İ Ç İ N D E K İ L E R · 2019. 4. 18. · C.KİŞİLİK TESTLERİ 6 1.PROJEKTİF KİŞİLİK...
Transcript of İ Ç İ N D E K İ L E R · 2019. 4. 18. · C.KİŞİLİK TESTLERİ 6 1.PROJEKTİF KİŞİLİK...
i
İ Ç İ N D E K İ L E R
BÖLÜM 1: BİREYİ TANIMA TEKNİK VE YÖNTEMLERİ 1
GİRİŞ 1
BİREYİ TANIMANIN AMACI 3
BİREYİ TANIMANIN TEMEL İLKELERİ 4
BİREYİ TANIMA TEKNİK ve YÖNTEMLERİ 4
1.GRUP: TEST TEKNİKLERİ 6
A. BAŞARI TESTLERİ 6
1. STANDART BAŞARI TESTLERİ 6
2. ÖĞRETMEN YAPIMI BAŞARI TESTLERİ 6
B. YETENEK TESTLERİ 6
1. GENEL YETENEK TESTLERİ 6
2. ÖZEL YETENEK TESTLERİ 6
C. KİŞİLİK TESTLERİ 6
1. PROJEKTİF KİŞİLİK TESTLERİ 7
2. KİŞİLİK ENVANTERLERİ 8
D. TUTUM ÖLÇEKLERİ 8
E. İLGİ ENVANTERLERİ 8
F. UYUM ENVANTERİ 9
2. GRUP: TEST DIŞI TEKNİKLER 9
A. GÖZLEME DAYALI TEKNİKLER 9
1. GÖZLEM 9
2. GÖZLEM NASIL YAPILIR? 14
3. GÖZLEMDE DERECELENDİRME ÖLÇEKLERİ 15
ii
4. VAKA ( OLAY ) KAYDI 22
B. KENDİNİ ANLATMA TEKNİKLERİ 26
1. OTOBİYOGRAFİ 26
2. ARZU ( İSTAK) LİSTESİ 31
3. ZAMAN CETVELİ (ZAMAN ÇİZELGESİ) 34
4. PROBLEM TARAMA LİSTESİ 39
I. Karşı Cinsle İlgili Sorunlar 47
II. Okul ve Derslerle İlgili Olanlar 48
III. Ev ve Aile Yaşamı İle İlgili Olanlar 50
IV. Arkadaşlık İlişkileri ve Toplumla İlgili Olanlar 53
V. Sağlık ve Bedenle İlgili Sorunlar 54
VI . Para, Meslek ve Gelecekle İlgili Sorunlar 56
VII . Kişilikle İlgili Olanlar 57
5. SORU (ANKET) LİSTESİ 61
a. Okulumuz ve Çevremiz (Anket) 61
b. Boş Zamanları Değerlendirme Anketi 64
c. Okuldan Kaçma Anketi 68
d. Eleştiri Anketi 71
e. Kopya Çekme Nedenleri Anketi 73
f. Yıl Sonu Değerlendirme Anketi 74
6. VERİMLİ DERS ÇALIŞMA 79
7. KİME GÖRE BEN NEYİM? 82
C. BAŞKALARININ KANILARINA DAYALI TEKNİKLER 84
1. SOSYOMETRİ 84
2. KİMDİR BU? 91
iii
3. ROL DAĞITIM TEKNİĞİ 99
4. SOSYAL UZAKLIK ÖLÇEĞİ 101
D. ETKİLEŞMEYE DAYALI TEKNİKLER 111
1. GÖRÜŞME( MÜLAKAT) 111
2. AİLE GÖRÜŞMESİ 117
3. EV ZİYARETLERİ 125
4. PSİKODRAMA (RUHSAL OYUN) 130
5. SOSYODRAMA ( TOPLUMSAL OYUN) 136
6. OYUN TERAPİSİ 137
BÖLÜM 2: TÜRKİYE’DE AİLE-ÇOCUK İLİŞKİLERİNE GENEL BİR BAKIŞ 152
A. ANA-BABA TUTUMLARI VE ÇOCUK ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ 153
1. ÇOCUK GELİŞİMİNDE AİLE FAKTÖRÜ 155
2. ANA-BABALARIN TUTUMLARINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER 157
3. ANA-BABALARIN DEĞİŞİK TUTUM VE DAVRANIŞLARI 158
a. Aşırı Baskıcı (Otoriter) Ana Baba Tutumları 159
b. Demokratik Ana- baba Tutumları 160
c. Aşırı Koruyucu Ana-baba Tutumları 161
d. Aşırı Hoşgörülü ( İzin Verici ) Ana-babalar Tutumları 161
e. Tutarsız Ana-baba Tutumları 162
f. İhmal Eden Ana-Baba Tutumu 163
g. Mükemmeliyetçi Ana-baba Tutumları 163
4. AİLE ÇOCUK İLETİŞİMİ VE ÖNERİLER 164
B. ANA-BABA TUTUMLARININ ÖĞRENCİ BAŞARISINA ETKİLERİ İLE İLGİLİARAŞTIRMALARDAN ÖRNEKLER
169
Araştırma 1: Anne Tutumlarının Öğrencilerin Başarıları ve Yetenekleri Üzerindeki Etkisinin İncelenmesi
169
iv
Aile Hayatı ve Çocuk Yetiştirme Tutum Ölçeği 175
Araştırma 2 : Anne-Babaların 2-6 Yaş Arası Çocuk Yetiştirirken Gösterdik-leri Ebeveynlik Tutumları
181
Ebeveyn Tutum Ölçeği (ETÖ) 182
Araştırma 3: Farklı Anne Baba Tutumlarının Okul Öncesi Çocukların Özgü-ven Duygusunun Gelişimine Etkisi
191
Ana-Baba Tutumları Belirleme Anketi 192
Araştırma 4: Algılanan Ana Baba Davranışları Envanteri 199
Algılanan Ana Baba Davranışları Envanteri 200
BÖLÜM 3: ÖĞRENCİLERİN ANA-BABA TUTUMLARINA YÖNELİK GÖRÜŞLERİ
207
A. ÇOCUKLARIN/GENÇLERİN BEKLENTİLERİ 207
B. ÖĞRENCİLERİN ANA-BABA TUTUMLARINA YÖNELİK GÖRÜŞLERİ İLEİLGİLİ ARAŞTIRMALARDAN ÖRNEKLER
209
Araştırma 1: Ana-Baba Tutumları İle Adölesan Saldırganlığı Arasındaki İlişkinin İncelenmesi
210
Araştırma 2: 9. Sınıfta Anne Baba Tutumları ve Benlik Saygısı Arasındaki İlişkinin İncelenmesi
221
Algılanan Ana-Baba Tutumu Ölçeği 226
BÖLÜM 4: ANNE BABA EĞİTİMİNİN AİLE ÇOCUK İLİŞKİLERİNE ETKİSİ 231
A. ANNE BABA EĞİTİMİNİN ÖNEMİ 231
B. AİLE EĞİTİM PROGRAMLARINA NİÇİN GEREKSİNİM DUYULMUŞTUR? 233
C. AİLELERİN EĞİTİM İHTİYAÇLARININ BELİRLENMESİNDE YUR İÇİ ARAŞ-
TIRMALARDAN ÖRNEKLER234
Araştırma 1: Türkiye’de Ailelerin Eğitim İhtiyaçları 235
TÜRKİYE’DE AİLELERİN EĞİTİM İHTİYAÇLARI ARAŞTIRMASI (NİCEL ARAŞTIRMA BULGULARI)
237
ARAŞTIRMANIN EĞİTİM BOYUTU İLE İLGİLİ NİCEL BULGULAR 246
D. ANA-BABALAR KENDİLERİNİ YETİŞTİRMELİDİRLER 254
v
BÖLÜM 5: ÖĞRETMEN VE EĞİTİM YÖNETİCİSİNİN YETERLİKLERİ 259
A. ÖĞRETMEN YETERLİKLERİ 259
Araştırma 1 (MEB) : Türkiye’de Öğretmenlerin Okuma Kültürlerinin Değerlendirilmesi
262
Araştırma-2: Öğretmenlerin Yeterlilik Algıları 274
Araştırma-3: Öğretmen Gözüyle Öğretmenlik Mesleği 286
Araştırma-4: Öğrencilere Göre Öğretmen Yeterlikleri 292
Araştırma-5: Öğrenci Görüşlerine Göre Öğretmenlerin Sınıf Yönetimi İlkelerine Uyma Düzeyleri
302
Öğretmenlerin Sınıf Yönetimi İlkelerine Uyma Düzeyleri Anketi (Öğrenci Görüşlerine Göre)
303
B. BİR SİSTEM LİDERİ OLARAK OKUL MÜDÜRÜ 310
Araştırma-1: Okul Müdürlerinin Bilgi Yönetimi Süreç Yeterliklerinin ve Liderlik Becerilerinin İncelenmesi
312
Araştırma-2: Okul İklimi, Öğretimsel Liderlik ve Yönetsel Liderlik Değiş-kenlerinin Okul Yöneticiliğine Atama Yaklaşımları Açısından Ayırt Edicilik Düzeyi
319
C. OKUL MÜDÜRLERİNİN SEÇİMİ VE YETİŞTİRİLMESİNE YÖNELİK BİR MO-DEL ÖNERİSİ
325
a. EĞİTİMDE LİDERLİĞİN VE YÖNETİMİN ÖNEMİ 325
b. AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ’NDE MÜDÜR YETİŞTİRME 326
c. İNGİLTERE’DE MÜDÜR YETİŞTİRME 329
d. TÜRKİYE’DE OKUL MÜDÜRÜ YETİŞTİRME 333
e. Türk Eğitim Sistemi İçin Müdür Yetiştirme Model Önerileri 338
D. SONUÇ VE ÖNERİLER 340
BÖLÜM 6: TÜRKİYE’NİN OKUMA KÜLTÜRÜ HARİTASI 344
A. OKUMAK VE ÖĞRENMEK 344
B. OKUMA ALIŞKANLIĞINI DEĞERLENDİREN BİR ÖLÇÜ VAR MIDIR? 345
C. TÜRKİYE’DEKİ ÇALIŞMALARIN TANIKLIĞINDA “OKUMA KÜLTÜRÜ” 347
vi
1. ÜNİVERSİTELİLER (AKAMİSYENLER) OKUYOR MU? 3492. SİYASETÇİ OKUYOR MU? 349
3. ÖĞRETMENLERİN OKUMA ALIŞKANLIĞI VE KÜTÜPHANE KULLANMA
DÜZEYLERİ350
Araştırma-1: Öğretmenlerin Okuma ve Halk Kütüphanesi Kullanma Alışkanlıkları
351
4. ÖĞRENCİLERİN OKUMA VE KÜTÜPHANE KULLANMA ALIŞKANLIKLARI
KAZANMASINDA AİLENİN YAKLAŞIM VE TUTUMU355
Araştırma-2: Okuma ve Kütüphane Kullanmada Ebeveyn Duyarlılığı 355
5. ÖĞRENCİLERDEKİ OKUMA ALIŞKANLIĞININ ÖĞRENCİ VE VELİGÖRÜŞLERİNE GÖRE BELİRLENMESİ 355
Araştırma-3: Ortaokul Öğrencilerinin (5, 6 ve 7. Sınıf) Okuma Durumlarını Tespit Anketi
360
6. TÜRKİYE’NİN EĞİTİM KARNESİ 361
I. ULUSLARARASI SINAVLAR (PISA, TIMMS , PIRLS EPI, TOEFL) 369
PISA (ULUSLARARASI ÖĞRENCİ DEĞERLENDİRME PROGRAMI) 369
PIRLS (ULUSLARARASI OKUMA BECERİLERİNDE GELİŞİM PROJESİ) 369
BİR IEA (ULUSLARARASI EĞİTİM BAŞARILARINI DEĞERLENDİRME KURULU-ŞU) PROJESİ OLAN TIMSS
371
İNGİLİZCE ÖĞRETİMİ 374
1. EF EDUCATİON FİRST 374
2. TOEFL 374
ÜNİVERSİTELERİMİZ 375
II.ULUSAL SINAVLARDAN (YGS, LYS ve KPSS ) ÇIKARIMLAR 376
III. SONUÇ VE DEĞERLENDİRME 380
IV.ÖNERİLER 383
1. OKUMA KÜLTÜRÜNÜN GELİŞTİRİLEBİLMESİ İÇİN ÖĞRETMENLEREÖNERİLER
384
vii
2. OKUMA KÜLTÜRÜNÜN GELİŞTİRİLEBİLMESİ İÇİN AİLELERE ÖNERİLER 385
BÖLÜM 7: EĞİTİM VE KALKINMA 386
1. KALKINMA VE BÜYÜMENİN KAVRAMSAL İLİŞKİSİ 386
2. EĞİTİM KALKINMA İLİŞKİŞİ 386
3. EĞİTİMİN KALKINMA ÜZERİNE DOĞRUDAN ETKİLERİ 387
4. ÜLKELERİN GELİŞMİŞLİĞİNİ BELİRLEYEN FAKTÖRLER NELERDİR? 388
5. İNSANİ GELİŞME ENDEKSİ (İGE) 388
6. İNSANI GELİŞMİŞLİK ENDEKSİNE (İGE) GÖRE İSLAM İŞBİRLİĞİTEŞKİLATI ÜLKELERİ İLE TÜRKİYE’Yİ KARŞILAŞTIRMA
390
7. TÜRKİYE’NİN 2015 YILI İGE DEĞERİNİN OECD ÜLKELERİ İLEKARŞILAŞTIRILMASI
394
8. TÜRKİYE VE OECD ÜLKELERİNİN EĞİTİM HARCAMALARININKARŞILAŞTIRMASI
396
9. DAHA İYİ YAŞAM (YAŞAM KALİTESİ) ENDEKSİNDE TÜRKİYE’NİNDURUMU
400
10. ULUSLARARASI BAZI ENDEKSLER (GÜNCEL) VE TÜRKİYE’NİNDURUMU 403
11. GENEL DEĞERLENDİRME 407
12. EĞİTİMİN TEMEL SORUNLARI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ 412
a. EĞİTİM POLİTİKASINDAN KAYNAKLANAN SORUNLAR 413
b. EĞİTİM PROGRAMINDAN KAYNAKLANAN SORUNLAR 413
ÜNİVERSİTELERİMİZ 375
II. ULUSAL SINAVLARDAN (YGS, LYS ve KPSS ) ÇIKARIMLAR 376
III. SONUÇ VE DEĞERLENDİRME 380
IV. ÖNERİLER 383
1. OKUMA KÜLTÜRÜNÜN GELİŞTİRİLEBİLMESİ İÇİN ÖĞRETMENLEREÖNERİLER
384
viii
2. OKUMA KÜLTÜRÜNÜN GELİŞTİRİLEBİLMESİ İÇİN AİLELERE ÖNERİLER 385
BÖLÜM 7: EĞİTİM VE KALKINMA 386
1. KALKINMA VE BÜYÜMENİN KAVRAMSAL İLİŞKİSİ 386
2. EĞİTİM KALKINMA İLİŞKİŞİ 386
3. EĞİTİMİN KALKINMA ÜZERİNE DOĞRUDAN ETKİLERİ 387
4. ÜLKELERİN GELİŞMİŞLİĞİNİ BELİRLEYEN FAKTÖRLER NELERDİR? 388
5. İNSANİ GELİŞME ENDEKSİ (İGE) 388
6. İNSANI GELİŞMİŞLİK ENDEKSİNE (İGE) GÖRE İSLAM İŞBİRLİĞİTEŞKİLATI ÜLKELERİ İLE TÜRKİYE’Yİ KARŞILAŞTIRMA
390
7. TÜRKİYE’NİN 2015 YILI İGE DEĞERİNİN OECD ÜLKELERİ İLEKARŞILAŞTIRILMASI
394
8. TÜRKİYE VE OECD ÜLKELERİNİN EĞİTİM HARCAMALARININKARŞILAŞTIRMASI
396
9. DAHA İYİ YAŞAM (YAŞAM KALİTESİ) ENDEKSİNDE TÜRKİYE’NİNDURUMU
400
10. ULUSLARARASI BAZI ENDEKSLER (GÜNCEL) VE TÜRKİYE’NİNDURUMU 403
11. GENEL DEĞERLENDİRME 407
12. EĞİTİMİN TEMEL SORUNLARI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ 412
a. EĞİTİM POLİTİKASINDAN KAYNAKLANAN SORUNLAR 413
b. EĞİTİM PROGRAMINDAN KAYNAKLANAN SORUNLAR 413
c. ÖĞRETMEN NİTELİKLERİNDEN KAYNAKLANAN SORUNLAR 417
d. ÖĞRENCİ NİTELİKLERİNDEN KAYNAKLANAN SORUNLAR 421
e. EĞİTİM YÖNETİMİNDEN KAYNAKLANAN SORUNLAR 421
f. EĞİTİMDE FİNANSMAN SORUNU 421
SON SÖZ 422
ÖZETİN ÖZETİ 423
1
GİRİŞ
Doğada insanların dışında pek çok canlı vardır ve bu canlıları tanımak insanlara
çok fayda sağlar. Çeşitli özellikleri bulunan bu canlılardan kimi diğerine göre
daha zayıf, kimi av hayvanı kimi hem av hem de avcıdır. Buna ragmen doğadaki
canlılar arasında mükemmel bir düzen vardır ve hayran olmamak mümkün
değildir. Bu canlıları tanıdıkça doğanın mucizelerini anlar ve hayatın güzellikle-
rinin farkına varırız. Ormanlık bir alana gittiğimizde hep görürüz, ağaçlar, kuşlar,
çiçekler arılar, böcekler hepsi bir uyum içindedir. Biri olmadan diğeri olmaz ve
hepsinin birbirine ihtiyacı vardır. Doğanın mucizesini anlamak için bu canlıları
ve düzeni görmek ve bilmek gerekir.
Hayatımızın üç temel unsuru mevcuttur. Toprak, hava ve su. Toprak, en az
hava ve su kadar önem arz eden temel kaynaklardandır. Toprak üretkenliği ile
insan, hayvan ve bitkilere yer, yurt ve aş veren fevkalade yüce bir nesnedir. To-
prağın üretkenlik kabiliyetleri çeşit çeşittir. Bunu anlayabilmek ve üretkenliğini
arttırabilmek için öncelikle içerdiği besin elementlerinin dengeli olup olma-
dığının bilinmesi gerekir.
Bilinçli bir çifçinin kafasında, arazisinde yetiştireceği ürün için toprakta hangi
elementlerin (gübre) ne kadar, ne zaman ve nasıl kullanacağına dair sorular
vardır. Çünkü karlı bir gübre kullanımı ancak; bitkinin isteği olan gübreleri en
uygun zamanda ve en uygun şekilde toprağa vermekle olur. Bu sebepten
toprağı analiz ettirerek gübre kullanımı çiftçi için en ekonomik ve karlı
yoldur.
Toprağı analiz ettirmeden gübre kullanımı çeşitli sorunlar yaratır. Bitkinin
ihtiyacından daha az gübre verildiğinde, bitkiler yeterince beslenemedik-
lerinden iyi gelişemezler. Alınan ürün miktarı da buna bağlı olarak düşük
olur. Gereğinden fazla gübre kullanıldığında ise; hem toprağı hem de ürünü
olumsuz yönde etkiler. Bu ve benzeri nedenlerden dolayı çifçinin gübre
kullanmadan önce mutlaka toprak ve yaprak analizini yaptırması ve alacağı
analiz raporuna göre gübre kullanması gerekmektedir.
BÖLÜM 1 BİREYİ TANIMA TEKNİK VE YÖNTEMLERİ
2
Hasta-hekim ilişkisinde de çiftçi-toprak ilişkisinde olduğu gibi ilişkiye yön veme-
si gereken hekimdir ve ilişkinin sonucundan bütünüyle o sorumludur. Hekimin
doğru tanı koyabilmesi ancak, hastadan hastalığı ile ilgili yeterli, uygun bilgileri
alması daha da önemlisi birtakım analizlerin ve tetkiklerin yapılması ile
mümkün olur.
Bilindiği üzere doğada en gelişmiş sistem insandır. Çiftçinin toprağa, hekimin
hastaya gösterdiği ihtimam ve saygı çocuklara ve gençlere de gösterilmelidir.
İnsanlar arasında sayısız yönden farklılıklar olduğu kadar, benzerlikler ortak
yönler de çoktur. Eğitim programları öncelikle benzerlikler üzerine kurulur ve
uygulamada her bireyin yapısına göre ayarlamalar yapılması beklenir. Oysa
eğitim, bireyler arasındaki farklılıklara duyarlı olabildiği ölçüde başarılı olur.
Ancak eğitimde benzerliklere odaklanmak ekonomiktir, kolaylıktır, farklı bireysel
özelliklere odaklanmak ise zor ve pahalıdır fakat insan doğasının zenginliklerine
ancak bu yolla erişilebilir ve toplumda çeşitlilik bu yolla sağlanabilir. (Kuzgun,
Deryakulu, 2004).
Toplumun temel taşını oluşturan bireylerin farklılıklarının gözetilmesi, mutlu,
problemlerini çözebilen, kendisine yetebilen, duyarlı kişiler olarak yetişmesi için
gerekli ortam sağlanmalıdır. Erken çocukluk yılları bireyin gelişimi için çok
önemli bir dönemdir. Bu dönemde bireyin tüm yaşam becerilerinin temelleri
atılır.
Beyin gelişimi ile ilgili yapılan araştırmalar bireyin beyin gelişiminin yaşamın ilk
yıllarında çok hızlı olduğunu ortaya koymuştur. Bu nedenle erken çocukluk
yıllarında çocukların bilinçli ve doğru bir şekilde desteklenmesi ve yönlendrilme-
si gerekir. Çocukların gelişiminin her yönden desteklenebilmesi için tüm özel-
liklerinin objektif olarak değerlendirilmesi önemlidir. Çünkü çocuğa yardım,
onun tamamıyla tanınabildiği koşullarda sağlanır. Çocuğun ilgileri, ihtiyaçları,
gelişimsel özellikleri ve öğrenme yöntemleri birbirinden farklı olabilir. Bunları
bilmek, eğitim programlarının geliştirilmesinde ve gelişiminin desteklenmesinde
en önemli noktadır.
Kısaca eğitimde öğrencilerin bireysel farklılıklarının farkına varmak, verilecek
olan konunun özelliğine göre uygun yöntem ve teknikleri kullanmak, eğitim
etkinliklerinin içeriğini öğrencinin bireysel farklılığına göre belirlemek, öğrenci-
nin tanınması için; bireylerin yetenekleri, başarı ve başarısızlıkları, kişisel ve
sosyal uyum düzeyi sorunları, zayıf ve güçlü yanları, tavır ve değer yargıları,
3
yetiştiği çevrenin geliştirici ve engelleyici etkileri gibi daha pek çok özelliğin
ayrıntılı olarak bilinmesi gerekir. Bu da öğrenciyi her yönüyle tanımakla
mümkün olabilir. Eğer inceleyeğininiz insan gibi karmaşık bir organizma ise, dav-
ranışlarını betimleme ve yordama işi oldukça zordur.
BİREYİ TANIMANIN AMACI
Yukarıda da kısaca belirtildiği gibi bireyin, kendisini güçlü ve eksik yönleri ile
gerçekte olduğu gibi tanıması güçlü kişilik gelişiminin ve sağlıklı insan ilişkilerinin
temelini oluşturmaktadır.
Kendisini tanımaya çalışan, olduğu gibi kabul edebilen ve kendisine saygı duyan
bireyler, başkalarını da tanımaya çalışacak onları olduğu gibi kabul edip saygı
duyabilecektir. Bireyi tanıma hizmetlerinin amacını kısaca şöyle özetleyebiliriz:
1. Bireyi tanıma hizmetlerinin ilk amacı bireyi kendisine tanıtmaktır.
2. Bireyler arası farklılıkları ortaya çıkarmak ve her bireyin bu farklılıkları o-
luşturan özellikleri yönünden sürekli ve bütün halinde gelişmesine yardım ola-
nağı sağlamaktır.
3. Bireyi tanıma, bireyin ailesinin sosyo-ekonomik durumu; aile ilişkileri;
kendi bedensel, bilişsel, duyuşsal, toplumsal gelişimi ve sağlığı benlik oluşumu-
nu tanımaktır.
Daha özel anlamda, ailenin sosyo-ekonomik durumunun iyi olup olmaması öğ-
rencinin başarısını olumlu veya olumsuz olarak etkiler. Diğer taraftan; anne ve
babanın eğitim durumunun düşüklüğü öğrencinin başarısın düşüklüğüne neden
olabilir. Yine, aile içi şiddetin yoğun olması öğrencinin yalnızlaşmasını ve dolayı-
sıyla okula yabancılaşmasına neden olabilir.
5. Öte yandan, benlik oluşumunun bilinmesi, eğitim açısından önem taşmak-
tadır. Öğrencinin benlik yapısı problem çözme gücü, düşünme gücü ve zayıf
yanlarını belirlenmesini eğitim ve öğretim etkinliklerinde öğrenci başarısı için
gereklidir.
6. Ders programı ve etkinlikleri belirlemek, öğrencilerin ilgi ve ihtiyaçlarına
göre uygun öğrenme yöntem ve tekniklerini seçmek, en uygun ölçme ve değer-
lendirme yöntemlerini belirlemek ancak öğrencileri tanımakla mümkün olur.
7. Diğer önemli bir husus da bireyin sağlıkla ilgili problemlerine uygun yar-
dım ve tedavi hizmeti sunmak yine bireyi tanımakla mümkün olur.
4
BİREYİ TANIMANIN TEMEL İLKELERİ
1. Tanıma hizmetleri ile bireyler hakkında toplanan bilgiler geçerli ve güveni- lir olmalıdır. Birden çok ölçme aracı kullanılmalıdır.
2. Bireyi tanıma hizmetlerinde kullanılan psikolojik ölçme araçlarından elde edilen sonuçları birlikte değerlendirmek gerekir.
3. Öğrenciler hakkında toplanan veriler eğitim paydaşlarıyla paylaşılmalıdır.
4. Tanıma hizmetlerinde bireylerin bütün yönleri ile tanınması bir ilke olarak benimsenmelidir.
5. Ölçme araçlarının sonucuna en kısa zamanda ulaşmak için uygulanacak
ölçme aracı yaş, yaşantı, eğitim açısından kişinin seviyesine uygun olmalıdır.
Örneğin, otobiyografi ilköğretim 1. sınıfa uygun değildir. Çünkü 1. sınıf öğrenci-
leri düşündüklerini yazıya aktarmakta zorlanırlar. Sosyometri ise ilköğretim 3.
sınıftan sonra uygulanmalıdır.
6. Bireyi tanıma hizmetleri sadece duygusal sorunu olan kişilere değil, tüm
bireylere yönelik olmalıdır. Özel bilgiler başkalarıyla paylaşılmamalıdır. Özel
bilgi, öğrencinin başkaları tarafından duyulduğunda rahatsızlık hissedebileceği
bilgilerdir.
Örneğin, çocuğun hoşlandığı bir arkadaşı var ve bunu ailesinden gizliyorsa, aile-
ye direkt bu bilgiyi vermek yerine çocukların o yaşlarda karşı cinse ilgi duyabile-
ceği ve bunun da normal olduğu bilgisi aileye söylenebilir.
BİREYİ TANIMA TEKNİK ve YÖNTEMLERİ Bireyi tanımak, bireylerin çeşitli nitelikleri hakkında bilgi toplamayı gerektirir.
Bireyin tüm yetenek, kişilik ve davranış özellikleri hakkında topluca aynı anda
tek bir araçla bilgi elde edebilecek bir teknoloji henüz geliştirilmemiştir.
Ayrıca günümüzde kullanılan araç ve tekniklere her zaman yenileri eklenmekte-
dir. Çeşitli teknikleri kullanırken dikkat edilmesi gereken en önemli nokta,
amaca uygun olması ve tekniği iyi bilen kişiler tarafından kullanılmasıdır. Bireyin
niteliklerine ilişkin bilgiler her biri farklı yaklaşım, yöntem ve ölçme araçları ile
elde edilir.
Bireyi tanımada yararlanılan yaklaşım ve teknikler çok sayıda olmakla birlikte
bunları bazı ölçütlere göre gruplamak ve sınıflandırmak gereklidir. Bu teknikler,
bir ölçüte göre test teknikleri ve test dışı teknikler olarak iki gruba ayrılır.
5
1. GRUP: TEST TEKNİKLERİ
A. BAŞARI TESTLERİ
1.STANDART BAŞARI TESTLER
2.ÖĞRETMEN YAPIMI TESTLER
B.YETENEK TESTLERİ
1.GENEL YETENEK TESTLERİ
2.ÖZEL YETENEK TESTLERİ
C.KİŞİLİK TESTLERİ
1.PROJEKTİF TESTLER
2.KİŞİLİK ENVANTERLERİ
D.TUTUM ÖLÇEKLERİ
E.İLGİ ENVANTERİ
F.UYUM ENVANTERİ
2. GRUP: TEST DIŞI TEKNİKLER
A. GÖZLEME DAYALI TEKNİKLER
1. GÖZLEM
2. GÖZLEM NASIL YAPILIR?
3. GÖZLEMDE DERCELENDİRME
4. VAKA KAYDI
B. KENDİNİ ANLATMA TEKNİKLERİ
1. OTOBİYOGRAFİ
2. ARZU LİSTESİ
3. ZAMAN CETVELİ
4. PROBLEM TARAMA LİSTESİ
5. SORU(ANKET) LİSTESİ
6. VERİMLİ DERS ÇALIŞMA
7. KİME GÖRE BEN NEYİM?
C. BAŞKALARININ KANILARINA DAYALI TEKNİKLER
1. SOSYOMETRİ
2. KİMDİR BU?
3. ROL DAĞITIM TEKNİĞİ
4. SOSYAL UZAKLIK ÖLÇEĞİ
D. ETKİLEŞMEYE DAYALI TEKNİKLER
1. GÖRÜŞME( MÜLAKAT)
2. AİLE GÖRÜŞMESİ
3. EV ZİYARETLERİ
4. PSİKODRAMA
5. SOSYODRAMA
6.OYUN TERAPİSİ
6
1.GRUP
TEST TEKNİKLERİ
A. BAŞARI TESTLERİ
1. STANDART BAŞARI TESTLERİ
Amaç açısından başarı testleri geçmişe, yetenek testleri ise geleceğe yöneliktir.
Bir başka deyişle öğretimin, öğrencilerin bilgilerinin ölçülmesi amacı ile ünite ya
da ders alanlarında hazırlanmış olduğu testlerdir. Çevre şartları dikkate alınmaz
ve genel ölçüm yapılır. TEOG, YGS ve LYS gibi.
2. ÖĞRETMEN YAPIMI BAŞARI TESTLERİ
Belli bir ünite ya da konu alanını esas alan sınıf için hazırlanan ve öğretmen tara-
fından öğrencilerin konu ile ilgili ne bildiklerini ölçen testlerdir. Genelde geçerlik
ve güvenirlik çalışması yapılmamış testlerdir.
B. YETENEK TESTLERİ
1. GENEL YETENEK TESTLERİ
Belirli düzeylerde genel zihin yeteneklerini ölçer. Genel yetenek testleri kişinin
eğitimden ne derece yararlanabileceği hakkında yordama yapmayı kolaylaştırır.
Sayı, sözcük, şekil gibi sembollerle ifade edilen kavramların öğrenilmesini ve bu
kavramlarla akıl yürütülmesini gerektiren kısmına “Akademik Genel Yetenek”
denir. Bunlara I.Q testleri de denir. Bu testleri zeka testleri olarak adlandırılır.
WISCH–R, STANDFORD BİNET vb. Zeka testleri, genel yetenek testleri içerisinde
yer alan testlerdir.
2. ÖZEL YETENEK TESTLERİ
Bireylerin, müzik, resim, ve sanat dallarındaki özel yeteneklerinin değerlendiril-
mesi için kullanılan testlerdir. Bu testler, daha çok öğrencileri yönlendirmek
amacı ile yani öğrencilerin kendi potansiyellerine uygun bir derse, alana veya
mesleğe yönlendirmek ya da öğrencinin yeteneği ile ilişkili herhangi bir uyum
sorunu olup olmadığını teşhis etmek gibi amaçlarla da kullanılabilir.
C. KİŞİLİK TESTLERİ
Kişilik test ve envanterleri genellikle bireylerin kişilik özellikleri ve uyum düzey-
leri hakkında bilgi toplamak, bir sorununun çözümü amacıyla başvuran kişiye
doğru tanı koyabilmek, toplumdaki risk altında bulunan, ruh sağlığı sorunu bu-
7
lunan veya psikolojik danışmaya ihtiyacı olan bireyleri belirlemek amacıyla kul-
lanılmaktadır. Ayrıca çeşitli sektörlerde iş için başvuran adayı işin gerektirdiği
kişilik özelliklerine sahip olup olmadığını belirlemek, böylece işe en uygun bireyi
seçmek amacıyla da kullanılmaktadır. Türkiye’de genellikle Minnesota Çok Yön-
lü Kişilik Envanteri, Hacettepe Kişilik Envanterleri kullanılmaktadır.
1. PROJEKTİF KİŞİLİK TESTLERİ
Kişiliğin iç yapısını yansıtan ve kişiliği ortaya çıkarmaya çalışan bir tekniktir. Pro-
jektif testlerde uyarıcı olarak resimlerden, mürekkep lekelerinden, tamamlan-
mamış cümlelerden yararlanılmaktadır.
a. Roschach Mürekkep Lekesi Testi
Anlamsız mürekkep lekelerinden oluşan kartlar yöntemiyle uygulanır. Ruh has-
talıklarının teşhisinde kullanılmaktadır (Şekil 1-2) Uygulamak için özel bir eğitim
gerekmektedir. Bireyleri normal ve anormal olarak ayırt etmede bu algısal özel-
liklerin önemli olduğu gözlenmiştir.
Şekil 1 Şekil 2
b. Tematik Algı Testi (T.A.T.)
30 tane resim kartından oluşmaktadır. Resimler kişide düşünmeyi canlandırabi-
leceği, kişiler arası ilişkileri kendine özgü biçimde algılayabileceği içerikte hazır-
lanmıştır. Resimler hayal gücünü harekete geçirebilecek şekilde silik, kapalı ve
sembolik olarak hazırlanmıştır. Bu test çocuklar, gençler ve yetişkinlerin komp-
lekslerini, heyecanlarını, duygularını ve önemli ihtiyaçlarını açığa çıkarmak için
uygulanmaktadır.
c. Psikanalitik Hikayeler Testi
Denekler tarafından tamamlanacak on küçük hikayeden oluşan projektif bir
testtir. Kompleksin, hastalığın saptanmasında daha çok çocuklara uygulanır.
8
d. Beier Cümle Tamamlama Testi
Test bireyin tavır ve duygularını yansıtır. Tamamlanmamış cümlelerden oluşan projektif bir testtir.
2. KİŞİLİK ENVANTERLERİ
Bireylerin psikolojik ihtiyaç ve değerlerini ortaya çıkarmaya yarayan ölçme araç-larıdır.
a. Minnesota Çok Yönlü Kişilik Envanteri
Psikiyatri hastalarının tanısında ve patolojik hastalık gruplarına göre vaka’ların
sınıflandırılmasında kullanılır. Bireylerin kişisel ve sosyal uyum düzeylerini, ruh
sağlığı yönünden normal ve normal olmayan yönlerini belirleme amacıyla kulla-
nılır. 16 yaşın üzerindeki normal zeka seviyesine sahip kişilere uygulanmaktadır.
b. Edwards Kişisel Tercih Envanteri
İnsan gereksinimlerini ölçmeyi amaçlar. Bireyin mesleğe yönelme sorunlarını
belirlemede, meslek seçiminde bireyin ihtiyaçlarının bilincine varmasına ve
kararlarında ihtiyaçlarını dikkate almasında kullanılır. Bunun yanında çeşitli mes-
leklerde çalışan insanların psikolojik ihtiyaçlarının belirlemede de kullanılır.
c. Hacettepe Kişilik Envanteri
Bireylerin kişisel sosyal uyum düzeylerini ölçmek, klinik ve normal vaka’ları teş-his etmek ve ruh sağlığı taramaları yapmak amacıyla kullanılır.
d. Beck Depresyon Ölçeği
Bireylerin depresif belirti ve tutumunun değerlendirilmesini içerir. Depresyo-nunla ilgili bilgi verir.
D. TUTUM ÖLÇEKLERİ
Tutum ölçekleri bireyin duygusal, düşünsel ve davranışsal eğilimlerini ölçmek
amacıyla hazırlanmış araçlardır. Genellikle Likert Tipi derecelendirme ölçekleri
biçiminde hazırlanmıştır. Eşlerin çocuk yetiştirme tutumları, ailede gencin ba-
ğımsızlık veya bağımlılık eğilimi, anne-babanın ailede otoriter veya demokratik
olması gibi tutumlar tutum ölçekleri ile ölçülebilir. Tutum ölçeklerinin geliştiril-
mesi ve sonuçlardan yararlanarak bireye yardım sunulması uzmanlık işidir.
E. İLGİ ENVANTERLERİ
Bireylerin hoşlandıkları ve hoşlanmadıkları yönlerini daha iyi tanıyarak, ileride doyum sağlayacağı alanları seçmelerine yardımcı ölçme araçlarıdır. Bireylerin ilgisini ölçmek amacıyla geliştirilmiş envanterlerdir. Başarıyı ölçmez.
9
a. Kuder İlgi Alanları Tercih Envanteri
Bireyin meslek ilgilerini saptamak amacıyla kullanılır.
b. Kendini Değerledirme Envanteri
Meslek ve program seçimi sorunu ile karşılaşan öğrencilere uygulanır. Öğrenci-
lerin ilgileri, yetenekleri, meslek değerleri ile ilgili sağlıklı kararlar vere-
bilmelerine yardımcı olmak amacıyla uygulanır.
c. Mesleki Yönelim Envanteri
Bireyin çeşitli iş ve mesleklere olan ilgi ve isteklerini ortaya koymaktadır. İlgi,
bireyin, bir objeye, eyleme veya bir kimseye, olguya belirli bir süreklilikle bağ-
lanması, ilişki kurmasıdır.
F. UYUM ENVANTERİ
Bireyin uyum düzeyini belirlemek üzere geliştirilen bu testin iki formu bulun-
maktadır. Formun birisi lise ve üniversite öğrencileri, diğeri ise yetişkinler için
hazırlanmıştır. Öğrenciler için olanı “aile”, “sağlık”, “sosyal”, “heyecansal” uyum
düzeylerini ölçmek üzere dört alt ölçekten oluşmaktadır. Yetişkinler ölçeği ise
bireylerin ” meslek uyumlarını” ölçer.
2. GRUP
TEST DIŞI TEKNİKLER
A. GÖZLEME DAYALI TEKNİKLER
Öğrenciler hakkında çeşitli bilgiler toplamada yararlanılacak test dışı teknikler
öğretmenlerce sıklıkla kullanılmaktadır. Bu teknikler birçok durumda daha işlev-
sel olabilmektedir. Bu teknikler, bireyin kendisi hakkındaki ve başkalarının birey
hakkındaki görüşlerini içerir.
Aşağıda ülkemizde sıklıkla kullanılan bireyi tanıma tekniklerinden bazılarının
hazırlanması, uygulanması ve değerlendirmesine ilişkin açıklamalar verilmekte-
dir.
1. GÖZLEM
Günlük yaşamda bireyler farklı durumlarda başkaları hakkında informal analiz-
lerde bulunurlar. Aynı şeklide başkaları da bireyler hakkında. Bu analizler uz-
manca değil, amatörcedir. Ama doğal ortamlarda bireyler birada oldukları yakın-
10
ları, arkadaşları veya yabancılar hakkında davranışlarına, giyinişine, duruşuna,
konuşmasına ve gözleyebileceği özelliklere bakarak bazı sonuçlar çıkarırlar.
Genellikle bu sonuçlara göre onları belli kategorilere sokarlar. Örneğin “kibirli”,
“samimi”, “dost canlısı”, “yeteneksiz” gibi.
Gözlem başkaları hakkında bir görüş edinmek, onları tanımak ve değerlendir-
mek için en sık başvurulan tekniktir. Gözlem aynı zamanda olgular arasında ilişki
kurulması, araştırmalarda veri toplanması, denencelerin sınanması ve elde edi-
len bilgilerden yeni bilgiler üretilmesi gibi süreçlerin de temelini oluşturur.
Bireyi tanıma tekniği olarak gözlem, bir kimsenin, diğer bir kimse hakkında, du-
yu organları ile bilgi edinme yoludur. “gelişigüzel gözlem” ve “sistemli gözlem”
olarak iki çeşit gözlemden söz edebiliriz.
a. Gelişigüzel (Rastlantısal ) Gözlem
Önceden planlanmadığı halde öğretmen tarafından öğrencinin gösterdiği tipik
anlamlı davranışın gözlenerek kaydedilmesidir. Burada önceden saptanmış bir
amaç ve belirlenmiş bir plan yoktur. Örneğin; Ailenin yazılı notuna tepkisi gibi.
Gelişigüzel gözlem verilerinden yararlanırken şu hususların göz önünde bulun-
durulması gerekmektedir :
Gelişigüzel gözlemlerden edinilen yargılar çoğunlukla bir kimsenin bir ya
da birkaç özelliğini tanıyarak kişinin bütününe ilişkin varılmış yargılardır. Bu yol-
la, bir kimsenin çeşitli özelliklerini ayrı ayrı tanıma işi, güç hatta olanaksızdır.
Gelişigüzel gözlem verileri birey hakkında diğer yollarla edinilen bilgilerle birlikte
kullanıldığında bir anlam taşır.
Gelişigüzel gözlem yolu ile öğretmenler çoğu kez göze batan öğrencileri
tanıyabilme yoluna giderler, kendilerini göstermeyen öğrencileri ise tanımazlar.
Kendilerinden bütün öğrenciler hakkında düşüncelerini bildirmeleri istenildiğin-
de, tanımadıkları öğrenciler hakkında genellikle belirsiz, kesin olmayan yargılar
da bulunurlar.
Gelişigüzel gözlem yolu ile elde edilen bilgiler özneldir. Kişiden kişiye de-
ğişir. Gözlem sonucunda başkaları hakkında yargılara erişen bir kimse, çoğu kez
bu yargılarının sübjektif olduğunu düşünmez. İnsanları doğru olarak tanıyıp
değerlendirdiği kanısını taşır. Başkaları hakkında karar verme durumunda olan
kimselerin gelişigüzel gözlemleri sonucunda eriştikleri yargılardaki hata payı
gözden uzak tutulmamalıdır.
11
b. Düzenli Gözlem
Bireylerin belirli davranışlarının, doğal yaşamları içinde kasıtlı olarak
gözlemlenmesine “sistemli gözlem” denir. Bu yolla, bir kimsenin birkaç tipik
davranışı hakkında bilgi toplanabildiği gibi, bir grup bireyin belirli bir davranışı
gösterme derecesi bakımından birbirleri ile karşılaştırılmaları mümkün olabilir.
Sistemli gözlem, zaman alıcı ve zahmetli bir inceleme yoludur. Çünkü bir kimse
hakkında gerçeğe uygun ve güvenilir bilgi edinmek için onu değişik durumlarda
gözlemek, gözlenecek davranış için yeterli davranış örnekleri elde etmek ge-
reklidir.
Sözgelişi, yabancı dil dersinde edilgen ve çekingen duran bir öğrenci, beden
eğitimi dersinde sınıfın lideri olabilir. Bu nedenle bireyin çeşitli durumlarda
gözlemlenmesi gereklidir. Gözlenecek kritik davranışların istendiği zaman ortaya
çıkmaması nedeni ile sistemli gözlem zaman alıcı bir tanıma tekniğidir.
Gözlenenin haberi olmadan gözlemin yapılması ve sonuçların ayrıntılı bir biçim-
de kaydedilmesi oldukça zor bir iştir. Bununla birlikte uygun biçimde yapılmış
sistemli bir gözlem, bir davranışın doğal yaşam koşullarında ortaya çıktığı şekliy-
le incelenmesine olanak verdiği, birçok ölçme araçları ile edinilemeyen özgün,
taze ve gerçeğe uygun bilgi sağladığı için yararlı bir tekniktir.
c. Gözlem Sürecinde Uyulması Gereken Bazı İlkeler
Gözlem yapmadan önce neyin gözleneceği çok açık biçimde saptanmalı-
dır. Davranışın hangi boyutunun, bireyin hangi özelliğinin inceleneceği bilinme-
lidir. Örneğin, başkaları ile işbirliği yapabilme, sorumluluk alabilme, başkalarını
ikna edebilme vb. özelliklerden hangisinin inceleneceğine önceden karar veril-
melidir.
İnceleme konusu olan özellik için “kritik” sayılabilecek davranışlar göz-
lenmelidir. Örneğin, öğrencinin işbirliğine yatkınlığı veya kendisine verilen işin
sorumluluğunu taşıması inceleme konusu ise, kritik sayılabilecek davranışlar
belirlenmeli ve gözlenmelidir.
Öğrenci bir gün boyunca, farklı zamanlarda ve farklı durumlarda kısa sü-
reli gözlenmelidir. Yani bir öğrenciyi, bir defada ve uzun bir zaman süresi boyun-
ca gözlemekten çok, kısa süreli olarak ve farklı zamanlarda gözlemek gözlem
verilerinin geçerliliğini artırır.
Gözlemci, gözlem verilerini, yalnız “gözlem davranışları”, zaman ve yer
belirterek mümkün olduğu kadar ayrıntılı bir biçimde kaydetmeli veya amacına
göre hazırlanmış formlar kullanılmalıdır.
12
Gözlem sonuçları olduğu gibi yorum ve değerlendirmeye katılmadan kaydedilmelidir.
Gözlem yapılırken birey gözlendiğinin farkına varmamalıdır. Bu nedenle gözlem sonuçları gözlenenin gözü önünde kaydedilmemelidir.
Gözlemler mümkünse birden çok gözlemci tarafından yapılmalıdır. Göz- lemin ne zaman, hangi koşullarda ve durumda yapıldığı mutlaka kaydedilmelidir.
Gözlemlerin saptanmasında olay, koşullar, süreç ve sonuçlar birlikte dü- şünülmelidir.
Birey hakkında elde edilen bilgiler, bireyi etiketlemek amacıyla değil; bi- reyin bir sorununun çözümüne veya bütün olarak gelişmesine katkı amacıyla kullanılmalıdır.
d. Gözlem Tekniğinin Yararları
Gözlem, bireyin doğal ortamda gözlenmesine dayandığı için diğer bireyi
tanıma teknikleri ile elde edilemeyen orijinal bilgilerin doğrudan elde edilmesi-
ne olanak veren bir tekniktir.
Gözlem tekniği, bireyin sadece sözlerini değil bu sözlere eşlik eden dav-
ranış ve beden dilini de gözlemeye ve böylece bireyin duygu ve düşünce davra-
nışları arasındaki çelişkileri anlamaya olanak sağlayan bir tekniktir.
Gözlem bireyin çeşitli gelişim dönemlerindeki bütün halinde gelişmesini
izleyerek gelişim özelliklerini karşılaştırmaya en uygun olan bir tekniktir.
Gözlem her yaştaki bireyi veya grubu incelemek amacıyla kullanılabile-
cek bir tekniktir.
Gözlem tekniği kullanılması kolay, fazlaca araç gereç kullanılmayı gerek- tirmeyen maddi bakımdan ekonomik olan bir tekniktir.
Gözlem tekniğini uygulamak için özel bir zaman ayırmak, öğrenciyi der-
sinden, çalışanı işinden alıkoymak söz konusu değildir. Gözlenen bireyi ayrıca
zamanı alınmamaktadır. Bu nedenle okullarda ve iş yerlerinde kolaylıkla uygula-
nabilmektedir.
e. Gözlem Tekniğinin Bazı Sınırlılıkları
Gözlemsel tekniği gözlenen birey, durum veya olayın gözle görülebilen
kulakla duyulabilen söz, düşünce ve davranışları hakkında bilgi verir. Ancak bu
davranışların nedenleri hakkında bilgi vermez. Bu nedenle gözlem tekniği ile
ulaşılan bilgilerin nedenlerini bir ölçüde yapabilmek sürekli yapılmasını bağlıdır.
13
Bir gözlemin nesnelliği ve bilimselliği gözlemcinin ön yargılarına, davra-
nışlarına ve duygularını anlama ve algılama gücüne, duygusal kararlılığına, olay-
lara bakış açısına ye da yaşam felsefesine, davranışlar arsındaki ilişki ve çelişkile-
ri kavrayabilme yeteneğine, gözlem tekniğini uygulama ve sonuçlarını kaydet-
medeki becerisine vb. bağlıdır. Öyleyse herkes gözlem yapabilir, ancak her göz-
lem ayni derecede nesnel ve bilimsel değildir. Bu nedenle iyi gözlemcinin bu
yetişmiş olması beklenir.
Okullarda öğretmenler öğrencilerini, yöneticiler diğer çalışanları ve an-
ne ve babalar çocuklarını gözlemlemektedirler. Davranışların altında yatan ne-
deni tespit etmek oldukça çok zor hatta imkansız gibidir. Bu nedenle güvenilir ve
etkili bir gözlem sonucu elde edebilmek için gözlemci aşağıdaki özelliklere sahip
olmalıdır.
f. Etkili Bir Gözlem İçin Gözlemci
Tarafsız ve güvenilir olmalıdır.
Gözlem için gerekli tüm hazırlıkları önceden yapmış olmalıdır.
Gözlem konusunda bilgi bakımından yetişmiş olmalıdır.
Duyu organları kusursuz olmalıdır.
Birden çok davranım ve olaylara dikkat edebilmelidir.
Gözlenmiş davranımları yorumlarken tek bir olaya dayanarak hüküm vermeyecek bilimsel tavır ve anlayışa sahip olmalıdır.
Psikoloji ve pedagoji konularında yeterli bilgiye sahip olmalıdır.
Gözlenen davranışa nasıl olması gerektiği açısından bakmayıp, olduğu gibi gözlemelidir.
Bireyin davranışlarını ve özelliklerini bir bütün olarak gözlemelidir. Par- çalardan kişiliğin tüm yapısı hakkında bir yorumlama yapabilmelidir.
Gözlemi mümkün olduğu kadar değişik durumlarda ve yerlerde yapma- lıdır. Öğrencilerin okulda, sınıfta, oyun yerinde, otobüste, caddede, gezide, si-
nemada, tiyatroda, akranları ile ilişkilerinde, kendilerinden küçüklerle, büyükler-
le bulundukları zamanki davranışlarını tek tek gözlemeli ve kaydetmelidir.
Gözlemi geniş bir zamana yaymalıdır. Kısa zamanda yapılan gözlemlerle
bir yargıya varmamalıdır. Yargılar her zaman değişikliğe açık tutmalıdır.
Gözlenen kişinin söylediklerine, yazdıklarına değil bizzat yaptıklarına bakmalıdır.
14
Gözlenen bireyin anlamlı davranımlarını kaydetmelidir. Gözlem kayıtla- rını kısa, açık ve sonradan hatırlanabilecek şekilde tutmalıdır.
Amacına göre hazırlanmış dereceleme ölçeği kullanmalıdır.
Gözlenenin gösteriş için yaptığı davranışlarla gerçek davranışını birbirin- den ayırmalıdır.
Gözlem sonuçlarını çocukları damgalama aracı olarak kullanmamalıdır
Öğrencileri yalnız bireysel durumlarda değil, grup içinde de gözlemelidir.
2. GÖZLEM NASIL YAPILIR?
Gözlemin yapılmasında üç aşama vardır: Birincisi planlama aşamasıdır. Gözlem
için ön hazırlık yapılması, bazı konuların kararlaştırılmasıdır. İkincisi uygulama
aşamasıdır; gözlem yapılır ve kaydedilir. Üçüncü aşama ise sonuçları inceleme,
yorumlama, rapor haline getirme ve kullanmadır.
a. Planlama
Gözlemlerle ilgili önemli bir nokta da bunların rastgele incelemeler değil, planlı
ve sistemli incelemeler olmasıdır. Bunun için ilk iş “neyin” gözleneceğinin sap-
tanmasıdır. Neyi gözleyeceğini bilmeden gözlem yönteminden yararlanmaya
girişen gözlemcinin bu yöntemden istediği yararı sağlaması mümkündür olmaz.
Bu nedenle, gözlemcinin, gözlem yapmaya başlamadan önce ön hazırlık yapması
şarttır .
Bu hazırlıklar şöyle sıralanabilir:
Gözleme başlamadan önce gözlenecek durum saptanır, neyin veya kimin
ne zaman ve ne için gözleneceği belirlenir. Kesin bir şekilde sıralanır ve tanımı
yapılır. Yapılacak gözlemin amaçları saptanır. Gözlem planı yapılır. İncelenecek,
gözlenecek özellikler, davranışlar önce genel olarak saptanır, sonra ayrıntılı bir
şekilde betimlenerek yazılır.
Gözlem sırasında uyulacak ilkeler, gözetilecek noktalar belirlenir. Göz-
lem sonuçlarının sınıf gözlem listelerine nasıl kaydedileceği ve yorumlanacağı
açıklanır. Bunların sonucunda bir gözlem formu geliştirilir ve uygulamaya geçilir.
b. Gözlem Yapma ve Kaydetme
Gözlemlerin, öğrencinin çeşitli yönlerini bir bütün olarak ortaya çıkarması için,
değişik durum ve etkinlikler sırasında yapılması gerekir. Gözlemin amacı
öğrenciyi tanıma olduğuna göre gözlem sırasında onun tipik ve anlamlı dav-
15
ranışları gözlenmeli, ayrıntılar öze karıştırılmamalıdır. Bazı davranışları birçok
kez gözlemek gözlemin geçerlik ve güvenirliğini artırır. Gözlem sonuçları ve özel-
likleri istendiği zaman test edilebilecek şekilde saptanmalı ve incelemeye, sına-
maya, düzeltmeye açık ve elverişli olmalıdır.
Gözlem ön yargılardan kaçınılarak yansız bir tutumla yapılmalıdır. Gözlemci,
gözlemi amaçlı ve sistemli bir şekilde dikkatle yapmalı ve gözlem biter bitmez
kaydetmelidir. Gözlemler, sınıf gözlem listesine kaydedilir. Bu kayıtlar çok iyi
saklanmalıdır.
c. Sonuçlandırma
Gözlem sonunda, tutulan kayıtlar gözden geçirilir değerlendirilir ve yorumlanır.
Gözlem sonuçları bir rapor halinde düzenlenir. Bu şekilde, öğrenciye ilişkin so-
nuçları topluca görüp değerlendirmek mümkün olur. Değerlendirme yapılırken
gözlenen öğrencinin ne kadar olumlu yönde, ne kadar olumsuz yönde özellik
gösterdiği davranışların çetelesi yapılır ve yoruma gidilir.
Gözlemcinin dikkatini gözlenebilir, belirli davranışlara ve kişilik özelliklerine
yöneltmek amacıyla hazırlanmış olan, gözlemlerin kaydedilmesinde kullanılan
araçlardır. Gözlem listelerinde, çocuğun yaşına, gelişim dönemine uygun olarak
yazılmış bir seri betimleyici sıfat ya da davranış ifadeleri bulunur. Gözlem listele-
ri, bilgi toplamak istenilen özelliklerin ayrıntılı bir listesidir.
Bir bireyin belirli bir konuda çeşitli davranış özellikleri gözleme dayalı teknikler
hakkında sıralanmış, açıklayıcı ifade ve cümlelerin, bireyi tanıma ve gözlemi ya-
pan kişi tarafından işaretlenmesini esas alır.
Derecelendirme ölçekleri, bireyi tanıyan kişiler (öğretmen, yönetici, danışman)
tarafından doldurulabilir.
3. GÖZLEMDE DERECELENDİRME ÖLÇEKLERİ
Derecelendirme ölçekleri 5 grupta incelenir.
I. Sayısal Ölçekli Derecelendirme Ölçeği
II. Betimsel Ölçekli Derecelendirme Ölçeği
III. Grafiksel Ölçekli Değerlendirme Ölçeği
IV. İşaretleme Listesi Biçimindeki Ölçekler
V. Karşılaştırılmalı Derecelendirme Ölçeği
16
I. Sayısal Ölçekli Derecelendirme Ölçeği
Sayısal derecelendirme ölçeklerinde, değerlendirilen kişinin söz konusu olan
“niteliğe” sahip olma derecesi sıralama süreci içinde sayısal olarak ifade edilir.
Sıralamayı gösteren dereceler bazen, sözel ifadeler, bazen de sayı ve söz olarak
birlikte belirtilmektedir.
Örnek 1
İlköğretimde Yöneltme Yönergesinde yer alan “sınıf gözlem formundaki” ilgi ve
yetenekler ve kişilik özellikler yönünden öğrencinin durumunu dört kategori
içinde değerlendirilebilir.
İlgi, yetenek ve kişilik özellikleri geliştirilebilir ise (1),
Yeterli ise (2),
Belirgin ise (3),
Çok belirgin ise (4) sayısı kutucuğun içine yazılır.
Örnek 2 : Sınıfta tartışmalara katılma davranışı için;
Hiç katılmaz 1 ,
Çok az katılır 2,
Genellikle katılır 3,
Çok sık katılır 4,
Her zaman katılır 5
Gözlemci en uygun sayıyı işaretler, öğrenci hakkındaki tercihini ortaya koyar.
II. Betimsel Ölçekli Derecelendirme Ölçeği
Betimsel yöntemler, ilgilenilen ve araştırılmak istenen problemin mevcut varo-
lan durumunu ortaya koymaya yöneliktir. Bu yöntemlerin en temel özelliği,
mevcut halihazır durumu kendi koşulları içerisinde ve olduğu gibi çalışmaktır.
Betimsel araştırma, çalışılan konunun mevcut durumuna ilişkin hipotezler test
etmek için veya sorulara cevap bulmak için veriler toplamayı gerektirir. Betim-
leyici veriler, genellikle gözlem, anket, görüşme veya test gibi bilgi toplama yol-
ları ile elde edilir. Betimsel yöntemler, aynı zamanda çeşitli bilgi toplama yolları
olup, insan gelişimi ve öğrenmesine ilişkin mevcut varolan durumu betimleye
yönelik araştırmalarda kullanılmaktadır.
Aşağıda bu yöntemlerin nasıl kullanıldığına, olumlu ve olumsuz ne gibi özellikle-
rinin bulunduğuna ilişkin açıklamalar verilmektedir.
17
Örnek 1: Ders çalışma alışkanlığı;
( ) Zamanında çalışmaz
( ) Aşırı ölçüde çalışır
( ) Yeteri kadar çalışır
Örnek 2 : Öğrencilerin derslere ilgi derecesi öğrenilmek istenirse;
( ) Çok ilgili,
( ) İlgili,
( ) Oldukça ilgili,
( ) İlgisiz,
( ) Çok ilgisiz İfadelerine baştan itibaren 5,4,3,2,1 gibi numaralar verebilir.
III. Grafiksel Ölçekli Değerlendirme
Bu ölçekler en yaygın kullanılan ölçeklerdir. Bu tür derecelemede ölçülecek nite-
lik, çeşitli basamaklar halinde devamlılık gösteren bir doğru üzerinde gösterilir.
Bu tip ölçeğin en faydalı yanı bir tek nitelik yönünden birden fazla kişi hakkında
verilen yargıyı bir sayfada görebilme imkanı vermesidir.
Örnek 1 : X değişkenine ilişkin gözlem sonuçları aşağıda bir frekans serisi ha-
linde verilmiştir. (Gözlem sonucu yatay, frekas ise dikeydir. Tablo 1)
Tablo 1
7
4
3
2
1
0 2 4 6 8 10
X f
2 1
4 3
6 7
8 4
10 2
Toplam 17
18
Örnek 2: “Kendine güven” bakımından bir bireyin durumu.
Tablo 2: Bireyin Kendine Güven Durumu
( )
( )
( ) ( ) ( )
Çok Çekingen
Ve Ürkek
Genellikle
Çekingendir
Başkası ile Birlikte Daha
Girişkendir
Çoğu Zaman
Girişken Ve
Atılgandır
Her Zaman
Girişken Ve
Atılgandır
Yukarıdaki ölçeklerden başka “betimsel-grafiksel” derecelendirme ölçekleri de
vardır. Gözleme dayalı bu araçlar da gözlem listelerine benzer. Öğrencilerin çe-
şitli alanlardaki özelliklerini gözleyip belirlemek ve o alandaki durumunu ortaya
koyabilmek amacıyla geliştirilmiş araçlardır. Örneğin “üstün zihin yeteneği gös-
teren çocukların özellikleri”. Bu özellikler uzmanlarca saptanmış ve hazır form
haline getirilmiştir.
Öğretmen öğrencileri gözleyerek çizelgede yer alan özelliklerinden hangilerini
gösterdiğini tek tek saptar. Böylece bu listedeki özelliklerden hemen hepsini
gösteren çocukların üstün zihin yeteneğine sahip olduğu düşünülebilir.
Bunun gibi, örneğin “yaratıcı yeteneği olan çocukların özellikleri”, “liderlik özelli-
ği olan çocukların özellikleri” gibi çeşitli alanlarda uzmanlar tarafından geliştiril-
miş bu çizelgeler gözlem yapan öğretmenler için bir bakıma yol haritası olarak
kullanılır. Gözlem sırasında bu özellik alanında gözlenen davranış numaraları
kayıt çizelgelerine geçirilir, böylece öğretmen o özellik yönünden sınıfındaki
öğrencilerin durumunu belirleyebilir.
Aşağıda “resim yapma yeteneği olan öğrencilerin özellikleri” alanında hazırlan-
mış bir “özellik kayıt çizelgesi” örneği verilmektedir.
1. Çeşitli konularda çizimler yapar.
2. Resimleri planlar, resimlere derinlik verir ve parçalar arasında uygun
oranlar kullanır.
3. Resim çalışmalarını ciddiye alır ve resim yapmaktan haz duyar.
4. Diğer çocukların yaptıklarından değişik çizimler yapar.
5. Yeni gereçler kullanmak ve yeni yaşantılar denemek ister.
6. Resim yapma, çizme ve boyama için çok zaman harcar.
7. Resmi, kendi yaşantı ve duygularını ifade etmek için başarılı olarak kullanır.
19
8. Diğer insanların sanat-resim çalışmalarına ilgi duyar. Diğerlerinin eleştiri-
lerinden hoşlanır ve yeni şeyler öğrenir.
9. Çamurdan, plastikten, vb. yumuşak gereçlerle üç boyutlu şeyler yapma-
ya özen gösterir. Zamanının çoğunu bu tür işlere ayırır ve zevkle yapar.
10. Resim ve heykel sergileriyle özellikle ilgilenir. Dünyada olan çalışmaları
gazete ve dergilerden izlemekten hoşlanır.
11. Çevresinde olan sanat ve resim çalışmalarını izler.
12. Sanat değeri olan tabloların kopyasından oluşan koleksiyonlar yapar. Gözlem sırasında öğrencilerin bu özelliklerden hangilerini gösterdiği, kayıt çizel-
gelerine kaydedilir. Tablo 3 : Bir Öğrenci Grubunun Gözlem Sonucu
Öğrencinin Adı-Soyadı
Gözlenen Davranış Özellikleri Toplam Düşünceler
Ayşegül Demir 1, 3, 5, 7, 8, 10, 12 7
Alper Levent 1, 8, 12 3
Bülent Doğan 3, 5, 7, 8, 9, 10, 11, 12 8
Hüseyin Yıldız 1, 2, 7, 8 4
Gülcan Koç 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12 12
(Devam) …
IV. İşaretleme Liste Biçiminde Ölçekler
Bir özellikle ilgili tüm davranışlar alt alta yazılarak listelenir. İşaretlemeyi yapa-
cak kişi bu davranışlardan sadece bireyde bulunanları işaret eder. Bu listede
bireyin bilinmeyen özelliği varsa boş bırakılmalıdır. Öğrencilerin çeşitli alanlar-
daki özelliklerini gözleyip belirlemek ve o alandaki durumunu ortaya koyabilmek
amacıyla geliştirilmiş araçlardır.
Eğitim sürecindeki çocukların değişik alanlardaki özelliklerden ne kadarını göste-
rebildiği saptanarak, kendileri için gerekli olan özel yardım ve rehberlik hizmet-
leri sağlanabilir. Örneğin “üstün zihin yeteneği gösteren çocukların özellikleri”.
Bu özellikler uzmanlarca saptanmış ve hazır form haline getirilmiştir. Öğretmen
öğrencileri gözleyerek çizelgede yer alan özelliklerinden hangilerini gösterdiğini
20
tek tek saptar. Böylece bu listedeki özelliklerden hemen hepsini gösteren çocuk-
ların üstün zihin yeteneğine sahip olduğu düşünülebilir. Bunun gibi, örneğin
“yaratıcı yeteneği olan çocukların özellikleri”, “liderlik özelliği olan çocukların
özellikleri” gibi çeşitli alanlarda uzmanlar tarafından geliştirilmiş bu çizelgeler
gözlem yapan öğretmenler için bir bakıma yol haritası olarak kullanılır. Gözlem
sırasında bu özellik alanında gözlenen davranış numaraları kayıt çizelgelerine
geçirilir, böylece öğretmen o özellik yönünden sınıfındaki öğrencilerin durumu-
nu belirleyebilir. Bir özellikle ilgili tüm davranışlar alt alta yazılarak listelenir.
Örnek
İşaretlemeyi yapacak kimse, bu davranışlardan sadece bireyde bulunanları işa-
ret eder. Sözgelişi bir grup öğrencinin çalışkanlık yönünden derecelendirilmesi
istendiğinde, bu nitelik için farklı dereceleri belirten beş ifade yazılır ve derece-
lendirmeyi yapan kimse dereceleyeceği kişiyi en iyi tanımlayan ifadenin başına
bir işaret koyar.
( ) Çok az gayret sarf eder.
( ) Çok kere işini bitirmez.
( ) İsteneni yapar ama fazlasına gayret etmez.
( ) Düzenli çalışır, bazen de istenilenden fazlasını yapar.
( ) Hevesle çalışır, çok kere istenilenden fazlasını yapar
Tablo 4: Öğrencilerin Çalışkanlık Yönünden Değerlendirilmesi
Adı Soyadı
Gösterilen Davranışlar
Çok az gayret
sarf eder
Çok kere işini
bitirmez
İsteneni yapar ama
fazlasına gayret etmez
Düzenli çalışır, bazen de istenilen-den fazlasını
yapar
Hevesle çalışır, çok
kere istenilenden
fazlasını yapar
Ali Kaya ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
Ayşe Keleş ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
Emine Yiğit ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
İsmail Zeki ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
devam ………
21
V. Karşılaştırmalı Derecelendirme Ölçeği
Bu tip ölçeklerde derecelendirilecek özellik, normal olarak diğer bireylerde bu-
lunması beklenen miktar ya da düzey ile karşılaştırılarak bir ölçek üzerinde de-
ğerlendirilir.
Bir sınıftaki belli bir niteliğe (örneğin liderlik) gibi en üst ve en alt düzeye sahip
olan öğrencileri belirlemek için liderlik özelliğine en az sahip, orta düzeyde sahip
ve yüksek düzeyde sahip öğrenciler seçilir. Bundan sonra herhangi bir öğrenci
liderlik özelliği yönünden bu üç öğrenci ile karşılaştırılır ve “eşit, daha iyi, daha
zayıf gibi yargılar verilir.
Örnek 1
Bir grupta X, Y ve Z öğrencilerinin olduğunu varsayalım.
“X” öğrencisinin liderlik özelliği
En az özelliğe sahip ( X )
Orta düzey özelliğe sahip ( )
Yüksek düzeyde özelliğe sahip ( )
“Y” öğrencisinin liderlik özelliği
En az özelliğe sahip ( )
Orta düzey özelliğe sahip ( X )
Yüksek düzeyde özelliğe sahip ( )
“Z” öğrencisinin liderlik özelliği
En az özelliğe sahip ( )
Orta düzey özelliğe sahip ( )
Yüksek düzeyde özelliğe sahip ( X )
Sonuç
Üç öğrenci arasındaki derecelendirmede “ Z “ öğrencisi “ X” ve “ Y “
öğrencisine göre daha yüksek ( daha iyi) düzeyde özelliği sahiptir.
Örnek 2
Belirli bir dönem için bir sınıfta “öğrencilerin bir ders veya tüm derslerdeki sınıf
içi akademik çalışmaları” karşılaştırmalı olarak ;
( ) Daha kötü, ( ) Normal, ( ) Daha iyi
22
Yukarıdaki derecelendirmeyi grafikle gösterelim.
Öğrencinin Adı Soyadı : Ahmet Yaman
Sınıf : 6 Değerlendirme Tarihi
Ders : Matematik 26.10.2014 / 12.04.2015
Bu derecelendirme grafiği sınıftaki öğrencilerin akademik durumlarını topluca
görme olanağı sağlar.
Tablo 5: Sınıftaki Öğrencilerin Akademik Durumları
Tablo 5 incelendiğinde Ahmet Yaman’ın Eylül 2014 tarihli Matematik Dersindeki
derecesi ( 3= Normal) normal iken Nisan 2015 tarihindeki Matematik derecesi
(5= Daha iyi) daha iyiye yükselmiştir.
4. VAKA ( OLAY ) KAYDI
Belli bir ortamda gözlenen öğrencinin anlamlı davranışlarını özlü ve nesnel bir
biçimde betimlemek amacıyla kullanılır. Edilen bilgiler, bireylerin doğal bir or-
tamda gözlenen gerçek davranışlarını ortaya koyması bakımından değerlidir.
Açıklama : Daha kötü : 1 Normal : 3 Daha iyi : 5
Adı Soyadı
A Y L A R
Eylü
l
Ekim
Kas
ım
Ara
lık
Oca
k
Şub
at
Mar
t
Nis
an
May
ıs
Ahmet Yaman
1 ( ) 3 (x ) 5 ( )
1 ( ) 3 ( ) 5 ( )
1 ( ) 3 ( ) 5 ( )
1 ( ) 3 ( ) 5 ( )
1 ( ) 3 ( ) 5 ( )
1 ( ) 3 ( ) 5 ( )
1 ( ) 3 ( ) 5 ( )
1 ( ) 3 ( ) 5 (x )
1 ( ) 3 ( ) 5 ( )
………… …………
1 ( ) 3 ( ) 5 ( )
1 ( ) 3 ( ) 5 ( )
1 ( ) 3 ( ) 5 ( )
1 ( ) 3 ( ) 5 ( )
1 ( ) 3 ( ) 5 ( )
1 ( ) 3 ( ) 5 ( )
1 ( ) 3 ( ) 5 ( )
1 ( ) 3 ( ) 5 ( )
1 ( ) 3 ( ) 5 ( )
………… …………
1 ( ) 3 ( ) 5 ( )
1 ( ) 3 ( ) 5 ( )
1 ( ) 3 ( ) 5 ( )
1 ( ) 3 ( ) 5 ( )
1 ( ) 3 ( ) 5 ( )
1 ( ) 3 ( ) 5 ( )
1 ( ) 3 ( ) 5 ( )
1 ( ) 3 ( ) 5 ( )
1 ( ) 3 ( ) 5 ( )
………… …………
1 ( ) 3 ( ) 5 ( )
1 ( ) 3 ( ) 5 ( )
1 ( ) 3 ( ) 5 ( )
1 ( ) 3 ( ) 5 ( )
1 ( ) 3 ( ) 5 ( )
1 ( ) 3 ( ) 5 ( )
1 ( ) 3 ( ) 5 ( )
1 ( ) 3 ( ) 5 ( )
1 ( ) 3 ( ) 5 ( )
Devam
1 ( ) 3 ( ) 5 ( )
1 ( ) 3 ( ) 5 ( )
1 ( ) 3 ( ) 5 ( )
1 ( ) 3 ( ) 5 ( )
1 ( ) 3 ( ) 5 ( )
1 ( ) 3 ( ) 5 ( )
1 ( ) 3 ( ) 5 ( )
1 ( ) 3 ( ) 5 ( )
1 ( ) 3 ( ) 5 ( )
23
Vaka kayıtları diğer ölçme araçları ile elde edilen sayısal verileri daha anlamlı
hale getirmeye yarar ve yorumlamaya ve daha etraflı anlamaya hizmet eder.
Öğretmenler, sadece istenmeyen davranışlarının yazımı gibi bir eğilime kendile-
rini kaptırmamalıdırlar. Olay yazımının yararlı olması için unutulmaması gereken
bir nokta da gözlenen olayın zaman geçirilmeden yazılmasıdır. Vaka kaydında
sıradan olmayan, dikkati çeken farklı ve “tipik davranışlara ilişkin gözlemler”
kaydedilmesi uygun olur.
Bir Olay Kayıt Formunda Şu Kısımlar Bulunmaktadır:
Gözlenen öğrencinin adı, soyadı, numarası, sınıfı ve şubesi,
Gözleyenin adı, soyadı ve unvanı,
Olayın geçtiği yer ve zaman,
Olayın betimlenmesi,
Gözleyenin yorumu,
Gözleyenin önerisi.
Tablo 6: Örnek Olay Kayıt Formu
Adı, Soyadı:……………………………… Sınıf/Şube:…… / ……
Kapsadığı süre:……………………….. Numarası:……….
Yer : ………………………………………….. Tarih: …./…./ 2 0 1 .
Gözlemci:…………………….............. Davranış: …………………..
Davranış:..................................................................................................................
Yorum/öneri:……………………………………………………………………………………………………….
Etkili ve Yararlı Sonuçlar Alınabilmesi İçin; Olay Kaydının Şu özellikleri Taşıması
Gerekmektedir:
Kayıtlar, gözlenen olaydan hemen sonra yapılmalıdır.
Kayıtlar, gözlenen davranışların nesnel bir anlatımını içermelidir.
Bir davranışın yorumları veya öneriler kayıtta yer almakta ise, bunlar
davranışlara ilişkin betimlemelerden ayrı tutulmalıdır.
Gözlemin dayandığı koşulların sonradan tam olarak anlaşılabilmesi için,
verilen bilgiler kendi başına yeterli olmalıdır.
Anekdot kaydı düzenlenmesi için özel bir neden olması gerekir.
24
Her kayıt, yalnızca bir öğrenciye ilişkin bir olayı anlatmalıdır.
Her kayıt sonrasında, destekleyici ek bilgiler gözden geçirilmelidir.
