaşıyordu.

Regis de gece göğünü izliyordu. Taze hava midesini birazyatıştırmıştı ve yıldızlar onun düşüncelerini uzun millerötedeki dostlarına götürmüştü. Buzyeli Vadisi'ndeyken böylegecelerde ne kadar da sık beraberce otururlardı, macera doluhikâyeler anlatır ya da sadece sessizce dururlardı. BuzyeliVadisi, acımasız havanın hüküm sürdüğü ve acımasızinsanların yaşadığı donmuş tundradan oluşan uzun bir topraksahasıydı. Ama Regis'in orada edindiği dostlar; Bruenor ileCattibrie, Drizzt ile Wulfgar, en soğuk kış gecelerini bileısıtmış ve ısıran kuzey rüzgârının acısını alıp götürmüşlerdi.

Page 38: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Her şeye rağmen Buzyeli Vadisi, Regis'in elli yıllıkhayatında on senesini geçirdiği bir barınak ve uzunyolculukları içinde sığındığı kısa bir konaklama yeri olmuştu.Şimdi ise, hayatının büyük bir kısmını geçirmiş olduğu güneykrallığına geri dönerken, Regis Buzyeli Vadisi'nin gerçektende yuvası olduğunu anladı. Ve çoğunlukla vefasızlık ettiğidostları, onun bilip bileceği tek ailesiydi.

Matemini silkeleyip attı ve kendisini önündeki yoludüşünüp tartmaya zorladı. Drizzt onun için gelecekti; büyükbir ihtimâlle Wulfgar ve Catti-brıe'da öyle. Ama Bruenordeğil.

Drizzt'in Mithril Salonu derinliklerinden yara almadandönmüş olmasıyla duyup duyabileceği bütün ferahlamahisleri, yiğit cüceyle birlikte Garumn Geçidi'nin dibineçökmüştü. Bir yandan bir gri cüce güruhu arkalarındanbastırırken, diğer yandan da bir ejderha onları köşeyesıkıştırmıştı. Ama Bruenor, yanan bir yağ variliyle birlikteejderhanın sırtına çöküvermiş, yaratığı -ve kendisini— derinyarığın dibine doğru sürükleyerek, kendi hayatı pahasına yoluaçmıştı.

Regis o feci sahneyi hatırlamayı kaldıramıyordu. Bütün okabalıklarına ve alaylarına rağmen Bruenor Battlehammer,buçukluğun en yakın arkadaşıydı.

Bir yıldız ardında bir kuyruk bırakarak gece göğü üzerindekaydı. Gemi hâlâ salınıyordu ve okyanusun tuzlu kokusuburnunun direğini kırıyordu. Ama burada, kapının önünde,açık gecenin keskinliği içindeyken Regis'in midesibulanmıyordu -vahşi cüceyle birlikte geçirdiği o çılgın

Page 39: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

zamanları hatırladıkça hüzünlü bir sükunet hissediyordusadece. Bruenor Battlehammer'ın alevleri gerçekten derüzgârdaki bir meşale gibi yanmıştı. Coşan, raks eden ve ensonuna kadar mücadele eden alevler.

Fakat Regis'in diğer dostları kaçabilmişti. Buçukluk bundan-Entreri'nin emin olduğu kadar— emindi. Ve onun içingeleceklerdi. Drizzt onun için gelecek ve işleri yolunakoyacaktı. Regis buna inanmak zorundaydı.

Ve kendi üzerine düşen role gelince; görevi açıkçagörülebiliyordu. Entreri Calimport'a hele bir varsın, Pook'untebaası arasından kendisine müttefikler bulacaktı. O zamankiralık katil, her karanlık deliğini bildiği ve her avantajı elindebulundurduğu kendi çöplüğünde olacaktı.

Bu amacın sınırlı görüntüsüyle güç bulan Regis, bir ipucuarayışıyla kamara içinde etrafına bakındı. Tekrar ve tekrar,gözlerinin muma doğru çekildiğini fark etti.

"Alev," diye fısıldadı kendi kendine, yüzünde birgülümseme belirerek. Masaya doğru ilerledi ve mumuşamdandan çekip çıkarttı. Fitilin alt kısmında, sıvıbalmumundan küçük bir birikinti parıldıyor ve ona acı vaatediyordu

Ama Regis hiç tereddüt etmedi.

Giysisinin bir kolunu sıvadı ve sıcak ısırığa yüzünüburuşturarak katlanıp balmumu damlacıklarını kolununuzunluğu boyunca akıttı. Entreri'yi yavaşlatmak zorundaydı.

Page 40: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Ertesi sabah Regis, pek nadir çıktığı güvertede boygösterdi. Şafak aydınlık ve berrak gelmişti. Buçukluk, güneşgökyüzünde çok yükselip de serin su damlacıkları arasındakisıcak ışınlardan oluşan nahoş karışımı yaratmadan önce işinibitirmek istiyordu. Repliklerini tekrarlayarak ve Entreri'nindile getirilmeyen tehditlerine karşı gelmek için cesaretinitoplayarak, küpeştenin önünde durdu.

Ve o sırada Entreri hemen yanında bitiverdi! Kiralık katilin-her nasıl olduysa— onun planını tahmin etmiş olduğundankorkan Regis küpeşteyi sıkıca kavradı. "Kıyı şeridi," dediEntreri ona.

Regis, ufuk çizgisine ve uzaktaki kara şeridine doğruEntreri'nin bakışlarını takip etti. "Tekrar görünür oldu," diyedevam etti Entreri, "ve pek de uzak değil." Kafasını indiripRegis'e baktı ve esirinin hatırına o habis gülümsemesini birkez daha gösterdi. Regis omuz silkti. "Çok uzakta."

"Belki de," diye cevap verdi kiralık katil, "Amabaşarabilirsin, senin yarım porsiyon ırkın her ne kadaryüzücülükte pek meşhur olmasa bile yapabilirsin. Olasılıklarıdüşünüp tarttın mı?"

"Ben yüzmem," dedi Regis kesin bir sesle.

"Ne yazık," diye güldü Entreri. "Ama eğer karaya kadarşansını denemeye karar verirsen, önce bana söyle."

Kafası karışan Regis bir adım geriledi.

Page 41: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Bunu denemene izin veririm," diye temin etti onu Entreri."Gösterinin tadını çıkarırım!" Buçukluğun ifadesi hiddetedönüştü. Kendisiyle alay edildiğini biliyordu ama kiralıkkatilin sebebini kestiremiyor-

"Bu sularda garip balıklar var," dedi Entreri, tekrar denizebakarak. "Akıllı balıklar. Tekneleri takip ediyor ve birininsuya atlamasını bekliyorlar." Sözlerinin bırakacağı etkiyiarttırmak için tekrar Regis'e baktı.

"Sivri bir yüzgeç... " diye devam etti, buçukluğun ilgisinitamamen üzerine çekmiş olduğunu görerek, "...bir gemipruvası gibi suyu yararak ilerliyor. Eğer küpeşteden uzun süreizlersen kesinlikle bir tanesini görebilirsin."

"Neden isteyeyim ki?"

"Bu balıklara, köpekbalığı diyorlar," diye devam ettiEntreri, soruyu duymazdan gelerek. Hançerini çekip ucunuparmaklarından birine koydu ve küçük bir kan damlasıçıkartacak sertlikte batırdı. "Harika balıklar. Hançerler kadaruzun, sıra sıra, keskin ve tırtık tırtık dişleri var. Ve insanıısırıp yarısını kopartabilecek büyüklükte bir ağızları."Dosdoğru Regis'in gözlerinin içine baktı. "Ya da birbuçukluğu tamamen yutacak büyüklükte."

"Ben yüzmem!" diye hırladı Regis, Entreri'nin korkunç amayadsınamaz bir şekilde etkili metotlarından hiçhoşlanmayarak.

"Ne yazık," diye güldü kiralık katil. "Ama eğer fikrinideğiştirirsen bana söyle." Kara pelerini arkasından yeri süpü-

Page 42: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

rerek hızla uzaklaştı.

"Piç kurusu," diye mırıldandı Regis yavaşça. Tekrargüvertenin yanlarında bulunan parmaklıklara doğruilerlemeye başladı ama önünde uzanan derin suyu görürgörmez fikrini değiştirdi; topuğu üzerinde döndü vegüvertenin güvenli olan orta kısmına sığındı.

Engin deniz üzerine kapanır gibi olduğunda yüzünün rengiattı. Ayrıca geminin o bitmek tükenmek bilmeyen, midebulandırıcı salınışı da vardı...

"Parmaklıklar için epey yetişkin görünüyon, ufaklık." diyegeldi neşeli bir ses. Regis arkasını döndüğünde kısa, çarpıkbacaklı, pek az dişi olan ve gözleri sürekli bir şaşılıklaçarpılmış bir denizci gördü. "Deniz korkunu daha yenemedinmı;

Regis ürpererek kendine geldi ve görevini hatırladı. "Sebebibaşka bir şey." diye yanıtladı. Denizci onun bu sözündeki inceayrıntıyı yakalayamadı. Hâlâ koyu teninin, kirli yüzünün vedaha da koyu pis sakalının arasından sırıtmakta olan adamgitmeye davrandı.

"Ama ilgilendiğiniz için teşekkürler," dedi Regis vurgulubir sesle. "Ve bizi Calimport'a götürme konusundagösterdiğiniz cesaret için."

Kafası karışan denizci duruverdi. "Biz güneye çok adamgötürmüşük, hemi de çok kez," dedi, 'cesaretten' nedenbahsedildiğini anlayamayarak.

Page 43: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Evet ama tehlikeleri hesaba katacak olursak -fakat eminimki çok da büyük değillerdir!" diye ekledi Regis çabucak, bubilinmeyen tehlikeyi açık etmemeye çalışıyormuş izlenimivermek için. "Önemli değil. Calimport'ta şifa bulacağız."Sonra sessizce ama yine de denizcinin duyabileceği kadaryüksek sesle ekledi, "Tabii eğer oraya canlı varabilirsek."

"Aha dur orda bakalım, ne demek istiyon sen?" diye sordudenizci, Regis'e doğru geri yürüyerek. Yüzündeki gülümsemekaybolmuştu.

Regis sanki acı çekiyormuş gibi aniden viyakladı vekolunun ön kısmını kavradı. Yüzünü buruşturdu ve ıstırabakarşı bir savaş veriyormuş gibi yaptı, bu sırada kurumuşbalmumu yamalarını ve onların altındaki yara kabuklarını damarifetle tırmıkladı. Giysisinin kolunun altından küçük birkan damlası süzüldü.

Denizci bunun üzerine Regis'i yakaladı ve giysisininkolunu dirseğine kadar sıyırdı. Yaraya merakla baktı."Yanık?"

"Dokunma sakın!" diye feryat etti Regis sert bir fısıltıyla."Böyle bulaşıyor -sanırım." Denizci başka yaralar da farkederek dehşet içinde elini geri çekti. "Ateş neyin göremedim!Nasıl oldu da yaktın?"

Regis çaresizce omuz silkti. "Kendiliğinden oluyorlar,içerden yanıyor." Şimdi yüzünün rengi atma sırasıdenizcideydi "Ama Calimport'a gideceğim," diye belirtti pekde inandırıcı olmayan bir tonlamayla. "Adamı canlı canlıyemesi birkaç ay sürüyor. Ve yaralarımın çoğu daha taze."

Page 44: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Regis kafasını eğip baktı, sonra yaralı kolunu adama sundu."Görüyor musun?" Ama kafasını kaldırıp baktığında denizcigitmişti, kaptanın kamarasına doğru aceleyle koşmaktaydı.

"Al bakalım Artemis Entreri," diye fısıldadı Regis.

-3-

CONYBERRY'NİN ÇUKURU

"Bunlar Malchor'un sözünü ettiği tarlalar," dedi Wulfgar,ikisi büyük ormanın sınırlarındaki bir ağaçlık çıkıntısınınetrafından dolaşınca. Güneye doğru belli bir mesafe ötede,ormanın doğu kenarında, yaklaşık bir düzine kadar bir arayasıkışmış ev durmaktaydı. Diğer üç tarafı ise geniş, inişliçıkışlı tarlalarla çevrelenmişti.

Wulfgar atını ileri doğru sürmeye başladı ama Drizzt onuaniden durdurdu.

"Bunlar basit halk," diye açıkladı drow. "Yani sayısız batılinancın örümcek ağları içinde yaşayan çiftçiler. Bir kara elfihoş karşılamayacaklardır. En iyisi gece vakti girelim."

"Belki de onların yardımı olmadan da yolu bulabiliriz,"diye önerdi Wulfgar, bir başka günün daha geri kalan kısmınıboşa harcamak istemeyerek.

"Ormanın içinde kaybolmamız daha büyük bir ihtimal,"diye yanıtladı Drizzt, atından inerken. "Dinlen dostum. Bu

Page 45: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

gece bize macera vaat ediyor."

"Onun zamanı, gece," diye belirtti Wulfgar, Malchor'unBanshee hakkındaki sözlerini hatırlayarak.

Drizzt'in gülümsemesi yüzüne yayıldı. "Bu gece değil,"diye fısıldadı.

Wulfgar, drowun gözlerindeki o tanıdık parıltıyı gördü veuysal bir şekilde semerinden aşağı atladı. Drizzt yaklaşmaktaolan savaş için kendini çoktan hazırlamaya başlamıştı bile;daha şimdiden Drowun sıkıca geliştirilmiş adaleleri heyecanlatitreşiyordu. Ama Wulfgar, her ne kadar yol arkadaşınınmarifetlerinden emin olsa bile, önlerinde bekleyen yaşayanölü canavarı düşündükçe omuriliğinde var olan ürpertininönüne geçemiyordu. Gece vaktinde bekleyen canavarıdüşündükçe.

İki yoldaş, günlerini huzurlu bir uykuyla, daha şimdiden kışiçin hazırlanmakta olan kuşlarla sincapların ötüşlerinidinleyip raks edişlerini izleyerek, ormanın sağlığa yararlıhavasının tadını çıkartarak geçirdiler. Ama akşam karanlığıçöktüğünde, Neverwinter Korusu çok farklı bir havayabürünürdü. Karanlık, ormanın gür dalları arasına rahatçayerleşti ve ağaçların üzerine ani bir sessizlik çöktü, tetiktekibir tehlikenin rahatsız edici sessizliğiyle... Drizzt, Wulfgar'ıuyandırdı ve kısa bir yemek için bile duraksamadan onuderhâl güneye doğru götürdü. Birkaç dakika sonra, atlarını enyakındaki çiftlik evinin yanına doğru yürüttüler. Şanslarına, ogece ay yoktu ve Drizzt'in kara ırk özelliklerini sadeceyakından bir inceleme açık edebilirdi.

Page 46: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"İşiniz nedir söyleyin ya da defolun!" diye geldi tehditkârbir ses alçak damların birinden, daha onlar evin kapısınıçalacak kadar yaklaşamadan önce.

Drizzt bu kadarını tahmin etmişti zaten. "Yarım kalmış birişi halletmeye geldik," dedi hiç tereddüt etmeden.

"Sizin gibilerin Conyberry'de ne gibi bir düşmanı ola ki?"diye sordu ses.

"Sizin güzel kasabanızda mı?" diye şaşırdı Drizzt. "Hayır,bizim savaşımız sizinle değil, ortak bir düşmanımıza karşı."

Yukarıdan bir kıpırdanma sesi geldi ve sonra çiftlik evininköşesinde ellerinde yaylarıyla birlikte iki adam beliriverdi.Drizzt de, Wulfgar da biliyordu ki, çatıda ve muhtemelen yankanatlarda üzerlerine kenetlenmiş daha fazla göz -ve hiçşüphe yok ki daha fazla gerilmiş yay— bulunmaktaydı. Bukimseler görünüşe bakılırsa basit çiftçilere göre oldukça iyisavunma kurmuşlardı.

"Ortak bir düşman mı?" diye sordu Drizzt'e, köşedekiadamlardan birisi -daha evvel çatıdan konuşan adamdı bu."Sizin gibileri daha önce kesinlikle hiç görmedik elf, o devarkadaşını da!"

Wulfgar, Aegis-fang'i omzundan indirdi ve çatıdan bazırahatsız kıpırtıların gelmesine sebep oldu. "Sizin güzelkasabanıza daha evvel hiç gelmedik," diye yanıtladı sertçe,kendisine dev diye hitap edilmesinden hiç deheyecanlanma¬yarak.

Page 47: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Drizzt çabucak söze daldı. "Buraya yakın bir yerde birdostumuz öldürüldü, ormandaki karanlık bir patikada. Sizinbize yol gösterebileceğiniz söylenmişti." Aniden çiftlik evinikapısı hızla açıldı ve kırış kırış olmuş, yaşlı bir kadın kafasınıdışarı uzattı. "Deyin bakalım, ormandaki hayaletten neistiyonuz?" diye azarladı kızgın kızgın. "Onu kendi hâlinekoyanları rahatsız neyin etmez hiç!"

Drizzt ile Wulfgar birbirilerine baktılar, yaşlı kadınınbeklenmedik tavrı karşısında afallamışlardı. Ama köşededuran adam da görünüşe göre aynı şekilde düşünüyordu.

"Hee, Agatha'nın peşini bırakın,"

"Gidin buradan!" diye ekledi çatıdaki görünmeyen adam.

Bu insanların bir çeşit şeytani tılsımın etkisindeolduğundan korkan Wulfgar, savaş çekicini daha da sıkıkavradı ama Drizzt seslerinde başka bir şey daha sezmişti."Bana hayaletin, yani şu Agatha'nın, şeytani bir ruh olduğusöylenmişti," dedi Drizzt onlara sakin sakin. "Yoksa yanlışduymuş olabilir miyim? Çünkü bu iyi halk onu savunuyor."

"Pöh, şeytanmış! Şeytan da ne ola?" diye kızdı yaşlı kadın,kırış kırış yüzünü ve artık sadece posası kalmış vücudunuWulfgar'a yaklaştırarak. Kadının kambur vücudu onungöbeğine bile zar zor yetişiyor olsa bile, barbar mantıklıdavranıp bir adım geriledi.

"Hayalet yuvasını koruyor," diye ekledi köşedeki adam."Ve oraya gidenlerin de vay hâline!"

Page 48: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Vay hâllerine!" diye haykırdı yaşlı kadın, daha da yaklaşıpkemikli parmaklarından biriyle Wulfgar'ın geniş göğsünüdürterek.

Wulfgar'ın burasına kadar gelmişti. "Geri bas!" diyekükredi kadına, kudretli bir sesle. Aegis-fang'i serbest olaneline hafifçe vurdu, şişkin kolları ve omuzlarına aniden kanhücum edip kaslarını kabarttı. Kadın çığlığı bastı ve evin içinesıvışıp görünürden kayboldu, kapıyı da dehşetle 'güm' diyekapattı.

"Ne yazık," diye fısıldadı Drizzt, Wulfgar'ın ne gibi birplanı uygulamaya koyduğunu çok iyi anlayarak. Damdangelen bir ok tam onun durmakta olduğu yere saplanırken,drow dosdoğru yana dalışa geçti ve yerde yuvarlandı.

Wulfgar da bir ok beklentisiyle harekete geçti. Bununyerine, damdan üzerine atlayan bir adamın kara suretinigördü. Kudretli barbar tek eliyle saldırgan adayını havadayakaladı ve onu kontrol altına aldı, adamın çizmeleri yerdentamı tamına bir metre yukardaydı. Aynı anda Drizztyuvarlanmasını bitirdi ve köşede duran iki adamın önündeyerini aldı, ikisinin de boğazına bir pala dayanmış duruyordu.Yaylarının kirişini yeniden çekecek zamanı bilebulamamışlardı. Daha da dehşete düşmelerini sağlayacakşekilde, Drizzt'in şimdi ne olduğunu gördüler. Ama derisiyüzey sakini kuzenleri kadar açık renkli olsaydı bile,gözlerindeki o alevler adamların bütün gücünü alıpgötürmeye yeterdi.

Birkaç uzun saniye geçti, ortalıkta olan tek hareket,kıskıvrak yakalanmış çiftçilerin gözle görülür titremeleriydi.

Page 49: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Talihsiz bir yanlış anlama bu," dedi Drizzt adamlara. Geriadım attı ve palalarını kınlarına geri soktu. "Onu yere bırak,"dedi Wulfgar'a. "Kibarca!" diye de ekledi kara elf çabucak.Wulfgar adamı hafifçe yere indirdi ama ödü kopmuş çiftçi,yine de toprağın içine çöktü ve kafasını kaldırıp koca barbarasaygı ve korkuyla baktı.

Wulfgar yüzündeki sert ifadeyi korudu -sadece çiftçiyisindirmeye devam etmek için. Çiftlik evinin kapısı yenidenaçıldı ve küçük yaşlı hanım belirdi, bu sefer çekingen bir tavrıvardı. "O zavallı Agatha'yı öldürmeyeceeniz diil mi?" diyeyalvardı.

"Kendi ev kapısının ötesinde kesinlikle hiç zarar ziyanvermez o," diye ekledi köşedeki adam, sarf ettiği her heceylebirlikte sesi titreyerek.

Drizzt, Wulfgar'a baktı. "Hayır," dedi barbar. "Agatha'yıziyaret edeceğiz ve onunla olan işimizi hâlledeceğiz. Ama sizitemin ederim ki ona zarar vermeyeceğiz."

"Bize yolu söyleyin," diye sordu Drizzt.

Köşede duran iki adam birbirine baktı ve tereddüt etti.

"Şimdi!" diye gürledi Wulfgar, yerde duran adama.

"Huş ağacı öbeği!" diye yanıtladı adam anında. "Patikahemen oracıkta, doğuya doğru gidiyor! Dönüp dolaşıyor, budoğru ama üstünde çalı falan yok!"

Page 50: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Hoşça kal Conyberry," dedi Drizzt kibarca, eğilip reveransyaparak. "Keşke biraz burada kalıp hakkımızdakikorkularınızı silebilseydik ama yapılacak çok işimiz veönümüzde uzunca bir yol var."

O ve Wulfgar semerlerinin üzerine sıçradılar ve atlarınıdöndürüp gitmeye davrandılar.

"Hele bekleyin!" diye seslendi yaşlı kadın onların ardından.Drizzt ve Wulfgar omuzlarının üzerinde geriye bakarkenatları şaha kalktı. "Deyiverin bize, siz korkusuz -ya da sizahmak— savaşçılar," diye cevap istedi, "sizler de kimolasınız?"

"Beornegar oğlu Wulfgar!" diye haykırdı barbar geriyedoğru, alçakgönüllü bir hava yakalamaya çalışarak fakatgururla göğsü kabararak. "Ve Drizzt Do'Urden!" "Bunlar dahaönce duyduğum isimler!" diye haykırdı çiftçilerden biri, anibir tanıyışla. "Ve bir daha duyacağınız isimler!" diye söz verdiWulfgar. Drizzt yoluna devam ederken bir anlığına duraksadı,sonra dostuna yetişmek için döndü.

Drizzt, onlar için devamlı arkasını kollayan Artemis Entrerivarken, kimliklerini açıklamanın ve sonuç olarak yerlerinibelli etmenin akıllıca bir iş olduğundan emin değildi. AmaWulfgar'ın yüzündeki kocaman ve gurur dolu bakışıgördüğünde, endişelerini kendine sakladı ve Wulfgar'ınkeyfini sürmesine izin verdi.

Conyberry'nin ışıkları, artlarında küçük noktacıklar hâlinegeldikten kısa süre sonra Wulfgar daha ciddileşti. "Pekşeytani görünmüyorlardı," dedi Drizzt'e. "Yine de o

Page 51: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Banshee'ye arka çıkıyorlar, hatta yaratığa isim bile takmışlar!Arkamızda bir karanlık bırakmış olabiliriz."

"Karanlık falan yok," diye yanıtladı Drizzt. "Conyberryaynen göründüğü gibi: iyi ve dürüst köylülerden oluşan, kendihâlinde bir çiftçi halk."

"Ama Agatha," diye itiraz etti Wulfgar.

"Bu kırsal kesimde buna benzer yüze yakın köy var," diyeaçıkladı Drizzt. "Birçoğunun ismi bile yok ve hiçbiri de butoprakların lordları tarafından fark edilmiyor. Fakat bütünköyler, hatta Derinsu'nun Lordları dahi, tahminimceConyberry'i ve Neverwinter Korusu'ndaki hayaletiduymuşlardır."

"Agatha onlara şöhret getiriyor," diye sonuca vardıWulfgar.

"Ve hiç şüphesiz ki belli bir miktar koruma da sağlıyor,"diye ekledi Drizzt.

"Tabii ya, bölgeye dadanmış bir hayalet varken hangihaydut Conyberry'e giden yolda pusuya yatar ki?" diye güldüWulfgar. "Fakat yine de garip bir birliktelik gibi görünüyor."

"Ama bizim meselemiz değil," dedi Drizzt, atınıdurdurarak. "Adamın sözünü ettiği ağaç öbeği şurada."Birbirine geçmiş huş ağaçlarından oluşan küçük bir koruyuişaret etti. Onun ardında ise Neverwinter Korusu karanlık vegizemli bir şekilde uzanmaktaydı.

Page 52: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Wulfgar'ın atı kulaklarını yatırdı. "Yaklaştık," dedi barbar,semerinden aşağı hoplayarak.

Bineklerini bağladılar ve ağaç öbeğine doğru ilerlemeyebaşladılar. Drizzt bir kedi kadar sessizdi ama sık ağaçlararasından sığmayacak kadar büyük olan Wulfgar, attığı heradımda çatır çutur sesler çıkartıyordu. "Yaratığı öldürmeyeniyetli misin?"

"Sadece zorunda kalırsak," diye yanıtladı Drow. "Yalnızcamaske için buradayız ve Conyberry halkına da söz verdik."

"Agatha'nın kendi hazinelerini bize gönüllü olaraksunacağını hiç sanmıyorum," diye hatırlattı Wulfgar, Drizzt'e.Huş ağaçlarının son sırasından da kurtuldu ve ormanın gürmeşelerine giren patikanın önünde Drizzt'in yanında durdu.

"Şimdi sessiz ol," diye fısıldadı Drizzt. Parıltı'yı kınındançekip çıkarttı ve onun donuk mavi ışıltısı karanlığın içindeonlara yol gösterdi.

Ağaçlar üzerlerine kapanıyormuş gibiydi. Korunun ölümsessizliği, kendi adımlarının yankılanan seslerinden daha dafazla endişe etmelerini sağlıyordu. En derin mağaralardabirçok yıl geçirmiş olan Drizzt bile, Neverwinter'ın bukaranlık köşesinin ağırlığını hissediyordu. Burada kötülükkuluçkaya yatmıştı ve eğer iki yoldaşın Banshee'nin efsanesihakkında herhangi bir şüphesi vardıysa bile, şimdi pekkalmamıştı. Drizzt kemerindeki kesesinden küçük bir mumçıkarttı ve onu ikiye kırıp bir parçasını Wulfgar'a uzattı."Kulaklarını tıka," diye açıkladı nefessiz bir fısıltıyla,

Page 53: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Malchor'un uyarısını tekrarlayarak. "Onun feryadını duymakölüm demek."

Patika koyu karanlıkta bile kolayca takip edilebiliyordu.Zira o şeytani hava, attıkları her adımda omuzlarına daha daağır bir şekilde binmekteydi. Birkaç yüz adım ilerlediktensonra bir ateş ışığı görünür oldu. içgüdüsel olarak, etrafıincelemek için ikisi de savunmacı bir şekilde yere sindiler.

Önlerinde ağaç dallarından oluşan bir kubbe durmaktaydı.Banshee'nin ini olan ağaçlardan oluşmuş bir mağaraydı bu.İçeri açılan tek giriş yeri küçük bir delikti, bir adamın zar zorgirebileceği kadar genişti ancak. İçerdeki aydınlatılmış alana,elleri ve dizlerinin üzerindeyken girme düşüncesi ikisinin deiçini pek açmıyordu. Wulfgar, Aegis-fang'i önünde tuttu vedaha büyük bir kapı açacağını işaret etti. Kubbeye doğrucesurca ve hızla ilerledi. Drizzt sessizce onun yanında yürüdü.Wulfgar'ın fikrinin uygun olduğundan pek emin değildi.Drizzt'in içinde, o kadar uzun süredir hayatta kalmayıbaşarmış bir yaratığın böyle açıktan açığa taktiklere karşıkorunuyor olacağı gibi bir his vardı. Ama o anda Drowundaha iyi bir fikri yoktu. Bu yüzden, Wulfgar savaş çekicinikafasının üzerine kaldırdığında bir adım geri çekildi ve izledi.

Wulfgar dengesini sağlamak için bacaklarını iki yana doğrukocaman açtı ve kendini hazırlamak için nefes aldı, sonrabütün gücüyle Aegis-fang'i hedefe indirdi. Kubbe bu darbekarşısında zangırdadı; odunlar kıymıklara ayrıldı ve havayauçuştu. Ama Drowun endişeleri kısa süre sonra gün ışığınaçıktı. Çünkü ağaçtan kabuk kırılıp yıkıldığında Wulfgar'ınçekici, gizlenmiş bir ağ tuzağının içine dalıverdi. Daha barbar

Page 54: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

darbenin yönünü değiştiremeden önce, Aegis-fang ve kollarıbüsbütün dolanıvermişti.

Drizzt içerdeki ateş ışığı boyunca bir gölgenin hareketettiğini gördü ve yol arkadaşının savunmasızlığını fark ettiğiiçin hiç tereddüt etmeden harekete geçti. Wulfgar'ın bacaklarıarasından daldı ve ine girdi. Bu sırada palaları da çılgınlargibi kesikler atıyor ve saplamalar yapıyordu. Parıltı, sadecekısa bir an için bir şeyi çentti, pek de somut olmayan bir şeydibu. Ve Drizzt, aşağı dünyanın yaratığına vurmuş olduğunuanladı. Ama ine girdiğinde karşılaştığı ışığın ani yoğunluğuile sersemleyen Drizzt, dengesini sağlamakta güçlük çekti.Banshee'nin diğer taraftaki gölgelerin arasına kaçtığını farkedebilecek kadar bilincini koruyabildi. Bir duvara doğruyuvarlandı, destek almak için sırtını dayayıp çabucak ayağakalktı ve Parıltı'yı kullanarak el çabukluğuyla Wulfgar'ınbağlarını kesti. O sırada feryat duyuldu.

Çığlık, kemikleri titreten bir şiddetle balmumunun zayıfkorunmasını deşip geçti, Drizzt ve Wulfgar'ın gücünü emdi veüzerlerine baş döndürücü bir karanlık çökertti. Drizzt ağır birşekilde yığılarak duvara yaslandı ve inatçı ağ tuzağından ensonunda kendini çekip kurtarma fırsatı bulmuş olan Wulfgarda geriye, kara gecenin içine doğru tökezledi ve sırt üstü yeredevrildi.

Yalnız başına içerde olan Drizzt, başının büyük bir belâdaolduğunu biliyordu. Baş döndürücü bulanıklığa, kafasınaiğneler gibi batan acıya karşı direndi ve ateş ışığının üzerineodaklanmaya çalıştı.

Page 55: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Ama gözlerinin önünde raks eden iki düzine ateşgörüyordu. Bu ışıkları öylece silkeleyip atamazdı. Feryadınetkilerinden sıyrılıp çıkmış olduğuna inanıyordu ve bumekânın gerçekte nasıl bir yer olduğunu anlaması birazzamanını aldı.

Agatha büyülü bir yaratıktı ve onun yuvasını koruyan şey,büyülü bir güvenlik sistemiydi. Yani ayna görüntülerindenoluşan kafa karıştırıcı illüzyonlar. Drizzt aniden, yirmidenfazla cepheden görünen, uzun süre önce ölmüş bir elfbakiresinin şekli bozuk simasıyla karşı karşıya kaldı. Derisisolmuş, çukur yüzü boyunca gerilmişti ve gözleri renkten yada herhangi bir yaşam kıvılcımından yoksundu. Ama o gözler-bu aldatıcı labirentteyken diğer herkesten daha net bir şekilde— görebiliyorlardı. Ve Drizzt, Agatha'nın onun tam olaraknerede durduğunu çok iyi bildiğini anladı. Yaratık, kollarınıdaireler çizerek savurdu ve kurbanına sırıttı.

Drizzt, Banshee'nin bu hareketlerinin bir büyününbaşlangıcı olduğunu fark etti. Hâlâ yaratığın illüzyon ağınıniçinde hapis bulunan Drowun tek bir şansı vardı. Kara ırkınındoğuştan gelen yeteneğine sarılarak -ve hangisinin gerçekateş olduğunu doğru tahmin etmiş olmayı çaresice ümitederek— alevlerin üzerine bir karanlık küresi yerleştirdi.Ağaçtan mağaranın iç kısmı zift karası oldu ve Drizztkendisini yüz üstü yere attı.

Mavi bir şimşek çatalı karanlığı yarıp geçti, yerde yatanDrowun hemen tepesinde gümbürdedi ve duvarı yardı.Etrafındaki elektriklenmiş hava cızırdıyordu düz beyazsaçının uçları uçuşmaktaydı.

Page 56: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Agatha'nın, duvarı deşip karanlık ormana taşan şiddetlişimşeği, Wulfgar'ın uyuşukluğunu silkeleyiverdi. "Drizzt,"diye inledi barbar, kendisini zorla ayağa kaldırarak. Dostubüyük olasılıkla çoktan ölmüş gitmişti ve giriş yerininötesinde, insan gözleri için oldukça derin bir karanlık vardı.Ama Wulfgar, kendi güvenliğini hiç düşünmeden, korkusuzcakubbenin içine doğru geri koşturdu.

Drizzt, ateşin ısısını kendine bir kılavuz olarak kullanarakkaranlığın çevresinden gizlice dolaştı. Attığı her adımdapalasını savuruyordu ama yaptığı kesik darbeleriyle havadanve ağaçtan mağaranın yan duvarlarından başka hiçbir şeyevuramadı.

Sonra, karanlık küresi aniden sona erip onu kapının soltarafındaki duvarın tam ortasında dımdızlak açıkta bıraktı. VeAgatha'nın yan gözle bakan sureti dört bir yanındaydı, dahaşimdiden bir başka büyü yapmaya başlamıştı. Drizzt bir kaçışyolu bulmak için etrafına bakındı ama Agatha'nın pek dekendisine bakıyor gibi görünmediğini fark etti.

Odanın öbür tarafında, gerçek bir ayna olması gerekenşeyin içinde, Drizzt başka bir görüntü yakaladı: kısa girişkapısından korunmasız bir şekilde içeri süzülmekte olanWulfgar'dı bu.

Drizzt'in durumu yine tereddüt etmeye el vermiyordu.

İllüzyon labirentinin yapısını anlamaya başlamıştı veBanshee'nin genel olarak yönünü tahmin edebiliyordu. Tekdizinin üstüne çömeldi ve bir avuç dolusu toprağı kavradıktansonra geniş bir yay çizerek oda boyunca etrafa saçtı.

Page 57: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Bütün görüntüler aynı şekilde tepki verdi; yani hangisinindüşmanı olduğu hakkında Drizzt'e hiçbir ipucu vermeyerek.Ama gerçek Agatha, artık her neredeyse, topraktükürmekteydi; Drizzt onun büyü yapışını bozmuştu.

Wulfgar tekrar ayağa kalktı ve çabucak çekicini kapının sağtarafından duvara indirdi, sonra savuruşunu ters yöne çevirdive Aegis-fang'i dosdoğru ateşin üzerinden, duvarın karşısındaduran görüntüye savurdu. Aegis-fang yine duvara çarptı veardında gece karanlığında ormana açılan bir delik bıraktı.

Hançerini boş yere öbür taraftaki bir başka görüntüyefırlatan Drizzt, Wulfgar'ın yansımasını gördüğü bölümdeküçük bir ışık titreşimi yakaladı. Aegis-fang büyü yoluylaWulfgar'ın ellerine geri döndüğünde, Drizzt dairenin arkakısmına doğru depar attı. "Yolumu aç!" diye haykırdı, sesininWulfgar'ın duyabileceği kadar yüksek çıktığını ümit ederek.Wulfgar anladı. Çekici atacağı konusunda drowu uyarmakiçin "Tempus!" diye böğürdü ve Aegis-fang'i tekrar fırlattı.

Drizzt dalışa geçip yuvarlandı ve çekiç sırtının üzerindenıslık çalarak geçerek aynaya çarptı ve paramparça etti. Odanıniçindeki görüntülerin yarısı gözden kayboldu ve Agathahiddetle çığlık attı. Ama Drizzt yavaşlamadı bile; Kırıkaynanın kaidesinin ve geriye kalan kırık cam parçalarınınüstünden sıçradı. Dosdoğru Agatha'nın hazine odasına daldı.

Banshee'nin çığlığı bir feryada dönüştü ve ölümcül sesdalgaları Drizzt ile Wulfgar'ın üstüne yeniden kapanıverdi.Fakat bu sefer ses patlamasını bekliyorlardı, bu sebepleşiddetini daha kolay atlattılar. Drizzt hazine yığınına doğruhızla ilerledi, incik boncukları ve altınları bir torbaya

Page 58: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

doldurmaya başladı. Küplere binen Wulfgar, kubbenin içindeyıkım dolu bir çılgınlıkla esip geçiyordu. Kısa süre içinde,duvarların durduğu yeri kıymıklar doldurdu ve Wulfgar'ıngeniş ön kollarında boylu boyunca küçük kan damlaları akıtançizikler bıraktı. Ama barbar acı hissetmiyordu, sadece vahşibir hiddet duyuyordu. Torbası neredeyse dolmuş olan Drizzttam dönüp kaçacaktı ki başka bir nesne gözüne takıldı. Onubulamadığı için neredeyse içi rahatlamak üzereydi veyüreğinin büyük bir bölümü onun burada bulunmamasını,böyle bir nesnenin hiç var olmamasını dilemekteydi. Yine deorada duruyordu, hafif yüz hatlarına sahip, onu takacakkimsenin yüzünde tutmak için tek bir kurdelesi olan, hiçdikkât çekmeyen bir maske. Drizzt, bunun Malchor'un sözünüettiği nesne olduğunu adı gibi biliyordu ve eğer aklında onugörmezden gelme düşüncesi vardıysa bile çabucak uçupgitmişti. Regis'in ona ihtiyacı vardı ve Regis'e çabucakulaşabilmesi için Drizzt'in de maskeye ihtiyacı vardı. Yine de,onu hazine yığının üstünden alıp kaldırırken ve titreşengücünü hissederken, drow iç çekişini bastıramadı. Başka birşey düşünmeden maskeyi çuvalın içine koyuverdi.

Agatha hazinelerini öyle kolay kolay teslim etmeyecekti vekırık aynanın üzerinden geri sıçradığı zaman Drizzt'inkarşısına dikilen hayalet oldukça gerçekti. Drizzt, Agatha'nınçılgınlar gibi darbelerini savuştururken, Parıltı acımasızcaışıldadı.

Wulfgar, Drizzt'in ona şimdi ihtiyacı olduğu konusundaendişelendi ve vahşi hiddetini bastırdı, bu zor durumkarşısında sağlam düşünebilen bir zihnin gerekli olduğunufark etmişti. Odayı yavaşça tarayıp başka bir fırlatış için

Page 59: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Aegis-fang'i havaya kaldırdı. Fakat barbar, illüzyonbüyülerinin desenlerini henüz ayırt edemediğini gördü. Birdüzine görüntünün şaşkınlığı ve Drizzt'i vurma korkusu onudurdurdu.

Drizzt hiç gayret sarf etmeden çılgına dönmüş Banshee'ninetrafında dans etti ve onu hazine odasına doğru sıkıştırdı. Onabirçok defa vurabilirdi ama Conyberryli çiftçilere sözvermişti. Sonra onu istediği konuma getirmişti. Parıltı'yıönüne doğru sapladı ve iki adım atarak onu geçti. Tüküren velanet okuyan Agatha geri çekildi, kırık ayna kaidesine takıldıve karanlığın içine doğru geri düştü. Drizzt kapıya doğrudöndü.

Gerçek Agatha'nın ve diğer görüntülerin gözdenkayboluşunu seyreden Wulfgar, onun homurtularının sesinitakip etti ve en sonunda kubbenin yapısını kavrayıverdi.Aegis-fang'i ölüm fırlatışını yapmak için hazırladı.

"Bırak burada bitsin!" diye haykırdı Drizzt onun yanındangeçerken, görevlerini ve verdikleri sözü ona hatırlatmak içinWulfgar'ın sırtına Parıltı'nın düz kısmıyla hafifçe vurarak.Wulfgar ona bakmak için arkasını döndü ama çevik drowçoktan karanlık geceye çıkıvermişti bile. Wulfgar arkasınıdönüp Agatha'ya baktı, ağzı açılmış ve elleri kavuşmuş birşekilde ayağa kalkıyordu.

"İzinsiz girişimizin kusuruna bakma," dedi kibarca, eğilipreverans yaparak -güvenli ormana açılan kapıdan geçipdostunu takip etmeye yetecek kadar eğildi. Parıltı'nın maviışıltısına yetişmek için karanlık patika boyunca tabana kuvvetkoşturdu.

Page 60: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Sonra Banshee'nin üçüncü feryadı duyuldu, onları patikaboyunca takip etti. Drizzt onun acı verici menzilinindışındaydı ama iğne gibi batan sızısı Wulfgar'a yetişti ve onundengesini bozdu. Yüzündeki kendini beğenmiş gülümsemeaniden silinip giden barbar, körleşmiş bir hâlde ileri doğrutökezledi.

Drizzt arkasını döndü ve onu tutmaya çalıştı, ama kocaadam Drow'u yere devirdi ve yoluna devam etti. Ağacınbirine yüzüstü çarptı.

Daha Drizzt yardım etmek için toparlanamadan önce,Wulfgar ayağa kalkmış koşmaktaydı, inleyemeyecek kadarkorkmuş ve utanmıştı.

Arkalarında bıraktıkları Agatha çaresizlik içine feryatediyordu.

Agatha'nın attığı ilk feryatlar gece rüzgârıyla birliktesürüklenip yaklaşık bir mil ötedeki Conyberry'e ulaşırken,köylüler Drizzt ile Wulfgar'ın hayaletin inini bulmuşolduklarını anladı. Hepsi birden, hatta çocuklar bile, evlerinindışında toplandı ve iki feryadın daha gece sessizliğindeyankılanışını dinledi. Ve şimdi, onları daha da şaşırtacakşekilde, Banshee'nin matem dolu sürekli çığlıklarıduyulmaktaydı.

"Bu çığlıklar o yabancılar için oldukça fazla," diyekıkırdadı adamın biri.

"Hayır, yanılıyon," dedi yaşlı kadın, Agatha'nın sestonundaki ince değişimi fark ederek. "Onlar kaybediş

Page 61: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

feryatları. Onu yendiler! Yendiler ve kaçtılar!"

Diğerleri sessizce oturup Agatha'nın çığlıklarını dinledilerve kısa süre içinde yaşlı kadının gözlemlerinin doğruolduğunu anladılar. Birbirilerine inanamayan gözlerlebaktılar. "Kendilerine ne dediydi bunlar?" diye sordu adamınbiri.

"Wulfgar," diye önerdi bir tanesi. "Ve Drizzt Do'Urden.Daha önce onları duymuştum."

-4-

Şafaktan-önce ana yola geri çıkmış, fırtına gibi batıya, yanisahile ve Derinsu şehrine doğru yol alıyorlardı. Malchor'ayaptıkları ziyaret ve Agatha ile olan işleri de aradan çıktıktansonra, Wulfgar ile Drizzt bir kez daha düşünceleriniönlerindeki yola odakladılar. Ve eğer kurtarma konusundabaşarısız olurlarsa buçukluk dostlarının yüz yüze olacağıtehlikeyi hatırladılar. Malchor'un büyülü nallarıyla destekgören binekleri, olağanüstü bir hızla ilerliyordu. Yanlarındanyuvarlanıp giden bütün yer yüzü şekilleri, bulanık bir görüntügibiydi. Arkalarında şafak attığı vakit mola vermediler, ya dagüneş tepeye tırmandığında yemek yemek için durmadılar.

"Gemiye bindiğimizde ve güneye doğru giderkenihtiyacımız olan bütün dinlenceyi bulacağız," dedi Drizzt,Wulfgar'a.

Page 62: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Regis'in kurtarılması konusunda kararlı olan barbarınteşvike falan ihtiyacı yoktu zaten. Gecenin karanlığı yenidençöktü ve toynaklardan çıkan gümbürtü hiç kesilmeden devametti. Sonra, ikinci şafak da arkalarında attığında, havayı tuzlubir yel sardı ve Görkemler Şehri Derinsu'nun yüksek kuleleribatı ufuk çizgisinde beliriverdi. İki atlı, muhteşem yerleşimyerinin doğu sınırını oluşturan yüksek uçurumun tepesindedurdular. Eğer Wulfgar, o yıl daha önce kıyı şeridinde beş yüzmil kuzeydeki Luskan'a bakarken afallamış idiyse, şimdi ağzıbir karış açık kalmıştı. Zira Kuzey Diyarı'nın cevheri sayılanve Diyarlar'daki en büyük liman şehirlerinden biri olanDerinsu, Luskan'ın tamı tamına on katı büyüklükteydi.Yüksek surunun iç kesiminde bile, kıyı şeridi boyuncatembelce ve sonsuz bir şekilde yayılmış uzanıyordu, denizsisinin içinden başlayıp yol arkadaşlarının görüş alanınınsınırlarına kadar yükselen kuleler ve minarelerle doluydu.

"Burada kaç kişi yaşıyor?" diye nefes nefese sorduWulfgar, Drizzt'e. "Sizin kabilelerinizden yüz tanesi şehriniçinde barınabilir," diye açıkladı drow. Wulfgar'ın heyecanınaendişeyle dikkât etti. Şehirler, genç adamın deneyimlerininötesindeydi ve Wulfgar'ın Luskan'a girmeye cesaret ettiği tekzaman da neredeyse bir felâketle sonuçlanmıştı. Ve şimdiönlerinde Derinsu uzanıyordu, on kat daha fazla insan, on katdaha fazla entrika ve on kat daha fazla sorun vardı. Wulfgarbiraz rahatladı. Drizzt'in de genç savaşçıya güvenmektenbaşka seçeneği yoktu. Drowun kendi sorunları vardı, artıkhâlletmesi gereken kişisel bir mücadeleydi bu. Büyülümaskeyi kemer kesesinin içinden dikkâtle çıkarttı.

Page 63: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Wulfgar, Drowun çekingen hareketlerine baskın gelenkararlılığı anladı ve dostuna samimi bir şefkatle baktı. Böylebir durumda kendisinin bu kadar cesur olup olmayacağınıbilmiyordu -hatta Regis'in hayatı kendi hareketlerine bağlıolsa bile.

Drizzt, büyüsünün sınırlarını merak ederek sade maskeyiellerinin içinde döndürdü. Bunun sıradan bir eşya olmadığınıhissedebiliyordu; onun hassas dokunuşuyla maskenin gücütitreşiyordu. Sadece dış görünüşünü mü değiştirecekti? Yoksakişiliğini de çalabilir miydi? Yararlı olduğu varsayılan bazıdiğer büyülü nesnelerin, bir kez takıldıktan sonra geriçıkarılamadığını duymuştu

"Belki de seni olduğun gibi kabul ederler," diye önerdiWulfgar umutla.

Drizzt iç çekti ve gülümsedi, kararını vermişti. "Hayır,"diye cevapladı. "Ne Derinsu askerleri bir Drow elfini kabuleder, ne de bir gemi kaptanı beni doğuya götürmeye razıolur." Daha fazla gecikmeden maskeyi yüzüne yerleştirdi.

Önce hiçbir şey olmadı ve Drizzt bütün endişelerinin birhiç için olduğunu, maskenin gerçekten de sahte olduğunudüşünmeye başladı. "Hiçbir şey," diye güldü birkaç saniyesonra, sesinde kesin olmayan bir rahatlama vardı. "Bu hiçbirişe—" Wulfgar'ın şaşkın yüz ifadesini fark eden Drizzt,sözünü yarıda kesti.

Wulfgar çantasının içini el yordamıyla yokladı ve parlakmetalden bir kupa çıkarttı. "Bak," dedi Drizzt'e ve eğretiaynayı ona uzattı.

Page 64: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Drizzt kupayı titreyen ellerle -artık siyah olmadıklarını farkettiğinde daha da fazla titremeye başlayan ellerle— aldı veyüzüne doğru kaldırdı. Yansıması pek yetersizdi -Drowungeceye alışkın gözleri için gündüz ışığında daha da yetersizoluyordu— ama Drizzt önündeki görüntüyü yanlış algılamışolamazdı. Yüz hatları değişmemişti ama kara derisi şimdi biryüzey elfinin altınımsı rengine dönmüştü. Ve bir zamanlardüz beyaz olan uzun saçları, şimdi parlak sarı rengini almış,sanki güneşin ışınlarını yakalamış da sıkı sıkıya içinde tutmuşgibi parlaklaşmıştı.

Drizzt'in sadece gözleri önceden olduğu gibi kalmıştı; ışılışıl, lavanta rengindeki derin küreler. Onların parıltısını hiçbirbüyü söndüremezdi ve Drizzt, en azından iç kişiliğiningörünüşe göre lekelenmeden kalmış olması karşısında birazrahatladı.

Bu bariz değişime nasıl tepki vereceğini bilmiyordu. Onayalmak için utana sıkıla Wulfgar'a baktı.

Wulfgar'ın yüzü ekşimişti. "Benim bildiğim bütün ölçüleregöre, diğer herhangi bir yakışıklı elf savaşçısı gibigörünüyorsun," diye yanıtladı Drizzt'in sorgulayanbakışlarını. "Ve kesinlikle yanlarından geçip gittiğinde bir ikigenç kız kıpkırmızı kesilip utançla başlarını çevirecektir."

Drizzt kafasını yere eğdi ve bu görüş karşısındakirahatsızlığını gizlemeye çalıştı.

"Ama bundan hiç hoşlanmadım," diye devam etti Wulfgarsamimiyetle. "Hem de hiç." Drizzt rahatsız, neredeyseutangaç bir şekilde ona geri baktı.

Page 65: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Yüzündeki bakışı ve ruhundaki rahatsızlığı da hiçsevmedim," diye devam etti Wulfgar, şimdi bariz bir şekildecanı sıkkın görünüyordu. "Devlerle ve ejderhalarla hiç korkuduymadan yüzleşmiş bir savaşçıyım ben. Ama DrizztDo'Urden ile savaşmanın düşüncesiyle bile betim benzim atar.Kim olduğunu hatırla, soylu kolcu."

Drizzt'in yüzünde bir gülümseme belirdi. "Teşekkür ederimdostum," dedi. "Yüzleştiğim bütün çetin sınavlar arasında,muhtemelen bu en zorlayıcı olanı."

"Seni suratında o şey olmadan görmeyi tercih ederim," dediWulfgar.

"Ben de öyle," diye geldi arkalarından başka bir ses.Arkalarını dönünce orta yaşlı, yapılı ve uzun boylu bir adamınonlara doğru yürümekte olduğunu gördü. Oldukça sıradangörünüyordu, sade kıyafetler giyiyordu ve tertipli bir şekildekesilmiş kara bir sakalı vardı. Saçları da karaydı, fakataralarında gümüş renkli teller vardı.

"Selâmlar, Drizzt Do'Urden ve Wulfgar," dedi zarafet dolubir reveransla. "Ben Khelben, Malchor'un bir tanıdığıyım. Opek muhterem Harpel, gelişinizi beklememi buyurdu bana."

"Bir büyücü mü bu?" diye sordu Wulfgar, düşünceleriniyüksek sesle dile getirmeye gerçekten niyetli olmadan.

Khelben omuz silkti. "Bir ormancıyım," diye yanıtladı,"resim çizmeye sevdalıyım fakat galiba o konuda pek iyisayılmam."

Page 66: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Drizzt, Khelben'i inceledi, açıklamalarının ikisine deinanmıyordu. Adamın kendine has saygın bir havası vardı, birlorda yakışır seçkin bir tavır ve öz güvene sahipti. Drizzt'inyargısına göre Khelben, Malchor'un bir piri olmalıydı, enazından. Ve eğer adam gerçekten de resim yapmayıseviyorduysa, onun sanatını Kuzey'deki bütün ressamlarkadar mükemmelleştirmiş olduğundan Drizzt'in hiç şüphesiyoktu. "Derinsu'da bize rehberlik mi edeceksiniz?"

"Bir rehber bulmanıza rehberlik edeceğim," diye yanıtladıKhelben. "Meselenizden haberdarım ve ihtiyaçlarınızıbiliyorum. Yılın bu geç vaktinde bir gemi yolculuğuayarlamak kolay bir iş değildir, tabii nerelerden bilgialacağınızı bilmezseniz. Gelin şimdi, güney kapısına gidelim,orada bu işleri bilen bir kişiyi bulacağız." Kendi bineğini kısabir mesafe ötede buldu ve onları rahat bir tırıs temposuylagüneye götürdü.

Şehrin doğu sınırını koruyan ve doruk noktası otuz metreyüksekte olan sarp uçurumu geçtiler. Ve uçurum meyil verevere deniz seviyesine indiği vakit, başka bir şehir suru dahaçıktı karşılarına. Güney kapısı şimdi görünür olduğu hâlde,Khelben bu noktada şehrin aksi yönüne saptı ve tam ortasındatek bir söğüt ağacı bulunan çimenlik bir tepeciği işaret etti.Onlar tepeye vardıklarında ağacın üstünden küçük bir adamaşağı atlayıverdi, koyu renk gözleri tedirgin şekilde etrafınabakmıyordu. Giysilerine bakılırsa öyle fakir biri değildi, veadamın bu rahatsızlığı, Khelben'de sandığından daha fazla birşeyler olduğu konusunda Drizzt'in şüphelerini arthrıyordusadece.

Page 67: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Ah Orlpar, ne iyi ettin de geldin," dedi Khelben havadansudan bir tavırla. İşin aslını bilen Drizzt ve Wulfgarbirbirilerine baktılar; adama bu konuda bir seçme hakkısunulmamıştı. "Selâmlar," dedi Orlpar çabucak, bu işiolabildiğince uygun bir şekilde bitirmek isteyerek. "Denizyolculuğu ayarlandı. Ücreti getirdin mi?"

"Ne zaman?" diye sordu Khelben.

"Bir hafta," diye yanıtladı Orlpar. "Kıyı Dansçısı bir haftaiçinde denize açılacak." Khelben, Drizzt ile Wulfgar'ın şimdipaylaştığı endişe dolu bakışları gözden kaçırmadı. "Bu çokuzun bir süre," dedi Orlpar'a. "Limandaki bütün denizcilerinsana vefa borcu vardır. Dostlarım bekleyemez."

"Böyle şeyleri ayarlamak zaman alır!" diye tartıştı Orlpar,sesi yükselerek. Ama sonra, sanki aniden kime hitap etmekteolduğunu anlamışçasına, geri sindi ve bakışlarını yere çevirdi."Çok uzun," diye tekrarladı Khelben sakince.

Orlpar bir çözüm yolu bulmaya çabalarken yüzünü kaşıdı."Deudermont," dedi, Khelben'e umutla bakarak. "KaptanDeudermont, Su Perisi'ni hemen bu gece denize çıkarıyor.Ondan daha adil bir adam bulamazsınız fakat ne kadar güneyegitmeye cesaret edeceğini bilemem. Ve bedeli yüksekolacaktır."

"Ah," Khelben gülümsedi. "Ama korkma küçük dostum.Bugün senin için muhteşem bir takas hazırladım."

Orlpar ona şüpheyle baktı. "Altın demiştin."

Page 68: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Altından daha iyisi," diye yanıtladı Khelben. "DostlarımUzunsemer'den buraya üç günde geldi ama binekleri birazolsun terlemedi bile!"

"Atlar mı?" diyerek anlaşmaya yanaşmadı Orlpar.

"Hayır, küheylanlar değil," dedi Khelben. "Onların nalları.Bir atı sanki rüzgârın kendisiymiş gibi taşıyabilen büyülünallar."

"Benim işim gemicilerle!" diye itiraz etti Orlpar, cüretedebildiği kadar gür bir sesle. "At nallarından ne gibi birfayda sağlayabilirim ki?"

"Sakin ol, sakin ol Orlpar," dedi Khelben yavaşça, gözkırparak. "Kardeşinin mahcup olma konusunu hatırlıyormusun? Büyülü at nallarını kâra çevirmenin bir yolunubulursun sen, biliyorum."

Orlpar hiddetini silkeleyip atmak için derin bir nefes aldı.Khelben bariz bir şekilde onu köşeye sıkıştırmıştı. "Bu ikisiniDenizkızının Koynu'na yolla," dedi. "Ne yapabileceğime birbakacağım." Bunu söyledikten sonra arkasını döndü ve güneykapısına doğru hızla tepe aşağı yürüdü.

"Onunla pek kolay başa çıktın," diye belirtti Drizzt.

"Bütün avantajlar benim elimdeydi," diye yanıtladıKhelben. "Orlpar'ın kardeşi şehirdeki asilzade bir aileninbaşıdır. Bu durum bazı zamanlarda Orlpar'a büyük kazançsağlıyor. Fakat, aynı zamanda köstek de oluyor, zira ailesinetopluma karşı bir utanç yaşatmamaya dikkat etmesi lâzım.

Page 69: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Ama o meseleyi bu kadar konuştuğumuz yeter," diyedevam etti Khelben. "Atları bana bırakabilirsiniz. Şimdi sizde güney kapısına yollanın bakalım. Oradaki muhafızlar sizeLiman Sokağı'nın yolunu gösterecektir ve oraya vardığınızdaise Denizkızının Koynu'nu bulmakta pek güçlükçekmezsiniz."

"Sen bizimle gelmeyecek misin?" diye sordu Wulfgar,semerinden aşağı inerek.

"Benim başka işlerim var," diye açıkladı Khelben. "Sizinyalnız gitmeniz daha iyi. Yeterince güvende olursunuz; Orlparbana karşı gelmeyecektir ve Kaptan Deudermont'u da çokdürüst bir denizci olarak tanırım. Derinsu'da yabancılara çokrastlanır, özellikle de Liman Semti'nde."

"Ama Khelben'in, yani ressam Khelben'in yanında dolaşanyabancılar, epey dikkat çekebilir," diye mantık yürüttü Drizzt,iyi niyetli bir iğnelemeyle. Khelben gülümsedi ama cevapvermedi.

Drizzt semerinden aşağı atladı. "Atlar Uzunsemer'e geridöndürülecek mi?"

"Elbette."

"Sana teşekkür ederiz Khelben," dedi Drizzt. "Bizimdavamıza gerçekten de çok yardımın dokundu." Drizzt atınaşöyle bir bakarak bir an durdu. "Bilmelisin ki Malchor'un bunallara yüklemiş olduğu tılsım kalıcı değil. Orlpar bu günyaptığı anlaşmadan hiçbir kâr sağlayamayacak."

Page 70: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Adalet," diye kıkırdadı Khelben. "O adam birçok adaletsizanlaşma yapmıştır, sizi temin ederim. Belki de bu deneyimona biraz tevazu öğretir ve hatalarını görmesini sağlar."

"Belki de," dedi Drizzt ve Wulfgar ile birlikte eğilipreverans yaptıktan sonra tepe aşağı inmeye başladılar.

"Tedbiri elden bırakmayın, soğukkanlılığınızı da koruyun,"diye seslendi Khelben onların ardından. "Limanlarda serseriboldur ve zabıtalar daima ortalıktadır. Yabancıların çoğu ilkgecelerini şehir zindanlarında geçirir!" ikisinin tepeciği inişiniseyretti ve tıpkı Malchor'un hatırladığı gibi, o uzun zamanönceki günlerde uzak maceraların yollarına düştüğü zamanlarıhatırladı.

"Adamın gözünü iyi korkuttu," diye belirtti Wulfgar, o veDrizzt, Khelben'in duyuş mesafesinden öteye çıktıklarızaman. "Sıradan bir ressam, öyle mi?"

"Daha büyük bir ihtimâlle bir büyücü -kudretli bir büyücühem de,"diye yanıtladı Drizzt. "Ve nüfuzuyla yolumuzukolaylaştıran Malchor'a bir kez daha teşekkür borçluyuz.Sözüme mim koy, Orlpar gibi birini dize getirebilen o adamsıradan bir ressam falan değildi."

Wulfgar arkasını dönüp tepeciğe baktı ama Khelben ileatlar görünürlerde yoktu. Wulfgar kara sanatlara olan sınırlıkavrayışıyla bile, Khelben'i ve üç atı bu kadar çabuk birşekilde bu alandan uzağa götürebilecek tek şeyin büyüolduğunu anladı. Gülümsedi, kafasını salladı ve şu kocadünyanın karşısına çıkarıp durduğu garip karakterlere bir kezdaha hayret etti.

Page 71: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Güney kapısındaki muhafızların onlara verdiği tarife uyanDrizzt ile Wulfgar, kısa süre sonra Liman Sokağı'ndadolaşmaktaydı. Derinsu Limanı'nın, şehrin güneyinde kalankesiminin mesafesi boyunca uzanan uzun bir caddeydi bu.

Balık kokuları ve tuzlu hava burun deliklerine doluyor,kafalarının üstünde martılar yakınıp duruyor ve Diyarlar'ınhor bir köşesinden gelen denizcilerle paralı askerler etraftageziniyordu. Bazıları iş başında ve meşguldü ama çoğugüneye yapacakları uzun yolculuktan evvel son bir kezdinlenmek için kıyıya inmişti.

Liman Sokağı böyle cümbüşler yapmak için oldukçaelverişliydi; her köşe başında bir taverna bulunuyordu. Amal.uskan şehrinin, uzun zaman önce şehrin lordları tarafından«yaktakımına teslim edilen liman kesiminin tersine,Derinsu'daki Liman Sokağı kötülük dolu bir yer değildi.Derinsu kanun sahibi bir şehirdi ve Denetim Üyeleri, yaniDerinsu'nun meşhur şehir muhafızları sanki her zamanortalıklarda gibiydi.

Burada sert maceraperestler, silahlarını soğukkanlı biraşinalıkla taşıyan cenk deneyimli savaşçılar çok sayıdabulunurdu. Yine de Drizzt ile Wulfgar, üzerlerine odaklanmışbir çok göz olduğunu fark ettiler; geçip giderlerken neredeyseher bir baş dönüp onları izliyordu. Drizzt ilk başta, her nasılsasıyrılıp da kara tenini şaşkın izleyicilere açık etmişolmasından korkarak maskesini eliyle yokladı. Hızla yapılanbir kontrol bütün korkularını dağıttı, zira elleri hâlâ bir yüzeyelfinin altın renkli parıltısına sahipti.

Page 72: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Ve Drizzt, maskenin hâlâ onun yüzünün özelliklerinigizlediği konusunda onay almak için dönüp Wulfgar'abaktığında neredeyse kahkahayı basacaktı, çünkü kara elf ozaman anlamıştı ki aval aval bakışların sebebi kendisi değildi.Şu son birkaç yıldır, genç barbar ile o kadar fazla sıkı fıkıydıki onun fiziksel endamına alışmıştı. İki metre boyunda, hersene daha da kalınlaşan damarlı kaslara sahip Wulfgar, LimanSokağı boyunca içten bir öz güvenin getirdiği rahat bir tavırlayürümekteydi. Aegis-fang tek omzunda rahatçahoplamaktaydı. Diyarlar'daki en büyük savaşçılar bir arayagelse bile, bu genç adam göze batardı. "Görünüşe göre ilkdefaya mahsus olmak üzere bakışların hedefi ben değilim,"dedi Drizzt. "Maskeyi çıkart drow," diye yanıtladı Wulfgar,kan hücum eden yüzü kıpkırmızı kesilerek. "Ve onlarıngözlerini benim üzerimden al!"

"Yapardım ama Regis meselesi var," diye yanıtladı Drizztgöz kırparak. Denizkızının Koynu, Derinsu'nun bubölümünde sıralanmış olan çok sayıdaki diğer tavernalardanpek farklı değildi. Mekânın içinden dışarıya haykırışlar vealkışlar taşıyor, hava ise ağır bir şekilde ucuz bira ve şarapkokularıyla doluyordu. Birbirini itip kakan ve dostu olarakadlandırdıkları arkadaşlarına küfürler yağdıran bir grupgürültücü, kapının önünde toplanmıştı.

Drizzt endişeyle Wulfgar'a baktı. Bundan önce, burayabenzer bir yerde bulunduğu tek zamanda -yani Luskan'dakiKorsan Palası'nda—Wulfgar bütün tavernayı yerle bir etmişve müdavimlerin büyük bir kısmını kavga sırasındayaralamıştı. Şeref ve cesaret ülküsüne bağlı olan Wulfgar,şehir taver-nalarındaki prensipsiz dünya ile hiç uyuşmuyordu.

Page 73: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

O sırada Denizkızının Koynu'ndan dışarı Orlpar çıkageldi vegürültücü kalabalığın arasından becerikli bir şekilde sıyrıldı."Deudermont barda duruyor," diye fısıldadı ağzının kenarıyla.Drizzt ile Wulfgar'ın yanından geçti ve sanki onları hiç farketmemiş gibi davrandı. "Uzun boylu, mavi ceketli ve sarısakallı," diye ekledi Orlpar.

Wulfgar cevap vermeye başladı ama Drizzt, Orlpar'ın bu işigizlilik içinde halletmeyi seçmesini anlayışla karşılayarakonun ilerlemeye devam etmesini sağladı. Drizzt ile Wulfgariçeri doğru yürürken kalabalık iki yana açıldı, hepsi dosdoğruWulfgar'a bakıyordu. "Bungo onun icabına bakar," diyefısıldadı içlerinden biri, iki yol arkadaşı bara doğru ilerlerken.

"Ama izlemeye değer," diye kıkırdadı bir diğeri. Drowunkeskin kulakları bu muhabbeti yakalamıştı ve tekrar kocadostuna dönüp baktı. Wulfgar'ın büyüklüğünün, her zamanböyle baş belâlarının gözüne batmasını sağladığını fark etti.

Denizkızının Koynu'nun iç bölümü onları hiç şaşırtmadı.Egzotik otlardan çıkan duman ve bayat biranın leş kokusuhavada ağır bir şekilde asılı duruyordu. Birkaç sarhoş denizciyüzlerini masalara gömmüş yatıyor ya da sırtlarını duvaradayamış oturuyor, bu sırada diğerleri yalpalayarak gezinirkeniçkilerini döküyordu -genellikle, kendilerini rahatsız edenleriittirip yere devirerek karşılık veren daha ayık kafalımüdavimlerin üzerine döküyorlardı. Wulfgar, bu adamlardankim bilir kaçının gemilerinin denize açılışını kaçırdığınımerak etti. Paraları suyunu çekene dek burada aylak aylakdolaşacak, ondan sonra da gelmekte olan kışı beş parasız vebarınacak bir yeri olmadan karşılamak üzere sokağa mıatılacaklardı yani? "Bir şehrin sokaklarını iki kez gördüm,"

Page 74: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

diye fısıldadı Wulfgar, Drizzt'e. "Ve her ikisinde de açıkyolların güzelliklerini bir kez daha anladım!"

"Goblinler ve ejderhalar mı?" diye yapıştırdı lafı Drizzt şenşakrak, Wulfgar'ı barın yanındaki boş bir masaya doğrugötürürken.

"Bundan çok daha iyidirler," diye belirtti Wulfgar.

Onlar daha oturup yerleşmeden önce servis yapan bir kız -tepelerinde bitivermişti. "Ne alırdınız?" diye sordu ilgisizce,hizmet ettiği müdavimlere karşı ilgisini uzun zaman öncekaybetmiş olmanın verdiği edayla. "Su," diye yanıtladıWulfgar sertçe.

"Ve şarap," diye çabucak ekledi Drizzt, kadının anidençattığı kaşlarını indirmesini sağlamak için altın bir sikkeuzatarak.

"Şu Deudermont olmalı," dedi Wulfgar, kadına karşıdavranışı konusunda kendisine gelebilecek herhangi birazarlamayı önleyerek. Bar tezgâhının üzerine abanmış uzunboylu bir adamı işaret etti.

Drizzt, işlerini hâlledip de bu tavernayı olabildiğince çabukbir şekilde terk etmelerinin tedbirli olacağını düşünerekhemen ayağa kalktı. "Masayı tut," dedi Wulfgar'a. KaptanDeudermont, Denizkızının Koynu'ndaki tipik müdavimlerdenbiri değildi. Uzun boylu ve dimdikti, akşam yemeğinibeyzadeler ve hanımefendilerle birlikte yemeye alışkın kibarbir «damdı. Ama Derinsu Limanı'na demir atan bütün gemikaptanları gibi, özellikle de denize açılacakları günde,

Page 75: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Deudermont da zamanının çoğunu kıyıda geçirir, değerlitayfasına göz kulak olur ve onların Derinsu'nun tıka basa doluhapishanelerini boylamalarını engellemeye çalışırdı.

Drizzt, barmenin sorgulayan bakışını savuşturduktan sonrasıkışarak kaptanın yanına sığıştı.

"Bizim ortak bir dostumuz var," dedi Drizzt yavaşçaDeudermont'a.

"Orlpar'ı dostlarım arasında saymam pek," diye yanıtladıkaptan şakayla karışık. "Ama senin şu genç dostununölçülerini ve gücünü anlatırken abartmamış olduğunugörebiliyorum."

Wulfgar'ı fark eden tek kişi Deudermont değildi.Derinsu'nun bu bölümündeki diğer bütün tavernalarda -veDiyarlar boyunca çoğu handa— olduğu gibi, DenizkızınınKoynu'nun da bir şampiyonu vardı. Bar tezgâhının biraz dahailersinde duran Bungo adındaki kocaman, iri adam, daha gençbarbar kapıdan içeri girdiği andan beri Wulfgar'abakmaktaydı. Bungo bu herifin sıkı görünümünü hiç ama hiçbeğenmemişti. O kaslı kolları bir yana, Wulfgar'ın zarafetdolu yürüyüşü ve koca savaş çekicini rahatça taşıyışı,yaşından öte bir deneyime sahip olduğunu gözler önüneseriyordu.

Bungo'nun taraftarları yaklaşmakta olan arbedeninbeklentisi içinde onun etrafında toplanmış, çarpıkgülümsemeleri ve leş gibi bira kokan nefesleriyleşampiyonlarını harekete geçmeye teşvik ediyorlardı.Normalde kendine güvenen Bungo'nun, şimdi endişesini

Page 76: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

kontrol altında tutmak için epey uğraşması gerekti.Tavernadaki yedi yıllık saltanatında birçok darbe yemişti.Şimdi gövdesi iki büklümdü, bir düzine çatlak kemiği vardıve kasları çizik çizikti. Wulfgar'ın korku veren manzarasınabakan Bungo, bu müsabakayı daha sağlıklı olduğu gençlikyıllarında olsaydı bile kazanıp kazanamayacağını merakediyordu.

Ama Denizkızının Koynu'ndaki düzenli müşteriler onasaygı gösteriyordu. Bu onların çöplüğü ve o da onlarınşampiyonuydu. Onun bedava yemeklerini ve içkilerini onlarsağlıyordu -Bungo taraftarlarını hayâl kırıklığına uğrata-mazdı.

Ağzına kadar dolu kupasını tek bir yudumda kafasınadikiverdi ve kendisini ittirerek tezgâhtan kalktı. Taraftarlarınagüven vermek için son bir kez daha gürleyen ve yoluna çıkanherkesi amansızca sağa sola savuran Bungo, Wulfgar'a doğruİlerledi.

Wulfgar, henüz kalabalık harekete geçmeden evvel onlarıngelmekte olduğunu görmüştü. Bu sahne genç barbar İçinoldukça tanıdıktı ve Luskan'daki Korsan Palası'nda olduğugibi, bir kez daha kendi boyutları yüzünden göze batacağınıgayet iyi biliyordu. "Burda ne arıyon?" diye tısladı Bungo,oturan adamın tepesinde ellerini beline koymuş bir hâlde kulegibi dikilerek. Diğer serseriler masanın etrafına dağıldı veWulfgar'ı oluşturdukları çemberin tam ortasında bıraktı.

Wulfgar'ın içgüdüleri, ayağa kalkıp bu kendini beğenmişhödüğü olduğu yere mıhlamasını söylüyordu. Bungo'nunsekiz dostu hakkında da hiçbir korkusu yoktu. Onların,

Page 77: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

kendilerini teşvik etmesi için liderlerine ihtiyaç duyankorkaklar olduğunu düşünüyordu. Eğer Bungo tek birdarbeyle yere serilirse -ve Wulfgar öyle olacağını biliyordu—diğerleri saldırmadan önce tereddüt edeceklerdi, Wulfgargibilerle karşı karşıyayken onlara pahalıya mal olacak birgecikme olurdu bu.

Ama şu geçen son bir iki ayda, Wulfgar hiddetini kontroletmeyi öğrenmişti. Ve şeref konusunda daha geniş kapsamlıbir tanım edinmişti kendine. Omuz silkti, bir tehdidebenzeyebilecek hiçbir harekette bulunmadı. "Oturacak bir yerve biraz içki," diye yanıtladı sakince. "Peki sen kimsin?"

"Adım Bungo," dedi çam yarması, söylediği her sözletükürükler saçarak. Sanki bu ismin Wulfgar'a bir şeyler ifadeetmesi gerekiyormuş gibi gururla göğsünü gerdi. Bungo'nuntükürüklerini suratından silen Wulfgar'ın yine dövüşmeiçgüdülerine karşı direnmesi gerekmişti. Drizzt ile beraberyapılacak daha önemli işleri olduğunu hatırlattı kendisine.

"Sana benim barıma gelebilceğini kim söyledi?" diyehırladı Bungo, Wulfgar'ın gözünü korkuttuğunu düşünerek -daha doğrusu ümit ederek. Etrafında duran dostlarına baktı,onlar da Wulfgar'a doğru eğilip gözdağı verdiler.

'Drizzt bu herifi hâlletmek zorunda olmamı anlayışlakarşılayacaktır herhalde,' diye kendini ikna etmeye çalıştıWulfgar, yumrukları iki yanında sıkıca kapanarak. "Tek birdarbe," diye mırıldandı sessizce, etrafındaki sefil gruba -zeminin köşelerine gelişigüzel serpiştirilip bilincini yitirmişbir hâlde yatarken çok daha iyi görünecek bir gruba—bakarak.

Page 78: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Wulfgar, yükselip taşmakta olan hiddetini dizginlemek içinaklında Regis'i canlandırdı. Ama şimdi ellerinin, masanınkenarını, boğumları kansızlıktan beyazlaşacak kadar sıkıcakavramış olduğu gerçeğini reddedemezdi.

"Hazırlıklar ne alemde?" diye sordu Drizzt"Tamamlandılar," diye yanıtladı Deudermont. "Su Perisi'ndesizin için ayrılmış bir odam var. Ayrıca fazladan elleri -vekılıçları— seve seve kabul ederim, özellikle de böyledeneyimli maceracılar ise. Ama bizim yelken açışımızıkaçıracağınız gibi bir şüphe var içimde." Wulfgar'ınmasasında mayalanmakta olan belâya doğru dönmesi içinDrizzt'i omzundan kavradı.

"Taverna şampiyonu ile yardakçıları," diye açıkladıDeudermont, "fakat benim bahsim senin dostun üzerineolurdu."

"Paranı iyi yere yatırdın," diye yanıtladı Drizzt, "fakat hiçzamanımız yok..." Deudermont, Drizzt'in bakışlarınıtavernanın gölgeli bir köşesinde sakince oturan ve git gidebüyümekte olan kargaşayı ilgiyle izleyen dört adama doğruyönlendirdi. "Denetim Üyeleri," dedi Deudermont. "Çıkacakbir kavga, dostunun zindanlarda bir gecesine mâl olur. Benlimanda bekleye-mem."

Drizzt bir çıkış yolu arayışıyla tavernaya bakındı. Bütüngözler Wulfgar ile serserilerin üzerine çevrilmiş gibiydi, hepside hevesle kavgayı bekliyordu. Drow eğer şimdi masayagiderse, büyük bir ihtimâlle kavgayı ateşleyeceğini fark etti.

Page 79: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Bungo göbeğini, Wulfgar'ın yüzünden ancak birkaç iantimuzağa gelene kadar öne doğru çıkarttı ve yüz ayrı yerdençentilmiş geniş bir kemeri sergiledi. "Dövdüğüm her adamİçin bi tane," diye böbürlendi. "Hapiste geçirceğim gece içinbana yapçak bişeyler ver." Kemer kopçasının yanındakibüyük kesiği işaret etti. "Şu öldürdüğüm adam için. Kafasınıpelte gibi ezmiştim. Bana beş geceye patladı."

Wulfgar kavradığı masayı bıraktı, ondan hiç etkilenmemiştiama şimdi hareketlerinin muhtemel sonuçlarına karşıihtiyatlıydı. Yakalaması gereken bir gemi vardı.

"Belki de Bungo'yu görmeye gelmişimdir," dedi, kollarınıkavuşturup sandalyesinde arkasına yaslanarak.

"Al onu öyleyse!" diye hırladı serserilerden biri.

Bungo şeytanca Wulfgar'a baktı. "Kavga çıkarmaya mıgeldin?"

"Hayır, hiç sanmıyorum," diye karşılık verdi Wulfgar."Kavga mı? Hayır, ben engin dünyayı gezip görmeye çıkmışbir çocuğum sadece."

Bungo şaşkınlığını gizleyemiyordu. Etrafındaki dostlarınabakındı, onlar da cevap olarak sadece omuz silkebildiler.

"Otursana," diye önerdi Wulfgar. Bungo hiç kıpırdamadı.

Wulfgar'ın arkasında duran serseri onu sertçe omzundandürttü ve hırladı "Ne arıyon burda?" Wulfgar'ın, fırlayıp daserserinin o pis parmaklarını birbirine yapıştırmaması için

Page 80: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

kendi elini bilinçli olarak yakalaması gerekti. Ama şimdidenetimini sağlamıştı. Eğilip koca lidere yaklaştı. "Kavgaetmeye değil; izlemeye geldim," dedi sessizce. "Belki de birgün, kendimi Bungo gibi birins meydan okuyacak kişilerarasında sayabilirim. O gün geri dönerim, zira hâlâ butavernanın şampiyonu olacağından hiç şüphem yok. Fakatkorkarım ki o gün yıllar sonra gelecek. Öğrenecek çok şeyimvar."

"Öyleyse niye geldin buraya?" diye bilmek istedi Bungo,özgüveni dolup dolup taşarak. Wulfgar'a doğru eğiliptehditkâr bir şekilde yaklaştı.

"Öğrenmeye geldim," diye yanıtladı Wulfgar.

"Derinsu'daki en sert dövüşçüyü izleyerek öğrenmeye.

Bungo'nun kendini nasıl gösterdiğini ve meselelerini nasılhâllettiğini izlemeye." Bungo doğruldu ve etrafındaki gergindostlarına, neredeyse masanın üzerine düşecek raddeye kadareğilmiş olan dostlarına baktı. Bungo, kendisine meydanokuyan birini pataklamadan evvel alışılmış bir şekildetakındığı dişsiz sırıtışını gösterdi ve serseriler gerginleşti.Ama sonra, Wulfgar'ın omzuna sertçe tokat atan şampiyonlarıonları epeyi şaşırttı -dostane bir tokattı bu.

Bungo bu etkileyici yabancıyla içki içmek için bir sandalyeçekerken, taverna boyunca yüksek sesli iniltiler yükseldi.

"Defolun gidin!" diye arkadaşlarına kükredi çam yarması.Yüzleri hayâl kırıklığı ve şaşkınlıkla buruştu ama onaitaatsizlik etmeye cüret edemediler. Wulfgar'ın arkasında

Page 81: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

duran adam, ona fazladan bir dürtük daha attıktan sonra baradoğru diğerlerini takip etti.

"Akıllıca bir hareket," diye belirtti Deudermont, Drizzt'e.

"İkisi için de," diye yanıtladı drow, rahatlayıp tezgâhadayanarak.

"Şehirde yapılacak başka işiniz var mı?" diye sordu kaptan.

Drizzt kafasını salladı. "Hayır. Bizi gemiye götür," dedi."Korkarım Derinsu bize sadece belâ get recek ."

O bulutsuz gecede gökyüzünü milyonlarca yıldızdoldurmuştu. Kadife gibi örtülerinden aşağıya, Derinsu'nunkuzey ufkunda parıldayan uzak ışıklarıyla birleşmek içinuzanıyorlardı. Wulfgar, Drizzt'i güvertede buldu, deniztarafından sunulan salıntılı dinginlik içinde sessizceoturuyordu.

"Geri dönmek isterim," dedi Wulfgar, şimdi uzakta Dlanşehre doğru dostunun bakışlarını takip ederek.

"Sarhoş bir serseri ve onun sefil dostlarıyla kozunupaylaşmak için," diye sonuca vardı Drizzt. Wulfgar güldüama Drizzt ona doğru hızla dönünce aniden durdu.

"Ne amaçla?" diye sordu Drizzt. "O zaman onuDenizkızının Koynu'nun şampiyonu makamından indirmiş miolacaksın?"

Page 82: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"O hiç de gıpta etmediğim bir yaşam tarzı," diye yanıtladıWulfgar, yeniden, fakat bu sefer huzursuzca kıkırdayarak.

"Öyleyse onu Bungo'ya bırak," dedi Drizzt, şehrinparıltısına doğru geri dönerek. Wulfgar'ın gülümsemesi yinesoldu.

Saniyeler, belki de dakikalar geçti ve duyulan tek ses, SuPerisi'nin pruvasına çarpan dalgaların oldu. Ani bir dürtüyleDrizzt, Parıltı'yı kınından çekip çıkardı. İyi dövülmüş palaonun ellerinde hayat buldu. Parıltı, kendisine adını vetılsımını veren yıldız ışığı altındayken ışıldadı.

"Silah sana çok iyi uyuyor," diye belirtti Wulfgar.

"İyi bir yol arkadaşı," diye kabul etti Drizzt, kıvrımlı tarafıüzerine oyulmuş olan karmaşık desenleri inceleyerek. Birzamanlar sahip olduğu bir başka büyülü palayı, Wulfgar ileberaber öldürmüş oldukları ejderhanın ininde bulduğu kılıcıhatırladı. O kılıç da iyi bir yol arkadaşı olmuştu. Buzbüyüsünden yapılmış olan pala, ateş yaratıklarına karşı birfelâket olarak dövülmüştü. Kendisi de, onu kullanan da, oyaratıkların alevlerinden etkilenmez nitelikteydi. Drizzt'inişine epey yaramıştı, hatta onu bir iblis ateşinin kesin ve acıverici ölümünden kurtarmıştı.

Drizzt dönüp tekrar Wulfgar'a baktı. "İlk ejderhamızıdüşünüyordum da," diye açıkladı, barbarın sorgulayanbakışına cevaben. "Sen ve ben Buz Ölüm gibi güçlü birdüşmanın karşısında buz mağarasının içinde tek başımıza."

Page 83: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Neredeyse bizi haklayacaktı," diye ekledi Wulfgar, "eğerşansımız yaver gidip de, ejderhanın tepesinde asılı duran okoca buz saçağı olmayaydı."

"Şans mı?" diye karşılık verdi Drizzt. "Belki de. Amadiyebilirim ki, şans daha çok sadece gerçek savaşçının doğruhareketleri yapmasıyla elde ettiği bir avantajdır." Wulfgar builtifatın üstünde pek durmadı (o sivri buz saçağını yerindensöküp ejderhayı öldüren kendisiydi de.)

"Buz Ölüm'ün ininden ganimet olarak aldığım palanınParıltı'ya yol arkadaşlığı etmek için yanımda olmaması neyazık," diye belirtti Drizzt.

"Hakikaten öyle," diye yanıtladı Wulfgar, Drowun yanındayaşadığı o ilk maceraları hatırladıkça gülümseyerek. "Ama neyazık ki, o kılıç Garumn Geçidi'ne Bruenor ile beraber gitti."

Drizzt, sanki yüzüne soğuk su dökülmüşçesine durak-sadıve gözlerini kırpıştırdı. Zihnine aniden bir görüntü beliriverdi,görüntüden çıkacak anlamlar hem umut dolu hem dekorkutucuydu. Yanan bir ejderhanın sırtında, yarığınderinlerine doğru yavaşça düşüp kaybolan BruenorBattlehammer'ın görüntüsüydü bu. Yanan bir ejderha!

Wulfgar, normalde kendine hakim olan dostunun sesininşimdiye dek ilk defa titrediğini duyuyordu. Drizzt kulaktırmalayıcı bir sesle sordu, "Kılıcım Bruenor'da mıydı?"

-5-

Page 84: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

KÜLLER

Oda boştu, ateş loşça yanıyordu. Suret, yan dairede gricücelerin, yani duergarların olduğunu biliyordu. Fakat buriski göze almalıydı. Tesisin bu bölümü kılık değiştirmedentünellerden ilerleyemeyeceği kadar çok düşmanla doluydu.

Ana koridordan içeri doğru süzüldü ve şömineyevarabilmek için yan kapının kenarından parmak ucundailerledi. Şöminenin yanına diz çöktü ve mithril baltasınıyanına yatırdı. Közlerin parıltısı içgüdüsel olarak ürkmesinisağlıyordu fakat parmağını küller arasına batırdığında hiç acıhissetmedi.

Birkaç saniye sonra yan kapının açılmakta olduğunu duyduve yüzünü son bir avuç külle ovaladı. Kendisini açığa verecekolan kızıl sakalını ve uzun burnundaki açık renkli teni enucuna kadar muntazaman kapayabilmiş olmayı umuyordu."N'aapıyon burda?" diye arkasından bir vraklama sesi geldi.

Küllerle kaplanmış cüce, közleri körükledi ve küçük biralev canlanıverdi. "Biraz üşüdüm de," diye yanıtladı."Dinlenmeye ihtiyacım var." Ayağa kalktı ve döndü, yanındaduran mithril baltayı da yerden aldı.

İki gri cüce oda boyunca yürüyüp onun yanına geldi,silahları güvenli bir şekilde kınlarındaydı. "Sen kim ola?"diye sordu biri. "McUduck Klanı'ndan diilsin ve bu tünellereait de diilsin!" "Ben Trilk Klanı'ndan Tooktook," diye yalansöyledi cüce, daha bir önceki sabah kesip biçmiş olduğu birgri cücenin ismini kullanarak. "Devriye geziyordum vekayboldum! Şömineli bir oda bulduğuma sevindim!"

Page 85: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

İki gri cüce birbiriyle bakıştıktan sonra dönüp şüpheyleyabancıya baktılar. Şu son birkaç hafta boyunca -yani tanrılarıolan gölge ejderhası Kasvetparıltısı öleli beri— dış tünellerde,sıklıkla kafaları kesilmiş olan katledilmiş duergarlarınbulunduğu hikâyelerini duymuşlardı. Peki bu cüce niyeyalnızdı? Ait olduğu devriye birliğinin geri kalan kısmıneredeydi? Trilk Klanı, McUduck Klanı'nın tünellerindenuzak duracak kadar akıllıydı herhalde.

'Ve neden,' diye fark etti bir tanesi, 'bu cüceninl sakalındakızıl bir parça var?' Cüce onların şüphelerini çabucak fark ettive bu maskaralığı pek uzun bir süre devam ettiremeyeceğinianladı, "Halkımdan iki kişi kaybettim," dedi. "Bir Drowa hemde." Duergarların gözlerinin fal taşı gibi açıldığınıgördüğünde;! gülümsedi. Bir drow elfinin sadece bahsi bile,gri cücelerini topukları üzerinde geriye doğru sallanmalarınısağlamıştı -ve cüceye ekstradan birkaç saniye kazandırmıştı."Ama buna değerdi, gerçekten de öyle!" diye beyan etti,mithril baltayı kafasının yanından yukarı kaldırarak."Kendime müthiş bir balta edindim! Görüyor musun?"

Parlak silaha hayran kalan duergarlardan birisi öne doğrueğildiğinde, kızıl sakallı cüce acımasız baltayı onun yüzüneiyice saplayarak daha yakından gösterdi. Diğer duergar, tamelini kılıcının kabzasına atmayı başarmıştı ki, geri savrulanbir darbeyle birlikte balta sapının dibi gözüne giriverdi.Duergar yalpalayarak geriye doğru tökezledi. Ama o acı dolubulanıklık içinde, mithril balta boynunu keserek dalışageçmeden tam bir saniye evvel işinin bittiğini anlayabildi.

Yan odadan, silahlarını çekmiş iki duergar daha fırladı."Yardım getir!" diye haykırdı bir tanesi, dövüşmek için ileri

Page 86: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

atılırken. Diğeri de kapıya doğru ok gibi fırladı.

Şans, yine kızıl sakallı cüceyleydi. Yerde duran bir nesneyisertçe tekmeledi ve onu kaçmakta olan duergara doğrugönderdi. Bu sırada, altın kalkanıyla en yeni rakibinin ilkdarbesini karşıladı.

Kaçan duergarın koridora yetişmesine birkaç adım kalmıştıki, bir şey ayaklarına dolanıp onu tökezletti ve yereyuvarlanmasını sağladı. Çabucak dizlerinin üzerine kalktıama neye takılıp düştüğünü görünce, midesinden ağzına kadargelen safralarla mücadele ederek duraksadı. Bu, akrabasınınkellesiydi.

Kızıl sakallı cüce, kenara çekilerek bir diğer darbeden dahakurtuldu. Oda boyunca hızla koşup, o anda dizlerinin üzerindeduran duergara kalkanını geçirdi ve bahtsız yaratığın 'güm'diye duvara çarpmasını sağladı.

Ama çılgın koşusunun ardından dengesini kaybeden Cüce,geriye kalan duergar onu yakaladığı zaman bir dizinin üzerineçökmek zorunda kaldı. Davetsiz misafir cüce, kalkanınıgeriye savurup kafasının üzerine kaldırdı ve duergarın aşağıdoğru savurduğu kılıcını engelledi. Rakibinin diz-jerine nişanalarak, baltasıyla alçaktan yaptığı bir savuruşla karşılık verdi.

Duergar, tam zamanında geriye sıçradı fakat bacağına birçentik yedi. Tamamen kendisini toplayıp da bir karşı darbeindiremeden önce, kızıl sakallı cüce ayağa kalkıp kendisinihazırlamıştı.

Page 87: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Kemiklerin leş yiyicilere kalacak!" diye hırladı cüce. "Senkim ola?" diye bilmek istedi duergar. "Benim halkımdandiilsin, bu kesin!"

Cücenin küllerle kaplı yüzünde beyaz bir gülümsemebelirdi. "Adım Battlehammer," diye hırladı, kalkanınısüsleyen sancağı -Battlehammer Klanı'nın köpüklü birakupasını— göstererek. "Bruenor Battlehammer, MithrilSalonu'nun hakkıyla kralıyım!"

