A.k-mesnevi 13.Cilt Text

823

Click here to load reader

description

Mesnevi

Transcript of A.k-mesnevi 13.Cilt Text

  • AHMED AVNI KONUK

    Mevlana Celaleddin Rumi

    Mesnevi-i erif erhi- indeksler ve Ltigatge ilavesiyle -

    -13-

    Terciime ve erh

    AHMED AVNl KONUK

    Bu Cildi Yayma Hazirlayanlar

    Prof. Dr. Dilaver Gurer - Prof. Dr. Mustafa Tahrali

    Yaym Koordinatorii

    Prof. Dr. Mustafa Tahrali

    KiTABEVl

  • AHMED AVNl KONUK

    Mesnevi-i enf erhi'nin On Ugiincu Cild Fihristi

    -Mesnevf VI. Cildinin Devami-

    Takdim-Son Cildi Yayimlarken 9

    0 padiahm zikridir ki, o alimi ikrah ile meclise getirdi ve oturttu. Sakf arabi

    alime arz etti. Kadehi onun dniine tuttu. 0 yiiz cevirdi ve aksilige ve sertlige

    baladi. ah sakiye: "Haydi, onu tab'a getir" dedi. Saki onun baina birkag

    kere vurdu ve arabi ona igmeye verdi 13

    Bahis ve maceramn tamamindan sonra gehzadelerin Qm vilayeti canibinde

    olan ma'uk ve maksudlarinin tarafina revan olmalan ta ki miimkin oldugu

    kadar maksuda daha yakin olalar! Her ne kadar vuslat yolu kapali ise de,

    miimkin oldugu kadar daha yakin olmak memduhtur 31

    Imriii'l-Kays'in hikayesidir ki, Arab padiahi idi ve surette azim ve cemal ile

    kendi vaktinin Yusufu idi; ve Arab kadinlan Ziileyha gibi onun 61muii

    idi ve o air tabiatli idi; ve bu onun giiridin "Durunuz, ma'uku ve onun

    evini anarak aglayalim!" Mademki kadinlar onun candan talibi idiler,

    acibdir ki, onun gazeli ve onun nalesi ne icin idi. Ancak bildi ki, toprak

    levhalar iizerine nak etmi olduklan bunlar hep heykel suretidir. Akibet

    bu Imriu'l-Kays'a bir hal zahir oldu ki, gece yansi mulkten ve evladdan

    kacti ve kendisini bir eski libasta gizledi; ve iklimden miinezzeh olan o

    kimsenin talebinde o iklimden baka iklfme gitti. "Allah Teala rahmetine

    diledigi kimseyi muhtas kilar." 34

  • MESNEVl-1 ERtF ERHl / XIII. CiLT MESNEVI-6

    Onlann tevakkuflanndan sonra Qin beldelerinde tahtgah olan ehirde mutevari

    olmalan ve sabnn uzamasindan sonra o buyuguri: "Ben gittim, elveda'!

    Kendimi saha arz ederim!" diye sabirsiz olmasi. "Ya ayagim beni

    maksuduma nail eder, Yahud kalbim gibi baimi da oraya birakinm."

    "Ya ayagim beni maksuda ve murada eristirir, Yahud gdnliim gibi baimi da

    oraya koyarim." Ve kardelerinin nasihatinin ona faide tutmamasi. . .

    .

    "Ey aiklari ayipiayan kimse! Bu taifeyi birak. Onlan Allah ldlal etti;

    sen onlan nasil irad edersin?" 56-57

    Miicahededen eli geri tutmayan miicahidin beyamdir. Gergi Hakk'in atasinin

    bastini bilir ki, o maksudu baka tarafmdan ve baka tiirlii amel sebebi ile

    ona eritirir ki, onun vehminde bile olmami idi. Halbuki o biitun vehmi

    ve iimidi bu muayyen otan tarika baglami idi ve ancak bu halkayi calar

    idi, ola ki, Hak Teala o nzki ona onun tedbir etmemis, oldugu baka kapidan

    eritirir ve Allah Teala ona zannetmedigi yerden nzik verir, kul tedbir eder

    ve Allah Teala takdfr eder ve kula "Ben her ne kadar bu kapinin halkasini

    galar isem de, bana bu kapinin gaynndan eritirir" diye kulluk vehmi

    olmasi da olur. Hak Teala ona da bu kapidan nzik eristirir. Hasil-i kelam,

    biitiin kapilar bir sarayin kapisidir 91

    0 sahsin hikayesidir ki, "Zenginlikten taleb ettigin ey Misir'da vera olur,

    orada filan mahallede, filan evde bir define vardir" diye rii'yada gordii.

    Vaktaki Misir'a geldi, bir kimse dedi ki: "Ben rii'yada, Bagdad'da filan

    mahallede, filan evde bir define vardir, diye rii'ya gormusumdur." Ve

    bu ahsin evini soyledi. 0 ahis anladi ki, "0 define Misir'dadir" demek,

    bunun igin idi ki, bana yakin etsinler ki, kendi evinin gaynnda aramak

    iazim gelmez. Velakin o define muhakkak Misir'in gaynnda hasil olmaz 103

    Mii'minin duasinin kabulunun geri kalmasimn sebebi 107

    0 ahsin kissasina riicu' etmektir ki, ona Misir'da definenin nianini verdiler

    ve onun fakfrlikten dolayi Hz. Hakk'a yalvarmasinm beyani 1 12

    0 ahsin Misir'a erimesi ve gece bir ebkukliik ve dilencilikden dolayi

    mahallede dianya gikmasi ve onu polisin tutmasi ve cok dayak

    yedikten sonra onun muradinin polisten hasil olmasi. Ve "Siz bir eyi

    kerih addedersiniz, halbuki o ey sizin igin hayirhdir" ve "Hak Teala bir

    guglukten sonra kolaylik yaratir" onun kelamidir ve "Muhakkak kolaylik

    giigliik ile beraberdir" onun kaviidir ve "Ey musibet! iddetlen ki, agilasin

    ve miindefT olasin!" Aleyhi's-selam'in soziidiir; ve Kur'an'in ve kiitiib-i

    munzelenin hepsi bunun takririndedir 117

    o

  • AHMED AVNl KONUK

    Bu hadisin beyamndadir ki: "Yalan gubhedir ve dogru mutmain olmakhktir." 123

    Polisin kendi ru'yasini fakir olan garibe soylemesi ve onun evinde olan

    hazfnenin niamni da vermesi 135

    Mesel 141

    0 ahsin sevinerek ve muradini bulup Huda'ya iikredici ve secde edici ve

    Hakk'in isaretlerinin garabetlerine hayran olarak rticu' etmesi ve onun

    te'villerinin her bir vecihte zuhurudur ki, higbir fehim ve bir akil oraya

    erimez : 142-143

    Kardelerin biiyuge nasftiat vermeyi miikerrer etmesi ve onun o nasftiata

    takat getirememesi ve onun onlardan iirkmesi ve eyda ve bi-hod olarak

    gitmesi ve kendisini izin istemeksizin padisahin bargahma atmasi; fakat

    ask ve muhabbetin fartmdan, kiistahlik ve laubalflikden degil! 160

    Kadimn Cuhi'nin karisina meftun olmasi ve sandik iginde kalmasi ve kadinin

    naibi sandigi satin almasi ve Cuhi'nin karismin gegen seneki oyun iimidi

    uzerine tekrar ikinci sene de gelmesi ve kadimn "Beni azad et ve baka

    bir kimseyi aral" diye soylemesi 179

    Kadinin Cuhi'nin karismin evine gitmesi ve Cuhi'nin kapi iizerinde sert ve

    ofke ile halkayi vurmasi ve kadimn sandik igine kagmasi 188

    Kadmin naibinin pazar ortasma gelmesi ve sandik igin Cuhi'den muterilik

    istemesi 200

    Bu hadisin tefsfri hakkindadir ki, Mustafa (a.s.v.) "Ben kimin efendisi isem,

    All de onun efendisidir" buyurdu. Nihayet munafiklar: "Bizim ona mutflik

    ve gakerlik gostermemiz kaff olmadi mi ki, bize hilm-aludun gakerligini de

    emr ediyor?" diye ta'n etmeleri 206

    Gegen seneki vazife iimidi uzerine ikinci sene de Cuhi'nin karismin kadinin

    mahkemesine tekrar gelmesi ve kadimn onu tanimasi 212

    ahzade kissasinin erhine ve onun padiaha mulazemetine riicu' 223

    Onun beyamndadir ki: Uzerinde sirat kopriisu olan cehennem der ki:

    "Ey mu'min sirattan pek gabuk geg ve acele et; ta ki senin nurunun

    azameti benim ateimi sondiirmesin! "Geg, ey mu'min! Zira senin nurun

    benim ateimi sondurdu." 230

    ehzadelerden buyiigunun miiteveffa olmasi ve ortanca kardein kardeinin

    cenazesine gelmesi. Zira kugiigu hastalikta sahib-firas, idi; ve padiahin

    ortancayi oksamasi. Nihayet o dahi ihsanm topah oldu ve sahin huzurunda

    kaldi. 0 padiahin devletinden ve nazarmdan ona yiiz bin gaybi ve ayni

    ganiinetler eriti 241

  • pp5" MESNEVl-t ERlF ERHt / XIII. CtLT MESNEVI-6

    ehzadeye ah tarafindan hasil olmus, olan bir istigna ve bir kegif sebebinden

    bir vesvese peyda oldu ve sukiirsiizluge ve serkesUge kasd etti. ahm

    ilham ve sir yolundan haberi oldu. Onun gonlii incindi. Onun ruhuna bir

    zahm vurdu; oyleki, ahin suretinin haberi olmadi 279

    Hak Teala'mn Azrafl (a.s.)a: "Canlanm kabz ettigin bu halayiktan senin

    merhametin kimin uzerine pek ziyade geldi?" diye hitabi ve Azrail (a.s.)in

    Hazret'e cevabi 290

    eyban-i Rai (k.s.)nun kerametleri 294

    Hak Teala'mn Nemrud'u gocuklugundan ana ve daye vasitasi olmaksizin

    beslemesi kissasma riicu' etmektir 299

    0 ehzadenin kissasina riicu' etmektir ki, ehzade o tugyan sebebiyle sahin

    hatinndan zahm yedi, diger fezailin istikmalinden evvel dunyadan gitti 310

    "Benim iig evladimdan en tenbeli olan, malimi vefatimdan sonra o alsm!"

    diye o ahsin vasiyet etmesidir 314

    TemsM... , 322

    Hz. Mevlana efendimizin biiyiik mahdumlan Mevlana Bahaeddin Veled (k.s.)

    hazretlerinin Hatime'si 329

    EKLER 351

    Ahmet Avni Konuk'un el yazisindan ornekler 353-354

    Sure ve Ayet-i Kerimeler tndeksi 355

    Hadis-i erifler indeksi 369

    Ozel Isimler tndeksi 397

    Kitap lsimleri Indeksi 419

    Agiklanan Farsca, Arapga, Tiirkge Kelimeler Indeksi 425

    Terimler, Deyimler ve Bazi Kelimeler tndeksi 487

    LUGATCE 707

    o

  • AHMED AVNl KONUK

    Takdim

    Son Cildi Yayimlarken

    Elinizdeki bu 13. cilt ile Mesnevi-i enferhTnm son cildini , Allah 'a su-

    kurler olsun , yayimlamis, oluyoruz. Daha once de ifade ettigimiz gibi bu so-

    nuncu ciltte biitiin ciltlere ait geitli indeksleri ve erhin dil bakimindan anla-

    srimasinda yardimci olacak oldukga geni bir Liigatge'yi de bu cilt iginde ver-

    mekteyiz. Bu Liigatge Ahmed Avni Bey'in daha once yayimlamis. oldugumuz

    eserlerinden FM Ma Fih, TedMrat-i Hahiyye ve Fususu'l-Hikem terciime veerhleri igin hazirladigimiz liigatgelerin bazi ilavelerle bir araya getirilmesi su-

    retiyle meydana getirilmistir.

    Ayet-i kerimeler, hadis-i verifier, erh esnasinda agiklamasi yapilan Fars-

    ga, Arapga ve Tiirkge kelimeler, ahis ve yer isimleri, kitap adlan ve terim-

    ler-bazi kelimeler igin hazirladigimiz indekslerin tasavvuf, Mesnevi, Mesne-

    vi erhleri ve klasik edebiyatimiz iizerinde galianlara biiyiik bir kolayhk

    sagliyacagina, galima ve incelemelerinde zaman ve siir'at kazandiracafma

    inaniyoruz. Gergi 13 cilde ait biitiin indekslerin birletirilerek verilmesinin

    bazi ilave gtigltiklere sebep oldugunu iin igine girince gdrmu bulunuyoruz.

  • ppf^ MESNEVl-1 ERIF ERHI / XIII. CILT MESNEVI-6

    Bilgisayara ait indeks programlanmn bizim kullandigimiz imlaya gore yapil-

    mami olrnasmin bu gucliigii doguran esas sebeplerden biri oldugunu soyle-

    yebiliriz. Bir diger sebep de bizim isjn baindan itibaren kelimelerin yazimrn-

    da tam bir imla birligini saglayamamis. olmamizdir. Mesela tamlama (-i ) le-

    rini ayni kelimeler igin bazan (-i ) ve bazan (-1 ) ile yazmamiz bir tamlama

    igin iki yazim eklinin ortaya gikmasina sebep olmutur. Ayni kelimeyi ba-

    zan ( a ) bazan ( e ) ile -vazaif-vezaif, mearic-maaric gibi- , bir basjka keli-

    meyi bazan ( u ) bazan ( ii ) -uhud-suhud, munkalib-munkalib gibi- veya

    bir baka kelimeyi de bazi yerlerde ( i ) bazi yerlerde de ( 1 ) -izhar-izhar,

    mustakil-miistakil, iyal-iyal gibi- iki tiirlii yazmamiz, otomatik olarak yapi-

    lan indekslerde tabiatiyla bize ilave zorluklar gikartmisrir. Bununla beraber,

    okuyucular bu sesli harf degisjmlerini goz oniinde bulundururlarsa indeksle-

    ri kolayca kullanabileceklerdir.

    Okuyuculanmizin Ltigatge ve indeksleri kullamrken (a, e / 1, i / u, u) ses-

    li harflerrnin degisjk okunup yazilmis, olmasi dolayisiyla kelimelerin alfabetik

    yerinin farkh olabilecegini goz oniinde bulundurmalanmn gerektigini oztir di-

    leyerek ifade etmek isteriz.