İyi bir olay kaydında, davranışın betimlenmesi, gözleyenin yorumundan, yorum
önerilerinden kesin bir biçimde ayrılmalıdır. Gözlemci davranış betimlenmesin-
de daha çok sözlere ve davranışlara yer vermeli, onları betimlerken gözlenen
kimseye ya da olaya karşı duygusal yanlılıktan elden geldiği kadar uzak kalmaya
çalışmalı, olayda bazı davranışları abartarak, bazılarını görmezlikten gelerek
yansıtmaktan kaçınmalıdır. Davranış betimlemesi, kısa, öz, önemli kısımları yan-
sıtan bir rapor olmalıdır. Bunun içinde, her olay kaydı tek bir olayı anlatmalıdır.
Olay kaydında, gözlenen öğrencinin hareketleri, sözleri, ses tonu; mimiklerin,
duyguların gözlenebilir davranışsal belirtileri, diğerlerinin ona karşı tepkileri
belirtilmelidir. Bir olay kaydında yorum ve özellikle önerinin mutlaka bulunması
gerekmez. Ancak yorum ve öneri yazılacaksa bunlar gözlenen olayla ilişki olmalı,
gözleyenin, gözlenen hakkında daha önce oluşturduğu peşin yargılarının ürünü
olmamalıdır. Önerilecek çözüm yollarının, birey hakkındaki bilgileri aşacak dere-
cede genel ve zorlayıcı nitelikte olmamasına dikkat edilmelidir.
Aşağıda bir öğrenci hakkında iki öğretmen tarafından yazılan olay kaydı
örneği verilmiştir.
Tablo 7: Mert Yılmaz’a Ait Olay Kaydı
Adı Soyadı: Mert YILMAZ Sınıf/Şube: 4/A Kapsadığı süre: 45 dakika Numarası : 1441
Yer: Derslik, 5. saat (Tarih dersi)
Tarih: 16 / 04 / 2012 Gözlemci: Aygül KATIRCI (Tarih öğretmeni )
Davranış: Mert’i bugün sözlü yoklamaya kaldırdım ve kendisinden, Erzurum kong-
resini anlatmasını istedim. Mert’in derse kalkması ile sınıfta birden bir sessizlik oldu
ve öğrenciler dikkat kesildiler.
Mert gözünü bir noktaya dikerek konuyu hiç duraklamadan ve noksansız anlatıyor-
du. Cümleleri çok düzgündü, olayları sıralı ve düzenli ifade ediyordu. Bir ara öğren-
cilerin bazıları kitabı izleyip yavaş sesle, “nokta, virgül, satırbaşı, sayfayı çevir” de-
meye ve hafiften gülümsemeye başladılar. Bir süre sonra bu sözler Mert’in duyaca-
ğı düzeye yükseldi ve Mert birden bire durdu: “efendim, ben derse çok iyi hazır-
lanmıştım. Kitabı birçok defalar okudum. Bu arada bilmeyerek ezberlemişim” dedi
ve ağlamaya başladı.
Yorum / Öneri:
25
Tablo 8: Mert Yılmaz’a Ait Olay Kaydı
Olay kayıtlarının öğrencilere en yakın etkileşimde bulunan öğretmenler tarafın-
dan tutulması gerekir. Okulda rehber öğretmenler varsa ve örnek olaydaki öğ-
rencinin durumunda olduğu gibi rehber öğretmenlerce özel yardım sağlanması
gerekli ve olanaklı ise, bu kayıtların rehberlik ve psikolojik danışma servisindeki
öğrenci dosyasında saklanması yararlı olur.
Eğer okulda rehber öğretmen yoksa ve danışmanlık hizmetleri sınıf öğretmenle-
rince yürütülüyorsa, bu kayıtların bir kopyasının sınıf öğretmenlerine verilmesi
ve öğrencinin dosyasında toplanması yerinde olur. Ayrınca öğretmen, öğrencile-
re ilişkin gözlem kayıtlarını kendisi için de toplayabilir. Olay kaydı, sayısal değer-
lendirmeleri tamamladığı ve öğretmenlerin dikkatini öğrenci davranışlarına çek-
Adı, Soyadı: Mert YILMAZ Sınıf/Şube : 4/A
Kapsadığı süre: 45 dakika Numarası : 1441
Tarih: 01/05/2012 Yer: Derslik, 3 üncü saat
geometri dersi Gözlemci: Tarık CAN ,Matematik öğretmeni
Davranış
Bugün Matematik ara sınavı notlarını öğrencilere bildirdim. Mert sınavdan 2
puan almıştı ve sınıfta başarı sırası 28 idi. Mert dersten sonra yanıma gelerek sı-
nava çok iyi hazırlandığını fakat beklediği düzeyde başarı gösteremediği için çok
üzgün olduğunu söyledi ve ağlamaya başladı. Sınav kağıdını birlikte inceledik.
Tanımları ilgili soruları gerçekten hatasız olarak cevaplandırmıştı. Ancak problem
çözümünde başarılı olmadığını gördü ve “ben kitaptaki problemlere çalışmıştım,
siz kitap dışından sordunuz” dedi.
Yorum
Mert kanımca derslerine karşı sorumluluk duyan ve umut düzeyi yüksek bir öğ-
renci. Ancak kendisini başarıya götürecek çalışma yollarını bilmediğinden ya da
gücünün sınırlı oluşundan dolayı yeterince genelleme ve transfer yapamamakta
ve beklentisinin altında başarı gösterebilmektedir.
Öneri: Mert’e mümkünse bir farklı yetenek testi verilmesi yerinde olur.
26
tiği için yararlı bir tekniktir. Ancak olay kaldı aslında bir gözlem kaydı olduğu için
yararı, gözlemin doğru ve yansız bir şekilde yapılmasına bağlıdır. Bir kimsenin
şimdiki ve geçmiş yaşamını yazılı olarak anlatmasıdır. Genellikle kişi, yaşam öy-
küsünü anlatırken kendince önemli gördüğü özelliklerini ve bu özelliklere karşı
tutumunu, bunların oluşmasında rol oynayan geçmiş olaylara ve kişilere verdiği
önemi yansıtır.
Yaşam öyküsünü kısaca anlatması gerektiği zamanlarda, birey kendisi için en
önemli olayları dile getirir. Bu da bireyi inceleyen kişiye onun değerleri, beklen-
tileri, gereksinmeleri ve çatışmaları kısaca kişilik dinamiği hakkında ipuçları verir.
B. KENDİNİ ANLATMA TEKNİKLERİ
1. OTOBİYOGRAFİ
Kişinin kendi yaşam öyküsünü anlattığı edebiyat türüdür. Kişinin kendisinden
söz ederken nesnel olması zor olduğundan otobiyografi yazmak güçtür.
Otobiyografi iki şekilde yazdırılır.
Birincisi serbest yazımdır. Bireyden kendini bildiği andan itibaren yaşamını kısa-
ca yazması istenir. Burada olayları, konuları seçme ve sıraya koyma işi tümüyle
otobiyografisini yazacak olan bireye bırakılmıştır. Birey, yaşamında önemli gör-
düğü olay, durum ya da kişilerden söz edebilir. Hoşlanmadığı ya da önem ver-
mediği birey ya da olayları atlayabilir.
İkincisi konuya bağlı olarak yazdırılan otobiyografilerdir. Bu yöntemle bireyi in-
celeyen öğretmen, onun belirtmesini istediği konuları verir ve yaşam öyküsünü
bu konular çerçevesinde yazmasını isteyebilir. Bu tür otobiyografiye “yapılandı-
rılmış otobiyografi” de denir.
Otobiyografi Yazdırmada Dikkat Edilmesi Gerekenler Öğrenci hakkında eldeki bilgilere bir şey katılacağına inanıldığı ve bu
yolla elde edilecek bilgilere gerçekten ihtiyaç duyulduğu zaman otobiyografi
yazdırılmalıdır.
Otobiyografi yazdırılmadan önce psikolojik danışma için ön görülen
ortam yaratılmalıdır. Yani öğrencilere karşı koşulsuz saygı ve kabul ile nitelenen
olumlu bir tutum gösterilmelidir.
Öğrencinin otobiyografi yoluyla kendini anlatması için her şeyden ön-
ce derdini dökme ihtiyacını duyması ve karşısındakine güvenmesi gerekir.
27
Bu da otobiyografinin okunmasından sonra kendisine bir yardım sağlanacağın-
dan emin olunması ile mümkündür.
Amaca uygun bir otobiyografinin yazılması ve öğrenciler arasında birlik sağlan-
ması yönünden sınıfa bir plan verilmesi uygun olur.
a. Bu Planda Şu Konular Yer Alabilir
Kendi kendinizi nasıl tanırsınız? Kendinize göre yeterli yetersiz yönle- riniz nelerdir?
Yaşamınız boyunca etkisi altında kaldığınız olaylar varsa nelerdir?
Ailede ve okulda sizi sürekli tedirgin eden sorunlarınız varsa nelerdir?
Ailenizin size nasıl davranmasını isterdiniz?
İlgilendiğiniz konular, geleceğe ilişkin planlarınız nelerdir?
Geçmişiniz ile ilgili ne söylemek istersiniz?
b. Otobiyografi Nasıl Değerlendirilir?
Bir otobiyografinin incelenmesinde genellikle aşağıdaki hususların göz önünde
bulundurulması gerekir.
Yazı Nasıl Bir İzlenim Uyandırmaktadır?
Bireyin, kendine ilişkin önemli konuları anlatırken üslubundaki ton değişmeleri-
ne dikkat edilmeli, yazının bıraktığı genel izlenime bakılmalıdır. Mutluluk mu?
Çöküntü mü? Yazanın ruh sağlığı yerinde mi görünüyor? “sevgi”, “nefret”, “an-
ne”, “baba” gibi duygu yüklü sözcüklerin nasıl kullanıldığına dikkat etmek gere-
kir. Kağıdın düzenli ya da gelişigüzel oluşunun bireyin davranış örüntüsü ile ya-
kın bir ilişkisinin olmadığının bilinmesi gereklidir.
Bireyin Geçmişi Hakkındaki Bilgilerinize Göre Yazıda Yer Vermediği
Önemli Olaylar ve Kişiler Var mıdır?
Bir otobiyografinin bütün ayrıntıları içermesi beklenemez ama atlanan konular
önemli ve daha sonra bir görüşme sırasında üzerinde durulmaya değer ipuçları
niteliğinde olabilir. Eğer öğrenci aile bireylerine değinmişse ya da yaşantıyı yaz-
maktan kaçınmışsa bu tür atlamalar dikkatle incelenmelidir. Kuşkusuz öğretmen
bireyin olayları gün be gün ya da yıl be yıl anlatmasını beklememelidir. Bireyler
yaşamlarının sakin ve iyi geçen dönemleri hakkında kısa şeyler yazma, daha çok
kendileri için önemli olan hususlar üzerinde durma eğilimi gösterirler.
Otobiyografinin Uzunluğu Ne Kadardır?
Bir otobiyografinin uzunluğu değişik kriterlere göre değişebilir. Genelde; öğren-
28
cinin yazmaya istekli oluşu, yazıda belli bir plan izlenip izlenmediği, anlatımdaki
akıcılığı ve bireyin problemlerinin çözümünde yardıma gereksinmesi olduğu
konusundaki inancının derecesidir. Bir otobiyografinin ideal uzunluğu genelde
200 ile 5000 sözcük arasında değişmektedir.
Yazı Nasıl Düzenlenmelidir?
Eğer öğrencilere izleyecekleri bir taslak, bir plan verilmişse yazının düzeninden
yorum yapabilmek için birtakım ipuçları çıkarma olanağı azdır. Ancak verilmiş
planda yapılmış olan her hangi bir değişikliğin dikkate alınması gerekir. Serbest
otobiyografilerin yazılmasında izlenen en yaygın düzen kronolojik düzendir.
Kronolojik olarak yazılmış bir otobiyografide bir takım boşluklar, atlamalar var
mıdır? Birey en çok ne üzerinde durmuştur?
Anlatım Düzeyi Nedir?
Öğrenci otobiyografiden hiçbir yarar beklemiyorsa, baştan savma bir biçimde
yazabilir. Özellikle ilköğretim çağı öğrencileri çok yüzeysel olay ve yaşantılarını
anlatırlar. Aşırı savunma içinde olan öğrenciler de kendi gelişimlerini yazarken
derinliğe gitmekten kaçınabilirler. Yüzeysel ve kaçamaklı yazılar, sorularını ve
kaygılarını saklamak isteyen veya açığa vurmaktan kaçınan öğrencileri nitelendi-
ren bir özelliktir.
Yazıda Tutarsızlıklar Var mıdır?
Otobiyografideki tutarsızlık, bireyin kendi yaşantıları ve çeşitli olaylar konusunda
kasıtlı olarak yaratmaya çalıştığı yanılgılar ve bilinçsiz olarak yaptığı hatalardır.
Otobiyografilerde kasıtlı yanıltmaların oranı oldukça düşüktür; birey kendi ya-
şam öyküsünü anlatmasında bir yarar olabileceği kanısını taşımıyorsa, anlatımda
bazı yanıltmalar görülebilir. Bireyi önceden tanıma ve otobiyografi okumada
deneyimli olma tutarsızlıkları görebilme, seçebilme yeteneğini arttırır.
Birey, güven verici bir ortamda ve sorunlarına çözüm bulunacağına inandığı za-
man kendini doğru bir biçimde açığa vurabilir. Ancak bu koşullarda yazılmış bir
otobiyografi bireyi tanımada etkili bir araç olabilir. Otobiyografi ile elde edilen
bilgiler başka kaynaklardan edinilen bilgilerle denetlenmeli ve desteklenmelidir.
Birey, güven verici bir ortamda ve sorunlarına çözüm bulunacağına inandığı za-
man kendini doğru bir biçimde açığa vurabilir. Ancak bu koşullarda yazılmış bir
otobiyografi bireyi tanımada etkili bir araç olabilir. Otobiyografi ile elde edilen
bilgiler başka kaynaklardan edinilen bilgilerle denetlenmeli ve desteklenmelidir.
29
Tablo 9: Otobiyografi Örneği 1
Adı, Soyadı : ……………………………………………
Numarası : ……… Sınıf: ……./……. Tarih …../….. /2 0 1 .
Sevgili Öğrencimiz ;
Sizleri daha iyi tanıyabilmemiz ve okul başarınızda yardımcı olabilmemiz için aşa-
ğıda belirtilen sorulara içtenlikle yanıt veriniz.
1. Okul öncesi yaşamınız:
a. Nerede doğdunuz?……………………………………………………………………………………..
b. İlk eviniz nasıldı? …………………………………………………………………………………………
c. Yaşadığınız diğer yerler? ……………………………………………………………………………..
d. Ailenizdeki belirgin özellikler?……………………………………………………………………..
e. Ailenizde en çok sevdiğiniz kişiler?………………………………………………………………
2. Okul yaşamınız:
a. Okuldaki ilk günkü duygularınız?…………………………………………………………………
b. En çok sevdiğiniz dersler?……………………………………………………………………………
c. Sevmediğiniz dersler?………………………………………………………………………………….
d. En sevdiğiniz arkadaşınız?…………………………………………………………………………
e. Sevdiğiniz oyunlar?…………………………………………………………………………………..
f. Okulda en çok hoşunuza giden olaylar?…………………………………………………….
g. Okulda hiç sevmediğiniz şeyler?……………………………………………………………….
h. Sizce iyi bir öğretmenin özellikleri nelerdir?………………………………………………
3. Geleceğe ait düşünceleriniz:
a. Okulunuzu bitirince ne yapmayı düşünüyorsunuz?…………………………………..
b. İş ve meslek konusundaki düşünceleriniz?……………………………………………….
c. Gelecekteki düşüncelerinize olumsuz etkileyen bir olay?………………………..
Bunların dışında yazmak istedikleriniz : …………………………………………………………. ………………………………………………………………………………………………………………………..
………………………………………………………………………………………………………………………………
………………………………………………………………………………………………………………………………
30
Tablo 10: Otobiyografi Örneği 2
Adı, Soyadı : ……………………………………………
Numarası : ……… Sınıf: ……./……. Tarih …../….. /2 0 1 .
Sevgili Öğrencimiz ;
Sizleri daha iyi tanıyabilmemiz ve okul başarınızda yardımcı olabilmemiz için aşağı-
da belirtilen sorulara içtenlikle yanıt veriniz.
1.Kendi kendinizi nasıl tanımlarsınız? Size göre yeterli ve yetersiz yönleriniz neler-
dir?..............................................................................................................................
……………………………………………………………………………………………………………………………….
2.Yaşamınız boyunca etkisi altında kaldığınız olaylar nelerdir?...................................
……………………………………………………………………………………………………………………………….
3.Aile ve okulda sizi sürekli tedirgin eden problemleriniz nelerdir?...........................
……………………………………………………………………………………………………………………………….
4.Kişiliğinizi yeterli buluyor musunuz, eğer bulmuyorsanız kimleri sorumlu tutuyor-
sunuz ?........................................................................................................................
……………………………………………………………………………………………………………………………….
5.Ailenizin size nasıl davranmasını isterdiniz?.............................................................
……………………………………………………………………………………………………………………………….
6.Geçmişinizle ilgili sizi rahatsız eden olaylar varsa bunlar neler ?.............................
……………………………………………………………………………………………………………………………….
7.Geleceğinize ilişkin düşünceleriniz nelerdir ?..........................................................
………………………………………………………………………………………………………………………………
Bunların dışında yazmak istediklerinizi aşağıya yazabilirsiniz.
………………………………………………………………………………………………………………………………
………………………………………………………………………………………………………………………………
………………………………………………………………………………………………………………………………
………………………………………………………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………………………………………………….
31
2. ARZU ( İSTAK) LİSTESİ
Daha çok okul öncesi eğitim düzeyinde ve ilköğretimde kullanılan arzu listeleri
aracılığıyla çocuk, doyurulmamış gereksinimlerini, arzularını, gerginlik, sıkıntı ve
sorunlarını, ifade edemediği duygularını, güdü ve umutlarını ifade etme olanağı
bulmaktadır. Uzmanlar ve öğretmenler de bu yolla çocuğu çeşitli yönlerden ta-
nıma fırsatı yakalayabilmektedir.
İstek listesi, ister soru cümleleriyle, ister tamamlanmamış cümlelerden oluşmuş
olsun öğrencinin kendi istekleri doğrultusunda cevaplandırılması beklenir. Onun
için liste bir güven ortamı hazırlandıktan sonra öğrencilerce doldurulmalıdır.
a. Arzu Listeleri Çerçevesinde Çocuklara Sorulacak Sorulardan Birkaçı
Şöyle Sıralanabilir:
Bir dilek perisi çıkıp sizi üç dileğinizi sorsa ona ne yanıt verirdiniz?
Bir uçan halıya binseydiniz nasıl bir yere gitmek isterdiniz?
Bir sihirli güce sahip olsaydınız dış görünüşünüzde ne gibi değişiklikler
yapmak isterdiniz?
Tekrar dünyaya gelseydiniz nasıl bir kişi olmak isterdiniz?
Bu sorulara yeni sorular da eklenebilir. Çocuklara zaman zaman buna benzer
sorular sorularak özgürce düşünceleri öğrenilebilir. Bu soruların hepsinin bir
seferde sorulması veya bu soruların mutlaka sorulması gerekmez, doğruda de-
ğildir. Öğretmenler veya uzmanlar çocukların da gelişim dönemlerini, yaşlarını
dikkate alarak uygun sorular sormalıdır. Örneğin, “Bir sihirli güce sahip olsaydı-
nız dış görünüşünüzde ne gibi değişiklikler yapmak isterdiniz?” “Tekrar dünyaya
gelseydiniz nasıl bir kişi olmak isterdiniz?” sorularını okul öncesi çocuğu yerine
ergenlere sormak daha yerinde olur. “Bir dilek perisi çıkıp size üç dileğinizi sorsa
ona ne yanıt verirdiniz?” sorusu ise okul öncesi ve ilköğretim öğrencilerine soru-
labilir.
İstek listesi öğrenciden, annem........, babam ..........biçiminde eksik cümlelerin
tamamlanması istenerek de düzenlenebilir.
Sorulara okul öncesi öğrencileri sözlü, okuma yazma bilenlerin veya ergenler ise
yazılı olarak yanıt verebilirler. Sorulara verdikleri yanıtlar aracılığı ile çocuğun
doyurulmamış gereksinimleri, arzuları, gerginlik, sıkıntı ve sorunları, ifade ede-
mediği duyguları, güdü ve umutları, özlem ve sıkıntıları, kişilik yapısı, sosyal des-
tek sistemi ve içinde yaşadığı koşul ve olanaklar ile algıları hakkında bilgi topla-
nabilir.
32
Soruları vermek kadar, cevapların incelenip tahlil edilmesi de önemlidir. Kişi
belirttiği dilek ve istekleri üzerinde etraflıca konuşmak isteyebilir. Kişiyle danış-
ma yapılarak, kişinin kendisini daha iyi anlamasına, iç görü kazanmasına yardım-
cı olunmuş olacaktır. Tekniğin kullanılmasındaki asıl amaç da budur.
Tablo 11: Arzu Listesi 1
Adı Soyadı:.............................. Sınıfı/ No : ...... ...... Tarih: …. / …. / 2 0 . .
Sevgili Öğrencimiz;
Aşağıda sizden yanıtlamanız istenen 3 soru verilmiştir. Bu sorulara ilişkin düşünce-
lerinizi her sorunun altındaki boş yerlere yazabilirsiniz. Bu soruların okul çalışmala-
rıyla hiçbir ilgisi yoktur. Bu bir sınav değildir. Amaç sizleri daha iyi anlamak, tanımak
ve size kendinizi tanıtmaktır. Yanıtlarınız gizli tutulacaktır. Soruları lütfen içtenlikle
cevaplayınız.
Sorular
1. İstediğiniz kadar paranız olsaydı neler yapardınız ?
……………………………………………………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………………………………………………
2. Her türlü olanaklarınız olsaydı hangi mesleğe girmek istersiniz ?
……………………………………………………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………………………………………………
………………………………………………………………………………………………………………………..
………………………………………………………………………………………………………………………..
3. Masallardaki gibi bir peri ”dile benden ne dilersin” deseydi sizin 3
dileğiniz ne olurdu?
……………………………………………………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………………………………………………
………………………………………………………………………………………………………………………..
………………………………………………………………………………………………………………………..
………………………………………………………………………………………………………………………..
33
Tablo 12: Arzu Listesi 2
Adı Soyadı: ....................... Sınıfı/ No : ..... ….. Tarih: …. / …. / 2 0 1 .
Sevgili Öğrencimiz;
Bu liste, istek ve şikayetlerinizi öğrenmek amacıyla size verilmektedir. Bu soruların
okul çalışmalarıyla hiçbir ilgisi yoktur. Bu bir sınav değildir. Amaç sizleri daha iyi
anlamak, tanımak ve size kendinizi tanıtmaktır. Yanıtlarınız gizli tutulacaktır. Soruları
lütfen içtenlikle cevaplayınız.
Cümleleri ilk aklınıza geldiği şekilde yanıtlayınız.
Annem...........................................................................................................................
Babam...........................................................................................................................
Kardeşim.......................................................................................................................
Sınıfım...........................................................................................................................
Arkadaşlarım.................................................................................................................
Yakın Arkadaşım............................................................................................................
Derslerim......................................................................................................................
Okulum.........................................................................................................................
Öğretmenlerim..............................................................................................................
Okul Müdürüm…………………………………………………………………………………………………………
Sınavlar ……………………………………………………………………………………………………………………
Günlerim…………………………………………………………………………………………………………………
Bunların dışında yazmak istedikleriniz varsa, aşağıdaki boşluğa yazabilirsiniz
…………………………………………………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………………………………………………
………………………………………………………………………………………………………………………………….
34
3. ZAMAN CETVELİ (ZAMAN ÇİZELGESİ)
Zekası ve şartları müsait pek çok öğrencinin derslerinde başarısız oldukları sık
görülen bir durumdur. Bu başarısızlık, bir çok hallerde öğrencinin zamanını iyi
kullanamamasından ileri gelmektedir. Zaman çizelgesi, en basit şekliyle öğrenci-
nin sabahtan yatıncaya kadar giriştiği faaliyetleri çeşitleri ve süresiyle çizelge
üzerine kaydetmesidir. Çizelgede her faaliyet hakkında öğrencinin duygu ve
düşüncelerini yazacağı bir yer bulunmalıdır. Bu kısım öğrencinin ilgi ve tavırlarını
keşfetmede çok işe yarar.
Her çizelge bir günü temsil eder. Bu çizelgede, her günün sonunda faaliyetler
türlerine göre gruplandırılarak ve her birinin tüm gün içinde ne oranda bir yer
tuttuğunun kaydedileceği bir bölüm de bulunmaktadır.
Her günün sonunda öğrenci o gün giriştiği faaliyet çeşitlerini gruplandırır. Çizel-
genin sonundaki özet kısmına bu faaliyet gruplarını kaydeder. Her bir grubun
aldığı toplam zamanı faaliyet türünün sonuna yazar. O günkü bütün faaliyetlerin
toplam zamanı içinde her bir grubun aldığı zaman oranı yüzde (%) olarak bulu-
nup yanındaki sütuna yazılır. Böylece öğrenci o gün hangi tür faaliyete ne oran-
da zaman sarf etmiş olduğunu görür. Zamanı etkili kullanıp kullanmadığı hak-
kında kendince bir değerlendirme yapar.
Zaman çizelgesi, bireyin zamanını nasıl kullandığını, ders çalışmaya ne kadar
zaman ayırdığı, bireyin boş zamanını ve hobileri, sosyal faaliyetleri, mesleki eği-
limleri ve faaliyetleri, beden ve ruh sağlığı hakkında bilgi verir. Aynı zamanda
öğrenciyi “zamanı iyi ayarlama ve kullanma” hususunda bilinçlendirir.
a. Zaman Çizelgesi ( Örnek )
Zaman; satın alınamayan, biriktirilemeyen, yenilenemeyen, depolanamayan,
durdurulamayan ve hiçbir şekilde yeri doldurulamayan tek kaynaktır. Zaman;
içinde ömrümüzün aktığı, tükenirken tüketen ve geri döndürülemeyen, son de-
rece değerli, eşsiz bir kaynaktır. Zaman bize verilen sürenin tamamıdır, her insa-
nın kullanabileceği azami bir zaman sınırı vardır ve hiç bitmeyecekmiş gibi gö-
rünmesine rağmen, zaman asla sonsuz değildir (Fidan, 2011).
Günümüzde, hemen herkes zamanının olmamasından yakınmaktadır. İstenen
ise belirli bir süre içinde en fazla zamanı değerlendirmektir. Bu, zaman içinde
kendimizi yönetmekle mümkündür. Zaman yönetimi, kişinin okul, iş ve özel ha-
yatında etkili ve verimli olmasını sağlar. Zaman yönetimi bilinci, çocukluktan
başlar, üniversite döneminde olgunlaşır ve gelişir. Özellikle üniversite öğrencileri
35
için zaman yönetimi, derslerinde iyi notlar almak için hayati önem taşır. Bu ne-
denle öğrencilerin, zamanlarını nasıl yöneteceklerini ve iyi bir eğitim ve iş haya-
tına sahip olmak için zaman yönetimi becerilerini nasıl geliştireceklerini öğren-
meleri gerekir. Bireylerin zamanı daha etkili ve verimli kullanma ihtiyacı zaman
yönetimi kavramını ortaya çıkarmıştır. İnsanların her alanda yaptığı aktivitelerin
etkili olması temelde zamanı iyi kullanmalarına bağlıdır.
Çeşitli kaynaklarda yer alan değişik tanımlamalara göre; zaman yönetimi, baş-
langıcı ve bitişi belirlenmiş ya da tanımlanmış bir zaman dilimi içinde, yapılması
gereken işleri gerçekleştirmek için tüm kaynakların etkin ve verimli bir şekilde
kullanılmasıdır (Ardahan, 2003 ).
Zaman yönetimi; belirlenen ihtiyaçları karşılayabilmek için gerekli olan hedefleri
oluşturup bunlar arasında öncelikleri belirleyerek, önceliklerle zamanı, planla-
ma, programlama ve listeleme yoluyla uyumlaştırmaktır. Zaman yönetimi,
amaçlara ve hedeflere ulaşmada önemli bir kaynak olan zamanı verimli kullan-
ma çabasıdır. Zaman yönetiminde söz konusu olan, mevcut zamanda nelerin
yapılabileceğinin planlanmasıdır. Zaman yönetimi, yanlış işleri hızlı yapmak de-
ğildir. Amaç doğru işleri kısa zamanda yapmaktır. Zaman yönetimi, amaçlara
ulaşmak, yapılan işleri denetlemek, kişinin kendi motivasyonunu yükseltmek
açısından önemli görülen bir kişisel performansı geliştirme tekniğidir (Gürbüz
2012).
b. Zaman Tuzakları
Zaman yönetimini etkin bir şekilde uygulamak için yalnızca zamanın nasıl kulla-
nılacağını bilmek yetmez; ne gibi sorunlarla karşılaşılacağının ve bunların neden-
lerinin de bilinmesi gereklidir. Zamanın etkin kullanımının önündeki engellere
zaman tuzağı denir ve kişinin zaman yönetimini etkileyen, işlerini yapmasını
engelleyen ve vaktini çalan her türlü faaliyetleri kapsar (Silahtaroğlu,2004).
c. Kişiden Kaynaklanan Zaman Tuzakları Olarak Şunları Sayabiliriz Kararsızlık; karar verme bir sorun üzerinde düşünüp nihai bir sonuca
ulaşma ve bu sonuç doğrultusunda eyleme geçme anlamı taşır. Karar vermek
harekete geçmek için birinci adımdır. Kararsızlık ise karar verememe durumun
birçok alternatif içerisinden seçim yapılamamasını ifade eder.
Plansızlık; planlama, her yönetim sürecinin önemli bir parçası olduğu
gibi zaman yönetiminin de hayati unsurlarındandır. Victor Hugo bu önemi şöyle
ifade etmiştir: Her sabah o günkü işleriyle ilgili plan yapan ve o planı takip eden
36
kişi, yanında kendisini en meşgul hayat labirentinden kurtaracak bir ip taşıyor
gibidir. Düzenli bir şekilde ayarladığı zamanı, bütün meşguliyetini delip geçen bir
ışık kümesi gibidir. Planın olmadığı ve zamanın kullanım tasarrufunun şansa
teslim edildiği yerde, kaos kısa zamanda iktidar olur (Bayramlı, 2009).
Önceliklerini belirleyememe; zaman planlaması nelerin önce yapılaca-
ğını, bunların ne kadar önemli ve ne kadar acil olduklarını belirleme sürecidir.
Acil ile önemli olan arasındaki ayrımın yapılabilmesi ise dikkat isteyen bir unsur-
dur. Hangi işin en yüksek önceliğe sahip olduğunun bilinmesi önemli olanın ya-
pılmasına doğru atılmış ilk adımdır.
Hayır diyememe; günümüzde sınırsız talep ve istek karşısında kişinin
neyi gerçekten istediğini bilmesi çok önemlidir. Çünkü her şeye ve herkese ye-
tişmek mümkün değildir. Bu nedenle kişinin planları dahilinde bulunmayan yeni
sorumluluk, yeni proje veya yakınlarının üzerinden atmaya çalıştığı işleri zama-
nını düşünmeden kabul etmemesi gerekir. Bunu başarabilmek için ise “hayır”
demeyi bilmelidir.
Erteleme; ertelemenin temel nedeni zamanın sınırsız olduğu yanılgısıdır.
Dolayısıyla erteleme, zaman planlamasının dışına çıkılmasını ifade eder. Bugün
yapılması gereken bir işin yarına bırakılması yarının iş yükünü artıracaktır ve
beraberinde bir diğer ertelemeyi getirecektir. Böylece ertelemecilik bir alışkan-
lığa dönüşecek ve kişinin sürekli zaman baskısı yaşamasına neden olacaktır. Za-
man baskısı ise kişinin enerji ve zamanını tüketecek, sağlığı, saygınlığı, aile ilişki-
leri ve hayatını olumsuz etkileyecektir.
Dağınık masa ve dosyalama sistemi; dağınık bir masa, iyi bir dosyalama
sisteminin olmayışı önemli zaman tuzaklarındandır. Japonlar işyeri düzeni ve
temizliğinin zaman kazanımı açısından önemine dikkat çekerek, her işyerinde “5
S” felsefesine göre çalışılmasının verimliliğe katkı sağladığını belirtmişlerdir. 5 S
felsefesi, sınıflandırma, düzenleme, temizlik, standartlaştırma, disiplin sözcükle-
rinden oluşan bir yaklaşımdır.
d. Dış Etkenlerden Kaynaklanan Zaman Tuzakları
Kişinin doğrudan kendisinin sebep olmadığı dışardan gelen bir etken nedeni ile
ortaya çıkar. Beklenmeyen ziyaretçiler ve telefonlar, ergonomik olmayan çalış-
ma ortamı dış etkenlerden kaynaklanan zaman tuzaklarıdır.
Beklenmeyen ziyaretçiler; beklenmeyen bir ziyaretçi tüm çalışma planı-
nı kesintiye uğratacak ve ziyaret süresi kadar bir zamanı çalacaktır. Yapılan bir
37
çalışmada; ziyaretçilerin kişilerin işlerini kesintiye uğratarak dikkatlerini bir ko-
nudan diğerine dağıttığı, tekrar aynı konu üzerinde odaklanmanın ise zaman
alacağı ve planlanmamış ani ziyaretlerin kişileri günlük iş planlarından uzaklaş-
tırdığı belirtilmiştir. Yapılan bir diğer çalışmada da okul ve iş arkadaşı, patron ya
da iş dışındaki arkadaşlar gibi ziyaretçilerin kişilerin işlerini sürekli kesintiye uğ-
ratmasının çoğu işletmede başlıca zaman tuzağı olduğu vurgulanmıştır
İletişim araçlarının etkin kullanılmaması; telefon, bilgisayar ve internet
çağrı cihazları, cep telefonları, faks cihazları günümüzün vazgeçilmez araçları ha-
line gelmiştir. Özellikle telefon en çok yararlandığımız iletişim aracıdır. Zaman
kazandıran en etkili aletlerden biri olan telefon aynı zamanda en büyük zaman
tuzaklarından da biridir. Dru Scoot’un belirttiği gibi; Alexander Graham Bell tele-
fonu icat ettiğinde, bir gün bu olağanüstü icadın bir işkence haline dönüşebile-
ceğini aklından geçirmiş midir bilinmez (Scoot, 1993), ancak telefonun çoğu kez
mahremiyetlere izinsiz girdiği, işleri kesintiye uğrattığı, istirahatı böldüğü bir
gerçektir.
Ergonomik olmayan çalışma ortamı; çalışma alanları iyi düzenlenmedi-
ğinde farkında olunmayan zaman kayıplarına neden olabilmektedir. Bu nedenle
çalışma ortamının ergonomik koşullara uygun olarak dizayn edilmesi zaman
yönetiminde önemli bir faktördür.
Ergonomi, çalışma ortamının insanın zihinsel, fiziksel ve psikolojik sağlığına göre
tasarlanmasıdır. Örneğin, gürültü, aydınlatma, ısı, titreşim, çalışma alanının di-
zaynı, el aletleri dizaynı, makine dizaynı, sandalye dizaynı, ayakkabı dizaynı ve iş
dizaynı gibi. Ek olarak, mesai saatleri, vardiya, mola saatleri, yemek rejimi gibi
konularla da ergonominin temel konularıdır.
e. Öğrencilerin Zaman Yönetimi Becerileri ile Akademik Başarıları Arasındaki İlişki;
2012-2013 öğretim yılı bahar döneminde Karabük Üniversitesi Teknik Eğitim
Fakültesi, Mühendislik Fakültesi ve Edebiyat Fakültesi 3. ve 4. sınıflarında öğre-
nim gören öğrencilerin zaman yönetimi becerileri ile akademik başarıları arasın-
da bir ilişki olup olmadığı incelenmiştir.
Araştırmada verilerin toplanmasında anket yönetimi uygulanmıştır. Araştırma
amaçları doğrultusunda hazırlanan anket formundaki soruların belirlenmesinde
ilgili literatür ve bu konuda daha önce gerçekleştirilen çalışmalar dikkate alınmış
araştırmanın yapıldığı dönemde bu sınıflarda öğrenim gören toplam öğrenci
38
sayısı 2200’dür. Öğrencilerin seçimi tesadüfi örnekleme yoluyla gerçekleştiril-
miştir.
Araştırmanın sonucu özetle şöyledir; Zaman yönetimi becerileri yüksek olan öğrencilerin akademik başarıları
da yüksektir.
Zaman yönetimi becerileri öğrencilerin cinsiyetlerine, sınıf düzeylerine,
yaşadıkları yere ve öğrenim gördükleri fakültelere göre değişmektedir.
Zaman yönetimi becerileri ile öğrencilerin öğretim türleri arasında farklı-
lık yoktur. Her iki öğretim türündeki öğrencilerinin de zaman yönetimi becerileri
benzer niteliktedir.
Öğrencilerin genel olarak büyük bir çoğunluğu güne zamanlarını plan-
layarak başlamamaktadır. Ancak kız öğrencilerin erkek öğrencilere; ailesiyle ev-
de kalan öğrencilerin arkadaşlarıyla birlikte ve yurtta kalan öğrencilere oranla
güne planlı başladıkları görülmektedir.
Öğrencilerin çoğunluğu her gün yapmak zorunda oldukları şeylerin liste-
sini yaptıklarını ifade etmiştir. Öğrencilerin liste yapmayı bir hatırlatıcı olarak
yorumladığını düşündüğümüz bu davranış not ortalaması üzerinde olumlu etki-
de bulunmaktadır. Not ortalaması yüksek olan öğrencilerin yapacakları şeyleri
listeledikleri sonucuna varılmıştır. Araştırmanın bir diğer sonucuna göre öğrenci-
lerin genel olarak zaman tuzaklarına yakalandıkları görülmektedir. Öğrencilerin
akademik başarılarını olumsuz yönde etkileyen bu zaman tuzakları hakkında
bilgilendirilmeleri ve bu tuzakları nasıl engelleyecekleri konusunda bilinçlendi-
rilmeleri gerekmektedir. Tablo 13: Zaman Yönetimi Çizelgesi (Örnek)
Adı, Soyadı: ……………………………….. Sınıf: ……./…… Tarih: …/…/ 2 0 . .
Süre Faaliyet Duygu ve Düşünceler
…………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………….
Faaliyetin Çeşidi Aldığı Zaman (%)
………………………………………………………………………
…..
………
39
4. PROBLEM TARAMA LİSTESİ
Bir okulda öğrencilerin belli başlı üzüntülerini, gereksinimlerini, sağlık, beden
gelişimi, okul, ev, aile, meslek, gelecek, insan ilişkileri, toplumsal değer ve tu-
tumları ve kişilik özellikleri gibi alanlarla ilgili problemlerini genişliğine belirleme,
problemlerinin giderilmesi yönünde yardım edebilmek için kullanılan bilgi top-
lama tekniğidir. Bu teknik ile, okulda öğrencileri kaygılandıran, dengeli ve sağlıklı
uyum yapmalarını engelleyen problemleri ortaya çıkararak onlara yardımcı ol-
mak amaçlanmaktadır.
Problem tarama envanterleri, kapsadığı problem alanları, hazırlandığı yaş ve
gelişim düzeyleri, hedef aldığı kurumlar gibi yönlerden farklılık göstermektedir.
İlköğretim, ortaöğretim, üniversite, yatılı okul, teknik okul ve yetişkinler için
hazırlanmış problem tarama envanterleri vardır.
Ülkemizde, ilköğretim düzeyinde kullanılan ve belirli özellikleri olan, “dilek ta-
rama envanterleri” de geliştirilmiştir. Bu tür envanterlerde “keşke oyuncakları-
mı okula getirebilseydim”, “kendimin özel bir odası olsun isterdim”, “keşke hep
annemle okula gelebilseydim”, “okulumuzun evimizin yakında olmasını ister-
dim” gibi dilek belirten ifade biçimleri yer almaktadır. Ayrıca ilköğretim düze-
yinde hazırlanan problem tarama envanterlerinde “okul”, “aile”, “oyun”, insan-
lar” ve “kendisi” gibi konularda öğrencilerin beklenti ve isteklerini içeren prob-
lem alanları yer almaktadır.
a. Bir Problem Tarama Listesi Genel Olarak;
Sağlık ve bedensel gelişim,
Okul yaşamı,
Ev ve aile yaşamı,
Başkaları ile ilişki kurma,
Kız ve erkek arkadaşlık yaşamı,
Gelecekteki öğrenim ve iş yaşamı,
Bireyin kendi iç dünyası ya da benlik tasarımı ile ilgili alanlardaki prob-
lemleri kapsar.
b. Nasıl Hazırlanır?
Uygulama sürecinde geçilmeden önce; uygulamanın yapılacağı gurubun düzeyi
belirlenmelidir. Öğretmenlerden ve öğrencilerden elde edilen bilgiler analiz edi-
lerek uygulanacak testin esas listesi oluşturulur. Oluşturulan taslak listenin bir
ön uygulaması yapıldıktan sonra problem tarama listesinin son şekli verilir. An-
40
cak her problem tarama listesinin yenilenmesine dikkat edilmelidir. Problem
tarama listesinde her problem, bir problem durumunu gösteren olumlu cümle-
ler biçiminde ifade edilir, her problem cümlesi alt alta sıralanabileceği gibi grup-
lar halinde, karışık olarak da sıralanabilir.
c. Uygulama ve Değerlendirme
İlköğretim 6,7 ve 8. sınıflar ve ortaöğretim düzeyindeki bütün öğrencilere uygu-
lanabilir. Problem tarama uygulanırken bir uygulama formu, bir de yanıt formu
bulunur. Öğrencilere problem tarama listesi verilir ve uygulamaya ilişkin gerekli
bilgilendirmeler yapılır.
Öğrenciler, kimlik bilgilerini belirtmeden verilen “yanıt formu” üzerinden sorula-
ra içtenlikle yanıt vermeleri istenir. Sonuçlar bireysel olarak kullanılacak ise uy-
gulama sırasında yanıt formu üzerine adının yazılması istenebilir. Öğrenci ken-
disine uygun gelen problem maddesinin karşısına (X) işareti koyar. Eğer birey
açısından okunan problem maddesi önemli ise (Ö), çok önemli ise (ÇÖ) işaretle-
ri koyar. Kendisinde bulunmayan problem maddeleri boş bırakılır.
Daha sonra başka bir kağıda problem maddelerinin karşısına işaretlenen prob-
lem maddeleri çetelenir (////...) ve kaç tane olduğu toplanır. Her bir madde için
öğrencilerce verilen yanıtlar toplanır ve toplanan maddeler sınıf içinde teste
katılan öğrenci sayısına göre çetelenen öğrenci sayısının yüzdeliği alınır. Sonuç-
lar grafikler haline de getirilebilir. Öğrencinin çeşitli problem alanları için yaptığı
işaretler gizli tutulmalı, öğrencinin zararına olacak kullanımlardan kaçınmalıdır.
Değerlendirme işleminde çizelgedeki dikey toplamlar sınıf genelinin problemle-
ri, yatay toplamlar ise kişinin problemlerini göstermektedir.
d. Uygulama Sırasında Yapılacak İşler
Listenin yanıtlanmasında alınacak önlemlerin önemi büyüktür. Uygulamanın
öğrenciler tarafından tanınan ve bu konunun uygulanmasını bilen kişiler tara-
fından öğrencilerin sıkılmayacakları bir ortam yaratılması ve yanıtlanmasında
yarar vardır. Belirtilen Problemler;
0 – 10 arası ise az,
11 – 21 arası ise biraz,
22 – 32 arası ise orta,
33 – 43 arası ise çok,
44 – 53 arası ise çok fazla problemli demektir.
41
Bir öğrencinin işaretlediği problem olabilecek nedenlerin toplamı 22 –
32 ve yukarısı ise o öğrenciye problemleri doğrultusunda rehberlik yapılabilir.
Sınıftaki problemli öğrencilere de işaretledikleri nedenler doğrultusunda
rehberlik yapılabilir.
Problem Tarama Çalışması ile ilgili aşağıda örnekler verilmiştir.
Tablo 14: Problem Tarama Çalışması ( 6,7,8. Sınıflar)
Sevgili Öğrencimiz,
Bu problem tarama listesi siz öğrencilerimizin belli başlı problemlerini öğrenip,
sizlere yardımcı olmak amacıyla hazırlanmıştır.
Problem maddelerinin hangisi size uyuyorsa cevap kağıdında o maddelerin kar-
şısında bulunan çok önemli ( ÇÖ) , Önemli (Ö) ifadelerinin altındaki parantezi (X)
şeklinde işaretleyiniz. Kendinize uymayan problem maddelerini ( ) şeklinde boş
bırakınız.
Adı Soyadı: .............................. Sınıfı/ No : .... / …. Tarih : ...../...../2 0 . .
Sıra No
Problem Maddeler (Genel)
Problem Madde Sonucu
Çok önemli Önemli
1 Gözlerimden rahatsızım. ( ) ( )
2 Kulaklarımdan rahatsızım. ( ) ( )
3 Sık sık başım ağrıyor. ( ) ( )
4 Başım dönüyor, baygınlık geçiriyorum. ( ) ( )
5 Dişlerimden rahatsızım. ( ) ( )
6 Halsiz ve iştahsızım. ( ) ( )
7 İyi beslenemiyorum. ( ) ( )
8 Okulumuz temiz değil. ( ) ( )
9 Sınıfımız çok kalabalık ve gürültülü. ( ) ( )
10 Ders araçlarımız yeterli değil. ( ) ( )
42
Sıra No
Problem Maddeler (Genel)
Problem Madde Sonucu
Çok önemli Önemli
11 Spor tesisleri, spor faaliyetleri yeterli değil. ( ) ( )
12 Okulda disiplin çok sıkı. ( ) ( )
13 Sosyal faaliyetler çok az. ( ) ( )
14 Ders programları iyi ayarlanmıyor. ( ) ( )
15 Ders konuları çok ağır. ( ) ( )
16 Dersler ilgi çekici hale getirilmiyor. ( ) ( )
17 Derslere çok fazla çalıştığım halde başarılı olamıyorum. ( ) ( )
18 Yazılı sınavlarda, zaman sorulara göre ayarlanmıyor. ( ) ( )
19 İlk okulda zayıf almıştım. ( ) ( )
20 Bu okullardan nefret ediyorum. ( ) ( )
21 Okul idaresi ve öğretmenler bana karşı anlayışlı değiller. ( ) ( )
22 Öğretmenlerimiz bizimle yeteri kadar ilgilenmiyorlar. ( ) ( )
23 Öğretmenlerimiz kırıcı söz ve hakaretlerde bulunuyorlar.
( ) ( )
24 Öğretmenlerimiz gereğinden fazla ev ödevi veriyorlar. ( ) ( )
25 Öğretmenlerimiz bizim neden başarısız olduğumuzu araştırmıyorlar.
( ) ( )
26 Verimli ders çalışma yollarını bilmiyorum. ( ) ( )
27 Ailemin bana karşı olan fazlaca baskısı beni çok sıkıyor. ( ) ( )
28 Ailem, bana karşı anlayışsız ve güvensiz buluyorum. ( ) ( )
29 Ailemin bilgisizliğine üzülüyorum. ( ) ( )
30 Annem ve babamın bana karşı olan fazlaca ilgileri beni sıkıyor.
( ) ( )
43
Sıra No Problem Maddeler (Genel)
Problem Madde Sonucu
Çok önemli
Önemli
31 Ailem bana masraflarım için çok az harçlık veriyor. ( ) ( )
32 Ailem kardeşler arasında ayrım yapıyor. ( ) ( )
33 Ailemden dayak yiyorum. ( ) ( )
34 Ailemin geçimini sağlamak için bir işte çalışıyorum. ( ) ( )
35 Başkaları ile iyi ilişkiler kuramıyorum. ( ) ( )
36 Çok çekingenim. ( ) ( )
37 Şimdiye kadar bana uygun bir arkadaş bulamadım. ( ) ( )
38 Topluluk içinde nasıl hareket edeceğimi bilmiyorum. ( ) ( )
39 Başkalarına güvenemiyorum. ( ) ( )
40 Herkes benim geçimsiz biri olduğumu düşünüyor. ( ) ( )
41 Toplulukta herkesin benimle ilgilenmesini istiyorum. ( ) ( )
42 Meslek seçiminde güçlük çekiyorum. ( ) ( )
43 Geleceğim konusunda ailemle anlaşamıyorum ( ) ( )
44 Sınavlarda başarısız olacağım korkusu içindeyim. ( ) ( )
45 Kısa zamanda bir mesleğe atılmak istiyorum. ( ) ( )
46 Ailem benim bir üst öğrenime devam etmemi istemiyor.
( ) ( )
47 Çok sinirliyim. ( ) ( )
48 Evhamlı ve kaprisliyim. ( ) ( )
49 Kendimi yalnız hissediyorum. ( ) ( )
50 Utangacım. ( ) ( )
44
Sıra No
Problem Maddeler (Genel)
Problem Madde Sonucu
Çok önemli
Önemli
51 Çabuk heyecanlanıyorum. ( ) ( )
52 Sıkıntı ve bunalım içindeyim. ( ) ( )
53 İnsanları sevmiyorum. ( ) ( )
Başka düşünceleriniz ve problemleriniz varsa aşağıdaki boşluğa yazabilirsiniz, ………………………………………………………………………………………………………………………….
………………………………………………………………………………………………………………………….
Tablo 15: Problem Tarama Çalışması ( 9,10,11,12.Sınıflar)
Sevgili Öğrencimiz,
Bu problem tarama listesi siz öğrencilerimizin belli başlı problemlerini öğrenip,
sizlere yardımcı olmak amacıyla hazırlanmıştır.
Problem maddelerinin hangisi size uyuyorsa cevap kağıdında o maddelerin kar-
şısında bulunan çok önemli ( ÇÖ) , Önemli (Ö) ifadelerinin altındaki parantezi (X)
şeklinde işaretleyiniz. Kendinize uymayan problem maddelerini ( ) şeklinde boş
bırakınız.
Adı Soyadı: .............................. Sınıfı/ No : .... / …. Tarih : ...../...../2 0 . .
Sıra No
Problem Maddeler ( Genel)
Problem Madde Sonucu
Çok önemli
Önemli
1 Yeterince uyuyamıyorum. ( ) ( )
2 İyi beslenemiyorum. ( ) ( )
3 Yüzümdeki sivilcelerden rahatsızım. ( ) ( )
4 Ara sıra burnum kanıyor. ( ) ( )
45
Sıra No
Problem Maddeler (Genel)
Problem Madde Sonucu
Çok önemli
Önemli
5 Çok terliyorum. ( ) ( )
6 Soğuk havada bile terliyorum. ( ) ( )
7 Gözlerimden rahatsızım. ( ) ( )
8 Tırnaklarımı kemiriyorum. ( ) ( )
9 Sık sık başım ağrıyor. ( ) ( )
10 Kulaklarım işitmiyor. ( ) ( )
11 Hastalığımı doktora açamıyorum. ( ) ( )
12 Şişman olduğum için huzursuzum. ( ) ( )
13 Kendimi yakışıklı bulmuyorum. ( ) ( )
14 Çok kıskancım. ( ) ( )
15 Utangaç ve sıkılganım. ( ) ( )
16 Korkunç rüyalar görüyorum. ( ) ( )
17 Kendime hiç güvenim yok. ( ) ( )
18 Tek başıma karar veremiyorum. ( ) ( )
19 Zor durumda kalınca çocuk gibi ağlıyorum. ( ) ( )
20 Sır tutamıyorum. ( ) ( )
21 Okulda disiplin zayıf. ( ) ( )
22 Okulda disiplin fazla. ( ) ( )
23 Ders kitaplarını alamıyorum. ( ) ( )
24 Bazı dersleri sevmiyorum. ( ) ( )
25 Defter tutmayı ve ödev yapmayı sevmiyorum. ( ) ( )
26 Bazı öğretmenler şahsiyet kırıcı davranıyor.
( ) ( )
46
27 Bazı öğretmenler fazla dayak atıyor. ( ) ( )
28 Yazılılarda fazla heyecanlanıyorum. ( ) ( )
29 Okulda problemlerimizle fazla ilgilenilmiyor. ( ) ( )
30 Okulu sevmiyorum. ( ) ( )
31 Ailenin fazla baskısı beni sıkmıyor. ( ) ( )
32 Ailem hiçbir konuda fikrimi almıyor. ( ) ( )
33 Ailem bana iş yaptırmıyor. ( ) ( )
34 Kardeşlerim ders çalışmama engel oluyor. ( ) ( )
35 Annem ile babam sık sık kavga ediyorlar. ( ) ( )
36 Evimiz çok küçük. Çalışmak için ayrı odam yok. ( ) ( )
37 Geçim zorluğu evimizde huzursuzluk yaratıyor. ( ) ( )
38 Babamla anlaşamıyorum. ( ) ( )
39 Ailem beni anlamıyor. ( ) ( )
40 Ailem benden fazla şeyler umuyor. ( ) ( )
41 Okul arkadaşlarımla iyi geçinemiyorum. ( ) ( )
42 Bazı arkadaşlarımız ahlakımızı bozuyor. ( ) ( )
43 Konuşurken çok heyecanlanıyorum. ( ) ( )
44 Herkesin beni sevmesini istiyorum. ( ) ( )
45 Karşı cinsten bir arkadaş edinemedim. ( ) ( )
46 Kolayca arkadaş edinemiyorum. ( ) ( )
47 Arkadaşlarım gibi giyinemediğim için üzüntü duyuyorum.
( ) ( )
48 Kimse benimle arkadaş olmak istemiyor. ( ) ( )
49 Dert ortağı olacak bir yakınım yok. ( ) ( )
50 Karşı cinsten biriyle arkadaşlık etmekten çekiniyorum. ( ) ( )
Başka yazmak istedikleriniz; ……………………………………………………………………………………………………………………………………
47
e. Problem Tarama Listesinin Bölümleri
Problem tarama listesinin 7 alt bölümden oluştuğunu yukarıda belirtmiştik. Bu
bölümler şunlardır:
I. Karşı cinsle ilgili sorunlardan,
II. Okul ve derslerle ilgili sorunlardan,
III. Ev ve aile yaşamı ile ilgili sorunlardan,
IV. Arkadaş ilişkileri ve toplumla ilgili sorunlardan,
V. Sağlık ve bedenle ilgili sorunlardan,
VI. Para, meslek ve gelecekle ilgili sorunlardan,
VII. Kişilikle ilgili sorunlardan oluşmaktadır.
Aşağıda problem tarama çalışmasının alt bölümleri ile ilgili örneklere yer veril-
miştir.
I. Karşı Cinsle İlgili Sorunlardan,
Tablo 16: Karşı Cinsle İlgili Olanlar
Sevgili Öğrencimiz,
Bu problem tarama listesi siz öğrencilerimizin belli başlı problemlerini öğrenip,
sizlere yardımcı olmak amacıyla hazırlanmıştır.
Problem maddelerinin hangisi size uyuyorsa cevap kağıdında o maddelerin kar-
şısında bulunan çok önemli ( ÇÖ) , Önemli (Ö) ifadelerinin altındaki parantezi (X)
şeklinde işaretleyiniz. Kendinize uymayan problem maddelerini ( ) şeklinde boş
bırakınız.
Adı Soyadı: .............................. Sınıfı/ No : .... / …. Tarih : ...../...../2 0 . .
Sıra No
Problem Maddeler
Problem Madde Sonucu
Çok önemli
Önemli
1 Karşı cinsten arkadaşım olmasını istiyorum.
( ) ( )
2 Flört anlamında ilişki kurmak istiyorum. ( ) ( )
48
Sıra No
Problem Maddeler
Problem Madde Sonucu
Çok önemli
Önemli
3 Karşı cins arkadaşla sinemaya gitmek istiyorum. ( ) ( )
4 Karşı cinsle çok ilgilendiğimden ders çalışamıyorum. ( ) ( )
5 Karşı cinsle ilişkimi kimseye söyleyemem. ( ) ( )
6 Arkadaşlarımın karşı cinsle ilişki kurmalarını kıskanıyorum. ( ) ( )
7 Karşı cinsle konuşurken sıkılıyorum. ( ) ( )
8 Kız-erkek arkadaşlığını ailem hoş karşılamıyor. ( ) ( )
9 Kız-erkek arkadaşlığını öğretmenlerimiz hoş karşılamıyor. ( ) ( )
10 Kız-erkek arkadaşlığını çevremiz hoş karşılamıyor. ( ) ( )
11 Arkadaşlarımın karşı cinsle ilişki kurmalarını hoş karşılamam. ( ) ( )
12 Kız-erkek karışık okumak istemiyorum. ( ) ( )
13 Karşı cinse güvensizlik duyuyorum. ( ) ( )
II. Okul ve Derslerle İlgili Olanlar
Tablo 17: Akademik Başarı Durumu
Sevgili Öğrencimiz,
Bu problem tarama listesi siz öğrencilerimizin belli başlı problemlerini öğrenip,
sizlere yardımcı olmak amacıyla hazırlanmıştır.
Problem maddelerinin hangisi size uyuyorsa cevap kağıdında o maddelerin kar-
şısında bulunan çok önemli ( ÇÖ) , Önemli (Ö) ifadelerinin altındaki parantezi (X)
şeklinde işaretleyiniz. Kendinize uymayan problem maddelerini ( ) şeklinde boş
bırakınız.
49
Sıra No
Problem Maddeler
Problem Madde Sonucu
Çok önemli
Önemli
1 Okulumuz temiz değil. Saçlarımız kısa kestiriliyor. Okulda verilen cezalardan korkuyorum. Türkçe’yi başaramıyorum. Matematik dersini başaramıyorum. Yabancı dili başaramıyorum.
( ) ( )
2 Okulumuz çok gürültülü. ( ) ( )
3 Okulumuz iyi ısınmıyor. ( ) ( )
4 Sınıfımız çok kalabalık, sıkışık oturuyoruz. ( ) ( )
5 Yeteri kadar ders aracımız yok. ( ) ( )
6 Atölye, laboratuvar, spor salonu ve kitaplığımız yok.
( ) ( )
7 Okulda eşyalarımız çalınıyor. ( ) ( )
8 Okulda disiplin zayıf. ( ) ( )
9 Okulda disiplin yok . ( ) ( )
10 Okulda giyinmemize fazla karışıyorlar. ( ) ( )
11 Saçlarımız kısa kestiriliyor. ( ) ( )
12 Okulda verilen cezalardan korkuyorum. ( ) ( )
13 Türkçe’yi başaramıyorum. ( ) ( )
14 Matematik dersini başaramıyorum.
( ) ( )
15 Yabancı dili başaramıyorum. ( ) ( )
16 Sosyal bilgileri başaramıyorum. ( ) ( )
17 Fen bilgisini başaramıyorum. ( ) ( )
18 Dersler ağır geliyor. ( ) ( )
19 Bir günde birkaç sınava giriyoruz. ( ) ( )
20 Ders kitaplarını anlamıyorum. ( ) ( )
21 Bazı dersleri gereksiz buluyorum. ( ) ( )
22 Derslerin çoğunu gereksiz buluyorum.
( ) ( )
23 Defter tutmayı ve ödev yapmayı sevmiyorum.
( ) ( )
50
Sıra No
Problem Maddeler
Problem Madde Sonucu
Çok önemli
Önemli
24 Bazı öğretmenler bizi anlayışla karşılamıyorlar. ( ) ( )
25 Bazı öğretmenler onur kırıcı davranıyorlar. ( ) ( )
26 Bazı öğretmenlerin dersle ilgili olmayan konuşmalarını hoş karşılamıyorum.
( ) ( )
27 Öğrenciler arasında ayırımcılık yapılıyor.
( ) ( )
28 Bazı öğretmenler haksız not veriyor. ( ) ( )
29 Bazı öğretmenler yazılıları okumadan not veriyor. ( ) ( )
30 Sözlüye kalkınca fazla heyecanlanıyorum. ( ) ( )
31 Yazılılarda fazla heyecanlanıyorum. ( ) ( )
32 Okul idaresi problemimizle fazla ilgilenmiyor. ( ) ( )
33 İstediğim eğitsel kola giremiyorum. ( ) ( )
34 Okul idaresinin mektuplarımızı okumasını istemiyorum. ( ) ( )
35 Evimiz okula çok uzak.
( ) ( )
III. Ev ve Aile Yaşamı İle İlgili Olanlar
Sevgili Öğrencimiz,
Aşağıda 40 maddeden oluşan problem tarama listesi verilmiştir. Bu problem
tarama listesi siz öğrencilerimizin belli başlı problemlerinizi öğrenip çözümünde
sizlere yardımcı olmak amacıyla hazırlanmıştır.
Problem maddelerinin hangisi size uyuyorsa o maddelerin karşısında bulunan
çok önemli ( ÇÖ) , Önemli (Ö) ifadelerinin altındaki parantezi (X) şeklinde işaret-
leyiniz. Kendinize uymayan problem maddelerini ( ) şeklinde boş bırakınız.
51
Tablo 18: Evdeki Yaşamla İlgili Problem Maddeler
Sıra No
Problem Maddeler
Problem Madde Sonucu
Çok önemli
Önemli
1 Annem beni sevmiyor. ( ) ( )
2 Babam beni sevmiyor. ( ) ( )
3 Ailemin fazla baskısı beni sıkıyor. ( ) ( )
4 Annemle anlaşamıyorum. ( ) ( )
5 Babamla anlaşamıyorum. ( ) ( )
6 Ailemin bana güveni yok. ( ) ( )
7 Ailemi fazla anlayışsız buluyorum. ( ) ( )
8 Ailem hiçbir konuda fikrimi almıyor. ( ) ( )
9 Ailem davranış ve giyimime karışıyor.
( ) ( )
10 Ailem spor yapmama izin vermiyor. ( ) ( )
11 Ailem roman okumama izin vermiyor.
( ) ( )
12 Ailem bana harçlık vermiyor. ( ) ( )
13 Ailem bana iş yaptırıyor. ( ) ( )
14 Evde en küçük ben olduğum için her işi bana yaptırıyorlar.
( ) ( )
15 Evde istediğim huzuru bulamıyorum. ( ) ( )
16 Ders çalışmama yardım eden yok. ( ) ( )
17 Ailem kardeşler arasında ayırım yapıyor. ( ) ( )
18 Kardeşimle geçinemiyorum. ( ) ( )
19 Kardeşlerim beni sevmiyor. ( ) ( )
20 Kardeşlerim ders çalışmama engel oluyor. ( ) ( )
21 Tek çocuk olduğuma üzülüyorum. ( ) ( )
22 Annem beni dövüyor. ( ) ( )
52
Sıra No
Problem Maddeler
Problem Madde Sonucu
Çok önemli
Önemli
23 Babam beni dövüyor. ( ) ( )
24 Annemle babam sık sık kavga ediyorlar. ( ) ( )
25 Babamın içki içmesine üzülüyorum.
( ) ( )
26 Annemle babamın ayrı olmasına üzülüyorum. ( ) ( )
27 Ailemden uzak olduğum için onları çok özlüyorum . ( ) ( )
28 Annem yok. ( ) ( )
29 Babam yok. ( ) ( )
30 Annem üvey. ( ) ( )
31 Babam üvey .
( ) ( )
32 Kardeşlerim üvey .
( ) ( )
33 Arkadaşlarımın evinde kalıyorum. Evdekilerle geçine-miyorum.
( ) ( )
34 Babamın mesleğinden utanıyorum. ( ) ( )
35 Evimizin eşyaları iyi olmadığından arkadaşlarımı eve getiremiyorum.
( ) ( )
36 Evimiz çok dar, ders çalışmak için ayrı oda yok. ( ) ( )
37 Evimizin elektrik ve suyu yok. ( ) ( )
38 Ailem yoksul. ( ) ( )
39 Maddi sıkıntı yüzünden dışarıda çalışıyorum. ( ) ( )
40 Ailemiz çok kalabalık. ( ) ( )
53
IV. Arkadaşlık İlişkileri ve Toplumla İlgili Olanlar
Tablo 19: Arkadaşlık ve Toplum İlişkilerinde Problem Durumu
Sevgili Öğrencimiz,
Bu problem tarama listesi siz öğrencilerimizin belli başlı problemlerini öğrenip,
çözümünde sizlere yardımcı olmak amacıyla hazırlanmıştır.
Problem maddelerinin hangisi size uyuyorsa cevap kağıdında o maddelerin kar-
şısında bulunan çok önemli ( ÇÖ) , Önemli (Ö) ifadelerinin altındaki parantezi (X)
şeklinde işaretleyiniz. Kendinize uymayan problem maddelerini ( ) şeklinde boş
bırakınız.
Adı Soyadı: .............................. Sınıfı/ No : .... / …. Tarih : ...../...../2 0 . .
Sıra No
Problem Maddeler
Problem Madde Sonucu
Çok önemli
Önemli
1 Herkesle rahat ilişki kuramıyorum. ( ) ( )
2 Ailem başkalarıyla ilişki kurmama izin vermiyor. ( ) ( )
3 Okul arkadaşlarımla iyi geçinemiyorum .
( ) ( )
4 Mahalle arkadaşlarımla iyi geçinemiyorum. ( ) ( )
5 Arkadaşım olmadığına üzülüyorum. ( ) ( )
6 Bazı arkadaşlarımın benimle alay etmelerine üzülüyo-rum.
( ) ( )
7 Bazı arkadaşlarım kendilerini çok büyük görüyorlar. ( ) ( )
8 Bazı arkadaşlarımın kötü hareketlerine üzülüyorum. ( ) ( )
9 Bazı arkadaşlar ahlakımı bozuyor. ( ) ( )
10 İyi ahlaklı bir arkadaş bulamıyorum. ( ) ( )
11 Kimseyle samimi olmak istemiyorum. ( ) ( )
12 Öğretmenlerimle rahat konuşamıyorum.
( ) ( )
54
V. Sağlık ve Bedenle İlgili Sorunlardan,
Tablo 20: Sağlık ve Bedenle İlgili Problem Maddeler
Sevgili Öğrencimiz,
Bu problem tarama listesi siz öğrencilerimizin belli başlı problemlerini öğrenip,
çözümünde sizlere yardımcı olmak amacıyla hazırlanmıştır.
Problem maddelerinin hangisi size uyuyorsa cevap kağıdında o maddelerin kar-
şısında bulunan çok önemli ( ÇÖ) , Önemli (Ö) ifadelerinin altındaki parantezi (X)
şeklinde işaretleyiniz. Kendinize uymayan problem maddelerini ( ) şeklinde boş
bırakınız.
Adı Soyadı: .............................. Sınıfı/ No : .... / …. Tarih : ...../...../2 0 . .
Sıra No
Problem Maddeler
Problem Madde Sonucu
Çok önemli
Önemli
1 Gözlerimden rahatsızım.
( ) ( )
2 Kulaklarımdan rahatsızım.
( ) ( )
3 Boğazım ağrıyor, bademciklerim rahatsız.
( ) ( )
4 Sık sık grip ve nezle oluyorum.
( ) ( )
5 Sık sık başım ağrıyor.
( ) ( )
6 Göğsüm ağrıyor.
( ) ( )
7 Midem ağrıyor ve bulanıyor.
( ) ( )
8 Karnım ağrıyor.
( ) ( )
9 Böbreklerim ağrıyor.
( ) ( )
10 Fıtığım var.
( ) ( )
11 Kalbim çarpıyor.
( ) ( )
55
Sıra No
Problem Maddeler
Problem Madde Sonucu
Çok önemli Önemli
12 Başım dönüyor, baygınlık geçiriyorum.
( ) ( )
13 Dişlerimden rahatsızım.
( ) ( )
14 Romatizmam var. ( ) ( )
15 Çok terliyorum.
( ) ( )
16 İştahsızım.
( ) ( )
17 Çok zayıfım.
( ) ( )
18 Çok şişmanım.
( ) ( )
19 Saçlarım dökülüyor.
( ) ( )
20 Yüzümde sivilceler var.
( ) ( )
21 Yüzümde kıllar var.
( ) ( )
22 Boyum çok uzun.
( ) ( )
23 Boyum çok kısa.
( ) ( )
24 Bacaklarım çarpık.
( ) ( )
25 Çok üşüyorum.
( ) ( )
26 İyi beslenemiyorum. ( ) ( )
Başka sorununuz varsa aşağıdaki boşluğa yazabilirsiniz;
……………………………………………………………………………………………………………………………… ……………………………………………………………………………………………………………………………… ……………………………………………………………………………………………………………………………..
56
VI . Para, Meslek ve Gelecekle İlgili Sorunlardan,
Tablo 21: Para, Meslek Gelecekle İlgili Problem Maddeler
Sevgili Öğrencimiz,
Bu problem tarama listesi siz öğrencilerimizin belli başlı problemlerini öğrenip,
çözümünde sizlere yardımcı olmak amacıyla hazırlanmıştır.
Problem maddelerinin hangisi size uyuyorsa cevap kağıdında o maddelerin kar-
şısında bulunan çok önemli ( ÇÖ) , Önemli (Ö) ifadelerinin altındaki parantezi (X)
şeklinde işaretleyiniz. Kendinize uymayan problem maddelerini ( ) şeklinde boş
bırakınız.
Adı Soyadı: .............................. Sınıfı/ No : .... / …. Tarih : ...../...../2 0 . .
Sıra No
Problem Maddeler
Problem Madde Sonucu
Çok önemli
Önemli
1 Ailem üst öğrenime devam etmemi istemiyor. ( ) ( )
2 Ailem arzu ettiğim mesleğe girmemi istemiyor.
( ) ( )
3 Ailem yoksul olduğu için ancak parasız yatılı okulda okuyabileceğim.
( ) ( )
4 Ortaokulu bitirince çalışmak zorundayım. ( ) ( )
5 Gelecek için henüz karar vermiş değilim. ( ) ( )
6 Gelecekte geziler yapmak istiyorum. ( ) ( )
7 Okulu bitirince ailem beni evlendirmek istiyor. ( ) ( )
8 Memur olmak istiyorum. ( ) ( )
9 Serbest meslek sahibi olmak istiyorum. ( ) ( )
10 Meşhur olmak istiyorum. ( ) ( )
11 Zengin olmak istiyorum. ( ) ( )
12 Siyasetle uğraşmak istiyorum. ( ) ( )
57
VII . Kişilikle İlgili Olanlar:
Tablo 22: Kişilikle İlgili Problem Maddeler
Sevgili Öğrencimiz,
Bu problem tarama listesi siz öğrencilerimizin belli başlı problemlerini öğrenip,
çözümünde sizlere yardımcı olmak amacıyla hazırlanmıştır.
Problem maddelerinin hangisi size uyuyorsa cevap kağıdında o maddelerin kar-
şısında bulunan çok önemli ( ÇÖ) , Önemli (Ö) ifadelerinin altındaki parantezi (X)
şeklinde işaretleyiniz. Kendinize uymayan problem maddelerini ( ) şeklinde boş
bırakınız.
Adı Soyadı: .............................. Sınıfı/ No : .... / …. Tarih : ...../...../2 0 . .
Sıra No
Problem Maddeler
Problem Madde Sonucu
Çok önemli
Önemli
1 Çok sinirliyim. ( ) ( )
2 Kuruntulu ve kaprisliyim. ( ) ( )
3 Kendimi yalnız hissediyorum. ( ) ( )
4 İçine kapanık birisiyim. ( ) ( )
5 Sıkılgan ve utangacım. ( ) ( )
6 Alınganım. ( ) ( )
7 Çok çabuk etki altında kalıyorum. ( ) ( )
8 Konuşurken çok heyecanlanıyorum. ( ) ( )
9 Konuşurken yanlış bir şey söylemekten korkuyorum. ( ) ( )
10 Sıkıntı ve bunalım içindeyim. ( ) ( )
11 Kimseye açılmak istemiyorum. ( ) ( )
12 Çok hayal kuruyorum. ( ) ( )
58
Adı Soyadı: .............................. Sınıfı/ No : .... / …. Tarih : ...../...../2 0 . .
Sıra No
Problem Maddeler
Problem Madde Sonucu
Çok önemli
Önemli
13 Yalnız kalmayı istiyorum. ( ) ( )
14 İnsanları sevmiyorum. ( ) ( )
15 Nefret ettiğim birini öldürmek istiyorum. ( ) ( )
16 Uykuda geziyorum. ( ) ( )
17 Uyuyamıyorum. ( ) ( )
18 Kız olduğuma üzülüyorum. ( ) ( )
19 Erkek olduğuma üzülüyorum. ( ) ( )
20 Çirkin olduğuma üzülüyorum. ( ) ( )
21 İftihara geçmediğime üzülüyorum . ( ) ( )
22 Herkesin beni sevmesini istiyorum. ( ) ( )
23 Kimse beni sevmiyor, onun için ölmek istiyorum. ( ) ( )
24 Rüyalarımdan korkuyorum. ( ) ( )
25 Ölümden çok korkuyorum.
Ölümden çok korkuyorum.
Ölümden çok korkuyorum.
( ) ( )
26 Kimsesiz kalmaktan korkuyorum. ( ) ( )
27 Kanser olmaktan korkuyorum. ( ) ( )
28 Kötü bir insan olmaktan korkuyorum. ( ) ( )
29 Sınıfta kalmaktan korkuyorum. ( ) ( )
30 Çok şık giyinmek istiyorum.
( ) ( )
59
f. Problem Tarama Listesi Değerlendirme Çizelgesi
Aşağıdaki çizelge ortaokul (6,7,8.sınıf) ve lise (9,10,11,12. sınıf) öğrencilerinin
problem tarama ( genel problem durumu) değerlendirme basamağında kul-
lanılacaktır.