Bruenor, gri cücenin yüzünün bembeyaz kesildiğinigördüğünde hafifçe kıkırdadı. Bu kudretli düşmanla boyölçüşemeyeceğini anlayan duergar, bitişik dairenin kapısınadoğru geri tökezledi. Umutsuzluk içinde, arkasını döndü vekaçtı. Kapıyı ardından sıkıca kapamaya çalıştı. Ama Bruenor,duergarın aklından geçenleri tahmin etmişti. Kapıkapanamadan önce çizmesini kapı eşiğine koyuverdi. Kudretlicüce, kapının sert ahşabını omuzladı ve duergarın küçükodaya doğru geri yığılıp bir masa ile bir sandalyeyi etrafadağıtmasını sağladı. Bruenor emin adımlarla içeri girdi. Eşit,teke tek dövüşten hiç korkmazdı. Kaçacak yeri kalmayan gricüce, çılgınlar gibi üzerine hücum etti. Kalkanı önündeydi vekılıcını havaya kaldırmıştı. Bruenor aşağı doğru inen darbeyikolayca savuşturdu, sonra baltasını duergarın kalkanınageçiriverdi. Kalkan da mithrildendi, bu sebeple balta onudeşip geçemedi. Ama Bruenor'un darbesi o kadar kuvvetliydiki, kalkanın deri kayışları koptu ve duergarın kolu uyuşarakçaresizce aşağı sarkıverdi. Duergar dehşet içinde haykırdı veaçıkta kalmış böğrünü korumak için kısa kılıcını göğsününüzerine kaldırdı.

Page 88: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Bruenor kalkanıyla birlikte hücum ederek duergarın kılıçtutan kolunu hedef aldı ve duergarın dirseğini hızla ittirerekrakibinin dengesini bozdu. Baltasıyla yaptığı şimşek hızındakibir tamamlayıcı hareketle, Bruenor ölümcül baltasınıduergarın eğilmiş omzuna geçiriverdi. ikinci bir kelle koparakzeminde yuvarlandı. Bruenor kendisine bir 'aferin' hırıldandıve daha büyük olan odaya geri döndü. Kapının yanındakiduergar, bilincini tam geri kazanmak üzereydi ki Bruenoronun yanına geldi ve kalkanıyla vurarak onu duvara gerigömdü. "Yirmi iki," diye mırıldandı kendi kendine. Şu sonbirkaç haftadır kesip biçtiği gri cücelerin hesabını tutuyorduda.

Bruenor kafasını uzatıp karanlık koridoru gözetledi. Etraftemizdi. Kapıyı yavaşça kapadı ve kılık değiştirme makyajınıtazelemek için şöminenin yanına döndü. Yanan bir ejderhanınsırtında Garumn Geçidi'nin en dibine yaptığı çılgın iniştensonra, Bruenor bilincini yitirmişti. Gözlerini açmayıbaşarabildiğinde gerçekten de hayretler içinde kalmıştı.Etrafına bakınır bakınmaz ejderhanın ölmüş olduğunu anladıama hâlâ için için kavrulan hayvanın sırtında yatarken,kendisinin neden yanmadığını anlayamamıştı. Geçit sessiz vekaranlıktı; ne kadar süreyle bilinçsiz yatmış olduğunukestirememişti. Fakat biliyordu ki, eğer kaça-bildilerse,dostları arka kapıdan dışarı çıkmış ve kendilerini yüzeydünyasının güvenli kollarına atmışlardı.

Ve Drizzt hayattaydı! Ejderhayla birlikte süzülerekdüşerken, geçidin duvarından kendisine bakan Drowunlavanta renkli gözlerinin görüntüsü, Bruenor'un zihninekazınmıştı. Ve şimdi dahi, tahminine göre olayın üzerinden

Page 89: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

haftalar geçtiği hâlde, içinde bulunduğu bu umutsuz durumakarşı boyun eğmez Drizzt Do'Urden'in görüntüsünü bir güç vecesaret duası olarak kullanıyordu. Zira Bruenor, duvarları düzve dik yükselen geçidin dibinden yukarı tırmanamazdı. Onakalan tek seçenek, yarığın tabanından açılan tek tünele gitmekve aşağı madenlerden geçerek yolunu bulmaktı.

Ve bir ordu dolusu gri cücenin arasından geçmekzorundaydı. Bruenor'un öldürdüğü ejderha Kasvetparıltısıonların lideri olduğundan dolayı, duergarlar şimdi daha datetikteydi.

Çok ilerlemişti ve attığı her adım onu yüzeyin özgürlüğünebiraz daha yaklaştırmıştı. Ama aynı zamanda, attığı her adımonu duergarların ana kalabalığına da yakınlaştırıyordu. Şimdibile, hiç şüphesiz gri pisliklerle dolu olan büyük yeraltışehrinin ocaklarından yükselen gümbürtüleri duyabiliyordu.Bruenor üst katmanlara bağlanan tünellere erişebilmek içinoradan geçmek zorunda olduğunu biliyordu.

Ama burada, madenlerin karanhğındayken bile, kılıkdeğiştirdiği yakından bakınca anlaşılıyordu. Etrafında dolananbini aşkın gri cüce varken yeraltı şehrinin ışığında neyapacaktı peki?

Bruenor bu düşünceyi bir kenara itti ve yüzünü daha fazlakülle ovaladı. Endişeye gerek yoktu; çıkış yolunu bulacaktı.Baltasıyla kalkanını aldı ve kapıya doğru ilerledi. Kapıyayaklaştığında kafasını salladı ve gülümsedi, çünkü kapınınyanında duran inatçı duergar yine -kısmen— uyanmıştı veayağa kalkmak için debeleniyordu. Bruenor onu üçüncü kezduvara gömdü ve duergar, bu sefer hiç uyanmamak üzere

Page 90: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

devrilirken kayıtsızca baltasının keskin yerini kafasınageçirdi. "Yirmi iki," diye sertçe tekrarladı kudretli cüce,koridora adımını attığında.

Kapının kapanma sesi karanlığın içinde yankılandı ve yankıbittiğinde, Bruenor ocakların gürültüsünü yeniden duydu.Yeraltı şehri onun tek şansıydı.

Koridor kıvrılıp dönerek uzandı ve en sonunda, parlakçaaydınlanmış bir mağaraya açılan alçak bir kemerli geçitle sonbuldu.

Bruenor Battlehammer, Mithril Salonu'nun büyük yeraltışehrine, yaklaşık iki yüz yıldır ilk kez bakıyordu. Geniş birmağara içine kurulmuş, basamaklar hâlinde dizilmişduvarlarla dolu, sıra sıra süslü kapıların bulunduğu bu devasabölüm, bir zamanlar Battlehammer Klanı'nın tamamınıbarındırıyordu ve geriye bir sürü boş oda bile artıyordu. Bumekân tıpkı cücenin hatırladığı gibi kalmıştı. Şimdi de, tıpkıgençliğinin o uzak yıllarında olduğu gibi, ocaklar ateşlerleaydınlanıyordu ve zemin seviyesi cüce işçilerin iki büklümsuretleriyle doluydu. Bruenor, gençliğinde arkadaşlarıylabirlikte bu muhteşem mekâna kim bilir kaç kez baktığını vedemircilerin çekiç çınlamalarıyla koca körüklerin yoğunseslerini kaç kez işittiğini merak etti. Bruenor bu işçilerin,kendi halkı değil de şeytani duer-garlar olduğunu kendisinehatırlattığında, hoş hatıralarını bir kenara itti. Zihnini şimdikizamana döndürdü ve önünde] bekleyen göreve yoğunlaştı. Birşekilde, açık zemini aşmalı, en uç taraftaki basamaklara veonu tesisin daha üst katmanlarına'! çıkaracak olan tünelevarmalıydı. Bir çizme hışırtısı duyan Bruenor, tünelingölgelerine geri çekildi. Baltasını sıkıca kavradı ve nefes

Page 91: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

almaya bile cesaret edemedi. En nihayetinde son yolcuğunaçıkma zamanının gelip gelmediğini merak etti. Ağırdonanımlı bir duergar devriye birliği kemerli geçide doğruilerledi ve aşağıdaki tünele sadece şöyle bir bakarak geçipgitti.

Bruenor derin bir nefes verdi ve geciktiği için kendisiniazarladı. Vakit kaybetmemesi gerekliydi; bu civarda geçirdiğiher saniye tehlikeli bir kumar demekti. Çabucak seçeneklerinidüşündı Bir duvarın üstünde yaklaşık yarı mesafede,zeminden beş basamak katmanı yukardaydı. En yüksekbasamak katmanında, derin yarık boyunca uzanan bir köprüvardı. Ama köprünün ağır bir şekilde korunduğu şüphesizdi.Zemindeki kalabalıktan uzakta olduğu için, oraya yalnızbaşına yürümekle çok dikkat çekerdi.

Kalabalık zeminden ilerlemek daha iyi bir yol gibigörünüyordu. Duvarın öbür tarafında yarı mesafede,neredeyse şu anda bulunduğu yerin tam karşısında olantüneller, onu tesisin batı ucuna, Mithril Salonu'na ilk girmişolduğu yere ve oradan sonra da Bekçi Vadisi'nin açıkaralığına götürecekti. Ona göre, bu elindeki en iyi şanstı -tabiiaçık zemin kısmını aşabilirse. Kemerli geçidin altındankafasını uzattı ve devriyeler geri dönüyor mu diye baktı.Etrafın güvenli olduğundan emin olunca, kendisine bir kralolduğunu, bütün bu tesisin hakkıyla kralı olduğunu hatırlattıve cesurca basamak katmana adımını attı. Aşağı inen en yakınbasamaklar sağdaydı ama devriye birliği o yöne doğrugitmişti ve Bruenor onlardan uzak durmanın akıllıcaolduğunu düşünüyordu. Attığı her adımla birlikte özgüveniarttı. Bir iki gricenin yanından geçti, ilgisiz selâmlarına

Page 92: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

hızlıca kafasını sal-yarak cevap verdi ve adımlarını hiçyavaşlatmadı.

Bir basamak katman indi, ardından bir tanesini daha indi.Bruenor daha hangi yöne doğru ilerleyeceğini ararlaştırmazamanı bile bulamadan, en son basamakta, eminden ancak beşmetre yukarıdayken, kendisini geniş (akların ışıkları içindeyüzerken buldu. Işığın parıltısı üzünden içgüdüsel olarak yeresindi ama mantıklı olarak üşününce, bu parlaklığın aslındakendi müttefiki olduğunu anladı. Duergarlar karanlığa aityaratıklardı, ışığa alışkın değillerdi ve ışığı sevmezlerdi.Zemindeki cüceler, gözlerini siper edebilmek içinkukuletalarını iyice yüzlerine çekmişlerdi ve tabii ki,değiştirdiği kılığını daha iyi bir hâle getirmek için Bruenor daaynısını yaptı. Zemindeki görünüşe göre düzensiz hareketlerebaktığında, karşıya geçme işinin kolay olacağına inanmayabaşladı.

Önce yavaşça yürümeye başladı, ilerledikçe hızlandı. Amapelerininin yakasını yukarı çekip sıkıca yanaklarını örttü veezilmiş, tek boynuzu kalmış miğferini de ta alnının dibinekadar indirdi. Rahat bir hava takınmaya çalışan Bruenorkalkanını kolunda tuttu ama diğer eli rahatça kemerindekibaltasının üzerinde duruyordu. Eğer iş darbelere kalırsa,Bruenor hazırlıklı olmaya kararlıydı.

Uç merkezi demirhaneyi -ve etrafında dolanan duergargrubunu— kazasız belâsız geçtikten sonra, içleri madencevherleriyle dolu el arabalarından oluşan küçük bir kervanıngeçip gitmesini sabırla bekledi. Bruenor o rahat ve sıcakhavasını koruma gayretiyle, yanından geçen grubu başıylaselâmladı. Ama el arabalarının mithrille dolu olduğunu

Page 93: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

gördüğünde -ve bu gri pisliklerin, onun kutlu anayurdununduvarlarındaki kıymetli metalleri çıkartıyor olduğudüşüncesiyle— midesi ağzına geldi.

"Bunu ödeyeceksiniz," diye mırıldandı sessizce. Elbisesininkoluyla alnını sildi. Ocaklar yanarken yeraltı şehri civarınınne kadar da sıcak bir hal aldığını unutmuştu. Oradaki herkeseolduğu gibi, yüzünden aşağı ter damlacıkları süzülmeyebaşladı. Bruenor bunu ilk başta hiç dert etmedi fakat derken,geçmekte olan madencilerin en sonuncusu ona merak dolu,yan göze bir bakış attı.

Bruenor daha da iki büklüm oldu ve terlemesinin,değiştirdiği kılığının üzerinde bıraktığı etkileri fark ederekçabucak uzaklaştı. Yarığın diğer ucundaki ilk basmağa vardığıvakit, yüzü terlerle tamamen silinmişti ve favorilerinin bazıbölümleri de gerçek rengine dönmüştü. Yine de,başarabileceğini düşünüyordu. Ama merdivenlerin yarısınıtırmanmıştı ki felâket patlak verdi. Yüzünü saklama işinedaha fazla yoğunlaşmış olan Bruenor tökezledi vekendisinden iki adım yukarıda duran bir duergar askerinetoslayıverdi. Bruenor refleksif olarak kafasını kaldırıp baktıve duergar ile göz göze geldi.

Gri cücenin aptallaşmış bakışları, hiç şüphesiz bir şekildeBruenor'a oyunun bittiğini belirtti. Gri cüce kılıcına davrandıama Bruenor'un uzun uzun kılıç dövüşü yapacak kadarzamanı yoktu. Kafasını duergarın dizlerinin arasına soktu -miğferinin geriye kalmış tek boynuzuyla bir diz kapağınıparçaladı— ve duergarı havaya kaldırıp arkasına fırlatarakmerdivenlerden aşağı yuvarladı.

Page 94: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Bruenor etrafına bakındı. Pek az kimse olaya dikkat etmiştive duergarlar arasında çıkan kavgalar sıradan hadiselerdi. Hiçistifini bozmadan tekrar merdivenleri tırmanmaya başladı.Ama duergar askeri, zemine çarptıktan sonra bilinciniyitirmemişti ve parmağını basamak katmana doğru uzatıp da,"Durdurun onu!" diye haykırabilecek kadar aklı başındaydı.Bruenor göze çarpmayıp gizli kalma konusundaki bütünumutlarını yitirdi. Mithril baltasını çekti ve bir sonrakimerdivene doğru basamak katman boyunca hızla koşturdu.Yarığın dört bir yanında alarm haykırışları yükseldi. Devrilenel arabalarından, çekilen silahların tangırtısından ve çizmeliayakların yeri dövüş seslerinden oluşan bir karmaşa sardıBruenor'un etrafını. Tam bir sonraki merdivene doğrudönecekken önüne iki muhafız sıçrayıverdi. "Sorun ne?" diyehaykırdı bir tanesi. Kafası karışmıştı ve kargaşanın sebebininşu anda yüz yüze durdukları cüce olduğunu anlayamamıştı.İki muhafız dehşet içinde onun kim olduğunu anladıklarında,Bruenor baltasıyla bir tanesinin yüzünü paramparça etti vediğerini ise omuz atarak basamak katmandan aşağı düşürdü.

Sonra tabana kuvvet merdiveni tırmandı fakat en tepedebeliriveren bir devriye birliği yüzünden yön değiştirmekzorunda kaldı. Bütün yeraltı şehri boyunca yüzlerce gri cücekoşuşturmaktaydı ve ilgileri gitgide daha da fazla Bruenorüzerine yoğunlaşıyordu.

Bruenor bir başka merdiven daha buldu ve ikinci basamakkatmanına gitti.

Ama orada kapana kısılıp durdu. Her iki yönden birden, birdüzine silahları çekili duergar askeri üzerine yürümekteydi.

Page 95: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Bruenor umutsuzluk içinde etrafına bakındı. Çıkan gürültüpatırtı, zemin kısmına yüzden fazla gri cüce çekmişti. Gricüceler, onun ilk tırmandığı merdivene koşuşturuyor veyukarı çıkıyorlardı.

Aklına çaresiz bir plan gelince cücenin yüzünde kocamanbir gülümseme beliriverdi. Hücum etmekte olan askerlere birkez daha baktı ve başka seçeneğinin olmadığını anladı.Devriye birliklerini selâmladı, miğferini sıkıca yerleştirdi veaniden kendini basamak katmandan aşağı bıraktı. Onunbulunduğu yerin altındaki katmanda toplanmış olankalabalığın tam üstüne çakıldı. Bruenor katmanın kenarınakadar yuvarlanmaya devam etti ve birkaç bahtsız gri cüceyide yere devirdikten sonra zeminde toplanmış olan grubunarasına daldı. Bruenor durdu ve etrafına bakındı. Peki şimdinereye gidecekti? Kendisiyle, yeraltı şehrinden herhangi birçıkış kapısı arasında düzinelerce duergar duruyordu ve hergeçen saniye daha da düzenli bir hâl alıyorlardı.

Üzerine bir asker hücum etti ve tek bir darbeyle can verdi."Haydi gelin bakalım!" diye haykırdı Bruenor meydanokuyarak, temiz bir dövüş yapıp kendisiyle birlikte bir sürüduergar götürmeye karar vererek. "Ne kadar fazla gelirsenizgelin! Mithril Salonu'nun gerçek Kralı'nın hiddetini tadınbakalım!"

Bir arbalet oku kalkanına çarptı ve kabadayı tavrını birazbozdu. Cüce, bilinçli bir düşünceden çok içgüdüsel birdürtüyle, korunmayan biricik yola doğru aniden ok gibi fırladı-gümbürdeyen ocaklara doğru. Mithril baltasını kemerilmiğine takarken hiç yavaşlamadı. Yanan ejderhanınsırtındayken ateşler ona zarar vermemişti ve yüzüne sürdüğü

Page 96: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

küllerin sıcaklığı da sanki tenine hiç değmiyor gibiydi. Veaçık ocağın tam merkezinde dururken, Bruenor kendisini birkez daha alevlerden etkilenmez bir hâlde buldu. Bu esrarengizşeyi düşünüp taşınacak zamanı yoktu ve sadece, MithrilSalonu'na ilk girdiği zaman kuşanmış olduğu büyülü zırhınateşten koruma gibi bir niteliği olduğunu tahmin edebiliyordu.

Fakat aslında onu bir kez daha kurtaran şey, Bruenor'unçantasının altına kayışla tutturulmuş ve cüce tarafındanneredeyse unutulmuş olan, Drizzt'in kayıp palasıydı. Büyülükılıç ocağa girdiğinde, ateş itiraz içinde tısladı ve azalarakhafifçe yanmaya başladı. Ama Bruenor çabucak bacadanyukarı tırmanmaya başladığında, gürleyerek tekrar canandı.Arkasından, şaşkına dönmüş duergarların haykırışlarını veateşi söndürmek için yükselen bağırış çağırışları duydu.Derken buyurucu bir tonlamayla diğerleri arasından bir sesyükseldi. "Dumana boğun onu!" diye haykırdı o ses.

Bez parçaları ıslatıldı ve alevlerin içine atıldı. Kabaran, bozrenkli, koca koca duman bulutları Bruenor'un üzerinekapandı. Gözleri kurumla dolmuştu ve nefes alamıyordu, yinede tırmanmaktan başka bir seçeneği yoktu. Tombulparmaklarını geçirebileceği çatlakları el yordamıyla,körlemesine aradı ve kendisini bütün gücüyle yukarı doğruçekti. Eğer dumanı içine çekerse kesinlikle öleceğinibiliyordu ama nefesi kalmamıştı ve ciğerleri acıyla feryatediyordu. Hiç beklenmedik bir şekilde, duvarda bir delikbuldu ve vücudunun devinimiyle neredeyse içine yuvarlandı.'Bir yan tünel mi?' diye şaşkınlık içinde merak etti. Sonra,yeraltı şehrindeki bütün bacaların daha kolaytemizlenebilsinler diye birbirilerine bağlı olduğunu hatırladı.

Page 97: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Bruenor kendisini duman bulutundan uzağa çekti ve yenibulduğu dar yola kıvrılarak girdi. Ciğerleri şükür içinde derinbir nefes ala dursun, gözlerindeki kurumları silmeye çalıştıfakat kurumla kaplanmış elbise kolu yüzünden gözlerindekiacıyı daha da arttırmayı başarabildi sadece.

Ellerinden akan kanı göremiyordu ama tırnaklarındakikeskin sızı sayesinde yaralarının büyüklüğünü tahminedebiliyordu.

Ne kadar bitkin olursa olsun, gecikmenin bedelinin pahalıolacağını biliyordu. Gideceği bir sonraki bacanın altındakiocağın kullanım dışı olduğunu ümit ederek küçük tünelboyunca süründü.

Bir anda önündeki zemin bitiverdi ve Bruenor bir diğermaden bacasından aşağı yuvarlanacak gibi oldu. Hiç dumanınolmadığını ve duvarın ise, en az birincisi kadar çatlaklı vetırmanılabilir olduğunu fark etti. Alet edevatlarını etrafındatoparladı, miğferini bir kez daha sıkıca yerleştirdi ve elyordamıyla, santim santim uzanarak, omuzlarındaki veparmaklarındaki sızıyı duymazdan gelerek tutunacak bir yeraradı. Kısa süre içinde, yeniden düzgün bir şekilde ilerlemeyebaşladı.

Ama bitkin cüceye saniyeler dakika, dakikalar da saat gibigeliyordu ve nefesleri ağır, acı dolu hırıltılar hâlinde çıkarken,kendisini tırmandığı kadar dinlenirken buldu. Odinlencelerden birinde, Bruenor hemen tepesinden gelen birtapırtı duyduğunu sandı. Sesin ne olduğunu düşünmek içinduraksadı. Bu maden bacaları daha yüksek bir geçide veyayüzeyin açık havasına çıkmıyordu. Bruenor kurumla dolu

Page 98: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

gözlerini kaldırıp yukarıya bakmak için kendisini zorladı. Birses duyduğundan emindi.

Derken canavarımsı bir suret, Bruenor'un güvenilmez tünekyerinin yanındaki bacadan aşağı ilerleyip de kocaman, kıllarlakaplı bacaklarını ona doğru sallamaya başladığında bilmeceçözülüverdi. Cüce tehlikeyi anında anladı. Dev bir örümcek.

Zehirli kıskaçlardan biri Bruenor'un önkoluna battı. Acıyave yarasının muhtemel sonuçlarına aldırmayan cüce,düşmanınkine denk bir hiddetle tepki verdi. Kendisinibacadan yukarı doğru çekti, rezil yaratığın soğan şeklindekivücuduna kafasını gömdü ve duvardan destek alarak bütüngücüyle ittirdi.

Örümcek, ölümcül kıskaçlarından birini cüceninçizmelerinden birine kenetledi ve yerini korurken artan bütünbacaklarıyla darbeler savurdu. Çaresiz cüceye, sadece tek birsaldırı yöntemi makul gibi geliyordu: örümceği üzerindenatmak. Kıllı bacaklara davrandı ve onları yakaladığı ankırmak, ya da en azından duvara tutunmalarını engellemekiçin vücudunu büktü. Kolu zehrin acısıyla yanıyordu. Çizmesikıskaçlara karşı koyduğu hâlde, ayağı burkulmuş vemuhtemelen kırılmıştı.

Ama acıyı düşünecek zamanı yoktu. Bir hırıltıyla birliktebaşka bir bacağı kavradı ve bükerek kırdı.

Sonra düşmeye başladılar.

Ahmak bir yaratık olan örümcek, bacaklarını elindengeldiğince yukarı kıvırdı ve cüceyi serbest bıraktı. Onlar hızla

Page 99: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

düşerken, Bruenor yüzüne çarpan havayı duyumsadı veduvarın yaklaşmakta olduğunu sezdi. Umabileceği tek şey,bacanın, onları herhangi bir keskin çıkıntıdan uzak tutacakkadar düz olmasıydı. Örümcekten, elinden geldiğinceuzaklaşmaya çalıştı. Yaratığın hantal vücudunu kendisi veyaklaşan zeminin arasına yerleştirdi. Kocaman bir şapırtıylayere çakıldılar. Bruenor'un ciğerlerinde hava kalmadı fakataltındaki örümcek vücudunun vıcık vıcık bir hâlde patlamasısayesinde ciddi bir yara almadı. Hâlâ etrafını göremiyorduama yeraltı şehrinin zemin katına geri inmiş olduğunu farketti. Yine de şansı yaver gitmiş -çünkü hiçbir alarm çığlığıduymuyordu— ve daha tenha bir bölüme düşmüştü.Sersemlemesine rağmen yılmayan inatçı cüce ayağa kalktı veellerine bulaşmış örümcek sıvılarını sildi.

"Yarın devasa bir yağmur fırtınası çıkacağının resmidir,"diye homurdandı, örümcek öldürme aleyhtarı eski bir cücehurafesini hatırlayarak. Sonra bacayı yeniden tırmanmayabaşladı. Ellerindeki acıyı, kaburgaları ile ayağındaki sızıyı veönkolunda yanan zehri aklından uzaklaştırdı.

Ve yukarıda bir yerde gizlenen başka örümceklerolabileceği düşüncesini de.

Bir elini diğerinin önüne atarak ve kendisini yukarı çekereksaatlerce, yılmadan tırmandı.

İçten içe işleyen örümcek zehri, mide bulantısı dalgalarıhâlinde vücuduna yayılıyor ve kollarındaki gücü emipkurutuyordu. Ama Bruenor dağ kayalarından da sertti. Yarasıyüzünden ölebilirdi. Fakat bunun dışarıda, açık havada,yıldızların ya da güneşin altında olacağı konusunda kararlıydı.

Page 100: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Mithril Salonu'ndan kaçacaktı.

Ayaz bir rüzgar esti ve bitkinliğini alıp götürdü. Umutlayukarı baktı, fakat hâlâ hiçbir şey göremiyordu -belki de gecevaktiydi. Bir anlığına durup rüzgarın ıslığını dinledi vehedefinden sadece birkaç metre uzakta olduğunu anladı.Dolup taşan bir adrenalin patlaması sayesinde bacanınçıkışına -ve yolunu kesen demir ızgaraya— erişti.

"Moradin'in çekici adına lanet olsun!" diye küfrü bastıBruenor. Duvardan yukarı uzandı ve ızgaranın demirçubuklarını kanlı parmaklarıyla kavradı. Demir çubuk,cücenin ağırlığıyla biraz büküldü fakat pek renk vermedi.

"Wulfgar olsa kırardı," dedi Bruenor, bitkinliklesayıklayarak. "Bana gücünü gönder, iri dostum," diyekaranlığa doğru seslenirken, ızgaraya asılmaya ve demirleribükmeye başladı. O sırada, yüzlerce mil ötede, yitirdiği akılhocasının karabasanlarını görmekte olan Wulfgar, SuPerisi'ndeki ranzasında huzursuzca dönüp duruyordu. Belkide o çaresiz anda Bruenor'un yardımına koşan şey gençbarbarın kuvvetiydi. Fakat demire üstün gelen şeyin, cüceninyılmaz inadı olması daha muhtemeldi. Izgaradaki demirçubuklardan biri, duvardan çıkabilecek kadar aşağı büküldüve Bruenor onu çekerek serbest bıraktı.

Tek eliyle tutunan Bruenor, demir çubuğu altındaki bacaboşluğuna bıraktı. Yüzünde acımasız bir gülümsemeyle,duergar pisliklerinden birinin tam o sırada ölü örümceğiincelemek için bacanın en dibinde durmasını ve onu neyinöldürdüğünü anlamak için kafasını kaldırmış yukarı bakıyorolmasını diledi.

Page 101: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Bruenor kendisini çekti ve açtığı küçük delikten yarı yarıyadışarı çıktı. Fakat kalçalarını ve bacaklarını yukarı çekecekgücü kalmamıştı. Bacakları üç yüz metre yükseklikteserbestçe sarkıyor olmasına rağmen, tamamen tükenmiş birhâlde, durduğu yere razı oldu. Kafasını demir çubuklarakoydu ve bilincini yitirdi.

-6-

BALDUR KAPISI

"Denize! Denize!" diye haykırdı-bir ses. "Aşşa atalım!"diye hemfikir oldu diğeri. Etrafı, kıvrımlı kılıçlarını vesopalarını ellerinde sallayan bir denizci güruhu kapladı.Entreri bu kargaşanın tam ortasında soğukkanlılıkladuruyordu. Onun yanındaki Regis ise tedirgindi. Kiralık katil,gemi mürettebatının ani hiddet galeyanını anlamıyordu fakatbunun arkasında o sinsi buçukluğun olduğundanşüpheleniyordu. Silah çekmemişti; süvari kılıcı ile hançeriniher ne zaman ihtiyaç duysa hazır edebileceğini biliyordu.Ayrıca bütün o kabadayılıklarına ve tehditlerine rağmen,denizcilerden hiçbiri ona üç metreden fazla yaklaşmamıştı.

Geminin kaptanı neler döndüğünü anlamak içinkamarasından dışarı çıktı. Paytak paytak yürüyen, koyu grisaçlara ve inci beyazı dişlere sahip olan ve gözleri sürekliolarak kısık bakan bodur bir adamdı.

"Kızılgöz, yanıma gel," diyerek, yolcuların feci birhastalığa sahip olduğundan kendisine ilk bahseden -ve tabii

Page 102: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

bu hikâyeyi mürettebatın geri kalan kısmına da yaydığıbesbelli olan— kirli denizciye işaret etti. Kızılgöz bu emrehemen itaat etti ve iki yana açılan kalabalığın arasındanilerleyip kaptanının yanında yerini aldı. İkisi Entreri veRegis'in önüne gelip durdular. Kaptan yavaşça piposunuçıkarttı ve yabani otu piponun içine bastırıp sıkıştırdı. Busırada delip geçen bakışları Entreri'nin üzerinden hiçayrılmadı.

Arada sırada, "Onnarı denize atalım!" şeklinde haykırışlarduyuldu ama kaptan her seferinde elini şöyle bir sallayarakadamları susturdu. Harekete geçmeden önce bu yabancılarıenine boyuna tartmak istiyordu. Piposunu yakıp derin birnefes çekerken sabırla bekleyip saniyelerin geçmesine izinverdi.

Entreri ne gözünü kırptı, ne de kaptandan bakışlarınıkaçırdı. Pelerinini kemerindeki silah kınlarının arkasına atmışve ellerini çapraz yapmıştı. Bu sakin ve kendinden eminhareketle, ellerini silahlarından istediği an ulaşabileceği birşekilde sadece bir milim ötede tutuyordu. "Bana bunusöylemeliydiniz beyim," dedi kaptan en sonunda.

"Söyledikleriniz umulmadık sözler, mürettebatınızınhareketleri de öyle," diye yanıtladı Entreri temkinli birşekilde.

"Harbiden de öyle," diye cevap verdi kaptan, piposundanbir nefes daha çekerek. Mürettebattan bazıları, kaptanlarıkadar sabırlı değildi. Kolları boydan boya kaslı ve dövmeliolan, fıçı göğüslü bir adam bu oyundan sıkılıverdi. Kiralık

Page 103: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

katili güverteden aşağı fırlatıp işini bitirme niyetiyle, cesurcaarkasından yaklaştı.

Denizci, kiralık katilin narin omuzlarına doğru uzanmayabaşladığı sırada Entreri çabucak harekete geçti. Hızla arkasınıdönüp bir hareket yaptıktan sonra, kollarını çapraz tuttuğuduruşa o kadar çabuk geri döndü ki, onu izleyen denizcilergözlerini kırpıştırdılar ve az önce adamın kıpırdayıpkıpırdamadığını kestirmeye çalıştılar.

Fıçı göğüslü adam dizlerinin üzerine çöküverdi veyüzükoyun güverteye yığıldı. Zira o göz açıp kapamasüresinde, kiralık katilin çizme ökçesi adamın dizkapağınıparçalamış, daha da beteri, mücevherli bir hançer, kınındandışarı çıkıp adamın kalbine saplanmış ve sonra katilinbelindeki yerine geri dönmüştü.

"Şöhretin senden önde gidiyor," dedi kaptan, hiç ürkmeden.

"Umarım şöhretimin gerektirdiği gibi davranıyorum-dur,"diye yanıtladı Entreri, iğneleyici bir reverans yaparak.

"Harbiden de öyle," dedi kaptan. Yere yığılmış olan adamıişaret etti, "Dostları onun yaralarıyla ilgilenebilir mi?"

"O çoktan öldü," diye kaptanı temin etti Entreri. "Eğerdostlarından herhangi biri gerçekten de onun yanına gitmekistiyorsa, o zaman bir adım öne çıksın bakalım."

"Adamlarım korktular," diye açıkladı kaptan. "Kılıç Sahililimanlarının dört bir yanında bir sürü feci hastalığa şahitoldular da."

Page 104: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Hastalık mı?" diye tekrarladı Entreri.

"Yol arkadaşın ağzından kaçırdı," dedi kaptan.

Entreri her şeyi anlamaya başlarken yüzünde birgülümseme belirdi. Şimşek hızıyla Regis'in üzerindekipelerini çekip aldı ve buçukluğun çıplak bileğini kavradı.Regis'i çekerek ayaklarını yerden kesti ve dehşete kapılmışbuçukluğa, yavaş ve acı dolu bir ölüm vaat eden bir bakışfırlattı. Entreri, Regis'in kolundaki yaraları hemen fark etti."Yanık mı?" diyerek afalladı.

"Evet, küçük kimse hastalığın böyle büyüdüğünü söylüyo,"diye haykırdı Kızılgöz, Entreri'nin dik bakışları kendisinedoğru dönerken kaptanının ardına sığınarak, "içerdenyanıyomuş, öyleymiş!"

"Daha çok bir mumdan yanmış gibi," diye yapıştırdı cevabıEntreri. "Yaraları kendi gözünle incelesene," dedi kaptana."Hastalık falan yok. Bu, köşeye sıkışmış bir hırsızın çaresizkıvranışları sadece." Regis'i bıraktı ve paldır küldür güverteyeyığılmasını sağladı. Regis kıpırtısız yattı, nefes almaya bilecüret edemiyordu. Olaylar hiç de ümit ettiği gibigelişmemişti.

"Onnarı aşşa atalım!" diye haykırdı biri.

"İşi şansa bırakmaya gelmez!" diye bağırdı bir diğeri.

"Gemiyi yüzdürmek için kaç adama ihtiyacın var?" diyekaptana sordu Entreri. "Kaçını kaybetmeyi göze alabilirsin?"

Page 105: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Kiralık katili iş başında gören ve adamın şöhretindenhaberdar olan kaptan, bir an olsun bu basit soruları boştehditler olarak düşünmedi. Dahası, şu anda Entreri'ninkendisine fırlattığı dik bakışlar, eğer mürettebatını adamınüzerine salarsa, kiralık katilin ilk hedef olarak onu seçeceğikonusunda şüphe bırakmıyordu.

"Sözüne güveneceğim," dedi buyurucu bir tonlamayla,tedirgin mürettebatının homurtularını susturarak. "Yaralarıincelemeye gerek yok. Ama, hastalık olsun olmasın,anlaşmamız feshedildi." Ne kastettiğini belirtmek amacıyla,ölmüş olan adamına baktı. "Calimport'a kadar yüzecek hâlimyok," diye tısladı Entreri.

"Harbiden de öyle," diye yanıtladı kaptan. "İki gün içindeBaldur Kapısı'na demir atacağız.

Orada başka bir gemi bulursun."

"Ve paramı geri vereceksin," dedi Entreri sakince, "kuruşukuruşuna hem de." Kaptan, piposundan koca bir nefes dahaçekti. Bu girişmeye kalkacağı bir dövüş değildi. "Harbiden deöyle," dedi aynı sakinlikte. Kamarasına doğru dönüp yürüdüve mürettebatına da işlerinin başına dönmelerini emretti.

Regis, Buzyeli Vadisi'nde, Maer Dualdon'un kıyısındatembellik ederek geçirdiği yaz günlerini hatırladı.Yakalanması zor olan boğumbaş alabalıkları tutarak, ya dasadece uzanıp Buzyeli Vadisi'nde nadir görülen yaz güneşinintadını çıkartarak ne kadar da çok vakit öldürmüştü. Regis,On-Kasaba'da geçirdiği o yıllara geri dönüp baktığında,kaderinin gidişatına inanmakta güçlük çekiyordu.

Page 106: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Tam da yuvasını bulduğunu düşünmüştü. Boğumbaşalabalığının fildişimsi kafatası kemiklerinden fevkalade süsleryapan bir oyma sanatçısı olarak kazançlı bir kariyer edinmişve rahat -hatta çaldığı yakut süs sayesinde çok daha rahat—bir hayat düzeni kurmuştu. Ama sonra o kader günü gelmişti.Artemis Entreri, Bryn-Shander'da, yani Regis'in yuvam dediğikasabada boy göstermiş ve buçukluğun, alelacele yola çıkıpdostlarının macerasına katılmasına sebep olmuştu.

Ama Drizzt, Bruenor, Cattibrie ve Wulfgar bile onuEntreri'den korumayı başaramamışlardı. Kapısı kilitlikamarada geçirdiği o birkaç zor ve yorucu saat boyunca,hatıraları ona pek ferahlık getirmedi. Aslında Regis,geçmişinin hoş anılarına sığınıp saklanmayı isterdi amadüşünceleri onu sürekli olarak şimdiki zamana getiripduruyordu. Ve Regis, başarısızlıkla sonuçlanan hilesikarşılığında ne gibi bir ceza alacağını kara kara düşünüyordu.Güvertede yaşanan hadiseden sonra, Entreri gayet sakindi,hatta eğlenmiş gibiydi. Regis'i kamaraya kilitlemiş ve tekkelime etmeden ortalıktan kaybolmuştu.

'Fazla sakindi,' diye düşündü Regis.

Ama bu, kiralık katilin gizemli yönüydü. Hiç kimseArtemis Entreri'yi dost addedebilecek kadar iyi tanıyamaz ve'hiçbir düşmanı onu, koşulları eşitleyebilecek kadar iyianlayamazdı. Entreri en sonunda döndüğünde ve kapıdan içerihızla girip, buçukluğa gözünün ucuyla dahi bakmadan masayadoğru ilerlediğinde Regis duvara sindi. Kiralık katil,mürekkep karası saçlarını geriye doğru tarayarak oturdu vemasanın üzerinde yanan muma baktı. "Bir mum," diye

Page 107: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

mırıldandı, bariz bir şekilde eğlenerek. Sonra Regis'e döndü."Senin de bir iki iyi numaran varmış buçukluk," diye güldü.

Ama Regis gülümsemiyordu. Entreri'nin kalbine aniden birşefkat duygusu falan çökmemişti. Regis bunu biliyordu vekiralık katilin neşeli ifadesinin, kendisini kandırmasına izinvermemeliydi.

"Denemeye değer bir numaraydı," diye devam etti Entreri."Ve etkili de oldu. Baldur Kapısı'ndan güneye giden bir gemiayarlamamız bir haftamızı alabilir. Dostlarının, aradakimesafeyi kapaması için fazladan bir hafta. Bu kadar cüretkârolabileceğini sanmıyordum." Yüzündeki gülümseme anidenyok oldu. Ve tekrar konuştuğunda sesi dikkâte değecekşekilde sertti. "Sonuçlarına katlanmaya bu kadar hazırolacağını zannetmiyordum."

Regis, kafasını yana doğru yatırıp adamın her hareketiniinceledi. "İşte geliyor," diye fısıldadı kendi kendine.

"Tabii ki de sonuçları olacak, küçük ahmak. Girişiminitakdir ediyorum -umarım bu sıkıcı yolculukta bana daha fazlaheyecan yaşatırsın! Ama cezalandırmadan edemem. Eğerceza-landırmazsam, oynadığın oyunun cüretkârlığı yok olurve bu sebeple heyecanı da kalmaz." Adam sandalyesindenkalktı ve masanın etrafından dolanmaya başladı. Regisçığlığını bastırdı ve gözlerini kapadı; hiç kaçışının olmadığınıbiliyordu. Son gördüğü şey, kiralık katilin elinde yavaşçadönen mücevherli hançerdi. Ertesi sabah Chionthar Nehri'nevardılar ve yelkenlerine dolan güçlü deniz yeliyle birliktedalgaları yararak ilerlediler. Gece çöktüğünde, Baldur Kapısışehrinin en yüksek tepeleri doğu ufkunda belirdi. Gün ışığının

Page 108: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

son kırıntıları da gökyüzünden kaybolduğunda, büyük limanşehrinin ışıkları, onlara işaret fenerleri gibi yol gösterir oldu.Ama şehir kuralları, günbatımından sonra limana girişyapmayı yasaklıyordu. Bu sebeple gemi, şehirden yarım miluzakta demir attı.

Uyuması imkânsız olan Regis, gecenin ilerleyen saatlerindeEntreri'nin kıpırdandığını duydu. Buçukluk, gözlerini sıkıcakapadı ve kendisini yavaş, ağır bir nefes alış ritmi tutturmayazorladı. Entreri'nin niyeti hakkında hiçbir fikri yoktu. Amakiralık katil her ne yapacak olursa olsun, Regis uyanıkolduğundan şüphelenmesini dahi istemiyordu. Entreri onafazla aldırış etmedi. Bir kedi kadar -ölüm kadar— sessizhareket ederek kamaradan dışarı süzüldü. Gemininmürettebatı yirmi beş kişiydi. Fakat geçen uzun gününyorgunluğu ve şafağın ilk ışıklarında Baldur Kapısı'na girecekolmaları sebebiyle, muhtemelen içlerinden sadece dördüuyanık olacaktı.

Kiralık katil, geminin kıç tarafında yanan tek mumunışığını takip etti ve mürettebatın kamarasını sessizcesüzülerek aştı. Aşçıbaşı, geminin mutfağında, sabah kahvaltısıiçin kocaman bir kazan dolusu koyu çorba hazırlamaklameşguldü. Yemek hazırlarken her zaman yaptığı gibi türküsöylemekteydi ve çevresine hiç dikkât etmiyordu. Ama sessizve tetikte olsaydı bile, arkasından yaklaşan hafif adımlarımuhtemelen duyamazdı. Yüzü çorbanın içine gömülmüş birşekilde öldü.

Entreri mürettebat kamarasına geri döndü ve hiç sesçıkartmadan yirmi kişi daha öldürdü. Sonra güverteye çıktı.

Page 109: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

O gece dolunay vardı ama becerikli katile tek bir gölgekırıntısı bile yeterli olurdu. Ayrıca Entreri, mürettebatın nöbetusullerini biliyordu. Her zaman olduğu gibi, kendisinimuhtemel en kötü senaryoya hazırlamak için, gözcülerinhareketlerini inceleyerek birçok gece geçirmişti. Güvertedekiiki nöbetçinin adımlarını hesapladı ve mücevherli hançeriniağzında tutarak, sessizce ana yelken direğine tırmandı. Sertkaslarıyla yaptığı zahmetsiz bir sıçrayış sayesinde gözcüdireğindeki çanaklığa çıkıverdi. Ve geriye iki kişi kaldı.

Güverteye geri inen Entreri, tırabzanlara doğru sakince vegizlisiz saklısız ilerledi. "Bir gemi!" diye seslendi, karanlığıniçine doğru işaret ederek. "Üzerimize geliyor!"

Geriye kalan iki gözcü, içgüdüsel bir şekilde kiralık katilinyanına koşturdu ve karanlığın içindeki tehlikeyi görebilmekiçin dikkatle baktı —tabii, bir hançerin parıltısı onlarakandırıldıklarını söyleyene kadar.

Geriye sadece kaptan kalmıştı.

Entreri, kaptan kamarasının kilidini kolayca açabilir veadamı uykusunda öldürebilirdi. Ama kiralık katil, yaptığı işedaha çarpıcı bir son düşünüyordu; kaptanın o gece gemisiniyok eden şeyi tam anlamıyla anlamasını istiyordu. Entrerigüverteye açılan kapıya doğru ilerledi. Aletlerini çıkarttı veyanına birkaç metre kaliteli tel aldı.

Birkaç dakika sonra kendi kamarasına döndü ve Regis'iuyandırdı. "Gıkını çıkartırsan dilini keserim," diye buçukluğuikaz etti.

Page 110: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Regis, neler döndüğünü şimdi anladı. Eğer gemimürettebatı, Baldur Kapısı limanına ulaşırsa, hiç şüphesiz kiölümcül katil ile onun "hastalıklı" dostunun söylentisiyayılacaktı. Bu da Entreri'nin güneye giden bir gemide yeredinmesini imkânsız kılacaktı.

Kiralık katil buna kesinlikle izin veremezdi. Regis, bu geceyaşanan katliam konusunda kendisini sorumlu hissetti.

Mürettebat kamarasını Entreri'nin yanında sessizce,çaresizce geçti. Horultuların kesildiğini ve ilerdeki mutfakbölümünden ses seda gelmediğini fark etti. Şafakyaklaşıyordu; aşçıbaşı kahvaltıyı hazırlamak için harıl harılçalışıyor olmalıydı. Fakat yarı kapalı mutfak kapısından türküsesi gelmiyordu.

Gemiye Derinsu'dayken, Calimporta'a kadar, yani bütünyolculuk boyunca yetecek miktarda sıvı yağ stoklanmıştı.Yani hâlâ varillerce yağ mevcuttu. Entreri, ambarın kapağınıaçtı ve iki tane ağır varil çıkarttı. Bir tanesinin kapağını kırdıve onu tekmeleyerek mürettebat kamarası boyuncayuvarlanmasını, giderken de etrafa yağ saçmasını sağladı.Diğerini kolunun altına alıp güverteye çıktı -bir yandan da,korku ve tiksintiyle dizleri boşalan Regis'i taşıdı. Güvertedeyağı daha sessizce etrafa saçtı ve kaptanın kapısının önünesıkı bir hat çekerek daha yoğun bir şekilde boca etti.

"İçeri geç," dedi Regis'e, geminin sancak tarafında birpalangaya asılı duran filikayı işaret ederek. "Ve şunu taşı."Buçukluğa minik bir kese uzattı.

Page 111: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Kesenin içinde ne olduğunu düşündüğünde Regis'in midesiağzına geldi. Yine de keseyi aldı ve sıkıca tuttu. Çünkü eğerkaybederse, Entreri'nin bir tane daha alacağını gayet iyibiliyordu. Kiralık katil güverte boyunca sessizce süzüldü veilerlerken bir meşale tutuşturdu. Regis onu dehşetle izledi.Entreri meşaleyi sıvı yağa bulanmış mürettebat kamarasınainen merdivenden aşağı bırakırken, Regis adamın karanlıksimasına bakıp ürperdi. Alevler yükseldiğinde acımasızcatatmin olan Entreri, güvertenin öbür tarafına, yani kaptanınkapısının önüne koşturdu.

Kapıya vurduktan sonra kaptana yaptığı tek açıklama"Elveda!" oldu. Hızla attığı iki uzun adımda filikaya geldi.

Kaptan yatağından dışarı sıçradı ve kendisine gelmek içinmücadele verdi. Gemi garip bir şekilde sessiz ve sakindi.Tabii uğursuz bir çıtırdama ve zemindeki kalasların arasındansızan duman hareleri sayılmazsa.

Kılıcını alan kaptan, sürgüyü çekti ve kapıyı hızla sonunakadar açtı. Çaresizce etrafına bakındı ve mürettebatınaseslendi. Alevler henüz güverteye sıçramamıştı ama kaptanaçıkça görüyordu -ve nöbetçilerinin de şimdiye kadar görmüşolması icap ediyordu— ki gemide yangın çıkmıştı. Fecigerçekten şüphelenmeye başlayan kaptan, üzerinde sadecepija-malarıyla dışarı koşturdu.

Tuzak telin kuvvetli çekişini hissetti. Telin ilmiği çıplakayak bileğine batınca neler döndüğünü daha iyi anlayaraksuratını buruşturdu. Yüzüstü yere yığıldı ve kılıcını düşürdü.Burun deliklerine bir koku doldu ve kaptan, pijamasınısırılsıklam eden parlak, kaygan sıvının ne anlama geldiğini

Page 112: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

anlayıverdi. Kılıcının kabzasına doğru uzandı ve parmaklarıkanayana kadar, beyhude yere ahşap güverte zemininitırmıkladı. Sonunda zemin kalaslarının arasından ateş sıçradı.

Engin suyun üzerinde ve bomboş gece karanlığında seslerürkünç bir şekilde yankılandı. Kiralık katil, CihontarNehri'nin akımına karşı kürek çekerken Entreri ve Regis'inkulağına bir ses doldu. Hatta bu ses, yarım mil ötedeki BaldurKapısı'nın limanına sıralanmış tavernaların gürültüsüarasından bile duyuldu.

Sanki ölen mürettebatın –ve yok olan geminin—haykıramadığı itiraz çığlıklarıyla büyülenmişçesine, tek biracı dolu ses hepsi için feryat etti. Sonra, geriye bir tekalevlerin çatırtısı kaldı.

Entreri ile Regis, gündoğumundan kısa süre sonra BaldurKapısı'na yaya olarak girdiler. Küçük filikayı nehrin üzerindebir buçuk kilometre ötedeki bir koya sokmuş ve sonra da onubatırmışlardı. Entreri, bir gece önce yaşanan felâketkonusunda kendisiyle ilgili hiçbir ipucu bırakmakistemiyordu.

İkisi, şehrin aşağı kısmındaki geniş limanda ilerliyordu."Yuvaya dönmek güzel olacak," diyerek Regis ile dalga geçtiEntreri. Daha sonra Regis'e, dıştaki iskelelerden birineyanaşmış olan büyük bir tüccar gemisini işaret etti.

"Flamayı hatırlıyor musun?"

Regis, geminin tepesinde dalgalanan bayrağa baktı. Altınrengi bir zemin üzerinde çaprazlamasına çizilmiş mavi

Page 113: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

şeritleri olan bu bayrak, Calimport'un flamasıydı."Calimshanlı tüccarlar gemilerine asla yolcu almaz," diyehatırlattı kiralık katile, Entreri'nin ukalâ tavrını bozmayıumarak.

"Bir ayrıcalık yapacaklar artık," diye yanıtladı Entreri. Dericeketinin altından yakut süsü çıkarttı ve şeytani birgülümsemeyle Regis'e gösterdi.

Regis bir kez daha sessiz kaldı. Yakutun gücünü gayet iyiİnliyordu ve kiralık katilin iddiasını çürütemezdi.

Daha önce Baldur Kapısı'nda sık sık bulunmuş olduğunugösteren kesin ve tereddütsüz adımlarla yürüyen Jtitreri,Regis'i liman reisinin bürosuna görürdü. Bu bina Ukdelerinhemen arkasına konuşlandırılmış küçük bir kulübeydi. Regis,düşünceleri o anki olaylara pek oda klanın.muş olsa daitaatkâr bir şekilde takip etti. Hâlâ önceki gece yaşanankabusumsu trajedinin etkisindeydi ve yirmi altı adamın ölümükonusunda kendi suçluluk payını düşünüp duruyordu. Limanreisini zar zor fark etti ve adamın ismini dahi duymadı.

Ama Regis, sadece birkaç dakikalık muhabbetten tonra,Entreri'nin adamı yakut süsün hipnotize edici büyüsüyletamamen yakaladığını anladı. Entreri'nin yakut »üşün gücünüustaca kullandığını gören ve bundan nefret eden buçukluk,muhabbetten tamamen koptu. Aklına yine dostları ve yuvasıgeldi. Fakat şimdi geçmişe matemle bakıyordu, umutla değil.Drizzt ile Wulfgar, Mithril Salonu'nun dehşetinden kaçmayıbaşarabilmiş miydi? Acaba şimdi takipteler miydi? Entreri'yifaaliyet hâlinde gören ve kısa süre içinde Pook'un egemenliksahasına geri döneceğini bilen Regis, neredeyse dostlarının

Page 114: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

peşinden gelmemesini ümit ediyordu. Küçük ellerini daha kaçkişinin kanı lekeleyecekti? Regis yavaş yavaş dünyaya geridöndü. Edinebileceği önemli bir bilginin olabileceğinikendisine söyleyip durarak muhabbeti kısmen dinledi. "Nezaman yelken açıyorlar?" diyordu Entreri.

Regis kulak kabarttı. Zaman önemliydi. Belki de dostlarıona buradayken, yani hâlâ Pook Paşa'nın kalesinden bin milötedeyken ulaşabilirdi.

"Bir hafta," diye yanıtladı liman reisi, gözlerini hiçkırpmadan ve dönüp duran mücevherin üzerinden ayırmadan.

"Çok uzun," diye mırıldandı Entreri. Sonra liman reisineşöyle dedi, "Kaptanla görüşmek istiyorum."

"Ayarlanabilir."

"Hemen bu gece... burada."

Liman reisi omuz silkerek onayladı.

"Bir kıyak daha yap dostum," dedi Entreri yapmacık birgülümsemeyle. "Limana gelen her geminin kaydını tutuyomusun?" "Bu benim görevim," dedi afallamış adam.

"Ve kapılarda da gözlerin vardır herhalde?" diye sorgu ladıEntreri, göz kırparak. "Birçok dostum var," diye yanıtladıliman reisi. "Baldu Kapısı'nda olup biten her şeyden haberdarolurum."

Entreri, Regis'e baktı. "Ona ver," diye emretti.

Page 115: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Hiçbir şey anlamayan Regis, bu emre boş bir bakışla cevapverdi.

"Keseyi," diye açıkladı kiralık katil, büyülenmiş limareisiyle konuştuğu o sevecen tonlamayla. Regis gözlerini kıstıve hiç kıpırdamadı. Bu, şimdiye kadar kiralık katile karşıyaptığı en cüretkâr hareketti.

"Kese," diye tekrarladı Entreri. Bu sefer sesi ölümcül birşekilde ciddiydi. "Dostlarına bırakacağımız bir hediye." Regisbir saniyeliğine tereddüt ettikten sonra küçük keseyi limanreisine doğru fırlattı.

"Baldur Kapısı'na gelen her gemiyi ve her atlıyı soruştur,"diye liman reisine görevini açıkladı Entreri. "Bir grup gezginiaraştır -en az iki kişiler; bir tanesi, muhtemelen pelerininebürünmüş bir elf; diğeri ise devasa, sarı saçlı bir barbar.Onları ara dostum. Adı Drizzt Do'Urden olan maceracıyı bul.Bu hediye sadece onun için. Ona, Calimport'ta onubeklediğimi söyle." Regis'e şeytani bir bakış fırlattı. "Dahafazla hediyeyle birlikte hem de." Liman reisi, küçük keseyicebine tıkıştırdı ve görevinde başarısız olmayacağına dairEntreri'ye teminât verdi.

"Şimdi gitmem gerek," dedi Entreri, Regis'i çekiştiripayağa kaldırarak. "Bu gece buluşuyoruz," diye hatırlattı limanreisine. "Güneş battıktan bir saat sonra."

Regis, Pook Paşa'nın Baldur Kapısı'nda bağlantılarıolduğunu biliyordu. Ama kiralık katilin şehri nasıl da iyibildiğini gördüğünde hayretler içinde kalmıştı. Bir saattenkısa bir süre içinde, Entreri bir oda ayarlamış ve kendisi bazı

Page 116: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

işleri halletmeye gittiğinde Regis'e göz kulak olmaları için ikihaydut görevlendirmişti.

"İkinci numaranı yapma vakti mi?" diye şeytanca sorduRegis'e, odadan ayrılmadan önce. Odanın öteki tarafındakiduvara dayanmış ve bu yöredeki bir "hanımın" dillere destanmaharetleri hakkında pek de entelektüel olmayan birtartışmaya dalmış olan iki hayduda baktı.

"Onları atlatabilirsin," diye fısıldadı Entreri.

Regis, kiralık katilin korkunç espri anlayışından hiçhoşlanmayarak başını çevirdi. "Ama hatırla ki, benim minikhırsızım, dışarı çıkarsan sokaklarda olacaksın -yani hiçbirdost bulamayacağın ve benim seni bekleyeceğim karanlıkarka sokaklarda." Şeytanca gülerek arkasını döndü ve hızlaodadan çıktı.

Regis, şimdi hararetli bir tartışmaya tutuşmuş olan ikihayduda baktı. Muhtemelen daha o anda öylece yürüyüpkapıdan dışarı çıkabilirdi.

Boyun eğmiş bir iç çekişle yatağına sırt üstü uzandı veellerini huzursuzca başının ardında kavuşturdu. Ellerindenbirindeki sızı, ona cesaretinin bedelini şiddetle hatırlatıyordu.

Baldur Kapısı, limanların bulunduğu aşağı şehir ve iç surunötesinde, daha önemli vatandaşların ikâmet ettiği yukarı şehirolmak üzere iki bölgeye ayrılmıştı. Şehir, Kılıç Sahiliüzerinde hızla gelişen ticaret ile birlikte, tam manâsıylaağzına kadar dolup taşmıştı. Eski surlar, sürekli olarak şehregiriş yapıp geçici olarak kalan denizciler ve maceracılar ile

Page 117: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

burada uzun süredir var olan aileler arasına pek münasip birset çekmiş oluyordu. Burası için "her yere yarı mesafede"deyimi yaygın olarak kullanılırdı. Bu deyim, şehrinKuzey'deki Derinsu'ya ve Güney'deki Calimport'a, yani KılıçSahili'nin en büyük iki şehrine aşağı yukarı aynı mesafedeolmasından doğmuştu. Entreri, bu unvana uygun şekildesürekli bir koşuşturmaca ve kargaşa içinde olan şehrin içkesimindeki sokaklar arasında dolanırken pek az ilgi çekti.Bir müttefiki vardı. Aynı zamanda Pook Paşa'nın da ortağıolan, Oberon adındaki güçlü bir büyücüydü. Entreri biliyorduki, Oberon ilk önce Pook'a sadıktı. Bu sebeple büyücünün,yakut süsün bulunduğunu ve Entreri'nin pek yakında geridöneceğini Calimport'taki lonca başkanına haber vereceğinehiç şüphesi yoktu.

Ama Entreri, Pook'un onun geri döndüğünü bilipbilmemesini umursamıyordu. Onun bütün ilgisi geride, yaniDrizzt Do'Urden'deydi; Pook'ta değil. Ayrıca kendisini takipedenlerin nerede olduğunu öğrenme konusunda, bubüyücünün epey yardımı dokunabilirdi. Günün geri kalanıboyunca devam eden bir görüşmenin ardından, Entreri,Oberon'un kulesinden ayrıldı ve Calimport tüccar gemisininkaptanıyla ayarladığı randevuya yetişmek için liman reisininbürosuna geri döndü. Entreri, kararlı ve özgüven dolu yüzifadesini yeniden takındı; geçen geceki talihsiz hadiseyiatlatmıştı ve her şey tekrar yoluna girmişti. Büro kulübesineyaklaşırken yakut süsü okşadı. Bir hafta, çok uzun birgecikmeydi.

O gecenin geç saatlerinde, Entreri odaya geri dönüp deCalimport gemisinin kaptanını yolculuk programını

Page 118: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

değiştirmeye "ikna" ettiğini bildirdiğinde, Regis hiç deşaşırmadı. Üç gün içinde denize açılacaklardı.

-7-

SU PERİSİ

Su Perisi'nin mürettebatı hayretler içinde izlerken Wulfgar,ana yelkeni yetersiz okyanus rüzgârıyla dolu tutabilmek içiniplere asıldı ve ağırlığını aşağı doğru verdi. ChiontharNehri'nin su akımı gemiye karşı istikametteydi ve o noktadamantıklı bir kaptan, demir atıp daha güçlü bir rüzgârınçıkmasını beklerdi. Ama Mirky adındaki yaşlı bir denizkurdunun eğitimi altında bulunan Wulfgar, işini ustacayapıyordu. Baldur Kapısı'nın rıhtımları görünür olmuştu vebarbarın olağanüstü asılısını izleyen birkaç düzine denizcininkısmetine, Su Perisi kısa süre sonra limana girecekti.

"Mürettebatımdan on kişiye bedel," diye belirtti KaptanDeudermont, Drizzt'e.

Genç dostunun gücüne her zaman hayranlık duyan drowgülümsedi. "Görünüşe bakılırsa bu işten hoşlanıyor. Onun birdenizci olacağını hiç düşünmemiştim."

Page 119: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Ben de," diye yanıtladı Deudermont. "Sadece, eğerkorsanlarla karşılaşırsak onun gücünden faydalanmayı umutediyordum. Fakat Wulfgar güverte becerisini çabuk kazandı."

"Ve bu zorlu işten zevk duyuyor," diye ekledi Drizzt."Engin okyanus, suların ve rüzgârın çekimi onu şimdiyekadar hiç bilmediği bir şekilde imtihan ediyor."

"Birçoğundan iyi iş çıkarıyor," diye yanıtladı Deudermont.Deneyimli kaptan, nehrin ağzına, engin okyanusun olduğuyörte doğru baktı. "Dostun ve sen sadece, kıyı şeridindeyapılan kısa bir deniz gezisi yaşadınız. Açık denizinenginliğini ve gücünü henüz yeterince takdir edemezsiniz."

Drizzt, kaptana samimi bir hayranlık ve hatta bir parçagıpta duyarak baktı. Kaptan gururlu bir adamdı ama gururunupratik mantığıyla denetliyordu. Deudermont, denize saygıduyuyor ve onun kendisinden üstün olduğunu kabul ediyordu.Ve bunu kabul edişi, yani dünyadaki yerini bilgece kavrayışı,kaptana bir adamın vahşi okyanusa karşı elde edebileceği enbüyük avantajı sağlıyordu. Drizzt, kaptanın özlem dolubakışını takip etti ve açık suların birçok denizciye nasıl dagizem dolu bir çekim uyguladığını düşündü.

Deudermont'un son sözlerini düşünüp tarttı. "Belk gününbirinde," dedi sessizce. Şimdi yeterince yaklaşmışlardı.Wulfgar ipi bıraktı ve bitkin bir şekilde güverteye yığıldı.Mürettebat rıhtıma yanaşma işini bitirmek için deliler gibiçalışmaya koyuldu. Fakat yanından geçerken her birisi -en azbir kere— barbarın sırtını sıvazlamak için yavaşladı. Wulfgarkarşılık veremeye^ cek kadar bitap düşmüştü.

Page 120: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Limanda iki gün kalacağız," dedi Deudermont Drizzt'e."Aslında bir hafta olacaktı ama acelenizin farkındayım. Düngece mürettebatımla konuştum ve onlar da çabucak yelkenaçmayı kabul ettiler -hem de hepsi."

"Onlara ve size teşekkür ederiz," diye yanıtladı Drizztsamimiyetle.

Tam o sırada, adaleli, ince yapılı ve iyi giyimli bir adamiskelenin üzerinde beliriverdi. "Selâm ola, Su Perisi!" diyseslendi. "Komutadaki kişi Deudermont mu?"

"Liman reisi Pellman," diye Drizzt'e açıklama yaptı kaptan."Öyle!" diye seslendi adama. "Ve Pellman'ı gördüğümememnun oldum!"

"Hoş bulduk Kaptan," diye bağırdı Pellman. "Ve şimdiyekadar gördüğüm en iyi yelken çekişlerden biriydi! Limandane kadar kalacaksınız?"

"İki gün," diye yanıtladı Deudermont. "Sonra denize açılıpgüneye vuracağız."

Liman reisi, sanki bir şeyler hatırlamaya çalışıyormuş gibibir anlığına duraksadı. Sonra, şu son birkaç günde limanayanaşan bütün gemilere sormuş olduğu gibi, Entreri'nin onunaklına kazıdığı soruyu sordu. "İki maceracı arıyorum," diyesesledi Deudermont'a. "Onları görmüş olabilir misin?"

Deudermont, Drizzt'e baktı. Tıpkı elf gibi, o da bu sorununsadece tesadüf olmadığını tahmin etmişti.

Page 121: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"İsimleri, Drizzt Do'Urden ve Wulfgar," diye açıkladıPellman. "Fakat başka isimler kullanıyor olabilirler. Bir tanesiufak tefek, gizemli biri -elf gibi bir şey— ve diğeri ise bir devve dünyadaki en güçlü adam!"

"Sorun mu var?" diye seslendi Deudermont.

"Pek değil," diye yanıtladı Pellman. "Bir mesaj."

Wulfgar, Drizzt'in yanına geldi ve muhabbetin son kısmınıişitti. Deudermont bir talimat bekleyerek Drizzt'e baktı. "Sizinkararınız."

Drizzt, Entreri'nin onlara ciddi bir tuzak hazırlayacağınısanmıyordu; zira kiralık katilin onlarla, ya da en azındankendisiyle bizzat savaşmaya niyetli olduğunu biliyordu."Onunla konuşacağız," diye yanıtladı.

"Onlar benimle," diye seslendi Deudermont, l'ellman'a."Yelkeni çeken kişi Wulfgar idi," barbara baktı ve göz kırptı,sonra Pellman'in kendi betimlemesini tekrarladı, "dünyadakien güçlü adam!"

Deudermont onları küpeşteye doğru götürdü. "Eğer birsorun varsa, size elimden gelen her şeyi tedarik ederim," dedisessizce. "Ve eğer ihtiyaç duyulursa iki hafta boyuncalimanda kalabiliriz."

"Tekrar teşekkür ederiz," diye yanıtladı Drizzt."Derinsu'dan Orlpar bizi kesinlikle doğru kimseyletanıştırmış."

Page 122: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"O itin adını anma," diye yanıtladı Deudermont. "Onunlayaptığım işlerde, pek nadiren bunun gibi şanslı sonuçlar eldeetmişimdir! Hoşça kalın öyleyse. Eğer dilerseniz gemideuyuyabilirsiniz."

Drizzt ve Wulfgar, ihtiyatla liman reisine doğru yaklaştılar.Wulfgar önden gidiyordu. Drizzt ise herhangi bir pusu var mıyok mu diye etrafı kolaçan ediyordu.

"Aradığın iki kişi biziz," dedi Wulfgar sertçe, sıska adamınönünde kule gibi dikilerek.

"Selâmlar," dedi Pellman, ortamı yumuşatıcı birgülümsemeyle. Cebine elini daldırdı. "Sizin bir ortağınızlakarşılaştım," diye açıkladı, "yanında buçukluk bir dalkavuğuolan karanlık bir adam."

Drizzt, Wulfgar'in yanına geldi ve ikisi endişeyle bir-birilerine baktılar.

"Bunu size bıraktı," diye devam etti Pellman, küçük keseyiWulfgar'a uzatarak. "Ve sizi Calimport'ta bekleyeceğinisöylememi istedi."

Wulfgar, sanki yüzüne patlamasından korkuyormuşçasınakeseyi çekingenlikle aldı. "Teşekkürler," dedi Drizzt,Pellman'a. "Ortağımıza görevini hakkıyla tamamladığınısöyleyeceğiz."

Pellman başıyla onayladı ve eğilerek reverans yaptıl Sonraarkasını döndü ve görevinin başına döndü. Fakat ondan önce,aniden yapılması gereken başka bir görevi olduğuna hatırladı.

Page 123: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Karşı koyamayacağı bir bilinçaltı emriydi bu, Entreri'ninemirlerini takip eden liman reisi, rıhtım bölümünden uzaklaştıve şehrin üst kısmına doğru ilerledi. Oberon'un evine doğru.

Drizzt, göz önünde durmamak için Wulfgar'ı ba köşeyeçekti. Barbarın solgun bakışını gördüğünde, küçük keseyi aldıve elinden geldiğince uzakta tutarak kurdelesini dikkâtle açtı.İhtiyatla bir adım uzaklaşmış olan Wulfgar'a omuz silkenDrizzt, keseyi kemerinin hizasına indirdi ve gözünün ucuylabaktı.

Drizzt'in omuzları umutsuzlukla çöktüğünde hemmeraklanan hem de endişelenen Wulfgar, drowa yaklaştı.Drow ona çaresiz bir boyun eğişle baktı ve keseyi tersyüzederek içindeki nesneyi gösterdi.

Bu bir buçukluk parmağıydı.

-7-

KIPIRTILAR

Fark ettiği- ilk şey rüzgarın yokluğuydu. Uzun saatlerboyunca bacanın tepesinde öylece yatmıştı ve bu sırada,bilinci yarı yarıya yerindeyken bile, rüzgârın hiç dinmedenestiğini hissetmişti. Bu ona, yaklaşık iki asırdır yurdu olanBuzyeli Vadisi'ni hatırlatmıştı. Fakat sert rüzgârın mahzuniniltisi Bruenor'u hiç rahatlatmamıştı. Aksine, içindebulunduğu zor durumu kendisine sürekli olarak hatırlatmış veduyacağı son Nesin bu olacağını düşünmesine sebep olmuştu.

Page 124: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Ama artık rüzgâr yoktu. Sessizliği ve durgunluğu bölen tekşey yakınlardaki bir ateşin çıtırtılarıydı. Bruenor ağırgözkapaklarından birini kaldırdı ve alevlerin içine boş boşbaktı. Nerede ve ne durumda olduğunu anlamaya çalıştı.Isınmıştı, rahattı ve üzeri kalın bir yorganla sımsıkıörtülmüştü. Ayrıca bir binanın içindeydi -ateş bir şöminedeyanıyordu, kamp ateşi çukurunda değil.

Bruenor'un bakışları şöminenin yanına doğru kaydı vetertipli bir şekilde bir araya toplanmış olan eşyalaraodaklandı. Kendi eşyalarına!

Tek boynuzlu miğfer, Drizzt'in palası, mithril zırh, yenisavaş baltası ve parlak kalkanı orada duruyordu. Kendisiyorganın altında boylu boyunca uzanmıştı ve üzerindeyalnızca ipekten bir gece entarisi vardı.

Kendisini bir anda korunmasız hisseden Bruenor,dirseklerinin üzerine doğruldu.

Aniden gözleri karardı ve başının mide bulandırıcı birşekilde dönmesine sebep oldu. Plop! diye sırt üstü yığıldı.

Görme yeteneği bir anlığına, üzerine eğilen uzun boylu vegüzel bir kadın suretini ayırt etmesine yetecek bir süreliğinegeri döndü. Kadının şömine ateşinde gümüş rengiyle parlayanuzun saçları Bruenor'un yüzüne hafifçe değdi.

"Örümcek zehri," dedi kadın hafifçe. "Bir cüce hariç herşeyi öldürebilirdi."

Sonra sadece karanlık vardı.

Page 125: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Bruenor birkaç saat sonra yeniden uyandı. Bu sefe dahadinç ve daha tetikteydi. Kıpırdanıp da ilgi çekmemek içingözlerinden birini yarı yarıya açtı ve önce eşya yığındabaşlayarak etrafı kolaçan etti. Bütün eşyalarının oradaolduğunu gördükten sonra kafasını hafifçe çevirdi. Görünüşegöre tek bir odadan oluşan küçük bir dairedeydi. Zira odadakitek kapı dışarı açılıyor gibi görünüyordu. Daha önce gördüğükadın -ki Bruenor gördüğü suretin bir rüya olup olmadığını oana kadar kestirememişti— kapının yanında duruyor, odanıntek penceresinden gece göğüne doğru bakıyordu. Saçlarıgerçekten de gümüş rengiydi. Bruenor,, kadının saç rengininşömine ateşinin bir oyunu olmadığını görebiliyordu. Fakatkadının saçları yaşlılığın getirdiği soluk gri değildi; yaşamdolu bir parıltıyla ışıldıyordu.

"Affedersiniz, güzel hanım," diye inledi cüce, her hecedesesi çatlayarak. Kadın hızla döndü ve ona merakla baktı.

Öncelik verdiği şeylerden hiç şaşmayan Bruenor,"Mümkünse bir parça yemek alabilir miyim?"diye sordu.

Kadın oda boyunca süzüldü ve Bruenor'un doğrulupoturmasına yardımcı oldu. Cücenin gözleri yeniden karardıama bu sefer silkeleyip atmayı başarabildi. "Sadece bir cüceyapabilir!" diye mırıldandı kadın, Bruenor'un bu çetin sınavıatlatması karşısında hayret ederek.

Bruenor kafasını yana doğru eğip ona baktı. "Sizitanıyorum hanımım, lâkin isminizi bir türlü çıkartamıyorum."

"Bu önemli değil," diye yanıtladı kadın. "Çok zor zamanlaratlattın Bruenor Battlehammer."

Page 126: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Bruenor kafasını daha da eğdi ve isminin anılmasıylabirlikte geriye doğru devrildi. Fakat kadın onu yakalayıpdoğrulttu ve sözüne devam etti. "Yaralarınla elimdengeldiğince ilgilendim fakat örümcek zehrinin verdiği hasarlarıiyileştirmek için çok geç kalmış olduğumdan da korkmadımdeğil."

Bruenor kafasını eğip sargılanmış önkoluna baktı ve devörümcekle karşılaştığı zaman yaşadığı o feci anları yenidenyaşadı. "Ne kadar oldu?"

"O kırık bacanın tepesinde ne kadar yattığını bilmiyorum,"diye yanıtladı kadın. "Ama burada üç günden fazla süredinlendin -midenin kaldıramayacağı kadar uzun bir süre!Sana yemek hazırlayacağım."

Kadın doğrulmaya davrandı ama Bruenor onun kolunuyakaladı.

"Burası neresi?"

Hanımın gülümsemesi, Bruenor'un elini gevşetmesiniağladı. "Bacadan pek uzak olmayan açık bir alan. Seni fazlauzağa götürmekten korktum."

Bruenor pek anlamamıştı. "Sizin yuvanız mı?"

"Ah hayır," diye güldü kadın, ayağa kalkarak. "Bu bir yaratıve sadece geçici bir süreliğine var. Eğer kendini yolculukedebilecek gibi hissedersen, yarın şafağın ışığıyla birlikte yokolacak."

Page 127: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Büyü ile olan bağlantı, cücenin aklında bir tanıma kıvılcımıçaktı. "Siz Gümüşay'ın Hanımısınız!" diye heyecanla haykırdıBruenor aniden.

"Clearmoon Alustriel," dedi kadın, nazikçe reveransyaparak. "Selâmlarımı sunarım, soylu kral."

"Kral mı?" diye tekrarladı Bruenor tiksintiyle."Salonlarımın o pisliklerin eline geçtiği kesin." "Göreceğizbakalım," dedi Alustriel.

Ama Bruenor bu sözleri duymadı. Zira onun düşünceleriMithril Salonu'nda değil; Drizzt'te, Wulfgar'da, Regis'te vebilhassa gözünün nuru olan Cattibrie'daydı. "Dostlarım," diyeyalvardı kadına. "Dostlarım hakkında bir şeyler biliyormusunuz?"

"Rahat ol," diye yanıtladı Alustriel. "Salonlardan kaçıpkurtuldular, hem de hepsi."

"Drow bile mi?"

Alustriel başıyla onayladı. "Drizzt Do'Urden'in kaderinde,en yakın dostunun anayurdunda ölmek yazılı değil."

Alustriel'in Drizzt'e olan aşinalığı, cücenin aklında başkaşeyler de canlandırdı. "Onunla daha önce karşılaşmıştınız,"dedi, "biz Mithril Salonu'nu ararken. Bize yol göstermiştiniz.Ve ismimi de bu sebeple biliyorsunuz."

"Ve seni nerede arayacağımı da," diye ekledi Alustriel."Dostların senin öldüğünü sanıyor ve sonsuz bir ıstırap

Page 128: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

içindeler. Ama ben bir parça yeteneği olan bir büyücüyüm vesık sık şaşırtıcı bilgiler edinebileceğim dünyalarla iletişimkurabiliyorum. Bu dünyadan birkaç yıl önce göçüp giden veesk bir meslektaşım olan Morkai'nin hayaleti, dağ kenarındakibi deliğin üzerine yığılıp kalmış bir cücenin görüntüsünü banagösterdiğinde, Bruenor Battlehammer'ın başına nelergeldiğini anladım. Sadece çok geç kalmamış olmayı ümitettim."

"Pöh! Turp gibi sağlamım!" diye pufladı Bruenoryumruğunu göğsüne vurarak. Ağırlığını öteki tarafa doğruverdiğinde, poposunda hissettiği sızıyla irkiliverdi. "Birarbalet oku," diye açıkladı Alustriel. Bruenor durup düşündü.Yeraltı şehrinden kaçışı mükemmel bir şekilde hafızasındaolmasına rağmen vurulduğunu hatırlamıyordu. Omuz silkti vebunu savaş arzusunun kendisini acıya karşı körleştirmişolmasına bağladı. "Demek o gri pisliklerden biri benivurmuş..." diye konuşmaya başladı fakat o anda, bir kadınınonun poposundan bir ok çıkardığım düşününce kıpkırmızıkesilip gözlerini kaçırdı.

Alustriel naziklik edip konuyu değiştirdi. "Yemeğini ye vedinlen," diye talimat verdi. "Dostların güvende... Şu an için."

"Neredeler—"

Alustriel elini kaldırıp onun sözünü kesti. "Bu konuda kesinbir bilgim yok," diye açıkladı. "Cevaplarını kısa süre içindebulacaksın. Sabaha seni Uzunsemer'e, Cattibrie'ın yanınagötüreceğim. O sana benden fazla şey anlatacaktır."

Page 129: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Bruenor, bir goblin akınının enkazı arasında bulup kendikızı olarak yetiştirdiği o insan kızın yanına hemen şu andagitmeyi, onu sıkı sıkıya kollarına sarmayı ve her şeyinyolunda olduğunu söylemeyi dilerdi. Fakat, şimdiye kadarCattibrie'ı bir daha asla göremeyeceğini sandığını ve bir gecedaha dayanabileceğini kendisine hatırlattı.

Yemeğini bitirdikten dakikalar sonra daldığı bitkin uykununhuzuruyla birlikte, Bruenor'un bütün endişe ve korkularıgeçiverdi. Alustriel, cücenin huzurlu horultuları büyülüsığınağın içinde tekrar duyulana dek onu izledi.

Sadece rahatça uyuyan birinin bu kadar yüksek bir seslehorlayabileceğine karar kılan Gümüşay Hanımı, duvara sırtınıyasladı ve gözlerini kapadı. Üç uzun gün geçmişti.

Bruenor, içinde bulunduğu binanın şafağın ilk ışığıylabirlikte yok olup gidişini hayretle seyretti. Sanki, nasıloluyordu da, bu binanın inşası için gerekli olan somutmalzemeyi gece karanlığı ödünç vermiş de şimdi gerialıyormuş gibiydi. Bir şeyler söylemek için Alustriel'e doğrudöndü ama onun bir büyünün tam ortasında olduğunu gördü.Kadın, pembeleşmekte olan gökyüzüne doğru dönmüş vesanki ışık huzmelerini yakalamaya çalışıyor gibi ellerinihavaya kaldırmıştı.

Ellerini yumruk yaptı ve ağzına doğru götürüp büyüKözlerini fısıldadı. Sonra eline hapsetmiş olduğu ışığı serbestbıraktı ve büyünün son sözlerini haykırdı, "Alevden Yılkı!"Parlak kızıl renkli bir küre yere çarptı ve ateşten bir yağmurhâlini aldı. Neredeyse anında, şekil almaya başladı ve alevleriçindeki bir savaş arabasıyla iki tane at belirdi. Suretleri,

Page 130: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

kendilerine şekil veren ateşlerle dans ediyordu. Fakat yeriyakmıyorlardı.

"Eşyalarını topla," diye Bruenor'a talimat verdi hanım."Gitme zamanımız geldi."

Bruenor bir anlığına hareketsiz durdu. Büyüyü pek takdiretmezdi (tabii silah ve zırhları güçlendiren büyüler hariç)fakat büyünün yararlılığını da reddetmiyordu. Üzerine zırhkuşanıp kalkan takmakla zaman harcamadan eşyalarınıtopladı ve savaş arabasına doğru yürüyüp Alustriel'e katıldı.Savaş arabasına oldukça isteksiz bir şekilde bindi. Fakatateşler derisini yakmıyordu ve ahşap gibi elle tutulabiliyordu.

Alustriel alevden dizginleri çekti ve atlara komut verdi. Tekbir hoplayışta sabah göğüne yükseldiler ve hızla uzaklaştılar.Batıya doğru uçup dağın etrafından dolaştılar ve sonra güneyevurdular.

Afallayan cüce, eşyalarını ayağının dibine bıraktı, çenesinigöğsüne gömdü ve savaş arabasının yan tarafına sıkıcatutundu. Altlarından dağlar akıp gidiyordu. Kadim cüce şehriKonaktaşı'nın yıkıntılarını fark etti. Şehir az önce çokaşağıdayken, sadece bir saniye sonra çok geride kaldı. Savaarabası geniş kırlık arazi üzerinde gümbürdeyerek ilerledi veTrolkırları'nın kuzey ucundan dolaşıp batıya doğru uçtuNesme kasabasının üzerinden geçerlerken, Bruenor bir küfükoyverecek kadar rahatlamıştı. Zira Bruenor, o kasabanındevriyeleri tarafından kendisi ve dostlarının gördüğü pek damisafirperver olmayan muameleyi hatırlıyordu. Kırlar!arasında kıvrılarak ilerleyen parlak bir yılanı andıran DessarinNehir Ağı'nın üzerinden geçerlerken, Bruenor çok uzakta,

Page 131: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

kuzeyde geniş bir barbar kampının kurulmuş olduğunu gördü.Alustriel, ateşten savaş arabasını tekrar güneye doğru çevirdi.Sadece birkaç dakika sonra, Harpel Tepesi'ndeki meşhurSarmaşık Konak, yani Uzunsemer görünür oldu.

Meraklı büyücülerden oluşan bir kalabalık, savaş arabasınabakmak için tepenin üzerinde toplandı. Alustriel Hanım'ınonları her ziyaret edişinde yaptıkları gibi -soylu bir; havatakınmaya çalışarak— ciddiyetle tezahürat yapıyorlardı.Bruenor Battlehammer'ın kızıl sakalı, sivri burnu ve tekboynuzlu miğferi görünür olduğunda, kalabalığın arasındaduran adamlardan birinin beti benzi attı.

Bruenor savaş arabasının arka kısmından aşağı atlarken,Harkle Harpel, "Ama... sen...şey... ölmüştün... aşağıdüşmüştün," diye kekelemekteydi.

"Seni görmek de pek hoş," diye yanıtladı, üzerinde sadecegece entarisi ve miğferi olan Bruenor. Eşyalarını savaşarabasından aldı ve onları yığın hâlinde Harkle'ın ayaklarınındibine bıraktı. "Kızım nerede?"

"Evet, evet... kızın... Cattibrie... şey, neredeydi? Ah, orada,"diye zırvaladı, parmakları gerginlikle alt dudağının üzerindehoplarken. "Benimle gel, haydi gel!" Bruenor'un elini kavradıve cüceyi apar topar Sarmaşık Konak'a doğru götürdü.

Daha yataktan yeni kalkmış ve üzerine tüylü bir cüppegeçirip dışarı çıkmış olan Cattibrie, uzun koridorda yürürkenonlarla karşılaştı. Bruenor'un kendisine doğru koşturduğunugördüğünde, genç kadının gözleri fal taşı gibi açıldı, elindetuttuğu havluyu yere düşürdü ve kolları boşalıp gevşek bir

Page 132: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

şekilde iki yanına sarktı. Bruenor yüzünü ona sıkıca bastırıpbelini öyle bir kucakladı ki kızın ciğerlerinde nefes kalmadı.Cattibrie, şoku atlatır atlatmaz cüceye on kat daha sıkı sarıldı."Şükürler olsun," diye kekeledi, sesi hıçkırıklarla titreyerek."Tanrılar adına, öldüğünü sanmıştım!"

Ayakta durmakta zorlanan Bruenor cevap veremedi.Gözyaşları Cattibrie'ın cüppesinin önünü sırılsıklam etmiştiVe arkasında duran bir Harpel kalabalığının gözleriniüzerinde hissediyordu. Utanıp kızaran Bruenor, yan taraftaduran bir kapıyı iterek açtı ve belden yukarısı çıplak olan, yarıgiyinik bir Harpel'i şaşkınlığa uğrattı.

Büyücü, "Affedersin—" diye konuşmaya başladı fakatBruenor onu omzundan kavradığı gibi çekerek koridoraçıkarttı ve bir yandan da Cattibrie'ı odaya soktu. Büyücü,odasına geri girmek için döndüğünde kapı 'güm' diye yüzünekapandı. Etrafta toplanmış olan dostlarına çaresizce baktı amaonların kocaman gülümsemeleri ve dolup taşan kahkahaları,kendisine hiç yardım edemeyeceklerini açıkça gösteriyordu.Büyücü, omuz silkti ve sanki alışılmadık hiçbir şey olmamışgibi sabah işlerini yapmaya koyuldu. Cattibrie, acıyadayanıklı cücenin ilk defa ağladığını görüyordu. Bruenorbunu umursamıyordu ve zaten isteseydi de bu sahneninyaşanmasını engelleyemezdi. "Şükürler olsun," diye fısıldadıbiricik kızına, on beş yıldan da fazla bir süre önce evlatedindiği insan çocuğa.

"Eğer bilseydik," diye başladı Cattibrie ama Bruenor onususturmak için parmağını usulca kızın dudağına koydu. Buönemli değildi; Bruenor biliyordu ki, eğer Cattibrie ve

Page 133: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

diğerleri onun hayatta olduğu hakkında en ufak bir şüpheyedahi düşselerdi, onu Mithril Salonu'nda bırakmazlardı.

"Nasıl hayatta kaldığımı gerçekten bilmiyorum," diyeyanıtladı cüce. "Ateşler derimi yakmadı." Mithril Salonumadenlerinde yalnız başına geçirdiği haftaları hatırlayıncaürperdi. "O yer hakkında daha fazla konuşmayalım," diyeyalvardı. "Ardımda kaldı. Ve ardımda kalacak!" Cüceyurdunu geri almak için yola çıkan ordulardan haberdar olanCattibrie, kafasını olumsuz anlamda salladı. Fakat Bruenoronun bu hareketini fark etmedi. "Dostlarım?" diye sordu gençkadına. "Düşerken Drowun gözlerini gördüm."

"Drizzt hayatta," diye yanıtladı Cattibrie, "Regis'i takipeden kiralık katil de öyle. Tam sen düştüğün sırada uçurumunkenarından çıkıp beliriverdi ve buçukluğu kaçırdı."

"Gümbürgöbek'i mi?"

"Evet, ayrıca Drowun kedisini de."

"Ölmüş olabilir... "

"Hayır, tahminimce ölmemiştir," diye çabucak yanıtladıCattibrie. "Henüz değil. Drizzt ve Wulfgar, o iblisi güneye!doğru takibe çıktılar. Zira onun Calimport'a gittiğinibiliyorlar."

"Uzun bir yol," diye mırıldandı Bruenor. Kafası karışmışbir hâlde Cattibrie'a baktı. "Ama ben senin de onlarla gitmişolmanı beklerdim."

Page 134: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Benim kendi görevim var," diye yanıtladı Cattibrie, ifadesianiden sertleşerek. "Ödenmesi gereken bir boyun borcu."

Bruenor anında anladı. "Mithril Salonu mu?" diyerekboğulur gibi oldu. "Geri dönüp intikamımı almayı mıdüşünüyordun?"

Cattibrie, gözlerini hiç kırpmadan başıyla onayladı.

"Kafayı üşüttün galiba kızım!" dedi Bruenor. "Ayrıca drowsenin yalnız başına gitmene izin mi verdi yani?"

"Yalnız başıma mı?" diye tekrarladı Cattibrie. Salonunhakkıyla kralı olan kişinin gerçeği bilme zamanı gelmişti."Hayır, ben de hayatımı öyle aptalca çarçur etmezdim.Kuzeybatıdan yüz kadar cüce geliyor," diye açıkladı."Yanlarında Wulfgar'ın halkından birçok kişi ile beraber hemde."

"Yeterli değil," diye yanıtladı Bruenor. "Salonlarda bir ordudolusu gri pislik var."

"Ve Kuzey doğudan, Adbar Kalesi'nden sekiz bin baş dahagelecek," diye devam etti Cattibrie sertçe, ses tonunu hiçyumuşatmadan. "Adbar cücelerinin kralı Harbromm, salonlarıbir kez daha serbest göreceğine ant içti! Hatta Harpeller bileyardım etmeye söz verdiler." Bruenor, yaklaşmakta olanorduları -büyücüler, barbarlar ve gümbür gümbür ilerleyen bircüce duvarından oluşan orduları— aklında canlandırdı. Ve oordulara kumanda eden Cattibrie'ı. Çatık kaşlı bakışları hafifbir gülümsemeyle yumuşadı. Kızına, şimdiye kadar duyduğu

Page 135: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

yüksek saygıdan bile daha fazlasını duyarak baktı ve gözleribir kez daha yaşlarla doldu.

"Beni yenemezlerdi," dedi Cattibrie sertçe. "Senin büstününKrallar Salonu'na konulduğunu görmeye ve ismini, ait olduğuşanlı şöhretli makama kakmaya niyetliydim!" Bruenor, kızakollarını doladı ve bütün gücüyle ona sarıldı. Şu geçen yıllariçinde elde ettiği, ya da gelecek yıllarda elde edebileceğibütün o şan şeref dolu unvanlar arasında, ona "Baba" kelimesikadar yakışan ve onu kutsayan bir sıfat daha olamazdı.

O akşamüstü Bruenor, Harpel Tepesi'nin güney bayırındavakarla, dimdik duruyor, batı göğünden günün son renklerininsolup gidişini ve güneye doğru uzanan engin çayırlarıseyrediyordu. Aklı dostlarındaydı, özellikle de -Gümbürgöbek— Regis'te. O baş belâsı buçukluk, cücenin taşgibi katı kalbinde kendisine yumuşak bir köşe bulupyerleşmişti. Drizzt güvende olurdu -Drizzt her zamangüvendeydi zaten— ve yanında kudretli Wulfgar varken, oikisini alaşağı etmek için bir ordu gerekirdi. Ama Regis.

Bruenor, buçukluğun sorumsuz hayat tarzının, yarıçekingen yarı neşeli bir omuz silkişle parmak ucundayürüyüşünün, onu bir gün küçük bacaklarıyla içindençıkamayacağı bir çamura saplayacağından hiç şüpheduymamıştı. Gümbürgöbek, lonca başkanının yakut süsünüçalmakla ahmaklık etmişti.

Ama Regis'in "hakkettiğini bulması," buçukluk dostununiçine düştüğü zor durum konusunda cücenin acımaduygusunu, ya da yardımcı olamadığı için duyduğu hiddetihiç dindirmiyordu. Cücenin mevkiine göre, olması gereken

Page 136: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

yer burasıydı. Toplanmakta olan orduları zafere ve şana gidenyolda o yönetmesi, duergarları yok etmesi ve MithrilSalonu'nu refaha kavuşturması gerekiyordu. Yeni kurulan]krallığına bütün Kuzey Diyarı gıpta edecek, eski günlerineser< leriyle rekabet edebilecek nitelikteki yeni mallar,Diyarlan boyunca uzanan ticaret yollarında görülecekti.