    Farsga Mes/ievf beyitlerinin imlasmda biiyiik olciide A. Avni Bey' in kul-

    landigi imla ve yazim eMine bagli kalmaya gayret etmekle beraber, buna ta-

    mamen sadik kalamadigimizi da soylemeliyiz. Mesela ('>*) (katre-i), (V){zerre-i)

    , ( ^u) (hane-i) ve benzeri kelimelerin son harfinin yalniz tamlama-

    larda kullamlan bu yazim eklini (tffi >M) (katrei), (

  • AHMED AVNI KONUK

    ga kelimelerin biri fasih digeri galat iki turiii s6yleniinin bulundugu ve lugat-

    lerde boyle veya oyle yer aldigi hatirlanacak olursa, mesela "zabita memuru,

    polis" anlammdaki kelimenin "ahne" veya "ihne" eklinde iki turlii okunu-

    sunun bulunmasi, Osmanh Ttirkgesinde de kullanilan "bo" anlammdaki

    Farsca "tehf'nin yine Farsga'da "tuhi /tuhi" eklinde soylenir olmasi, bu tiir

    kelimeleri giinumiiz alfabesiyle seslendirerek vermek gerektiginde, ister iste-

    mez ikili, hatta (tehi, tiihi, tuhigibi) iiglii imla ortaya gikmaktadir. Bu ve ben-

    zeri hususlarda kesin bir tercih yapamayiirmz, bir bakima yeterli derecede

    Farsca bilmemekten ileri gelmektedir de diyebiliriz.

    Az bilmek veya bilmemekten ve Tiirkce metinlerde konuya iyice gireme-

    mekten dolayi bilgisayarda yazim esnasinda ortaya cikan yanli okumalan,

    teknik veya daha baka sebeplerden ileri gelen yanlilardan ilk okuyuta gd-

    ze garpanlari, yayimlanmi bulunan 12 cildi okuyarak her cilt icin Yanli-

    Dogru Cetveli hazirlamakta bize fevkalade yardimci olan Prof. Dr. Ali Osman

    Kogkuzu'ya teekkiirlerimizi burada tekrar ifade etmek isteriz. 6, 7, 8, 9, 10,

    11, 12. ciltlere ait Yanli-Dogru Cetvelleri bu 13. cilt ile birlikte verilecektir.

    Uk baski ciltleri elinde olan okuyuculann bu cetvelleri ait oldugu cilt igine yer-

    letirmelerini rica ederiz.

    Mesnevi-i erif gerhi'nin yayimini bu ciltte tamamlarken Fususu'l-Hikem

    ve MesnevN ^er/Tarihi merhum Ahmet Avni Konuk Bey'i tasavvuf ve Mes-

    nevikiilturiimuze eserleriyle yapmi oldugu bu biiyiik katkidan dolayi tekrar

    tekrar rahmetle ananz.

    Bu eserin yayimlanmasi igin otuz dort biiyiik defterlik eserin fotokopileri-

    ni ayn ayn ciltlenmi hazir bir halde bize veren Ozkaya Duman Bey'e tegek-

    kiirlerimizi yenilemek isteriz.

    Eseri once daktiloda sonra bilgisayarda yazmaya balayarak yayimlamak

    azmiyle 1, 2, 5, 6 ve 7. ciltlere ait defterlerin gogunu yazan fakat omrii vefa

    etmeyip 1 995 yihnda eseri tamamlayamadan ve basildigim goremeden vefat

    eden sevgili meslektaimiz, arkadaimiz ve dostumuz Dr. Selguk Eraydin'i

    rahmetle bir daha anmak isteriz.

    Rahmetli Selguk Bey' in sagliginda eserin baskiya hazirlanmasinda Prof.

    Dr. Osman Tiirer, Prof. Dr. Mehmet Demirci ve Dog. Dr. Sari Arpagus/la bir-

    likte galimaya balamitik Daha sonra Prof. Dr. Dilaver Giirer ve Tasavvuf

    Anabilim Dali Aratirma Gorevlisi Siileyman Gokbulut bize katilarak eserin

    tamamlanmasini sagladilar. Aynca Dog.Dr. Necdet Tosun baski safhasmda

    o

  • MESNEVl-t SERtF SERHt / XIII. CtLT MESNEVl-6

    ilk yedi cildin Farsga ve Arapga metin tashihlerini yapti. Meslektaimiz Prof.

    Dr. Mahmut Erol Kill? eserin yayimlanmasi Igin gesjtli yaymevleriyle ilk te-

    maslan yuriittu ve netfcede ilk iig cilt Gelenek Yaymlann arasinda gikti. Bu

    yaym tesebbiisimu gergekletirmemizde verdikleri hizmetten dolayi bu mes-

    lektasjanmizin her birine ayn ayn teekkuru, merhum Dr. Selguk Eraydin ve

    kendi adima bir borg bilirim. Bu arkadasjanmizin yardim ve katkilan olma-

    saydi Selguk Bey'in vefatindan sonra boylesine biiyuk hacimli bir eseri ne be-

    nim ne de bir baka arkadaimizin tek baina gun yiiziine gikarmasi elbette

    mumkun olmazdi.On iig ciltlik bu hacimli eserin sayfa duzenlemelerini titizlikle yapan Ali

    Ciftgi Bey'e ve ilk tig cildin yayimim yapan Gelenek Yayinlanna ve 4.ciltten

    itibaren eserin basilmasini iizerine alan Kitabevi Yayinlan sahibi Mehmet Va-

    ns/ Bey'e de teekkurlerimizi burada aynca dile getirmek isteriz.

    1925 yilinda tekkelerin kapatilmasindan ve 1928'deki harf inkilabindan

    sonra , dini ve tasawuff eserlerin ve diisuncenin adeta yasak ve itibarsiz ol-

    dugu bir donemde arifane bir basfret ve derviane bir tevekkiille 1929-1937

    yillan arasinda bu Mesnevi-i ertferhi gibi biiyuk bir eseri kaleme alan mer-

    hum Ahmet Avni Konuk Bey'i rahmetle bir daha aniyoruz.Bizim irfan hayatimizda Mesnevf-i enf'in gegmi asirlarda miihim bir ye-

    ri oldugu gibi, bundan sonra da on sirada yer alacak eserlerden bin olacagi-

    na ve bu erhin Mesnevi-i enT'm inceliklerini, derinliklerini ve giizellikleri-

    ni anlamakta dnemli bir yer tutacagina inaniyoruz.

    Boyle bir eseri yayimlamayi nasip ettigi igin Cenab-i Hakk'a ukrediyor,

    Hz. Mevlana ve diger piranin himmetlerini niyaz ediyoruz.

    Prof. Dr. Mustafa Tahrali

    Ocak 2009 - Fatih / Istanbul

  • AHMED AVNl KONUK

    0 padiahin zikridir ki, o alimi ikrah ile meclise getirdi ve oturttu.

    Saki arabi alime arz etti. Kadehi onun oniine tuttu. 0 yiiz gevirdi ve

    aksilige ve sertlige baladi. Sah saktye: "Haydi, onu tab'a getir!" dedi.

    Saki onun baina birkac kere vurdu ve arabi ona icmeye verdi

    3938. Hir sarho? ya&isah latif mecliste iken bir fakih onun kayisi aniinden ge-

    $iyor idi.

    Ya'ni, padiahin biri musahiblerini toplayip bir Lgki meclisi tertfb etmi ve

    kendisi de igip sarho olmu idi. 0 esnada saraym onunden bir fakih ya'ni

    alim-i zahiri gecmekte idi.

    3939. "Onu meclise $ekiniz ve hu sarab-i la'li ona ipneye vednxzl" diye emr eiti.

    o

  • MESNEVf-I ERIF ERHl / XIII. CtLT MESNEVI-6

    Ya'm padiah hizmetgilerine: "0 alim-i zahiri efendiyi bizim igki meclisi-

    mize gekiniz ve bu la'l renginde olan arabi igmek igin o fakihe veriniz!" di-

    ye emr etti.

    3940. JVliiieaktben onu hi-ihtiydf dha. cehtiler. CT^Aedi&ie yilan zehri cjibi eh-

    $i oiurdu.

    ahm bu emri uzerine hizmetgiler o fakihi kendi iradesi ve ihtiyan olma-yarak zor ile ah tarafina gekip getirdiler. Fakih mecliste igki igildigini gdriin-

    ce, en ve atir olan meclis ehli arasmda suratini ekitip yilan zehri gibi na-

    ho bir hatde oturdu. "est", "niest" kelimesinin muhaffefidir.

    3941, Ono $arab arz etti. 0 dfhe ile habul eimedi. Qahian ve sdhtden gozii qe-virdi.

    arab dagitan hizmetgi o fakihe arab arz etti. Fakih dfkelendi ve arabi

    kabul etmeyip redd etti. Hem ahm ve hem de sakfnin yiiziine ofkesinden do-layi asla bakmadi. Zfra bir adam ofkelendigi kimsenin yuziine bakmak iste-mez. Yuze bakarak konumak muhabbet veya bi-taraflik icabidir.

    3942. ^Dedi hi: "Omriimde $ardb ignemisimdir . Uana hdlis zehir sarabian da-ha ho aelir.''

    Fakih ofke ile dedi ki: "Ben omriimde agzima arab koymamiimdir. Ba-

    na halis ve miiessir zehir igmek arab igmekten daha ho ve latff gelir." Ah-

    yar ziimresinden olan fakihlerin hali budur. Onlar icra-yi maasfden bu dere-

    ce ictinab ederler; ve ma'siyetten sonra tovbe edip Hakk'm Gaffar ism-i erf-fine mazhar olmaktan gaflet ederler. eyh Nazif-i Mevlevfnin beyti:

    Eylemeyim mi dila subha degin ah u vah!

    Eylemedim layik-i afv olacak bkgunah.

    Ayine-i magfiret suret-i isyanadir.

    Halk gtinah etmese halkeder ahar, llah.

    Ve bu beyitlerde Eba Eyyub el-Ensarf hazretlerinin rivayet ettigi u hadis-i

    erife iaret olunur: ^ yUJ M ojyjc^j o^jju ^^ ^

  • AHMED AVNt KONUK

    ya'm "Eger siz giinah etmeseniz Allah Teala sizi giderir ve bir kavim getirir ki,

    onlar giinah yaparlar ve miiteakrben Allah 'a istigfar ederler. Allah Teala da on-

    lart magfiret eder." Bunun sirn budur ki: Mu'min beeriyeti hasebiyle giinah

    yaptigi vakit, kendi ibadat ve taatine kiymet vermez ve Hak indinde kendisini

    zelfl ve hakir goriir; ve kendisini erbab-i fisk indinde yuksek bir makamda gor-

    mez. Fakat giinahta israr etmeyip akabinde tovbe ve inkisar sarttir. Velhasil bu

    bahis gayet naziktir.

    3943. "- j\y\ ^jt j\ dyS j2 Iy\S^>\^- JjLU J^>-3946. Viak haslan gizlide ebrdrtn meyinden "^esrabun'un cjaynnda tuimaz.

    Ya'm, Hak Teala kendi has kullan olan ariflerine kiimimda ve gizlide eb-

    rann alem-i ahirette igecegini va'd buyurdugu arab-i ma'neviden bu alem-i

    surette igirir. Bu beyt-i erifte sure-i msan'da olan otf" Jfe ^ oyy^. j\$\ oiijyir i^r\y (insan, 76/15) ya'm "Muhakkak ebrar miza'ci kafdrdan olan ka-dehten igerler" ayet-i kerimesine isaret buyurulur. Ya'm, Hak Teala has kul-

  • MESNEVt-l ERIF SERHt / XIII. CtLT MESNEVt-6

    lanm bu alem-i surette ebrann cennette igecegi sarabdan baka arab igin-

    de tutmaz. VeMsil ebrar taifesi bu sarabi ancak alem-i ahirette igerler ve

    Hakk'm has kullan ise, bu dunyada iken bu sarabi igerler, demek olur.

    Ayet-i kerimedeki "kadeh"ten murad, sifat ile mevsuf olan Zat-i Hakk'in te-

    cellisinden kinayedir; ve bu tecellfden ariflerin kaiblerine ulum-i lediinniyye

    varid olur ve bu alem-i surette kalbin susuzlugu ondan sakin olur. Fakat bu

    sarabi bu alem-i surette igmeyen mii'minlerin kaiblerine sebeb-i siikunet

    olan ulum-i lediinniyye varid olmaz. Onlar kendilerinin kendilikleri lztirabi

    iginde girpimrlar.

    Ya'm, arifler igtikleri bu ma'nevi sarabi elfaz kadehleri iginde, hicab igin-

    de olanlara arz ederler. Onlann his kulaklan o sarab-i ma'nevfden ancak so-

    ziin zahirinden baka bir ey bulmaz. Mesela bu Mesnevi-i enfin her bir

    beyti bir arab-i ma'nevi kadehidir. Fakat hicab iginde olanlann kulaklan, o

    beyitleri ancak manzum ve muntazam bir sozden ibaret bulur; dekayikma

    mifuz edemez. Nitekim bu cildin 161 numarasmda 6yle buyurulmus. idi:

    o^u j oTcu-w^ oiTj 01j oj^s crijj* [ya'nf] "Suret fakiri,arifin zekat-i irfanindan ne vakit tadar? 0 ma'nadir; feuliin failat degildir."

    Hakikat-i halden mahcub olan bir alim-i zahiri ve bir fakih kendi bilgisini

    bir sey zannettiginden maarif-i ilahiyyeden bahs eden ve hakikat yoluna

    sevk eden ariflerin ve kamillerin iradindan yiiz gevirir; ve bu ariflerin dad ve

    vergileri ma'nevf oldugundan, o fakih, buniann bu ma'nevi vergilerini ve

    kalblerde olan tasarruflanni his goziiyle gormez.

    Eger o zahir perdesiyle mahcub olan fakihin kulagindan ruhunun bogazi-

    na yol olaydi, arifin nasmatinin sirn ve ince ma'nasi onlann kaiblerine gider

  • AHMED AVN! KONUK

    ve te'sir ederdi; ve kendi delfl ile bildiklerinin kiymetsiz bir ilim oldugunu an-

    lar idi. Nitekim Necmeddm-i Kiibra hazretlerine cenab-i Fahreddin-i Razi icin,

    viicud-i Hakk'i binbir delfl ile isbat etmis, olan bir alimdir, demiler. 0 hazret

    dahi: "Demek ki, viicud-i Hak hakkinda bin bir ubhesi var imi!" demitir.

    Zfra delfl ubheyi izale etmek igin aratmlip ikame olunur.

    3950. Mademki onun cam he-p ndrdu, nur degildir, yakici olan atese kabuk-^

    ^ larcian baskasini kim birakir?

    Mademki o fakihin cam hararet-i gariziyyeden mutevellid olan ruh-i hay-

    vani mertebesinden heniiz nur-i ilahi olan ruh-i izarT mertebesine terakki et-

    memitir ve ruh-i hayvam ile yakici bir ate mesabesinde kibir ve hased ve

    uciib gibi birtakim sifaM nefsaniyye ile muttasiftir; binaenaleyh ate cinsin-

    den olan bu ruh-i hayvaniye kabuklar mesabesinde olan elfazdan bakasini

    hangi arif tevdi' edebUir? Ya'ni bu gibilere arifler yalniz kabuk mesabesinde

    olan kelami soyler ve o kelamm altmda gizli olan remz ve iareti ve ma'na-

    yi dakiki saklar.