Tablo 23: Problem Tarama Çalışması Genel Değerlendirme Çizelgesi
devam
Sıra No
Problem Maddeler
Problem Madde Sonucu
Çok önemli
Önemli
31 Yoksulluk beni üzüyor. ( ) ( )
32 Zengin arkadaşlar yoksulları küçümsüyor. ( ) ( )
33 İçki kullanıyorum. ( ) ( )
34 Sigara içiyorum.
( ) ( )
35 Kekeliyorum .
( ) ( )
36 Tikim var. ( ) ( )
37 Vücudumdaki bir organımın eksikliğinden kompleks duyuyorum.
( ) ( )
38 Sakat oluşuma üzülüyorum. ( ) ( )
SN
Adı Soyadı
Sağlık-Beden Okul-Öğretmen-Ders
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
11
12
13
14
1 Ayşe Yiğit
2 Fatma Bulut
3 Okan Köse
4 Ali Namlı
60
SN
Adı Soyadı
Okul-Öğretmen-Ders(devam) Ev
Aile
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
42
54
25
26
27
28
1 Ayşe Yiğit
2 Fatma Bulut
3 Okan Köse
4 Ali
Namlı
SN
Adı Soyadı
Ev –Aile(devam) Toplumsal İlişkiler Mesleki Gelecek
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
1 Ayşe Yiğit
2 Fatma Bulut
3 Okan Köse
4 Ali
Namlı
SN
Adı Soyadı
Meslek Gelecek
Kişilik
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
1 Ayşe Yiğit
2 Fatma Bulut
3 Okan Köse
4 Ali
Namlı
61
g. Problem Tarama Çalışması Puan Kriterleri
Tablo 24 : Puanlama Kriterlerine Göre Sonuç Çizelgesi
5. SORU (ANKET) LİSTESİ
a. Okulumuz ve Çevremiz
b. Boş Zamanları Değerlendirme Anketi
c. Okuldan Kaçma Anketi
d. Eleştiri Anketi
e. Kopya Çekme Nedenleri Anketi
f. Yıl Sonu Değerlendirme Anketi ( Örnek
a. Okulumuz ve Çevremiz (Anket)
Bu anket öğrencilere öğrenim yaşamları boyunca karşılaşacakları problemlerin
çözümünde amacıyla okul rehber öğretmenleri tarafından uygulanır.
Değerlendirme işleminde öğrencilerin, çevreyi, okulu, öğretmen, yönetici ve
öğrenci arkadaşlarıyla ilgili olarak bilgi ve tanıma ihtiyacı duydukları konular
çetele tutularak sayılır. Bir soru maddesini kaç öğrencinin işaretlediği belirlenir
ve her soru maddesinin yüzdesi bulunur.
Yüzdeye göre bilgi ve tanıtma ihtiyacı duyulan konular sıra ile listelenir. En yük-
sek yüzdeye sahip konu öncelikle ele alınıp tanıtımı ve bilgilendirilmesi gereken
konudur.
Bütün sınıf için bir rapor hazırlanır.
S O N U Ç
Öğrencinin; Adı Soyadı
AZ BİRAZ ORTA ÇOK ÇOK FAZLA
0-10 11-21 22-32 33-43 44-53
………………….
………………….
………………….
………………….
………………….
………………….
62
Okulumuz-Çevremiz Anketi ( Örnek)
Sevgili Öğrencimiz;
Aşağıda size çevreniz, okulunuz, arkadaşlarınız, öğretmenleriniz ve yakından ilgi-
li bulunmanız gerekli şeylerle ilgili 19 soruluk bir anket sunulmuştur. Cevapları-
nızı elinizdeki kağıdın sağ tarafında ayrılan cevap bölümündeki parantezlerin ( )
içine X işareti koyarak belirtiniz.
Bu anket değişik zamanlarda sizlere verilen test ve anketler gibi bir sınav niteli-
ği taşımaz. Verdiğiniz cevapların çok içten ve çok gerçek olması sizi tanıma açı-
sından çok önemlidir. Bu anket için önerilen süre 30-40 dakikadır.
Tablo 25: Okulumuz ve Çevremiz Anketi
Adı Soyadı: .............................. Sınıfı/ No : .... / …. Tarih : ...../...../2 0 . .
Sıra No
Anket Maddeleri Evet Hayır
1 Çevremiz eser ve kalıntılarını, turistik yerlerini gördünüz
mü ? Bunlar hakkında kısa da olsa başkalarına tanıtacak
bilgiye sahip misiniz ?
( ) ( )
2
Bulunduğunuz çevrenin sanayi kuruluşlarını, fabrikaları-
nı, işyerlerini, büyük atölyelerini biliyor musunuz ? Bu
bilginiz size göre yeterli mi ? ( ) ( )
3 Bulunduğunuz yörenin bir türlü alışamadığınız, yadırga-
dığınız giderek size rahatsız eden durumları var mı ? ( ) ( )
4 Bulunduğunuz yöreyi gerçekten seviyor musunuz ? ( ) ( )
5 Sınıf arkadaşlarınızla birlikte planlı, amaçlı bir yakın çevre gezisi düzenlenmesini ister misiniz ?
( ) ( )
6 İşyerlerine bir gezi tertiplense katılır mısınız ? ( ) ( )
7 Okulunuzdaki tüm tesisleri görebildiniz mi ? ( ) ( )
8 Okul tesislerinden yeterince yararlanabiliyor musunuz? ( ) ( )
9 Okulunuzda tüm personeli tanıyor ve görev ve yetkilerini biliyor musunuz ?
( ) ( )
63
Değerlendirme
Ankete katılanların işaretledikleri “Evet “ve “Hayır”lar ayrı ayrı toplanır.
1. Sınıfın Evet/ Hayır ve Hayır/ Evet yüzdeleri bulunur.
2. Bireysel olarak öğrencilerin evet ve hayır’ları katılanların tamamına oran- lanarak yüzdeleri bulunur. Bireysel anlamda öğrencilerin hayırların yüzdesi sınıf ortalamasından fazla çıkarsa o öğrenciye rehberlik yapılır (Tablo 26).
Sıra No
Anket Evet Hayır
10 Okulunuzdaki yöneticilerin adlarını ve ne gibi işlerin yürütülmesinde sorumlu olduklarını biliyor musunuz ?
( ) ( )
11 Okulda karşılaştığınız herhangi bir problem karşısında kime başvurabileceğinizi biliyor musunuz ?
( ) ( )
12 Derslerinize giren tüm öğretmenlerinizin ad ve soyadlarını biliyor musunuz ?
( ) ( )
13 Okulunuzdaki eğitsel kolların neler olduğunu ve yıl boyunca ne gibi etkinlikler yapmayı planladıklarını, hangi eğitsel kolun kendi ilgi ve yeteneklerinize uygun düştüğünü sorup öğrendiniz mi ?
( ) ( )
14 Öğretmenleriniz ve yöneticileriniz ve diğer yakınlarınız öğrenci olarak sizden aynı şeyleri mi bekliyor ?
( ) ( )
15 Okul içinde düşüncelerinizi, söz, yazı, resim ve benzeri yollarla açıklamanıza mani bir durum var mı ?
( ) ( )
16 Okulda uymak zorunda olduğunuz yönetmelik ve ku-ralları her zaman el altında bulundurmanızı sağlayan (teksir,broşür dağıtımı,not) bir çalışma yapıldı mı?
( ) ( )
17 Sınıfınızı seviyor ve arkadaş edinebiliyor musunuz ? ( ) ( )
18 Öğretmenler öğrencilere adil davranıyor mu ? ( ) ( )
19 Sınıf arkadaşlarınızı çok yönlü olarak tanıyabiliyor musu-nuz ?
( ) ( )
64
Tablo 26: Bir Grup Öğrenciye Ait Okul ve Çevre Değerlendirme Tablosu
b. Boş Zamanları Değerlendirme Anketi
Bu anket öğrencilerin boş zamanlarını nasıl değerlendirdiklerini belirlemek ama-
cıyla hazırlanmıştır. Aynı uğraş ve hobileri paylaşan öğrencileri gruplamada, pay-
laşma ve beraberlik duygusunu geliştirmede yararlıdır. Bireylerin boş zamanla-
rında yaptıkları etkinlikler hakkında bilgi verir.
Anket ilköğretim 4,5,6,7,8. sınıflar ve ortaöğretim düzeyindeki bütün öğrencile-
re uygulanabilir.
Ankete katılan öğrencilerden her maddeyi kaç öğrencinin işaretlediği çetele
yoluyla bulunur. Öğrenciler tarafından en çok işaretlenen boş zamanları değer-
Okul: Uygulama Tarihi: …./…./2 0 . .
Sınıf: Uygulayan Öğretmen:
A
dı S
oya
dı
SORU MADDELERİ
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
……………………
……………………
……………………
Dev
am
SONUÇ
Evet Sayısı : Hayır Sayısı : Boş Sayısı :
Hayır / Evet : % ……. Evet /Hayır : % ......
65
lendirme etkinlikleri belirlenir. Bu etkinlik olumlu ise sınıfta yapılacak tartışma-
lar neticesinde desteklenir olumsuzsa olumlu bir etkinliğe dönüştürülmesi için
öneri ve çalışmalarda bulunulur.
Boş Zamanları Değerlendirme Anketi (Örnek)
Sevgili Öğrencimiz;
Aşağıda size boş zamanlarınızı nasıl değerlendirdiğinizle ilgili bilgi edinebilmek
amacıyla hazırlanmış 18 sorudan oluşan bir anket sunulmuştur.
Lütfen her soruyu dikkatlice okuyunuz. Hangi sorunun etkinliklerinize uygun
veya yaklaşık olduğunu kararlaştırınız. Kararı verdikten sonra, yalnızca bir seçe-
neğin yanındaki parantez içine ‘X’ işaretini koyunuz. Göstermiş olduğunuz has-
sasiyete şimdiden teşekkür ederiz.
Tablo 27: Boş Zamanları Değerlendirme Anketi
Okulu : ………………………………….. Tarih :..../.... / 2 0 . .
Adı Soyadı : ......................................... Sınıf / No : ..... /......
SN SORULAR
1
İlgilendiğiniz boş zaman etkinlikleri en çok hangi alanda toplanır ?
( ) Eğitim, ( ) Çeşitli Eğlenceler
( ) Sanat ve Genel Kültür, ( ) Aile, dernek, kulübe yapılan hizmetler
( ) Yaratıcılık, ( ) Sinema, Tiyatro
( ) Spor , ( ) Diğer (yazınız ...................................................................)
2 Boş zamanlarınızda kitap okur musunuz ?
( ) Evet ( ) Hayır
3
Ne tür kitaplar okursunuz ?
( ) Roman ( ) Spor
( ) Macera ( ) Seyahat
( ) Dini ( ) Çocuk Kitapları
( ) Bilimsel ( ) Diğer (yazınız) ........................................
66
SN SORULAR
4
En çok okuduğunuz gazetelerden öncelik sırasına göre 4 tanesinin adını
aşağıya yazınız.
………………………………… Gazetesi
………………………………… Gazetesi
………………………………… Gazetesi
………………………………… Gazetesi
5
Gazetede en çok okuduğunuz kısım hangisidir?
( ) Haber ( ) Moda
( ) Spor ( ) Roman ve Hikaye
( ) Müzik ( ) Politika
( ) Karikatür ( ) Makale ve Fıkra
( ) Ekonomi ( ) Diğer (yazınız..........................................)
6 Dergi okur musunuz? ( ) Evet ( ) Hayır
7
Ne tip dergi okursunuz?
( ) Fotoroman ( ) Magazin
( ) Spor ( ) Bilim Teknik
( ) Moda ( ) Bilgisayar
( ) Dini ( ) Araba
( ) Müzik ( ) Diğer (yazınız.................................. …… )
8
Televizyon veya Radyoda en çok izlediğiniz,dinlediğiniz programlar hangisidir?
( ) Müzik, Eğlence ( ) Çocuk Programları
( ) Sinema,Tiyatro ( ) Haber Programları
( ) Spor ( ) Oturum,Tartışma,Münazara,Panel
( ) İzlemem ( ) Diğer (yazınız...........................................)
67
SN SORULAR
9 Sinema veya tiyatroya gider misiniz?
( ) Evet ( ) Hayır
10
Hangi tür filmlerden hoşlanırsınız?
( ) Bilim kurgu ( ) Komedi
( ) Macera-polisiye ( ) Dramatik
( ) Aşk ( ) Psikolojik
( ) İdeolojik ( ) Eğitici-Öğretici
( ) Çizgi filmler ( ) Diğer (yazınız..........................................)
11
Hangi tür müzik dinlersiniz?
( ) Türk Sanat Müziği ( ) Özgün Müzik
( ) Klasik Batı Müziği ( ) Fantezi,Slow
( ) Klasik Türk Müziği ( ) Türk Halk Müziği
( ) Arabesk ( ) Pop
( ) Yabancı ( ) Diğer (yazınız.........................................)
12 Kullanmış olduğunuz bir müzik aleti var mı ?
( ) Evet ( ) Hayır
13 Edebiyatla uğraşır mısınız? ( şiir,hikaye,fıkra,öykü,makale yazmak gibi)
( ) Evet ( ) Hayır
14
Evde ailenize ne tür yardımlarda bulunursunuz?
( ) Toz almak ( ) Yemek yapmak
( ) Kardeşlerinize bakma ( ) Alış-veriş yapmak
( ) Çamaşır yıkamak ( ) Hiçbir yardımda bulunmam
( ) Tamir işleri ( ) Diğer (yazınız....................................... )
15
Herhangi bir gazete veya dergide yazılarınız , şiirleriniz yayınlandı mı?
( ) Evet (derginin ismini yazınız........................ ………………………………….)
( ) Hayır
68
SN SORULAR
16
Boş zamanlarınızda el işleri yapar mısınız ? (dikiş,nakış,yün,tahta,tel,kağıt vs.)
( ) Evet (yazınız..................................................................................)
( ) Hayır
17
Boş zamanlarınızda para kazanmak için bir işte çalışır mısınız?
( ) Evet (nerede yazınız.......................................................................)
( ) Hayır
18
Ailenizle boş zamanlarınızı nasıl geçirirsiniz?
( ) Piknik yaparak
( ) Misafirliğe giderek
( ) Sohbet ederek
( ) Genelde arkadaşımla beraber olurum.
Değerlendirme
Yukarıda da bahsedildiği üzere her öğrencinin anketi ayrı ayrı değerlendirilir. En
çok işaretlenen etkinlikler belirlenir. Olumlu olanlar ve olumsuz olanlar sınıfta
tartışmaya açılır. Olumsuz etkinlikler için önerilerde bulunulur.
c. Okuldan Kaçma Anketi
Bu anket öğrencilerin okuldan kaçma nedenlerini belirlemek amacıyla hazırlan-
mıştır. Gerekli görüldüğü takdirde kimlik bilgileri istenmeyebilir. Çünkü kimlik
bilgileri belli olduğundan dolayı öğrenci objektif cevaplar vermeyebilir.
İlkokul 4. sınıftan başlanarak ortaokul ve ortaöğretim düzeyindeki bütün öğren-
cilere uygulanabilir. Her anket sorusu ayrı ayrı değerlendirilir ve her maddeyi
kaç öğrencinin işaretlediği çeteleme yoluyla bulunur.
Psikolojik yardım gereken öğrenciler tespit edilir ve Rehberlik ve Psikolojik Da-
nışma servisine bildirilir. Okuldan kaçma nedenleri tespit edildikten sonra, ge-
rekli önlemler alınır.
Aşağıda konu ile ilgili örneklere yer verilmiştir( tablo 28 ve 29).
69
Okuldan Kaçma Anketi (Örnek)
Sevgili Öğrencimiz;
Bu anketin uygulanma amacı okul ile ilgili sorunlarınızı ve bunların nedenlerini
anlayıp sizlere yardımcı olmaktır. Lütfen soruları dikkatle okuyunuz ve içtenlikle
cevaplayınız. Sizi ilgilendiren soruların karşısında bulunan parantezin içini ( X )
şekilde işaretleyiniz. Sizi ilgilendirmeyen soruları boş bırakınız. İstemiyorsanız
kimlik bilgilerinizi yazmayınız.
Tablo 28: Okuldan Kaçma Anketi
Adı Soyadı: .............................. Sınıfı/ No : .... / …. Tarih : ...../...../ 2 0 . .
Sıra No
Anket Mddeleri ( )
1 Okuldan sık sık kaçarım. ( )
2 Derslerime hazırlanmadığım günler çoğunlukla okula gitmem. ( )
3 Okuldan kaçınca zamanımı ders çalışabileceğim bir yerde geçiririm.
( )
4 Okuldan kaçınca zamanımı bir eğlence yerinde geçiririm. ( )
5 Okula geç kalınca sınıfa girmem. ( )
6 Sevmediğim öğretmenlerimin dersi olduğu günler,okula gelmek istemiyorum.
( )
7 Devamsızlığımın nedeni çoğunlukla sağlığımın bozuk olmasından kaynaklanıyor.
( )
8 Zor derslerin aynı günde toplanması okuldan kaçmama neden oluyor.
( )
9 Aldığım notu yeterli bulduğum zaman diğer sınava girmemek için okuldan kaçarım.
( )
10 Sevmediğim dersler olduğu zaman okuldan kaçarım. ( )
11 Okulu sevmediğim için okuldan kaçarım. ( )
12 Zevk için okuldan kaçarım. ( )
13 Dinlenmek için okuldan kaçarım. ( )
14 Bir sonraki gün olacak olan sınava hazırlanmam için kaçarım. ( )
15 Yakın arkadaşlarımla buluşup, gezmek için okuldan kaçarım. ( )
70
16 Güzel bir filmi kaçırmamak için okuldan kaçarım. ( )
17 Kıyafetim yüzümden okula gitmediğim zamanlar çok olur. ( )
18 Ailem, okula devam konusunda ilgisiz davranıyor ( )
19 Arkadaşlarımla anlaşarak birlikte okuldan kaçarız. ( )
20 Devamsızlıktan doğrudan sınıfta kaldığım zamanlar olmuştur. ( )
21 Okuldan kaçmam yüzünden disiplin cezası aldım. ( )
Bunların dışında sizi okuldan kaçmaya zorlayan nedenler varsa lütfen aşağıya yazınız.
1) ........................................................................................................................
2) ........................................................................................................................
3) ........................................................................................................................
Tablo 29: Okuldan Kaçma Nedenleri Anketi Değerlendirme Tablosu
Değerlendirme: Her öğrencinin anketi ayrı ayrı değerlendirilir. En çok işaretle-
nen etkinlikler belirlenir. Olumsuz etkinlikler için rehberlik çalışmaları yapılır.
Ad
ı So
yad
ı SORU NUMARALARI
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
………………
………………
………………
d
evam
71
d. Eleştiri Anketi
Öğrencilerin genel olarak okul, dersler, öğretmen, ders dışı etkinliler, rehberlik
hizmetleri hakkında ne gibi görüşleri olduğunu öğrenebilmek için uygulanan bir
ankettir. İlkokul 4. sınıftan itibaren ortaokul ve ortaöğretim düzeyindeki bütün
öğrencilere uygulanabilir.
Eleştiriye açık olmak ve katılmak, uygar ve demokratik insanların özelliklerin-
dendir. Bu anket ile size böyle bir fırsatın verilmesi amaçlanmıştır. Aşağıdaki
bölümleri gözden geçirerek, görüşlerinizi belirtiniz. İstemiyorsanız kimlik bilgile-
rinizi yazmayınız.
1- Okul yönetimi ile ilgili görebildiğiniz eksiklikler nelerdir?
a).....................................................................................................................
b).....................................................................................................................
c)......................................................................................................................
2- Öğretmenlerinizi hangi yönleri ile beğen miyorsunuz?
a).....................................................................................................................
b).....................................................................................................................
c)......................................................................................................................
3- Dersler işleniş yönünden size göre nasıl olmalıdır?
a).....................................................................................................................
b).....................................................................................................................
c)......................................................................................................................
4- Ders dışı etkinliği olarak neler yapılmasını önerirsiniz?
a).....................................................................................................................
b).....................................................................................................................
c)......................................................................................................................
5- Derslerdeki başarısızlıkları; eğitimden, okuldan gelen nedenleriyle belirtiniz?
a).....................................................................................................................
b).....................................................................................................................
c).....................................................................................................................
72
6- Ders kitapları hakkında düşünceleriniz nelerdir?
a).......................................................................................................................
b).......................................................................................................................
c)........................................................................................................................
7-Okul kantini hakkında düşünceleriniz nelerdir?
a).......................................................................................................................
b).......................................................................................................................
c)........................................................................................................................
8-Okulda çalışanlar (memur, yardımcı personel ) hakkında ne düşünüyorsunuz?
a).......................................................................................................................
b).......................................................................................................................
c)........................................................................................................................
9- En çok başarılı olduğunuz dersler hangileri ? Bunun nedenlerini belirtiniz.
a).......................................................................................................................
b).......................................................................................................................
c)........................................................................................................................
10-Okulun çevresi ile ilgili ne gibi düşünceleriniz var ? a).......................................................................................................................
b)......................................................................................................................
c)........................................................................................................................
11-Her türlü gelişiminizi engellediğini gördüğünüz, düşündüğünüz etmenler ya
da davranışlar konusunda neler düşünüyorsunuz?
a).......................................................................................................................
b).......................................................................................................................
c)........................................................................................................................
12- Daha başka eleştirileriniz varsa kağıdın arka yüzüne yazabilirsiniz.
Değerlendirme ve Yorumlama: Anketi değerlendirirken sorun alanlarında önem-
li görülen dikkat çekici sıkça vurgulanan noktalar, ortak ve özel problemler belir-
lenir. Bu problemler olanaklar ölçüsünde çözülmeye çalışılır.
73
e. Kopya Çekme Nedenleri Anketi
Öğrencilerin kopya çekmelerine neden olan durumları belirlemek ve ortadan
kaldırmak için önlemler almak amacıyla ilkokul, ortaokul 4,5,6,7,8. sınıflarıyla
ortaöğretim düzeyindeki bütün öğrencilere uygulanabilir.
Sevgili Öğrencimiz;
Seyrek de olsa zaman zaman gerek sınavlar gerekse de ödevlerin yapılışı sırasın-
da kopye çekmeye teşebbüs edilir ya da çekilir. Bu bilinen bir şeydir.
Bu anket sizlere kopye girişiminin gerçek nedenlerinin neler olduğunu ortaya
çıkarmak ve bu yola başvurmaya gerek kalmayacak bir ortam hazırlamak ama-
cıyla uygulanmaktadır. Yoksa kimin kopye çektiğini öğrenmek için değil. Kişisel
kanı ve deneyimlerinizi de hesaba katarak aşağıda maddeler halinde sıralanmış
olan “kopye çekme “ nedenlerinden en önemli gördüklerinizin önündeki paran-
tez içersine (X) işareti koyarak belirleyiniz. Sizi ilgilendirmeyen maddeleri boş
bırakınız. Kimliğinizi yazmayınız.
Tablo 30: Kopya Çekme Nedenleri Anket Soruları
Sıra No
BAŞLICA MADDELER Evet
1 Geçerli not alabilmek için ( )
2 Çok iyi not alabilmek için ( )
3 Sınıfta kalma korkusu nedeniyle ( )
4 Yeterli çalışmadan sınava girme nedeniyle ( )
5 Habersiz (aniden) sınava zorlanmış olmaktan ( )
6 Soruların çok zor olmasından ( )
7 Evdekilerin azarlamalarından kurtulabilmek için ( )
8 Zayıfı olmayanların iyi öğrenci sayılmasından ( )
9 Çalışmakla geçer not almamak gibi bir duygudan ( )
10 Öğrenciler arasında bu yolla takdir edildiği için ( )
74
Sıra No
BAŞLICA MADDELER Evet
11 Öğretmenlerin (bazılarının) dikkatsizliğinden ( )
12 Kopya çekmenin verdiği zevkten ( )
13 Sınavların çoktan seçmeli test biçiminden yapılmayışından ( )
14 Öğretmenlerle olan geçimsizlik, güvensizlik yüzünden ( )
15 Zamanının çoğunu diğer derslere ayırmış olmasından ( )
16 Derslerin anlaşılır bir teknikle işlenmemesinden ( )
17 İftihar listesine geçip beğenilme isteğinden ( )
18 Otoriteye , baskıya isyan etmenin bir yolu sayıldığından ( )
19 Nasıl olsa yakalanmıyorum diyerek ( )
20 Kısa yoldan başarıya ulaşma isteğinden ( )
21 Ders çalışmaya zaman ayıramamaktan ( )
22 Aile büyüklerine iyi not vaat edildiğinden ( )
23 Başka çıkar yol kalmadığından ( )
Sizce daha başka nedenler varsa aşağıdaki boşluğa yazabilirsiniz.
………………………………………………………………………………………………………………………...
Değerlendirme ve Yorumlama
Öğrencilerin kopya çekmelerine neden olan durumlar, çetele yoluyla sayılır. Bir
soru maddesini kaç öğrencinin işaretlediği belirlenir. Her bir ifadeye ait işaretle-
rin yüzdesi hesaplanır. İşaretler ve yüzdelerine göre kopya çekme nedenleri sıra
ile listelenir. Yüzdesi en yüksek olan kopya çekme nedeni öncelikle ele alınması,
çözümlenmesi gereken nedendir. Yüzdelik sırasına göre kopya nedenlerinin
önemli dereceleri belirlenir. Bütün sınıf için bir rapor hazırlanır.
f. Yıl Sonu Değerlendirme Anketi
Eğitim kumlarında verilen rehberlik hizmetlerinin niteliğini ve öğrencilere sağla-
dığı yararları değerlendirmek ve eksik olan hizmetleri tespit ederek gelecek yılda
giderilmesi için yapılacak çalışmaları planlamak amacıyla kullanılır.
75
Anket uygulandıktan sonra cevapların ağırlıklarına göre o eğitim-öğretim yılında
rehberlik faaliyetlerinin öğrencilere ne gibi yararlar sağladığı, öğrencilerin ne
kadarına ulaşılabildiği, hangi hizmetlerin amacına ulaştığı ve hangilerinin
ulaşamadığı ve öğrencilerin rehberlik servisinden beklentilerinin neler olduğu
ortaya çıkartılır. Elde edilen bilgiler ışığında gelecek yılın rehberlik çalışma planı
oluşturulur ve olumsuzlukları düzeltmek ve eksikleri gidermek için gerekli
çalışmalar yapılır. Bu anket ayrıca rehber öğretmene kendi performansını değer-
lendirmede de yardımcı olur.
Sevgili Öğrencimiz;
Bu anket bugüne kadar eğitim-öğretim aldığınız kurumda verilen rehberlik hiz-
metlerinde gördüğünüz eksiklerin neler olduğunu, gelecek yıllarda yapılmasını
ya da yapılmamasını istediğiniz konularda fikirlerinizi öğrenmek için uygu-
lanmaktadır. Sizin fikirleriniz rehberlik hizmetlerinin sağlıklı olarak yürütülme-
sinde çok önemlidir.
Aşağıdaki soruları samimi olarak yanıtlamanız sizlere yardımcı olunması açısın-
dan yararlı olacaktır. Sorulardan katıldıklarınıza (X) işareti koyunuz. Eğer ce-
vabınız olumsuz ise parantezi işaretlemeden ( ) biçiminde boş bırakınız.
Belirtmek istediğiniz başka konular varsa bölüm sonlarındaki boşluklara
yazabilirsiniz. Adınızı yazmayınız.
Tablo 31: Yıl Sonu Rehberlik Hizmetleri Değerlendirme (Öğrenci görüşleri)
devam
Okul : ……………………………… Tarih: …./…./2 0 . .
Sınıf: …….. Uygulayan Öğretmen:……………………
BÖLÜM 1: SINIF ÖĞRETMENLERİ ÇALIŞMALARI YÖNÜNDEN
SON
UÇ
1.Rehberlik saatlerinde aşağıdaki tekniklerden hangileri size uygulan mıştır?
a Çalışma Davranışlarını Değerlendirme ( )
b Başarısızlık Nedenleri ( )
c Öğrenme Stilleri ( )
d Problem Tarama ( )
76
e Çoklu Zeka Kuramı ( )
f Cümle Tamamlama ( )
g Akademik Benlik Kavramı ( )
h Sınav Kaygısı ( )
i Beier Cümle Tamamlama Testi
( )
2.Rehberlik saatlerinde aşağıdaki yönetmeliklerden hangileri okunmuştur?
a Disiplin Cezaları Yönetmeliği ( )
b Sınıf Geçme Ve Sınav Yönetmeliği ( )
c Ödev Yönetmeliği ( )
d Hiçbiri ( )
3.Rehberlik saatlerinde ilgililer aşağıdaki durumlardan hangisine ağırlık vermektedirler?
a Rehberlik etkinlikleri ile uğraşıyorlar. ( )
b Yalnız branş dersleri işleniyor. ( )
c Her ikisi de yapılıyor. ( )
d Genellikle son saat olduğu için evlere gidiyoruz. ( )
e Rehberlik ders saati olmadığı için rehberlik yapılmıyor. ( )
4. Rehber öğretmeniniz problemlerinizin çözümünde gerekli yakınlığı, ilgiyi gösteriyor mu?
5.Rehber öğretmeninize her derdinizi açabiliyor musunuz ?
a Evet ( )
b Hayır ( )
c Bazen ( )
6.Rehber öğretmeniniz gelecek öğretim yılı başında;
a Aynı kalmalıdır ( )
b Değişmelidir ( )
c Farketmez devam
( )
77
BÖLÜM 2 : OKUL ÖĞRENCİ İLİŞKİLERİ YÖNÜNDEN
1.Okul disiplin kurulunda uygulanan cezalar hakkındaki düşünceniz.
a Hafif suçlara ağır cezalar veriliyor. ( )
b Cezalar eğitici nitelikler taşımıyor. ( )
c Verilen cezaları normal buluyorum. ( )
d Disiplin kurulu üyelerinin seçiminde öğrencilerin de görüşü alınmalıdır.
( )
2. Aşağıdaki ders kümelerinden hangilerinden başarısız olmaktasınız?
a Fen ( )
b Sosyal ( )
c Yabancı Dil ( )
d Türkçe Edebiyat ( )
e Diğer ( )
f Hepsinden başarılıyım ( )
3. Seçmeli dersler konusunda
a İyi bir seçim yapamadım. ( )
b İsteğime ve yeteneklerime uygun bir ders yok. ( )
c Seçmeli dersler konusunda yeterince aydınlanamadım. ( )
4. Yazılı sınavlar konusunda
a Sınavlar çok sorulu kısa cevaplı olmalıdır. ( )
b Az sorulu ve uzun cevaplı olmalıdır. ( )
c Çoktan seçmeli olmalıdır. ( )
5. Sınav süreleri
a Yetersiz ( )
b Yeterli ( )
78
6. Eğitsel kol çalışmaları konusunda
a İsteyerek katıldığım kolda yararlı oluyorum. ( )
b Katıldığım koldan memnun değilim. ( )
c Kol çalışmalardan tümünü yetersiz buluyorum. ( )
7. Yıl sonu bütünleme konusunda
a Kurslar için ayrılan zamanlar yetersizdir. ( )
b Bu kursları yararsız buluyorum. ( )
BÖLÜM 3 : DİLEKLER BÖLÜMÜ
Bu bölüm anket soruları dışında kalan sorulara ayrılmıştır. Aklınıza takılan konula-
rı, öneri ve dileklerinizi aşağıdaki boşluğa yazabilirsiniz.
………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………
………………………………………………………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………………………………………………..
………………………………………………………………………………………………………………………………
Değerlendirme
Her öğrencinin anketi ayrı ayrı değerlendirilir. Daha sonra bütün grubun prob-
lem maddeleri sayılarak başka bir kağıda çetelenir (////...) ve kaç tane olduğu
belirnerek toplanır. Her bir maddenin yüzdeliği alınır. Sonuçlar grafikler haline
getirilir. Bütün sınıf için bir rapor hazırlanarak okul ( kurum) yönetimine sunulur.
79
6. VERİMLİ DERS ÇALIŞMA
Ebeveynlerin ve öğretmenlerin genelde öğrenciden beklentisi, onların "dersleri-
ne çok çalışıp, başarılı olmaları" yönündedir. Beklenti böyle olunca başarısızlığın
nedeni, "yeterince çalışmamak" olarak görülmekte ve öğrenciden sürekli daha
çok çalışması istenmektedir. Oysa gerekli olan "Bilinçsizce çok çalışmak" değil;
verimli ders çalışma yollarını iyi bilerek ve bunlardan gereğince yararlanarak
etkili çalışmaktır.
Çağımızda tüm insanlar yetenekleri doğrultusunda çaba göstererek yaşadığı
toplumun kalkınması için çalışmak zorundadır. Ancak bazen kişinin tek başına
gayreti arzu edilen hedefe ulaşmakta yeterli olmayabiliyor. Bu gibi durumlarda
bir uzman desteğine ihtiyacı vardır.
İnsan hayatında önemli bir yere sahip olan sınavlarda başarılı olmanın yani ba-
şarının sırrı bilinçsizce çok çalışmak değil sınavların taktiğini, tekniğini ve strateji-
lerini de bilerek etkili ve verimli ders çalışmadan geçmektedir. Fakat daha önce
problemin nereden kaynaklandığının bilinmesinde yarar vardır.
Aşağıda öğrencilerin verimli ders çalışma yollarını ne derece bilip bilmediklerini
ortaya çıkarmak ve buna göre verimli çalışma yolları hakkında rehberlik yapmak
amacıyla 19 sorudan oluşan bir anket verilmiştir. Anket ilkokuldan itibaren bü-
tün öğrencilere uygulanabilir.
Sevgili Öğrencimiz;
Aşağıdaki ifadeleri dikkatlice okuyunuz. Sizi tanımlayan en uygun ifadelerin kar-
şısındaki parantez içini (X ) biçiminde işaretleyiniz. Size uymayan ifadelerin kar-
şındaki parantezi ( ) şeklinde boş bırakınız.
Tablo 32: Ders Çalışma Alışkanlığı ve Verimliliği Değerlendirme Anketi
SN İFADELER SONUÇ
1 Neler yapmam gerektiğini çalışma öncesi kendime sorarım. ( )
2 Nereden yararlanmam gerektiğini düşünürüm. ( )
3 Ne amaçla çalıştığımı düşünürüm. ( )
4 Basit bir çalışma planı hazırlarım. ( )
5 Bir haftalık çalışma planı hazırlarım. ( )
80
Tablo 33: Ders Çalışma Alışkanlığı ve Verimliliği Değerlendirme Tablosu
SN İFADELER SONUÇ
6 Hafta içinde yapılacak çalışmaları günlere göre planlarım. ( )
7 Yararlanacağım kaynakları belirlerim. ( )
8 Çalışmak için ayırdığım zamanları çok iyi seçerim. ( )
9 Yardımcı kaynakları nereden bulacağımı araştırırım. ( )
10 Geçmiş bölümleri ana hatları ile hatırlamaya çalışırım. ( )
11 Planıma göre çalışmalarımın sürüp sürmediğini kontrol ederim.
( )
12 Öğrendiklerimi önceki konularla bağdaştırmaya çalışırım. ( )
13 Bol tekrar ederek öğrendiklerimi uygularım. ( )
14 Başarılı olmama engel olan etkenleri araştırırım. ( )
15 Öğrendiklerimi arkadaşlarımla tartışırım. ( )
16 Çok önemli yerleri hatırlatıcı notlar alırım. ( )
17 Çalışmalarımda dinlenmek için ara vermeyi unutmam. ( )
18 Günlük işlerimi olağan dışı durum olmadıkça ertelemem. ( )
19 Oyun, eğlence,dinlenme için yeterli zaman ayırırım. ( )
A
dı S
oya
d İFADELERİN MADDE NUMARALARI
Top
lam
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
…
…
….
…
…
….
dev
am
evam
Toplam : ……
81
Değerlendirme
Öğrenciler tarafından işaretlenen her ifade için 1 puan verilir. Bütün öğrencile-
rin işaretledikleri puanlar sayılarak tek tek öğrencilerin almış oldukları toplam
puanlar (yatay eksen) hesaplanır (Bir öğrencinin alabileceği maksimim puan
19’dur). Ayrıca her öğrencinin toplam puanı toplanarak, grubun toplam puanı
bulunur. Bu puan gruptaki öğrenci sayısına bölünerek grubun ortalama puanı
elde edilir ve belirlenen puan aralıklarına göre sonuç çıkarılır.
0 - 3 puan = Verimli çalışma yollarını bilmiyor. 4 - 7 puan = Verimli çalışma yollarını az biliyor.
8 - 11 puan = Verimli çalışma yollarını orta derecede biliyor.
12-19 puan = Verimli çalışma yollarını iyi biliyor.
Yorumlama
Her maddenin grupta kaç kişi tarafından işaretlendiği, dikey olarak toplanır ve
seçeneklerin toplamı grup sayısının yarısı ve yarısından az olan maddeler hak-
kında sınıfa açıklayıcı bilgiler verilir.
Tablo 34: Gruptan Elde Edilen Puanların Çizelgede Gösterilişi
Ad
ı So
yad
ı
İfadelerin Madde Numaraları
Top
.
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
Oya Yar
1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 14
Ülkü Deniz
1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 10
Kaya Yurt
1 1 1 1 4
devam
Top. 1 2 1 2 2 2 - 1 2 1 2 1 1 - 2 2 1 2 3 28
Tablo incelendiğinde Oya Yar için verimli ders çalışmayı iyi biliyor diyebiliriz.
Çünkü grubun ortalama puanı yaklaşık olarak 9 iken Oya Yar’ın puanı 14’tür. Bu
puan 12-19 aralığındadır. Ülkü Deniz’in 10 olan puanı 8-10 aralığında olduğun-
dan verimli ders çalışmayı orta düzeyde bildiği söylenebilir. 4 puanı bulunan
Kaya Yurt için ise verimli ders çalışmayı az biliyor denilebilir. 0-3 ve 4-7 puan
aralığında bir puana sahip öğrencilerle bireysel görüşmeler yapılarak verimli
ders çalışma yollarına ilişkin bilgiler verilir
82
7. KİME GÖRE BEN NEYİM?
Hakkında konuşulan kişiler, zaman zaman birtakım özellikleri ile birlikte hatırla-
nır, eleştirilirler... Haklı ya da haksız bu çoğumuz için geçerlidir. Bize yakıştırılan
özelliklerimiz, bazen gerçek yönlerimiz olabilir.
Aşağıda bu tür yakıştırmalardan bazıları sıralanmıştır. Okuyunuz, hangileri size
uygun görülüyor, kime göre siz bu özelliklere sahip bulunuyorsanız o bölüm
içerisine ( X ) işareti koyunuz. Her bir madde için istediğiniz kadar işaret koyabil-
diğiniz gibi dilerseniz boş bırakabilirsiniz.
Tablo 35 : Kime Göre Ben Neyim? Anketi
devam
Adı Soyadı: ……………………………. Okul :…………………………. Sınıf/Şube : ……/…….
Öğr
etm
ene
Gö
re
An
nem
e
Gö
re
Bab
ama
G
öre
Kar
deş
ime
Gö
re
Ark
adaş
ıma
Gö
re
Ban
a
Gö
re
Sıra
N
o
Ne
sin
iz-
Nas
ılsın
ız?
( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) 1 Haşarıyım
( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) 2 Kavgacıyım
( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) 3 Plansızım
( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) 4 Çok uysalım
( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) 5 Aptalın tekiyim
( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) 6 Çok zekiyim
( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) 7 Cesaretsizim
( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) 8 Ezberciyim
( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) 9 Somurtkanım
( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) 10 Beceriksizim
( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) 11 Çok ciddiyim
( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) 12 Pasaklıyım
( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) 13 Neşeliyim
( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) 14
Yakışıklıyım Güzelim
( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) 15 Cana yakınım
83
Değerlendirme/Yorumlama: Değerlendirmede öğrencinin testte işaretlediği
yakıştırmaları “olumluluk ve olumsuzluk” derecesine göre her biri için ayrı ayrı
ele alınıp incelenir. Eğer bir öğrenci kendisini olumsuz algılıyorsa, kendisine
olumsuz sıfatları yakıştırıyorsa o öğrencinin görüşmeye alınması, verdiği cevap-
lar doğrultusunda özel görüşmeler planlanması faydalı olur.
Aile üyelerinden olumsuz yakıştırmalar yapıldığına ilişkin bir algısı varsa öğren-
cinin hem ailesiyle hem kendisiyle görüşme yapmak uygun olacaktır. Bu form
“Kimdir Bu?” uygulamasıyla birlikte değerlendirilip yorumlanırsa daha sağlıklı
sonuçlar elde edilir (Kaynak: MEB, Özel Öğretim Rehberlik Hizmetleri Gen. Müd.)
Öğr
etm
enle
re
Gö
re
An
nem
e
Gö
re
Bab
ama
Gö
re
Kar
deş
ime
Gö
re
Ark
adaş
ıma
Gö
re
Ban
a
Gö
re
Sıra
No
Ne
sin
iz-
Nas
ılsın
ız?
( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) 16 Haylazım
( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) 17 Çok güçlüyüm
( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) 18 Hayalperestim
( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) 19 Her zaman hastayım
( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) 20 Sportmenim
( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) 21 Çok kıskancım
( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) 22 İlgisizim
( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) 23 Saygısızım
( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) 24 Talihsizim
( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) 25 Çok şımarığım
( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) 26 Çok
yetenekliyim
( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) 27 Zavallının biriyim
( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) 28 Uyumsuzum
( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) 29 Mutlu değilim
( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) 30 Başarılıyım
( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) 31 Sevilen biriyim
84
C. BAŞKALARININ KANILARINA DAYALI TEKNİKLER
1. SOSYOMETRİ
Sosyometri, birbirlerini tanıyan bir grup insanın, belirli bir ölçüte dayanarak bir-
birlerine ilişkin tercihlerinin sergilenmesine olanak veren bir tekniktir. Birlikte
yaşamak/çalışmak durumunda olan bir grubun üyelerine sosyometri ölçme ara-
cını uygulanıp, kişiler arası etkileşimden kaynaklanan grup içi sorunlar belirlene-
bilir.
Bir öğretmenin öğrenciyi sosyal ilişkiler içinde tanımasını gerektiren durumlar
vardır. Örneğin; sınıfta öğrencilerin oturma yerlerini belirlemek isteyen bir öğ-
retmen, onların birbirlerine yakınlık derecelerini bilmek isteyebilir. Ya da bir
grup çalışması yaptıracaksa, birbirine akademik yardım sağlayabilecek öğrenci-
leri tanıma ihtiyacı duyabilir. Öğrencinin sınıftaki yeri, arkadaşları tarafından
algılanış biçimi ve benimsenme derecesi onun okula uyumunun bir göstergesi
olarak öğretmeni yakından ilgilendiren hususlardır.
Bazı öğrenciler, bulundukları grup içerisinde huzursuz ya da yalnız olabilirler.
Böyle bir durum, öğrencinin okuldan soğumasına neden olabilir. Bu sorunları
gidermek amacıyla grubu yeniden yapılandırmak, kişiler arası etkileşim örüntü-
sünü yeniden düzenlemek, genelde olumlu sonuçlar vermektedir.
Bu tekniği uygulamadan önce, hangi amaçla ya da hangi türde bilgi edinilmek
istendiğine karar verilmeli ve sosyometrik testte yer alacak sorular buna göre
hazırlanmalıdır. Bir proje grubu oluşturulmadan önce hangi öğrencilerin birbir-
lerine akademik yardım sağlayabileceğini öğrenmek isteyen bir öğretmenin,
sosyometrik ankette “en sevdiğiniz arkadaşınız kimdir?” diye soru sorması an-
lamsızdır. Bunun yerine “Projede kimlerle çalışmak istersiniz” diye soru sorması
uygundur. Sosyometri ilkokul, ortaokul ve ortaöğretim kademesindeki her birey
için uygulanabilir.
a. Öğrencilere Uygulanan Sosyometri Sonuçlarıyla
Kimlerle arkadaş oldukları,
Oluşturdukları yaş grupları,
Kimlerle işbirliği yaptıkları,
En çok sevdiği arkadaşının kim olduğu,
Kimlerin grupları meydana getirdiği ve sınıftaki gruplaşmaların kimler ta-
rafından ve nasıl yöneltildiği,
Grubun ya da sınıfın liderinin kim olduğu,
85
Kimlerin grup dışında kalıp uyum sorunları olduğu Kimlerin alt grup oluş-
turdukları, anlaşılabilir.
b. Sosyometri Tekniğinin Uygulanmasında Dikkat Edilecek Noktalar
Uygulamadan önce, öğretmen ile uygulama yapacağı sınıf veya grup öğ-
rencileri arasında sağlıklı ilişkilerin olması gerekir (öğrencinin, öğretmenini sev-
mesi, ona inanması, güvenmesi gibi).
Sosyometri sonuçları nerede ve ne amaçla kullanılacak ise, soruların
amaca yönelik seçilmesi gerekir. Soruların kısa, açık ve o sınıfta bütün öğrenciler
tarafından anlaşılacak şekilde olmasına dikkat edilmelidir.
Sonuçlar özel ve gizli tutulmalıdır. Tekniğin uygulanmasından önce sı-
nıfta ya da gruptaki üyelerin birbirini yeterince tanımış olmaları gerekir.
c. Nasıl Uygulanır?
Yukarıda da belirtildiği gibi bu teknikle elde edilen bilgilerden istenilen yararı
elde edebilmek için, önce amacın saptanması ve buna uygun yönergenin veril-
mesi gerekir. Daha sonra, bu yönergeler çoğaltılarak öğrencilere dağıtılabilir
veya yazı tahtasına yanıt kağıt örneği çizilebilir. Her öğrenciden boş bir kağıt
çıkarması istenir ve okunan soru doğrultusunda verilen örneğe göre yanıtı yaz-
ması istenebilir. Veya Sosyometri uygulanacak gruptaki bireylere önceden belir-
lenmiş bir “ölçüte göre”, gruptaki kişilerden birlikte bulunmayı tercih ettiği üç
kişinin adını tercih sırasına göre verilen bir karta (kağıda) yazması istenir. Tercih
edilecek kişi sayısı üçten az ya da çok olabilir veya kısıtlama getirilebilir (Üç kişi-
den fazla olamaz). Uygulamalarda yaygın olarak kullanılan bir kart örneği ( Sos-
yometri Yanıt Kartı) aşağıda gösterilmiştir.
Tablo 36: Sosyometri Tercih Kartı
Adınız ve Soyadınız:……………………………… Tarih:……/……/……
Tercih Sırası Tercih Edilen Kişinin Adı soyadı
1 .......................................................
2 .......................................................
3 .......................................................
Lütfen üç arkadaşınızın isminden başka isim yazmayınız. Teşekkür ederiz.
86
Tabloda da görüleceği üzere sosyometri yanıt kartında bireylerden verilen öl-
çütlere göre tercih ettikleri kişilerin “adı-soyadı” ve “tercih sırası” ile “yanıtlan-
dıran kişinin adı ve soyadı” istenmektedir. Bireylerin tercihlerini esas olacak
ölçütler, hangi durumda birliktelik istendiğini belirtir. Ölçütlere göre tercihler
değişebilir.
d. Yazı Tahtasındaki Yanıt Kağıt Örneğine Bakılarak Öğrencilere Şu Açıkla
malar Yapılmalıdır:
Yanıt kağıdına, tarih, adınız ve soyadınızı açıkça yazınız.
Yazdığınız isimleri kimseye göstermeyiniz, kimseyle konuşmayınız.
Önce iyi düşününüz sonra yazınız. Eğer cevap kağıdına yazabileceğiniz üç
arkadaşınızın ismi yoksa bir kişinin ismini yazınız, kimse yok ise boş bırakınız.
Arkadaşınızın adını ve soyadını yazarken tercihlerinizi derecelere göre
yapınız.
Yazmak istediğiniz arkadaş, kız ve ya erkek olabilir. Başka sınıftan bir ar-
kadaşınızı istiyorsanız onu yazmayınız, anlamadığınız bir durum var ise sorabilir-
siniz. Uygulama sonunda toplanan yanıt kağıtları değerlendirilmeye hazır hale
gelmiştir.
Tablo 37: Sosyometri Değerlendirme Formu
Seçilenin Adı
Soyadı
Seçen Öğrencilerin Adı Soyadı
Ah
met
Bu
rhan
Cev
det
Dem
et
Elif
Fikr
et
Gü
ven
Has
an
İsm
ail
Işıl
Toplam Tercih
derecesi Se
çilm
e p
uan
ı
1 2 3
Ahmet 1 3 1 2 2 1 1 9
Burhan 2 3 1 1 3
Cevdet 3 1 2 1 1 3 3 1 2 13
Demet 1 1 2 3 2 1 1 9
Elif 3 1 1 1 4
Fikret 2 3 1 2 3
Güven 3 1 2 3 1 1 2 7
Hasan 1 1 3
İsmail 2 2 2 2 3 6
Işıl 3 2 1 1 3
87
Tercihlerin belirlenmesinden sonra öğrencilerden toplanan veriler, kimin kimi
seçtiğini gösterecek biçimde “Sosyometri Değerlendirme Formu” üzerinde özet-
lenir. Tablo 37’de isimleri sembolik olarak verilen 10 kişilik bir grubun tercihleri-
ne ilişkin bir sosyometri sonucu gösterilmiştir.
e. Sosyometri Değerlendirme Formu
Değerlendirme yapılırken şu kriterlere dikkat edilmesi gerekmektedir: Toplanan
kağıtlar rastgele sıralanır, öğrencinin kağıdına 1’ den başlayarak bir numara veri-
lir. Yanıt kağıtlarındaki sıra numarası ile, seçilen ve reddedilenleri bir arada gös-
terecek özel liste hazırlanır. Burada sınıf listesi enine ve boyuna olmak üzere
bir tablo hazırlanır. Her öğrencinin kağıdı ele alınarak seçtiği öğrenciler önem
sırasına göre seçilen öğrencilerin bölümüne yazılır. Seçilen öğrencilerin seçilme
sıralarına göre puanları tespit edilerek toplam puan bölümüne yazılır. Listenin
doğru olarak hazırlandığı kontrol edildikten sonra yanıt kağıtları yok edilir. Elde
edilen veriler tabloya aktarılır (tablo 37 gibi).
f. Puanlama Nasıl Yapılır ?
Bu işlem yapılırken;
Birinci derecede seçilen öğrenciye 3,
İkinci derecede seçilen öğrenciye 2,
Üçüncü derecede seçilen öğrenciye 1,
Hiç seçilmeyen öğrenciye 0 puan verilir.
Her tercih derecesindeki sayı o derecenin ağırlığı ile çarpılır. Çarpım toplamları
alınarak seçilme puanı elde edilir.
Tablo 37 incelendiğinde Ahmet’in 1. Tercihi olarak Demet’i, 2. tercih olarak İs-
mail’i ve 3. tercih olarak Elif’i işaretlediği görülür. Bu şekilde bütün öğrencilerin
tercihleri tabloya aktarıldıktan sonra kaç kişi tarafından 1. kaç kişitarafından 2.
kaç kişi tarafından da 3. sırada seçildiğine ilişkin toplam tercih derecesi bölümü
doldurulur.
Örnek
Ahmet’i 1. derecede 2 kişi , 2. derecede 1 ve 3. derecede 1 kişi seçmiştir.
1. tercihle isteyenler 2 kişi 3 ile çarpılır (2x3=6) 2. tercihle isteyenler 1 kişi 2 ile çarpılır (1x2=2) 3. tercihle isteyenler 1 kişi 1 ile çarpılır (1x1=1)
Ahmet’in Seçilme Puanı: 6+2+1= 9’dur. Aynı yöntemle diğer öğrencilerin seçil-
me puanları hesaplanır.
88
Seçilme puanı yüksek olanlar grup merkezindeki öğrencileri gösterir. Başka de-
yişle verilen konuda grup üyelerinin en çok dikkatlerini çeken öğrencilerdir. Bu-
radan gidilerek yorum yapılabilir. Değerlendirme tablosu düzenlendikten sonra
bir sosyogram çizilir.
Sosyogramda en fazla seçilme puanı alan öğrenci ortaya gelmek üzere derece
derece merkezden uzaklaşan dairelerle her öğrencinin yeri tespit edilir. Sosyog-
ramda kızlar ve erkekler ayrı işaretlerle gösterilirse daha uygun olur. Ayrıca ter-
cih derecelerinin değişik renkli kalemlerle çizilmesi gerekir. Sosyometrik teknik,
öğretmenin gruptaki klikleri ve liderleri tespit ederek bu klikleri bir birine karıştı-
rıp, grubun sosyal gelişmesine katkıda bulunur. Grupta tercih edilmiş, çocukların
ortaya çıkması karşılıklı dostlukların tespitine yarar.
Çocuğun grup içindeki sosyal yeri davranışlarına etki yapacağından edinilecek
bilgiler rehberlik için çok önemlidir.
Bazı hallerde negatif tercihlere göre de sosyogram yapılabilir. Fakat negatif ter-
cih talimatını vermek çok nazik bir iştir. Dikkatli olmak gerekir.
Örneğimizde (tablo 37) görüldüğü gibi grupta en çok istenen öğrenciler Cev-
det(13 puan), Ahmet(9 puan) ve Demet(9 puan)’tir. Sosyometri dilinde bunlara
“yıldız” veya “lider” (diğer üyeler tarafından sıklıkla tercih edilen kişiler) olarak
nitelendirilmektedir. Bazı hallerde öğrenciler arasında kimseyi seçmeyen ve
kimse tarafından da seçilmeyen öğrencilere rastlanır. Bu öğrenciler “izole ol-
muş” (üyelerin hiçbir tarafından tercih edilemeyen kişiler) gruptaki öğrenciler
tarafından dışlanmış öğrencilerdir. Bazı durumlarda da öğrenciler karşılıklı ola-
rak bibbirlerini seçerler örneğin X’in Y’yi , Y’nin de X’i seçmesi gibi. Bu tür öğ-
rencilerin de grupla ilişkileri yoktur. Bunlar da “izole olmuş” ya da özel amaçlı
bir alt grup, “klik” (ana gruptan soyutlanmış ama kendi aralarında karşılıklı ter-
cih yapan alt gruplar) olarak nitelendirilmektedir. Sınıfın bütünü ise birbiri ile
ilişkileri olan iki ayrı büyükçe gruptan oluştuğu görülmektedir.
g. Sosyogram Hazırlama ve Değerlendirme
Değerlendirme yapılırken; her birey grup içinde istenilen düzeyde gruplar bü-
tünleşmiş midir? Yoksa grupta parçalanma mı söz konusudur? Gruplar arasında
alt gruplar, klikler var mıdır, varsa bu yapısal ilişkinin nedenleri; (ekonomik ne-
denler mi, aynı semtin çocukları olduklarından mı, akraba olduklarından mı,
karakter ve mizaç uyuşmamasından mı, derslerdeki ortak başarı veya başarısız-
lıktan mı, aile yaşantılarının benzer oluşlarından mı, okul dışı faaliyetleri birlikte
89
yaptıklarından mı gibi yönlerden) araştırılmalıdır. Grupta cinsiyetler arasında bir
gruplaşma söz konusu ise nedenleri; (utanç duygusundan mı, aile baskısından
mı, eksik verilen cinsel eğitimden mi, beğenilmemek korkusundan mı ileri geldi-
ği) üzerinde durulmalıdır.
Özetlersek Soyometri Sonucunda;
Sınıfta bir bütünlük var mı?
Sınıfta kaç grup var?
Çok ve az istenenler kimlerdir?
Hiç istenmeyenler var mı? Varsa kimlerdir?
Hiç kimseyi istemeyen ve kendi alemlerinde yaşayanlar kimlerdir?
Kız ve erkek arkadaşlıklar ne durumda ve ne düzeydedir?
Sosyometri yöntemi ile bir grubun oluşturan bireylerin sosyal durumu,
birbirleriyle olan ilişki biçimleri grup içindeki alt gruplar, liderler, klikler kısaca
grubun gerçek yapısı ve grup bütünlüğü hakkında oldukça objektif bilgiler elde
edilir.
Sosyometri Sonucunda Grup Dışına İtilen Öğrencilere Şu Etkinlikler
Yaptırılabilir:
Sınıf İçi Etkinliklerde: Ödev hazırlama, rapor yazma, inceleme yapma,
konu sunma gibi çalışmalarda öğrenciler bir araya getirilebilir.
Sınıf Dışı Etkinliklerde: Kol çalışmalarına katılma, okul derneklerinde
görev alma, okul kooperatiflerinde çalışma, okul idaresine yardımcı olmak vb.
Okul Dışı Etkinliklerde: Spor, müzik çalışmalarında, gezi, eğlence, tiyat-
ro vb. boş zaman değerlendirmelerinde bir arada bulundurulabilir.
h. Sosyometri Örneği
Sevgili Öğrencimiz;
Sınıfımızda oturma düzenini sizin istek ve arzularınız doğrultusunda yeniden
belirlemek istiyoruz. Lütfen konu ile ilgili olarak aşağıdaki açıklamaları dikkatlice
okuyunuz ve sizden istenilenleri aynen yapınız.
1)Önce kaleminizi alınız ve cevap kağıdına adınızı soyadınızı ve bugünkü ta-
rihi yazınız.
2) Cevap verirken yazdığınız isimleri kimseye göstermeyiniz.
3) Bu andan itibaren kimseyle konuşmayınız ve en ufak bir işaret yapmaynız.
4) Şimdi sınıfta en çok hoşlandığınız üç arkadaşınız kimdir? Kız ya da erkek
90
olabilir, önce iyice düşününüz. Bunlar sizin her zaman birlikte olmayı arzu etti-
ğiniz arkadaşlarınız olacaktır. Eğer üç kişi yoksa iki, iki kişi yoksa bir kişinin ismini
yazınız. Hiç kimse yoksa kağıdı boş bırakınız.
5) Seçtiğiniz arkadaşlarınızın isimlerini okunaklı bir şekilde yazarak; birinci
derece sevdiğiniz arkadaşınızı 1.sırada, ikinci derecede sevdiğinizi 2.sırada ve
3.derecede sevdiğinizi 3.sırada belirtiniz.
6) İstediniz arkadaşınız şimdi sınıfta olmasa dahi ismini yazınız.
7) Başka bir sınıftan arkadaşınızın ismini yazmayınız.
8) Anlamadığınız bir husus varsa lütfen parmak kaldırıp sorunuz.
9) Lütfen üç arkadaşınızın isminden başka isim yazmayınız.
Uygulama
Sınıfınızda en çok birlikte oturmak istediğiniz 3 arkadaşınızın ismini önem sıra-
sına göre yazınız.
Tablo 38: Bir öğrencilik Sosyometri Tercih Kartı
Adınız ve Soyadınız:……………………………… Tarih:……/……/……
Tercih Sırası Tercih Edilen Kişinin Adı soyadı
1 .......................................................
2 .......................................................
3 .......................................................
Lütfen üç arkadaşınızın isminden başka isim yazmayınız. Teşekkür ederiz.
Yukarıdaki (tablo 38) tercih kartı öğrenci sayısı kadar çoğaltılarak sınıfa ya da
gruba uygulanır. Elde edilen verilerle bir tablo düzenlenir.
Yukarıda da kısaca değinildiği üzere tablo düzenlendikten sonra sosyogram
çizilir. Bu sosyogramda en çok puanı olan öğrenci dairenin merkezine gelmek
üzere yerleştirilir, ondan sonraki puanlar derece derece merkezden uzak-
laştırılarak öğrencilerin birbirlerine yakınlıklarına göre, dairelere konulur. Sos-
yogramda kızlar ve erkeklerin ayrı işaretlerle gösterilmesi ve tercih derecelerinin
değişik renklerde çizilmesi sosyogramın değerlendirilmesi adına kolaylık sağlar.
91
2. KİMDİR BU?
Sosyometri gibi bu teknik de grubun sosyal dokusu içinde üyelerin birbirlerini
nasıl algıladıklarını, ilişki biçimini, kabul ve ret derecesini anlamaya yarayan bir
tekniktir. Birbirini tanıyan bir grup içindeki bireylerin birbirleri hakkındaki görüş-
lerine dayanır. Gruptaki bireylerin bazı özelliklerinin belirlenmesi amaçlanır.
Örneğin, bir sınıfta bir öğrencinin arkadaşları tarafından nasıl görüldüğünü an-
lamak için, öğrencilere bir seri davranış betimlemesi verilir. Her öğrenciden, bu
betimlemelere uyan arkadaşlarının adlarını ilgili ifadelerin yanına yazması iste-
nir. Öğrenciler belli bir betimlemeyi ayrı bir kağıda yazıp yanına bu betimlemeye
uyan arkadaşlarının adlarını da yazabilirler. Bir betimleme için birden fazla isim
yazılabileceği gibi, bir kimsenin adı birden fazla betimlemenin yanına da yazıla-
bilir. Ayrıca birey uygun gördüğü davranışların karşısına kendi adını da yazabilir.
Böylece bireyin kendini nasıl gördüğü hakkında fikir edinilebilir.
İlkokul 4.sınıftan itibaren bütün öğrencilere uygulanabilir.
a. Nasıl Hazırlanır?
Kimdir bu tekniği, bilgi toplayan kişinin genel ve özel amacına göre hazırlanır ya
da hazırlanmış olan bireysel özellikler listesinden seçilerek oluşturulur. Hazırla-
nacak davranış ve özellikler “olumlu” ve “olumsuz” olacak şekilde seçilir. Düz bir
cümle ya da bir soru cümlesi olarak ifade edilir. Betimsel tanımların, ifadelerin
nitelenen karakter veya tipi canlandıracak şekilde belirtilmesi ve açık olması
gerekmektedir. Ayrıca olumlu ve olumsuz ifadelerin sayıca dengeli olması, birey-
lerin kolaylıkla belirtilen tipleri bulabilmesi için ne çok az ne de çok fazla olma-
ması istenir. Hazırlanmış olan “Kimdir bu” listelerindeki toplam davranış tanım-
ları sayısının 10 ile 30 arasında değiştiği görülmektedir.
Aşağıda örnek kimdir bu? testi verilmiştir.
Kimdir Bu Testi
Sevgili öğrenciler;
Aşağıda sınıf arkadaşlarınızı tanımlama olasılığı bulunan 25 soru(özellik) sıra-
lanmıştır. Bu soruları dikkatlice okuyunuz. Her soruyu sınıf arkadaşlarınızdan
kimi – kimileri tanımlıyor. Ya da kimi hatırlatıyorsa o sorunun karşısına arkadaşı-
nızın ismini ve soyismini yazınız. Eğer soru sizi tanımlıyorsa karşısına kendi ismi-
nizi yazın. Soru kimseyi tanımlamıyorsa boş bırakabilirsiniz. Cevapları kimseye
göstermeyiniz.
92
Tablo 39: Kimbir Bu? Formu
Sıra No
BETİMSEL İFADELER
1 Heyecanlı ve telaşlıdır…………………………………………………………………………………
2 Daima neşeli ve sokulgandır………………………………………………………………………..
3 Çoğu zaman neşesiz ve sıkılgandır……………………………………………………………….
4 Başkalarına yardım etmekten hoşlanır………………………………………………………..
5 Başkalarına yardım etmekten hoşlanmaz……………………………………………………
6 Başkalarına çok saygı gösterir……………………………………………………………………
7 Başkalarına karşı pek saygılı davranmaz………………………………………………………
8 Üzerine aldığı bir işi mutlaka yerine getirmeye çalışır………………………………….
9 Üzerine aldığı bir işi çoğu kez yarım bırakır………………………………………………….
10 Ödev ve sorumluluk almaktan hoşlanır……………………………………………………….
11 Ödev ve sorumluluk almaktan hoşlanmaz…………………………………………………
12 Söylenen bir sırrı hemen başkalarına duyurur……………………………………………..
13 Kendisine söylenen bir sırrı uzun süre saklar……………………………………………….
14 Söylenen bir sözden hemen alınır, şakadan hoşlanmaz………………………………
15 Şaka yapmaktan ve şaka yapılmaktan hoşlanır……………………………………………
16 Fazla hareketli değildir, sessiz çalışır……………………………………………………………
17 Konuşmayı fazla sevmez, herkes konuşurken o sessiz durur……………………….
18 Daima temiz ve düzenli olmaya çalışır…………………………………………………………
19 Temizlik ve düzenine pek dikkat etmez………………………………………………………
20 Sevimli ve güler yüzlüdür………………………………………………………………………….
21 Arkadaşlarına çoğu kez soğuk davranır……………………………………………………..
22 Zekidir ve bağımsız hareket eder………………………………………..………………………
23 Hareketlerinde düşüncesizdir………………………………………………………………………
24 Soğukkanlı davranır ve daima düşünceli hareket eder…………………………………
25 Üzerine aldığı bir işi çabucak bitirmek ister, sabırsızdır………………………………….
93
b. Nasıl Değerlendirilir?
Değerlendirme iki amaca yönelik olarak yapılır. Bir gruptaki bireylerin, betimle-
nen özellikler yönünden durumlarının betimlenmesi, iki gruptaki kişilerin kendi-
lerini ve diğerlerini karşılıklı olarak nasıl algıladıklarının karşılaştırılması yönle-
rinden yapılmaktadır. Değerlendirme aşağıda verilen örnek tablo üzerinden
yapılır.
Tablo 40: Betimsel Davranışlar Değerelendirme Tablosu
KİŞ
İLER
BETİMSEL DAVRANIŞLARIN NUMARASI TOPLAM
1 2 3 4 5 6 7 8 9
10
...
An
ılma
Sayı
sı
An
ma
Sayı
sı
Uym
a Sa
yısı
........
........
........
........
………
……….
………
………
……..
diğer
Anılma sayısı: Bireyin kaç davranış yönünden arkadaşlarınca “anıldığını”
gösteren sayı toplamıdır.
Anma sayısı: Bireyin kaç nitelik yönüyle kendini “andığı” sayı toplamını ifa-
de eder.
Uyma sayısı: Kaç nitelik yönünden bireyin “kendisini” değerlendirmesinin
gruptaki diğer üyelerin değerlendirmesi ile tutarlı olduğunu gösteren sayı top-
lamını belirtmektedir.
94
Uygulama (Örnek)
Aşağıdaki tabloda isimleri sembolik olarak verilen 6 kişilik gruptaki öğrencilerin
10 çeşit davranışa göre değerlendirmelerine yer verilmiştir.
Tablo 41: 6 Kişlik Grubun Davranışa Göre Betimleme Çalışması
Adı soyadı : Onur Adalı Atatürk İlkokulu Sınıf : 5-B
Aşağıdaki soruları dikkatle okuyarak cevaplayınız
1. En çok sevilen kimdir?
2. Hiç sevilmeyen kimdir?
3. Her zaman herkese yardım etmek isteyen kimdir? Kendim
4. Bencil olan, kimseye yardım etmek istemeyen kimdir? Kendim
5. Sürekli olarak arkadaşlarıyla birlikte olmaktan hoşlanan kimdir?
6. Yalnızlıktan hoşlanan kimdir?
7. Arkadaşlarınıza sürekli olarak kibar ve nazik davranan kimdir? Berk
8. Arkadaşlarınıza sürekli olarak kaba davranan kimdir?
9. Başkalarına saygılı davranan (düşüncelerine ,sırasına, hakkına) kimdir? Kendi
düşüncesine saygı gösterilmesini isteyen kimdir?
10. Kendi düşüncesine saygı gösterilmesini isteyen kimdir? Kendim
Adı soyadı : Betül Koç Atatürk İlkokulu Sınıf : 5-B
1. En çok sevilen kimdir? Kendim
2. Hiç sevilmeyen kimdir? Fidan
3. Her zaman herkese yardım etmek isteyen kimdir?
4. Bencil olan, kimseye yardım etmek istemeyen kimdir?
5. Sürekli olarak arkadaşlarıyla birlikte olmaktan hoşlanan kimdir?
6. Yalnızlıktan hoşlanan kimdir? Murat
7. Arkadaşlarınıza sürekli olarak kibar ve nazik davranan kimdir?
8. Arkadaşlarınıza sürekli olarak kaba davranan kimdir? Berk
9. Başkalarına saygılı davranan (düşüncelerine ,sırasına, hakkına) kimdir? Kendim Özge ,Fidan
10. Kendi düşüncesine saygı gösterilmesini isteyen kimdir? Onur , Murat devam
95
devam
Adı soyadı : Fidan Karslı Atatürk İlkokulu Sınıf : 5-B
Aşağıdaki soruları dikkatle okuyarak cevaplayınız
1. En çok sevilen kimdir? Onur
2. Hiç sevilmeyen kimdir? Kendim
3. Her zaman herkese yardım etmek isteyen kimdir? Berk
4. Bencil olan, kimseye yardım etmek istemeyen kimdir? Onur
5. Sürekli olarak arkadaşlarıyla birlikte olmaktan hoşlanan kimdir?
6. Yalnızlıktan hoşlanan kimdir?
7. Arkadaşlarınıza sürekli olarak kibar ve nazik davranan kimdir? Kendim
8. Arkadaşlarınıza sürekli olarak kaba davranan kimdir?
9. Başkalarına saygılı davranan (düşüncelerine ,sırasına, hakkına) kimdir?
Özge ,Murat
10. Kendi düşüncesine saygı gösterilmesini isteyen kimdir? Kendim
Adı soyadı : Özge Sim Atatürk İlkokulu Sınıf : 5-B
1. En çok sevilen kimdir? Kendim
2. Hiç sevilmeyen kimdir?
3. Her zaman herkese yardım etmek isteyen kimdir? Betül
4. Bencil olan, kimseye yardım etmek istemeyen kimdir? Fidan
5. Sürekli olarak arkadaşlarıyla birlikte olmaktan hoşlanan kimdir? Onur
6. Yalnızlıktan hoşlanan kimdir? Kendim, Berk
7. Arkadaşlarınıza sürekli olarak kibar ve nazik davranan kimdir?
8. Arkadaşlarınıza sürekli olarak kaba davranan kimdir?
9. Başkalarına saygılı davranan (düşüncelerine ,sırasına, hakkına) kimdir?
Murat
10. Kendi düşüncesine saygı gösterilmesini isteyen kimdir? Onur
96
Tablo 42: 6 Kişilik Grubun 10 Soruyla İlgili Betimleme Verileri
6 kişilik grubun 10 soruyla ilgili betimleme verileri tablo 42’ye aktarılmıştır.
Adı soyadı : Murat Kaş Atatürk İlkokulu Sınıf : 5-B
Aşağıdaki soruları dikkatle okuyarak cevaplayınız
1. En çok sevilen kimdir? Özge
2. Hiç sevilmeyen kimdir? Kendim, Berk
3. Her zaman herkese yardım etmek isteyen kimdir?
4. Bencil olan, kimseye yardım etmek istemeyen kimdir?
5. Sürekli olarak arkadaşlarıyla birlikte olmaktan hoşlanan kimdir? Fidan Kendim
6. Yalnızlıktan hoşlanan kimdir? Onur
7. Arkadaşlarınıza sürekli olarak kibar ve nazik davranan kimdir? Onur
8. Arkadaşlarınıza sürekli olarak kaba davranan kimdir?
9. Başkalarına saygılı davranan (düşüncelerine ,sırasına, hakkına) kimdir? Özge
10. Kendi düşüncesine saygı gösterilmesini isteyen kimdir?
Adı soyadı : Berk Ünlü Atatürk İlkokulu Sınıf : 5-B
1 . En çok sevilen kimdir? Kendim
2. Hiç sevilmeyen kimdir? Murat
3. Her zaman herkese yardım etmek isteyen kimdir? Fidan
4. Bencil olan, kimseye yardım etmek istemeyen kimdir?
5. Sürekli olarak arkadaşlarıyla birlikte olmaktan hoşlanan kimdir? Kendim
6. Yalnızlıktan hoşlanan kimdir? Özge
7. Arkadaşlarınıza sürekli olarak kibar ve nazik davranan kimdir?
8. Arkadaşlarınıza sürekli olarak kaba davranan kimdir? Betül
9. Başkalarına saygılı davranan (düşüncelerine ,sırasına, hakkına)
kimdir? Onur,Kendim
10. Kendi düşüncesine saygı gösterilmesini isteyen kimdir? Kendim
97
Tabloda gözlenen çeteleme işlemi yapılırken, kutu içine, kişi “başkası” tarafın-
dan belirtilmişse (/) işareti, “kendisi” tarafından belirtilmiş ise (X) işareti ile gös-
terilir.
Tablo 43: Betimleme Verilerinin Sayısal Karşılıkları
KİŞ
İLER
BETİMSEL DAVRANIŞLARIN NUMARASI TOPLAM
1 2 3 4 5 6 7 8 9
10
...
An
ılma
Sayı
sı
An
ma
Sayı
sı
Uym
a Sa
yısı
Onur / x x/ / / / / x// 8 3 3
Betül x / / x 2 2 -
Fidan /x / / / x / x 5 3 1
Özge x/ x/ /// 5 2 2
Murat x/ x / // / 5 2 1
Berk x / / x / / / x x 5 4 -
ANAN
ANILAN TOPLAM
On
ur
Bet
ül
Özg
e
Fid
an
Mu
rat
Ber
k Anılma Sayısı
Anma Sayısı
Uyma Sayısı
Onur 3-4 10
10 5
10 1-4 6-7 9 11 3
4-10 (2)
Betül 1 9
3 8 4 2 -
Fidan 2-9 4 2-7 10
5 3 8 3 2
(1)
Özge 9 1 6
9 1-8 6 7 2 1-6 (2)
Murat 6
10 9 9 2-5 2 7 2
2 (1)
Berk 7 8 6 3 2 1-5
9-10 9 4 -
98
Değerlendirme ve Yorum
Tablo 43’teki kutuların içindeki sayılar betimsel davranışın numaralarını gös-
termektedir. Bunlardan, yukarıdan aşağı doğru yazılanlar, “anan”, soldan sağa
doğru yazılanlar ise “anılanlara” ilişkin davranışları ifade etmektedir. Çapraz
dağılımda, aynı kişinin isminin kesiştiği kutudaki davranışlar ise kişinin “kendisi-
ni” betimlediği davranışlardır. “uyma sayısı” bu kutu içindeki davranışlarla, di-
ğer bireyler tarafından betimlenen davranışlar arasındaki tutarlılığı göstermek-
tedir. Son sütunda bireylerin tutarlık düzeyleri de “uyma sayısı” başlığı altında
sayısal olarak verilmiştir.
Örnek
Özge’nin işaretlediğ (andığı) kişiler (yukarıdan aşağıya); Onur (5 ve 10), Betül (3),
Fidan (4) kendisi (1 ve 6), Murat (9) ve Berk (6).
Özge’yi ananlar ( soldan sağa) ise; Betül (9), kendisi ( 1 ve 6), Fidan( 9), Murat ( 1 ve 8), Berk (6)
Bu durumda Özge’nin;
1) Andığı kişi sayısı (yukarıdan aşağıya): 8
2) Anılma sayısı ( soldan sağa; arkadaşları ve kendisi tarafından): 7
3) Uyma sayısı ise, 2’dir.