Yaklaşık iki asır evvel yaşanan o feci günden, yaniBattlehammer Klanı'nın neredeyse yok edildiği vekurtulabilen birkaç kişinin de (ki bunların çoğu çocuklardı)anayurt-' larından dışarı sürülüp Buzyeli Vadisi'ndeki yetersizmadenlerine taşınmak zorunda kaldığı o günden beridir, buonun hayâli, yaşam gayesi olmuştu.

Bruenor'un en büyük hayali geri dönmekti. Ama şimdi,dostları güney diyarında çaresiz bir takip içindeyken, bu onane kadar da boş geliyordu.

Son ışık da gökyüzünden silindi ve yıldızlar göz kırparakdoğmaya başladı. Gece vakti, diye düşündü Bruenor, bir parçarahatlayarak. Drowun zamanı.

Bruenor, gitgide derinleşen karanlığa aniden başka biraçıdan baktığında, yüzünde belirmeye başlayan gülümsemeemaresi çabucak dağılıp gitti. "Gece vakti," diye fısıldadıyüksek sesle. Kiralık katilin zamanı.

-8-

GARİP BİR BİNA.

Page 137: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Haydutlar Bulvarı'nın en-sonundaki yalın, ahşap bina, refahiçindeki güney şehri Calimport'un yıkık dökük kısmı İçin dahioldukça sefil görünüyordu. Binanın pek az penceresi vardı,hepsi kalaslar ya da parmaklıklarla kapalıydı. Ayrıca yapıdateras veya balkon da yoktu. Aynı şekilde, bu binanın neolduğunu belirten bir tabela, hatta kapının üzerinde birnumara bile bulunmuyordu. Ama şehirdeki herkes bu evi iyibilir ve asla karıştırmazdı. Zira demir destekli kapılarınötesine geçince, manzara bir anda -oldukça belirgin birşekilde— değişirdi. Dışarıdan bakılınca sadece solgunahşabın kahverengisi görülürken, içeri girildiğinde sayısızcanlı renkte duvar kilimleri, iyi dokunmuş yer halıları ve somaltından heykeller belirirdi. Burası hırsızlar loncasıydı,zenginlik ve dekor açısından Calimshan Hükümdarı'nınsarayıyla boy ölçüşebilecek nitelikteydi.

Sokak seviyesinden üç kat yükseliyordu, ki zeminin altındaiki kat daha vardı. En üst kat en görkemli olanıydı. Beş odasıolan -merkezi sekizgen bir salon ve dört yan daire— bu kat,tek bir adamın rahatı ve göz zevki için tasarlanmıştı: PookPaşa. O loncanın başkanı, karmaşık bir hırsızlık şebekesininmimarıydı. Ve loncasının marifetlerinin meyvelerinin tadınıilk başta çıkaranın kendisi olmasına da özen gösterirdi.

Pook en üst katın merkezi salonunda, yani resmi görüşmedairesinde volta atıyor, tamamladığı her bir tur sonundadurup, büyük tahtının yanında yatan leoparın parlak kürkünüokşuyordu. Lonca başkanının toparlak yüzünde alışılmadıkbir tedirginlik ifadesi vardı ve egzotik hayvanını okşamadığızamanlarda parmaklarını gergin bir şekilde açıp kapıyordu.Giysisi en kaliteli ipektendi. Ama, elbiselerini tutturan broş

Page 138: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

haricinde, onun mevkiindeki diğer kimseler gibi aşırımiktarda mücevher takmıyordu -fakat som altından olandişleri parıldıyordu. Aslında Pook, salonda sıralanmış dörttepe devi harem ağasından birinin yarı boyuna indirilmiş hâligibi görünüyordu. Sultanlara diz çöktüren ve ismi en se sokakserserilerinin bile karanlık deliklere saklanmasın sağlayantatlı dilli bir lonca başkanı için pek de heybetli b görünüşüyoktu.

Odanın aşağı katlara açılan ana kapısı vurulduğund Pooksıçrayarak irkildi. Uzun bir süre tereddüt etti, tabii bunukapının öteki tarafındaki adamı kıvrandırmak için yaptığınkendisine telkin edip durdu —aslında, gerçekten de kendisinitoparlamak için biraz zamana ihtiyaç duymuştu. Sonrakaygısız bir tavırla harem ağalarından birisine eliyle işaret ettive kapının tam karşısındaki şaşalı tahtına doğru yürüyüpgözbebeği olan kedisini tekrar okşadı. Sırık gibi bir dövüşçüiçeri girdi, kasıla kasıla yürürken ince kılıcı belindehopluyordu. Arkasında süzülen ve boynuna dolanmış kara birpelerin giyiyordu. Sık ve kahverengi kılları pelerine rağmengörülüyordu. Elbiseleri koyu renkli ve sadeydi. Üzeriçaprazlamasına asılmış kayışlar ve kemerlerle doluydu. Herbirinde ya bir kese, ya bir hançer, ya da başka bir alışılmadıksilah duruyordu. Yıpranmış ve kırışıp buruşmuş olan yüksekkonçlu deri çizmeleri, adamın çevik ve hafif yürüyüştıpırtısından başka bir ses çıkartmıyordu.

"Selâmlar Pook," dedi, gayri ciddi bir tavırla. Pook'ungözleri, adamı gördüğü anda kısıldı. "Rassiter," diye cevapverdi sıçanadama.

Page 139: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Rassiter tahta doğru ilerledi ve yerde uzanan leopara nahoşbir bakış atarak gönülsüzce reverans yaptı. Seviyesi düşüksoyunu açığa vuran çürümüş dişlerini göstererek gülümsedi.

Tek ayağını tahtın üzerine koydu ve lonca başkanınınüzerine doğru nefesinin sıcaklığını hissettirebilecek kadareğildi.

Pook, güzelim tahtının üzerinde duran pis çizmeye baktı,sonra kafasını kaldırıp öyle bir gülümsedi ki, kaba saba birkimse olan Rassiter'in bile gözü korktu. Ortağıyla olansamimiyetini birazcık aştığını anlayan Rassiter ayağını yereindirdi ve bir adım geriledi. Pook'un gülümsemesi kayboldufakat tatmin olmuştu.

"İş hâlledildi mi?" diye sordu. Rassiter kendi etrafında hızladöndü, az kalsın kahkahayı basacaktı. "Elbette," diyeyanıtladı ve kesesinin içinden

İnciden bir gerdanlık çıkarttı.

Pook bu görüntü karşısında kaşlarını çattı. Tam da »İnsidövüşçünün beklediği tepkiyi vermişti. "Hepsini Aldüımekzorunda mısın yani?" diye tısladı lonca başkanı.

Rassiter omuz silkti ve gerdanlığı geri koydu. "Onunortadan kaldırılmasını istedin. Ortadan kaldırıldı."

Pook'un elleri, tahtın kollarını sıkıca kavradı. "İştamamlanana kadar onun sokaklardan uzaklaştırılmasınıistedim!"

Page 140: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Çok fazla şey biliyordu," diye yanıtladı Rassiter,tırnaklarını inceleyerek.

"Değerli bir hizmetkâr kadındı," dedi Pook, kontrolünüyeniden sağlayarak. Pook Paşa'yı, Rassiter'in yaptığı gibi pekaz insan kızdırabilirdi ve pek azı bu odayı canlı terk ederdi."Binde bir bulunur biri," diye kıkırdadı sırık boylu dövüşçü.

Başka bir kapı açıldı ve yaşlı başlı bir adam içeri girdi. Morcüppesinde nakış işlemeli yıldızlar ve hilâller vardı ve sarığınıkocaman bir elmas broş tutturuyordu. "Sizinle konuşmam—"

Pook ona gözünün ucuyla baktı. "Şimdi olmaz, LaValle."

"Fakat Efendim—"

Pook'un gözleri tehlikeli bir şekilde kısıldı ve dudaklarınıısırıp yüzünü buruşturduğunda oluşan çizgiler kadar ince birhâl aldı. Yaşlı adam özür dilercesine reverans yaptı, girdiğikapıdan geri gitti ve ardından dikkâtle, sessice kapıyı kapattı.

Rassiter bu hadiseye kahkahayı bastı. "Bravo!"

"Sen de LaValle kadar görgülü olmalısın," dedi Pook ona.

"Haydi Pook, biz ortağız," diye yanıtladı Rassiter. İki tanepenceresi olan odanın güneye, yani limanlara ve enginokyanusa bakan penceresine doğru ilerledi. "Bu gece dolunayvar," dedi heyecanla, hızla Pook'a doğru dönerek. "Bizekatılmalısın Paşam! Bu gece devasa bir ziyafet var!"

Page 141: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Pook, Rassiter ile sıçanadam dostlarının hazırlayacağı okorkunç ziyafet sofrasını düşününce ürperdi. Hizmetkâr kadınmuhtemelen henüz ölmemişti...

Bu tarz düşünceleri silkeleyerek uzaklaştır^ "Korkarım kireddetmeliyim," dedi sessizce.

Rassiter, Pook'un tiksindiğini anladı -zaten bun kasıtlıolarak yapmıştı. Hızla geri döndü ve ayağını tahtı üzerinekoyarak o pis gülümsemesini bir kez daha gösterdi. "Nelerkaçırdığını bilmiyorsun," dedi. "Ama seçim seniniantlaşmamız böyleydi." Geri çekildi ve eğilerek reveransyaptı. "Ayrıca patron sensin."

"Sana ve senin takımına karşı gayet münasip bir antlaşma,"diye hatırlattı Pook. Rassiter, teslimiyet belirterek ellerini açtıve avuçlarını gösterdi, sonra el çırptı. "Bizi hizmetine kabulettiğinden beri, loncamın daha iyi işler çıkarttığını inkâredemem." Tekrar reverans yaptı. "Küstahlığımı bağışla,biricik dostum. Edindiğim servetin neşesini zorluklazaptediyorum da. Ayrıca' bu gece dolunay var!"

"Öyleyse git de ziyafetini çek Rassiter." Sırık boylu adamyeniden reverans yaptı, leopara bir bakış daha fırlattı ve dışarıçıktı.

Kapı kapandığında, Pook elini alnına götürdü ve birzamanlar gür, siyah buklelerden oluşan, şimdi ise keçeleşmişolan saçlarının arasına parmaklarını daldırdı. Sonra çenesiniçaresizce tombul avucuna koydu ve sıçanadam Rassiter ile işyaparken duyduğu rahatsızlık sebebiyle güldü.

Page 142: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Biraz hoşça vakit geçirerek ortağını kafasındanatabileceğini düşünerek harem kapısına baktı. Ama LaValle'yihatırladı. Eğer vereceği haberler önemli olmasaydı büyücüonu rahatsız etmezdi, hele hele odada Rassiter varken.

Evcil kedisinin çenesini son bir kez kaşıdı ve odanıngüneydoğu kapısına, büyücünün loşça aydınlatılmış dairesinedoğru ilerledi. Pook içeri girdiğinde, kristal küresine dikkâtlebakmakta olan LaValle onu fark etmedi. Büyücüyü rahatsızetmek istemeyen Pook, küçük masanın karşısında duransandalyeye oturdu ve bekledi. Bu sırada Pook, LaValle orayaburaya hareket ederken, çalı gibi olan boz sakalının kristalinardından eğri büğrü bir hâl alarak görünmesiyle eğlendi

LaValle en sonunda kafasını kaldırıp baktı. Pook'unyüzünde hâlâ gerginlik çizgileri olduğunu açıkçagörebiliyordu, sıçanadamın ona yaptığı ziyaret sonrasındabeklenmedik bir görüntü değildi bu. "Kızı öldürmüşler mipeki?" diye sordu, cevabı çoktan bildiği hâlde. "O herifi adamyerine koymuyorum," dedi Pook.

LaValle onaylayarak başını salladı. "Ama Rassiter'in lanakazandırdığı gücü de bir kenara atamazsın."

Büyücünün sözleri doğruydu. Sıçanadamlarla ittifakkurduğundan beri geçen şu iki yılda, Pook'un loncası,şehirdeki en seçkin ve en güçlü lonca olup çıkmıştı. Sadeceliman tüccarlarının korunma amacıyla -onun loncasındankorunma amacıyla— Pook'a ödediği haraçlarla da gayet güzelyaşayabilirdi. Hatta şehre demir atan yabancı tüccargemilerinin kaptanları dahi, limanlarda karşılaştıkları vakit

Page 143: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Pook'un haraç tah-aildarını geri çevirmemeleri gerektiğinigayet iyi bilirdi.

Ve bilmeyenler ise çabucak öğrense onlar için daha iyiolurdu.

Hayır, Pook, Rassiter ve dostlarının etrafındabulunmasından edindiği kazançları inkâr edemezdi. Amalonca başkanı, o iğrenç likantroplara , gündüz vakti insanolan, gece ise hayvanımsı bir şeye dönüşüp yarı insan-yarısıçan olan o yaratıklara hiç sevgi beslemezdi. Ayrıca işlerinihâllediş şekillerinden de pek hoşlanmıyordu.

"Ondan bu kadar konuştuğumuz yeter," dedi Pook, ellerinisiyah, kadife masa örtüsünün üzerine koyarak. "Bubuluşmanın etkilerini atlatmak için haremde birçok saatgeçirmem gerekeceğinden eminim!" Yüzünde beliren sırıtış,bu düşünceden hoşlandığını gösteriyordu. "Peki sen neistemiştin?"

Büyücünün yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi."Bugün Baldur Kapısı'ndan Oberon ile konuştum," dedi birazgururla. "Rassiter ile yaptığın görüşmeyi büsbütün unutmanısağlayacak bir şey öğrendim."

Pook, hikâyesine heyecan katmasına izin vererekLaValle'ye merakla baktı. Büyücü çok iyi ve sadık biryardımcıydı. Bir lonca başkanının sahip olup olabileceğidosta en yakın şeydi.

"Kiralık katilin geri dönüyor!" diye ilan etti LaValle aniden.

Page 144: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Büyücünün sözlerinin ne anlama geldiğini düşünmekPook'un biraz zamanını aldı. Ama sonra kafasına dank etti vePook oturduğu yerden ayağa fırladı. "Entreri mi?" dediboğulur gibi, nefesi kesilerek. LaValle başıyla onayladı veneredeyse kahkaha atacaktı.

Pook parmaklarını saçlarının arasına soktu. Uç yılÖlümcüllerin ölümcülü Entreri, üç uzun yılın ardından onunyanına geri dönüyordu. Büyücüye merakla baktı.

Pook'un yüksek sesle sormadığı soruyu, "Buçuklukyanında," diye yanıtladı LaValle.

Pook'un yüzü kocaman bir gülümsemeyle aydınlandı.Hevesle öne doğru eğildi, altın dişleri mum ışığında parıldadı.

LaValle, lonca başkanını memnun etmekten, almak için çokuzun bir süredir beklemekte olduğunu haberleri onavermekten, gerçekten de hoşnuttu. "Ve yakut süs de öyle!"diye belirtti büyücü, yumruğunu masaya vurarak.

"Evet!" diye hırladı Pook, kahkahasını tutamayarak.Mücevheri, onun en değerli varlığı geri dönüyordu. Yakutunhipnotize edici güçlerini kullanarak, çok daha fazla güç veservet elde edebilirdi. Sadece tanıştığı herkese hakim olmaklakalmayacak, onların bundan hoşnut olmasını da sağlayacaktı."Ah, Rassiter," diye mırıldandı Pook, aniden ortağına karşıelde edebileceği avantajı düşünerek. "İlişkimizin boyutudeğişmek üzere, benim kemirgen dostum."

"Ona daha ne kadar ihtiyaç duyacaksın ki?" diye sorduLaValle.

Page 145: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Pook omuz silkti ve odanın bir köşesine, küçük bir perdeyedoğru baktı.

Taros Çemberi'ne.

LaValle o nesneyi düşününce beti benzi attı. TarosÇemberi, sahibini ya da sahibinin düşmanlarını varoluşdüzlemleri arasında dolaştırabilen kudretli bir antikaydı. Amabu nesnenin gücünün de bir bedeli vardı. Tamamıyla şeytanibir antikaydı. Onu zaten pek az kullanmış olan LaValle, herkullanışında kendisinden bir parçanın emildiğini hissetmişti.Sanki Taros Çemberi onun hayat enerjisini çalıp güçkazanıyormuş gibi oluyordu. LaValle, Rassiter'den nefretediyordu fakat lonca başkanının Taros Çemberi'nden daha iyibir çözüm yolu bulmasını umuyordu.

Büyücü kafasını Pook'a çevirdiğinde, onun kendisinebakmakta olduğunu gördü. "Daha fazla anlat!" diye üsteledihevesle.

LaValle çaresizce omuz silkti ve elini kristal küreninüzerine koydu. "Onları kendi gözlerimle göremedim," dedi.Artemis Entreri benim büyülü takibimden kaçmayı hepbaşarır zaten. Ama Oberon'un sözlerine bakılırsa, pek uzaktadeğiller. Calimshan'ın kuzeyindeki sulardalar, tabii dahaşimdiden ülke sınırları içine girmemişlerse. Ve hızlı bir rüzgâryakalamışlar, efendim. Bir ya da iki haftadan fazla sürmez."

"Regis de onunla demek?" diye sordu Pook.

"Öyle."

Page 146: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Hayatta mı?"

"Oldukça fazla hayatta," dedi büyücü.

"İyi!" diye hırladı Pook. O üçkağıtçı buçukluğu yenidengörmeyi nasıl da iple çekiyordu! Boğumlu ellerini Regis'inküçük boynuna dolamak için sabırsızlanıyordu! Regis yakutsüsü alıp kaçtıktan sonra, lonca zor zamanlar geçirmişti.Aslında sorunların temelinde, Pook'un mücevher olmadanİnsanlarla anlaşma konusunda yaşadığı güvensizlikler, onuuzun zamandır kullanıyor olması ve buçukluğu takıntı dere'cesinde -ve pahalı bir yöntemle— araması yatıyordu. AmaPook, bütün suçun Regis'te olduğunu düşünüyordu. Hattasıçanadamlarla yapmak zorunda kaldığı ittifak için bileRegis'i suçluyordu, zira eğer yakut süsü elinde olsaydıRassiter'e ihtiyaç duymazdı.

Ama şimdi, Pook biliyordu ki her şey çok iyi olacaktı.Yakut süsü kullanacak ve sıçanadamlara hakimiyet kuracaktı.Belki de gücünün sınırlarını Calimport'un ötesine dahitaşımayı düşünebilirdi. Büyülediği ortakları ve likantropmüttefikleriyle Güney Diyarı boyunca bir loncalar zincirikurabilirdi.

Pook ona doğru dönüp baktığında LaValle daha ciddigörünüyordu. "Sence Entreri, yeni müttefiklerimiz konusundanasıl hissedecektir?" diye sordu tatsızca.

"Ah tabii ya, o bilmiyor," dedi Pook, sorunun ne olduğunuanlayarak. "Uzun bir süredir etrafta yok." Biraz düşündüktensonra omuz silkti. "Eninde sonunda aynı meslek içindeler.Entreri onları kabullenecektir."

Page 147: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Rassiter tanıştığı herkesi rahatsız ediyor," diy hatırlattıbüyücü ona. "Ya Entreri'ye karşı gelirse?"

Pook bu düşünceye güldü. "Seni temin edebilirim kRassiter Entreri'ye sadece tek bir kez karşı gelebilir, dostum.”

"Ve ondan sonra sen de sıçanadamların yeni lideriy birantlaşma yaparsın," diyerek kıs kıs güldü LaValle.

Pook, büyücünün omzunu sıvazladıktan sonra kapı doğruilerledi. "Elinden geldiğince fazla şey öğren," diye talimâtverdi büyücüye. "Eğer onları kristal kürenin içinde bulur«isan beni çağır. Buçukluk Regis'in yüzüne şöyle bir bakmakiçin sabırsızlanıyorum. Ona o kadar çok şey borçluyum ki."

"Peki nerede olacaksın?"

"Haremde," diye yanıtladı Pook, göz kırparak. "Bilirsin,stresli bir meslek."

LaValle, Pook gittiğinde koltuğuna yaslandı ve başrakibinin geri dönüşünü düşündü. Entreri gittiğinden berigeçen yıllarda pek fazla şey kazanmıştı, hatta Pook'un başasistanı olarak üçüncü kattaki bu odaya dahi taşınmıştı. Buodaya, yani Entreri'nin odasına. Ama büyücünün, kiralıkkatille hiçbir sorunu olmamıştı. Dost olmasalar bile, ortakolarak rahat bir ilişkileri vardı. Ayrıca birbirilerine birçok kezyardımları dokunmuştu. LaValle, Entreri'ye hedefineulaşabileceği en kısa yolu kaç kez gösterdiğinihatırlamıyordu. Ve bir de, Mancas Tiveros adındaki birbüyücüyle yaşanan o nahoş durum vardı. Calimport'taki diğerbüyücüler ona "Kudretli Mancas" diyordu. Belirli bir

Page 148: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

büyünün kökeni konusunda LaValle ile Mancas anlaşmazlığadüştüğünde, diğer büyücüler LaValle'ye acımışlardı. İkisi debüyünün mucidinin' kendisi olduğunu iddia ediyordu veherkes bir büyü savaşının patlak vermesini beklemekteydi.Ama Mancas, ardında büyünün yaratılışı konusunda kendiiddiasını fesheden ve bütün hakları LaValle'ye devreden birnot bırakarak aniden ve hiç beklenmedik bir şekilde ortadankayboldu. Mancas bir daha asla görülmedi -ne Calimport'ta nede başka bir yerde.

"Ah, pekâlâ," diyerek iç geçirdi LaValle, kristal küresininbaşına dönerek. Artemis Entreri'nin faydaları vardı.

Kapının odası yeniden açıldı ve Pook kafasını kapıeşiğinden uzattı. "Marangozlar loncasına bir ulak yolla," dedi

LaValle'ye. "Acilen birkaç yetenekli ustaya ihtiyaçıhıyoluğumuzu söylesin." LaValle duyduklarınainanamayarak kafasını yana doğru eğdi.

"Harem ve hazine odası yerinde kalacak," dedi PookVurgulu bir şekilde, büyücünün neler olduğunu anlayamamasıkarşısında sinirlenmiş gibi yaparak.

"Ve elbette ki, kendi dairemi küçültecek değilim!"

LaValle neler olduğunu anlamaya başlayınca kaşları çatıldı.

"Ayrıca Artemis Entreri'ye odasını geri alamayacağınıatiyleyecek hâlim yok," dedi Pook. "Hele hele göreviniböylesine mükemmel bir şekilde başarıya ulaştırdıktan

Page 149: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

sonra!" "Anlıyorum," dedi büyücü, bir kez daha aşağı katlardabir yere taşınmak zorunda kalacağını düşünüp suratını asarak.

"Demek oluyor ki altıncı bir oda inşa edilmeli," diye güldüPook, oynadığı küçük oyunun tadını çıkartarak. "Entreri'ninkiile haremin arasına." Değerli yardımcısına yeniden göz kırptı."Odanı kendin tasarlayabilirsin, sevgili LaValle. Ve masrafyapmaya çekinme sakın!" Kapıyı kapattı ve gitti.

Büyücü, gözlerine dolan yaşları sildi. Pook onu hepşaşırtıyor ama asla hayâl kırıklığına uğratmıyordu. "Çokcömert bir patronsun, Pook Paşa," diye fısıldadı boş odaya.

Ve Pook Paşa, gerçekten de dediğini yaptıran bir liderdi.Zira LaValle, kristal küresinin başına geri döndü vekararlılıkla dişlerini sıktı. Entreri ile buçukluğu bulacaktı.

Cömert patronunu hayâl kırıklığına uğratmayacaktı.

-9-

Şimdi Chionthar'ın dalgaları ve kuzeyden yelkenleridolmasını sağlayacak açıyla esen meltem sayesinde Su PerisBaldur Kapısı'ndan güneye doğru süratle ilerliyor, suyugemiyle birlik içindeki hareketleriyle etrafa beyaz köpüklefışkırtıyordu.

"İkindi vaktinde Kılıç Sahili'ne çıkacağız," dediDeudermont, Drizzt ile Wulfgar'a. "Ve kıyı şeridindenayrılınca, Asavir Kanalı'na varana dek gözümüz hiç kara!

Page 150: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

görmeyecek. Sonra dünyanın köşesinden dolaşacağımız birgüney yolculuğu yapacak ve Calimport'a doğru yeniden,doğuya döneceğiz.

"Calimport," diye tekrarladı, o anda Su Perisi'nin bayrakdireğinde yükselmekte olan, altın rengi bir zemin üzerindeçaprazlamasına çizilmiş mavi şeritlere sahip yeni flandrayıişaret ederek.

Bunun alışılmış bir gemicilik adeti olmadığını bilen Drizzt,şüpheyle Deudermont'a baktı. "Baldur Kapısı'nın kuzeyindeDerinsu bayrağını dalgalandırırız," diye açıkladı kaptan."Güneyinde ise Calimport'unkini."

"Bu kabul gören bir olay mı?"

"Bedelini bilenler için öyle," diye güldü Deudermont."Derinsu ve Calimport rakiptir ve mücadelelerinde deinatçıdırlar hani. Birbirileriyle ticaret yapmak istiyorlar -zirabu iki tarafın da kârına— ama ikisi de, kendi limanlarındagemilerin diğer şehrin bayrağını dalgalandırmasınıistemiyorlar."

"Ahmakça bir gurur," diye belirtti Wulfgar, kendi klanhalkının sadece birkaç yıl evvel uyguladığı benzer gelenekleriacıyla hatırlayarak.

"Politika," dedi Deudermont, omuz silkerek. "Ama ikişehrin lordları da gizliden gizliye ticareti istiyor ve bu işiyürütmek için birkaç düzine gemi ile sözleşme yapıldı. SuPerisi'nin yuvam diyebileceği iki limanı var, ayrıca buanılaşmadan herkes kâr ediyor."

Page 151: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Kaptan Deudermont için de iki ayrı pazar var," diyebelirtti Drizzt kurnazca. "Kazançlı iş." "Ayrıca insana iyi birdeniz yolculuğu hissi de veriyor," diye devam ettiDeudermont, yüzünde hâlâ kocaman bir gülümsemeyle."Baldur Kapısı'nın kuzeyindeki sularda gezinen korsanlarDerinsu'nun flandrasına diğer herkesinkinden çok saygıgösterir ve güneydekiler ise Calimport'u ve onun devasadonanmasını hiddetlendirmemeye dikkât ederler. AsavirKanalı civarındaki korsanların açık denizde avlayabileceğibirçok tüccar gemisi var ve daha güçsüz bir şehrin bayrağınıdalgalandıran gemilere saldırmaları daha muhtemeldir."

"Peki siz asla rahatsız edilmiyor musunuz?" diye sormadanedemedi Wulfgar. Sesi çekingen ve neredeyse alaycıydı. Buikili bayrak işini uygun bulup bulmadığından henüz emindeğilmiş gibiydi.

"Asla mı?" diye tekrarladı Deudermont. " 'Asla' değil amanadiren. Ve eğer korsanlar üzerimize saldırırsa, biz deyelkenlerimizi rüzgârla doldurup kaçıyoruz. Yelkenlerirüzgârla doluyken Su Perisi'ni pek az gemi yakalayabilir."

"Peki ya sizi yakalarlarsa?" diye sordu Wulfgar.

"İşte o zaman yolculuğunuzun bedelini ödemeniz için fırsatçıkar," diyerek güldü Deudermont. "Kanımca, taşıdığınız osilahlar, akıncı bir korsanın takip isteklerini yumuşatacaktır."

Wulfgar, Aegis-fang'i yüz hizasına doğru kaldırıp ona baktı."Umarım geminin hareketlerini, öyle bir savaşta başarılıolabilecek kadar iyi öğrenmişimdir," dedi. "Gelişigüzel birsalınış beni denize düşürebilir!"

Page 152: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

'O zaman sen de korsan gemisinin yanına yüzersin,' diyedüşündü Drizzt, 've onu alabora edersin!'

Büyücü Oberon, Baldur Kapısı'ndaki kulesinin karanlık birdairesinden, Su Perisi'nin yelken açışını izledi.

Güvertede, kaptanın yanında duran elf ile kocaman barbarıdaha iyi görebilmek için büyülü küresinin derinliklerinidikkâtle baktı. Büyücü, bu ikisinin Diyarlar'ın bukesimlerinden olmadığını biliyordu. Giysilerine ve ten renginibakılırsa barbarın, çok kuzeydeki kabilelere, Luskan'ın veDünyanın Omurgası Dağları'nın dahi ötesinde, Buzyeli Vadisidiye bilinen ıssız ve boş arazide yaşayan toplumlara mensupolması daha muhtemeldi. Yurdundan ne kadar da uzaktaydı veonun türünden birinin açık denizde yolculuk etmesi nasıl daalışılmadık bir görüntüydü!

"Pook Paşa'nın mücevherinin geri götürülüşünde buikisinin ne gibi bir rolü olabilir?" diye yüksek sesle düşündüOberon. Gerçekten de merak ediyordu. Yoksa Entreri,buçukluğu ararken oldukça uzun bir mesafe ötede olan çıplaktundraya kadar gitmiş miydi? Bu ikisi güneye doğru, onu mutakip ediyordu?

Ama bu büyücünün meselesi değildi. Entreri'ye birçokboyun borcu olan Oberon, kiralık katilin, sadece basit biriyilik yapmasını isteyerek borçları kapatmasından memnundu.Birkaç yıl önce kiralık katil, Oberon için adam öldürmüştü -hem de bir defadan fazla. Entreri, Oberon'un kulesine yaptığıbirçok ziyarette, büyücünün kendisine olan borçlarından hiçsöz etmemişti ve bu sebeple büyücü, sürekli olarak kiralıkkatilin baskısını hissetmişti. Ama bu gece, sadece basit bir

Page 153: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

işaret vermesiyle birlikte, o uzun süreli borçların hepsikapanacaktı. Oberon'un merakı, denize açılmakta olan SuPerisi'ne bir süre daha bakmaya devam etmesini sağladı. Elfinüzerine -liman reisi Pellman'in dediğine göre adı DrizztDo'Urden olan elfin üzerine— yoğunlaştı. Büyücününtecrübeli gözlerine göre o elfte garip bir şeyler vardı. Barbarınolduğu gibi uygunsuz görünmüyordu. Daha ziyade, Drizzt'inhareketlerinde ve o eşsiz, lavanta renkli gözleriyle etrafabakışında garip bir şeyler vardı. O gözler, elf DrizztDo'Urden'in büründüğü genel dış görünüşe uymuyor gibiydi.Muhtemelen bir tılsımdır, diye tahmin etti Oberon. Bir çeşitbüyülü sahte kılık. Meraklı büyücü, Pook Paşa'ya rapor etmekiçin daha fazla bilgi edinmeyi dilerdi. Daha fazla laştırmayapmak için büyü yoluyla geminin güvertesine ışınlanmayıdüşündü fakat böyle bir işe girişmek için lâzım ·lan doğrubüyüleri hazırlamamıştı. Ayrıca, bunun kendi pieselesiolmadığını kendisine yine hatırlattı. Üstelik, Entreri'ye karşıgelmek istemiyordu.

O gece Oberon, kulesinden dışarıya uçtu ve elinde bir büyüdeğneğiyle birlikte gece göğüne doğru yükseldi. Şehrinyüzlerce metre yükseğine çıktı ve ateş toplarından oluşansinyalleri belirli bir sırayla göndermeye başladı.

İki yüz mil güneyde, Şeytan Dansçısı adlı bir Calimportgemisinin güvertesinde duran Artemis Entreri, gökteki ateştoplarını izledi. "Denizden geliyorlar," diye mırıldandı, ateşpatlamalarının sıralamasına dikkât ederek. Yanında duranbuçukluğa doğru döndü.

"Dostların bizi denizden takip ediyor," dedi. "Ve birhaftadan az mesafe ardımızdalar! İyi iş çıkartmışlar."

Page 154: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Bu haber karşısında Regis'in gözleri pek de umutlaparlamadı. Artık her geçen gün ve geceyle birlikte, mevsimdeğişimi daha belirgin bir şekilde fark ediliyordu. Kışı çokgeride bırakmışlardı ve Güney Diyarları'nın sıcak rüzgârları,buçukluğun ruh hâlini olumsuz yönde etkiliyordu. Calimportyolculuğu başka bir durakla daha bölünmeyecekti ve hiçbirgemi -bir haftadan az mesafe geride olsa bile— süratle gidenŞeytan Dansçıst'm yetişemezdi. Regis bir iç çatışmaiçindeydi, eski lonca başkanı ile karşılaşmasının kaçınılmazolduğu fikrine alışmaya çalışıyordu.

Pook Paşa bağışlayıcı bir adam değildi. Regis, Pook'unloncanın diğer üyelerinden bir şeyler çalmaya cüret edenhırsızlara verdiği acımasız cezalara bizzat tanık olmuştu.Regis bunu bir adım daha öteye taşımış; lonca başkanının kendişinden bir şeyler çalmıştı. Ayrıca aşırdığı nesne, yanibüyülü yakut süs, Pook'un en kıymetli varlığıydı. Mağlupedilmiş ve umutsuzluk içinde olan Regis, kafasını önüne eğdive kamarasına doğru yavaşça ilerledi.

Buçukluğun kasvet dolu ruh hâli, Entreri'nin içini saranheyecan dolu ürpertiyi dindiremiyordu. Mücevheri vebuçukluğu Pook alacaktı ve yaptığı bu hizmet karşılığındaEntreri'ye iyi bir ödeme yapılacaktı. Ama kiralık katil için|gayretlerinin esas mükâfatı Pook'un vereceği altınlar değildi.

Entreri, Drizzt Do'Urden'i istiyordu.

O gece Drizzt ve Wulfgar da Baldur Kapısı'nın üzerindeparlayan ateş toplarını izledi. Açık denize yeniden çıkmışfakat hâlâ Şeytan Dansçısı'nın yüz elli mil kuzeyinde: olan

Page 155: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

dostlar, bu gösterinin ne anlama geldiğini sadece tahminedebilirdi.

"Bir büyücü," diye belirtti Deudermont gelip iki dostakatılarak. "Muhtemelen büyük bir gök hayvanıyla dövüşetutuşmuştur," diye düşüncesini belirtti kaptan, eğlenceli birhikâye uydurmaya çalışarak. "Bir ejder veya gökyüzündekibaşka bir canavar!" Drizzt, ateş patlamalarına daha iyibakabilmek için gözlerini kıstı. Alevlerin etrafında uçan karaşekiller görmüyordu. Ateş toplarının belirli bir hedefenişanlandığına dair herhangi bir işaret de yoktu. Ama SuPerisi'nin, onun olayı ayrıntılarıyla göremeyeceği kadaruzakta olması da muhtemeldi.

"Bir dövüş değil -bir işaret," dedi Wulfgar aniden,patlamaların belirli bir sırayla olduğunu fark ederek. "Üç vebir. Üç ve bir."

"İşaret vermek için zorlu bir yol gibi görünüyor," diyeekledi Wulfgar. "Yanında mesajı taşıyan bir atlı daha iyi işgörmez miydi?"

"Tabii ama bu bir gemiye verilen işaret değilse..." dedi tokbir sesle Deudermont.

Drizzt aynı şeyi çoktan düşünmüş ve bu gösterinin kaynağıile amacı konusunda epey endişelenmeye başlamıştı Kile.

Deudermont ateş gösterisini biraz daha inceledi."Muhtemelen bir işaret," diye kabul etti. Wulfgar'ın, ateşloplarının belirli bir sırayla patladığı konusundaki gözlemidoğruydu. "Baldur Kapısı'na her gün birçok gemi gelir ve

Page 156: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

birçok gemi denize açılır. Dostlarını büyük bir gösterişleselâmlayan ya da onlara güle güle dileyen bir büyücü olsagerek."

"Ya da bazı bilgiler veren," diye ekledi Drizzt, kafasınıkaldırıp Wulfgar'a bakarak. Wulfgar, Drowun ne demeyeçalıştığını anladı. Drizzt, barbarın kaşları çatık simasınabakınca onun da benzer düşünceleri paylaştığınıgörebiliyordu.

"Ama bizim için bir gösteriden başka bir şey değil," dediDeudermont, onlara iyi geceler dileyip omuzlarınısıvazlayarak. "Eğlenceyle izlenecek hoş bir olay."

Drizzt ile Wulfgar, Deudermont'un bu fikrinden ciddi birşekilde şüphe ederek birbirilerine baktılar.

"Artemis Entreri ne gibi bir oyun oynuyor?" diye sorduPook, düşüncelerini yüksek sesle söyleyerek.

Kristal kürenin içinden ona bakan büyücü Oberon omuzsilkti. "Artemis Entreri'nin sebeplerini hiçbir zaman anlamayıbaşaramadım."

Pook başıyla onayladı ve LaValle'nin koltuğunun ardındavolta atmaya devam etti.

"Yine de, bu ikisinin sizin yakut süsünüzle pek alâkasıolmadığını tahmin edebiliyorum," dedi Oberon.

"Entreri'nin geçtiği yollarda edindiği kişisel bir düşmanolabilir," diye hemfikir oldu Pook.

Page 157: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Buçukluğun dostları mı acaba?" diye düşündü

Oberon. "Peki o zaman neden Entreri onları doğru yöneçeksin ki?"

"Her kim olurlarsa olsunlar, sadece sorun çıkartırlar dedi,lonca başkanı ile büyülü kürenin arasında oturmakt olanLaValle.

"Belki de Entreri onlara pusu kurmayı planlıyordur, diyeönerdi Pook, Oberon'a. "Bu da senin işaretine nede ihtiyaçduyduğunu açıklar."

"Entreri, liman reisine kendisinin onlarla Calimport'tabuluşacağını söyleme talimatını verdi," diye Pook'a hatırlattıOberon.

"Onları kandırmak için," dedi LaValle. "Güney limanınavarana dek yolun açık olacağına inanmaları için."

"Bu Artemis Entreri'nin üslubu değil," dedi Oberon, vePook da aynı şeyi düşünüyordu. "Kiralık katilin, birmücadelede avantaj sağlamak için böyle bariz hilelere başvurduğunu hiç görmedim. Kendisine meydan okuyanlarladoğrudan yüzleşip onları yok etmek Entreri'nin en büyükzevkidir."

İki büyücü ve böyle bilmecelere karşı uygun bir şekildehareket ederek hayatta kalıp zenginleşen lonca başkanı,olasılıkları düşünüp taşınmak içirt bir süre sessiz kaldılar.Pook'un umursadığı tek şey yakut süsünün geri getirilmesiydi.

Page 158: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Onunla birlikte gücünü on kat arttırabilir, belki deCalimshan'ın Hükümdar Paşası'nın bile gözüne girebilirdi.

"Bunu hiç sevmedim," dedi Pook en sonunda. "Buçukluğunve mücevher süsün geri getirilmesi konusunda hiçbir güçlükçıkmasını istemiyorum."

Yapmaya karar verdiği şeyi şöyle bir gözden geçirmek içinduraksadı. Bu sırada Oberon'un simasına yaklaşabilmek içinLaValle'nin sırtına doğru eğildi. "Pinochet ile hâlâ bağlantınvar mı?" diye şeytanca sordu büyücüye.

Oberon, lonca başkanının ne demek istediğini anladı. "Okorsan, dostlarını unutmaz," diye cevap verdi, aynı şeytanitonlamayla. "Pinochet, Baldur Kapısı'na kapağı her atışındabenimle irtibata geçer. Hatta, eski dostuyla her şey yolundamı diye sizi de sorar."

"Peki şimdi adalarda mı?"

"Kış malları Derinsu'dan güneye geliyor," diye yanıtladıOberon, kıs kıs gülerek. "Başarılı bir korsan başka neredeolabilir ki?"

"İyi!" diye mırıldandı Pook.

"Entreri'yi takip edenlere bir karşılama töreni püzenleyeyimmi?" diye sordu Oberon hevesle, çevrilen entrikadan ve loncabaşkanına hizmet etme fırsatından hoşnutluk duyarak. "Uçgemi -işi şansa bırakmayalım," dedi Pook. "Buçukluğun geridönüşü konusunda hiçbir sorun çıkmayacak. Onunlakonuşacak çok şeyimiz var!"

Page 159: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Oberon bu görevi bir anlığına düşünüp tarttı. "Ne yazık,"diye belirtti. "Su Perisi iyi bir gemiydi."

Pook hatayı asla affetmeyeceğini kesin bir açıklıklagöstermek ve vurgu yapmak için tek bir kelimeyi tekrarladı."İdi."

-10-

Ayak bileklerinden zincirlerle asılı olan buçuklu kaynayansıvıyla dolu bir kazanın tepesinde, baş aşağı bir şekildeduruyordu. Kaynayan sıvı su değildi, daha koyu b! şeydi.Galiba kırmızı renkteydi. Galiba kandı.

Manivela gıcırdadı ve buçukluk bir santim daha aşağı indi.Yüzü buruşmuş, ağzı açılmıştı, sanki çığlık atar gibi. Amaçığlık falan duyulmuyordu. Sadece manivelanın iniltileri veortalıklarda görülmeyen bir işkencecinin şeytani kahkahasıyankılanıyordu.

Puslu sahne değişti ve manivela görünür oldu, sanki tekbaşına duruyormuş gibi görünen bir el tarafındançalıştırılıyordu.

Zincirin aşağı doğru inişinde bir duraksama oldu.

Sonra şeytani ses son bir kez güldü. El, manivela kolunuhızla çekti ve manivelanın dönmesini sağladı.

Page 160: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Bir çığlık yankılandı. İç parçalayan bir ıstırap çığlığıydı-ölüm çığlığı.

Bruenor, daha onları tam olarak açamadan gözlerindekiterler canını yaktı. Yüzündeki nemi sildi. Feci kâbusungörüntülerini silkelemek ve zihninin etrafındakilere uyumsağlaması için kafasını sağa sola salladı.

Sarmaşık Konak'taydı. Konforlu bir odadaki rahat biryatakta yatıyordu. Yaktığı zaman yeni olan mumlar şimdiiyice erimişti. Hiç yardımları dokunmamıştı; bu gece de tıpkıdiğer geceler gibi olmuştu. Bir başka kâbus daha.

Bruenor yuvarlandı ve yatağın yan tarafına oturdu. Her şeyolması gerektiği gibiydi. Mithril zırh ve altın kaplı kalkan,odadaki tek şifoniyerin yanındaki bir sandalyenin üzerindeduruyordu. Duergar mağaralarından kaçarken yolunu yararakilerlemek için kullandığı baltası, Drizzt'in palasının yanındaduvara dayanmış duruyordu. Ve şifoniyerin üzerinde ikimiğfer vardı, geçen iki asır boyunca cüceyi maceradanmaceraya taşımış olan, ezik büzük, tek boynuzlu miğfer veMithril Salonu kralının bine yakın parlak mücevherlesüslenmiş olan tacı. Ama Bruenor'a göre, her şey pek deolması gerektiği Ibi değildi. Pencereden dışarıya, gecekaranlığına baktı. Ne yazık ki görebildiği tek şey, mumlaaydınlanmış odanın yansıması, Mithril Salonu kralının tacı vezırhıydı.

Bruenor için zorlu bir hafta olmuştu. Geçen bütün günlerheyecanlı zamanlarla, Mithril Salonu'nu geri almak üzereAdbar Kalesi ve Buzyeli Vadisi'nden gelecek ordularhakkında konuşmalarla dolu olmuştu. Cücenin omzu,

Page 161: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Harpeller ve konağa gelen diğer misafirler tarafındandefalarca sıvazlan-maktan ağrır hâle gelmişti. Hepsi de tahtınıgeri alacağı, o yaklaşan gün için cüceyi kutlamayı ipleçekiyorlardı.

Ama Bruenor, son birkaç gündür boş boş dolanıyor,kendisinin henüz tam olarak farkına varamadığı bir rolü, sırfüzerine yüklendiği için oynuyordu. Yaklaşık iki asır evvelsürgün edildiğinden beri Bruenor'un hayâlini kurduğu obüyük maceraya hazırlanma zamanıydı. Büyükbabası,büyükbabasının babası ve ta Battlehammer Klanı'nın ilkzamanlarına kadar bütün soyu Mithril Salonu'na kral olmuştu.Bruenor'un doğuştan gelen hakkı, Mithril Salonu'nu gerialmak üzere sefere çıkan orduları yönetmesini ve elde etmekiçin doğduğu tacı takmasını gerektiriyordu.

Ama Bruenor Battlehammer, kendisi için aslında neyinönemli olduğunu o aynı kadim cüce mağaralarında anlamıştı.Şu geçen son on yılda, hayatına çok özel dört dost girmişti veiçlerinden bir tanesi bile cüce değildi. Beşinin geliştirdiğidostluk bir cüce krallığından bile büyüktü ve Bruenor içindünyadaki bütün mithrillerden daha değerliydi. Şimdi fetihhayalleri ona boş geliyordu.

Gecenin o vakitleri şimdilerde Bruenor'un kalbini vezihnini zorluyordu. Hiçbir zaman birbirinin aynı olmayanfakat hep aynı feci sonuçlarla biten kâbuslar gün ışığıylabirlikte yok olmuyordu.

"Başka bir kâbus mu?" diye hafif bir ses geldi ka eşiğinden.Bruenor dönüp omzunun üzerinden baktı ve Cattibrie'ı gördü.

Page 162: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Bruenor cevap vermesi gerekmediğini biliyor Kafasınıelinin içine gömdü ve gözlerini ovuşturdu.

"Yine Regis'i mi gördün?" diye sordu Cattibrie, cüceyeyaklaşarak. Bruenor kapının yavaşça kapandığını duydu.

"Gümbürgöbek," diye yavaşça düzeltti Bruen yaklaşık onyıldır en yakın dostlarından biri olan buçuklu taktığı ismikullanarak.

Bruenor bacaklarını yatağın üzerine çekti. "Onu yanındaolmalıydım," dedi huysuzca, "ya da en azından, drow veWulfgar ile beraber onu arıyor olmalıydım!"

Krallığın seni bekliyor," diye hatırlattı Cattibrie, nereye aitolduğuna olan inancını -ki Bruenor'un inancını tüm kalbiylepaylaşıyordu— değiştirmekten çok suçluluk duygusunudağıtmak için.

"Buzyeli Vadili akrabalar bir, Adbar ordusu da iki ay içindeburada olacak."

"Evet ama kış bitene kadar salonlara doğru yürüyüşegeçemeyiz."

Cattibrie, kötüye gitmekte olan muhabbeti önlemenin biryolunu arayarak etrafına bakındı.

"Sana çok yakışacak," dedi neşeyle, mücevherli tacı işaretederek.

Page 163: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Hangisi?" diye karşılık verdi Bruenor, sesinde keskin birtınıyla.

Cattibrie, görkemli tacın yanında oldukça acınası görünenezik büzük miğfere baktı ve kahkahayı basacak gibi oldu.Ama bir yorum yapmadan önce Bruenor'a doğru döndü veeski miğferini incelerken cücenin yüzünde hasıl olan sertbakışı gördüğünde Bruenor'un o soruyu şaka olsun diyesormadığını fark etti. İşte o zaman Cattibrie, Bruenor'un tekboynuzlu miğferi, kaderinde giymesi yazılı olan taçtan çokdaha değerli olarak gördüğünü anladı.

"Calimport'a doğru yolu yarıladılar," diye belirtti Cattibrie,yapmak istediği şey konusunda cüceyle aynı duygularıpaylaşarak. "Belki de daha fazlasını."

"Evet, ve kış yaklaştığı için Derinsu'dan pek az gemi denizeaçılır," diye sertçe homurdandı Bruenor, Sarmaşık Konak'takiikinci gününde, yani dostlarının peşinden gitmeyi istediğinisöylediği günde, Cattibrie'ın ona karşı öne sürdüğü gerçekleritekrar ederek. "Yapılacak milyon tane hazırlığımız var," dediCattibrie, inatla neşeli ses tonunu koruyarak. "Kış kesinlikleçabuk Itçecektir. Biz de Drizzt, Wulfgar ve Regis geridönünceye kadar salonları almış oluruz."

Bruenor'un yüz ifadesi yumuşamadı. Gözleri kırık miğferekenetlenmişti ama zihni gördüğü şeylerin ötesinde dolanıpduruyor, Garumn Geçidi'ndeki o kader anını tekrarCanlandırıyordu. En azından ayrılmadan önce Regis ilearalarını düzeltmişlerdi... Bruenor'un hatıraları bir anda uçupdağıldı. Cattibrie'a hoşnutsuz bir bakış attı. "Savaşbaşlamadan evvel, zamanında geri dönebilirler mi dersin?"

Page 164: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Cattibrie omuz silkti. "Eğer gerisin geriye yola çıkarlarsa,"diye yanıtladı. Bu soru onu şaşırtmıştı, zira Bruenor'unaklında, Mithril Salonu savaşında Drizzt ve Wulfgar ile yanyana dövüşmekten daha fazlasının olduğunu biliyordu."Güney Diyarı'nda birçok mil kat edebilirler —hatta kışınbile."

Bruenor yataktan fırladı, tek boynuzlu miğferini kaptı veonu kafasına takarak kapıya doğru koşturdu.

"Gecenin köründe mi?" diye şaştı kaldı Cattibrie. O daayağa sıçradı ve cüceyi koridora doğru takip etti.

Bruenor hiç yavaşlamadı. Dosdoğru Harkle Harpel'inkapısına ilerledi ve konağın o bölümündeki herkesiuyandırmaya yetecek bir gümbürtüyle kapıyı yumrukladı."Harkle!" diye gürledi.

Cattibrie onu yatıştırmaya çalışmamasının daha iyiolacağını biliyordu. Neler olduğuna bakmak için koridoradoğru uzatılan meraklı kafalara, özür dilercesine omuzsilkerek cevap verdi.

En sonunda Harkle, üzerinde sadece bir gece entarisi vekukuletalı bir takke, elinde ise bir mum ile birlikte kapısınıaçtı.

Bruenor, Cattibrie'ı da arkasından sürükleyerek hışımlaodaya daldı. "Bana bir savaş arabası yapabilir misin?" diyesordu cüce.

Page 165: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Sana bir ne?" diye esnedi Harkle, beyhude yere uykusunudağıtmaya çalışarak. "Savaş arabası mı?"

"Savaş arabası!" diye hırladı Bruenor. "Ateşten arabAlustriel Hanım'ın beni buraya getirdiğindeki gibi! Ateşte birsavaş arabası!" "Şey," diye kekeledi Harkle. "Daha önce hiç—"

"Yapabilir misin?" diye kükredi Bruenor, gereks zırvalarakarşı hiç sabrı kalmayarak.

"Evet... ııh, belki," diye ilân etti Harkle, elinden geldiğinceözgüven dolu bir sesle. "Aslıhda o büyü Alustriel'in uzmanlıkalanına giriyor. Buradaki hiç kimse daha önce... " Bruenor'unsinirden dolup taşarak bakışlarının kendisini delip geçtiğinifark ederek sözünü yarıda kesti. Cüce çıplak topuklarındanbirini zemine sabitlemiş bir şekilde duruyordu. Boğumlukollarını göğsünde kavuşmuştu ve etli butlu parmaklarısabırsız bir tempo ile şişkin pazılarına vurup duruyordu.

"Hanımla sabahleyin konuşurum," diye temin etti Harkle."Eminim ki—"

"Alustriel hâlâ burada mı?" diye sözünü kesti Bruenor."Evet, tabii," diye yanıtladı Harkle.

"Birkaç gün daha burada kal—"

"Nerede?" diye bilmek istedi Bruenor.

"Bu koridorda."

Page 166: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Hangi oda?"

"Seni sabahleyin onun yanına götür—" diye başladı Harkle.

Bruenor, büyücünün gece entarisinin yakasını kavradı veadamı cüce kafası seviyesine indirdi.

Bruenor'un burnuyla da daha güçlü olduğu anlaşıldı. Zirauzun ve sivri burnunu Harkle'ınkine öyle bir bastırdı ki,adamın burnu yanaklarından birine değene kadar kıvrıldı.Bruenor gözlerini kırpmadı ve sorusunun her bir hecesiniyavaşça ve belirgin bir şekilde, yani cevabı duymak istediğişekilde söyledi.

"Hangi oda?"

"Tırabzanların yanındaki yeşil kapı," diye aceleylesöyleyiverdi Harkle.

Bruenor, büyücüye iyi kalpli bir tavırla göz kırptı ve onuserbest bıraktı. Cüce Cattibrie'a doğru arkasını döndü, kızıneğlenmiş gülümsemesine kararlı bir şekilde kafasınısallayarak karşılık verdi ve hışımla koridora çıktı.

"Yo, gecenin bu vaktinde Alustriel Hanımı rahatsızİİtmemeli!" diye itiraz etti Harkle. Cattibrie kahkahasınaengel olamadı. "O zaman onu kendin durdur!"

Harkle, cücenin koridorda yankılanan ağır adımlarınıdinledi; Bruenor'un çıplak ayakları ahşap zemininde heyelanHasları gibi gümbürdüyordu. Cattibrie'ın önerisine "Hayır,"diye cevap verdi ve yüzünde kızınki kadar geniş bir

Page 167: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

gülümseme belirdi. "Hiç sanmıyorum." Alustriel Hanım,gecenin bir vakti ansızın Uyandırılmış dahi olsa güzelliğindenhiçbir şey kaybetmemişti. Gümüş renkli saçları, her nasıloluyorsa, mistik bir şekilde akşamın hafif parıltısını taşıyordu.Bruenor, hanımı görünce kadının mevkiini ve görgükurallarını hatırlayarak kendisini toparladı.

"Iıh, affınıza sığınırım hanımım," diye kekeledi, anidenhareketlerinden dolayı utanarak. "Geç oldu, iyi yürekli KralBruenor," dedi Alustriel kibarca, cüceye bakarken yüzündeeğlenmiş bir gülümseme belirerek. Zira Bruenor'un üzerinde,sadece gece entarisi ve kırık miğferi vardı. "Gecenin buvaktinde seni benim kapıma getiren şey nedir?"

"Yaşanan bütün bu koşuşturmaca bir yana, sizin hâlâUzunsemer'de olduğunuzu dahi bilmiyordum," diye açıkladıBruenor.

"Gitmeden evvel seni görmeye gelecektim," diye yanıtladıAlustriel, hâlâ dostane bir sesle. "Uykunuzu bölmenize hiçgerek yok -tabii benimkini de."

"Benim derdim hoşça kal dilemekte değil," dedi Bruenor."Bir iyiliğe ihtiyacım var da."

"Acilen mi?"

Bruenor vurgulu bir şekilde başıyla onayladı. "Daha burayagelmeden önce sizden dilemem gereken bir iyilik."

Cücenin işindeki ciddiyeti anlayan Alustriel, Bruenor'uodasına buyur etti ve kapıyı ardından kapattı.

Page 168: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"O savaş arabalarından birine ihtiyacım olacak," dediBruenor. "Beni güneye götürmesi için."

"Demek dostlarına yetişmeye ve buçukluğu aramalarındaonlara yardımcı olmaya niyetlisin," diye akıl yürüttüAlustriel.

"Evet, nereye ait olduğumu biliyorum."

"Ama ben sana eşlik edemem," dedi Alustriel "Yönetilmesigereken bir ülkem var; diğer krallıkların sınırlarında habersizyolculuk etmek bana yakışmaz."

"Sizden gelmenizi istemeyeceğim," diye yanıtladı Bruenor.

"Peki arabayı kim sürecek öyleyse? O denli bir büyüyükullanacak deneyimin yok."

Bruenor biraz düşündü. "Harkle beni götürür!" diyihaykırdı.

Alustriel, yaşanması muhtemel felâketleri düşününe*gülümseyişini gizleyemedi. Harkle -tıpkı bir sürü Harpelakrabası gibi— büyü yaparken genellikle kendisini incitirdi.Hanım, Bruenor'un fikrini değiştiremeyeceğinden emindifakat cücenin planındaki bütün zayıflıkları belirtmeyikendisine görev biliyordu.

"Calimport gerçekten de çok uzakta," dedi ona. "Orayıdoğru bir savaş arabasında yolculuk yapmak hızlı olacaktırfakat geri dönüşün aylar alır. Mithril Salonu'nun gerçek kralı,

Page 169: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

tahtının geri alınacağı savaş için toplanan orduların başındaolmayacak mı?"

"Olacak," diye yanıtladı Bruenor, "eğer mümkünse tabii.Ama benim yerim dostlarımın yanıdır. Onlara en azındanbunu borçluyum!"

"Çok fazla şeyi riske atıyorsun."

"Onların benim için -bir çok defa— riske attıklarından fazladeğildir."

Alustriel kapıyı açtı. "Pekâlâ," dedi, "ayrıca kararına saygıduyuyorum. Soylu bir kral olacaksın, Bruenor Battlehammer."

Cüce, hayatında pek nadir olarak yaşadığı o anlardan biriniyaşayıp kızardı.

"Şimdi git de dinlen," dedi Alustriel. "Bu gece elimdengeleni öğreneceğim. Şafak sökmeden önce benimle HarpelTepesi'nin güney bayırında buluş."

Bruenor hevesle başını sallayıp onayladı ve odasına geriyollandı. Uzunsemer'e geldiğinden beri ilk kez rahat uyudu.

Şafak öncesi vaktinin aydınlanan gökyüzü altında, Hıuenorve Harkle, kararlaştırılan yerde Alustriel ile hulustular. Harkleyolculuğa çıkmayı hevesle kabul etmişti; İmi zaman içinAlustriel Hanım'ın o meşhur savaş arabalarından biriyle birtur atmak istemişti de. Fakat savaşa Bazır cücenin yanındapek uygunsuz görünüyordu. Büyücülük Cüppesini giymiş,deri kemerinin içine tıkıştırmıştı. Beyaz renkli tüylü kanatlara

Page 170: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

ve durmadan aşağı düşüp gözlerini kapatan bir siperliğe sahipolan, garip şekilli, gümüş bir miğfer takmıştı. Alustrielgecenin geri kalan kısmında uyumamıştı. Harpeller'in onatedarik ettikleri kristal küreye bakmak ve Bruenor'undostlarının nerelerde olduğu hakkında bazı ipuçları bulmakiçin uzak düzlemleri seyretmekle meşgul olmuştu. O kısacıksüre içinde pek fazla şey öğrenmiş ve hatta, daha fazla bilgitoplayabilmek için ölü büyücü Morkai'nin ruhuyla bağlantıbile kurmuştu.

Ve öğrendikleri ise onu epey rahatsız etmişti.

Şimdi yüzünü doğuya çevirmiş, elinde büyü bileşenleriyle,şafağın atmasını bekleyerek sessizce duruyordu. Güneşin ilkışınları ufuk çizgisinden sıyrılıp çıktığında, büyü bileşenlerinisavurdu ve büyüyü yaptı. Dakikalar sonra tepenin yamacında,büyüsel bir yolla yerden bir santim yüksekte duran alevleriçindeki bir savaş arabası ve iki ateşten at belirdi. Arabanın veatların ateşleri, üzerleri şebnemle kaplı çimlerden dumanhareleri yükselmesini sağlıyordu. "Calimport'a!" diye ilân ettiHarkle, büyülü at arabasına doğru aceleyle ilerleyerek."Hayır," diye düzeltti Alustriel. Bruenor kafası karışarak onabaktı.

"Dostların henüz Kumların İmparatorluğu'nda değil," diyeaçıkladı hanım. "Denizdeler ve bugün feci bir tehlikeyleyüzleşecekler. Rotanızı güneybatıya, denize doğru tutun,sonra kıyı şeridi görünür olduğunda dosdoğru güneye vurun."

Bruenor'a kalp şeklinde, klipsli bir kolye ucu fırlattı. Cüceklipsi açtı ve içinde Drizzt Do'Urden'in bir resmi olduğunagördü.

Page 171: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Dostlarını taşıyan gemiye yaklaştığınızda kolyenin süsüısınacak," dedi Alustriel. "Bunu birçok hafta evvel yapmıştım,Mithril Salonu'ndan geri dönüşünüzde grubunuz Gümüşay'ayaklaşırsa haberim olsun diye." Cücenin aklından geçensayısız sorunun farkında olduğu için Bruenor'un merali dolubakışlarından kaçındı. Sessizce, sanki neredeyseutanmışçasına ekledi, "Mümkünse onu geri almak isterim."

Bruenor muzip yorumlarını kendisine sakladı. AlustrielHanım ile Drizzt arasında gelişmekte olan gönül bağındanhaberdardı. Her geçen gün daha da belirgin oluyordu bu bağ."Geri alacaksınız," diye temin etti onu. Kolye süsününüzerine yumruğunu kapattı ve Harkle'ın yanına gitti.

"Oyalanmayın," dedi Alustriel onlara. "Bugün size çokihtiyaçları var!"

"Bekleyin!" diye bir ses geldi tepenin üzerinden. Üçü dearkasını dönüp baktığında Cattibrie'ı gördüler. Tamamen yolaçıkmak için giyinip kuşanmış, Mithril Salonu'nda bulduğuAnariel'in büyülü yayı Taulmaril'i rahat bir şekilde omzunaasmıştı. Koşturarak savaş arabasının yanına geldi.

"Beni burada bırakmayı düşünmüyordun herhalde?" diye;sordu Bruenor'a.

Bruenor, kızın gözlerinin içine bakamadı. Gerçekten dekızına bir hoşça kal bile dilemeden ayrılmayı düşünmüştü'

"Pöh!" diye homurdandı. "Sadece beni durdurmayaçalışacaktın!"

Page 172: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Asla yapmazdım!" diye kızgın bir sesle karşılık verdiCattibrie. "Bence sen doğru bir iş yapıyorsun. Ama eğer yanakaykılıp bana da yer açarsan daha doğru bir iş yapmışolacaksın!" Bruenor kati bir şekilde kafasını sağa sola salladı."Benim de senin kadar hakkım var!" diye itiraz etti Cattibrie.

"Pöh!" diye homurdandı Bruenor yine. "Drizzt veGümbürgöbek benim en yakın dostlarım!"

"Ve benim de!"

"Ayrıca Wulfgar neredeyse oğlum kadar yakındır bana!"diye karşılık verdi Bruenor, laf dalaşını kazandığınıdüşünerek.

"Ve bana ondan biraz daha fazla yakın olacak," diye lafıyapıştırdı Cattibrie, "tabii eğer Güney'den geri dönerse!"

Cattibrie, Drizzt'i Bruenor ile tanıştıranın da kendisiolduğunu hatırlatmaya gerek bile görmedi. Cücenin bütünsöylediklerini alt etmişti. "Yana kaykıl ve bana yer aç,Bruenor Hillehammer! Benim de senin kadar kaybedeceğimşey var ve seninle gelmeye kararlıyım!"

"Orduları kim karşılayacak?" diye sordu Bruenor. "O işinicabına Harpeller bakar. Biz geri dönene kadar, ya da enazından bahara kadar salonlara doğru sefere çıkmayacaklarzaten."

"Ama eğer ikiniz de gider ve geri dönemezseniz," diyearaya girdi Harkle, bu düşüncenin bir anlığına havada asılıkalmasını sağlayarak.

Page 173: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Yolu bir tek sizler biliyorsunuz." Bruenor, Cattibrie'ınumutları suya düşmüş bakışını gördü ve bu yolculuktakendisine ne kadar da çok katılmak İstediğini anladı. Ayrıcakızın gelmekte haklı olduğunu da biliyordu, zira güneytopraklarındaki bu takip meselesinde, onun da kendisi kadarçok kaybedecek şeyi vardı. Bir anlığına düşündü vetartışmada aniden Cattibrie'ın tarafına geçiverdi. "Hanım yolubiliyor," dedi, Alustriel'i işaret ederek.

Alustriel başıyla onayladı. "Biliyorum," diye yanıtladı. "Veordulara salonların yolunu memnuniyetle gösteririm. Amasavaş arabası sadece iki kişi taşıyabilir." Bruenor'un iç çekişi,en az Cattibrie'ınki kadar derindi. Cüce çaresice omuz silkti."İyisi mi sen burada kal," dedi yavaşça. "Ben onları gerigetireceğim."

Cattibrie o kadar kolay pes etmeyecekti. "Bir dövüşetutuştuğunuzda," dedi, "ki kesinlikle tutuşacaksınız, yanındaHarkle ve büyülerinin mi olmasını yeğlersin yoksa ben veyayımın mı?"

Bruenor kafasını çevirip Harkle'a baktı ve genç kadınınmantığını anında anladı. Büyücü, savaş arabasınındizginlerinin önünde dikilmiş, miğferinin siperliğini alnınınüzerinde tutmanın bir yolunu arıyordu. Harkle en sonunda pesetti ve siperliğin altından görene dek kafasını arkaya doğrueğdi.

"Bak, bir parçasını düşürmüşsün," dedi Bruenor adamı "Buyüzden yerinde durmuyor!"

Page 174: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Harkle arkasını döndü ve Bruenor'un savaş arabasınıarkasında bir yeri, zemini işaret ettiğini gördü. Beceriksizevücudunu döndürdü ve cücenin neyi işaret ettiğini görniçabasıyla yere doğru eğildi.

Harkle bakmak için iki büklüm olduğunda, gümümiğferinin ağırlığı -ki aslında, kendisinden çok daha iri ol birkuzenine aitti— sebebiyle yuvarlandı ve yüz üstü çimlerinüzerine yığıldı.

Tam o sırada Bruenor, Cattibrie'ı tuttuğu gib savaşarabasının içine çekiverdi.

"Ah lanet!" diye sızlandı Harkle. "Gitmeyi o kadar çokistiyordum ki!"

"Hanım sana uçman için başka bir tane yapar," dedi; onuteselli etti Bruenor. Harkle, Alustriel'e baktı.

"Yarın sabah,"diye kabul etti Alustriel, yaşanan bu sahnekarşısında oldukça eğlenmiş bir şekilde. Sonra Bruenor'adoğru dönüp, "Arabayı sürebilir misin?" diye sordu.

"Sanırım en az onun kadar iyi sürerim!" diye bildirdi cüce,ateşten dizginleri tutarak. "Sıkı tutun kızım. Geçmem' gerekenyarım dünya boyu mesafe var!" Dizginlere asıldı. Savaşarabası sabah göğüne doğru yükseldi ve şafak vaktinin boz-mavi renginin üzerinde alevden bir iz bıraktı.

Batıya doğru hızla uçarlarken, rüzgâr hızla üzerlerineesiyor, savaş arabası çılgınlar gibi sağa sola, yukarı aşağısallanıyordu. Bruenor rotasını sabit tutabilmek için deliler

Page 175: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

gibi uğraş veriyordu; Cattibrie ise sadece tutunabilmek içinboğuşuyordu. Arabanın yan tarafları sallanıyor, arka tarafıinip kalkıyordu. Hatta tamı tamına dikey bir dönüş bileyaptılar. Fakat -şanslarına— bu o kadar çok çabuk olupbitmişti ki, binicilerin aşağı düşecek zamanı olmadı! Birkaçdakika sonra, karşılarına bir fırtına bulutu çıkıverdi. Bruenorbulutu gördü ve tam o sırada Cattibrie onu uyarmak içinhaykırdı. Fakat cüce, savaş arabasını kullanma işini yön tayinedebilecek kadar iyi kavrayamamıştı henüz. Artlarındatıslayan, ateşten bir kuyruk bırakarak karanlık bulutun içinedaldılar ve fişek gibi dışarı çıktılar. Ve derken, terli yüzüparıldamakta olan Bruenor dizginleri bir parça kontroledebilmeyi başardı. Savaş arabasının yönünü tayin etti vedoğan güneşi sağ omzunun Olduğu tarafa aldı. Cattibrie dasağlam bir şekilde ayakta durmayı başardı fakat hâlâ bir eliylesavaş arabasının yan tarafına ve diğeriyle de cücenin kalınpelerinine sıkı sıkıya tutunuyordu.

Gümüş ejderha, bacaklarını -dördünü de— karnınatoplamış ve uykulu gözleri yarı kapalı bir şekilde, tembelcesırt üstü dönüp sabah rüzgârlarıyla birlikte süzüldü. İyiejderha, dünyanın koşuşturmacasından uzaklarda, bulutseviyesinin üstüne, güneşin hiç gölgelenmeyen ışınlarıylayıkandığı sabah uçuşlarını severdi.

Ama doğu istikametinden üzerine doğru hızla gelmekteolan ateşten nesneyi gördüğünde, ejderhanın o muhteşemgözleri kocaman açılıverdi. Alevleri, şeytani bir kızıl ejderinhaberini veren ateşler olarak değerlendiren gümüş, manevrayapıp yüksek bir bulutun içine daldı ve yaratığı pusuyadüşürmek için hazırlandı. Ama garip aracı, alevden at

Page 176: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

arabasını fark ettiğinde ejderin gözlerindeki hiddet yok oldu.Sürücünün tek boynuzlu bir zımbırtı olan ve arabanın önkısmında duran miğferi gözüküyordu sadece. Onun yanındaise, kestane rengi bukleleri omuzlarında uçuşan genç birkadın vardı.

Koca ağzı beş karış açık kalan gümüş ejderha, hızla geçipgiden savaş arabasını izledi. Şu dünyada birçok yıl yaşamışolan yaşlı yaratığın merakını pek az şey cezp ederdi fakat bualışılmadık nesnenin peşinden gitmeyi ciddi ciddi düşündü.

Sonra serin bir meltem esti ve gümüş ejderin aklındakidiğer bütün düşünceleri alıp götürdü. "İnsanlar," diyesöylendi, tekrar sırt üstü dönüp gördüklerine inanamaz birhâlde kafasını sallayarak.

Cattibrie ile Bruenor, ejderi görmediler bile. Gözleridosdoğru ileri kilitlenmişti, ki batı ufkunda, ağır bir sabahsisine bir battaniye gibi örtünmüş olan engin deniz görülmeyebaşlamıştı. Yarım saat sonra, kuzeyde Derinsu'nun yüksekkulelerini gördüler ve Kılıç Sahili'nden ayrılıp deniziniüzerinden uçtular. Dizginleri daha rahat kontrol etmeyebaşlayan Bruenor, savaş arabasını güneye doğru döndürdü veaşağı doğru indirdi. Çok aşağı.

Gri sis bulutunun içine daldıklarında, altlarında dalgalarıngümbürtüsünü ve havaya püsküren su tanecikleri ateştenarabaya değdikçe çıkan cıss sesini işittiler. "Arabayı yükselt!"diye haykırdı Cattibrie. "Çok alçaktasın!"

"Alçakta olması lâzım!" derken boğulur gibi oldu Bruenor,bir yandan dizginlerle boğuşurken. Beceriksizliğini gizlemeye

Page 177: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

çalıştı fakat suya gerçekten de çok yakın olduklarım gayet iyianladı. Var gücüyle cebelleşerek savaş arabasını birkaç metreyükseltmeyi ve seviyesini korumayı başardı. "Bak gördünmü," diye böbürlendi. "Hem düz gidiyoruz, hem de alçaktan."Omzunun üzerinden Cattibrie'a baktı. Kızın şüpheci bakışınacevaben bir kez daha "Alçakta olması lâzım," dedi. "O lanetgemiyi bulmak istiyorsak görebilmeliyiz de!" Cattibrie sadecekafasını sağa sola salladı.

Fakat derken gerçekten de bir gemi gördüler. Aradıklarıgemi değildi ama eninde sonunda bir gemiydi, sisin içinde taşçatlasa otuz metre ilerideydi.

Cattibrie çığlık attı -Bruenor da öyle— ve cüce, dizginlereasılarak savaş arabasını elinden geldiğince dik bir açıylayukarı doğru yükseltmeye çalıştı.

Yine de geminin bayrak direkleri hâlâ onlardan yüksek birseviyedeydi!

Denizde ölmüş olan bütün gemicilerin ruhları ıslakmezarlarından kalkıp da bu gemiden intikam almak isteseydidahi, çanaklıktaki gözcünün yüzünde bundan daha büyük birdehşet ifadesi peyda edemezlerdi. Herhalde bilinçli olaraksuya düştü.

Su Perisi, berrak mavi göklerin altında ve GüneyDiyarları'nın tembelleştirici sıcaklığı içinde rahatça ilerliyor!du. Güçlü bir deniz rüzgârı geminin yelkenlerinidolduruyordu ve Baldur Kapısı'ndan çıkalı sadece altı günolmasına rağmen Tethyr Yarımadası'nın batı ucu şimdidengörünün olmuştu -ki bu yolculuk normalde bir haftadan uzun

Page 178: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

sürerdi. Ama bir büyücünün çağrısı daha da hızlıydı. KaptanDeudermont, kendisi ile yarımadanın korunaklı koyları-çoğunlukla, geçecek tüccar gemilerine pusu kurmuşkorsanlarla dolu koylar— arasında belli bir mesafe koyarakSu Perisi'ni Asavir Kanalı'nın merkezinden güneye doğrugötürdü. Aynı zamanda, gemisini batıdaki adalardan daolabildiğince uzak tutuyordu: burası Nelanther idi, yani kötüşöhretli korsan adaları. Kalabalık deniz rotası üzerindeyken,Calimport'un flandrası gemisinin direğinde dalgalanırken vesık sık Su Perisi'nin hem önünde hem de ardında, ufukçizgisinde başka tüccar gemileri görünürken kaptan kendisinioldukça güvende hissediyordu. Yaygın bir tüccar hilesinikullanan Deudermont, bir gemiye yaklaşıyor ve onun gittiğirotayı takip ederek Su Perisi'ni götürüyordu. Manevrakabiliyeti daha az olan, Su Perisi'nden daha yavaş giden veMurann -Kılıç Sahili'ndeki daha küçük bir şehir— bayrağıdalgalandıran bu ikinci gemi, bölgedeki korsanlara daha kolaybir av olarak görünecekti. İlerideki geminin güvertesini en iyi,zeminden yaklaşık yirmi beş metre yüksekteki gözcüdireğinde nöbet tutan Wulfgar görüyordu. Gücü ve çevikliğisayesinde hızla gayet iyi bir denizciye dönüşen barbar,mürettebatın geri kalanıyla birlikte her türlü işte kendivardiyasını hevesle alıyordu. Her ne kadar onunboyutlarındaki bir adam için biraz dar da olsa en sevdiğigörev gözcü direğindeki çanaklıktı. Yalnızlığın ve sıcakmeltemlerin tadını çıkarırken huzur doluyordu. Direğedayandı, bir eliyle gözünü güneşe karşı liper etti ve ileridekigeminin mürettebatının faaliyetlerini İnceledi. Öndekigeminin gözcüsünün aşağıya, güverteye bir şeylerseslendiğini duydu fakat sözleri tam olarak seçemedi. Sonramürettebatın çılgınlar gibi bir koşuşturmaca içine girdiğini

Page 179: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

gördü, çoğu ufka bakmak için geminin pruvasına gidiyordu.Wulfgar dimdik doğruldu ve çanaklığın üzerinden ileri doğrueğilerek dikkâtle güneye baktı.

"Bizim arkalarından takip etmemiz konusunda nehissediyorlar acaba?" diye sordu, kaptan köprüsününüzerinde, Deudermont'un yanında duran Drizzt. Wulfgar,mürettebat ile birlikte çalışıp onlarla arkadaşça ilişkiler kuradursun, Drizzt kaptanla sıkı dost olmuştu. Ve elfingörüşlerinin değerini fark eden Deudermont, mevkisi ve denizhakkındaki bilgilerini Drizzt ile paylaşmaktan memnuniyetduyuyordu. "Onları yem olarak kullandığımızı biliyorlar mı?""Onları neden takip ettiğimizi biliyorlar. Ayrıca onlarınkaptanı da -eğer deneyimli bir denizciyse— durum tam tersiolsaydı aynı şeyi yapardı," diye yanıtladı Deudermont. "Ama,aynı zamanda, onlara fazladan güvenlik sağılıyoruz. Etraftabir Calimport gemisinin olması birçok korsanı yolundandöndürür."

"Ve belki de, öyle bir saldırı olursa onların yardımınakoşacağımızı düşünüyorlardır, değil mi?" diye sormaktaçabuk davrandı Drizzt.

Deudermont, Drizzt'in aslında öyle bir saldırıda SuPerisi'nin diğer gemiye yardıma gidip gitmeyeceğiniöğrenmeye çalıştığını biliyordu. Deudermont anlamıştı ki,Drizzt'in şeref duygusu çok büyüktü. Aynı ahlaki ölçüleresahip olan kaptan, bu sebeple onu takdir ediyordu. Ama buvarsayım durumunda, bir geminin kaptanı olarakDeudermont'un sorumlulukları da işin içine dahildi."Muhtemelen," diye yanıtladı. Deudermont'un görevi ile

Page 180: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

ahlaki prensiplerini muntazam bir dengede tuttuğundan eminolan Drizzt sorgulamayı bıraktı.

"Güneyde yelkenler var!" diye Wulfgar'ın sesi geldiyukarıdan. Onun seslenişiyle birlikte Su Perisi mürettebatımı!çoğu geminin ön tarafına geldi.

Deudermont'un gözleri ufka doğru gitti, sonra, Wulfgar'adöndü. "Kaç tane?"

"İki gemi!" diye aşağı seslendi Wulfgar. "Dosdoğru kuzeyegidiyorlar ve aralarında büyük mesafe var!"

"Hem iskele, hem sancak mı?" diye sordu Deudermont.

Wulfgar gemilerin gidişatını daha iyi inceledikten sonrakaptanın şüphelerini doğruladı. "Tam ortalarından geçeceğiz!"

"Korsanlar mı?" diye sordu Drizzt, cevabı bildiği hâlde.

"Öyle görünüyor," diye yanıtladı kaptan.^Ç»üvertedekiadamlar uzaktaki yelkenleri görür oldular.

"Hiç bayrak göremiyorum," diye Deudermont'a seslendi,kaptan köprüsünün yakınındaki denizcilerden biri.

Drizzt ilerdeki gemiyi işaret etti. "Hedefleri onlar mı?"Deudermont sertçe başını sallayarak onayladı. "Öylegörünüyor," dedi yine.

"Öyleyse onlara yaklaşalım," dedi drow. "İkiye karşı iki,adil bir dövüş gibi görünüyor."

Page 181: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Deudermont, Drizzt'in lavanta renkli gözlerine baktı veaniden parladıklarında neredeyse apışıp kaldı. Kaptan, busenaryodaki kendi rollerini nasıl olur da bu şerefli savaşçıyaaçıklamayı umabilirdi? Su Perisi Calimport flandrasınıdalgalandırıyordu, diğer gemi ise Murann'ınkini. İkisi pek demüttefik sayılmazdı.

"Karşılaşma bir çatışmaya dönüşmeyebilir," dedi Drizzt'e."Murann gemisi uysalca teslim olmakla akıllık eder."

Drizzt kaptanın mantığını anlamaya başladı. "DemekCalimport bayrağı dalgalandırmak, kâr getirdiği kadar bazısorumluluklar da getiriyor, öyle mi?"

Deudermont çaresizce omuz silkti. "Bulunduğunşehirlerdeki hırsızlar loncalarını düşün bir," diye açıkladı."Korsanlar da onlara benzer -kaçınılmaz baş belâları. Eğersavaşa tutuşursak, korsanların kendilerine olan sınırlamalarınıdağıtabiliriz, ki bu da büyük ihtimâlle gereğinden fazla sorungetirir."

"Ve biz de kanal üzerinde yol alan bütün Calimportgemilerini fişlemiş oluruz," diye ekledi Drizzt. Artık kaptanabakmıyor, gelişmekte olan durumu izliyordu. Gözlerindekiışık sönüverdi.

Drizzt'in prensiplerinin -haydutlara böyle bir müsamahagösterilmesine asla izin vermeyecek olan prensiplerin—etkisiyle ilham alan Deudermont, elfin omzuna elini koydu."Eğer karşılaşma çatışmaya dönüşürse," dedi kaptan, Drizzt'intekrar kendisine bakmasına sebep olarak, "Su Perisi savaşakatılacak."

Page 182: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Drizzt ufka doğru geri döndü ve Deudermont'un eline kendieliyle hafifçe vurdu. Deudermont mürettebata hazır olmalarınıemrettiğinde Drizzt'in gözlerinde tekrar alevler parladı.Kaptan aslında ciddi ciddi bir çatışma beklemiyordu. Bunungibi düzinelerce karşılaşma görmüştü ve genelde korsanlarkurbanlarına karşı sayıca üstünlerse, gemiyi kan dökmedenyağmalarlardı. Ama denizlerde onca yıllık deneyime sahipDeudermont, bu sefer bir şeylerin tuhaf olduğunu kısa süredeanladı. Korsan gemileri aralarındaki mesafeyi koruyordu,Murann gemisine yanaşamayacak kadar çok uzakta ve aynıhizada gidiyorlardı. İlk başta Deudermont, korsanlarındüşmanlarına hasar vermek için uzaktan saldırı yapmayaniyetli olduğunu düşündü -korsan gemilerinden birinin arkagüvertesinde bir mancınık vardı. Fakat bu hareket gereksizgibi görünüyordu.

Sonra kaptan işin aslını anladı. Korsanların Muranngemisiyle ilgilendikleri falan yoktu. Onların hedefi Su Perisiidi.

Yüksekteki gözetleme yerinden, Wulfgar da korsanlarınöndeki gemiyi es geçtiklerini fark etti. "Silah başına!" diyehaykırdı mürettebata. "Bize doğru geliyorlar!"

"Gerçekten de istediğin dövüşü alacaksın!" dediDeudermont Drizzt'e. "Görünüşe göre Calimport'un bayrağıbizi bu sefer korumayacak."

Uzaktaki gemiler Drizzt'in geceye alışkın gözlerine sadeceparlak suyun aydınlığı içindeki küçük, siyah noktacıklarolarak görünüyordu. Fakat drow, neler döndüğünü gayet iyianlayabiliyordu. Ama korsanların bu gemiyi seçmelerindeki

Page 183: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

mantığı anlayamıyordu. Ve kendisi ile Wulfgar'ın, gelişmekteolan bu hadiseyle bir şekilde ilgisi olduğu konusunda garipbir his vardı içinde.

"Neden biz?"diye sordu Deudermont'a. Kaptan omuz silkti."Muhtemelen Calimport gemilerinden birinin çok değerli biryük taşıdığı hakkında söylentiler duymuşlardır."

Baldur Kapısı'nın üzerinde gece vakti patlayan ateştoplarının görüntüsü Drizzt'in zihninde canlandı. 'Bir işaretmiydi?' diye düşündü yeniden. Henüz bütün parçaları biraraya koyamıyordu ama şüpheleri onu kaçınılmazbıîhşekilde,; kendisi ve Wulfgar'ın korsanların gemi seçimiylebir alâkası olduğu sonucuna götürüyordu.

"Dövüşecek miyiz?" diye Deudermont'a sormaya başladıama kaptanın çoktan planlar yapmakta olduğunu gördü.

"Sancak!" dedi Deudermont dümenciye. "Gemiyi korsanadalarının batısına götür. Bakalım bu itlerin kayalarayaklaşmaya cesareti var mı!" Güvertedeki daha önemligörevler için Wulfgar'ın gücüne ihtiyaç duyduğundan dolayı,çanaklığa başka bir adamın çıkmasını emretti.

Su Perisi dalgaların arasına daldı ve hızla çark ederkenpruvası eğildi. Şimdi ona en uzakta kalmış olan doğudakikorsan gemisi, dosdoğru önünü kesecek bir açıyla ilerliyordu.Bu sırada diğeri -iki gemi içinde daha iri olanı— rotasını düztutuyor ve mancınık atış menziline sokmak için Su Perisi'neher geçen saniye daha da yaklaşıyordu.

Page 184: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Deudermont, batıda görünen birkaç adanın en büyükolanını işaret etti. "Kıyıya yakın git," dedi dümenciye, "ama okayaya dikkat et. Akıntı hafif, bu yüzden gemi görülecektir."Wulfgar, gözcü direğinden kaptanın yanına güverteye indi.

"Şu ipi sen al," diye emretti Deudermont ona. "Ana direksenin kontrolünde. Ben sana çekmeni söyleyince bütüngücünle asılacaksın! ikinci bir şansımız olmayabilir." Wulfgarkararlılık dolu bir homurtuyla kalın ipi yerden aldı ve onusıkıca elleri ile bileklerinin etrafına doladı.

"Gökten ateş yağıyor!" diye haykırdı mürettebattan biri,güneye, büyük korsan gemisine doğru işaret ederek. Alevleriçindeki bir zift güllesi havada süzüldü ve itiraz dolu birtıslamayla, hiçbir zarar vermeden Su Perisi'nden epey ötedebir yere, okyanusun içine gömüldü.

"Deneme atışı," diye açıkladı Deudermont, "menzilde olupolmadığımızı ölçmek için." Deudermont mesafeyi ölçüp tarttıve Su Perisi adaları geride bırakmadan önce korsanların nekadar daha yaklaşacağını hesapladı.

"Kayalıklar ve adanın arasından kanala çıkarsak onlarıatlatırız," dedi Drizzt'e, bu ihtimalin geleceğinin parlakolduğunu düşündüğünü belirtmek için kafasını sallayarak.Ama drow ile kaptan, kaçış düşünceleriyle kendilerini birazolsun teskin etmeye başlamışken, batıdan gelen,Deudermont'un girmeyi düşündüğü kanalın ağzından dışarıçıkan üçüncü bir geminin yelken direkleri görünür oldu. Bugemi yelkenlerini toplamış ve Su Perisi'ne yanaşmak içinhazırlanmıştı.

Page 185: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Deudermont'un ağzı bir karış açıldı. "Bize pusu kurmuşlar,"dedi Drizzt'e. Çaresiz bir hâlde elfe doğru döndü. "Bize pusukurmuşlar."

"Ama öyle özellikle değerli bir yük taşımıyoruz ki," diyesözüne devam etti kaptan, gelişen garip hadiselerin sebebinianlamaya çalışarak. "Korsanlar tek bir gemiyi yağmalamakiçin neden üç gemiyle saldırsınlar ki?" Drizzt bunun cevabınıbiliyordu.

Artık Bruenor ve Cattibrie için yolculuk daha rahatgeçiyordu. Cüce, ateşten savaş arabasının dizginlerini rahatçatutuyordu ve sabah sisi dağılıp gitmişti. Kılıç Sahili'ndengüneye doğru uçarken üzerlerinden geçtikleri gemilerinmanzarasını ve gözlerini göğe doğru çeviren her birdenizcinin yüzünde beliren şaşkın ifadelerin tadını çıkarttılar.

Kısa süre sonra, Baldur Kapısı'na giden su yolu olanChionthar Nehri'nin ağız kısmını geçtiler. Bruenor içinedoğan ani bir hissi değerlendirmek için bir anlığına duraksadı,sonra savaş arabasını kıyı şeridinin aksi yönüne doğru çarkettirdi.

"Hanım bize kıyı şeridini takip etmemizi söyledi," dediCattibrie, rotalarını değiştirdiklerini anlar anlamaz.

Bruenor, boynuna takmış olduğu Alustriel'in büyülü kolyeklipsini sıkıca kavradı ve omuzlarını silkti. "Bu bana aksinisöylüyor," diye yanıtladı.

Alevler içindeki ikinci bir zift topu suya düştü, bu seferkiSu Perisi'ne tehlikeli bir şekilde yaklaşmıştı.

Page 186: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Yanından geçip gidebiliriz," dedi Drizzt, Deudermont'a.Zira üçüncü gemi hâlâ yelken açmamıştı.

Deneyimli kaptan, drowun önerisindeki tehlikeleri gördü.Adadan gelen geminin ana gayesi, onların kanala girmesiniengellemekti. Su Perisi gerçekten de diğer geminin yanındanhızla geçebilirdi, fakat o durumda Deudermont'un gemisinitehlikeli resiften uzakta tutması, yani açık denize çıkarmasıgerekirdi. Ve o zaman mancınığın menzilinde olurlardı.Deudermont omzunun üzerinden geriye doğru baktı. Doğuda,çok uzakta olan korsan gemisi yelkenlerini rüzgârladoldurmuştu ve Su Perisi'nden bile daha süratli bir şekildesuyu yararak ilerliyordu. Eğer bir zift güllesi hedefi bulursave Su Perisi'nin yelkenleri herhangi bir zarar görürsekorsanlar çabucak ona yetişirdi.

Tam o sırada, etkileyici bir şeklide ikinci bir sorun belirerekkaptanın ilgisini çekti. Su Perisi'nin güvertesinde bir yıldırımçarpmış, birkaç halatı koparmış ve ana direğe çarpıp havayatahta parçaları saçmıştı. Direk, yelkenlerin tamamen rüzgârladolu olmasının baskısı altında yana doğru eğildi ve inledi.Wulfgar ayağını yere sabitleyecek bir yer buldu ve bütüngücüyle rüzgâra karşı direğe asıldı.

"Onu sıkı tut!" diye barbara destek oldu Deudermont. "Biziayakta ve sağlam tut!"

"Bir büyücüleri var," diye belirtti Drizzt, bu yıldırımınönlerindeki gemiden geldiğini fark ederek.

"Ben de bundan korkuyordum," diye yanıtladı Deudermontacı acı.

Page 187: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Drizzt'in gözlerinde fokurdayan alevler, elfin dövüş içinkendisine ilk hedefini çoktan seçmiş olduğunu Deudermont'aaçıkça söylüyordu. Bariz dezavantajlarına rağmen, kaptanınkalbi büyücü için bir acıma duygusuyla doldu.

Drizzt'in bu görüntüsü kaptana umutsuz bir plan ilhamettiğinde, Deudermont'un yüzünde kurnaz bir ifade belirdi."Bizi o geminin iskele tarafına yanaştır," dedi dümenciye."Üzerlerine tükürebilecek kadar yakına!"

"Ama Kaptan," diye itiraz etti gemici, "bu bizi kayalıklaaynı hizaya sokar!"

"O itlerin umduğu da bu zaten," diye cevabı yapıştırdıDeudermont. "Bırakalım bizim bu suları iyi bilmediğimizisansınlar; bırakalım kayalıkların işi onların yerinehâlledeceğini zannetsinler!" Drizzt kaptanın güven dolu sestonu sayesinde rahatladı. Bu yaşlı deniz kurdunun aklında birşey vardı.

"Hazır mısın?" diye Wulfgar'a seslendi Deudermont.Barbar başıyla onayladı.

"Ben sana işaret verdiğimde ipe asıl dostum, sanki hayatınbuna bağlıymış gibi asıl!" dedi Deudermont.

Kaptanın yanında duran Drizzt sessizce bir yorum yaptı."Zaten öyle."