    3951. Dc disarida kaldx ve soz kabugu gitti. uM,i'de ne vakU kahukian sicak

    ve biiyuk olur?

    Bu gibi kimselere arif soz soyledigi vakit, o soziin ici olan remz ve iaret

    ve hakayik onlann his kulaklannin dismda kalir; ve onun kulagina ancak ka-

    buk mesabesinde olan lafizlar ve kelimeler girer. Binaenaleyh onlar o sozler-

    deki dekayika ve ma'nalara vakif olamaymca zevk alamazlar. Mesela, mi'de-

    ye kabuk gittigi vakit, hazm olmadigi icin mi'dehin hararet-i gariziyyesi go-

    galmaz; ve mugaddf bir ey olmadigi icin mi'de hazm ile nev ti nema bul-

    maz. Nitekim bu Mesnevn erifi ulema-i zahireden bircogu bir hikaye kita-

    bi suretinde telakki ederler; ve hatta ba'zilan iir ve lisan kaideleri nokta4 na-

    zanndan kusurlu bile goriirler. Ciinkii bunlann mi'de-i idrakleri elfaz kabugu

    yemeye ve yutmaya alimitir. Ma'nadan bi-behredirler.

    3952. Cehennemin aiesi kabuk sikicmm aayrx degildir. Dcin higbir aies He isi

    yoktur.

    Q

  • pK^" MESNEVl-I ERIF ERHi / XIII. ClLT MESNEVI-6

    Cehennemin atesi ancak kabuk mesabesinde olan ecsami sikici ve azab

    edicidir. Nitekim ayet-i kerimede^ ^ aj* cy r^i (Enbiya,21/98) ya'ni "Ey surete tapanlar! Muhakkak siz ve Allah'in gayn'olarak si-

    zin taptigmiz ey cehennemin odunudur" buyurulmutur. Ruh-i hayvani da-

    hi hararet-i garfziyyeden mutevellid oldugundan cehennem ve ates, tabiatm-

    dadir. Binaenaleyh o da cehennem gibi ancak kabuk mesabesinde olan sure-

    te sanlip sikicidir. Ma'naya gelince ig olan bu ma'namn higbir ate ile ii ve

    munasebeti yoktur. Zira ma'na nur olan ruh-i izafinin malidir.

    3953. Ve ecfer if iizerine bir ate $ule vurucu olursa, yakmak i$in detail, pi?~

    mek i$in bill

    Ve eger ig ve batm olan ruh-i izaft iizerine sifat-i nefsaniyye ve cismaniy-

    yeden bir ates, su'le vurucu olursa, o ruh-i izaftyi yakmak igin degil, o ruhun

    pismesi ve kemale gelmesi igindir. Nitekim Hz. Cuneyd'e "Anften zina sadir

    olur mu?" diye sormusjar. Basmi oniine egip: 'jaj *ui y\ bir (Ahzab,

    33/38) [ya'ni "Allah'in emri takdir edilmis. bir kaderdir"]' buyurmustar. Bu-

    nun sim budur ki: Abid taatinde ve ibadetinde lezzet bulmaya balar. Halbu-

    ki bu abid igin pek buyiik bir noksandir. Nitekim muhakkiklardan Vasiti

    hazretleri sjltvsf^ ouiwi oiJJj ^ru ya'ni "Taatlerinizin lezzetlerinden sa-

    kimniz! Zira o lezzetler olduriicu zehirdirler" buyurmustar. Nitekim Faris Isa-

    yi Bagdadi hazretleri dahi JyJij oiptWi s ya'ni "Taatin halaveti irk

    ile beraberdir" buyurmutur. Imdi boyle bir abidin rQh-i izafTsi iizerine sifat-i

    nefsaniyye ve cismaniyyeden bir ate su'le vurucu olursa, onun nazannda

    Hak indinde taat ve ibadat ile mumtaz oldugu miilahazasi kalmaz; ve kendi-

    sini algak goriir ve Hakk'a kemal-i zilletle istigfara ve miinacata baster. Bu

    hal ise, onun pimesi ve kemale gelmesi igindir.

    3954. JMaciemki Dick hakim olur, bu kaideyi c}e$miste ve cjelmemite. miiste-

    mir bit!

    "Hakim", "her eyi yerli yerinde tertib eden" demek olup esma-i ilahiy-

    yedendir. Ya'ni, Hak Teala ezelen ve ebeden hakimdir. Kabugu yakmak ve

    igi yakmamak kaide-i hikmettendir. Binaenaleyh bu kaide gegmite ve gele-

    cekte aleddevam caridir. Zira alem-i surette nur asli ve nar arizidir; ve nur

    O

  • AHMED AVNI KONUK

    latif olan alem-i ma'nadan ve nar kesif olan alem-i surettendir. Tecelli-i kah-

    n-i nari ile suret ve kesafet zail oldugu vakit, nur ve ma'na baki kalir. Bu hal

    her zaman igin umumi bir kaide ve kanundur. Ba'zi niishalarda ikinci mis-

    ra' 01j ^jc ob suretindedir. Ma'nasi "Bu kaideyi daim ve mustemir

    bil, ta ki ondan faide goturesin!" demek olur.

    3955. J2atif olan i$ ve kabuklar ondan magfurctur. ^inaenaleyh ipi nasxl ya-

    har? Ondan uzahiir.

    "Gafr", lugatte "setr etmek ve drtmek" demektir. Ya'ni, bu alem-i surette

    latif olan igin kabuklar ile ve kabuklann dahi kesafet perdesi ile magfur olma-

    si ve ortulmus, olmasi Hakk'm kaide-i hikmetindendir. Binaenaleyh tecelli-i

    kahrf ile iizerinden kabugu kalkan bir igi ve cismaniyetten soyunan ruh-i iza-

    ffyi tekrar tecelli-i kahrf nasil yakar? 0 tecelli-i kahrf atei bu igten ve ruh-i

    izafiden uzaktir. "Dur ez o", "ondan uzak olsunf" diye ciimle-i duaiyye ol-

    mak dahi caizdir.

    Ya'ni, eger ruh-i izaffsi ruh-i hayvanisi altinda mestur olan bir kimsenin

    bama arab-i hakikinin sakisi olan Hak Teala inayet cihetinden vurur ve bu

    alem-i surette kahr ile tecellf ederse, o sakf-i bakmin kirmizi olan ak ve

    ma'rifet arabmdan igmeye itiha gelir ve insan-i kamillerin sohbetine can

    atar. Baba Kemal Hucendfnin beyti (k.s.):

    "Ey Kemal! Eger dilber senin gonlunu kirarsa, sarhoglugu artir. Zira Mecnun'un ka-

    sesini kirmaktan Leyla 'nm baka kasdi vardir.

    "

    Ve eger o hicab-i cismaniyyet icjnde kalan kimsenin baina Hak inayet ci-

    hetinden yumruk vurmazsa, o kimse bu ma'nevi arabi igmekten ve hakikat

    Q

  • MESNEVI-I SERfF SERHl / XIII. ClLT MESNEVI-6

    aleminin sahlan olan insan-i kamillerin meclisinden, o sarabdan istikrah eden

    fakih gibi, agzi kapali ve maarif-i ilahiyyeden bi-behre kalir.

    3958. $ah o sakisine leli: "6y iyi izlil 9Viftn susmussun? Onun iaVina mey

    fletir1."

    Fakfh sarab igmekten istinkaf edip ofkelenince, padisah mecliste sarab da-

    gitan sakisine dedi ki: "Ey iyi izli ve guzel gidisti ola sakf! Fakih efendi hid-

    detlendi ve tabiati bozuldu. Sen nigin oyle susuyorsun? arab getir ve onun

    tabiatini lslah et!"

    3959. Uier aklm iizerinde aizli Ur hakim varkr. Dier kimi isierse fen ile ha-

    ^vndan aotiiriir.

    Ya'ni, her akil sahibi olan bir ferd-i beerin iizerinde gizli bir hakim var-

    dir. 0 hakim de onun ezelde ayn-i sabitesinin mazhar oldugu bir isimdir; ve

    o isim onun rabb-i hassidir. Binaenaleyh bu alem-i surette o ismin icabi ve

    ahkam ve asan ondan zahir olur; ve bu hakim olan rabb-i has ve ism-i

    galib, her kimi isterse bastan gikanr ve kendi sirat-i mustakimi iizerinde yu-

    rutiir. Mesela, ism-i Hadi kendi mazharlarmi imana ve ziihd ve takvaya; ve

    Mudill ismi dahi, kendi mazharlarmi kiifre ve fisk u fiicura sevk eder. Bina-

    enaleyh meiyyet-i ilahiyye kullar iizerinde onlann mazhar olduklan rabb-i

    haslarmin hassiyet ve isti'dadlan dairesinde cereyan eder. lte ahin ve sa-

    kinin ve fakihin birbirlerine muhalif olan halleri de bu ma'naya miisteniden

    vaki' oldu.

    3960. (jWasnkm qiine$i ve onun ienvtri, esirler gibi onun zincirincle laglanmishr.[3936]

    d

    Bu vucud-i izaff aleminde masnkm sun olan giinesj ve onun ziyasmi sac-

    masi ve alemi nurlandirmasi hali, esirler gibi o meiyyet-i ilahiyyenin maz-

    hariyyet-i esma zincirinde baglanmisur.

    3961 . Qarhi zamamncia earha aeiirir, vaktdki onun kma'atna yanm fen ohxya.

  • AHMED AVNi KONUK

    Vaktaki felegin dimagina ya'ni ayn-i sabitesine yanm fen okur, ya'ni sa-nayi'-i ilahiyyesinde Hak Teala cuz'i bir san'at gostermek murad eder, giine-

    sj ve ayi ve seyyareleri zamaninda dondiirur.

    "Muhre", tavla oyunundaki pullar ve satranc oyunundaki ekillerdir.

    "Nerd", tavla oyunu, demektir. Ya'ni, bu suret aleminde herhangi bir ite bir

    akil diger bir akla tefevvuk edip galib geldigi vakit, o akl-i galib tavla oyunu

    mesabesinde olan o ite pul mesabesinde olan o iin teferruatim Hakk'in me-

    sjyetinden alarak muvaffak olur. Bu hayat-i diinyeviyye tavla oyununun iis-

    tadi ve esmasi ve sifati hasebiyle mutecelli olan Hak'tir.

    "Zahfr", kann agnsi, demektir. Velhasil arabi igmeyen fakfhin bama

    sakf bixkag tokat vurdu ve "Al su arabi ic!" dedi. Kann agnsi gibi ehl-i mec-

    lisin ne'esini kagiran o fakih tokat korkusundan sakinin verdigi arabi ahp

    igti.

    Alismadigi bir sey oldugu igin, igtigi arab fakihe derhal te'sir edip sarhos,

    oldu ve dfkesi gitti. Diger ehl-i meclis gibi ne'eli ve guliicii oldu; ve padia-

    ha nedimlige ve tuhafliklara ve latifelere basjadi.

    "ir-gfr", yanm sarho, demektir. "Mebrez", "abdesthane" ve "mizek",

    "iemek" ma'nalannadir. Ya'ni, fakih sarhos, oldu, amma biisbiitun kendin-

    Q

  • |pX^ MESNEVl-i ERtF ERHl / XIII. CiLT MESNEVt-6

    den gegmedi. Yan sarhos, ve zevkli oldu ve keyfinden parmaklanmikirdata-

    rak oynamaya bastedi. 0 sirada su ddkmek igin abdesthaneye gitti.

    3966. JAhdestlanede ay qtbi, pek yah?illi yiizlii, ahtn g'ozdelerinden hircuri-

    ye var idi.

    "Kumar, Tiirkge bir kelime olup "gozde ve mahrem ve mu'temed"

    ma'nalanna gelir. Ya'ni, tesadiifen abdesthanede padisahingozdelerinden ve

    mahremlerinden, ay gibi pek yakiikli yiizlii bir cariye var idi.

    3967. Vakiaki onu gorfa, onun api agk \a\di. JAM gitti, cismi siiem-yerdaz

    haldi.

    "Perdahten" masdanmn miiteaddid ma'nasi vardir. Burada "teveccuhet-

    mek" ma'nasi miinasibdir. "Sitem", unf u cebr, cevr u zurma'nalannadir.

    "Sitem-perdaz", vasf-i terkfbi olup "cebre teveccuh edici"demek olur. Ya'ni",

    vaktaki fakih o giizel cariyeyi gordu, agzi agik kaldi, akli vemuhakemesi git-

    ti ve cismi ehvet galebesinden dolayi cebre teveccuhedici oldu.

    3968. Omiirlerce mu$tak ve mest olan hekar olmu? idi.^Derhal cariyeye iki eli-

    ni vardu.

    Ya'ni, fakih miiddet-i omriinde bekar olup kadina mutakve ona kari

    sarhos, idi. Derhal cariyeye iki eli ile sanldi.

    3969 . 0 ruz firpmii ve na'ra Uldirdu Ona $M> pUi ve hir faide tutmadt.

    Bu tecaviizu goren kiz, fakihin elinden kurtulmak igin girpmdi vebagirdi;

    fakih kuvvetli oldugundan basa gikamadi ve bagirmasininve girpmmasmin

    kurtulmak hususunda bir faidesi olmadi.

    3970 J\iulakat vaktinde kadm erkeftn elinde, ekmehin elindekihamur gi-

    oi geldi.

  • AHMED AVNl K.ONUK

    "Nanba", ekmekgi ve hamir-kar, demektir. Ya'nf, kadin erkek ile birleti-

    gi vakit, kadin erkegin elinde ekmekginin elindeki hamura benzer.

    3971. Onu gdk yava ve flak sert yogurur. ^umruk alhnia ondan hir cak cak

    getirir.

    Ekmekgi o hamuru gah yava ve gah sert ve iddetle yogurur. Onun yum-

    rugu altinda o hamur bir cik cik sadasi gikanr.

    3972. Onu gah hir takta iizerinde enine ceker, gah onu cem' ve gah hir yarca

    kadar getirir.

    "Lata", parga ve "lahte"nin ahirindeki "ha" mikdar igindir, "bir parga ka-

    dar" demek olur. Ya'nf, ekmekgi hamuru yogururken onu bir tahta iizerinde

    enine yayar, gah o yaydigi hamuru toplar ve gah bir parga mikdan bir ekle

    koyar.

    3973. uMatluh ve talib hoyle sarilirlar. ijMagluh ve galih hu oyun icindedirler.

    "Talub", miibalaga ile talib ve "galub", miibalaga ile galib ma'nalannadir.