Elde edilen sonuçlar doğrultusunda; grup içindeki birey arkadaşları tarafından
nasıl tanındığı ve kendini nasıl tanıdığına ilişkin olarak bireyin “uyum” içinde
olup olmadığı ve bireylerin tipik davranışları hakkında yargılara varılabilir.
Bu teknik ile grubun toplumsal yapısı, bireylerin tipik davranış kalıpları, kişilik
özellikleri, problemleri, uyum güçlükleri, başkalarını algılayış biçimleri hakkında
kullanıcıya bir fikir verebilir. Bu testle, öğrencilerin kişilik özellikleri, arkadaşları-
nın gözlemlerinden yararlanılarak belirlenir. Ancak, sınıfın çoğunluğu tarafından
işaretlenen özelliklerin öğrenciyi tanımlayıcı olduğu söylenebilir, aksi halde bir-
kaç kişinin işaretlediği tanımlamalar gerçeği yansıtmayabilir. Öğrencinin kendisi
için işaretlediği özellikler ile arkadaşlarının işaretlemiş olduğu özellikler örtüşü-
yorsa, öğrencinin kendisini algılayış biçiminin gerçekçi olduğu düşünülür.
Bu testin sonuçları “Kime Göre Ben Neyim Testi” ile birlikte yorumlandığında
daha sağlıklı sonuçlar elde edilebilir. Öğrencilerin belirlenen genel özelliklerine
göre, belli konular belirlenerek, rehberlik faaliyetleri yapılabilir.
99
3. ROL DAĞITIM TEKNİĞİ
Rol dağıtım tekniği öğrencilerin belirgin özelliklerini dolaylı yolla ortaya çıkar-
maya yarayan bir tekniktir. Bu teknik aracılığıyla öğrenciler tanınmak istendiğin-
de, belli tiplerin tanınmasına yardımcı olacak bir oyun seçilir. Sınıfa (ya da gru-
ba), bu oyunun sahneye konulmasının düşünüldüğü söylenerek oyunda yer
verilmiş olan rollerin kişilik özellikleri anlatılır ya da oyunun metni öğrencilere
okunur . Öğrencilerden, bu rollere uygun kişilerin seçilmesi istenir.
İlkokul 4. sınıftan itibaren ortaokul ve ortaöğretim kademesindeki her bireye
uygulanabilir.
Uygulanışı
Aşağıda örnek olarak sunulan Rol Listesi gibi bir liste hazırlanarak öğrencilere
dağıtılır(tablo 44). Bu rollere uygun düşen arkadaşlarının ad ve soyadlarını, ilgili
rolün karşısına yazmaları istenir. Yazdıklarını kimseye söylememeleri ve göster-
memeleri konusunda öğrenciler uyarılmalıdır.
Tablo 44: Rol Dağıtım Listesi
SN Öğrencilere Uygun Görülen Rollere Ait Sorular
1 Kral..........................................................................................................
2 Kraliçe.....................................................................................................
3 İyilik perisi...............................................................................................
4 Arabulucu................................................................................................
5 Neşelendirici...........................................................................................
6 Yalancı.....................................................................................................
7 İki yüzlü...................................................................................................
8 Kendini beğenmiş...................................................................................
9 Ara bozucu..............................................................................................
10 Herkesi seven ve yardım etmek isteyen.................................................
11 Dürüst, güvenilir olan............................................................................
12 Yalnız, kimseyle ilişkisi olmayan..............................................................
13 Zorba.......................................................................................................
14 Oyun bozan, mızıkçı................................................................................
15 Güzel konuşan....................................................................................... diğer…….
100
Tablo 45: Rol Dağılımına Ait Çetele
Rol Dağıtım Tekniği hakkında öğrencileri daha iyi bilgilendirebilmek için bir oyun
seçilir. Seçilen oyunla ilgili olarak tablo 44’teki gibi bir çizelge hazırlanır( Uyguma
tarihinden önce).
Uygulama günü çizelge öğrencilere dağıtılır ve onlardan oyunla ilgili rollerin ad-
larının önündeki …………………… şeklindeki boşluğa bu rolü en iyi yapabilecek
arkadaşlarının ad ve soyadlarını yazmaları istenir. Yazdıklarını kimseye söyle-
memeleri ve göstermemeleri konusunda öğrenciler uyarılır.
Her öğrenciye ilişkin olarak elde edilen bilgiler, öğrencilerin olumlu ya da olum-
suz kişilik özelliklerinin tanınmasına yardımcı olmaktadır.
Adı Soyadı
Soruların Sıra Numaraları ve Her Öğrenciye
Uygun Görülen Roller
SONUÇ
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 …
Olu
mlu
Olu
msu
z
Kenan
Orhan
Sinan
Tamer
Mahmut
Volkan
Kübra
İsmail
Umut
Deniz
.........
101
4. SOSYAL UZAKLIK ÖLÇEĞİ
Çağdaş dünyada insan, baş döndürücü teknoloji ve üretim yoluyla, yönetim ve
bürokrasinin etkileriyle, statü ve işlevlerin bireylerin önüne geçmesi sonucu,
kendi varlık amacını sorgulamaktan uzaklaşmaktadır. İnsan bu büyük kaos içinde
kendi varlığının bilincine varamamakta ve üzerindeki teknolojik, politik ve eko-
nomik baskılara karşı duracak insancıl değerler ve nitelikleri koruyamamaktadır.
Günümüzde, etkisini hızla arttırarak yayılan yabancılaşma olgusu, kişinin kendi
güçlerine ve topluma karşı duyarsızlaşarak üretime katkıda bulunmasına engel
olmaktadır. Burada kastedilen üretim, insanı farklı kılan yaratıcılık ve kendini
gerçekleştirmesine olanak sağlayan üretimdir.
Üretkenliğini hayata geçiremeyen birey, birilerince ya da ne olduğu bilinmeyen
bir güç tarafından yönlendirilir ya da yönetilir hale gelmiştir. İnsan özgür bir
varlıktır ve üretken olmak ister; doğası ve kendi güçleri bu yönde programlan-
mıştır. İnsanın kendi varoluşunun farkına varamaması onda engellenmişlik duy-
gusunu beraberinde getirecektir.
Yabancılaşmanın, insan psikolojisinde ve kişilik yapısında meydana getirdiği tah-
ribatlar göz önünde bulundurulduğunda, kavramın, sosyal bir olgu olmaktan
çok, insan kişiliğini derinden etkileyen psikolojik bir olgu olarak incelenmesi
gerektiği ifade edilebilir.
J. Josephon yabancılaşmaya psiko-sosyal bozukluklar, kişinin kendini kaybetmesi
kaygı durumları, kuralsızlık, umutsuzluk, çaresizlik, yalıtılmışlık, anlamsızlık, de-
ğer ve inançların kaybedilmesi ile eş anlamlar yüklendiğini bildirmektedir.
a. Yabancılaşmanın Nedenleri
Türkiye’de son yıllarda ortaöğretim gençliğinin, kişisel beklentilerinde baskın
popüler kültürün etkisiyle, kendisinde var olan potansiyeli dikkate almaksızın
ulaşılması güç hedefler belirleme ya da hiçbir hedef koymadan amaçsızca ya-
şamlarını sürdürme yönündeki eğilimleri gözlenmektedir. Bu bağlamda bir ta-
kım siyasi-ideolojik, dini akımlar içerisinde kendisini ifade etmeye çalışan ergen
sayısı hiç de azımsanamayacak düzeydedir. Hayatlarını anlamlandırma konu-
sunda arayış içinde olan gençler, bu anlam arayışını umutsuzluk ve çaresizlik
içerisinde ölümle noktalayabilmekte veya bir takım yabancılaşmış toplumsal
cemaatlerin, çetelerin üyesi olarak kendilerini var etmeye çalışmaktadırlar. Ni-
tekim son dönemlerde basına da yansıyan liseli gençlerde Satanizm olgusu, er-
gen alt kültürlerine örnek oluşturmaktadır.
102
Kent merkezlerinde gençlerin taleplerini karşılayan internet kafeler, kendine
yabancılaşan gençlerin boş zaman kültürünü yansıtmaktadır.
Mackey, yabancılaşmanın doğasında var olan öznel duyguların (anlamsızlık, güç-
süzlük, öfke, kurallara uymama, yalnızlık) okulda öğrenmeyi ve demokratik top-
lumda etkin olmayı engellediğini belirtmiştir. Yabancılaşmış birey, kendini geliş-
tirmesine yönelik çabalarının başarı olarak desteklenmeyeceğine ve yalnız bıra-
kılacağına inandığı için olumlu potansiyellerini ortaya çıkarma ve geliştirme yö-
nünde bir çaba göstermeyecektir (Tucker, 1989). Yani yabancılaşma duygusu
arttıkça öğrenme ve bilgi edinme uğraşı azalmaktadır. Başka bir ifadeyle öğren-
ci, okuldaki konu bütünlüğü ile toplumsal çevre arasında bağ kurmakta zorlan-
maktadır. Bu nedenle, yabancılaşma duygusunun, öğrenme sürecinde önemli
bir değişken olduğu sonucuna varılmaktadır (Tucker, 1989).
b. Eğitim Kurumlarına Düşen Görev
Gençlerin kişisel, sosyal ve psikolojik gelişiminde temel rolü üstlenen eğitim
kurumlarının, sosyo -kültürel yapıdaki bu hızlı değişimin, öğrenciler üzerindeki
olumsuz etkilerini tanımlama ve olumluya dönüştürme gerekliliği vardır. Eğitim
kurumları ergenler için salt bilgi sunan kurumlar değildir. Eğitim kurumlarının
temel amacı üretken, yaratıcı, sosyal, kendini tanıyan mutlu bireyleri topluma
kazandırmak olmalıdır.
Eğitim kurumları, psikolojik danışma ve rehberlik servislerinin koordinasyonun-
da öğrencilerin eğitsel, mesleki ve kişisel-sosyal alanlarda kendini geliştirmeleri-
ne yardımcı olabilir. Öğrencilerin kişisel-sosyal gelişimlerine yönelik grup etkin-
likleri gerçekleştirilerek, öğrencinin potansiyellerini fark etmesine ve sosyal iliş-
kiler içerisinde kendini olumlu yönde ifade etmesine yardımcı olunabilir. Aynı
zamanda, öğrencilere yönelik meslekleri tanıtıcı gezi ve inceleme aktiviteleri
düzenlenerek, öğrencilerin meslekleri yerlerinde incelemelerine ve geleceğe
yönelik gerçekçi hedefler oluşturmalarına yardımcı olunabilir.
Öğrencilerin belirledikleri gelecek hedeflerine ulaşabilmeleri için uygulamaları
gereken aktivitelerin planlanmasına yönelik eğitsel rehberlik dahilinde öğrenciy-
le ortak planlama çalışmaları yapılabilir.
Eğitim kurumları, bireylerin özgün yapısını koruyan ve geliştiren, bir niteliğe
sahip olmalıdır. Geleneksel eğitim sisteminde, eğitim kurumları sistemin istediği
kişilik tiplerine uygun insan modelleri yetiştirmek için çaba göstermektedirler.
Geleneksel sistem bu insan modellerini yetiştirebilmek için bireylerin kimlikleri-
103
ni, hissettiklerini ve değerlerini hiçe sayma pahasına kendisine ve çevresine ya-
bancılaşmaya zemin hazırlayan ezberci, bireysel özellikleri dikkate almaktan
uzak, yalnızca başarı odaklı öğretim yöntemlerini uygulamakta, bireyin hayata
hazırlanmasını sağlayacak becerileri öğretmemektedir.
Oysaki çağdaş eğitim anlayışında bireylerin kendi özlerinden uzaklaşmadan,
potansiyellerini fark etmeleri, yaşantı zenginliği yoluyla en üst düzeyde bu po-
tansiyelleri açığa çıkarabilmeleri, çeşitli etkinlikler yoluyla okul ortamında öğ-
rencilerin yaratıcı, üretken ve uyumlu bireyler olarak yetiştirilmeleri hedefleme-
lidir.
Çağdaş eğitim sisteminden hız alan psikolojik danışma ve rehberlik hizmetleri,
kendi potansiyellerinin farkında olan, olumlu ve olumsuz duygularını gerektiği
şekilde yönetebilen, sosyal ilişkilerini düzenleyebilen, çevresine ve kendisine
duyarlı olabilen daha geniş anlamda kendisine ve çevresine yabancılaşmamış
bireylerin yetiştirilebilmelerini kendine amaç edinmiştir.
Okul yıllarında öğrencilerin başarısızlık yaşamaları nedeniyle, okuldan kopmaları
ve sosyal ortamlardan uzaklaşmaları okula yabancılaşmayı körüklemektedir.
Rekabet, başarı, gelişen teknolojiye ayak uydurma çabası, bireylerin birbirlerini
anlamaktan çok, yarış halinde olmalarına ve insancıl değerleri ön plana almadan
okul yaşamlarını sürdürmelerine neden olmaktadır. İnsani değerlerin önem-
senmediği okul ortamı, öğrencilerin kendinden uzaklaşmasına, anlamsızlık ve
güçsüzlük duygularının yaşanmasına neden olmaktadır. Kendine ve okula ya-
bancılaşan öğrenci, gerçekleştiremedikleri ve ulaşamadıkları nedeniyle, toplum-
daki diğerlerine ve okula öfke duyabilir.
Eğitim kurumlarında, psikolojik danışma ve rehberlik hizmetleri aracılığıyla, öğ-
rencilerin yetenek ve istekleri doğrultusunda gerçekçi hedefler koyarak, üretken
bir yaşam sürmelerine ve okul bünyesinde, sosyal birleşme ve paylaşımı arttırıcı
etkinlikler düzenlenerek, öğrencilerin insan ilişkilerini geliştirmelerine yardımcı
olunabilir. Öğrencilerin insani değerleri sosyal etkinlikler aracılığı ile yaşamaları-
nı sağlayarak, yalnızca sayısal alanda değil, her bireyin kendine özgü, farklı alan-
lardaki yeteneklerini fark etmelerine ve geliştirmelerine yardımcı olarak, öğren-
cilerin kendine ve okulayabancılaşma düzeylerini asgariye indirmek mümkün
olabilecektir.
Ornstein (2001), öğrencilerin okulda tek tip başarıya endekslendiğini, kişisel
yetenek ve isteklerine yeterli desteğin okul ortamı ve uygulamalarında verilme
104
diğini ifade etmektedir. Kişisel yetenek ve isteklerine değer verilmeyen öğrenci,
kendine olan saygı ve güvenini kaybeder. Bu durum öğrencinin kendi benliğine
karşı, olumsuz düşünce ve duygular yöneltmesine neden olur.
Örneğin öğrenci, “ben başarısız bir insanım, kimse beni taktir etmiyor, hiçbir işin
altından kalkamıyorum ” gibi irrasyonel düşünceler geliştirebilir. Öğrencinin arzu
etmediği halde sürekli bir biçimde yönlendirilmesi, engellenme duygusunu be-
raberinde getirecektir.
Engellenme duygusu sonucunda ortaya çıkan öfke duygusu, gencin olumlu sos-
yal ilişkiler kuramamasına ve göreli olarak daha agresif bir kimlik yapısı geliştir-
mesine zemin hazırlamaktadır.
Yapılan araştırmalar sonucunda orta öğretim öğrencilerinin, cinsiyet, okulun
içinde bulunduğu sosyo-ekonomik düzey ve sürekli öfke ve öfke ifade ölçeği
değişkenlerine göre öğrenci yabancılaşma ölçeği üzerindeki etkisi incelendiğin-
de; cinsiyete göre anlamlı bir farklılık olmadığı; okulun içinde bulunduğu sosyo-
ekonomik düzeye göre yalnızca güçsüzlük alt ölçeği’nde anlamlı bir farklılık ol-
duğu diğer alt ölçeklerde anlamlı bir farklılık olmadığı; öfke ifade tarzlarına göre
öğrenci yabancılaşma ölçeğinin alt boyutları olan güçsüzlük, anlamsızlık, kural-
sızlık ve sosyal uzaklık alt ölçekleri üzerindeki etkisinin anlamlı olduğu bulun-
muştur.
Literatür incelendiğinde, okul ve yabancılaşmayla ilgili daha çok yurt dışı çalış-
maların olduğu, yurt içinde ise sınırlı sayıda çalışma olduğu görülmektedir. Ya-
bancılaşma ve öfke değişkenlerinin birlikte ele alındığı çalışmaların ise yalnızca
yurt dışında yapıldığı (Noguera, 1995; Gibbs, 2004; Thomas ve Smith, 2004)
ülkemizde ise bu iki değişkenin birlikte ele alındığı herhangi bir çalışmanın ol-
madığı görülmektedir.
Yukardaki bilgiler gözönüne alındığında ülkemizdeki öğrencilerin okula yabancı-
laşma düzeylerinin bazı sosyo-demografik (cinsiyet ve sosyo-ekonomik düzey)
değişkenler ve öfke açısından incelenmesi ülkemizde bu konuyla ilgili eksiklikle-
rin giderilmesi ve bundan sonra yapılacak çalışmalar için bir temel oluşturacağı
gerekçeleriyle önemli olduğu söylenebilir.
Çağımızda sosyo-kültürel yapı, insanlar dünyaya gelir gelmez gerçekleştirmeleri
zorunlu hedefler belirlemektedir. Öğrenci, bu sosyo-kültürel yapı içerisinde
kendine yer bulma çabasındadır. Sosyo-kültürel yapı, okulun aracılığıyla öğren-
ciye bazı “-meli”, “-malı”lara ulaşması koşuluyla mutluluk vaat etmektedir. İyi
105
bir bir sosyal ve ekonomik statü ancak akademik başarı düzeyini yüksek tutmak-
la gerçekleşebilir. Bu ve benzeri nedenler öğrencinin yaşamını bir yarış içerisi-
ne sokmaktadır. Yarışta zorlanan ve başarısız olan öğrenciler, vaat edilen mutlu-
luk ve yaşama ulaşamayacak, gereken ilgi ve saygıyı görmekten mahrum kala-
caktır.
İçinde bulunduğumuz kültürel yapı çocuğa doğumu ile birlikte bir hedef belirler.
Belirlenen bu hedefe ulaşamayan veya ulaşmakta zorlanan genç suçluluk ve
engellenmişlik duygusuna kapılarak, kendine ve diğerlerine karşı bir tepki bağ-
lamında öfke duygusu geliştirmeye başlar (Gibbs, 2004).
Gençlerde çocukluk ve okul yıllarında okula yabancılaşmanın yarattığı kişilik
problemlerinin ilerleyen yıllarda toplumun bir çok alanında kendini gösterebile-
ceği söylenebilir.
Okula yabancılaşma konusu, okullardaki öğrenci kişilik hizmetleri bağlamında
ele alınmalıdır. Yeşilyaprak (2000), öğrenci kişilik hizmetlerinin kapsamına giren
hizmetleri, genel olarak eğitim süreci içindeki öğrencinin kişisel ihtiyaçlarına ve
öğretimi güçleştiren sorunların çözümüne yönelik olduğunu belirtmektedir.
Araştırmalar okula yabancılaşma düzeyi yüksek olan öğrencilerin, öfke ifade
düzeylerinin de yüksek olduğunu göstermektedir. Öfke ifade düzeyi ve okula
yabancılaşma düzeyi yüksek olan öğrencilere ilişkin okul psikolojik danışmanlık
ve rehberlik hizmetleri, öfke yönetimi ve yabancılaşma duygusunun azalmasına
yardımcı olacak, kişiler arası ilişkilerin geliştirilebileceği güvenli atmosferin
olumlu etkilerinden yaralanarak grup çalışmaları düzenlenebilir.
Ayrıca takım ruhunu güçlendirecek ve iletişimi arttıracak sosyal etkinlikler öğ-
rencilerin olumsuz enerjilerini kanalize ederek olumluya çevirecekleri bir yol
olabilir. Yaşanılan öfke ve yabancılaşma duygusunun azaltılabilmesi için psikolo-
jik danışma ve rehberlik servisi aracılığıyla öğrencilerin yaşantı zenginliği yoluyla
potansiyellerini fark edip, gerçekçi hedefler oluşturmaları sağlanabilir.
Okul psikolojik danışmanları araştırma sonuçlarından yola çıkarak, sosyal uzaklık
yaşayan öğrencilerin, sosyal ilişkilerini geliştirmesine yardımda bulunacak grup
çalışmaları düzenlenebilir.
Özetlersek, eğitim kurumları, bireylerin özgün yapısını koruyan ve geliştiren, bir
niteliğe sahip olmalıdır. Geleneksel eğitim sisteminde, eğitim kurumları sistemin
istediği kişilik tiplerine uygun insan modelleri yetiştirmektedir.
106
Geleneksel sistem bu insan modellerini yetiştirebilmek için bireylerin kimlikleri-
ni, hissettiklerini ve değerlerini hiçe sayma pahasına kendisine ve çevresine ya-
bancılaşmaya zemin hazırlayan ezberci, bireysel özellikleri dikkate almaktan
uzak, yalnızca başarı odaklı öğretim yöntemlerini uygulamakta, bireyin hayata
hazırlanmasını sağlayacak becerileri öğretmemektedir.
Oysaki çağdaş eğitim anlayışında bireylerin kendi özlerinden uzaklaşmadan,
potansiyellerini fark etmeleri, yaşantı zenginliği yoluyla en üst düzeyde bu po-
tansiyelleri açığa çıkarabilmeleri, çeşitli etkinlikler yoluyla okul ortamında öğ-
rencilerin yaratıcı, üretken ve uyumlu bireyler olarak yetiştirilmeleri hedeflen-
mektedir.
Aşağıda orta öğretim öğrencilerinin içinde bulunulan sosyo-ekonomik düzey ve
öfke ifade tarzlarına göre okula yabancılaşma düzeyleri arasındaki farkı belirle-
mek için iki anket verilmiştir.
Bu anketler, öğrencilerin kendisini, geleceğini ve okul yaşantılarını nasıl değer-
lendireceklerinin belirlemek amacıyla hazırlanmıştır.
Tablo 46: Kişisel Bilgi Formu
Devam
Ad soyad : ...............................
Okul : ......................... Sınıf :.... /.....
Yaş :........
Cinsiyetiniz : ( ) Kız , ( ) Erkek
Babanızın öğrenim durumu Annenizin öğrenim durumu
( ) Hiçbir okul mezunu değil
( ) İlkokul mezunu
( ) Orta okul/lise
( ) Yüksek okul mezunu
( ) İleri eğitim görmüş (mastır doktora)
( ) Hiçbir okul mezunu değil
( ) İlkokul mezunu
( ) Orta okul/lise
( ) Yüksek okul mezunu
( ) İleri eğitim görmüş (mastır doktora)
107
Yapılan araştırmalar yabancılaşmanın kendiliğinden ortaya çıkan bir durum ol-
madığını bazen kişisel etkenler, bazen arkadaş etkisi, bazen de aile ve toplumsal
anlayıştan kaynaklandığını göstermektedir
Babanızın mesleği Annenizin mesleği
( ) İşçi (toprak, sanayi vb. )
( ) Esnaf/tüccar
( ) Çiftçi (kendi toprağı)
( ) Serbest meslek (doktor,avukat vb.)
( ) Memur
( ) Ev hanımı
( ) Çiftçi (kendi toprağı)
( ) Memur
( ) Esnaf/tüccar
( ) Serbest meslek (doktor,avukat vb.)
Ailenizdeki birey sayısı (siz,anne-baba ve kardeşler)
Oturduğunuz Ev
( ) 2 Kişi
( ) 3 Kişi
( ) 4-5 kişi
( ) 6-7 kişi
( ) 8 kişi
( ) ......
( ) Kira
( ) Kendinize ait
( ) Lojman
Ailenizin ortalama aylık geliri
( ) Belirli bir gelir yok
( ) 1 200 TL’den az
( ) 1 201-1400 TL arası
( ) 1 401-1600 TL arası
( ) 1 601-1900 TL arası
( ) 1 901-2 500 TL arası
( ) 2 501-3 500 TL aras
( ) 3501- 4 500 TL arası
( ) 4 501 - 6 500 TL arası
( ) 6 501 - 7 500TL arası
( ) 7 501 - 9 000 TL arası
( ) 9 001 - 12 000 TL arası
( ) 12 000-15 000 TLarası
( ) 15 000-20 000 TL arası
( ) 20 000 TL’den fazla
108
Öğrenci Yabancılaşma Ölçeği ( Örnek)
Sevgili Öğrencimiz,
Bu anket, sizin kendinizi, geleceğinizi ve okul yaşantılarınızı değerlendirmek
amacıyla hazırlanmıştır. Lütfen aşağıdaki cümlelerin her birini okuduktan sonra,
sizin düşüncenizle hangisi örtüşüyorsa yanındaki parantezi (X) biçiminde işaret-
leyiniz.
Lütfen anketi doldururken bunun bir test ya da sınav olmadığını bilerek yanıtla-
yınız. Burada her hangi bir doğru ya da yanlış yanıt yoktur. En iyi yanıt sizin ken-
di görüşünüzdür. Sizlerden bu ifadelere katılıp katılmama konusundaki görüşle-
rinizi derecelendirmeniz istenmektedir. Derecelendirme ifadeleri aşağıda yazıl-
mıştır.
Tablo 47: Öğrenci Yabancılaşma Anketi
devam
SN
CÜMLELER Hiç
K
atılm
ıyo
rum
-1
K
atılm
ıyo
rum
-2
Kar
arsı
zım
-3
Kat
ılıyo
rum
-4
Tam
amen
Kat
ı-lıy
oru
m-5
1
Okulda geleceğimle ilgili kararlar alınıyor, ancak hiç kimse benim fikrimi sormuyor.
( ) ( ) ( ) ( ) ( )
2 Okulda aldığım eğitim beni geleceğe hazırlamaktadır.
( ) ( ) ( ) ( ) ( )
3 Yakalanmadığım sürece okuldaki kuralları çiğnemekte sakınca görmüyorum.
( ) ( ) ( ) ( ) ( )
4 Çıkış zili çaldığında bir an önce okulu terk etmek isterim.
( ) ( ) ( ) ( ) ( )
5 Bugünlerde bu okulda kime güvenebileceğimi bilemiyorum.
( ) ( ) ( ) ( ) ( )
6 Okulda aldığım eğitim sayesinde geleceğimle ilgili mantıklı kararlar alabilirim.
( ) ( ) ( ) ( ) ( )
7 Anma ve kutlamalarda genelde yanımdaki arkadaşlarla konuşurum.
( ) ( ) ( ) ( ) ( )
109
Değerlendirme
Yukarıda kısaca belirtildiği gibi yabancılaşma kendiliğinden ortaya çıkan bir du-
rum değildir. Bazen kişisel etkenler, bazen arkadaş etkisi, bazen de aile ve top-
lumsal anlayıştan kaynaklanır. Yabancılaşma kaynaklarına ilişkin birçok araştır-
ma yapılmıştır. Araştırmalar, çocukların genel olarak şu nedenlerden dolayı oku-
la yabancılaştıklarını ortaya koymaktadır.
1) Çocukların kendi yaşantılarını kontrol etme yoksunluğu,
2) Başarıya ulaşmak için eşit fırsatların tanınmaması,
3) Gündelik yaşamla bağlantısı olmayan okul müfredatı,
SN
CÜMLELER Hiç
K
atılm
ıyo
rum
-1
Kat
ılmıy
oru
m-2
Kar
arsı
zım
-3
K
atılı
yoru
m-4
Tam
amen
Kat
ı-lıy
oru
m-5
8 Okula gitmek zorunda olmadığım günlerde mutlu olurum.
( ) ( ) ( ) (
) ( )
9 Bu okuldaki olaylar o kadar karmaşık bir hal aldı ki, gerçekten neler olup bittiğini anlayamıyorum.
( ) ( ) ( ) (
) ( )
10 Bu okulda başarı elde etmenin önemli olduğunu düşünüyorum.
( ) ( ) ( ) (
) ( )
11 Ders anlatılırken oyalanacak bir şeyler bulurum. ( ) ( ) ( ) (
) ( )
12 Okuldan çıkınca bir an önce okul üniformamdan kurtulmak isterim.
( ) ( ) ( ) (
) ( )
13 Bazen okulda arkadaşlarım tarafından kullanıldığımı düşünüyorum.
( ) ( ) ( ) (
) ( )
14 Okulun sunduğu bilgileri, yaşamımda kullanma şansına sahibim.
( ) ( ) ( ) (
) ( )
15 Sıra ve duvarlara yazı yazmamamız gerektiğini bildiğim halde bazen yazı yazarım.
16 Okulda kuralları çiğnemek hoşuma gider.
17 Bu okuldan mezun olmanın bana çok şey kazandıracağını düşünüyorum.
110
4) Öğretmenle iletişime geçememe,
5) Okulda karşılaşılan sorunlar nedeniyle içe kapanma,
6) Ailenin ilgisizliği,
7) Çocukların yetişkinleri güvenilir bulmamaları.
Şanlıurfa ili sınırları içerisinde 2011-2012 eğitim öğretim yılında, ilköğretim ikinci
kademede öğrenim gören tüm öğrencilere (138.617 öğrenci) okula yabancılaş-
manın nedenlerini tespit etmek amacıyla bir anket uygulanmıştır.
Anket sonucunda öğrencilerin genellikle okul kurallarına bağlı, ancak öğretim
süreciyle ilgili bazı konularda kendilerini güçsüz hissettikleri görülmüştür.
Bu bulgular diğer araştırma sonuçlarıyla da kısmen örtüşmektedir. Örneğin,
ilköğretim okullarındaki yabancılaşmayı inceleyen Çiftçi (2009), öğrencilerin
okula yabancılaşma algılarının orta düzeyde olduğunu; okulların bürokratikleş-
me düzeyinin, öğrenci yabancılaşmasının sosyal soyutlama boyutu hariç, tüm alt
boyutlarını anlamlı düzeyde yordayabildiğini belirlemiştir.
Ataş (2011) tarafından aynı ilde yapılan bir araştırmada ise, üniversite öğrencile-
rinin genel yabancılaşma algılarının orta düzeyde olduğu rapor edilmiştir. Ya-
bancılaşmayı etkileyen kişisel faktörlere ilişkin sonuçlara bakıldığında, cinsiyet
açısından, erkek öğrencilerin kız öğrencilere oranla daha yüksek düzeyde ya-
bancılaşma, güçsüzlük, anlamsızlık, kuralsızlık ve sosyal uzaklık yaşadıkları gö-
rülmüştür. Araştırmada elde edilen bu bulgular, Türkiye’de yapılan diğer araş-
tırma sonuçları ve konuya ilişkin yabancı literatürdeki bulgularla büyük oranda
örtüşmektedir.
Araştırmanın ortaya koyduğu bir diğer sonuca göre, ailesi fakir olan öğrenciler,
ailesi orta halli öğrencilere kıyasla daha fazla yabancılaşma, güçsüzlük, anlamsız-
lık ve sosyal uzaklık yaşamaktadırlar.
Yabancılaşmayı etkileyen okul etkenlerine ilişkin sonuçlar incelendiğinde, okul-
daki idareci ve öğretmenlerin ilgisinden hiç memnun olmayan öğrencilerin, kıs-
men memnun olan ve çok memnun olan öğrencilere kıyasla daha fazla yabancı-
laşma, güçsüzlük, anlamsızlık, kuralsızlık ve sosyal uzaklık yaşadıkları görülmüş-
tür. Bir başka ifadeyle, idareci ve öğretmenlerinin kendileriyle ilgilendiklerini
düşünen öğrenciler okula ve derslere karşı bağlılık duygusu geliştirmekte, kendi-
lerini okulda güvende hissetmektedirler.
Türk (2010) tarafından yabancılaşma göstergesi olarak ortaya çıkan anlamsızlık,
111
güçsüzlük, kurala uymama ve sosyal uyumsuzluk gibi davranış izlerinin öğrenci-
lerin okul algılarında, eğitim etkinliklerinde, okul kurallarında, okul yöneticileri
ve öğretmenleri ile olan ilişkilerinde nasıl yansıdığını belirlemek amacıyla öğren-
ci görüşlerine başvurarak yaptığı araştırmada anlamsızlık duygusu yaşayan öğ-
rencilerin okula, derslere, ders içeriklerine ve okul etkinliklerine karşı olumsuz
duygular taşıdıkları sonucuna varılmıştır. Ayrıca okulda öğrencilerin okul yöneti-
cileri ve öğretmenleri ile olan ilişkilerinde eşit, iletişime dayalı bir ilişki içinde
olmadıkları görülmüştür (Türk, 2010).
Yabancılaşmayı etkileyen arkadaş etkenlerine ilişkin sonuçlara bakıldığında, ya-
kın arkadaşlarının okul başarısı kötü olan öğrencilerin daha fazla yabancılaşma
yaşadıkları görülmüştür.
Özetlenecek olursa okulda yaşanan yabancılaşma, okulun yer aldığı fiziksel çev-
renin, okuldaki fiziksel olanakların ya da öğretmen tutumlarının öğrenciyi etki-
lemesi sonucu, onun toplumsal çevresinden koparak içine kapanması, kendisini
çaresiz hissetmesi, yalnızlaşması veya uyumsuz davranışlar içine girmesi duru-
mudur (Avcı, 2014). Yabancılaşma sonucunda okul ve öğrenme etkinliklerinden
kopan birey başarısızlık duygusunu yaşamaya başlamakta ve okul terki riski ile
karşı karşıya kalmaktadır.
D. ETKİLEŞMEYE DAYALI TEKNİKLER
1. GÖRÜŞME( MÜLAKAT)
Görüşme, bireyi tanıma çalışmalarında en yaygın olarak kullanılan bir tekniktir.
Belli bir amaçla yüz yüze gelen iki veya daha fazla kişinin, sözel ve sözel olmayan
davranış ve teknikler kullanarak yaptıkları bir etkileşim sürecidir. Başka bir ifade
ile görüşme, danışanla danışman arasında amaçlı ve planlı, kendine özgü kural-
ları olan bir konuşmadır. Bilgi toplamada ve bireyin sorununu teşhis ve iyileştir-
mede etken bir tekniktir.
a . Nerelerde Kullanılır ?
Araştırma ve değerlendirme etkinliklerinde,
Bireyin problemleri hakkında bireyle veya aile ile tartışırken,
Öğretmen veli ile görüşülürken,
Ev ziyaretleri yapılırken,
Ölçek, form anket gibi çeşitli araçları doldururken.
112
b. Görüşmenin Amacı
Herkes kendi amaçları doğrultusunda farklı görüşmeler yapabilir. Öğretmen öğrencisiyle, doktor hastasıyla, danışman danışanıyla, yönetici ise işe alacağı adayıyla vs. görüşme yapabilir. Görüşmeyi öğretmen yapıyorsa;
Öğrenciye problemini kendi ifadesiyle ortaya koymasına yardımcı olmak,
Gerekli bilgileri öğrenciye vermek,
Öğrencinin kendi imkanlarını daha iyi anlamasına yardımcı olmak,
Problemin çözümü için gerekli iç görüyü kazanmasına yardımcı olmak.
c. Görüşme Yaparken Nelere Dikkat Edilmelidir ?
Görüşmeyi psikolojik danışmayla karıştırmamak gerekir. Çünkü görüş-
mede kurulan ilişki psikolojik ve terapötik bilgi toplama ilişkisidir. Fakat görüşme
sonuçları psikolojik danışmada kullanılabilir.
Her görüşme için mutlaka önceden bir hazırlığın yapılması, amacın belir-
lenmesi ve hangi konularda bilgi toplanacağının kararlaştırılması yani görüşme
konusunun belirlenmesi gerekir.
Görüşmede amaç bilgi toplamak olsa bile bireyle kurulan ilişki karşılıklı
saygıya dayalı özel bir ilişki niteliğinde olmalıdır.
Görüşmede sadece bazı soruların sorulup, cevapların alındığı bir süreç
olarak düşünmemeli bireyin duygularını da rahatça ifade edebilmesine ortam
hazırlanmalıdır. Görüşmeyi yapan kişi görüşülen kişinin görüş ve duygularını,
düşüncelerini yerme ve eleştirme gibi bir hakka sahip olmadığını kesinlikle ak-
lından çıkarmamalıdır.
Görüşme sonuçlarının o anda kaydedilmesi gerekmektedir. Bu amaçlı
önceden bir form da hazırlanabilir.
Görüşmeciler bilgi toplamak ve bireye yardım etmek amacıyla görüşme
yaparken görüştükleri bireylerin giyim-kuşamı, beden dili, ses tonu ve genel
davranışlarını doğrudan gözleme olanağı bulur. Görüşmenin en üstün yanların-
dan biri budur. Görüşmeci görüştüğü birey hakkında oldukça fazla bilgi edinebi-
lir. Ancak burada görüşmecinin becerikli ve yetenekli olması gerekir. Daha çok
bilgi elde edebilmek için açık uçlu sorular sorulmalıdır.
d. Görüşmenin Konuşmadan Farkı
Görüşmede bilinçli olarak saptanmış bir amaç vardır. Bireylerin kişisel problemlerinin çözümüne yardım etmek, görüşmenin amaçlarından biri olabilir.
Belli bir amacı olduğu için görüşmenin kapsamı bu amaca yönelik bir plan ve içinde yürütülür
113
Amacın gerçekleştirilebilmesi için görüşmeye taraf olan kişilerden biri
olan görüşmeci etkileşimi planlama, düzenleme sorumluluğunu üzerine alır.
Görüşme sürecinde belli bir amaç için iki kişinin bir araya gelmesi söz
konusu olduğu için görüşmeler çoğunlukla rasgele değil belli bir zamanda, yerde
ve sınırlı bir süre için düzenlenir.
e. Görüşmenin Olumlu Yönleri
Yüz yüze ve doğal etkileşim sürecidir. Böylelikle birey hakkında kesin ve
doğru bilgi edinilir.
Kullanım alanı çok geniştir.
Görüşmede bireyin söylediklerine ve beden diline bakarak söylemedikle-
ri veya gerisinde yatan duygu ve düşünceleri anlalaşılabilir.
Görüşme tekniği okuma yazma bilmeyen bireylere de uygulanabilir.
İyi ilişkiler kurulduğu zaman görüşme ile bilgiler doğru ve eksiksiz olarak
toplanabilir.
f. Görüşmenin Sınırlı Yanları
Görüşme tekniği ekonomik değildir (tek tek bireylere dayandırıldığı için
zaman, emek, para bakımından ekonomik değildir).
Bireyin verdiği bilgilerin doğru olduğu kabul edilmektedir. Ancak birey
hakkında elde edilen bilgilerin ne derece doğru olup olmadığını kontrol etmek
mümkün değildir.
Görüşme tekniği, taraflar açısından sübjektif olduğundan elde edilen bil-
giler yanlış yorumlanabilir.
Görüşmede taraflara uygun yer, zaman, süre belirlemek oldukça zordur.
Görüşmede elde edilen bilgiler görüşülen bireyin vermek istedikleri bilgi-
ler ile sınırlıdır.
g. Görüşmenin Aşamaları
I. Hazırlık Safhası
- Görüşmenin amacı tespit edilmeli,
- Okulda öğrenciler için toplu kayıt tutuluyorsa öğrenci hakkında ön bilgi
sahibi olunmalı,
- Görüşmede neler sorulacağı önceden tespit edilmeli,
- Uygun bir görüşme yeri hazırlanmalı,
- Görüşmenin zamanı önceden tespit edilmeli ve öğrenciye bildirilmelidir.
114
II. Görüşme Safhası
- Öğrenci güler yüzle karşılanmalı,
- Öğrencinin kendini rahat ve güven içinde hissetmesi için gerekli ortam
sağlanmalı,
- Öğrencinin hal ve hatırı sorulmalı,
- Daha çok öğrenci konuşturulmalı, öğrencinin sözü kesilmemeli,
- Danışman görüşmeyi öğrenciye nasihat etmek için çıkmış bir fırsat ola-
rak değerlendirmemeli,
- Konuyla ilgili olmayan sorular sorulmamalı,
- Konuşmanın sonunda kısa bir özet yapılmalıdır.
III. Görüşme Sonrası
- Görüşmede konuşulanlar sır olarak saklanmalı,
- Görüşmede öğrenilen gerçekler objektif olarak yazılmalı,
- Tutulan kayıtlara bir yorum yapılmalı tutulacak yol ve tavsiyeler belirtil-
melidir.
Görüşme, hangi konuda kiminle yapılırsa yapılsın, bazı soruların sorulup cevap-
ların alındığı bir soruşturma süreci biçiminde düşünülmemelidir. Görüşmede
görüşülen kişinin konu hakkındaki duygu ve düşüncelerini rahat bir şekilde ifade
etmesine fırsat verilmelidir. Görüşmeyi sürdüren uygulayıcının görüşülen kişinin
görüşlerini, duygu ve düşüncelerini eleştirme ve yargılama gibi bir hak ve so-
rumluluğu da yoktur. Görüşme sonuçlarının kayıt edilmesi gerekir. Kayıt amacı
ile önceden hazırlanmış araçlar ve ölçekler kullanılacağı gibi düz yazılı raporlarda
düzenlenebilir. Duruma ve kullanılan aracın niteliğine bağlı olarak, bazı bilgiler
görüşme sırasında kaydedilebilir; bazı bilgilerin ise görüşmeden sonra yazılması
gerekli olabilir.
Okullarda psikolojik danışma ve rehberlik uygulamaları ile ilgili olarak görüşme
çalışmalarında uzmanların yanı sıra öğretmenlerin de görev almaları gerekir.
Buna göre, görüşme tekniği ile bilgi toplamada tecrübe kazanmaları ve bu tekni-
ği etkili bir biçimde kullanabilmeleri için öğretmenler ve uzmanlar arasında ya-
kın işbirliği ve karşılıklı bilgi alışverişi sağlanmalıdır.
h. Görüşme Çeşitleri
Belirli bir amaçla iki ya da daha fazla bireyin, sözel ve sözel olmayan davranış ve
yöntemler kullanılarak yaptıkları bir etkileşim sürecidir (Özgüven, 1998 ).
Bu süreçte, amaç bireyi tanımak, onun kişiliği, ilgi ve ihtiyaçları, duygu ve bek-
115
lentileri hakkında kendisinden bilgi almaktır. Aynı zamanda bireyin eğitsel ve
mesleki planlarını tartışırken, öğretmen ve velilerle görüşürken, ev ziyaretleri
yaparken, okul ve iş yerlerine inceleme ziyaretlerinden bulunurken, anket, en-
vanter vb çeşitli bilgi toplama araçlarını doldururken görüşme tekniğinden ya-
rarlanılır (Yeşilyaprak, 2000, Kepçeoğlu, 1990 ).
Bireyi tanıyabilmek, öğretmen-veli iletişimini güvenilir kılabilmek amacıyla ger-
çekleştirilen görüşme tekniği; yüz yüze gerçekleştiği için, hem duygusal hem de
düşünsel açıdan tarafların birbirlerini anlamalarını kolaylaştırmaktadır. Ayrıca
öğrenci ile öğretmen ve veli ile öğretmen arasındaki karşılıklı konuşma, sorunla-
rın neden ve sonuçlarını ortaya çıkarmak açısından yararlı olabilmesi için önce-
den planlanması gerekmektedir. Bu anlamada görüşme, serbest (yapılandırıl-
mamış) ve yapılandırılmış görüşme olmak üzere iki sınıfa ayrılmaktadır.
I. Serbest Görüşme (Yapılandırılmamış)
Kural ve işlem yolları esnek olan ve sohbet havası içinde, gerekli görülen sorula-
rın sorulduğu bir tekniktir. Serbest görüşmede, bireyin kendini rahat hissetmesi,
içtenlikle kendini anlatması, düşüncelerini ya da problemlerini daha geniş bir
şekilde yanıtlaması yönünde cesaret verilir (Özgüven, 1998).
II. Yapılandırılmış Görüşme
Kural ve işlem yolları ile sorulacak soruların daha önceden belirlenmiş olduğu bir
tekniktir. Yapılandırılmış görüşmede, genellikle sorulacak soruları ve açıklamala-
rı kapsayan standart görüşme formları kullanılmaktadır. Görüşmenin etkili ve
yararlı olabilmesi için görüşme ortamı, zamanı, etkileşim, danışmanın görüşmeyi
yürütmedeki bilgi ve deneyimi, problemi ele alış tarzı, bireye karşı takındığı tavır
gibi unsurların dikkate alınması gereklidir (Tan, 1992).
Görüşme Sürecinde Şu Aşama ve Kuralların Gözönünde Bulundurulması Gerekir:
Tanışın, rahat olun, görüşme konusunu kısaca açıklayın ve dostça bir iliş-
ki geliştirin. Görüşülenin (öğrenci/veli vs.) rahat olması ve düşüncelerini seslen-
dirmesi için uygun bir psikolojik ortam oluşturun.
Görüşme yerinin ısı, ışık, çevre ve oturma düzeni gibi fiziksel özellikleri
nin toplantı amacına uygun olmasına özen gösterin.
Görüşmenin amacını, içeriğini ve süresini açıklayın. Amaç üzerinde yo
ğunlaşın. Eğer görüşme konusu öğrencinizin herhangi bir problemi ile ilgili ise,
problem durumunu yargılamadan ve yorumlamadan betimleyin.
Görüşmenin özetini yazın.
116
Tablo 48: Görüşme Kartı
GÖRÜŞÜLENİN
Adı Soyadı : …………………………………… Tarihi : ...../...../ 2 0 1 . Saati :.... .....
Doğum Yeri ve Yılı : .................................. ...........
Öğrenim Durumu : ( ) Hiçbir okul mezunu değil , ( ) İlkokul mezunu ,
( ) Orta okul/lise , ( ) Yüksek okul , ( ) İleri eğitim görmüş (mastır doktora)
Adresi : ........................................................................................................................ ..................................................................................... Tel : ...... ...................
Geliş Nedeni : .................................................
Kim ya da kimler tarafından gönderildiği : ...................................................................
Baba İle İlgili Bilgiler Anne İle İlgili Bilgiler
Baba adı. .......................................
( ) Öz , ( ) üvey , ( ) Ölü ; ( ) Sağ , Yaş : .......
Babanın öğrenim durumu :
( ) Okula gitmemiş , ( ) İlkokul
( ) Orta okul/lise , ( ) Yüksek okul
( ) İleri eğitim görmüş
Babanın işi ve adresi : ...........................................................
................................. Tel : …………..
Annenin adı. ..........................................
( ) Öz , ( ) üvey , ( ) Ölü ; ( ) Sağ
Yaş : .......
Annenin öğrenim durumu :
( ) Okula gitmemiş , ( ) İlkokul
( ) Orta okul/lise , ( ) Yüksek okul
( ) İleri eğitim görmüş
Annenin işi ve adresi :...............................................................
.................................... Tel : ..................
Ailede Bulunan Başka Kişiler: …………………………………………………………………………………….
Görüşmenin özeti :…………………………………………………………………………………………………….
Karar :……………………………………………………………………………………………………………………….
Gelecek görüşme tarihi: ……/…./ 2 0 . .
Görüşme Tarihi: …../…/ 2 0 . .
Görüşenin Adı Soyadı :......................................... Ünvanı : .............................
117
2. AİLE GÖRÜŞMESİ
Günümüzde değişen ve gelişen dünyaya paralel olarak eğitim de sürekli değişim
içerisindedir. Bugün var olan birçok meslek yirminci yüzyılın başlarında hayel
bile edilemiyordu. Bu anlamda eğitim çağın gerektirdiği iş gücünü karşılayacak
bireyleri topluma kazandırabilmek amacı ile sürekli olarak yenileşme ve gelişim
içindedir.
Özellikle Türkiye’de ailelerin çocuklarını okula kayıt yaptırırken “eti senin, kemi-
ği benim” gibi ifadeler artık yerini, “veli katılımı”, “okul-aile işbirliği” ve “öğrenci-
öğretmen-veli üçgeni” anlayışına bırakmıştır. Ailenin, öğrencinin okul başarısın-
daki önemi, eğitim ile ilişkili kaynaklarda çok sık olarak vurgulanmaktadır. Aile,
çocuğun hem olumlu hem de olumsuz davranışları üzerinde etkili (Yıldırım,
2006) olduğuna göre öğretmenlerin yapması gereken işlerin en başında veli ile
iletişime geçerek çocuğu (öğrenci) zaman geçirmeden tanınmak olmalıdır.
Eğitim kurumları özellikle öğrenciyi tanıma amacıyla veli toplantıları, sınıf veli
toplantıları düzenler. Bu toplantılar genel konuların yanı sıra daha çok özel ko-
nuların görüşüldüğü toplantılardır.
Eğitimde; öğrencilerin bireysel farklılıklarının farkına varmak, verilecek olan ko-
nunun özelliğine göre uygun yöntem ve teknikleri kullanmak, eğitim etkinlikle-
rimizin içeriğini öğrencinin bireysel farklılığına göre belirlemek, hiç kuşkusuz her
öğretmenin istediği bir durumdur.
Öğrencinin tanınması için; bireylerin yetenekleri, yetiştiği çevrenin geliştirici ve
engelleyici etkileri gibi daha pek çok özelliklerinin ayrıntılı olarak bilinmesini
gerektirir. Ayrıca bireyin kendini tanıması ve gizli güçlerini geliştirmesi için de
bireyin özelliklerinin ayrıntılı olarak bilinmesi gerekir.
Bireyin tüm yetenek, kişilik ve davranış özellikleri hakkında topluca aynı anda
tek bir araçla bilgi elde edebilecek bir teknoloji henüz geliştirilmiş değildir. Bi-
reyin niteliklerine ilişkin bilgiler tek tek ve her biri farklı yaklaşım, yöntem ve
ölçme araçları ile elde edilir. Buna göre çeşitli yetenek, kişilik, ilgi ve tutum en-
vanterleri, anket, görüşme, gözlem ve test dışı tekniklerle öğrenciler hakkında
bilgi elde edilmeye çalışılır.
Aşağıda çocuğun genel durumu hakkında bilgi elde edebilmek amacıyla veli
tarafından doldurulacak biri özel öğretim öğrencileri için düzenlenmiş olan iki
“Öğrenci Tanıma Formu” örneği verilmiştir( Tablo 49 ve 50)
118
Tablo 49: Özel Öğretim Öğrencileri İçin Tanıma Formu
I. Öğrencinin Kimlik Bilgileri
Adı soyadı Kız ( ) Erkek ( )
Doğum tarihi / Yeri Adres:
Tel:
Cinsiyeti
Sınıfı /No
II. Aile Bilgileri
Adı Anne: Baba:
öz ( ) üvey ( ) sağ ( ) ölü ( )
öz ( ) üvey ( ) sağ ( ) ölü ( )
Öğrenim durumu
Mesleği
İş adresi
Telefon
Anne veya babanın süreğen hastalığı var
mı? Açıklayınız
Bağlı olduğu sosyal güvenlik kurumu
SSK ( ) Bağ-kur ( )
Yeşil kart ( )
Emekli sandığı ( )
Hiçbiri ( )
SSK ( ) Bağ-kur ( )
Yeşil kart ( )
Emekli sandığı ( )
Hiçbiri ( )
Anne-baba arasında akrabalık var mı?
Evet ( ) Hayır ( )
Anne-baba beraber mi yaşıyor?
Evet ( ) Hayır ( )
Kardeş sayısı 1 ( ) 2 ( ) 3 ( ) 4 ( ) 5 ve daha fazla ( )
Ailede anne, baba, çocuklar dışında yaşayan başka kimse var mı?
devam
119
III. Öğrencinin Sağlık ve Gelişim Bilgileri
Evet Hayır Açıklama
Çocuğun, geçirdiği önemli bir hastalık ya da ameliyat/kaza var mı? Varsa nedir?
( ) ( )
Hangi elini kullanır? ( ) ( ) Sağ ( ) Sol ( )
Süreğen hastalığı var mı? ( ) ( )
Nöbet geçirir mi? Evet ise hangi sıklıkta geçirir?
( ) ( )
Sürekli kullandığı ilaç var mı? Varsa nedir?
( ) ( )
Kullandığı herhangi bir cihaz var mı? Varsa nedir?
( ) ( )
Görme yetersizliği var mı? ( ) ( )
İşitme yetersizliği var mı? ( ) ( )
Ortopedik yetersizliği var mı? ( ) ( )
Daha önce zeka testi yapıldı mı?
Yapıldı ise; Hangi yıl, nerede yapıldı,
ne tür bir açıklama yapıldı? Belirtiniz.
( ) ( )
Çocuğunuz herhangi bir özel eğitim
desteği alıyor mu? Alıyor ise; özel
eğitim kurumunun adını telefon
numarasını, hangi alanlarda, ne kadar
sıklıkla, kaç yıdır özel eğitim aldığını
belirtiniz.
( ) ( )
Çocuğunuzun yetersizlik alanıyla ilgili
sağlık kurulu raporu var mı? Var ise;
Ne zaman, hangi kurumdan, ne
amaçla alındı?
( ) ( )
120
devam
IV - Gelişim Alanlarına İlişkin Bilgiler Dil ve Konuşma Becerileri
Eve
t
Hayır
r
Ailede Türkçe dışında herhangi bir dil konuşuluyor mu?
( ) ( )
En fazla ....... eylem bildiren komutları yerine getirir. (ör; kalem al)
( ) ( )
Bir ( ) İki ( ) Üç ( )
Daha fazla ( )
Konuşması anlaşılır. (Hayır ise sebebini işaretleyiniz.)
( ) ( )
Artikülasyon ( ) Kekemelik ( ) Tutukluk ( ) Diğer ( )
Kendini sözel olarak ifade eder. ( ) ( )
Kendini............... kelimelik cümleyle ifade eder.
( ) ( ) Tek ( ) İki ( ) Üç ( )
Daha fazla ( )
Çevresindekilerle karşılıklı sohbet eder.
( ) ( )
Yaşadığı, duyduğu bir olayı (evde, okulda) sözel olarak ifade eder.
( ) ( )
V. Bilişsel Beceriler
Evet Hayır
Adını okur ve yazar ( ) ( )
İki-üç kelimelik fiş cümleleri okur
( ) ( )
4-6 kelimelik fiş cümlelerini okur
( ) ( )
Verilen her türlü cümleyi okur
( ) ( )
Heceleyerek okur .
( ) ( )
Akıcı okur ( ) ( )
Okuduğunu anlar. ( ) ( )
121
Okuduğu kısa bir metni özetler. ( ) ( ) Yazılı ( ) Sözlü ( )
Çizgi çizer. ( ) ( )
Harf yazar. ( ) ( )
Sadece adını yazar. ( ) ( )
Fiş cümlelerini yazar. ( ) ( )
Birkaç kelimelik cümle yazar. ( ) ( )
Her türlü cümleyi yazar. ( ) ( )
Ritmik sayma yapar. ( ) ( )
Sayı sembollerinin adını söyler. ( ) ( )
Nesneleri sayısal olarak iade eder. ( ) ( )
Basit düzeyde dört işlem yapar. ( ) ( )
Toplama ( ) Çarpma ( )
Çıkarma ( ) Bölm ( )
Zaman kavramını kazanmıştır. ( ) ( ) Gün ( ) Yıl ( )
Ay ( ) Mevsim ( )
Saati söyler. ( ) ( ) Tam ( ) Buçuk ( )
Çeyrek ( )
Dikkatini uzun süre derslerine verebilir. ( ) ( )
Dikkatini uzun süre sevdiği bir oyun ya da faaliyete verebilir.
( ) ( )
VI. Sosyal ve Duygusal Geliş
Çocuğunuzun arkadaşlık ilişkilerini kurup, sürdürebilme durumunu lütfen belirtiniz.
.....................................................................................................................................
Çocuğunuz daha çok kimlerle oyun oynamaktan, arkadaşlık yapmaktan hoşlanır
açıklayınız.
……………………………………………………………………………………………………………………………
devam
…
122
Çocuğunuz ne tür oyunlar oynamaktan hoşlanır, açıklayınız
.....................................................................................................................................
Çocuğunuzun liderlik özelliği var mıdır? Var ise hangialanlardabelirtiniz
.....................................................................................................................................
. Çocuğunuz sorumluluk alabilir mi? Hangi alanlarda sorumluluk alabilir ve yerine
getirebilir belirtiniz
………………………………………………………………………………………………………………………………
… Çocuğunuzun eşyalarını / oyuncaklarını başkalarıyla paylaşıp-paylaşamadığını
belirtiniz
.....................................................................................................................................
.. Çocuğunuzda sinirlilik, kavgacılık, kıskançlık, inatçılık, tikleri, korkuları, içe kapanık-
lık vb. var mı? Lütfen açıklayınız
………………………………………………………………………………………………………………………………
… Uyku durumu nasıl? (Geç yatma, tek başına,başkasıyla uyuma,gece kabusları vb.var
mı?)..............................................................................................................................
. Çocuğunuzun anne-baba ve kardeşleri ile ilişkileri nasıldır? Lütfen belirtiinizniz
………………………………………………………………………………………………………………………………..
Çocuğunuz ödevlerini nasıl yapar? Açıklayınız. ( yardımla, yardımsız, ödev yapmaz)
………………………………………………………………………………………………………………………………
….. Anne – babanın birbirlerine karşı tutumları nasıldır? Evde çocukları olumsuz olarak
etkileyecek düzeyde çatışmalar yaşanır mı?Lütfen belirtiniz
………………………………………………………………………………………………………………………………
…. VII. Davranış ve Uyum Durumu
Çocuğunuzun yapmasından hoşlandığınız davranışlar nelerdir
………………………………………………………………………………………………………………………………..
İstediğiniz davranışı yaptığında siz neler yapıyorsunuz?
.....................................................................................................................................
Çocuğunuzun yapmasından hoşlanmadığınız davranışlar nelerdir?
………………………………………………………………………………………………………………………………..
Bu davranışı en çok hangi ortamlarda kimlerin yanında yapıyor?
………………………………………………………………………………………………………………………………..
devam
123
Bu form BEP öğrenci velisi tarafından sınıf / sınıf rehber öğretmeni gözetiminde
doldurulacaktır.
BEP (Bireyselleştirilmiş Eğitim Programı): Bireyselleştirilmiş eğitim programı,
özel eğitime ihtiyacı olan bireylerin gelişim özellikleri, eğitim performansları ve
ihtiyaçları doğrultusunda hedeflenen amaçlara yönelik hazırlanan ve bu birey-
lere verilecek destek eğitim hizmetlerini de içeren özel eğitim programıdır.
Bireyselleştirilmiş eğitim programı, öğrenci için hedeflenen amaçların ger-
çekleşme düzeyi doğrultusunda değerlendirilir. Öğrenciyi farklı alanlarda değer-
lendirecek, onun normal, özel ve destek hizmetlerden en üst düzeyde
yararlanmasını sağlayacak kararları alacak bir ekip oluşturulur. Bu ekipte, okul
yöneticisi, özel eğitim öğretmeni sınıf öğretmeni, okul psikologu veya rehber
öğretmeni, ihtiyaca göre dil ve konuşma terapisti, fizik tedavi uzmanı, sosyal
çalışmacı, tıp ve sağlık personeli gibi farklı uzmanlar bulunur.
Bu davranışı yaptığında siz neler yapıyorsunuz?
.....................................................................................................................................
. Çocuğunuzun hoşlandığı şeyler nelerdir?
.....................................................................................................................................
. Hoşlandığı şeyleri yapmasına ne zaman izin veriyorsunuz?
.....................................................................................................................................
Çocuğunuzun öncelikli olarak kazanmasını istediğiniz beceri ve davranışlar
nelerdir?.....................................................................................................................
Ailenin problemle ilgili görüşü
.....................................................................................................................................
.. VIII. Çocuğun Aldığı Eğitim ve Öğretimle ilgili Ailenin Düşünce ve Beklentileri
Okul yönetimi ile ilgili düşünce ve beklentiler
………………………………………………………………………………………………………………………………
… Sınıf öğretmeni ile düşünce ve beklentiler
………………………………………………………………………………………………………………………………
…. Okul rehberlik servisi ile ilgili düşünce ve beklentiler
………………………………………………………………………………………………………………………………
… …./ …/ 2 0 . .
Görüşülen Kişi Görüşmeyi Yapan
……………………………….. …………………………………
124
Tablo 50: Öğrenci Tanıma (Bilgi) Formu
ÖĞRENCİ BİLGİSİ Adınız Soyadınız: Cinsiyetiniz:
Sınıfınız ve numaranız: Doğum yeri ve yılı:
Okulunuz: Adresiniz:
Okul öncesi eğitim aldınız mı? Sürekli kullandığınız ileç ve tıbbi cihaz var mı? Nedir?
Ne yapmaktan hoşlanırsınız? Sürekli bir hastalığınız var mı? Varsa nedir?
Yakın zamanda taşındınız mı, okul değiştirdiniz mi?
Ders dışı faaliyetleriniz nelerdir?
Kendinize ait teknolojik aletleriniz var mı? Varsa günde/haftada ne kadar süre kullanırsınız?
Hala etkisi altında olduğunuz bir olay yaşadınız mı? Yaşamışsanız açıklayınız?
VELİ BİLGİSİ
Adı-Soyadı: Yakınlığı:
Eğitim Durumu: Telefon Numarası:
Mesleği:
Anne Baba
Adı Soyadı
Doğum Yeri / Doğum Tarihi
Öz mü?
Sağ mı?
Engel durumu var mı?
Eğitim Durumu
Mesleği
AİLE BİLGİSİ
Kaç kardeşsiniz? Ailenizin kaçıncı çocuğusunuz?
Okula giden kardeş sayınız: Aile üyelerinde sürekli bir hastalığı/engeli olan biri var mı? Yazınız: mı? Varsa yazınız. Evinizde sizinle birlikte kim/kimler yaşıyor? Yakınlık derecelerini belirtiniz:
Kaynak: MEB, Özel Öğretim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü
125
3. EV ZİYARETLERİ
a. Ev Ziyaretlerinin Önemi
Eğitimde, aile, okul ve çevre bireye kazandırılacak davranışlarda önemli faktör-
ler olarak değerlendirilmektedir. Bunlar arasında okul ve ailenin ayrı bir yeri ve
önemi vardır. Okul-çevre ilişkisinin temel amacı, okulun amacını gerçek-
leştirecek bir yapıyı kurmak ve işleyişi sağlamaktır(Memduhoğlu 2008).
Aile, çocuğun hayata başladığı ve kişiliğinin oluşmasında en önemli yakın çevre
olarak kabul edilmekte, okul ise, eğitim sisteminin amaç ve ilkeleri doğrultu-
sunda öğrencilere bilgi, beceri ve davranışların kazandırıldığı yerdir. Öğrenme
süreci, bireyin doğumuyla birlikte ailede başlar, planlı ve programlı bir kurum
olan okul ile devam eder. Okul bireye olumlu yönde davranış kazandırmakla
sorumlu olan bir kurumdur. Okulun varlık nedeni, yeni nesilleri sağlıklı ve verimli
bir biçimde yetiştirerek toplumsal yaşamın gelişmesini sağlamaktır. Bu amaçla
okul, etkinlikleri organize edilir ve sürecin temel dinamiklerinden biri olan
öğretmen tarafından uygulanır. Başta öğretmenler olmak üzere okuldaki tüm
ilgililer, öğrenci niteliklerinin geliştirilmesi ve planlanan hedeflerin gerçekleş-
tirilmesi amacıyla çalışmaktadırlar (Gökçe, 2002 ).
Ailelerin değişen ve gelişen günümüz koşullarında, okullarla iş birliği içinde ol-
ması kaçınılmaz olmuştur. Eğitiminde anne-baba katılımı öğrencinin uyumu ve
gelişmesinde kolaylaştırıcı bir rol üstlenmek demektir. Bunun için, okul ve aile
arasında kapsamlı bir iş birliği programı oluşturulması gerekir. Bu iş birliği için
hazırlanan programda ailenin ve okulun yükümlülükleri açıkça belirtilmelidir.
Eğitim bir bütün olarak düşünüldüğünde; salt okulda verilen bilgileri temel alıp
çocukların ailelerini, yetiştikleri çevreyi bu sürecin dışında tutarak hedefe ulaş-
mak olası değildir.
Aile tarihsel gelişim boyunca, kültürel ve toplumsal yapının temel dayanağını
oluşturmaktadır. Aile, insan neslinin devamını sağlayan, kültürel mirasın gelecek
kuşaklara aktarılmasını üstlenen, bireye aidiyet duygusunu kazandıran ve güven
veren bir sosyal kurum olarak kabul edilmektedir. Ailenin en önemli işlevi, yeni
üyelerini topluma kazandırmak ve onların sosyalleşmesine yardımcı olmaktır.
Aile, bireyi yaşamının ilk devresinden itibaren sosyal hayata hazırlama, iletişimin
temeli olan dili öğretme ve onu hayatta karşılaşacağı ikinci kurum olan okula
hazırlama görevini üstlenmektedir.
Kişinin dünyaya gözünü açtığı andan itibaren yaşam süresince en çok etkilendiği
126
çevre ailesidir. Çocuk anne ve babasının birçok kişilik özelliğini taklit ederken,
aynı zamanda ahlaki ve kültürel değerleri de benimsemektedir. Bireyin özgüven
kazanma, yaratıcı ve eleştirel düşünme, sorumluluk alma, işbirliği yapma ve dili
etkili kullanma becerilerinin ilk deneyimleri aile ortamında kazanılmaktadır (Ka-
raman,2007). Bu bakımdan, okulun ve ailenin işbirliği öğrencinin gelişimi açısın-
dan önemlidir. Eğitimde ailelerle sıkı bir işbirliği oluşturmak ve onlarında okulla
işbirliği içinde olmaya isteklendirmek, okul açısından önemli bir kazanımdır.
Ortak amaca ulaşmada okul ile veli arasında görüş birliği, işbirliği ve eylem birliği
gerekir (Doğru, 2005 ).
Daha önceleri de kısaca değinildiği üzere öğrenciye sınıf başarısı ve olumlu dav-
ranışlar kazandırmanın en temel kaynağı ve dayanağı, öğrenci, öğretmen ve
veliler arasındaki olumlu iletişimdir. Bu üçlü arasında iyi iletişim kurulmadan
sağlıklı bir öğrenci gelişimi gerçekleştirmek olanaklı değildir.
Yine daha önce de vurgulandığı gibi son yıllarda eğitim anlayışında belirgin bir
yenilik ve gelişme olmuş, anne babaların eğitime katılımı gittikçe daha çok kabul
görmeye başlamıştır. Bununla birlikte eğitim sistemimizde henüz ailelerin,
eğitim örgütlerinin birer aktif ortağı haline gelmediği de fark edilmektedir
(Yılmaz, 2006 ). Bu durum göz önünde tutularak okul-aile işbirliğinin sağlanması
için veli toplantıları ve ev ziyaretleri yapılmalı, toplantılar ve ev ziyaretlerinin
okul-aile iletişimi açısından önemli olduğu bilinmelidir.
Ev ziyaretleri aile ile iletişimde etkili yöntemlerin başında gelmektedir. Aile
evine kadar gelen, çocuğuna karşı sorumluluk duyan bir öğretmene daha fazla
güvenir ve ilgi gösterir. Ebeveynlerin değerlerini, çocuğuna karşı tutum ve dav-
ranışlarını, çocukla ilgili beklentilerini öğrenmek ve aileyi tanımak için kullanılan
en iyi yöntemlerden birisi ev ziyaretleridir (Çelik, 2005 ).
Ev ziyaretlerinin amacı, var olan potansiyeli, eğitim kurumları, öğrenci ve
ailelerin faydasına dönüştürmektir. Yapılan çalışmalardan hesaplanan sonuç
tam tamına alınamayabilir. Bu ziyaretlerde eğitim kurumlarının ve eğiticilerin,
öğrenci ve ailesine verdiği bir mesaj vardır: “Seninle beraberim”(Süzen, 2008).
Öğretmen, aileler ile sadece herhangi bir sorunla ilgili bilgi alışverişinde bulun-
mak için değil, öğrencinin gelişimi ve başarısından dolayı kıvancı yansıtmak için
de görüşmelidir (Aydın, 2008 ). Okul ve aile arasındaki ilişkiler sürekli şikayet
üreten, eleştiren, olumsuzlukları ön plana çıkaran bir anlayışla değil; yönetime
katkı sağlayan, sorunları çözmede aktif rol üstlenen bir düzeyde olmalıdır.
127
Ev ziyareti sırasında öğretmen; ebeveynlere evde yapılan rutin işleri çocuğun
kavram gelişimini desteklemek için nasıl kullanabileceklerini gösterir. Ebeveyni
ve çocuğu izler. Okulda verilen eğitimin evde de uygulanıp uygulanmadığını
kontrol eder. Çocuğun okulda yaptığı resim, bitki yetiştirme, hayvan besleme,
öykü okuma gibi etkinlikleri evde de ebeveynin yapması için rehberlik eder
(Çelik, 2005 ). Okul-aile işbirliğinde ailenin yaşadığı yerin görülmesi, öğrenci için
sağlanan fiziki, sosyal ve psikolojik ortamın yerinde tespit edilmesi, ailenin
içinde bulunduğu sosyal çevre, aile bireylerinin sağlık durumu gibi değişkenler
bakımından ev ziyaretleri özellikle problemli çocuklar için çok önemli bulgular ve
sonuçlar doğurabilmektedir.
Öğrencinin derste konsantrasyon eksikliği, ders başarısızlığı ve uyumsuzluk gibi
sorunların nedenleri çoğu kez ailenin içinde bulunduğu durumla ilgilidir. Bu so-
runların bazılarında ise sadece bir anlayış değişikliği ile giderilebilecek düzeyde
basit önlemlerle olumlu sonuçlara ulaşılabilmektedir.
Öğrencinin evde ders çalışma, hatta sağlıklı bir yaşama ve dinlenme ortamına
sahip olamaması söz konusu olabilir. Okul ve ailenin çocuk için sağlanabilecek
ortam konusunda karşılıklı görüş birliği içinde olmaları gerekir. Özellikle sosyo
ekonomik nedenlerle başarısızlığı ve uyumsuzluğu söz konusu olan çocuklar için
ailenin okula çağrılması yerine öğretmenin aileyi ziyaret etmesi oldukça etkili
sonuçlar doğurabilir.
Ev ziyaretleri öğrencinin yaşadığı çevreyi, öğrencinin çalışma ortamını, öğrenci
başarısının veya öğrenci başarısızlığının sebebini, öğrenicinin evdeki konumunu,
ailenin öğrenci ile olan iletişimini, ailenin öğrenciye olan tutumunu, ailenin
çocuğa olan ilgisini, ailenin sosyo-kültürel yapısını, ailenin maddi durumunu,
ailenin sağlık durumunun nasıl olduğunu gözlemlemek ve varsa sorunlar
hakkında görüşmek için yapılmaktadır.
Ev ziyaretinin önemli yönlerinden biri de velinin ve öğretmenin birbirlerinden
beklentilerini detaylı bir şekilde söylemeleridir. Samimiyetin ve açıklığın olduğu
bir ortamda öğretmenler de aileden ve öğrenciden ne istediklerini, nelerin
yanlış nelerin doğru olduğunu söylemekte zorlanmamışlardır. Bazen sorunlar
öğrencilerden değil, aileden kaynaklanıyor olabilir. Eğer aile de istekliyse sorun-
lar kısa sürede çözülür fakat aile bu sorunları kabul etmiyorsa çözüm yollarını
benimsemiyorsa yıl içinde birkaç kez daha ev ziyareti yapılabilir ve aileyle daha
sık iletişime geçilebilir.
Kıranşal (2007) ev ziyeretleri ile ilgili çalışmasını, ilköğretim ikinci kademe düze-
128
yinde görev yapan okul yöneticileri ve öğretmenlerin oluşturduğu geniş bir
örneklemle (102 kişiye) eğitim kurumlarıyla aileler arasında sağlıklı bir etkileşim
ve işbirliğinin sağlanmasına yönelik mevcut durum hakkındaki öğretmenlerin
bakış açılarını tespit etmek amacıyla yapmıştır.
Kıranşal, ev ziyareti uygulamasının nadiren de olsa yapıldığı, okul aile etkileşimi
ile ilgili eksiklikler olduğu, öğretmenlerin görüşlerine göre veli-öğretmen
görüşmelerinden sonra öğrenci davranışlarında değişim gözlemlendiği, öğret-
menlerin yeterli düzeyde okul aile birliği toplantıları gerçekleştiremedikleri,
öğretmen görüşlerine göre okul aile birliklerinin işlevlerini yeterli düzeyde ye-
rine getiremedikleri sonuçlarına ulaşmıştır.
Uzmanlara göre öğretmen ve aile sürekli işbirliği halinde olmalı, öğrenciye
destek olarak olumlu davranışlar kazanmasını sağlamalıdır. Bütün bunlar göz
önünde bulundurularak yapılan ev ziyaretlerinin öğretmen-öğrenci, öğrenci-veli,
öğretmen-veli arasındaki iletişimi ve işbirliğini kuvvetlendirdiğinden ev
ziyaretleri önemli görülmektedir.
b. Ev Ziyaretlerinde Şu İlke ve Anlayışların Benimsenmesi Uygun Olur
Okullarda yöneticiler öğrencilere psikolojik yardım yapmada ev ziyaret-
lerinin önemini kabul etmeli; bu amaçla uzman ve öğretmenleri teşvik etmeli;
onlara zaman ve hazırlanma kolaylıkları sağlanmalı; ailelerin bu ziyaretlere is-
tekli hale gelmesi için çaba göstermelidir.
Ev ziyaretleri, ziyaret öncesinde mutlaka planlanmalı; aile ile ilişki kurul-
malı ve randevu alınmalıdır. Ziyaret konusunda çocuğa da bilgi verilmelidir.
Ev ziyaretlerinde hangi konularda ne tür bilgilerin toplanacağı, gerekirse
tüm ziyaretler için geçerli olmak üzere belirlenmeli; bu bilgiler anket, soru
listesi, işaretleme listesi , derecelendirme ölçeği gibi çeşitli görüşme ve gözlem
formları biçiminde düzenlenmelidir.
Her ziyaret sonunda, toplam bilgiler formlar üzerinde mutlaka yazılı hale
getirilmelidir. Bazı bilgiler ziyaret sırasında hemen yazılabilir; bazı bilgilerin ziya-
ret sırasında yazılması sakıncalı olabilir.