Kumanda gemisinin, yani doğudaki hızlı geminin kaptanköprüsünde duran Pinochet, Su Perisi'nin manevralarınıilgiyle izledi. Kaptanın, parlak öğle güneşi altında ve gelgit

Page 188: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

çekilmişken gemisini kayalıklara yaklaştıracak kadar ahmakolmadığını bilecek kadar Deudermont'un ününden haberdardı.Deudermont savaşmaya niyetliydi.

Pinochet büyük korsan gemisine baktı ve Su Perisi'ninaçısını hesapladı. Kanalın önündeki yol kesen gemiyle yanyana gelmeden önce mancınık iki, bilemedin üç atış daha yapbilirdi. Pinochet'nin kendi gemisi hâlâ olay yerinden epeötedeydi ve korsan kaptan, kendisi müttefiklerinin yardımı"yetişmeden evvel Deudermont'un ne kadar has verebileceğinikara kara düşünüyordu.

Ama Pinochet, görevinin neye mâl olacağın düşünmeyiçabucak bıraktı. Calimport'taki en büyük hırsızlar çetesininlonca başkanına kişisel bir iyilik yapıyordu. Bedeli ne olursaolsun, Pook Paşa'nın yapacağı ödeme kesinlikle çok dahafazla olacaktı!

Cattibrie görünür olan her gemiye hevesle bakıyor fakatbüyülü kolye klipsinin kendisini drowa götürdüğünden eminolan Bruenor hiçbirine aldırış etmiyordu. Cüce, alevdenatların daha hızlı koşmasını sağlamak için dizginlere asıldı.Her nasıl oluyorsa -muhtemelen klipsin başka bir özelliğisayesinde— Bruenor, Drizzt'in başının belâda olduğunu vehızlı olması gerektiğini biliyordu.

Cüce boğumlu parmaklarından birini uzatıp işaret etti."İşte!" diye haykırdı, Su Perisi görünür olduğu anda.

Cattibrie, onun bu gözlemini sorgulamadı. Aşağıda gelişenolayları çabucak inceledi. Başka bir zift topu daha havada

Page 189: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

süzüldü, tam deniz seviyesinde Su Perisi'nin kuyruk kısmınaçarptı fakat gerçek bir hasar veremedi.

Cattibrie ile Bruenor, mancınığın başka bir atış yapmaküzere yeniden kurulduğunu gördüler. Kanaldaki gemininhayvani mürettebatına baktılar; hepsi de kılıçları ellerinde, SuPerisi'nin yaklaşmasını bekliyorlardı. Ve tuzağı tamamlamakiçin geriden hızla gelen üçüncü korsan gemisini izlediler.

Bruenor savaş arabasını güneye, en iri gemiye doğru çarkettirdi.

"İlk önce şu mancınığı hâlledelim!" diye hiddetle haykırdıcüce.

Ateşten savaş arabasının kuzey göğünden yolunu ararakinişini arkadaki iki gemide bulunan mürettebatın çoğu ibiPinochet de izledi. Ama Su Perisi'nin kaptanı ve mürette-atıiçinde bulundukları o çaresiz durum yüzünden öyle eşgullerdiki, arkalarında gelişen olaylar için endişelenecek alleri yoktu.Fakat Drizzt, alevlerin arasından görünen kırık ir miğferin tekboynuzu olabilecek parlak yansımayı ve onun emen ardındagarip bir şekilde tanıdık gelen, uçuşan saçları olan bir suretifark ettiğinde savaş arabasına ikinci kez baktı. Ama buherhalde ışığın ve hiç bitmeyen umudunun ona oynadığı birnumaraydı. Savaş arabası alevden bir bulanıklık hâlindeuzaklaştı ve daha fazla düşünecek zamanı olmayan Drizzt bukonuyu bir kenara bıraktı.

Su Perisi'nin mürettebatı ön güvertede sıra oluşturup korsangemisini ok yağmuruna tuttular. Büyücüyü bir kez daha

Page 190: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

onlara vuramayacak kadar meşgul etmeyi, diğer her şeydençok umut ediyorlardı.

İkinci bir yıldırım kükreyerek indi. Fakat Su Perisi,kayalıklara çarpıp geri dönen dalgalarla çılgınlar gibisavruluyordu ve bu sebeple büyücünün yıldırımı ana yelkendeküçük bir delik açmayı başarabildi

Deudermont, hazır bir şekilde talimat bekleyen Wulfgar'aumutla baktı.

Tam o sırada korsanların yanından geçiyorlardı. Diğergemiden taş çatlasa on beş metre ötedeydiler ve görünüşegöre kayalıklara doğru ölümcül bir rotada ilerliyorlardı."Çek!" diye haykırdı Deudermont ve Wulfgar ipe asıldı. Kocabedenindeki her kas ani bir kan ve adrenalin hücumuylakıpkırmızı oldu.

Ana yelken direği itiraz içinde inledi, kalaslar gıcırdayıpçatırdadı ve Wulfgar ipi omzuna dolayıp kendisini ileri doğruittiğinde rüzgârla dolu yelkenler ona karşı direndi. Su Perisisuyun içinde bir eksen çevresinde döndü. Pruvası bir dalganıngücüyle havaya yükseldi ve gemi korsan gemisine doğrusavruldu. Deudermont'un mürettebatı, Chionthar Nehri'ndeWulfgar'ın gücüne tanık olmuş olsalar dahi, şaşkına dönmüşbir hâlde, çaresizce parmaklıklara tutundular.

Ve yelkenleri tamamen rüzgârla dolu olan bir gemin budenli keskin bir açıyla çark edebileceğinden hiç şüphelemedikleri için afallayan korsanlar bir tepki veremediler. SuPerisi'nin pruvası onların iskele yönündeki kanadına 'gü diye

Page 191: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

çarpıp da iki geminin ölümcül bir şekilde birbirin sarılmasınısağlarken, korsanlar hayretler içinde, boş boş izlediler.

"Günlerini gösterin!" diye haykırdı Deudermon Çapalarhavada uçuşarak Su Perisi'nin diğer gemiye kenetle meşinisağladı ve ara kalaslar meydana çıkıp yerlerin sabitlendi.Wulfgar çabucak ayağa kalktı ve Aegis-fang'i sırtında çekipaldı. Drizzt de palalarını çekti ama hemen hareket geçmedi,bunun yerine düşman gemisinin güvertesini taradı. Çabucaktek bir adama odaklandı gözleri. Bu adam bir büyücü gibigiyinmemişti ama Drizzt'in gördüğü kadarıyla silahsızdı.

Adam sanki büyü yaparmış gibi bazı hareketler sergilemeyebaşladı ve büyüyü önceden haber veren tılsımlı toz serpintileriadamın etrafını sardı.

Ama Drizzt daha hızlıydı. Irkının doğuştan gelenyeteneğini kullanan Drow, büyücüyü mor renkli zararsızalevler içinde bıraktı. Büyücünün görünmezlik büyüsüdevreye girdiği anda madde bedeni ortadan kayboldu.

Fakat mor renkli dış hatları hâlâ duruyordu.

"Wulfgar, büyücü!" diye seslendi Drizzt.

Barbar parmaklıklara doğru koşturdu, korsan gemisineşöyle bir bakındı ve adamın büyülü dış hatlarını kolayca tespitetti.

Zor durumda olduğunu anlayan büyücü, kenarda duranfıçıların ardına gizlendi.

Page 192: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Wulfgar hiç tereddüt etmeden Aegis-fang'i fırlattı. Kudretlisavaş çekici havaya su ve tahta parçaları saçarak fıçılarıparamparça etti ve sonra öbür tarafta hedefi buldu.

Çekiç itme gücüyle, büyücünün -Drowun peri ateşisayesinde hâlâ görünen— iki büklüm bedenini havayayükseltti ve korsan gemisinin öteki tarafındaki parmaklıklaradoğru uçmasını sağladı.

Tatmin olan Drizzt ve Wulfgar, birbirilerine bakıpbaşlarıyla onayladılar. Deudermont gözlerine inanamayarakelleriyle yüzünü kapadı.

Belki gerçekten de bir şansları vardı.

Arkadaki iki gemide olan korsanlar havada uçan savaşarabasını izlemek için görevlerini bıraktılar. Bruenor irimancınık gemisinin etrafından bir dönüş yapıp arka taraftanyaklaşırken Cattibrie, Taulmaril'in kirişini gerdi.

"Dostlarını düşün," diyerek kızı teskin etti Bruenor,Cattibrie'ın tereddüdünü görerek. Sadece birkaç hafta önce,Cattibrie zorunluluktan dolayı bir insan öldürmüştü ve bukonuda içi pek rahat değildi. Şimdi, gemiye yukarıdanyaklaşırken açıkta duran gemicilere ölüm saçabilirdi.Kendisini toplamak için derin bir nefes verdi. Biraz sonraöleceğinin farkında dahi olmadan ağzı bir karış açık duran birdenizciye nişan aldı. Başka bir yol daha vardı.

Cattibrie gözünün ucuyla daha iyi bir hedef tespit etti. Yayıgeminin kıç kısmına doğru döndürdü ve gümüş kuyruklu birok yolladı. Mancınığın koluna çarpan ok, ahşabı paramparça

Page 193: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

etti. Gümüş ok büyülü enerjisi sayesinde delerek geçerkentahtayı kavurarak kara bir delik açtı.

"Alevlerimin tadına bakın!" diye haykırdı Bruenor, savaşarabasını aşağı doğru indirerek. Çılgına dönmüş cüce, atlarınıana yelkene doğru sürdü ve içinden geçip gittiğinde ardındayırtık pırtık bir bez parçası bıraktı.

Ve Cattibrie'ın nişanlaması mükemmeldi; gümüş oklar üstüste, ıslık çalarak mancınığa saplandılar. Savaş arabasıgeminin üzerinden ikinci kez geçip giderken, gemidekitopçular yanan bir zift güllesiyle karşılık vermeye çalıştılarama mancınığın ahşap kolu herhangi bir güç sarf edemeyecekkadar fazla hasar görmüştü. Bu sebeple zift güllesi zayıfçayükseldi, birkaç metre ilerleyip inişe geçti.

Ve kendi gemisinin güvertesine 'güm' diye iniverdi!"Üzerinden bir kez daha geçeceğim!" diye hırladı

Bruenor, omzunun üzerinden geriye bakıp artık ana direkteve güvertede kükreyen alevleri görerek.

Ama Cattibrie'ın gözleri ileriye , Su Perisi'nin başka birgemiye çarptığı ve ikinci bir korsan gemisinin kısa sür« sonrasavaşa katılacak olduğu yere doğru bakıyordu. "Zaman yok!"diye bağırdı. "Bize orada ihtiyaçları olacak!"

Su Perisi'nin mürettebatı korsanlara hücum ederken, çelikçeliğe vurup çınlıyordu. Wulfgar'ın savaş çekicini fırlattığınıgörmüş olan haydutlardan birisi Su Perisi'ne geçti ve onukolay bir av olarak gördüğü için silahsız barbara doğrukoşturdu. Kılıcını savurarak hücum etti.

Page 194: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Wulfgar yana doğru adım atarak bu darbeden kolayca kaçtı,korsanı bileğinden yakaladı ve diğer elini adamın pantolonağına attı. Adamın yönünü hafifçe değiştiren ama hızınıkesmeyen Wulfgar, korsanı havaya kaldırdı ve Su Perisi'ninarka tarafındaki parmaklıklara doğru fırlattı. İlk başta bahtsızdostları gibi silahsız barbara doğru koşturmaya başlamış olaniki korsan şimdi durmuş ve kendilerine silahlı dahi olsa dahaaz tehlikeli rakipler aramaya başlamışlardı.

Sonra Aegis-fang, Wulfgar'ın ellerine büyü yoluyla geridöndü ve artık saldırma sırası barbara geçti.

Deudermont'un mürettebatından üç adam, öbür gemiyegeçmeye çalışırken merkezdeki ara köprünün üzerinde kesilipbiçilmişti ve şimdi korsanlar Su Perisi'nin güvertesinedoluşmak üzere açık kalmış yere doğru bir sel gibiyığılıyorlardı.

Bu gelgit dalgasını Drizzt Do'Urden durdurdu. Elf, elindepalalarıyla -Parıltı hiddetli mavi bir ışık saçıyordu— geniş araköprünün üzerine kolayca sıçradı.

Korsanlar, yollarını sadece tek ve cılız bir düşmanınkapattığını gördüklerinde onu ezerek geçebileceklerinidüşündüler.

Üç sıranın en önündekiler, boğazlarını ve midelerini tutarakgirdap gibi dönen kılıçlar tarafından yere yığıldığında korsangüruhu dikkate değer bir şekilde yavaşladı.

Drizzt'e yardım etmek için koşturan Deudermont vedümenci, yavaşlayıp bu gösteriyi izlediler. Parıltı ile yoldaşı

Page 195: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

olan pala kör edici bir hızla ve ölümcül bir kesinlikle yükselip.ılı,.ılıyordu. Bir başka korsan yere yığıldı ve bir diğeri isekılıcını elinden düşürdükten sonra o dehşetengiz elflavaşçıdan kaçabilmek için suya atladı.

Geriye kalan beş korsan sanki felce uğramış gibi donakaldı,ağızları sessiz bir dehşet çığlığı hâlinde açılıp kalmıştı.

Deudermont ile dümenci de şaşkınlık ve hayret içinde biradım geriye sıçradı. Çünkü Drizzt savaşa konsantre olupgitmişken, büyülü maske ona bir oyun oynamıştı. Drowunyüzünden aşağı doğru kaymış ve onun kara derisini herkeseaşikâr etmişti.

"Dümenleri ateşe versen bile gemi yanaşacak!" diyegözlemledi Cattibrie, geriye kalan korsan gemisi ile kanalıngirişinde iç içe geçmiş olan gemiler arasındaki mesafeyi ölçüptartarak.

"Yelkenler mi?" diyerek güldü Bruenor. "Kesinlikle ondandaha fazlasını götürmeye niyetliyim!"

Cattibrie bir adım geri çekilerek cüceye baktı ve onundediği şeyi hazmetti. Bruenor, savaş arabasını güverteseviyesine doğru indirirken Cattibrie nefesi kesilmiş bir hâlde"Kafayı yemişsin!" diye haykırdı.

"Pöh! O itleri durduracağım ya! Sıkı tutun kızım!"

"Cehennem adına, tutunacağım tabii!" diye haykırdıCattibrie. Bruenor'un kafasına hafifçe vurdu ve başka bir

Page 196: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

planı uygulamaya koyuldu; yani savaş arabasının arkasındanatlayıp suya daldı.

"Akıllı kız," diye kıkırdadı Bruenor, kızın kazasız belasızsuya düşüşünü izleyerek. Sonra gözleri korsanlara doğru geridöndü. Geminin kıç tarafındaki adamlar onun yaklaştığınıgörmüşlerdi ve yoldan çekilmek için suya atlıyorlardı.

Geminin ön kısmında duran Pinochet, çıkan bekle medikkarmaşaya bakmak için arkasına döndüğünde Bruen dalışageçti.

"MORADİN!"

Cücenin savaş çığlığı, arbedenin bütün gürültü patırtısınınarasından sıyrılarak Su Perisi'nin ve üçüncü korsan gemisiningüvertelerinde yankılandı. Savaşa tutuşmuş gemilerdekikorsanlar ve denizciler arkalarını dönüp Pinochet'ninkumanda gemisindeki patlamaya baktılar. Ve Pinochet'ninmürettebatı Bruenor'un savaş çığlığına dehşet çığlıklarıylatepki verdiler.

Wulfgar cüce tanrısına yapılan bu yakarışı duyduğundaduraksadı. Düşmanlarına karşı güç toplamak için böyleisimler haykıran çok yakın bir dostunu hatırladı. Drizzt isesadece gülümsedi.

Savaş arabası güverteye çarptığında, Bruenor arabanınarkasından aşağı yuvarlandı ve Alustriel'in büyüsü bozulupsavaş arabasını hızla ilerleyen bir yıkım güllesine dönüştürdü.Alevler güverteyi sardı, yelken direklerini yuttu veyelkenlerin dip kısımlarına sıçradı. Bruenor ayağa kalktı.

Page 197: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Mithril baltasını bir elinde havaya kaldırmıştı ve diğer elindeise altın kalkanı duruyordu. Ama o anda kimse ona meydanokuyacak hâlde değildi. İlk yıkımdan kurtulmayı başarabilenkorsanların aklında tek bir şey vardı; kaçmak. Bruenor onlaradoğru tükürdü ve omuz silkti. Ve sonra, onu gören birkaçkişiyi şaşırtacak bir şeklide, çılgın cüce dosdoğru alevleriniçine daldı. Korsanlardan herhangi biri oyun oynamak istiyormu görmek için ilerledi.

Pinochet, gemisini kaybettiğini hemen anlayıverdi. Bu ilkkez olmuyordu ve muhtemelen sonuncusu da olmayacaktı.Bir filikayı denize indirmesinde kendisine yardım etmesi içinen yakınındaki emir erine işaret ederken kendisini işte böyleteselli ediyordu. Mürettebatından iki kişi daha aynıdüşünceleri paylaşıyordu ve Pinochet oraya vardığındafilikayı çoktan çözmeye başlamışlardı.

Ama bu felâket anında her koyun kendi paçasındanasılacaktı. Pinochet adamlarından birini sırtından bıçakladı vediğerini de uzaklaştırdı.

Alevlerden hiç etkilenmeyen Bruenor dışarı fırladığındageminin ön kısmının neredeyse bomboş kaldığını gördü.Küçük filika ile korsan kaptanın suya indiğini gördüğündeneşeyle sırıttı. Diğer korsan, parmaklığın üzerine eğilmiş,halatların en sonuncusunu çözmekle meşguldü.

Korsan bir bacağını parmaklığın üzerine attığı andaBruenor ona yardım ederek çizmeli ayağıyla kıçına tekmeyibastı ve adamın gemiden, dolayısıyla küçük filikadan uzağadüşmesini sağladı.

Page 198: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Arkanı döner misin lütfen!" diye korsana homurdandıBruenor, 'güm' diye filikanın içine atladıktan sonra. "Sudançıkarılacak bir kız var da!"

Pinochet kılıcını ihtiyatla kınından çekti ve kafasını hafifçeçevirerek omzunun üzerinden geriye baktı.

"Arkanı döner misin?" diye sordu Bruenor bir kez daha.

Pinochet hızla döndü ve cüceye doğru sinir dolu bir darbesavurdu.

"Sadece hayır diyebilirdin," diye alay etti Bruenor, darbeyikalkanıyla engelleyip adamın dizlerine vurarak.

O gün korsanların başına gelen bütüh felâketler arasında,hiçbiri saldırıya geçen Wulfgar kadar onları dehşetedüşüremedi. Gemiden gemiye geçmek için bir ara köprüyeihtiyaç duymuyordu; kudretli barbar gemiler arasındakiboşlukları zıplayarak aşıyordu. Korsan safları arasınadalıyoiH savaş çekiciyle savurduğu kuvvetli darbelerle onlarıhallafl pamuğu gibi dağıtıyordu. Merkezi ara köprüdebulunan Drizzt bu hadiseyi izledi. Drow, maskesinin çıktığınıfark etmemişti, zaten fark etmijH olsaydı da bu konuda birşeyler yapacak zamanı yoktu.B Dostuna katılmaya niyetlenenDrizzt, ara köprü üzerinde» geriye kalmış olan beş korsanadoğru hücuma geçti. AşağıdakH suyu bir Drow eltininölümcül kılıçlarına tercih eden korsanlar! gönüllü olarak yoluaçtılar.

Derken iki kahraman, iki dost bir araya geldi. Korsangemisinin güvertesinden bir yıkım yumruğu gibi geçtiler.

Page 199: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Deneyimli savaşçılar olan Deudermont ile tayfası, kısa süreiçinde Su Perisi'ni korsanlardan temizlediler ve bütün araköprüleri kontrol altına aldılar. Artık zaferlerinin cepteolduğunu bildiklerinden dolayı, korsan gemisininparmaklıklarının yanında beklediler ve gitgide artan esirsaflarına Su Perisi'nin güvertesine kadar eşlik ettiler. Busırada Drizzt ile Wulfgar da kendi görevlerini tamamlıyordu.

"Öleceksin, sakallı köpek!" diye gürledi Pinochet, kılıcıylabir hamle yaparak.

Sallanan filikada dengesini korumaya çabalayan Bruenor,adamın saldırı hâlinde kalmasına izin verdi ve kendidarbelerini en doğru an için sakladı.

Bruenor'un yanan gemiden aşağı tekmeleyerek gönderdiğikorsan akıntıyla sürüklenen filikaya yaklaştığında, o doğruanlardan biri hiç beklenmedik bir şekilde kendisini gösterdi.Bruenor korsanın yaklaşmasını gözünün ucuyla seyretti.

Adam küçük filikanın yan tarafını kavradı ve kendisini içeridoğru çekti -tabii bunun sonucunda Bruenor'un mithrilbaltasını kafasının tepesine yedi. Korsan filikanın yanındansuya düştü ve suyu koyu kırmızı renge boyadı. "Dostunmuydu?" diye alay etti Bruenor.

Pinochet daha da hiddetle saldırdı, tıpkı Bruenor'unumduğu gibi. Adam savurduğu hiddetli bir darbeyi kaçırdı vedengesini kaybedip Bruenor'un sağ tarafına doğru sendeledi.Cüce, ağırlığını tek ayağı üzerine verip filikanın yanayatmasını sağlayarak Pinochet'nin sendelemesine yardım ettive kalkanını kaptanın sırtına geçirdi.

Page 200: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Canın kıymetliyse," diye seslendi Bruenor, Pinochet azmesafe ötede suyun üzerine geri çıktığı zaman, "kılıcı bırak!"Cüce, bu adamın önemli biri olduğunu anlamıştı, ayrıcakürekleri başka birine çektirmeyi tercih ederdi.

Hiçbir seçeneği kalmayan Pinochet teslim oldu ve filikayadoğru geri yüzdü. Bruenor onu kenardan içeri çekti veküreklerin tam ortasına 'plop' diye oturttu. "Arkanı dön!" diyegürledi cüce. "Ve küreklere sıkı asıl!"

"Maske düşmüş," diye Drizzt'e fısıldadı Wulfgar, ikisiişlerini bitirdikten sonra. Drow bir yelken direğinin arkasınageçti ve maskesini geri taktı.

"Sence görmüşler midir?" diye sordu Drizzt, Wulfgar'ınyanına geri döndüğünde. Daha konuşurken, Su Perisi'ninmürettebatının korsan gemisinin güvertesinde bir sıraoluşturduğunu ve ellerinde silahlarıyla ona şüpheylebaktıklarını fark etti.

"Görmüşler," diye belirtti Wulfgar. "Gel," dedi Drizzt'e, araköprüye doğru dönerek. "Bunu kabul edecekler!"

Drizzt o kadar da emin değildi. Daha evvel insanlarınhayatını kurtardığı ve onların da pelerinin ötesini görüpderisinin gerçek rengini fark ettiklerinde kendisine düşmankesildiği zamanları hatırlıyordu.

Ama bu, halkını reddedip yüzey dünyasında yaşamayıseçmesinin bir bedeliydi.

Page 201: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Drizzt, Wulfgar'ın omzunu kavrayıp onu durdurdu veyanından geçip yürüdü, Su Perisi'ne doğru kararlılıkla başıçekti. Geriye doğru dönüp genç dostuna baktığında göz kırptıve maskeyi yüzünden çıkarttı. Palalarını kınlarına soktu vemürettebatla yüzleşmek üzere Su Perisine doğru döndü.Drizzt Do'Urden ile tanışsınlar bakalım, diye Wulfgar, ihtiyaçduyacağı bütün manevi desteği Drizzt'e sunarak sessizcehomurdandı.

-12-

Bruenor, Cattibrie'ı, Pinochet'nin gemisinin enkazınınötesinde yüzerken buldu. Fakat Pinochet genç kadına hiçaldırış etmedi. Uzak bir mesafe ötede, geriye kalan irimancınık gemisinin mürettebatı yangını kontrol altına almışfakat ellerinden geldiğince süratli bir şekilde tornistan edipkaçmışlardı.

"Beni unuttuğunu sandım," dedi Cattibrie, filika kendisineyaklaşırken. "Benim yanımda kalmalıydın," diye güldü cüce.

"Ateşle senin kadar sıkı bir dostluğum yok," diye karşılıkverdi Cattibrie, biraz şüpheli bir sesle.

Bruenor omuz silkti. "Salonlardan beridir böyle," diyeyanıtladı. "Herhalde büyük babamın zırhı sayesindedir."

Cattibrie filikanın yan kısmına tutundu ve kendisini yukarıçekmeye davrandı, Bruenor'un sırtına asılı olan palayıgördüğünde aniden anlayarak duraksadı. "Drowun kılıcı

Page 202: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

sende!" dedi, Drizzt'in ona anlattığı alev iblisiyle yaptığıdövüşü hatırlayarak. O gün Drizzt'i alevlerden koruyan şeybuz gücüyle yaratılmış palanın büyüsüydü. "Seni koruyankesinlikle bu!"

"Sıkı kılıçmış," diye mırıldandı Bruenor, omzununüzerinden kafasını çevirip kılıcın kabzasına bakarak. "Elfbuna bir isim bulmalı!"

"Filika üç kişiyi kaldırmaz," diye araya girdi Pinochet.Bruenor ona hiddetle bakıp hırladı, "Yüz öyleyse!"

Pinochet'nin yüzü sinirle buruştu ve korsan tehditkâr birşekilde ayağa kalkmaya başladı. Bruenor, gururlu korsanı çokfazla aşağıladığını fark etti. Adam daha doğrulamadan öncecüce, Pinochet'nin göğsüne kafa attı ve filikanın arkatarafından suya düşmesini sağladı. Cüce bir anlığına bileduraksamadan Cattibrie'ın bileğini kavradı ve kızı yanınaçekip sudan çıkarttı. "Yayına bir ok tak ve onun üzerinedoğrult kızım," dedi, bir kez daha suyun yüzeyine çıkmış olanPinochet'nin duyabileceği kadar yüksek bir sesle. Korsana birhalatın ucu fırlattı. "Eğer yüzmezse gebert onu!"

Cattibrie, Taulmaril'in kirişine gümüşten bir ok ger vePinochet'ye nişan aldı. Zavallı adamı öldürmek gibi bir niyetiolmamasına rağmen cücenin tehdidine arka çıktll "YayımaKalp Avcısı derler," diye uyardı. "Yüzmekle akılılık etmişolursun." Gururlu korsan ipi beline doladı ve yüzdü.

"Bu gemiye hiçbir Drow giremez!" diye Drizzt'e hırladıDeudermont'un mürettebatından birisi. Adam sarf ettiği sözleriçin ensesine bir şaplak yedi ve arkasından gelen Deudermont

Page 203: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

ara köprünün üzerine çıkarken ürkekçe kenara çekildi.Kaptan, haftalardır yol arkadaşları] olan Drowa dikkâtlebakan mürettebatını inceledi. "Ona ne yapacaksın?" diyesormaya cüret etti denizcilerden birisi.

"Suya düşen adamlarımız var," diye yanıtladı kaptan,denizcinin sorusunu geçiştirerek. "Onları sudan çıkartın veüzerlerine kuru bir şeyler verin, korsanları da zincire vurun."Mürettebatının dağılması için bir anlığına bekledi amaadamlar kara elfin görüntüsü karşısında dalıp gitmiş bir hâldeyerlerini korudular.

"Ve şu gemileri birbirinden ayırın!" diye kükrediDeudermont.

Ara köprüden sadece birkaç metre ötede olan Drizzt ileWulfgar'a doğru döndü. "Haydi benim kamarama çekilelim,"dedi sakince. "Konuşmamız gerek." Drizzt ile Wulfgar cevapvermediler. Kendilerine yöneltilen meraklı, korkmuş vehiddetli bakışlar altında, sessizce kaptanı takip ettiler.

Deudermont güvertenin ortasında durdu ve güneye,Pinochet'nin yanan gemisinin ötesinde onlara doğru gelenküçük bir filikaya bakan birkaç adamına katıldı. "Göktenhücum eden ateşten savaş arabasının sürücüsü," diye açıkladımürettebattan birisi. "O gemiyi o alaşağı etti!" diye ilan ettidiğeri, Pinochet'nin şimdi fena hâlde savrulan ve batmaküzere olan kumanda gemisinin enkazını işaret ederek. "Veüçüncünün de kaçmasını sağladı!"

"Öyleyse gerçekten bizim dostumuz demektir!" diyeyanıtladı kaptan.

Page 204: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Ve bizim de," diye ekledi Drizzt, bütün gözleri kendiüzerine çekerek. Hatta Wulfgar bile merakla dostuna baktı.'Moradin' diye gürleyen savaş çığlığını duymuştu amayardımlarına koşan kimsenin gerçekten de BruenorBattlehammer olduğunu ümit dahi edemezdi. "Eğer tahminimdoğruysa kızıl sakallı bir cüce," diye devam etti Drizzt. "Veyanında da genç bir kadın var."

Wulfgar'ın ağzı bir karış açıldı. "Bruenor?" diye fısıldamayıbaşardı "Cattibrie?" Drizzt omuz silkti. "Tahminimce."

"Yakında öğreniriz," diye onları temin etti Deudermont.Adamlarına filikadakiler gemiye çıkar çıkmaz onlarıkamarasına getirmelerini emretti, sonra Drow güvertedekaldığı sürece adamların dikkatini dağıtacağını bilerek Drizztile Wulfgar'ı kamarasına götürdü. Ayrıca şu anda, gemilerimahvolmuşken mürettebatın yapılacak önemli işleri vardı."Bize ne yapmaya niyetlisin?" diye sordu Wulfgar,Deudermont kamarasının kapısını kapattığında. "Biz sizin içindövüştük—"

Deudermont sakinleştirici bir gülümsemeyle Wulfgar'ınbaşladığı söylevi yarıda kesti. "Kesinlikle dövüştünüz," diyekabul etti. "Güneye yaptığım her yolculukta sizin gibi kudretlidenizcilerim olsun isterim hep. O zaman Su Perisi ufuktabelirdiğinde bütün korsanlar çil yavrusu gibi kaçışırdı!"

Wulfgar rahatlayarak savunmacı tavrını bıraktı. "Kılıkdeğiştirme sebebim zarar vermek değildi," dedi Drizzt sıkkınbir sesle. "Ve yalan olan sadece görünüşümdü. Bir dostumukurtarmak için güneye yolculuk ediyorum -bu kadarı hâlâgerçek."

Page 205: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Deudermont başıyla onayladı, ama daha cevap vermedenönce kapı çalındı ve bir denizci kafasını kamaranın içineuzattı. "Affınıza sığınırım," diye başladı.

"Sorun nedir?" diye sordu Deudermont.

"Senin her sözüne uyarız Kaptan, bunu bilirsin diyekekeledi denizci. "Ama elf hakkındaki düşüncelerimizibilmen gerektiğini düşündük."

Deudermont biraz duraksayıp önce denizciye sonra daDrizzt'e baktı. Mürettebatıyla her zaman gurur duymuştınadamların birçoğu yıllardır birlikteydi fakat şu anda bu zorlusınavı nasıl geçeceklerini cidden merak ediyordu.

"Devam et," diye konuşmasına izin verdi, mürettel batmaolan güvenine inatla tutunarak. "Şey, onun bir drow olduğunubiliyoruz," diye başladı denizci, "ve bunun ne demekolduğunu da biliyoruz.'? Duraksadı ve söyleyeceği sözleridikkatle seçti. Drizzt gergin-' likle nefesini tuttu; daha evvelbu yollardan çok geçmişti.

"Ama şu iki herif var ya, başımızı büyük bir belâdankurtardılar," diye hızla konuştu denizci aniden. "Onlanolmadan paçayı sıyıramazdık!"

"Onların gemide kalmasını istiyorsunuz demek?" diyesordu Deudermont, yüzünde bir gülümseme belirirken.Mürettebatı sınavı bir kez daha geçmişti. "Evet!" diyeyanıtladı denizci samimiyetle. "Hem de hepimiz! Ve onlarınyanımızda olmasından gurur duyuyoruz!".

Page 206: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Bir başka denizci, birkaç dakika önce ara köprüyü geçmekonusunda Drizzt'e meydan okumuş olan denizci, kafasınıiçeri uzattı. "Korkmuştum, hepsi bu," diye Drizzt'ten özürdiledi. Şaşırıp kalan Drizzt henüz nefes alamamıştı. Başınısallayarak özrü kabul etti. "Öyleyse güvertede görüşürüz,"dedi ikinci denizci ve gitti.

Deudermont'a, "Bilmen gerektiğini düşündük," dediktensonra ikinci denizci de gitti. Kapı kapandığı vakitDeudermont, "Çok iyi bir mürettebattır," dedi Drizzt ileWulfgar'a. "Peki senin düşüncen nedir?" diye sormadanedemedi Wulfgar.

"Ben insanı -elfi— karakteriyle yargılarım, dış görünüşüyledeğil," diye ilan etti Deudermont.

"Ve konusu açılmışken, o maskeyi takma Drizzt Do'Urden.O olmadan çok daha yakışıklı görünüyorsun!"

"Bu görüşe pek fazla kişi katılmaz," diye yanıtladı Drizzt.

"Su Perisi'ndeki herkes katılır!" diye gürledi kaptan. "Artıksavaş kazanıldı ama yapılacak sürüyle iş var. Sanırım pruvadasenin gücüne ihtiyaç duyulacaktır, kudretli barbar. O üçüncükorsan gemisi daha fazla müttefiklerle birlikte geri dönmedenönce şu gemileri birbirinden ayırmamız gerekli!

"Ve sen," dedi Drizzt'e sinsi bir gülümsemeyle. "Sanırım birgemi dolusu esiri hizaya sokma konusunda kimse senin kadaretkili olamaz."

Page 207: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Drizzt maskeyi kafasından çıkarttı ve çantasına koydu."Derimin renginin bazı avantajları da var tabii," diye hemfikiroldu, beyaz saçlarındaki kırışıklıkları düzelterek. Wulfgar ileberaber dışarı çıkmaya davrandı ama kapı aniden açılıverdi.

"Güzel kılıçmış, elf!" dedi Bruenor Battlehammer, bir denizsuyu birikintisinin üzerinde dururken. Büyülü palayı Drizzt'efırlattı. "Ona bir isim bul, olur mu? Öyle bir kılıcın bir ismeihtiyacı var. Domuz kızartan bir aşçı için birebir!"

"Ya da ejderha avlayan bir cüce için," diye belirtti Drizzt.Palayı saygıyla tutarken onu ölü ejderhanın hazine yığınıarasında ilk gördüğü zamanı hatırladı. Sonra onu normalkılıcının durduğu kına yerleştirdi, bu kılıç Parıltı için çokuygun bir yoldaş olacaktı. Bruenor drow dostunun yanınadoğru yürüdü ve elfin bileğini sıkıca kavradı. "O yarıkta banabakan gözlerini gördüğümde," diye konuşmaya başladı cüceyavaşça, kendisini sesini çatlatmakla tehdit eden boğazındakibir yumruya karşı savaş vererek, "diğer dostlarımın güvendeolacağından emin oldum."

"Ama güvende değiller," diye yanıtladı Drizzt. "Regiskorkunç bir tehlike içinde." Bruenor göz kırptı. "Onu gerigetireceğiz, elf! Gümbürgöbek'in hayatına hiçbir leş kokulukiralık katil son veremez!" Drowun kolunu son bir kez sıktıve Wulfgar'a, büyütüp adam ettiği oğlan çocuğuna doğrudöndü.

Wulfgar konuşmak istedi ama boğazındaki yumru sebebiylesözler dışarı çıkmıyordu bir türlü. Drizzt'in aksine,

Page 208: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Bruenor'un hâlâ hayatta olabilme ihtimâli konusundabarbarı hiçbir fikri yoktu ve sevgili akıl hocasının, ona birbaba kada yakınlaşmış olan cücenin ölmemiş olduğunu,sapasağlaı karşısında durduğunu görmek onun kolaycahazmede meyeceği kadar büyük bir şeydi. Cüce tam bir şeylersöyleme üzereyken, Wulfgar, Bruenor'u omuzlarından kavradıve ont koca bir ayı kıskacına alıp havaya kaldırarak cüceyesarıldı.

Bruenor nefes alabilmek için birkaç saniye çırpınmazorunda kaldı. "Eğer ejderhayı böyle sıksaydın," diyereköksürdü cüce, "onu geçitten aşağı düşürmek zorundakalmazdım!" Cattibrie kapıdan içeri girdi. Sırılsıklamdı,kestane! rengi saçları boynuna ve omuzlarına yapışmıştı.Onun ardından da ıslanmış ve aşağılanmış olan Pinochetgeliyordu. Kızın gözleri ilk başta Drizzt'e gitti, drowa basit bilarkadaşlıktan çok daha derin duygularla, sessizce baktı. "İyiki karşılaştık," diye fısıldadı. "Drizzt Do'Urden'i bir kez dahagörmek çok hoş bir şey. Bütün bu zaman boyunca kalbimsizinleydi."

Drizzt ona gülümsedi ve lavanta renkli gözlerini kaçırdı."Yolculuk bitmeden önce bize katılacağını, her nasıloluyorduysa biliyordum," dedi. "Hoş gördük ve hoşgeldiniz."' Cattibrie'ın bakışları Drowdan Wulfgar’a kaydı. Buadamdan iki kez ayrılmıştı ve her iki defasında da yenidenkarşılaştıklarında, Cattibrie onu ne kadar da çok sevdiğinifark etmişti. Wulfgar da onu gördü. Yüzünde deniz suyudamlacıkları parıldıyordu ama gülümsemesinin yanında peksolgun kalıyorlardı. Gözleri Cattibrie'dan hiç ayrılmayanWulfgar, Bruenor'u yere bıraktı.

Page 209: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

O anda, Drizzt ile Bruenor onlara bakarken, ikisinibirbirinden ayrı tutan tek şey gençlik aşkının utangaçlığıydı.

"Kaptan Deudermont," dedi Drizzt, "Sana BruenorBattlehammer ve Cattibrie'ı takdim ederim, iki yakın dost veiki değerli müttefik."

"Ve sana bir hediye de getirdik," diye kıkırdadı Bruenor."Yolculuk bedeli için ödeyecek hiç paramız yoktu da."Bruenor ilerledi, Pinochet'nin giysisinin koluna yapıştı veadamı öne doğru çekiştirdi. "Tahminimce yakıp kül ettiğimgeminin kaptanı."

"İkiniz de hoş geldiniz," diye yanıtladı Deudermont. “Vesizi temin ederim ki yolculuğun bedelini fazlasıyla ödediniz."Kaptan Deudermont, Pinochet'nin yanına doğru yürüdü.Adamın önemli biri olduğundan şüpheleniyordu.

"Benim kim olduğumu biliyor musun?" dedi korsanhuysuzca, şimdi karşısında o kaba saba cüceden daha mantıklıbiri durduğunu görerek. "Sen bir korsansın," diye sakinceyanıtladı Deudermont

Pinochet, kaptanı şöyle bir süzmek için kafasını yanayatırdı. Yüzünde sinsi bir gülümseme belirdi. "Pinochetismini muhtemelen duymuşsundur!"

Deudermont, Pinochet kamaraya ilk girdiğinde bu adamıtanıdığını düşünmüş ve bundan korkmuştu. Su Perisi'ninkaptanı, Pinochet ismini gerçekten de duymuştu -KılıçSahili'ndeki bütün tüccarlar bu ismi duyardı.

Page 210: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Beni ve adamlarımı salıvermeni istiyorum!" diyekabadayılık tasladı korsan. "Zamanı gelince," diye yanıtladıDeudermont. Korsanların nüfuzunun ne kadar geniş olduğunubilmeyen Drizzt, Bruenor, Wulfgar ve Cattibrie duyduklarınainanama-yarak Deudemont'a baktılar.

"Bu hareketinin sonuçlarının çok kötü olacağı konusundaseni uyarırım!" diye devam etti Pinochet, aniden avantajıeline geçirerek. "Ben bağışlayıcı bir adam değilim,müttefiklerim de öyle."

Drizzt, kendi halkı da genellikle bir mevkiinin getirdiğikurallara uyulması için adalet prensiplerini çarpıttığı için,kaptanın içinde bulunduğu zor durumu derhâl anlayıverdi."Bırak onu gitsin," dedi. İki büyülü palası da ellerinde hazırdıve Parıltı tehlikeli bir biçimde parlıyordu. "Bırak gitsin ve onabir kılıç ver. Ben de bağışlayıcı değilim." Korsanın Drowaattığı dehşet dolu bakışı gören Bruenor, lafa girmekte çabukdavrandı. "Evet Kaptan, şu iti salıver bakalım," diyerekkaşlarını çattı cüce. "Onun kafasını omuzları üzerinde sadecesize canlı bir hediye getirmek için tuttum. Eğer onuistemiyorsanız... " Bruenor baltasını kemerinden çekip aldı veonu rahatça havada savurdu. 163

Wulfgar da geri kalmadı. "Gemi direğinin üstüncL çıplakellerle dövüşelim!" diye kükredi barbar, kaslarını öylfl birsıktı ki sanki damarları patlayacakmış gibi oldu. "Korsan veben! Kazanan şanlı bir zafer elde eder. Kaybeden aşağı düşüpölür!" Pinochet üç çılgın savaşçıya baktı. Sonra, neredeyseyardım dilenircesine Deudermont'a doğru döndü.

Page 211: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Aman canım, bütün eğlenceyi kaçırıyorsunuz," diye sırıttıCattibrie, oyunun dışında kalmayarak. "İçinizden! birinin şukorsancığı ikiye bölmesinde ne eğlence var? Ona küçük birkayık verin ve denize salın."

Yumuşak yüzü aniden sertleşti ve Pinochet'ye şeytani birbakış attı. "Ona bir kayık verin," diye tekrarladı, "bırakıngümüş oklarımdan kaçmaya çalışsın!"

"Pekâlâ, Kaptan Pinochet," diye başladı Deudermont,kahkahasını zor bastırarak. "Korsanların hiddetini!uyandıramam. Sen özgür bir adamsın ve istediğin zamangidebilirsin." Pinochet kafasını çevirip Deudermont ile yüzyüze geldi.

"Ya da," diye devam etti Su Perisi'nin kaptanı, "sen vebütün mürettebatın limana varana dek benim elimde, benimşahsi korumam altında kalırsınız."

"Kendi mürettebatına söz mü geçiremiyorsun yani?" diyesözleri adeta tükürdü korsan. "Onlar benim mürettebatımdandeğil," diye yanıtladı Deudermont. "Ve eğer bu dördü seniöldürmeyi kafalarına koyarsa, muhtemelen onların fikrinideğiştirmek için yapabileceğim çok az şey olur."

"Düşmanlarımızın yaşamasına izin vermek halkımın adetideğildir!" diye söze karıştı Drizzt, herkesin, hatta en yakındostlarının bile tüylerini ürperten duygusuz bir tonlamayla."Yine de sana ve gemine ihtiyacım var Kaptan Deudermont."Kılıçlarını şimşek hızıyla kınlarına geri soktu."Antlaşmamızın devam etmesinin bir karşılığı olarak korsanınyaşamasına izin vereceğim."

Page 212: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Geminin ambarına buyurmaz mısınız, Kaptan Pinochet?"diye sordu Deudermont, ambara kadar korsan lidere eşliketmeleri için mürettebatından iki adama el ederken.

Pinochet'nin gözleri yine Drizzt'teydi. "Eğer seni bu lulardabir kez daha görecek olursam... " diye tehdit etmeye başladıinatçı korsan.

Bruenor adamın kıçına tekmeyi bastı. "Ağzını bir kez dahaaçarsan, köpek," diye gürledi cüce, "dilini keser alırım, bilmişol!"

Pinochet, Deudermont'un adamlarıyla birlikte sessizceuzaklaştı.

O günün ilerleyen saatlerinde, Su Perisi'nin mürettebatıtamirata devam ederken, yeniden bir araya gelmiş olandostlar, Bruenor'un Mithril Salonu maceralarını dinlemeküzere Drizzt ile Wulfgar'ın kamarasına çekildiler. Cüce,akşam göğünde yıldızlar belirene kadar anlatmaya devam etti.Gördüğü zenginlikleri, anayurdundaki kadim ve kutsalyerleri, duergar devriyeleriyle yaşadığı birçok çatışmayı ve enson olarak da yeraltı şehrinden cüretkâr kaçışını anlattı.

Cattibrie, Bruenor'un tam karşısında oturmuş, masanınüzerinde yanan tek mumun dans eden ateşinin gerisindekicüceyi izliyordu. Bu hikâyeyi daha önce duymuştu ama olsun,Bruenor çok sıkı hikaye anlatırdı. Kız bir kez daha kendisiniheyecanla kaptırarak sandalyesinde öne eğilmiş dinliyordu.Wulfgar, sandalyesini kızın sandalyesinin arkasına çekmiş veuzun kollarını rahatça onun omzuna dolamıştı.

Page 213: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Drizzt pencere kenarında duruyor ve harika gökyüzünebakıyordu. Tıpkı eskiden olduğu gibiydi, sanki beraberlerindeBuzyeli Vadisi'nin huzurundan bir tutam getirmişler gibi.Birbirilerine geçmişte yaşadıkları maceraları anlatmak, ya dasadece beraberce akşamın dinginliğinin tadını çıkartmak içindostlar sık sık toplanırdı. Tabii ki, o zamanlar bu grubabeşinci bir üye daha dahildi ve her zaman anlatacağı,diğerlerinkine üstün gelen garip bir macerası olurdu.

Drizzt dostlarına baktı ve sonra tekrar gökyüzüne doğrudöndü, beş dostun yeniden bir araya gelebileceği bir gününhayalini kuruyor ve umut ediyordu. Cücenin hikayesine -Bruenor dahil— kendilerini o kadar kaptırmışlardı ki, kapınınçalınma sesi masa etrafındaki üç dostun yerinden sıçramasınasebep oldu. Dri kapıyı açtı ve Kaptan Deudermont içeri girdi."Selamlar," dedi kibarca. "Sizi rahatsız etmezdim a bazıhaberlerim var."

"Tam da en güzel kısma geliyordum yahu," diye hom dandıBruenor, "Ama biraz beklersek tadı daha iyi çıkar!"

"Pinochet ile bir kez daha konuştum," d Deudermont. "Obu kesimlerde pek meşhur bir adam ve b durdurmak için üçgemiyle yola çıkması ona pek yakışmaz Bir şeyinpeşindeydi."

"Bizim," diye akıl yürüttü Drizzt.

"Dosdoğru bir şey söylemedi," diye yanıtlad Deudermont,"ama sebebin bu olduğuna inanıyorum. On fazlasıkıştırmayacağımı lütfen anlayın."

Page 214: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Pöh! Ben o iti paşa paşa havlatmasını bilirim!" di söylendiBruenor.

"Gerek yok," dedi Drizzt. "Korsanlar bizi arıyordu."

"Ama burada olduğunuzu nereden bildiler?" diyj sorduDeudermont.

"Baldur Kapısı'nın üzerinde patlayan ateş toplarından,"diye mantık yürüttü Wulfgar.

Deudermont, bu olayı hatırlayarak başıyla onayladı."Görünüşe göre kendinize kudretli düşmanlar edinmişsiniz."

"Aradığımız adam bizim Baldur Kapısına geleceğimizibiliyordu," dedi Drizzt. "Hatta bize bir mesaj bile bıraktı.Kendisine ne zaman ve nasıl ayrıldığımızı bildiren bir mesajverilmesini ayarlamak Artemis Entreri gibiler için zor bir işdeğildir."

"Ya da bir pusu ayarlamak," dedi Wulfgar serçe. "Öylegörünüyor," dedi Deudermont.

Drizzt sessiz kaldı ama başka şeylerden şüpheleniyordu.Neden Entreri onları bütün bu yol boyunca doğru yöndegötürüp de sonra korsanlara yem etsindi ki? Drizzt busenaryoya başka birinin daha dahil olduğunu biliyordu ve bukişinin sadece Pook Paşa'nın kendisi olabileceğini tahminediyordu.

"Ama tartışmamız gereken başka konular var," dediDeudermont. "Su Perisi denizde yüzebilecek durumda ama

Page 215: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

ciddi bir hasar aldık -ele geçirdiğimiz korsan gemisi de öyle."

"İki gemiyi de yüzdürmeye mi niyetlisiniz?" diye sorduWulfgar.

"Evet," diye yanıtladı kaptan. "Limana vardığımızdaPinochet ile adamlarını salıvereceğiz. Orada gemilerini gerialacaklar."

"Korsanlar bundan daha kötüsünü hakkediyor," diyesöylendi Bruenor.

"Peki bu hasar yolculuğumuzu yavaşlatır mı?" diye lorduDrizzt, korsanlardan çok kendi görevleriyle ilgilenerek.

"Yavaşlatacaktır," diye yanıtladı Deudermont. "Tethyrsınırının hemen ötesindeki Memnon'a varıp Calimshankrallığı sınırlarına girmeyi umuyorum. Bayrağımız bize çölkrallığında yardımcı olacaktır. Orada limana demir atıpgemiyi onarabiliriz." "Ne kadar sürer?"

Deudermont omuz silkti. "Herhalde bir hafta kadar, belkidaha da uzun. Hasarı tam anlamıyla teşhis etmeden bilemeyizbunu. Ve burunun etrafından dolaşıp Calimport'a varmak dabir hafta sürer."

Dört arkadaş, birbirilerine umudu kırılmış ve endişelenmişbakışlar attılar. Regis'in yaşayacak kaç günü kalmıştı?Buçukluk bu gecikmeyi kaldırabilir miydi?

"Ama başka bir seçenek daha var," dedi Deudermont."Memnon'dan Calimport'a gemiyle, Teshburl şehrinin

Page 216: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

etrafından dolanıp Parlak Deniz'e açılarak yapılan yolculuk,dosdoğru kara yolundan çok daha uzundur. Neredeyse hergün Calimport'tan kervanlar ayrılır ve Calim Çölü'ndekiyolculuk zor da olsa sadece birkaç gün alır." "Kervan ücretiiçin pek az paramız var," dedi Cattibrie.

Deudermont bu sorun değilmiş gibi elini salladı. "Ücretiucuzdur," dedi. "Çölden geçecek bütün kervanlar sizi korumaolarak yanlarına almaktan memnun olacaktır zaten. Ayrıca,kervan ücretine yetecek kadar bol bir ödülü hakkettiniz."Kemerine asılı olan bir altın kesesini şıngırdattı. "Ve tabii,eğer seçiminiz buysa, Su Perisi'nde dilediğiniz kadarkalabilirsiniz." "Memnon'a ne kadar var?" diye sordu Drizzt.

"Yelkenlerimizin ne kadar rüzgâr kaldırabileceğine bağlı,"diye yanıtladı Deudermont. "Beş gün; belki de bir hafta."

"Bize Calim Çölü'nden bahset," dedi Wulfgar. "Çöl nedir?"

"Çorak bir kara parçası," diye yanıtladı Deudermonttatsızca, eğer o yolu seçerlerse kendilerini neyin beklediğinibilmelerini isteyerek. "Bomboş, çorak bir arazi. Sıcakrüzgârların estiği, kumların havada uçuşup adamın gözlerinebattığı bir yer. Canavarlar insanoğlunu dize getirir orada.Ayrıca birçok bahtsız yolcu, akbabalar tarafındantemizlenmek üzere sürünerek ölür."

Dört arkadaş, kaptanın yaptığı bu nahoş tanımlamakarşısında umursamaz bir şekilde omuz silkti. Isı farkı hariçtutulursa, kulaklarına tıpkı yurtları gibi geliyordu.

Page 217: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

-13-

SONUÇLARA KATLANMALILAR

İskeleler her yöne doğru göz alabildiğine uzanıyordu,binlerce geminin yelkenleri Parlak Deniz'in donuk mavisularını beneklendiriyordu ve hangi kapıyı arıyor olurlarsaolsunlar, önlerinde uzanan şehri baştan başa geçmek saatlerinialırdı.

Diyarlar'ın en geniş şehri olan Calimport, kulübelerden,devasa tapınaklardan, ovalardan yükselen uzun kulelerden vebodur ahşap evlerden oluşan geniş bir yığın halindeydi.Burası güney sahil şeridinin göbeği, Derinsu'dan birkaç katbüyük olan devasa bir pazar şehriydi. Entreri limankesiminden ayrılıp şehrin iç kesimine doğru ilerledi.Buçukluk hiç direniş göstermedi; şehrin kendine has kokuları,görüntüleri ve seslerinin ona hissettirdiği güçlü duygularadalıp gitmişti. Pook Paşa ile yüzleşme düşüncesinin dehşetibile, eski yurduna geri dönüşüyle birlikte zihninde canlanankarmaşık hatıralar arasında gömülüp kalmıştı. Çocukluğununtamamını öksüz biri olarak, sokaklardan yemek aşırarak veayaz gecelerde diğer serserilerin yaktığı çöp ateşinin kenarınakıvrılıp uyuyarak burada geçirmişti. Ama Regis,Calimport'taki diğer avarelerden daha avantajlıydı. Küçük birçocukken bile, reddedilemez bir karizmaya ve daima dörtayak üstüne düşmesini sağlayan kuvvetli bir şansa sahipti.Regis şehirdeki birçok genelevden biri tarafından işe alındığıgün, buçukluğun beraber takıldığı paspal takım bilmiş bilmişkafalarını sallamıştı.

Page 218: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

'Hanımlar' Regis'e çok nazik davranmıştı. Ona sadece ufaktefek temizlik ve yemek pişirme görevleri yüklemiş vekarşılığında ise eski dostlarının sadece izleyip gıpta etmekleyetineceği bir yaşam tarzı sunmuşlardı. Üstüne üstlük, kariz-matik buçukluğun gelecek vaat ettiğini fark eden hanımlar,Regis'i, ileride onun akıl hocası olacak ve buçukluğu şehringörüp göreceği en iyi hırsıza dönüştürecek olan adamlatanıştırmışlardı: Pook Paşa'yla.

Bu isim Regis'e bir tokat gibi çarpıyor, şimdi yüz yüziolduğu feci gerçeği ona hatırlatıyordu. Bir zamanlar I'ook'unen gözde yankesicisiydi. Lonca başkanının gurur ve neşe]kaynağıydı. Ama bu gerçek, şimdi işleri Regis için daha dalkötüleştirmeye yarıyordu sadece. Yaptığı hainliği Pook aslaaffetmeyecekti.

Entreri onu Haydutlar Bulvarı'na doğru götürdüğünde,zihninde beliren daha net bir hatıra sebebiyle Regis'in dizleriboşaldı. Bulvarın en ucunda, oyuk şeklindeki caddenin ötekitarafında kalan ve sokağın giriş kısmına doğru bakan bir binaduruyordu. Sade görünümlü ahşap binanın pek dikkatedeğmeyen tek bir kapısı vardı. Ama Regis, bu gösterişsiz dişigörünümün ardında gizli olan harikaları biliyordu. Vedehşetleri de.

Entreri onu yakasından kavradı ve adımlarını hiçyavaşlatmadan buçukluğu çekiştirerek beraberinde götürdü.

"Şimdi Drizzt, şimdi," diye fısıldadı Regis, dostlarınıncivarda olması ve son anda onu kurtarması için dua ederek.Ama Regis dualarının bu sefer kabul olmayacağını biliyordu.En sonunda kendisini içinden çıkamayacağı kadar derin bir

Page 219: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

çamura batırmıştı işte. İkisi kapıya yaklaştığında önlerineserseri kılığına girmiş iki tane muhafız dikildi. Entreri hiçbirşey söylemedi ama onlara ölümcül bir bakış attı.

Görünüşe bakılırsa iki muhafız, kiralık katili tanıdı. Birtanesi aceleyle yoldan çekildi ve kendi ayağına takılıptökezledi, diğeri ise kapıya doğru koşturup yüksek sesle çaldı.Kapının üzerinde bir gözetleme deliği açıldı ve muhafıziçerideki kapı bekçisine bir şeyler söyledi. Hemen bir saniyesonra kapı sonuna kadar açıldı.

Hırsızlar loncasını yeniden görmeyi buçukluğun kalbikaldırmadı. Gözleri karardı ve kiralık katilin demirden kıskacıarasında vücudu gevşekleşti. Ne herhangi bir duygu belirtenne de şaşıran Entreri, Regis'i yerden kaldırıp omzuna attı. Onulonca binasının içine ve kapının ardındaki merdivenlerdenaşağıya sanki bir bohçaymış gibi taşıdı.

Ona refakat etmek için iki muhafız daha koşturarak geldiama Entreri onları bir kenara iterek yoluna devam etti.

Pook onu Regis'in peşinden yollayalı beri üç uzun yılgeçmişti ama kiralık katil yolu gayet iyi biliyordu. Birkaç odageçip bir alt kata indi ve sonra uzun, dönerek yükselen birmerdiveni tırmanmaya başladı. Kısa süre içinde yenidensokak katına çıkmıştı, binanın en üst katlarına doğrutırmanmaya devam etti.

Regis baş döndürücü bir bulanıklıkla birlikte kendisinegeldi. Görüntüler daha belirgin olmaya başladıkça etrafınaçaresizlikle baktı ve nerede olduğunu hatırladı. Entreri onuayak bileklerinden tutmuştu, buçukluğun kafası kiralık katilin

Page 220: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

sırtına çarpıp duruyordu ve eli mücevherli hançerden sadecebirkaç milim ötedeydi. Ama Regis, silahı yeterince hızlı birşekilde alsa bile kaçma şansının olmadığını biliyordu -helehele Entreri onu sıkıca tutuyorken, arkadan iki silahlı muhafıztakip ediyorken ve her kapı eşiğinden onlara bakan meraklıgözler varken hiç şansı olmazdı. Fısıltılar loncanın içindeEntreri'den daha hızlı bir şekilde dolaşıyordu.

Regis, kafasını Entreri'nin yan tarafından kanca şeklindekıvırıp önlerinde ne olduğunu göremeye çalıştı. Bir merdivensahanlığına gelmişlerdi. Dört muhafız daha hiç soru sormadanyoldan çekilmiş ve sonunda süslü, demir destekli bir kapı olankısa koridora giden yolu açmışlardı.

Bu Pook Paşa'nın kapısıydı. Regis'in gözleri bir kez dahakarardı.

Entreri odaya girdiğinde, kendisinin beklendiğini fark etti.Pook rahatça tahtına kurulmuştu, LaValle yanındaydı ve engözde leoparı da ayaklarının dibinde yatıyordu. Ayrıca uzunsüre önce kayıplara karışmış ortaklarının aniden kapıdan içerigirişi karşısında hiçbiri şaşkınlık emaresi göstermemişti.

Kiralık katil ve lonca başkanı uzun bir süre sessizce durupbirbirilerine baktılar. Entreri adamı dikkâtle inceledi. Bu denliresmi bir karşılaşma beklemiyordu. Yanlış olan bir şeylervardı.

Entreri, Regis'i omzundan indirdi ve onu -tepe taklak birşekilde— önünde tuttu. Sanki edindiği bir ganimeti sergiliyorgibiydi. O an için buçukluğun dünyadan bihaber olduğundan

Page 221: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

emin olan Entreri, Regis'i bıraktı ve onun 'pat' diye yeredüşmesine sebep oldu. Bu Pook'u güldürdü.

"Üç uzun sene oldu," dedi lonca başkanı, gergin ortamıdağıtarak. Entreri başıyla onayladı. "Bu seferkinin zamanalabileceğini en başından belirtmiştim. Bu küçük hırsızdünyanın bir köşesine kaçmış."

"Ama senin pençenin ötesine değil, ha?" dedi Pook,oldukça alaycı bir şekilde. "Görevini, her zaman olduğu gibimükemmel bir şekilde tamamladın Usta Entreri. Ödülün vaatedildiği gibi olacak." Pook tekrar tahtına kuruldu ve ilgisiztavrını takındı. Bir parmağıyla dudaklarını ovalarkenEntreri'ye şüpheyle baktı.

Entreri, geçen birçok zorlu yıl ve görevin başarıylatamamlanması ardından Pook'un neden bu denli kötüdavrandığı hakkında hiçbir fikre sahip değildi. Regis, loncabaşkanının elinden beş yıldan fazla bir süre boyunca kaçmayıbaşarmış ve Pook en sonunda Entreri'yi devreye sokmuştu.Daha önce bu hadise yaşandığına göre, Entreri görevintamamlanması için üç yılın o kadar da uzun bir süreolmadığını düşünüyordu.

Ve kiralık katil, böyle gizli kapaklı oyunlar oynamayıreddetti. "Eğer bir sorun varsa söyle," dedi dobra dobra.

"Bir sorun vardı," diye yanıtladı Pook gizemli bir şekilde,cümlesindeki geçmiş zaman kipini vurgulayarak.

Şimdi tamamen afallamış olan Entreri -ki hayatında sadecebirkaç kez afallamıştı— bir adım geriledi.

Page 222: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

O sırada Regis kıpırdandı ve doğrulup oturmayı başardıama önemli bir konuya dalıp gitmiş olan iki adam ona hiçdikkat etmedi.

"Takip ediliyordun," diye açıkladı Pook, katille çok uzunsüre alay etmemesinin daha iyi olacağını bilerek."Buçukluğun dostları mıydı?" Regis kulak kabarttı.

Entreri cevap vermeden önce uzun bir süre enine boyunadüşündü. Pook'un konuyu nereye getirdiğini biliyordu. Ve

Oberon'un lonca başkanına kendisinin sadece Regis ilebirlikte geri döndüğü haberinden daha fazlasını rapor ettiğinide kolayca çıkarabiliyordu. Baldur Kapısı'na bir dahakigidişinde, casusluğun ölçüsünü ve sadakatin sınırlarınıöğretmek için büyücüyü şöyle bir ziyaret etmesi gerektiğinizihninin bir kenarına not etti.

"Bu sorun değil," dedi Pook, katilden cevap çıkmadığınıgörünce. "Bizi artık rahatsız etmeyecekler."

Regis'in midesi bulandı. Burası güney toprakları, PaşaPook'un yurduydu. Eğer Pook dostlarının takibini öğrendiyseonları kesinlikle devre dışı bırakmış olmalıydı.

Bunu Entreri de anladı. Öfkesi içinde köpürüp dururkensoğukkanlılığını korumak için savaş verdi. "Ben kendimeselelerimle ilgilenirim," diye hırladı. Entreri'nin ses tonu,kiralık katilin gerçekten de bu yabancılarla kişisel bir oyunoynadığını Pook'a ispatladı.

Page 223: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Ve ben de benimkilerle!" diye yapıştırdı cevabı Pook,tahtında doğrulup oturarak. "Bu elf ile barbarın seninle negibi bir alâkası var bilmiyorum Entreri ama benim yakutsüsümle hiçbir alâkaları yok!" Bu karşılaşmanın devamedemeyecek kadar tehlikeli bir hâl almaya başladığını farkederek kendisini çabuk topladı ve arkasına yaslandı. "Riskalamazdım."

Entreri'nin gergin kasları rahatlayarak gevşedi. Pook ilesavaşmak istemiyordu ve geçmişte olanı değiştiremezdi.

"Nasıl?" diye sordu.

"Korsanlar," diye yanıtladı Pook. "Pinochet'nin bana boyunborcu vardı da."

"Peki işin halledildiği doğrulandı mı?"

Page 224: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Neden umursuyorsun ki?" diye sordu Pook. "Senburadasın. Buçukluk burada. Yakut süsüm—" Yakut süsühenüz görmemiş olduğunu fark ederek hemen durdu.

Şimdi terleyip kara kara düşünme sırası Pook'taydı."Doğrulandı mı?" diye yine sordu Entreri, boynunda gizli birşekilde asılı duran büyülü süse doğru hiçbir harekettebulunmadan. "Henüz değil," diye geveledi Pook, "ama birgeminin peşinden üç gemi yolladık. Hiç şüphe olamaz."

Entreri gülümsemesini gizledi. Kudretli Drow ile barbarıöyle iyi tanıyordu ki, cesetleri önünden cenaze törenliyegeçmeden öldüklerine asla inanmazdı. "Evet, gerçekten de hiçşüphe olamaz," diye fısıldadı sessizce, yakut süsü boynundançıkartıp lonca başkanına doğru fırlatırken. Pook yakututitreyen ellerle yakaladı ve yaydığı tanıdık titreşimden dolayıonun gerçek mücevher olduğu çabucak anladı. Şimdi nebüyük bir güce sahip olacakt Büyülü yakut elindeyken,Artemis Entreri yanına geri dönmüşken ve emrindeRassiter'in sıçanadamları varken on kimse durduramazdı!

LaValle, heyecanını yatıştırmak için lonca başkanımomzuna elini koydu. Büyümekte olan gücünün beklenti içindeneşeyle coşan Pook kafasını kaldırıp ona baktı. "Ödülün vaatedildiği gibi olacak," dedi Pook bir ke daha Entreri'ye, tekrarnefes almayı başarır başarmaz. "Ve dah da fazlası!"

Entreri reverans yaptı. "Hoş bulduk öyleyse, Pook Paşa,"diye yanıtladı. "Eve dönmek çok hoş."

Page 225: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"O elf ile barbara gelince," dedi Pook, kiralık katil hiçbirzaman tam olarak güvenmediğinden dolayı aklın" anidenbaşka bir düşünce gelerek.

Entreri ellerini kaldırıp onu susturdu.

"Battıkları sis mezarı, en az Calimport lağımları kadar iyi işgörüyordur," dedi. "Geride kalanlar için kendimizisıkmayalım."

Pook'un gülümsemesi toparlak yüzüne yayıldı. "Kabul, hoşgeldin öyleyse," diye haykırdı. "Özellikle de önümüzdeoldukça zevk verici bir iş varken." Regis'e doğru şeytancabaktı ama Entreri'nin yanında başını öne eğmiş bir şekildeyerde oturan buçukluk ona dikkât etmedi. Regis hâlâ dostlarıhakkındaki haberleri hazmetmeye çalışıyordu. O anda,dostlarının ölümünün kendi geleceğini nasıl etkileyeceğinidüşünmüyordu -ya da bir geleceği olup olmayacağını. Sadeceonların artık ölmüş olmasından dolayı üzgündü. Önce MithrilSalonu'nda Bruenor, sonra Drizzt ile Wulfgar ve muhtemelenCattibrie da. Bununla beraber, Pook Paşa'nın tehditlerigerçekten de kulağına bomboş geliyordu. Pook onu bukayıplar kadar çok incitecek başka ne yapabilirdi ki?

"Beni uğrattığın hayal kırıklığını düşünerek birçok uykusuzgece geçirdim," dedi Pook Regis'e.

"Ve sana nasıl ödeteceğimi düşünerek birçok uykusuz gecedaha geçireceğim!"

Kapı açıldı ve Pook'un sözünü böldü. Kimin izinsizgirmeye cüret ettiğini görmek için lonca başkanının kafasını

Page 226: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

çevirip de bakması gerekmiyordu. Koca loncada sadece tekbir adamda vardı bu küstahlık.

Rassiter odaya daldı ve yeni gelenleri incelerkenetraflarında rahatsız edici derecede yakın bir daire çizdi."Selâmlar Pook," dedi saygısızca, gözleri kiralık katilin sertbakışlarına kenetlenirken.

Pook hiçbir şey söylemedi ve izleyip görmek için çenesiniavucuna dayadı. Bu karşılaşmanın yaşanmasını uzun süredirbekliyordu.

Rassiter, Entreri'den neredeyse bir kafa boyu uzundu. Bugerçek, sıçanadamın zaten ukala olan mizacına ukalalıkkatmıştı. Çoğu ahmak kabadayı gibi, Rassiter de sık sıkcüsseyi güçle karıştırırdı. Calimport sokaklarında bir efsane -ve bu sebeple onun rakibi— olan adama tepeden bakması,daha şimdiden bir üstünlük sağladığını düşünmesine sebepoldu. "Demek sen şu büyük Artemis Entreri'sin," dedi,sesinde bariz bir küçümsemeyle. Entreri gözünü kırpmadı.Hâlâ daire çizen Rassiter'i izlerken, kiralık katilin gözlerindeölüm mesajı vardı. Regis bile bu yabancının cüretkarlığıkarşısında afallamıştı. Entreri'nin etrafındayken hiç kimse budenli vurdumduymaz olamazdı.

"Selamlar," dedi Rassiter en sonunda, yeterinceincelediğine karar kılarak. Eğilerek reverans yaptı. "BenRassiter, Pook Paşa'nın en yakın danışmanı ve limanlarınhakimi." Entreri yine cevap vermedi. Bir açıklama bekleyerekPook'a baktı.

Page 227: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Lonca başkanı, Entreri'nin meraklı bakışına cevabenyapmacık bir şekilde sırıttı ve çaresizce ellerini açtı.

Rassiter laubaliliği daha da abarttı. "Sen ve ben," diyefısıldadı Entreri'ye, "beraber büyük şeyler başarabiliriz." Elinikiralık katilin omzuna koymaya davrandı ama Entreri ona buzgibi bir bakışla cevap verdi. Bu bakış öyle ölümcüldü ki ukalaRassiter bile davranışının tehlikeli olduğunu anlamayabaşladı.

"Sana önereceğim çok şey olduğunu bilmeni isterim," dediRassiter, ihtiyatla bir adım gerileyerek. Kiralık katild cevapçıkmadığını görünce Pook'a doğru döndü. "Küçük hırsızlailgilenmemi ister misin?" diye sordu, sırıtıp sarı dişlerinigöstererek. "O bana ait, Rassiter," diye yanıtladı Pook sertçe."Sen ve senin tüylü takımın ellerinizi ondan uzak tutun!"

Entreri tüy bahsini gözden kaçırmadı.

"Elbette," diye yanıtladı Rassiter. "Benim de işim var zaten.İzninizle gitmem gerek." Çabucak eğilip reverans yaptı vegitmek için arkasını döndü. Entreri ile son bir kez daha göfflgöze geldi. O buz gibi bakışa cevap veremedi -kiralık katilinibakışlarındaki o kesin yoğunlukla boy ölçüşemedi.

Rassiter yanından geçip giderken gördüğüne inanama-yarak kafasını salladı. Entreri'nin hâlâ göz kırpmamışolduğundan emindi.

"Sen ortalıkta yoktun.Yakut süsüm de yoktu," diye açıkladıPook, kapı tekrar kapandığında. "Rassiter loncanın eski

Page 228: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

gücünü kazanmasına ve hatta daha da güçlenmesine yardımcıoldu."

"O bir sıçanadam," diye belirtti Entreri, sanki sadece bugerçek bile herhangi bir tartışmayı sonlandırmalıymış gibi.

"Onların loncasının başı," diye yanıtladı Pook, "amayeterince sadıklar ve onları kontrol altında tutmak kolay."Yakut süsü havaya doğru kaldırdı. "Artık daha da kolay."Pook'un beyhude açıklama girişimine rağmen, Entreri bunuhazmetmekte güçlük çekti. Yeni gelişmeleri düşünüptaşınmak, lonca bünyesinde yaşanan değişikliklerin boyutunuöğrenmek için zamana ihtiyacı vardı. "Odam?" diye sordu.

LaValle rahatsızca kıpırdandı ve Pook'a baktı. "Odanı benkullanıyordum," diye kekeledi büyücü, "ama benim için özelbir oda inşa ediliyor." Harem ile Entreri'nin odası arasına yenikonulmuş olan kapıya doğru baktı. "Pek yakında bitirirler.Odandan birkaç dakikada çıkabilirim."

"Gerek yok," diye yanıtladı Entreri, bu düzenlemelerinolduğu gibi kalmasının daha iyi olduğunu düşünerek. İçindebulunduğu durumu düşünüp tartmak ve bir sonraki hamlesinitasarlamak için zaten belli bir süreliğine Pook ile arasındamesafe olmasını istiyordu. "Ben kendime aşağıda bir odabulurum. Loncanın yeni adetlerini daha iyi anlayabilmekiçin."

LaValle herkes tarafından duyulan bir sesle rahat bir nefesaldı. Entreri, Regis'i yakasından tutup kaldırdı. "Bunu neyapayım?"

Page 229: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Pook kollarını göğsünde kavuşturdu ve kafasını yana doğruyatırdı. "Suçuna karşı layık olarak milyon tane işkencedüşündüm," dedi Regis'e. "Gerçekten de çok fazla yöntemvar. Fakat bana yaptığını sana nasıl ödeteceğim konusundahiçbir fikrim yok." Tekrar Entreri'ye baktı. "Sorun değil," diyegüldü. "İlham gelecektir. Onu Dokuz Hücre'ye tık."

Regis o kötü şöhretli zindanın ismi anıldığında tekrar enaoldu. Pook'un en gözde hücresiydi. Loncanın diğerüyelerinden birini öldüren hırsızlar için ayrılmış olan dehşetolu bir zindandı. O mekânın sadece isminin anılmasıyla bileuçukluğun ödünün koptuğunu gören Entreri gülümsedi,Regis'i kolayca yerden kaldırdı ve onu taşıyarak dışarı çıktı.

"Bu karşılaşma pek iyi gitmedi," dedi LaValle, Entreriyrıldığında.

"Muhteşem gitti be!" diye karşı çıktı Pook. "Rassiter'in budenli tırstığını hiç görmemiştim ve bunu görmekdüşündüğümden de çok haz verdi bana!"

"Eğer dikkatli olmazsa Entreri onu öldürür," diyegözlemledi LaValle sertçe. Pook bu düşünceden hoşlanmışgibiydi. "Öyleyse Rassiter'in yerine kimin geçmesimuhtemeldir öğrenmemiz gerek." Kafasını kaldırıpLaValle'ye baktı. "Korkma dostum. Rassiter hayatta kalmayıbilir. Bütün hayatı boyunca sokaklara yuvam demiştir. Nezaman gölgeler arasına sıvışması gerektiğini iyi biliyordur.Entreri'nin etrafındayken haddini bilmeyi öğrenecek vekiralık katile gerekli saygıyı gösterecektir."

Page 230: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Fakat LaValle, Rassiter'in can güvenliğini düşünmüyorduzaten -sık sık o sefil sıçanı kendi elleriyle temizleme hayallerikurardı. Büyücüyü endişelendiren şey lonca içinde daha derinbir yarığın oluşma ihtimâliydi. "Peki ya Rassitermüttefiklerinin gücünü Entreri'ye karşı kullanırsa?" diyesordu daha da sert bir sesle. "Öyle bir sokak savaşı loncayı ikikutba bölecektir."

Pook elini şöyle bir sallayarak bu olasılığı geçiştirdi."Rassiter bile o kadar ahmak değildir," diye cevapladı yakutsüsünü okşayarak. O mücevher, gerek duyarsa kullanabileceğibir sigortaydı. Efendisinin teminatı ve Pook'un ince işlerihalletml konusundaki becerisiyle tatmin olan LaVallerahatladı. 'Çoğa zaman olduğu gibi Pook haklı,' diye fark ettiLaValle. Entreri, sıçanadamı sadece basit bir bakışla bilekorkutmuştu. Bu da herkesin yararına olmuştu. Belki deşimdi, Rassiter loncadaki mevkiine daha uygun bir şekildedavranırdı. Ve Entreri kısıl süre sonra bu katta bir odayayerleşeceğine göre, belki de o pislik sıçanadamın zırt pırtizinsiz ziyarete gelmeleri azalacaktı. Evet, Entreri'nin geridönmüş olması çok hoş bir şeydi.

Bu zindanın adı Dokuz Hücre idi. Zira bir daireninmerkezinin etrafında zemine oyulmuş dokuz hücredenmeydana geliyordu, hücrelerin üçü aynı hizada ve üç tanesi dedaha uzuncaydı. Sadece merkezdeki hücre sürekli olarak!boştu; diğer sekizi Pook Paşa'nın en kıymetli koleksiyonunubarındırıyordu; Diyarlar'ın dört bir köşesinden getirilmişkocaman avcı kediler.

Entreri, Regis'i maskeli, dev gibi bir adam olan gardiyanateslim ettikten sonra gösteriyi izlemek için geri çekildi.

Page 231: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Gardiyan, buçukluğun beline kalın bir halat bağladı. Halatınbir ucu merkez hücrenin tam tepesinde duran bir makaradangeçiyor ve yan taraftaki bir manivelaya takılı duruyordu.

"Hücreye girdiğinde ipi çöz," diye Regis'e homurdandıgardiyan. Regis'i ileri doğru itti. "Yürü bakalım."

Regis dış hücrelerin üzerindeki kalaslarda ilerledi.Hücrelerin hepsi duvarlara oyulmuş mağaralar şeklinde, aşağıyukarı üç metre kare genişliğindeydi, yani kedilerin rahatçadinlenebileceği kadar genişlerdi. Fakat şimdi hayvanlardanyalnızca bir tanesi dinleniyordu ve hepsi de eşit derecede açgörünüyordu. Onlar her zaman açtı.

Regis, beyaz bir aslan ve kocaman bir kaplanın hücreleriarasındaki kalası seçti, zira beş metrelik mesafeyi zıplamalarıve o ilerlerken ayak bileğine pençe atmaları en az muhtemelolan o iki devasa yaratıktı. Hücreleri birbirinden ayıran veancak bir karış genişliğinde olan duvara bir ayağını attı vesonra dehşete kapılmış bir halde tereddüt etti.

Gardiyan onu teşvik etmek için halatı öyle bir çekti ki,Kegis neredeyse aslanın yanına yuvarlanacaktı.

Ürkekçe yürümeye başladı. Bir ayağını öbürkünün önüneatmaya yoğunlaştı ve aşağıdaki hırlamalar ile pençeleribilmezden gelmeye çalıştı. Merkezi hücreye varmasına ramakkala kaplan bütün gücüyle duvara çullandı ve çılgınlar gibisallanmasını sağladı. Regis dengesini kaybetti ve feryatederek aşağı yuvarlandı.

Page 232: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Gardiyan manivela koluna asıldı ve onu havada asılıbırakarak yakaladı, sonra da havaya sıçrayan kaplanın tampençesinin ucundan kurtararak yukarı çekti. Regis karşıtaraftaki duvara çarptı ve kaburgalarını incitti ama o çaresizdurumdayken acıyı hissetmedi bile. Çabucak duvara tırmandıve kendisini havaya bıraktı. Sonunda merkezi hücrenintepesinde asılı bir şekilde kaldı ve gardiyan da onu aşağıindirdi.

Ayağını ürkekçe yere bastı ve muhtemel tek kurtuluş yoluolan ipi sıkıca kavradı. Bu kabusumsu yerde kalmak zorundaolduğuna inanmak dahi istemiyordu.

"İpi çöz!" diye emir verdi gardiyan. Regis itaatsizliketmenin inanılmaz bir acıya katlanmak demek olduğunuadamın ses tonundan anlayıverdi. İpi serbest bıraktı.

"İyi uykular," diyerek güldü gardiyan, ipi buçukluğunerişebileceği mesafeden uzağa çekerek.

Kukuletalı gardiyan, odadaki bütün meşaleleri söndürerekve demir kapıyı arkasından kapayarak Entreri ile birliktedaireyi terk etti. Regis'i karanlığın tam ortasında sekiz tane açkediyle baş başa bırakıp gittiler.

Kedilerin hücrelerini birbirinden ayıran duvarlar sertti,hayvanların birbirilerine zarar vermesini engelliyordu. Amamerkezi hücrenin etrafı geniş aralıklı demir parmaklıklarlakaplıydı -bir vahşi kedinin patisini arasından sokabileceğikadar geniş aralıklı parmaklıklarla. Ve bu işkence odası daireşeklindeydi, diğer sekiz hücreye de eşit derecede ve kolay birgeçiş sağlıyordu.

Page 233: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Regis kıpırdamaya cüret edemiyordu. İp onu hücrenui tammerkezine bırakmıştı, ki burası sekiz kedinin de uzanlabileceği mesafenin ötesinde olan tek noktaydı. Etrafındadönüp duran ve loş ışıkta acımasızca parlayan kedi gözlerini!baktı. Uzanan pençelerin yeri tırmıklama sesini duyuyordu!Hatta, her ne zaman içlerinden birisi yakın bir pençe savuruşuyapabilecek kadar uzanmayı basarsa, ıslık çalarak vücudunayalayıp geçen hava akımını hissediyordu. Ve her ne zamanönüne koca bir kedi patisi güm diya çarparsa, kendisinegeriye doğru sıçramaması gerektiğini hatırlatıyordu -ziraorada başka bir kedi hazır beklemekteydik Beş dakika bir saatgibi gelmişti ve Pook'un onu daha kaç gün boyunca oradatutacağını düşündükçe Regis'in içi ürperiyordu. Belki de şu işiçabucak hâlletmek daha iyidir,; diye düşündü Regis. Budaireye hapsedilen birçok kişi aynı şeyi düşünürdü. Fakatkedilere bir kez daha bakan buçukluk, bu seçeneği aklındanuzaklaştırdı. Bir kaplanın dişlerinin arasında yaşayacağı hızlıbir ölümün, hiç şüphesiz bir şekilde yüzleştiği kaderden dahaiyi olduğuna kendisini ikna etse dahi bunu yapacak kadarcesareti yoktu. O hayatta kalmayı başaranı biriydi -her zamanöyle olmuştu— ve geleceği ne kadar' muğlak görünse de pesetmeyi reddeden o inatçı yanını bir kenara atamazdı.

Şimdi bir heykel gibi, öylece dikilmiş duruyor ve zihniniyakın geçmişinin, yani Calimport dışında geçirdiği on seneninhatıralarıyla doldurmaya çalışıyordu. Yolculuklarında birçokmacera yaşamıştı, birçok tehlikeyi atlatmıştı. Regis osavaşları ve kaçışları düşünüp durdu, duyumsadığı katıksızheyecanı tekrar hissetmeye çalıştı -onu uyanık tutacakhareketli düşüncelerdi bunlar.

Page 234: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Zira, eğer bitkinlik ona üstün gelirse ve zemine yığılıpkalırsa vücudunun bir kısmı kedilerden birine oldukçayaklaşabilirdi.

Burada kalan tutsaklar arasından birden fazlası ayağındanpençeyle tutulup parçalara ayrılmak üzere kenara çekilmişti.

Ve Dokuz Hücre'den sağ kurtulmayı başaranlar ise oradakion altı parlak gözün aç bakışlarını bir daha asla unutmazlardı.

-14-

DANS EDEN YALANLAR

Şans, Su Perisi ve ele geçirilmiş korsan gemisindenyanaydı. Zira deniz sakindi ve rüzgar muntazam ama hafif birşekilde esiyordu. Yine de, Tethyr Yarımadası'nın etrafındanyapılan yolculuk dört dost için bezdirici ve çok yavaşgeçiyordu. Çünkü iki gemi her ne zaman sıkı bir ilerlemekaydedecek olsa, içlerinden birisi yeni bir sorun çıkartmaktagecikmiyordu. Yarımadanın güneyine geçince Deudermont,iki gemisini Yarış adındaki geniş bir açık alana çıkardı. Burasıismini sık sık yaşanan bir olay sebebiyle, yani tüccargemilerinin korsan takibinden kaçması sebebiyle almıştı.Fakat Deudermont ve mürettebatını başka hiçbir korsanrahatsız etmedi. Hatta Pinochet'nin üçüncü gemisi dahi birkez daha boy göstermedi.

"Yolculuğumuzun sonuna yaklaşıyoruz," dedi Deudermontdört arkadaşa, üçüncü günün erken saatlerinde Mor Tepeler'in

Page 235: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

yüksek kıyı şeridi görünür olduğunda. "Tepelerin bittiği yerdeCalimshan başlar."

Drizzt parmaklığa dayanarak ileri doğru eğildi ve güneydenizinin donuk mavi sularına baktı. Regis'in yardımınazamanında yetişip yetişemeyeceklerini bir kez daha meraketti.

"Çok iç kesimlerde senin halkının bir kolonisi var," dediDeudermont drowa, onu düşüncelerinden sıyırarak, "Miradındaki karanlık bir koruda yaşıyorlar." Kaptanın içini istemdışı bir ürperti sardı. "Drowlar bu yörede hiç sevilmez;maskeni takmanı tavsiye ederim."

Drizzt hiç düşünmeden büyülü maskeyi yüzüne taktı veçabucak bir yüzey elfinin özelliklerine sahip oldu. Buhareketi, kendisine hoşnutsuzlukla bakan üç dostunusarstığından çok daha az rahatsız etmişti onu. Drizzt'in sadeceyapması gerekeni yaptığını kendilerine hatırlattılar. Drow,halkını reddettiği günden beri hayatını tayin eden o şikayetsizçilekeşliği sürdürüyordu.

Wulfgar ve Cattibrie'ın gözleri Drowun yeni kimliğini birtürlü alışamıyordu. Kitabı kapağıyla yargılayan ve içiniokumayacak kadar kör olan bu dünyadan tiksinen Bruenordenize tükürdü. Öğle vaktinde güney ufkunu yüzlerce yelkenbeneklendirdi ve sahil boyunca geniş bir rıhtımlar dizesibelirdi Bodur, kilden kulübeler ve parlak renkli çadırlarla dolugeniş bir şehir önlerinde uzanıyordu. Ama Memnon'unrıhtımları ne kadar geniş olursa olsun, balıkçı tekneleri, tüccargemileri ve gitgide gelişen Calimshan donanmasının savaşgemilerinin sayıları daha da fazlaydı. Su Perisi ve

Page 236: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

beraberindeki gemi kıyıdan uzakta demir atmak vekendilerine tahsis edilecek yerlerin açılmasını beklemekzorunda kaldılar -liman reisinin! kısa süre sonraDeudermont'a bildirdiği üzere, bunun bir haftalık bir bekleyişolması muhtemeldi.

"Sırada Calimshan deniz kuvvetlerinin bizi ziyaret etmesivar," diye açıkladı Deudermont, liman reisinin teknesiuzaklaşırken. "Korsan gemisini incelemeye ve Pinochet'yisorguya çekmeye gelecekler."

"O köpeğin icabına bakarlar mı?" diye sordu Bruenor.Deudermont kafasını sağa sola salladı. "Pek sanmam.Pinochet ve adamları benim esirlerim ve bu sebeple benimsorunum. Calimshan, korsan faaliyetlerinin bir son bulmasınıistiyor ve bu amaç uğruna cesur adımlar atıyor ama henüzPinochet gibi ensesi kalın birine bulaşmaya cüret edeceklerinisanmıyorum."

"Ona ne olacak öyleyse?" diye homurdandı Bruenor, bupolitik oyun içinde bir parça olsun cesaret görmeye çalışarak.

"Bir başka gün, bir başka gemiyi rahatsız etmek üzereyeniden denize yelken açacak," diye yanıtladı Deudermont.

"Ve paçayı sıyırdığımız konusunda o sıçan suratlı Entreri'yiuyarmak üzere," diye söylendi Bruenor.

Deudermont'un içinde bulunduğu narin durumu anlayanDrizzt, makul bir istekte bulundu. "Bize ne kadar zamanverebilirsin?"

Page 237: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Pinochet gemisini bir haftaya kadar gerialamayacak.Ayrıca," diye ekledi kaptan sinsi bir şekilde gözkırparak, "gemisinin suya çıkamayacak duruma gelmesi işiylede çoktan ilgilendim. Bu bir haftayı ikiye çıkartabilirimsanırım. O korsan herif, gemisinin dümenini geri alana kadarkaçtığınızı tntreri'ye kendiniz söylemiş olursunuz zaten."

Wulfgar hâlâ anlamıyordu. "Ne kazandın ki?" diye sorduDeudermont'a. "Korsanları mağlup ettin ama yine serbestçegemi yüzdürecekler ve senden intikam almak isteyecekler. Birsonraki yolculuğunuzda Su Perisi'ne saldıracaklar. Eğer birsonraki çatışmayı onlar kazanırsa size karşı bu denlimerhametli olurlar mı acaba?"

"Şu oynadığımız garip bir oyun," diye hemfikir olduDeudermont, çaresiz bir gülümsemeyle. "Ama aslında,Pinochet ve adamlarının canını bağışlayarak denizlerdekimevkiimi güçlendirmiş olacağım. Özgürlüğüne karşılıkolarak, korsan kaptanı intikam almayacağına dair yeminedecek. Pinochet'nin ortaklarının hiçbiri bir daha Su Perisi'nirahatsız etmeyecek, ki bu grup Asavir Kanalı'nda gemiyüzdüren korsanların büyük bir bölümünü oluşturuyor!"

"O itin sözüne güvenecek misin yani?" diye şaşırıp kaldıBruenor.

"Yeterince şereflilerdir," diye yanıtladı Deudermont, "tabiikendi usullerince. Korsanlar arasında da düsturlar vardır veonlara uyulur; kuralları bozmak demek güney krallıklarıylaaçıktan açığa savaşa tutuşmak demektir."

Page 238: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Bruenor tekrar denize tükürdü. Her şehirde, her krallıkta vehatta açık sularda bile hep aynıydı: hırsız örgütleri belirlidavranış sınırları içerisinde müsamaha görüyordu. Bruenor'unfikir yapısı farklıydı. Onun klanının törelere göre MithrilSalonu'nda, bilhassa ait olmadıkları ceplere giren kesilmişellerin raflar üzerinde saklandığı özel bir depo odasıbulunurdu. "Mesele halledildi öyleyse," diye belirtti Drizzt,konuyu değiştirme zamanının geldiğini görerek. "Denizdekiyolculuğumuzun sonuna yaklaşıyoruz."

Bu bildiriyi zaten beklemekte olan Deudermont ona biraltın kesesi fırlattı. "Akıllı bir seçim," dedi kaptan."Calimport'a bir hafta içinde ulaşırsınız, bu da Su Perisi'ninlimana girmesinden bile önce demektir. Ama işinizibitirdiğinizde gelip bizi bulun. Kış mevsiminin son karları daKuzey Diyarı'nda erimeden önce Derinsu'ya doğru tekraryelken açacağız. Bütün bu yaşadıklarımızı hesaba katarsam,yolculuk ücretini ödemiş oldunuz bile."

"Çok daha önce yola çıkacağız," diye yanıtladı Brueno"ama teklifin için teşekkürler!" Wulfgar bir adım öne çıktı vekaptanın bileğini kavradı. "Senin yanında çalışmak vesavaşmak çok hoştu," dedi. "Bir sonraki karşılaşmamızı ipleçekeceğim."

"Hepimiz öyle," diye ekledi Drizzt. Altın kesesini havayadoğru kaldırdı. "Ve bunu sana geri ödeyeceğiz."

Deudermont elini sallayarak bu konuyu geçiştirdi vJmırıldandı, "Bu sizin için oldukça düşük bir ödül." Dostlarınhızlı olmak istediklerini bilen kaptan, adamlarından ikisinesuya bir kayık indirmelerini ş aret etti.