    Ya'nf, keserat alemi olan bu suret aleminde birgok talib ve matlublar vardir

    ki, bunlar bizim ta'rff ettigimiz vecih ile boyle birbirine sanlirlar; ve maglub

    ile galib olanlar bu alem-i surette hep bu oyun icindedirler. Ya'nf alem-i tabf-

    atta miiessir ve muesseriin-fih olan eyler vardir; ye bunlar birbirlerinin tali-

    bi ve matlubu ve galibi ve maglubudurlar. Anasir arasmdaki taamiilat-i kirn-

    yeviyye bu kaidenin agik bir delflidir. Ve bu alem-i suret miitekabil ve miite-

    zad olan esma-i ilahiyyenin mazhan oldugundan, galib ve maglub ve talib ve

    matlub boyle birbirlerine sarilmak oyunu igindedirler.

    3974. Hiu oyun yalmz kan ile kocanin degildir. Uier hir ma'suk ve dsik icin

    hu fen vardir.

    Ya'ni, bu oyun yalmz kan ve koca arasinda degildir. Her ma'ukun ve ai-

    gin fenni ve ma'rifeti budur. Mesela gigeklerden her biri giine ziyasinin ye-

  • MESNEVt-1 ERIF ERHI / XIII. CtLT MESNEVl-6

    di renginden birisine aik olup o rengi kendisine geker. Kimi kirmizi ve kimi

    mai ve kimi san rengi cezb eder. Renk ma'suk ve cjcek o rengin aigidir. Ve

    keza ates, muvellidul-humuzamn aigidir ve muvellidu'I-humuza ma'uktur.

    Velhasil cemadda, nebatta ve hayvanda bu taliblik ve matlubluk ve aiklik ve

    ma'suklugun birgok misalleri vardir. "Afk", "ma'suk" ma'nasinadir.

    3975. ZKadimden ve hadisten ve ayndan ve arazdan Ueys ve Vlamin gibi hir

    sanity mufierazdu

    .

    "Veys", ma'suk olan kizin ve "Ramin", o kizm aigi olan erkegin ismidir.

    "KadinTden muradrvucud-i hakiki-i Hak ve "hadis"ten murad, vucud-i iza-

    fi-i halktir. "Ayn"dan murad, zatiyla kaim olan madde ve cevherdir; ve

    "araz"dan murad, renk gibi kendi zatiyla degil, cevher ile kaim olan eydir.

    Ya'm, kadim olan vucud-i hakiki-i Hak ile vucud-i izafi-i halk arasinda bu-

    tun ve zuhur i'tibariyle bir sanlis, ve cevher ile araz arasinda da kayyumiyet

    cihetiyle bir sanlis. vardir. Zira cevher olmaksizm arazm kiyami mumkin de-

    gildir. Mesela cisim, kendisinde uzunluk ve enlilik ve derinlik olan seye der-

    ler. Halbuki bunlann hepsi arazdir; ancak cismin viicuduyla kaim olur ve go-

    riinur. Velhasil bunlann hepsinin Veys ve Ramin gibi birbirine sanlii bu

    alem-i sureti ve kesafeti viicuda getirmek igin farz omnmutur.

    3976. koca 1. ^Xara/t hed-gustl eimel" diye koca ve kari misal icin soylen-

    mis oldu,

    "Gusfl", veda' etmek ve def etmek ve bir kimseyi bir yere yollamak, de-

    mektir (Burhan) . Ya'm, biz burada koca ve kan arasmdaki irtibat ve munase-

    beti bu alem-i suret igin canli bir misal olarak sdyledik ve bunu bilhassa misal

    olarak zikirden muradimiz, "Ey koca! Kanyi "bed-gusil" etme, ya'm hazz-i

    nefsani yuziinden boama!" demek idi. Zira hadis-i erifte ti^k. 3^ JT 4Ji^ya'nf "Allah Teala zevkleri igin her bir kansini bosayana la'net eder" buyurul-

    mustar. Ve Allah Teala'nm indinde miibahlann en ziyade bugz edilmis. olani

    talaktir.

    3977. O gerdek gecesi yenge onun elini kocanin eline ho emanet vermedi mi?

  • AHMED AVNt KONUK

    "Yenga", kardes, ve amca kansi ve evin hanimi ve gelini hazirlayan ve sus-

    leyen kadini ma'nasinadir (Giyasu'l-Lugat) . Bu kelime Tiirkler arasinda "yen-

    ge" suretinde telaffuz olunur. Ve eskiden zifaf gecesi birbirlerinden utanan

    zevc ve zevceyi birbirlerine takdfm ve iilfetlerine ve iinsiyetlerine yardim eden

    kadina da "yenge hanim" derler idi. Ya'nf, o zifaf ve gerdek gecesi yenge ha-

    nim zevcenin elini latif bir emanet-i ilahf olmak uzere zevcin eline vermedi

    mi? Ve her ikisini birbirine takdfm etmedi mi? Bu takdfm keyfiyeti, zevce "El-

    bette bu latif emanet sana Hak tarafindan tevdf olunmutur; ona giizel mu-

    amele et!" demektir. Nitekim hadfs-i serifte 'M. ^yi^i j ajiya'nf "Kadinlar hakkinda Allah Teala'dan korkunuz, zfra siz onlan Allah'in

    emaneti olarak aldiniz" buyurulmustur.

    Ya'nf, ey emmligine i'timaden kendisine kadm tevdf edilmi olan kimse!

    Zfra sen bu emanet-i ilahiyye olan kadina iyilikten ve kotiilukten her ne ya-

    parsan, Hak Teala dahi o yaptigm fiillerin mukabilini sana yapar.

    Elhasil, cariyeye tesadiif ettigi bu abdesthane arasinda o fakih bir taraftan

    sarholuk ve bir taraftan ehvetin galebesiyle kendinden gecti, kendisinde ne

    affflik ve ne de zahidlik duygulan kalmadi. '"

    Ya'm, o fakfh, hun gibi bir giizel kadmdan dogmus, olan o giizel cariyeyi

    yatinp muamele-i cinsiyyeye miibaeret etti. Onun ehveti bir ate ve kiz da-

    hi bir pamuk mesabesinde idi. Guya bir ates, bir pamuk iizerine dutii. Bu hal

    dahi bu kal'a-i zatii's-suverin safhalanndan bir safhadir; ve bu insanlarin

    tevlfd-i misl icm boyle muamele-i cinsiyyelerindeki sanh, bu alem-i surette

    bilciimle eya arasinda tiirlii tiirlii renklerde ve tarzlarda carfdir. Ve hayatiy-

  • MESNEVI-I ERlF ERHt / XIII. CtLT MESNEVI-6

    yat ilmi (biyoloji) tedkik olunursa, alem-i tabiatin bu kanun uzerine miiesses

    oldugu goriilur. Bu ictima' ve sanhin sirlan Fususu'l-Hikem'de Muhyiddin b.

    Arabi (k.s.) hazretleri tarafindan Fass-i Muhammedfde izah buyurulmutur.Bu sirdan gafil olanlann nazannda ehvet-i hayvaniyyeden bakasi mehud

    degildir.

    3981. Can cana ulah ve kaliplar girift oldu. ^l&asi kesilmis iki kits gihi cirvindi.

    "Hagiden", cima' vaktinde birbirine sanlmak ve bigak ve kilig ve hangeri

    kilifina koymak demektir. Burada sanl[mak] ve birbirine girift olmak rauna-

    sibdir. "Her iki can'Man murad, ruh-i hayvamdir. Ya'nf, ruh-i hayvam digerruh-i hayvanfye ulati ve kaliplar ve cisimler birbirine sanldi ve girift oldu,

    kadinin ve erkegin cismi lezzet-i cima'dan dolayi bai kesilmis, ku gibi gir-

    pmdi. Bu ictima'dan dolayi iztirab ve girpinmak biitun suver-i eyada caridir.

    Mesela ate iizerindeki su kaynar; ve fosfor hava ile ictima' ederse parlar; ve

    potasyum su ile ictima' ederse itial eder ve onlardan diger suretler dogar.

    3982. CA/e arab kadehi, ne melik, ne arslan, ne haya, ne din, ne de can kor-

    kusu (kaldi).

    "Sikaye" su igecek kap demektir. Burada arab kadehi murad buyurulur.

    "Melik", padiah; "Arslan", padiahin ismi olmak munasibdir. Nitekim Sel-

    guklar'da Kiligarslan isminde padisah vardir. Ya'm, fakihin nazannda ne arab

    kadehi ve ne de Arslan ismindeki ahin heybeti ve azameti ve ne de "bu yap-

    tigim ite bana ne derler?" diye halktan utanmak ve ne din ve ziihd ve tak-

    va ve ne de "bu yaptigim fiilden dolayi beni oldururler" diye, can korkusu

    kaldi. Zira bunlarin hepsi akil ve muhakeme icabidir. Halbuki hal-i cima' er-

    kegin kadinda ve kadinin erkekte fani olmasidir; ve hal-i fenada ise akil ve

    muhakeme kalmaz. Nitekim Hak'ta fani olan evliya hakkinda -OJi *u,t oi ifi

    oyy>H U_, j^lc- c3_p^ u (Yunus, 10/62) ya'ni "Agah ol! Muhakkak Allah'in

    velfleri uzerine korku ve hiizun yoktur!" buyurulur.

    3983. Onlann gozii "ayn'a vengayn"a diimus. ^Burada ne Dtasan ve ne de

    Diiiseyin -peydadir.

  • AHMED AVNt KONUK "^^^

    "Ayn" kelimesinin miiteaddid ma'nasi vardir. Burada "zat" ma'nasi miina-

    sibdir ki, bundan murad hakfkat-i zatiyyedir; ve abdin hakikat-i zatiyyesi

    adenvi izafT ve yokluk halidir. "Gayn", "bulut" ma'nasma olup bundan mu-

    rad, suret-i cismaniyyedir. "Hasan ve Hiiseyin"den murad, kendilerinde ala-

    derecatihim giizellik bulunan diger suver-i esjadir. Ya'nT, bu iki ahsin gozle-

    ri ve nazarlan bu inzal hali iginde hakikat-i zatiyyeleri olan bu yokluga ve fe-

    naya ve birbirlerinin suver-i cismaniyyelerine diitii ve birbirlerinin suretinde

    fani oldular; ve bu hal-i fena iginde ala-derecatihim kendilerinde giizellik bu-

    lunan diger eyanm suretleri kalmaz. Zira bu inzal hali iginde olanlar o anda

    muhftlerinden tecerriid ederler. Istilah-i sufiyyede bu hale "tecelli-i vikai" der-

    ler. Tafsili Fususu'I-Hikem'de Fass-i Muhammedfdedir ve dekayiki uzundur.

    3984. HXzun oldn. ve azri donmek yolu nerede? ahin iniizdn dahi hadden aztii.

    Ya'nf, fakihin meclisten miifarakati uzadi ve mecltse geri donmesi yolu ne-

    rede kaldi? ahm fakrhi beklemesi dahi hadden gecti. Bu ma'na "ku" edat-i is-

    tifham olduguna goredir. "Gu", "soyle" demek olduguna gore ma'na "Bu ba-

    his uzadi. FakThe geri donmek yolunu soyle! Zira ahin intizan dahi hadden

    gegti" demek olur.

    3985.

  • MESNEVI-1 SERIF ERHl / XIII. ClLT MESNEVI-6

    "irar", kivilcimlar; "nekal", ukubet ve azab demektir. Yani ahm kalbi of-

    ke kivilcimlan ve azab etmek fikirleri ile dolu olarak, fena fiilde bulunan iki

    ein ve ciftin kamna susarms, ve dldiirmek niyetinde bulunmus. idi.

    "Hunf ',. katil demektir. Vaktaki fakih, padiahin yiizunii kalan gatik, 6f-

    keli ve kahir dolu ve zehir kadehi gibi aci ve oldurucii gordii.

    ahin sakisine: "Ey hararet tutucu! Ya'ni mecliste olan ne'e ve mek ha-

    raretini verici olan saki! Nigin oyle sersem sersem oturuyorsun? Padiahm ta-

    biati bozulmutur, ona da sarab ver ve onun tabiatini salaha getir! Nitekim

    benim baima vura vura arab igirdin ve benim tabiatimi lslah ettin ve bu sa-

    lah-i tabiat yiizunden baima neler geldi!" diye bagirdi.

    "Kiya", biiyiik ve pakize ve ulu ma'nasmadir. Fakihin bu sozlerinden a-

    ha gulme geldi ve dedi ki: "Ey ilm-i zahinsi ile halk indinde buyiik olan fa-

    kih! Ben tab'a geldim ve benim tab'im arab-i sun icmeksizin hal-i salahta-

    dir. 0 muamele-i cinsiyyede bulundugun cariye kizi sana verdim!"

    Bu ve atideki beyitlerde sun padiahlara ve hiikumdarlara nasihat vardir.

    Ya'ni, "Ben Hakk'in "Aziz" ism-i erifinin mazhan olan padiahim. Binaena-

    i"

  • AHMED AVNt KONUK

    ieyh benim iim idarem altinda bulunan Allah'in kullanna adl ve ihsan et-

    mektir. Benim cud ve keremim dostlara her neyi vermeyi miinasib goriirse,

    ben de onu yerim ve onlara yedirdigim ve benim yedigim baka olmaz."

    J*y j t-Hj^ j ^jj^ j-> r*^^ J,y^aJb r^r*

  • Ipp5" MESNEVI-1 ERIF ERHl / XIII. ClLT MESNEVI-6

    Bu iki beyt-i erifte u hadis-i erife iaret buyurulur. cJ- ^

    ^

    jU -uUjU J-jJI f

  • AHMED AVNl KONUK

    Ya'nf, Server-i enbiya (s.a.v.) Efendimiz'i gor: 0 hazretin bu alem-i suret-

    te gektigi belalara kari olan sabn Burak suretinde zuhur etti ve onu suret ale-

    minin tabakalarmin yukansina kadar gekti. Zfra araz olan her amelden bir su-

    ret tekevviin eder. Nitekim 2. cildin 959 numarasinda: b ,>/ /csft^ju*/^./^ [ya'ni] "Maher vaktinde her arazm birsureti vardir; ve her arazm suretine bir nobet vardir" buyurulmus, idi. Sabir

    dahi araz cinsinden bir amel olugundan, ondan dahi bir suret tekevviin eder.

    Nitekim Resul-i Ekrem hazretlerinin mi'rac-i eriflerinde bindikleri Burak ken-

    di amellerinden tekevviin eden bir suret idi.