Kuşkusuz hangi bilgilerin ziyaret sırasında, hangilerinin mutlaka ziyaretin sonun-
da yazılması gerektiği ziyareti yapan kişinin takdirine ve bu konudaki tec-
rübesine bırakılmalıdır.
Ziyarete gitmeden önce, olanaklar ölçüsünde, çocuk ve aile hakkında
bilgi edinmelidir.
129
Ziyaretin başlangıcında çocuğun da hazır bulunması sağlanmalıdır. Bu
karşılıklı konuşma ve ilişkiyi kolaylaştırır.
Ziyaret sırasında çocuk ve aile kesinlikle eleştirilmemeli; çocuk hakkında
daha çok olumlu ifadelere yer verilmeli; özelikle çocuğu başka çocuklarla
karşılaştıran ifadelerden kaçınmalıdır. Aynı şekilde, ziyarette okul ve diğer öğret-
menlerin eleştirilmesine de fırsat verilmemelidir.
Ziyarete randevu verilen saatte gidilmeli ve ziyaret süresinin bir saati aş-
mamasına dikkat edilmelidir. Ziyaret mümkün olduğunca 40 dakika ile sınırlı
tutulmalıdır.
Ev ziyaretleri, resmi olmaktan ziyade, kişisel dostluk ve nezaket esası
üzerine kurulmalıdır.
Ziyarette elde edilenler, ziyaretten hemen sonra kaydedilmelidir. Hafı-
zaya bırakılmamalıdır.
Öğretmen veya danışman, ev ziyaretlerinde başka ailelerin çocukları
hakkında ağzını sıkı tutmalıdır. Öğretmen ya da danışman, konuşmaktan daha
çok, iyi bir dinleyici olmalıdır. Ziyaret ile ilgili hatıra fotoğraf çektirilebilir.
Tablo 51: Ev Ziyaretleri Değerlendirme Formu
Öğrencinin Adı Soyadı:…………………………
Veli Adı Soyadı:………………………………….. Adresi:……………………………………………….. …………………………………………………….......
Anne – baba birlikte mi? Evet ( ) Hayır ( )
Evde kaç kişi yaşıyor? 1 ( ) 2 ( ) 3 ( ) 4 ( ) 5 ve üstü ( )
Ailenin gelir düzeyi /Ailede çalışan sayısı ………… TL ……. Kişi
Ana-babanın eğitim düzeyi ( ) İlkokul, Ortaokul ( ), Lise ( ) ( ) Üniversite, ( ) Doktora
Okulla ilgili düşünceleriniz nelerdir? …………………………………………………………..
Şimdiye kadar okula kaç defa geldiniz? ….. Defa
Veliyi ziyaretin Tarihi : … /… / 2 0 . . Saat : ..... …… Öğretmenin tespitleri : …………………………………………………………………………………………..
Veli Öğretmen Okul Müdürü ………………….. ………………….. …………………..
130
4. PSİKODRAMA (RUHSAL OYUN)
Tedavide kullanan bir tekniktir. Jacob Levy Moreno tarafından, 20. yüzyılın baş-
larında geliştirilmiştir. Psikodrama, Yunanca’daki “psyche(psiko: ruh)” ve “dra-
ma (eylem) sözcüklerinden oluşur. Öğrenme, eğitim etkinlikleri içindeki en
önemli kavramdır. Bütün eğitimciler en etkili ve kalıcı öğrenme sürecinin ‘yapa-
rak-yaşayarak öğrenme’ olduğu konusunda tartışmasız birleşmektedirler.
Drama, ‘yaparak-yaşayarak öğrenme’ bakımından en etkili yöntemlerden biridir.
Genel olarak konuyla ilgili olan eğitimci/sanatçı/uygulayıcıların birleştiği ve en
basit anlatımla drama; bir düşünceyi beden diliyle, hareket ederek anlatımdır.
Dramayla birey düşünür, plan yapar, organize eder ve düşüncesini eyleme dö-
nüştürerek uygular. Bu süreçte de yaşantılar yoluyla yeni davranış ve duyguları
öğrenir, deneyim sahibi olur. Böylece birey duygularını kontrol edebilme, değiş-
tirebilme, düşüncelerini ifade edebilme, konuşarak iletişim kurabilme gibi yete-
neklerini geliştirir.
a. Psikodrama
Psikodrama, Avusturyalı hekim ve psikiyatri uzmanı Jacob Levy Moreno tarafın-
dan, 20.yüzyılın başlarında geliştirilmiş olan bir psikoterapi kuramı ve yön-
temidir. Yöntem Moreno’nun evrene ve yaşama yaklaşımı, zengin duygu ve fan-
tezi potansiyeli ile onun spontan, eylemci kişiliğinden unsurlar taşır. Öncelikle
bireyin grup içinde gelişmesini ve iyileştirilmesini hedefleyen bir teknik ve yön-
temlerden oluşur. Moreno, evrenin en gelişmiş canlı parçası olan insanda üç
temel dinamiğin farkına varmıştır. Spontanlık, yaratıcılık ve eylem.
Ona göre insan doğduğu günden itibaren yaşamı boyunca belli rolleri alır ve
onları oynamada bu güçleri kullanır. Her üç yeteneğin birbirini bütünleyerek
normal bir gelişme ve olgunlaşmaya ulaşamamaları değişik ruhsal rahatsızlıkları
doğurur. Doğal ve etkin bir gelişme aşamasında, insanın söz konusu bu üç
yeteneği üzerinde çalışabilmesi gerekir. İşte bu nedenle psikodrama, kişilerin
ilişkilerini, bu ilişkilerde yaşadıkları sorunları, çatışmaları ve kendi iç dünyalarını
spontan bir biçimde, bir oyunun içinde rol alarak incelemelerini ve farkındalığa
ulaşmalarını sağlamaya çalışır.
Moreno bu anlamda psikodramayı, insan doğa-sına en uygun gelişim ve iyileşim
yöntemi olarak görür. Psikod-rama , J.L. Mo-reno'nun tanımıyla, gerçeğin ye-
niden canlandırılmasıdır.
131
Moreno, evrenin psikolojik bozuklukları "rol kuramı" içinde ele almıştır. Psiko-
dramada bir yönetici danışman veya terapist ile grubu oluşturan danışanlar ya
da izleyiciler vardır. Danışanlardan biri kendi isteğiyle grup karşısında kendi
problemiyle ilgili rolünü oynar. Rol oynanırken ortamda gerekli düzenlemeler
yapılır ve grubun bazı üyeleri oynanmakta olan rolün gerektirdiği diğer rolleri
alır, ancak baş oyuncu problemini oynamak üzere ortaya çıkan oyuncudur. Or-
tam tamamen özel olarak seçilmiş bir oda içinde duygusal ve psikolojik ilişkilerin
kurulmasına uygun bir terapi tekniğidir.
b. Psikodrama Kuram ve Teknikler Grubu
Moreno için psikodrama bir yaşam biçimiydi. Terapötik bir amaçla kullanılan bir
sürü yapılandırılmış teknikler topluluğu değildi. Onun yaklaşımı yalnızca bir ki-
şilik ve davranış kuramına değil, aynı zamanda “hayata yeni bir bakış olarak de-
ğerlendirilebilecek bazı felsefi temellere oturtulmuş” Psikodramaya her türlü
kuramsal çerçeve içerisinde kullanılabilecek bir seri iyi işlenmiş ve esnek tek-
nikler dizisi olarak bakılır. Örneğin, hareket ve “şimdi ve burada” üzerine yaptığı
uygulama psikodramanın özellikle Gestaltçı bir çerçeve içinde kullanılmasını
uygun kılmaktadır. Baş rol oyuncusu olan kişi birbiri ardına oluşan duygusal du-
rumların farkına varıp yaşantısındaki “bitmemiş işleri” psikodrama aracılığıyla
çözümleyip bütünleşebilir.
Psikodrama zamanı ve mekanı aşma açısından sınırsız olanakları ile psikoanalitik
çerçeve içinde de kullanılmaya uygundur.
Aşağıda örnekte görülebileceği gibi kişinin içselleştirilmiş ebeveyn değerlerine
tutumlarına karşı iç görü kazandırılabilir. Ayrıca transferanslarıyla da uğraşmak
mümkündür.
Ethel 45 yaşlarında başarılı bir iş kadınıydı. Bir seansta en yakın arkadaşına karşı
beslediği ikili duygularını paylaşıyordu. Ethel’in bu arkadaşı kendi yaşlarında an-
cak bir baston yardımıyla ve zorlukla yürüyebilen bir kadındı. Ethel “bazen beni
manipüle ediyor ve hizmetçi gibi kullanıyormuş duygusuna kapılıyorum. Onu her
yere ben götürmek zorundayım. Alışverişini ben yapıyorum, diğer ufak tefek
işlerini hep ben görüyorum. Allah kahretsin! Aslında bu işlerin yarısını kendi
yapabilir. Ona “çek git” dediğim zaman da öylesine kötü oluyor ve mahzun-
laşıyor ki dayanamıyorum bu sefer de “peki peki” diyorum. Bunları yapıyorum
çünkü aslında onu çok seviyorum” dedi.
Benim önerimle gruptan bir üye, Ethel’in arkadaşı rolünü oynadı. Oyun sırasında
132
Ethel’in arkadaşının onu nasıl kullandığı, hem hoş hem de açık bir şekilde ortaya
çıkmıştı. “Kendi kendine konuşmak” ve dublör tekniklerini kullanarak Ethel’in
arkadaşının manipülasyonlarına karşı yaşadığı duygusal tepkilerin doğası araş-
tırıldı.
Belli bir noktaya geldiğimizde Ethel, “kendimi şu anda küçükken anneme karşı
geldiğim zamanlardaki gibi hissediyorum. Ben ona bu şekilde davrandığımda, o
bana hiçbir ceza vermez tehdit etmezdi. Sadece “kalpten giderdi” son kırk yıldır
da, hep ‘kalpten gidiyor’. Şimdi 79 yaşında” dedi. Bunun üzerine bir grup üyesi,
Ethel’in annesini oynamak için gönüllü oldu. Ethel ve annesi arasında canlı bir
konuşma geçti. Bu etkileşim sırasında Ethel bu tür manipülasyonlar ve ‘kalp
krizleri’nin kendisine neler yaşattığını annesine açıkça söyledi. Daha sonra arka-
daşına dönerek şefkatli ama kesin sözlerle aralarındaki arkadaşlığın daha sağlam
olabilmesi için bazı kurallar önerdi.
Grup davranışı destekledi. Bir sonraki seansta o gün eve gittiğinde arkadaşına
telefon ettiğini ve psikodramadaki prova ettiği bu yeni davranış biçimini dene-
diğini söyledi.
Psikodrama teknikleri öğrenme kuramcıları tarafından ve davranışçı terapistler
tarafından kullanılır. Marcia kırk yaşlarında havalı, çekici bir kadındı. Bir gün
grup odasına çok tedirgin olarak girdi. Kendi arabasını park etmeye çalışırken
yaşlı bir kadın, daha büyük bir arabayla ona arkadan çarpmıştı.
Marcia kızmış, rahatsız olmuş ama kadını üzmekten korktuğu için bir şeyler
söylemeden oradan uzaklaşmıştı. Ancak bu kez, grubunda yardımıyla Marcia
kadınla konuşup kızgınlığını ve sıkıntısını ifade etmiş ve grupta herkes hoşça
vakit geçirmişti. Birkaç ay sonra bir gün Marcia, bu kez de kahkahalarla gülerek
guruba geldi ve “Eh, buna inanamayacaksınız ama ben biraz önce gene Murray
Caddesindeydim. Ve arabamı aynı yere park etmeye çalışıyordum ve ... Bingo!
Bir kadın aynı şekilde, arabama arkadan vurdu. Kadının aynı teyze olup olma-
dığını bilmiyorum ama umurumda değildi. Bir saniye kadar gaza basıp çekip
gitmeyi düşündüysem de, ‘Anasını satayım’ dedim. Kadının arabasının hemen
yanına, ikili park yaparak arabadan indim ve yanına gittim. Artık gerisini siz tah-
min edin. Verdim veriştirdim. O anda kendimle gururlanıyordum. Tam dönüp
gitmeye hazırlanıyordum ki, kadın penceresinden başını uzatıp yüzünde mahcup
bir ifadeyle, “ Evladım ne söyledin? Kusura bakma ben sağırım, hiçbir şey duy-
mam” demez mi!”
133
c. Psikodramanın Uygulanması Sürecindeki Araçlar Şunlardır
I. Sahne
II. Psikodrama Yöneticisi (Direktör)
III. Asıl Oyun Kurucusu (Protogonist)
IV. Yardımcı Benler
V. Grup
VI. Çeşitli Psikodrama Teknikleri
I. Sahne
Bunun için önemli özel bir koşul aranmaz. Psikodramanın yapıldığı her yer
kendiliğinden sahne olabilir. Grubun yerleştiği yerden artakalan ve sorunun dra-
malaştırılarak ortaya konabilmesini sağlayan bir alanın bulunması yeterlidir. Çok
küçük yerler, oyuncuların hareketlerini kısıtlar. Çok büyük yerler de grup duy-
gusunun oluşmasını engeller.
II. Psikodrama Yöneticisi (Direktör)
Psikodramayı uygulayan kişidir. Yönetici her oturumun gerçekleşmesi ve gidi-
şinden sorumludur. Bir yandan çoğunlukla edilgen ve tutuk olan grup üyelerinin
oyun içinde “etkin olabilme yeteneğini kazanması” gibi bir değişiklik yapmak,
diğer yandan da daha oyunun devam sırasında protogonistin ve grup üyelerinin
tedavi gereksinimlerine göre oyuna yön vermek görevi vardır. Bütün grubu ve
grubun ilgilendiği oyuncuyu hazırlayıp harekete geçirdikten sonra kendisi geriye
çekilir. Tümüyle protogonistin davranışlarını izlemeye çalışır. Onun hiçbir sözü-
nü, duygusal değişimini tavır ve hareketlerini gözden kaçırmamaya çalışır.
III. Asıl Oyun Kurucusu (Protogonist)
Protogonist canlandırdığı olayı önceden planlayıp provasını yapmaz oyunu ta-
mamen hazırlıksız içinden geldiği gibi oynar. O burada, geçmişte ve şimdi kendi
öz yaşamını gelecek için beklentilerini oynar. Sözlerle dile getirmeyeceği yaşan-
tısını yaşayarak dile getirir. Psikodramanın tedavi yönünden etkili olabilmesi
protogonistin dikey bir geriye gidişle canlandırmak istediği olaya girebilmesine
tümüyle onu içtenlikle yaşmaya çalışmasına bağlıdır.
IV. Yardımcı Benler
Dramaya katılan herkes (baş rol oyuncusu dışında) yardımcı ben adını alır. Özel-
likle psikodrama eğitimi görmüş kişilerin olması önerilir.
134
Görevleri üç şekilde özetlenebilir.
Protogonistin o anda bulunmayan ya da hayalinde canlandırdığı kişiyi
temsil ederler zaman zaman protogonistin kendisini de oynarlar, o zaman yar-
dımcı egodurlar.
Terapist ile protogonist arasında aracıdırlar. Her iki taraftan gelen yön-
lendirmelere göre davranmaya dikkat ederler.
Protogoniste kişiler arası ilişkilerini şekillenmiş olarak görme ve onları
inceleyip değerlendirme olanağı sağlarlar.
V. Grup
Moreno psikodrama ile grup tedavisini grup içinde, grup aracılığıyla ve grup için
gerçekleştirmiş olmaktadır. Bir psikodramada üye sayısı 6 ile 9 arasındadır. Daha
az sayıda olursa protogonist ve yardımcılarında hoş olmayan duyguların uyan-
masına neden olur. Çok büyük gruplar ise bir taraftan protogoniste yönelmek
diğer taraftan grup bireylerindeki değişikleri ve grup dinamiğini gözden kaçır-
mamak güçlüğü doğar. Yaş, cinsiyet, kişilik yapısı, yetenek hastalık yönünden
heterojen olması tercih edilir. Bazı durumlarda homojen gruplar daha çok isten-
ir. Bu tür gruplara eş grupları, alkolikler, ana-baba grupları örnektir. Grupta en
önemli koşullardan birisi de güven ve ciddiye alınma, ilgi alışverişidir.
VI .Çeşitli Psikodrama Teknikleri
Psikodramayı oluşturan önemli unsurlardır. Bunlardan rol değişimi, kendi ken-
dine konuşma en önemlileridir.
Kendi Kendine Konuşma
Drama sırasında başrol oyuncusundan ya da dramanın herhangi bir üyesinden
kendi kendine konuşması duygu ve düşüncelerini söze dökmesi istenir. Örneğin
kendisini çocukluk ergenlik ya da yetişkinlik dönemindeki güvenli bir yerde hayal
etmesi oraya sığınması söylenir. Bazen de sürdüğü etkileşim kesilir kendi
kendine konuşması istenir.
Rol Değişimi
Rol değişimi psikodramada iki başrol oyuncusunun birbirlerinin kimliklerini
yüklenerek rol değiştirdikleri tekniktir. Bu işlem kısa olabilir ya da birkaç dakika
sürebilir. Rol değişimi yardımcı benin kendi rolüne ısınmasını sağlar. Bu amaçla
başrol oyuncusundan bir süre yardımcı egonun rolünü oynaması istenir. Diğer
yandan da üyenin kendi duygularıyla bütünleşmesini sağlar.
135
- Başrol oyuncusu eşine: On beş yıllık evlilik hayatımızda bana bir kez bile
güvenmedin.
- Direktör (Yönetici): Lütfen rolünüzü değiştirin.
- Başrol oyuncusu: (Eşinin rolünü oynayarak) Sen de bana hiç güven
medin. Çok kıskanç bir kocasın.
- Direktör: Rolünüzü değiştirin.
- Başrol oyuncusu: Ne bileyim... Galiba söylediğin doğru.
Rol değişimi bireyin bir başkasını yerine geçmesinin nasıl bir şey olduğunu an-
lamasına dünyayı bir başkasının gözüyle görmesini sağlar.
d. Psikodrama Oturumunun Üç Aşaması
I ) Isınma
II ) Oyun (Dram)
III ) Grup Görüşmesi
I. Isınma
Isınma alıştırmalarının amaçları grup üyelerinin harekete hazırlanmasını sağlar.
Kısa zamanda duygularıyla ilişkiye geçebilmelerinde yardımcı olur. En baştaki o
rahatsızlık verici sessizliği ve sıkıntıyı ortadan kaldırır. Grup dayanışmasının ça-
bucak kurulmasına ve başrol oyuncusunun seçilmesine yardımcı olur.
II. Oyun (Dram)
Başrol oyuncusunun ihtiyaçları katılanların kendiliğinden direktörün (yönetici)
bilgisi ve hayal gücü doğrultusunda drama her yöne gidebilir. Bazı psikodinamik
sahneler etkili ve dokunaklıdır. Diğerleri ise yavaş ve sıkıcı olabilir. Katılanların
etkilenme ve duygusallık düzeyi ise başrol oyuncusunun sağladığı yararın bir
ölçütü değildir. Bir psikodrama seansı bazen ilgi çekici görünmese ve yavaş olsa
bile başrol oyuncusunun iç dünyasına, düşünce ve davranışlarına doğru yaptığı
önemli bir araştırma yolculuğu olabilir.
III . Grup Görüşmesi (Paylaşma Aşaması)
Her insanın hayatı kendine özgü ve tektir. Ancak duygular evrenseldir. Başrol
oyuncusu kendi hayatının dramını yaşarken seyirciler arasında kimse aynı
olayları ve duyguları yaşayamaz. Ama aşağı yukarı herkes onun ızdırabı,
üzüntüsü, kızgınlığı ve mutluluğunun titreşimini alırlar. Benzer duygular içine
girerler.
136
Drama sırasında üzerinde durulan olaylar ne olursa olsun hem seyircilerde hem
de yardımcı egoda bazı duygular uyanır. Grup üyelerinden, dramanın bitiminde
bu duygu anıları hem birbirleriyle hem de başrol oyuncusu ve yardımcı ego ile
paylaşmaları istenir. 5. SOSYODRAMA ( TOPLUMSAL OYUN)
Sosyodrama bir grup bireyin bir sosyal problemle ilgili bazı rolleri paylaşarak
izleyiciler karşısında gerçek hayatta olduğu gibi oynamalarıdır. Sosyodramada
her birey kendini değil, seçilen sosyal problemin içinde bir başkasının rolünü
oynar. İşte, psikodrama ile sosyodrama arasındaki önemli farklardan biri bireyin
kendini ya da bir başkasını oynaması noktasında toplanmaktadır.
a. Konular
Bireylerin toplumsal yönden gelişmelerini sağlamak ve sosyal ilişkilerde karşılaş-
tıkları çeşitli sorunları gidermek amacı ile bir iş arama, yeni bir gruba katılma,
bir arkadaş grubu olarak bir konuda karar verme, birlikte dışarıda yemek yeme,
anne babanın sınıf ziyaretleri, geziye çıkan öğrenci grubu, ders yılı içinde sınıfa
katılan öğrenci, öğretmenin hastalanması, doktora giden öğrenci .... gibi konu-
lar olabilir.
b. Toplumsal Oyun Düzenlenirken, İzlenecek Adımlar
- Oyun hazırlanıyor, konu ve roller belirleniyor.
- Oyuncular seçiliyor.
- Sahne hazırlanıyor.
- Gözlemciler belirleniyor.
- Oyun oynanıyor.
- Oynanan oyunun tartışması yapılıyor ve oyun değerlendiriliyor.
c. Kullanılış Amacı
Bu teknik toplumsal çatışmaları çözümünde; kişilerin, kendilerinin ve
başkalarının değer yargılarını tanımalarında; ortak bir sorun üzerinde çalışma
gibi toplumsal beceri ve davranışların geliştirilmesinde ayrıca bütün bunlar
seçilen sosyal konu ya da problemle ilgili olarak bireylerin yeni sosyal dav-
ranışlar ve anlayışlar kazanmalarına yardımcı olur.
Sosyodrama tekniği okullarda okul rehberlik uzmanı; hastane ve kliniklerde de
ruh bilimci ve ruh hekimi kullanabilir ayrıca okullarda öğretmenler tarafından
kolaylıkla uygulanabilir.
137
Sınıf rehber öğretmeni, özellikle de rehberlik uzmanı, belirli bir kişiyle ilgili olma-
yan sorunların temsili aracılığıyla, okul çalışmalarında öğrencilerin duydukları
gereksinimleri ve her türlü konulardaki düşüncelerini öğrenebilmektedirler.
d. Sosyodrama ve Psikodrama Arasındaki Fark
Sosyodramada kullanılan teknikler, psikodramadaki tekniklerden birçok noktada
farklıdır.
Psikodrama oturumunda yöneticinin ve yardımcılarının dikkati direkt birey ve
bireyin kişisel sorunları üzerine toplanır. Psikodramada gruptaki kişiler kolektif
bir eylem içinde olsalar bile, temel konu birey üzerinde toplanır.
Sosyodramada ise, asıl konu gruptur. Sosyodramada bir grubun, aynı kültüre
bağlı bireylerin aynı sosyal ve kültürel rolleri benimsedikleri ve örgütlendikleri
varsayımına dayanır. Bu nedenle bireylerin kimler oldukları, grubu kimlerin
oluşturduğu, gruptaki bireylerin sayılar pek önemli sayılmaz. Sosyodramada
sahnede yer alan birey değil, gruptur. Sosyodramada belirli bir kültürü temsil
eden tipler ve bireylerin rolleri incelenir. Psikodramada inceleme özellikle kişisel
sorunlara doğru çevrilmiştir, terapötik amacı kişisel bir boşalma sağlamaktır;
sosyodramada ise inceleme sosyal sorunlara yöneliktir ve terapötik amacı da
sosyal boşalma sağlamaktır.
Örnek
İlköğretim öğrencisi olan Ahmet ve Veli sınıfta tartışmış ve kavga etmişlerdir. Bu
durumu duyan okul rehber öğretmeni de rehberlik saatinde önce öğrencilerine
barış, dostluk, sevgi gibi kavramların önemini anlatmıştır. Ancak bu bilgilen-
dirmenin öğrencilerin davranışlarında bir değişime yol açmadığını görmüştür.
Bunun üzerine öğrencilerinin karşılıklı bakış açılarını ve duygularını fark etmel-
erini sağlamak amacıyla bu durumu birbirlerinin yerine geçerek canlandırma-
larını istemiştir (Psikodrama)
6. OYUN TERAPİSİ
a. Oyun Terapisi
Oyun terapisi, oyunun çocukların kendilerini ifade etmede doğal bir araç olduğu
gerçeğine dayanmaktadır. Çocukların çeşitli araç-gereç ve oyuncaklarla oynar-
ken onların kendi kendilerine kurdukları oyun düzeninden, oyuncakları kullanma
biçiminden ve oyuncaklarla kendi aralarında kurdukları ilişkilerden onların duy-
guları, temel ihtiyaçları, tepkileri, sevgi ve nefretleri, saldırganlıkları ve benzeri
davranışlar hakkında fikir edinilebilir. Yetişkin terapisinin bazı türlerinde olduğu
138
gibi, kişinin sorunlarını anlatmasına benzer olarak, oyun terapisi de çocuğa so-
runlarını ve duygularını oynayarak dışa vurması için verilen bir fırsattır. Oyun
terapisi çocuğa en ideal koşullar altında büyüme deneyimi sunan bir fırsat
olarak tanımlanabilir. Oyun, çocuğun kendini ifade etmesi için doğal bir araç
olduğundan, saldırganlık, korku, güvensizlik, hayal kırıklığı gibi duyguların oyun
ile dışa vurulması olanağını sağlar. Çocuk oyun oynayarak, bu duygularını açığa
vurur, onlarla yüzleşir ve onları nasıl kontrol edeceğini ya da engelleyeceğini
öğrenir. Duygusal olarak rahatlamayı başardığında, birey olma, kendi kendine
düşünme, kendi kararlarını verme, psikolojik açıdan olgunlaşma gücünün içinde
olduğunu fark etmeye başlar. Böylelikle benliğinin ayrımına varır. Oyun terapisi
çocuğun gelişiminde uygun ortam sağlar.
Çocuk; önemli bir kişi olduğunu, kimsenin onu eleştirmediği, ne yapması gerek-
tiğini söylemediği, akıl vermediği, yargılamadığı ve özel dünyasına girmediği bu
alanın güvenliğinde, aniden kanatlarını açabileceğini içinde duyumsar. Tama-
men kabul edildiği için kendine doğrudan bakabilir. Bu durum, kendi dünyası
olduğundan düşüncelerini ortaya koyabilir ve kendini bütünüyle ifade edebilir.
Artık ebeveyn otoritesi ve yaşıtlarıyla rekabet gibi diğer güçlerle, ebeveyn atış-
maları arasında aracı olma durumunda ya da başka biri tarafından engellen-
diğinde yaşadığı hayal kırıklıklığının hedefi olmayla başa çıkmak zorunda değil-
dir. O, artık başlı başına bir bireydir. Ona önem verilir ve saygı ile davranılır. Her
şeyi duyumsadığı gibi söyleyebilir, oyuncaklarla nasıl istiyorsa öyle oynayabilir,
nefret edebilir, sevebilir ya da ilgisiz kalabilir, gene de bütünüyle kabul görür.
Kasırga kadar hızlı, kar tanesi kadar yavaş olabilir, gene de ne kısıtlanmıştır ne
de acelece etmesi gerekir.
b. Oyun Terapisti
Oyun terapisi oldukça özel ve spesifikleşmiş bir alandır. Terapistin psikoloji me-
zunu olup oyun terapisi konusunda klinik çalışma yetkisi olan, süpervizyon almış
ve yine oyun alanında master ya da doktora yapmış olması gerekir. Aynı zaman-
da, gerekli ve oyun terapistleri derneği tarafından onaylanan eğitimlere veya
sertifikasyon kurslarına katılan, gerekli süpervizyon eğitimleri alan kişilerde
oyun terapisi uygulaması yapabilirler. Oyun terapisti çocuk ile iletişim, etkileşim
ve empati kurarak işe başlar. Sonrasında ise çocuğun kendisini anlaşılmış,
bulunduğu ortamda kabul edilmiş hissetmesini sağlar. Oyun terapistinin esas
görevi çocuğa rehberlik yapmaktır. Çocukta bulunan problemli ve uygunsuz
139
davranışların yerine olumlu ve uygun davranışlar ikame etmesini sağlayarak,
olumlu düşünce ve davranışların gelişmesine yardım eder.
c. Oyun Terapistlerinin Özellikleri
Terapist çocukla sıcak ve arkadaşça bir ilişki kurarsa bu terapideki dost-
ça ilişkinin en yakın zamanda kurulmasını sağlar.
Oyun terapisti çocuğu olduğu gibi kabul etmeli ve çocukla ilişkileri sıcak
ve samimi olmalıdır.
Çocuğun duygu ve düşüncelerini ifade edebilmesi için en uygun ortamı
hazırlar.
Çocuğun dışa vurduğu düşünce ve duygularını samimiyetle dinler ve
çocuğun içgörü kazanması için yardımcı olur.
Çocuğun kendi problemlerini çözmesi için zaman ve fırsat tanır. Çocuğu
birey olarak kabul eder ve aldığı kararlara saygı ile yaklaşır.
Terapi süreci kesinlikle hızlandırılmaz. Terapi süreci zamanla gelişme
gösterir.
Terapistin görevi çocuğu takip etmektir. Yönlendirmek değil.
Terapist terapinin devamı için gerekli sınırları belirler ve onu uygun dav
ranır.
Terapist, terapide sadece gerçek dünyayla bağlantıyı sağlamak için bazı
gerekli sınırlar koyar ve çocuğu ilişkideki sorunluluğunun farkına varmasını
sağlar.
Her çocuk oyun terapisinde kendini hemen güvende hissetmeyip aça
mayabilir ve bu belirli bir zaman alabilir.
Çocuğun terapiste güvenmesini beklemek ve bu güven için acele etmemek ya
da bunun için seans sayısı koymak hatalıdır. Çünkü güvenin ve sıcak bir ilişkinin
kurulması her çocuk için farklı işleyen bir süreçtir.
d. Oyun Terapisinin Uygulanacağı Durumlar
Oyun Terapisi 2.5 yaşından 13 yaşına kadar uygulanabilir ve terapi her alanda
problem yaşayan her türlü çocuğa fayda sağlar. Oyun terapisi sadece 13 yaşına
kadar değil aslında ergenlikte ve hatta belirli alanlarda yetişkinlere de uygu-
lanabilmektedir. Terapinin uygulanışı ve teknikleri terapistin belirlemesiyle
yapılır.
Anne ve babası ayrılmış veya anne ve babası tarafından terk edilmiş
evlatlık edinilmiş çocuklara,
140
Ailesinden şiddet gören çocuklara,
Okulda arkadaşlarından, üst sınıf öğrencilerinden zorbalık gören veya
arkadaşlarına ve kendinden küçüklere zorbalık uygulayan çocuklara,
Aşırı kaygı ve korku yaşayan, uyku sorunu olan, kıskanç ve arkadaş
edinemeyen çocuklara,
çocuk davranışları yerine uygunsuz davranışlar gösteren çocuklara uygu
lanabilir.
Öfkesini kontrol edemeyen çocuklara,
Davranış bozukluğu görülen çocuklara,
Öğrenme güçlüğü çeken çocuklara,
Kronik sağlık problemleri yaşayan çocuklara uygulanır.
e. Oyun Terapisinden Çocuklar Nasıl Yararlanır?
Çocuklar oyun terapisine belirli problemlerin çözümü için yönlendirilirler. Bu
çocuklar zaten genelde bazı hatalı davranış ve alışkanlara sahiptirler gerek arka-
daşlarıyla ya da evde ailesiyle. Oyun terapisi çocuğun bu zorluklarla baş edip
çözümler bulmasını ve problem çözme yeteneğini güçlendirmesini sağlar.
Çocukların hatalı bakış açıları oyun terapisinde zamanla onlara çıkış yollarını
göstererek bu problemlerini çözmelerine yardım eder.
f. Oyun Terapisinde Çocuklar
Davranışlarına dair farkındalık kazanır, sorumlu olur ve daha başarılı stratejiler geliştirir.
Problemlere daha yeni ve gelişmiş çözümler bulur. Kendisine ve diğer insanlara karşı sevgi ve kabullenme duygusunu
geliştirir. Duygularını tecrübe edinmeyi ve onları ifade etmeyi öğrenir. Empati duygusunu ve diğerlerinin düşünce ve duygularına saygılı olmayı
geliştirir. Yeni sosyal yetenekler ve aile ile olan ilişkilerini geliştirmeyi öğrenir. Kendine olan saygısını ve güvenini geliştirirken yeteneklerini de anla
masını sağlar.
g. Oyun Terapisi Ne Kadar Sürer?
Oyun terapisi çocuğun durumuna göre değişen zamanlarda uygulansa da
genelde 30 ile 50 dakika arasında sürmektedir. Terapi her çocuk için farklı işler
ve bir çocuğun oyun terapisinden yarar sağlayabilmesi için her hafta ya da iki
haftada bir gelmesi tercih edilir. Toplam uygulama süresi ise çocuğun sorununa
göre ve çocuğun terapiye uyumuna ya da direncine göre değişmektedir.
141
h. Oyun, Oyun Odası ve Oyuncak Seçimi
Oyun: Oyunun, çocuğun dünyasında biz yetişkinlerin hayal bile edemeyeceğimiz
kadar büyük ve gizemli bir dünya olduğunu yukarıda belirtik. Çocuklar oyunu
bazen fırtınalı denizde sığınılacak güvenli bir liman, bazen iç huzurunu ya-
kaladıkları mistik bir ortam (gizemli ortam), bazen öğrendiklerini uygulama
merkezi, bazen de deneme yanılma tahtası olarak kullanırlar.
Ebeveynlerin birçoğu çocuk oyuna dalmışken bunu bir dinlenme fırsatı olarak
görür. Oyun boş zamanı dolduracak bir eylem değildir. Çocuğun kendine ait bir
dünya oluşturup, o dünyaya ruhunu aktardığı, bütün zincirlerinden sıyrıldığı bir
aktivitedir oyun. Oyun çocuğun öğrenme biçimidir, özellikle 0-6 yaş grubunda.
Çocuklar, boşluk yakaladıkları an oyun oynarlar. Bu durum bütün memelilerde
aynıdır. Memeli hayvanların yavruları da oyun oynar. Bebeklikleri oyun oyna-
yarak geçer. Oyun oynamak bilişsel gelişim, kas gelişimi, el göz koordinasyonu
gibi yaşam boyu kullanacağımız becerileri destekler. Dolayısıyla dertlerini de
oyunla anlatabilir-ler; ama tabii bu, hep dert anlatacakları anlamına gelmez.
Oyun dünyasının kendi gerçekliği vardır. Oraya geçen çocuk, oyun içindeki kendi
gerçek dünyasındadır. Örneğin Carl Gustav Jung, bunu şöyle tarif eder: “Çocuk
aslanmış gibi yapmaz, aslan olur.” Oyun dünyası böyledir. Çocuk duygularını
oyuncaklar üzerinden yansıtarak anlatabilir. Örneğin, kendi vücudunda ağrıyan
yerini göstermez, onun yerine oyuncak ayısının kolunu gösterir.
i. Oyun Odasında Olması Gereken Oyuncaklar Nelerdir ?
Oyuncakların sembolik anlamları vardır. Hayvan oyuncaklarının mutlaka olması
lazım. Örneğin, helikopter, uçak kamyon, araba mutlaka olmalı. Eğer çocuk oyun
içinde bebeklik çağındaki bir şeyle uğraşıyorsa kendini ifade edebilmesi için
biberon gibi ev oyuncakları olmalı.
Odadaki oyuncaklar arasında parmak kuklaları, askerler, savaş oyuncakları,
tabanca gibi oyuncaklar da olmalıdır. Örneğin kırık oyuncağın mutlaka olması
gerekir. Deneyimsel oyun terapisini, diğer oyun terapisi ekollerinden ayıran
şeylerden biri budur. Çocukla şöyle bir ilişki kurmaya yardımcı olur kırık oyun-
cak: Çocuk, kırık oyuncağın neden burada olduğunu, kimin kırdığını ve niye
atmadığımızı sorar. Terapist, kırık oyuncakları sevdiğini, belki kendisinin de onu
tercih edeceğini ya da tercih etmese bile o oyuncağı seven başka çocuklar
olduğunu anlatır. Bu konuşma, bir şekilde kırılmış oyuncağın da sağlam oyun-
caklar kadar değerli olduğunu gösterir. Kırıkken de sevilebiliyorsun mesajı içerir.
142
j. Oyuncak Seçimi
Çocuğa uygun oyuncak seçmek bilgi ve beceri ister. Birçok ebeveyn çocuğa
oyuncak seçiminde teknolojinin ve reklamların büyüsüne kapılmakta, hatta
çocukluk yıllarından içlerinde kalan özlemleri gidermeye yönelik oyuncakları
çocuklarına almaktadırlar. Oyuncak seçiminde ana unsur çocuğun zihinsel, mo-
tor ve duygusal gelişimini desteklemektir. Oyuncak reyonlarının en altında kal-
mış, dikkatinizi çekmeyen bir oyuncak, çocuk için en güzel ve uygun oyuncak
olabilir.
6 aylıktan küçük bebeklere renk, ışık ve ses veren oyuncaklar seçerek,
beş duyusuna da hitap etmek ve motor ve zihinsel gelişimi hızlandırmak temel
amaçtır. Zararlı boya içermeyen, çocuğun yutamayacağı kadar büyük ve elinde
tutabileceği boyutlarda oyuncaklar idealdir.
6 ay ile 2 yaş arasında basit yapboz oyuncakları, bütünü parçalara ayır-
ma, basit kule ve köprü yapımı, büyüklüklerine göre iç içe geçebilen oyuncaklar,
kutu veya kovayı boşaltıp doldurmaya yönelik oyuncaklar seçilebilir. Amaç
zihinsel ve motor gelişmeyi hızlandırmaktır. Kendiliğinden hareket eden, ses ve
ışık veren robot, otomobil, hayvan, bebek gibi oyuncaklar dikkat çekicidir.
3 yaşından sonra, motor gelişimi belli bir safhaya gelmiş çocuk için üç
tekerlekli bisiklet gibi araçlar alınabilir. Tahta bloklardan bütünü oluşturmak,
kumda oynamak ve oyun hamuruyla çeşitli şekiller yapmak çocuğun zihinsel
gelişimini ve fantezi dünyasını derinleştirecek oyun ve oyuncaklardır.
3-5 yaş arası çocuklar evcilik, doktorculuk, okulculuk gibi oyunlara yöne
lirler. Çocuğu aritmetiğe hazırlayarak abaküs, resim ve sayıları eşleştirme, oyun-
cak müzik aletleri, domino, kızmabirader gibi oyunlar tercih edilebilir. Çocuğa
kısa şarkılar öğretilebilir. Resimli öykü ve masal kitapları okunabilir.
6-8 yaş arasında sosyalleşmeye yönelik grup oyunları ön plana çıkar. Top
oyunları, ip atlama, sek sek, sessiz sinema, isim- hayvan –bitki oyunu gibi oyun-
lar çocuğu bireysellikten uzaklaştırarak işbirliği kapasitesini arttıracaktır. Maket-
ler, legolar, puzzle gibi yap-boz oyunları zihin ve algısal becerileri güçlen-
direcektir.
9-11 yaşlarında daha karmaşık yap-boz oyunları, üç boyutlu model uçak-
lar, model arabalar yapma, uzaktan kumandalı oyuncaklar, hafıza oyunları, vi-
deo oyunları, akvaryum bakımı, kuş bes-leme, ağaç oyma, kumaş boyama gibi
hobiler edinme, monopoli gibi oyunlar, tenis, masa tenisi gibi oyunlar idealdir.
143
12 yaş üzerinde ise soyut düşünme ve muhakemeye yönelik oyun, oyun-
cak ve aktivitelere yönlenilmelidir. Elektronik setler, mikroskop, teleskop gibi
gereçler, grup halinde doğa gezileri, bisiklet turları, piknikte ailece ve grupça
oynanan oyunlar bu dönemin gözde aktiviteleridir.
Özellikle ilk 8 yaşta çocuklar oyuncak seçiminde bilinçli olamazlar, oyuncağın
sesi, görüntüsü, rengi yanlış tercihlere sebep olabilir. Anne babalar çocuğa
sınırsız tercih sunmak yerine, çocuğun yaş ve gelişim sürecine uygun alter-
natifler yaratmalıdır. Oyuncak seçimi ebeveynlerin yaşanmamış çocukluklarını
tatmin ettikleri bir ruh haline dönmemelidir. İyi oyuncak pahalı oyuncak demek
değildir. Bir kibrit kutusunun dört kenarına düğmeden yapılmış tekerleklerden
oluşan bir otomobil, çocuk için uzaktan kumandalı pahalı bir oyuncaktan daha
değerli olabilir. Psikiyatristler, oyun ve oyuncağı çocuk gelişiminde en büyük
destek olarak görüyor ve psikiyatri muayeneleri sırasında çocuğu oyun oynarken
izlemeye özel önem veriyorlar. Bir çocuğun iç dünyasına en kolay oyun or-
tamında girebilirsiniz. Birçok psikiyatri ve psikoterapi merkezlerinde oyunu bir
tanı aracı olarak kullanmanın yanı sıra oyun terapisi uzmanı psikologlardan da
tedavide de yararlanılmaktadır.
k. Çocuğun Oyunu Anne- Babaya Ne Anlatır?
Oyundan anlam çıkarmak risklidir. Çocuk resim yapıyorsa karışmamak en iyisi.
Ama tekrar tekrar aynı resmi yapıyorsa, örneğin sadece siyaha boyanmış bir
resim, üzerine düşünülebilir. Önce gözlemlemek daha iyi. Çünkü acaba bir derdi
mi var diye düşünmek ilişkinin doğallığını bozuyor. Eğer tekrar ettiğini his-
sediyorlarsa biraz daha iletişim kurup sohbet edebilirler. Çocuk zaten kendini
güvende hissediyorsa anne babaya anlatır. Bunun dışında çocukların yaptığı
resimlerde bir anlam aramak yerine birlikte oynamak, birlikte boyamak daha
çekici. Çocukla aranızdaki ilişkiye güvenin, o en büyük yol göstericidir. Anne ba-
baların çocukta görmeye dayanamayacağı oyunlar vardır. Salonun ortasında,
çok şiddet içeren oyun oynamasını görmek istemez örneğin. Ya da çocuğun
kendini çok çaresiz hissettiği bir oyun oynadığını görmeye dayanamayabilir.
Anne babalar böyle durumlarda farkında olmadan oyunu kesebilirler. Ama
çocuğun bunu ifade etmeye ihtiyacı vardır. Terapistin rolü işte burada devreye
girer. Çocuk bu oyunu haftalarca oynayabilir, içindekini atana kadar devam et-
meye ihtiyacı vardır. Zamanla oyunda değişiklikler olur ve aşama kaydedilir.
Çocuk, kendini çok daha iyi ortaya koyar. Ebeveynlerin birçoğu çocuk oyuna
dalmışken bunu bir dinlenme fırsatı olarak görür. Oyun boş zamanı dolduracak
144
bir eylem değildir. Çocuğun kendine ait bir dünya oluşturup, o dünyaya ruhunu
aktardığı, bütün zincirlerinden sıyrıldığı bir aktivitedir oyun.
l. Aile Tutumlarının Oyuna Etkileri
- Hoşgörülü ve anlayışlı aileler çocuklarına koydukları kuralların neden-
lerini açıklarlar, gerekli kontrol etme durumunu seçerler ve keyfilikten sakınırlar.
Bu ailenin çocukları dışa dönüktürler, kişilikleri de oyunları da yaratıcı ve
özgündür.
- Aşırı otoriter aileler, çocuklara kesin bazı kısıtlamalar koyarlar ve onların
soru sormalarını sınırlar. Bu tip ailelerin çocukları ya çok silik ve pasif ya da
saldırgan davranışlar gösterir.
- Aşırı hoşgörülü ortamdan gelen çocuklar oyun ortamına kolaylıkla uyum
sağlayamazlar.
- Hafif cezalar verilen çocuklar saldırgan davranışlarda bulunurlar.
- Azarlanan, vurulan, itilen, istekleri kabul edilmeyen bir çocuk daha fazla
saldırganlık olur.
- Babaları olmayan çocuklar diğerlerine oranla daha az şiddet içerir.
m. Çocuk Oyun Oynarken Ebeveynler Nelere Dikkat Etmeli?
I. Çocuğunuzun Liderliğini İzleyin
Çocuğunuzun liderliğini izleyin çocuğunuzla oyun oynamanın ilk adımı kendi
fikrinizi empoze etmek yerine çocuğunuzun liderliğini, fikirlerini ve hayal gücünü
takip etmektir. Komutlar ve yönergeler vererek aktiviteleri organize etmeye
çalışmayın. Çocuğunuza herhangi birşey öğretmeye çalışmayın. Onun yerine,
çocuğunuzun hareketlerini taklit edin ve onun size söylediklerini yapın. Kısa
zaman sonra göreceksiniz ki siz arkanıza yaslanıp ona kendi hayal gücünü dene-
yimleme fırsatı verdiğinizde çocuğunuz oyunla daha çok ilgilenmeye ve daha
yaratıcı olmaya başlayacak. Bu yaklaşım çocuğunuzun kendi başına oyun oyna-
ma ve düşünme becerisinin gelişimini de destekleyecektir.
II. Oyunun Hızını Çocuğunuza Uydurun
Küçük çocuklar oyun oynarken, aynı aktiviteyi tekrar tekrar yapma eği-
limindedirler. Çünkü çocuklar kendi becerilerine güvenmeyi başarabilmek için
aynı şeyi pek çok kez tekrarlamaya ihtiyaç duyarlar. Eğer henüz hazır değilken
yeni bir şeyi denemeye itilirlerse kendilerini yetersiz hissedebilirler ya da hayal
kırıklığına uğrayıp ebeveynle oynamaktan vazgeçebilirler. O nedenle, oyunun hı-
145
zını çocuğunuzun temposuna uygun hale getirdiğinizden emin olun. Hayal
gücünü kullanabilmesi için ona bolca vakit verin. Sadece sıkıldığınız için onu zor-
lamayın. Oyunun temposunu çocuğunuza uydurmak çocuğunuzun dikkat sü-
resini genişletecektir ve tek bir aktiviteye belli bir süreliğine odaklanmasını teş-
vik edecektir.
III. Çocuğunuzun İpuçlarına Duyarlı Olun
Çocuğunuzla oynarken size verdiği ipuçlarını takip edin. Eğer yap-boz yapmakla
ya da her hangi başka bir oyunla ilgilenmiyorsa çocuğunuzun yapmayı istediği
bir aktiviteye geçin. Ona periyodik olarak yeni aktiviteler sunabilirsiniz ve ilgi
gösterdiğinde destekleyici şekilde ona karşılık verebilirsiniz.
IV. Güç Mücadelesine Girmeyin
Pek çok ebeveyn farkında bile olmadan çocuklarıyla bir rekabet ilişkisi kurar.
Oyun oynarken çocuklarına oyunu kuralına göre oynamayı ya da kaybetmeyi
öğretme gereği duyarlar ya da oyunda kendilerine düşen kısmı o kadar iyi yapar-
lar ki çocuğun kendini yeterli hissedebilmesine fırsat vermezler. Oyunun temel
amacı çocuğun kendini yeterli ve bağımsız hissetme duygusuna katkı sağlamak
ve çocuğa kontrol ve gücü ele almak için uygun fırsatı vermektir. Çocuklar
yetişkinlerle etkileşimlerinde bu şanslara çok az sahip olurlar. Oyun, kontrolü
çocuğa vermenin ve kendi kurallarını uygulamasının güvenli olduğu tek za-
mandır.
V. Çocuğunuzun Fikirlerini ve Yaratıcılığını Övün ve Cesaretlendirin
Çocuğunuzla oyun oynarken onu yargılamayın, düzeltmeyin ya da onunla zıt
gitmeyin. Önemli olan şey çıkan ürünün ne olduğu değil çocuğunuzun yaratıcılığı
ve deniyor olmasıdır. Çocuğunuzun fikirlerini, düşüncelerini ve davranışlarını öv-
menin yollarını bulmaya çalışın. Odaklanma, kararlılık, problemi çözmek için ça-
balama, yaratıcılık, duygularını ifade etme, işbirliği yapma, motivasyon ve özgü-
ven gibi bir çok beceriyi övebilirsiniz. Çocuğunuzu övme yöntemlerini öğre-
nirken bir egzersiz olarak her 2 ya da 3 dakikada bir çocuğunuzu övün.
VI. Hayal Gücü ve Taklide Dayalı Oyunlarla Duyguları Anlamayı
Öğrenmesini Teşvik Edin
Çocukların taklit oyunlarını teşvik etmek sadece çocukların hayal dünyasını,
yaratıcı düşünce ve hikaye anlatma becerisini geliştirdiği için değil çocuklara
duyguları düzenlemeyi ve paylaşmayı öğrettiği için de faydalıdır. Pek çok sağlıklı
146
çocuk taklit oyunlarını 3 yaş civarı yapmaya başlar ve bazıları 18 aylık kadar
erken bir zamanda bile yapabilir. Hayali arkadaşlar 4 yaş çocuklarında yaygındır.
Bu tarz oyunları teşvik etmeniz önemlidir. Çünkü bu oyunlar çocuğunuz pek çok
duygusal, zihinsel ve sosyal beceriyi kazanmasına katkı sağlar. Kutuların ve san-
dalyelerin ev ve saray olmasına izin verin, oyuncaklar akrabalara, arkadaşlara ve
favori çizgi film karakterlerine dönüşsün. Taklit, hayal gücü oyunları çocukların
neyin gerçek neyin gerçekdışı olduğunu anlamalarına yardımcı olur. Rol oyunları
bir başkası olma hissini deneyimlemelerine yardım eder ki bu da başkalarının
hislerini anlama ve onlara duyarlı olmayı öğretir.
VII. Açıklayıcı Yorumlar Yapın
Genelde ebeveynler oyun oynarken arka arkaya sorular sorarlar: “Bu hayvan
ne?”, “Kaç tane beneği var?” , “Nereye gidiyor?”, “Ne yapıyorsun onunla?”
Sorular sorarak ebeveynler çocuğun öğrenmesine yardımcı olduklarını düşü-
nürler ama bu yaklaşım genelde tam tersi etki yaratır. Çocuklar daha kapalı, ses-
siz ve özgürce konuşma konusunda çekingen hale gelirler. Aldığınız cevaptan
sonra çocuğunuza olumlu geribildirim vermeye mutlaka dikkat edin.
Örneğin,
- “Bu hayvan nedir?”
- “Zürafa”
- “Evet zürafa. Sen hayvanları tanıyorsun. Hem de bu zürafa sarı.” diye bir ek-
leme yapabilirsiniz. Çocuğunuzun oyunuyla ilgili olduğunu göstermek için çocu-
ğunuzun ne yaptığı hakkında destekleyici yorumlar ve açıklamalar yapmalısınız.
Örneğin, “Arabayı garaja koyuyorsun. Şimdi araba benzin alıyor.” vb. Kısa za-
manda çocuğunuzun kendiliğinden sizin yorumlarınızı taklit etmeye başladığını
göreceksiniz. Eğer açıklayıcı yorumlar sunmak konusunda kararlı olursanız
çocuğunuzun bu tarz bir ilgiden çok hoşlandığını ve bu iletişim şeklinin
çocuğunuzun kelime hazinesine katkıda bulunduğunu görürsünüz.
VIII. Çocuğunuzun Problemi Tek Başına Çözme Becerisini Teşvik Edin
Bazen ebeveynler yardımcı olmaya çalışırken, çocukların nasıl problem
çözüleceğini ve kendi başına oyun oynanacağını öğrenmesini zorlaştırırlar.
Ebeveynin çok yardım etmesi ya da işin tamamını üstlenmesi çocuğun, kendine
güven hissini azaltmakta ve yetişkine bağımlılığı teşvik etmektedir. Çocuğunuza
onun için yapbozun tamamını yapmasını söylemek yerine birlikte yapmayı
önerin.
147
Sadece ihtiyacı olan kadar destek verin ve yapboz üzerinde çalışmaya devam
etmesi için onu övün. Bir başarı hissi yaşamasına imkan vermeyecek kadar çok
yardım asla vermeyin.
IX. Oyuna İlgi Gösterin
Çocuklar sessizce oyun oynarken pek çok ebeveyn doğal olarak bu durumu ken-
di işlerini tamamlamak için bir fırsat olarak görür. Örneğin yemek yapmak ya da
gazete okumak gibi. Bunu yaparak, çocuğa sessizce oyun oynamasını ne kadar
takdir ettiğinizi gösterememiş olursunuz.
Sonuç olarak çocuğunuz tek başına, düzgün bir şekilde oyun oynadığında ken-
dini görmezden geliniyor hisseder ve sadece gürültü çıkardığında ya da dikkat
çekmek için bilinçli bir şeyler yaptığında ilgi toplayabildiğini düşünür. Çocu-
ğunuzun düzgünce oyun oynamasını takdir etmeli ve oyununa aktif olarak
katılmalısınız. Eğer oyuna ilgi gösterirseniz, sizin dikkatinizi çekmek için uygun-
suz yollar bulmaya daha az ihtiyaç duyacaktır. Aslında, pek çok anne baba
çocuklarına düzenli olarak günde yarım saatlik oyun vakti ayırdıklarında, daha
sonra kendilerine özel vakit ayırmaya daha çok fırsat bulduklarını söylemekte-
dir. Eğer çocuklar her gün düzenli olarak ebeveynden belli bir ilgi görecekleri
konusunda emin olurlarsa, ilgi çekmeye yarayacak uygunsuz davranışlar icat
etmek zorunda kalmazlar.
X. Oyun Oynarken Karışmayın
Oyun sadece çocuğa duygusal sorunlarını çözmede yardımcı olmaz. Oyun
sırasında sosyal becerileri öğrenir, motor gelişimi ilerler ve gelecekteki karakter
özelliklerini oluşturmaya başlar. Eğer aile çocuğu ile oynarsa beraberliği güç-
lendirmenin yanı sıra saygıyı da oluşturan bir ilişki oluşur. Ancak çoğu zaman
aile, oyun süresini çocuğa bir şeyler öğretme, bir şeyi nasıl kullanacağını gös-
terme gibi fırsat zamanları olarak değerlendiriyor. Oysa çocuk kendiliğinden
yardım istemediği sürece bu tip girişimler sabote etmekten başka bir işe yara-
maz. Her çocuk kendi karakter yapısına saygı göstererek büyütülmeli. Kızlar
kendi cinsiyetlerini yansıtan oyuncaklarla sorunlarını yansıtırken, erkekler de
kamyon, silah asker gibi daha kendileriyle özdeştirdikleri oyuncakları tercih ede-
bilirler. Çocuklar oyuncakları ailelerinde kendi hemcinsleri ile gözlemlediklerini
tekrarlamak üzere kullanırlar. Ailede çocuklar kendi cinsiyet gelişimlerini
destekleyen kimlik rollerine bürünürler. Bu yüzden çocuğun cinsiyet gelişimine
yardımcı olan sağlıklı davranışları modelleme önemli.
148
XI. Oyunla İlgili Birkaç Uyarı
- Oyun sırasında çocuğunuzun uygunsuz şeyler yapacağı ya da bağırarak,
huysuzlanarak, oyuncakları atarak yıkıcı davranışlar sergileyeceği zamanlar
olabilir. Eğer davranışı görmezden gelmeniz mümkünse, kafanızı çevirin ve çok
çekiciymişçesine başka bir oyuncakla oynamaya başlayın. Çocuğunuz uygun bir
şekilde davranmaya başlayınca ona yeniden ilgi göstermeye başlayabilirsiniz.
Eğer davranış görmezden gelemeyeceğiniz kadar kötüyse “Oyuncaklarını ata-
caksan, oyunu durdurmamız gerekir” gibi bir cümleyle oyunu bitirin.
- Bazen ebeveynler çocuklarıyla oyun oynamaya direnç gösterirler çünkü
oyunu bitirmek istediklerinde büyük bir mızmızlanma yaşanacağından emindir-
ler. Bunun çözümü, çocuğunuzu oyunun bitişine önceden hazırlamaktır. Oyun
zamanının bitmesinden 5 dakika önce şöyle diyebilirsiniz: “5 dakika sonra ben
oyunu bırakacağım”. İtiraz ya da protestoları görmezden gelmeniz ve başka bir
şeye odaklanarak çocuğunuzun ilgisini kaydırmanız önemlidir. 5 dakika geçtikten
sonra “Şimdi benim oyunu bitirme zamanım. Seninle oyun oynamak çok hoşu-
ma gitti.” Demeli ve odadan ayrılıp itirazları görmezden gelmelisiniz. Çocuğunuz
daha uzun süre oynamak için sizi manipüle edemediğini bir kez öğrendi mi
itirazlar yok olacaktır. Ayrıca, her gün düzenli olarak oyun vaktiniz olduğunu fark
edince yarın yine sizinle oyun fırsatı yakalayacağını bildiğinden itiraz etmeye
daha az ihtiyaç duyacaktır.
- Oyun oynamanın çocuk gelişimindeki rolü ebeveynler tarafından maa-
lesef ki atlanabiliyor. Oyun çocuklara kim olduğunu, neler yapabildiğini ve etra-
fındaki dünya ile nasıl etkileşime geçeceğini öğretme fırsatı sunduğundan ço-
cuklar için çok faydalıdır.
- Ebeveynler genelde oyunun çocuklar için içgüdüsel bir şey olduğuna
inanırlar yani bir yetişkinin yardımı olmadan da çocuğun kendi kendine oyun
oluşturabileceğini düşünürler. Çocukların çok küçük yaştan itibaren kendi ken-
dilerine spontan oyunlar başlattıkları doğrudur ama şunu bilmeliyiz ki: bir çocu-
ğun oyun yaratma konusundaki içgüdüsü eğer ebeveyn çocuğun oyun yaratma
sürecini stimüle (uyarmaya ) etmeye yönelik katkılarda bulunmuyorsa yavaş
yavaş yok olmaktadır. O nedenle ebeveynlerin çocuklarıyla oyun oynamaları çok
önemlidir.
- Batıda oyuncak çocuğun “hayal gücü gelişsin”, Türkiye’de ise “oyalasın”
diye alınıyor. Oyuncaklar ve meslekler arasında ciddi bir ilişki söz konusudur.
Oysa bizde rolleri maalesef anne ve babalar belirliyor. Çocukların hayal gücüne
149
sınır konuyor. Unutulmaması gereken önemli bir husus da oyuncağın, çocukların
ilgi alanlarına göre seçilmesidir. Beş yaşını dolduran çocuklar yetenekleri ve
bunlara uygun meslekler konusunda doğru sinyaller vereceği için bu çağdaki
çocukların oyuncakları çok özenli seçilmelidir.
- Çocuğun pasifliğe iterek özgür düşünmesine engel olduğu için bilgisayar
oyunlarına ve televizyona sınır koyulmalıdır.
XII. Oyun Grupları ve Çocuklara Faydaları
Günümüzde eski dönemlere oranla çocukların arkadaş bulması ve onlarla oyun
kurması gittikçe zorlaşmıştır. Bundan 20 sene evvelki sokaklarda oynayan çocuk-
lar özellikle büyük şehirlerde artık görülmemektedir. Bu durum yalnız ve arka-
daşsız çocukların yetişmesine neden olmaktadır. Son zamanlarda çocukların bu
ihtiyaçlarını gidermek amacıyla oyun gruplar oluşturulmaya başladı.
Bu gruplar bazen anneler kendi aralarında anlaşarak bazen de kreşler gibi özel
kuruluşların öncülüğü ile oluşmaya başladı. Çocukların günün belli saatlerinde
bir araya getirilerek oyun oynamalarının sağlandığı bu gruplara oyun grubu adı
verildi. Özellikle çocuk eğitimi ve gelişimindeki yenilikleri yakından takip eden
anne ve babalar oyun gruplarını çok iyi bilmektedir. Kreşlere gidemeyen ço--
cukların arkadaş bulması ve oyun kurması için oluşturulmuş oyun gruplarının
çocuklara sayısız faydası vardır.
XIII. Oyun Gruplarının Çocuklara Faydaları Nelerdir?
- Birey demokratik tutumları daha kısa sürede edinir.
- Benlik algısı, özgüven ve saygıyı artırıcı etkisi vardır.
- Sağlıklı bir grup oluştuğunda pozitif enerji yayılması mümkündür. Sınıf
ortamının iyileştirici etkisi buradan kaynaklanır.
XIV. Grubu Oluştururken Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar
- Çocuklar oyun arkadaşlarını kendileri seçmelidir.
- Çocuklar sağlıklı tercihler yapamazlar. Terapistler ilkeler koyarlar ve bi-
reyler gruba alınır.
- Grupta dengelemeye önem verilmelidir. Örneğin bağımlı bir çocuğu
özerk bir çocukla dengelemek mümkündür.
- Oyunla terapide yavaş yavaş grubun sayısı artırılır.
- Nötürölize eden çocuklar gruba alınmamalıdır.
- Oyunla terapi 3-5 kişilik gruplarla yapılmalıdır. Grup sayısı artınca alt
gruplar oluşur. Bu durumda grupta negatif enerji meydana gelir.
150
- Çocukların yaşıt olması gerekir. Azami yaş farkı bir yaş civarıdır.
- Her iki cinsiyetin karma olduğu gruplar daha sağlıklıdır.
- Grup oluşturulurken çocuğun ebeveynleri ile ilişki kurulmalı çocuk
hakkında bilgi edinilmelidir.
XV. Gruba Alınması Uygun Olan Çocuklar
- İçe dönük çocuklar: İçedönük çocuklar bir süre çekingen kaldıktan son
rakendiliğinden açılmaya başlayacaktır.
- Sosyal gelişimini tamamlamamış çocuklar: Oyun sayesinde çocuğun
gelişimihızlanacak paylaşmayı öğrenecektir.
- Fobik reaksiyonun olan çocuklar: Birtakım korkuları vardır. Çocuk oyun
ortamında korkularını yener. Oyunun ve grubun tedavi edici etkileri vardır.
- İlişki bozukluğu olan çocuklar: Yaşıtlarıyla, yetişkinlerle, hayvanlarla iyi
iletişimkuramayan çocuklardır. Bu çocuklar gruptan aldığı geri bildirimlere göre
yapmaması gereken davranışları öğrenir.
XVI. Gruba Alınması Sakıncalı Olan Çocuklar
- Aralarında Rekabet Olan Çocuklar: Bu tür çocuklar gruptakileri rakip
olarak görür vesaldırgan olurlar bu da grup yapısını bozar. Zaten gruptaki birey-
ler bu üyeden şikayetçi olur.
- Sosyopatik çocuklar: Sosyal yönden gelişmemiştirler. Aşırı sosyal görün-
melerine rağmen gerçekte öyle değildirler. Bu tür çocuklar ödünleme savunma
mekanizmasınıyoğun kullandıkları için uyumsuzluk doğar.
- Çalma davranışı olan çocuklar: Doğasında intikam ve zarar verme eğili-
mi varsa budurum gruba da yansır. Çocuklar eşyalarının başkaları tarafından
gasp edilmesinden hoşlanmazlar. Saldırgan davranışın direkt şahsa yönelmesi
daha az tehlikelidir. Saldırganlığın eşyaya yönelmesi daha zararlıdır.
- Travma reaksiyonu olan çocuklar: Deprem, sel, yakın akraba ölümü gibi
olayların etkisinden kurtulmadan çocuklar gruba alınmamalıdır. Bu tür çocuklara
önce bireysel terapi yapılmalıdır. Bu tür olayların etkisi uzun sürer. Bu nedenle
gruba uyum sağlayamazlar. Çünkü travmanın etkisi henüz bilinçten atılmış
değildir.
XVII. Oyun Terapisindeki Sınırlamalar
- Durumsal sınırlamalar: Terapi odasının donanımı ile ilgilidir. Çocuğa
zarar verecek nesnelerin ortadan kaldırılması oyun odasının çekiciliğini artırır.
151
- Zaman sınırlaması: Çocuk zamanın az ya da uzun tutulmasına direnç
gösterir. Oyun süresi 50 dakikayı geçmemelidir. Sürenin uzun olması bıkkınlığa
kısa olması da isteklerin doyurulamamasına neden olur. Bu durum gerginliğe
neden olur.
- Oyuncakları odadan götürme: Kesinlikle müsaade edilmemelidir. Çocuk
oyun odasını evde oluşturduğunda oyun terapi odasının cazibesi azalır ve moti-
vasyonu engeller. Çocukların kırık oyun-cakları evine götürmesine izin ver-
ilmemeli. Bu durum oyuncakları kırma eğilimine neden olur.
- Kırıp dökme: Çocukların saldırgan eğilimleri olabilir ve onu dışarı yansıt-
ma gibi bir eğilim içine girebilirler. Burada zarar verme eğilimi vardır. Terapi
odasındaki materyallerin amaç dışı kullanımına izin verilmemeli.
- Terapiste yöneltilen fiziksel saldırılar: Çocuk öfkeli olduğu zaman evde
nasıl hareket ediyorsa oyun odasında da öyle hareket edebilir.
- Çocuklar arasındaki fiziksel kavga: Bazen çocuklar arasında çatışma çıka
bilir. Yapabileceklerimiz arasında ortamı değiştirme, dikkatlerini başka yöne
çekme, empati yapmalarını sağlama gelebilir. Öğüt vermekten kaçınmalıyız.
Çünkü bu iletişimi engelliyor. Bu da çocuğunkendini suçlu hissetmesine neden
olur.
XVIII. Sınırlamalarda İlkeler
Söz ve beden hareketleriyle çocuk gücendirilmemeli.
Çocuk olumsuz davrandığı takdirde kendisi ve arkadaşlarının üzerindeki
olası etkilerinden haberdar edilmeli. Geciktiğin için arkadaşların üzülüyor gibi.
Koyulan sınırlılıklar çocuğun oyun ihtiyaç doyumunu engellememeli.
Çocuklarla iletişim kurarken onların anlayabileceği dili kullanmak çok
önemlidir. İçine sevgi katarak yapılan her şey daha değerli ve anlamlı olur.
Kaynaklar:
1. rehberlikservisi.com
2. Yrd. Doç. Dr. Suat ÇELİK, Bireyi tanıma Teknikleri
3. Ağrı Rehberlik ve Araştırma Merkezi Müdürlü, Bireyi Tanıma Teknikleri
4. Ümit Turgut, Rıza Salar, Ayhan Aksakallı, Fatih Gürbüz, Bireysel
Farklıkların Öğretim Sürecine Yansımasına Dair Araştırma
5. Evren Karabulut ve Demir Gül Şendil, Ebeveyn Tutum Ölçeği
6. Prof. Dr. Samih BAYRAKÇEKEN, Eğitimde Ölçme ve Değerlendirme
7. Salih Zeki GENÇ, M. Yunus ERYAMAN, Yeni Eğitim Paradigması
8. Vedat AKTEPE. Eğitimde Bireyi Tanımanın Önemi
152
KONULAR
A. ANA-BABA TUTUMLARI VE ÇOCUK ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
GİRİŞ
1. ÇOCUK GELİŞİMİNDE AİLE FATÖRÜ
2. ANA-BABA TUTUMLARINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER
3. ANA-BABALARIN DEĞİŞİK TUTUMLARININ ÇOCUK ÜZERİNDE ETKİLERİ
4. AİLE ÇOCUK İLETİŞİMİ VE ÖNERİLER
B. ANA-BABA TUTUMLARININ ÖĞRENCİ BAŞARISINA ETKİLERİ İLE İLGİLİ
ARAŞTIRMALARDAN ÖRNEKLER
ARAŞTIRMA 1: ANNE TUTUMLARININ ÖĞRENCİLERİN BAŞARILARI VE
YETENEKLERİ ÜZERİNDEKİ ETKİSİNİN İNCELENMESİ
ARAŞTIRMA 2: ANNE-BABALARIN 2-6 YAŞ ARASI ÇOCUK YETİŞTİRİRKEN
GÖSTERDİKLERİ EBEVEYNLİK TUTUMLARI
ARAŞTIRMA 3: FARKLI ANNE BABA TUTUMLARININ ÇOCUKLARIN
ÖZGÜVEN DUYGUSUNUN GELİŞİMİNE ETKİSİ
ARAŞTIRMA 4: ALGILANAN ANA BABA DAVRANIŞLARI ENVANTERİ
BÖLÜM 2
TÜRKİYE’DE AİLE-ÇOCUK İLİŞKİLERİNE GENEL BİR BAKIŞ
“Herkes ana-baba olabilir; ancak herkes ana-babalık yapamaz”
153
A. ANA-BABA TUTUMLARI VE ÇOCUK ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
GİRİŞ
Eğitim insanın bireysel, çevresel ve sosyal yönlerden başarıya ulaşmasında; ba-
rış, özgürlük, sosyal adalet ve evrensel bütünlük ideallerine erişmesinde temel
araçtır. Ayrıca eğitim; toplumsal ve ekonomik kalkınmanın da itici bir gücü ola-
rak tüm sektörleri etkilemektedir. Eğitim, insanın bireysel hedeflerine, yaşamsal
sorumluluğuna, tüm yetenek ve yaratıcılık potansiyellerinin oluşmasına olanak
sağlamaktadır.
İçinde bulunduğumuz çağda dünyanın hemen her yanında 21. yüzyıl becerileri
tartışılıyor. Bilim ve teknolojideki olağanüstü gelişmeler insanları bazen şaşır-
tıyor bazan de çaresiz bırakıyor
Yaşanan bu olağanüstü gelişmeler eğitimi de olağanüstü bir biçimde etkiliyor.
Örneğin, New York Times gazetesinin bir haftalık bilgi içeriğinin 18. yüzyılda
yaşayan bir insanın hayat boyu karşılaşacağı bilgi içeriğini aşması ve sadece
2008 yılında üretilen bilgi miktarının son 5 bin yılda üretilen bilginin toplamın-
dan fazla olması deyim yerindeyse akıllara durgunluk veriyor. Daha ilginç olanı
ise bilim adamlarınca 2049 yılında üreticeği öngörülen bilgisayarların tüm in-
sanların bilgi işleme kapasitesini aşacak özelliklere sahip olması ve fiyatının da
100 dolar civarında olacak olmasıdır.
Bu durumda eğitimle ilgilenen herkesin bu değişime ne şekilde ayak uydurabi-
leceğini yeniden sorgulaması gerekmektedir. Günümüzde çok kanallı eğitim
olanakları artmakta, okulun ve öğretmenin işlevi önemli ölçüde değişmekte,
artık öğretmenin “mutlak ve tek” bilgi kaynağı okulun da bilgi kazanılacak “mut-
lak ve tek” yer olmadığı görülmektedir.
Bu bağlamda bir çocuğun eğitimini bütüncül bir gözle değerlendirmenin gerekli-
liği dikkate alındığında, çocuğun eğitimini etkileyen okul dışı kaynaklar akla gel-
mekte, bu kaynakların içerisinde de aile faktörü ön plana çıkmaktadır.
Anne-baba-çocuk üçgenindeki iletişim biçimi, bireyler üzerinde uzun veya kısa
süreli, olumlu veya olumsuz etkiler oluşturmakta; anne-babalar ve çocuklar bir-
birlerine hem uygun biçimde hem de uygun olmayan biçimde davranmayı öğ-
retmektedirler. Aile ortamında anne-baba tutumları, değerleri, zevkleri çocuğu-
nun gelişimini etkiler. Çocuğun anne-babadan aldığı iki şey vardır: Sevgi ve eği-
tim. Sevgi; kabullenme, koruma, kollama ve sevecenlik gibi bütün olumlu duygu-
154
ları içerir. Eğitim ise; öğretilen her şeyi, verilen bilgileri, becerileri, yasakları, ku-
ralları, inançları, değer yargılarını, görgü kurallarını ve insanın sosyalleşmesi için
gerekli olan tüm toplumsal değerleri kapsar.
Aile içi ilişkilerde doyum sağlayabilen, anne babası tarafından desteklenen ço-
cuklar uyumlu bir kişilik geliştirerek toplumda olumlu ilişkiler kurup sürdürebil-
mekte, grup çalışmalarına katılabilmekte, öz saygılarını geliştirerek başkalarının
haklarına saygı göstermeyi, sorumluluk alabilmeyi öğrenmektedirler.
Bireyin, toplum içinde kurduğu ilişkilerini ve gelecekteki sosyal statülerini belir-
leyecek en önemli faktörlerden biri de aile bireyleriyle kurduğu ilişkilerin niteliği
olduğu söylenebilir. Bedensel, zihinsel, duygusal ve sosyal gelişimini sağlamaya
uygun; beslenme, güven ve sevgi ihtiyaçlarının doyurulduğu bir aile ortamında
büyüyen bireyin, suç işleme ihtimalinin de azaldığı araştırma sonuçlarıyla des-
teklenmektedir.
Yeterli sevgi ve sevecenlik içinde, duygusal ve sosyal etkileşimin güçlü olduğu
aile ortamında büyüyen çocuklar, gelişmeleri için gerekli deneyimleri elde ede-
rek mutlu bir ergen olma yolundadır. Böyle bir ortamda; anne-babalar çocukla-
rına daha fazla karar verme ortamları oluşturarak, kendi davranışlarının sorum-
luluğunu üstlenmelerine fırsat verirken, disiplin ise, katı cezadan çok, akıl yü-
rütmeyi ve açıklamayı içerir. Dolayısıyla, aile içinde sosyal ve duygusal etkileşim
bakımından başarılı bir çocukluk dönemi geçiren bireyin, arkadaşça ilişkilerini
sürdürerek, ergenlik dönemi problemlerini daha kolayca çözebileceği kabul edi-
lebilir.
“Küçük Şey Yoktur” kitabının
yazarı Kemal Ural, ailede ço-
cuk eğitiminin önemini şöyle
anlatır: “Erken Çocukluk dö-
nemi kişiliğin temel taşlarının
atıldığı, köklü alışkanlıkların
kazanıldığı dönemdir. Çocu-
ğun ince, zayıf, güçsüz bileklerine, alışkanlığın bükülmez kelepçesi bu dönemde
takılır. Bu dönemde filizlenir ağaç olacak tohum… Bu dönemde açılır zihinde
derin izler ve o izlerle kurar yuvasını örnekler. Tüm değerler çocukta erken ço-
cukluk döneminde maya tutar. Erken çocukluk 12 yaş döneminde çiçeklerini
açar, tüm hayat süresince de meyvelerini verir”.Erken çocukluk bir ulusun kaçır-
dığı veya kazandığı en değerli fırsattır. Bu boşluğun yerini hiç şey dolduramaz.