Page 239: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Hoşça kalın!" diye seslendi, dostlar kürek çekerek SuPerisi'nden uzaklaşırken. "Calimport'ta beni arayın!"

Yol arkadaşlarının ziyaret ettikleri bütün mekanlar arasında,gezinip savaştıkları bütün yerler arasında hiçbiri onlaraMemnon Şehri ve Calimshan krallığı kadar yabancıgelmemişti. Drow elflerinin garip dünyasından gelen Drizztbile şehrin açık caddeleri ve pazar yerleri arasında dolaşırkenetrafına hayretle bakıyordu. Etraflarını garip, tiz ve hüzünlü -kulağa çoğunlukla acı içinde ama ahenk dolu feryatlar gibigelen— bir müzik sarmıştı ve onlara eşlik ediyordu. Heryerde sürüyle insan vardı. Çoğu kum renginde cüppegiyiyordu ama bazılarının elbiseleri parlaktı ve hepsinin başıbir şekilde örtülüydü: ya sarıkları ya da yaşmaklı şapkalarıvardı. Dostlar, sanki sonsuza kadar uzanıp gidecekmiş gibigörünen şehrin nüfusunu tahmin edemiyorlardı ve herhangibirinin sayma zahmetine girdiğinden de şüphelilerdi. AmaDrizzt ile yol arkadaşları, Kılıç Sahili'nin kuzey kesimindekibütün şehirlerin -Derinsu dahil—halkları devasa bir mültecikampında toplansa Memnon'a benzeyeceklerini tahminedebiliyordu. Memnon'un sıcak havasına garip kokukarışımları yayılıyordu: bir parfüm pazarının esansları, sürekliolarak tıkış tepiş dolaşan kalabalığın keskin ter ve nefeskokusuyla karışıyordu. Gelişigüzel serpiştirilmiş gibi görünenkulübeler, Memnon'a bir tasarı ve planlamadan yoksunlukhavası veriyordu. Evler tarafından yolu kesilmemiş olan heryer sokaklarla çeviliyordu fakat dört arkadaş sokakların birsürü kimse için ev olduğunu biliyordu.

Bütün bu koşuşturmacanın merkezindeki kimseler isetacirlerdi. Her sokakta sıra sıra tüccar vardı. Silah, yemek,

Page 240: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

egzotik pipo otları -hatta köleler— satıyor, kalabalığın ilgisiniçekmek için her türlü yolu deneyerek mallarını utanmaksızınsergiliyorlardı. Bir köşede, muhtemel müşteriler kısa mesafeatış yaparak ve canlı köle hedefler kullanarak koca bir arbaletyayını deniyorlardı. Bir diğer köşede, elbiselerinden çokvücudu görünen bir kadın -ki elbisesi de yarı saydam bir tülparçasından ibaretti— devasa bir yılanla uyumlu bir şekildekıvrılıp dönerek göbek dansı yapıyor, yılanın kıvrakboğumlarını vücuduna doluyor ve tahrik edici bir şekildeboğumların içinden geri çıkıyordu.

Gözleri fal taşı gibi, ağzı bir karış açık kalan Wulfgar,büyülenmiş bir şekilde durup bu garip ve tahrik edici dansıizledi. Bu sebeple Cattibrie'dan ensesine bir şaplak yedi vediğer iki yol arkadaşının kıkır kıkır gülmesini sağladı.

"Hayatımda yurdumu hiç bu kadar özlememiştim," diye içgeçirdi barbar, tamamen hayrete düşmüş bir halde.

"Bu yaşadığımız bir diğer macera sadece," diye hatırlattıDrizzt ona. "Dünyada, kendi yurduna benzemeyen bir ülkedeolduğu kadar yeni şeyler öğrenebileceğin bir yer dahayoktur."

"Yeterince doğru," dedi Cattibrie. "Fakat gördüğümkadarıyla bu insanlar toplumlarını rezillik üzerine kurmuşlar."

"Değişik kurallara göre yaşıyorlar," diye yanıtladı Drizzt."Muhtemelen onlar da Kuzey'in adetlerinden eşit derecederahatsız olurlar."

Page 241: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Diğerlerinin buna verebilecekleri bir cevap yoktu. Veinsanların değişik adetlerine hiç aldırmayan ama hep hayretduyan Bruenor ise sadece kızıl sakalını sallamakla yetindi.Macera için donanıp kuşanmış olan yol arkadaşları, ticaretşehrinde gezerken pek de sıra dışı görünmüyorlardı. Fakatyabancı oldukları için etraflarına bir kalabalık üşüşüyordu. Bukalabalığın çoğu bozuk para ve incik boncuk dilen yarı çıplak,kara derili çocuklardı. Tüccarlar da maceracılar gözgezdiriyordu -yabancılar genellikle kâr getirirdi— veiçlerinden oldukça aç gözlü olan bir tanesi bakışlarını sertçeonlara kenetlemişti.

"Neymiş, neymiş?" diye sordu kurnaz tüccar, yanında"kambur yol arkadaşına. "Büyü, dört bir yanları büyüyle kaplıefendim," diye peltekçe konuştu küçük, iki büklüm goblin,büyül değneğinin ona verdiği duyumları adeta emerek. Değnekemerine taktı. "En fazla büyü silahlarında: elfin kılıçla -ikisibirden; cücenin baltası; kızın yayı ve özellikle de o kocaherifin çekici!" Değneğin ona elfin yüzü hakkında bildirdigarip duyumlardan da bahsetmeyi düşündü ama çabuk heyecanlanan efendisinin sinirlerini gereğinden fazla germemeyekarar verdi.

"Ha ha ha ha ha," diye gıdakladı tüccar, parmaklarıoynatarak. Yabancıların önünü kesmek için harekete geçti.

Başı çeken Bruenor, sarı-kırmızı çizgili kaftan giyen vekafasında büyük bir elmasla süslenmiş çingene pembesi birsarığı olan sıska adamı görünce durdu.

"Ha ha ha ha ha. Selam ola!" diye heyecanla onl karşıladıadam. Parmakları göğsüne hafifçe vuruyor ve neredeyse bir

Page 242: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

kulağından diğerine kadar uzanan gülümsemesi, ortadakidişlerinin fildişinden ve geri kalanının ise altından olduğunuaçıkça gösteriyordu. "Ben Sali Dalib, ben oyum, evet oyum!Siz alırsınız, ben satarım. Küssel iş, küssel iş!" O kadar hızlıkonuşuyordu ki dedikleri hemen anlaşılmıyordu. Dostlarbirbirilerine bakıp omuz silktiler ve yollarına devam etmeyedavrandılar.

"Ha ha ha ha ha," diye gülerek üsteledi tüccar, tekrarönlerini keserek. "Her neye ihtiyacınız varsa, Sali Dalib'tebulunur. Hemi de çeşit çeşit, bol bol. Afyon, fanfinifinfon,okumasyon."

"Esrar otu, kadınlar ve dünyada bilinen her dilde kitaplar,"diye tercüme etti, peltek goblin.

"Efendim aklınıza gelebilecek her şeyi, ama her şeyi satanbir tüccardır!"

"En küsselin en küsseli!" diye iddia etti Sali Dalib. "Herneye ihtiyacınız varsa—"

"Sali Dalib'te bulunur," diye tamamladı Bruenor. Cüce,Drizzt'e baktı, ikisinin de aynı şeyi düşündüğünden emindi;Memnon'dan ne kadar çabuk çıkarlarsa o kadar iyi olurdu.Garip bir tüccar yeter de artardı bile. "At," dedi cüce, tüccara.

"Calimport'a gitmek istiyoruz," diye açıkladı Drizzt.

"At mı, at mı? Ha ha ha ha ha," diye yanıtladı Sali Dalib,bir an bile duraksamadan. "Uzun yolculuk için olmaz, olmaztabii canım. Çok sıcak, çok kuru. Develer iş görür!"

Page 243: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Develer... çöl atları," diye açıkladı goblin, dördününafallamış bakışlarını görerek. Sokağın öbür tarafında ten rengicüppeli sahibi tarafından çekiştirilmekte olan bir iki hörgüçlüdeveyi işaret etti. "Çölde gitmek için çok daha iyilerdir."

"Deve olsun o zaman," diye homurdandı Bruenor, kocahayvana kuşkuyla bakarak. "Ya da işimizi ne görecekse o!"

Sali Dalib hevesle ellerini ovuşturdu. "Her neye ihtiyacınızvarsa—" Bruenor, heyecanlı tüccarın sözünü kesmek içinelini kaldırdı. "Biliyoruz, biliyoruz."

Sali Dalib bazı özel talimatlarla birlikte yardımcısınıyolladı ve dostları Memnon sokaklarında müthiş bir hızlagötürmeye başladı. Fakat hızla süzülüp giderken ayağını sankiyerden hiç kaldırmıyormuş gibi görünüyordu. Bu sıradatüccar, devamlı oynayıp hareket eden parmaklarını göğsündekavuşturmuştu. Ama bu adam oldukça zararsız görünüyorduve dostlar kaygı duymuyor, bilhassa eğleniyorlardı.

Sali Dalib, şehrin fakir kesiminin standartlarına göre bileepey varoş sayılabilecek batı ucundaki genişçe bir çadırınönünde durdu. Tüccar, aradığı şeyi çadırın arka kısmındabuldu. "Develer!" diye ilan etti gururla.

"Dördü için ne istersin?" diye pufladı Bruenor, şu işihalledip tekrar yola koyulmaya istekli bir şekilde. Sali Dalibanlamamış gibiydi. "Fiyatı ne?" diye sordu cüce. "Fiyatı ne?"dedi tüccar.

"Pazarlık yapmak istiyor," diye gözlemledi Cattibrie.

Page 244: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Drizzt de bunu anlamıştı. Drow şehri Menzoberranzan'dakitüccarlar da aynı yöntemi kullanırdı. İlk olarak müşterinin-özellikle de satın alınan mala pek aşina olmayan müşterinin— bir fiyat söylemesini beklerlerdi. Sık sık mallarınınfiyatının on katını alırlardı. Ayrıca müşteri çol düşük birrakam söylerse, tüccarın daima malı esas piyasa fiyatınaçekme şansı olurdu.

"Dördü için beş yüz altın sikke," diye teklif etti Drizzt,hayvanların bu fiyattan en az iki kat pahalı olması gerektiğinidüşünerek.

Sali Dalib'in parmakları tekrar hafifçe birbirilerin vurmayabaşladı ve kurşun renkli gözlerinde bir kıvılcım, belirdi.Drizzt, tüccarın biraz laf kalabalığı ettikten sonra: oldukçayüksek bir fiyat söyleyeceğini sandı. Ama Sali Dalib anidensakinleşip altın ve fildişinden gülümsemesini takındı.!

"Kabul!" diye yanıtladı.

Fiyatı arttırmaya niyetlenmiş olan Drizzt söyleyeceği sözüyuttu ve anlamsız bir mırıltı halinde çıkmasını sağladı.Tüccara tuhaf bir bakış attıktan sonra Deudermont'un onaverdiği kesedeki paraları saymak için arkasını döndü.

"Eğer bizi Calimport'a giden bir kervana dahil edebilirsensana helalinden elli altın daha," diye önerdi Bruenor.

Sali Dalib, parmaklarını çenesindeki koyu renkli sakallarahafifçe vurarak düşünüp taşınıyormuş gibi bir tavır takındı."Ama hemen şu anda birisi yola çıktı bile," diye yanıtladı.

Page 245: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Kervanı pek kolay yakalayabilirsiniz. Yakalasanız iyi olur.Zira bu hafta Calimport'a giden son kervan bu."

"Güneye doğru!" diye dostlarına haykırdı cüce neşeyle."Güneye mi? Ha ha ha ha ha!" diye güldü Sali Dalib."Güneye değil! Güney yolu hırsızlara yem olmak demek!"

"Ama Calimport güneyde," diye yapıştırdı cevabı Bruenorşüpheyle. "Ve tahminimce, yol da güneye doğru olmalı."

"Calimport'a giden yol güneye doğru elbet de," diye kabuletti Sali Dalib, "ama akıllı olanlar önce batıya doğru gider,yani en küssel yoldan."

Drizzt, tüccara bir altın kesesi uzattı. "Kervanı nasılyakalayacağız?"

"Batıya doğru," diye yanıtladı Sali Dalib, içindekilere şöylebir göz dahi atmadan keseyi derin ceplerinden birinetıkıştırırken. "Sadece bir saat önce yola çıktı. Kolaycayakalarsınız. Ufuktaki tabelaları takip edin. Sorun çıkmaz."

"Erzağa ihtiyacımız olacak," diye belirtti Cattibrie.

"Kervan gayet iyi tedariklidir," diye yanıtladı Sali Dalib."Alış veriş için en küssel yer. Şimdi yola çıkın. Güneye, yaniTicaret Yolu'na dönmeden evvel onları yakalayın!"Bineklerini seçme işinde onlara yardım etmek için ilerledi:Wulfgar için kocaman bir hecin devesi, Drizzt için ikihörgüçlü bir deve ve Bruenor ile Cattibrie için ise daha küçükdeveler seçti. "Unutmayın, sevgili dostlarım," dedi tüccar,

Page 246: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

onlar bineklerinin sırtına oturdukları vakit. "Her neyeihtiyacınız varsa—"

"Sali Dalib'te bulunur!" diye hepsi birden koro halindeyanıtladı. Tüccar, o altın ve fildişinden gülümsemesini son birkez daha sergiledikten sonra hızla çadırın içine daldı."Tahminimce biraz daha pazarlık edebilirdi," diye belirttiCattibrie, kazık bacaklı develerin üzerine ürkekçe oturmuş birhalde ilk yol tabelasına doğru giderlerken. "Hayvanlar içindaha fazla para alabilirdi."

"Çalıntılar elbette!" diyerek güldü Bruenor, gün gibi aşikarolduğunu düşündüğü şeyi dile getirerek.

Ama Drizzt o kadar da emin değildi. "Onun gibi bir tüccarçalıntı mallar için bile alabileceği en yüksek fiyatı düşünür,"diye yanıtladı, "ve pazarlık konusunda bildiğim bütünkurallara göre, parayı kesinlikle sayması gerekirdi."

"Pöh!" diye homurdandı Bruenor, bineğinin düz gitmesiiçin debelenerek. "Muhtemelen ona bu şeylerin fiyatındandaha fazlasını vermişsindir."

"Öyleyse, ne?" diye sordu Cattibrie Drizzt'e, cüceninkindençok Drowun düşüncesini doğru bularak.

"Nereye?" diye hem yanıtladı hem de soru sordu Wulfgar."O goblini bir yerlere bir mesaj götürmesi için gizliceyolladı."

"Pusu," dedi Cattibrie.

Page 247: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Drizzt ve Wulfgar başlarıyla onayladılar. "Öyle görünüyor,"dedi barbar.

Bruenor bu ihtimali düşündü. "Pöh!" diye söylendi. "Oherifin kafasının içinde böyle bir plan kuracak kadar akılyoktu be."

"Yaptığın bu gözlem onu daha da tehlikeli biri yapar," diyebelirtti Drizzt, Memnon'a doğru son bir bakış atarak.

"Geri dönelim mi?" diye sordu cüce. Drowun görünüş! göreciddi olan endişesini öyle kolayca bir kenara atamazdı.

"Eğer şüphelerimiz yersizse ve kervanı kaçırırsak..! diyehatırlattı Wulfgar uğursuz bir sesle.

"Regis bekleyebilir mi?" diye sordu Cattibrie. Bruenor veDrizzt birbirilerine baktılar.

"İlerleyelim," dedi Drizzt sonunda. "Başımıza ne geleceköğrenelim bakalım."

"Dünyada, kendi yurduna benzemeyen bir ülkede olduğukadar yeni şeyler öğrenebileceğin bir yer daha yoktur diyebelirtti Wulfgar, Drizzt'in o sabahki düşüncesini tekrar ederek.İlk yol tabelasını geçtiklerinde şüpheleri hiç de kaybolmadı.Direğe asılı olan geniş bir tabelanın üzerinde yolu yirmi ayrıdilde isimlendiren bir yazı vardı ve her biri aynı şekildeokunuyordu: "En küssel yol." Dostlar bir kez dahaseçeneklerini düşünüp tarttılar ve kendilerini bir kez dahazaman darlığı sorunuyla baş başa buldular. Yola bir saat dahadevam etmeye karar verdiler. Eğer o zamana kadar kervandan

Page 248: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

bir ize rastlayamazlarsa Memnon'a geri dönecek ve bu sorunuSali Dalib ile "tartışacaklardı."

İkinci tabelada ve ondan sonrakinde de aynı yazı vardı.Zamanla beşinci tabelayı geçtiklerinde elbiseleri terdensırılsıklam olmuştu ve gözleri yanıyordu. Artık şehir görüşmenzilinden çıkmış ve yükselen kum tepeciklerinin tozlusıcağı arasında bir yerde kaybolmuştu. Bineklerin de buyolculuğu daha kolaylaştırdığı söylenemezdi. Develer huysuzyaratıklardı ve deneyimsiz biniciler tarafındanyönetildiklerinde daha da huysuzlaşırlardı. ÖzellikleWulfgar'ın devesi, sürücüsünden hiç hoşlanmamıştı. Ziradeveler kendi yollarını kendileri seçmeyi severler fakat barbargüçlü kolları ve bacaklarıyla deveyi kendi istediği hareketleriyaptırmak için zorluyordu. Deve iki kez kafasını döndürmüşve Wulfgar'ın yüzüne tükürükler fışkırtmıştı.

Wulfgar bunları alttan aldı fakat çekiciyle deveninhörgücünü dümdüz etme hayalleri kurarak epey vakitgeçirmedi değil.

"Durun!" diye talimat verdi Drizzt, iki kum tepeciğiarasındaki bir çukura doğru giderlerken. Drow kolunu havayadoğru kaldırdı ve onların şaşkın bakışlarını göğe doğruçevirmelerini sağladı. Birkaç akbaba tembelce, dairelerçizerek uçuyordu.

"Etrafta bir leş var," diye belirtti Bruenor.

"Ya da yakında olacak," diye yanıtladı Drizzt meşum birsesle.

Page 249: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Daha o konuşurken, az önce dümdüz, puslu ve kahverengiolan kum tepeciklerinin üst kısımlarında atlı adamlarınmeşum suretleri belirdi. Adamların havaya doğru kaldırdığıkıvrımlı kılıçları parlak güneş altında ışıldıyordu. "Pusu,"diye belirtti Wulfgar sıkkınlıkla.

Pek de şaşırmayan Bruenor sayılarını hızlıca ölçmek içinçabucak etrafına bakındı. "Beşe bir," diye fısıldadı Drizzt'e.

"Hep öyleymiş gibi görünür," diye yanıtladı Drizzt.Yavaşça yayını omzundan çekip aldı ve gerdi.

Atlı adamlar kurbanlarını inceleyerek uzun bir süreyerlerini korudular.

"Sizce konuşmak istiyor olabilirler mi?" diye sorduBruenor, bu nahoş durum için bir espri yapmaya çalışarak.

"Hayır," diye kendi sorusunu yanıtladı cüce, diğerlerininhafifçe bile gülümsemediğini görerek. Atlıların lideri bir emirverdi ve adamlar gök gürültüsü gibi hücuma geçtiler.

"Bütün dünyanın canı cehenneme," diye homurdandıCattibrie, bineğinden aşağı atlarken omzundan Taulmaril'ialarak. "Herkes dövüşmek istiyor.

"Gelin bakalım öyleyse!" diye haykırdı atlı adamlara. "Amaşu savaşı biraz daha adil kılmalıyız!" Büyülü yayıyla hareketegeçti. Kum tepecikleri arasındaki güruhun üzerine gümüş

ok üzerine gümüş ok yolladı ve atlıların birçoğunusemerlerinden aşağı uçurdu.

Page 250: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Bruenor, yüzü aniden sertleşip zalimleşen kızına ağzı birkarış açık baktı. "Kız doğrusunu yaptı vallahi!" diye belirtti,devesinden aşağı inerken. "Bu şeylerin üzerinde savaşacakhalimiz yok!"

Cüce yere iner inmez çantasına elini attı ve iki tanezeytinyağı şişesi çıkarttı.

Wulfgar, devesinin böğür kısmını siper niyetine kullanarakakıl hocasını takip etti. Ama barbar, ilk düşmanının kendibineği olduğunu kısa süre içinde öğrendi. Zira huysuz hayvankafasını çevirdi ve dişlerini barbarın önkoluna geçiriverdi.Drizzt'in yayı, Taulmaril'in ölüm şarkısına katıldı. Fakat atlıadamlar yaklaştığında, drow farklı bir saldırı yönteminiuygulamaya karar verdi. Halkının kötü şöhretine güvenenDrizzt maskesini çıkarttı ve pelerininin kapüşonunu geriyeattı. Devenin sırtında iki ayağı üzerine doğruldu ve hayvanınher bir hörgücüne bir ayağını koyarak dengesini sağladı.Drizzt'e doğru yaklaşan atlılar, bir drow elfinin cesaret kırıcıbir şekilde ortaya çıkışı karşısında donakaldılar.

Fakat diğer üç yönden ilerleyen adamlar hızla mesafeyikapadılar ve hâlâ dostlara karşı sayı üstünlüklerinikoruyorlardı.

Wulfgar devesine gördüklerine inanamayarak baktı, sonrakoca yumruğunu sefil yaratığın gözlerinin tam ortasınageçiriverdi. Afallayan deve çabucak barbarı bıraktı ve sersemsersem kafasını çevirdi.

Ama Wulfgar'ın bu hain yaratıkla henüz işi bitmemişti.Üzerine doğru üç atlının geldiğini gördü ve bir düşmanını

Page 251: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

diğer düşmanına karşı kullanmaya karar verdi. Deveninböğrünün altına doğru eğildi ve hayvanı tamamıyla yerdenkaldırdı. Koca yaratığı, hücum eden atlıların üzerine doğrufırlatırken kasları gerilip şişti. Atlar, sürücüler, toz toprak vebir deveden oluşan kargaşa dolu yığının arasından son andakaçıp kurtulmayı başardı.

Sonra Aegis-fang'i sırtından aldı ve karmaşanın arasınasıçrayarak, haydutları daha kendilerine neyin çarptığınıanlayamadan darmadağın etti.

İki atlı, üzerlerinde binicileri olmayan develerin arasındangeçerek Bruenor'a doğru açık bir yol buldular. Ama ilkdarbeyi indiren kişi, orada tek başına duran Drizzt oldu. Büyüyeteneğini kullanan drow, saldıran haydutların tam önünde birkaranlık küresi meydana getirdi. Atları durdurup küredensakınmak istedilerse de dosdoğru karanlığın içine daldılar.Bu, Bruenor'a ihtiyacı olan bütün zamanı kazandırmıştı. Kavkutusuyla bir kibrit çaktı, paçavraları ateşe verip şişeleriniçine tıkıştırdı ve sonra yanan şişeleri karanlık küresinin içinefırlattı.

Oluşan patlamaların ışıkları Drizzt'in büyüsü sebebiylegörünmüyor olsa da Bruenor, yükselen feryatlar sayesindehedefi vurduğunu anladı.

"Teşekkürler elf!" diye haykırdı cüce. "Seninle yenidenberaber olmak çok hoş!"

"Arkanda!" Drizzt'in verdiği tek cevaptı, zira daha Bruenorkonuşurken karanlık küresinin etrafından dolaşan üçüncü biratlı, cüceye doğru dört nala ilerlemekteydi. Bruenor içgüdüsel

Page 252: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

olarak kendisini yere atıp bir top şeklinde kıvrıldı ve altınkalkanını üzerine siper etti. At, Bruenor'un üzerine basıp geçtive yumuşak kuma basınca tökezleyerek binicisini üzerindendüşürdü.

Sert cüce ayağa fırladı ve kulaklarına dolan kumlarısilkeledi. Üzerinden geçerken atın bıraktığı ezik, savaşadrenalini geçip gidince kesinlikle ona acı verecekti. Amaşimdi, Bruenor'un tek hissettiği hiddetti. Mithril baltasınıkafasının üzerine kaldırarak -o anda ayağa kalkmakta olan—biniciye hücum etti.

Tam Bruenor kafayı ikiye bölme darbesini indirecekti kigümüşi bir ışık huzmesi omzunun yanından hızla geçerekhaydudu öldürüp yere serdi. Hızını kesemeyecek durumdaolan cüce, yüzükoyun yere serilmiş cesede takıldı ve yüzüstükumun içine gömüldü.

"Bir dahaki sefere bana haber ver, olur mu kızım!" diyeCattibrie'a gürledi Bruenor, sarf ettiği her bir sözle birliktekum tükürerek.

Cattibrie'ın ayrı bir derdi vardı. Oku fırlattığı sırada,arkasından hızla gelen bir at sesi duyarak yere doğru eğildi.Kıvrımlı bir kılıç ıslık çalarak ve kulağını çenterek kafasınınyanından sıyırdı. Atlı ise geçip gitti.

Cattibrie, adamın arkasından bir ok atmaya niyetliydi. Amaöne doğru eğildiğinde, arkadan kendisine yaklaşan başka birhaydut daha görmüştü. Hem de bu seferkinin elinde ileridoğru uzatılmış bir mızrak ve öbür tarafında ise bir kalkanvardı.

Page 253: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Cattibrie ile Taulmaril daha hızlı çıktı. Göz açıpkapayıncaya kadar, büyülü yayın kirişinde başka bir okbelirmiş ve uçuşa geçmişti. Ok, haydudun ağır kalkanındapatladı kalkanı deşip geçti ve bahtsız adamı atından düşürüpölüler diyarına yolladı.

Binicisini yitiren at yavaşladı. Cattibrie, yanından geçenatın dizginleri yakaladı ve kendisini kılıcıyla sıyırafl adamınpeşinden gitmek üzere semere sıçradı.

Hâlâ devesinin üzerinde duran Drizzt, düşmanlarınınönünde bir kule gibi yükseliyor ve yanından hızla geçenatlıların darbelerinden ustaca kaçıyordu. Bu sırada iki büyülüpalasıyla büyüleyici bir ölüm dansı sergilemekteydi.Haydutlar her seferinde ayakta duran elfi kolaycahaklayacaklarını düşünüyor fakat kılıçları veya mızraklarıylahavadan başka bir şeye vuramıyorlardı. Sonra, yanından dörtnala uzaklaşırken parıltı'nın ya da diğer büyülü palanınboğazlarında temiz bir kesik açmış olduğunu fark ediyorlardı.

Derken devenin yan tarafından, yani Drizzt'in arkasındaniki haydut birlikte saldırdı. Çevik Drow havaya sıçradı vetekrar rahatça dengesini sağladı. Sadece birkafl saniye içinde,iki düşmanını da savunmaya çekilmek zorunda bıraktı.

Wulfgar yere düşürdüğü üç haydudun sonuncusunu dflhallettikten sonra karmaşa yığınının içinden dışarı çıktı. İnatçıdevesinin tekrar ayağa kalkmakta olduğunu gördü. Pishayvana yeniden -bu sefer Aegis-fang ile— vurdu ve deve,haydutların yanına yere yığıldı. Tartışma kabul etmez birşekilde sona ermiş o savaşın ardından barbarın gözüne ilişenilk şey Drizzt oldu. Drowun, kıvrımlı bir kılıcı savuşturmak

Page 254: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

ve iki rakibinden birinin dengesini bozmak için aşağı doğruhamle yapan kılıçlarının muhteşem dansına hayran kaldı.Drizzt'in iki düşmanından! kurtulması an meselesiydi.

Sonra Wulfgar'ın gözü Drowun gerisinden sessizceyaklaşan atlıya takıldı. Atlı haydut, mızrağının ucunu Drizzt'iarkadan vurmak için kaldırmıştı.

"Drizzt!" diye haykırdı barbar, Aegis-fang'i dostununüzerine doğru fırlatırken.

Sesi duyan Drizzt Wulfgar'ın başının dertte olduğunudüşündü ama arkasını dönüp de savaş çekicinin dizkapaklarına doğru hızla geldiğini görünce ne olduğunu derhalanladı. Hiç tereddüt etmeden havaya sıçradı ve düşmanlarınınüzerinden takla attı. Hücum eden mızraklı adam, düşmanıkaçtı diye üzülecek zaman bulamadı. Zira barbarın çekici,devenin hörgüç-lerinin arasından dönerek geçti ve adamınyüzünü dümdüz etti. Drizzt'in taklası, kendisini bekleyendövüş için de faydalı olmuştu, çünkü kılıçlı iki haydudu dagafil avlamıştı. Adamların kısacık süren tereddüdü sırasında,Drizzt havada baş aşağı bir şekilde dönmekte olsa bilekılıçlarını aşağı doğru sertçe savurdu.

Parıltı, adamların birinin göğsüne sertçe battı. Diğer haydutöbür palanın yolundan eğilerek kaçmayı başardı. AmaDrizzt'in palası, kabzasını adamın kolunun altınageçirebileceği kadar hedefe yaklaşmıştı. Sonuçta iki atlı da,Drow ile beraber yere yuvarlandı ve ayaklarının üzerinekonan tek kişi de Drizzt oldu. Kılıçları iki kez daha savrulupdalışa geçti ve bu sefer mücadelenin sonucunu belirledi.

Page 255: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Koca barbarın silahsız kaldığını gören bir diğer atlı,Wulfgar'a doğru hücuma geçti. Wulfgar, adamın yaklaştığınıgördü ve umutsuz bir saldırı denemesi için kendisinihazırladı. At hızla üzerine çullandığında barbar sağa doğrusıçradı. Tam da atlının beklediği gibi, adamın kılıç tutankolundan uzağa sıçramıştı. Sonra Wulfgar yön değiştirdi vekendisini atın tam önüne fırlattı.

Wulfgar sersemletici çarpışmayı kabul ederek kollarını atınboynuna, bacaklarını ise hayvanın ön bacaklarına doladı.Aldığı hızla geriye doğru kendisini savurdu ve atıntökezlemesini sağladı. Sonra kudretli barbar bütün gücüyleasıldı ve at ile sürücüsünü kendi üzerine yıktı. Şoka uğrayanhaydut buna bir tepki veremedi fakat atı kendisini yeredüşürürken çığlık atmayı başardı. At en sonunda yuvarlanarakuzaklaşınca, haydut baş aşağı yarı beline kadar kuma batmış,ayakları iki yanda sallanır bir şekilde öylece kaldı.

Çizmeleri ve sakalı kumla dolmuş olan Bruenor,dövüşebileceği birilerini hevesle arıyordu. Uzun boylubinekler arasında gezen bodur cüce çoğu haydudun gözündenkaçmıştı. Artık haydutların çoğu ölmüştü bile!

Bruenor kendisine siper ettiği binicisiz develerin arasındanfırladı ve üzerine dikkat çekebilmek için baltasifl kalkanınavurdu. Atlılardan birisinin bu felaket sahnesinden kaçmak içinatını döndürdüğünü gördü.

"Baksana!" diye havladı Bruenor ona. "Anan ork sevmiş birkaltakmış!" Yerde duran cüce karşısında avantajın kendielindi olduğunu düşünen haydut, bu hakarete cevap vermefırsatını tepemedi. Bruenor'a doğru hücum etti ve kılıcını

Page 256: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

aşağı savurdu. Bruenor, darbeyi önlemek için altın kalkanınıkaldırdıktan sonra atın etrafından dolaştı. Atlı haydut, cüceyidiğer tarafta karşılamak için arkasını döndü ama Bruenor kısaboyunu kendi yararına kullandı. Cüce neredeyse hiçeğilmeden atın göbeğinin altına daldı, öbür tarafa geri geçti vebaltasını yukarı doğru savurarak şaşkına dönmüş adamıkalçasından vurdu. Haydut acıyla iki büklüm olduğunda,Bruenor kalkan tutan kolunu kaldırdı, boğumlu parmaklarıylaadamın sarığını ve saçlarını kavradı ve adamı semerinden1aşağı çekip devirdi. Cüce, tatmin olmuş bir hırıltıylahaydudun kellesini uçurdu.

"Çok kolay!" diye homurdandı cüce, adamın cesedini yerefırlatarak. Başka bir kurban bulabilmek için etrafına bakındıama savaş sona ermişti. Çukur arazide hiç haydut kalmamıştı.Aegis-fang Wulfgar'in ellerine geri dönmüştü ve Drizzt ilebarbar rahatlamış bir halde duruyorlardı.

"Kızım nerede?" diye haykırdı Bruenor.

Drizzt kafasıyla ve parmağıyla işaret ederek cüceyisakinleştirdi.

Yan taraftaki bir kum tepeciğinin üstünde, Cattibrie elkoyduğu atın sırtında oturuyordu. Kız çöle doğru bakarkenTaulmaril gerilmiş bir şekilde ellerinde duruyordu. Birkaç atlıdört nala kaçmıştı ve bir tanesi kum tepeciğinin öbür tarafındaölü yatıyordu. Cattibrie haydutlardan birine nişan aldı ve tamo sırada arkasında yaşanan savaşın son bulduğunu fark etti.

"Bu kadar yeter," diye fısıldadı, yayını bir milim yanakaydırdı ve okun haydudun koluna saplanışını izledi.

Page 257: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

'Bu gün yeterince can alındı,' diye düşündü. Cattibrie savaşalanındaki katliam görüntüsüne ve sabırla gökte daireler çLenakbabalara baktı. Taulmaril, aşağı indirdi. Yüzündeki sertifade uçup gitti.

-15-

KILAVUZU KARGA OLANIN...

"Sana vereceği hazları bir düşün," diye alay etti loncabaşkanı, odadaki küçük masanın tam ortasında, ahşap birsuntadan dışarı çıkmış olan, ucu tırtıklı büyük bir demir çiviyihafifçe okşayarak.

Regis kasıtlı olarak dudaklarını kıvırıp aptal bir gülümsemetakındı. Pook'un sözlerindeki mantık payını fark etmiş gibidavrandı.

"Sadece avucunu onun üzerine batıracaksın," diye iknaetmeye çalıştı Pook, "işte o zaman haz duyacaksın ve yenidenailemizin bir parçası olacaksın."

Regis bu tuzaktan paçayı sıyırmanın bir yolunu düşündü.Daha evvel bu numarayı, yani yalan içinde yalan numarasınıbir kez kullanmış, büyü etkisi altında kalmış gibi davranmıştı.O zaman mükemmel rol kesmişti ve ona sadık olduğuna dairşeytani büyücüyü inandırmıştı. Sonra da, dostlarına yardımetmek için en kritik zamanda taraf değiştirmişti. Bu seferRegis, yakut süsün ısrarcı, hipnotize edici çekimindenkurtularak kendisini dahi şaşırttı. Ama şimdi köşeye sıkışmış

Page 258: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

kalmıştı: zira yakut süs tarafından gerçekten hipnotize edilmişbirisi, memnuniyetle avucunu demir çiviye batırırdı.

Regis elini kafasının üzerine doğru kaldırdı ve rolünüinanılır kılmaya yetecek kadar boş bir ifade takınma çabasıylagözlerini kapadı. Pook'un tavsiyesine uymaya niyetlenerekkolunu aşağı doğru savurdu.

En son anda, elini yana doğru kaydırdı ve hiçbir zarargörmeden masaya vurdu.

Regis'in bir şekilde yakutun etkisinden kurtulmuşolduğundan en başından beri şüphelenen Pook hiddetlegürledi. Buçukluğu bileğinden kavradı ve küçük elini çiviyebatırdı ve çivi onun derisine batarken de sağa sola salladı.Pook, buçukluğun elini tırtıklı çividen çekip alırken

Regis'in çığlığı on kat daha yüksek çıktı.

Sonra Pook onu bırakıp yüzüne tokadı bastı. Regis yaralıelini göğsüne bastırdı.

"Hilekar köpek!" diye haykırdı lonca başkanı. Regis'inyaptığı üçkağıttan çok yakut süsünün başarısız olmasınakızmıştı. Bir tokat daha atmak için elini kaldırdı fakatkendisini yatıştırarak buçukluğun inatçı iradesini ona karşıkullanmaya karar verdi.

"Ne yazık," diye alay etti, "zira eğer yakut süs seni benimkontrolüme soksaydı sana lonca içinde bir yer bulabilirdim.Kesinlikle ölmeyi hakkediyorsun, küçük hırsız. Ama banageçmişte verdiğin hizmetleri unutmuş değilim. Calimport'taki

Page 259: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

en iyi hırsızdın, sana bir kez daha önerebileceğim birmevkiiydi bu."

"Öyleyse mücevher iyi ki işe yaramamış," diye cevapvermeye cüret etti Regis, Pook'un oynadığı aşağılayıcı oyunutahmin ederek., "zira Pook Paşa'nın yardakçısı olduğumzaman hissedeceğim tiksinti, şimdi çektiğim acıdan bin katbeterdir."

Pook'un cevabı, Regis'i sandalyesinden fırlatıp yeredüşürecek kadar sert bir yumruk oldu. Buçukluk kıvrılmış birhalde yerde yattı ve hem elinden hem de burnundan akan kanıdurdurmaya çalıştı.

Pook arkasına yaslandı ve ellerini kafasının arkasındakavuşturdu. Önünde, masanın üzerinde duran yakut süsebaktı. Daha evvel sadece bir kez, ele geçirilemeyecek birirade üzerinde denediği zaman başarısız olmuştu. Şansına,Artemis Entreri onun bu girişimini o gün anlamamıştı vePook da yakut süsü kiralık katil üzerinde bir kez dahadenemeye kalkmayacak kadar akıllıydı.

Pook bakışlarını, şimdi acısından dolayı kendisindengeçmiş olan Regis'e doğru çevirdi. Küçük buçukluğa saygıduymalıydı. Regis'in yakutu biliyor olması kendisine biravantaj sağlıyor olsa da, mücevherin baştan çıkarıcı büyüsünesadece demirden bir irade karşı koyabilirdi. "Ama sanayardımı dokunmayacak," diye fısıldadı Pook, yerde yatan,bilincini yitirmiş buçukluğa. Tekrar arkasına yaslandı vegözlerini kapadı. Regis'e yapacağı bir başka işkenceyitasarlamaya koyuldu.

Page 260: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Ten rengi kaftan giymiş bir kol, çadırın cebinden içenuzandı ve kızıl saçlı cücenin gevşek vücudunu baş aşağı tuttuJSali Dalib'in parmakları alışılmış bir şekilde kıpırdamayabaşladı ve yüzünde sanki kulaklarına kadar yayılmış gibigörünen altın ve fildişinden bir gülümseme belirdi. Tüccarınküçük goblin yardımcısı hoplayıp zıplamaya ve "Büyü, büyü,büyü!" diye viyaklamaya başladı.

Bruenor tek gözünü açtı ve yüzüne düşen uzun sakalını tekkolunu kaldırarak kenara çekti. "Gördüğün şeyi beğendin! mibari?" diye sordu cüce şeytanca. Sali Dalib'in gülümsemesikayboldu ve parmakları birbirine dolaştı.

Bruenor'u havada tutan kişi -yani haydutlardan birininkaftanını giymiş olan Wulfgar— çadırın içine daldı. Ardındanda Cattibrie içeri girdi.

"Demek haydutları üzerimize salan sendin," diye hırladıkadın.

Sali Dalib'in şok tepkisi abuk sabuk bir saçmalama halindeçıktı. Kurnaz tüccar tabanları yağlamak için hızla döndü ve...Çadırın arka kısmına muntazam bir yarık açılmış olduğunu veDrizzt Do'Urden'in orada durduğunu gördü. Drow birpalasının üzerine yaslanmıştı ve diğer kılıcı ise rahatçaomzunda duruyordu. Tüccarın dehşetini arttırmak için Drizztyine büyülü maskeyi çıkartmıştı.

"Ah... şey, en küssel yola n'ooldu?" diye kekeledi tüccar.

"Sen ve senin dostların için en güzel!" diye hırladı Bruenor."Yani onlar öyle düşünmüştü," diye çabucak ekledi Cattibrie.

Page 261: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Sali Dalib sıkılgan bir şekilde, zorla gülümsedi. Ama bundanönce başı yüzlerce kez feci belalara girmişti ve hepsinden dekurtulmayı başarmıştı. "Beni yakaladınız," diyerek ellerinihavaya kaldırdı fakat sonra çok hızlı bir manevra yaparakkaftanının ceplerinden birinden birkaç tane seramik kürecikçıkarttı. Kürecikleri hızla yere fırlattı. Çok renkli ışıklarladolu bir patlama oldu ve ardında yoğun, kör edici bir dumanbulutu bıraktı. Bu sırada tüccar, çadırın yan tarafına doğruhızla fırladı.

Wulfgar içgüdüsel olarak Bruenor'u yere bıraktı vedosdoğru ileri atılarak sadece havayı yakalamayı başarabildi.Cüce kafa üstü yere çakıldı, yerde yuvarlandı ve tek boynuzlu.niğferi kafasının yanına doğru kaymış bir halde oturdu.Duman dağıldığında, utancından kızarmış barbar kafasınıçevirip cüceye baktı. Cüce ise sadece olanlara inanamayarakkafasını sallayıp söylendi, "Kesinlikle uzun bir maceraolacak."

Sadece, her zaman için tetikte olan Drizzt gafil avlan-mamıştı. Drow, ışık patlamalarından korunmak için gözlerinikoluyla kapamış, sonra da tüccarın dumanlar içindekisiluetinin sola doğru fırladığını görmüştü. Daha çadırdanakamadan önce Drizzt onu yakalayabilirdi ama Sali Dalib'ingoblin yardımcısı, drowun önüne çıktı ve ayağına dolaştı.Drizzt hiç yavaşlamadan Parıltı'nın kabzasını goblinin alnınageçiriverdi ve yaratığın bayılarak yere devrilmesini sağladı.Sonra maskesini geri takan Drow Memnon'un sokaklarınaçıktı.

Cattibrie Drizzt'i takip etmek için aceleyle koşturdu veBruenor da sıçrayarak ayağa kalktı. "Peşine takıl evlat!" diye

Page 262: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

haykırdı Wulfgar'a. Takip başlamıştı.

Drizzt, tüccarın sokaklardaki kalabalığın arasına karışmaktaolduğunu gördü. Sali Dalib'in cafcaflı kaftanı bile sokaklarınsayısız rengine karışıp giderdi. Bu sebeple Drizzt adamınkıyafetine kendine özel bir ekleme yaptı. Tıpkı korsangemisinin güvertesindeki görünmez olmuş büyücüye yaptığıgibi, tüccarın etrafını parlak, mor alevlerle kapladı. Drizzthızla takibe geçti. Kalabalığın arasından inanılmaz birrahatlıkla yolunu açıyor ve ileride yükselip alçalan mor suretigözden kaçırmıyordu.

Bruenor o kadar da zarif değildi. Cüce, Cattibrie'a yetişti vekalabalığın arasına balıklama daldı. İnsanların ayakparmaklarını ezerek ve önüne çıkanları bir kanara savurmakiçin kalkanını kullanarak yolunu açıyordu. Hemen ardındangiden Wulfgar, kendisine daha da büyük bir yol açıyordu veCattibrie onları takip etmekte pek güçlük çekmiyordu.

Bir düzine dar sokak geçtikten sonra açık bir pazar yerineçıktılar. Wulfgar kazayla kocaman bir kavun arabasınıdevirdi. Onlar geçerken arkalarından itiraz çığlıkları yükseldiama dostlar gözlerini hep ileri odakladılar. Bu ana baba günükarmaşasında kaybolmamak için hepsi kendi önündekidostunu gözden kaçırmamaya dikkat ediyordu. Sali Dalib,etrafını kaplayan alevler yüzünden açık sokaklarda izinikaybettiremeyecek kadar çok göze battığını hemen anladı.Ayrıca dezavantajını arttırıcı bir şekilde, yüzlerce meraklıizleyicinin işaret parmakları ve gözleri, döndüğü her köşebaşında onu karşılıyordu. Bu da kendisini takip edenler içinbir yol tabelası oluyordu. Önüne çıkan telfl şansa tutunantüccar, dar sokağın birine saptı ve büyük bir tam binanın

Page 263: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

kapılarından içeri daldı. Drizzt, dostlarının hâlâ takip edipetmediğini kontrol etmek için arkasını dönüp baktıktan sonrakapılardan içeri koşturdu ve kendisini bir halk hamamınınbuharla kaygan-laşmış mermeri üzerinde kayarken buldu. İkikocaman harem-ağası, üzerinde giysi olan elfin önünükesmek için harekete* geçti. Ama, tıpkı az önce içeri dalantüccarın da yaptığı gibi çevik Drizzt, adamlarınengelleyemeyeceği bir süratle tekrar hızını kazandı. Kısa girişkoridoru boyunca kayarak ilerledi ve ana odaya girdi. Bu oda,yoğun bir dumanla kaplı, ter ve esanslı sabun kokularıyla dolugeniş bir hamamdı. Attığı her adımda önüne çıplak vücutlarçıkıyordu ve Drizzt, ayağı kaydığı zamanlarda tutunmak içinelini attığı yerlere dikkat etmek zorunda kalıyordu.

Bruenor, kaygan hamam odasına girdiğinde yerekapaklanacak gibi oldu. Yerlerini çoktan terk etmiş olanharemağaları onun önüne çıkıp yolunu kestiler.

"Giysiyle girmek yasak!" diye belirtti bir tanesi fakatBruenor'un boş tartışmalarla kaybedecek vakti yoktu.Devlerden birinin çıplak ayağını ağır çizmesiyle ezdi, sonrasimetrik olsun diye diğer ayağını da çiğnedi. O sıradaWulfgar geldi ve öteki haremağasını bir kenara fırlattı. Hızkazanmak için ileri doğru eğilmiş olan barbar, kaygan zemineçıktığında durma ya da yolunu değiştirme imkanı bulamadı.Ve Bruenor hamamın öteki tarafına doğru ilerlemek içindöndüğünde Wulfgar ona bindirdi. İkisi de yere devrilipengelleyemeyecekleri bir şekilde kaymaya başladılar.

Havuzun kenarından sekerek suyun içine gömüldüler.Wulfgar ayağa kalkıp yarı beline kadar suyun içinde durdu.

Page 264: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Şehvetli, çıplak ve kıkır kıkır gülmekte olan iki kadınınarasına düşmüştü.

Wulfgar kekeleyerek özür dilemeye çalıştı fakat dilidolandı. Ensesine yediği bir şaplakla kendisine geldi.

"Tüccarı arıyordun, unuttun mu?" diye hatırlattı Cattibrie.

"Arıyorum!" diye kızı temin etti Wulfgar.

"Öyleyse mor alevler içinde olanı araşan iyi olur!" diyeazarladı Cattibrie.

Wulfgar, kızdan gelecek başka bir şaplağın daha beklentisiiçinde gözlerini devirdi ve hemen yanında suyun üstüneçıkmış bir şekilde duran tek boynuzlu miğferi gördü. Eliniçılgınlar gibi suyun içine daldırıp Bruenor'u ensesindenyakaladı ve sudan dışarı çıkarttı. Pek de mutlu olmayan cüce,kollarını göğsünde kavuşturmuş, kafasını bir kez dahahayretle sallar bir şekilde sudan çıktı.

Drizzt, hamamın arka kapısından dışarı çıktı ve kendisiniboş bir sokakta buldu. Memnon'a geldiği andan beri içindeinsan bulunmayan tek yer burasıydı. Etrafa daha iyibakabilecek bir yer arayan drow, hamam binasının yanduvarına tırmanıp çatıya çıktı. Onları atlattığını düşünen SaliDalib, adımlarını yavaşlattı. Drowun mor alevleri sönmüş vetüccarın kendisini daha fazla güvende hissetmesini sağlamıştı.Arka sokaklardan oluşan bir labirent içinde tekrar ilerlemeyebaşladı. Her zaman sorun çıkaran ayyaşlar bile onu eleverecek herhangi bir hareket yapmıyordu. Dolana dolana yüzmetre ilerledi, sonra bir yüz metre daha gitti ve en sonunda

Page 265: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Memnon'un en büyük pazar yerine, yani insanın göz açıpkapayıncaya kadar görünmez olabileceği bir yere açılansokağa saptı. Fakat Sali Dalib o sokağın sonuna doğruyaklaşırken, karşısına bir elf sureti çıkıverdi. İki palakınlarından dışarı çıkarak birbirilerine çapraz bir şekildetüccarın köprücük kemiklerine dayandı ve boğazının ikiyanına küçük kesikler oluşturdu.

Dört arkadaş esirleriyle birlikte tüccarın çadırına geridöndüklerinde, küçük goblinin hâlâ Drizzt'in yere serdiği gibibaygın yatmakta olduğunu görüp rahatladılar. Bruenor, hiç dekibar sayılmayacak bir tavırla bahtsız yaratığı yerden kaldırıpSali Dalib ile sırt sırta dayadı ve ikisini birbirine bağlamakoyuldu. Wulfgar yardım etmeye geldi ve ipi dolarkeyanlışlıkla Bruenor'un ön kolunu da bağladı. Cüce deblenerek kolunu kurtardı ve barbarı iterek uzaklaştırdı.

"Mithril Salonu'nda kalmalıydım," diye söylend Bruenor."Gri cücelerle kalsaydım, sen ve kızın yanınd olduğumdandaha güvende olurdum!"

Wulfgar ve Cattibrie destek bulabilmek için Drizzt' baktılarama Drow sadece gülümsedi ve çadırın yan tarafın doğruilerledi.

"Ha ha ha ha ha," diye gerginlikle güldü Sali Dalib."Tamam, sorun yok. Anlaşalım mı? Bende mal mülk çoktur.Her neye ihtiyacınız varsa—"

"Kapa çeneni be!" diye çıkıştı Bruenor. Cüce, bu işte kötüadam rolünü üsteleneceğini belirtmek için Drizzt'e göz kırptı.

Page 266: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Beni dolandıran birinin malına mülküne ihtiyacım yoktur,"diye hırladı Bruenor. "Ben intikam almak isterim!" Dostlarınabaktı. "Öldüğümü sandığı zaman yüzünün takındığı ifadeyihepiniz gördünüz. O haydutları üzerimize salan da kesinliklebu heriftir ."

"Sali Dalib asla—" diye kekeledi tüccar. "Sana, 'kapaçeneni!' dedim!" diye gürledi Bruenor, tüccarın yüzüne doğrueğilip adamın gözünü korkutarak. Cüce baltasını kaldırıpomzuna koydu.

Tüccar dönüp de Drizzt'e bakınca afalladı. Zira Drow tekrarmaskeyi takmıştı ve yeniden bir yüzey elfi gibi görünüyordu.Kara bir ten renginin o ölümcül elfe daha çok uyduğuna kararveren Sali Dalib, Drizzt'in esas kimliğinin hangisi olduğunutahmin edebiliyordu. Bu sebeple Drizzt'ten merhametdilemeyi düşünmedi bile.

"Bekle biraz," dedi Cattibrie aniden, Bruenor'un silahınınkabzasını kavrayarak. "Bu köpeğin kellesini kurtarmak içinyapabileceği bir şeyler olabilir."

"Pöh! Ondan ne isteyebiliriz ki?" diye tartıştı Bruenor,kendi rolünü mükemmel bir şekilde oynadığı için Cattibrie'agöz kırparak.

"Bizi Calimport'a götürür," diye cevapladı Cattibrie. SaliDalib'e sert bir bakış atarak merhametin öyle kolayca eldeedilemeyeceği konusunda onu uyardı. "Bu sefer bizi gerçekgüzel yoldan götürecek."

Page 267: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Evet, evet, ha ha ha ha ha," diye saçmaladı Sali Dalib."Sali Dalib size yolu göstercek!"

"Göstermek mi?" diye şaşırdı Wulfgar, oyunun dışındakalmayarak. "Bizi Calimport'a kadar sen götüreceksin."

"Çok uzun yol," diye sızlandı tüccar. "Beş günden fazla.Sali Dalib bunu yapam—" Bruenor baltasını kaldırdı.

"Evet, evet, elbette yapar," diye hızla konuştu tüccar. "SaliDalib sizi oraya götürcek. Sizi kapıya kadar götürcek...kapıdan içeri de sokacak," diye çabucak düzeltti. "Hatta SaliDalib suyu bile alçak. Kervana yetişmeliyiz."

"Kervan yok," diye sözünü kesti Drizzt, dostlarını bileşaşırtarak. "Yalnız başımıza yolculuk edeceğiz."

"Tehlikeli," diye yanıtladı Sali Dalib. "Çok, hem de çok.Calim Çölü canavarlarla dolu. Ejderler ve haydutlar."

"Kervan yok," dedi Drizzt bir kez daha, içlerindenhiçbirinin karşı gelmeye cesaret edemeyeceği ölümcül birtonlamayla. "Onları çözün de eşyaları hazırlansınlar." Bruenorbaşıyla onayladıktan sonra yüzünü bir santim kalana dek SaliDalib'inkine yaklaştırdı.

"Onları kendi gözlerimle denetlemeye niyetliyim," dediDrizzt'e fakat bu mesajı daha çok Sali Dalib ile küçük goblinegönderiyordu. "Tek bir yamuklarını görürsem onları ikiyebölerim!"

Page 268: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Bir saatten az bir süre içinde, yan taraflarından seramik sutestileri sarkan beş deve güney Memnon'dan Calim Çölü'neçıkıp yola koyuldu. Ticaret Yolu'nun tabelalarını izleyenDrizzt ile Bruenor başı çekiyordu. Drow, maskesini takmışolmasına rağmen pelerininin kapüşonunu elinden geldiğinceyüzüne örtüyordu. Zira beyaz kumlar üzerinden yansıyangüneş ışığı, bir zamanlar yaşadığı yeraltı dünyasının katıksızkaranlığına alışkın olan gözlerini yakıyordu. Sali Dalib -yardımcısı aynı devede onun önünde oturuyordu— onlardansonra geliyor, Wulfgar ile Cattibrie da artçılık ediyordu.Cattibrie, Taulmaril'i kucağına koymuştu ve sinsi tüccarasürekli olarak göz dağı vermek için gümüş bir ok hazırdabekliyordu.

Hava, dostların şimdiye dek hiç görmediği kadar sıcaklaştı-tabii, dünyanın iç kesimlerinde yaşamış olan biri dışında.Güneşin acımasız ışınlarının önünü ne bir bul kesiyordu, nede herhangi bir rüzgar esip de biraz ferahlı sağlıyordu. Isıyadaha alışkın olan Sali Dalib, rüzgarı esmemesinin bir şansolduğunu biliyordu. Zira çölde esen rü gar demek uçuşan vekör eden kum bulutları demekti, ya Calim'deki en tehlikelikatil.

Gece daha iyiydi. Isı seviyesi rahatlatıcı bir şekil düşmüş,dolunay çıkmış ve sonsuz kum tepeciği sıraların okyanusunyükselip alçalan dalgalarına benzeyen bir rüya sah nesinedönüştürmüştü. Dostlar birkaç saatliğine kamp kurdular veisteksiz kılavuzlarına göz kulak olmak için sırayla nöbettuttular.

Cattibrie gece yarısından belli bir süre sonra uyandı. Nöbettutma sırasının kendisinde oluğunu düşünerek doğrulup

Page 269: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

oturdu ve gerindi. Kamp ateşinin yanında ayakta duran veyıldızlarla dolu gök kubbeye bakan Drizzt'i gördü. 'Drizzt ilknöbeti üstlenmemiş miydi?' diye düşündü.

Cattibrie saatten emin olmak için ayın konumuna baktı. Hiçşüphe yoktu; gece ilerlemişti. "Bir sorun mu var?" diye sorduyavaşça, Drizzt'in yanına giderek. Bruenor'dan gelen yüksekbir horlama sesi bu soruyu Drizzt'in yerine cevapladı.

"Öyleyse, nöbeti devralabilir miyim?" diye sordu. "Birdrow elfinin bile uykuya ihtiyacı vardır."

"Ben pelerinimin kapüşonunun gölgesinde dinlenebilirim,"diye yanıtladı Drizzt, kızın endişeli bakışlarına lavanta renkligözleriyle cevap vermek için dönerken, "güneş gökte oluğuzaman da."

"Öyleyse, sana katılabilir miyim?" diye sordu Cattibrie."Kesinlikle muhteşem bir gece."

Drizzt gülümsedi ve bakışlarını, en az bir yüzey elfininhissedeceği kadar derin ve mistik bir özlemle gök kubbeye,gece göğünün cazibesine doğru çevirdi.

Cattibrie, narin parmaklarını Drizzt'in parmakları arasınakaydırdı ve sessizce onun yanında durdu. Elfin dalıp gittiğitılsımı daha fazla bölmek istemedi. En yakın dostuyla sadecesözlerden çok daha fazlasını paylaşıyordu.

Ertesi gün hava daha beter sıcaktı ve ondan sonraki isecehennem gibiydi. Ama develer pek güç sarf etmedenilerliyordu ve birçok zorluk aşmış olan dört dost, bu zorlayıcı

Page 270: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

yolculuğu sadece maceralarında aşmaları gereken bir başkaengel olarak değerlendiriyorlardı.

Başka hiçbir yaşam belirtisi görmediler ve bunun hayırlıolduğunu düşündüler, zira bu ıssız bölgede yaşayan her canlısaldırgan olurdu. Isı zaten yeterince zorlu bir düşmandı vedostlar sanki derileri kuruyup büzüşecek ve çatlayıpdökülecekmiş gibi hissediyorlardı.

Her ne zaman içlerinden birisi pes edecek gibi olsa, amanvermez güneşe, yanan kumlara ve sıcaklığadayanamayacağını hissetse, sadece Regis'i düşünüyordu.

Acaba şimdi buçukluk, eski patronunun ellerinden ne çeşitfeci işkenceler görüyordu?

-KİTAP 2 SON DEYİŞ-

Entreri, kapı eşiğinin gölgeleri içinden Pook Paşa'nın loncabinasının dışına giden merdivenleri tırmanışını izledi. Pookyakut süsünü geri alalı daha bir saat bile geçmemişti vt;şimdiden onu kullanmak için dışarı çıkıyordu. Entreri'ninlonca başkanına hak vermesi gerekliydi; adam akşamıyemeğine hiç gecikmezdi.

Kiralık katil, Pook'un binayı tamamen terk etmesinibekledi. Sonra gizlice üst kata çıktı. Lonca bünyesinde dahaevvel geçirdiği günlerden onları hiç tanımasa bile en sonkapının dışında bekleyen muhafızlar onu durdurmak içinhiçbir harekette bulunmadılar. Pook mantıklı bir harekette

Page 271: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

bulunup Entreri'nin lonca içindeki mevkiini herkese öğretmişve sahip olmayı sevdiği imtiyazları ona tanımış olmalıydı.Asla akşam yemeğine gecikmezdi.

Entreri, şimdi LaValle'nin oturmakta olduğu eski odasınınkapısına doğru yürüdü ve kapıyı hafifçe çaldı.

"İçeri buyur, içeri buyur," diye selamladı büyücü, kiralıkkatilin yukarı geri çıktığını gördüğüne pek de şaşırmayarak.

"Geri dönmek hoş bir şey," dedi Entreri.

"Geri dönmüş olman hoş bir şey," diye yanıtladı büyücüsamimiyetle. "Bizden ayrıldığından beri işler hep aynıkalmadı ve şu son birkaç aydır daha da kötüye gitti." Entreri,büyücünün ne demek istediğini anladı. "Rassiter mi?"

LaValle yüzünü ekşitti. "O herif ortalıklardayken sırtınıduvara dayalı tutmalısın." İçi ürperdi ama kendisini çabuktoparladı. "Ama şimdi sen Pook'un yanına geri döndüğünegöre Rassiter haddini bilmeyi öğrenecektir."

"Belki de," diye yanıtladı Entreri, "fakat Pook'un benigördüğüne pek de memnun olduğundan emin değilim."

"Pook'u bilirsin," diye güldü LaValle. "Her zaman bir loncabaşkanı olarak düşünür! Kendi otoritesini kanıtlamak içinseninle olan görüşmenin kurallarını kendisi koymak istedi.Ama o olay çoktan geçmişte kaldı."

Entreri'nin bakışı, büyücüye kiralık katilin aynı fikirdeolmadığını gösterdi.

Page 272: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Pook bunu unutacaktır," diye temin etti onu LaValle.

"Beni takip eden kimseler öyle kolay kolay unutulamaz,"diye yanıtladı Entreri.

"Pook bu işi halletsin diye Pinochet'yi görevlendirdi," dediLaValle. "O korsan şimdiye kadar hiç başarısız olmamıştır."

"O korsan şimdiye kadar böyle düşmanlar görmedi," diyeyanıtladı Entreri. Masaya ve LaValle'nin kristal küresinebaktı. "Emin olmamız gerek."

LaValle bir anlığına durup düşündü, sonra başıyla onayladı.Zaten biraz gözlem yapmaya niyetlenmişti. "Küreye bak,"diye talimat verdi Entreri'ye. "Bakalım Pinochet'ningörüntüsünü küreye çağırabilecek miyim."

Kristal küre kısa bir süre karanlık kaldıktan sonra dumanladoldu. LaValle, Pinochet'yle pek sık görüşmezdi ama korsanıbasit bir görme büyüsü yapabilecek kadar tanıyordu. Birkaçsaniye sonra, limana demir atmış bir geminin görüntüsümeydana geldi -bir korsan gemisi değil, tüccar gemisiydi.Entreri bir şeylerin ters olduğunu derhal anladı. Sonra kristalküre daha da derinlere inerek geminin omurgasının ötesinebaktı ve kiralık katilin tahmini doğrulandı. Zira gemiambarının kapalı bir bölmesinin içinde gururlu korsan kaptanıoturuyordu. Adamın dirsekleri dizlerinde, kafası iseavuçlarının içindeydi ve gemi duvarına zincirle bağlanmıştı.

Afallayan LaValle, Entreri'ye baktı ama kiralık katil busahneyle o kadar meşguldü ki herhangi bir açıklama sunmadı.Entreri'nin suratında o nadir gülümsemelerden birisi göründü.

Page 273: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

LaValle, kristal küreye bir tılsım büyüsü yaptı. "Pinochet,"diye hafifçe seslendi.

Korsan kafasını kaldırdı ve etrafına bakındı. "Neredesin?"diye sordu LaValle.

"Oberon?" diye sordu Pinochet. "Bu sen misin, büyücü?"

"Hayır, ben LaValle, Calimport'ta Pook'un büyücüsüyüm.Neredesin?"

"Memnon," diye yanıtladı korsan. "Beni kurtarabilirmisin?"

"Elf ve barbara ne oldu?" diye LaValle'ye sordu Entrorlama Pinochet de bu soruyu duydu.

"Onları yakalamıştım!" diye tısladı korsan. "Kanal» içindekaçacak hiçbir yerleri olmadan kıstırmıştım. Ama sonra bircüce çıkageldi, havada uçan ve alevler içinde yanan bil savaşarabası sürüyordu ve beraberinde ise bir kadın okçu] vardı-ölümcül bir okçu." Duraksadı ve o karşılaşmayahatırladığında hissettiği nefreti bastırmaya çabaladı.

"Sonuç ne oldu?" diye sordu LaValle, gelişmeler karşısındahayrete düşerek.

"Bir gemi kaçtı, bir gemi -benim gemim— battı veüçüncüsü ise ele geçirildi," diye inledi Pinochet. Yüzünüyeniden ekşitti ve tekrar, bu sefer daha vurgulu bir şekildesordu. "Beni kurtarabilir misin?"

Page 274: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

LaValle, şimdi kristal kürenin gerisinde dimdik duran veher sözü adeta emip kurutan Entreri'ye çaresice baktı.

"Neredeler?" diye hırladı kiralık katil, sabrı taşarak.

"Gittiler," diye yanıtladı Pinochet. "Kız ve cüceyle birlikteMemnon'a gittiler."

"Ne kadar oldu?"

"Üç gün."

Entreri, LaValle'ye yeterince duyduğunu işaret etti.

"Pook Paşa'nın derhal Memnon'a haber ulaştırmasınısağlayacağım," diye korsanı temin etti LaValle. "Serbestbırakılacaksın."

Pinochet ilk baştaki, melankolik pozunu yeniden takındı.Tabii ki de serbest bırakılacaktı; bu iş zaten halledilmişti.LaValle'nin onu büyüsel bir yolla Su Perisi'ndençıkartabileceğini ummuştu. Böylece onu serbest bıraktığındaDeudermont'a vereceği şeref sözünü vermek zorundakalmayacaktı.

"Üç gün," dedi LaValle, kristal küre kararırken. "Şimdi yarıyolu kat etmiş olabilirler." Entreri bu fikirden hoşlanmışabenziyordu. "Pook Paşa bu konuda hiçbir şey bilmeyecek,"dedi aniden.

LaValle sandalyesine gömüldü. "Bilmesi gerek."

Page 275: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Hayır!" diye hırladı Entreri. "Bu onun meselesi değil."

"Lonca tehlikeye girebilir," diye yanıtladı LaValle.

"Bu işi halledebilecek kadar yetenekli olmadığımı mıdüşünüyorsun?" diye sordu Entreri, sakin ve sert birtonlamayla. LaValle, kiralık katilin duygusuz gözlerininkendisini deşip geçtiğini hissetti, sanki aniden onun içinaşması gereken bir başka engel olup çıkmış gibiydi.

Ama Entreri'nin bakışları yumuşadı ve kiralık katil sırıttı."Pook Paşa'nın avcı kedilere olan zaafını bilirsin," dedi, elinikesesinin içine atarak. "Ona bunu ver. Bunu onun içinyaptığını söyle." Masanın üzerinden büyücüye küçük, kara birnesne fırlattı.

LaValle onu yakaladı ve onun ne olduğunu anladığı andagözleri fal taşı gibi açıldı. Bu Guenhwyvar idi.

Uzak bir düzlemde, büyücünün heykelciğe dokunmasıylabirlikte, büyük kedi kıpırdandı ve sahibinin en sonunda onuyanına çağırıp çağırmayacağını merak etti. Ama birkaç saniyesonra bu his uçup gitti ve kedi dinlenmek için tekrar kafasınıyere koydu. Çok uzun zaman geçmişti.

"İçinde bir varlık barındırıyor," derken büyücünün nefesikesildi. Oniks heykelcikteki gücü hissediyordu.

"Hem de kudretli bir varlık," diye temin etti Entreri. "Onukontrol etmeyi öğrendiğinde, loncaya yeni bir müttefikkazandırmış olacaksın."

Page 276: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Sana nasıl teşekkür edebil—" diye başladı LaValle amapanterin karşılığında ne yapacağını çoktan duymuş olduğunuhatırladı. "Neden kendisini ilgilendirmeyen ayrıntılarlaPqok'un canını sıkalım ki?" diyerek güldü büyücü, kristalküresinin üzerini bir örtüyle kapatırken. 211

Entreri, kapıya doğru giderken LaValle'nin omzu sıvazladı.Üç yıl, iki adamın arasındaki karşılıklı anla ilişkisini hiçdeğiştirmemişti.

Ama Drizzt ve dostları hızla yaklaşırken, Entreri'n2yapılacak daha acil işleri vardı. Dokuz Hücre'ye gidip Regiziyaret etmesi gerekliydi. Kiralık katilin başka bir hediyeyedaha ihtiyacı vardı.

Kitap 3

ÇÖL İMPARATORLARI

-16-

Entreri, Calimport'un arka sokaklarının gölgeleri, arasında,şafak vaktinde bir baykuşun ormanda süzüleceği kadarsessizce ilerliyordu. Burası onun yuvasıydı, en iylj bildiğiyerdi ve Artemis Entreri bir kez daha aralarında -ya daarkalarında— dolaşırken şehrin sokak halkı daha dikkatliolmalıydı.

Entreri geçip giderken etrafta başlayan sessiz fısıldaşmalarıduydukça gülümsemeden edemedi. Daha deneyimli olan

Page 277: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

serseriler, sokak çaylaklarına kralın geri döndüğünü haberveriyordu. Entreri -her ne kadar hakkıyla kazanılmış da olsa— efsanevi şöhretinin, yıllardır hayatta kalmasını sağlayansürekli hazır olma durumuna gölge düşürmesine izinvermezdi. Sokaklarda kazanılan büyük bir ün, o şöhretikendisi için isteyen diğer hırslı kimselere karşı o kişiyi boyhedefi haline getirirdi.

Bu sebeple, Pook Paşa'ya karşı sorumluluklarının dışındaEntreri'nin şehirdeki ilk işi, onun bu mevkie yerleşmesinisağlayan muhbir ve ortak şebekesini tekrar kurmaktı. Drizztve dostları hızla yaklaşırken, o ortaklardan birisi için çoktanbir iş çıkmıştı bile. Ve Entreri bu işi kime vereceğinibiliyordu.

"Geri döndüğünü duymuştum," diye öttü ufak tefek birisi,Entreri kafasını eğip onun odasına girdiğinde. Daha ergenlikçağına bile girmemiş bir insan çocuğu gibi görünüyordu."Sanırım birçoğu duymuş."

Entreri bu iltifatı kafasını şöyle bir sallayarak kabul etti."Neler değişti anlat bakalım, benim buçukluk dostum."

"Pek az şey," diye yanıtladı Dondon, "ve birçok şey."Kıvrılmış Yi'in adındaki ucuz bir hanın arka sokağa bakankısmındaki küçük odasının en karanlık köşesinde duranmasaya doğru ilerledi. "Sokak kuralları değişmez amaoyuncular değişir." Dondon, masada duran sönük gazlambasının üzerinden kafasını kaldırarak Entreri'ningözlerinin içine baktı.

Page 278: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Ne de olsa Artemis Entreri gitmişti," diye açıkladıbuçukluk, az önce söylediği şeyi Entreri'nin tamamenanlamasını isteyerek. "Yani kral dairesi boşalmıştı."

Entreri başıyla onayladı. Buçukluk rahatladı ve yükseksesle nefesini koyverdi.

"Pook hâlâ tüccarları ve limanları kontrol altında tutuyor,"dedi Entreri. "Sokaklara kim hakim?"

"Yine Pook," diye yanıtladı Dondon, "en azından kağıtüzerinde öyle. Senin yerine kendisine başka bir ajan buldu.Daha doğrusu bir ajan sürüsü." Dondon düşünmek için birazdurdu. Bir kez daha konuşmadan evvel her sözü ölçüptartması gerekiyordu. "Aslına Pook Paşa sokakları kontrolediyor demek yerine, sokakları kontrol ettiriyor demek dahadoğru olur." Entreri, buçukluğun konuyu nereye getirdiğinidaha soruyu sormadan evvel biliyordu. "Rassiter," dedi sertçe.

"O ve onun çetesi hakkında söylenebilecek çok şey var."Hâlâ gaz fenerini yakmaya çalışmakta olan Dondon kıkırdadı.

"Pook sıçanadamların dizginlerini gevşetiyor, böylecesokak serserileri loncaya bulaşmamaya dikkat ediyorlar," diyemantık yürüttü Entreri. "Rassiter ve adamları sert oynuyor."

"Bu yüzden sert düşerler."

Entreri'nin sesindeki buz gibi tını, Dondon'un bakışlarınıgaz fenerinden kaldırmasını sağladı ve buçukluk ilk defa eskiArtemis Entreri'yi, gölgeler içindeki imparatorluğunu tekbaşına kuran sokak dövüşçüsünü yeniden karşısında gördü.

Page 279: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Dondon'un içinde istem dışı bir ürperti belirdi ve buçuklukrahatsızca kıpırdandı.

Entreri yarattığı etkiyi fark etti ve çabucak konuyudeğiştirdi. "Bu kadar yeter," dedi. "Bu konuda endişelenme,ufaklık. Yeteneklerine daha çok uyacak bir iş vereceğimsana." Dondon en sonunda fenerin fitilini yakmayı başardı veeski patronuna hizmet etmeye hevesli bir şekilde kendisine birsandalye çekip oturdu.

Bir saatten uzun bir süre boyunca, gaz feneri gecenin ısrarcıkaranlığına karşı tek ışık olana dek konuştular. Sonra Entreri,pencereden çıkıp arka sokağa karışarak odadan ayrıldı.Rassiter'in, kendisini iyice ölçüp tartmada düşmanınınboyutlarını yeterince anlamadan saldıracak kad aptal biriolduğunu sanmıyordu.

Fakat buna rağmen Entreri, Rassiter'in akıl terazisind pekağır basacağını da düşünmüyordu. Belki de düşmanınıgerçekten tanımayan, ya d Rassiter ve tebaasının şu son üçyılda sokaklara nasıl da haki olduğunu bilmeyen Entreri'ydi.Daha Entreri gideli beş dakik olmamıştı ki Dondon'un kapısıyeniden açıldı. Ve Rassiter içeri girdi.

"Senden ne istedi?" diye sordu dövüşçü, kasıla kasılayürüyüp masanın yanındaki bir sandalyeye kendisini fırlatıprahatça kurularak.

Rassiter'in yardakçılarından iki tanesinin koridorda nöbettuttuğunu fark eden Dondon tedirginlikle geri çekildi. Biryıldan fazla süre geçmiş olmasına rağmen, buçukluk hâlâRassiter'in yanındayken kendisini rahatsız hissediyordu.

Page 280: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Haydi, haydi ama," diye teşvik etti Rassiter. Sesini dahasertleştirerek bir kez daha sordu, "Senden ne istedi?"

Sıçanadamlar ile Entreri'nin arasında çapraz ateşe düşmekDondon'un isteyeceği en son şeydi ama Rassiter'e cevapvermekten başka bir seçeneği yoktu. Eğer Entreri onun bu ikitaraflı oyununu öğrenirse, Dondon hayatının hızla sonaereceğini biliyordu.

Ama eğer Rassiter'e ötmezse, sonu yine kesin olacaktı veölüm yöntemi de pek hızlı olmayacaktı.

Seçeneklerinin azlığı karşısında iç geçirdi ve hikayesinitüm detaylarıyla Rassiter'e anlattı. Rassiter, Entreri'nintalimatlarına karşı herhangi bir eınir vermedi. Dondon'unsenaryoyu harfi harfine Entreri'nin tasarladığı gibioynamasına izin verecekti. Görünüşe göre, sıçanadam budurumu kâra dönüştürebileceğini düşünüyordu. Uzun bir süresessizce, sakalsız çenesini kaşıyarak, edineceği bütün kolayzaferlerin beklentisinin tadını çıkartarak oturdu. Kırık dişleri,kandilin ışığında daha da koyu bir sarı rengine bürünmüştü.

"Bu gece bize katılacak mısın?" diye sordu buçukluğa,kiralık katil meselesinin halledilmiş olmasından dolayı tatminkalarak. "Ay parlak olacak." Dondon'un çocuksuyanaklarından birini sıktı. "Kürkümüz kalın olacak, ha?"

Dondon adamdan uzaklaştı. "Bu gece olmaz," diyeyanıtladı, biraz fazla keskin bir sesle. Rassiter kafasını yanadoğru yatırıp hayretle Dondon'a baktı. Buçukluğun yenihalinden pek hoşnut olmadığı konusunda hep şüphelenmiştizaten. Bu başkaldırının sebebi eski patronunun geri dönmesi

Page 281: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

olabilir mi acaba? diye merak etti Rassiter. "Ona bulaşırsanölürsün," diye yanıtladı Dondon, sıçanadamın daha da fazlahayrete düşmesini sağlayarak.

"Yüzleşmekte olduğun bu adamı hiç tanımıyorsun," diyedevam etti Dondon, istifini bozmadan. "Artemis Entreri dalgageçilecek adam değildir -akıllı olanlar için tabii. O her şeyibilir. Eğer sizin sürüyle birlikte ava çıkan yarım boylu birsıçan görülürse, o zaman benim hayatım tehlikeye girer vesenin planların da suya düşer." Ona karşı duyduğu tiksintiyerağmen adamın tam önüne geldi ve Rassiter'in burnunaneredeyse bir santim kalana dek yaklaşıp ona ciddi bir bakışattı.

"Hayatım tehlikeye girer," diye tekrarladı, "en iyiihtimalle."

Rassiter hışımla ayağa fırladı ve sandalyesinin odanın öbürtarafına yuvarlanmasına sebep oldu. Şu bir gün içindeArtemis Entreri hakkında haddinden fazla şey duymuştu.Kafasını çevirdiği her yerde, korkudan titreyen dudaklardankiralık katilin adı dökülüyordu. 'Bilmiyorlar mı?' dedi kendikendine, kapıya doğru hiddetle yürürken. 'Asıl korkmalarıgereken kimse Rassiter'dir!'

İlk önce çenesinde bir kaşıntı hissi, sonra bütün vücudunabir karıncalanma hissi yayıldı. Şimdi yığın ve kümelerhalinde derisinden çıkmakta olan kıllar görülebiliyordu. Sıtmavücudunu tamamen sararken sırtını duvara dayadı. Derisi,özellikle de yüzünün etrafı kabarıp şişti. Burnu uzarkençığlığını bastırdı. Fakat vücuduna yayılan acı dalgası, ilkdeğişim geçirdiği zaman hissettiğinden bu yana -belki de

Page 282: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

bininci defa— yoğunluk bakımından hiç azalmamıştı. SonraDondon'un karşısına, bir insan gibi iki ayağının üstündedurdu. Fakat bıyıklarıyla kürkü çıkmıştı ve pantolonunun arkatarafından bir sıçanınki gibi pembe bir kuyruİE sarkıyordu."Bana katılır mısın?" diye sordu buçukluğa.

Dondon, tiksintisini saklayarak çabucak teklifi reddet! ti.Sıçanadama bakan buçukluk, Rassiter'in kendisini ısırmasınave ona likantropluk hastalığını bulaştırmasına nasıl olup daizin verebildiğine hayret etti. "Sana güç getirecek," diye sözverdi Rassiter. 'Ama bedeli ne olacak?' diye düşündü Dondon.'Bir sıçan gibi görünüp leş gibi kokmak mı? Bu bir lütufdeğil, biti hastalık.'

Rassiter, buçukluğun hoşnutsuzluğunu anladı ve uzunburnunu geriye doğru kıvırıp tehditkar bir tıslama koyverdi.Sonra kapıya doğru döndü.

Odadan çıkmadan önce aniden Dondon'a doğru döndü. "Buişten uzak dur!" diye uyardı buçukluğu. "Sana emredileni yapve gizlen!"

"Buna hiç şüphen olmasın," diye fısıldadı Dondon, kapıçarparak kapandığında.

Calimport'u bir çok Calimyalı için yuva yapan o hava,Kuzey'den gelen yabancılar için pis ve berbattı. Drizzt,Wulfgar, Bruenor ve Cattibrie, Calim Çölü'nde beş gün sürenyolculuklarının sonunda oldukça bitap düşmüşlerdi amaCalimport şehrinin manzarası, arkalarını dönüp kumlara gerikaçmak istemelerini sağlıyordu.

Page 283: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Burası, kokuşmuş Memnon'un büyük ölçekli haliydi.Calimport'un zenginlik dağılımı o kadar küstah bir şekildeortadaydı ki, bu şehir dört yoldaş için son derece berbatgörünüyordu. Şehrin üzerini aşırı derecede abartılı, akıl almazbir zenginliğin ürünü olan şaşaalı evler ve büyük yapıtlarbeneklendirmişti. Yine de, o mekanların hemen yanındakilden ya da pejmürde derilerden yapılma varoş kulübelerveya çadırlar sokak sokak uzanıyordu. Dostlar, burada kaçkişinin yaşadığını tahmin edemiyorlardı -fakat kesinlikle

Derinsu ve Memnon'un birleşmiş halinden daha fazlaydı!Ve tıpkı Memnon'da olduğu gibi Calimport'taki kimsenin detayma zahmetine girmediğini çabucak anladılar. Sali Dalibdevesinden aşağı indi ve diğerlerine inmelerini söyledi. Sonraonları son bir tepenin üzerinden aşırıp etrafı surlarla çevriliolmayan koca şehre doğru götürdü. Dostlar, Calimport'uyakından gördükleri zaman da manzaradan pekhoşlanmadılar. Kölelerin çektiği yaldızlı arabalar sokaklardahızla ilerlerken, mideleri açlıktan içeri çökmüş olan çıplakçocuklar ya kenara kaçışıyor ya da öylece ezilip kalıyordu.Daha da berbat olanı o caddelerin yan taraflarının çoğunluklahendeklerle dolu olmasıydı. Bu hendekler şehrin en fakirbölümlerinde açık lağım çukurları olarak kullanılıyorlardı.Etrafta kendilerini yerlere fırlatmış yoksullar vardı. Sefillikledolu günlerinin sonunda yol kenarına devrilip kalmışlardı.

"Gümbürgöbek yurdundan söz ederken böylemanzaralardan kesinlikle bahsetmemişti," diye homurdandıBruenor, leş gibi kokuya karşı korunmak için peleriniyleyüzünü örterken. "Neden bu yeri özlediğini kafam basmıyorbir türlü!"

Page 284: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Bu var ya bu, dünyanın en büyük şehridir!" diye heyecanlakonuştu Sali Dalib, yaptığı yorumu süslemek için ellerinikaldırarak.

Wulfgar, Bruenor ve Cattibrie ona gözlerine inanamayarakbaktılar. Dilenen ve açlıktan ölmek üzere olan sürüyle insan,onların büyüklük anlayışına uymuyordu. Drizzt, tüccara hiçaldırış etmedi. Bildiği başka bir şehri, yani Menzoberranzan'ı,Calimport ile mukayese etmekle meşguldü. Gerçekten debenzer noktalar vardı ve ölüm Menzoberranzan'da da genelbir durumdu. Fakat Calimport, Drowların şehrinden bile dahaberbat görünüyordu. Kara elflerin en zayıflarının bile, güçlüaile bağları ve ölümcül doğal yetenekler gibi kendilerinikoruyacak bazı yöntemleri vardı. Fakat Calimport'un zavallıfukaraları ve tabii ki onların çocukları, hakikaten de çaresizve umutsuz görünüyordu.

Menzoberranzan'da güç basamaklarının en altında olankimseler bile yükselip daha iyi bir mevkiye ulaşabilirdi. AmaCalimport'un kalabalık halkının çoğu için sadece fakirlikvardı. Yol kenarındaki hendeklere yığılıp, akbabalartarafından kemirilene dek yaşadıkları hayat, gün be gün pislikiçinde geçiyordu.

"Bizi Pook Paşa'nın loncasına götür," dedi Drizzt, işi bitiripCalimport'tan derhal ayrılmak istediği için bir an evvelkonuya gelerek, "sonra serbest kalacaksın."

Bu istek karşısında Sali Dalib'in beti benzi attı. "Poo"" Paşamı dedin?" diye kekeledi. "Kimmiş o?"

Page 285: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Pöh!" diye burnundan soludu Bruenor, tüccara tehlikeli birşekilde yaklaşarak. "Onu tanıyor." "Tabii ki tanıyor," diyegözlemledi Cattibrie, "ve ondan korkuyor da." "Sali Dalib buadamı hiç—" diye başladı tüccar.

Parıltı, kınının içinden fırladı ve tüccarın çenesinin altınagelip durarak adamı derhal susturdu. Drizzt maskesini birazyana kaydırarak Sali Dalib'e kendisinin bir drow olduğunuhatırlattı. Aniden sertleşen tavrı bir kez daha dostlarını bilekorkuttu. "Dostumu düşünüyorum," dedi Drizzt, sakin vekısık bir sesle, lavanta renkli gözleriyle şehre dalgın dalgınbakarak, "biz geciktikçe işkence gören dostumu."

Çatık kaşlı bakışlarını Sali Dalib'e doğru çevirdi. "Sengeciktirdikçe! Bizi Pook Paşa'nın loncasına götüreceksin,"diye tekrarladı, bu sefer daha ısrarcı bir tavırla. "Sonra serbestkalacaksın."

"Ha Pook mu? Ah, Pook tabii ya," diye heyecanla konuştutüccar. "Sali Dalib bu adamı tanıyor. Herkes Pook'u tanır.Evet evet, sizi oraya götürcem sonra da gidicem." Drizztmaskesini geri taktı ama sert bakışlarını korudu. "Eğer sen yada küçük arkadaşın kaçmaya çalışırsanız," diyerek o kadarsakin bir tavırla tehdit etmeye başladı ki ne tüccar ne deyardımcısı onun sözlerinden bir an bile şüphe etmedi,"peşinizden gelir ve sizi öldürürüm."

Drowun üç dostu, şaşkınlıkla omuz silkerek birbiriler-ineendişeyle baktılar. Drizzt'i adları gibi bildiklerinden eminlerdiama Drowun sesi o kadar sertti ki, onlar bile verdiği bu sözünne derecede sahte bir tehdit olduğunu kestiremediler.

Page 286: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Calimport adındaki labirentin kıvrılıp dönen sokaklarıarasında yollarını bulmaları bir saatten fazla zamanlarını aldı.Bu da, sokaklardan uzaklaşıp şu pis kokudan kurtulmaktanbaşka bir şey istemeyen dört yoldaş için kötü bir durumdu. Ensonunda Sali Dalib son bir köşe başını döndü ve HaydutlarBulvarı'na girdi.Bulvarın en sonunda duran, pek gösterişsizahşap binayı işaret etti: Pook Paşa'nın lonca binasını.

"Pook orada," dedi Sali Dalib. "Şimdi Sali Dalib develerinide alıp Memnon'a geri döncek." Dostlar, bu kurnaz tüccarıpek çabuk salıverecek değillerdi. "Tahminimce Sali Dalib,dört dostun haberlerini satmak için dosdoğru Pook Paşa'nınyanına yollanacaktır," diye hırladı Bruenor.

"Pekala bu sorunu çözecek başka bir yolumuz var," dediCattibrie. Drizzt'e kurnaz bir tavırla göz kırptıktan sonraşaşkın ve korkmuş tüccara doğru ilerledi. Bir yandanyürürken bir yandan da çantasına elini attı.

Bakışları aniden sertleşti. Öyle yoğun bir sertliklebakıyordu ki, kız elini kaldırıp adamın alnına koyunca SaliDalib ürkerek geri sıçradı. "Durduğun yerde dur!" diyeazarladı Cattibrie sertçe ve tüccarın bu ses tonuna karşıdirenecek hali yoktu. Çantasında bir pudra, una benzer birmadde vardı. Büyülü bir tekerleme gibi duyulan bazıanlaşılmaz sözler tekrarlayan Cattibrie, Sali Dalib'in alnınabir yay çizdi. Tüccar itiraz etmeye çalıştı ama dehşetten dilidamağına yapışmıştı.

"Şimdi de sıra ufaklıkta," dedi Cattibrie, Sali Dalib'ingoblin yanmasına doğru dönerek. Goblin viyakladı ve

Page 287: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

kaçmaya çalıştı ama Wulfgar onu tek eliyle yakaladı vedebelenmeyi bırakana kadar onu sıkarak Cattibrie'a sundu.

Cattibrie ayini yeniden gerçekleştirdi ve Drizzt'e doğrudöndü. "Artık senin ruhuna bağlandılar," dedi. "Onlarıhissediyor musun?"

Kızın yaptığı blöfü anlayan Drizzt başıyla sertçe onayladıve iki palasını çekip çıkarttı. Sali Dalib'in beti benzi attı vetüccar neredeyse yere devriliyordu. Ama kızını oynadığıoyunu izlemek için yaklaşan Bruenor, ödü patlayan adamındüşmesini engelledi. "Ah, o zaman bırakın gitsinler. Benimcadı büyüm iş başında," dedi Cattibrie, hem Wulfgar'a hem deBruenor'a.

"Drow artık sizin varlığınızı hissedecek," diye tısladı SaliDalib ile onun goblin yoldaşına. "Yakınlarda mı yoksa uzakmı olduğunuzu bilecek. Eğer şehirde kalırsanız ve Pook'uyanına gitmeyi falan düşünürseniz drow bunu bilecek ve sizitakip edip bulacak —sonra da sizi haklayacak." ikisinin de yüyüze olduğu dehşeti tamamen anlaması için biraz duraksadı."Ve sizi yavaş yavaş öldürecek."

"Öyleyse o yamuk yumuk atlarınızı alıp defolun!" diyekükredi Bruenor. "Eğer o leş kokulu suratlarınızı bir dahagöre cek olursam, Drowun sıraya girmesi gerekecek!" Dahacüce sözünü bitirmeden önce, Sali Dalib ve goblin develerinibir araya toplamış ve yola çıkmıştı bile. HaydutlarBulvarı'ndan uzağa, şehrin kuzey ucuna doğru hızla sıvıştılar."O ikisini anca çöl paklar," diye güldü Bruenor, onlaruzaklaştığında.

Page 288: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Güzel numaraydı kızım." Drizzt, sokağın ortasında duran,Tüküren Deve adındaki bir hanın tabelasını işaret etti. "Sizgidip odaları ayarlayın," dedi dostlarına. "Ben şehri terkettiklerinden emin olmak için onları takip edeceğim."

"Zamanını boşa harcıyorsun," diye seslendi Bruenor. "Kızonların ödünü kopardı, yoksa ben de sakallı bir gnomum!"

Ama Drizzt, Calimport'un labirente benzeyen sokaklarındasessizce ilerlemeye başlamıştı bile.

Drizzt, Haydutlar Bulvarı'na geri dönmeden önce, güneşbatı ufuk çizgisine yarı yarıya gömülmüştü. Drow, Sali Dalibile yardımcısını Calim Çölü'nde epey takip etmişti. Fakattüccarın tutturduğu çılgın tempoya bakılırsa, adamınCalimport'a geri dönmeye hiç niyeti yoktu. Drizzt işi şansabırakmadı; Regis'i bulmaya çok yaklaşmışlardı, dahası Entreriçok yakınlardaydı.

Maske sayesinde bir yüzey elf gibi görünen Drizzt -bu yenikılığa nasıl da kolayca alıştığını fark ediyordu— Tüküren eveHanı'na girdi ve hancının durduğu tezgaha doğru ilerle-i.Sırtını her zaman duvara dayayan, gözleri bir o yana bir buana fıldır fıldır dönen, inanılmaz derecede sıska ve kösele erilibir adam olan hancı onu karşıladı.

"Üç yoldaş," dedi Drizzt sertçe. "Bir cüce, bir kadın ve İtinsaçlı bir dev."

"Üst katta," dedi adam. "Sol tarafta. Eğer geceyi buradageçireceksen iki altın vermelisin." Kemikli elini uzattı.

Page 289: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Cüce sana ödedi," dedi Drizzt sertçe, yürümeyebaşlayarak.

"Kendisi, kız ve koca adam için ödemişti..." diye başladıhancı, Drizzt'i omzundan yakalayarak. Fakat Drizzt'in lavantarenkli gözlerindeki bakış, hancının donakalmasını sağladı.

"Ödedi," diye kekeledi ödü kopan adam. "Şimdi hatırladım.Ödedi ya."

Drizzt başka bir söz söylemeden uzaklaştı.