    Bahis ve maceramn tamamindan sonra ehzadelerin Qin vilayeti

    canibinde olan ma'guk ve maksudlarmin tarafina revan olmalan. Ta ki

    rmimkin oldugu kadar maksuda daha yakin olalar! Her ne kadar vuslat

    yolu kapali ise de, mumkin oldugu kadar daha yakin olmak memduhtur

    Yukanlarda fzah olundugu iizere, Hakk'a giden yollar bu alem-i surette

    her ne kadar mahlukatin nefesleri kadar gok ise de, kiilliyati ve cinsi i'tiba-

    riyle iige mtinhasir olup, onlar da ahyar ve ebrar ve iittar yollaridir; ve bu tig

    yolun saliklerinin maksudu ve matlubu dahi hep Hak'tir. "Ug ehzade"den

    murad, bu tig yolun salikleridir; ve "Qin"den murad, Zat-i Hakk'in hicabi olan

    nefs-i kiill ve sifat alemidir ki, ruh ve nefisten miirekkeb olan cisim ile suluk

    edenlerin siilukleri bu sifat alemi igindedir; ve bu alem-i hicab iginde maksud

    olan Hak tarafina siilukde vuslat yolu kapalidir. Zfra ikilik ve suret alemidir.

    Salik bu sifat aleminde Hakk'a mtiteveccihen siiluk ettigi vakit mumkin ol-

    dugu kadar, matlubu ve maksudu olan Hakk'a daha yakm olur. Zira sifat

    Zat-i Hakk'in zahiri ve Zat, sifatin batmidir; ve mumkin oldugu kadar matlu-

    ba yakin olmak elbette uzak olmaktan daha makbul ve memduhtur.

    Q

  • MESNEVI-t ERtF ERHI / XIII. ClLT MESNEVl-6

    Dier ne ol&u

    Ya'ni, ehzadeler sefer ve siiluk esnasindaki zahmetlere ve meakkatlere

    karsj bu sabra miiteallik olan sozii sdylediler ve hemen sefere ciktilar. Ey be-

    nim dostum! Her ne oldu ise ve onlann balanna her ne geldi ise o lahzada

    ve dakikada geldi. Zfra o lahza ve dakrka bunlara acilan bir ibtila kapisi idi.

    Bu lie sehzade kendi meslekierinde sabn ihtiyar ettiler ve sabr etmek hu-

    susunda siddiklardan bldular. Ondan sonra Qin'in beldeleri tarafina gittiler.

    "Qin'in beldeleri"nden murad, alem-i suretin mesalik-i muhtelifeleridir. Mese-

    la "ahyar" sinifi kesret-i muamelata ve "ebrar" smifi. kesret-i riyazat ve mu-

    cahedata ve "uttar" smifi suver-i cemaliyye akma miiteveccih olurlar ve bu

    tariklarda enzar-i hissiyyeden mestur olan ma'suk-i hakfkiyi isterler.

    Ya'm, kemal-i hararetle siiluk ettikleri bu yollarda gozlerine ana ve baba

    ve mal ve miilk muhabbeti goriinmedi; hepsini terk ettiler; ve his goztinden

    gizli olan ma'uk-i hakikinin yolunu tuttular.

    Kendi mesleklerinin _aki onlan, Belh padiahi Ibrahim Edhem hazretleri

    gibi, telezzuzat-i nefsaniyye tahtmdan indirip, elsiz ve ayaksiz ve serseri ve

    fakir etmistir. Nitekim FM Ma Ffli'in 43. faslmda Ibrahim Edhem hazretleri-nin kissasi su suretle beyan buyurulmutur:

    'Ibrahim Edhem (k.s.) padisahlik zamaninda ava gitmis, idi. Bir ahunun

    arkasindan, askerinden tamamiyle aynlip uzak dusunceye kadar kotu. Ter

    icine batti. Hala o sahrada ta'kfb eder idi. Ta'kTb hadden ati. Ahu soze gelip,

  • AHMED AVNi KONUK

    yuziinu arkasina gevirerek dedi: u Ya'ni "Sen bunun igin yaratilma-

    din ve seni beni avlamak igin getirmediler. Haydi beni avladin farz et; acaba

    ne hasil olur?" Ibrahim (k.s.) bunu isjtince bir na'ra vurup kendisini atindan

    aa|iya atti. 0 sahrada gobandan baka hig kimse yok idi. Murassa' olan li-

    bas-i ahanesini ve silah ve atim gobana verip, onun arkasina giydigi abayi

    kendisine vermesini ve bu hali hig kimseye soylememesini ve kimseye ahva-

    linden nian vermemesini rica etti; ve o abayi giyip yola gikti. Sen sjmdi onun

    garazina bak ki ne idi; ve Hakk'in maksudu ne idi? 0 ahuyu avlamak istedi;

    Hak Teala ise, onu ahu ile avladi; ta ki bu alemde Hakk'in muradi vaki' olur

    idigini bilesin!"

    Yahud, bir peygamber-i zian olan Ibrahim (a.s.)i ak-i ilahi sarhosjugu

    Nemrud'un atesjne attigi gibi, o ehzadeleri de kendi meslekleri akinin sar-

    hosjugu bela ve mihnet ateine am.

    Yahud, mecid ve erif olan sabr edici Ismail (a.s.) ak-i ilahi ile Hak yo-

    lunda kurban olmak igin bogazini bigaga teslim ettigi gibi, o ehzadeler dahi

    kendi mesleklerinin aki ile bela ve mihnet hangerine bogazlanni teslim etti-

    ler. Malum olsun ki, her ne kadar mehur olan kavle gore zebih Ismail (a.s.)

    ise de, muhakkiklann ve mukasjflerin indinde zebih kefen tshak (a.s.) dir.

    Hz. eyh-i Ekber Fususu'l-Hikem'de Fass-i ishaki'de zebihin Ishak (a.s.) ol-

    dugunu beyan buyurdugu gibi, Hz. Pfr efendimiz dahi DMn-i KeM/ierinde

    su beyitlerde zebihin Ishak (a.s.) olduguna iaret buyururlar:

    [Ya'ru "Benim kapimm topragi uzerinde kurban olmus ishak nebi olmak ge-

    rektir. Sen benim Ishak'imsm ve ben senin pederinim, Ey benim gevherim!

    Ben seni ne vakit ktranm?']

    y -U'j o^j ^ 3^

  • K3" MESNEVM ERtF ERHl / XIII. CtLT MESNEVf-6

    Fakat Mesnevi-i enTlerinde kavl-i mehura binaen Ismal (a.s.) mezkur-

    dur. Bu babda 1. cildin 228 numarali beytinde ve bu 6. cildin 2494 numara-

    li beytinde izahat gegti.

    - c Jj> j v^r*"

  • AHMED AVNl KONUK

    de Muallakat-i Se^'a'dandir. Hadis-i enf kitablanndan Imam Munavi'nin Ku-

    nuzii'l-Hakayikmda ve Celaleddin Suyutfnin Camiu's-Sagifmde Eba Hurey-

    re hazretlerinden mervi olarak jUi J\ ^^\ p iJ c^L* irJi\ \y \ ya'ni "imruu'l-Kays sairlerin cehenneme bayrakdandir" hadis-i erifi miinderic olduguna go-

    re, akibet ask-i hakikiye miibtela olup vahdet-i viicudu miidrik olmasi ve Ib-

    rahim Edhem hazretleri gibi, gece yansi tac ve tahtini ve evlad ve ryalini terk

    etmesi ve tarik-i fakn ihtiyar etmesi vehle-i ulada miikil goriiniir. Fakat Hz.

    eyh-i Ekber Muhyiddin b. Arabi (k.s.) Fususu'l-Hikem'dt Fass-i Davudi'de

    buyururlar ki: "Ba'zan halifeden hiikumde bir hadfse muhalif olan ey zahir

    olur, Binaenaleyh onun ictihaddan oldugu tahayyiil olunur. Halbuki bbyle de-

    gildir. Ancak bu imam indinde o hadis kesjf cihetinden Nebfden sabit olmadi

    ve eger sabit olaydi, onunla hiikiim ederdi; ve her ne kadar bu hadisin yolu

    racul-i adlden racul-i adle oldu ise de, o racul-i adl vehimden ve ma'naya in-

    tikalden ma'sum degildir." Imdi, Resul-i Ekrem Efendimiz'in varis-i ekmeli ve

    halifesi bulunan Hz. Mevlana (r.a.) indinde naki olunan bu hadis-i eriften

    tmruii'l-Kays'in mutlaka ehl-i cehennemden olmadigi ve binaenaleyh ask-i

    hakikiye miibtela oldugu kesfen sabit olmus. oldugundan, bu siirh-i enfteki

    beyanat bu kesfe mustenid bulunmustar. Hiddet-i zeka sahibi olup mesjebin-

    de ask galib bulunan mumaileyhin Ms (Bakara, 2/105)[ya'ni "Allah Teala rahmetine diledigi kimseyi muhtas kilar."] ayet-i kenme-

    si mucibince, Hak Teala hazretleri bir cezbe ihsan ederek onu suretten ma'na-

    ya gekmis, demek olur. Zfra ehl-i ak uttarfler siniftndandir.

    4008. Dmruu'l-ZKays memlehetlerden huk-leb olarak, a$k onu (lahi htita-i

    "Hitta", bakalan tecaviiz etmemek igin gizgi cektikleri yer. Orfte "biiyiik

    sehir"e derler; ve zemfnin bir pargasi demektir. "Husk-leb", "dudagi kuru" de-

    mek olup, kendi memleketlerinden bf-nasib ve bi-behre olmasmda kinayedir.

    "Tebuk", Medme-i Miinevvere'nin sjmalinde kain bir ehrin adidir. Ya'ni

    lmruu'1-Kays kendi memleketinden kagti ve Tebuk ehrine kadar geldi ve

  • MESNEVM ERIF ERHl / XIII. ClLT MESNEVI-6

    orada taayyu-i surisi icin amele gibi kerpig kesmeye basjadi. Orada onu ta-

    niyan kimseler Tebuk ehrinin hukumdanna dediler ki: "Bu adam padiah-

    lardan bir padiahtir!"

    "Ked", Arabf'de sa'y etmek ve cahsmak demektir. "Ged", fakir ve fakirlik

    demektir (Burhari) . Burada her iki lugat dahi miinasibdir. Ya'nf, "Padiahlar-

    dan bir padiah olan lmruu'1-Kays buraya sa'y ile veya fakirlik ile geldi. A-

    kin avina tutulmu oldugu halde burada amele gibi bir kerpig kesiyor."

    "Melik", padiah, kadir, mutasarnf, sahib ma'nalannadir. Ya'nf, Tebuk

    hukumdari imruu'l-Kays'in padisah oldugunu haber ahnca, gece onun yani-

    na gitti ve ona dedi ki: "Ey guzel yiizlu padiah!"

    "Sen guzellikte vaktin Yusufu mesabesindesin. iki miilk sana ram ve

    miinkad oldu ki, onlar da giizellik ve padisahliktir; ve beldelerde hakimiyet

    ve tasarruftur; ve bunlar senin kemalindir."

    Ya'm, "Erkekler kiliCinm korkusundan sana bende olmuslardir; ve o ka-

    dinlar ise senin bulutsuz ay gibi olan giizelliginin miilku ve meftunudur; ve

    onlar da senin giizelligine muhabbetie bende olmulardir." Nitekim mii'min-

    ler dahi iki taifedir: Birisi Hakk'in kahnndan korkup ibadet ederler ve digeri

    de Hakk'a muhabbet ile taparlar. Ahyar ve ebrar taifesi evvelki kisimdandir;

    ve iittariler ise ikinci kisimdandir.

  • AHMED AVNl KONUK

    4014. "Sen hizim yammizda olur isen hizim oahiimiz olur. Hizim tanmuz se-

    nin vashndan yiiz can olur."

    "Senin gibi kiymetli bir zat bizim yammizda bulunursa, bizim igin saadet

    olur. Bizim cammiz senin vashndan ve sohbetinden terakkf ederek yiiz can

    kuvvetinde olur."

    y tS$_fj> C-*^J i\ y y\ jJL> ^A> j ja p-t>

    4015- ^Gy himmet sehehiyle mulhler senin metrukiin olanl "Diem hen ve hem

    de henbn miilkiim senin memlukiindiir."

    "Ey ah! Senin himmetin o kadar yiiksektir ki, bu himmetin sebebiyle

    miilku ve padiahhgi terk ettin. Binaenaleyh hem ben ve hem de benim miil-kiim ve padiahhgim senin kolen ve memlukiin olduk; ve senin all olan him-

    metinin meftunuyuz."

    4016. 0 hirg.ok felsefe soyledi ve o sakU idi. OVagehan hastan yiiz ortiisiinu a$ikiuttu.

    Ya'nf, o Tebuk padiahi Imruul-Kays'a cok hikmet-i akliyye ve felsefe

    soyledi. imruu'1-Kays ise dinler ve hicbir ey soylemez idi. Ansizin ve birden-

    bire batimmn baindan nikabi kaldinp acti ve soz soylemeye basladi.

    4017. Sicaba o onun kulagina ask ve derdden ne soyledi? Onu da derhal ken~di gihi sercjerdan etti.

    "Ta*\ taaccub icmdir. "Ta ci gufte" "Acaba-o ne.dedi?" demek olur. Ya'm,

    imruii'I-Kays Tebuk padiahinin kulagina sirr-i aka dair ve derd-i aka dair

    acaba ne soyledi ki, o Tebuk padiahini da kendisi gibi derhal sergerdan ve

    hayran etti.

    4018. Onun elini tuttu ve onunla yax oldu. 0 dahi tahhndan ve kemerden hi-zar oldu.

  • MESNEVl-t ERfF ERHl / XIII. CiLT MESNEVl-6

    "Taht ve kemer"den murad, esbab-i saltanattir. Imruii'l-Kays sozleriyle Te-

    buk sahim da hayran ve sergerdan bir hale getirdikten sonra onun elini tuttu

    ve onunla dost ve musahib oldu. 0 Tebuk ahi dahi Imruii'l-Kays gibi esbab-i

    saltanattan bfzar oldu ve tac ve tahtini terk etti, Beyt-i Yunus Emre (k.s.):

    mifiu.

    Ya'nf, ak, tac u tahtindan ve evlad u ryalinden bfzar etmek gunahim ve

    kabahatini yalmz bu iki sah hakkinda yapmamisftr. Belki bircok padiahlara

    ve onlann madununda bulunan kimselere de yapmitir.

    "Mennu'l-ahir", "gemiyi batiracak son yiik" ma'nasinadir. "Buyukler"den

    murad, fena-fillah mertebesinde olan zevattir ki, ak onlar icin bal gibi lezfz-

    dir. Ve bu lezzet onlan beka-billah mertebesine getirir. Ve "cocuklar"dan mu-

    rad, henuz suret kaydindan kurtulmamis, olan saliklerdir ki, bu ak onlar icjn

    dahi siit mesabesinde olup, ruhlanni gidalandinr ve onlan suretten gecirir ve

    fena-fillah makamma getirir. Binaenaleyh o ak her viicud-i izafi gemisi icinson yiik olup onlan viicud-i hakiki deryasma gark eder.