‟Çocuk, anne baba elinde emanettir. Kalbi
kıymetli bir cevher gibi temizdir. Mum gibi her
şekli alabilir. Bütün yazı ve şekillerden uzaktır.
Temiz bir toprak gibidir. Hangi tohum atılırsa,
öyle büyür. İyilik tohumu ekilirse, din ve dünya
saadetine kavuşur. GAZALİ
155
Araştırmalar, bir kişinin karakterinin 2/3‘ lik kısmının, erken çocukluk dönemin-
de teşekkül ettiğini göstermektedir. Çocuğun karakterinin önemli bir kısmı aile
içinde geçirdiği dönem içinde oluşmaktadır.
Abraham Lıncoln’un şu sözü karakterin ne kadar önemli olduğunu vurgulamak-
tadır. “Karakter ağaçsa şan ve şeref o ağacın gölgesi gibidir; biz hep gölgeyi
düşünürüz, oysa gerçek olan ağacın kendisidir. Sağlıklı bir sosyalleşme sürecinin
sağlanabilmesi için ailenin sağlıklı bir psikoloji ve biyolojik ortama sahip olması
gerekir”.
1. ÇOCUK GELİŞİMİNDE AİLE FAKTÖRÜ
Anne babalar bir taraftan çocuklarının kendi kendini kontrol etme becerisini
geliştirmeyi amaçlarken, diğer taraftan kendi başına karar vermesini kısıtlayıcı
davranışlar sergilerler. Bu çelişki içinde kalan anne baba çeşitli davranış biçim-
lerinin yoğun olarak yaşanması ile farklı gruplaşmalara yol açmaktadır. Bunları
farklı kategoride incelemek mümkündür. Anne babaların çocuk yetiştirme tarzı
kadar, aynı ölçüde etkili bir başka husus da, ebeveynlerinin kişilik yapısı ve dav-
ranışlarıdır. Anne babaların kişilik özellikleri, arzuları, özlemleri, başarıları kadar
kendi çocukluklarında gördükleri muamele biçimleri de, çocuğun kişilik geli-
şiminde etkili özelliklerdir. Bu özellikler kadar eşlerin birbirini algılayışı ve çocuk-
larını algılayış tarzları da, çocuk yetiştirme tutum ve yöntemlerinde önemlidir.
Buna bağlı olarak ana–babanın çocuğunu sosyalleştirmek için kullandığı yön-
temler, seçtiği ödül ve cezalar, öğretme biçimleri, aktarmaya çalıştığı değerler,
çocukların ilgileri ve sosyal becerileriyle birbirlerinden farklı ilişkiler geliştirme-
sine neden olur.
Erken Çocukluk Dönemi: Geçtiğimiz yüz yılda gelişim psikologları erken çocuk-
luk dönemini 0-6 yaş olarak ele almışlardı. Son yıllarda yapılan çalışmalarda
beyin gelişimi, bilişsel, dil ,fiziksel-motor sosyal ve duygusal gelişim alanlarında
gelişim hızı ve değer özelliklerinin 0-8 yaş arası benzerlik gösterdiğini ve bu ne-
denle erken çocukluk döneminin bu zaman dilimini içermesi gerektiği görüşü
ağırlık kazanmıştır.
Özellikle ilkokul çağına kadarki dönemde çocuk anne ve babasını kendisine çe-
şitli konularda bilgi verecek, ödüllendirip cezalandıracak tek otorite olarak gö-
rür. Kişiliğin biçimlenmesinde en önemli çevresel etken ailedir. Aile, özel davra-
nımların kazanılmasında rolü olan övgü ve cezaların kaynaklandığı ve kullanıl-
dığı başlıca ortamdır.
156
Genellikle çocuğun ilk öğretmenleri de anne- babasıdır. Anne babanın tepkileri
bazı davranışları pekiştiren, diğer bazıları için cesaret kırıcı özellik taşıyarak çe-
şitli alışkanlıkların, amaç ve değerlerin belirlenmesinde yardımcı olmaktadır. Ör-
nek alma sürecinde çocuklar, anne babalarının birçok kişilik özelliğini taklit eder-
ken, ahlaki, kültürel değer ve standartlarını da benimserler.
Çocuğun birlikte büyüdüğü ve yaşadığı aile bireylerinin davranışlarının, çocuk
üzerinde çok önemli etkileri vardır. Çocuğun, ailenin her bir bireyiyle farklı et-
kileşimlerde bulunması, onun davranışlarının şekillenmesine neden olur. Çocuk-
larda yerleşen ve süreklilik gösteren pek çok davranış, ebeveynlerini model al-
maları sonucunda oluşmaktadır. İleri yaşlara doğru, model alma ve özdeş-
leşmenin etkisinin giderek azalması, bunun yerine bireyin yaşantılarına dayalı
bilimsel bir tutum kazanmaya doğru yönelmesi gerekir. Böylece birey bağım-
sızlaşır ve kişilik özelliklerini geliştirir.
Berne, insanların kendi ana-babalarından etkilenerek oluşturdukları ana-baba
benlik durumlarının, ileride ana-baba oldukları zaman, nasıl davranacaklarını
belirlediğini söyler. Kendi çocukluklarında ana-babalarıyla yeterli düzeyde bir
arada olamamış, iletişime geçememiş bireyler, ileride çocuk yetiştirmede sorun-
lar yaşayabilirler. Bu nedenle genç ana babaların, kendi çocukluk dönemlerinde
ebeveynlerinin tutum ve davranışların anne babadan ve diğer çevresel etmen-
lerden nasıl şekillenerek oluştuğunu, tutum ve davranış arasındaki ilişkinin ni-
teliğinin ortaya konması, onu daha iyi tanımak için gereklidir.
Çünkü tutumların değişimi incelendiğinde tutumun, çok fazla benimsenen ya da
karşı olunan düşünce ve inançlardan oluşanları benimseme ve karşı olma gibi
duygusal yanları olmasından dolayı, değişime dayanıklılık gösterdiği görülmüş-
tür. Bir şeye ilişkin duygular ne denli güçlü ise, bellekte onları değiştirmek o
denli güç olur. Bireyin kendi ailesinden algıladığı davranışları modelleme yoluyla
öğrendiği düşünülmektedir. Çünkü bireyin geçmişinde modellenen durumlar,
modellenen bireylerle kişi arasındaki etkileşimler ve davranışın öz nitelikleri
dikkatin oluşmasında etkilidir.
Hartman ve Harris tarafından yapılmış olan bir araştırmaya göre, çocukların,
ailelerinden özellikle “liderlik tarzını” model aldıklarını belirlemişlerdir. Konuyla
ilgili araştırmalar incelendiğinde “En iyi anne baba tutumu” net olarak söyle-
nememektedir. Ancak, demokratik tutumun çocukların gelişimleri üzerinde da-
ha etkili bir yere sahip olduğu ortaya çıkmıştır. Önemli olan, hangi tutumun
hangi ortamda kullanılması gerektiğinin iyi bir şekilde belirlenebilmesidir.
157
Kullanılacak farklı ölçekler ve daha geniş örneklemlerle daha sağlıklı sonuçlara
ulaşılacağı düşünülmektedir. Çocuğun, zaman içinde gelişim alanlarındaki iler-
leme ile yaşamı ve sosyal kuralları algılaması, onun aile bireyleriyle yaşadığı
ilişkiyi pek çok açıdan etkiler. Küçük yaşta gösterilen müsamaha çocuk büyü-
dükçe kısıtlama ve beklentiye dönüşür.
Bütün bu yaşantıların sonucunda çocukluk döneminde aileden algılanan dav-
ranış ve tutumlar, 12-30 yaş arasındaki dönemde son şeklini alır. Pek çok araş-
tırma, çocukluğunda olumsuz yaşantılar geçirmiş olan ebeveynlerin, plan yapma
ve problemlerle başa çıkma becerilerinde sorun yaşadığı, çocuklarına kolay
öfkelenebilen davranışlar sergilediklerini göstermektedir. Hatta ebeveynlerinde
depresyon, nevrotik bozukluk ya da anksiyete gibi problemlerin gözlendiği
çocukların, ileride kendileri ana-baba oldukları zaman benzeri bulgular görül-
müştür. Hatta bu çocukların depresif, endişeli ebeveynler oldukları belir-
tilmektedir. Benzer şekilde Geçtan’a (2000) göre, çocukluk yıllarını gerekli
destekten yoksun ya da baskı altında geçiren kişilerin, o dönemde başlayan
gerilimi ve alarmı, yetişkinlikte de “sanki zihinlerine yerleştirilmiş ve sürekli
emirler veren bir aygıtın tutsağı gibi” sürdürdükleri görülmektedir.
2. ANA-BABALARIN TUTUMLARINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER
Anne ve babanın zihninde nasıl bir çocuk istedikleri konusunda, daha çocuk
dünyaya gelmeden önce hayali bir çocuk oluşur. Dünyaya gelen çocuk, anne ba-
banın hayalindeki çocukla ters düştüğünde, ailede reddetme davranışı gözlenir.
İçinde yaşanılan toplumun kültürü ana-babanın çocuk yetiştirme tutum-
larını etkiler.
Çocuklarına sergiledikleri ana-baba rolünden haz duyan, kendilerine dü-
şen sorumlulukları en iyi şekilde yerine getirdiğini düşünen ana-babalar, çocuk-
larını yetiştirme konusunda kaygılı, kendine güvensiz ve yetersiz hisseden ana-
babalara oranla daha başarılı ve olumludurlar.
Çocuklarının sayı, cinsiyet ve kişilik özelliklerinden memnun olan ana-
babalar, memnun olmayanlara oranla, daha uygun tavırlara sahiptirler. Parke
(2002)’ın yaptığı çalışmalarda, annelerin ve babaların arasında ebeveynlik fark-
lılıkları olduğunu belirtmiştir. Çalışmalarda genel olarak, annenin çocuk bakımı
konusunda daha fazla sorumluluk üstlendiği, daha fazla sevgi gösterdiği, baba-
ların ise daha çok çocuğun oyunlarına yönerge odaklı katıldıkları ve otoriter dav-
ranışlar sergiledikleri görülmüştür. Bazı çalışmalar ise anne ve babaların kız ve
158
erkek çocuklarını birbirlerinden farklı olarak yetiştirdiklerini ortaya koymaktadır.
Genel olarak bakıldığında, ana-babalarla çocuklarının tutumları arasındaki ben-
zerliklerin, farklılıklardan daha fazla olduğu görülmekte; bu da ailelerin çocuk-
larının tutum ve davranışları üzerinde önemli bir etkisi olduğuna işaret etmek-
tedir.
Yine aile içinde eşler arasındaki ilişki, çocuklara karşı takınılan tavrı etki-
leyen bir başka faktördür. Örneğin, eşiyle anlaşamayan, mutsuz bir anne, tüm
sevgisini çocuğuna vererek onunla aşırı derecede bütünleşebildiği gibi, tam ter-
sine, saldırgan bir tutuma da bürünebilir.
Anne–babanın kendi çocukluk yıllarındaki deneyimleri, şimdiki tutumla-
rını da etkileyebilir. Çocukluk yıllarında kendi anne babasıyla sağlıklı bir et-
kileşim kuramayan, yeterli sevgi göremeyen bir baba ya da genç kızlık yıllarında
aşırı baskı altında büyümüş bir annenin tutumları, bu kötü deneyimler nedeniyle
olumsuz olabilir.
Pek çok anne ve baba, çocuklarının kendi kendilerini kontrol etme bece-
rilerini geliştirmeyi hedeflemektedir. Ancak bunu yaparken, çocuğun kendi ba-
şına kararlar almasını engelleyici veya kısıtlayıcı davranışlar sergilerler. Bu ikilem
arasında kalan ana-baba, farklı tutum ve davranış biçimlerini sergilemelerinden
dolayı farklı gruplaşmalara neden olmaktadır. Bu grupları, farklı kategorilerde
incelemek mümkündür. Bu karşılıklı etkileşime rağmen ebeveynler, özellikle de
erken gelişim dönemlerinde çocuklarının bakım ve eğitiminden sorumlu olma-
ları nedeniyle daha fazla etkiye sahiptirler (Maccoby, 2002). Gelişim ile ilgili ku-
ram ve yaklaşımlar, çocukların erken fiziksel ve sosyal çevresini belirlemedeki bu
dönemlerini göz önüne alarak, ebeveynlik rolünü vurgulamaktadır (Mac-coby,
2002; Miller, 1983). Dolayısıyla ebeveynlerin, özellikle de okul öncesi dönemde
çocuk yetiştirme tutumlarının değerlendirilmesi önemlidir.
3. ANA-BABALARIN DEĞİŞİK TUTUM VE DAVRANIŞLARI
Yukarıda da belirtildiği üzere aile toplumun en önemli kurumu, yapıtaşıdır. Ço-
cuğun fiziksel, psikolojik, sosyolojik gelişimiyle anne baba tutumları yakından
ilişkilidir. Aile modelleri, çocuğun ileride nasıl bir birey olacağını önemli ölçüde
belirlemektedir. Çocuğun korkak, ürkek, çekingen kişilik ya da tam tersi sınırları
olmayan, kural tanımayan, baskın, saldırgan kişilik özelliklerine sahip olması,
sosyal ilişki kurmakta problem yaşaması, başka çocuklar tarafından ezilmesi, ya
da ezmesi büyüme ve kişilik gelişimde önemli rolleri olan ebeveyn tutumların
dan kaynaklanabilir.
159
Yapılan araştırmalar, kişilik gelişmesi ve yapılanmasında temelin çocukluk dö-
neminde atıldığı gerçeğini göstermektedir. Kişilik, insanı diğer bireylerden ayıran
tutum ve davranışlarını içeren tüm ruhsal özellikleri içermektedir. Özellikle anne
baba, çocuğun kişiliğinin oluşumunda önemli rol oynayan ilk özdeşim model-
leridir. Özdeşim modellerinin bozuk, sağlıksız kişilik yapısına sahip olması
halinde, olumsuz davranış örneğinin çocuğa yansıma olasılığı artmaktadır. Anne
baba çocuk iletişimi sadece aileyi oluşturan bireyleri değil; içinde yaşadığımız
toplumu da yakından etkilemektedir. İnsanların ruh sağlığı yerinde, mutlu ve
huzurlu bireyler olması, toplumunda temelinin sağlam olması demektir.
Ana-baba-çocuk ilişkisinin bireyin yaşamındaki önemine koşut biçimde,
çocuk/bireye göre ana-baba-çocuk ilişkisinin nasıl algılandığını değerlendirmek
amacıyla bir dizi ölçek/araç geliştirilmiştir. Bunlardan bazıları şöyle sıralanabilir:
“Çocuğun Yetiştirilme Yaşantılarına İlişkin Anıları” Ana Babaya Bağlanma Soru
Listesi , Bağlanmanın Sürekliliği Ölçeği” gibi.
Ülkemizde de çocuk, ergen ya da yetişkin algısına göre ana baba-çocuk ilişkisini
değerlendiren araçlar geliştirilmiş ya da uyarlanmıştır. Bunlardan ilki Kuzgun ’un
geliştirdiği “Ana-Baba Tutum Envanteri” adlı araçtır. Bu araçla çocuk ve ergen-
lerin algıladıkları demokratik, otoriter ve ilgisiz ana baba tutumları değer-
lendirilmektedir.
Kuzgun’un aracından yararlanılarak başka araçlar da geliştirilmiştir. Okman’ın
geliştirdiği “Algılanan Çocuk Yetiştirme Tutumları Ölçeği” ile anneden ayrıla-
bilme, özdenetim, özerklik ve kişilik özellikleri boyutlarında algılanan ana baba
tutumları değerlendirilmektedir. Ana-baba davranışlarının belirlenmesi ko-
nusunda gerek yurt içinde gerekse yurt dışında yapılmış olan çalışmalara ait
özet bilgiler aşağıdadır.
a. Aşırı Baskıcı (Otoriter) Ana Baba Tutumları
Çevremize baktığımızda birbirinden farklı değişik aile tipleri görürüz. Toplumu-
muzun genel özelliği ve kültüründen dolayı sıklıkla görülen aşırı baskıcı tutum ve
davranış biçimidir bunlar. Bu davranışların ortak özelliği çocuk davranışlarını de-
ğiştirme amacını taşımasıdır. Çocuk, anne babasının eleştirisinden çekinir ve
attığı her adımda yanlış yapma korkusu içine düşer. Genellikle bu kişilik tipine
sahip ebeveynler; çocuklarıyla anlaşmadan, onların istek ve ihtiyaçlarını dikkate
almadan kendi koydukları kuralları uygulamaya çalışırlar. Aşırı baskıcı aileler
160
sıklılkla dayağa başvururlar. Dayak, çocuk için bir utanç kaynağıdır. Fiziksel şid-
det çocuğun vicdanını olumsuz yönde etkiler. Dayağın çocuk eğitiminde hiçbir
şekilde yeri olmamalıdır. Dayak, bazı ailelerde zaman zaman bazı ailelerde ise
çok sık uygulanan yöntemdir. Sonuçları açısından ele alındığında dayağın hiçbir
olumlu sonucu bulunmamaktadır. Dayak yiyen çocuk, onurunu korumaya çalışır
ancak çaresizdir. İç dünyasında korku öfke ve kin duyguları besler. Böyle
çocuklar utangaç, çekingen ve ürkek olurlar. Dayak olumsuz ve itaatsiz ço-
cukların yetişmesine neden olur. Evinde huzursuz, fiziksel şiddet gören çocuk;
sosyal hayatında saldırgan, etrafını rahatsız eden birey olur.
Aşırı otorite baskısı altında büyüyen bir çocuk yetişkin bir birey olduğunda
dengeli bir kişilik geliştiremez. Baskıcı ve otoriter tutum gösteren ailelerde
yetişen çocukların sosyal yetenekleri zayıf, iletişim becerileri zayıf, girişimcilik
becerileri zayıf, kendine güvenleri zayıf olur.
Zor kullanma yoluyla denetleme ve sevgi esirgeyerek denetleme boyutlarının
egemen olduğu aşırı baskılı ve otoriter aile ortamında denetlenen çocuk hangi
davranışın hangi tepkiyi alacağı hakkında bir fikre sahip değildir. Dolayısıyla
çocuğun kaygılı bir belirsizlik içinde aşırı isyankar veya aşırı boyun eğici olması
mümkündür.
b. Demokratik Ana- baba Tutumları
Bu tutuma sahip ana-babalar çocuklarını ayrı bir kişi olarak kabul edip değer
vermekte ve bağımsız kişilik geliştirmelerini teşvik etmektedir. Hem çocuğun
hem de ebeveyninin doğruları tanınmaktadır. Bu ailede iletişim konusunda sınır
yoktur, çocuk ebeveynlerinden baskı görmeden düşüncelerini rahatça açabilir,
cinsellikle ilgili, tanrı ile ilgili sorunlarını, ülke ve okuldaki düzen ile ilgili eleştiri-
lerini evde dile getirebilir.
Bu ana-babalar genellikle ailedeki kurallar üzerinde konuşulmasına izin verir ya
da çocuğu bu konuda da destekler. Çocuğun kabul edilmeyen davranışlarının
nedenleri olumlu bir şekilde açıklanabilir.
Demokratik ailelerde anne sıcak ve sevecendir. Gerektiğinde çocuklarına sınır
koyabilir, ceza verebilir. Baba ise ılımlı ve esnek bir tutum sergiler. Çocuklar ba-
baya sokulabilir, ondan korkmak yerine sayar. Demokratik tutum sergileyen
ana-baba çocuklarına deneme ve yanılma payı bırakır. Çocuğu buyruklarla değil
yol göstererek ve uyararak eğitirler. Çocuğun kişiliğine saygı gösterirler, çocuk-
tan yaşından büyük olgun davranış beklenmez. Bağımsız davranması için ana-
161
baba çocuğu destekler, kendi işini kendi görmeye alıştırırlar. Özgür davranışı
ana-baba onaylar ana-baba serbestlik tanıyarak, çocukların belli davranışları
yapmada ve yeteneklerine uygun kararlar vermesinde yardımcı olurlar. Demok-
ratik aile ortamında yetişen çocuklar yetişkin olduklarında psiko-sosyal ve top-
lumsal yönü kuvvetli, kendine güveni olan, araştırıcı ve yaratıcı birer birey olarak
topluma kazandırılırlar. Bu çocuklar destekleyici ve güvenilir tutuma sahip aile-
de yetiştikleri için sosyal gelişim açısından yeterlidirler, özgüveni güçlüdür, so-
rumluluk bilincine sahiptirler.
c. Aşırı Koruyucu Ana-baba Tutumları
Ebeveynler çocuğun her isteğini anında karşılar ve çocuğun yapması gereken
yaşına uygun olan işleri de kendileri üstlenirler. Aşırı koruyucu tutum, genelde
daha ileri yaşlarda tek çocuk sahibi olan veya kendi yaşamında sürekli yardım
görmüş ebeveynler arasında daha sık görülmektedir. Aynı zamanda kendi yaşa-
mında başka amaçları olmayan anneler, bütün enerji ve zamanlarını çocuklarına
vererek onlar için yaşamayı ilke edinirler.
Çoğu olumsuz davranışlar aşırı bir hoşgörüyle karşılanır. Çocuk bile bile kırıp
dökse de, ana-baba belirli bir tepki göstermez. Neyin doğru ya da neyin yanlış
olduğu öğretilse bile uygulama ve denetleme düzensizdir (A.Yörükoğlu ). Bu
tutumun sürekliliği, çocuğun gereğinde duygu, istek ve dürtülerini denetleye-
bilme yeteneğinin gelişimini olumsuz etkiler, agresif davranışların artmasına
neden olur. Sorumluluk verilmeyen sürekli korunan aşırı korumacı ailelerde
yetişen çocuklar bağımlı, kendine güvensiz, sosyal ilişkileri zayıf tutum sergiler-
ler.
Oysa çocuklar mücadele etmeyi, hayatın sorunlarını ve zorluklarını öğrenerek
yetiştirlmelidir. Bunun için çocuğa yaşına uygun sorumluluklar verilmelidir. Ço-
cuk kendi kanatlarıyla uçmayı ve ayakları üstünde durmayı bilmelidir.
d. Aşırı Hoşgörülü ( İzin Verici ) Ana-babalar Tutumları
Bu tutum, çocuğa yüksek düzeyde sevgi gösterme ve çocuğu fazla kontrol et-
meme ile karakterizedir. Anne-baba “çocuğum üzülmesin, psikolojisi bozulma-
sın” kaygısı ile fazla kural koymaz. Aynı zamanda bu tutumdaki anne-babalar,
kural koyarlarsa, çocuğun yaşayacağı engellenme hisleri ile kendilerini daha az
seveceğinden korkarlar. Bu tutuma sıklıkla, orta yaşın üzerinde çocuk sahibi olan
ailelerde ya da çocuğun kalabalık yetişkinler grubu içinde yetişen tek çocuk ol-
162
ması durumunda rastlanır. Kural koyulduğunda kurallar genellikle belirsizdir ve
kurallara uyup uymama durumunda çocuğun karşılaşacağı sonuçlar belirlen-
memiştir. Ailedeki tüm güç ve kontrol, çocuğun elinde gibidir. Anne-baba, çocu-
ğa kural koysa bile, itiraz geldiğinde genellikle pes etme eğilimi gösterirler. Bu
tür çocuklar isteklerini erteleyemezler ve istekleri olmadığında saldırganlaşabi-
lirler. Sürekli olarak anne babalarına sonsuz isteklerini yaptırmak isterler. Ne
kadar ileri gidebildiklerini, anne-babanın kendileri için neler yapabileceğini de-
nerler.
Bu tür ebeveynler yalvarma, yakarma ve acındırma yöntemleriyle çocuk yetiş-
tirmeye kalkışırlar. Anne baba çocuğa değil de sanki çocuk, anne babaya hük-
meder. Yerine göre tehdit ederek yerine göre rüşvet isteyerek her istediğini
yaptırmaktadır.
Aile ortamında her istediğini istediği anda yapabilen veya her isteği anında yeri-
ne getirilen çocuk, ileriki yaşamında büyük problemlerle karşılaşacaktır. Böyle
yetişen bir çocuk kendi benlik sınırının ne olduğunu bilmez ve kişilik gelişimini
sağlıklı bir biçimde gerçekleştiremez. Büyüdükçe anti-sosyal davranış sergileye-
bilirler.
e. Tutarsız Ana-baba Tutumları
Kimi anne babalar çocuğa ne zaman ve nasıl davranacakları konusunda tutarlı
değildir. Ebeveynler arasında çocuk eğitimi konusunda sürekli bir görüş ayrılığı
veya ebeveynlerin çocukların davranışları karşısında değişken tavrı söz konusu-
dur. Çocuğuna tutarsız yaklaşım gösteren ebeveynler çocuğunu dengeli bir yapı-
lanmadan yoksun bırakırlar. Bu çocuklar bazen hayal kırıklığı olan, bazen de
isyankar bireyler olarak yetişirler. Tutarsız ve kararsız tutuma sahip ailelerde
yetişen çocuklar da tutarsız davranırlar. Örneğin çocuğun yapmış olduğu bir
davranış bazen hoş görülmekte ama birkaç gün geçtikten sonra aynı davranış
cezalandırılmaktadır. Annenin vermiş olduğu cezayı baba kaldırmakta veya tam
tersi olmaktadır. Kurallar sürekli değişmektedir.
Çocuk eğitiminde ana-babanın ortak tavır almaları çok önemlidir. Ana-babaların
sergilediği davranışlarda tutarlılık olmadığında çocuk, hangi davranışın kime
göre doğru, kime göre yanlış olduğunu ve nerede, ne zaman istenip istenmedi-
ğini önceden kestirmez. Tutumunu anne babasının ruh durumuna göre ayar-
lamaya çalışır. Araştırmalar bu tür aile ortamlarında yetişen çocukların kendi
aile hayatlarında da çocuklarıyla aynı problemleri yaşadıklarını göstermiştir.
163
f. İhmal Eden Ana-Baba Tutumu
İhmal, ana-babanın çocuğa bakma ve koruma yükümlülüklerini gereğince yerine
getirmemeleri biçiminde tanımlanabilir.
İhmal tipleri: çocuğun sağlığına önem vermemek, günlük bakımını reddetmek
veya geciktirmek yol göstermemek, terk etmek, uygun bir ev ortamı sağlama-
mak, evdeki risklerden ve hastalıklardan korumamak, beslenmesine dikkat et-
memek, eğitimine önem vermemek, sorunlu davranışlar gösterdiğinde aldır-
mamak, duygusal açıdan çocuğa sevildiğini, istendiğini hissettirmemek, bir an-
lamda onu reddetmek şeklindedir (Wihirter-Volton-Acar). İhmalin dolaylı ve
dolaysız belirtilerinden söz edilebilir. Dolaysız belirtiler pislik ve bakımsızlık şek-
linde kendini gösterebilir. Dolaylı belirtiler ise büyüme geriliği, sık hasta olma,
beslenme bozukluğu şeklinde ortaya çıkar. Buna fiziksel ve zihinsel gelişme geri-
liği de eşlik edebilir. Ana-babanın sergilediği ilgisiz ve/veya saldırgan tavırlardan
dolayı, çocuk kendisinin ihmal edilmiş ve reddedilmiş olduğunu düşünür. Bu
şekilde yetişen çocuklar, yetişkin rolü almada başarısızdırlar. Sosyal olarak içe
kapanık ve kendine dönük olabilirler.
g. Mükemmeliyetçi Ana-baba Tutumları
Mükemmeliyetçi ebeveynleri mutlu etmek çocuklar için zordur. Çünkü Çocuk
çırpınıp çabaladıkça anne baba daha fazlasını (en mükemmelini) ister. Mükem-
meliyetçi anne ve babalar çocuklarından çok yüksek beklenti içindedirler. Ve
hatta sevgilerini başarı koşula bağlama gereğini duyarlar.
Ne kadar başarı o kadar sevgi. Bu kategorideki anne babalar daha çok kendileri-
nin beceremediklerini, yapamadıklarını ve içinde kalan ukdeleri çocuklarından
beklerler. Yüksek beklenti, çocuğu baskı altında bırakır. Sürekli huzursuz ve kay-
gılı yapar. İstenen sonucu elde edemeyince anne babaya karşı utanç duyar. Aşırı
beklentiler çocukları isyankar, uzlaşılmaz kişiler haline dönüştürebilir. Bu çocuk-
lar büyüdüklerinde arkadaşlık ilişkilerinde, yardımlaşma ve paylaşmada, sosyal
ilişkiler kurmada zorlanırlar. Unutmamalıdır ki çocuk yetiştirmede önemli olan
var olan potansiyeli zenginleştirmektir.
Gazali şöyle buyurur: “ Okuldan döndükten sonra, çocuğun oynamasına ve okul
yorgunluğunu gidermesine izin verilmelidir. Çocuğun oyundan alıkonulması ve
devamlı öğretim yükü altında ezilmesi, onun kalbini öldürür, zekasını köreltir. Ve
hayatı başına zindan eder. Hatta onu dersten başını kurtaracak çare aramaya
yöneltir”.
164
Bu tür beklentiler zamanla çocuklarda aşırı kaygı, stres, tedirginlik, hayal kırıklığı
gibi duygulara sebep olur. Zamanla çocuklar “parmak emme, tırnak yeme, ke-
kemelik, alt ıslatma, yalan, çalma, ...gibi” davranış sorunlarıyla kendini ifade
etmeye çalışırlar. Bu tür ailelerde çocuklar; ileride bağımlık kişilik geliştirebilir,
titiz, takıntılı olma gibi obsesif sorunlar yaşayabilirler.
4. AİLE ÇOCUK İLETİŞİMİ VE ÖNERİLER
a. “Ne kadar Başarı O Kadar Sevgi!
Anne babalar zaman zaman çocukları için yaptıkları fedakarlıkları dile getirerek
istemeden de olsa, onları baskı altına alabilirler. Başarıya odaklı bu tür ilişkiler-
de, anne baba çocuğa "Ne kadar başarı, o kadar sevgi" mesajı vermektedir. Ço-
cuğun özgüvenini ve kendine saygısını en çok zedeleyen nedenlerden biri de, bu
tür anne-baba-çocuk ilişkisidir. Başarıya koşullu sevgi, çocuğa yarar yerine zarar
verir. Çocuk başarı düzeyi ne olursa olsun, anne babası tarafından sevildiğini
hissetmek ister. Başarı düzeyinin yükseltilmesi gereken durumlarda, aileler okul
ve öğretmenleri ile görüşmeli, bu konuda neler yapılabileceği, okul-aile işbirliği
içerisinde değerlendirilmelidir.
b. “Çok Zeki Ama Çalışmıyor...”
Zaman zaman anne babalar çocuklarının özelliklerini kabul etmeyip, yüksek bek-
lentiler içerisine girebilmekte, çocuklarının sınırlarını aşırı zorlayabilmektedirler.
Bu durum, çocuğun büyük bir baskı ve kaygı hissetmesine ve çaresizlik yaşama-
sına neden olur. Çocuğun özellikleri göz önünde bulundurularak beklentilerin
belirlenmesi, çocuğun başarı gösterebilmesi için önemlidir. Anne babalar çocuk-
larının sınırlarını tanımaya, onların yetenek, ilgi ve değerlerini anlamaya çalışma-
lıdırlar.
c. “Başka Çocukların Onun Kadar İmkanı Yok Ama Daha Başarılılar...”
Anne babalar genellikle çocuklarını ders çalışmaya ve başarılı olmaya teşvik et-
mek için onları başka arkadaşlarıyla kıyaslama yoluna giderler. Sürekli olarak
eleştirilen başka çocuklarla kıyaslanan çocuk asıl hedeflenenin tam tersi olarak
ders çalışmaktan biraz daha uzaklaşmaya başlarlar. Oysa çocuğu kendi gerçekle-
ri içinde değerlendirmek gerekir. Kıyaslamak yerine çocuğa inanıldığını hisset-
tirmek çok daha sağlıklı sonuçlar doğurmaktadır.
d.“Çalışmak İçin Oturuyor Ama Sürekli Aklı Başka Yerlerde...”
Bu durum daha ziyade ergenlik dönemi aşamasında ortaya çıkar. Bir geçiş döne-
165
minde olan gençler, ergenlikle birlikte bir "değişim ve başkalaşım" sürecinden
geçmektedirler. Bu hızlı büyüme ve değişime paralel olarak gençlerin, ilgileri de
değişmektedir. Bu nedenle de, unutkanlık, dalgınlık, dikkatini yoğunlaştırmakta
zorluk yaşayabilirler. Bu durumda en iyi yaklaşım genci anlamaya çalışmak, onu
empatik dinlemektir. Mümkün olduğunca çalışırken dikkatini dağıtan unsurları
çalışma alanından temizlemek konusunda onu teşvik etmek, çalışma ortamını
kendi öğrenme stiline uygun olarak düzenlemesine izin vermek onun istenilen
şekilde ders çalışmasına yardımcı olacaktır.
e. “O Kadar Söyledim Ama Dinlemiyor ki!”
Uzun süreli nasihatler, genellikle iletilmek istenilen mesajı iletmekte yetersiz
kalırlar. Bazen iletilmek istenen mesajı, kısacık bir sözlü ifadeyle dile getirmek,
uzun süreli konuşmalar ve öğütlerden çok daha etkin olabilmektedir. Sürekli
tekrarlanan, öğüt görünümlü ancak aslında söylenme şeklindeki cümleler kesin-
likle etkili olmayacaktır. Çocuğunuz ya söylediklerinizi dinler gibi görünüp sizi
geçiştirecektir ya da sizinle çatışacaktır. Onun gerçekten neyi duymaya ihtiyacı
olduğunu hissetmeniz çok daha önemlidir.
f. Eleştirici ve Suçlayıcı Ana -baba Yaklaşımları
Aile, birbiriyle çok sıkı iletişim ve etkileşim içinde olan bireylerin oluşturduğu bir
kurumdur. Aile ortamında oluşan durumlar sebep-sonuç ilişkileri kapsamında
analiz edilebilir. Bu ortamda yapılan her davranış bir çok nedenin sonucudur ve
bir çok başka nedene yol açabilir. Anne/baba ve çocuk arasındaki ilişkiler, sorun-
lar üzerinde düşünülürken analitik bir yaklaşıma sahip olabilmek, olayların so-
nuçlarından çok nedenlerine odaklanabilmek oldukça önemlidir.
g. Eleştiri…
Anne/baba ve çocuk iletişimi çok yüklü, enerji dozu yüksek ve farklı dinamikleri
olan bir iletişimdir. Çıkan problemler çoğu zaman anne/baba ve çocuğu karşı
karşıya getirir. Anne/baba tarafından çocuğa kolayca eleştiri yapılabilir. Ancak
unutulmamalıdır ki eleştiri problemi çözmez, sadece eleştiriyi yapanı rahatlatır.
h. Ceza…
Anne-baba-çocuk ilişkilerinde ortaya çıkan problemler suç olarak algılandığı
taktirde ceza bir önlem olarak akla gelir. Ceza o davranışın yapılmaması gerekti-
ği için verilir. Oysa anne/baba ve çocuk arasındaki problemlerde cezadan çok,
seçeneğe ve çözüme ihtiyaç duyulur. Bu noktada nelerin yapılmayacağı değil,
166
yapılması uygun davranışların neler olduğunu ve bu davranış nasıl yapılacağı
üzerinde durulması daha uygun olur.
i. Duygular…
Kritik bir durumda yaptığımız davranışları değerlendirirken şu soru can alıcı bir
sorudur: Davranışlarımız problemin çözümüne katkı mı yaptı? Bizi mi rahatlattı?
Çocuğa hangi duyguları yaşattı? Anne/baba ve çocuk arasındaki iletişimlerde
hemen her zaman çocuk talep eden pozisyonunda olduğu için daha çok duygu-
larını kullanır. Anne/baba bu iletiye karşı cevap bulmak durumunda olduğu için
daha çok mantığını kullanır. İletişim kanalları birbiri ile aynı paralelde olmadığı
için de iletişim kördüğüm haline gelebilir. Çocuğunu yetiştirmek ve geleceğe
hazırlamak misyonu olan anne/baba çok yönlü, çok kanallı bir empati oluştura-
rak çocuğunun duygusal talebe duygu kanalı ile düşünce talebine düşünce kana-
lı ile yanıtlar verebilmelidir. Çocuğa ‘örnek olmak’ belki de en etkili, en kalıcı
çözüm olacaktır.
j. Vaatler…
Anne/baba/çocuk ilişkilerinde çok sık kullanılan bir iletişim tarzı da, çocuğun
yapması gereken bir işi yaptırmak için ona bir takım vaatlerde bulunmaktır. Bu
yaklaşım çocuğun o işi neden yapması gerektiği ile ilgili düşüncesinin hedefini
değiştirebilir. Böyle bir vaat alan çocuk yapması gereken işi vaat edilen şeye
sahip olmak için yapar. Bu durum alışkanlık haline dönüşürse çocuk, an-
ne/babadan bir şey almadan hiçbir şey yapmamaya başlar. Böylece çocuğa is-
temeden de olsa dış denetime odaklı bir kişilik yapısı geliştirilmiş olur. “Ödevini
yaparsan oyuncak alacağım” iletisinde ders çalışma oyuncak almanın aracı hali-
ne gelir. Bu tür iletişim çok sık kullanılırsa çocuk, sorumluluklarını yerine getir-
mek için değil rüşvetin karşılığını vermek için çalışır. Bu durum, çocuğun sorum-
luluk duygusunun gelişimi yavaşlamış olur.
k.Övgü…
Övgü ve takdir her insanın duymaktan hoşlandığı bir durumdur. Özellikle anne /
baba / çocuk iletişiminde övgü ve takdir gereklidir. Ama dozunda olmak kaydı
ile. İnsana sağlık veren ilaç aşırı dozda kullanıldığında nasıl insanın hastalanma-
sına da yol açıyorsa, dozu kaçan övgü de çocukta ego şişkinliği, tatminsizlik ve
kendini beğenmişlik yaratır.
l. Sorunlar...
Çocuk ile anne/baba arasında sorunlar olabilir, olacaktır da; bu durum insan
ilişkilerinin doğal bir sonucudur. Bir çok anne/baba çocukları ile yaşadığı sorun-
167
ları bir kadersizlik, şanssızlık olarak algılar. Başka ailelerde bu tür durumların
olmadığını düşünerek imrenmeler yaşar. Oysa insan ilişkilerinin olduğu yerde
sorun da vardır. Önemli olan sorunların olması değil, o ilişkinin o sorunları çöze-
bilecek bir güce sahip olup olmadığıdır. Anne/baba/çocuk arasındaki ilişkide
sorun olduğu zaman bu sorun niye oldu diye hayıflanmak yerine, bu ilişki bu
sorunu çözebilecek bir enerjiye sahip mi diye düşünmek gerekir.
Her anne/baba, çocuğunu kendi kültürünce, mizahınca sever ve korur. Bu du-
rum annelik/babalık içgüdüsünün doğal bir sonucudur. Ancak çocuk kendi de-
neyimlerini kendi oluşturacak yaşam alanına sahip olmalıdır. Yani çocuğun yap-
ması gereken bazı şeyleri hep ebeveynlerin yapması doğru değildir.
Şöyle bir öykü anlatılır: Kozasından çıkmaya çalışan tırtıla acıyan biri, kozayı aça-
rak tırtılı açığa çıkarmıştır. Fakat tırtıl uçamamış ve ölmüştür. Çünkü tırtıl koza-
dan çıkmaya çabalarken kanatlarını güçlendirmekte ve böylece uçma becerisi
kazanmaktadır. Anne/babalar, çocuklarının kozasından kendi çabası ile çıkması-
na, olgunlaşmasına, büyümesine izin vermelidir.
m. Boyun Eğici Tutumlar
Yukarıda da belirtildiği üzere bu yaklaşımda anne babalar, çocuklarına hiç söz
dinletemezler. Yalvarma, yakarma ve acındırma yöntemleriyle çocuk yetiştirme-
ye kalkışırlar. Anne baba çocuğa değil de sanki çocuk, anne babaya hükmeder.
Yerine göre tehdit ederek yerine göre rüşvet isteyerek her istediğini yaptırmak-
tadır. Aile ortamında her istediğini istediği anada yapabilen veya her isteği anın-
da yerine getirilen çocuk, ileriki yaşamında büyük problemlerle karşılaşacaktır.
Böyle yetişen bir çocuk kendi benlik sınırının ne olduğunu bilmez ve kişilik geli-
şimini sağlıklı bir biçimde gerçekleştiremez.
n. Çocukları Kıyaslayan Ana babalar
Kıyaslama, çocuğun olumsuz davranışına odaklanarak, tercih edilen davranışı bir
kişi üzerinden örneklendirme yoluyla yapılır. Bu tür davranışlar daha ziyade mü-
kemmelliyetçi ana-baba tutumu sergileyen ailelerde görülür. Kıyaslama yapan
kişi ya da anne-baba aslında çocuklarının, bütün çocuklardan daha üstün oldu-
ğunu görmeyi istemektedir. Fakat kıyaslama yaparak çocuklarının yapmasını
istemedikleri davranışı yapmasını pekiştirip kıyas yapılan kişiye karşı kızgınlık
hissetmelerine sebebiyet verebilirler. Örneğin, matematik notları karşılaştırılan
2 çocuktan düşük alan, annesinin yüksek not alan arkadaşını övmesi ve ‘bak o
yüksek almış’ gibi sözlerini işitmesiyle hem arkadaşına hem annesine karşı kız-
168
gınlık, öfke duyabilir. Bu da çocuğu ya rekabete, hırs yapmaya zorlar ya da tam
tersine pasif kalıp özgüvenini kaybetmesine sebep olur. Çocuğun başarısızlıkları
aza indirilmeye çalışılmalı ve başarısızlıkları yerine başarılarının altı çizilmelidir.
Unutulmamalıdır ki, herkes kendine güvendiği ve başarabileceğine inandığı tak-
dirde daha kolay öğrenir ve daha çok çaba gösterir. Başkalarının başarıları ile
kıyaslanmak çocuklar için zor bir durumdur. Bu kendilerine güvenlerinin azal-
masına neden olabilir. Ayrıca bu tutum, arkadaşlıkları anlamaya ve ilişki kurma-
ya çalıştıkları bu dönemde, akranları ile ilişkilerinde de sorunlar doğmasına ne-
den olabilir. Oysa, çocukları birbiri ile kıyaslamak yerine çocuğun o günkü per-
formansı ile geçmiş performansını kıyaslamak kendisine ilişkin olumlu kavramla-
rın oluşmasına yardım edecektir. Bu dönemde grup rekabeti yerine, her çocu-
ğun kendi özelliklerine göre kazanıp kaybettiği aktiviteler tercih edilmelidir. (Şa-
hin, 2015)
Çocuğa yapılabilecek en büyük yardım ilgi ve yetenekleri doğrultusunda onu
yönlendirmek, ihtiyacı olan desteği ona sağlamak, sorununu çözmede yardımcı
olmaktır. Çocuğu başarılı kardeş veya arkadaşlarıyla kıyaslamak yarar yerine
zarar getirir. Çocuğunuzu olduğu gibi, kendisi olarak görmeyi öğrenin. Kapasite-
sine ve bireysel özelliklerine en uygun öğretim yöntemini seçmesi konusunda
onu destekleyin.
Erikson, çocuğun ilk yaşlarda kazandığı temel güven duygusuyla okuldaki başarı-
sı arasında bir ilişki olduğunu savunur. İyi bir anne-baba ilişki ortamı içinde yeti-
şen çocuk, temel güven duygusunu kazandığı için, okulun kendisine getirdiği
yeni öğrenme aşamalarını korkmadan karşılayabilir ve başarılı olur. Temel güven
duygusunu kazanmamış çocuklar ise tam başarı gösteremezler(Cüceloğlu). Her
çocuk farklı bir birey olduğu için ana babalar çocuklarının hepsine aynı şekilde
davranmamalıdırlar. Çocuklar da aynı yetişkinlerde olduğu gibi bireysel farklılık-
lara sahiptirler. Eğer çocuklarımıza bireyler arasındaki farklılıkları hoş görmeyi,
insanları yargılamamayı, kimsenin kimseyle kıyaslanmaması gerektiğini ve kişi-
nin yalnızca kendisini yine kendisiyle kıyaslaması gerektiğini öğretmek istiyor-
sak, öncelikle çocuklarımıza karşı kendi davranışlarımızı ve tavırlarımızı değiş-
tirmeliyiz.
Kaynak:
1. Deniz ŞANLI ve Candan ÖZTÜRK; Annelerin Çocuk Yetiştirme Tutumları 2. Doğan Gök; Anne Tutumlarının Öğrencilerin Başarısına Etkileri 3. Erdoğan ÖZEL ve Hikmet ZELYURT; Ana-baba Eğitimi 4. Nilgün Öngider; Ana-baba ve Çocuk Arasındaki İlişk
169
B. ANA-BABA TUTUMLARININ ÖĞRENCİ BAŞARISINA ETKİLERİ İLE
İLGİLİ ARAŞTIRMALARDAN ÖRNEKLER
Aşağıda yurt içinde ve yurt dışında farklı ana baba tutumlarının okul başarısı
üzerindeki etkilerini inceleyen araştırmalardan örneklere yer verilmiştir. Bura-
daki temel amaç, yapılan araştırmalarda elde edilen verileri daha çok ebeveyn
ile buluşturmak ve çocuk eğitimi konusunda onlara yardımcı olmaya çalışmaktır.
ARAŞTIRMA 1: ANNE TUTUMLARININ ÖĞRENCİLERİN BAŞARILARI VE
YETENEKLERİ ÜZERİNDEKİ ETKİSİNİN İNCELENMESİ(1)
a. Araştırmanın Evreni, Örneklemi ve Amacı
Araştırmanın evrenini, Erzurum il merkezinde yer alan 59 resmi lisenin 10.sınıf
öğrencileri (7.768 öğrenci) ve bunların anneleri oluşturmaktadır. 59 lise içeri-
sinden tesadüfi küme örnekleme yöntemi ile 6 okul seçilmiştir. Bu 6 okulda 10.
sınıfta öğrenim gören 124 kız ve 172 erkek öğrenci ile anneleri (toplam 296)
araştırmaya dahil edilmiştir. Bu araştırmanın amacı liselerde öğrenim gören öğ-
rencilerin anne tutumlarının öğrencilerin yeteneklerine ve okul başarılarına et-
kisini incelemektir.
b. Veri Toplama Aracı
Bu araştırmada araştırmacılar tarafından veri toplama aracı olarak;
1. “Temel Yetenek Testi”,
2. “Aile Hayatı ve Çocuk Yetiştirme Tutum Ölçeği (PARI)*” ,
3. “Ağırlıklı Yılsonu Başarı Ortalamaları Puanları” kullanılmıştır. c. PARI* Alt Ölçekleri
1. Aşırı Koruyucu Annelik Boyutu (Faktör I) : 16 madde,
2. Demokratik Davranma ve Eşitlik Tanıma Boyutu (Faktör II): 9 madde,
3. Ev Kadınlığını Reddetme Boyutu (Faktör III): 13 madde,
4. Karı-Koca Geçimsizliği Boyutu (Faktör IV): 6 madde,
5. Baskı ve Disiplin Boyutu (Faktör V): 16 madde.
(PARI)*: Orijinali “Parental Attitude Research İnstrument(P.A.R.I)’tir. Ölçek ABD’de
Schaefer ve Bell (1958) tarafından “Aile Hayatı ve Çocuk Yetiştirme Tutum Ölçeği”
olarak geliştirilmiştir. Ölçek 5 alt faktör ve 60 maddeden oluşmaktadır.
170
Tablo 52: Örneklem Grubundaki (296)Annelerin Eğitim Durumları
Eğitim Durumu Sayı Yüzde
Okur-Yazar 16 5,4
İlkokul 118 40,5
Ortaokul 42 13,5
Lise 80 27,0
Yüksekokul 24 8,1
Fakülte 16 5,4
Toplam 296 100,0
Tabloda 296 anneden sadece 40’ının (%13,5) yüksekokul ve üniversite mezunu
olduğu görülmektedir.
d. Örneklem Grubundaki Annelerin Hangi Tutumu Benimsedikleri
PARI ölçeğinin değerlendirilmesinde; her öğrencinin her faktör için aldığı puan
toplanmış ve faktörler farklı sayıda maddelerden oluştukları için, faktörler arası
karşılaştırma yapılmasına imkan sağlamak üzere, her faktörün aritmetik ortala-
ması alınmıştır. Böylece her öğrenci için 5 ayrı faktörün aritmetik ortalamasını
gösteren 5 farklı değer elde edilmiştir(tablo 53)
Tablo 53: PARI Testinin Alt Ölçeklerine Giren Annelerin Sayısal Dağılımı
Tablo 53 incelendiğinde örneklem grubuna dahil edilen öğrencilerin anne-
lerinin büyük çoğunluğunun aşırı koruyuculuk ve demokratik davranma ve eşit-
lik tanıma tutumunu benimsedikleri görülmektedir.
PARI Alt Ölçekleri n Yüzde (%)
PARI 1 (Aşırı Koruyucu Annelik)
112 37,8
PARI 2 (Demokratik Davranma ve Eşitlik Tanıma)
96
32,4
PARI 3 (Annenin Ev Kadınlığı Rolünü Reddetmesi)
52 17,6
PARI 4 (Karı-Koca Geçimsizliği ) 16
5,4
PARI 5 (Baskı ve Disiplin) 20 6,8
Toplam 296 100
171
e. Örneklem Grubundaki Öğrencilerinin Akademik Başarı Durumu
Akademik başarı: Öğrencinin bir yıllık çalışmasını yansıtan bütün derslerden
aldığı sınıf geçme notlarının aritmetik ortalamasıdır (Akhun, 1980).
Araştırmada, öğrencilerin akademik başarıları açısından birbirlerine göre bulun-
dukları durumu ortaya koymak için 2009–2010 Eğitim-Öğretim yılı yılsonu aka-
demik ortalamaları alınmıştır (tablo 54).
Tablo 54: Örneklem Grubundaki Öğrencilerinin Akademik Başarı Durumu
f. Örneklem Grubundaki Öğrencilerinin Genel Yetenek Durumu
Yetenek: Yetenek, herhangi bir şeyi öğrenmek, iyi bir iş yapmak ve tamamlamak
veya bir duruma başarı ile uymak konusunda organizmada bulunan ve doğuştan
gelen güç ve yine bireyin kalıtımsal olarak öğrenmesini çerçeveleyen sınır olarak
tanımlanır (Karagözoğlu, Kemertaş, 2004).
Tablo 55: Örneklem Grubundaki Öğrencilerinin Genel Yetenek Durumu
Frekans (f) Yüzde (%)
45-54 20 6,8
55-69 48 16,2
70-84 181 61,1
85-100 47 15,9
Toplam 296 100,0
Frekans (f) Yüzde (%)
Çok düşük düzeyde yetenek 10 3,4
Düşük düzeyde yetenek 65 22
Orta düzeyde yetenek 167 56,4
Yüksek düzeyde yetenek 54 18,2
Toplam 296 100,0
172
g. Testlerin Uygulanması ve Değerlendirilmesi
Yukarıda da kısaca belirtildiği gibi araştırmada öğrencilerin;
1. Genel yeteneklerini belirlemek amacıyla “Temel Yetenekler Testi (9–11)”,
2. Annelerinin tutumlarını ölçmek için, “Aile Hayatı ve Çocuk Yetistirme Tu-
tum Ölçeği”
3. Öğrencilerin akademik başarılarının belirlenmesi için de 2009/2010 eğitim-
öğretim yılı yılsonu not ortalamaları kullanılmıştır. Bu veri toplama araçlarıyla
ilgili özet bilgiler aşağıda sunulmuştur.
1. Temel Yetenekler Testi (9–11): Testin orijinal adı SRA Tests of Educational
Grades 9-12’dir. Test L.L. Thurstone ve T.G. Thurstone tarafından geliştirilmistir.
TYT 9-11 testi ortaöğretimde okuyan 9,10,11. sınıf öğrencilerinin Temel Yetenek
Düzeylerini belirlemek amacıyla geliştirilmiştir.
TYT-9-11’in ölçtüğü yetenek alanları şunlardır:
a) Dil Yeteneği,
b) Akıl Yürütme Yeteneği,
c) Sayısal Yetenek,
d) Genel Yetenek.
2. “Aile Hayatı ve Çocuk Yetiştirme Tutum Ölçeği: PARI (Aile Hayatı ve Çocuk
Yetiştirme Tutum Ölçeği) formu (tablo 59) araştırmacı tarafından ilgili okullara
gidilerek, araştırma kapsamına alınmış çocukların annelerine verilmiştir. Öğrenci
anneleri tarafından doldurulan formlar şu sekilde puanlanmıştır:
Maddelerden;
“Hiç uygun bulmuyorum” yanıtına 1 puan,
“Biraz uygun buluyorum” yanıtına “2 puan”,
“Oldukça uygun buluyorum” yanıtına 3 puan,
“Çok uygun buluyorum” yanıtına 4 puan verilmiştir.
Ancak;
2., 29., 44. maddelere verilen yanıtlar tersine puanlanmıştır. Yani 1 puanlık ya-
nıt 4 puan, 2 puanlık yanıt 3 puan, 3 puanlık yanıt 2 puan 4 puanlık yanıt 1 puan
almıştır. Her boyut için ayrı toplam puan elde edilmiştir.
3. Akademik Başarı: Akademik başarı değişkeni için ise öğrencilerin ağırlıklı
yılsonu başarı ortalamaları okul kayıtlarından alınmıştır.
173
h. Bulgular
Bu bölümde, Erzurum merkez sınırları içinde örnekleme alınan öğrencilerin an-
ne tutumlarının akademik başarısına ve genel yeteneklerine etkisi ile ilgili bulgu-
lar denence sırasına göre sunulmustur.
1. 10. Sınıf Öğrencilerinin Annelerinin Eğitim Seviyelerine Göre
Öğrencilerin Akademik Başarı Düzeyleri
Araştırmanın “10. sınıf öğrencilerinin akademik başarı düzeyleri annelerinin
eğitim seviyesine göre anlamlı farklılık göstermektedir” şeklinde kurulan denen-
cesini sınamak için annelerin eğitim seviyelerine göre sayısal dağılımı, akademik
başarı düzeyi puanlarının ortalamaları tablo 56’da verilmiştir.
Tablo 56: Okul Başarı Puanına Göre Frekans Dağılımı, Annelerin Eğitim Düzeyi İçin Aritmetik Ortalama Değerleri
Tablo 56’da görüldüğü gibi, annesi yüksekokul mezunu olan öğrencilerin aka-
demik başarı puanların ortalaması 83,38’dir. Annesi fakülte mezunu olan öğren-
cilerin akademik başarı puanların ortalaması ise 87,75’tir. Annelerin eğitim dü-
zeyine göre okul başarı puanlarının farklılaştığı görülmekte, annenin eğitim sevi-
yesi yükseldikçe öğrencinin akademik başarısının arttığı görülmektedir.
2. 10. Sınıf Öğrencilerinin Annelerinin Eğitim Seviyelerine Göre
Öğrencilerin Genel Yetenek Düzeyleri
Araştırmanın “10. sınıf öğrencilerinin genel yetenek düzeyleri annelerinin eğitim
seviyesine göre anlamlı farklılık göstermektedir” şeklinde kurulan denencesini
test etmek için öğrencilerin cinsiyetlerine göre sayısal dağılımı, akademik başarı
düzeyi puanlarının ortalamaları, tablo 57’de verilmiştir.
Annenin Öğrenim Durumu
N X
Okur-yazar 16 67,94
İlkokul 118 71,04
Ortaokul 42 70,76
Lise 80 77,29
Yüksekokul 24 83,38
Fakülte 16 87,75
174
Tablo 57: Genel Yetenek Puanına Göre Frekans Dağılımı, Annelerin Eğitim
Düzeyi için Aritmetik Ortalama Değerleri
Tablo 57’de görüldüğü gibi, annesi okur-yazar olan öğrencilerin genel yetenek
puan ortalaması 40,31, annesi ilkokul mezunu olan öğrencilerin genel yetenek
puan ortalaması 43,88, annesi ortaokul mezunu olan öğrencilerin puan ortala-
ması 43,29, annesi lise mezunu olan öğrencilerin genel yetenek puan ortalaması
48,06, annesi yüksekokul mezunu olan öğrencilerin genel yetenek puan ortala-
ması 52,92 ve annesi fakülte mezunu olan öğrencilerin genel yetenek puan orta-
laması 54,81’dir. Görüldüğü üzere annelerin eğitim seviyesi yükseldikçe öğrenci-
lerin genel yetenek düzeyleri de yükselmektedir.
3. Anne Tutumlarına Göre 10.Sınıf Öğrencilerinin Akademik Başarı Düzeyleri
Tablo 58: Öğrencilerin Okul Başarı Puanına Göre Frekans Dağılımı, Anne Tutumu İçin Aritmetik Ortalama Değerleri
Tablo 58 incelendiğinde annenin öğrenim durumu değişkenine göre öğrencilerin
akademik başarı düzeylerinin anlamlı bir şekilde farklılaştığı görülmektedir.
Annenin Öğrenim Durumu N X
Okur-yazar 16 40,31
İlkokul 118 43,88
Ortaokul 42 43,29
Lise 80 48,06
Yüksekokul 24 52,92
Fakülte 16 54,81
Anne Tutumu N X
Başarı
Asırı Koruyucu Annelik 112 76,33
Demokratik Davranma ve Eşitlik Tanıma 96 75,34
Ev Kadınlığını Reddetme 52 69,15
Geçimsizlik 16 76,81
Sıkı disiplin 20 71,15
Toplam 296 74,43
175
AİLE HAYATI ve ÇOCUK YETİŞTİRME TUTUM ÖLÇEĞİ
Değerli Ebeveyn,
Aşağıda ebeveynlerin çocuk yetiştirme davranışlarını belirlemek amacıyla bir
ölçek verilmiştir. Lütfen ölçekteki her bir ifadeyi dikkatlice okuyun ve ilişkilerini-
zi düşünerek her bir ifadenin sizi ne ölçüde tanımladığını ölçek üzerinde değer-
lendiriniz.
Bu ifadelerde doğru veya yanlış yoktur, sadece kendi görüşünüzü işaretlemeniz
gerekiyor. Araştırma için, bütün sorunların cevaplandırılması çok önemlidir. Bu
nedenle bazı ifadeler birbirine benzese de gene de cevaplandırınız.
Tablo 59: Aile Hayatı ve Çocuk Yetistirme Tutum Ölçeği
Cinsiyet K E Yaş Öğrenim Durumu Meslek
Aşağıda verilen ifadeleri okuyup şu şekilde değerlendiriniz.
Çok uygun buluyorum
Oldukça uygun buluyorum
Biraz uygun buluyorum
Hiç uygun bulmuyorum
4 3 2 1
SN Faktör / Madde Faktör Ağırlığı
4 3 2 1
1 Çocuk yorucu veya zor işlerden korunmalıdır.
2 Çocuk boşa geçen dakikaların bir daha hiç geri gelmeyeceğini ne kadar çabuk öğrenirse, kendisi için o kadar iyi olur.
3 Anne ve babalar, çocuklarını dertlerini anlatmaya teşvik ederler. Fakat bazen çocukların dertlerinin hiç açılmaması gerektiğini anlayamazlar.
4 Bir anne çocuğun düş kırıklığına uğramaması için elinden geleni yapmalıdır.
5 Çocuk ne kadar erken yürümeyi öğrenirse o kadar iyi terbiye edilebilir.
176
SN Faktör / Madde Faktör Ağırlığı
4 3 2 1
6 Çocuk yetiştirmek sinir bozucu, yıpratıcı bir iştir.
7 Çocuğun hayatta öğrenmesi gereken o kadar çok şey vardır ki, zamanın boşa geçirmesi affedilmez.
8 Babalar, biraz daha şefkatli olsalar, anneler çocuklarını daha iyi yönetebilirler.
9 Çocuk yetiştirmenin kötü taraflarından biri de, anne ya da babanın istediğini yapabilmesi için yeter derecede özgür olmamasıdır.
10 Sıkı kurallarla yetişen çocuklardan en iyi yetişkinler çıkar.
11 Bir anne çocuğun mutluluğu için kendi mutluluğunu feda etmesini bilmelidir.
12 Daima koşuşturan, hareketli bir çocuk ileride herhalde mutlu bir kişi olacaktır.
13 Büyükler çocukların şakalarına güler, onlara öyküler anlatırlarsa, evdeki düzen daha akıcı olur.
14 Çocuğun en gizli düşüncelerini kesinlikle bilmek, bir annenin görevidir.
15 Bütün genç anneler, bebek bakımında beceriksiz olacaklarından korkarlar.
16 Anne babalar çocuklarına sorgusuz sualsiz kendilerine sadık kalmalarını öğretmelidir.
17 Bütün gününü çocuklarla geçirmek zorunda kalan bir annenin, sonunda çocuklar sinirine dokunur.
18 Anne ve babalar her zaman çocuklarının kendilerine uymasını beklememeli, biraz da kendilerini çocuklarına uymalıdırlar.
19 Eğer anneler dileklerinin kabul edileceğini bilselerdi, babaların daha anlayışlı olmalarını dilerlerdi.
20 Bir çocuğa ne olursa olsun dövüşmekten kaçınması gerektiği öğretilmelidir.
21 Çocuklar bencil olduklarında ve hep bir şeyler istedi-klerinde, annenin tepesinin atması çok normaldir.
22 Çocuklar ailedeki kuralları uygun bulmuyorlarsa bunu anne babalarına söylemeleri hoş karşılanmalıdır.
23 Çocuğuk sıkı terbiye edilirse sonra size tesekküreder.
177
SN Faktör / Madde Faktör Ağırlığı
4 3 2 1
24 Anneler çoğu zaman çocuklarına bir dakika daha dayanamayacakları duygusuna kapılırlar.
25 Küçük bir çocuk cinsiyet konusundan sakınmalıdır.
26 Bir annenin çocuğun hayatı hakkında her şeyi bilmesi hakkıdır. Çünkü, çocuğu onun bir parçasıdır.
27 Uyanık bir anne-baba çocuğun tüm düşüncelerini öğrenmeye çalışmalıdır.
28 Çocuklar, anne babalarının kendileri için neler feda ettiklerini düşünmelidirler.
29 Sert terbiye, sağlam ve iyi karakter geliştirir.
30 Eğer çocukların dertlerini söylemelerine izin verilirse, büsbütün şikayetçi olurlar.
31 Anneler çocukları için hemen hemen bütün eğlencelerini feda ederler.
32 Genç bir kadın henüz gençken yapmak istediği pek çok şey olduğu için, anne olunca kendisini tutuklanmış duygusuna kaptırır.
33 Babalar daha az bencil olsalar kendilerine düşen görevi yaparlardı.
34 Bir çocuğa anne ve babasını herkesten üstün görmesi öğretilmelidir.
35 İyi bir anne çocuğunu ufak tefek güçlüklerden korumalıdır.
36 Çocuk hiçbir zaman ailesinden sır saklamamalıdır.
37 Çocuklardan sık sık ödün vermelerini, anne-babaya uymalarını istemek doğru değildir.
38 Çoğu anneler bebeklerine bakarken onu inciteceklerinden korkarlar.
39 Bir çocuğa, başı derde girdiğinde dövüşmek yerine büyüklere başvurması öğretilmelidir.
40 Anne-baba arasındaki bazı sorunlar küçük bir tartışma ile çözümlenemez.
41 Ev bakımında ve idaresinde en kötü şeylerden birisi de kişinin kendini tutuklanmış gibi hissetmesidir.
42 Genç bir anne için ilk bebeğin bakımı sırasında yalnız kalmaktan daha kötü bir şey olamaz.
178
43 Hiçbir kadından yeni doğmus bir bebeğe tek başına bakması beklenmemelidir.
44 Çocukların sorunlarına eğilirseniz sizi oyalamak için türlü masallar uydururlar.
45 Eğer anne ve babalar çocukları ile şakalaşıp beraber eğlenirlerse, çocuklar onların öğütlerini dinlemeye daha çok yönelirler.
46 Anneleri kendileri yüzünden zorluk çektiği için çocuklar, onlara karşı daha anlayışlı olmalıdırlar.
47 Bir çocuk eninde sonunda anne babasınınkinden daha üstün bir akıla sahip olamayacağını öğrenir.
48 Eğer bir anne çocuklarını iyi yetiştiremiyorsa belki de bu, babanın kendine düşen görevi iyi yapmasından ileri geliyordur.
49 Oğlan ve kız çocuklarının birbirlerine soyunurken görmemeleri gerekir.
50 Bir çocuğun diğer bir çocuğa vurması hiçbir şekilde hoşgörü ile karşılanmaz.
51 Akıllı bir kadın yeni bir bebeğin doğumundan önce ve sonra yalnız kalmamak için elinden geleni yapar.
52
Anne babalar çocuklarına hayatta ilerleyebilmeleri için hep bir şeyler yapmaları ve boşa zaman geçirmemeleri gerektiğini öğretmelidir.
53 Evde olup bitenleri sadece anne bildiği için ev hayatını onun planlaması lazımdır.
54 Bütün zamanını çocukları ile geçirmek, bir kadına kanadı kopmuş duygusu verir.
55 Çocuklar bencil olduklarından hep birşeyler isterler. Bu durumlarda da annesinin tepesinin atması nor-maldir.
56 Kendi haklarına sahip olabilmesi için bazen bir kadının kocasını terslemesi gerekir.
57 Anne-babalar çocuklarını kendi kendilerine oluştur-dukları güveni sarsabilecek bütün işlerden sakın-malıdır.
58 Çocuklar aslında sıkı disiplin içinde mutlu olurlar.
59 Çocukların toplantılarıyla, kız-erkek arkadaşlarıyla ve eğlenceleriyle ilgilenen anne-babalar onların iyi yetişmelerini sağlarlar.
60 Anne babaya sadakat her şeyden önce gelir.
179
PARI Faktör Analizi
(PARI) Aile Hayatı ve Çocuk Yetiştirme Tutum Ölçeği (tablo 59) araştırmacı tara-
fından isimlendirilmiş ve alt ölçeklere ayrılmıştır.
1. Aşırı Koruyucu Annelik Boyutu (Faktör I)
16 madde içeren bu faktör annelerin aşırı kontrol, müdahale, çocuktan çalışkan,
faal ve bağımlı olmasını isteme ve çocuğun da bunu anlaması gerektiğine inan-
ma gibi özellikleri içermektedir.
Maddeler : 1-2-4-7-11-12-14-26-27-28-32-34-36-46-51-57
2. Demokratik Davranma ve Eşitlik Tanıma Boyutu (Faktör II)
Bu boyutu içeren maddelerde çocuğa eşit haklar tanıma, onunla arkadaşlık et-
mek ve birçok şeyi paylaşabilmeyi kapsayan maddeler vardır. Ayrıca çocuğa
fikirlerini açıkça belirtmesini, destekleyici ifadelere de yer veren 9 madde yer
almıştır.
Maddeler : 3-13-18-22—29-37-44-45-59
3. Ev Kadınlığını Reddetme Boyutu (Faktör III)
Annenin ev kadınlığından hoşnutsuzluğunu yansıtan 13 maddeden oluşmuştur.
Yeni doğan bebeğin bakımından ürkmek, sinirlilik, çocuklarla bir arada uzun süre
kalmaktan hoşlanmamak gibi konuları içermektedir.
Maddeler : 6-9-16-17-21-23-31-38-41-42-49-52-55
4. Karı-Koca Geçimsizliği Boyutu (Faktör IV)
Evlilik hayatındaki genel gerginliği içeren 6 ifade yer almaktadır. Kocanın düşün-
cesizliği, anneye yardımcı olmayışı ve karı-koca geçimsizliğinin çocuk yetiştirme-
deki rolünü içeren maddelerden olumuştur.
Maddeler: 8-19-33-40-48-54
5. Baskı ve Disiplin Boyutu (Faktör V)
Bu boyut çocuğun tepkilerini bastırıcı ve olumsuz çocuk yetiştirme tutumunu
yansıtır. Katı disipline inanma, çocuğu zorlama ve anne-babanın mutlak hakimi-
yetine inanma gibi konuları kapsayan toplam 16 maddeden oluşmuştur.
Cezalandırılma, katı disiplin ve baskıya çocuğun verdiği yanıtlara karşı genel
anne-baba tutumlarını ölçmeye yarar.
Maddeler: 5-10-15-20-24-25-30-35-39-43-47-50-53-56-58-60
Görüldüğü üzere PARI 5 alt test ve toplam 60 maddeden oluşmaktadır.
180
Sonuç
Bu araştırmada, ortaöğretim 10. sınıf öğrencilerinin anne tutumlarının farklı ye-
teneklerdeki öğrencilerin akademik başarılarına etkisi incelenmiştir.
Araştırmaya dayalı olarak ulaşılan sonuçlar söyledir:
1. Annelerin eğitim düzeyi yükseldikçe, çocuklarının akademik başarı dü-
zeylerinin yükseldiği,
2. Annelerinin eğitim düzeyi yüksek olan çocukların genel yetenek düzeyle-
rinin de yüksek olduğu,
3. Annelerin tutumuna göre öğrencilerin akademik basarışı düzeylerinin
farklılaştığı, PARI (Aile Hayatı ve Çocuk Yetiştirme Tutum Ölçeği)’ye göre;
Aşırı Koruyuc ve Demokratik Davranma ve Eşitlik Tanıma Boyutunda öğrencile-
rin akademik başarısının Ev Kadınlığını Reddetme Boyutu ve Baskı ve Disiplin
Boyutundan daha fazla olduğu görülmüştür.
Öneri
1. Annelerin çocukları ile olan ilişkilerinde demokratik tutumu benimsemele-
rinin, öğrencilerin akademik başarı ile genel yetenek düzeylerini yükselttiğinden
ailelelere demokratik tutumu benimsemelerini sağlayıcı çalışmalar yapılmalıdır.
2. Aile içi çatışma öğrencilerin akademik başarı ve genel yetenek düzeylerini
olumsuz yönde etkilediğinden anne babaların aile içi çatışmalarını en aza indi-
rilmesi ya da ortadan kaldırılmasının yerinde olacağı düşünülmektedir.
3. Yapılacak çalışmalarda öğrencilerin akademik başarı ve genel yetenek dü-
zeylerini olumsuz yönde etkileyebilecek örneğin ailenin gelir durumu, kardeş
sayısı, kaçıncı çocuk olduğu, evde çalışma ortamı bulunup bulunmadığı gibi et-
kenlerin de olabileceği düşünülmelidir.
Araştırma 1(1): Doğan GÖK; Anne-baba Tutumlarının Öğrenci Başarısı Üzerine
Etkisi, İnönü Üniversitesi Yüksek Lisans Tezi-2010
181
ARAŞTIRMA 2 : ANNE-BABALARIN 2-6 YAŞ ARASI ÇOCUK YETİŞTİRİRKEN
GÖSTERDİKLERİ EBEVEYNLİK TUTUMLARI(2
a. Araştırmanın Evreni ve Örneklemi
Bu araştırmanın çalışma evrenini İstanbul’un Tuzla, Küçükyalı, Koşuyolu, Acıba-
dem, Göztepe, Kartal, Cevizli, Maçka ve Gebze semtlerinde bulunan 24 anaoku-
luna devam eden 2-6 yaş arasındaki çocukların anne-babaları oluşturmaktadır.
Örneklemi ise değişik eğitim-kültür seviyelerine ve farklı sosyo-ekonomik dü-
zeylelerde olan 2-6 yaş arası çocuğa sahip 420 anne-babadan oluşmaktadır.
b. Amaç
Bu araştırma 2-6 yaş arasında çocuğa sahip olan ebeveynlerin çocuk yetiştirme
davranışlarını ölçmek amacıyla araştırmacı tarafından geliştirilmiştir.
Tablo 60: Örneklemi Oluşturan Anne ve Babaların Eğitim ve Ekonomik
Düzeylerine Göre Dağılımı
Eğitim Düzeyi Anne Baba
N % N %
İlkokul 22 9.2 11 6.6
ortaokul 16 6,7 20 12
Lise 79 32.9 48 28.7
Üniversite 110 45.8 68 40,7
Lisansüstü 13 5.4 20 12.0
Toplam 240 100.0 167 100,0
Ekenomik Durum Anne Baba
N % N %
Düşük 27 10.8 28 16,5
Orta 133 53,2 85 50,0
İyi 90 36 57 33.5
Toplam 250 100 170 100,0
182
Tablo 60’ta görüldü gibi babaların %52,7’si ünversite ve lisansüstü mezunu iken
bu oran annelerde %51,2’dir. Ekonomik düzeyde ise annelerin %36’sının eko-
nomik durum iyi iken bu durum babalarda % 33,5’tir.
c. Araçlar
Ebeveyn Tutum Ölçeği (ETÖ)
ETÖ, bu çalışmada, araştırmacı tarafından ebeveynlerin 2-6 yaş arasındaki ço-
cuklarına olan davranışlarını ölçmek amacıyla geliştirilmiştir. 2-6 yaş arasında
çocuğu olan ebeveynlere uygulanabilen ölçek,
1) Demokratik tutum, 2) Otoriter tutum, 3) Aşırı koruyucu tutum, 4) İzin ve-
rici Tutum olmak üzere 4 boyuttan ve 46 maddeden oluşmaktadır. Ölçeği oluş-
turulan maddeler davranış biçimleri şeklindedir ve her bir davranış biçiminin
karşısında cevaplayıcıların seçecekleri, sıklık oranlarına göre farklılaşan 5 seçe-
nek bulunmaktadır. Bunlar;
Her zaman böyledir (5 puan)
Çoğunlukla böyledir (4 puan)
Bazen böyledir (3 puan)
Nadiren böyledir (2 puan)
Hiçbir zaman böyle değildir (1 puan) şeklinde oluşturulmuştur.
Böylece yanıtlayan anne-babaların, bahis edilen davranışı ne sıklıkta yaptıklarını
ifade etmeleri sağlanmıştır. Her boyuttan alınan puanlar ayrı ayrı hesaplanarak
her boyut için bir puan elde edilmektedir. Bir boyuttan yüksek puan almak o
boyutun temsil ettiği davranış şeklini benimsemek anlamına gelmektedir. 46
maddeden oluşan Ebeveyn Tutum Ölçeği (ETÖ) tablo 61’de verilmiştir.