Binanın en ucundaki koridorun sonunda karşılıklı duran ikiodayı buldu. Dosdoğru Bruenor ile Wulfgar'ın yanına gitmeyeve Entreri'nin ortaya çıkma vakti olan gece tamamençöktüğünde dışarı çıkabilmeyi umarak biraz dinlenmeyeniyetliydi. Fakat Drizzt, Cattibrie'ı kapı eşiğinde durmuş,görünüşe göre kendisini bekler bir halde buldu. Kız eliyle onuodasına davet etti ve ardından kapıyı kapadı.

Drizzt, odanın merkezindeki iki sandalyeden birisineoturdu. Ayakları gergince yere vuruyordu.

Cattibrie diğer sandalyeye doğru yürürken onu inceledi.Drizzt'i yıllardır tanıyordu ama onu hiç bu kadar gergingörmemişti.

"Sanki kendini parça parça etmek istiyor gibigörünüyorsun," dedi.

Drizzt ona soğuk bir bakış attı ama Cattibrie gülerek bubakışı savuşturdu. "Bana vurmak mı istiyorsun yani?"

Page 290: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Bu söz, Drowun sandalyesinde arkasına yaslanmasınısağladı.

"Ve o şapşal maskeyi de takayım deme," diye azarladıCattibrie.

Drizzt maskeye elini attı ama tereddüt etti.

"Çıkar şunu!" diye emretti Cattibrie ve Drow, bir kez dahadüşünecek zaman dahi bulamadan emre itaat etti.

"Sokakta bizden ayrılmadan önce biraz sinirliydin," diyebelirtti Cattibrie, sesini yumuşatarak.

"Emin olmamız gerekiyordu," diye yanıtladı Drizzt’isoğukça. "Sali Dalib'e güvenmiyorum."

"Ben de öyle," diye hemfikir oldu Cattibrie, "amagördüğüm kadarıyla sen hâlâ sinirlisin."

"Cadı büyüsü yapan sendin," diye yapıştırdı lafı Drizzt,savunmacı bir sesle. "Öyleyse kendisini sinirli göstereniCattibrie idi."

Cattibrie omuz silkti ve "Gerekli bir hareketti," dedi."Tüccar gittiğinde takınmayı bıraktığım bir tavır. Ama sen,"dedi vurgulu bir şekilde, ileri doğru eğilip Drizzt'in dizineelini koyarak. "Sen bela arıyorsun."

Drizzt geri çekilmeye davrandı ama Cattibrie'ıngözlemlerindeki gerçeklik payını fark edince, kendisini kızındostane temasına izin verip rahatlamaya zorladı. Bakışlarını

Page 291: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

çevirdi. Zira çehresindeki sert ifadeyi yumuşatamadığımanlamıştı.

"Sorun ne?" diye fısıldadı Cattibrie. Drizzt kıza geri baktıve Buzyeli Vadisi'nde beraber geçirdikleri bütün zamanlarıhatırladı. Şimdi kız onun için samimi bir şekildeendişelenirken, Drizzt ilk karşılaşmalarını hatırladı. O zaman,küçük bir kız çocuğunun gülümsemesi -zira o zaman sadecebir kız çocuğuydu— yurdundan ayrılmış ve umutsuzluğadüşmüş olan Drowa yüzey sakinleri arasındaki hayatı içinyeni bir umut vermişti.

Cattibrie, onu yaşayan herkesten çok daha iyi tanıyordu.Onun için önemli olan şeyleri, çilekeş hayatını dayanılır kılanunsurları biliyordu. Kara derisinin altında yatan korkuları,kılıç tutan koluyla gizlediği o güvensizlik duygusunu bir tek oanlıyordu.

"Entreri," diye yanıtladı Drizzt yavaşça. "Onu öldürmeyemi niyetlisin?"

"Öldürmek zorundayım."

Cattibrie bu sözleri düşünüp tartmak için arkasına yasladı.

"Eğer Entreri'yi Regis için öldüreceksen," dedi en sonunda,"ya da başka birilerine zarar vermesini engellemek içinöldüreceksen, kalbim bana bunun iyi bir şey olduğunusöylüyor," Kız tekrar öne doğru eğildi ve yüzünüDrizzt'inkine yaklaştırdı, "ama bunu kendini kanıtlamak yaonun kişiliğini reddetmek için yapacaksan, kalbim hüzünleluyor."

Page 292: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Drizzt'in yüzüne bir tokat indirseydi de aynı tepkiyi irdi.Drizzt doğrulup oturdu ve kafasını yana doğru eğdi. Yüzatları hiddetli bir itirazla kıvrıldı. Cattibrie'ın sözüne devamtmesine izin verdi, çünkü iyi gözlem yapan kadınındüşüncelerinin önemini bir kenara atamazdı. "Bu dünyakesinlikle adil değil, dostum. Kalp gözüyle baktığında, sanahep haksızlık yapılıyor. Peki sen o kiralık katilin peşine kendihiddetin yüzünden mi düştün? Entreri'yi öldürmek bu yanlışıdüzeltecek mi?"

Drizzt cevap vermedi ama bakışları inatçı bir şekildeyeniden sertleşmişti.

"Aynaya bak Drizzt Do'Urden," dedi Cattibrie, "yüzündemaske olmadan. Entreri'yi öldürmek onun derisinin renginideğiştirmeyecek —tabii seninkini de."

Drizzt bir tokat daha yemişti ve bu seferki darbe,beraberinde reddedilemez bir gerçeklik payı getirmişti. Drizztsandalyesine geri yığıldı ve Cattibrie'a daha önce hiçbakmamış olduğu bir açıdan baktı. Bruenor'un minik kızınereye gitmişti böyle? Şimdi önünde güzel, duyarlı veDrizzt'in ruhunu birkaç kelimeyle çırılçıplak bırakan bir kadınoturuyordu. Birçok şey paylaşmışlardı, bu doğruydu ama kıznasıl ıluyor da onu bu kadar iyi tanıyordu? Ve bunu bellietmek için neden zaman geçmesini beklemişti?

"Bilip bileceğinden de sıkı dostların var," dedi Cattibrie,"ve dostluklarının sebebi belindeki kılıçları güzel sallamandeğil hani. Ayrıca sana biraz yaklaşmalarına izin verebilsen -ve bakmayı öğrenebilsen— sana dost diyebilecek bir çok kişivar."

Page 293: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Drizzt bu sözleri düşünüp tarttı. Su Perisi'ni, KaptanDeudermont'u ve mürettebatını hatırladı. Onlar, Drizzt'inhangi soydan geldiğini öğrendiklerinde dahi onun arkasındadurmuşlardı. "Ve sevmeyi öğrenebilsen," diye devam ettiCattibrie, zar zor duyulan bir sesle. "Birçok şeyin geçipgitmesine izin verdiğin kesin, Drizzt Do'Urden."

Drizzt kıza dikkatle baktı ve koyu, boncuk gibigözlerindeki parıltıyı ölçüp tarttı. Kızın ne kastettiğini, onagibi bir kişisel mesaj verdiğini anlamaya çalıştı.

Kapı aniden açıldı ve Wulfgar içeri daldı. Yüzün boyluboyunca bir gülümseme ve donuk mavi gözlerind hevesli birmacera pırıltısı vardı. "Geri döndüğün iyi oldu dedi Drizzt'e.Cattibrie'ın arkasından dolaştı ve kızın om zlarına kolunudoladı. "Gece geldi ve ay doğu göğünde pırıl pırıl parlıyor. Avzamanı!"

Cattibrie, Wulfgar'ın elini tuttu ve ona hayran hayrgülümsedi. Drizzt onların birbirilerini bulmuş olmalarındmutluydu. Birlikte huzurlu ve neşe dolu bir hayat yaşayacaKuzey Diyarı'ndaki her ana babanın gıpta edeceği çocuklyetiştireceklerdi. Cattibrie kafasını çevirip Drizzt'e baktı."Sadece bir düşün, dostum," dedi sessiz ve sakince."Dünyanın sana bakış açısı yüzünden mi sıkıntı çekiyorsun,yoksa dünyanın sana bakış aşısına senin bakış açın yüzündenmi?"

Drizzt'in kaslarındaki gerginlik geçip gitti. Eğer Cattibriegözlemlerinde haklıysa, Drowun düşünüp taşınacak çok< şeyivardı.

Page 294: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Av zamanı!" diye haykırdı Cattibrie, dostuna söylemekistediklerini anlatabildiği için memnun olarak. Wulfgar'ınyanına ayağa kalktı ve kapıya doğru ilerledi fakat Drizzt'e sonbir kez bakmak için kafasını çevirdi. Drizzt'e öyle bir bakışattı ki, Buzyeli Vadisi'ndeyken Wulfgar kızın hayatınagirmeden önce, Drowun ona daha farklı bir yaklaşımsergilemiş olması gerektiğini açıkça belirtti.

Onlar giderken Drizzt iç çekti ve içgüdüsel olarak büyülümaskeye doğru uzandı. 'İçgüdüsel olarak mı?' diye düşündü.

Drizzt maskeyi aniden yere bıraktı ve sandalyesine geriyaslanıp ellerini kafasının arkasında birleştirerek düşünceleredaldı. Umutla etrafına bakındı. Ama odada hiç ayna yoktu.

-17-

İMKANSIZ BİR SADAKAT

LaValle, Pook'u heyecanlandırmak için elini uzun bir sürekesenin içinde tuttu. En üst katın merkezi salonunda, pek deadamdan sayılmayan harem ağaları dışında yalnızlardı.LaValle, efendisine yakut süsün geri dönüşünden bile dahabüyük bir hediye sözü vermişti ve Pook, büyücünün boş yereböyle bir vaatte bulunmayacağını biliyordu. Zira loncabaşkanını hayal kırıklığına uğratmak akıllıca bir iş değildi.

LaValle vereceği hediyeye çok güveniyordu ve büyükiddiası konusunda hiçbir endişesi yoktu. Hediyeyi

Page 295: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

çantasından çıkarttı ve kocaman bir gülümsemeyle birliktePook'a sundu.

Pook'un nefesi kesildi ve Oniks heykelciğe dokununca avuçiçleri terledi. "Muhteşem," diye mırıldandı, kendisindengeçerek. "Hayatımda böyle bir işçilik, bu denli detaylı birparça görmedim. İnsanın neredeyse okşayası geliyor!"

"Okşayabilirsin," diye fısıldadı LaValle sessizce. Büyücü,bu hediyenin bütün özelliklerini bir anda açıklamakistemiyordu. "Memnun olduğuna memnun oldum," diyecevap verdi. "Bunu nereden buldun?"

LaValle rahatsızca kıpırdandı. "Bu önemli değil," diyeyanıtladı. "Hediye senin için, Efendim, bütün sadakatimlesana sundum." Pook'un bu soruyu üstelememesi için konuyuçabucak değiştirdi. "Heykelciğin işçiliği, değerinin yalnızcabir yönü," dedi, Pook'un merakla ona bakmasını sağlayarak.

"Bunun gibi heykelcikler hakkında bir şeyler duymuştun,"diye devam etti LaValle, bir kez daha lonca başkanınıkendinden geçirme zamanı geldiği için memnuniyet duyarak."Sahipleri için büyülü yoldaşlar olabilirler."

Pook'un elleri bu düşünceyle birlikte titremeye başladı."Bu," diye kekeledi heyecanla, "bu heykelcik bir panter miçağırıyor yani?"

Soruyu LaValle'nin gülümsemesi yanıtladı.

"Nasıl? Onu ne zaman—"

Page 296: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"İstediğin zaman çağırabilirsin," diye yanıtladı LaValle.

"Bir kafes hazırlasak mı?" diye sordu Pook. "Gereği yok."

"Ama en azından panter sahibinin kim olduğun anlayanakadar—"

"Heykelcik senin elinde," diye sözünü kesti LaValle."Çağırdığın yaratık tamamen sana ait olacak. Senin heremrini, tam emrettiğin gibi yerine getirecek."

Pook heykelciği göğsüne bastırdı. Talihine inanamıyordu.Büyük kediler onun ilk ve en önemli aşkıydı. Ve bu denliitaatkar bir kediye, yani onun iradesiyle hareket eden birkediye sahip olma düşüncesi, onu şimdiye kadar hiçheyecanlanmadığı kadar heyecanlandırıyordu. "Şimdi," dedi."Kediyi hemen şimdi çağırmak istiyorum. Sözleri söyle."LaValle heykelciği aldı ve yere koydu. Sonra, yanlışlıklaGuenhwyvar'ı çağırıp da lonca başkanının heyecan dolu anınımahvetmemek için Pook'un kulağına kedinin adını fısıldadı."Guenhwyvar," diye seslendi Pook yavaşça. İlk başta hiçbirşey olmadı ama uzak diyarlardaki varlık ile bu boyut arasındabir bağ kurulduğunu Pook da LaValle de hissetti. "Bana gelGuenhwyvar!" diye emretti Pook.

Sesi Varoluş Boyutları'na yayıldı ve Astral Düzleme, yanipanterin yuvasına açılan karanlık koridorda yankılandı.Guenhwyvar çağrıyı duyunca uyandı. Kedi ihtiyatla yolunubuldu.

"Guenhwyvar," diye geldi ses tekrar ama kedi bu sesitanımıyordu. Sahibi onu Ana Madde Düzlem'e çağırmayah

Page 297: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

haftalar olmuştu. Panter, epey hakkedilmiş ve çok ihtiyacıolduğu bir dinlence yaşamıştı ama bu dinlence beraberindeihtiyat ve kaygı da getirmişti. Şimdi, kendisini tanıdıkolmayan bir ses çağırırken, Guenhwyvar bir şeylerinkesinlikle değişmiş olduğunu anladı.

Büyük kedi, çağrıya direnecek durumda olmamasınarağmen karanlık koridor boyunca isteksizce ilerledi.

Pook ve LaValle, boz renkli bir dumanın belirmesini vehem zemini hem de heykelciği kaplamasını hayran kalarakizlediler. Duman, birkaç saniye tembelce salınıp durduktansonra katılaşıp belirgin bir şekil almaya başladı veGuenhwyvar belirdi. Kedi kıpırtısız durdu ve etrafındakişeyleri algılamaya çalıştı.

"Şimdi ne yapacağım?" diye sordu Pook. Kedi bu sesi -efendisinin sesini— duyunca gerginleşti.

"Her ne istiyorsan," diye cevapladı LaValle. "Kedi dizinindibinde oturur, senin için avlanır, yanında yürür -senin içinöldürür."

Bu son cümleyle birlikte lonca başkanının aklına bazıfikirler geldi. "Sınırları nedir?"

LaValle omuz silkti. "Bunun gibi büyülerin çoğu belli birzaman sonra tükenir," dedi ve Pook'un hayal kırıklığıyla dolubakışını görünce, "ama dinlendiği zaman kediyi yenidençağırabilirsin," diye çabucak ekledi. "Öldürülemez; onuöldürmek demek sadece kendi düzlemine geri yollamakdemek fakat heykelcik kırılabilir."

Page 298: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Pook'un yüzü yeniden ekşidi. Bu nesne daha şimdiden,kaybetmeyi düşünemeyeceği kadar kıymetli olmuştu onuniçin.

"Heykelciği yok etmenin kolay olmadığı konusunda senitemin ederim," diye devam etti LaValle. "Büyüsü oldukçagüçlü. Diyarlar'daki en güçlü demirci, en ağır çekiciyle bilevursa heykelciğin üzerinde bir çizik bile oluşturamaz!"

Pook tatmin olmuştu. "Yanıma gel," diye emretti kediye,elini uzatarak.

Guenhwyvar emre itaat etti ve Pook onun yumuşak, siyahkürkünü okşarken kulaklarını yatırdı.

"Verilecek bir görevim var," diye bildirdi Pook aniden,heyecan içinde LaValle'ye bakarak, "Hep hatırlanacakmuhteşem bir görev! Guenhwyvar'ın ilk görevi!" Pook'unyüzünde hasıl olan katıksız haz duygusunu görünceLaValle'nin gözleri parıldadı.

"Bana Regis'i getir," dedi Pook, LaValle'ye."Guenhwyvar'ın ilk avı, benim en çok nefret ettiğim buçuklukolsun bakalım!"

Dokuz Hücre'de yaşadığı zorlu saatler ve Pook'un onduyguladığı çeşitli işkenceler yüzünden bitap düşmüş olaıjRegis, Pook'un tahtının önüne kolayca sürüklenip yüz üstüyere fırlatıldı. Buçukluk, sıradaki işkenceyi -ölüm demek bileolsa— vakarla kabul etmek için debelenerek ayağa kalktı.

Page 299: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Pook muhafızlara odadan çıkmalarını işaret ettfl "Bizimlegeçirdiğin günlerden hoşnut kaldın mı?" diye dalga geçtiRegis ile.

Regis yüzüne yapışmış dağınık saçını geriye doğnf taradı."İdare eder," diye yanıtladı. "Fakat komşularım çokgürültücü, bütün gece boyunca hırlayıp duruyorlar da."

"Sessizlik!" diye hırladı Pook. Büyük makam koltuğununyanında duran LaValle'ye baktı.

"Birazdan pek espri yapamayacak," dedi lonca başkanı,zehir dolu bir sesle sırıtarak.

Fakat her şeyi kabullenmiş olan Regis artık korkuduymuyordu. "Sen kazandın," dedi sakince,

Pook'un neşesini biraz olsun kaçırmayı umarak. "Seninyakut süsünü çaldım ve yakalandım.

Eğer bu suçun cezasının ölüm olduğunu' düşünüyorsan,beni öldürsene."

"Ah, öldüreceğim zaten!" diye tısladı Pook. "Buna daha enbaşından karar vermiştim fakat uygun yöntemibulamamıştım."

Regis'in başı döndü. Galiba umduğu kadar da sakin değildi.

"Guenhwyvar," diye seslendi Pook. "Guenhwyvar?" diyesessizce tekrarladı Regis. "Bana gel, kediciğim benim."

Page 300: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Büyülü kedi, LaValle'nin odasının yarı açık kapısındandışarı çıktığında Regis'in ağzı bir karış açık kaldı.

"O—onu nereden buldun?" diye kekeledi Regis.

"Muhteşem, değil mi?" diye yanıtladı Pook. "Amaendişelenme küçük hırsız. Daha yakından bakma şansınolacak." Kediye doğru döndü.

"Guenhwyvar, canım Guenhwyvar'ım benim," diye tatlıtatlı konuştu, "bu küçük hırsız, efendine kötülük etti. Öldüronu, benim evcil kedim, ama onu yavaşça öldür. Çığlıklarınıduymak istiyorum."

Regis, panterin kocaman gözlerine baktı. "Sakin olGuenhwyvar," dedi, panter ona doğru yavaş ve çekingen Utıadım atarken. Öylesine muhteşem bir panterin, Pook kadarpislik bir herifin emri altında olması Regis'e gerçekten acıveriyordu. Guenhwyvar ile Drizzt birbirilerine aitti.

Ama Regis'in, kedinin bir anda ortaya çıkışının ne manalaragelebileceğini düşünecek kadar vakti yoktu. Şu anda ilkendişesi kendi geleceğiydi. "Kötü olan o," diye haykırdı RegisGuenhwyvar'a, Pook'u işaret ederek. "Bizi senin gerçeksahibinden kaçıran şeytani adamın efendisi o, hani sahibininpeşine düştüğü o şeytani adam!"

"Mükemmel!" diye güldü Pook, hayvanın kafasınıkarıştırmak için Regis'in çaresizce bir yalana sarıldığınıdüşünerek. "Bu gösteri, senin yüzünden çektiğim ıstırabadeğecek galiba, hırsız Regis!"

Page 301: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Regis'in sözlerindeki gerçeği anlayan LaValle rahatsızcakıpırdandı.

"Şimdi, evcil kedim!" diye emretti Pook. "Ona acı çektir!"Guenhwyvar alçak sesle hırladı, gözleri kısıldı.

"Guenhwyvar," dedi Regis bir kez daha, bir adımgerileyerek. "Guenhwyvar, beni tanıyorsun."

Kedi, buçukluğunu tanıdığına dair hiçbir emare göstermedi.Efendisinin sesi tarafından zorlanarak yere sindi ve Regis'edoğru milim milim yaklaşmaya başladı.

"Guenhwyvar!" diye haykırdı Regis, bir kaçış yolu arayışıiçinde, sırtını dayadığı duvarı eliyle yoklayarak.

"Evet, kedinin ismi bu," diye güldü Pook. Buçukluğun buhayvanı gerçekten de tanıdığını hâlâ anlamamıştı. "Hoşça kalRegis. Bu anı hayatımın sonuna kadar hatırlayacağımı bil vebu yüzden rahat ol!"

Panter kulaklarını geriye yatırdı ve daha da fazla yere sindi,dengesini pekleştirmek için arka patilerini yere sabitledi.Regis kilitli olduğundan hiç şüphesi olmasa bile kapıya doğrukoşturdu ve Guenhwyvar imkansız bir hız ve kesinliklesıçradı. Kedinin üzerine çullanmış olduğunu Regis pek farkedemedi.

Fakat Pook Paşa'nın heyecan fırtınası kısa ömürlü oldu.Guenhwyvar, Regis'i vücudu altına gömerken, lonca başkanıgösteriyi daha iyi bir açıdan izleyebilmek için koltuğundan

Page 302: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

ayağa fırladı. Sonra kedi yavaşça silinip giderek ortadankayboldu. Buçukluk da gitmişti.

"Ne?" diye haykırdı Pook. "Bu mu yani? Kan falan yokmu?" LaValle'ye doğru hışımla döndü. "Bu yaratık böyle miöldürüyor?"

Büyücünün dehşet dolu yüz ifadesi Pook'a gerçeğin farklıolduğunu söylüyordu. Lonca başkanı aniden Regis'in kediylearasındaki samimiyetin gerçek olduğunu anladı. "Onu alıpgötürdü!" diye gürledi Pook. Sandalyenin yanından ileri atıldıve yüzünü LaValle'nin yüzüne bastırdı. "Nereye götürdü?Söyle bana!"

LaValle neredeyse titremekten düşüp bayılacaktı."İmkansız." derken boğulur gibi oldu. "Kedi sahibine, yaniheykelciğin sahibine itaat etmeli." "Regis kediyi tanıyordu!"diye haykırdı Pook.

"İmkansız bir sadakat," diye yanıtladı LaValle, hakikatensersemlemiş bir halde. Pook kendisini toparladı vesandalyesinde arkasına yaslandı.

"Onu nereden buldun?" diye sordu LaValle'ye. "Entreri'denaldım," diye yanıtladı büyücü anında, tereddüt etmeye dahicüret edemeden.

Pook çenesini kaşıdı. "Entreri," diye tekrarladı. Parçalarşimdi yerine oturmaya başlamıştı. Pook Entreri'yi,karşılığında bir şeyler almadan bu denli değerli bir nesneyikimseye vermeyeceğini bilecek kadar iyi tanıyordu.

Page 303: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Buçukluğun dostlarından birine aitti," diye mantık yürüttüPook, Regis'in kediye 'gerçek sahibi' hakkında söylediğisözleri hatırlayarak.

"Sormadım," diye yanıtladı LaValle.

"Sorman da gerekmiyordu zaten!" diye azarladı Pook."Buçukluğun dostlarından birine aitti -muhtemelen Oberon'unsözünü ettiği kişilerden birine. Evet öyle. Ve Entreri sendenbunun karşılığına... "

LaValle'ye şeytanca baktı. "Korsan Pinochet'nin neredeolduğunu öğrenmeni istedi değil mi?" diye sordu kurnazca.LaValle neredeyse bayılacaktı, ne tarafa dönse ölüm vaat edenbir örümcek ağına yakalanmıştı.

"Yeterince konuşuldu," dedi Pook, büyücünün beti benziatmış yüzünden her şeyi anlayarak. 'Ah, Entreri,' diyedüşüncelere daldı, 'bana ne kadar iyi hizmet etsen de, herzaman bir sorun çıkarıyorsun.' "Ve sen," diye fısıldadıLaValle'ye.

"Hangi cehenneme kayboldular?"

LaValle kafasını salladı. "Kedinin alemine," dedi hızla, "tekihtimal bu."

"Peki kedi bu dünyaya geri dönebilir mi?" "Sadeceheykelciğin sahibi tarafından çağrılırsa."

Pook kapının önünde yerde duran heykelciği işaret etti. "Okediyi geri getir," diye emretti. LaValle heykelciğe doğru

Page 304: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

koşturdu.

"Dur, bekle." Pook yeniden düşünüp taşınmıştı. "Önce onabir kafes hazırlatayım. Guenhwyvar zamanla bana ait olacak.Disiplinli olmayı öğrenecek."

LaValle ilerledi ve heykelciği yerden kaldırdı. Neredenbaşlayacağını bilmiyordu. Büyücü tahtın yanından geçerkenPook onu yakasından kavradı.

"Ama buçukluk," diye hırladı Pook, burnunu LaValle'ninburnuna bastırarak. "Canını seviyorsan büyücü, o buçukluğubana geri getir!"

Pook, LaValle'yi itti ve aşağı katlara açılan kapıya doğruilerledi. Sokaklardaki bazı gözleri açık tutmak, ArtemisEntreri'nin neyin peşinde olduğunu bulmak ve buçukluğunarkadaşları hakkında daha fazla bilgi edinmek -AsavirKanalı'nda ölüp ölmediklerini öğrenmek— zorundaydı.

Eğer söz konusu kimse Entreri olmasaydı, Pook yakut süsükullanırdı. Ama o tehlikeli katil karşısında bu seçenek pek demakul değildi.

Pook odayı terk ederken kendi kendine homurdandı. Entreridöndüğünden beri bu yola bir daha hiç başvurmak zorundakalmayacağını ummuştu. Ama LaValle de kiralık katilinoyunlarına dahil olduğuna göre, Pook'un tek seçeneği Rassiteridi.

"Onun ortadan kaldırılmasını mı istiyorsun?" diye sordusıçanadam, bu işten, daha evvel Pook'un ona verdiği hiçbir

Page 305: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

görevden hoşlanmadığı kadar hoşlanarak.

"Havalara girme bakalım," diye kızdı Pook. "Entreri seninmeselen değil, Rassiter. Ayrıca senin gücünün ötesinde."

"Benim loncamın gücünü hafife alıyorsun."

"Asıl sen kiralık katilin örgütünü hafife alıyorsun -dahaevvel yoldaş diye tanımlayıp da yanıldığın bir sürm kimse debu örgüte dahildir," diye uyardı Pook. "Lonca içinde savaşistemiyorum."

"Öyleyse ne?" diye hırladı sıçanadam, bariz bir hayalkırıklığıyla.

Rassiter'in kin dolu sesini duyan Pook, elini boynunda asılıduran yakut süse attı. Rassiter'i büyüsü altındayakalayabileceğini biliyordu ama bunu yapmamayı tercihediyordu. Büyülenen kimseler, hiçbir zaman kendi istekleriylehareket edenler kadar iyi iş çıkaramazdı ve eğer Regis'indostları gerçekten de Pinochet'nin elinden kurtulmuşsa,Rassiter ile adamları onları yenmek için ellerinden gelenin eniyisini yapmak zorundaydı.

"Entreri'yi Calimport'a kadar takip eden birileri var," diyeaçıkladı Pook. "Sanırım buçukluğun dostları. Loncamız içintehlike arz ediyorlar."

Rassiter şaşırmış numarası yaparak öne doğru eğildi.Sıçanadam, Kuzeylilerin gelişini Dondon'dan duymuştu tabiiki.

Page 306: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Yakında şehre gelecekler," diye devam etti Pook. "Pekzamanın yok."

'Çoktan geldiler bile,' diye cevapladı Rassiter sessizce,gülümsemesini saklayarak.

"Yakalanmalarını mı istiyorsun?"

"Ortadan kaldırılmalarını," diye düzeltti Pook. "Bu grupçok güçlü. İşi şansa bırakamam." "Ortadan kaldırmak," diyetekrarladı Rassiter. "Her zaman için benim tercihimolmuştur." Pook içinde yayılan ürpertiyi engelleyemedi."Görev sonuçlandığında bana bilgi ver," dedi ve kapıya doğruilerledi.

Rassiter onun ardından sessizce güldü. "Ah Pook," diyefısıldadı, lonca başkanı ayrıldığında, "sokaklardaki nüfuzumhakkında çok az şey biliyorsun." Sıçanadam beklenti içindeellerini ovuşturdu. Gece ilerliyordu ve Kuzeyliler yakındasokaklarda olacaktı. Yani Dondon'un onları bulacağı yerde.

-18-

İKİ YÜZLÜ

Haydutlar Bulvarı'nda, Tüküren Deve Hanı'nın yanındakien gözde köşe başına gizlenmiş olan Dondon, elfin dostlarınakatılmak için hana girişini izledi. Buçukluk, büründüğü çocukkılığının düzgün durup durmadığına bakmak için küçük bircep aynası çıkarttı. Bütün lekeler ve toz toprak yerli yerinde

Page 307: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

gibi görünüyordu; elbiseleri, sanki evsiz barksız bir çocuğunarka sokakta sızıp gitmiş bir sarhoştan çaldığı paçavralar gibiüzerine büyük geliyordu; saçı da sanki yıllardır taranmamışgibi -gayet uygun bir şekilde- birbirine dolanmış vekarışmıştı. Dondon aya hasretle baktı ve parmaklarıylaçenesini yokladı. 'Hâlâ kılsız ama gıdıklanıyor,' diye düşündü.Buçukluk üst üste derin nefesler aldı ve likantropikgüdüleriyle savaştı. Rassiter'in çetesine katıldığı yıldan beri,içindeki o yaratık güdülerini bastırmayı gayet iyi öğrenmişti.Fakat bu gece işini çabucak bitirebilmeyi umuyordu. Zira ay,bu gece oldukça parlaktı.

Mahalli sokak insanları, buçukluğun yanından geçerkenona takdir dolu bakışlarla göz kırptılar. Usta üçkağıtçının birkez daha av peşinde olduğunu biliyorlardı. Şöhreti sebebiyleDondon, Calimport'un yerlilerine karşı olan avantajını uzunsüre önce kaybetmişti fakat o yerliler, yabancılara buçuklukhakkında bir şeyler söylemeyecek kadar akıllıydılar. Dondonher zaman etrafını şehrin en sert haydut-larıyla çevirmeyibaşarırdı ve onun gözüne kestirdiği ava buçukluğun kimliğiniaçık etmek gerçekten de ciddi bir suç sayılırdı. Buçukluk, kısasüre sonra Tüküren Deve Hanı'ndan dışarı çıkan dört arkadaşışöyle bir gözlemlemek için bir binanın köşesine yaslandı.

Drizzt ve yol arkadaşları için Calimport'un gecesi, en azgündüz tanık oldukları kadar alışılmadık görüntülerledoluydu. Gece vakti etkinliklerinin tavernalarda yapıldığıKuzey şehirlerinin aksine, Calimport sokaklarındakikoşuşturmaca güneş batınca daha da atmıştı. Hatta aşağısınıflan köylüler bile değişik bir havaya bürünmüş, anidengizemli v» tehditkar bir tavır takınmıştı.

Page 308: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Sokağın kalabalık tarafından darmadağın edilmeyiB tekbölümü, bulvarın arka tarafında kalan gösterişsiz binanın önkısmıydı: yani lonca binasının. Tıpkı gündüz vaktimle olduğugibi, büyük kapının iki tarafındaki duvarların önündeserseriler duruyordu fakat şimdi öteki iki tarafta iki muhafızdaha vardı.

"Eğer Regis o binanın içindeyse, içeri girmenin bir yolunubulmalıyız," diye gözlemledi Cattibrie.

"Regis'in orada olduğuna hiç şüphe yok," diye* yanıtladıDrizzt. "Avımız Entreri ile başlamalı."

"Buraya Regis'i bulmaya geldik," diye hatırlattı Cattibrie,ona hayal kırıklığıyla dolu bir bakış atarak. Drizzt kızımemnun etmek için verdiği cevabı çabucak netleştirdi."Regis'e giden yol kiralık katilden geçiyor," dedi. "Entreri buişi kesin ayarlamıştır. Garumn Geçidi'ndeki uçurumdasöylediklerini duydunuz. Entreri, onunla yüzleşmeden önceRegis'i bulmamıza izin vermeyecektir."

Cattibrie, Drowun mantığını çürütemezdi. MithrilSalonu'nda, Entreri, Regis'i onlardan kaçırdığında Drizzt'inonu takip etmesi için büyük zahmetlere katlanmıştı. SankiRegis'i yakalaması sadece Drizzt'e karşı oynadığı oyunun birparçasıymış gibi.

"Nereden başlasak?" diye pufladı Bruenor sinir bozuk-luğuyla. Sokağın daha sessiz sakin olacağını ve önlerindebekleyen görevi yapabilmeleri için onlara daha iyi fırsatlarsunacağını düşünmüştü. Hatta işlerini hemen bu gecehalledebileceklerini umuyordu.

Page 309: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Tam durduğumuz yerden," diye yanıtladı Drizzt,Bruenor'u hayretler içinde bırakarak.

"Sokağın kokusuna alışın," diye açıkladı Drow. "Etraftakiinsanların hareketlerini izleyin ve seslerini dinleyin. Zihniniziyaklaşmakta olan şeye hazırlayın."

"Zaman, elf!" diye kızdı Bruenor. "Kalbim bana, biz bu leşkokulu sokağı koklarken Gümbürgöbek'in sırtına bir kamçıdaha yediğini söylüyor!"

"Entreri'yi aramamız gerekmiyor," diye araya girdiWulfgar, Drizzt'in düşündüğü şeyi düşünerek. "Kiralık katilbizi bulacaktır."

Sanki Wulfgar'ın dediği şey onlara çevrelerindekitehlikeleri bir anda hatırlatmışçasına, dördü birden içlerinekapanık muhabbetlerinden sıyrılıp etraflarına bakındı vesokaktaki kalabalığı izledi. Her bir köşeden onlara sinsicebakan karanlık gözler vardı; yanlarından ağır adımlarlayürüyüp geçen herkes onlara yan gözle bakışlar fırlatıyordu.Calimport yabancılara alışıktı -ne de olsa bir ticaret limanıydı— ama bu dört maceracı, Diyarlar'daki her şehirde açıkçagöze batardı. Tehlikeye açık olduklarını fark eden Drizztgrubun hareket etmesine karar verdi. Haydutlar Bulvarıboyunca yürümeye başladı ve diğerlerine de peşindengelmelerini işaret etti.

Fakat, oluşturdukları sıranın en gerisinde duran Wulfgardaha bir adım atamadan önce Tüküren Deve Hanı'nıngölgelerinden çocuksu bir ses onlara seslendi. "Hey," diyerekeliyle onlara işaret etti, "ipucu mu arıyorsunuz?"

Page 310: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Hiçbir şey anlamayan Wulfgar, gölgelere biraz dahayaklaştı ve karanlığın içine baktı. Dondon oradaydı. Genç vebakımsız bir erkek insan çocuğu gibi görünüyordu. "Ne var?"diye sordu Bruenor, Wulfgar'ın yanına gelerek. Wulfgar köşebaşını işaret etti.

"Ne var?" diye sordu yine Bruenor, bu sefer gölgeleriçindeki minik surete hitap ederek. "İpucu mu arıyorsunuz?"diye tekrarladı Dondon, karanlıktan ışığa çıkarak.

"Pöh!" diye homurdandı Bruenor, elini sallayarak. "Sadecebir çocukmuş. Haydi kaybol bakalım, ufaklık. Oyunoynayacak zamanımız yok!" Wulfgar'ın kolunu tuttu vearkasını döndü.

"Size bir şeyler ayarlayabilirim," diye seslendi Dondononların ardından.

Bruenor, yanında Wulfgar ile birlikte dosdoğru yürümeyedevam etti. Ama şimdi de, yol arkadaşlarının geride kaldığınıfark eden ve küçük çocuğun son sözlerini işiten Drizztdurmuştu.

"Sadece bir çocuk!" diye açıkladı Bruenor, drowa doğruyaklaşırken.

"Bir sokak çocuğu," diye düzeltti Drizzt, BruenorWulfgar'ın yanından dolaşıp çocuğa doğru geri giderken, "pekaz şeyi kaçıran gözler ve kulaklara sahip bir çocuk."

"Bize nasıl bir şeyler ayarlayabilirsin?" diye fısılda Drizzt,Dondon'a, binaya doğru yaklaşıp meraklı kalabalığı orta

Page 311: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

yerinden uzaklaşırken.

Dondon omuz silkti. "Çalınacak çok şey var; bug~ şehre birsürü tüccar rreldi. Siz ne arıyorsunuz ki?"

Bruenor, Wulfgar ve Cattibrie, Drizzt ile çocuğu etrafındabir koruma kalkanı oluşturdular. Gözleriyle dışarıy sokaklarıizliyorlardı ama kulaklarını aniden epey ilginçleşenmuhabbete çevirmişlerdi.

Drizzt yere çömeldi ve bulvarın sonuna doğru bakarakçocuğun da gözlerini oraya çevirmesini sağladı.

"Pook'un evi," diye belirtti Dondon kayıtsızca''

"Calimport'taki en sağlam binadır."

"Ama zayıf yönleri de vardır," diyerek çocuğu konuşmayateşvik etti Drizzt.

"Hepsinin vardır," diye yanıtladı Dondon sakince,sokaklarda hayatta kalmayı başaran ukala bir çocuk rolünümükemmel bir şekilde sergileyerek.

"Hiç orada bulundun mu?"

"Belki de bulunmuşumdur."

"Hiç yüz altın sikkeyi bir arada gördün mü?"

Dondon gözleri parlamış gibi yaptı ve vücudununağrıdığını kasten, manalı bir şekilde bir ayağından diğerineverdi. "Onu odaya çıkaralım," dedi Cattibrie. "Burada çok

Page 312: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

fazla ilgi çekiyoruz." Dondon bunu hemen kabul etti fakatDrizzt'e buz gibi bir uyarı bakışı fırlatarak şöyle bildirdi,"Yüze kadar sayabilirim!"

Odaya geri döndüklerinde, buçukluk lonca binasına arkataraftan açılan gizli yolu anlatırken Drizzt ile Bruenorbuçukluğa sikkeler verip durdular. "Hatta hırsızlar bile," diyeilan etti Dondon, "bu yolu bilmiyor!"

Dostlar detayları duymaya hevesli bir şekilde bir arayatoplandılar.

Dondon bütün bu operasyonun çok kolaymış gibigörünmesini sağladı. Aşırı kolay.

Drizzt ayağa kalktı ve arkasını dönerek gülümsemesinimuhbirden sakladı. Daha biraz önce Entreri'nin irtibatageçeceği konusunda konuşmuyorlar mıydı? Bu bilgi küpüçocuğun onlara yol göstermek için gelişinden henüz birkaçdakika önce hem de.

"Wulfgar, onun pabuç'arını çıkart," dedi Drizzt. Uç dostumerak içinde ona doğru döndü.

Fakat Dondon sandalyesinde kıpırdandı.

"Pabuçları," dedi Drizzt yeniden, arkasını dönüpDondon'un ayaklarını işaret ederek. Uzun süredir birbuçukluğun dostu olan Bruenor, Drowun aklındakini anladıve Wulfgar'ı beklemeden harekete geçti. Cüce, Dondon'un solçizmesini yakaladı ve çekerek çıkarttı. Ayağın üzerinde durangür bir kıl yumağını gözler önüne serdi -bu bir buçukluk

Page 313: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

ayağıydı. Dondon çaresizce omuz silkti ve sandalyesine gerigömüldü. Bu buluşma, tam da Entreri'nin önceden tahminettiği gibi gidiyordu.

"Bize bir şeyler ayarlayabileceğini söylemişti," diye belirttiCattibrie iğneleyici bir sesle, Dondon'un önceki sözleriniçarpıtıp kötü bir mana çıkartarak.

"Seni kim yolladı?" diye sordu Bruenor. "Entreri," diyeyanıtladı Wulfgar, Dondon'un yerine. "Entreri için çalışıyorve bizi bir tuzağın içine sürüklemek için gönderildi." Wulfgar,Dondon'un üzerine doğru eğildi ve koca cüssesiyle mumışığını kararttı. Bruenor barbarı bir kenara itti ve onun yerinegeçti. Çocuksu bakışlarıyla Wulfgar, sivri bir burna, kızılsakallara, ateşten gözlere ve ezilmiş bir miğfere sahip olancüce savaşçı kadar etkileyici olamazdı. "Bak bakalım, senigidi küçük üçkağıtçı," diye Dondon'un yüzüne doğru hırladıBruenor. "Şimdi söz konusu olan senin o kokuşmuş dilin!Eğer yalan konuşursan dilini kesip çıkartacağım!"

Dondon'un beti benzi attı -bu konuda pek rol yaptığısöylenemezdi— ve buçukluk gözle görülür bir şekildetitremeye başladı.

"Sakin ol," dedi Cattibrie, Bruenor'a, bu sefer daha ılımlıbir rol oynayarak. "Ufaklığı yeterince korkuttun zaten."

Bruenor kızı geriye doğru itti ve Dondon görmeden onagöz kırpabilecek kadar arkasını döndü. "Korkuttum mu?" diyeşaşırmış gibi yaptı cüce. Baltasını kaldırıp omzuna koydu."Aklımda onu korkutmaktan daha başka planlar var!"

Page 314: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Bekle! Bekle!" diye yalvardı Dondon, sadece birbuçukluğun yapabileceği şekilde sızlanarak. "Ben sadecekiralık katilin bana yapmamı söylediği ve yapmam için paraverdiği işi yapıyordum."

"Entreri'yi tanıyorsun yani?" diye sordu Wulfgar. "Entreri'yiherkes tanır," diye yanıtladı Dondon. "Ve Calimport'ta, herkesEntreri'nin emirlerine itaat eder!" "Entreri'yi boş ver şimdi!"diye hırladı Bruenor, bir kez daha buçukluğun yüzüne doğrueğilerek. "Baltam onun sana zarar vermesini engeller."

"Entreri'yi öldürebileceğini mi düşünüyorsun yani?" diyeyapıştırdı cevabı Dondon, Bruenor'un iddiasındaki gerçeklikpayını bildiği halde.

"Entreri bir cesedi bile incitemez," diye yanıtladı Bruenorsertçe. "Baltam onun kafasını kopartacak!"

"Onun istediği sensin," dedi Dondon, Drizzt'e, ortamısakinleştirmeye çalışarak.

Drizzt başıyla onayladı ama sessiz kaldı. Onun budavranışı, en az bu garip görüşme kadar garipti.

"Ben taraf tutmam," diye Bruenor'a yalvardı Dondon,Drizzt'ten pek bir şey çıkmadığını görünce. "Sadece hayattakalabilmek için yapmam gerekeni yapıyorum."

"Ve hayatta kalabilmek için, bize içeri giden yolusöyleyeceksin," dedi Bruenor. "Güvenli yolu."

Page 315: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"O bina bir kale mübarek," diyerek omuz silkti Dondon."Hiçbir yol güvenli değil ki." Bruenor çatık kaşları daha daçatılarak ona yaklaşmaya başladı.

"Ama eğer deneyecek olsaydım," diye hızla konuştubuçukluk, "lağım yolundan girmeyi denerdim."

Bruenor dostlarına baktı.

"Doğru gibi görünüyor," diye belirtti Wulfgar. Drizzt birsüre daha buçukluğu inceledi ve Dondon'un fıldır fıldır dönengözlerinde bir ipucu aradı. "Doğru söylüyor," dedi drow ensonunda. "Demek kellesini kurtardı," dedi Cattibrie, "Pekionu ne yapacağız? Yanımızda mı götüreceğiz?"

"Evet," dedi Bruenor, şeytani bir bakış atarak. "Başı oçekecek!"

"Hayır," diye yanıtladı Drizzt, dostlarını hayretler içindebırakarak. "Buçukluk istediğimizi yaptı. Bırakın gitsin.""Dosdoğru gidip Entreri'ye neler olduğunu anlatıversin diyemi?" dedi Wulfgar.

"Entreri anlamaz," diye yanıtladı Drizzt. Dondon'ungözlerine baktı ve onun sergilediği oyun içinde oyun hilesinianladığına dair hiçbir ipucu vermedi. "Ayrıca affetmez de."

"İçimden bir ses onu yanımıza alalım diyor," diye belirttiBruenor. "Bırakın gitsin," dedi Drizzt sakince. "Banagüvenin."

Page 316: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Bruenor homurdandı, baltasını omzundan indirdi ve kapıyıaçmak için ilerlerken söylenip durdu. Wulfgar ile Cattibriebirbirilerine endişe dolu bakışlar fırlattılar ama yoldançekildiler.

Dondon hiç tereddüt etmedi fakat buçukluk kapıyavardığında Bruenor yolunu kesti. "Eğer yüzünü bir kez dahagörürsem," diye tehdit etmeye başladı cüce, "ya da yüzünetaktığın herhangi bir maskeyi, seni ikiye bölerim!"

Dondon hızla yanından geçti, gözlerini tehlikeli cücedenhiç ayırmadan geri geri dışarı çıktı sonra hızla koridorboyunca koşturdu. Bu arada Entreri'nin bu karşılaşmayı nasılda iyi tarif ettiğine ve kiralık katilin bu dostları, özellikle dedrowu nasıl da iyi tanıdığına hayret ederek kafasınısallıyordu.

Bu görüşmenin altında yatan gerçekleri tahmin eden Drizzt,Bruenor'un son tehdidinin o kurnaz buçukluk üzerinde peketkisi olmadığını biliyordu. Dondon onlara iki yalanı da tekbir açık bile vermeden söylemiş ve yutturmuştu.

Ama hâlâ kaşları çatık duran Bruenor odaya geridöndüğünde Drizzt onu tebrik ederek başını salladı. Çünküdrow biliyordu ki bu tehdit, başka hiçbir işe yaramasa bile,Bruenor'un kendisini daha güvende hissetmesini sağlamıştı.

Drizzt'in tavsiyesine uydular ve biraz uyumak içinyataklarına çekildiler. Sokaklarda bunca kalabalık varkengöze çarpmadan lağım ızgaralarının birinden aşağı inmeleriimkansızdı. Ama gece sona erince bu kalabalık muhtemelenazalacaktı ve kapıdaki muhafızlar da gecenin tehlikeli

Page 317: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

haydutları değil sıcak gündüz vaktinin sıradan köylüleriolacaktı.

Sadece Drizzt uyumadı. Sırtını odanın kapısına yaslayıpoturdu. Herhangi biri odaya yaklaşıyor mu diye dışarıyıdinledi ve dostlarının ritmik nefes alış verişlerini kullanarakmeditasyon yaptı. Boynunda asılı duran maskeye baktı. Nekadar basit bir yalandı. Ve onu kullanarak bütün" dünyadaserbestçe dolaşabilirdi.

Ama o zaman kendisini kandırmış olmaz mıydı? Kendisihakkındaki gerçeği reddederek nasıl özgür olabilirdi ki?

Odadaki tek yatağa yığılıp kalmış, huzur içinde uyumaktaolan Cattibrie'a baktı ve gülümsedi. Hakikaten demasumiyette bilgelik; lekelenmemiş, idealist dünyagörüşlerinde gerçeklik payı vardı.

Onu hayal kırıklığına uğratamazdı. Drizzt dışarıdakikaranlığın daha da koyulaştığını hissetti. Ay batmıştı. Odanınpenceresine doğru ilerledi ve gizlice sokağa baktı. Hâlâgecenin sakinleri sokakta dolaşıyordu ama şimdi sayılarıazalmıştı ve gecenin sonu yaklaşmaktaydı. Drizzt yolarkadaşlarını uyandırdı; daha fazla gecikemezlerdi. Gerinerekyorgunluklarını bir kenara attılar, eşyalarını kontrol ettiler vetekrar sokağa çıktılar.

Haydutlar Bulvarında birkaç demir lağım ızgarası vardı.Izgaralar, şehri nadir ama şiddetli yağmur fırtınalarının ani selsularından korumaktan çok, pis şeyleri aşağıdaki lağımlarıniçinde tutmak için tasarlanmış gibiydi. Dostlar kaldıklarıhanın yanındaki ara sokakta duran bir lağım ızgarasını

Page 318: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

seçtiler. Burası ana sokağın dışındaydı ama muhtemelen fazlasorun yaşamadan yer altında yollarını bulabilecek kadar loncabinasına yakındı.

"Oğlan bunu kaldırabilir," diye belirtti Bruenor, Wulfgar'amazgalı işaret ederek. Wulfgar yere eğildi ve demir ızgarayıyakaladı.

"Henüz değil," diye fısıldadı Drizzt, etrafta şüpheli gözlervar mı yok mu kontrol ederken. Cattibrie'a sokağın sonuna,Haydutlar Bulvarı tarafına doğru gitmesini işaret etti vekendisi de sokağın daha karanlık olan kısmına ilerledi. Herşeyin güvenli olduğu konusunda tatmin olunca Bruenor'aişaret verdi. Cüce Cattibrie'a baktı, kız da başıyla onayladı.

"Kaldır bakalım, evlat," dedi Bruenor, "ve sessiz ol!"

Wulfgar demiri sıkıca kavradı ve dengesini korumak içinderin bir nefes aldı. Demire asılınca kan hücumuna uğrayangeniş kolları kıpkırmızı kesildi ve ağzından bir homurtu çıktı.Yine de lağım ızgarası onun gücüne direniyordu.

Wulfgar gözlerine inanamayarak Bruenor'a baktı. Sonradaha da güçlü asıldı, bu sefer yüzü kıpkırmızı oldu. Lağımızgarası itiraz içinde inledi ama yerden sadece birkaç santimyükseldi.

"Kesinlikle bir şey onu yerinde tutuyor," dedi Bruenor,incelemek için yere doğru eğilerek.

Kırılan zincirden çıkan bir çınlama sesi, ızgara serbest kalırve Wulfgar'ı geriye doğru devirirken cücenin duyabildiği tek

Page 319: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

uyarı sinyaliydi. Demir ızgara Bruenor'un alnına çarptı,miğferini başından düşürdü ve kıç üstü yere oturmasınısağladı. Hâlâ ızgarayı tutmakta olan Wulfgar, hanın duvarınayüksek bir ses çıkartarak çarptı.

"Seni lanet, ahmak beyinli... " diye homurdanmaya başladıBruenor ama yardımına koşan

Drizzt ve Cattibrie, görevlerinin gizlilik içerdiğini çabucakona hatırlattılar.

"Neden lağım ızgarasını zincirlemişler ki?" diye sorduCattibrie.

Wulfgar üzerindeki toz toprağı silkeledi.

"Hem de içeriden," diye ekledi. "Görünüşe göre aşağıdakibazı kimseler şehri dışarıda tutmak istiyor."

"Pek yakında öğreneceğiz," diye belirtti Drizzt. Açıkdeliğin yanına çömeldi ve bacaklarını aşağı sarkıttı. "Birmeşale hazırlayın," dedi. "Eğer her şey yolundaysa sizesesleneceğim."

Cattibrie, Drowun gözlerindeki heves dolu parıltıyı gördüve ona endişeyle baktı.

"Regis için," diye temin etti onu Drizzt, "ve sadece Regisiçin." Sonra karanlığın içinde kaybolup gitti. Anayurdununışıksız tünellerindeki gibi karanlığın içindeydi yine.

Page 320: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Diğer üçü, o yere indiğinde su sıçrama sesi duydular. Sonraetraf sessizleşti. Endişe içinde epey bir süre geçti. "Meşaleyiyak," diye fısıldadı Bruenor, Wulfgar'a. Cattibrie onudurdurmak için Wulfgar'ın kolunu kavradı. "Ona güvenin,"dedi Bruenor'a. "Çok zaman geçti," diye mırıldandı cüce."Her yer çok sessiz."

Cattibrie bir anlığına daha Wulfgar'ın kolunu tuttu, tam osırada Drizzt'in hafif sesi kulaklarına geldi. "Temiz," dediDrow. "Çabucak aşağı gelin."

Bruenor meşaleyi Wulfgar'ın elinden aldı. "Sen en son in,"dedi, "ve ızgarayı ardından kapat. Nereye gittiğimizi bütündünyaya haber vermenin alemi yok!"

Meşale ışığı lağım kanalını aydınlattığında yolarkadaşlarının fark ettikleri ilk şey ızgarayı yerinde tutanzincir oldu. Hiç şüphe götürmez bir şekilde yeniydi veduvarın üzerine konuşlandırılmış olan bir kilit kutusunatakılmıştı. "Sanırım yalnız değiliz," diye fısıldadı Bruenor.Cücenin rahatsızlığını paylaşan Drizzt etrafına bakındı.Maskeyi yüzünden çıkarttı ve bir Drowa uygun olan bukaranlık ortamda tekrar kendisi oldu. "Başı ben çekeceğim,"dedi, "Işığın dışında olacağım. Siz de hazır olun." Tünelinmerkezinden yavaşça akan pis suyun kenarından sessizceyürüyerek hızla ilerledi.

Onun ardından elinde meşale olan Bruenor, arkasından dasırasıyla Cattibrie ile Wulfgar geliyordu. Kafasını yapış yapışlağım tavanından korumak için barbarın eğilmesigerekiyordu. Garip ışığı gören sıçanlar viyaklıyor ve dostlarınyollarından kaçıyor, daha karanlık yaratıklar ise sessizce

Page 321: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

suyun altına gizleniyordu. Tünel bir o yana bir bu yanakıvrılıyor ve birkaç metrede bir önlerine çıkan yan geçitler birlabirent oluşturuyordu. Damlayan su sesi sadece bu kargaşayıdaha da kötü kılmaya yarıyordu. Dostlar ilerledikçe su sesidaha yüksek duyulmaya ve sonra yolun öteki tarafından dahada yüksek gelmeye başladı. Bruenor bu oyalayıcı şeylerisilkeleyip zihninden attı, pisliği görmezden ve leş kokuyuduymazdan geldi. Sadece meşale ışığının aydınlatmadığımesafeden gidip bir o yana bir bu yana hızla geçerek ilerleyenkaranlık sureti takip etmeye yoğunlaştı. Epey kafa karıştırıcı,çok köşeli bir kesişim yerini geçti ve o karanlık sureti anidenyan tarafında gördü. Takip etmek için dönerken Drizzt'in hâlâönde bir yerde olması gerektiğini anladı. "Hazır olun!" diyeseslendi Bruenor, meşaleyi kuru bir yere fırlatıp baltasını vekalkanını eline alırken. Onun tetikte oluşu hepsinin hayatınıkurtardı. Zira sadece bir saniye sonra yan tünelden bir değil,iki tane pelerinli suret çıkıverdi. Suretler kılıçlarınıkaldırmışlardı ve keskin dişleri, fare bıyıklarının altındaparıldıyordu.

İnsan boyundaydılar. İnsan elbiseleri giyiyor ve kılıçtutuyorlardı. Şekil değiştirmedikleri zamanlarda gerçekten deinsanlardı ve her zaman bu denli berbat değillerdi. Ama ayıngökte parlak olduğu gecelerde bu karanlık şekli alır velikantropik kimliklerine bürünürlerdi. İnsan gibi hareketediyorlardı ama lağım farelerinin bazı özelliklerine sahiplerdi-uzamış bir burna, kahverengi, diken diken bir kürke vepembe bir kuyruğa.

İlk atışı, Bruenor'un miğferinin üzerinden nişan alanCattibrie yaptı. Ölümcül okunun gümüş parıltısı yan tüneli bir

Page 322: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

yıldırım gibi aydınlattı ve dostlara doğru yaklaşmakta olandaha birçok tehditkar sureti gözler önüne serdi.

Arkasında duyduğu şapırtılar Wulfgar'ın hızla dönmesini vekendisini üzerine doğru hücum eden bir sıçanadam güruhuylayüz yüze bulmasını sağladı. Ayaklarını elinden geldiğinceçamura sapladı ve Aegis-fang'i dövüş için hazırladı. "Bizepusu kurmuşlardı, elf!" diye haykırdı Bruenor. Drizzt deçoktan bu sonuca varmıştı zaten. Cücenin ilk haykırışınıduyduğunda, karanlığı kendi avantajına kullanabilmek içinmeşale ışığından daha uzağa sıvışmıştı. Bir dönemecidöndüğünde karşısına iki suret çıkıverdi. Ve daha Parıltı'nınışığı onların kürklü alınlarını aydınlatmadan önce busuretlerin berbat doğalarını anladı.

Fakat sıçanadamlar, karşılarında hazır duran şeyi kesinliklegörmeyi beklemiyorlardı. Belki de şaşırmalarının sebebidüşmanlarının hepsinin meşale ışığının olduğu yerdebulunduğunu düşünmeleriydi. Ama gafil avlanmalarınısağlayan şeyin bir drow elfinin kara derisi olması dahamuhtemeldi.

Drizzt bu fırsatı kaçırmadı, daha onlar şoku atlatamadanönce ikisini de hızlı hamlelerle kesip biçti. Drow sonrayeniden karanlığa karıştı ve pusucuları pusuya düşürmek içingeri gitmenin bir yolunu aradı.

Wulfgar, Aegis-fang'i bir o yana bir bu yana savurarakdüşmanlarını kontrol altında tutuyordu. Çekiç çok fazlayaklaşmaya cüret eden her sıçanadamı bir kenara savuruyorve çizdiği her bir yayı tamamladığında lağım duvarlarındakipislik tabakalarını kırıp döküyordu. Ama sıçanadamlar

Page 323: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

kudretli barbarın gücünü anlamış ve ona daha az heveslesaldırmaya başlamış olsa bile, Wulfgar'ın başarabileceği eniyi şey bir beraberlik durumu, koca kollarında enerji kaldığısürece sürdürebileceği bir eşitlik idi.

Wulfgar'ın gerisinde savaşan Bruenor ile Cattibrie'ın şansıdaha iyiydi. Cattibrie'ın büyülü yayı -cücenin kafasınınüzerinden oklar yağdırarak— yaklaşan sıçanadam saflarınıbüyük bir kısmını yok ediyordu. Ve Bruenor'a yaklaşabilen azsayıda düşman ise, cücenin ardındaki kadından gelen ölümcüloklardan kaçmak için dengelerini yitirmiş bir şekildekoşturuyor ve cüce için kolay lokma oluyorlardı.

Ama düşmanın sayısı dostlar için kesinlikle çok fazlaydı vetek bir hatanın bile onlara pahalıya patlayacağını biliyorlardı.

Tıslayan ve etrafa tükürükler saçan sıçanadamlarWulfgar'ın önünden kaçtılar. Daha iyi neticeli bir dövüşçıkarması gerektiğini fark eden barbar ilerlemeye başladı.

Sıçanadamlar aniden saflarını ayırdılar. Ve Wulfgar, tüneliniçinde, meşale ışığının hemen ötesinde duran bir tanesininağır bir arbalet yayını kaldırıp ateş ettiğini gördü.

İri adam içgüdüsel olarak sırtını duvara yapıştırdı ve büyükokun yolundan kaçmayı başarabilecek kadar çevik davrandı.Ama onun ardında duran ve yüzü öbür tarafa dönük olanCattibrie yaklaşan oku göremedi.

Cattibrie ani, iç kavuran bir acı patlaması yaşadı, sonrakafasının yan tarafından aşağı doğru akan kanın sıcaklığını

Page 324: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

hissetti. Gözleri hızla karardı ve Cattibrie devrilerek duvaraçarptı.

Drizzt, karanlık tüneller arasında ölüm kadar sessiz birşekilde dolaşıyordu. Parlak ışığından kaçınmak için Parıltı'yıkınının içinde tutuyordu ve diğer büyülü palası elindeydi. Birlabirentin içindeydi fakat yolunu dostlarıyla yeniden bir arayagelebilecek kadar iyi bulabileceğini düşünüyordu. Amaseçtiği her tünelin diğer ucu, dövüşe katılmak için ilerleyendiğer bir sürü sıçanadamın meşale ışıklarıyla aydınlanıyordu.

Karanlık, gizlenmeyi iyi bilen Drowun kendisinisaklamasına kesinlikle yetiyordu. Fakat Drizzt, hareketlerininizlendiği, hatta tahmin edildiği gibi rahatsız edici bir hissekapılmıştı. Etrafında düzinelerce tünel geçidi vardı amadöndüğü her köşe başında sıçanadamlar belirdiği içinseçenekleri git gide azalıyordu. Attığı her adımla birliktedostlarına doğru çizdiği dairenin çapı genişliyordu fakatDrizzt ilerlemekten başka hiçbir seçeneğinin olmadığınıçabucak anlamıştı.

Drow'u takip eden sıçanadamlar, onun ardında kalan anatüneli doldurmuşlardı.

Drizzt karanlık bir oyuğun gölgeleri içinde durdu, kat ettiğimesafeyi gözden geçirerek ve şimdi arkasındaki geçitlerinmeşale ışığıyla aydınlandığını görerek etrafındaki alanıinceledi.

Görünüşe göre, ilk başta tahmin ettiği kadar fazlasıçanadam yoktu; her dönemeçte belirenler ise öncekitünellerden gelen grupların aynısıydı. Drowa paralel olarak

Page 325: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

ilerliyor ve Drizzt her bir tünelin ucuna geldiğinde köşeyidönüp karşısına çıkıyorlardı.

Ama sıçanadam sayılarının ne kadar olduğunu anlamasıDrizzt'in içini pek rahatlatmadı.

Çünkü artık şüpheleri doğrulanmıştı. Bir yere doğru kastensürülüyordu.

Wulfgar arkasını döndü ve yere yığılan aşkına, biricikCattibrie'ına baktı. Ama sıçanadamlar anında üzerinesaldırdılar. Şimdi kudretli barbarı harekete geçiren şeyhiddetti. Düşmanlarının safları arasına hışımla daldı. Savaşçekiciyle kemik kıracak güçte darbeler savurarak rakiplerininkafalarını ezip parçaladı. Bazen de ondan sıyrılıp yanınakadar gelenleri kolunu uzatıp çıplak eliyle boyunlarını kırmaksuretiyle öldürdü. Sıçanadamlar karşılık olarak birkaç kılıçdarbesi vurmayı başardı ama küçük kesikler ve hafif yaralarhiddetten küplere binmiş barbarı yavaşlatamazdı.

Hücum ederken yere düşenleri çiğneyerek, ölmekte olandüşmanlarını çizmeli topuklarıyla ezerek geçti. Diğersıçanadamlar yolundan kaçabilmek için dehşet içindekoşturdular. Düşman safının sonunda, arbaleti kullanan kişisilahını yeniden doldurdu -ki bu iş, yaklaşmakta olanbarbardan gözlerini ayıramadığı için zorlaşmış, hatta kudretliadamın o andaki hedefinin kendisi olduğunu bildiği için birkat daha güçleşmişti. Önündeki sıçanadam safları epeyazalmış olan Bruenor'un, Cattibrie ile ilgilenmeye daha fazlazamanı vardı. Genç kadının üzerine doğru eğildi. Kızınkestane rengi gür saçını -ki şimdi kanla ıslandığı için daha da

Page 326: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

katılaşmıştı— onun solgun yüzünden yana doğru tararkencücenin suratı kül gibiydi.

Fakat Cattibrie, kafasını kaldırdı ve afallamış gözlerle onabaktı. "Bir santim daha yana gelseydi hayatım sona ermişti,"dedi göz kırpıp gülümseyerek.

Bruenor yarayı incelemek için debelendi ve kızının doğrusöylediğini fark edip rahatladı.

Büyük ok kafasının yanını fena halde kesmiş ama sadecesıyırıp geçmişti.

"Ben iyiyim," diye ısrar etti Cattibrie, ayağa kalkmak içindavranarak.

Bruenor onu geri yatırdı. "Henüz değil," diye fısıldadı."Dövüş daha bitmedi," diye yanıtladı Cattibrie, hâlâayaklarını yere basıp kalkmaya çalışarak. Bruenor kızatünelin sonuna, yani Wulfgar'a ve etrafında yığınlar halinegelen cesetlere bakmasını işaret etti.

"Bu bizim tek şansımız," diye kıkırdadı. "Bırak da oğlansenin öldüğünü düşünsün."

Cattibrie gördüğü sahne karşısında hayretler içindedudağını ısırdı. Bir düzine sıçanadam yere serilmişti veWulfgar hâlâ yolunu darmadağın ederek açıyor, önündenkaçamayacak kadar bahtsız olanları çekiciyle sağa solafırlatıyordu.

Page 327: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Sonra diğer yönden gelen bir ses Cattibrie'ın ilgisini çekti.Kızın yayı çalışmadığı için ön taraftaki sıçanadamlar geridönmüştü.

"Onlar benim," dedi Bruenor kıza. "Sen yerde kal!"

"Eğer başın derde girerse—"

"Eğer sana ihtiyacım olursa yanımda ol," diye onunlahemfikir oldu Bruenor, "ama şimdilik yerde kal! Çocuğauğrunda dövüşeceği bir şeyler ver!"

Drizzt geldiği yere doğru geri gitmeye çalıştı amasıçanadamlar diğer bütün tünelleri çabucak kapattılar. Kısasüre sonra tek seçeneği kaldı; gitmeyi umduğu yolun tam aksiyönünde ilerleyen geniş ve kuru bir geçit tünel.

Sıçanadamlar hızla ona yaklaşıyordu ve ana tünele çıkıncaonlarla birkaç ayrı yönden savaşmak zorunda kalacaktı. Geçittünele daldı ve sırtını duvara dayadı.

İki tane sıçanadam tünel girişine geldi ve karanlığın içinebaktı. Sonra da, elinde meşale tutan üçüncü bir sıçanadamıyanlarına çağırdılar. Karşılarında buldukları ışık, birmeşaleden yayılan sarımsı aydınlık değil, kınından çıkanParıltı'nın mavi ışığıydı. Savunma amacıyla silahlarınıkaldıramadan önce Drizzt enselerine bindi. Kılıçlarındanbirini sıçanadamlardan birinin göğsüne sapladı ve diğerpalasını başka bir düşmanın boyuna doğru savurdu.

Onlar düşerken, arkadan gelen meşale ışığı etrafı aydınlattıve iki kılıcından da kan damlayan Drow'u gözler önüne serdi.

Page 328: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

En yakındaki sıçanadamlar feryat ettiler; hatta bazılarısilahlarını yere fırlatıp kaçtı. Ama çok daha fazlası gelipcivardaki bütün tünel girişlerini kestiler ve bariz olan sayıavantajı, kısa süre içinde sıçanadamlara cesaret verdi.Yavaşça, attıkları her adımda birbirilerinden destekbekleyerek Drizzt'e yaklaştılar. Drizzt belli bir grup seçiponlara hücum etmeyi, saflarını yararak açmayı ve bu daireşeklindeki tuzağın dışına çıkmayı düşündü. Amasıçanadamlar her tünelde en az iki, bazılarında üç, hatta dörtsıra halindeydi. Becerisi ve çevikliğine rağmen Drizzt, saflarıarkasından gelecek saldırılardan kaçabilecek kadar çabukyaramazdı. Çabucak ara geçide geri gitti ve tünel girişine birkaranlık küresi yerleştirdi, sonra kürenin ötesine doğru koşupsavaşa hazır bir şekilde bekledi.

Drizzt tünelin içine geri girdiğinde daha da hızlı ilerlemeyebaşlayan sıçanadamlar, ötesini göremedikleri bir karanlıklakarartılmış olan alana geldiklerinde kalakaldılar. İlk baştameşalelerinin söndüğünü düşündüler ama karanlık o kadaryoğundu ki bunun Drowun yaptığı bir büyü olduğunu kısasürede anladılar. Ana tünele çıkıp yeniden saf oluşturdular veihtiyatla ara geçide geri girdiler.

Geceye alışkın gözlerine rağmen Drizzt bile, kendi katrankarası büyüsünün ardını göremiyordu. Ama diğer tarafta hazırbir şekilde bekleyen Drow, karanlığın içinden iki ayrı kılıçucunun çıkmakta olduğunu gördü ve onların ardındansıçanadamların geleceğini anladı. Drow saldırdığındasıçanadamlar daha karanlık küresinin içinden çıkmamıştı.Drizzt düşmanlarının kılıçlarını iki yana savuşturduktan sonradarbelerinin açısını ters döndürerek palalarını kolları

Page 329: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

uzandığınca savurdu ve sıçanadamların vücutlarına isabetettirdi. Kopan ıstırap dolu feryatlar diğer sıçanadamların anakoridora doğru hızla geri kaçışmasını sağladı ve Drizzt'edurumunun ne olduğunu düşünüp taşınmak için biraz dahazaman kazandırdı.

Hiddetli dev adamdan çılgınlar gibi kaçan son iki yoldaşıda onu bir kenara ittiği zaman arbalet okçusu zamanınındolduğunu anlayıverdi. En sonunda büyük oku yerine takmışve yayını da havaya kaldırmıştı.

Ama Wulfgar çok yakındaydı. Barbar arbalet yayınıkavradı ve çekerek sıçanadamın ellerinden öyle bir hızla aldıki silah duvara çarptığı zaman kırılıverdi. Sıçanadamkaçmaya çalıştı ama Wulfgar'ın delip geçen bakışlarınınyoğunluğu onun olduğu yerde donakalmasına sebep oldu.Wulfgar'ın Aegis-fang'i iki eliyle birden sıkıca kavrayışınıdehşetle izledi. Wulfgar'ın darbesi inanılmaz derecedehızlıydı. Sıçanadam, öldürücü darbenin inip inmediğinianlayamadı bile. Sadece kafasının üzerinde ani bir patlamahissetti. Yer hızla onu kucakladı; daha pisliğin içineyığılmadan önce ölmüştü. Gözleri yaşlarla dolu olan Wulfgar,tanımlanamaz bir et yığını haline gelene dek sefil yaratığınvücuduna vahşi darbeler indirmeye devam etti.

Kan, pislik ve kirli suyla kaplanmış olan Wulfgar ensonunda bitkinlikle duvara sırtını dayadı. Gözünü döndürenhiddetten kendisini sıyırırken, arkasından gelen dövüşseslerini duydu ve dönüp baktığında Bruenor'un ikisıçanadamla yüzleşmekte olduğunu gördü. Onların ardındaise birkaç tane daha düşman sıralanmıştı.

Page 330: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Ve cücenin ardında Cattibrie hâlâ kıpırtısız yatıyordu. Bugörüntü Wulfgar'ın içindeki bütün hiddeti yenidenalevlendirdi. "Tempus!" diye gürleyerek savaş tanrısınaseslendi ve tünel boyunca, pisliğin içinde hızla hücuma geçti.Bruenor ile dövüşen sıçanadamlar geriye doğru kaçmayaçalışırken dostlarına takılıp tökezlediler ve cüceye iki tanedaha düşmanını kesip biçme şansı verdiler -cüce bu lütfümemnuniyetle kabul etti. Sıçanadamlar tüneller labirentinedoğru geri kaçıştılar.

Wulfgar onların peşinden gitmek, hepsini avlamak veintikamını almak niyetindeydi. Ama Cattibrie ayağa kalkıponu durdurdu. Barbar şaşkınlık içinde dururken, kız onungöğsüne sokuldu, kollarını boynuna doladı ve onu şimdiyekadar olabileceğini hiç tahmin etmeyeceği kadar büyük birtutkuyla öptü.

Adam kızı kollarının mesafesinde tuttu ve şaşkınlık içindekekeleyerek, aval aval ona baktı. Derken yüzünde neşe dolubir gülümseme belirdi ve diğer bütün duyguları silip süpürdü.Sonra Wulfgar onu tekrar öpmek için kıza sarıldı. Bruenoraraya girip onları ayırdı. "Elf n'oolacak?" diye hatırlattıonlara. Şimdi yarı yarıya çamurla kaplanmış ve ışığlf azalmışolan meşaleyi yerden aldı ve tünel boyunca başı çekti.Karşılarına çıkan sayısız yan geçide dönmeye kaybolmaktankorktukları için cesaret edemediler. Onlara neye mal olacakolsa bile ana tünel en kestirme yoldu ve Drizzt'i bulmak içinsadece küçük bir hareket görmeyi ya da bir ses duymayı ümitedebilirlerdi. Bunlar yerine bir kapı buldular.

"Lonca mı?" diye fısıldadı Cattibrie.

Page 331: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Başka ne olabilir ki?" diye yanıtladı Wulfgar. "Sadece birhırsızın evinde lağıma açılan bir kapı vardır." Kapınınüzerinde, gizli bir oyuğun içinde duran Entreri, üç dostuilgiyle izledi. Bu gecenin erken saatlerinde sıçanadamlarlağımlarda toplanmaya başladıkları zaman bir şeylerin yanlışolduğunu anlamıştı. Entreri sıçanadamların şehreçıkacaklarını ummuştu ama görünüşe göre burada kalmayaniyetlilerdi.

Sonra bu üçü kapının önünde belirivermişti ve drowyanlarında değildi.

Entreri çenesini avucunun içine koydu ve bir sonrakihareketini düşünüp tasarladı.

Bruenor kapıyı ilgiyle inceledi. Kapının üzerinde, birinsanın göz hizası boyunda küçük, ahşap bir kutu çiviyleçakılı duruyordu. Bilmecelerle kaybedecek zamanı olmayancüce elini uzattı ve kutuyu çekip yuvasından söktü. Sonraihtiyatla kutunun içine baktı.

Cüce içerdeki şeyi görünce yüzü daha büyük bir şaşkınlıklaburuştu. Omuz silkti ve kutuyu Cattibrie ile Wulfgar'a uzattı.

Wulfgar o kadar da şaşırmamıştı. Daha önce, BaldurKapısı'ndaki limanda buna benzer bir şey görmüştü. BuArtemis Entreri'den gelen bir başka hediyeydi -bir buçuklukparmağı daha. "Katil!" diye gürledi ve kapıyı omuzladı. Kapıkırılarak menteşelerinden koptu ve Wulfgar kapıyı önünde birkalkan gibi tutarak odaya dalıverdi. Daha kapıyı bir kenaraatamadan önce ardından gelen bir çarpma sesi duydu ve

Page 332: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

yaptığı hareketin ne kadar da ahmakça olduğunu anladı.Entreri'nin tuzağının tam ortasına düşmüştü.

Odanın eşiğinden aşağı demir parmaklıklı bir sürme kapıinmiş ve onu Bruenor ile Cattibrie'dan ayırmıştı.

Drizzt'in karanlık küresinin ötesine geri geçen şeylersıçanadamların uzun mızraklarının uçlarıydı. Drow, en öndekisıçanadamı devirmeyi başardı ama arkadan gelen grubunbaskısı sonucu geri çekilmek zorunda kaldı. Düşmanlarınınkılıç savurma saplama darbelerini savunma hareketleriyleengelleyerek geri çekildi. Fakat her ne zaman bir açıklık görsekılıcını hedefe saplamakta çabuk davrandı.

Sonra yayılan bir koku, bütün lağım sisteminin piskokusunu bile bastırdı. Drowun aklında çok eski anılarıcanlandıran tatlı bir kokuydu bu. Sıçanadamlar, sanki bu kokuonların dövüş isteklerini yenilemişçesine daha da büyük birhırsla hücum ettiler.

Drizzt hatırladı. Anayurdu Menzoberranzan'da, bazı drowelfleri böyle koku yayan yaratıkları evcil hayvan olarakbeslerdi. Bu canavarımsı yaratıklara sundew deniliyordu.Yakına gelen her şeyi kavrayıp eriten bez parçası gibi,yapışkan vantuzlara sahip olan yumru halindeki yaratıklardı.

Şimdi Drizzt her adımda savaş veriyordu. Feci bir ölümlekarşılaşmak ya da, belki de, yakalanmak üzere gerçekten deburaya doğru sürülmüştü. Zira bir sundew kurbanlarını pekyavaş yutarlardı ve sadece birkaç sıvı sayesinde vantuzlardankurtulmak mümkündü.

Page 333: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Drizzt ardından bir ses geldiğini işitti ve omzununüzerinden geriye baktı. Sundew en fazla üç metre ötedeydi veyüzlerce yapışkan uzvuyla ona doğru uzanmaktaydı.

Drizzt, şimdiye kadar yaptığı en muhteşem dövüş dansınısergilerken palaları yukarı ve aşağı savruldu, döndü ve kesti.Sıçanadamlar daha ilk darbeyi yediklerini anlayamadan onbeş ayrı darbe alıyordu.

Ama o kadar çok sıçanadam vardı ki Drizzt yerikoruyamazdı. Ayrıca sundewin görüntüsü onlara daha da fazlcesaret vermişti.

Drizzt kıpırdanan vantuzların sırtına değdiğini hissetti.Şimdi manevra yapacak kadar yeri yoktu; mızraklar oncanavarın içine doğru püskürtecekti.

Drizzt gülümsedi ve gözlerindeki heves dolu ateşle daha daparlak yandı. "Böyle mi bitecekmiş?" diye fısılda yükseksesle. Aniden kahkaha attı ve bu sıçanadamların afallamasınısağladı.

Drizzt, Parıltı'yı önünden savurarak topukları üzerindedöndü ve sundewin tam kalbine dalıverdi.

-19-

MEŞALELER VE TUZAKLAR

Page 334: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Wulfgar kendisini döşenmemiş, dört köşeli, ahşap bir odadabuldu. Duvardaki meşale tutacaklarında iki meşale kısık birşekilde yanıyor ve demir parmaklıkların tam karşısında duranbir diğer kapıyı gözler önüne seriyordu. Kırık kapıyı birkenara fırlattı ve dostlarına doğru döndü. "Beni koru," dediCattibrie'a fakat kız kendi üzerine düşeni çoktan anlamış veyayını gerip çoktan odanın öbür tarafındaki kapıya nişanalmıştı zaten. Wulfgar demir parmaklıklı kapıyı kaldırmakiçin bulunacağı girişim için ellerini ovuşturdu. Gerçekten deağır bir kapıydı fakat barbar bunun gücünün ötesindeolmadığını düşünüyordu. Demir parmaklıkları sıkıca kavradıve daha kaldırmayı bile denemeden hayal kırıklığıyla bıraktı.

Parmaklıklar yağlanmıştı.

"Entreri yaptı, yoksa ben de sakallı bir gnomum," diyehomurdandı Bruenor. "Oraya tıkıldın kaldın evlat."

"Onu nasıl dışarı çıkartacağız?" diye sordu Cattibrie.

Wulfgar omzunun üzerinden kapalı kapıya baktı. Buradadurarak hiçbir şey başaramayacaklarını biliyordu veyukarıdan düşerek inen demir kapının epey ilgi çekmişolduğundan korkuyordu -ki bu ilgi sadece dostları için tehlikedemek olacaktı.

"Daha da derine gitmeyi düşünüyor olamazsın," diye itirazetti Cattibrie.

"Başka seçeneğim var mı?" diye yanıtladı Wulfgar. "Belkide orada kapıyı açacak bir kol vardır."

Page 335: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Bir kiralık katil olması daha muhtemel," diye söylendiBruenor, "ama bir denemelisin." Wulfgar kapıya doğruilerlerken Cattibrie yayını sıkıca gerdi. Kapının kulbunuçevirmeyi denedi ama kilitli olduğunu gördü. Arkasını dönüpdostlarına baktı ve omuz silkti, sonra hızla dönüp ağırçizmesiyle tekmeledi. Ahşap titredi, çatlayıp kırıldı ve başkabir odaya açıldı. Bu seferki karanlıktı.

"Bir meşale al," dedi Bruenor ona.

Wulfgar tereddüt etti. Yanlış olan, ya da yanlış kokan birşeyler vardı. Altıncı hissi, savaşçı içgüdüsü, ona ikinci odayıilki kadar boş bulamayacağını söylüyordu. Ama gidecekbaşka bir yeri olmadığından dolayı meşalelere doğru ilerledi.

Odanın içindeki olayla meşgul olan Bruenor ile Cattibrie,tünelin az mesafe ötesinde, duvardaki gizli oyuktan aşağıkaranlık bir suretin indiğini fark etmediler. Entreri önceikisini halletmeyi düşündü. Onları kolayca ve belki desessizce temizleyebilirdi ama kiralık katil arkasını döndü vekaranlığın içinde kaybolup gitti. O hedefini çoktan seçmişti.

Rassiter, yan geçidin önünde yatan iki cesedin üzerinedoğru eğildi. Sıçan ile insan arası değişim geçirerek canverdikleri için, bir likantropun tadabileceği en acı vericiölümü yaşamışlardı. Bunlar da, tıpkı ana tünelin çokötesindekiler gibi, bir ustanın kılıcının kesin darbeleriylekesilip biçilmişlerdi. Eğer cesetler yolu yeterince açıkgöstermiyor-duysa bile karanlık küresi kesinliklegösteriyordu. Rassiter tuzağının işe yaradığını düşündü fakatbunun bedeli oldukça yüksek olmuştu.

Page 336: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Duvarın en dibine doğru eğildi ve gizlice ilerledi, diğertarafa vardığında eski lonca arkadaşlarının cesetlerine takılıpdevrilecekti neredeyse.

Birkaç metrede bir dostlarının cesetlerine takılan sıçanadamtünelde yürürken gördüklerine inanamayarak kafasını salladı.Bu usta kılıç adamı kaç tanesini öldürmüştü? "Bir Drow!"Rassiter son dönemeci de döndüğünde aniden gerçeğianlayarak afalladı.Yoldaşlarının cesetleri burada büyük biryığın halindeydi ama Rassiter cesetlerin ötesine bakıyordu.Önünde gördüğü manzara için böyle bir bedeli seve seveöderdi. Zira şimdi elinde karanlık bir savaşçı vardı, esir birkara elf! Pook Paşa'nın takdirini kazanacak ve nihai olarakArtemis Entreri'den daha yüksek bir konuma gelecekti.

Geçidin sonunda bine yakın vantuz tarafından etrafısarılmış olan Drizzt, sessizce sundewe yaslanıp duruyordu.İki palası hâlâ ellerindeydi ama kolları gevşek bir şekildeyandan sarkıyordu, kafası öne doğru devrilmişti ve lavantarenkli gözleri kapalıydı.

Drowun daha ölmemiş olmasını ümit eden sıçanadamihtiyatla geçidin sonuna doğru ilerledi.

Sirkeyle dolu olan su tulumunu inceledi ve yanındasundewin kıskacını kırıp Drow'u serbest bırakmaya yetecekkadar sirke getirmiş olduğunu umdu. Rassiter feci şekilde buavı canlı istiyordu.

Öyle olursa Pook bu hediyeyi daha fazla beğenirdi.

Page 337: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Sıçanadam, Drow'u dürtüklemek için kılıcını uzattı ama birhançer parlayarak gelip koluna bir çizik attığı zaman acıiçinde iki büklüm oldu. Arkasını döndüğünde karşısındaArtemis Entreri'yi gördü. Kiralık katil, süvari kılıcını çekmiştive karanlık gözlerinde ölümcül bir bakış vardı.

Rassiter kendi kazdığı kuyuya düşmüştü; bu geçitten başkabir kaçış yolu yoktu. Duvara sırtını yasladı, kanayan kolunututtu ve milim milim geçide doğru ilerlemeye başladı. Entrerisıçanadamı gözlerini kırpmadan izledi. "Pook seni aslaaffetmez," diye uyardı Rassiter. "Pook asla bilmeyecek ki,"diye tısladı Entreri.

Dehşete kapılan Rassiter, böğrüne bir kılıç darbesi yemeyibekleyerek kiralık katilin yanından hızla koştu. Ama Entreri,Rassiter'i hiç umursamıyordu; gözleri geçidin sonuna, çaresizve yenilmiş bir şekilde öylece duran Drizzt Do'Urden'e doğrukaydı.

Entreri mücevherli hançerini geri almak için ilerledi.Drow'u kesip biçmek ile onu sundewin vantuzları arasındayavaş bir ölüme terk etmek arasında kararsızdı.

"Nasıl olsa öleceksin," diye fısıldadı en sonunda,hançerindeki lağım suyunu silerek.

Meşaleyi önünde tutan Wulfgar, dikkatle ikinci odaya girdi.İlki gibi, bu oda da dört köşeli ve mobilyasızdı amaduvarlardan bir tanesi tabandan tavana kadar uzanan birparavanla kapanmıştı. Wulfgar tehlikenin o paravanınarkasında gizlendiğini, bunun Entreri'nin hazırladığı vekendisinin körlemesine içine düştüğü tuzağın bir parçası

Page 338: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

olduğunu biliyordu. Doğru düzgün düşünüp de kararvermediği için kendisini azarlayacak vakti yoktu. Odanınortasında, hâlâ dostlarının görebileceği bir yerde durarakkendisini hazırladı vel meşaleyi ayaklarının dibine bırakarakAegis-fang'i iki eliyle sıkıca kavradı.

Ama canavar hızla dışarı çıktığında, yine de barbarın ağzıhayretler içinde bir karış açılıverdi. Sekiz tane yılankavi kafa,baş döndürücü bir dans sergiliyordu. Sanki çılgınlar gibi örgüören bir kadının aynı kumaşa bir sürü iğne batırması gibiydi.Fakat Wulfgar o durumda komik bir şeyler bulamıyordu, ziraher bir ağız ustura keskinliğinde, sıra sıra dişlerle doluydu.Cattibrie ile Bruenor, Wulfgar'ın bir adım gerilediğinigördüklerinde başının dertte olduğunu anladılar. Barbarınkarşısına Entreri'nin ya da bir sürü savaşçının çıkmışolduğunu düşünüyorlardı. Sonra hidra açık kapı eşiğindendışarı çıktı

"Wulfgar!" diye dehşet içinde haykırdı Cattibrie, bir okfırlatarak. Gümüş ok, canavarın yılankavi boynunda derin birdelik açtı. Hidra acı içinde gürledi ve yan taraftan ona acıverici bir şekilde saldıran düşmanını görmek için kafalarındanbirini çevirdi. Diğer yedi kafa ise Wulfgar'a saldırdı.

"Beni hayal kırıklığına uğrattın Drow," diye devam ettiEntreri. "Seni benimle eşdeğer, ya da neredeyse eşdeğersanıyordum. Kimin hayatının bir yalan olduğunuanlayabilmemiz amacıyla seni buraya getirmek için ne çokzahmete katlandım, ne çok risk aldım! Sıkı sıkıya bağlandığıno duyguların, gerçek bir savaşçının kalbinde hiç yeriolmadığını sana kanıtlayacaktım.

Page 339: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Ama şimdi boşuna uğraşmış olduğumu anlıyorum," dedikiralık katil esefle. "Sorunun cevabı çoktan verilmiş bile, tabiiortalıkta herhangi bir soru vardıysa. Ben olsam böyle birtuzağa asla düşmem!"

Drizzt tek gözünü yarı yarıya açtı ve Entreri'yle göz gözegelmek için kafasını kaldırdı. "Ben de düşmem," dedi, ölüsundewin gevşek vantuzlarını üzerinden silkeleyerek. "Ben dedüşmem!" Drizzt dışarı çıktığında canavarın yarası gözlerönüne serildi. Drow, sundevvi tek bir darbeyle öldürmüştü.

Entreri'nin yüzünde bir gülümseme belirdi. "Tebrikler!"diye haykırdı, silahlarını çekerek. "Muhteşem!"

"Buçukluk nerede?" diye hırladı Drizzt.

"Bunun buçuklukla bir ilgisi yok," diye yanıtladı Entreri,"ya da senin o saçma oyuncağınla, panterle yani."

Drizzt, yüzünü buruşturmasını sağlayan hiddeti çabucakdizginledi.

"Ah, onlar hayattalar," diye alay etti Entreri, düşmanınısinirlendirip dikkatini dağıtmayı umarak.

Kontrolsüz hiddet, daha zayıf düşmanlar karşısındasavaşçılara sık sık fayda sağlardı. Ama becerikli kılıçadamlarının yaptığı eşit bir dövüşte, darbeler ölçülü olmalı vesavunma asla açık vermemeliydi.

Drizzt iki kılıcını da saplayarak hamle yaptı. Entreri süvarikılıcıyla onları savuşturdu ve hançeriyle karşılık verdi.

Page 340: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Drizzt dönerek tehlikeden uzaklaştı, tam bir daire çizdi veParıltı'yı yukarıdan aşağı doğru savurdu. Entreri silahı süvarikılıcıyla engelledi, böylece kılıçların kabzaları birbirinekenetlendi ve rakipleri birbirine yaklaştırdı.

"Baldur Kapısı'nda hediyemi aldınız mı bakalım?" diyegüldü kiralık katil.

Drizzt hiç tepki vermedi. Regis ve Guenhwyvar şu andadüşüncelerinin dışındaydı. O, Artemis Entreri'yeodaklanmıştı.

Sadece Artemis Entreri'ye.

Kiralık katil sözlerine devam etti. "Bir maske mi?" diyesordu, yüzünde kocaman ve yapmacık bir sırıtışla. "Tak onudrow. Olmadığın biriymiş gibi davran!"

Drizzt aniden Entreri'yi itti ve geriye doğru fırlattı.

Kiralık katil, savaşı belli bir mesafeden sürdürmektememnuniyet duyarak onun hareketine devam etti. Ama Entredengesini sağlamaya çalışırken, ayağı tünel zeminindeçamurlu bir çıkıntıya çarptı ve bir dizinin bükülmesine sebeoldu.

Drizzt, iki palasını da savurarak, şimşek gibi üzerine atıldı.Entreri'nin elleri de eşit bir hızla hareket etti, süvari kılıcı vehançeri darbeleri savuşturup kesmek için kıvrılıp döndü.Ayağa kalkmaya çabalarken, kafası ve omuzlan çılgınlar gibive olağanüstü bir şekilde aşağı yukarı hareket etti.

Page 341: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Drizzt yakaladı avantajı kaybettiğini anladı. Daha dakötüsü, kiralık katilin hamlesi sonucunda bir omzu duvaraoldukça yakın bir şekilde, garip bir pozisyonda kalmıştı.Entreri ayağa kalkmaya başladığında Drizzt geriye doğrusıçradı.

"Kolay mı sandın?" diye sordu Entreri, ikisi birbirindenuzaklaşınca. "Onca zamandır bu dövüşü, daha başlangıçdarbelerinde ölmek için mi iple çektiğimi düşünüyorsun?"

"Artemis Entreri'nin dahil olduğu hiçbir konuda hiçbir şeydüşünmüyorum," diye yapıştırdı cevabı Drizzt. "Bana çokyabancısın katil. Senin sebeplerini anladığımı sanmıyorum,onları öğrenmek istediğimi de hiç sanmıyorum."

"Sebepler mi?" diye şaşırıp kaldı Entreri. "Ben birdövüşçüyüm -katıksız bir dövüşçü. Hayatımın anlamınıkibarlık ve sevgi gibi yalanlarla karıştırmıyorum ben." Süvarikılıcını ve hançerini gösterdi. "Benim tek dostum bunlar vebunlarla birlikte—"

"Sen hiçbir şeysin," diye sözünü kesti Drizzt. "Seninhayatın boşa harcanmış bir yalandan ibaret."

"Bir yalan mı?" diye sordu Entreri. "Maskeyi takan sensindrow. Saklanması gereken de sensin."