    402 1 . ^Uu ikiden ba$ka cok sayisiz miilukii, ak onlan miilhien ve havrn ve ha-

    hileden ka-ph.

    "Tebar", Farisi'de taallukat ve akraba ve kavm ve kabile ma'nasinadir. Ve

    Arabi'de "helak" demektir. Burada Farisf'si miinasibdir. Ya'nf, bu zikr ettigi-

    miz iki padiahtan baka sayisiz birgok padiahlan dahi ask, miilk ve salta-

    natdan ve evlad u iyalden kapti ve uzaklashrdi.

  • AHMED AVNt KONUK

    Nitekim bu kal'a-i zatii's-suver kissasinda beyan olunan iig ehzadenin

    cam dahi ak saikasiyla Qin'in ve bu suret aleminin etrafinda kusjar gibi ask-

    lannm nev ii nemasma hadim olan taneleri toplayici olmutur.

    "Zamfr", hatir, goniil, kalb ve hatirda gizli olan sir. "Hatar", tehlike ve

    "hatir", miihim ma'nalannadir. "Zehre", burada "cesaret ve mecal" ma'nasi-

    nadir. Ya'ni, iig ehzadeden her birinin kalblerinde sakladiklan fikri ve hatin

    elfaz He soylemek igin dudak ve agiz acmaya mecalleri ve cesaretleri yok idi.

    Zira ki sakladiklan fikir ve sir tehlikeli ve muhim bir sir idi.

    4024. O zaman yiiz hinlerce ha$ hir pulal.. Dii$m-alwl olan ak yayi germi$tir.

    Ya'nT, askin sirn ina olundugu vakit, yuz binlerce ba kesilip bir pula sa-

    tilir. Zira hima ve ofkeye bulami ve burunmiis, olan ask, ok yayimn kiri-

    ini ve sirn ifa edenleri nian almitir.

    "Hire" [:hiyre], kelimesinin miiteaddid ma'nasi vardir. Burada "aciz ve

    zayif ' ma'nasi munasibdir. "Hire-ku", "aciz ve zayif olduriicu" demek olur.

    Ya'ni, ask hoshik ve siikunet vaktinde ofkesiz ikeh bile dembedem zayif ve

    aciz olduriiculuk huyuna ve adetine maliktir.

    "Honud" kelimesi "ho-vend" kelimesinin muhaffefidir ve bu kelime

    "ho" ile edat-i nisbet olan "vend" ve "dun" kelimelerinin birinden murek-

    kebdir; ve bu edat-i nisbetler "nud" kelimesine kalb edilmistir (Giyasii'l-Lii-

    gatvt Bahar-i Acem); ma'nasi "razi ve kani' ve akir olan" demektir. Ya'ni,

  • MESNEV1-I ERIF ERHl / XIII. ClLT MESNEVI-6 ~^S^

    akin honud ve razi oldugu o lahzadaki hali boyle aciz olduriicu olursa, aca-

    ba him-alud oldugu vakitteki hali nasil olur? Var, kiyas [et!] . Ben bunun

    hakkinda ne soyleyeyim?

    4027. Jakat can mer'asi onun arslanina feda olsun ki, onu hu ask ve onun hu

    kdici olduriir.

    "Can mer'asi"ndan murad, alem-i surette olan ruh-i hayvarudir. "0

    mer'anin arslam"ndan murad, ma'ukunun yolunda bu ruh-i hayvamsine

    kiymet vermeyen aiktir. Ya'nf, lakin bu alem-i surette olan ruh-i hayvani

    mer'asi bu mer'anin cesur arslanina feda olsun ki, o arslani bu ask ve bu a-

    kin kilig gibi olan belalan olduriir. Zfra bu ruh-i hayvani hiikmen olii bir ha-

    le gelince ruh-i insanf dirilir. Beyt-i Fuzulf:

    Aik oldur kirn, Mar canm feda, cananma

    Meyl-i canan etmesin her kim ki kiymaz canina

    Cinmi canana vermektir kemili aikm,

    Vermeyen can i'tiraf etmek gerek noksanma.

    Beyit:

    Vermem sana, gek benden elin ey meleku'l-mevt,

    Cananima nezr eyledigim [cana] dokunma!

    4028. Olmeklik hinlerce dirilikien iyidir. Saltanailar hu hendelicjin hir blmusudur.

    Yani, akin kilici ile olmek, binlerce hayat-i hayvaniyyeden ve ruh-i hay-

    vani ile dirilikten iyidir. Surf saltanailar ve hukumdarliklar bu akin bendeli-

    ginin bir olmusudiir. Bu aka bende olmamn hasretinden olmiistar. Zfra bir-

    gok hukiimdarlar Allah aiklannin haline gibta ederler ve hasret cekerler. Ni-

    tekim menakib-i evliyada bircoklannm hali mezkurdiir.

    4029. (Sirlari hirhirleriyle kinaye ile, yiiz havf ii hazer ile aleak soylerler idi.

    Ya'nf, ehzadeler ma'suklarina aid olan sirlan agik soylemeye bircok kor-

    ku ve tehlike oldugu icin birbirleriyle gizli konuur!ar ve miikalemelerinde el-

    faz-i kinaye kullamriar idi.

  • AHMED AVNi KONUK

    4030. Sulara mahrem ZKudanm gayri olmadt.

  • MESNEVM SERlF ERHl / XIII. ClLT MESNEVI-6

    Halbuki o kelam ve istilah, evliyanin ku mesabesinde olan ruh-i insa-

    nfleri sadasmin suretidir. Heniiz ruh-i hayanilerinin hukmii altinda zebun

    ve ham olan adam bu ervah-i aliyenin halinden gaflldir. Mesela "cem"' ve"cem'u'l-cem"' sozleri ev yanin vaz' ettikleri istilahtir. Bunlann ma'nalari-

    ni da kitablarda yazmisjardir. Fakat bu haller icinde bulunan kimsenin zev-

    ki ve kefi nasil oldugunu bilmek miimkin degildir. Binaenaleyh kendi hali

    olmadigi halde bunlardan bahseden kimse o kelamm suretini soylemis. olur.

    Bu hal miiddet-i omrunde bal yememis, olan kimsenin bah ta'rif etmesine

    benzer.

    4034. Uiani hir Siileyman hi lahn-i iayn hile, cin her ne haclar miilh tuiar ise

    de, cjayrtlir,

    Bu beyt-i erifte Siileyman (a.s.) ile cin kissasina iaret buyurulur.

    "Div"den murad, burada cindir. "Lahn"den murad, sadamn ve kelamin igi

    ve ma'na-yi zevkisidir. Ya'm, cin taifesinden birisi Siileyman (a.s.) in miih-

    riinu galdi ve onun suretine temessiil edip tahtina oturdu ve hiikmetmeye

    baskdi. Fakat cinnin elinde Siileyman (a.s.) in miihrii bulunmak ve onun su-

    retine temessiil etmek ile o cin Siileyman (a.s.) in ayni [olmadi], gayn idi.

    Bunun gibi hakikat mulkiiniin Siileyman'i olan insan-i kamillerin lstilahlari-

    ni calip halka insan-i kamil suretinde goriinen ve miirsldlik da'vasinda bu-

    lunan kimseler dahi bittabi' bu istilahat ile surette onlara benzemek ile o in-

    san-i kamillerin aym degillerdir, gayridirlar. Miilk-i hakfkatin Siileyman'i

    olan insan-i kamillerin kullandigi istilahlann ma'na-yi zevkflerini bilen bir

    kamil nerede! Zfra boyle bir kamilin vucudu pek nadirdir. Bu yalanci miir-

    idler insan-i kamillere benzer mi? Nitekim 1 . cildin 324 numarali beytinde:

    dj~i oij(_rw

    }L- j jjiy^j u o^ >j* jj>j cjLwjj-1 - [Ya'm "Aleak adam! Bir saf-

    dile o fusundan okumak icin dervilerin soziinii calar"]; ve yine o cildin

    2311 numarasinda dahi: j\ c^-j* jJoiS u ^ olso ^>j>-[Ya'ni "0 miiddei ve magrur kimse kendini bir kemal sahibi zannetmeleri

    icjn dervflerin birgok soziinii galmisttr"] buyurulmus, idi.

  • AHMED AVNi KONUK

    o It

    4035. Cin, Siileymdnin sibhi iizerinde kiydm etti; ona mekr-i ilmi vardxx, ona"rLlllimna" yoktur.

    "1st", durus, ve kiyam, demektir. Ya'ni, cin Siileyman (a.s.)in ekline ben-

    zeyen bir surette kiyam etti ve onun tahtina oturup Mkm etti. Fakat o cin-nin ilmi, mekr ve hileden ibarettir. Onun hakkinda Kur'an-i Kerim'de ^Ui (A>Ji \LL (Neml, 27/16) ya'ni "Ey nas! [Bize ku dili ogretildi]" buyurul-

    mami?tir. Bunun gibi, yalanci miirsjdler her ne kadar zahirde insan-i kamil

    kiyafetini takmmis. iseler de onlarda ku dili mesabesinde olan ilm-i hakikat

    yoktur. Onlann ilimleri hep hilekarliktan ibarettir, Bu yalanci miirsldler hak-

    kinda 3. cildin 680 numarali beytinden 722 numaralt beytine kadar izahat

    vardir.

    4036. Uaktdki Siileymdn Uiudd'dan bessds idi, kuslara mensub olan manhk

    ona "IMlimnd"dan oldu.

    "Bea", pek giiler yiizlu ve mesrur olan, demektir. Ya'ni, vaktaki Siiley-

    man (a.s.) Hak tarafindan giiler yiizlu ve mesrur idi; binaenaleyh kusjara

    mensub olan mantik ve kelam, jjji jj ul (Neml, 27/16) [ya'ni "Bize kus.

    dili ogretildi"] ayet-i kerimesi mucibince ona ta'lim-i ilahf ile malum oldu.

    0 % *

    4037. Sen hevdya mensub olan kusdanstn.

  • MESNEVI-l ERIF ERHl / XIII. ClLT MESNEVl-6

    Horasan'da eyh Ebu Safd-i Ebu'l-Hayr hazretlerinin huzurunda bulundum

    ve sonra Bagdad tarafina gitmek istedim. Ebu Said hazretleri bana buyurdu

    ki; "Bagdad'da sana, ne gordiin ve ne faide tahsfl ettin?" diye sorarlar ise ne

    diyeceksin? Ben Horasan'da bir yiiz ve bir sakal mi gordiim, diyeceksin?"

    Dedim: "Hz. eyh ne buyurursa onu soylerim!" Buyurdular ki: Arabi bilen

    kimseye bu beyitleri oku:

    "Dedilerki: Horasan bir ey gikardi ki, onun cemalinin ikincisi yoktur; Ben de-

    dim ki: Onun mehasinini inkar etmeyiniz, semsin matla'i Horasan'dan va-

    ki'dir.

    "

    Arabga bilmeyen kimseye de bu rubafyi oku:

    "Yesilligi ve cenneti ve nevbahan senden ahrlar, Birhiisn ii ansm ki, o am cen-

    net-i hulde yadigar olarak gotiirurler.. Qinistan'a naki ve nigan senden gotii-

    rurler. Bu vaktin hakayika ve maarife dair sozlerini hep senden ahrlar.

    "

    Bu menkibelerden anlailir ki, evliyanin sozlerinde nihayetsiz zevkler giz-

    lidir; ve bu zevkleri onlann sbzlerinin zahirinden bulmak miimkin degildir.

    Onlann bu sozleri, ruhlarinda terakkfye isti'dad olan kimseleri bu zevklerin

    husuliine tevfk igindir.

    4038. O 0(,af tarafi sunurcjlann yeri olur. Uier bir hayal i$in ciest-haf olmaz.

    "Kaf'dan murad, dimyayi ve ahireti muhit olan hakikat-i muhammediy-

    yedir. Muhakkiklann istilahinda buna "mertebe-i vahdet ve uluhiyet" dahi

    derler. "Simurg", ismi olup cismi olmayan bir kusa derler. Ve "simurglar"dan

    murad, ehassul-havvas-i evliyadir. "Dest-baf", ustadsiz, kendi kendine i

    yapan kimseye derler. Ya'nf, o hakikat-i muhammediyye ve vahdet mertebe-

    si tarafi ehassu'I-havassm yeri ve makamidir. "HayaF'den murad, burada

    mevhum olan viicudat-i izafiyyedir. Ya'ni, o makama vusul her bir vucud-i

    bui c-sfj>-\ OL-1j>- \_jJV5

  • AHMED AVNl KONUK

    mevhumun ve hayalin iistadsiz ve rrnirsjdsiz olarak kendi kendine yapabile-

    cegi bir i degildir; ve o makama evliyanin kelamini dirayet ve zekavet-i na-

    zansi ile anlayip vasil olmak imkani yoktur. Zfra o makama kendi viicud-i

    hayalfsinden gecmedikge vusul miimkin olmaz. Beyit:

    Vasil olmaz Zit-i Hakk'a bir kisi

    Gegmeylnce ciimle kendi kendiden.

    Nitekim bu vpcud-i hayali yiiziinden gok kimseler dalalete diismiister ve

    hakikat yolunu airmilardir. Bu ma'na hakkinda 5. cildin 2655 numarah

    beytinde ^ j*i 3 > Li* o-tf . jA. J* ( ^ ya 'ni "Ehl-i yakfhinyol vurucusu olan bu hayalden ehl-i dm yetmis, iki millet oldu" buyurul-mutur.

    4039. iSir hayalin gayn hi, iiiifdkan onn florHix, o vakU ona vydndan soma fi-

    r-oik dustii.

    "Bir hayal"den murad, burada evliyanin vucud-i izafileri ve hayalfleridir.

    Ya'm, cisrnam ve nefsam kimselerin vucud-i izafileri hayaldir; ve evliyanin

    cismaniyetleri de onlar gibi mevhum ve hayaldir; ve Kaf dagi mesabesinde

    olan mertebe-i vahdet her bir vucud-i mevhumun ve hayalin makami degil-

    dir; ancak bir vucud-i mevhumun ve hayalin yeridir ki, o vucud-i mevhum

    ve hayali, ittifakan o, Kaf dagi mesabesinde olan mertebe-i vahdeti gordii. 0

    vakit o vucud-i mevhumun ve hayalfnin o mertebe-i vahdeti apagik gorii-

    iinden sonra tekrar o makamdan cismaniyet ve ikilik alemine aynhk hali

    vaki' oldu. Malum olsun ki, beseriyette iig hal vardir: Birincisi, "fark" hali-

    dir ki, bu da kendi vucud-i cismamlerini Hak'tan ayri ve miistakil goren ve

    kendilerine varlik istinad eden ehl-i gafletin halidir. Buna istilah-i sufiyyede

    "fark kablel-cem'" ya'm "cem'den evvelki fark ve aynhk" derler. Bu merte-

    bede halkin vucudu Hakk'in viicuduna hicab olur. lkincisi, bir mursjdin ter-

    biyesi altmda salike vucud-i hakiki-i Hak ile vucud-i izafi-i halkin birligi za-

    hir olan bir makamdir ki, buna da "cem"' derler ve bu makamda Hakk'in vii-

    cudu halkin vucuduna hicab olur. Ucuncusu, insan-i kamillerin halidir ki,

    bunlar bu alem-i surette hem Hdkk'm viicud-i hakikisini ve hem de halkin

    vucud-i izafilerini goriirler, biri digerine hicab olmaz. Buna "fark ba'de'l-

    cem'" ya'ni "cem'den sonra fark ve aynhk" derler. Bu beyt-i erifte bu iigiin-

    cii hale isaret buyurulur.