EBEVEYN TUTUM ÖLÇEĞİ (ETÖ)
Değerli Ebeveyn,
Aşağıda ebeveynlerin çocuk yetiştirme davranışlarını belirlemek amacıyla bir
ölçek verilmiştir. Lütfen her bir ifadeyi ilişkilerinizi düşünerek okuyun ve her bir
ifadenin sizi ne ölçüde tanımladığını ölçek üzerinde değerlendiriniz. Bu ifade-
lerde doğru veya yanlış yoktur, sadece kendi görüşünüzü işaretlemeniz gereki-
yor. Araştırma için, bütün sorunların cevaplandırılması çok önemli bir noktadır.
Onun için, bazı ifadeler birbirine benzer dahi olsa, gene de cevaplandırınız.
183
Tablo 61: Ebeveyn Tutum Ölçeği(ETÖ)
Cinsiyet K E Yaş Öğrenim Durumu Meslek
Aşağıda verilen ifadeleri okuyup şu şekilde değerlendiriniz.
Her zaman böyledir
Çoğu zaman
böyledir
Bazen böyledir
Nadiren
böyledir Hiçbir zaman böyle
değildir
1 2 3 4 5
S N
Faktör / Madde Faktör Ağırlığı
5 4 3 2 1
1 Ben bir başkasıyla konuşurken çocuğumun araya girmesine izin veririm.
2 Çocuğumun kendine özgü bir bakış açısı olduğunu kabul ederim.
3 Çocuğumla aynı fikirde olmadığımız zaman, benim fikirlerimi kabul etmesi için onu zorlarım.
4 Çocuğumu, hayatın ufak tefek güçlüklerinden korurum.
5 Çocuğuma bağımsız olmayı öğrenmesi konusunda yardımcı olurum.
6 Çocuğuma, kurallara neden uyması gerektiğini açıklarım.
7 Çocuğuma yaptığı şeyin önemli olduğunu hissettiririm.
8 Çocuğumu, kendisi için yorucu olabilecek işlerden korurum.
9 Çocuğum söz dinlemediğinde ona vururum.
10 Çocuğumun iyi ve kötü davranışı karşısında neler hissettiğimi ona açıklarım.
11 Çocuğumu yola getirmek için onu azarlarım.
12 Çocuğuma karşı koruyucu davranırım.
184
Her zaman böyledir
Çoğu zaman böyledir
Bazen böyledir
Nadiren
böyledir Hiçbir zaman böyle değildir
1 2 3 4 5
S N
Faktör / Madde Faktör Ağırlığı
5 4 3 2 1
13 Çocuğum iyi davrandığında onu överim.
14 Çocuğumun kişisel görüşlerine saygı gösteririm.
15 Çocuğumu birşeyleri kendi başına yapması konusunda cesaretlendiririm.
16 Arkadaşları çocuğuma sataştığı zaman onu korurum.
17 Çocuğumun başkaları konuşurken araya girmesine izin veririm.
18 Çocuğumun cinsel konularda sorduğu soruları anlayacağı bir dilde doğru olarak cevaplarım.
19 Çocuğum yanlış bir şekilde davrandığında ona bağırırım.
20 Ebeveynlik konusunda bir yanlış yaptığımda çocuğumdan özür dilerim.
21 Çocuğumu, kendisi için zor olabilecek işlerden korurum.
22 Çocuğumun hastalanmasından endişe ederim.
23 Çocuğumun duygularını serbestçe ifade et-mesine izin veririm.
24 Çocuğumun istediği saatte uyumasına izin veririm.
25 Çocuğum yanlış davrandığında, bunun neden yanlış olduğunu ona açıklarım.
26 Çocuğuma kızdığımda çocuğumu cezalandırırım.
27 Fiziksel cezayı, çocuğumu disipline sokmanın bir yolu olarak kullanırım.
185
Her zaman böyledir
Çoğu zaman böyledir
Bazen böyledir
Nadiren böyledir
Hiçbir zaman böyle değildir
1 2 3 4 5
S N
Faktör / Madde Faktör Ağırlığı
5 4 3 2 1
28 Çocuğumun hayal kırıklığına uğramaması için elimden geleni yaparım.
29 Çocuğumun büyüdükçe yeni şeyler denemeyi göze alması gerektiğine inanırım.
30 Çocuğumun her şeyi yapmasına izin veririm.
31 Çocuğumun yanlış davranışını görmezden ge-lirim.
32 Çocuğumu başka çocuklarla kıyaslarım.
33 Çocuğumun şımarıklıklarına göz yumarım.
34 Çocuğumu şımartırım.
35 Çocuğuma karşı çabuk öfkelenirim.
36 Çocuğum bana birşey anlatırken sözünü kesmeden dinlerim.
37 Çocuğuma bir şey alırken onun da fikrini alırım.
38 Çocuğumla her konuyu konuşabilirim.
39 Çocuğuma karşı sabırsızım.
40 En ufak bir hatasında, çocuğumu cezalandırırım.
41 Çocuğum için hemen hemen bütün eğlencelerimden fedakarlık ederim.
42 Çocuğumun kendi başına becerebileceği şeyleri denemesi için ona fırsat tanırım.
43 Çocuğuma bana sormaksızın şahsi eşya-larımdan herhangi birini alıp kullanmasına izin veririm.
44 Evimizde hangi televizyon programının izleneceği, çocuğumun isteğine göre belirlenir.
45 Çocuğumu yapabileceğinden fazlasını yapması için zorlarım.
46 Çocuğumu, onun cesaretini kırabilecek zor işlerden uzak tutarım.
186
d. Ebeveyn Tutum Ölçeğinin Faktör Yükleri
46 maddeden oluşan ölçeğin 4 boyuttan da aldıkları faktör yükleri Tablo 62’de
verilmiştir.
Tablo 62: Ölçek Maddelerinin 4 Boyuttan Aldıkları Faktör Yükleri
Sıra No
Madde No
Demokratik Otoriter Aşırı
Koruyucu İzin Verici
1 15 ,62 ,04 -06 .02
2 36 .61 .10 .00 .07
3 23 .59 .04 -.03 -.14
4 7 .59 .04 -.06 .10
5 31 .58 .09 -.01 -.00
6 14 .57 .19 .03 .00
7 10 .55 .11 -.09 .06
8 25 .54 .05 -.07 .06
9 38 .54 .07 06 -.16
10 42 .52 .20 .07 -.03
11 2 .49 .10 .06 -.13
12 18 .47 .09 .14 -.12
13 6 .47 -.01 -.03 .22
14 37 .46 .08 .00 .03
15 5 .45 -.07 .00 .06
16 13 .45 -.15 -.01 -.18
17 29 .35 .10 .02 -.13
18 35 .01 .67 .03 .04
19 19 .00 .63 .13 .00
20 11 .15 .61 .08 .02
21 26 -.11 .61 -.02 -.15
22 39 .03 .56 .01 .04
187
Açıklama: Cümle sonlarında (.57) şeklinde yer alan sayılar o maddenin aldığı
değerleri ifade eder.
Sıra No
Madde No
Demokratik Otoriter Aşırı
Koruyucu İzin Verici
23 9 .14 .52 .14 -.12
24 3 .15 .51 .12 .25
25 40 .16 .47 .01 -.03
26 27 .11 .46 .06 .03
27 32 .26 .33 .07 .26
28 45 .13 .30 .02 .26
29 8 .16 .09 .73 .01
30 21 .10 .10 .70 .01
31 12 -.01 .04 .67 .03
32 4 .08 .11 .63 .06
33 16 -.02 .10 .58 .13
34 28 -.17 .02 .51 .07
35 46 .12 .04 .51 -.02
36 22 -.13 .21 .45 .02
37 41 -.15 -15 .30 .10
38 1 -.12 .08 -.04 .66
39 33 -.2 -.02 .00 .65
40 34 -.11 .02 .12 .61
41 17 -.07 .08 -.06 .61
42 30 -.08 -.04 .02 .54
43 31 .06 -.02 -.02 .48
44 43 .10 .01 .07 .45
45 44 .01 .06 .23 .44
46 24 -.02 -.03 .16 .42
188
e. Ebeveyn Tutum Ölçeğinin Boyutları, Madde Sayıları ve Numaraları
Tablo 63: ETÖ Boyutlar, Madde sayıları ve Madde numaraları
f. Ebeveynlerin Eğitim Düzeyleri İle ETÖ Boyutları Arasındaki İlişkiler
Katılımcı grubunun ebeveyn eğitim düzeyi ile ETÖ boyutları arasındaki ilişkiler
araştırmacı tarafından Spearman korelayon analiziyle incelenmiştir. Bu korelatif
ilişkilere anne ve baba için ayrı ayrı bakılmıştır. Anne ve babalar için yapılan ana-
liz sonuçları aşağıda tablolarda sunulmuştur
Tablo 64: Anne ve Baba Eğitim Düzeyi ile ETÖ Boyutları Spearman Korelasyonları
Tablo 64’Te görüldüğü gibi, Anne eğitim düzeyi ile ETÖ’nun Demokratik (0.18),
Otoriter (0.22) ve Aşırı Koruyucu (0.28) boyutları arasında pozitif anlamlı ilişkiler
vardır. Anne eğitim düzeyi ile İzin verici boyutu arasında negatif bir korelasyon
ilişkisi varsa da bu anlamlı değildir.
Babanın eğitim düzeyi ile ETÖ’nun Demokratik ( 0.24), Aşırı Koruyucu ( 0.17)
boyutları arasında pozitif anlamlı ilişkiler; İzin Verici ( -0.22) boyutuyla negatif
anlamlı ilişki vardır. Buna göre, babaların eğitim düzeyi arttıkça Demokratiklik ve
Aşırı Koruyuculuk artmakta, İzin Vericilik azalmaktadır.
Boyutlar Madde sayısı Madde numarası
Demokratik 17 3, 7, 8, 9, 14, 17, 18, 19, 22, 25, 29, 31,
39, 50, 51, 53, 57,
Otoriter 11 5, 12, 15, 23, 32, 33, 44, 49, 54, 55, 61
Aşırı Koruyucu 9 6, 11, 16, 20, 26, 28, 37, 56, 62
�İzin Verici 9 1, 21,30, 40, 42, 45, 47, 59, 60
Toplam 46
Değişkenler Demokratik Otoriter Aşırı Koruyucu İzin Verici
Anne Eğitim Düzeyi 0.18 0.22 0.28 -0.11
Baba Eğitim Düzeyi 0.24 0.01 0.17 -0.22
189
SONUÇ
Çocuğun sağlıklı olarak yetişmesi ve olumlu kişilik yapısı geliştirebilmesinde an-
ne babanın çocuk yetiştirme tutumları büyük önem taşımaktadır. Olumlu çocuk
yetiştirme tutumları, çocuğun ileride kendisine ve topluma faydalı bir birey ol-
masına katkı sağlar (Yavuzer, 2003; Yörükoğlu, 2004).
Anne babanın olumlu tutumları çocuğun kendine özgü bir benlik geliştirmesine
izin verir. Çocuğun benlik saygısı yüksek, sorumluluk duygusu ve özdenetimi
gelişmiş bir birey olmasını sağlar. Buna karşılık olumsuz tutumlar, benlik saygısı,
girişkenlik düzeyi, bağımsızlık ve iç kontrolün düşük olması, yüksek düzeyde
saldırganlık ve güvensizlik ile sonuçlanır (Gander ve Gardiner, 2001; Potts &
Mandleco, 2002).
Çocuk yetiştirme tutumları toplumdan topluma değişebileceği gibi belirli bir
toplumda zamana ve ailelere göre de değişebilir. Aynı toplumda zaman içinde
görülen değişiklikler, içinde bulunulan dönemin sosyal ve ekonomik koşullarına
uyum sağlamaya çalışırken ailede farklı gereksinimlerin doğması, farklı sorumlu-
lukların eklenmesi, dolayısıyla aile içi ilişkilerde ve rollerde oluşan değişimle
açıklanabilir. Aileler arasında görülen farklıklar kişisel ve yaşam koşulu farklılık-
larından kaynaklanır (Grusec & Davidov, 2007; Mızrakçı, 1994).
Literatürde çocuk yetiştirme tutum ve davranışlarını sosyalleşmesinde kritik
öneme sahip olan okul öncesi dönemde çocukları olan ebeveynlerin, çocuk ye-
tiştirme tutum ve davranışlarını değerlendiren oldukça az sayıda ölçek bulun-
maktadır. Bunlardan biri de Enver Karabulut Demir (İstanbul Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Psikoloji Anabilim Dalı, 2007) Tarafından geliştirlen “EBEVEYN
TUTUM ÖLÇEĞİ”dir.
Çalışmada ulaşılan sonuçlar kısaca şöyledir:
1) Araştırmanın sonuçları, otoriter ve demokratik boyut arasında ve yine
otoriter boyutla hem aşırı koruyucu hem de izin verici boyutlar arasında pozitif
yönde ve anlamlı ilişkiler olduğunu göstermektedir. Bu sonuçlar, ebeveynlerin
ebeveynlik davranışlarını değerlendirirken kendilerini neredeyse dört boyutta
da ifade ettiklerini ve bunun da kültürümüze özgü bir tarz olduğunu düşündür-
mektedir. Örneğin gözlemlerimiz ebeveynlerin çocuklar için tehdit oluşturacağı-
nı düşündükleri bir durumda otoriter ya da koruyucu davranırken, çocuklarının
gece yatış saati konusunda aşırı izin verici davranabildiğini göstermektedir. Yine
oyuncak seçimi konusunda son derece demokrat davranışlar sergileyen bir ebe-
190
veyn, çocuğun yemek yeme düzeni söz konusu olduğunda otoriter bir tavır ser-
gileyebilmektedir.
2) Araştırma bulgularından biri otoriter ve aşırı koruyucu boyutları arasında
bulunan pozitif yönde ilişkidir. Bu beklenir bir sonuçtur zira her iki ebeveyn dav-
ranışının altında yatan talep ve kontrol boyutu yüksek ve yine çocuğun bireysel
kabulü anlayışı düşüktür. Yani hem otoriter hem de aşırı koruyucu ebeveynlerde
çocuğunun eşsiz, biricik bir birey olduğu kabulü yoktur. Onlara göre çocuklar
ancak ebeveynlerin denetimi ve gözetimi ile ve sürekli kontrol ile iyi eşitilirler ya
da zararlardan korunabilirler.
3) Bulgulardan biri de otoriter ve demokratik boyutlar arasında pozitif bir
ilişkinin olduğudur. Bu ilişki her iki boyutta da ortak olan kontrol boyutundan
kaynaklanmaktadır.
4) Bu çalıçmanın bir diğer bulgusu ebeveynlerin eğitim düzeyleri ve ETÖ
boyutları arasında farklılık olduğunun bulunmasıdır. Babaların demokratik ve
aşırı koruyucu davranışları eğitim düzeyleri ile beraber bir artış; izin verici dav-
ranışlarında düşüş göstermiştir. Annelerin demokratik, otoriter ve aşırı koruyucu
davranışları eğitim düzeyleri ile birlikte artmaktadır.
ÖNERİLER
Sonuçlar ışığında şu önerilerde bulunulabilir:
1) Anne ve babaların eğitim düzeyi yükseldikçe aşırı koruyucu ve sıkı disiplin
tutumlarının azaldığı bulgusu sağlık profesyonellerinin ve eğitimcilerin kadının
eğitim düzeyinin yükseltilmesi ile ilgili çalışmalarda rol alması açısından önemli-
dir.
2) Çocuk yetiştirme konusunda bilgi alma durumu neredeyse tüm tutumları
etkilediği sonucu düşünüldüğünde bu konuda yapılacak eğitim çalışmalarının
önemi ortaya çıkmaktadır. Çocuk yetiştirme konusunda eğitim programları ha-
zırlanması, bu programların her anne-babaya için kolay ulaşılabilir olmasının
sağlanması, programlara işlerlik kazandırılması ve programların yaygınlaştırılma-
sı, temel eğitim kapsamında, çocuk gelişimi ve eğitimi, çocuklara doğru yaklaşım
biçimi konularının yer alması için çaba gösterilmesine gereksinim duyulmakta-
dır.
Kaynak-2(2): Enver Karabulut Demir (İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enst.
Psikoloji Anabilim Dalı, 2007)
191
ARAŞTIRMA 3: FARKLI ANNE BABA TUTUMLARININ OKUL ÖNCESİ
ÇOCUKLARIN ÖZGÜVEN DUYGUSUNUN GELİŞİMİNE ETKİSİ(3)
a. Araştırmanın Evreni ve Örneklemi
Araştırmanın evrenini Aksaray ilinde bulunan okul öncesi egitim kurumlarına de-
vam eden 5-6 yaş grubu ögrencileri ve bu öğrencilerin velileri oluşturmaktadır.
Araştırmanın örneklemini ise, Aksaray ilindeki ilköğretim okullarından Kılıçarslan
İlkögretim Okulu ve Saadet Güney İlkögretim Okulundaki anasınıfları ve Nene
Hatun anaokulundaki 40 kız ve 60 erkek ögrenci, 20’si 5 yaş ve 80’i 6 yaş grubu
olmak üzere toplam 100 ögrenci ve bu ögrencilerin velileri oluşturmaktadır.
b. Araştırmanın Amacı
Bu araştırmanın amacı, farklı anne baba tutumlarının, okulöncesi eğitim çagın-
daki 5-6 yaş grubu çocukların özgüven duygularının gelişimine olan etkisini tes-
pit etmektir.
c. Araştırmanın Önemi
Çocukta özgüven doğumla gelişmeye başlar, erken yaşlarda da kesinlik kazanır
ve 9-10 yaşına kadar gelişmeye devam eder. Çocuklar ergenlikle beraber özgü-
venlerini degerlendirmeye ve şekillendirmeye başlar. İlk yıllarda ailenin çocuğa
verdigi mesajlar doğrultusunda gelişen özgüven, çocuğun okula başlamasıyla
ailenin yanı sıra öğretmen ve arkadaşları gibi diğer kaynaklardan beslenir (Öz-
bey, 2004).
Çocuk, yaşamındaki önemli yetişkinlerle arasındaki ilişkinin etkilerini içinde taşı-
yarak sınıfa girer. En önemli ilişki anne babasıyla olan ilişkisidir (ve bu ilişki ya-
şamsal bir önem taşır). Çocuk büyükannesi, büyük babası (özellikle de aynı çatı
altında yaşıyorlarsa), teyzeleri, halaları, amcaları, dayıları ve çocuk bakıcılarıyla
yaşadıgı deneyimlerden de etkilenecek, özgüvenini bu ilişkilerin aynasında geliş-
tirecektir. Okula gelene kadar kendine bir benlik saptamış olacaktır. Bu benlik
öğretmenleri ve akranlarıyla yaşayacağı deneyimlerden de etkilenecektir. Okul-
da öğrenme zorluğu yaşayan çocuklardan birçoğunun özgüven sorunu olduğu
artık biliniyor ve çocuğun eğitimsel gelişmesini sağlayabilmek için öncelikle öz-
güvenin geliştirilmesi büyük önem taşıyor.
d. Veri Toplama Aracı : Ana Baba Tutumları Belirleme Anketi
Anket araştırmacı tarafından çocukların özgüven duygularının gelişiminde sahip
oldukları ana baba tutumlarının etkisini ölçmek için; okul öncesi egitim kurumla-
rına devam eden 5-6 yaş grubu öğrencilerin velilerine uygulanmış (tablo 65 ) ve
192
velilerin çocuk yetiştirmede sahip oldukları ana baba tutumları belirlenmiştir.
Ankette dört ayrı ana baba tutumunu belirleyen soru gruplarına yer verilmiştir:
1. Baskıcı-Otoriter Ana-Baba Tutumu
2. Koruyucu Ana-Baba Tutumu
3. İlgisiz-Kayıtsız Ana-Baba Tutumu
4. Demokratik Ana-Baba Tutumu
Anket, her grupta 15 madde olmak üzere toplam 60 maddeden oluşmaktadır.
Anketin uygulama aşamasında maddelerin puanlanması;
Katılıyorum 3,
Kısmen Katılıyorum 2,
Katılmıyorum 1 olacak şekilde, 1 ile 3 arası derecelendirilmiştir.
ANA-BABA TUTUMLARI BELİRLEME ANKETİ
Sayın veli;
Çocuğun karşılasmış olduğu ilk sosyal çevresi ailesidir. Bu sosyal çevre çocuğa
vermiş olduğu tepkileriyle ve göstermiş oldugu davranışlarıyla onun bütün geli-
şim sürecini etkiler. Onun gelecek yaşantılarına ve yaşam üslubuna önemli de-
recede yön veren özgüven duygusu, anne babanın bu dönemde çocuğa göster-
miş olduğu tavır ve davranışlarla yakından ilişkilidir. Bir başka ifadeyle çocukla-
rının, kendisine önem veren, kendine yeterli davranabilen, özgüvenli bir birey
olarak yetişmesinde, anne babanın davranışlarının büyük etkisi vardır. Bu an-
lamda okulöncesi egitim çağındaki çocuğun özgüveninin gelişmesinde, anne
baba tutumlarının etkisini bilmek yaşanacak pek çok sorunun çözümüne büyük
ölçüde katkı saglayacaktır.
Sizden istenen aşağıda verilmiş olan sorulardan çocuğunuzun eğitiminde yaygın
olarak kullanmış olduğunuz tutumları işaretlemenizdir. Yardımlarınız içiteşekkür
ederiz. Vereceginiz bilgiler gizlilik ilkesine uygun olarak saklanacaktır.
Tablo 65: Anababa Tutumları Belirleme Anketi
Veli Bilgileri
Adı Soyadı:
………………………………………………………………………………
Öğrenim Durumu:
İlkokul( ) Ortaokul( )
Lise ( ) Üniversite( )
Mesleği: ……………………..
Adres: ……………………………… ……………………………………….. Tel: …… ……….
devam
193
Öğrencinin Adı Soyadı: …………………………………
Okul:……………………………. Sınıf : …….../ …….
Sıra No
Faktör / Madde
Faktör Ağırlığı
Kat
ılıyo
rum
Kıs
men
K
atılı
yoru
m
Kat
ılmıy
oru
m
3 2 1
1 Çocuğumun yeteneklerini sergilemesinden gurur duyarım.
2 Çocuğum hata yaptığında, çok tedirgin olur.
3 Çocuğum söylemese de, ihtiyaçlarını anlar ve gideririm.
4 Bazen anne babalar da çocuklarına karşı hata yapabilirler.
5 Çocugumu, akranlarıyla kıyaslar, en iyisi olmasını beklerim.
6 Çocuğumun her işinde bana ihtiyaç duyacağını düşünüyorum.
7 Ben anneyim-babayım benim istediğim olur.
8 Çocuğuma kendisini ifade etme fırsatı tanırım.
9 Eger çocuğum,bir şeyi benim istediğim gibi yapmazsa, çok sinirlenirim.
10 Çocuğum, ev içinde ve dışında benim koyduğum kurallara uymak zorundadır.
11 Çocuğumun sık sık ağlamasını umursamam.
12 Çocuğum hata yapabilir, yaptığı hataları umursamam.
13 Çocuğuma kızdığımda, rahatlıkla öfkemi yansıtırım.
14 Çocuğumun isteklerine “Hayır” diyemiyorum.
194
Sıra No
Faktör / Madde
Faktör Ağırlığı
Kat
ılıyo
rum
Kıs
men
Kat
ılıyo
rum
Kat
ılmıy
oru
m
3 2 1
15 Çocuğuma, yaşamda karsılaşabileceği zorluklarla mücadele etme fırsatı tanırım.
16 Çocuğumun, okuldaki durumuyla ilgili bilgileri her gün öğretmeninden öğrenirim.
17 Çocuğumun hangi alanda yetenekli olduğunu bilmiyorum.
18 Çocuğum her istediğini yapabilir.
19 Eğer, çocuk hata yaparsa, mutlaka cezalandırılmalıdır.
20 Çocuğumun amacına ulaşmak için farklı yollar denemesi, çok hoşuma gider.
21 Çocuğumun olumlu davranıslarını ve başarılarını kesinlikle ödüllendiririm.
22 Hata yaptığında, çocuğumla konuşmayı tercih ederim.
23 Çocuğumun benden korkmasını isterim.
24 Çocuğumun, ne tür televizyon yayınlarını izlediğini bilmiyorum.
25 Çocuğumun, sürekli gözümün önünde olmasını isterim.
26 Çocuk yetiştirmede, sevgi ve denetim bir arada olmalıdır.
27 Çocuğuma, istediğim her davranısı kazandırabilirim.
28 Çocuğumu kontrol edemiyorum.
29 Çocuğuma zaman ayıramıyorum.
30 Çocuğumun sınırlarını tanımasına yardımcı olurum.
31 Çocuğumun karsılasacağı sorunları,ben çözmek isterim.
195
Sıra No
Faktör / Madde
Faktör Ağırlığı
Kat
ılıyo
rum
Kıs
men
K
atılı
yoru
m
Kat
ılmıy
oru
m
3 2 1
32 Yeteneklerini sergilemesi için çocuğuma fırsat veririm.
33 Çocuk eğitimiyle ilgili yayınları takip etmem.
34 Çocuğum hata yaptığında,genelleme yapmam, hatalı davranışa odaklanırım.
35 Çocuğum,yapacağı her iste benden onay almalıdır.
36 Çocugum üzüldügünde veya hastalandıgında kendimi suçlarım.
37 Çocuğumun giyeceğine ve yiyeceğine karar vermesi önemlidir.
38 Çocuğumun yasamış olduğu problemlerin kendiliğinden çözülmesini beklerim.
39 Kendisiyle ilgili konuları,çocuğuma danışırım.
40 Çocuğuma kızdığım zaman, çok çabuk pişman olurum.
41 Kendi yapabileceği işlerde, çocuğuma asla müdahale etmem.
42 Çocuğumdan, yaşının üzerinde bir yetişkin gibi davranmasını beklerim .
43 Akranlarının, çocuğumu üzmesine izin vermem.
44 Çocuğumu,basit rahatsızlıklarında bile doktora götürürüm.
45 Çocuğum için isteklerimden vazgeçemem.
46 Çocuğumu olduğu gibi kabul ederim.
47 Çocuğun ilgiye ihtiyacı yoktur.
48 Çocuğumun arkadaşlarını,ben seçerim.
49 Anne-baba, her seyin en iyisini, en doğrusunu bilir.
196
e. Bulgular
1. Okul Öncesi Egitim Çagındaki Çocukların Ebeveynlerinin Sahip Olduğu Anne Baba Tutumları Nelerdir?
Uygulanmış olan anketin değişkenlere göre tercih edilme yüzdeleri tablo 66’da
verilmiştir. Tabloda yüzdeliklere baktığımızda elde edilen dağılımda % 72 ile
demokratik tutum birinci sırada gelmektedir. Bunu, % 15 ile koruyucu tutum,
%12 ile baskıcı tutum, %1 ile ilgisiz tutum izlemektedir.
Bu sonuca göre ailelerin demokratik tutumu benimseme eğiliminin daha fazla
oldugu görülmektedir.
Sıra No
Faktör / Madde
Faktör Ağırlığı
Kat
ılıyo
rum
Kıs
men
K
atılı
yoru
m
Kat
ılmıy
oru
m
3 2 1
50 Çocuğumun karşılaşabileceği tehlikeleri, sürekli olarak ona hatırlatırım.
51 Çocuğum, sokağa çıktığında, çok endişelenirim.
52 Çocuğum, benim istediğim gibi olmalıdır.
53 Çocuğumun nelerden hoşlandığını bilmiyorum.
54 Çocuğumun,herhangi bir konuda, bana itiraz etmesine izin vermem .
55 Farklı bir yere gittiğimizde, çocuğumun ortamı dağıtmasını umursamam.
56 Çocuğumun arkadaşlarını tanımıyorum.
57 Çocuğuma, düşündüklerini ifade etme fırsatı vermem.
58 Çocuğuma, yemeğini genellikle ben yediririm.
59 Çocuğumun okulda yaptığı çalışmaları takip etmiyorum.
60 Çocuğumun çoğu zaman yanımızda uyumasına, müsaade ediyorum.
197
Tablo 66 : Okul Öncesi Egitim Çağındaki Çocukların Anne Baba Tutumları
Frekans ve Yüzde Dağılımı
2. Farklı Anne Baba Tutumlarının Okul Öncesi Egitim Çağındaki 5-6 Yaş
Grubu Çocukların Özgüven Duygusunun Gelişimine Etkisi Var Mıdır? Anne-baba tutumları ile okul öncesi eğitim çağındaki 5-6 yaş grubu çocukların
özgüven duygusunun gelişimi arasındaki ilişki tablo 67’de gösterilmiştir.
Tablo 67 : Anne-Baba Tutumları İle Özgüven Arasındaki İlişki Tablosu
f. Sonuç
Tablo 67’deki verilere göre baskıcı-otoriter ana-baba tutumuyla çocukların öz-
güven duygularının gelişimi arasında anlamlı ve negatif yönde bir ilişki olduğu
anlaşılmaktadır. Korelasyon katsayısı (-0,359) olarak hesaplanmıştır. Buna göre
ailelerin baskıcı-otoriter ana-baba tutumunu benimseme düzeyi arttıkça, çocuk-
ların özgüvenlerinin azaldığı, yani baskıcı-otoriter ana-baba tutumunun okul
öncesi eğitim kurumlarına devam eden 5-6 yaş grubu çocuklarının özgüvenlerini
olumsuz yönde etkilediği söylenebilir.
Benzer bir ilişki de ilgisiz-kayıtsız ana-baba tutumuyla çocukların özgüven duy-
gularının gelişimi arasında görülmektedir. Korelasyon katsayısı ( - 0,305) olarak
hesaplanmıştır. Buna göre ilgisiz-kayıtsız ana-baba tutumunu benimseme düzeyi
arttıkça, çocukların özgüvenlerinin olumsuz yönde etkilendiği söylenebilir.
Tablo 67’de, koruyucu ana-baba tutumuyla çocukların özgüven duygularının
gelişimi arasında anlamlı ve negatif yönde bir ilişki olduğu anlaşılmaktadır. Kore-
Frekans Yüzde
Baskıcı 12 12,0
İlgisiz 1 1,0
Koruyucu 15 15,0
Demokrat 72 72,0
Toplam 100 100,0
Baskıcı-Otoriter Tutum
İlgisiz-Kayıtsız Tutum
Koruyucu Tutum
Demokrat Tutum
Özgüven �-,359 -,305 -,426 ,627
198
lasyon katsayısı (-0,426) olarak hesaplanmıştır. Buna göre koruyucu ana-baba
tutumunu benimseme düzeyi arttıkça, çocukların özgüvenlerinin azaldığı, yani
koruyucu ana-baba tutumunun okul öncesi eğitim kurumlarına devam eden 5-6
yaş grubu çocukların özgüvenlerini olumsuz yönde etkilediği söylenebilir.
Demokratik ana-baba tutumuyla çocukların özgüven duygularının gelişimi ara-
sında anlamlı ve pozitif yönde bir ilişki olduğu anlaşılmaktadır. Korelasyon kat-
sayısı (0,627) olarak hesaplanmıştır. Buna göre ailelerin demokratik tutumu
benimseme düzeyleri arttıkça, çocukların özgüvenlerinin artacağı, yani demok-
ratik ana-baba tutumunun okul öncesi egitim kurumlarına devam eden 5-6 yaş
grubu çocukların özgüvenlerini olumlu yönde etkilediği söylenebilir.
g. Öneriler
Bu araştırmada araştırmacı tarafından araştırma sonuçlarına dayalı olarak, okul
öncesi eğitim çağındaki çocukların daha yüksek düzeyde özgüvene sahip olabil-
meleri için özellikle ebeveny ve öğretmenlere şu önerilerde bulunulmuştur:
1) Öğrencilerin özgüven duygularının gelişimini desteklemek amacıyla, aile-
lere demokratik ana baba tutumunu benimsemeleri önerilmiştir.
2) Baskıcı, koruyucu ve ilgisiz ana-baba tutumlarının çocukların özgüven
duygularını gelişimini olumsuz yönde etkilediği düşünülerek, ebeveynlere bu
tutumlarının sergilenmemesi önerisinde bulunulmuştur.
3) Öğretmenler düşük özgüven duygusuna sahip olan çocuklara sınıf içinde
yeteneklerini sergileme ve kendilerini ifade etme fırsatı vererek bu konudaki
gelişimlerini desteklemelidirler.
4)Araştırma sonucunda baskıcı, koruyucu, ilgisiz ana-baba tutumunu sergile-
yen velilerle, öğretmenler tarafından görüşmeler yapılarak veliler bilgilendirile-
bilir ve sergiledikleri yanlış tutumların engellenmesi sağlanabilir.
5) Çocuğun ilk sosyal çevresi olan ailenin çocuğa karşı vermiş olduğu tepkilerin
ne denli önemli ve etkili olduğu düşünülerek ailelerin bu doğrultuda davranışla-
rını şekillendirmeleri önerilir.
Kaynak(3) : Ayşe GÜNALP; Farklı Ana-baba Tutumlarının Okulöncesi Çocukların
Özgüven Duygusunun Gelişmesine Etkisi(Aksaray İl Örneği) 2007-Konya
199
ARAŞTIRMA 4: ALGILANAN ANA BABA DAVRANIŞLARI ENVANTERİ(4)
Bilindiği üzere gelişen ve değişen dünyaya uyum sağlayan bireylerin yetişmesin-
de ailenin büyük bir rolü vardır. Bireylerin ilk eğitimlerini ailede aldıkları düşü-
nüldüğünde aile eğitiminin önemi kendini göstermektedir.
Anne baba tutumları çocukların kişilik özellikleri yanı sıra içinde bulunduğu top-
luma uyum sağlaması ve kendine güvenen, başarılı bireyler olmaları noktasında
da büyük önem taşımaktadır. Ana-baba olmak için iyi bir donanıma sahip olma-
yan ebeveynlerin yetiştirdikleri çocukların uyum problemleri ile karşı karşıya
kalacağı ve insanlara zararı dokunacağı gitgide daha fazla ortaya çıkmaktadır
(Gander ; 2010).
Anne babanın yaşı, öğrenim durumu, sosyo-ekonomik düzeyi, çocuk bakımı ve
büyütme ile ilgili deneyim ve inançları da anne babaların çocuklarına karşı olan
davranışlarını etkilemektedir. Ayrıca çocuğun, anne ve babasının beklentilerine
uygun bir çocuğa sahip olup olmaması, ailedeki çocuk sayısı, çocuğun cinsiyeti,
karakteristik özelliklerinden memnun olup olmama ve kültürel özellikler de an-
ne babaların çocuklara karşı olan davranışlarında belirleyici olabilmektedir.
Günümüz ebeveynlerinin, kendi ebeveynlerinden çok farklı bir dönemde yaşa-
ması, buna bağlı olarak da istek ve gereksinimlerinin farklı olması bugün anne
babaları, birçok konuda ne yapacağını bilemez hale getirmiştir. Bazı ebeveynle-
rin kendi ebeveynlerinin çocuk yetiştirme yöntemlerine aşina olmaları, onları
çocuklarını yetiştirirken çoğu zaman üzerinde fazla düşünmeden yaptıklarını
yapmaya meyilli hale getirmektedir. Bazı bireyler ise anne ve babalarının disiplin
tekniklerinin yanlış olduğunu ve onlar gibi davranmamaya karar vermiş olsalar
bile oluşan bu döngünün kırılması kolay olmamaktadır.
Bu sebeple ebeveynlerin kendilerini geliştirmeye, yenilemeye, çocuklarını daha
iyi tanımaya ve çocuklarıyla iletişimlerini güçlendirmeye ihtiyaçları vardır. Bu da
ancak ana-baba eğitimi ile gerçekleşebilir. Çocuk gelişimi dersleri, ana- baba
okulları, çeşitli kitaplar bu eğitimlere örnek olabilecek bazı faaliyetlerdir.
Aşağıda genç ebeveynlerin çocukluk yıllarında anne ve babalarının kendilerine
karşı göstermiş oldukları davranışları ile ilgili olarak “Algılanan Ana Baba Davra-
nışları Envanteri” verilmiştir. Bu envanterle “Ana-baba Tutumları Belirleme An-
ketlerinin ”(tablo 68) birlikte analizi ile genç anne-babalara çocukluk yıllarında
ebeveynlerince gösterilmiş olan davranışlarla, bugün kendi çocuklarına karşı
göstermiş oldukları davranışları karşılaştırma fırsatı verilmiş olmaktadır.
200
ALGILANAN ANA BABA DAVRANIŞLARI ENVANTERİ(4)
Sevgili Anne ve Babalar;
Aşağıdaki cümleleri dikkatlice okuyunuz ve (5-12 yaş arası) çocukluk yıllarınızı
düşünerek, annenizin ve babanızın size karşı davranışlarını en iyi yansıtan seçe-
neği, ilgili boşluğa (X) işareti koyarak belirtiniz. Soruların tümünü atlamadan
cevaplandırmanızı rica ederiz.
Tablo 68: Algılanan Ana-baba Davranışları Anketi
devam
Çocukluk yıllarınızı düşünerek anne ve babanızın size karşı davranışlarını en iyi
yansıtan seçenek hangisidir?
1. Annem ona ihtiyaç duyduğumda
yanımda olduğunu hissettirdi.
A- ( ) Hiçbir zaman
B- ( ) Arada bir
C- ( ) Bazen
D- ( ) Genellikle
E- ( ) Hemen her zaman
2. Annem öteki çocuklardan daha
başarılı olmamı isterdi.
A-( ) Hiçbir zaman
B- ( ) Arada bir
C-( ) Bazen
D-( ) Genellikle
E-( ) Hemen her zaman
3. Annem kendi kendime bakabilece-
ğim konusunda kaygılandırdı.
A-( ) Hiçbir zaman
B-( ) Arada bir
C-( ) Bazen
D-( ) Genellikle
E-( ) Hemen her zaman
4. Annem bana öğrenmek istediğim
şeyleri öğretirdi.
A- ( ) Hiçbir zaman
B- ( ) Yılda bir iki kez
C- ( ) Ayda bir
D- ( ) Haftada bir
E- ( ) Hemen her gün
5. Annem arkama (kaba etlerime) vu-rarak beni döverdi.
A- ( ) Hiçbir zaman
B- ( ) Yılda bir iki kez
C- ( ) Ayda bir
D- ( ) Haftada bir
E- ( ) Hemen her gün
6. Annem bir şey yapmamı istediğinde nedenini de açıklardı.
A-( ) Hiçbir zaman
B- ( ) Arada bir
C- ( ) Bazen
D- ( ) Genellikle
E- ( ) Hemen her zaman
201
Çocukluk yıllarınızı düşünerek anne ve babanızın size karşı davranışlarını en iyi
yansıtan seçenek hangisidir?
7. Annem sürekli benden yakınırdı.
A- ( ) Hiçbir zaman
B- ( ) Yılda bir iki kez
C- ( ) Ayda bir
D- ( ) Haftada bir
E- ( ) Hemen her gün
8. Sevmediği bir şeyi yaptığımda an-
nemin ne yapacağını kesinlikle
bilirdim.
A-( ) Hiçbir zaman
B- ( ) Arada bir
C- ( ) Bazen
D- ( ) Genellikle
E- ( ) Hemen her zaman
9. Annem arkadaşlarımla birlikte ol-
mama izin vermeyerek beni ceza-
landırırdı.
A- ( ) Hiçbir zaman
B- ) Yılda bir iki kez
C- ( ) Ayda bir
D- ( ) Haftada bir
E- ( ) Hemen her gün
10. Annem beni tokatlardı.
A- ( ) Hiçbir zaman
B- ( ) Yılda bir iki kez
C- ( ) Ayda bir
D- ( ) Haftada bir
E- ( ) Hemen her gün
11. Sevmediği bir şey yaptığımda an-nem bana soğuk davranırdı.
A- ( ) Hiçbir zaman B- ( ) Arada bir C- ( ) Bazen D- ( ) Genellikle D- ( ) Hemen her zaman
12. Annem beni azarlar, bana
bağırırdı.
A- ( ) Hiçbir zaman
B- ( ) Yılda bir iki kez
C- ( ) Ayda bir
D- ( ) Haftada bire
E- ( ) Hemen her gün
13. Annemin benden ne beklediğini ve nasıl davranmamı istediğini bilirdim.
A- ( ) Hiçbir zaman
B- ( ) Arada bir
D- ( ) Bazen
C- ( ) Genellikle
E- ( ) Hemen her zaman
devam
14. Sevmediği bir şey yaptığımda an-nem incinmiş ve düş kırıklığına uğramış görünürdü.
A- ( ) Hiçbir zaman
B- ( ) Arada bir
C- ( ) Bazen
D- ( ) Genellikle
E- ( ) Hemen her zaman
202
Çocukluk yıllarınızı düşünerek anne ve babanızın size karşı davranışlarını en iyi
yansıtan seçenek hangisidir?
15. Annem başıma bir şey geleceği korkusuyla kendi başıma bir yere gitmeme izin vermezdi.
A- ( ) Hiçbir zaman
B- ( ) Arada bir
C- ( ) Bazen
D- ( ) Genellikle
E- ( ) Hemen her zaman
16. Annem derslerimle ilgili olarak an-lamadığım bir şey olduğunda bana yardım ederdi.
A- ( ) Hiçbir zaman
B- ( ) Yılda bir iki kez
C- ( ) Ayda bir
D- ( ) Haftada bir
F- ( ) Hemen her gün
17. Annem, suçlu hissettirmeye ve utandırmaya çalışarak beni cezalan-dırırdı.
A- ( ) Hiçbir zaman
B- ( ) Arada bir
C- ( ) Bazen
D- ( ) Genellikle
E- ( ) Hemen her zaman
18. Annem, özellikle okulda iyi notlar almam konusunda ısrarlıydı.
A- ( ) Hiçbir zaman
B- ( ) Arada bir
C- ( ) Bazen
D- ( ) Genellikle
E- ( ) Hemen her zaman
19. Annem sıkıntılarım olduğunda ba-na yardım edip, beni rahatlatırdı.
A- ( ) Hiçbir zaman
B- ( ) Arada bir
C- ( ) Bazen
D- ( ) Genellikle
E- ( ) Hemen her zaman
20. Annem, bir süre çok sevdiğim şeyleri kullanmama izin vermeyerek beni cezalandırırdı.
A- ( ) Hiçbir zaman
B- ( ) Yılda bir iki kez
C- ( ) Ayda bir
D- ( ) Haftada bir
E- ( ) Hemen her gün
21. Annem beni cezalandırdığında bunun nedenini de açıklardı.
A- ( ) Hiçbir zaman
B- ( ) Arada bir
C- ( ) Bazen
D- ( ) Genellikle
E- ( ) Hemen her zaman
devam
22. Babam ona ihtiyaç duyduğumda yanımda olduğunu hissettirdi.
A- ( ) Hiçbir zaman
B- ( ) Arada bir
C- ( ) Bazen
D- ( ) Genellikle
E- ( ) Hemen her zaman
203
Çocukluk yıllarınızı düşünerek anne ve babanızın size karşı davranışlarını en iyi
yansıtan seçenek hangisidir?
23. Babam öteki çocuklardan daha başarılı olmamı isterdi.
A- ( ) Hiçbir zaman
B- ( ) Arada bir
C- ( ) Bazen
D- ( ) Genellikle
E- ( ) Hemen her zaman
24. Babam kendi kendime bakabi-leceğim konusunda kaygılandırdı.
A- ( ) Hiçbir zaman
B- ( ) Arada bir
C- ( ) Bazen
D- ( ) Genellikle
E- ( ) Hemen her zaman
25. Babam bana öğrenmek istediğim
şeyleri öğretirdi.
A- ( ) Hiçbir zaman
B- ( ) Yılda bir iki kez
C- ( ) Ayda bir
D- ( ) Haftada bir
E- ( ) Hemen her gün
26. Babam arkama (kaba etlerime)
vurarak beni döverdi.
A- ( ) Hiçbir zaman
B- ( ) Yılda bir iki kez
C- ( ) Ayda bir
D- ( ) Haftada bir
E- ( ) Hemen her gün
27. Babam bir şey yapmamı istediğinde nedenini de açıklardı.
A- ( ) Hiçbir zaman
B- ( ) Arada bir
C- ( ) Bazen
D- ( ) Genellikle
E- ( ) Hemen her zaman
28. Babam sürekli benden yakınırdı.
A- ( ) Hiçbir zaman
B- ( ) Yılda bir iki kez
C- ( ) Ayda bir
D- ( ) Haftada bir
E- ( ) Hemen her gün
29. Sevmediği bir şeyi yaptığımda ba-bamın ne yapacağını kesinlikle bilirdim.
A- ( ) Hiçbir zaman
B- ( ) Arada bir
C- ( ) Bazen
D- ( ) Genellikle
E- ( ) Hemen her zaman
devam
30. Babam arkadaşlarımla birlikte ol-mama izin vermeyerek beni cezalandırırdı.
A- ( ) Hiçbir zaman
B- ( ) Yılda bir iki kez
C- ( ) Ayda bir
D- ( ) Haftada bir
E- ( ) Hemen her gün
204
Çocukluk yıllarınızı düşünerek anne ve babanızın size karşı davranışlarını en iyi
yansıtan seçenek hangisidir?
31. Babam beni tokatlardı.
A- ( ) Hiçbir zaman
B- ( ) Yılda bir iki kez
C- ( ) Ayda bir
D- ( ) Haftada bir
E- ( ) Hemen her gün
32. Sevmediği bir şey yaptığımda ba-bam bana soğuk davranırdı.
A- ( ) Hiçbir zaman
B- ( ) Arada bir
C- ( ) Bazen
D- ( ) Genellikle
E- ( ) Hemen her zaman
33. Babam beni azarlar, bana bağırırdı.
A- ( ) Hiçbir zaman
B- ( ) Yılda bir iki kez
C- ( ) Ayda bir
D- ( ) Haftada bir
E- ( ) Hemen her gün
34. Babamın benden ne beklediğini ve nasıl davranmamı istediğini bilirdim.
A- ( ) Hiçbir zaman
B- ( ) Arada bir
C- ( ) Bazen
D- ( ) Genellikle
E- ( ) Hemen her zaman
35. Sevmediği bir şey yaptığımda ba-bam incinmiş ve düş kırıklığına uğramış görünürdü.
A- ( ) Hiçbir zaman
B- ( ) Arada bir
C- ( ) Bazen
D- ( ) Genellikle
E- ( ) Hemen her zaman
36. Babam başıma bir şey geleceği korkusuyla kendi başıma bir yere gitmeme izin vermezdi.
A- ( ) Hiçbir zaman
B- ( ) Arada bir
C- ( ) Bazen
D- ( ) Genellikle
E- ( ) Hemen her zaman
37. Babam derslerimle ilgili olarak an-lamadığım bir şey olduğunda bana yardım ederdi.
A- ( ) Hiçbir zaman
B- ( ) Yılda bir iki kez
C- ( ) Ayda bir
D- ( ) Haftada bir
E- ( ) Hemen her gün
devam
38. Babam, suçlu hissettirmeye ve utandırmaya çalışarak beni ceza-landırırdı.
A- ( ) Hiçbir zaman
B- ( ) Arada bir
C- ( ) Bazen
D- ( ) Genellikle
E- ( ) Hemen her zaman
205
CEVAP KAĞIDI
Çocukluk yıllarınızı düşünerek anne ve babanızın size karşı davranışlarını en iyi
yansıtan seçenek hangisidir?
39. Babam, özellikle okulda iyi notlar almam konusunda ısrarlıydı.
A- ( ) Hiçbir zaman
B- ( ) Arada bir
C- ( ) Bazen
D- ( ) Genellikle
E- ( ) Hemen her zaman
40. Babam sıkıntılarım olduğunda ba-na yardım edip, beni rahatlatırdı.
A- ( ) Hiçbir zaman
B- ( ) Arada bir
C- ( ) Bazen
D- ( ) Genellikle
E- ( ) Hemen her zaman
41. Babam, bir süre çok sevdiğim şeyleri kullanmama izin vermeyerek beni cezalandırırdı.
A- ( ) Hiçbir zaman
B- ( ) Yılda bir iki kez
C- ( ) Ayda bir
D- ( ) Haftada bir
E- ( ) Hemen her gün
42. Babam beni cezalandırdığında bunun nedenini de açıklardı.
A- ( ) Hiçbir zaman
B- ( ) Arada bir
C- ( ) Bazen
D- ( ) Genellikle
E- ( ) Hemen her zaman
Puanlama: A =1 puan, B =2 puan, C =3 puan, D = 4 puan, E = 5 puandır.
soru No
SEÇENEKLER soru No
SEÇENEKLER
A B C D E A B C D E
1 ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) 13 ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
2 ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) 14 ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
3 ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) 15 ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
4 ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) 16 ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
5 ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) 17 ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
6 ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) 18 ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
7 ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) 19 ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
8 ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) 20 ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
9 ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) 21 ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
10 ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) 22 ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
11 ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) 23 ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
12 ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) 24 ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
206
devamı
Sonuç:
Ölçeklerden elde edilen bulgular çocukların/gençlerin kendilik algılarının incele-
nen bazı değişkenlere göre anlamlı olarak farklılaştığını göstermiştir. Bulgularda,
algılanan anne baba tutumlarının gençlerde kendilik algısını yordadıkları, kendi-
lik değeri ile demokratik anne baba tutumu arasında pozitif yönde, koruyucu-
istekçi ana baba tutumu ve otoriter ana baba tutumu arasında negatif yönde
bir ilişki olduğu görülmüştür.
İlgili literatüre bakıldığında yurt dışında anne babaların eğitimine yönelik çalış-
maların uzun yıllardan beri devam ettiği görülmektedir. Ülkemizde ise son yıl-
larda ebeveyn eğitimine yönelik programların düzenlendiği görülmektedir. An-
cak bu programların sistemli bir şekilde uygulandığını söylemek oldukça zor.
Ülkemizde eğitim seviyesinin düşüklüğü, kitap okuma alışkanlığının yetersizliği,
kitle ilerişim araçlarının konuya gerekli hassasiyeti göstermemesi gibi nedenler
ebeveynlerin gerekli donanımı edinememesi sonucunu doğurmaktadır. Bu du-
rumda ana-babalar geleneksel kulaktan dolma bilgilere başvurarak çocuk yetiş-
tirmeye çalışmaktadırlar. Uygulanan aile eğitimi programları sonunda eğitim
seviyesi ve sosyo ekonomik düzeyi ne olursa olsun ailelerin eğitime ihtiyaç duy-
dukları, eveynlerin anne babalık davranışlarının olumlu yönde değiştiği görül-
müştür.
Kaynak4: Fulya Yalçın ve Abbas Türnüklü, Algılanan Ana-baba Davranışlarıyla Çocuk Yetiştirme Tutumları Arasındaki İlişki, Ege Üniversitesi -2010
soru No
SEÇENEKLER soru No
SEÇENEKLER
A B C D E A B C D E
25 ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) 34 ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
26 ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) 35 ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
27 ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) 36 ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
28 ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) 37 ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
29 ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) 38 ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
30 ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) 39 ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
31 ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) 40 ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
32 ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) 41 ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
33 ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) 42 ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
207
BÖLÜM 3
ÖĞRENCİLERİN ANA-BABA TUTUMLARINA
YÖNELİK GÖRÜŞLERİ
KONULAR
A. ÇOCUKLARIN/GENÇLERİN BEKLENTİLERİ
B. ÖĞRENCİLERİN ANA-BABA TUTUMLARINA YÖNELİK GÖRÜŞLERİ İLE İLGİLİ
ARAŞTIRMALARDAN ÖRNEKLER
A. ÇOCUKLARIN/GENÇLERİN BEKLENTİLERİ
Günümüz dünyası, çok hızlı bir değişim ve dönüşümün olduğu, bilginin üretilme-
si, kullanılması ve aktarılmasına yönelik her alanda (sosyal, siyasal, ekonomik
vb.) değişmelerin yaşandığı bir dönem içerisindedir.
Gelişmiş birçok batılı ülkede ve bazı Asya ülkelerinde düşünen, araştıran, sorgu-
layan, yaratıcı, üretici, iletişim kurabilen, kendisi, ülkesi ve dünyayla barışık be-
cerilerle donatılmış bireyler yetiştirilmektedir.
Milli Eğitim Bakanlığı da yukarıda belitilen özelliklere sahip biryler yetiştirebil-
mek için 2004 yılında önce ilköğretim programlarını daha sonra da ortaöğretim
programlarını sil baştan değiştirdi. Yeniden hazırlanan programlarda, öğrenci
merkezli, bilgi ve beceriyi dengeleyen, öğrencinin kendi yaşantılarını, bireysel
farklılıklarını dikkate alan ve çevreyle etkileşimine olanak sağlayan yeni bir anla-
yışın yaşama geçirilmesinin amaçlandığı belirtilmiştir(MEB, 2005).
Ancak bugün tibarıyla (2018), 2005 yılında uygulamaya konulan yapılandırmacı
eğitim yaklaşımına dayalı yeni öğretim programları uygulamadaki boyutu ile
birçok alanda çelişkiler sergilemektedir.
Gelinen noktada; hayatın her alanında yaşanan yarışmacı ortamın okullarımızda
da olanca hızıyla sürdüğü, rekabete dayalı olan okul ortamlarında akademik
standartların yükseltilmesinin eğitimin en önemli konusu olmaya devam ettiği
görülmektedir. Eğitimin var olan sorunlarını, eğitim teknolojisine daha çok bütçe
ayırarak, daha çok öğretmen istihdam ederek çözme anlayışı devam etmekte-
dir. Geçen yaklaşık 13 (2005-2018 arası) yıllık sürede öğrencilerimizin gerek ulu-
sal gerekse de uluslararası sınavlarda elde ettikleri sonuçlar eğitimde ulaşılmak
istediğimiz hedeften oldukça uzakta olduğumuzu göstermektedir.
208
Eğitimde kalitenin yükseltilebilmesi için öncelikle anlayışın değişmesi gerekiyor.
Acar Baltaş; “Anlayışı değiştirmeden eğitim teknolojisine yatırım yapmak, ‘eski
yolda yeni ayakkabılarla yürümek’ten farksızdır” diyor.
Toplumumuzun önemli bir kısmını oluşturan kırsal kesimde yaşayan aileler,
hala geleneksel değer yargılarını sürdürmektedir. Örneğin, anne babalar meslek
seçimi gibi önemli bir konuda çocuğu yetenekli olduğu alanına göre değil de
kendi isteklerine göre yönlendirmektedirler. Bu anlayışa göre garanti iş olarak
bilinen doktorluk, ebeveynlerin en favori mesleklerindendir. Bu durumda anne
babanın baskısı çocukları sevmedikleri, istemedikleri, hiç ilgilenmedikleri bir
meslek seçmek zorunda bırakmaktadır. Çocuklarının hayallerinin hayata geçme-
sine fırsat tanımayan bu tür anne babalar kim bilir belki de çocuklarının gelecek-
teki önemli başarılarını engellemiş olmaktadırlar.
Halbuki her çocuğun bir ilgi alanı ve yeteneği vardır. İlk önce çocuğun ilgi alanını
ve yeteneğini keşfetmek ve sonra da o alanda yetiştirmek gerekir. Burada ilk
görev de ailelere düşmektedir. Ailenin çocuğa karşı sorumlulukları ve tutumları,
çocuğun gelecekte toplumsal hayatta karşılaşabileceği olumsuz koşullar ve teh-
likelerden korunabilmesi ve sorunların çözümünde etkin rol oynayabilmesi açı-
sından oldukça önemlidir.
Çocuklar ve ergenlerin kimlik gelişiminde aile içi etkileşimin önemi yadsınamaz.
Aile içinde ana-babanın çocuk ve ergene yönelik tutumları, onun ruhsal gelişi-
minde olumlu etkiler bırakabileceği gibi hasarlara da sebep olabilmektedir.
Özelliklede kimlik arayışı içinde olan genç benliğini bulabilmek, dönemin getirdi-
ği yükleri kolay kaldırabilmek için yanında yakınlarını arayacak, onların sevgi ve
onayına ihtiyaç duyacaktır.
Çocukları eğitirken üzerinde durmamız
gereken ve onlara hayatları boyunca lazım
olacak en önemli eğitim “Sevgi Eğitimi” dir.
Sevgi duygusu çocukta diğer duygular gibi
doğuştan vardır. Ancak bu duygunun geliş-
tirilmesi sonradan ve dışarıdandır. Eğitim
bilgi beceri tutum ve davranışların istendik yönde değiştirilmesidir. İstendik
yöndekendi gereksindikleri anlamındadır. Okulu, öğretmenlerini sevmeyen bir
çocukta istendik yönde değişiklik yapmak zordur. Çocuğa öncelikle sevgi eğitimi
verilmelidir, sevgi gösterilmelidir. Sevgi öğretmenin en etkili yoludur. Eğitimde
Çocuklarımız birer çiçektir.
Sevgi ve ilgi isterler.
Sevgi emek ister.
Sevgi fedakarlık ister.
Sevgi saygı ister.
Sevgi hoşgörü, anlayış ister.
209
sevginin vazgeçilemeyecek ve küçümsenemeyecek bir etkisi vardır. Ölçülü sevgi,
ruhumuz için bir gıda ve ilaç niteliğindedir. Maddi varlığımız için gıda ne ise,
ruhumuz için de sevgi aynıdır(Bilgiz,2006).
Erikson, anne-baba tutumunun yaşamın ilk yıllarında, çocukta temel güven duy-
gusunun gelişmesinde çok önemli oldugunu vurgulamıştır. Eger çocuk, özellikle
anne ve babanın kendini seven koruyan ve gereksiz yere terk etmeyecegi duy-
gusunu yaşarsa, yani bu duyguları hissederse, çocuk kendine güven duygusu
geliştirmeye başlar. Bu da çocuğun kendine ve dış dünyaya güvenmesi demek-
tir. İnsanın tüm davranışları çocukluğunun ürünüdür. Bu nedenle insana çocuk-
luk döneminde örnek davranışlar aşılamak gerekmektedir. Bireyin yetiştiği aile
ortamı ve aile bireyleri ile olan ilişkiler kişiliğin oluşmasında çok önemli rol oy-
nar.
Çocuk bol konuşma ve öğütten çok ana-babanın davranışlarından etkilenir ve
budavranışları kendisine örnek olarak alır. Başka bir ifade ile çocuklar, büyükle-
rinin sözlerini değil izlerini takip eder.
Özetlersek, çocuğun kendisini nasıl gördüğü, kendisi hakkında ne denildiğini
duymasına bağlıdır. Çocuk ancak kendi düşüncelerine önem verildiğini, ih-
tiyaçlarının algılandığını ve kendisine bir birey olarak değer verildiğini anlarsa
kendisi hakkında olumlu bir imaj oluşturabilir.
Çocuğun kendi özgür iradesine saygı gösterildiğini hissetmesi gelişimi için önem
taşır, çünkü bu sayede çocuk davranışları için sorumluluk almayı öğrenir. Eğer
ihtiyaçları sürekli olarak hiçe sayılırsa, çocuk «çevremdeki insanların isteklerine
uyum sağlayayım» derken kendi kişiliğini ve yeteneklerini güçlendiremeyecektir.
Bu nedenle çocukların ihtiyaçlarının gerçekleştirilmesine yeterince yer verilmesi
önemlidir.
B. ÖĞRENCİLERİN ANA-BABA TUTUMLARINA YÖNELİK GÖRÜŞLERİ İLE
İLGİLİ ARAŞTIRMALARDAN ÖRNEKLER
Yukarıda bahsedildiği üzere anne babanın olumlu tutumları çocuğun kendine
özgü bir benlik geliştirmesine izin verir. Buna karşılık olumsuz tutumlar, benlik
saygısı, girişkenlik düzeyi, bağımsızlık ve iç kontrolün düşük olması, yüksek dü-
zeyde olması ise saldırganlık ve güvensizlik ile sonuçlanır. Aşağıda ebeveyn-
çocuk ilişkisi ile ilgili yurt içinde yapılmış olan tutum ve davranış ölçeklerinden
örneklere yer verilmiştir.
210
ARAŞTIRMA 1: ANA-BABA TUTUMLARI İLE ADÖLESAN* SALDIRGANLIĞI
ARASINDAKİ İLİŞKİNİN İNCELENMESİ(4)
a. Araştırmanın Evren ve Örneklemi
Bu araştırmanın evrenini Erzurum ili Büyükşehir Belediyesi sınırları içerisinde
bulunan Milli Eğitim Müdürlüğüne bağlı 34 liseden kura yöntemiyle seçilen,
Atatürk Lisesinde eğitim gören 810 öğrenci oluşturmaktadır. Araştırma, katıl-
mayı kabul eden ve dağıtılan anket formunu tam olarak dolduran 525 öğrenci
ile yürütülmüştür. Evrenin tümünün araştırmaya alınması amaçlandığı için her-
hangi bir örnekleme yöntemi kullanılmamıştır.
b. Araştırmanın Amacı
Bu araştırma, anne baba tutumları ile adölasanların saldırgan davranışları ara-
sındaki ilişkiyi belirlemek amacıyla tanımlayıcı-ilişkisel tasarım olarak yapılmıştır.
c. Veri Toplama Araçları
Verilerin toplanmasında demoğrafik özellikler içeren bilgi formu, saldırganlık
envanteri ve anne baba tutum envanteri( Bu çalışmada anne baba tutum en-
vanteri) kullanılmıştır. Ana-baba tutumu envanteri Kuzgun(1972) tarafından
geliştirilmiştir. Envanterde 40’ar maddelik 3 alt ana baba tutumu boyutuyla be-
raber toplam 120 madde bulunmaktadır. Ortaokul, lise ve üniversite öğrencile-
rine uygulanabilir.
d. Cevaplama, Puanlama ve Yorumlama
Cevaplama: Envanterin cevaplamasında, cevak kağıdında her madde için anne-
nin tipik davranışına ‘1’, babanın tipik davranışına '2', her ikisinin tipik davranışı-
na '3' yazılır. Eğer ifade anne ve babanın tipik davranışını yansıtmıyorsa o mad-
de boş bırakılır. Boş bırakılan maddelere puan verilmez.
Puanlanma ve Yorumlama: 'Demokratik', 'otoriter' ve 'ilgisiz' tutumları ifade
eden maddelere verilen yanıtlar 'anne', 'baba’ ve 'her ikisi' için ayrı ayrı toplanır.
'Demokratik', 'otoriter' ve 'ilgisiz' tutumları ifade eden maddelerin çoğunun
yanına;
‘1' yazılmışsa annenin,
'2' yazılmışsa babanın,
'3' yazılmışsa ikisinin tutumunu ifade eder.
(*) Adölesan: Çocukluktan erişkinliğe geçiş dönemidir.
211
e. Bulgular
Araştırmaya katılan öğrencilerin yaş dağılımı 15-18 arasında değişip en
fazla 16 yaşta yoğunlaştığı ve %65.1’inin erkek, %34.9’unun kız öğrencilerden
oluştuğu tespit edilmiştir.
Annelerin %45.5’inin ilkokul mezunu ve %98 ’nin ev hanımı olduğu,
babaların 1/3’ünün ilkokul mezunu (%35.4) ve işçi (23.2) olduğu saptanmıştır.
Cinsiyetlerine göre erkek adölesanların kız adölesanlara oranla
saldırganlık puanları daha fazla olup, aradaki fark istatistiksel olarak anlamlı
olduğu saptanmıştır.
Erkek adölesanların anne baba tutumunu demokratik, otoriter ve ilgisiz
olarak algılama puanları kız adölesanlara göre daha yüksek olup gruplar arasın-
daki farkın istatistiksel olarak anlamlı olduğu bulunmuştur.
1. Sınıf öğrencilerinin anne baba tutumlarını otoriter olarak algılama pu
anlarının diğer gruplara göre daha yüksek ve gruplar arasındaki farkın da istatis-
tiksel olarak anlamlı olduğu saptanmıştır.
Baba eğitim düzeyi ile adölesanların anne baba tutumlarını algılama pu-
anları incelendiğinde babası üniversite mezunu olan adölesanların demokratik
tutumu algılama puanının diğer gruplara göre daha yüksek olduğu ve gruplar
arasındaki farkın istatistiksel olarak anlamlı olduğu saptanmıştır.
Anne babasının otoriter tutuma sahip olduğunu belirten adölesanların
daha çok saldırganlık eğilimine sahip olduğu saptanmıştır.
f. Sonuç ve Öneriler
Bu araştırmanın sonucunda anne babaların otoriter ve ilgisiz tutumlarının adö-
lesanlar saldırgan davranışlara yönelttiği, demokratik anne baba tutumunun ise
azalttığı saptanmıştır.
Bu sonuçlar doğrultusunda; Toplumun eğitim seviyesinin artırılması ve anne
babalara çocuk yetiştirme, öfke kontrolü hakkında eğitim verilmesi, Adölesanla-
ra yönelik olarak güvenli ve destekleyici çevre oluşturulması, stresle başa çıkma,
empati kurma yeteneklerinin geliştirilmesi için danışmanlık hizmeti sunulması,
psikologların ve hemşirelerin okullarda bireylerin öfkelerini tanımalarına, öfkeyi
uygun yollarla ifade etmelerine ve stresle etkin baş etme yollarını öğrenmeleri-
ne yardım etmeleri, önerilebilir.
Aaşağıda Yıldız Kuzgun (1972) tarafından geliştirilmiş olan 3 bölüm ve toplam
120 maddeden oluşan “Ana-baba Tutumu Ölçeği” verilmiştir.
212
ANA-BABA TUTUMLARI ENVANTERİ
Sevgili Öğrencimiz;
Bu ölçek anne ve babanızın size karşı tutumunu ölçmek amacıyla hazırlanmıştır.
Lütfen her ifadeyi dikkatlice okuyunuz. İfade annenize uygunsa 1... babanıza
uygunsa 2... her ikisine de uygunsa 3... ü işaretleyiniz. Hiç birine uygun değilse
boş bırakınız. Üvey anne veya babası olanlarda aynı işlemi yapacaklardır.
İfadeleri samimi ve içtenlikle cevaplandıracağınıza inancımız tamdır.
Tablo 69: Ana-baba Tutum Envanteri
Öğrencinin ; Tarih: ... /... /2 0 . .
Adı Soyadı: ............................ Sınıfı/ ……. No :... ….
Sıra No
İFADELER An
nem
e U
ygu
n
Ba
ba
ma
Uyg
un
İkis
ine
de
Uyg
un
1
Pu
an
2
Pu
an
3
Pu
an
1 Arkadaşlarımı benim gözümle görmeye çalışırdı. ( ) ( ) ( )
2 Sevmediğim bir yemeği sırf bana yarayacağı düşüncesiyle zorla yedirdiği çok olmuştur.
( ) ( ) ( )
3 Daima kendi aklımı kullanmama ve kararlarımı kendim vermemebeni teşvik etmiştir.
( ) ( ) ( )
4 Nadiren beni bir işe teşvik edip desteklemiştir. ( ) ( ) ( )
5 Küçük kabahatlerimi bile çok şiddetle cezalandırırdı.
( ) ( ) ( )
6 Yerinde ve uygun kararlar verebileceğime inanır. ( ) ( ) ( )
7 Bana önemli ve değerli bir kişi olduğum inancını vermiştir.
( ) ( ) ( )
8 Gençlerin, ailelerin seçeceği ya da onaylayacağı kimselerle evlenmesi gerektiği görüşündedir.
( ) ( ) ( )
9 Muaşeret kurallarını öğrenmede kendisinden hiç yardım görmedim.
( ) ( ) ( )
213
Sıra No
İFADELER An
nem
e
Uyg
un
Ba
ba
ma
Uyg
un
İkis
ine
de
Uyg
un
1
Pu
an
2
Pu
an
3
Pu
an
10 Arkadaşlarımın evimize gelmesinden hoşlanmaz, benim onların evine gitmemi isterdi.
( ) ( ) ( )
11 Karşılaştığım bir güçlükle kendi bulduğu bir çözüm yolunu uygulamaya beni zorlardı.
( ) ( ) ( )
12 Bir çatışmaya girdiğim zaman kimin neden haklı olduğunu görmeme yardım eder.
( ) ( ) ( )
13 Karşı cinsten bir arkadaşımla aramda geçenleri kendisine rahatça anlatabilirim.
( ) ( ) ( )
14 Bir şeyi yapmamı üst üste söyler mazeretimi dinlemez.
( ) ( ) ( )
15 Karşı cinsten arkadaş edinmemi hoş karşılamaz. ( ) ( ) ( )
16 Çok zaman beni dinlemeyecek kadar meşguldü. ( ) ( ) ( )
17 Çok cana yakın ve müşfik bir insandır; evladı olmaktan gurur duyuyorum.
( ) ( ) ( )
18 Yapacağımdan fazlasını yapmama beni zorlardı. ( ) ( ) ( )
19 Sık sık beni başından atmak istediğini hissederim. ( ) ( ) ( )
20 Kendisine çok ihtiyacım olduğu zamanlar ya evde bulunmaz ya da fazla meşgul görünürdü.
( ) ( ) ( )
21 Kötülemekten çok överdi ama bunda çok ileri gitmezdi.
( ) ( ) ( )
22 Oldukça küçük yaştayken bile kendime ilişkin ufak tefek kararlar almaya beni teşvik ederdi.
( ) ( ) ( )
23 Daima öfkesine hakim olmuş pek seyrek olarak ufak tefek şeylere kızmıştır.
( ) ( ) ( )
24 Sokağa çıkıp oynamak için her seferinde kendisin-den izin almak zorundayım.
( ) ( ) ( )
25 Sofrada konuşmama izin vermezdi. ( ) ( ) ( )
214
Sıra No
İFADELER An
nem
e
Uyg
un
Ba
ba
ma
Uyg
un
İkis
ine
de
Uyg
un
1
Pu
an
2
Pu
an
3
Pu
an
26 Bana karşı imkan ölçüsünde cömert olmayı bilmiştir. ( ) ( ) ( )
27 Bütün gün boyunca sokaklarda başı boş dolaşmama aldırış etmezdi.
( ) ( ) ( )
28 Günlük olaylar hakkında anlattıklarımı ilgi ile dinleyecek vakti vardı.
( ) ( ) ( )
29 Okul gezilerine katılmama izin vermez. ( ) ( ) ( )
30 Beni benimsemekten çok bana katılmadığı duygusu içindeyim.
( ) ( ) ( )
31 Etrafta başka yetişkinler olduğu zaman beni görmezlikten gelir, sorduklarıma cevap vermezdi.
( ) ( ) ( )
32 Daima gücüme ve kararlarımın isabetine güvenirdi. ( ) ( ) ( )
33 Daima yaptıklarımla yakından ilgilenirdi. ( ) ( ) ( )
34 Okuldan parlak notlar getirmediğim zaman çok kızar.
( ) ( ) ( )
35 Okulda üstün başarı göstermemde o kadar ısrar eder ki bu yüzde not konusunda aşırı derecede kaygılanırım.
( ) ( ) ( )
36 Duygu ve ihtiyaçlarıma karşı daima hassas davranmıştır.
( ) ( ) ( )
37 Bana yeterince özgürlük vermiştir. ( ) ( ) ( )
38 Kimlerle arkadaşlık ettiğim onu pek ilgilendirmez. ( ) ( ) ( )
39 Sırf benim için hiçbir şey getirmez , birlikte çarşıya çıktığımızda şeker, ciklet, balon gibi şeyler almayı düşünmezdi.
( ) ( ) ( )
40 Seks konusunda o kadar mutaassıptır ki onun yanında bu konuya ilg gösteremem.
( ) ( ) ( )
215
Sıra No
İFADELER An
nem
e U
ygu
n
Ba
ba
ma
Uyg
un
İkis
ine
de
Uyg
un
1
Pu
an
2
Pu
an
3
Pu
an
41 Çocukken pis ve düzensiz bir kılıkla dolaşmam onu rahatsız etmezdi.
( ) ( ) ( )
42 Güç durumda olduğum zamanlar bana daima cesaret vermiştir.
( ) ( ) ( )
43 Hiçbir zaman bir şeyi onu tatmin edecek kadar iyi yapamam.
( ) ( ) ( )
44
Dini ve siyasi konularda kendisi ile aynı fikirde olmadığım zaman benimle daima alay etmiş ve benim bu konuları kavrayamayacak kadar cahil olduğumu ileri sürmüştür.
( ) ( ) ( )
45 Haklı olduğum zaman bunu bana açıkça söylerdi. ( ) ( ) ( )
46 Görüşlerim, fikirlerim,duygu ve ihtiyaçlarımla ilgilenmezdi.
( ) ( ) ( )
47 Kendisini öpmek, kucaklamak istediğimde bundan rahatsız olduğunu hissederim.
( ) ( ) ( )
48 Ancak hak ettiğim zaman beni cezalandırmıştır. ( ) ( ) ( )
49 Benimle ilgili karar alınırken istek ve ihtiyaçlarımı dikkate alır.
( ) ( ) ( )
50 Cinsiyet ile ilgili konulara karşı normal ve sağlıklı bir tavır geliştirmeme yardım etti.
( ) ( ) ( )
51 Geleceğime karşı içten bir ilgi göstermiş ama hiçbir zaman amaçlarımı kendisi belirlemeye kalkışmamıştır.
( ) ( ) ( )
52 Hemen hemen hiçbir konuda görüşümü sormaz. ( ) ( ) ( )
53 Çocukluğumda bana hikaye, masal anlatmak için vakit harcamazdı.