Drizzt bu sözleri bir gülümsemeyle birlikte kabul etti.Sadece birkaç gün evvel, bu ona acı verebilirdi. Ama şimdi,Cattibrie'ın ona gösterdiği gerçekler üzerine, kiralık katilinsözleri Drizzt'in kulağına boş geliyordu. "Yalan olan sensinEntreri," diye yanıtladı sakince.

Page 342: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Sen hayatı hiç tadamayacak olan doldurulmuş bir arbaletyayından, hissiz bir silahtan başka bir şey değilsin." Neyapması gerektiğini bildiği için çenesi vakarla dimdik duranDrizzt, kiralık katile doğru ilerlemeye başladı.

Entreri de benzer bir özgüvenle yürüyordu.

"Gel ve öl, drow," dedi.

Wulfgar, hidranın baş döndürücü saldırılarını savuşturmakiçin çekicini ileri geri savurarak geri çekildi. Durmadansaldıran bu yaratığı uzun süre engelleyemeyeceğini biliyordu.

Canavarın şiddetli saldırılarına karşılık vermenin bir yolunubulması gerekliydi.

Ama hipnotize edici bir dans sergileyen ve ya hep beraberya da tek tek saldıran yedi tane kafaya karşı Wulfgar'ın birsaldırı düzenleyecek zamanı yoktu.

Kafaların menzilinin ötesinde duran Cattibrie, yayıyla dahafazla başarı kaydediyordu.

Wulfgar için korkan kızın gözleri yaşlarla doldu ama pesetmemeye katı bir şekilde karar vererek yaşlarını engelledi.Kendisine doğru dönen kafaya bir ok daha isabet etti ve tamgözlerinin arasına bir delik açıverdi. Kafa titredi ve geriyedoğru savruldu, sonra epey ölü bir şekilde, 'güm' diye yeredevrildi.

Ya kızın saldırısı, ya da duyduğu acı hidranın geri kalankısmını sadece bir saniyeliğine felce uğrattı. Ve çaresiz barbar

Page 343: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

bu fırsatı kaçırmadı. Bir adım ilerledi ve Aegis-fang'i bütüngücüyle bir başka kafanın burun kısmına indirerek onungeriye doğru savrulmasını sağladı. Bu kafa da ölerek yeredevrildi.

"Yaratığı kapının önünde tut!" diye haykırdı Bruenor. "Vesakın bize seslenmeden bu tarafa geleyim deme. Yoksa kızseni vurabilir!"

Hidra aptal bir yaratık olsa bile, en azından avlanmataktiklerini anlıyordu. Vücudunu açık kapıya doğru belirli biraçıyla döndürerek Wulfgar'ın geçmesine hiçbir şans bırak»madı. İki kafası yere serilmişti ve arka arkaya iki tane gümüşok daha ıslık çalarak geldi. Bu sefer hidranın vücut kısmınaisabet ettiler. Sıçanadamlarla az önce şiddetli bir savaşatutuşmuş olan ve şimdi de çılgınlar gibi mücadele edenWulfgar yorulmaya başlıyordu.

Saldıran bir kafayı savuşturmayı başaramadı ve güçlü dişlerkolunun üzerine kapanarak omzunun tam altına yarıklar açtı.

Hidra kafasını çevirip adamın kolunu koparmaya çalıştı -kibu onun alışılmış yöntemiydi— fakat daha evvel Wulfgar'ıngücünde birine rastlamamıştı. Barbar, acıyı yüzünüburuşturarak kabul etti, kolunu yan tarafında sıkıca tuttu vehidranın olduğu yerde durmasını sağladı. Sonra serbest eliyleAegis-fang'i tam kafa kısmının altından tutarak dibinihidranın gözüne batırdı. Yaratık çenesini açtı ve Wulfgar hızlakolunu çekti, saldıran diğer beş kafadan kendisini son andakurtararak geriye doğru düştü. Hâlâ dövüşebilirdi ama bu yaraonu daha da yavaşlatacaktı. "Wulfgar!" diye yine haykırdı

Page 344: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Cattibrie, barbarın inlediğini duyarak. "Oradan uzaklaş evlat!"diye bağırdı Bruenor.

Wulfgar çoktan harekete geçmişti bile. Arka duvara doğrudalışa geçti ve hidranın etrafından dolaştı. Ona en yakın olaniki kafa barbarın hareketini takip etti ve onu ısırıp kapmakiçin hamle yaptı.

Wulfgar yuvarlanıp ayağa kalktı ve yönünü değiştirerekgüçlü bir darbeyle kafalardan birinin çenesini paramparça etti.Wulfgar'ın çaresiz dövüşüne tanık olan Cattibrie, diğerkafanın gözüne bir ok fırlattı.

Hidra ıstırap ve hiddet içinde gürleyerek etrafta dönmeyebaşladı.Şimdi yere çarpıp duran dört tane ölü kafası vardı.

Odanın diğer tarafında doğru kaçmış olan Wulfgar,paravanın arkasında ne olduğunu görebilecek bir açıyakalamıştı. "Bir kapı daha var!" diye haykırdı dostlarına.Hidra, Wulfgar'ın peşinden giderken Cattibrie bir ok dahafırlattı. Kapı menteşelerinden sokulurken Bruenor ileCattibrie çıkan çatırtıyı duydular. Sonra iri adamın arkasındanbaşka bir demir parmaklıklı kapı daha indiğinde ise 'güm' diyebir ses çıktı.

Saldırıyı sürdüren Entreri'ydi. Süvari kılıcını Drizzt'inboynuna doğru savuruyor, aynı anda hançeriyle alçaktansaplama darbeleri deniyordu. Bu cüretkar bir hareketti ve eğerkiralık katil silahlarını kullanmada bu kadar marifetliolmasaydı Drizzt kesinlikle düşmanının kalbine kılıcınısaplamak için bir boşluk bulabilirdi. Fakat Drow oldukçameşguldü. Süvari kılıcını kesmek için bir palasını yukarı

Page 345: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

kaldırdı ve diğerini ise hançeri savuşturmak için aşağısavurdu. Entreri buna benzer çift yönlü bir saldırı dizisigerçekleştirdi ve Drizzt hepsini savuşturdu. Entreri geriçekilmek zorunda kalmadan evvel, Drowun omzuna sadeceküçük bir çizik atmayı başarabildi.

"İlk kanı ben döktüm," diye böbürlendi kiralık katil. Birparmağını süvari kılıcının keskin tarafında gezdirdi ve Drowakızıl kan lekesini gösterdi.

"Son kanı dökmek daha önemli," diye yapıştırdı cevabıDrizzt, kılıçları önünde saldırıya geçerken. Palalar imkansızaçılarla kiralık katile doğru savruldu; bir tanesi omzuna doğruinişe geçerken diğeri göğüs kafesinin altına doğru yükseldi.Entreri de, tıpkı Drizzt gibi, bu saldırıları mükemmelhamlelerle savuşturdu.

"Hayatta mısın evlat?" diye seslendi Bruenor. Cüce,koridorlardan yeniden dövüş seslerinin yükseldiğini duyuncarahatladı, çünkü bu sesler Drizzt'in hâlâ hayatta olduğunugösteriyordu. "Ben iyiyim," diye yanıtladı Wulfgar, içinegirmiş olduğu yeni odayı incelerken. Odada birkaç sandalyeve görünüşe göre az bir zaman önce kumar oynamak içinkul*] lanılmış olan bir masa vardı. Bir binanın, büyükihtimalle hırsızlar loncası binasının altında olduğu konusundaWulfgar'ın artık hiç şüphesi yoktu.

"Geri dönüş yolum kapandı," diye seslendi dostlarını!"Drizzt'i bulun ve sokağa geri çıkın. Ben sizinle oradabuluşmanın bir yolunu bulacağım!"

"Seni burada bırakmayacağım!" diye yanıtladı Cattibrie.

Page 346: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Ama ben seni bırakacağım," diye kızdı Wulfgar. Cattibriedik dik Bruenor'a baktı. "Ona yardım et," diye yalvardı.

Bruenor'un bakışı da eşit derecede sertti. "Durduğumuzyerde durursak hiç şansımız yok demektir," diye seslendiWulfgar. "Eğer bu demir kapıyı kaldırıp da hidrayı öldürsembile, geldiğim yolları geri yürüyemem. Git, sevgilim. Ve birdaha karşılaşacağımıza inan!"

"Oğlanı dinle," dedi Bruenor. "Kalbin sana kalmanısöylüyor ama eğer kalbini dinlersen Wulfgar için hiçbir iyilikyapmamış olacaksın. Ona güvenmek zorundasın."

Önünde duran parmaklıklara dayanan Cattibrie'ın başı kanave yağa bulanmıştı. Çok derinlerden bir yerden başka birparçalanan kapı sesi daha geldi. Bu ses, sanki kızın kalbinekazık çakan bir çekiç gibiydi. Bruenor hafifçe kızın kolunukavradı.

"Gel kızım," diye fısıldadı. "Drow ortalıklarda ve bizeihtiyacı var. Wulfgar'a güven."

Cattibrie, parmaklıklı kapının önünden kendisini zorlayarakayrıldı ve tünele doğru Bruenor'u takip etti.

Drizzt, kiralık katilin yüzünü inceleyerek saldırısınısürdürdü. Cattibrie'ın tavsiyelerine kulak vererek vemacerasının öncelikli sebebini hatırlayarak, kiralık katile olannefretini dizginlemekte başarı kaydetmişti. Entreri, sadeceRegis'i kurtarma konusunda önüne çıkan bir engelden ibaretti.Drizzt sakin kafayla işine yoğunlaştı. Rakibinin darbelerine

Page 347: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

ve savuşturmalarına, sanki Menzoberranzan'daki bir çalışmasalonundaymış gibi rahatlıkla tepki veriyordu.

Duygusuz biri olduğu için daha üstün bir dövüşçü olduğunuiddia eden Entreri'nin yüz ifadesi sık sık sertleşiyor vehiddetten patlama sınırında geziniyordu. Entreri, Drizzt'tentam anlamıyla nefret ediyordu. Drow, bu dünyada bulduğubütün o sevgi ve dostluklara rağmen silahlarını kullanmadamükemmelleşmeyi başarmıştı. Drizzt, Entreri'nin hersaldırısını savuşturduğunda ve eşit derecede hünerli birkarşılık verdiğinde, kiralık katilin varoluşunun boşluğunugözler önüne seriyordu.

Drizzt, Entreri'nin hiddetten köpürdüğünü fark etti ve bunukendi avantajına kullanmanın bir yolunu aradı. Başka biraldatıcı saldırı silsilesi daha gerçekleştirdi ve yine engellendi.Sonra, palalarını yan yana ve birbirinden sadece bir santimarayla tutarak çift saplama manevrasını gerçekleştirdi. Entrerisüvari kılıcıyla büyük bir yay çizerek iki palayı da savuşturdu.Bu sırada Drizzt'in yaptığı bariz hata sebebiyle sırıtıyordu.Şeytanca hırlayan Entreri hançerini açık yere doğru savurdu,Drowun kalbine doğru.

Ama Drizzt bu hareketi bekliyordu -daha doğrusu kiralıkkatili bunu yapmaya o teşvik etmişti. Süvari kılıcı onukarşılamaya gele dursun, öndeki palasının açısını değiştirerekaşağı indirdi, Entreri'nin kılıcının altına soktu ve tersdöndürerek bir darbe savurdu. Entreri'nin hançer tutan eli tampalanın önüne çıkıverdi ve daha kiralık katil Drowun kalbinehançeri saplayamadan evvel Drizzt'in palası adamın kolununarka kısmını yardı.

Page 348: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Hançer pisliğin içine düştü. Entreri yaralı kolunu kavradı,acıyla yüzünü buruşturdu ve geri çekilerek savaştan kaçtı.Drizzt'e bakan gözleri hiddet ve şaşkınlıkla kısıldı.

"Hırsın yeteneğini gölgeliyor," dedi Drizzt ona, bir adımilerleyerek. "Bu gece ikimiz de bir aynaya baktık. Belki desen gördüğün manzaradan pek hoşlanmadın."

Entreri hiddetten köpürdü ama verecek cevabı yoktu."Henüz kazanmış değilsin," diye haykırdı meydan okurcasınaama Drowun oldukça büyük bir avantaj yakalamış olduğunubiliyordu.

"Belki de kazanamamışımdır," diye omuz silkti Drizzt,"ama sen yıllar önce kaybetmişsin." Entreri şeytancagülümsedi ve eğilerek reverans yaptı. Sonra geçide doğruhızla sıvıştı. Drizzt hemen peşine takıldı. Fakat karanlıkküresinin kenarına vardığında diğer taraftan bazı sesleringeldiğini duyarak durdu ve kendisini hazırladı. 'Entreri bukadar ses çıkartmaz,' diye mantık yürüttü ve bir başkasıçanadamın tünele geri dönmüş olduğundan şüphelendi."Orada mısın elf?" diye geldi tanıdık bir ses. Drizzt karanlığıniçinden hızla geçti ve şaşkına uğrayan dostlarını durdurdu."Entreri nerede?" diye sordu, yaralı katilin kimseyegörülmeden geçip gitmemiş olduğunu umarak.

Bruenor ve Cattibrie merakla omuz silktiler ve Drizztkoridorun karanlığına doğru koşmaya başladığında arkalarınıdönüp onu takip ettiler.

Page 349: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

-20-

SİYAH ve BEYAZ

Bitkinlikten ve kolundaki acıdan dolayı neredeyse tükenmişolan Wulfgar, yukarı doğru meyil eden bir koridorun düzduvarına yaslandı. Kanının akışını durdurmayı umarakyarasını sıkıca tutuyordu.

Kendisini nasıl da yalnız hissediyordu.

Dostlarını göndermekle doğru bir iş yaptığını biliyordu.Ona pek az yardımları dokunabilirdi ve orada, Entreri'nintuzağını kurmak için seçtiği ana koridorun hemen kenarındadurmak onları saldırıya açık bırakırdı. Wulfgar şimdi kendibaşına ilerlemiş ve büyük ihtimalle kötü şöhretli hırsızlarloncasının tam ortasına dalıvermişti.

Pazısını tutmayı bıraktı ve yarasını inceledi. Hidra onu çokderinden ısırmıştı ama hâlâ kolunu kıpırdatabildiğim fark etti.Aegis-fang'i dikkatle birkaç kez savurdu. Sonra bir kez dahasırtını duvara dayadı ve gerçekten de çaresiz gibi görünen biryolda bir sonraki hareketinin ne olacağını tasarlamaya çalıştı.

Drizzt bir tünelden diğerine geçiyor, bazen de takibineyardımcı olabilecek bazı hafif sesleri dinlemek için adımlarınıyavaşlatıyordu. Aslında herhangi bir şey duymayı dabeklemiyordu; Entreri en az onun kadar sessiz hareketedebilirdi. Ve tıpkı Drizzt gibi kiralık katil de, bir meşale hattatek bir mum bile taşımadan yolunu bulabilirdi.

Page 350: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Ama Drizzt seçtiği yollar konusunda kendisinegüveniyordu, sanki kendisi de Entreri'ye yön gösterenmantıkla hareket ediyormuş gibiydi. Kiralık katilin etraftaolduğunu hissediyor, adamı kabul etmek istediğinden de fazlatanıyordu. Ve artık ne o Entreri'den, ne de Entreri ondankaçamazdı. İkisinin arasındaki savaş aylar önce MithrilSalonu'nda başlamıştı -veya belki de ikisinin arasındakimücadele, dünyanın şafağından beri süregelen daha büyük birçatışmanın şu anda büründüğü vücuttu. Ama ezeli ve ebediprensip çatışmalarının iki ayrı piyonu olan Drizzt ve Entreriiçin, içlerinden biri zafer elde etmedikçe savaşın bu bölümüsona eremezdi.

Drizzt yan tarafta bir parıltı gördü. Bir meşalenin titrek sarıışığı değil, sürekli ve gümüş renkli bir aydınlıktı. İhtiyatlailerledi ve açık bir lağım mazgalı buldu. Ay ışığı parlıyor velağım duvarına dayanmış olan demir bir merdivenin ıslakbasamaklarını aydınlatıyordu. Drizzt çabucak -çok çabuk birşekilde— etrafına bakındı ve merdivene doğru koşturdu. Soltarafında kalan gölgeler bir anda harekete geçti ve Drizzt birkılıcın parıltısını son anda görüp hızla sırtını dönerek darbeyemekten son anda kurtuldu. Kürek kemikleri arasında biryanma hissederek ileri doğru tökezledi ve daha sonrapelerinin altından süzülen kanının ıslaklığını fark etti.

Herhangi bir tereddüdün ölüm demek olduğunu bilenDrizzt acıyı duymazdan geldi. Hızla arkasını dönüp sırtınıduvara çarptı ve palalarının keskin kıvrımlarını savunmacı birşekilde iki yana doğru savurdu.

Entreri bu sefer alay etmiyordu. Kurduğu pusunun şokedici etkisi geçmeden önce Drizzt'i haklaması gerektiğini

Page 351: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

bildiği için şiddetle saldırıyor, süvari kılıcıyla kesme vesaplama hareketleri yapıyordu. Ustanın hareketleri yerinisaldırganlığa bıraktı ve yaralı katili bir nefret girdabınayakalandı.

Drizzt'e doğru sıçradı. Drowun kollarından birini kendiyaralı kolunun altına sıkıştırdı ve süvari kılıcını düşmanınınboynuna saplamak için kaba kuvvet kullanmaya çalıştı. Drizztkendisini ilk saldırıyı kontrol altında tutabilecek kadar çabuktoparladı. Kiralık katilin, onun kolunu kıskaç altındatutmasına izin verdi ve sadece kılıç darbesini engellemek içinpalasını serbest bırakabilmek üzerine yoğunlaştı. Palanınkabzası yine Entreri'nin süvari kılıcının kabzasına takıldı veiki rakibin üzerinde kılıcın kıpırtısız bir şekilde durmasınısağladı. Kendi kılıçlarının ardından Drizzt ile Entreribirbirlerine açık bir nefretle bakıyordu. Çatık kaşlı yüzleribirbirinden birkaç santim uzaktaydı.

"Seni işlediğin kim bilir kaç tane suç içincezalandırmalıyım, katil?" diye hırladı Drizzt.

Söylediği sözle güç bulan Drizzt süvari kılıcını bir milimgeri iterek kendi ölümcül kılıcının açısını değiştirdi vetehditkar bir şekilde Entreri'ye doğru yaklaştırdı.

Entreri ne cevap verdi ne de kılıcın açısındaki hafif değişimkarşısında endişeye kapıldı.

Gözlerinde çılgınca, keyif duyan bir bakış hasıl oldu vedudakları iki yana doğru genişleyip kocaman bir sırıtış halinialdı.

Page 352: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Drizzt katilin oynayacağı başka bir oyunu daha olduğunuanladı.

Daha Drow oyunun ne olduğunu anlayamadan önce,Entreri onun lavanta renkli gözlerine bir ağız do l usu pislağım suyu püskürttü.

Yeniden yükselen dövüş sesleri Bruenor ile Cattibrie'atüneller içinde yol gösterdi. Entreri şeytani kozunu oynadığısırada, ay ışığıyla aydınlanmış iki suretin boğuşmaktaolduğunu gördüler.

"Drizzt!" diye haykırdı Cattibrie. Ona yetişemeyeceğinihatta Entreri'yi durdurmak için yayını zamanındadoğrultamayacağını biliyordu.

Bruenor hırladı ve aklında tek bir düşünceyle fişek gibikoşmaya başladı: Eğer Entreri Drizzt'i öldürürse, o köpeğiikiye bölecekti!

Lağım suyunun gözlerini yakışı ve onu görebilecek tek biranın bile çok uzun bir süre olduğunu biliyordu. Çaresiz birşekilde kafasını yana doğru eğdi.

Entreri, süvari kılıcını aşağı doğru eğerek Drizzt'in alnınabir yarık açtı ve Drowun başparmağını iki kılıcın kabzasıarasında ezdi. "Seni hakladım!" diye haykırdı, durumunaniden değişimine zar zor inanarak.

O feci anda Drizzt, katilin bu gözlemine itiraz edemezdi.Ama Drowun bir sonraki hareketi mantıklı bir seçimden çokiçgüdüsel bir dürtüyle ve Drizzt'i bile şaşırtan bir çeviklikle

Page 353: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

meydana geldi. Sadece küçücük bir sıçrayışla Drizztayaklarından birini Entreri'nin bileğinin arka tarafına attı vediğerini de öbürkünün üzerine doladı. İleri doğru abandı vetam o sırada bacaklarını büktü. Böylesine kaygan bir zemindeEntreri'nin bu çelmeden kaçmaya şansı yoktu. Böylece pissuya doğru sırt üstü düştü ve Drizzt de sular sıçratarak onunüzerine devrildi.

Drizzt'in ağır düşüşü sırasında, palasının kabza kısmıEntreri'nin gözüne isabet etti. Drizzt kendi hareketininşaşkınlığını Entreri'den daha çabuk atlattı ve önüne çıkanfırsatı kaçırmadı.

Elini kabzanın üzerinde çevirip kılıcın savruluş yönünüdeğiştirerek palasını Entreri'nin kılıcından kurtardı. Geriye veaşağıya doğru kısa bir darbe indirdi ve palasının ucu kiralıkkatilin kaburgalarına dalmaya başladı. Drizzt acı bir tatminduyarak kesmeye başladığını hissetti.

Şimdi çaresizlikten doğan bir hareket sergileme sırasıEntreri'deydi. Süvari kılıcını kaldıracak zamanı olmayankiralık katil dosdoğru yumruk savurdu ve silahının kabzasıylaDrizzt'in yüzüne vurdu. Drizzt'in burnundan yanaklarına kanfışkırdı ve gözlerinin önünde yıldızlar dönmeye başladı.Palası daha başladığı işi bitiremeden önce kendisinin havayadoğru kaldırılıp kenara doğru itildiğini hissetti.

Entreri hızla onun yanından kaçtı ve kendisini çekerek pissudan dışarı çıktı. Drizzt de yana doğru yuvarladı ve ayağakalkabilmek için dönen başına karşı mücadele verdi. Ayağakalkmayı başarabildiğinde kendisini bir kez daha Entreri'yleyüz yüze buldu. Kiralık katil ondan bile kötü bir haldeydi.

Page 354: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Entreri Drowun omzunun üzerinden tünele doğru baktı,hücum eden cüceyi ve ölümcül yayını onun başına doğrukaldıran Cattibrie'ı gördü. Yan tarafa, demir merdivene doğrusıçradı ve sokağa doğru tırmanmaya başladı.

Cattibrie onu akıcı bir hareketle takip etti ve öldürmeküzere nişan aldı. Hele bir kez düzgün bir nişan alabilirse onunelinden hiç kimse, hatta Artemis Entreri bile kaçamazdı."Hakla onu kızım!" diye haykırdı Bruenor.

Drizzt dövüşe kendisini o kadar çok kaptırmıştı kidostlarının geldiğini fark etmedi bile. Hızla arkasını döndü veBruenor'un koşturarak geldiğini ve Cattibrie'ın tam ok atmaküzere olduğunu gördü.

"Dur!" diye hırladı Drizzt, sesinde öyle bir tını vardı kiBruenor olduğu yerde kaldı ve Cattibrie'ın tüyleri ürperdi.İkisi de ağızları bir karış açık bir halde, aval aval Drizzt'ebaktılar.

"O benim!" dedi Drow.

Entreri şansını değerlendirmekte tereddüt etmedi. Açıksokaklarda, onun sokaklarında, sığınacak bir yer bulurdu.

Şaşkına uğrayan iki dostundan da hiçbir cevap çıkmayınca,Drizzt büyülü maskeyi yüzüne geçirdi ve hızla Entreri'ninpeşine düştü.

Gecikmenin dostlarını tehlikeye atacağını anlayan Wulfgarharekete geçti -zira onunla sokakta yeniden buluşmanın biryolunu bulmak için aceleyle uzaklaşmışlardı. Aegis-fang'i

Page 355: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

yaralı kolunun eliyle sıkıca kavradı ve incinmiş kaslarınıemirlerine tepki vermeye zorladı. Drizzt'i düşündü. Dostunun,aşılması imkansız sayılar karşısında korkusunu tamamenbastırıp yerine etkili bir hiddet duygusunu geçirebilme vasfınıhatırladı.

Bu sefer gözleri içsel bir ateşle yanan kimse Wulfgar idi.Koridorun ortasında bacaklarını açıp kendisini yere sabitlemişbir şekilde duruyor, nefesi alçak sesli hırıltılar halinde çıkıyorve kasları ise onları mükemmel bir dövüşe hazırlayacakşekilde kasılıp gevşiyordu. 'Hırsızlar loncası, Calimport'takien güçlü bina,' diye düşündü.

Barbarın yüzünde bir gülümseme belirdi. Artık acısı geçmişve kemiklerindeki bitkinlik uçup gitmişti. İleri doğru atılırkengülümsemesi içten bir kahkahaya dönüştü. Şimdi dövüşzamanıydı.

Koşarken tünelin yukarı doğru meylettiğini fark etti vegireceği bir sonraki kapının ya sokak seviyesinde yada sokakseviyesine yakın bir yerde olacağını anladı. Kısa süre sonrakarşısına bir değil üç tane kapı çıktı: tünelin sonunda bir, heriki tarafta da birer tane. Wulfgar pek yavaşlamadı, takipetmekte olduğu yönün en iyisi olduğuna karar verdi vekoridorun sonundaki kapıyı omuzladı. İçinde dört taneşaşkına uğramış muhafız bulunan sekizgen şeklindeki birmuhafız odasına daldı.

"Hey!" diye haykırdı odanın ortasında duran bir muhafız.Bu sırada Wulfgar'ın koca yumruğu onu yere yapıştırmaklameşguldü. Barbar, girdiği kapının tam karşısında başka bir

Page 356: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

kapının daha olduğunu gördü ve dövüşmek zorunda kalmadanodadan çıkmayı umarak dosdoğru oraya koşturdu.

Muhafızlardan birisi -zayıf, esmer saçlı, küçük bir haydut— daha hızlı davrandı. Kapıya doğru fişek gibi koştu, deliğebir anahtar yerleştirdi ve kilitledi. Sonra kırık dişleri görünürbir şekilde sırıtarak ve anahtarı kaldırıp sallayarak Wulfgar'adoğru döndü.

"Anahtar," diye fısıldadı, anahtarı yanda duran dostlarındanbirine fırlatırken.

Wulfgar'ın kocaman eli, göğsünden epey kıl kopartarakmuhafızın gömleğini kavradı ve küçük haydut ayaklarınınyerden kesildiğini hissetti.

Wulfgar tek eliyle onu kapının üzerine fırlattı. "Anahtar,"dedi barbar, kırık kapı parçacıklarının ve hırsızın üzerindengeçip giderken.

Fakat Wulfgar tehlikeyi pek de atlatmış sayılmazdı. Birsonraki oda, düzinelerce yan odaya açılan kocaman birtoplantı salonuydu. Barbar içeri girip koşmaya başladığındaalarm çığlıkları yükseldi ve üzerinde epey çalışılmış birsavunma sistemi harekete geçti. İnsan hırsızlar, yani Pook'unesas lonca üyeleri, gölgeler içine ve güvenli odalarına doğrusıvıştılar.

Zira bir yıldan fazla bir süredir -yani Rassiter ve tayfasıloncaya katıldığından beri— davetsiz misafirlerin icabınabakma sorumluluğunu üstlenmek zorunda kalmamışlardı.Wulfgar az basamaklı bir merdivene doğru hızla koştu ve tek

Page 357: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

bir sıçramayla merdiveni aşıp ardında duran kapıyı omuzladı.Önünde koridorlardan ve açık kapılardan oluşan bir labirentuzanıyordu. Burası, barbarın şimdiye kadar hayal dahiedemediği koleksiyonların ötesinde sanat eserleriyle -heykeller, tablolar ve duvar haklarıyla— dolu bir hazinebölümüydü. Fakat Wulfgar'ın sanat eserlerini takdir edecekzamanı yoktu. Peşinden gelen bazı suretler görmüştü. Busuretlerin, yanlardan ilerleyip yolunu kesmek içinkoridorlarda toplandıklarını da görmüştü. Onların neolduklarını biliyordu; lağım kanallarından yukarı daha henüzgelmişti. Sıçanadamların kokusunu tanıyordu.

Entreri ayağını sıkıca yere sabitlemiş, Drizzt'in açık lağımmazgalından dışarı çıkmasını hazır bir şekilde bekliyordu.Drowun sureti sokağa doğru çıkmaya başladığında, kiralıkkatil süvari kılıcıyla aşağıya doğru vahşi bir darbe savurdu.

Fakat demir merdivenden yukarı mükemmel bir dengeyleçıkmakta olan Drizzt'in elleri serbestti. Entreri'den böyle birhareket beklediği için, merdiveni tırmanırken palalarınıbaşının üzerinde çapraz bir şekilde tutmuştu. Entreri'ninsüvari kılıcını palalarıyla kıskaca aldı ve zararsız bir şekildesavuşturdu.

Sonra ikisi, açık sokakta karşı karşıya kaldılar. Şafağın ilkışıkları doğru göğünde belirmişti, hava sıcaklığı dahaşimdiden yükseliyordu ve tembel şehir uyanmaya başlamıştı.

Entreri hışımla saldırdı. Drizzt ise acımasız misillemeler vekatıksız bir güçle ona karşı koydu.

Page 358: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Drow gözünü dahi kırpmıyordu, yüz hatları kararlı birşekilde sertti. İki palasıyla da düzgün ve sağlam darbelersavurarak, düzenli bir şekilde kiralık katilin üzerine yürüdü.

Sol kolu işlev dışı kalmış ve sol gözü bulanık görmekteolan Entreri, kazanmak için hiç şansı olmadığını biliyordu.Drizzt de bunu fark etti. Böylece tempoyu kendisi belirledi veEntreri'nin tek savunma silahını daha fazla yıpratmaçabasıyla, git gide yavaşlayan süvari kılıcına darbeler indirdi.

Ama Drizzt düşmanını zorlarken, büyülü maskesi bir kezdaha gevşemiş ve yüzünden aşağı kaymıştı.

Kesin ölümden bir kez daha kurtulduğunu bilen Entrerisırıttı. Kaçış yolunu bulmuştu. "Foyan ortaya mı çıktı?" diyefısıldadı şeytanca. Drizzt anlayıverdi.

"Bir Drow!" diye feryat etti Entreri, yakındaki gölgelerdenbu dövüşü izlemekte olduklarını bildiği bir sürü kimseye."Mir Ormanı'ndan gelmiş! Bu bir öncü, bir ordunun habercisi!Bir Drow!"

Bunun üzerine merak unsuru, büyük bir kalabalığıgizlenme yerlerinden çıkartmaya başladı.

Savaş zaten az önce epey ilgi çekiciydi ama şimdi sokakhalkı Entreri'nin iddiasının doğru olup olmadığına bakmakiçin geliyordu. Azar azar, iki rakibin etrafında bir kalabalıkhalkası toplandı ve Drizzt ile Entreri kınlarından çıkankılıçların çınlamalarını duydular.

Page 359: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Hoşça kal Drizzt Do'Urden," diye fısıldadı Entreri,yükselmekte olan kargaşa ve "Drow!" haykırışlarınınarasından. Drizzt, kiralık katilin bu hilesinin yarattığı etkiyireddedemezdi. Her an arkasından bir saldırı gelmesinibekleyerek etrafına endişeyle baktı.

Entreri, ihtiyaç duyduğu zamanı kazanmıştı. Drizzt kafasınıçevirip öteki tarafa yeniden baktığında, kiralık katil hızlakoştu ve kalabalığı paldır küldür ayırarak kaçmaya başladı.Bu sırada "Drow'u öldürün! Öldürün onu!" diye haykırıyordu.

Tedirgin kalabalık ihtiyatla yaklaşırken, Drizzt kılıçlarıhazır bir şekilde bir o yana bir bu yana dönüp durdu. O sıradaCattibrie ile Bruenor sokağa çıktılar ve neler olduğunu, nelerolmak üzere olduğunu hemen gördüler. Bruenor, Drizzt'inyanına koşturdu ve Cattibrie yayına bir ok yerleştirdi.

"Geri basın!" diye homurdandı cüce. "Burada kesinliklekötü bir kişi yok, tabii sizin kaçmasına izin verdiğiniz kişidışında!" Adamın biri, elinde mızrağıyla cesurca yaklaştı.

Silahın gövdesinde gümüşi bir patlama oldu ve ucunusapından ayırdı. Dehşete kapılan adam kırık mızrağı yeredüşürdü ve kafasını çevirip baktı. Cattibrie yayına çoktan birok daha yerleştirmişti.

"Geri çekil," diye adama hırladı Cattibrie. "Elfi rahat bırak,yoksa bir sonraki atışım silahına denk gelmez, ona göre!"

Adam geri çekildi ve kalabalık, dövüş isteğini kazandığıkadar çabuk bir şekilde kaybetti. Zaten içlerinden hiçbiri birDrow elfine bulaşmak istemiyordu ve şimdi hepsi birden,

Page 360: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

cücenin sözlerine inanıp bu Drowun şeytani olmadığını kabuletmekten oldukça memnundu. "Wulfgar!" diye kükrediBruenor, lonca binasına doğru gümbür gümbür yürüyerek.Cattibrie onu takip etmeye başladı ama Drizzt'e şöyle birbakmak için durdu. Drow ikiye bölünmüş gibiydi. Bir loncabinasına, bir kiralık katilin kaçtığı yöne doğru bakıyordu.Entreri'yi mağlup etmişti; yaralı adamın ona karşı koymasımümkün değildi. Entreri'nin gitmesine nasıl izin verebilirdi?

"Dostlarının sana ihtiyacı var," diye hatırlattı Cattibrie ona."Eğer Regis'in olmasa bile Wulfgar'ın var."

Drizzt kendisini azarlayarak kafasını salladı. Bu kritik andadostlarını yarı yolda bırakmayı nasıl düşünebilirdi? HızlaCattibrie'ın yanından geçti ve Bruenor'u takip etti.

Haydutlar Bulvarı'nın üzerinde, şafağın ışıkları PookPaşa'nın şaşaalı odalarına çoktan ulaşmıştı bile. LaValleodasının yan tarafındaki perdeye doğru ihtiyatla ilerledi veperdeyi açtı. Deneyimli bir büyücü olmasına rağmen o bile bumuazzam derecede şeytani nesneye, güneş doğmadan evvelyaklaşamazdı. Bu onun en güçlü -ve en korkunç— büyülüaleti olan Taros Çemberi idi. 275

Demir çerçevesini kavradı ve içinde durduğu küçük gömmedolaptan dışarı çıkarttı. Destek ayaklarının üzerindeyken,çember onun boyundan daha uzundu. Bir adamın içindengeçebileceği kadar geniş olan çember, yerden tamı tamınayarım metre yüksekte duruyordu. Pook bunun, kendi büyükkedilerini eğiten adamın kullandığı çembere benzediğinibelirtmişti. Ama Taros Çemberi'nin içinden geçen aslanlarınhiçbiri öteki tarafta sağ salim bir şekilde yere inemezdi.

Page 361: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

LaValle çemberi yana doğru çevirdi ve ona dosdoğru baktı,iç kısmını kaplamış olan simetrik örümcek ağını inceledi.Örümcek ağı çok narin görünüyordu ama LaValle o iplik-lerdeki gücü, varoluş düzlemlerini aşmayı sağlayan büyülügücü biliyordu.

LaValle, aletin çalışmasını sağlayan, kocaman kara birinciyle süslenmiş ince asayı çıkartıp kemerine taktı ve TarosÇemberi'ni o katın merkezi odasına doğru döndürdü. Planınıtest etmek için biraz zamanı olmasını dilerdi, zira efendisinibir kez daha hayal kırıklığına uğratmayı kesinlikleistemiyordu. Fakat güneş, doğu göğünde neredeyse tamamenyükselmişti ve Pook gecikmeden memnun kalmazdı.

Hâlâ gece entarisi üzerinde olan Pook, LaValle'in çağrısıüzerine zar zor merkezi odadan dışarı çıktı. Taros Çemberi'nigören lonca başkanının gözleri aydınlandı. Zira o bir büyücüdeğildi, böyle bir nesnenin içerdiği tehlikeleri anlayamıyorduve onu muhteşem bir oyuncak olarak görüyordu.

Bir elinde asayı diğerinde ise Guenhwyvar'ı çağıran oniksheykelciği tutan LaValle aletin hemen önünde duruyordu."Bunu tut," dedi Pook'a, heykelciği ona doğru fırlatırken."Kediyi sonra çağırabiliriz; şu andaki iş için o hayvanaihtiyacım olmayacak." Pook, heykelciği dalgın bir şekildeceplerinden birine koydu.

"Varoluş düzlemlerini araştırdım," diye açıkladı büyücü."Kedinin Astral Düzlem'den olduğunu biliyordum amabuçukluğun orada kalacağından emin değildim tabii çıkmanınbir yolunu bulabilirse. Ve, elbette ki, Astral Düzlem oldukçaengindir."

Page 362: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Yeter!" diye emretti Pook. "Sadede gel! Bana negöstereceksin?"

"Sadece şunu," diye yanıtladı LaValle, asayı TarosÇemberi'nin önünde şöyle bir gezdirerek. Örümcek ağıbüyülü bir güçle titredi ve küçük, parlak ışıklar saçmayabaşladı. Işıklar azar azar sürekli bir hal alarak ağ ipliklerininarasındaki boşlukları kapladı ve örümcek ağının görüntüsübulutlu bir mavi renge bürünüp arka plana geçti.

LaValle bir emir sözcüğü söyledi ve çember, parlak, iyiceaydınlanmış bir gri alana odaklandı; Astral Düzlem'den birgörüntüydü bu. İşte Regis oradaydı. Yıldız ışığıyla etrafıçizilmiş bir meşe ağacına rahatça sırtını dayamış, ellerinikafasının arkasında kavuşturmuş ve bir bacağını diğerininüzerine atmış bir şekilde oturuyordu.

Pook, bitkinliğini silkeleyip attı. "Onu getir," diyereköksürdü. "Onu nasıl getirebiliriz?"

Daha LaValle bir cevap veremeden önce kapı hızla açıldıve Rassiter paldır küldür odaya daldı. "Dövüş var, Pook," dedinefes nefese, "aşağı katlarda. Devasa bir barbar."

"Bu işi halledeceğine dair bana söz vermiştin," diyerek dikdik ona baktı Pook.

"Kiralık katilin dostları—" diye başladı Rassiter amaPook'un açıklama dinleyecek zamanı yoktu. Şimdi yoktu.

"Kapıyı kapat," dedi Rassiter'e.

Page 363: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Rassiter sustu ve kendisine söyleneni yaptı. Zatentünellerde yaşanan faciayı duyunca Pook ona yeterincekızacaktı -yangına körükle gitmenin alemi yoktu.

Lonca başkanı, LaValle'ye doğru geri döndü. Bu sefer sorusormuyordu. "Onu buraya getir," dedi.

LaValle yavaşça bir şeyler mırıldandı ve asayı TarosÇemberi'nin önünde bir kez daha gezdirdi. Sonra çemberindüzlemleri ayıran cam gibi yüzeyinin içine elini uzattı veuyuklayan Regis'i saçından kavradı.

"Guenhwyvar!" diye haykırmayı başardı Regis ama osırada LaValle onu boyut çemberinden içeri çekti ve buçuklukyere yuvarlanarak Pook Paşa'nın ayaklarının dibine düştü."Şey... Merhaba," diye kekeledi, kafasını kaldırıp özürdilercesine Pook'a bakarak. "Bunun hakkında birazkonuşabilir miyiz?" yalvaracaksın, diye soz verdi loncabaşkanı. Regis tek kelimesinden bile şüphe etmiyordu.

-21-

GÜNEŞİN PARLAMADIĞI BİR YER

Wulfgar, heykeller ve rulo halindeki ağır duvar halılarındanoluşma bir sıranın arasında eğilerek ve kenara kaçarakkoşturuyordu. Etrafında, üzerine kapanan o kadar çoksıçanadam vardı ki kaçmayı ümit dahi edemezdi.

Page 364: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Bir koridora çıktı ve üzerine doğru üç tane sıçanadamınhücum ettiğini gördü. Dehşete kapılmış gibi yapan barbarkoridorun girişine doğru koşturdu sonra hemen durdu vesırtını sımsıkı duvara dayadı. Sıçanadamlar odayadaldıklarında Wulfgar, Aegis-fang ile savurduğu hızlıdarbelerle onları hakladı.

Sonra, kendisini takip edenlerin geri kalan kısmınınkafasını karıştırmayı umarak tekrar koridora çıktı vesıçanadamların geldiği yöne doğru gitti.

Sıra sıra koltukların olduğu, yüksek tavanlı, geniş birsalona geldi -Pook'un kendine özel düzenlettiği dansgösterileri için tasarlanmış bir sahne dairesiydi. Üzerinde binkadar mum yanan devasa bir avize odanın tam ortasında asılıduruyordu. Duvarlarda ise, itinayla oyularak ünlükahramanlar ve egzotik canavarların suretleri ilebiçimlendirilmiş mermer sütunlar sıra halinde uzanıyordu.Wulfgar'ın bu sefer de salonun dekorasyonunu inceleyecekzamanı yoktu. Dairede sadece tek bir şeyi fark etti; yantaraftan yukarıdaki bir balkona çıkan kısa bir merdiven.

Sıçanadamlar salonun sayısız girişlerinden içeri doluştular.Wulfgar omzunun üzerinden koridora doğru baktı ve orasınında kapanmış olduğunu gördü. Omuz silkti ve tabana kuvvetmerdivenleri çıktı. Bu yolun, en azından düşmanlarıylakalabalık halde değil bir sıra halinde dövüşmesine izinvereceğini düşünüyordu.

Hemen arkasından iki tane sıçanadam koşturdu amaWulfgar sahanlığa çıkıp onlara doğru döndüğünde, ikisi dedezavantajlarının farkına vardılar. Eğer yan yana duruyor

Page 365: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

olsalardı bile, barbar onların üzerinde bir kule gibi yükselirdi.Şimdi, üç basamak yukarıdayken, Wulfgar'ın dizlerisıçanadamların göz hizasındaydı.

Saldırmak için o kadar da iyi bir konum değildi, zirasıçanadamlar Wulfgar'ın savunmasız duran bacaklarınamızraklarını batırabilirdi. Ama o sırada Aegis-fang kocamanbir yay çizerek aşağı doğru indi. Sıçanadamların hiçbirisininonun hızını kesmesi mümkün değildi. Ve merdivenlerinüzerindeyken kaçıp da darbeden kurtulabilecekleri kadar fazlayerleri yoktu. Savaş çekici, sıçanadamlardan birisininkafatasına, ayak bileklerinin kırılmasına yol açan bir güçleindi. Ve kahverengi kürkünün altında beti benzi atan diğeri isemerdivenlerin kenarından aşağı atladı.

Wulfgar neredeyse kahkahayı basıyordu. Derkenhazırlanmakta olan mızrakları gördü. Parmaklıklar vesandalyelerden siper olarak yararlanma düşüncesi ve başkabir çıkış yolu bulma ümidiyle balkona doğru koştu.Sıçanadamlar onun peşinden merdivene doğru akın ettiler.

Wulfgar başka bir kapı bulamadı. Tuzağa düştüğünüanlayarak kafasını salladı ve Aegis-fang'i hazırladı.

Drizzt ona şans hakkında ne demişti? Gerçek bir savaşçınınher zaman doğru bir yol bulduğunu, dışarıdan bakanların şansolarak adlandıracağı fakat aslında önünde açık olan tek yoluizlediğini mi?

İşte Wulfgar şimdi kahkahayı bastı. Bir keresinde tepesindeduran bir buzul sarkıtını devirerek bir ejderha öldürmüştü.

Page 366: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Üzerinde bin tane mum yanan devasa bir avizenin,sıçanadamlarla dolu bir odaya neler yapabileceğini merak etti

"Tempus!" diye gürleyerek savaş tanrısına seslendi vekendisine yardım etmesi için bir miktar tanrısal şans istedi -Drizzt her şeyi de biliyor olamazdı ya! Aegis-fang'i bütüngücüyle fırlattı ve savaş çekicinin arkasından fişek gibikoşmaya başladı.

Aegis-fang, Wulfgar'ın şimdiye kadar onunla yaptığı bütünfırlatışlarda olduğu gibi, odanın içinde döne döne uçtu.Avizenin destek yerlerine çarptı ve beraberinde tavanın büyükbir bölümünü alaşağı etti. Kristalden ve mum ateşindenoluşan devasa bir top zemine 'güm' diye çakılınca,sıçanadamlar kaçışıp yerlerde yuvarlandılar.

Hâlâ hızla koşmakta olan Wulfgar bir ayağını balkonunparmaklıklarına attı ve havaya sıçradı.

Lonca binasının kapısını tek bir darbede paramparçaetmeye niyetli olan Bruenor, gürledi ve baltasını havayakaldırdı. Ama cücenin binaya varmasına birkaç adım kalaomzunun üzerinden bir ok ıslık çalarak geçti, kapı kilidininüzerinde dumanlar tüten bir delik açtı ve kapı açıldı.

Hızını kesmesi imkansız olan Bruenor hışımla içeri daldı vekapının ötesinde duran merdivenlerden aşağı tepe taklakyuvarlandı. Beraberinde ise iki tane şaşkına uğramış muhafızda götürdü.

Afallayan cüce dizlerinin üzerine doğruldu ve arkasınabakınca Drizzt'in merdivenleri beşer beşer indiğini,

Page 367: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Cattibrie'ın da onun ardından henüz inmeye başladığınıgördü. "Alacağın olsun, kızım!" diye kükredi cüce. "Bunuyapmaya niyetlendiğinde önce bana söyle demiştim sana!"

"Zaman yok," diye araya girdi Drizzt. Son yedi basamağıda sıçrayarak ve dizleri üzerindeki cücenin üzerinden aşarakindi ve Bruenor'un arkasından tepesine binmeye gelen ikisıçanadamı durdurmak için ilerledi.

Bruenor miğferini yerden alıp kafasına geri taktı veeğlenceye katılmak için arkasını döndü. Ama iki sıçanadamda, daha cüce ayağa kalkamadan çok önce ölmüştü ve Drizztbinanın içinden gelen daha büyük bir dövüşün seslerine doğrukoşturmaktaydı. Bruenor, yanından hızla koşup geçenCattibrie'ın koluna girerek onunla beraber hız kazandı.

Wulfgar, uzun bacaklarıyla avizeden yığınının üzerindenaştı, başını kollarının arasına alıp bir sıçanadam grubununüzerine düştü ve onların oraya buraya yuvarlanmasını sağladı.Afallayan ama hâlâ yolunu seçebilecek kadar kendinde olanWulfgar başka bir kapıyı daha omuzladı ve başka bir genişdaireye girdi. Karşısında, başka bir odalar ve koridorlarlabirentine çıkan açık bir kapı duruyordu.

Ama önünde on tane sıçanadam varken Wulfgar orayavarmayı ummuyordu. Odanın yan tarafına doğru kaçtı vesırtını duvara dayadı.

Barbarın silahsız olduğunu düşünen sıçanadamlar, neşeyleçığlıklar atarak hücuma geçtiler. O sırada Aegis-fangbüyüsünü kullanarak Wulfgar'ın ellerine geri döndü ve ilk ikisıçanadamı kenara savurdu. Wulfgar şansının yaver gidip

Page 368: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

gitmeyeceğini görebilmek için etrafına bakındı. Bu sefergitmeyecekti.

Keskin dişleriyle havaya ısırıklar savuran sıçanadamlar dörtbir yanından ona tıslıyordu. Böyle bir devin -dev birsıçanadamın— loncalarına getireceği faydaları anlamaları içinRassiter'in onlara açıklama yapmasına gerek yoktu.

Düşmanlarının attığı her ısırık hedefi kıl payı kaçırırkenbarbar kendisini kolsuz tuniğinin içinde aniden oldukça çıplakhissetti. Wulfgar, böyle yaratıklar hakkında likantropısırığının feci sonuçlarını anlayabilecek kadar çok efsaneduymuştu. Bu sebeple, elinden gelen bütün gücü kullanarakmücadele etti.

Dehşetinden dolayı damarlarına adrenalin pompalanıyorolsa bile, koca adam bu gecenin yarısını dövüşerek geçirmiştive bir sürü yarası vardı. En dikkate değer olanı ise hidranınkolunda bıraktığı yarığın balkondan aşağı atladığında yenidenaçılmış olmasıydı. Çekiç darbeleri yavaşlamaya başlıyordu.

Wulfgar normalde, dudaklarında bir şarkıyla sonuna kadarsavaşır, bir yandan etrafında düşmanlarından oluşan bir yığınbırakırken bir yandan da gerçek bir savaşçı olarak öleceğinibildiği için gülümserdi. Ama şimdi, durumunun ümitsizolduğunu, sonuçlarının ölümden de beter olacağınıbildiğinden dolayı kendisini öldürebilmenin temiz bir yolunuarayarak etrafına bakmıyordu.

Kaçması imkansız, zafer kazanmak daha da imkansızdı. Oanda Wulfgar'ın tek düşüncesi ve arzusu, likantrop olmanınıstırabı ve rezilliğinden kurtulabilmekti. O sırada Drizzt odaya

Page 369: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

dalıverdi. Sıçanadam saflarının arka tarafından, hazırlıksız birköye bastıran ani bir kasırga gibi geldi. Saniyeler içindepalaları kan kırmızısı rengine bürünüp parlamaya ve havadasıçan postu parçaları uçuşmaya başladı. Onun yolununüstünde durup da kurtulmayı başarabilen pek az sayıdasıçanadam, ölümcül Drow ile aralarına olabildiğince mesafekoyabilme çabasıyla odadan dışarı kaçıştılar.

Sıçanadamlardan birisi arkasını döndü ve palayıengellemek için kılıcını havaya kaldırdı ama Drizzt yaratığınkolunu dirseğinden kesip koparttı ve ikinci palasını dagöğsüne sapladı. Sonra Drow, dev dostunun yanına geldi veonun ortaya çıkışı Wulfgar'ın cesaretini ve gücünü tazeledi.Wulfgar neşeyle homurdanarak saldırganlardan birisiningöğüne Aegis-fang'i indirdi ve sefil yaratığı duvara çiviledi.Sıçanadam ölü bir şeklide öylece kaldı. Kıç tarafı öbür odanıniçindeydi ama bacakları odaya yeni açılan pencereden dizkapaklarından aşağı doğru sallanmaktaydı ve yoldaşları buolaya şahit olurken garip bir şekilde seğiriyorlardı.Sıçanadamlar destek bekleyerek birbirilerine baktılar ve ikisavaşçıya ürkekçe yaklaştılar. Zaten çöküşe geçmiş olanmoralleri, bir saniye sonra odaya kükreyerek dalan cüce vesıçanları hatasız bir kesinlikle devirip duran bir gümüş okyağmuru sayesinde tamamen yok oldu. Sıçanadamlar içinlağımdaki sahne yeniden yaşanıyordu -ki o gecenin erkensaatlerinde, orada iki düzineden fazla yoldaşlarınıyitirmişlerdi. Dört dost bir araya gelmişken sıçanadamlarınonlara karşı savaşmaya cesaretleri yoktu ve kaçmayıbaşarabilenler kaçtılar. Orada kalanların ise yapması gerekenzor bir seçimi vardı: çekiç, kılıç, balta ya da ok.

Page 370: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Pook büyük tahtında arkasına yaslandı ve TarosÇemberi'nin içine bakarak o yıkım sahnesini izledi.

Sıçanadamların öldüğünü görmek lonca başkanınıüzmüyordu -sokaklarda atılacak birkaç iyi yerleştirilmişısırıkla birlikte o sefil şeylerden yeterince tedarik edilebilirdi.Fakat, bu kahramanların lonca içinde kendi yollarını kese biçeaçtıklarını gören Pook, eninde sonunda onun karşısında dadikileceklerini biliyordu.

Bu sahneyi, Pook'un tepe devi harem ağalarından biritarafından pantolonunun kıç kısmından havada asılı tutulanRegis de izliyordu. Sadece, Mithril Salonu'nda öldüğünüsandığı Bruenor'u görmek bile buçukluğun gözlerini yaşlarladoldurdu. Ayrıca, dostlarının onu kurtarmak için Diyarlarboyunca yolculuk etmiş olması ve şu anda, şimdiye kadar hiçgörmediği kadar büyük bir gayretle savaşmaları, buçukluğuçok duygulandırıyordu. Özellikle Cattibrie ile Drizzt olmaküzere hepsi de yara bere içindeydi ama Pook'un ordusunudarmadağın ederken hepsi de acıyı duymazdan geliyordu.Attıkları kesme ve saplama darbeleriyle düşmanlarını tek tekdevirdiklerini gören Regis, dostlarının ona ulaşacağından pekşüphe duymuyordu. Derken buçukluk, Taros Çemberi'ninyanına doğru baktı. LaValle'nin orada, kollarını göğsününüzerinde kavuşturmuş bir halde, inci süslü asayla omzunahafif hafif vurarak kayıtsız bir şekilde durduğunu gördü.

"Adamların pek iyi iş çıkartmıyor Rassiter," diye belirttilonca başkanı. "Hatta korktukları dahi söylenebilir."

Rassiter rahatsızlıkla kıpırdanarak ağırlığını bir ayağındandiğerine verdi. "Yoksa plandaki rolünü yerine getiremiyor

Page 371: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

musun?"

"Loncam bu gece kudretli düşmanlara karşı savaşıyor,"diye kekeledi Rassiter. "Onlar... biz pek başarılı... savaş dahakaybedilmedi!"

"Sanırım sıçanlarının daha iyi iş çıkarmasını sağlamalısın,"dedi Pook sakince. Rassiter bu emirdeki -daha doğrusutehditteki— ses tonunu gayet iyi duydu. Eğilip reverans yaptıve kapıyı ardından çarparak hızla odadan dışarı çıktı.

Buyurucu lonca başkanı bile bu faciadan tümüylesıçanadamları sorumlu tutamazdı.

"Muhteşem," diye mırıldandı, Drizzt iki eş zamanlı darbeyisavuşturup iki sıçanadamı da birbirinden ayrı fakat mistik birşekilde uyumlu hareketlerle kesip biçerken. "Kılıçla bu denlizarafeti daha evvel hiç kimsede görmedim." Bunu yenidendüşünmek için bir an duraksadı. "Belki de sadece birinde."

Aklına gelen şeyle şaşırıp kalan Pook, LaValle'ye baktı.Büyücü ise başıyla onayladı. "Entreri," diye düşünceyitamamladı LaValle. "Benzerlik gün gibi aşikar. Kiralık katilinbu grubu neden güneye getirdiğini şimdi biliyoruz işte."

"Drow ile dövüşmek için mi?" dedi Pook düşüncelidüşünceli. "En sonunda emsali olmayan adama bir rakip miçıktı?" "Öyle görünüyor."

"Peki o nerede öyleyse? Neden onun karşısına çıkmadı?""Belki de çoktan çıkmıştır," diye yanıtladı LaValle sıkkınlıkla.

Page 372: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Pook bu sözleri uzun bir süre durup düşündü;inanamayacağı kadar gerçek üstü sözlerdi. "Entreri yenildi miyani?" dedi boğulacak gibi bir sesle. "Entreri öldü mü?" Busözler, kiralık katil ile Drizzt arasındaki çekişmeyi ta enbaşından beri dehşetle izlemiş olan Regis'e hoş bir müzik gibigeliyordu. Regis en başından beri, bu ikisinin günün birindeiçlerinden sadece birinin hayatta kalabileceği bir düelloyatutuşacaklarından şüpheleniyordu. Ve buçukluk en başındanberi drow dostu için korkuyordu.

Entreri'nin ölmüş olması ihtimali, önünde bekleyen savaşkonusunda Pook Paşa'nın farklı bir bakış açısı edinmesinesebep oldu. Aniden Rassiter ile tayfasına yeniden muhtaçkalmıştı; Taros Çemberi'nden izlediği kıyım sahnesi, anidenloncasının o andaki gücüne daha kesin bir darbe indirmeyebaşlamıştı.

Tahtından ayağa kalktı ve şeytani nesneye doğru yavaşçayürüdü. "Bunu durdurmalıyız," diye hırladı LaValle'ye."Onları karanlık bir yere gönder!"

Büyücü şeytanca sırıttı ve aceleyle koşturup deridenyapılmış siyah bir cildi olan büyük bir kitap getirdi.İşaretlenmiş sayfayı açan LaValle, Taros Çemberi'ne doğruyürüdü ve uğursuz bir büyünün ilk sözlerini söylemeyebaşladı.

Odadan dışarı çıkan ilk kişi, Regis'e gitmenin uygun biryolunu -ve kesip biçecek daha fazla sıçanadam— bulmakisteyen Bruenor oldu. Kısa bir koridor boyunca fırtına gibiilerledi, bir kapıyı tekmeleyerek açtı. Karşısında sıçanadamdeğil, iki tane oldukça şaşırmış insan hırsız buldu. Savaşla

Page 373: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

yoğrulmuş kalbinde biraz merhamet olan Bruenor -enindesonunda binaya istila eden kendisiydi— yerinde durmayanbaltasını geri çekti ve iki haydudu kalkanıyla yere yapıştırdı.Sonra koridora geri koşturdu ve dostlarının arkasından sırayagirdi. "Sağına dikkat et!" diye haykırdı Cattibrie, Wulfgar'ınyanında ve sıranın önünde duran bir duvar halısının gerisindebir hareket fark ederek. Barbar, ağır duvar halısını tek birasılışta yerinden söktü. Halının arkasında, yere sinmiş,sıçramaya hazırlanmış bir şekilde duran ve bir buçukluktanpek az büyük olan minik bir adam duruyordu. Açığa çıkanküçük hırsız savaş isteğini çabucak kaybetti ve Wulfgar onunminicik hançerini bir kenara iterken özür dilercesine omuzsilkti.

Wulfgar küçük hırsızı ensesinden yakaladığı gibi havayakaldırdı ve kendi burnunu onun burnuna bastıracak kadaryüzünü yaklaştırdı. "Sen ne çeşitsin?" diye azarladı Wulfgar."İnsan mı sıçan mı?"

"Sıçan değil!" diye feryat etti, dehşete kapılmış olari hırsız.Dediği şeyi vurgulamak için yere tükürdü. "Sıçan değil!"

"Regis?" diye sordu Wulfgar. "Onu biliyor musun?" Hırsızbaşını hevesle salladı. "Regis'i nerede bulabilirim?" diyekükredi Wulfgar, sesi hırsızın yüzündeki bütün kanınçekilmesini sağlayarak.

"Yukarıda," diye viyakladı küçük adam. "Pook'unodalarında. Hepsi yukarıda." Sadece hayatta kalabilmeiçgüdüsüyle hareket eden ve bu canavarımsı barbardankurtulmaktan başka hiçbir düşüncesi olmayan hırsız, elini

Page 374: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

kemerinin arkasında gizlenmiş olan bir hançere attı. Yanlış birkarardı.

Drizzt palalarından biriyle hırsızın koluna vurarak onun buhareketini Wulfgar'a gösterdi.

Wulfgar bir sonraki kapıyı açmak için küçük adamıkullandı.

Yine takip başlamıştı. Sıçanadamlar gölgelerin içindenoraya buraya koşturup dört dostu yanlardan takip ediyorduama karşılarına çıkıp onlarla yüzleşen pek azdı. Önlerineçıkanlar ise belli bir tasarıdan çok kazayla onlarla yüzleşiyor-du!

Daha çok kapı parçalandı ve daha çok oda boşaltıldı.Birkaç dakika sonra önlerine bir merdiven çıkıverdi. Geniş vecafcaflı bir şekilde üzerine halı serilmiş, parlak sert ahşaptansüslü tırabzanları olan bu merdiven sadece Pook Paşa'nındairelerine çıkıyor olabilirdi. Bruenor neşeyle kükredi vehızla koşmaya başladı. Cattibrie ile Wulfgar onu hevesle takipettiler. Drizzt tereddüt etti ve aniden bir korku duyaraketrafına bakındı. Drow elfleri doğaları itibarıyla büyüselcanlılardı ve şimdi Drizzt garip, tehlikeli bir titreşim seziyor,kendisine doğru yöneltilmiş bir büyünün başlangıcınıhissedebiliyordu. Etrafındaki duvarların ve zeminin, sanki birşekilde somutluklarını yitirmiş gibi aniden zayıflamayabaşladığını gördü.

Sonra olan biteni anladı. Daha evvel, büyülü kedisiGuenhwyvar ile beraber düzlemler arasında boyutdeğiştirmişti. Ve o anda, birinin ya da bir şeyin onu Ana

Page 375: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Madde Düzlem'den çekip götürmekte olduğunu biliyordu.İleri doğru baktı ve Bruenor ile diğerlerinin de tıpkı onun gibiafallamış olduğunu gördü.

"El ele tutuşalım!" diye haykırdı Drow, büyü onları oradanalıp götürmeden önce dostlarının yanına varmak içinkoştururken.

Regis, dostlarının aceleyle bir araya toplanışını çaresiz birdehşetle izledi. Sonra lonca binasının alt katlarının TarosÇemberi'ndeki görüntüsü değişip daha karanlık bir yereodaklandı. Sis ve gölgelerle, gulyabaniler ve iblislerle dolu biryerdi burası.

Güneşin parlamadığı bir yerdi.

"Hayır!" diye haykırdı buçukluk, büyücünün niyetini farkederek. LaValle ona hiç aldırış etmedi, Pook ise sadece sırıttı.Saniyeler sonra Regis, dostlarının yeniden bir araya toplanmışolduğunu gördü. Bu sefer o karanlık düzlemin dönüp durandumanları arasında duruyorlardı. Pook bastonuna dayandı vegüldü. "Umutları söndürmeye nasıl da bayılırım!" dedibüyücüye. "Bir kez daha değerinin ölçülemeyeceğinikanıtladın, kıymetli LaValle!" Regis dostlarının acınası birsavunma güdüsüyle sırt sırta verdiklerini gördü. Dahaşimdiden karanlık suretler üzerlerinde uçuşmaya vesüzülmeye başlamıştı -çok kudretli ve çok şeytani olanvarlıklardı bunlar.

Regis daha fazla izlemeye tahammül edemeyerekbakışlarını yere indirdi. Ah, başını çevirme küçük hırsız,"diyerek güldü Pook. "Ölümlerini izle ve onlar adına mutlu ol.

Page 376: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Zira onların çekeceği acının senin için tasarladığımişkencelerle kıyaslanamayacağı konusunda seni teminederim."

O adamdan ve dostlarını böyle bir tehlikeye soktuğu içinkendisinden nefret eden Regis, Pook'a hiddet dolu bir bakışattı. Dostları onun için gelmişti. Bütün dünyayı onun içinaşmışlardı. Artemis Entreri'yle, bir ordu dolusu sıçanadamlave muhtemelen daha bir sürü düşmanla savaşmışlardı. Bütünbunlar onun yüzünden olmuştu.

"Lanet olsun sana," diye sövdü Regis. Aniden bütünkorkuları geçmişti. Kendisini aşağı doğru sallandırdı veharem ağasının üst bacağını sertçe ısırdı. Dev acıyla feryat ettive elini bırakarak Regis'in yere düşmesine sebep oldu.

Buçukluk yere düştüğü an koşmaya başladı. Pook'unyanından geçerken onun destek için kullandığı bastonutekmeledi. Bu sırada oldukça eli çabuk bir şekilde Pook'uncebine elini atıp heykelciği geri aldı. Sonra LaValle'ye doğrukoşturdu.

Büyücünün tepki vermek için daha çok zamanı vardı veRegis üzerine gelirken hızlı bir büyü yapmaya başlamıştı.Ama buçukluk daha hızlı çıktı. Regis havaya sıçradı,LaValle'nin gözlerine iki parmağını batırarak büyüsünüengelledi ve adamın geriye doğru tökezlemesini sağladı.

Büyücü dengesini korumak için debelenirken, Regiselmaslı asayı elinden çekip aldı ve Taros Çemberi'nin önünegeldi. Daha kolay bir yol bulabilir mi diye son bir kez odayabakındı. Gözüne çarpan tek şey Pook idi. Yüzü kan kırmızısı

Page 377: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

olmuş ve hiddetten buruşmuştu. Lonca başkanı saldırınınşaşkınlığını atlatmıştı ve şimdi bastonunu bir silah gibisallıyordu. Regis bunun ölümcül olduğunu deneyimlerinedayanarak biliyordu.

"Lütfen bu sefer yardım edin," diye fısıldadı Regis, o andakendisini dinleyebilecek bütün tanrılara hitaben. Dişlerinisıktı, kafasını eğdi ve asayı önünde tutarak TarosÇemberi'nden içeri daldı.

-22-

Üzerinde durdukları zeminden yayılan dumanlar kasvetlibir şekilde süzülüyor ve ayaklarının etrafında dönüpduruyordu. Dumanlar dönme açılarına göre her iki yana doğrusavrulup sadece bir iki metre ötelerinde tekrar yere çarpıyor,sonra başka bir bulut halini alıp tekrar yükseliyordu. Dostlarbunun sayesinde dar bir geçitte, sonsuz bir uçurumunüzerindeki bir köprüde durduklarını gördüler.

Üzerlerinde ve altlarında birkaç metreden daha genişolmayan benzer köprüler uzanıyordu ve görebildiklerikadarıyla bu düzlemdeki tek katı zemin onlardı. Hiçbir yöndebir kara parçası yoktu, sadece bükülüp kıvrılan köprüler vardı.

Dostların hareketleri yavaştı, rüyadaki gibiydi. Havanınağırlığına karşı mücadele veriyorlardı. Pis kokuların ve ıstırapdolu çığlıkların hakim olduğu bu karanlık yer, etrafa kötülükyayıyordu. İğrenç, şekli bozuk canavarlar kafalarınınüzerinden süzülüp kasvetli boşluğun ortasında uçuyor ve

Page 378: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

böylesine lezzetli lokmaların aniden ortaya çıkışı için neşeylehaykırıyordu. Kendi dünyalarındaki tehlikelere karşıyılmayan dört dost, burada cesaretlerini yitirmişlerdi. "DokuzCehennem mi?" diye fısıldadı Cattibrie kısık bir sesle,sözlerinin sonsuz gölgelerin içinde toplanmakta olan çoksayıdaki canavarı harekete geçirmesinden korkarak. "Hades,"diye tahmin etti bilinen düzlemler konusunda daha eğitimliolan Drizzt. "Kaos'un diyarı." Dostlarının hemen yanındaduruyor olmasına rağmen sesi tıpkı Cattibrie'ınki gibi uzaktangeliyordu.

Bruenor ters bir cevap vermeye başladı ama Wulfgar ileCattibrie'a, evlatları gibi sevdiği kişilere bakınca sesi azalıpkayboldu. Şimdi onlara yardım etmek için elinden gelenhiçbir şey yoktu.

Wulfgar cevaplar alabilmek için Drizzt'e baktı. "Buradannasıl kaçabiliriz?" dedi dosdoğru bir şekilde. "Bir kapı varmıdır? Kendi dünyamıza açılan bir pencere falan?" Drizztbaşını sağa sola salladı. Bir tehlike sırasında hazırlıklıolabilmeleri için onları kaygılarından kurtarm.ık isterdi. Fakatbu sefer, Drowun verilecek hiçbir cevabı yoktu. Hiçbir kaçışyolu, hiçbir umut göremiyordu.

Yüzü garip ve bariz bir şekilde insana benzeyen, yarasakanatlı, köpeğimsi bir yaratık Wulfgar'ın üzerine doğru dalışageçti ve o pis pençelerinden birini barbarın omzuna doğrulttu.

"Yere yat!" diye en son saniyede haykırdı Cattibrie. Barbarbu emri sorgulamadı. Kendisini yüz üstü yere attı ve yaratıkhedefi kaçırdı. Bir daire çizdi ve hızla dönmeden evvel

Page 379: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

havada bir saniye asılı kaldı. Sonra, yaşayan canlılarınetlerine aç bir halde tekrar dalışa geçti.

Fakat Cattibrie bu sefer hazırlıklıydı ve yaratık üzerlerineyaklaşırken bir ok fırlattı. Alışıldık gümüş rengindeışıldayarak uçmak yerine donuk bir gri çizgi çizen ok,tembelce ilerleyip canavara saplandı. Fakat büyülü okalışılmış gücüyle hedefe saplandı ve canavarın köpekpostunda feci bir yara açarak yaratığın uçuş dengesini bozdu.Kendisini toparlamaya çabalayan canavar hemen üzerlerindenaşağı doğru çakılmaya başladı ve Bruenor onu baltasıylakeserek aşağıdaki karanlığın içine düşmesini sağladı.

Dostlar bu küçük zafer karşısında pek de kendilerindenmemnun olamadılar.Yukarıda, aşağıda ve yanlarda yüzlercebenzer yaratık uçuşup duruyordu ve birçoğu da Bruenor ileCattibrie'ın öldürdüğü canavardan daha iriceydi.

"Burada duramayız," diye homurdandı Bruenor. "Nereyegideceğiz elf?"

Drizzt, durdukları yerde kalmaktan da gayet memnunolurdu ama bir yerlere doğru giderlerse, dostlarının enazından bu durum karşısında ilerleme kaydediyorlarmış gibihissedip biraz rahatlamalarını sağlayacağını biliyordu. Şimdiyüz yüze oldukları dehşetin boyutlarını bir tek Drowanlıyordu. Ve bu karanlık düzlemde nereye giderlerse gitsinlerdurumun hep aynı olacağını, hiç kaçış olmadığını bir tekDrizzt biliyordu.

"Bu taraftan," dedi, birkaç saniye düşünüp taşınmış gibiyaptıktan sonra. "Eğer bir kapı varsa, bu tarafta olduğunu

Page 380: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

hissediyorum." Dar köprüde bir adım attı fakat dumanlarönünden yükselip dönmeye başladığında aniden durdu. Sonratam önünden bir şey yükseldi. Biçim olarak insansıydı veuzun inceydi. Şişman, kurbağamsı bir kafası ve ucundapençeler bulunan uzun, üç parmaklı elleri vardı. Wulfgar'danbile daha uzun olan yaratık Drizzt'in önünde kule gibiyükselmişti.

"Kaos mu dedin, kara elf?" dedi, peltek ve yabancı birsesle. "Hades mi?"

Parıltı hemen Drizzt'in elinde belirip ışıldadı. Fakat diğerkılıcı, buz büyüsüyle yaratılmış olan kılıç, neredeyse kendiiradesiyle canavarın üzerine atlayacaktı. "Yanılıyorsun," diyegürledi yaratık.

Bruenor hızla koşup Drizzt'in yanına geldi. "Geri basbakalım, iblis," diye hırladı. "İblis değil," dedi Drizzt,yaratığın ne kastettiğini anlayarak ve Drow şehrindekiyıllarında Düzlemler hakkında gördüğü sayısız derslerihatırlayarak. "İblisçik." Bruenor merakla ona baktı.

"Ve Hades değil," diye açıkladı Drizzt. "Tarterus." "Aferin,kara elf," dedi iblisçik. "Halkın aşağı düzlemleri iyi bilir."

"Öyleyse halkımın gücünü anlıyorsundur," diye blöf yaptıDrizzt, "ve bize karşı gelen iblis lordlarına bile nasıl karşılıkverdiğimizi biliyorsundur."

İblisçik güldü -tabii buna gülmek denirse, çünkü boğulanbir adamın boğazından gelen ölüm seslerine daha çok

Page 381: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

benziyordu. "Ölü Drowlar intikam almaz. Evinden çokuzaktasın!" Drizzt'e doğru elini tembelce uzattı.

Bruenor koşturarak dostunun yanına geldi. "Moradin!" diyehaykırdı ve mithril baltasıyla iblisçiğe bir darbe savurdu.Fakat iblisçik, cücenin beklediğinden daha hızlı çıktı vekolayca darbeden kaçtı. Balyoz gibi koluyla bir karşı darbesavurdu ve Bruenor'un yüz üstü düşüp köprü üzerindeyuvarlanmasına neden oldu.

İblisçik, yuvarlanarak geçen cüceye doğru o fecipençelerinden birini uzattı. Daha el Bruenor'a ulaşamadanönce Parıltı onu kesip koparttı.

İblisçik hayretler içinde Drizzt'e doğru döndü. "Canımıyaktın, kara elf," diye inledi fakat sesinde hiçbir acı emaresiyoktu. "Ama daha iyisini yapmalısın!" Yaralı elini Drizzt'edoğru savurdu ve Drow refleksif olarak darbeden kaçarken,iblisçik ikinci elini cücenin işini bitirmek için devreye soktu.

Yerde yatan cücenin omzuna üç çizgi halinde derin yarıklaraçtı.

"Lanet olası!" diye kükredi Bruenor, dizlerinin üzerinedoğrularak. "Seni pis, bok çuvalı..." diye homurdandı, ikincibaşarısız darbesini savururken.

Drizzt'in arkasında, Cattibrie yukarı aşağı hareket ederekTaulmaril ile temiz bir nişan almaya çalışıyordu. Wulfgaronun yanında duruyor ve köprü üzerinde Drowun yanınagidebilecek kadar yer olmadığı için hazır bir şekildebekliyordu.

Page 382: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Drizzt uyuşukça hareket ediyor, palaları ise eğri büğrü birsaldırı sergileyerek hantalca dönüp duruyordu. Belki debunun sebebi uzun bir gece boyunca savaşmış olması ya dadüzlemin havasının alışılmadık derecede ağır oluşuydu. Fakatonu hayretle izleyen Cattibrie, daha evvel Drow'u hiç bu denliisteksiz görmediğini fark etti.

Köprünün daha aşağısında hâlâ dizleri üzerinde olanBruenor, alışılmış savaş arzusundan çok hüsran içindedarbeler savuruyordu.

Cattibrie olan biteni anladı. Bunun sebebi yorgunluk ya dahavanın ağır oluşu değildi. Dostlarını alaşağı eden şeyumutsuzluktu.

Bir şeyler yapmasını dilemek için Wulfgar'a baktı amabarbarın onun yanında dururkenki görüntüsü kızı hiçrahatlatmadı. Yaralı kolu gevşek bir şekilde duruyordu veAegis-fang'in ağır kafası yere doğru eğilip dumanların içindekaybolmuştu. Daha kaç tane savaşta çarpışabilirdi ki? Sonugelmeden önce bu sefil iblisçiklerden kaç tanesiniöldürebilirdi? 'Peki hiç bitmeyen savaşlarla dolu bir düzlemdeherhangi bir zafer ne getirebilir?' diye düşündü Cattibrie.

Umutsuzluğu en derinden hisseden kişi Drizzt idi. Zorluyaşamındaki bütün çetin sınavlar sırasında, Drow hep nihaiadalete inanmıştı. Bunu kendisine her ne kadar itiraf etmeyekorksa da, kıymetli prensiplerine karşı olan boyun eğmezinancının ona en sonunda hakkettiği ödülü getireceğineinanırdı. Ve şimdi karşısına bu çıkıvermişti. Sadece ölümlesonuçlanabilecek olan, bir zaferin daha çok savaş getireceği

Page 383: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

bir mücadele. "Lanet olsun hepinize!" diye haykırdı Catti-brio.

Güvenli bir açıyla nişan alamamıştı fakat yine de okunufırlattı. Oku, Drizzt'in kolunu çizip kanattıktan sonra iblisçiğesaplandı ve onun geriye doğru sendelemesini sağlayarakBruenor'a, Drizzt'in yanına geri gelme fırsatı verdi. "Dövüşükaybettiniz demek?" diye azarladı dostlarını Cattibrie.

"Sakin ol kızım," diye yanıtladı Bruenor kasvetle, iblisçiğindizlerine doğru alçaktan bir darbe savurarak. Yaratık, dikkatlebaltanın üzerinden atladı ve yine saldırıya geçti. Drizzt busaldırıyı savuşturdu.

"Sen sakin ol Bruenor Battlehammer!" diye haykırdıCattibrie. "Kendini klanın kralı diye adlandıracak yüzün vardemek. Hah! Senin böyle dövüştüğünü görseydi Garumnmezarında ters dönerdi!"

Bruenor, Cattibrie'a hiddet dolu bir bakış attı. Boğazı öylebir kurumuştu ki bir cevap dahi veremedi.

Drizzt gülümseye çalıştı. Genç kadının, o muhteşem gençkadının ne yapmaya çalıştığını biliyordu. Lavanta renkligözleri içsel bir ateşle parlamaya başladı. "Wulfgar'ın yanınagit," dedi Bruenor'a. "Arkamızı koru ve yukarıdan geleceksaldırılara dikkat et."

Drizzt iblisçiğe baktı. Yaratık da Drowun tavrındaki anideğişimi fark etmişti.

Page 384: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Gel bakalım, farastu," dedi Drow dosdoğru, bu yaratıktürüne verilen adı da hatırlayarak.

"Farastu," diye alay etti, "iblisçik türünün en zayıfı. Gel vebir Drow kılıcının ısırığını hisset bakalım."

Bruenor, Drizzt'ten uzaklaşırken neredeyse kahkahayıbasacaktı. İçinden bir ses, "Ne fark eder ki?" demek istiyordu.Fakat Cattibrie'ın cücenin gurur dolu geçmişine yaptığıiğneleyici göndermelerle uyandırdığı daha gür bir sesinsöyleyeceği başka şeyler vardı. "Gelin de dövüşün öyleyse!"diye kükredi, sonsuz uçurumun gölgelerine doğru. "Sizden birdünya dolusunu haklamaya yeteriz!"

Drizzt birkaç saniye içinde kendisine hakimiyetinitamamen sağladı. Hareketleri hâlâ düzlemin ağırlığındandolayı yavaştı ama yine de muhteşemdiler. İblisçiğin yaptığıher hareketi bozarak, ahenk içinde sahte saldırılar yapıpkesikler attı, darbeler savurup darbeler savuşturdu.

Wulfgar ve Bruenor onun yardımına koşmak için içgüdüselolarak harekete geçtiler fakat sonra durup bu gösteriyiizlemeye karar verdiler.

Cattibrie etrafı kolluyor, dumanların arasından her nezaman çirkin bir suret çıkacak olsa yayıyla onu haklıyordu.Çok yukarıdaki bir karanlığın içinden aşağı inen bir suretenişan aldı. Taulmaril'i en son anda tam bir şok içinde yereindirdi. "Regis!" diye haykırdı. Buçukluk ağır çekimdüşüşünü tamamladı ve dostlarından on metre uzaktaki ikincibir köprüye 'pat' diye inerek dumanların hafifçe havayayükselmesini sağladı. Ayağa kalktı, dönen başına ve yönünü

Page 385: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

şaşıran zihnine karşı galip gelip dengesini sağlamayı başardı."Regis!" diye haykırdı Cattibrie yine. "Buraya nasıl geldin?"

"Sizi o feci çemberin içinde gördüm," diye açıkladıbuçukluk. "Yardımıma ihtiyacınız olabileceğini düşündüm."

"Pöh! Bence sen buraya kendin gelmedin, seni burayafırlatıp attılar, Gümbürgöbek," diye karşılık verdi Bruenor.

"Seni görmek de çok hoş," diye tersledi Regis, "ama busefer yanılıyorsun. Kendi seçimimle geldim." Ucu elmaslıasayı kaldırıp onlara gösterdi. "Size bunu getirmek için."Aslında daha Regis onun şüphelerini çürütmeden önce bile,Bruenor küçük dostunu gördüğüne sevinmişti zaten. Hatasınıkabul ederek Regis'e doğru reverans yaptı ve sakalı dönüpduran dumanın içinde kayboldu.

Başka bir iblisçik daha yükseldi. Bu seferki karşı tarafta,Regis ile aynı köprünün üzerindeydi. Buçukluk, asayı tekrardostlarına gösterdi. "Yakalayın onu," diye yalvardı, fırlatmakiçin gerilirken. "Buradan çıkmak için tek şansınız bu!"Cesaretini topladı -sadece tek bir şansı vardı— ve bütüngücüyle asayı fırlattı. Asa döne döne uçtu ve üç çift uzanmışele doğru alay edercesine yavaş bir şekilde ilerledi.

Fakat ağır havada yeterince hızlı bir yol çizemiyordu veköprüye gelmeden önce hızını kaybetti.

"Hayır!" diye haykırdı Bruenor, tek umutlarının da uçupgitmekte olduğunu görerek.

Page 386: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Cattibrie itiraz içinde hırladı, tek bir hareket yaparak dolukemerinin kopçasını açtı ve Taulmaril'i yere bıraktı. Asayadoğru dalışa geçti. Bruenor kendisini yüzükoyun yere attı veçaresizlik içinde kızın ayak bileklerini yakalamaya çabaladıama aradaki mesafe açılmıştı. Asayı yakalarken Cattibrie'ıngözlerinde memnuniyet dolu bir bakış belirdi. Havadaykenbelini büktü ve asayı Bruenor'un uzanmış ellerine doğrufırlattı. Sonra, tek bir şikayet sözü dahi söylemeden inişegeçip görünürden kayboldu.

Aynaya bakan LaValle'nin elleri titriyordu. Regis elindeasayla birlikte çemberden içeri atladığında, dostların veTarterus düzleminin görüntüsü kara bir bulanıklık halinialmıştı. Ama bu, büyücünün o andaki endişelerinin enküçüğüydü. Sadece yakından incelendiğinde görülebilen incebir çatlak, yavaşça Taros Çemberi'nin merkezine doğruyarılarak ilerliyordu. LaValle hızla Pook'a doğru döndü,efendisinin üzerine atıldı ve bastonunu elinden aldı.Büyücüye karşı koyamayacak kadar şaşıran Pook bastonubıraktı ve hayret içinde bir adım geriledi.

LaValle hızla aynanın yanına koşturdu. "Onun büyüsünüyok etmeliyiz!" diye haykırdı ve bastonu cam gibi yüzeyeindirdi.

Büyülü aletin gücü tarafından kırılan tahta sopa, büyücününelinde kıymıklara ayrıldı ve LaValle ise odanın öbür tarafınadoğru uçtu. "Kır onu! Kır onu!" diye Pook'a yalvardı, sesiacınası bir cıyaklama halinde çıkarak.

"Buçukluğu geri getir!" diye karşılık verdi Pook, hâlâ Regisve oniks heykelciği daha fazla düşünerek.

Page 387: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Anlamıyorsun!" diye haykırdı LaValle. "Asa buçukluğunelinde! Boyut kapısı öteki taraftan kapanamaz!"

Büyücünün korkularının ciddiyeti kafasına dank dediğinde,Pook'un yüz ifadesi şaşkınlıktan endişeye dönüştü. "AzizimLaValle," diye başladı sakince, "Sen şimdi bana, odamın tamortasında Tarterus'a açılan bir kapı bulunduğunu musöylüyorsun?" LaValle ürkekçe başıyla onayladı.

"Kırın şunu! Kırın şunu!" diye haykırdı Pook, yanındaduran harem ağalarına. "Büyücünün sözlerine kulak verin! Ocehennem çemberini kırıp paramparça edin!"

Pook bastonunun kırılmış olan kısmını yerden aldı. Birzamanlar, kendisine bizzat Calimshan Paşası tarafındanarmağan edilmiş olan gümüş uçlu, itinayla oyulmuş birbastondu bu.

Sabah güneşi hâlâ doğru göğünde pek yükselmemişti amalonca başkanı bunun iyi bir gün olmayacağını daha şimdidenbiliyordu.

Acı ve hiddetle titreyen Drizzt, kükreyerek iblisçiğesaldırdı. Her bir darbesini can alıcı bir noktaya nişanlıyordu.Çevik ve deneyimli olan yaratık ilk saldırıdan kaçmayıbaşardı ama hiddetten köpürmüş Drow'u bir türlüzaptedemiyordu. Parıltı, iblisçiğin kendisini savunankollarından birisini dirseğinden kesti ve diğer pala kalbinesaplandı. Palası sefil yaratığın yaşam enerjisini emerken,Drizzt vücudunda bir güç dolaşımı hissetti. Ama Drow bugücü, kendi hiddetiyle bastırarak kontrol altında tuttu veinatla yerini korudu. Yaratık ölü bir şekilde yere serildiğinde

Page 388: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Drizzt dostlarına doğru döndü. "Ben yapmadım..." diyekekeliyordu Regis, uçurumun öbür tarafından. "O... ben... "

Ne Bruenor, ne de Wulfgar ona cevap veremiyor, donmuşgibi öylece duruyor ve aşağıdaki boş karanlığa bakıyorlardı.

"Kaç!" diye seslendi Drizzt, buçukluğun arkasındanyaklaşan bir iblisçik görerek. "Sana yetişeceğiz!"

Regis gözlerini uçurumdan zorla ayırdı ve içindebulunduğu durumu düşünüp tarttı. "Gerek yok!" diyeseslendi. Oniks heykelciği çıkarttı ve havaya kaldırıp Drizzt'egösterdi. "Guenhwyvar beni buradan çıkarır, ya da belki dekedi bize yardım—"

"Hayır!" diye sözünü kesti Drizzt, buçukluğun neönereceğini tahmin ederek.. "Panteri çağır ve git buradan!"

"Daha iyi bir yerde yeniden buluşuruz," diye önerdi Regis,sesi burun çekişleriyle kesilerek. Heykelciği yere koydu veyavaşça pantere seslendi.

Drizzt asayı Bruenor'un elinden aldı ve onu teselli etmekiçin dostunun omzuna elini koydu. Sonra büyülü nesneyigöğsüne bastırdı ve düşüncelerini asanın büyülü gücüneodakladı. Tahmininde yanılmamıştı; asa gerçekten de kendidüzlemlerine açılan boyut kapısının anahtarıydı, ayrıca Drizztbu kapının hâlâ açık olduğunu hissediyordu. Taulmaril'i veCattibrie'ın kemerini yerden aldı. "Gelin," dedi, hâlâkaranlığın içine bakmakta olan iki dostuna. Onları nazik amagüçlü bir şekilde köprü üzerinde yürümeleri için ittirdi.

Page 389: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Guenhwyvar, Tarterus düzlemine geldiği anda DrizztDo'Urden'in varlığını hissetti. Regis ona kendisini başka biryere götürmesini istediğinde büyük kedi tereddüt etti. Ama şuanda heykelcik buçukluğun elindeydi ve Guenhwyvar, Regis'ihep dost olarak bilmişti. Regis kısa süre sonra kendisinidönüp duran bir kanalığın içinde buldu. Guenhwyvar'ın kendidüzlemi olan çok uzaktaki ışığa doğru uçuyordu. Buçuklukyaptığı hatayı o anda anladı.

Oniks heykelcik, yani Guenhwyvar ile bağlantı kurmanıntek yolu, hâlâ Tarterus'taki o dumanlı köprünün üzerindeduruyordu.

Regis, düzlemler arası tünelin hava akımına karşıdebelenerek sağa sola döndü. Tünelin arkada kalan ucundakikaranlığı görüyor ve oraya doğru uzanmanın tehlikelerinitahmin edebiliyordu. Heykelciği orada bırakamazdı. Bununsebebi sadece bu müthiş kedi dostunu kaybetmek değil, aynızamanda aşağı düzlemlerdeki bazı pislik yaratıklarınGuenhwyvar üzerinde hüküm sahibi olması fikrinden tiksinmesiydi. Geriye üç parmağı kalmış olan elini, kapanmaktaolan boyut kapısına doğru cesurca uzattı.

Bütün duyuları bir anda allak bullak oldu. İki düzlemdenbirden gelen sinyal ve görüntüler, baş döndürücü bir selhalinde zihnini doldurdu. Elini bir ilgi odağı olarak kullanarakve bütün düşünceleriyle enerjisini elinin aldığı duyularayoğunlaştırarak bu karmaşayı engelledi. Sonra eli sert, barizbir şekilde katı bir nesneye çarptı. Nesne, sanki böyle birkapıdan geçmek istemiyormuşçasına onun çekişine karşıdirendi.

Page 390: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Ayakları inatçı çekim gücü yüzünden tünelin içinde kalmışve eli ise asla geride bırakmayacağı heykelciğe yapışmış olanRegis şimdi iyice gerilmişti. Buçukluk, şimdiye kadar hiç sarfetmediği kadar fazla -ve ondan birazcık daha fazla— güç sarfederek son bir kez asıldı ve heykelciği kapıdan geçirmeyibaşardı.

Düzlemler arası uzanan pürüzsüz tünel şekil değiştiripkabusumsu sıçrayıp hoplamalarla dolu bir yola dönüştü.Regis, baş aşağı dönüp taklalar atıyor ve sanki onungeçmesini engellemek istercesine aniden kıvrılan duvarlaraçarpıp geri sekiyordu. Bütün bunlar sırasında Regis'in sıkısıkıya odaklandığı tek bir düşüncesi vardı: heykelciği elindetutmak.

Ölmesinin kesin olduğunu hissetti. Bu çarpıp vurmalardan,başını döndürüp serseme çeviren girdaptan sağçıkamayacaktı.

Derken her şey tıpkı başladığı gibi aniden bitiverdi veheykelciği hâlâ elinde tutan Regis, kendisini astraldüzlemdeki bir ağaca sırtını dayamış bir halde Guenhwyvar'ınyanında otururken buldu. Şansına inanamayarak gözlerinikırpıştırdı ve etrafına bakındı.

"Endişelenme," dedi pantere. "Sahibin ve diğerleri kendidünyalarına döneceklerdir." Kafasını eğip heykelciğe, yaniAna Madde Düzlem ile arasındaki tek bağlantıya baktı. "Pekiben nasıl döneceğim?"

Regis umutsuzluk içinde bocalamışken, Guenhwyvar'ıntepkisi farklı oldu. Panter kendi etrafında tam bir tur döndü ve

Page 391: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

düzlemin yıldızlarla dolu enginliğine doğru kükredi.Guenhwyvar bir oraya bir buraya sıçrayıp tekrar kükrerken veAstral Düzlem'in boşluğuna doğru koşup kaybolurken, Regisonu hayretle izledi. Şimdiye kadar hiç şaşırmadığı kadarşaşıran Regis heykelciğe baktı. O anda tek bir düşünce, tek birumut diğer her şeye baskın geliyordu. Guenhwyvar'ın aklındabir şeyler vardı.

Drizzt acımasız bir şekilde başı çekiyor ve üç dost yollarınaçıkmaya cüret eden her şeyi kesip biçerek peşindenkoşuyordu. Drowun kendilerini Cattibrie'a götürdüğünüdüşünen Bruenor ile Wulfgar vahşice savaşıyorlardı.