  • JjK" MESNEVI-t ERIF SERHt / XIII. ClLT MESNEVI-6

    4040. /firak-i kat' deaildir. maslahai icindir. 2xxa o menkabei her firakian[4018] i.

    V

    emindir.

    "Menkabet", bais-i iftihar ve mevki'-i bahs olan fazl ve hiiner ve meziyet

    demektir. Ya'ni, fakat insan-i kamilin mertebe-i vahdeti muahedesinden

    sonra oradan aynlip cismaniyet alemine riicuu "firak-i kat'" degildir, ya'ni

    katT bir aynlik degildir, belki bu aynlik maslahat igindir. Ya'ni ehl-i gafletin

    miistaid olanlanni irad edip o makama terakkflerine hizmet etmek icmdir; ve

    bu mertebe-i vahdeti lyanen muahede etmek fazl ve Mner ve meziyeti her

    firaktan ve aynliktan emindir.

    4041. O ruha mensub olan cesedin istihhasi icin aiines hardan hir dem cehilir.

    Ya'ni, bu "fark ba'de'l-cenT'den sonra kesafeti gidip artik ruh-i latffe

    mensub olan insan-i kamillerin cesedinin ve viicud-i izaffsinin bu alem-i su-

    rette istibkasi, ya'ni bald kahp halk nazannda meshud olmasi icin, giines, me-

    sabesinde olan viicud-i hakMnin zati, kar mesabesinde olan o viicud-i izafi-

    den ve cesedden bir muddet gekilir. Imdi bu cesed-i ruhanisi ile avamm-i halk

    arasina kansan bu insan-i kamili tanimak pek miikildir. Bu zevat ancak

    kendilerine miilaki olmak askim taiyan miistaidlere kendilerini gosterirler.

    4042. Sen hendi cdnin vein onlardan salah iste 1. Saktn onlann sozlerinden is-

    hlah calma!

    Ey kimse! Sen onlara miilaki olmak akini tai ve kendi ruhunun yiiksel-

    mesi icin onlardan salah ve iyilik iste! Sakin sifat-i nefsaniyye lezzeti icjnde

    bulundugun halde, halka kemal izhar edecegim, diye onlann hakayika ve

    maarif-i ilahiyyeye miiteallik olan sozlerinden birtakim istilahlar calma!

    4043. O ^iileyha iizerlih iohumlanndan, odagacina kadar dimle seyin adinx^usuf eimis idi.

    Ya'ni, ehl-i hakikatin ma'uk-i hakiki olan Hak hakkinda kullandiklan is-

    tilahlar pek goktur. Nitekim Yusuf (a.s.)in aigi olan Ziileyha, tiitsti icin kul-

  • AHMED AVNl KONUK

    landiklan iizerlik tohumlanndan tut da, odagacina kadar olan her eyin adi-

    m Yusuf koymu idi. Ya'nf her eyi Yusuf hayal etmis, idi. "Sipend", iizerliktohumu demektir.

    4044. Onun admi adlar icinde mektum etti. M,ahremlere onun sirnni malum

    etti.

    Ya'nf, Ziileyha Hz. Yusufun adini eyamn adlan iginde gizlemis, idi ve

    mahremleri olan kimselere dahi "Benim bu isimlerden muradim Yusuftur" di-

    ye onun sirnm bildirmis, idi.

    4045. ^Vakiaki "upturn alesten yumuak oldu" diye idi, hu olurdu hi: yar hi-

    zim ile germ oldu.

    Eger Ziileyha vaktaki "Mum ateten yumuadi" dese idi, bundan muradi"Ma'ukum olan Yusuf bizim muhabbetimize kari hararetlendi" demek

    olurdu.

    4046. Ue eger "nZakimz! S^y yukseldi" diye idi ve eger ^Sogiii dali yesillen-di" diye idi.

    4047. ^Ue eger "^(vprahlar latif cir-pmirlar" diye idi ve eger^r

    LLzerlih tohumu

    latif yanar" diye idi.

    4048. T/e eger "$ul hiilbule sir soyledi" diye idi ve egern

  • 8J^ MESNEVt-1 ERlF ERHl / XIII. ClLT MESNEVl-6

    4051. Tta e^erUfDu.n ^ece fcir iencere -pi$irmi$lerdir" veyahud "haceller -pi^mek-

    ien hir par$a olmu$iur" diye idi.

    i:>J^lS" JJ ^-^LSi^ C~~A (jr*^ J_J4052. 1/e eger "Gkmekler tuzsuzdur" diye idi ve eger ^Jelek aksine donuyor"

    diye idi.

    4053. I^e egernrBana ba$ agnsi geldi" diye idi ve eger

    nrBa$ agnsi giiti, pek

    hosuml" diye idi.

    4054. Ue eger medh ede idi, onun iiindh,i olurdu; ve eger zemm ede idi, onunfiraki olurdu.

    "I'tinak", izhar-i muhabbet igin boyun boyuna sanlmak ve muanaka et-

    mek, demektir. Ya'nf, Zuleyha'nin yukanda gegen sozlerinden her birisi ken-

    di kasdini ve muradini mahremlerine anlatmak igin vaz' etmi oldugu birta-

    kim remz ve iaretlerden ibaret idi; ve eger Zuleyha'nin lisanmdan medhe

    muteallik elfaz-i sitrur sadir olsa idi, cenab-t Yusufun muanakasina iaret

    olurdu ve eger zemme mutealhk elfaz-i gam sadir olsa idi, Hz. Yusufun fira-

    kina ve onun kendisinden aynhgina iaret olurdu.

    4055. "^tiz hinlerce nami hirhirine vura idi, onun kasdi ve onun muradt ^usuf

    olurdu.

    Velhasil boyle birgok isimleri birbirine kans.tirip tertib ettigi kinayelerden

    ve iaretlerden Zuleyha'nin maksadi ve muradi ancak ma'uku olan Yusuf

    (a.s.) olurdu.

    4056. J3p olaydi, onun adxni soyledigi vakii o toh ve onun kadehinin mesti

    olurdu.

  • AHMED AVNl KONUK.

    Ya'ni, Zuleyha'nm karni ac olaydi, Yusuf (a.s.)in adim soyledigi vakit Zii-

    leyha doyar ve Hz. Yusufun kadeh-i viicudundan igtigi ak arabimn sarho-

    su olurdu.

    Zuleyha'nm susuzlugu Yusuf (a.s.)in adim andigi vakit sakin olurdu. Zi-

    ra Hz. Yusufun ism-i erifi Ziileyha'nin batinimn susuzlugunu kandiran er-

    bet olurdu.

    0 eger Ziileyha'nin viicudunda bir derdi ve agn olaydi, Yusuf (a.s.)m yiik-

    sek olan adini anar ve bu ism-i erif derhal o derde ve agnya faideli olurdu.

    Yusuf (a.s.)in ism-i erifi ki mevsiminde Ziileyha'nin viicudunu lsitmak

    igin kiirk olurdu. lte ak hali boyle olur; ve ak atei ile bir kimse yanip tutu-

    tugu vakit, ma'ukunun adi yukandan beri soyledigimiz te'sirleri yapar. Imdi

    suret aiklarinin hali boyle olunca, suretten miinezzeh olan 'Hak Teala

    hazretlerine aik olanlann hali bundan kiyas olunsun! Eger bir kimsenin suret-

    ten miinezzeh olan Hakk'a nasil aik olabilecegi sorulursa: Hz. Pir efendimiz

    bunun cevabim Fihi Ma Fih lerinin 1 1 . faslinda mukni' bir surette verirler:"Birtakim kimselerin "Niteliksiz ve keyfiyetsiz olan ve mahal ve mekam

    ve sureti bulunmayan alem-i bi-cun ile, evliya-yi aikan nasil ak-bazlik

    ederler ve ondan nasil meded ve kuvvet ahrlar ve miiteessir olurlar?" deme-

    lerine taacciib ederim. Nihayet, gece ve giinduz, kendileri de bu hal icjndedir.

    Bunu soyleyen kimse bir ahsa muhabbet eder ve ondan meded alir. Nihayet

    bu mededi onun liituf ve ihsanmdan ve ilim ve zikrinden ve onun adf ve ga-

    mindan alir. Halbuki bunlann ctimlesi alemde la-mekandir; ve o ahis, dem-

    bedem bu ma'nalardan meded alir ve miiteessir olur da kendisine taacciib

    gelmez. Boyle iken "Alem-i la-mekana nasil aik oluyorlar ve ondan nasil is-

    timdad ediyorlar ve onunla nasil ak-bazlik ediyorlar?" diye taacciib ederler.

    i bulend filhcd derde faideli olurdu.

  • MESNEVt-1 ERtF SERHi / XIII. ClLT MESNEVI-6

    Hekimin birisi bu ma'nalara miinkir idi. Bir gun hastalamp kendinden

    gegti ve hastaligi uzadi. Bir hekim-i ilahi onun ziyaret ve iyadetine gidip, ara-

    lannda su mukaleme vaki' oldu:

    Hekim-i ilahi:

    imdi sen ne istiyorsun?Hekim:

    SihhatHekim-i ilahi:

    Sihhatin suretini ve nasil oldugunu soyle ki, onu hasil edelim'Hekim:

    Sihhatin sureti yoktur, bi-cundur.Hekim-i ilahi:

    imdi. . . mademki sihhat M-cundur, onu nasil istiyorsun? Nihayet, sih-hatin ne oldugunu soylemelisin.

    Hekim:

    Bunu bilirim ki, sihhat gelince bende kuvvet hasil olur ve semiririm; verengim beyaz ve kirmizi ve ter u taze olur ve kiisayis, bulurum.

    Hekim-i ilahi:

    Ben senden sihhatin naksmi sormuyorum; sihhat ne eydir? onu soru-yorum.

    Hekim:

    Bilmiyorum, o bf-gundur.Hekim-i ilahi:

    Eger musluman olup ewelki mezhebine riicu' eyler isen, sana ilac, ya-pip ten-duriist kilayim ve sana sihhat bans, edeyim!.."

    4060. cPLvdm her lem nam-i paki okurlar. JPLk-nSk olmalxax vakit hu amel[4038] .

    f

    eimez.

    Ya'ni, halkin avammi herhangi bir surette sikildiklan vakit bu elemlerin-

    den ve sikintilanndan kurtulmak icin "Aman, ya Rabbi! Ey benim Allah'im!

    Beni bu derdden kurtar!" diye yalvanrlar ve Hakk'm ism-i erffini zikr eder-

    ler. Fakat onlann kalblerinde Hakk'm aki bulunmadigi ve kalbleri bil'akis

    heva-yi nefsani ile dolu oldugu ve binaenaleyh bu ism-i senfin zikri asWi ol-

    madigi igin bu zikrin te'siri olmaz. Nitekim 1. cildin 3494 numarali beytinde

    9jui jj ^ .j rb-^ tjtjJ'Wj* j 1 ya'ni "Heva-yi nefsanflerden,

  • rSK^ AHMED AVNl KONUK

    Hu'nun kadehi olmaksizin ne vakit kurtulursun? Ey Hu'dan Hu'nun ismine

    kani' olmus, olan kimse!"

    4061. 0 seyi hi, [J&a Utunun ndmindan etmis idi, onun nammdan ona -pey-da olurdu.

    Ya'ni, Isa (a.s.)m oliiyu diriltmesi ve hastalara ifa vermesi "Hu" ismin-

    den idi. Hiiviyyet-i ilahiyyeye delalet eden "Hu" ism-i enfinden ona boyle

    birtakim mu'cizeler zahir olurdu.

    4062. Vaktaki can Dtahh'a muttasil olur, onun zihri hudur ve hunun zikri

    odur.

    Ya'ni, can Hakk'a muttasil oldugu vakit, i'tiban olan gayriyet ortadan kal-

    kar ve zikr eden can ile zikr olunan Hak bir olur. Binaenaleyh bunun zikri

    onun zikri ve onun zikri de bunun zikri olur. Beyit:

    JT\}> j ^Ti j jjZ'-^ JX^. LuLi c-j>*^?1 JJJI ^UpI LJU

    "Be/i perdenin kefmden ve agilmasmdan ewel dehrde seni zakir ve sana a-

    kir oldugumu zannederdim. Vaktakigece ziyalandi, zikr olunan ve zikr vezikr

    eden muhakkak Sen oldugunu goriicti olarak sabahladim,

    "

    Beyt-i Hz, Pir:

    "Vaktaki gontil Hakk'm mahall-i tecellisi oldu, Hak benim iledir ve ben Hak ileyim.

    Hak Hakk'a vasil olmuturf ben kendime "HQ, Hu" derim.

    "

    _ ' >

    4063. ZKendinden hall ve dostunun ashindan dolu oldu. binaenaleyh testiden

    o sizar oldu.

    "Telabed", "sizmak" ma'nasina olan "telabiden" masdannin fiil-i -muza-

    risidir. Ya'ni, cam Hakk'a muttasil olan aik kendi varligindan boaldi ve

    onun viicud-i izafisi dost-i hakiki olan Hakk'in akindan dolu oldu. Binaena-

  • jjpK" MESNEVM SERtF ERHl / XIII. CtLT MESNEVl-6

    leyh boyle bir aigm cism-i fanisi ak-i Hak ile dolu bir kap mesabesindedir.

    Ve v u ^jj s.ui jr ya'm "Her kap iginde bulunan maddeyi diina sizdmr"darb-i meseli mucibince, biitun ahvalinde bu cisimden Hakk'm varligi ve si-

    fati sizar. Ehl-i hakikat bu makama "makam-i ittihad" derler. Sipehsalar

    hazretleri kendi Menakib'inda buyurur ki: "Ittihaddan maksud olan odur ki,

    vaktaki salik cemf'-i makamati gegmis. olur ve mucahedat ve riyazat kuvve-

    ti ile nefsinin bakirmi iksir-i a'zam yapip ve bilcumle a'malini hige sayip

    kabil-i sifat-i ahadiyyet olmus. bulunur. Ondan sonra cemi'-i irade-i ruhani

    ve cismaru ve sun ve ma'nevi kalkip Hakk'in iradesine muttasil ve akibet

    onun sifati ile muttasif olur." Beyit:

    y lSj'j y Jj> jj syry. J j-> ^ j y) jy, OU^-

    "Bu Hakyoluna o kadargit ki, ikilik kalksm; ve eger ikilik mevcud ise, bu yol-

    culukta kalksm. Sen 0 olmazsm ve fakat eger cehd ve azimet edersen, bir

    makama eriirsin ki, senden senlik kalkar.