Köprü uzun bir yay çizip yükseliyordu ve Bruenor yolunyukarı doğru çıktığını fark ettiğinde endişelenmeye başladı.Tam karşı çıkmak, Drowa Cattibrie'ın aşağı düştüğünühatırlatmak üzereydi ki, arkasına baktığında, yola çıkmışoldukları alanın kendilerinden açık bir şekilde yukarıdadurduğunu gördü. Bruenor, ışıksız tünellere alışkın bircüceydi ve herhangi bir eğim oldu mu bunu hatasız bir şekildetespit ederdi. Yukarı çıkıyorlardı, hatta şimdi daha da dik birşekilde çıkıyorlardı. Fakat terk etmiş oldukları alan dayükselmeye devam ediyordu. "Nasıl olur elf?" diye haykırdı."Durmadan yukarı çıkıyoruz ama gözlerimle gördüğüme göreaşağı inip duruyoruz!"

Drizzt arkasını dönüp baktı ve Bruenor'un neden sözettiğini çabucak anladı. Drowun felsefi sorgulamalar yapacakzamanı yoktu; yalnızca onları kapıya götüreceği kesin olanasadan gelen duyumları izliyordu. Fakat Drizzt, bu yönsüz vegörünüşe göre dairesel düzlemin karşılarına çıkarabileceği birolasılığı düşünmek için duraksadı. Önlerine başka bir iblisçik

Page 392: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

daha çıktı fakat daha canavar herhangi bir saldırıgerçekleştiremeden önce Wulfgar onu köprüden aşağı devirdi.Şimdi barbarı ateşleyen şey kör-lemesine hiddeti, yaralarınıve bitkinliğini bir kenara itmesini sağlayan üçüncü biradrenalin patlaması idi. Birkaç adım atıp duruyor vesaldırabilecek bir düşman arayarak etrafına bakmıyordu.Sonra ön tarafa, Drizzt'in yanına koştu ve önlerini kesmeyeçalışabilecek herhangi bir şeye ilk darbeyi indirmek içinhazırlandı.

Dönüp durmakta olan duman aniden önlerinden kalktı vekarşılarında parlak bir görüntü belirdi. Bulanık görünüyorduama kesinlikle kendi düzlemlerine aitti. "Kapı," dedi Drizzt."Asa onu açık tutuyor. İlk olarak Bruenor geçecek."

Bruenor, Drizzt'e hayretler içinde, boş boş baktı. "Gitmekmi?" diye sordu nefes nefese. "Gitmemi nasıl isteyebilirsinelf? Kızım burada."

"Kızın gitti, dostum," dedi Drizzt yavaşça. Bruenor, "Pöh!"diye homurdandı fakat daha çok bir burun çekme sesi gibiduyuldu. "Böyle bir şeyi iddia etmekte o kadar çabukdavranma bakalım!"

Drizzt ona içten bir duygudaşlıkla baktı fakat fikrinideğiştirmeyi ya da yolundan sapmayı reddetti.

"Ve Eğer öldüyse bile burada kalacağım," diye ilan ettiBruenor, "cesedini bulacak ve bu sonsuz cehennemdençıkaracağım!"

Page 393: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Drizzt, cüceyi omuzlarından kavradı ve yüz yüze gelmekiçin onu dikleştirdi. "Bruenor, hepimizin ait olduğu yere geridön," dedi. "Cattibrie'ın bizim için yaptığı fedakarlığı boşaharcama. Onun ölümündeki anlamı mahvetme."

"Gitmemi nasıl isteyebilirsin?" dedi Bruenor, bu seferburun çekişini gizlemeyerek. Kurşun rengi gözlerininkenarlarında yaşlar parıldıyordu. "Bana nasıl—"

"Geçmişte kalanı unut!" dedi Drizzt keskince. "O kapınınötesinde bizi buraya gönderen büyücü var. Cattibrie'ı burayagönderen büyücü!"

Bruenor Battlehammer'ın duymaya ihtiyaç duyduğu tek şeybuydu işte. Gözlerindeki yaşlar yerini alevlere bıraktı ve cüce,baltasını kaldırıp hiddetle kükreyerek boyut kapısından içeridaldı.

"Şimdi—" diye başladı Drizzt ama Wulfgar sözünü kesti.

"Sen git, Drizzt," diye yanıtladı barbar. "Cattibrie ileRegis'in intikamını al. Hep beraber üstlendiğimiz görevitamamla. Benim için hiç huzur olmayacak, içimdeki boşlukhiç dolmayacak."

"Kız öldü," dedi Drizzt bir kez daha.

Wulfgar başıyla onayladı. "Ben de öyle," dedi sessizce.

Drizzt onun fikrini çürütmenin bir yolunu aradı. AmaWulfgar'ın kederi, üstesinden hiç gelemeyeceği kadar büyükgibi görünüyordu.

Page 394: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Sonra Wulfgar'ın bakışları yukarı kenetlendi. Gözlerineinanamıyordu, ağzı dehşete kapılmış -aynı zamanda neşeyledolmuş— bir hayretle açılıp kalmıştı. Drizzt hızla döndü ve okadar da şaşırmadı. Ama yine de gördüğü manzara karşısındayüreği hop etti.

Cattibrie, tepelerindeki karanlık gökyüzünden aşağı doğrubaygın bir şekilde ve yavaşça düşmekteydi.

Bu dairesel bir düzlemdi.

Wulfgar ile Drizzt destek almak için birbirilerinedayandılar. Cattibrie'ın ölü ya da canlı olduğunu kestiremi-yorlardı. Ama en azından feci şekilde yaralanmıştı ve onlarizlerken, kanatlı bir iblisçik kıza doğru pike yapıp kocapençeleriyle bacağını kavradı. Herhangi bir bilinçli düşünceWulfgar'ın aklından geçmeye vakit bile bulamadan önce,Drizzt, Taulmaril'i doğrulttu ve gümüş bir ok yolladı. İblisçik,genç kadını yakaladığı an gümüş ok kafasında patladı vecanavarı öldürüp düşürdü.

"Git!" diye haykırdı Wulfgar, Drizzt'e, bir adım atarak."Şimdi görevimi görüyorum! Ne yapmam gerektiğinibiliyorum!"

Drizzt'in başka fikirleri vardı. Wulfgar'ın bacakları arasınabir ayağını attı, kendisini bırakıp yere düşerken diğer bacağınıbarbarın dizlerinin arkasına kopçalayarak onun yere, kapınınolduğu yere düşmesini sağladı. Wulfgar, Drowun niyetiniçabucak anladı ve dengesini bulup kalkmaya çalıştı.

Page 395: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Yine Drizzt daha hızlı çıktı. Palalarından birisinin ucuWulfgar'ın elmacık kemiğine dayandı ve onu istediği yönedoğru sürdü. Kapıya yaklaştığında, Drizzt ondan çaresiz birhareket gelmesini bekliyordu. Bu yüzden Drow, bir çizmesinionun omzunun altına yerleştirdi ve sertçe tekmeledi.

İhanete uğrayan Wulfgar, Pook Paşa'nın odasınadevriliverdi. Etrafındakileri boş verdi, Taros Çemberi'nikavradı ve bütün gücüyle salladı. "Hain!" diye haykırdı."Bunu asla unutmayacağım, lanet Drow!"

"Yerini al!" diyerek düzlemler arası bir cevap verdi Drizzt."Sadece Wulfgar'ın gücü bu kapıyı açık ve güvende tutmayayeter. Sadece Wulfgar'ın! Kapıyı tut Beornegar'ın oğlu. EğerDrizzt Do'Urden'i biraz olsun umursuyorsan ve eğerCattibrie'ı sevdiysen kapıyı tut!" Drizzt o anda sadece,hiddetli barbarın aklındaki mantıklı düşüncenin küçücük birkısmını uyandırabilmiş olmayı dileyebilirdi. Drow kapıyaarkasını döndü, asayı kemerine taktı ve Taulmaril'i omzunaastı. Cattibrie şimdi aşağıdaydı. Hâlâ düşüyor, hâlâkıpırdamıyordu. Drizzt iki palasını da çekti. Cattibrie'ıyakalayıp bir köprüye doğru çekmesi ve sonra kapıyı bulmasıne kadar sürerdi? Yoksa kendisi de sonsuz ve uğursuz birdüşüşe mi kapılacaktı? Peki Wulfgar kapıyı ne kadar süre açıktutmayı başarabilecekti? Bu soruları bir kenara itti. Cevaplarıdüşünüp taşınacak zamanı yoktu.

Lavanta renkli gözlerinde alevler parladı. Parıltı bir elindeışıldıyordu ve Drizzt, deşebileceği bir iblisçik kalbi içinyalvaran diğer kılıcın arzusunu hissedebiliyordu. DrizztDo'Urden'in ruhundaki bütün cesaret damarlarındadolaşıyordu. O güzel ve yaralı kadının sonsuz, umutsuz bir

Page 396: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

boşlukta düşüyor olması görüntüsüyle birlikte, haksızlığakarşı duyduğu bütün hiddet uyanmıştı. Karanlığın içine daldı.

-23-

EĞER CATTİBRİE SEVİYORSAN

Bruenor, küfür ederek ve yuvarlanarak Pook'un dairesinepaldır küldür daldı. Baştaki hızını kaybettiğinde TarosÇemberi'nden ve Pook'un muhafız olarak diktiği iki tepe deviharem ağasından epey uzağa yuvarlanmıştı. Küplere binmişcüceye en yakın olan kimse lonca başkanıydı. Bruenor'adehşetten çok merakla bakıyordu.

Zaten Bruenor da Pook'a hiç aldırış etmedi. Şişko adamınardında duran, duvara dayanmış cüppeli surete baktı:Cattibrie'ı Tarterus'a yollayan büyücüye.

Kızıl sakallı cücenin gözlerindeki ölümcül dehşeti farkeden LaValle hızla ayağa kalktı ve paldır küldür kapıya doğrukoşup kendi odasına kaçtı. Kapıyı kilitlediğinde çıkan 'klik'sesini duyduğunda 'güm güm' atan kalbi yavaşladı. Zira bukapı, üzerinde birkaç koruma ve kapalı tutma tılsımı olanbüyülü bir kapıydı. Güvendeydi -ya da öyle olduğunudüşünüyordu. Büyücüler sık sık kendi hatrı sayılır kudretlerisebebiyle diğer güçlerin -belki daha az görmüş geçirmiş amaeşit derecede kuvvetli kimselerin— varlığına karşı körolurlardı. LaValle, adı Bruenor Battlehammer olanfokurdayan kazanı bilmiyordu ve cücenin hiddetinin ne kadarşiddetli olabileceğini tahmin edemezdi.

Page 397: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Mithril bir balta, sanki kendi şimşek büyülerinden biriymişgibi sürgülü kapıya çarpıp onu parçalara ayırdığında ve gözüdönmüş cüce odaya hışımla daldığında, LaValle'nin şaşkınlığıhad safhaya çıktı.

Etrafındakilerin farkında olmayan ve sadece Tarterus'a,yani Cattibrie'ın yanına geri dönmek isteyen Wulfgar, odaya'tam Bruenor dışarı çıktıktan sonra girdi. Fakat Drizzt'indüzlemler arası mesajını, boyut kapısını açık tutması içinDrowun ona yalvarmış olmasını bir kenara atamazdı. Zaten oanda barbar, Cattibrie için ya da Drizzt için olsun, kendiüzerine düşen görevin çemberi korumak olduğunureddetmeyeceğini hissetti. Yine de, Cattibrie'ın o feci yerinsonsuz karanlığında durmadan düşen görüntüsü kalbinisızlatıyor ve barbar, Taros Çemberi'nden geri geçip kızınyardımına koşmak istiyordu. Daha barbar kalbini mi yoksadüşüncelerini mi izleyeceğine karar veremden önce, kafasınınyanına kocaman bir yumruk indi ve onu yere deviriverdi.Pook'un tepe devlerinden iki tanesinin ağaç gövdesi gibibacaklarının arasına yüzüstü yığıldı. Bir dövüşü başlatmakiçin zor bir yoldu fakat Wulfgar'ın hiddeti de tıpkıBruenor'unki gibi yoğundu. Devler büyük ayaklarınıWulfgar'ın üzerine indirmeye çalıştılar fakat barbar böyleuyuşuk hareketler için oldukça çevikti. İkisinin arasında hızlaayağa kalktı ve koca yumruğuyla bir tanesinin yüzününortasına vurdu. Bir insanın böyle bir yumruk atabileceğineinanamayan dev, uzun bir süre boyunca Wulfgar'a boş boşbaktıktan sonra garip bir şekilde geriye doğru devrilerek çuvalgibi yere yığıldı.

Page 398: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Wulfgar diğer deve doğru döndü ve yaratığın burnunuAegis-fang'in dip kısmıyla paramparça etti. Dev, yüzünü ikieliyle birden kavrayıp kıvırdı. Onun için bu dövüş çoktanbitmişti. Wulfgar bunu ona sorarak zaman harcamadı. Devingöğsünü tekmeledi ve onu odanın öbür tarafına doğru fırlattı.

"Şimdi bir tek ben kaldım," diye bir ses geldi. Wulfgar,odanın öbür tarafında duran ve lonca başkanının tahtı olankocaman koltuğa baktı ve Pook Paşa'nın tahtın arkasındadurduğunu gördü.

Pook koltuğun arkasına yere doğru uzanıp iyice gizlenmiş,kocaman, doldurulmuş ve atışa hazırlanmış bir arbalet yayıçıkarttı. "Ben şu ikisi gibi şişko olabilirim," diyerek güldüPook, "ama aptal değilim." Ağır arbalet yayını tahtın sırtkısmına dayadı.

Wulfgar etrafına bakındı. Hiçbir kaçış şansı olmadan,kıskıvrak yakalanmıştı.

Ama belki de kaçmasına gerek yoktu.

Wulfgar çenesini kaldırdı ve göğsünü gerdi. "Tam burayasık, öyleyse," dedi, hiç gözü korkmadan, parmağıyla kalbiniişaret ederek. "Beni hakla." Omzunun üzerinden geriye birbakış attı. Taros Çemberi'ndeki görüntüde şu andatoplanmakta olan iblisçiklerin suretleri vardı. "O zamanTarterus Düzlemi'ne açılan kapıyı sen korursun." Pookparmağını tetikten çekti.

Wulfgar'ın bu sözü onda etki bırakmıştı. Fakat bir saniyesonra, boyut kapısından dışarı uzanan ve Wulfgar'ın omzunu

Page 399: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

kavrayan pençeli bir iblisçik eli, Pook'u tam anlamıyla iknaetti.

Drizzt karanlığın içinde düşerken yüzermiş gibi hareketetti. Attığı kulaçlar onu Cattibrie'a yaklaştırıyordu. Fakattehlikeye açıktı ve bunu biliyordu. Onun düşüşünü izleyenkanatlı bir iblisçik de bunu biliyordu.

Rezil yaratık, Drizzt yanından geçtiği anda tünediği yerdenaşağı atladı ve pike yaparken hız kazanmak için kanatlarınıdar bir açıyla çırptı. Kısa süre sonra drowa yetişti ve yanındangeçerken onu deşmek için ustura gibi pençelerini uzattı.

Drizzt yaratığı son anda fark etti. Dalışa geçen canavarınyolundan kaçabilmek ve palalarını dövüşe hazırlayabilmekiçin çılgınlar gibi debelenip döndü.

Hiç şansı yoktu. Burası iblisçiğin mekanıydı ve o canavar,havadayken zeminde olduğundan daha rahat olan kanatlı biryaratıktı.

Ama Drizzt Do'Urden kötü şartlara asla bakmazdı.

İblisçik hızla uçup geçti ve feci pençeleri Drizzt'in incepelerininde başka bir yırtık daha açtı. Havada olsa bile herzamanki gibi hazır duran Parıltı, yaratığın kanatlarındanbirisini kesti. İblisçik çaresizce yana doğru kanat çırptı veaşağı doğru yuvarlanmaya devam etti. Drow elfine karşısavaşmaya hiç cesareti kalmamıştı, ki zaten onu yakalayacakkanadı da yoktu.

Page 400: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Drizzt ona hiç aldırış etmedi. Hedefi yakındaydı. Cattibrie'ıyakalayıp kollarına aldı ve sıkıca göğsüne kenetledi. Kızınbuz gibi soğuk olduğunu acıyla fark etti fakat bunudüşünmeden önce gitmesi gereken çok uzun bir yol olduğunubiliyordu. Düzlem kapısının hâlâ açık olup olmadığındanemin değildi ve bu sonsuz düşüşü nasıl durduracağıkonusunda hiçbir fikri yoktu.

Çözüm, hemen önünde başka bir kanatlı iblisçik olarakbeliriverdi. İblisçik önlerine çıkmak için onlara doğru pikeyapıyordu. Drizzt, yaratığın henüz saldırmaya niyetliolmadığını anlayabiliyordu; zira çizdiği yol daha çok,yanlarından geçme ve düşmanını daha iyi incelemek içinaltlarına geçme amacı taşıyordu.

Drizzt bu şansı kaçırmadı. Yaratık altlarına geçtiğinde, karaelf kendisini aşağı doğru bıraktı ve kılıç tutan eliyle sınırlarınızorlayarak gerildi. Öldürmek için hamle yapmamış olan palahedefi buldu ve yaratığın sırtına saplandı. İblisçik feryat edipyana savruldu ve kılıçtan kendisini kurtardı.

Fakat yaratığın hareketi, Drizzt ile Cattibrie'ı daberaberinde götürmesini sağlamış ve onları kesişen, dumanlıköprülerden birisiyle aynı hizaya getirmişti.

Drizzt kendisini hizada tutmak için kıvrılıp dönerek, serbestolan eliyle pelerinini açıp bir rüzgar yakalayarak, ya darüzgarın itişini engellemek için onu kapayarak yolunu tayinetti. En son anda, kızı çarpışmadan korumak için kendisiniCattibrie'ın üzerine kapadı.Kocaman bir 'güm' sesiyle vehavaya dumanlar yükselterek yere indiler. Drizzt sürünerekkendisini dizleri üzerine doğrulmaya zorladı ve nefes almaya

Page 401: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

çalıştı. Cattibrie yerde yatıyordu. Rengi solmuştu ve üzeriyara bere içindeydi. Düzinelerce yara görülüyordu, enbelirgini ise sıçanadam okundan kalan yarıktı. Akan kanlarıelbisesini sırılsıklam etmiş ve saçlarını katılaştırmıştı. Ama butüyler ürpertici görüntü karşısında Drizzt'in morali bozulmadı.Zira yere düştükleri sırada başka bir şey daha dikkatiniçekmişti. Cattibrie hafifçe inlemişti.

LaValle, küçük masasının arkasına koşturdu. "Geri bas,cüce," diye uyardı. "Ben çok kudretli bir büyücüyüm."

Bruenor pek de dehşete kapılmış gibi görünmüyordu.Baltasını masaya indirdi ve odayı gözleri kör eden bir dumanve kıvılcım patlamasıyla doldurdu. LaValle birkaç saniyesonra tekrar görebildiğinde, kendisini Bruenor ile yüz yüzebuldu. Cücenin elleri ve sakalından dumanlar tütüyordu,küçük masa paramparça olmuştu ve büyücünün kristal küresitam ortadan ikiye bölünmüştü.

"Elindekinin en iyisi bu mu?" diye sordu Bruenor. LaValle,boğazındaki düğüm sebebiyle tek kelime bile edemiyordu.

Bruenor onu kesip biçmek, baltasını adamın çalı gibikaşlarının arasına saplamak istiyordu.

Ama intikamını almaya niyetlendiği kişi güzel kızıCattibrie idi; öldürmekten son derece tiksinti duyan Cattibrie.Bruenor, kızının hatırasına saygısızlık etmeyecekti.

"Lanet olsun!" diye inledi, LaValle'nin yüzünün ortasınakafa atarken. Büyücü duvara yapıştı ve Bruenor göğsüne birelini atıp hak yerini bulsun diye birkaç kıl kopartarak onu

Page 402: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

yüzüstü yere çalana dek afallamış bir şekilde orada öylecekaldı. "Dostlarımın sana ihtiyacı olabilir, büyücü," diyehırladı cüce, "öyleyse sürün bakalım! Ve şunu bil ki, eğerhoşuma gitmeyen tek bir hareket dahi yaparsan, baltam seninkafanı da ortadan ikiye ayırır!"

Yarı bilinçli bir durumda olan LaValle bu sözleri pekduymadı fakat cücenin ne kastettiğini gayet iyi anladı vekendisini elleri ile dizleri üzerinde doğrulmaya zorladı.

Wulfgar ayaklarını Taros Çemberi'nin demirdendesteklerine ve kendi demirden elini ise iblisçiğin dirseğinekenetleyerek yaratığın güçlü çekişine karşı koydu. Barbardıger elinde Aegis-fang'i hazır tutuyor, düzlemler arasıkapıdan içen savurmak istemiyor fakat vurmak için kendidünyasına bir koldan daha zayıf bir yerlerin gelmesini irmıiediyordu.

İblisçiğin pençeleri barbarın omzunda iyileşmesi uzunzaman alacak derin ve feci yaralar açmıştı ama Wulfgar acıyakarşı direndi. Drizzt ona, eğer Cattibrie'ı seviyorsa kapıyıkorumasını söylemişti.

Kapıyı koruyacaktı.

Bir saniye daha geçti ve Wulfgar elinin tehlikeli bir şekildeboyut kapısına doğru kaymakta olduğunu gördü. İblisçiğingücüyle boy ölçüşebiliyordu. Ama canavarın gücü büyülüydü,fiziksel değildi. Ve Wulfgar düşmanından çok önceyorulacaktı.

Page 403: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Eli bir milim daha kayarsa boyut değiştirip Tarterus'ageçecekti, ki hiç şüphesiz orada daha birçok aç iblisçikbekliyor olacaktı.

Wulfgar'ın aklında bir görüntü canlandı; yara bere içindedurmadan düşmekte olan Cattibrie'ın son görüntüsü. "Hayır!"diye hırladı ve elini çekmeye başladı, iblisçik ile kendisibaşladıkları yere geri dönene dek tüm gücüyle asıldı. SonraWulfgar aniden omzunu eğdi ve iblisçiği öbür düzleme atmakyerine odanın içine doğru çekti.

Oynadığı kumar başarılı olmuştu. İblisçik hızını tamamenkaybetti ve yuvarlandı. Kafası Taros Çemberi'nden geçti vesadece bir saniyeliğine Ana Madde Düzlem'e çıktı. O birsaniye, Aegis-fang'in yaratığın kafatasını parçalamasınayeterliydi.

Wulfgar geriye doğru bir adım sıçradı ve savaş çekicini ikieliyle birden kavradı. Başka bir iblisçik içeri girmeyedavrandı ama barbar, güçlü bir darbeyle onu Tarterus'a gerifırlattı. Pook bütün bunları tahtının ardından izliyordu, arbaletyayı ise hâlâ öldürmek üzere nişanlanmış bekliyordu. Loncabaşkanı bile bu dev adamın sonsuz gücü karşısındabüyülenmişti ve harem ağalarından birisi kendisine gelipayağa kalkmayı başardığında Pook ona Wulfgar'adokunmamasını işaret etti. İzlemekte olduğu bu olayı bozmakistemiyordu. Fakat yan tarafından gelen bir ses dikkatini oyöne çevirmesine sebep oldu. LaValle odadan dışarıyadizlerinin üzerinde sürünerek çıkıyordu ve eli baltalı cüce dehemen büyücünün yanındaydı. Bruenor, Wulfgar'ın karşıkarşıya olduğu tehlikeli durumu çabucak gördü ve büyücününbütün bunları sadece daha da karmaşıklaştıracağını anladı.

Page 404: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

LaValle'yi saçından kavradı ve çekerek dizleri üzerinedoğrultarak adamın önüne geçti.

"Uyumak için hoş bir gün," diye yorum yaptı veLaValle'nin yüzünün ortasına tekrar kafa atarak onu bayılttı.Büyücü yere yığıldığı sırada Bruenor, ardından gelen bir 'klik'sesi duydu ve refleks olarak kalkanını sesin geldiği yönedoğru siper ederek Pook'un arbalet okunu tam zamanındaengelledi. Ölümcül ok, kalkanın üzerindeki köpüklü birakupası ambleminde bir delik açtı ve öbür taraftan dışarıçıktığında Bruenor'un kolunu kıl payı kaçırdı. Bruenorkıymetli kalkanının ucundan kafasını çıkarttı ve oka baktı,sonra tehlikeli bir şekilde gözlerini Pook'a dikti. "Kalkanımazarar vermemeliydin!" diye hırladı, Pook'a doğru ilerlemeyebaşladığında.

Tepe devi çabucak araya girdi.

Wulfgar bu hareketi gözünün ucuyla fark etti. O da budövüşe katılabilirdi -özellikle de Pook ağır arbalet yayınıyeniden kurmakla meşgulken. Ama barbarın kendi sorunlarıvardı. Kanatlı bir iblisçik, boyut kapısından içeri aniden girdive Wulfgar'ın yanından geçmeye başladı. Barbarı kurtaran şeykeskin refleksleriydi. Wulfgar elini uzattı ve iblisçiğibacağından yakaladı. Canavarın hızı Wulfgar'ın geriye doğrutökezlemesini sağladı ama barbar dayanmayı başardı. İblisçiğiyanına doğru savurdu ve savaş çekiciyle tek bir darbeindirerek onu yere serdi.

Taros Çemberi'nden dışarı birkaç kol birden uzanıyor,kafalar ve omuzlar içeri girip çıkıyordu. Ve Aegis-fang'i

Page 405: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

çılgınlar gibi savunmakta olan Wulfgar, bu yaratıkları kontrolaltında tutmaya uğraşmakla meşguldü.

Baygın bir halde olan Cattibrie'ı omzuna bir tül gibi asmışolan Drizzt dumanlı köprü üzerinde koşuyordu. Birçok dakikaboyunca başka bir direnişle karşılaşmadı ve bunun sebebiniboyut kapısına vardığında anlayıverdi.

Yirmi kadar iblisçik, çemberin etrafında toplanmış ve yolukapamışlardı.

İçi kararan Drow, bir dizini zemine koydu ve Cattibrie'ıyavaşça yere bıraktı Taulmaril'i kullanmayı düşündü. Amaeğer hedefi ıskalarsa, yani bir ok o canavar güruhununarasından sıyrılmayı başarırsa, karşı tarafta Wulfgar'ınbeklediği odaya çıkacağını biliyordu. Bu riski göze alamazdı.

"Çok yaklaşmıştık," diye fısıldadı çaresizce, başını eğipCattibrie'a bakarak. Onu sıkıca kollarının arasına aldı ve narinellerinden biriyle kızın yüzünü okşadı. Kız buz gibiydi.Drizzt, kızın nefesini dinlemek için üzerine doğru eğildi.Fakat kendisini ona çok yakın bir halde buldu. Ve Drow dahane yaptığını fark edemeden, dudakları kızın dudaklarınaküçük bir öpücük kondurdu. Cattibrie kıpırdandı amagözlerini açmadı.

Kızın hareket etmesi Drizzt'in cesaretini tazeledi. "Çokyaklaştık," diye mırıldandı sertçe, "ve bu pislik yerde ölüpgitmeyeceksin!" Cattibrie'ı tekrar omzuna attı ve kızısabitleştirmek için pelerinini sıkıca ona doladı. Palalarınıçekip sıkıca kavradı, parmaklarını kılıçların itinayla işlenmişkabzalarında gezdirdi. Silahlarıyla bütünleşti ve onları kara

Page 406: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

renkli kollarının ölümcül uzantıları haline getirdi. Derin birnefes aldı ve yüzünü sertleştirdi. Sefil canavar kalabalığınınarkasından, sadece bir Drow elfinin yapabileceği şekildesessizce hücum a geçti.

Regis rahatsızlıkla uyandığında, etrafında dolaşan bir sürüavcı kedinin kara suretlerinin yıldız ışıkları arasında bir orayabir buraya koşturduğunu gördü. Ona karşı bir tehlikeoluşturuyor gibi görünmüyorlardı -henüz görünmüyorlardı.Daha çok bir araya toplanıyor gibiydiler.

Sonra Guenhwyvar sıçradı ve önünde beliriverdi. Kocakedinin kafası buçukluğunkiyle aynı seviyedeydi.

"Aklında bir şeyler var," dedi Regis, panterin koyu renkligözlerindeki heyecan parıltısını görerek. Regis heykelciğikaldırdı ve inceledi. Heykelciği gören kedinin gerginleştiğinifark etti.

"Bununla geri dönebiliriz," dedi buçukluk, aniden neşeyledolarak. "Bu bizim yolculuğumuzun anahtarı ve bunukullanarak nereye istersek oraya gidebiliriz!" Etrafına bakındıve oldukça ilginç olan bazı ihtimalleri düşündü. "Hepimizbirden mi?"

Eğer kedilerin gülümsemesi mümkünse, Guenhwyvargülümsüyordu.

-24-

Page 407: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

DÜZLEMLER ARASI KARGAŞA

"Yolumdan çekil, seni şişko bok çuvalı!" diye kükrediBruenor.

Dev harem ağası bacaklarını iki yana açtı ve kocaellerinden birisiyle cüceye doğru uzandı -ki Bruenor o eliısırmakta çabuk davrandı.

"Asla söz dinlemezler," diye homurdandı cüce. Bruenoreğildi ve devin bacaklarının arasına çömeldikten sonra hızladoğruldu. Cücenin tek boynuzlu miğferi zavallı haremağasının parmak uçlarına kalkmasını sağladı. Devin gözleribu gün ikinci defa karardı ve harem ağası yere yuvarlandı. Busefer elleri yeni yarasını kavramak için bacak arasınakenetlenmişti. Kurşun renkli gözlerinde bariz bir öldürmearzusu olan Bruenor, Pook'a doğru döndü. Fakat loncabaşkanı pek aldırış etmiyor gibiydi. Zaten cüce de Pook'u pekfark etmedi. Onun yerine, tekrar doldurulmuş ve kendisinedoğru yöneltilmiş olan arbalet yayına odaklandı.

Hücum eden Drizzt'in hissettiği tek şey hiddetti; Tarterus'unsefil yaratıklarının Cattibrie'a verdiği acıya duyduğu hiddet.

Amacı da tekti: karanlıktaki tek bir ışık huzmesi, kendidünyasına açılan Düzlem kapısı.

Palalarını önünde tutmuş olan Drizzt, iblisçik tenini deşerekyolunu açma fikriyle birlikte sırıttı. Fakat kapıyayaklaştığında, hedefi gözünün önünde belirince hiddetiyatışan Drow yavaşladı. Gözü dönmüş bir saldırıgerçekleştirerek iblisçik güruhunun arasına dalabilir ve

Page 408: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

muhtemelen kapıdan geçmeyi başarabilirdi. Peki ya Drizztkapıdan geçmeden önce bu kudretli yaratıkların kesinliklevereceği zararı Cattibrie kaldırabilir miydi?

Drow başka bir yol gördü. İblisçik saflarının arkasındanazar azar yaklaşırken kılıçlarını iki yana doğru genişçe açtı veen arkadaki iki iblisçiğin dışarıya bakan omuzlarına hafifçevurdu. Yaratıklar refleksif olarak başlarını çevirip dönüpbaktıklarında ise Drizzt ikisinin arasından hızla geçti.

Drowun kılıçları hızla hareket eden bir pruva halini aldı vekendisini yakalamaya çalışan diğer iblisçiklerin ellerini kesipbiçti. Birisinin Cattibrie'ı çekmekte olduğunu hissetti ve hızladöndü. Öfkesi iki katına çıkıverdi. Hedefi göremedi amaParıltı'yla bir darbe savurup bir iblisçiğin feryadını duyuncahedefi bulduğunu anladı.

Kafasının yanına ağır bir kol sopa gibi indi. Bu onu yeredevirebilecek bir darbeydi ama Drizzt yine hızla döndü vekapıdan gelen ışığın yalnızca birkaç metre ötede olduğunugördü -ve bir iblisçik siluetinin yolunu kesmek için kapınınönünde durduğunu.

Etrafındaki iblisçik teninden oluşan karanlık tünel hızladaralmaya başladı. Bir başka kocaman kol inişe geçti fakatDrizzt bu sefer eğilip kurtulmayı başardı.

Eğer iblisçik onu bir saniye daha geciktirmeyi başara-bilirse, Drizzt yakalanacak ve katliama maruz kalacaktı.

Yine Drizzt'i kurtaran şey, düşünceden daha hızlı davrananiçgüdüleri oldu. İblisçiğin kollarını palalarıyla iki yana

Page 409: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

savurdu ve kafasını eğerek yaratığın göğsüne vurdu. Onun budarbesiyle birlikte yaratık geriye doğru düşüp Drizzt ilebirlikte kapıdan geçti.

Karanlık kafa ve omuzlar Wulfgar'ın görüş sahasına girdiğianda barbar, Aegis-fang'i hedefe doğru savurdu. Bu güçlüdarbe iblisçiğin belkemiğini parçaladı ve öbür taraftanitmekte olan Drizzt'i epey sarstı.

İblisçik düşüp öldü. Vücudunun yarısı Taros Çemberi'niniçinde, yarısı öteki taraftaydı. Sersemlemiş olan Drow isekenara doğru yuvarlandı ve sırtında Cattibrie ile bir¬liktepaldır küldür Pook'un odasına devrildi.

Bu manzara karşısında beti benzi atan Wulfgar tereddütetti. Ama, kısa süre sonra daha fazla yaratığın çemberdeniçeri saldıracağını fark eden Drizzt, bitkin kafasını yerdenkaldırmayı başardı. "Kapıyı kapat," dedi, boğulur gibi birsesle.

Wulfgar, çemberin içindeki aynamsı görüntüyüparçalayamayacağını daha evvelden öğrenmişti -ona vurmaksadece savaş çekicinin kafa kısmını Tarterus'a gönderiyordu.

Wulfgar, Aegis-fang'i yere doğru indirmeye davrandı.

Derken odanın öbür tarafındaki olayı fark etti.

"O kalkanla yeterince hızlı mısın bakalım?" diye alay ettiPook, arbalet yayını hafifçe oynatarak.

Page 410: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Silaha yoğunlaşmış olan Burneor, Drizzt ile Cattibrie'ınodaya olaylı girişini fark etmedi bile. "Beni öldürmek için tekbir atış hakkın var, köpek," diye ölümden korkmadan lafyetiştirdi cüce, "sadece bir tane." İleri doğru kararlı bir adımattı.

Pook omuz silkti. O usta bir nişancıydı ve onun arbalet yayıDiyarlar'daki en iyi tılsımlı silahlardan biriydi. Tek atış yeterliolurdu. Ama o atışı hiç yapamadı.

Hızla dönüp gelen bir savaş çekici tahta 'güm' diye çarptı,büyük koltuğu lonca başkanının üzerine devirdi ve Pook'ungeriye doğru yığılıp duvara çarpmasını sağladı. Bruenor,yüzünde hiddetli bir gülümsemeyle birlikte barbar dostunateşekkür etmek için döndü. Fakat Drizzt'i -ve Cattibrie'ı!-Taros Çemberi'nin yanında yatarken gördüğündegülümsemesi uçup gitti ve sözleri boğazına düğümlendi.

Cüce taşa dönmüş gibi öylece kalakaldı, gözlerinikırpmıyor, ciğerleri nefes almıyordu. Bacakları boşaldı vedizlerini üzerine çöktü. Baltasını ve kalkanını yere fırlattı vedizleri ile elleri üzerinde kızının yanına kadar emekledi.

Wulfgar, Taros Çemberi'nin demirden kenarlarını kavradıve onları birbirilerine doğru bastırdı. Vücudunun üst kısmıtamamen kıpkırmızı oldu ve kirişli kasları ile damarları demirteller gibi gerildi. Ama kapının üzerinde pek az etkibırakabildi.

Kapanmasını engellemek için bir boyut kapısından içeri biriblisçik kolu uzandı. Ama bu görüntü sadece Wulfgar'ı dahada ateşlemeye yaradı. Kükreyerek Tempus'a seslendi, bütün

Page 411: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

gücüyle ittirerek ellerini birbirine doğru bastırdı ve çemberinkenarlarını birbirilerine doğru büktü.

Bu düzlem değişikliği sayesinde çemberin içindeki aynamsıgörüntü de büküldü ve iblisçiğin kolu temiz bir şekildevücudundan koparak yere düştü. Aynı şekilde, vücudununyarısı hâlâ kapının içinde bulunan ve Wulfgar'ın ayağınındibinde yatan iblisçik de seğirdi ve kıvrıldı. Wulfgarkarşısındaki feci manzarayı görmemek için gözlerini çevirdi.Bükülmekte olan düzlem tünelinin içinde hapis olan birkanatlı iblisçik, derisi kemiğinden ayrılana kadar eğilipkıvrılıyordu.

Taros Çemberi'nin büyüsü kuvvetliydi ve bütün gücünerağmen Wulfgar, bu işi bitirebilecek kadar çemberinkenarlarını bükmeyi umut edemezdi. Kapıyı bükmüş vekısmen kapatmıştı ama bu ne kadar sürerdi? O yorulduğundave Taros Çemberi kendi şekline geri döndüğünde, boyutkapısı bir kez daha açılacaktı. Barbar inatla kükredi ve işinedevam etti. Aynamsı yüzeyin parçalanmasını bekleyerekkafasını kenara doğru çevirdi ve bastırdı.

Kız ne kadar da donuk görünüyordu. Dudakları neredeysemordu ve derisi kuru, buz gibiydi. Bruenor kızın yaralarınınçok feci olduğunu gördü. Fakat cüce hissediyordu ki, onun enağır yarasın ne kesikti ne de çürük. Daha çok, sevgili kızıyaşama sevincini kaybetmiş gibiydi; sanki karanlığın içinedüştüğünde yaşama isteğini boş vermiş gibi. Şimdi kollarınınarasında baygın, buz kesmiş ve rengi solmuş bir haldeyatıyordu. Yere uzanmış olan Dıi/./l, içgüdüsel olaraktehlikeyi sezdi. Yana doğru yuvarlandı vc pelerinin savurarak,

Page 412: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

etrafındakilerle ilgilenmeyen Bruenor ile baygın yatanCattibrie'ın üzerlerini örttü.

Odanın öbür tarafında, LaValle kıpırdanıp ayıldı vcbitkinliğini silkeleyip attı. Dizleri üzerine doğrulup odayıinceledi ve Wulfgar'ın kapıyı kapatma girişimini çabucak farketti. "Onları öldür," diye büyücüye fısıldadı Pook ama üzerinedevrilmiş olan tahtın altından dışarı çıkmaya cesaret edemedi.

Zaten LaValle de onu dinlemiyordu. Çoktan bir büyüyapmaya başlamıştı bile.

Wulfgar, hayatında ilk defa gücünün yetersiz kaldığınıgördü. "Yapamıyorum!" diye homurdandı hüsranla, bir cevaparayışı içinde -her zaman yaptığı gibi— Drizzt'e bakarak.Yaralı Drowun onu algıladığı pek söylenemezdi.

Wulfgar pes etmek istedi. Kolları hidra ısırığının yaralarıyüzünden yanıyor, bacakları onu zar zor taşıyor ve dostlarınınhepsi çaresiz bir şekilde yerde yatıyordu. Ve gücü yeterliolmamıştı!

Başka bir yöntem bulabilme çabasıyla çılgınlar gibi etrafınabakındı. Her ne kadar kudretli olursa olsun, bu çemberin dezayıf bir noktası olmalıydı. Ya da umudunu kaybetmemekiçin Wulfgar, öyle olduğuna inanmak zorundaydı.

Regis onun alt etmeyi başarmıştı, çemberin gücündenkurtulmanın bir yolunu bulmuştu. Regis.

Wulfgar cevabı buldu.

Page 413: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Taros Çemberi'ne son bir kez asıldıktan sonra onu hızlabıraktı ve boyut kapısının bir anlığına olduğu yerdesallanmasına sebep oldu. Wulfgar durup da bu ürkünç olayıizlemedi. Aşağı fırladı ve incili asayı Drizzt'in kemerindençekip aldı. Sonra dosdoğru kapıya sıçradı ve narin asaylaTaros

Çemberi'nin üst kısmına vurdu. Kara inci, binlerce küçükparçaya ayrıldı. Aynı anda LaValle, büyüsünün son hecesinisöyledi ve güçlü bir enerji patlaması yarattı. Kolundaki kıllarıyakıp kavurarak Wulfgar'ı sıyırıp geçti ve Taros Çemberi'nintam ortasında patladı. Wulfgar'ın kurnaz hamlesi sonucu, aynaşeklini kaybedip dairesel bir örümcek ağı görüntüsünü alançemberin iç kısmı, büyülü patlama sonucunda tamamenparçalandı. Ardından gelen patlama ise bütün binayıtemellerinden sarstı.

Odanın içini karanlık bulutlar bastı; olayı izleyenler sankibütün binanın dönüyormuş gibi hissettiler. Sanki hepsi birden,varoluş düzlemleri arasında açılan bir yarığın kargaşasınayakalanmışlar gibi, ani bir rüzgar kulaklarında feryat edipuludu. Üzerlerine kara dumanlar ve buharlar kapandı.Karanlık dört bir yanı sardı.

Derken, kargaşa başladığı kadar hızlı bir şekilde sona erdive gün ışığı, darmadağın olmuş odayı yeniden aydınlattı.Ayağa ilk kalkan, hasarı inceleyip hayatta kalanlara bakmankimseler Drizzt ile Bruenor oldu.

Taros Çemberi paramparça, kırık bükük bir halde yerdeyatıyordu. İçinden yırtık pırtık, yapışkan, ağ gibi bir nesnenininatla sarktığı, eğilip bükülmüş, değersiz bir demir parçasıydı

Page 414: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

artık. Kanatlı bir iblisçik yerde ölü yatıyordu ve onun hemenyanında bir diğer yaratığın kesik kolu duruyordu. Ve oikisinin yanında, başka bir canavarın vücudunun yarısıyatıyordu; vücut hâlâ seğiriyor, üzerinden balçık gibi, karasıvılar damlıyordu.

Dört metre ötede Wulfgar oturuyordu. Sırt üstü yatıpdirseklerinin üzerine yaslanmış olan barbar sersemlemiş gibigörünüyordu. Bir kolu LaValle'nin büyüsü yüzündenkızarmış, yüzü odanın içine dolan dumanla kararmış ve bütünvücudu yapışkan örümcek ağıyla kaplanmıştı. Barbarınvücudunda yüze yakın küçük, kanlı benek vardı. Görünüşegöre, düzlem kapısının aynamsı görüntüsü sadece birgörüntüden ibaret değildi.

Wulfgar, dostlarına boş boş baktı, birkaç kez gözlerinikırpıştırdı ve sırt üstü yere yığıldı.

LaValle, Drizzt ile Bruenor'un kendisini fark etmesinesebep olacak şekilde inledi. Büyücü ayağa kalkmak içindebelenmeye başladı. Ama bunu yapmakla sadece, zafer eldeetmiş olan yabancılara kendisini açık edeceğini anladı. Yeregeri yığıldı ve kıpırdamadan yattı. Drizzt ile Bruenor, şimdine yapmaları gerektiğini düşünerek birbirilerine baktılar. "Siziyeniden görmek çok hoş," diye bir ses geldi altlarından.Kafalarını aşağı çevirdiklerinde Cattibrie'ın bakışlarıyla,yeniden açılmış olan derin mavi gözleriyle karşı karşıyakaldılar. Yaşlara boğulan Bruenor, dizlerinin üzerine çöktü vekıza sarıldı. Drizzt de cüce gibi kıza sarılmaya davrandı amao ikisinin bu anı özel olarak yaşamaları gerektiğine kararverdi. Bruenor'un omzuna teselli niyetine hafifçe vurdu veWulfgar'ın iyi olup olmadığına bakmak için ilerledi.

Page 415: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Barbar dostuna doğru eğildiğinde ani bir hareket fark etti.Kırılıp duvara göçmüş olan büyük taht üzerine doğruyuvarlandı. Drizzt tahtı kolayca yakaladı fakat bununlameşgulken Pook Paşa'nın tahtın arkasından fırlayıp odanınana kapısına doğru tabanları yağladığını gördü. "Bruenor!"diye seslendi Drizzt. Fakat cücenin biricik kızına sarılmaya,başka bir şeye dikkat etmeyecek kadar kendisini kaptırmışolduğunu biliyordu. Drizzt büyük tahtı kenara itti veTaulmaril'i sırtından çekip aldı. Pook'u takip etmeyebaşladığında yayı gerdi. Pook kapıdan hızla geçti veetrafından dönerek kapıyı 'güm' diye kapattı. Merdivenleredoğru geri döndüğünde "Rassit—" diye haykırmaya başladıfakat merdivenlerin başında kollarını kavuşturmuş bir haldebekleyen Regis'i görünce sözleri boğazında düğümlendi."Sen!" diye kükredi Pook, hiddetten yüzü buruşarak ve ellerikasılarak.

"Hayır, o," diye düzeltti Regis, yukarıdan adamın üzerinesıçrayan kara sureti işaret ederek. Afallamış olan Pook,Guenhwyvar'ı sadece koca m.in dişler ve pençelerdenoluşmuş, uçan bir küre olarak gördü.

O sırada Drizzt kapıdan dışarı çıktı ve Pook'un loncabaşkanı olarak sürdüğü saltanat feci bir son buldu.

"Guenhwyvar!" diye seslendi Drow, birçok haftadan sonradeğerli yoldaşını ilk defa görmenin verdiği neşeyle. Kocapanter hızla Drizzt'in yanına geldi ve efendisiyle yenidenkarşılaştığı için oldukça mutlu bir şekilde burnunu ona sürttü.

Fakat diğer sesler ve görüntüler bu buluşmayı kısa kesti.Drizzt ilk önce Regis'i gördü; buçukluk kollarını başının

Page 416: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

arkasında kavuşturmuş ve tüylü ayaklarını üst üste atmışduruyordu. Drizzt, Regis'i yeniden gördüğüne sevinmişti amaalt katlardan gelen sesler Drow'u rahatsız etti. Zira bu seslerdehşetle dolu haykırışlar ve gırtlaktan gelen hırıltılardı.Bruenor da sesleri duydu ve incelemek için koridora çıktı."Gümbürgöbek!" diye selamladı Regis'i, Drizzt ile beraberbuçukluğun yanına yürürken.

Koca merdivenden aşağıya, yaşanan katliama baktılar. Sıksık bir sıçanadam koşturuyor ve arkasından da bir panterkovalıyordu. Hemen dostların aşağısında duran bir sıçanadamgrubu, savunmacı bir çember oluşturmuş, Guenhwyvar'ınkedi dostlarını geri püskürtmek için kılıç savuruyordu. Amakara kürklerden ve parlak dişlerden oluşan bir dalga onlarıoldukları yerde boğuverdi.

"Kediler mi?" diyen Bruenor şaşkınlıkla Regis'e baktı."Buraya kedileri mi getirdin?"

Regis gülümsedi ve ellerinin arasındaki başını arkaya doğruyatırdı. "Farelerden kurtulmanın daha iyi bir yolunu biliyormusun?"

Kafasını sallayan Bruenor gülümsemesini saklaya-madı.Odadan dışarı kaçan adamın cesedine baktı. "Bu da ölmüş,"diye belirtti sertçe.

"Pook oydu işte," dedi Regis, dostları onun kim olduğunuçoktan anlamış olduğu halde. "Şimdi o öldü ve sanırım sıçandostları da ölecek."

Page 417: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Regis, Drizzt'e baktı. Ona bir açıklama yapması gerektiğinibiliyordu. "Guenhwyvar'ın dostları sadece sıçanadamlarıavlıyor," dedi. "Ve onu tabii ki." Pook'u işaret etti. "Normalhırsızlar -eğer akıllılarsa— odalarında saklanırlar. Fakatpanterler onların canını yakmayacak zaten." Drizzt, başınısallayarak Regis ile Guenhwyvar'ın sağduyulu kararınıonayladı. Ayrıca Guenhwyvar kendi başına hüküm vermezdi.

"Hepimiz heykelcik sayesinde buraya geldik," diye devametti Regis. "Guenhwyvar ile birlikte Tarterus'tan dışarıçıktığımız zaman heykelciği yanıma tutmuştum. Kedilerişlerini bitirdikten sonra onu kullanarak kendi düzlemlerinegeri dönebilirler." Heykelciği hakkıyla sahibi olan Drowa geriverdi.

Buçukluğun yüzünde düşünceli bir bakış belirdi.Parmaklarını şaklattı ve sanki son hareketi ona bir fikirvermiş gibi merdiven tırabzanından aşağı hopladı. Pook'adoğru koşturdu, lonca başkanının kafasını yana doğru çevirdi-tabii bu sırada Pook'un boynundaki dikkat çekici yarayıgörmezden gelmeye çalıştı— ve bütün bu maceranınbaşlamasına sebep olan yakut süsü çekip aldı. Regis arkasınıdöndüğünde iki dostunun merak dolu bakışlarıyla karşıkarşıya kaldı.

"Bazı müttefikler edinmenin zamanı geldi," diye açıklamayapan buçukluk, merdivenlerden aşağı hızla inmeye başladı.

Bruenor ve Drizzt duyduklarına inanamaz bir haldebakıştılar. "Loncayı ele geçirecek," diye Drow'u temin ettiBruenor. Drizzt bu konuyu tartışmadı. Tekrar insanadönüşmüş olan Rassiter, Haydutlar Bulvarı'ndaki bir arka

Page 418: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

sokakta durmuş sıçan dostlarının ölüm çığlıklarını dinliyordu.Loncanın, Kuzey'den gelen kahramanlar karşısında yenilgiyeuğradığını anlayabilecek kadar akıllıydı. Ve Pook onu devameden dövüşü bir hale yola koyması için aşağı yolladığında,lağımların güvenli koridorlarına geri sıvışmıştı. Şimdiyapabildiği tek şey, çığlıkları dinlemek ve likantropdostlarından kaç tanesinin bu karanlık günü sağ atlatabildiğimmerak etmekti. "Yeni bir lonca kuracağım," diye kendikendine yemin etti. Fakat bu işin ne kadar zor olduğunu gayetiyi biliyordu. Özellikle de şimdi Calimport'ta feci şekildeadının çıkmış olması bunu daha da zorlaştırırdı. Belki de kıyışeridinde daha kuzeyde olan başka bir şehre taşınırdı -Memnon'a veya Baldur Kapısı'na.

Bir kılıcın düz kısmı omzuna dayanıp, keskin tarafıboynunun yanına küçük bir kesik atınca Rassiter'indüşünceleri ani bir şekilde son buldu.

Rassiter mücevherli bir hançeri havaya kaldırdı. "Sanırımbu sana ait," dedi, sakin konuşmaya çalışarak. Süvari kılıcıuzaklaştı ve Rassiter dönüp Artemis Entreri ile yüzleşti.

Entreri sargılı koluyla uzandı ve hançeri çekip aldı, aynızamanda süvari kılıcını da kınına geri yerleştirdi.

"Mağlup olduğunu biliyordum," dedi Rassiter cesurca."Ölmüş olmandan korktum."

"Korktun mu?" diye sırıttı Entreri. "Yoksa umut mu ettin?"

"İkimizin ilk başta rakip olduğu doğru," diye söze başladıRassiter. Entreri yine güldü. Sıçanadamı kendisine rakip

Page 419: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

olmaya değeceğini hiç düşünmemişti. Rassiter bu hakaretisineye çekti. "Ama o zaman aynı patrona hizmet ediyorduk."Çığlıkların en sonunda kesilmeye başladığı lonca binasınadoğru baktı. "Sanırım Pook öldü, ya da en azından yerindenedildi."

"Eğer Drow ile yüzleşmişse ölmüştür," dedi Entreritükürürcesine. Drizzt Do'Urden'in düşüncesi bile midesinibulandırıyordu.

"Öyleyse sokaklar açık," diye sonuca vardı Rassiter.Entreri'ye kurnazca göz kırptı. "Yani ele geçirmek için."

"Sen ve ben mi?" diye eğlendi Entreri.

Rassiter omuz silkti. "Calimport'ta pek az kimse sana karşıçıkabilir," dedi sıçanadam, "ve ben ise bulaşıcı ısırığımsayesinde sadece birkaç hafta içinde sadık bir orduyaratabilirim. Gece vaktinde kimse bize karşı gelmeye cüretedemez."

Entreri, Rassiter'e doğru yürüdü ve onun yaptığı gibi loncabinasına baktı. "Evet, benim vahşi dostum," dedi sessizce,"ama iki tane sorunumuz var."

"İki mi?"

"İki," diye tekrarladı Entreri. "Birincisi, ben yalnızçalışırım."

Hançer bedenine batıp omurgasına ulaştığında Rassiter şokyemiş gibi sarsıldı.

Page 420: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Ve ikincisi," diye hiç duraksamadan devam etti Entreri,"sen ölüsün." Kanlı hançeri çekip çıkarttı ve sıçanadam yereyığılırken, kiralık katil silahını aşağı doğru tutarak Rassiter'inpelerinine sildi.

Entreri çıkardığı iyi işin sonuçlarını ve kolundaki bandajlıyarayı inceledi. "Daha şimdiden iyileşiyor," diye kendikendine mırıldandı ve karanlık bir delik bulmak için hızauzaklaştı. Şimdi sabah vakti ilerlemiş, etraf aydınlanmıştı vehâlâ iyileştirmesi gereken bir sürü yarası olan kiralık katil,gündüz zamanı sokaklarda karşısına çıkabilecek zorluklarlayüzleşmeye hazır değildi.

-25-

GÜNEŞLİ BİR GÜN

Bruenor, hiçbir cevap beklemediği halde hafifçe kapıyıçaldı. Alışmış olduğu üzere, hiç cevap gelmedi.

Fakat bu sefer, inatçı cüce arkasını dönüp uzaklaşmadı.Kapı tokmağını çevirdi ve loş odaya girdi.

Drizzt, yatağının üzerinde Bruenor'a sırtı dönük, belinekadar çıplak bir halde oturuyor ve ince parmaklarını gürbeyaz saçlarının arasında gezdiriyordu. Bruenor, Drowunsırtında boyulu boyunca açılmış olan kesik yarasınınkabuğunu bu loşlukta bile görebiliyordu. Cüce ürperdi.Saatlerce çılgıncasına dövüştüğü o sıralarda, Drizzt'in,

Page 421: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Artemis Entreri tarafından bu denli feci bir şekilde yaralanmışolduğunu hiç tahmin etmemişti.

"Beş gün oldu elf," dedi Bruenor sessizce. "Bütün hayatınıburada yaşamaya niyetli misin?" Drizzt, cüce dostuna bakmakiçin yavaşça döndü. "Başka nereye gidebilirdim?" diyeyanıtladı. Bruenor, Drowun açık kapının gerisindekikoridordan gelen ışığı yansıtarak parlayan lavanta renkligözlerine baktı. Cüce, sol gözünün yeniden açılmış olduğunuumut içinde fark etti. Bruenor, iblisçiğin darbesinin Drizzt'ingözünü daimi olarak kör ettiğini düşünmüştü. iyileştiği açıkçagörülüyordu ama o muhteşem-gözler yine de Bruenor'uendişelendiriyordu. Parıltılarının büyük bir kısmını kaybetmişgibi görünüyorlardı. "Cattibrie nasıl?" diye sordu Drizzt.Genç kadını hakikaten de merak ediyor fakat aynı zamandakonuyu değiştirmek de istiyordu.

Bruenor gülümsedi. "Henüz ayağa kalkmadı," diyeyanıtladı, "ama dövüş isteği geri geldi ve yatakta sessiz sakinyatmaktan da pek hoşlanmıyor!" O günün erken saatlerindehizmetçilerden birisinin kızının yastığını dikleştirmeyeçalıştığı sahneyi hatırlayıp güldü. Cattibrie'ın şöyle dik dikbakması, adamın yüzündeki kanın çekilmesine sebep olmayayetmişti. "Üzerine titredikleri zaman, uşakları kılıç gibi diliylekesmekle meşgul."

Drizzt'in gülümsemesi zoraki gibiydi. "Peki ya Wulfgar?"

"Oğlan daha iyi," diye yanıtladı Bruenor. "Herifinüzerindeki örümcek ağlarını ayıklamak dört saatimizi aldı.Ayrıca bir ay boyunca kolunda sargı beziyle dolaşacak. Amao çocuğu alaşağı etmek için daha fazlası gerekli! Bir dağ

Page 422: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

kadar dayanıklı, neredeyse o kadar da iri!" Gülümsemelerisolup gidene ve sessizlik rahatsız edici bir hal alana dekbirbirilerine baktılar. "Buçukluğun vereceği ziyafet başlamaküzere," dedi Bruenor. "Sen geliyor musun? O kocaişkembesine dayanarak, Gümbürgöbek'in mükellef bir sofrahazırlatacağını tahmin ediyorum." Drizzt çekimser bir şekildeomuz silkti.

"Pöh!" diye homurdandı Bruenor. "Hayatını bu karanlıkduvarlar arasında yaşayamazsın!" Aklına aniden bir düşüncegelince aniden durdu. "Yoksa bu gece dışarı mı çıkacaksın?"diye sordu kurnazca. "Dışarı mı?"

"Ava," diye açıkladı Bruenor. "Artemis Entreri'yiavlamaya?"

Şimdi gülme şırası Drizzt'teydi -Bruenor, Drowun yalnızkalma isteğini, kiralık katile karşı duyduğu bir saplantıylakarıştırmıştı.

"Onu haklamak için yanıp tutuşuyorsun," diye akıl yürüttüBruenor, "ve eğer hâlâ nefes alıyorsa o da seni haklamakiçin."

"Gel," dedi Drizzt, bol bir gömleği başından geçiripgiyerken. Yatağın etrafından dönerken büyülü maskeyi aldıfakat onu şöyle bir düşünüp tartmak için duraksadı. Maskeyiellerinin içinde çevirdikten sonra şifoniyerin üzerine geribıraktı. "Ziyafete geç kalmayalım." Bruenor, Regishakkındaki tahmininde yanılmamıştı; iki dostu bekleyenmasa, parlak gümüş ve porselen takımlarla donatılmıştı. Lezizyemeklerden yayılan kokular, oturacakları yerlere doğru

Page 423: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

yürürken ikisinin de farkında olmadan dudaklarınıyalamalarına sebep oldu. Regis uzun masanın başındaoturuyordu. Sandalyesinde her kıpırdandığında, tuniğininüzerine dikmiş olduğu yüzlerce mücevher mum ışığıylaparıldıyordu. Onun arkasında, bir zamanlar Pook'u koruyaniki tepe devi harem ağası duruyordu. Devlerin yüzleriçürüklerle dolu ve sargı bezleriyle kaplıydı.

Bruenor her ne kadar bundan hoşlanmasa bile, buçukluğunsağında LaValle oturuyordu. Sol tarafında ise, yeni loncanınbaş teğmenleri olan kurnaz bakışlı bir buçukluk ve şişko birgenç adam vardı.

Masanın öbür tarafında Wulfgar ile Cattibrie yan yanaoturmuş el ele tutuşmuşlardı. İkisinin donuk ve bitkinbakışlarını gören Drizzt, bunun sebebinin aralarındaki sevgiolduğu kadar birbirilerini desteklemek olduğunu tahmin etti.

Fakat ne kadar yorgun olurlarsa olsunlar, Drizzt'in odayagirdiğini görünce yüzleri gülümsemelerle aydınlandı. Regis'inyüzü de öyle. Neredeyse bir haftadır Drow'u ilk defagörüyorlardı.

"Buyur, buyur!" dedi Regis neşeyle. "Sen bizekatılmasaydın pek tatsız bir ziyafet olurdu!" Drizzt,LaValle'nin yanındaki sandalyeye oturduğunda ürkek büyücüona endişeyle baktı. Loncanın teğmenleri de bir Drow elfiyleakşam yemeği yeme düşüncesiyle birlikte rahatsızlıklakıpırdandı.

Drizzt onların rahatsızlığının baskısını gülümseyereküzerinden attı; bu onların sorunuydu, Drizzt'in değil.

Page 424: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Meşguldüm," dedi Regis'e.

Drizzt'in yanına oturan Bruenor "Somurtmakla meşguldü,"demek istedi fakat nazik davranıp çenesini kapalı tuttu.

Wulfgar ve Cattibrie, masanın öteki tarafından kara tenlidostlarına baktılar. "Beni öldürmeye ant içmiştin," dedi DrowWulfgar'a sakince, koca adamın arkasına yaslanmasına sebepolarak.

Wulfgar kıpkırmızı kesildi ve Cattibrie'ın elini daha dasıkıca tuttu.

"O kapıyı sadece Wulfgar'ın kuvveti koruyabilirdi," diyeaçıkladı Drizzt. Dudakları kıvrılıp hüzünlü bir gülümsemehalini alırken.

"Ama ben—" diye başladı Wulfgar fakat Cattibrie onunsözünü kesti. "Öyleyse bu konuya bu kadar yeter," diye ısraretti genç kadın, masanın altından Wulfgar'ın kalçasınavurarak. "Geride bıraktığımız zorluklar hakkındakonuşmayalım. Daha bizi bekleyen çok şey var!"

"Kızım haklı," diye lafa daldı Bruenor. "Burada oturupiyileşmeyi beklerken günler gelip geçiyor! Bir hafta dahageçerse, savaşı kaçırabiliriz." "Ben gitmeye hazırım," diyebeyan etti Wulfgar.

"Hayır değilsin," diye lafı yapıştırdı Cattibrie. "Ben dedeğilim. Daha önümüzdeki uzun yola bile varamadan önceçöl bizi durdurur."

Page 425: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Öhö öhö," diye başladı Regis, ilgilerini üzerine çekerek."Ayrılmanız konusunda... " Önereceği şeyi doğru düzgün birüslupla söyleme konusunda heyecanlı olan Regis, duraksadıve kendisine yöneltilen bakışlarla karşı karşıya kaldı. "Ben...şey... düşündüm ki... yani... "

"Çıkar baklayı," dedi Bruenor, küçük dostunun aklında neolduğunu tahmin ederek. "Pekala, burada kendime bir yerinşa ettim," diye devam etti Regis. "Ve sen buradakalacaksın," diye mantık yürüttü Cattibrie. "Senisuçlamayacağız, ama kesinlikle özleyeceğiz!"

"Evet," dedi Regis, "Ve hayır. Burada yer çok, ayrıca bollukda var. Dördünüz benim yanımdayken... "

Bruenor elini kaldırarak onu susturdu. "Hoş bir teklif,"dedi, "ama benim yurdum Kuzey'de." "Geri dönmemizibekleyen ordular var," diye ekledi Cattibrie.

Regis, Bruenor'un ret cevabının nihai sonuç olduğunu farketti ve Wulfgar'ın kesinlikle Cattibrie'ı takip edeceğinibiliyordu -hatta eğer kız Tarterus'a geri gitmek isterse barbaroraya dahi giderdi. Böylece buçukluk bakışlarını, şu sonbirkaç gündür çözülemeyen bir bilmece halini almış olanDrizzt'e doğru çevirdi.

Drizzt arkasına yaslandı ve bu teklifi düşündü. Teklifireddetme konusunda yaşadığı tereddüt, Bruenor, Wulfgar veözellikle de Cattibrie'ın ona endişeyle bakmasına sebep oldu.Calimport'taki hayat muhtemelen o kadar da kötü olmazdı. VeRegis'in işletmeyi planladığı bu gölgelerle dolu meslekte,

Page 426: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Drowun kesinlikle yükselmesine yarayacak yeteneklerivardı. Dosdoğru Regis'in gözlerinin içine baktı. "Hayır," dedi.Rahatlayıp yüksek sesle nefes veren Cattibrie'a doğru döndüve kızın gözlerinin içine baktı. "Şimdiye kadar yeterince fazlagölgeler içinde dolaştım zaten," diye açıkladı. "Beni bekleyensoylu bir görev ve gerçek kralını bekleyen soylu bir taht var."

Regis rahatça arkasına yaslandı ve omuz silkti. Bu kadarınızaten tahmin etmişti. "Madem ki hepiniz savaş için geridönmeye kararlısınız, eğer maceranızda size yardımcıolmazsam kendimi kötü hissederim."

Diğerleri merakla ona baktılar. Minik dostlarınınsergileyebileceği hayret verici davranışlara artık hiçşaşırmıyorlardı.

"Sadede gelirsek," diye devam etti Regis, "ajanlarımdanbirisi bana -güneye yaptığınız yolculuk hakkında Bruenor'danduyduğum hikayelere bakılırsa- sizin için çok önemli olan birşahsın bu sabah Calimport'a geri döndüğünü haber verdi."Parmaklarını şaklattı ve yan taraftaki perdeli kapıdan içeri birodacı girdi. Kaptan Deudermont'a eşlik ediyordu. Kaptan,Regis'e doğru eğilip reverans yaptı. Ve Derinsu'dan güneyeyaptıkları tehlikeli yolculukta edindiği kıymetli dostlarınınkarşısında daha da fazla eğildi. "İyi bir rüzgar yakaladık,"diye açıkladı, "ayrıca Su Perisi, her zamankinden daha dahızlı gidiyor. Yarın şafak vaktinde denize açılabiliriz; yorgunkemikleri dinlendirmek için, hafif hafif salınan bir gemidendaha iyisi kesinlikle yoktur."

"Peki ya ticaret," dedi Drizzt. "Ticaret pazarları şimdiCalimport'ta. Ayrıca tam da mevsimi. Bahardan önce

Page 427: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

ayrılmayı planlamıyordun."

"Sizi ta Derinsu'ya götüremeyebilirim," dedi Deudermont."Buna rüzgarlar ve buzlar karar verecek. Ama tekrar karayaçıktığınızda hedefinize çok daha yaklaşmış olacaksınız."Kafasını Regis'e çevirdikten sonra yine Drizzt'e baktı."Ticaret konusundaki zararıma gelince, bu konuda bazıanlaşmalara varıldı zaten."

Regis baş parmaklarını mücevherli kemerine geçirdi. "Sizeen azından bunu borçluydum!" "Pöh!" diye homurdandıBruenor, gözünde maceraperest bir parıltıyla. "On katfazlasını borçlusun, Gümbürgöbek, on kat fazlasını!"

Drizzt odasının tek penceresinden dışarıya, Calimport'unkaranlık sokaklarına baktı. Sokaklar bu gece daha sessiz gibigörünüyordu. Bütün şehir, Pook Paşa kadar kudretli bir loncabaşkanının çöküşü üzerine sokaklara yayılması kesin olanşüphe, entrika ve güç çekişmeleriyle ses-sizleşmişti.

Drizzt dışarıda bir yerde başka gözlerin de olduğunubiliyordu. O gözler ona, lonca binasına bakıyor, Drowelfinden bir haberinin gelmesini bekliyorlardı -DrizztDo'Urden ile bir kez daha savaşmayı bekliyorlardı.

Gece tembelce geçip gitti ve pencerenin önünden hiçkıpırdamayan Drizzt şafağın atışını izledi. Yine odasına ilkgelen kimse Bruenor idi. "Hazır mısın elf?" diye sordu heveslicüce, odaya girip kapıyı ardından kapayarak.

"Sabırlı ol, iyi yürekli cüce," diye yanıtladı Drizzt. "Gelgitçekilmeden yola çıkamayız; Kaptan Deudermont bana

Page 428: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

sabahın büyük bir bölümünü beklemekle geçireceğimizisöyledi." Bruenor kendisini yatağa attı. "Daha iyi ya,' dedi ensonunda. "O minik herifle konuşmak için daha fazla zamanımolacak." "Regis için endişeleniyorsun," diye gözlemlediDrizzt.

"Hı-hı," diye kabul etti Bruenor. "Ben yanındayken şansıepey yaver gitti." Şifoniyerin üzerinde duran oniks heykelciğiişaret etti. "Ve tabii senin yanındayken de. Gümbürgöbekkendi ağzıyla söyledi: Burada elde edilebilecek servetler var.Pook öldü ve loncanın taliplisi çok olacak. Ve o Entreri denenherif de ortalarda -bu pek hoşuma gitmiyor. Ayrıca, hiçşüphesiz, buçukluktan acı bir intikam almayı dört gözlebekleyen o sıçanadamlardan da sürüsüyle vardır. Ve obüyücü! Gümbürgöbek, onu mücevherlerle ikna ettiğinisöylüyor, anlarsın ya. Ama bir büyücünün öyle tılsımlarakapılacağını sanmıyorum."

"Ben de, aynı şekilde," diye hemfikir oldu Drizzt. "Oadamdan hoşlanmıyorum ve ona güvenmiyorum!" diye ilanetti Bruenor. "Gümbürgöbek, onun sağ koluymuş gibi yanındadurmasına izin veriyor."

"Belki de ikimiz bu sabah LaValle'yi şöyle bir ziyaret etsekiyi olur," diye önerdi Drizzt, "nerede duruyormuş anlayalımbakalım."

Büyücünün kapısın vardıklarında Bruenor'un kapı çalmatekniği epey değişti. Drizzt'in kapısına hafifçe vuran cüce,büyücünün kapısını ağır bir çekicin git gide yükselengümbürtüsü gibi yumrukladı. LaValle yatağından sıçradı,

Page 429: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

sorunun ne olduğunu ve yepyeni kapısını kiminyumrukladığını görmek için koşturdu.

"Günaydın, büyücü," diye homurdandı Bruenor, kapıaçıldığı anda adamı bir kenara itip odaya dalarak.

"Tahmin etmiştim," diye mırıldandı LaValle, şömineye vebir zamanlar eski kapısı olan odun yığınına bakarak.

"Selamlar, iyi cüce," dedi elinden geldiğince kibar birşekilde. "Ve size de Usta Do'Urden," diye çabucak eklediDrizzt'in odaya girdiğini gördüğü anda. "Bu saate kadargitmiş olmanız gerekmiyor muydu?" "Zamanımız var," dediDrizzt.

"Ve Gümbürgöbek'in güvende olduğundan emin olanakadar hiçbir yere gitmiyoruz," diye açıkladı Bruenor.

"Gümbürgöbek mi?" diye tekrarladı LaValle. "Buçukluk!"diye kükredi Bruenor. "Senin efendin."

"Ah, evet, Efendi Regis," dedi LaValle sevgi dolu bir sesle,elleri göğsünde kavuşarak ve gözleri boş, donuk bir halalarak.

Drizzt kapıyı kapattı ve ona şüpheyle, dik dik baktı.Gözünü kırpmayan drowu gören LaValle'nin yapmacık ifadesinormale döndü. Söyleyebilecek bir yalan arayarak çenesinikaşıdı. Drow'u kandırmayacağını anladı. Cüceyi belki,buçukluğu kesinlikle ama Drow'u değil. O lavanta renkligözler sanki onu delip geçiyor gibiydi. "Küçük dostunuzunyaptığı büyünün bana işlediğine inanmıyorsunuz," dedi.

Page 430: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Büyücüler büyülü tuzaklardan sakınır," diye yanıtladıDrizzt.

"Yeterince adil," dedi LaValle, bir sandalyeye oturarak.

"Pöh! O zaman bir yalancısın!" diye hırladı Bruenor, elikemerindeki baltaya doğru uzanarak. Drizzt onu durdurdu.

"Büyüden kuşku duysanız bile," dedi LaValle,"sadakatimden kuşku duymayın. Uzun hayatım boyunca birsürü efendiye hizmet etmiş olan faydacı bir kimseyim. Pookbunlar arasında en büyüğüydü. Ama Pook öldü. LaValle hâlâhayatta ve hizmet ediyor."

"Ya da, belki de zirveye tırmanma şansını görmüştür," diyebelitti Bruenor, LaValle'den hiddetli bir yanıt gelmesinibekleyerek.

Fakat büyücü samimiyetle güldü. "Benim kendi sanatımvar," dedi. "Umursadığım tek şey de bu. Konfor içindeyaşıyorum ve her istediğim yere gidebilirim. Bir loncabaşkanının karşısına çıkacak tehlikeler ve rakiplerleyüzleşmeye hiç niyetim yok." Drizzt'in, cüceden dahamantıklı biri olduğunu düşünüyordu. "Buçukluğa hizmetedeceğim ve eğer Regis tahttan indirilirse, onun yerinegeçecek olan kişiye hizmet edeceğim."

Bu mantık Drizzt'i tatmin etmişti. Ayrıca büyücününsadakatine yakut süsün yapabileceği bütün tılsımlardan dahafazla inanmasını sağlamıştı. "Haydi gidelim buradan," dediBruenor'a ve kapıdan dışarı çıkıp gitti.

Page 431: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Bruenor, Drizzt'in hükmüne güveniyordu ama son bir tehditsavurmadan edemedi. "Bana bulaştın büyücü," diye hırladıkapı eşiğinden. "Neredeyse kızımı öldürüyordun. Eğerdostumun başına kötü bir şey gelirse bunu kellenle ödersin,bilmiş ol."

LaValle kafasını salladı ama hiçbir şey söylemedi. "Ona iyibak," diye sözünü bitirdi cüce, göz kırparak. Çıktıktan sonrada kapıyı 'güm' diye çarptı.

"Kapımdan nefret ediyor," dedi büyücü acımayla.

ÇATI

Yolcular, bir saat sonra lonca binasının ana girişindetoplandılar. Drizzt, Bruenor, Wulfgar ve Cattibrie bir kez dahayolculuk kıyafetlerini giymiş ve hazırlanmışlardı. Ve büyülümaske Drizzt'in boynunda asılı duruyordu.

Regis, yanında hizmetçileriyle birlikte onlara katıldı. Çetindostlarına Su Perisi'ne kadar eşlik edip onları yolcu edecekti.Ayrıca loncanın yeni ve kurnaz başkanı düşmanlarının onunmüttefiklerinin nasıl da muhteşem olduğunu görmesiniistiyordu. Özellikle de bir drow elfinin! "Ayrılmadan önceyapacağım son bir teklif var," diye belirtti Regis. "Buradakalmıyoruz," diye kızdı Bruenor.

"Teklifim sana değil," dedi Regis. Dönüp dosdoğru Drizzt'ebaktı. "Sana."

Buçukluk ellerini hevesle ovuştururken Drizzt, dostunun neyumurtlayacağını sabırla bekledi.

Page 432: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Elli bin altın sikke," dedi Regis en sonunda, "kedin için."

Drizzt'in gözleri kocaman olup iki kat genişledi."Guenhwyvar'a çok iyi bakılacak, seni temin eder—"

Cattibrie, Regis'in ensesine bastı tokadı. "Utan biraz," diyeazarladı. "Drow'u iyi tanıyorsun!" Drizzt gülümseyerek kızısakinleştirdi. "Bir hazineye karşılık bir hazine mi?" dediRegis'e. "Reddetmem gerektiğini biliyorsun. Niyetin ne kadariyi olursa olsun, Guenhwyvar satılıp alınamaz."

"Elli bin," diye pufladı Bruenor. "Eğer isteseydik, gitmedenevvel zaten alırdık!"

Regis bu teklifin saçmalık derecesini anladı ve utanç içindekıpkırmızı kesildi.

"Koca dünyayı seni kurtarmak için geldiğimize o kadaremin misin bakalım?" diye sordu

Wulfgar. Regis kafası karışmış bir şekilde barbara baktı.

"Belki de kediyi kurtarmaya gelmişizdir," diye sözünedevam etti Wulfgar ciddiyetle.

Regis'in yüzündeki afallamış bakış, içlerinden hiçbirinindayanamayacağı kadar komikti ve hepsi de aylardır hiçpatlamadıkları kadar içten bir kahkaha patlatıp Regis'in bilegülmesini sağladılar.

"Al," diye önerdi Drizzt, gülüşmeler kesildiğinde. "Onunyerine bunu al." Büyülü maskeyi boynundan çıkarttı ve

Page 433: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

buçukluğa doğru fırlattı.

"Gemiye varana dek onu taksa miydin acaba?" diye sorduBruenor.

Drizzt, bir cevap bekleyerek Cattibrie'a baktı. Kızınyüzündeki onay ve takdir dolu gülümseme, Drizzt'inaklındaki bütün kuşkuları silip süpürdü.

"Hayır," dedi. "Bırak Calimyalılar bana ne gözle bakarlarsabaksınlar." Kapıları açtı ve sabah güneşi lavanta renkligözlerine yansıyıp onları parlattı.

"Bırak şu koca dünya bana hangi gözle bakarsa baksın,"dedi. Sırayla dört dostuyla birden göz göze gelirkenbakışlarında içten bir memnuniyet vardı. "Siz benim kimolduğumu biliyorsunuz."

SON DEYİŞ

Su Perisi, Kılıç Sahili'nden kuzeye doğru kış rüzgar-larıylacebelleşerek zor bir rota çiziyordu. Ama Kaptan Deudermontile minnettar tayfası, dört dostun hızla ve güven içindeDerinsu'ya varmasını sağlamaya kararlıydı.

Onarılmış gemi, iri dalgalardan ve buz tabakalarındansıyrılarak Derinsu Limanı'na yanaştığında her bir köşedenafallamış bakışlar topladı. Deudermont, bunca yıllıkdeneyimine ve becerisine baş vurarak Su Perisi'ni güvenlelimana yanaştırdı.

Page 434: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Dört dost, yolculuk ne kadar zor geçmiş olsa da denizdegeçirdikleri iki ay zarfında sağlıklarını ve neşelerini gerikazanmışlardı. Her şey iyiye gitmiş, hatta Cattibrie'ninyaralarının hepsi iyileşecek gibi görünür olmuştu.

Kuzey'e yapılan deniz yolculuğu zorlu geçmiş fakatdonmuş topraklar üzerinde yapılan kara yolculuğu daha dazorlu olmuştu. Kış geçmeye başlamıştı fakat hâlâ etkisinigösteriyordu ve dostların karların erimesini bekleyecekzamanı yoktu. Deudermont'a ve Su Perisi'nin tayfasına vedaettiler, kalın pelerinlere bürünüp kalın çizmeler giydiler veDerinsu'nun ana kapısından çıkıp Ticaret Yolu boyunca kuzeydoğuya ilerleyip Uzunsemer'e doğru yolculuk ettiler. Onlarıdurdurmak için karşılarına kar fırtınaları ve kurtlar çıktı. Biryılın karı tarafından üzeri kapanmış olan yollar ve tabelalarsebebiyle, rotalarını yıldızları ve güneşi inceleyen Drowelfinin tahminlerine dayanarak belirlediler.

Fakat bir şekilde yolu buldular ve Mithril Salonu'nu gerialmaya hazır bir şekilde Uzunsemer'e vardılar. Bruenor'unBuzyeli Vadisi'nden gelen halkı onları karşıladı. YanlarındaWulfgar'ın halkından beş yüz kişi vardı. İki haftadan az birsüre içinde, Adbar Kalesi'den General Dagnabit, yanındasekiz bin cüce askeriyle birlikte Bruenor'un ordusuna katıldı.Savaş planları yazılıp çizildi. Drizzt ile Bruenor yeraltı şehrive maden mağaraları hakkındaki hatıralarına dayanarakmekanın planını çizdiler ve yüzleşecekleri duergar ordusununsayılarını hesaplamaya çalıştılar.

Sonra bahar gelip kışın son demlerini de kovaladığında veordunun dağlara doğru yola çıkışından iki gün önce, hiçbeklenmedik bir şekilde iki müttefik birliği daha geldi:

Page 435: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Gümüşay ve Nesme'den gelen okçu bilirleriydi bunlar. MithrilSalonu'na yaptıkları ilk yolculuklarında Nesmeli devriyelertarafından kendisinin ve dostlarının gördüğü muameleyihatırlayan Bruenor, ilk önce Nesmeli savaşçıları reddetmeyidüşündü. Ayrıca cüce, bu müttefiklik gösterisinin ne kadarınındostluk umutlarına, ne kadarının kâr elde etme düşüncesinedayalı olduğunu da merak ediyordu!

Ama, çoğunlukla olduğu gibi, yine Bruenor'un dostlarıonun akıllıca bir karar vermesini sağladılar. Cüceler, madenleryeniden çalışmaya başladığında Mithril Salonu'na en yakınyerleşim yeri olan Nesme ile büyük çaplı ticaret ilişkilerikurmak zorundaydı ve akıllı bir liderin, o anda ve hemenorada kötü hislerini bir kenara atması gerekirdi.

Sayıları ezici üstünlükteydi, kararlılıkları aman vermiyorduve liderleri muhteşemdi. Savaş deneyimli cüceler ve vahşibarbarlardan oluşan ana saldırı tümenini Bruenor ile Dagnabityönetti. Bütün odaları tek tek duergar pisliklerindentemizlediler. Yayıyla Cattibrie, yolculuğa katılan birkaçHarpel ve diğer iki şehirden gelen okçu birlikleri ise anakuvvetin ardından yan geçitlerin ve tünellerin icabına baktılar.

Drizzt, Wulfgar ve Guenhwyvar, geçmişte sıkça yaptıklarıgibi kendi başlarına ilerlediler. Ordunun ilerisindeki veaşağısındaki alanları önceden inceleyip, yolları boyunca kendipaylarına düşen bolca duergarı hakladılar.

Üç gün içinde üst katman temizlendi. İki hafta içindeyeraltı şehri zapt edildi. Bahar mevsimi Kuzey Diyarı'natamamen yerleştiğinde, yani ordu Uzunsemer'den ayrılalı biray geçtiğinde, Battlehammer Klanı'nın çekiçleri kadim

Page 436: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

salonlarda yeniden çınlamaya başlamıştı bile. Ve hakiki kral,tahtına oturmuştu.

Drizzt, yüksek bir dağ mevkiinde durmuş, uzaktaki büyülüşehir Gümüşay'ın ışıklarına bakıyordu. Daha önce o şehrinkapısından geri çevrilmişti ve bu acı verici bir hadiseydi.Fakat bu sefer değil.

Şimdi, başını dik tutarak ve kapüşonunu örtmek zorundakalmayarak bu topraklarda istediği gibi dolaşabiliyordu.Dünyanın büyük bir kısmı hâlâ onu tehdit ediyordu: DrizztDo'Urden adını pek az kimse duymuştu. Ama Drizzt şimdi,kara derisi için hiçbir açıklamaya ya da mazerete ihtiyacıolmadığını biliyordu. Ve kendisine haksız bir şekildedavranan kimselere ne açıklama yapıyor ne de onlardan özürdiliyordu.

İnsanların önyargısının yükü yine onun omuzlarınabinecekti ama Drizzt, Cattibrie'ın tavsiyeleri sayesinde ayaktadurmayı öğrenmişti.

Cattibrie onun için muhteşem bir dosttu. Drizzt onunbüyüyüp serpilişini ve kendisi için özel bir kadın oluşunuizlemişti. Ve kızın en sonunda yuvasını bulmuş olduğunubildiği için kendisini iyi hissediyordu. Kızın Wulfgar ilebirlikte ve Bruenor'un yanındayken oluşturduğu aile, kara elfihüzünlendiriyordu. Zira o bir ailenin sıcak ilişkisini hiçyaşayamamıştı.

"Ne kadar çok şey değişti," diye fısıldadı Drow, boş dağmevkiinin rüzgarlarına doğru. Sözlerinde matem yoktu.

Page 437: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Mithril Salonu'ndan Gümüşay'a giden ilk işlenmiş mallarsonbahar mevsiminde yola çıkmıştı ve kış tekrar geçip bahargeldiğinde ticaret hızını almış gitmişti. Buzyeli Vadisi'ndengelen barbarlar ise cücelerin mallarını taşıma işini üstlenmişti.

Aynı bahar mevsiminde Krallar Salonu'nda bir heykelyapılmaya başlandı: Bruenor Battlehammer'ın heykeli.

Yuvasından çok uzaklara seyahat etmiş ve bir sürümuhteşem -ya da feci— şey görmüş olan cüce için,madenlerin yeniden açılması ve kendi büstünün yapılması, oyıl için planlanan başka bir hadisenin yanında oldukça küçükkalıyordu.

"Size geleceğini söylemiştim," dedi Bruenor, taht odasındaonun yanında oturmakta olan Wulfgar ile Cattibrie'a. "Elfsizin düğününüz gibi bir olayı asla kaçırmaz!"

Adbar Kalesi Kralı Harbormm'un izni sayesinde, yanındabin kadar cüceyle salonlarda kalan ve Bruenor'a sadakatyemini eden General Dagnabit odaya girdi. General, sonaylarda Mithril Salonu'nda git gide daha az görülmeyebaşlayan bir kişiye refakat ediyordu.

"Selamlar," dedi Drizzt, dostlarının yanında doğruilerleyerek.

"Demek geldin," dedi Cattibrie boş boş, umursamazdavranmaya çalışarak.

"Bunu planlamamıştık," diye ekledi Wulfgar, aynı kayıtsıztonlamayla. "Umarım, masada senin için bir sandalye vardır."

Page 438: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

Drizzt sadece gülümsedi ve özür dilercesine reverans yaptı.Son zamanlarda pek sık ortadan kayboluyordu -hem dehaftalar boyunca. Büyülü diyarını ziyaret etmesi içinGümüşay'ın Hanımı'ndan gelen özel davetler öyle kolaycareddedilemezdi.

"Pöh!" diye homurdandı Bruenor. "Size geleceğinisöyledim. Ve bu sefer yanımızda kalmak üzere geldi!"

Drizzt kafasını olumsuz anlamda salladı.

Dostuna neler olduğunu merak eden Bruenor başını yanadoğru yatırdı. "Kiralık katili mi arıyorsun elf?" diye sormadanedemedi.

Drizzt sırıttı ve tekrar kafasını salladı. "O adamla bir dahakarşılaşmayı hiç istemiyorum," diye yanıtladı. Cattibrie'abaktı ve kızın kendisini anladığını görünce tekrar Bruenor'adoğru döndü. "Şu engin dünyada görülecek bir sürü şey var,sevgili cüce. Gölgeler içindeyken göremeyeceğim bir sürüşey. Çeliğin çınlamasından çok daha hoş olan bir sürü ses veölümün kokusuna tercih edilecek bir sürü esans."

"Başka bir ziyafet daha hazırlayalım bakalım," diyesöylendi Bruenor. "Şu elfin aklında başka bir düğün daha olsagerek!"

Drizzt konuyu üstelemedi. Belki de Bruenor'un sözlerindegerçeklik payı vardı, tabii ilerideki bir tarih için. Artık Drizztumutlarını ve arzularını sınırlandırmıyordu. Dünyayıolabildiğince fazla gezip görecek ve seçimlerini isteklerinegöre yapacaktı, kendi kendisine dayattığı sınırlandırmalara

Page 439: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

göre değil. Fakat şimdi, Drizzt paylaşılamayacak kadar kişiselbir şey yaşıyordu.

Drow, hayatında ilk defa huzur bulmuştu.

Başka bir cüce odaya girdi ve hızla Dagnabit'in yanınakoşturdu. İki cüce de ayrıldılar fakat Dagnabit birkaç dakikasonra geri döndü.

"Ne oldu?" diye sordu Bruenor, bu koşuşturmaca karşısındakafası karışarak.

"Başka bir misafir daha," diye açıkladı Dagnabit. Ama dahakonuğu muntazaman takdim edemeden önce odaya birbuçukluk dalıverdi.

"Regis!" diye haykırdı Cattibrie. O ve Wulfgar eskidostlarını karşılamak için ona doğru koştular.

"Gümbürgöbek!" diye haykırdı Bruenor. "DokuzCehennem'in hangi dibinden—"

"Bu olayı kaçıracağımı mı düşünüyordunuz?" diye pufladıRegis. "yani en yakın iki dostumun düğününü?"

"Nereden öğrendin?" diye sordu Bruenor.

"Şöhretini hafife alıyorsun, Kral Bruenor," dedi Regis,kibarca reverans yaparak.

Drizzt, buçukluğu ilgiyle inceledi. Mücevher düğmeliceketini giymişti ve üzerinde yakut süs de dahil olmak üzere

Page 440: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

başka bir sürü mücevherat vardı. Drow bunca mücevheri birarada hiç görmemişti. Ve Regis'in kemerinden sarkankeselerin de altın ve değerli taşlarla dolu olduğu kesindi.

"Uzun süre kalacak mısın?" diye sordu Cattibrie.

Regis omuz silkti. "Acelem yok," diye yanıtladı. Drizzt birkaşını şüpheyle kaldırdı. Hırsızlar loncasının efendisi olanbiri, tahtını uzun süreyle terk etmezdi; genellikle makamınıondan çalmaya hazır olan bir sürü kimse olurdu. Cattibrie bucevap ve buçukluğun geri dönüş zaman¬laması sayesindemutlu olmuş gibi görünüyordu. Wulfgar'ın halkı kısa süreiçinde dağların temeline Konaktaşı şehrini yenidenkuracaklardı. Fakat Cattibrie ve Wulfgar, Mithril Salonu'nda,Bruenor'un yanında kalmaya niyetliydi. Düğünden sonraplanladıkları kısa bir balayı seyahatleri vardı. Belki BuzyeliVadisi'ne geri dönecek, belki de yılın ilerleyen vakitlerindeKaptan Deudermont ve Su Perisi ile denize açılıp güneydiyarlarına doğru yelken açacaklardı.

Cattibrie, sadece birkaç aylığına bile olsa, yolculuğaçıkacaklarını Bruenor'a söyleme işinden hiç hoşlanmıyordu.Drizzt'in de sık sık yollara düştüğü düşününce, cüceninyalnızlıktan patlayacağından korkuyordu. Ama eğer Regis birsüre kalmaya niyetliyse...

"Bir oda rica edebilir miyim?" diye sordu Regis,"eşyalarımı yerleştirmek ve uzun yolun yorgunluğunu atmakiçin?"

"İcabına bakarız," dedi Cattibrie.

Page 441: Buzyeli Vadisi Serisi - 3 - Bu§ukluun M¼cevheri - R. A. Salvatore

"Peki ya hizmetkarların?" diye sordu Bruenor.

"Ah," diye kekeledi Regis, bir cevap uydurmaya çalışarak."Ben... yalnız başıma geldim. Güneyliler kuzey baharınınayaz havasına dayanamıyor, bilirsiniz."

"Pekala öyleyse," dedi Bruenor. "İşkembeni bayramettirecek bir ziyafet hazırlama sırası bende."

Regis hevesle ellerini ovuşturdu. Sonra Wulfgar veCattibrie ile birlikte daha odadan çıkmadan önce üçü en sonmaceralarını birbirilerine anlatmaya başladılar. "Calimport'tabenim adımı pek az kişi duymuştur, elf," dedi Bruenor,Drizzt'e, diğerleri odayı terk edince. "Ayrıca Uzunsemer'ingüneyinde düğünü kim duymuş olabilir ki?" Kara tenlidostuna kurnazca gülümsedi. "Hem ufaklık, hazinelerininbelli bir bölümünü yanında getirmiş, değil mi?"

Drizzt de, Regis odaya girdiği anda aynı sonuca varmıştı."Bir şeyden kaçıyor."

"Başını yine belaya soktu," diye homurdandı Bruenor,"yoksa ben de sakallı bir gnomum!"