    "

    4064. Uasl za'ferdmnin kokusu kanie, uzahlik socjaninin kokulan airue verdi.

    "Za'feran", malum bir nebatm gigegi olup, kokusu giizeldir ve yenildigivakit insanm tab'ma neat ve siirur verir. Nitekim diigiinlerde halkin tab'ina

    siirur ve neat vermek igin za'feran katip zerde piirirler. "Sogan", soyuldu-

    gu ve yenildigi vakit gozden yas, getirir ve kokusu kerihtir. Bu miinasebetle

    beyt-i gerifte ma'uka kavumak za'feran kokusuna ve ma'uktan uzakla-

    mak ise sogan kokusuna tesbih buyurulmutur. Ya'ni, bir kimsenin cam ne-

    at ve siirur ve inbisat iginde ise, za'feran kokusu gibi olan ma'sukun visa-

    linden haber verir; ve eger gam ve inkibaz iginde ise, sogan kokulan gibi olan

    ma'ukun uzakligma delalet eder.

    ibj j JjJ^P ^Jt>X JL*L) ^ jly> X^a ji C~^* Ij (^jS-j y*4065. Dier birinin kalbinie yuz mural varlu. S^lsk ve viclacl mezkehi bu olmaz.

    Ya'm, ahyar ve ebrar ve iittar mesjebinde olan kimselerden her birinin

    kalbinde birgok muradlar ve emeller vardir. Zira "ahyar", kesret-i ibadat ve

    taat ile diinyada ve ahirette kendi muradlanmn husulunii Hak'tan temenni

  • gjK^* AHMED AVNI KONUK

    ederler; ve "ebrar" ise, kef ii makamata ve keramata nailiyet isterler. Ve

    "suttanler" ise, mezahir-i cemflenin aki icinde ve ma'suk-i surilerine vuslr.i

    emelindedirler. Halbuki Hakk'a olan ak ve muhabbet mezhebi bu degildir; ve

    ak-i Hak bu muradat ve emellerin hepsini yutar. Nitekim 5. cildin 2725 nu-

    marali beytinde soyle buyurulmus, idi: oift- ^ j^p J^ xi ^^ j*j^p Sy *Jb [Ya'nf] "Ak-i Hakk'm gayn olan her ey, ak-i Hakk'm

    me'kuludur. Diinya ve ahiret ak-i Hakk'm gagasi oniinde bir habbedir."

    Ve 2. cildin 1756 numarasinda dahi: \j olls.u u*. cJU

    cu*. Lii* j ^jl. [Ya'nf] "Hak aiklannin milleti butiin milletlerden ayndir.Bu aikiarm mezhebi ve milleti hep Huda'dir" [buyurulmus, idi,]

    4066. J3$fc i$in yar, cjUniiiz i$in giine gelii. 0iine o yiize nihah cjibidir.

    Ya'nf, aki parlatan, ziyalasnran yar ve ma'uktur. Nitekim gunduzii giin-

    duz yapan ve parlatan dahi giinestir. Ve ak iki nevi'dir: Ya suretten miinez-

    zeh olan Hakk'a olur veyahud cemal-i Hakk'in mazhan olan bir giizel sure-

    te olur. Her iki nevi' akta dahi, yar ve ma'uk o asfon revnaki ve nuru gel-

    mitir. Binaenaleyh giinduze giine lazim oldugu gibi, bu aka da ma'uk la-

    zimdir. Fakat ma'uk-i hakfkfnin aka verdigi revnak, sun gunein gtinduze

    verdigi revnaka ve parlakliga benzemez. Zira o surf giine cemal-i Hakk'in

    nikabi ve hicabidir. Nikabsiz olarak cemal-i Hakk'in verdigi revnak baka ve

    nikabin verdigi revnak bakadir.

    4067, 0 kimse hi, ydrin yiiziinden nihabi iammaz, giine$e ta-ptctdir; ondan elhxdciir!

    Ya'ni, yar-i hakfkfnin cemalini onun nikabmdan tefnk edip tanimayan

    kimse, nikab olan giinee tapicidir; ondan el kaldir ve uzaklasj Zira onda bir

    faide bulamazsm. Malum olsun ki ak, ya hakiki veya mecazf olur. Ak-i ha-kfkf suretten miinezzeh olan Hakk'in akidir. Ak-i. mecazf ise, cemal-i

    Hakk'in nikabi olan guzel suretlerin akidir ki, bu ak-i mecazfde Mecnun'un

    Leyla'ya olan aki gibi ehvet-i nefsanfnin dahli yoktur. Zira bu ak-i meca-

    zfde aik kendi nefsinin hazzindan geger ve ma'uk olan surette fanf olur.

    Kanjisina bin tane baka giizel suret $iksa hicbirisine iltifat etmez. Nitekim Fi-

    hi Ma Fih In 1 7. faslinda Hz. Pfr 6yle buyurur:

    Q

  • MESNEVt-1 ERfF SERHl / XIII. ClLT MESNEVt-6

    "Mecnun'un zamanmda Leyla'dan daha gok guzeller yok mu idi? Fakat

    Mecnun'un mahbubu degil idiler. Mecnun'a dediler ki: "Leyla'dan dahagu-

    zeller vardir, sana getirelim." Mecnun cevab verdi ki: "NihayetbenLeyla'nin

    suretine muhabbet etmiyorum ve Leyla suret degildir; benim elimdebir ka-

    deh gibidir. Ben o kadehten sarab igiyorum. Binaenaleyh ben ondanictigim

    araba aigim. Halbuki sizin nazanniz kadehedir; sarabdanagah degilsiniz."

    imdi Mecnun sarab-i aski, cemal-i Hakk'in nikabi olan Leyla'nin vucud-i

    mecazisinden igerdi. Fakat bu nikab hayaldir. Bunun igin Hz. Pir efendimiz

    yine Fihi Ma F/Merinin 42. faslinda soyle buyururlar:

    "Ask galata, hataya duurucii hayal ile oldugu vakit dahi mucib-ivecd

    olursa, bu vecd Habir ve Basir olan ma'suk-i hakikiye aik olan aiginvecdi

    gibi degildir. 0 aigin hali karanlikta ma'suk zanni ile diregi kucaklayip agla-

    yan ve sMyet eden kimseye benzer. Bunun lezazeti Hayy ve Habir olan

    ma'ukun boynuna sanlmaya benzemez."

    Bu izahattan anlasrtiyor ki, kaza-yi ehvet igin bir guzel kadin suretine

    muhabbet, ask-i mecazi degildir, belki meyl-i hayvamdir; ve meyl-ihayvani-

    de kaza-yi sehvet igin bir guzel sureti birakip digerine gecmek vardir.Ask~i

    mecazmin kemalinden inayet-i Hakla ask-i hakikiye gegilmek miimkin oldu-

    guna isaretle iiJJ-i s>s >M ya'ni "mecaz hakikatin koprusudur" denilmistir.

    lmruu'1-Kays'm ak-i mecazisi dahi bu kabilden oldugu anlasrtiyor.

    4068. Cjunluz olm, astern, gidasi ctahi ohxr, g'oniil dahi olur, a$ujmdilsuzlugu

    ciahi ofair.

    Aik ma'sukunun akinda miistagrak oldugu vakit, onun gunduzu ve gi-

    dasi ve gonlii ve kalbin yanmasi dahi hep ma'ukudur ; ortada 0 aiginken-

    disi yoktur.

    4069. nidiklara suuun aymndan ekmek ve su ve l&as ve ilof ve uyhu naktl oUu.

    Ya'ni, sun denizde yaayan baliklara ekmek ve su ve libas ve ilag ve uy-

    ku nakdi nasil ki suyun aymndan hasil olursa, vucud-i hakikf-i Hak deryasi-

    mn bahklan mesabesinde olan usak-i ilahiye dahi her tiirlu ihtiyag bu der-

    ya-yi hakMnin aymndan hasil olur. Binaenaleyh onlann bu vucud-i meca-

    ziye asla ihtiyaglan olmaz.

  • AHMED AVNl KONUK

    Ya'ni, cocuk sutii sevk-i tabu ile bilir. Ciinkii karni acikmca onun bir ihti-

    yac-i tabiisi olur. Fakat idrak ile bilmez ve sutiin mahiyetini anlamaz. Bina-

    enaleyh hem bilir ve hem de bilmez. Bunun gibi aik dahi viicud-i hakikidenemdigi bu ak siitune tab'an kendini muhtac, bilir. Fakat idrak ile onun ma-

    hiyetini bilemez. Ciinkii tedbfrin ve idrak ile biliin bu tarafa yolu yoktur.

    Beyt-i Eref-i Rumt (k.s.)

    :

    "Gene-name"den murad, elfazi altinda hakayik ve maarif-i ilahiyye altinla-

    n ve cevherleri medfun olan bu Mesnevi-i enf'm hey'et-i mecmuasi veyahud

    bu kal'a-i zatu's-'suver hikayesi ve hususiyle ak-i hakikiye dair olan Imruu'l-

    Kays'm kissasi olmak miinasibdir. "Gic", burada "perian ve perakende" de-

    mek olup diger ma'nalan da vardir. Ya'ni, bu gene-name fatihi ve meftuhu

    ya'ni ak yolunu acani ve a?ilmi olan aki bulmak icin ruhu perian etti.

    4072. Uleviste perian olmaz; heXki onda onun hamili ierya olur, sel ve irmak

    Fakat insan-i kamilin terbiyesi altinda vaki' olan revide ve siilukde run

    perian olmaz. Belki o siiluk icmde o akin hamili olan salik viicud-i hakMderyasinin ayni olur. 0 deryanm seli ve irmagi mesabesinde olan vticud-i iza-

    fT mertebesinde kaimaz. Rubai;

    Aceb hayran u mestim ki, bilisten bilmezem yari;

    Goziim her kande ki baksa goruniir suret-i Rahman.

    Nazmen tercume:

    "Ak geldi, damarlardaki kamm gibi oldu,

    Varhk boahp her tarafim yarile doldu.

  • MESNEVI-t ERlF ERHt / XIII. ClLT MESNEVl-6

    Zabt eyledi yarim biitiln ecza-yi vucudum,

    Kaldi kuru bir ad He bana bakfhep o oldu.

    0 kimse ki f aki agam ve agirmis, olan aki bulur, artik o kimseden "bu-

    lur" ta'biri kaybolur. Zira "bulur" ta'biri keserat igin mevzu' olan bir lugattir;

    ve bulmak igin kaybolup bulunan ve bulan kimse lazimdir. Bu fena-fillah

    mertebesinde ise, keserat yoktur. Burada salikin bir sel gibi olan viicud-i iza-

    fisi vixcud-i haWki deryasinm garki olur.

    Ya'm, mesela incir gekirdegi tanesi topraga gomuliip kayboldu; ondan

    sonra birgok gekirdeklerin cem'iyetini haiz olan incir olarak zahir oldu. Bu-

    nun gibi salik kendi mevhum olan varligini vucud-i hakMye gomiip kaybet-

    medikge cem'iyyet-i esmaiyye ile insan-i kamil suretinde zahir olmaz. lte

    yukanda Sadr-i Cihan kissasinda fakir fakihin sadaka almak igin kendini ni-

    hayet olii suretinde gosterdikten sonra Sadr-i Cihan'dan ihsan almasi ve

    Sadr-i Cihan'm ona: ^ ^ v 1^ ^ l a>* tfi

  • AHMED AVNl KONUK

    Onlarm tevakkuflarmdan soma Qin beldelerinde tahtgah

    olan ehirde mutevari olmalan ve sabnn uzamasindan sonra o

    biiyugun: "Ben gittim, elveda'! Kendimi aha arz ederim" diye

    sabirsiz olmasi.

    "Ya ayagim beni maksuduma nail eder, yahud kalbim gibi basimi

    da oraya birakmm.

    "

    "Ya ayagim beni maksuda ve murada eritirir, yahud gonliim gibi

    baimi da oraya koyanm.

    "

    Ve kardesterinin nasihatinin ona faide tutmamasi.

    "Ey asiklan ayiplayan kimsel Bu taifeyi birak! Onlari Allah idlal

    etti; sen onlari nasil irsad edersin ?

    "

    "Meks", kalmak ve durmak ve tevakkuf etmek. "Mutevari", bir seyin ar-

    kasina gizlenmis, olan. Ya'ni, iig ehzade bulunduklan yerde tevakkuf edip

    bircok miizakereden sonra, Qin memleketinin ehirlerinden tahtgah ve ma-

    karr-i idare olan ehre gidip orada saklandilar; ve ma'uklanna kari sabirla-

    n uzadi. ehzadelerin en buyugii diger kardesjerine hitaben: "Ben gidiyorum,

    size elveda'! Kendimi aha arz edecegim ve halimi bildirecegim" diye sabirsiz

    oldu ve Arabi olarak bu beyti soyledi: "Ya himmetimin ayagi beni maksudum

    olan ma'ukuma nail eder, yahud gonlumu buraya biraktigim gibi, baimi da

    burada feda ederim." Farisi beyit dahi bu Arabga beytin tamamen terciimesi-

    dir. Ve kardeleri her ne kadar "Kendini aha arz etme ve halini soyleme, sab-

    ret!" diye nasfhat ettiler ise de onlann bu nasihati kar etmedi ve onlara ceva-

    ben dedi: "Ey aiklan, tavr-i akla muhalif olan ef al ve harekattan dolayi

    ayiplayan kimsef Bu aiklar taifesini kendi haiierine birak! Zira onlan akil ve

    tedbir yolundan Allah Teala airtti. Sen onlara nasil akil ve tedbirin dogru

    yolunu gosterebilirsin?"

    4075. 0 hiiyixk dedi: "6y henim kardelerim! HZetiim hu canim intizardan du-dacja Cjeldi."

    Q

  • MESNEVt-1 ERlF ERHt / XIII. ClLT MESNEVt-6

    Bircok miizakereden sonra ug sehzadenin en biiyiik kardeleri digerlerine

    hitaben dedi: "Ey benim kardesjerim! Benim bu canim ma'ukuma kavumak

    intizanndan dolayi dudagima geldi, ya'ni olmeye yaklastim."

    4076. "Xaubali olmu$um. Sabnm kalmadi. i3\4,uhakkak hu sabir heni atee

    oturttu."

    "La-ubalf", "her hususta kayitsizim" ma'nasinda terkib-i Arabf dir. Ya'ni,

    "Bende can korkusu kaydi gitti ve sabnm kalmadi. "Intizar ateten daha e-

    diddir" darb-i meseli mucibince, beklemek