( ) ( ) ( )
54 Bir derdim olduğu zaman beni dinlemeye hazırdı. ( ) ( ) ( )
216
Sıra No
İFADELER An
nem
e U
ygu
n
Ba
ba
ma
Uyg
un
İkis
ine
de
Uyg
un
1 P
ua
n
2 P
ua
n
3
Pu
an
55 Anlaşmadığımız konularda da fikirlerimi rahatça anlatma imkanı verir ve beni sabırla dinler.
( ) ( ) ( )
56 Anlamadığım şeyleri anlatmaya gayret etmezdi. ( ) ( ) ( )
57 Hakkımdaki kararları çok kere kendisi verir. ( ) ( ) ( )
58 Bana karşı o kadar soğuktu ki acaba “öz evladı değil miyim?”diye şüphe vardı içimde.
( ) ( ) ( )
59 Kazancı elverdiği halde benim için para harcamak-tan çekinir yetecek kadar harçlık vermezdi.
( ) ( ) ( )
60 Evde var oldukça sevdiğim her şeyi istediğim kadar yememe itiraz etmezdi.
( ) ( ) ( )
61 Kendisine sormaksızın şahsi eşyalarından herhangi birini alıp kullanmama izin vermiştir.
( ) ( ) ( )
62 Uygun zamanlarda kendisinden izin almaksızın oynamak için sokağa çıkabilirdim.
( ) ( ) ( )
63 Kişisel problemlerimi kendisine açmakta çok zorluk çekerdim.
( ) ( ) ( )
64 Bugün bile kendisine sormadan bir arkadaşımla sinemaya gidemem.
( ) ( ) ( )
65 Okuldan ya da gezmeden ne zaman döndüğüm onu hiç ilgilendirmezdi.
( ) ( ) ( )
66 Kendisinin gerçekleştiremediği arzularını bende gerçekleşmiş görmek istediğini hissediyorum.
( ) ( ) ( )
67 Elbiselerimi kirlettiğim zaman çok kızardı. Bu yüzden bazı sevdiğim oyunlara katılmazdım.
( ) ( ) ( )
68 İlgi ve yeteneklerime uygun meslek seçmemde beni serbest bırakmıştır.
( ) ( ) ( )
69 Bir güçlükle karşılaştığımda istediğim yardımı sağlar fakat kararı bana bırakırdı.
( ) ( ) ( )
70 Beni başından savmak istediğini hissederim. ( ) ( ) ( )
71 Nadiren bana bir şeyler öğretmeye çalışırdı. ( ) ( ) ( )
217
Sıra No
İFADELER An
nem
e
Uyg
un
Ba
ba
ma
U
ygu
n
İkis
ine
de
Uyg
un
1
Pu
an
2
Pu
an
3
Pu
an
72 Beni daha temiz ve güzel giydirebilirdi inancındayım.
( ) ( ) ( )
73 Beni sık sık başkalarıyla karşılaştırmış,onların benden ne kadar üstün olduklarını söyleyip durmuştur.
( ) ( ) ( )
74 Bana açıkça belli etmese de beni sevdiğini hissediyorum.
( ) ( ) ( )
75 Herhangi bir konuda isabetli kararlar verebileceğime inanmazdı.
( ) ( ) ( )
76 Beklentilerine uygun davranmazsam, bazen haftalarca bana küser.
( ) ( ) ( )
77 Ailemizi ilgilendiren konularda benimde fikrimi sorar, karar dikkate alır.
( ) ( ) ( )
78 Sağlık muayenesinde ihtiyacım olduğunda bunu hep ihmal ederdi.
( ) ( ) ( )
79 Ancak istediğini yerine getirdiğim zaman beni okşar öperdi.
( ) ( ) ( )
80 Hastalıklarımda benimle pek az ilgilenirdi. ( ) ( ) ( )
81 Beni sık sık cezalandırırdı fakat ben bu cezaların nedenlerini çok kere bilmezdim.
( ) ( ) ( )
82 Eve geldiklerinde arkadaşlarıma iyi davranırdı. ( ) ( ) ( )
83 Vakti olduğu halde derslerime hiç yardım etmezdi.
( ) ( ) ( )
84 Bana daha az hükmetmesini isterdim. ( ) ( ) ( )
85 Makul hudutlar içinde mümkün olan fırsatlara sahip olmam gereğine inanırdı.
( ) ( ) ( )
86 Varlığımdan habersiz görünür hiçbir konuda fikrimi sormaz.
( ) ( ) ( )
87 Beni cezalandırdıktan sonra aşırı sevgi ve şefkat gösterirdi.
( ) ( ) ( )
88 Nüktedan bir kimsedir ama hiçbir zaman benimle alay etmemiştir.
( ) ( ) ( )
218
Sıra No
İFADELER An
nem
e U
ygu
n
Ba
ba
ma
Uyg
un
İkis
ine
de
Uyg
un
1 P
ua
n
2 P
ua
n
3
Pu
an
89 Kendisine yaklaştığımda çok kere soğuk bir şekilde karşılık verirdi.
( ) ( ) ( )
90 Okulda aldığım notlar onu hiç ilgilendirmez. ( ) ( ) ( )
91 Hoşlanmadığı kimselerle arkadaşlık etmemi kesinlikle yasaklar.
( ) ( ) ( )
92 Elbiselerimin kumaşlarını ve biçimlerini kendisi seçerdi.
( ) ( ) ( )
93 Yüksek tahsil yapmasam çok mutsuz olacağını ima eder dururdu.
( ) ( ) ( )
94 Bir başkası ile konuşurken kendisine soru sormama ya da kendisinden bir şey istememe katiyen kızmazdı.
( ) ( ) ( )
95 Beni dünyaya getirdiğine pişman görünürdü. ( ) ( ) ( )
96 Hiçbir zaman nerede olduğumu ve ne yaptığımı merak eder görünmemiştir.
( ) ( ) ( )
97 Beraber çalışırken işlerin nasıl ve neden böyle olduğunu açıklamaya çalışır.
( ) ( ) ( )
98 Daima iyi bir evladın ana ve babasının istediği biçimde yetişen onların dediklerini aynen yerine getiren kimse olduğunu söyler dururdu.
( ) ( ) ( )
99 Kendisini memnun etmek için bir alanda okuyorum. Oysa hayatımı başka türlü kazanmak isterim.
( ) ( ) ( )
100 Cinsiyet konusunda karşılaştığım problemlerimi kendisine açtığımda çok ilgisiz davranmıştır.
( ) ( ) ( )
101 Yalnız derslerimle uğraşmamı ister,oyun oynamak istediğim zaman çok öfkelenirdi.
( ) ( ) ( )
102 Yatma saatim gelince beni hemen yatağa yollar. Misafir çocukları ile oynamama izin vermezdi.
( ) ( ) ( )
103 Ergenlik çağında benimle pek az ilgilenmiştir. ( ) ( ) ( )
219
Sıra No
İFADELER An
nem
e
Uyg
un
Ba
ba
ma
U
ygu
n
İkis
ine
de
Uyg
un
1
Pu
an
2
Pu
an
3
Pu
an
104 Yemeği hazırlamadığı için aç kaldığım olmuştur. ( ) ( ) ( )
105 Beni anlamak için daima içten bir gayret sarf ederdi.
( ) ( ) ( )
106 (Annelik)-(Babalık) ödevinin kendisini bir esir durumuna düşürdüğünü kendisini bu işe feda ettiğini söyler dururdu.
( ) ( ) ( )
107 Üzüntülü anlarında bana çok az şefkat göstermiştir.
( ) ( ) ( )
108 Artık çocuk olmadığımın farkında değil görünüyor. ( ) ( ) ( )
109 Bana her zaman iyi bir rehber oldu. Hiçbir zaman davranışlarıma hükmetmedi.
( ) ( ) ( )
110 Tabağımdaki tamamen bitirmeden sofradan kalkmama izin vermez.
( ) ( ) ( )
111 Nadiren bana “moral destek” vermiştir. ( ) ( ) ( )
112 Beni nadiren cezalandırırdı ve hiçbir zaman arkadaşlarımın yanında utandırmadı.
( ) ( ) ( )
113 Bana ait kararları çok kere kendisi verdi. ( ) ( ) ( )
114 Beni başkalarının yanında küçük düşürücü sözler söyler,kırıcıkırıcı tenkitlerde bulunurdu.
( ) ( ) ( )
115 Çocuklarının yaratılıştan kötü olduğuna inanır kontrol altında bulunmaları gereğini savunurdu.
( ) ( ) ( )
116 Onun gözünde değersiz bir insanım. ( ) ( ) ( )
117 Beni cezalandırmaktansa meseleleri benimle konuşup tartışmayı tercih eder.
( ) ( ) ( )
118 Karşı cins hakkında daima korku ve güvensizlik uyandıracak telkinlerde bulunur.
( ) ( ) ( )
119 Anlattıklarımı daima can kulağı ile dinler. Fakat hiçbir zaman sırlarımı öğrenmeye kalkışmaz.
( ) ( ) ( )
120 Başkalarına benden daha fazla önem verir, daha nazik davranır.
( ) ( ) ( )
220
g. Ana- baba Tutumu Envanterinin Alt Ölçekleri
1) Demokratik Ana-baba Tutumu
Çocuğuna karşı içten sevgi-saygı duyma ve bunu koşulsuz olarak gösterme, ço-
cuğun ilgi ve ihtiyaçlarına karşı duyarlı olma, yaşına göre çocuğu kendisi ile ilgili
bazı kararları almaya teşvik etme, çocuğun görüşlerine değer verme, çocukla
sözel alışverişte bulunma gibi hemen her konuda çocuğuna iyi bir rehber olma
gibi tutum ve davranışları içerir.
Alt ölçeğin maddeleri:
1-3-6-7-12-13-17-21-22-23-26-28-32-33-36-37-42-45-48-49-50-51-54-55-60-61-
62-68-69-77-82-85-88-94-97-105-109-112-117-119
2) Otoriter Ana-baba Tutumu
Kendini toplumsal otoritenin temsilcisi olarak gören, çocuktan mutlak itaat bek-
leyen, çocukla sözel alışverişte bulunmayan, istek ve emirlerinin yerine getiril-
mesini isteyen, çocuğu yerine göre kendini yönetebilecek ve kendi hakkındaki
kararları alabilecek güçte görmeyen her türlü kararı kendisi alan ana baba tu-
tumlarını kapsar.
Alt ölçeğin maddeleri:
2-5-8-11-14-15-18-24-25-29-34-35-40-43-44-52-57-63-64-66-67-73-74-75-76-
79-81-84-87-91-92-93-98-99-101-102-110-113-115-118
3) İlgisiz Ana-baba Tutumu
Çocuğunu ihmal hatta psikolojik bakımdan reddeden, çocuğun ilgi ve ihtiyaçla-
rından habersiz olan, çocuğunun nerede ve ne yaptığı ile pek ilgilenmeyen ço-
cuğunu mümkün olduğu kadar çevresinden uzak tutmaya çalışan, çocuğuna en
az sevgi gösteren ve davranışlarına en az kontrol uygulayan ana baba davranış-
ları bu kategoride yer alır.
Alt ölçeğin maddeleri:
4-9-10-16-19-20-27-30-31-38-39-41-46-47-53-56-58-59-65-70-71-72-78-80-83-
86-89-90-95-96-100-103-104-106-107-108-111-114-116-120
Kaynak(4) : Esra YILDIZ, Behice ERCİ; Düzce Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Dergisi 2011
221
ARAŞTIRMA 2: 9. SINIFTA ANNE BABA TUTUMLARI VE BENLİK SAYGISI
ARASINDAKİ İLİŞKİNİN İNCELENMESİ(5)
a. Evren –Örneklem
Bu araştırmanın evrenini Kocaeli ili Gölcük İlçesinde bulunan okullardan Barba-
ros Hayrettin Lisesi, İhsaniye Lisesi, Çakabey Anadolu Lisesi, İhsaniye Anadolu
Lisesi ve Atatürk Anadolu Lisesi oluşturmaktadır. Araştırma örneklemi bu okul-
larda 9. sınıfta okuyan 214 kız ve 250 erkek olmak üzere 464 öğrenciden oluş-
maktadır.
b. Araştırmanın Amacı
Bu araştırmanın amacı 9. sınıf öğrencilerinde benlik saygısı ve algılanan anne
baba tutumları arasındaki ilişkinin bazı değişkenler açısından incelenmesidir.
c. Veri Toplama Araçları
Bu araştırmada benlik saygısı puanlarını belirlemek için “Rosenberg Benlik Say-
gısı Ölçeği”, algılanan anne-baba tutumlarını belirlemek için Yıldız Kuzgun tara-
fından geliştirilmiş ve Eldeklioğlu tarafından yeniden ele alınmış olan “Anne-
Baba Tutum Ölçeği” ve araştırma kapsamında incelenecek olan değişkenleri
(cinsiyet, yaş, kardeş sayısı, kardeş sırası, gelir düzeyi, anne-baba eğitim düzeyi,
lise türü, spor, hobi, ilköğretim diploma notu) belirlemek üzere araştırmacı tara-
fından geliştirilen kişisel bilgi formu kullanılmıştır.
d. Tanımlar
Benlik Saygısı: Benlik saygısı, “kişinin kendisini değerlendirmesi sonucu ulaştığı,
benlik kavramını onaylamasından doğan beğeni durumudur” (Yörükoğlu, 2000
Aktaran: Doğru ve Peker, 2004).
Anne Baba Tutumları: Çocuğun özellikle kişilik gelişimi üzerinde etkisi bulunan
anne-baba tutumlarını çeşitli otoriteler değişik yönlerden ele alarak açıklamış-
lardır: Yavuzer (1992), en yaygın anne-baba tutumlarını aşırı koruma, hoşgörü
sahibi olma ve düşkünlük, reddetme, kabul etme, baskı altında bulundurma,
çocuklara boyun eğme ve çocuk ayırımı şeklinde ele almıştır. Yörükoğlu (1995),
çocuğa karşı tutumları baskıcı tutum ve davranış, aşırı hoşgö rülü tutum ve yak-
laşımlar, demokratik tutum ve davranışlar olarak ele almıştır.
e. Araştırma Bulguları
1) Ailenin Gelir Durumu Değişkenine İlişkin Bulgular,
222
2) Öğrencilerinin Gelir Düzeylerine İlişkin Algıladıkları Anne Baba Tutumları,
3) Anne- Baba Eğitimi Değişkenine İlişkin Bulgular,
4) İlköğretim Diploma Notu Değişkenine İlişkin Bulgular
1) Ailenin Gelir Durumu Değişkenine İlişkin Bulgular
Tablo 70: Lise Öğrencilerinin Gelir Değişkinine Göre Benlik Saygılarına Ait Puan Ortalamaları
Tablo 70 incelendiğinde ailesinin gelir düzeyini düşük olarak belirten lise öğren-
cilerinin benlik saygısı puan ortalamaları 27.21, orta olarak belirten öğrencilerde
28.51, yüksek olarak belirtenlerde ise 30.27 olarak gözlenmiştir.
Ortalamalar arasındaki farkın anlamlı olup olmadığı varyans analizi ile incelen-
miş gelir düzeyi değişkenine göre lise öğrencilerinin benlik saygısı puanlarına
ilişkin elde edilen 3.383 F değeri .05 düzeyinde anlamlı bulunmuştur. Yani gelir
düzeyi yüksek olan öğrencilerin ortalamaları gelir düzeyi düşük olan öğrenciler-
den anlamlı düzeyde yüksek bulunmuştur.
2) Öğrencilerinin Gelir Düzeylerine İlişkin Algıladıkları Anne Baba Tutumları
Tablo 71: Lise Öğrencilerinin Gelir Düzeylerine İlişkin Algıladıkları Anne
Baba Tutumlarına Ait Puan Ortalamaları
Gelir Düzeyi Sayı (N) Ortalama( )
Düşük 43 27,21
Orta 376 28,51
Yüksek 45 30,27
Demokratik Koruyucu İstekçi Otoriter
N ( )
N ( )
N ( )
Düşük 43 56,72 Düşük 43 43,21 Düşük 43 22,35
Orta 37 58,49 Orta 37 40,99 Orta 37 20,47
Yüksek 45 61,67 Yüksek 45 39,87 Yüksek 45 20,04
223
Tablo 71’de lise öğrencilerinin algıladıkları anne baba tutumları gelir düzeyi de-ğişkenine göre verilmiştir.
Algılanan demokratik anne baba tutumunda en yüksek puan ortalaması gelir düzeyi yüksek olanlarda, en düşük ise gelir düzeyi düşük olanlarda gözlenmiştir.
Algılanan koruyucu anne baba tutumunda en yüksek ortalama gelir düzeyi dü-şük olanlarda en düşük ise gelir düzeyi yüksek olanlarda gözlenmiştir.
Algılanan otoriter anne baba tutumunda ise en yüksek ortalama en yüksek gelir düzeyi düşük olanlarda, en düşük ise gelir düzeyi yüksek olanlarda gözlenmiştir.
Ortalamalar arasındaki farkın anlamlı olup olmadığına varyans analizi ile bakıl-mış gelir düzeyi değişkenine göre anne baba tutumlarında anlamlı düzeyde faklı-laşmanın olmadığı görülmüştür.
3. Anne- Baba Eğitimi Değişkenine İlişkin Bulgular
Araştırmaya ait veriler incelendiğinde anne ve baba eğitim düzeyi değişkenine göre lise öğrencilerinin algılanan demokratik, koruyucu ve otoriter anne baba tutumu puan değerleri anlamlı bulunmamaştır. Başka bir ifade ile lise öğrencile-rinin algıladıkları anne baba tutumları anne ve babanın eğitim düzeyi değişke-nine göre anlamlı düzeyde faklılaşmamaktadır.
4) İlköğretim Diploma Notu Değişkenine İlişkin Bulgular
Tablo 72: Lise Öğrencilerinin İlköğretim Diploma Notu Değişkenine Göre Benlik Saygılarına Ait N, Art. Ort. Değerleri
Tablo 72’de lise öğrencilerinin ilköğretim diploma notu değişkenine göre benlik
saygılarına ait değerler görülmektedir. Ortalamalar arasındaki farkın anlamlı
olup olmadığı varyans analizi ile incelenmiş not ortalaması 85-100 arasında olan
öğrencilerin algılanan demokratik anne baba tutum ortalamaları not ortalaması
45-69 arasında olanlardan anlamlı düzeyde yüksek bulunmuştur. Ayrıca not
ortalaması 45-69 arası olan öğrencilerin otoriter anne baba tutum puan ortala-
ması 85-100 arası olan öğrencilerden anlamlı düzeyde yüksek bulunmuştur.
Diploma Notu N ( )
85-100 Arası 245 29,06
70-84 Arası 176 28,26
45-69 Arası 43 26,95
224
f. Puanlama ve Yorumlama
Anne-baba tutum ölçeğinde cevaplar, her madde için (A)’dan (E)’ye kadar beşli
dereceleme şeklinde sınıflandırılmıştır.
(A) Hiç uygun değil (1 puan)
(B) Pek uygun değil (2 puan)
(C) Biraz uygun (3 puan)
(D) Uygun (4 puan)
(E) Tamamen uygun (5 puan)
Anne baba tutum ölçeğinin cevaplarının yorumlanması, koruyucu-istekçi ve
otoriter anne baba tutum alt ölçeklerinde puanlar yükseldikçe bireylerin anne
babalarını demokratik, koruyucu-istekçi ya da otoriter olarak algılama düzeyle-
rininde arttığı puanları düştükçe, anne babalarının anılan tutumlara sahip olarak
algılama düzeylerinin de azaldığı şeklinde doğru orantılı olarak yapılmaktadır.
Anne baba tutum ölçeğinin demokratik ve koruyucu-istekçi tutum alt ölçekle-
rinden alınabilecek en yüksek puan 75, en düşük puan ise 15’dir (15’er madde
ve 5’li dereceleme). Otoriter tutum alt ölçeğinden alınabilecek en yüksek puan
50, en düşük puan ise 10’dur (10 madde ve 5’li dereceleme).
g. Envanterin Alt Boyutları
1) Demokratik Ana-Baba Tutumu,
2) Otoriter Ana-Baba Tutumu,
3) Koruyucu-İstekçi Ana-Baba Tutumudur.
1) Demokratik Ana-Baba Tutumu (15 madde)
Çocuğuna karşı içten sevgi ve saygı duyan, çocuğunun ihtiyaçlarına karşı duyarlı
olan, yaşına göre çocuğu kendisiyle ilgili bazı kararları almaya teşvik eden, çocu-
ğun görüşlerine değer veren, sözel iletişime olanak sağlayan, hemen hemen her
konuda çocuğuna iyi bir rehber olan ana-baba tutumlarını içerir.
Maddeler: 1, 2, 6, 7, 13, 14, 15, 20, 21, 22, 29, 30, 36, 37, 39
2) Otoriter Ana-Baba Tutumu(15 madde):
Çocuktan mutlak itaat bekleyen, çocukla sözel iletişime pek yer vermeyen, istek
ve emirlerinin tartışmasız yerine getirilmesini isteyen, çocuğu yerine göre ken-
dini yönetebilecek ve kendi hakkındaki kararları alabilecek güçte görmeyen ve
her türlü kararı kendisi alan ana baba tutumlarını içerir.
Maddeler: 4, 9, 10, 11, 17, 18, 19, 24, 25, 26, 27,28, 32, 33, 34
225
3) Koruyucu-İstekçi Ana-Baba Tutumu ( 10 madde)
Çocuktan ayrılmakta güçlük çeken, onlar yerine kararlar alan, onlardan kusursuz
işler bekleyen, çocuğun bağımsız olmasından korkan, onun tüm davranışlarının
kontrolleri altında olmasını isteyen, çocuğun iş ve sorumluluklarını yüklenen ana
baba tutumlarını içerir. Koruyucu-İstekçi Ana Baba Tutumu alt ölçeği 10 madde-
den oluşup, 10 maddenin 3’ü “koruyucu” 7’si “istekçi” tutumu ölçen maddedir.
Maddeler: 3, 5, 8, 12, 16, 23, 31, 35, 38, 40
h. Araştırmada Araştırmacı Tarafından Ulaşılan Sonuçlardan Bazıları
1. Cinsiyet değişkenine göre algılanan anne-baba tutumlarında, kız öğrenci-
ler anne baba tutumlarını erkek öğrencilere göre daha fazla demokratik olarak
algılamaktadır. Erkek öğrenciler anne baba tutumlarını kız öğrencilere göre daha
fazla otoriter bulmaktadırlar.
2. Lise öğrencileri yaşları arttıkça anne babalarını daha fazla otoriter algıla-
maktadır.
3. Anadolu Lisesi öğrencileri anne babalarını Düz Lise öğrencilerine göre
daha demokratik olarak algılamaktadır.
4. Anadolu lisesi öğrencileri anne babalarını Düz Lise öğrencilerine göre da-
ha az koruyucu olarak algılamaktadır.
5. Düz lise öğrencileri anne babalarını Anadolu Lisesi öğrencilerine göre da-
ha fazla otoriter olarak algılamaktadır.
6. Lise öğrencilerinin algıladıkları anne baba tutumları gelir düzeyi değişke-
nine göre anlamlı düzeyde faklılaşmamaktadır.
7. Lise öğrencilerinin algıladıkları demokratik ve otoriter anne baba tutumla-
rı öğrencilerin ilköğretim diploma notu değişkenine göre anlamlı düzeyde farklı-
laşmaktadır. Not ortalaması 85-100 arasında olan öğrencilerin algılanan demok-
ratik anne baba tutumu puan ortalamaları 45-69 arasında olanlardan anlamlı
düzeyde yüksek bulunmuştur. Ayrıca not ortalaması 45-69 arasında olan öğren-
cilerin otoriter anne baba tutum puan ortalaması 85-100 arasında olan öğrenci-
lerden anlamlı düzeyde yüksek bulunmuştur.
8. Lise öğrencilerinin algılanan demokratik anne baba tutum puanları arttık-
ça benlik saygıları arttığı, algılanan koruyucu ve otoriter puanları arttıkça ise
benlik saygılarının azaldığı görülmüştür.
226
ı. Ulaşılan Sonuçlara Göre Araştırmacı Önerileri
1. Çocuk sahibi olma kararı veren çiftlerin çocuklarını büyütürken kullana-
cakları doğru anne-baba tutumlarının ve gerekli olacak diğer bir çok bilginin belli
kurumlar kontrolünde, geç kalmadan, sistematik olarak anne-baba eğitim kurs-
ları şeklinde yapılması etkili olacaktır.
2. Okul Rehberlik ve Psikolojik Danışma Servislerince yapılan aile eğitimi ve
aile bilgilendirme çalışmalarında doğru anne-baba tutumları hakkında program-
lar yapılması yararlı olacaktır.
3. Anne baba tutumlarının tanıtımına yönelik yapılan bilgilendirme çalışma-
larında kuramsal bilginin daha az etkili olacağı düşünülebilir. Bu bilgilendirmenin
daha kalıcı etkiler yaratabilmesi için “doğru anne-baba tutumlarını ve aile ileti-
şimini “ konu alan, seri halinde videolar hazırlanıp, gösterimler yapılabilir.
4. Araştırma bulgularına göre benlik saygısını olumlu yönde etkileyen spor
yapma faaliyeti üzerinde durulması, her ailenin çocuğunun yatkın olduğu bir
spor dalıyla uğraşması konusunda fırsatlar yaratması yararlı olacaktır. Bu konu-
da okullarda psikolojik danışmanlar tarafından ailelerin bilinçlendirilmesi ve
çocuğun bir spor dalıyla uğraşıp uğraşmadığının ciddiyetle takibinin yapılması
etkili olacaktır.
5. Konuyla ilgili birçok araştırmada olduğu gibi bu araştırmada da gelir sevi
yesi ve benlik saygısı arasında güçlü bir ilişki olduğu karşımıza çıkmıştır.
6. Rehberlik ve psikolojik danışma servislerince öğrencilerin benlik saygısı
düzeylerini belirlemek amacıyla rutin taramalar yapılıp benlik saygısı düşük olan
öğrencilerle benlik saygısını arttırmaya yönelik grup rehberliği çalışmaları yapıl-
ması olumlu sonuçları arttıracaktır.
ALGILANAN ANA-BABA TUTUMU ÖLÇEĞİ
Sevgili Öğrencimiz,
Aşağıda size ana babaların çocuklarını hangi yöntemlerle eğittiğini, çocuklarına
toplumsal davranışlar kazandırırken nasıl davrandığını ifade eden cümlelerden
oluşan 40 soruluk bir liste verilmiştir. Sizden istenen bu cümleleri okuyup bun-
ların annenizin ya da babanızın davranışlara ne derecede benzediğini, onların
tutumuna ne kadar uyduğunu düşünerek cevap kağıdınızdaki seçeneklerden
uygun bulduğunuzu işaretlemenizdir.
227
Örnek
Eğer anne ya da babanız sizin hangi saatte nerede olduğunuzu ve kimlerle ne
yaptığınızla hiç ilgilenmiyorsa; “Hiç uygun değil”in karşılığı olarak A,
Sizi genellikle serbest bırakıyorsa “pek uygun değil”in karşılığı olarak B,
Ne yaptığınızla çoğunlukla ilgileniyor bazen sizi serbest bırakıyorsa “biraz uy-
gun”un karşılığı olarak C,
Sizin hangi saatte nerede olduğunuzu ve kimlerle olduğunuzu izliyorsa “uygun”
un karşılığı D,
Çok sıkı bir biçimde izliyorsa “Çok uygun”un karşılığı olarak E’yi işaretlemeniz
beklenmektedir.
Tablo 73: Algılanan Ana-baba Tutumu Ölçe
Adı Soyadı: ............................................... Tarih: ... /... /2 0 . .
Sınıfı/ No :...... …..
Aşağıda verilen ifadeleri okuyup şu şekilde değerlendiriniz.
Hiç uygun değil Pek uygun
değil Biraz uygun Uygun Çok uygun
A B C D E
1 Puan
2 Puan
3 Puan
4 Puan
5 Puan
SN Faktörler / Maddeler
Faktör Ağırlığı
A B C D E
1 Bana her zaman güven duygusu vermiş ve beni sevdiğini hissettirmiştir.
( ) ( ) ( ) ( ) ( )
2 Çok yönlü gelişme için beni olanakları ölçüsünde desteklemiştir.
( ) ( ) ( ) ( ) ( )
3 Her yaptığım işin olumlu yanlarını değil kusurlarını görmüş ve beni eleştirmiştir.
( ) ( ) ( ) ( ) ( )
4 Her zaman başıma kötü bir şey gelecekmiş gibi beni koruyup kollamaya çalışır.
( ) ( ) ( ) ( ) ( )
5 Aramızdaki ilişki ona içimi açmaya cesaret edemeyeceğim kadar resmidir.
( ) ( ) ( ) ( ) ( )
228
Aşağıda verilen ifadeleri okuyup şu şekilde değerlendiriniz.
Hiç uygun değil Pek uygun
değil Biraz uygun Uygun Çok uygun
A B C D E
1 Puan
2 Puan
3 Puan
4 Puan
5 Puan
SN Faktörler / Maddeler Faktör Ağırlığı
A B C D E
6 Arkadaşlarımı eve çağırmama izin verir, geldiklerinde onlara iyi davranırdı. ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
7 Elimden geldiği kadar, her konuda benim fikrimi almaya özen gösterir. ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
8 Çevremizdeki çocuklarla beni karşılaştırır onların benden daha iyi olduklarını söylerdi. ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
9 Bana hükmetmeye çalışır. ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
10 Alışverişe çıkacağım zaman kandırılacağımı düşünerek benimle gelmek ister. ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
11 Benden her zaman gücümün üstünde başarı beklemiştir. ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
12 Fiziksel ve duygusal olarak kendisine yakın olmak istediğim zaman soğuk ve itici davranırdı. ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
13 Sorunlarımı onunla rahatlıkla konuşabilirim. ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
14 Neden bazı şeyleri yapma ya da yapmamam gerektiğini bana açıklar. ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
15 Birlikte olduğumuz zamanlar ilişkimiz çok arkadaşçadır. ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
16 Kendi istediği mesleği seçmem konusunda beni zorlamıştır. ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
17 Sevmediğim yemekleri bana yarayacağı düşüncesi ile zorla yedirirdi. ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
18 Sınavlarda hep üstün başarı göstermemi istemiştir. ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
19 Kendimi yönetebileceğim yaşlarda bile gittiği her yere beni de götürür, benim evde yalnız kalmamdan kaygılanırdı.
( ) ( ) ( ) ( ) ( )
229
Aşağıda verilen ifadeleri okuyup şu şekilde değerlendiriniz.
Hiç uygun değil
Pek uygun değil
Biraz uygun Uygun Çok uygun
A B C D E
1 Puan
2 Puan
3 Puan
4 Puan
5 Puan
SN Faktörler / Maddeler Faktör Ağırlığı
A B C D E
20 Evde bir konu tartışılırken görüşlerimi söylemem için beni teşvik eder.
( ) ( ) ( ) ( ) ( )
21 Küçük yaşımdan itibaren ders çalışma ve okuma alışkanlığı kazanmam konusunda bana yardımcı olmuştur.
( ) ( ) ( ) ( ) ( )
22 Küçüklüğümde bana yeterince vakit ayırır; parka, sinemaya götürmeyi ihmal etmezdi.
( ) ( ) ( ) ( ) ( )
23 Benim gibi bir evladı olduğu için kendini bahtsız hissettiğini sanıyorum.
( ) ( ) ( ) ( ) ( )
24 Okulda başarılı olmam konusunda beni zorlar, düşük not aldığımda beni cezalandırırdı.
( ) ( ) ( ) ( ) ( )
25 Beni kendi emellerine ulaştırmak için bir araç olarak kullanırdı.
( ) ( ) ( ) ( ) ( )
26 Beni daima yapabileceğimden fazlasını yapmaya zorlar.
( ) ( ) ( ) ( ) ( )
27 Paramı nerelere harcadığımı ayrıntılı bir biçimde denetler.
( ) ( ) ( ) ( ) ( )
28 Her zaman her işte kusursuz olmam gerektiği inancındadır.
( ) ( ) ( ) ( ) ( )
29 Ona yakınlaşmak istediğimde bana sıcak bir şekilde karşılık verir.
( ) ( ) ( ) ( ) ( )
30 Bana önemli ve değerli bir kişi olduğum inancını aşılamıştır.
( ) ( ) ( ) ( ) ( )
31 Cinsellik konusunda karşılaştığım sorunları kendisine anlatmak istediğimde hep ilgisiz kalmıştır.
( ) ( ) ( ) ( ) ( )
230
Kaynak (5) : Seniye AKTAŞ; 9. Sınıf Anne Baba Tutumları ve Benlik Saygısı Arasın-
daki İlişki, Selçuk Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Konya, 2011
Aşağıda verilen ifadeleri okuyup şu şekilde değerlendiriniz.
Hiç uygun değil
Pek uygun değil
Biraz uygun Uygun Çok uygun
A B C D E
1 Puan
2 Puan
3 Puan
4 Puan
5 Puan
SN Faktörler / Maddeler Faktör Ağırlığı
A B C D E
32 Benim iyiliğimi istediğini, benim için neyin iyi olduğunu ancak kendisinin bileceğini söyler. ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
33 Her zaman nerede olduğumu ve ne yaptığımı merak eder. ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
34 İyi bir iş yaptığımda beni övmeden çok daha iyisini yapmam. ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
35 Cinsel konularda çok tutucu olduğu için onun yanında bu konulara ilgi gösteremem. ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
36 Aile ile ilgili kararlar alınırken benimde fikrimi öğrenmek ister. ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
37 Beni olduğum gibi kabul etmiştir. ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
38 Başkalarına benden daha çok önem verir ve onlara daha nazik davranır. ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
39 Günlük olaylar hakkında anlattıklarımı ilgi ile dinler ve bana açıklayıcı cevaplar verir. ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
40 Benimle genellikle sert bir tonda ve emrederek konuşur. ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
231
BÖLÜM 4 ANNE BABA EĞİTİMİNİN AİLE ÇOCUK
İLİŞKİLERİNE ETKİSİ
KONULAR
A. ANNE BABA EĞİTİMİNİN ÖNEMİ
B. AİLE EĞİTİM PROGRAMLARINA NİÇİN GEREKSİNİM DUYULMUŞTUR?
C. AİLELERİN EĞİTİM İHTİYAÇLARININ BELİRLENMESİNDE YURT İÇİ ARAŞTIRMALARDAN ÖRNEKLER
D ANA-BABALAR KENDİLERİNİ YETİŞTİRMELİDİRLER
A. ANNE BABA EĞİTİMİNİN ÖNEMİ
Çocuk ve yetişkin arasındaki iletişim doğumla birlikte başlar. Bebek doğduğu
andan başlayarak, çevresiyle iletişim kurmaya ve edindiği algıları değerlendir-
meye çalışır. Bu dönemde, anne-baba ile çocuğun iletişimi önce sözel olmayan
iletişim şeklinde görülür. Bebekler konuşmaya başlamadan önce, vücut hare-
ketleri ve yüz ifadeleri ile onaylanma, yüceltilme, sevgi, tehlike, öfke gibi temel
duygusal temaları anlarlar ve bu durumlara göre iletişimde bulunabilirler. İleti-
şim, daha sonra sesler ve sözcüklerle olur. Bu iletişim sadece bilgi değişimini
değil, duyguların da paylaşılmasını sağlar (Akt. Arabacı, 2011).
Erken çocukluk döneminde çocuklar, nasıl iletişim kuracaklarını öncelikle anne-
babalarını izleyerek öğrenirler ve sonuçları gözleyerek yeni davranışlar oluştu-
rurlar. Sağlıklı bir anne-baba çocuk iletişiminde, iletişim dolaysız ve açıktır. An-
ne-babaların çocuklarına doğru ve etkili mesaj verebilmesi için iletişim kurma
yöntemlerini bilmeleri ve bazı kurallara dikkat etmeleri gereklidir. Bu kuralların
başında ise; çocuğu kabul etmek, kendini çocuğun yerine koyarak düşünmek
(empati) ve dürüst olmak gelmektedir.
Okul öncesi dönemde anne ile çocuk arasında kurulan sağlıklı iletişim, çocuğun
tüm gelişim alanlarını destekleyerek sağlıklı bir kişilik geliştirmesinde çok önemli
bir etken olarak görülmektedir.
Yapılan araştırmalar, kişilik gelişmesi ve yapılanmasında temelin çocukluk döne-
minde atıldığını göstermektedir. Kişilik, insanı diğer bireylerden ayıran tutum ve
davranışlarını içeren tüm ruhsal özellikleri içermektedir. Özellikle anne baba,
çocuğun kişiliğinin oluşumunda önemli rol oynayan ilk özdeşim modelleridir.
232
Ailenin çocuk eğitimindeki yeri
atasözleri ve deyimlere de yansı-
mıştır. Çocuklar ilk tanıdıklarına
yani anne ve babasına göre dav-
ranış ve tepki gösterir. Çocuklar
anne babanın söz ve davranışları-
nı önemser, her yaptığını doğru
sayar. Anne baba çocuklar için rol
modeldir. Onun için ebeveynler
tutarlı ve bilinçli tavırlarıyla çocuklarına örnek olmalıdır.
Anne babanın her davranışını dikkatle izleyen ve belleklerinde saklayan çocuklar
ileride ebeveynlerinin davranışlarını tekrarlarlar. Bir başka ifadeyle çocuklar
ebeveynlerinin sözlerini değil izlerini takip ederler. Onun için ebeveynler her
sözüne, her davranışına dikkat etmek zorundadır. Anne baba çocuğa güven
vermeli ve aynı zamanda çocuğa öz güven duygusu aşılamalıdır. Öz güveni ve öz
saygısı yüksek çocukların her durumun üstesinden gelebileceği bir gerçektir.
Araştırma bulguları çocuğun korkak, ürkek, çekingen, kural tanımayan, baskın,
saldırgan kişilik özelliklerine sahip olmasını, sosyal ilişki kurmakta problem ya-
şamasını, başka çocuklar tarafından ezilmesini, ya da ezmesini ebeveyn tutum-
larından kaynaklandığına işaret etmektedir.
Sağlıklı psikolojik yapıya sahip anne babalar
çocuklarına daha anlayışlı ve duyarlı davra-
nırlar. Psikolojik sıkıntılar yaşayan anne ba-
balar çocuklarına gerekli hassasiyeti ve du-
yarlılığı gösteremezler. Anne babanın sabırlı, empatik, huzurlu olması olumlu
tutumlarda bulunmalarını etkiler (Toksöz, 2010).
Anne baba çocuk iletişimi sadece aileyi oluşturan bireyleri değil; içinde yaşadı-
ğımız toplumu da yakından etkilemektedir. İnsanların ruh sağlığı yerinde, mutlu
ve huzurlu bireyler olması, toplumun da temelinin sağlam olması demektir. Bu
bağlamda erken yıllarda çocukların tüm gelişim alanlarının desteklenmesi ve
onlara sunulacak zengin uyaranlı bir çevre ortamı hazırlanması, gelişimlerini
tehdit eden etkenleri azaltmak için son derece önemlidir.
Çocuğun gelişimindeki her dönem kendisinden sonra gelecek diğer dönemi de
etkilemektedir. Bu yüzden ailelerin çocuğun psikolojisini, çocuğun gelişim dö-
nemi ve özelliklerini iyi tanıması, ihmal etmemesi gerekir. Pestalozzi’ye göre
“Anneler ve babalar
çocuklarının ilk eğitimcileridir”
Pestalozzi
- “Yavru kuş yuvada gördüğünü yapar”,
- “Kız anasından görmeden sofra kal-dırmaz”,
- “Ön teker nereye giderse arka teker de oraya gider”,
- “Otu çek, köküne bak”,
- “Ot kökü üstünde biter”.
233
“Anneler ve babalar çocuklarının ilk eğitimcileridir”. Bu nedenle anne-babalar
gerekli bilgi ve becerilerle donatılarak desteklenmesi çocukların ve dolayısıyla
ülkenin geleceği açısından oldukça önemlidir.
B. AİLE EĞİTİM PROGRAMLARINA NİÇİN GEREKSİNİM DUYULMUŞTUR?
Günümüzde çocukların, ebeveynlerinin çocukluklarından çok farklı bir dönemde
yaşaması, buna bağlı olarak da istek ve gereksinimlerinin farklı olması anne ba-
baları, birçok konuda ne yapacağını bilemez hale getirmiştir.
Oysa yaşamın ilk yılları bilişsel ve sosyal gelişim açısından kritik bir dönemdir ve
bu dönemde aile kurumu çocuğun yaşamında önemli bir etkiye sahiptir.
Bu dönemde atılacak olan iyi temeller, yaşanılacak olan deneyimler çocuğun ha-
yatının birçok alanında olumlu yönde etkili olacaktır (Erdiller, 2010). Erken ço-
cukluk döneminde çocukların mental (zihinsel) ve sosyal açıdan gelişim göstere-
bilmeleri için zengin uyarıcıların olduğu bir ortam olması gerekmektedir. Bu
dönemde çocukların daha çok aileleriyle birlikte olması ise anne-babalardan
etkilenme yüzdesini daha da artırmaktadır.
Her birey belli bir genetik potansiyel ile doğar. Bu potansiyeli kullanma derecesi
çocuğun içinde bulunduğu çevre tarafından çocuğun gelişimine verilen destek
ile doğru orantılıdır. Bu bağlamda çocuklara zengin uyarıcılar ile dolu bir çevre
ortamı sunma noktasında anne babalara çok iş düşmektedir (Güven ,2010).
Aileler, çocukların içinde bulundukları durumda onların nasıl desteklenmesi ge-
rektiğini bilirlerse buna en uygun olan tutumu sergileyebilirler. Anne-babası ta-
rafından desteklenen, başarıları takdir edilen, yeri geldiğinde yaptığı yanlışı fark
ettirilen çocuklar, sağlıklı bir kişilik gelişimi gösterirler.
Yaşadığımız yüzyıl iletişim ve etkileşimin arttığı, buna bağlı olarak değişim ve
dönüşümün hızlandığı, bilimsel bilgi ve teknoloji alanında olağanüstü gelişmele-
rin yaşandığı bir dönemi ifade etmektedir. Bu yüzyılda yaşanan olağanüstü hızlı
değişim ve dönüşümler, ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel alanlarda yarattığı
etkiyle sosyal hayatı ve insanlar arasındaki ilişkileri de derinden etkilemektedir.
Sosyal yaşamı ve insan ilişkilerini düzenlemede yerine getirdiği fonksiyonların
önemi nedeniyle toplumsal yapının merkezi unsurları arasında değerlendirilen
aile de bu durumdan ciddi şekilde etkilenmektedir. Bireylerin yaşamları boyunca
değişen çevre koşullarına uyum sağlama zorunluluğu, sürekli öğrenmeye gerek-
sinim duyması, yaşam boyu eğitim anlayışını ortaya çıkarmıştır. Bu kapsamda
ele alınan aile eğitimi, günümüzde çocuk yetiştirme anlayışının ve aile ilişkilerini
234
ilerletmek için gereken iletişim becerilerini kazanmanın bir yolu olarak görül-
mektedir.
Ana-babaların, günlük deneyimleri yoluyla edindikleri davranış çeşitleri dışında
“analık ve babalık” rollerini güvenle gerçekleştirmelerini sağlayacak eğitim
programlarına ihtiyaç duyulmaktadır. Bu ihtiyacın karşılanmasına yönelik olarak,
özellikle son yıllarda “Aile Okulu”, “Aile Eğitimi” ve “Ana-Baba Okulu” diye ad-
landırılan ebeveynlerin eğitilmesine yönelik programlar hazırlanmakta ve yürü-
tülmektedir.
Bu programlarda, ebeveynlerin kendi kendilerini kontrol etmelerine odaklanıla-
rak, öğrenme ve iletişim becerileri, gerekli alışkanlıkları ve diğer ebeveyn beceri-
lerini kazanmaları sağlanmakta, çocuğun gelişimine de katkıda bulunulmaktadır.
Kısacası anne-baba eğitimiyle, anne-babalar çocukların öğrenme ve gelişimsel
ihtiyaçları için gereksinim duyulan konular hakkında bilgi edinirler, ebeveyn-
çocuk stratejileri oluştururlar. Anne baba eğitimi sonucu ebeveynler çocukla
daha istekli etkileşime girme duygusu yaşarlar, motive olurlar ve sorumlulukla-
rını daha iyi fark ederler. Anne baba eğitim programları sayesinde anne babala-
rın çocuklarının okulda ne yaptığı, eğitim-öğretimin nasıl gerçekleştiği ve kendi-
lerine düşen rollerin ne olduğu konusunda bilinçlenmeleri sağlanmaktadır.
C. AİLELERİN EĞİTİM İHTİYAÇLARININ BELİRLENMESİNDE YURT İÇİ
ARAŞTIRMALARDAN ÖRNEKLER(6)
Daha öncede kısaca belirtildiği üzere toplumu oluşturan bireyler, sosyalleşme
sürecine, bir aile içinde başlarlar ve kişiliklerinin ve bireysel özelliklerinin önemli
bir bölümünü burada kazanırlar. Bu nedenle, ailede çocuk eğitimi ile ilgili olarak
ebeveynlerin tutum ve davranışları ile bilinç düzeyleri, bir toplumun özelliklerini
belirleyecek derecede önemli bir konu niteliğindedir. Öte yandan, aile içinde
bireylerin birbirleriyle ilişkilerinin sağlıklı olması, bir toplumun sağlıklı olmasını
etkileyecek en önemli unsurlardan birisidir. Sağlıklı bir toplumu, ancak sağlıklı
ailelerle birlikte düşünebiliriz.
Bu nedenle ailelerin gereksinimlerini karşılayacak ve toplumun her kesimine
kolayca ulaşabilecek farklı aile eğitim programlarının geliştirilmesine ve bu prog-
ramların işlerlik kazanmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Burada öncelikle yapılması
gereken eğitim ihtiyaçlarının belirlenmesidir. Ailelerin eğitim ihtiyaçlarının ger-
çekçi tespiti ve bu doğrultuda sunulacak eğitim hizmetleri bu açıdan önem taşı
maktadır.
235
İhtiyaç kavramı kısaca, “var olan durum ile olması istenen durum arasındaki
boşluk” olarak tanımlanabilir (Şimşek, 2009). Günümüz uygar toplumu, bütün
insanlık için ortak olan temel ihtiyaçlar kadar, çoğu zaman daha fazla bu ihtiyaç-
ların karşılanma yolları üzerinde durmaktadır. İnsanoğlunun ortak, temel ihti-
yaçlarının farklı kültürlerde farklı biçimlerde karşılanması eğitim amaçlarına ve
süreçlerine bağlanabilir (Varış, 1994). İhtiyaç tespiti, program geliştirme çalış-
malarını önemli bir bölümünü oluşturmaktadır.
Programın hazırlanması için bir program ihtiyacının ortaya çıkması ve bu ihtiya-
cın en iyi bir biçimde karşılanması için de gerçek ihtiyacın ne olduğunun tespiti
lazımdır. Bu amaçla yapılması tasarlanan ihtiyaç tespit çalışmalarında Toplu-
mun, bireyin ve konu alanı ile ilgili ihtiyaçların tespiti önemli görülmektedir.
Türkiye’de ve çeşitli ülkelerde ailelerin eğitsel ihtiyaçlarının karşılanmasına yö-
nelik olarak çeşitli programlar geliştirilmiş ve uygulanmıştır. Ancak ailelerin eği-
tim ihtiyaçları ile ilgili literatür incelendiğinde ülkemizde çok az sayıda bilimsel
araştırmanın (Aktaş, 1997; Bergman, 1990; Canpolat, 2001; Güzel, 2006) yapıl-
dığı görülmektedir. Bu eksikliğin fark edilmesi dolayısıyla, Aile ve Sosyal Araştır-
malar Genel Müdürlüğü tarafından organize edilen V. Aile Şurası’nda aile eğitimi
konusunda mevcut durum ele alınmış ve “bu alanda derinlemesine ihtiyaç ana-
lizi” çalışmalarının yapılmadığı belirtilmiştir (ASAGEM,2008)
Aşağıda Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü’nün (ASAGEM ) 2008 yı-
lında yapmış olduğu araştırmaya dair bilgilere yer verilmiştir. Bu araştırmada
ailelerin eğitim ihtiyacının hukuk, sağlık, eğitim, medya, ekonomi boyutlarından
eğitim ihtiyacı içerisinde olup olmadığı ve bu ihtiyaçlarının nasıl karşılanacağına
ilişkin aile görüşleri tespit edilmeye çalışılmıştır (Bu çalışmada araştırmanın sa-
dece eğitim boyutu üzerinde durulmuştur).
ARAŞTIRMA 1: TÜRKİYE’DE AİLELERİN EĞİTİM İHTİYAÇLARI(6)
a. Evren ve Örneklem
1. Evren
Araştırmanın evrenini Türkiye’deki aileler oluşturmaktadır. Aileleri temsil eden
birim ise hane halkıdır. Hane halkı, aralarında akrabalık bağı bulunsun veya bu-
lunmasın, aynı konutta ya da aynı konutun bir kısmında yaşayan, hane halkı
hizmet ve yönetimine katılan, gelir ve giderini ayırmayan, bir veya birkaç kişinin
oluşturduğu topluluktur.
236
2. Örneklem
Bu araştırmanın evreni aile özellikleri bakımından önemli ölçüde çeşitlilik gös-
termektedir. 12 bölgede (Adana, Ankara, Bursa, Erzurum, Gaziantep, İstanbul,
İzmir, Konya, Malatya, Samsun, Tekirdağ, Trabzon) yapılan derinlemesine gö-
rüşmeler sırasında her ilde görüşülen 10’ar kişinin ve yine bu bölgelerde gerçek-
leştirilen 12 farklı odak grup çalışmalarında görüşülen kişilerin çeşitliği dikkate
alınmıştır. Buna göre, her bir görüşme tekniğinde olabildiğince çeşitliliğe katkı
sağlayacak görüşmeciler tespit edilmiştir. Araştırmanın örneklem büyüklüğü,
Türkiye’de 7710 hane olarak hesaplanmıştır.
b. Önem
Ülkemizde aile eğitimi başta ASAGEM olmak üzere, üniversiteler ve yaygın eği-
tim kurumları tarafından gerçekleştirilmektedir. Son yıllarda ülkemizde özellikle
yerel yönetim kurumları ve sivil toplum kuruluşları tarafından da ailelere yönelik
eğitim faaliyetleri düzenlenmeye başlanmıştır. Bu eğitimlerin ailelerin katılımını
en üst düzeyde sağlayacak nitelikte yapılabilmesi için ailelerin ihtiyaçlarına uy-
gun olması gerekmektedir. Bu anlamda bu çalışma ailelerin eğitim ihtiyaçlarını
ortaya koymaya yönelik oldukça kapsamlı sonuçlar ortaya koyması açısından
önemlidir. Bu nedenle araştırmada nitel ve nicel yöntemler kullanılmıştır.
Ancak araştırmanın, konu kapsamının fazla oluşu ve çok boyutlu olmasından
dolayı bu çalışmamızda sadece nicel araştırma ile ortaya konan durum tespiti ile
yetinilmemiştir.
c. Araştırmanın Amacı
Araştırmanın amacı, Türkiye’de ailelerin eğitim ihtiyaçlarının belirlenmesidir.
Ailelerin eğitim ihtiyaçlarının ayrıntılı bir şekilde ortaya konulabilmesi için çeşitli
bağımsız değişkenlere göre karşılaştırmalı olarak incelenmesine ihtiyaç duyul-
muştur. Çünkü ailelerin gelir düzeyleri, aile yapıları, ailelerin bulunduğu yerleşim
birimi, aile üyelerinin öğrenim düzeyi gibi değişkenler, eğitim ihtiyaçlarını farklı-
laştıran değişkenlerdir. Bu anlamda ailelerin kendilerini yeterli görme düzeyleri
ve eğitim almaya isteklilik düzeyleri cinsiyet, yaş, gelir düzeyi, öğrenim durumu,
meslek, medeni durum, evlilik süresi, aile tipi, aile yaşam dönemi, çocuk sayısı,
evde bakıma muhtaç veya engelli bir birey olup olmaması, aile yaşamına ilişkin
bir eğitime katılmış olup olmama, aile yerleşimi birimi (büyükşehir, il merkezi,
ilçe merkezi, belde/kasaba, köy) ve yerleşim yeri(kent, kır) bağımsız değişkenle-
rine göre karşılaştırmalı olarak incelenmesi amaçlanmıştır.
Araştırmanın diğer önemli bir amacı ailelerin bir sorunla karşılaştıklarında veya
237
bilgiye ihtiyacı olduğunda hangi kaynaklara başvurdukları, eğitim programlarının
nasıl düzenlenmesini istedikleri ve eğitim programlarına katılmalarına engel
olan faktörler de belirlenerek daha etkili eğitim programlarının geliştirilmesi ve
uygulanması için bilgi sağlanması amaçlanmıştır.
d. Araştırma Modeli
Bu araştırma, nitel ve nicel araştırma yöntemlerinin kullanıldığı betimsel bir
araştırmadır. Conger (1998)’in de belirttiği gibi bir anket aracılığıyla insanların
“ne” yaptığı hakkında bilgi toplanabilir ancak “niçin” yaptıkları hakkında bilgi
sahibi olunamaz. Nicel ve nitel yöntemleri birlikte kullanmak, hem “ne” yapıldı-
ğını hem de “niçin” yapıldığını anlamamıza yardımcı olur. Bu yönüyle görüşme
tekniği, yazmaya veya doldurmaya dayalı testler ya da anketlerde var olan sınır-
lılığı ve yapaylığı belirli bir düzeyde ortadan kaldırır.
TÜRKİYE’DE AİLELERİN EĞİTİM İHTİYAÇLARI ARAŞTIRMASI (NİCEL ARAŞTIRMA BULGULARI)
Tablo 74: Öğrenim Durumuna ve Cinsiyete Göre Katılımcılar
Hatırlatma !
Aşağıda “ASAGEM” tarafından ülkemizin 12 bölgesinde (il ve çevresi) 2009 yılında
7710 hane hakı ile “Ailenin eğitim ihtiyaçlarının neler olduğunun, hangi noktalarda
sorunların yaşandığının tespiti ve çözüm önerilerinin geliştirilmesi” adına gerçekliş-
tirmiş olduğu çalışmadan eğitim boyutu ile ilgili olan nicel bilgilere yer verilmiştir.
Öğrenim Durumu ve Cinsiyete Göre Katılımcılar
Öğrenim Durumu
Kadın Erkek Toplam
Yüzde Sayı Yüzde Sayı Yüzde Sayı
Okur-yazar değil 11.5 465 3.9 128 8.1 593
Okur-yazar 5.1 204 3.7 121 8.1 325
İlköğretim Mezunu
51.0 2056 46.9 1536 49.1 3592
devam
238
Tablo 9. Öğniarın yarısının (%51) ve erkeklerin de (%46.9) yarıya yakınının ilköğretim mezunu oldu-ğu
Tablo 74’te katılımcıların öğrenim durumuna ve cinsiyete göre dağılımına bakıl-
dığında, kadınların (%51) ve erkeklerin (%46.9)’unun ilköğretim mezunu olduğu
görülmektedir. Bu durumda ankete katılan kadın ve erkeklerin yarıya yakını
(%49.1) ilköğretim mezunudur. Bunun yanı sıra %8.1 oranında katılımcı ise okur
yazar olmadığını ifade etmişlerdir.
Fakülte mezunlarının oranı toplamda %9 iken kadın erkek dağılımı açısından er-
kekler kadınlara oranla iki kat daha fazladır.
Yine yüksekokul mezunu açısından da erkeklerin kadınlara oranla daha fazla sa-
yıda oldukları görülmektedir.
Tablo 75: Aile Eğitimi Konusunda Herhangi Bir Kursa Katıldınız mı?
Aile eğitimi konusunda herhangi bir kurs veya benzeri bir etkinliğe katılanların
oranı %6.1’dir. Katılma durumunu cinsiyete göre incelediğimizde kadınların
%7.1’i erkeklerin ise %4.8’i aile eğitimi konusunda herhangi bir kurs veya benze-
ri bir etkinliğe katılmıştır.
Ortaöğretim mezunu
21.3 858 25.9 849 23.3 1707
Yüksekokul 3.7 149 6.7 220 5.0 369
Fakülte 6.6 266 12.0 393 9.0 659
Lisansüstü 0.9 35 0.9 31 0.9 66
Toplam 100 4033 100 3278 100 7311
Kursa katılıp Katılmama
Kadın Erkek Toplam
Yüzde Sayı Yüzde Sayı Yüzde Sayı
Evet katıldım 7.1 287 4.8 156 6.1 443
Hayır katılmadım 92.9 3746 95.2 3122 93.9 6868
Toplam 100.0 4033 100.0 3278 100.0 7311
239
Tablo 76: Aile Eğitimi Konusunda Kendizi Yeterli Buluyor musunuz?
Kendinizi Yeterli Hissediyor musunuz?
Evet Kısmen Hayır Toplam
Sayı % Sayı % Sayı % Sayı %
Çocukların İstenmeyen Davranışlarını Önleme ve Kontrolü Konusunda
3887 53,2 2249 30,8 1167 16,0 7303 100
Çocuk Gelişimi Konusunda
3926 53,5 2315 31,6 1091 14,9 7331 100
Çocuğun Meslek Seçimine Yardım Etme Konusunda
3493 48,1 2424 33,4 1345 18,5 7262 100
Dini Eğitimi Konusunda
4368 59,9 2097 28,8 828 11,4 7293 100
Cinsel eğitimi konusunda
2864 39,9 2522 35,1 1791 25,0 7177 100
Çocuğun boş zamanların değelendirme konusunda
3350 46,1 2434 33,5 1490 20,5 7274 100
Çocuğun okul çalışmalarının desteklenmesi konusunda
3826 56,5 2072 28,6 1073 14,8 7236 100
240
Ailede birlikte kaliteli zaman geçirme konusunda
4464 61,5 2000 27,5 798 11,0 7262 100
Çocuk bakımıy-la ilgili eşlerin sorumlulukları konusunda
4091 56,5 2072 28,6 1073 14,8 7236 100
Ailede görev dağılımı ve ev işlerinin paylaşılması konusunda
4528 62,3 1910 26,3 834 11,4 7272 100
Yabancı dil öğrenme, sanatsal bir beceri gibi konularında
2511 34,5 2634 36,2 2141 29,4 7286 100
Tablo 77: Ailelerin Eğitim Alma İsteğine İlişkin Frekans ve Yüzde Değerleri
Bu Konuda Verilecek Bir Eğitime Katılmak İster misiniz?
Evet Kısmen Hayır Toplam
Sayı % Sayı % Sayı % Sayı %
Çocukların İstenmeyen Davranışlarını Önleme ve Kontrolü Konusunda
2566 35,7 4136 57,6 477 6,6 7179 100
Çocuk Gelişimi Konusunda
2584 35,9 4164 57,8 451 6,3 7199 100
devam
241
Çocuğun Meslek Seçimine Yardım Etme Konusunda
2641 37,1 3988 56,0 487 6,8 7116 100
Dini Değerler / Aile üyelerinin Din Eğitimi Konusunda
2525 35,4 4090 57,3 520 7,3 7135 100
Cinsel eğitimi konusunda
2119 30,0 4358 61,8 575 8,2 7052 100
Çocuğun okul dışı zamanları değerlendirm konusunda
2343 32,8 4328 60,6 473 6,6 7144 100
Çocuğun okul çalışmlarının evde desteklemesi konusunda
2169 30,5 4489 63,1 455 6,4 7113 100
Ailede birlikte kaliteli zaman geçirme konusunda
1786 25,0 4846 68,0 499 7,0 7131 100
Çocuk bakımıy-la ilgili eşlerin sorumluluk konusunda
1932 27,2 4677 65,9 487 6,9 7096 100
Ailede birlikte kaliteli zaman geçirme konusunda
1786 25,0 4846 68,0 499 7,0 7131 100
Çocuk bakımıy-la ilgili eşlerin sorumluluk konusunda
1932 27,2 4677 65,9 487 6,9 7096 100
242
devamı
Bu Konuda Verilecek Bir Eğitime Katılmak İster misiniz?
Evet Kısmen Hayır Toplam
Sayı % Sayı % Sayı % Sayı %
Ailede görev dağılımı ve ev işlerinin paylaşılması konusunda
1619 22,7 5015 70,3 496 7,0 7130 100
Aile üyelerinin kişisel gelişimi (yabancı dil öğrenme, güzel sanatlar gibi) konularında
2708 37,8 3932 54,8 529 7,4 7169 100
Araştırmanın eğitim boyutunu oluşturan alt boyutlarda bireylerin kendilerini
yeterli bulma durumları (tablo 76) ve bu konuda verilecek eğitime katılma istek-
leri ( tablo 77) özet tablolar halinde yukarıda verilmiştir.
Bu tablolardaki bulgularına göre ailelerin eğitim ihtiyaçları ile ilgili, 11 alt boyuta
ilişkin eğitim ihtiyacı ve bu konuda verilecek bir eğitime katılma isteklerini belir-
tir verilere göre ailelerin görüşleri karşılaştırmalı olarak aşağıda açıklanmıştır.
Tablo 78: Tablo 76 ve Tablo 77’deki Verilere Göre Değerlendirilme
Çocukların İstenmeyen Davranışlarını Önleme ve Kontrolü Konusunda
Kendinizi Yeterli Hissediyor musunuz?
Bu Konuda Verilecek Bir Eğitime Katılmak İster misiniz?
Evet (%)
Kısmen (%)
Hayır (%)
Evet (%)
Hayır (%)
Kararsız (%)
53,2 30,8 16,0 35,7 57,6 6,6
Çocukların istenmeyen davranışlarının kontrolü konusunda kendilerini yeterli
hissedenlerin oranı %53.2’dir. Bu konuda bir eğitim programı düzenlense katılı-
rım diyenlerin oranı % 35,7, hayır diyenlerin oranı ise %57,6’dır. Buna göre aile-
ler çocuklarının istenmeyen davranışlarının kontrolü konusunda kendilerini ye-
terli görmektedirler. Fakat aynı konuda eğitim isteğinde bulunanların oranı
önemsenecek bir düzeydedir.
243
devamı
Çocukların istenmeyen davranışlarının kontrolü konusunda verilecek eğitime
katılma isteği en yüksek oranlarda, daha önce evlilik ve aile hayatı ile ilgili bir
eğitime katılan grupta gözlenmektedir. Bu bulgu da daha önce bir şekilde eğitim
geçirmiş bir bireyin aile eğitimi konusundaki bilinç düzeyi arttıkça daha da bilinç-
lenme ihtiyacını hissetme oranının arttığını gösterir.
Çocuk Gelişimi Konusunda
Kendinizi Yeterli Hissediyor musunuz?
Bu Konuda Verilecek Bir Eğitime Katılmak İster misiniz?
Evet (%)
Kısmen (%)
Hayır (%)
Evet (%)
Hayır (%)
Kararsız (%)
53,5 31,6 14,9 35,9 57,8 6,3
Aileler çocukların gelişimi konusunda kendilerini yeterli görmektedirler. Fakat
aynı konuda eğitim isteğinde bulunanlar önemsenecek bir orandadır. Yaşamın
her döneminde aile, gelişimi ve eğitiminden birinci derecede sorumlu olmuş
kurumlardan biridir. Bireylerin davranışlarının değiştirilmesinde ve olgunluk
kazanmasında aile eğitimi en az okulda verilen eğitim kadar önemlidir.
Çünkü aile çocuğun ilk toplumsal deneyimlerinin edindiği ve bir yerde kişiliğin
temellerinin atıldığı bir kurumdur. Dolayısı ile ana-babaya çocukların gelecekteki
kişiliklerinin belirlenmesinde büyük görevler düşmektedir. Bunu sağlamak da
ailenin eğitimi ile mümkün olacaktır. Türkiye'nin eğitim sorunlarını çözmeden
öteki sorunlarına kalıcı çözüm bulması oldukça zordur.
Çocuğun Meslek Seçimine Yardım Etme Konusunda
Kendinizi Yeterli Hissediyor musunuz?
Bu Konuda Verilecek Bir Eğitime Katılmak İster misiniz?
Evet (%)
Kısmen (%)
Hayır (%)
Evet (%)
Hayır (%)
Kararsız (%)
48,1 33,4 18,5 37,1 56,0 6,8
Verilere göre aileler çocuğun meslek seçimine yardım etme konusunda kendile-rini yeterli görmektedirler. Fakat aynı konuda eğitim isteğinde bulunanlar da önemse necek bir orandadır. Bütün meslekler belli bir eğitimden sonra kazanılmaktadır. Bunun için zaman, emek ve para harcanmaktadır. Ancak anne-babalara çocuklarının bakımı ve eğitimine yö-nelik bir eğitim verilmemektedir. Oysa anne-babaların çocuklarına karşı olumlu tutum ve davranış geliştirmeleri, bu konuda eğitilmeleri ile mümkündür.
244
devamı
Dini Değerler / Aile üyelerinin Din Eğitimi Konusunda
Kendinizi Yeterli Hissediyor musunuz?
Bu Konuda Verilecek Bir Eğitime Katılmak İster misiniz?
Evet (%)
Kısmen (%)
Hayır (%)
Evet (%)
Hayır (%)
Kararsız (%)
59,9 28,8 11,4 35,4 57,3 7,3
Yukarıdaki verilere göre ailelerin %59,9’u kendilerini dini eğitim konusunda yeterli
görmektedir. Fakat aynı konuda eğitim isteğinde bulunanlar önemsenecek bir
orandadır. İnsanlar temel değerlerini yeni nesillere aile aracılığı ile aktarır. Birey, ilk
dini ve ahlaki tutumları ailesinden öğrenir. Aydın’a (2008) göre eğitimin en iyi şekil-
lenebileceği yer ailedir.
Yapılan bir araştırma Türkiye’de insanların dini bilgilerin edinilme kaynakları olarak
% 58,0’i aile ve akrabalar, % 15,7’si din görevlileri, % 10,3’ü okul, % 6,4’ ü Kuran
kurslarını göstermektedir.
Cinsel eğitimi konusunda
Kendinizi Yeterli Hissediyor musunuz?
Bu Konuda Verilecek Bir Eğitime Katılmak İster misiniz?
Evet (%)
Kısmen (%)
Hayır (%)
Evet (%)
Hayır (%)
Kararsız (%)
39,9 35,1 25,0 30,0 61,8 8,2
Çocuklarının cinsel eğitimi konusunda kendilerini yeterli hissedenlerin oranı
% 39,9’dur. Bu konuda bir eğitim programı düzenlense katılırım diyenlerin oranı
% 30 , hayır diyenlerin oranı ise % 61,8’dir. Buna göre aileler çocuklarının cinsel
eğitimi konusunda kendilerini yeterli görmemektedirler. Fakat aynı konuda eğitim
isteğinde bulunanlar önemsenecek bir orandadır. Çocuklarının cinsel eğitimi konu-
sunda verilecek bir eğitime katılma isteği ise en fazla oranda Orta Anadolu ile Gü-
neydoğu Anadolu bölgesinde, en az oranda İstanbul bölgesindedir.
Çocuğun okul dışı zamanlarının etkili kullanımı (boş zamanların değerlendirilmesi, hobiler) konusunda
Kendinizi Yeterli Hissediyor musunuz?
Bu Konuda Verilecek Bir Eğitime Katılmak İster misiniz?
Evet (%) Kıs-men(%)
Hayır (%)
Evet (%)
Hayır (%)
Kararsız (%)
46,1 33,5 20,5 32,8 60,6 6,6
devam
245
Çocuk bakımıyla ilgili eşlerin sorumlulukları konusunda
Kendinizi Yeterli Hissediyor musunuz?
Bu Konuda Verilecek Bir Eğitime Katılmak İster misiniz?
Evet (%)
Kısmen (%)
Hayır (%)
Evet (%)
Hayır (%)
Kararsız (%)
56,5 28,6 14,8 27,2 65,9 6,9
Bu konuda kendilerini yeterli hissedenlerin oranı % 56,5’dir. Buna göre aileler ço-
cuk bakımıyla ilgili eşlerin sorumlulukları konusunda kendilerini yeterli görmektedir-
ler. Fakat aynı konuda eğitim isteğinde bulunanlar önemsenecek bir orandadır.
Ailede görev dağılımı ve ev işlerinin paylaşılması konusunda
Kendinizi Yeterli Hissediyor musunuz?
Bu Konuda Verilecek Bir Eğitime Katılmak İster misiniz?
Evet (%)
Kısmen (%)
Hayır (%)
Evet (%)
Hayır (%)
Kararsız (%)
62,3 26,3 11,4 22,7 70,3 7,0
Ailede görev dağılımı ve ev işlerinin paylaşımı konusunda kendilerini yeterli hisse-
denlerin oranı % 62,3’tür. Bu konuda bir eğitim programı düzenlense katılırım di-
yenlerin oranı % 22,7, hayır diyenlerin oranı ise % 70,3’tür. Buna göre aileler ailede
görev dağılımı ve ev işlerinin paylaşımı konusunda kendilerini yeterli görmektedir-
ler. Fakat aynı konuda eğitim isteğinde bulunanlar önemsenecek bir orandadır.
Türk toplumunda tipik olumsuz örnekleri dışında, genel olarak, ailede aile işlerinin
eşit paylaşımı ya da eşlerin birlerine yardımı konusunda genel bir uzlaşı vardır. Türk
aile yaşam döneminde hem geleneksel hem de modern aile tipinde aile üyelerinin
tümü aileyi ilgilendirir her türlü karar ve sorumlulukta paydaştır. Toplumun aile
üyelerine yüklediği geleneksel rol, aile içerisinde görev ve sorumluluklar ile daya-
nışma kendiliğinden oluşmaktadır.
Aile üyelerinin kişisel gelişimi (yabancı dil öğrenme, güzel konuşma, dilini kullan-ma, sanatsal bir beceri kazanma gibi) konularında
Kendinizi Yeterli Hissediyor musunuz?
Bu Konuda Verilecek Bir Eğitime Katılmak İster misiniz?
Evet (%)
Kısmen (%)
Hayır (%)
Evet (%)
Hayır (%)
Kararsız (%)
34,5 36,2 29,4 37,8 54,8 7,4
Aile üyelerinin kişisel gelişimi (yabancı dil öğrenme, güzel konuşma, dilini kullanma,
sanatsal bir beceri kazanma konusunda kendilerini yeterli hissedenlerin oranı
%34,5’dir.
Bu konuda bir eğitim programı düzenlense katılırım diyenlerin oranı %37,8, hayır
diyenlerin oranı ise % 54,8’dir. Buna göre aileler aile üyelerinin kişisel gelişimi (ya-
bancı dil öğrenme, güzel konuşma, dilini kullanma, sanatsal bir beceri kazanma
konularında kendilerini yeterli görmektedirler.
246
ARAŞTIRMANIN EĞİTİM BOYUTU İLE İLGİLİ NİCEL BULGULAR
Aile eğitimine ilişkin olarak araştırmacı kurum (ASAGEM) tarafından ailelerin
eğitim ihtiyaçlarının belirlenmesi amacıyla katılımcılara aile eğitimine ilişkin ko-
nularda ne gibi sorunlar yaşadıkları, eğitime ihtiyaç duyup duymadıkları, hangi
konularda eğitime ihtiyaç duydukları ve eğitimlerin nasıl verilmesi gerektiğine
ilişkin görüşleri sorulmuş ve her bir tema ile ilgili elde edilen bulgular aşağıda
özetlenmiştir.
I. Ailelerin Eğitim Boyutuna İlişkin Olarak, % 50’nin Üstünde Bir Oranla
Kendilerini Yeterli Gördükleri Alt Boyutlar
1. Ailede görev dağılımı ve ev işlerinin paylaşılması,
2. Ailede birlikte zaman geçirme,
3. Akrabaların evlilik ilişkisine olumlu ve olumsuz etkileri,
4. Çocuğun okul çalışmalarının evde desteklenmesi,
5. Dini değerler/din eğitimi,
6. Çocukların istenmeyen davranışlarını önleme ve kontrolü.
II. Ailelerin Kendilerini %50’nin Altında Yeterli Gördükleri Alt Boyutlar
1. Çocuğun meslek seçimine yardım,
2. Cinsel eğitim,
3. Bakıma muhtaç bireylerle ilişkiler,
4. Doğal afetlerden korunma ve güvenlik,
5. Aile üyelerinin kişisel gelişimi (yabancı dil öğrenme, güzel konuşma, dilini
kullanma, sanatsal bir beceri kazanma gibi konular ve çocuğun okul dışı zaman-
larının etkili kullanımı).
III. Ailelerin Kendilerini %60 ve Üzerinde Yeterli Olarak Değerlendirmediği
Alt Boyutlar
1. Engelli ve bakıma muhtaç bireylerle ilişkiler,
2. Aile üyelerinin kişisel gelişimi,
3. Deprem, sel, yangın vb. doğal afetlerden korunma ve güvenlik,
4. Cinsel eğitim ve çocuğun okul dışı zamanlarının etkili kullanımı
IV. Aileler En Yüksek Oranlarda, Verilecek Eğitime Katılmak İstedikleri
Alt Boyutlar
1. Deprem, sel, yangın vb. doğal afetlerden korunma,
2. Güvenlik çocuğun meslek seçimine yardım etme,
3. Çocukların istenmeyen davranışlarını önleme ve kontrolü,
247
4. Çocuk gelişimi konusunda, dini değerler / aile üyelerinin din eğitimi,
5. Aile üyelerinin kişisel gelişimi (yabancı dil öğrenme, güzel konuşma, dilini
kullanma, sanatsal bir beceri kazanma gibi),
6. Çocuğun okul dışı zamanlarının etkili kullanımı (boş zamanların değerlen
dirilmesi, hobiler),
7. Engelli ve bakıma muhtaç bireylerle ilişkiler,
8. Cinsel eğitimi,
9. Çocuğun okul çalışmalarının evde desteklenmesi,
10. Çocuk bakımıyla ilgili eşlerin sorumlulukları,
11. Ailede birlikte kaliteli zaman geçirme,
12. Akrabalarınevlilik ilişkisine olumlu ve olumsuz etkileri ve ailede görev
dağılımı,
13. Ev işlerinin paylaşılması konularında ise %20 ila % 30 arasına eğitim al-
ma isteğinde oldukları görülmektedir. Eğitim boyutunu oluşturan her bir alt bo-
yutta aileler eğitim ihtiyacı içerisindedirler ve bu konularda eğitim verilmelidir.
V.Tüm Alt Boyutlarda Verilecek Bir Eğitime Katılma İsteği, Farklılılıklar Göstermektedir.
1. Ailelerin toplam çocuk sayısına göre tek çocuklu ve dört ve üzeri çocuklu
ailelerin eğitim boyutunun tüm alt boyutlarında eğitime katılma isteği iki ve üç
çocuk sahibi olmaya göre daha yüksek oranlarda olduğu gözlenmiştir. Bu da tek
çocuklu aileler ve dört ve üzeri çocuğa sahip ailelerin aile eğitimine dönük bir
eğitim ihtiyacı içerisinde olduklarını gösterir.
2. Eğitim boyutunu oluşturan tüm alt boyutlarda verilecek bir eğitime katıl-
ma isteği, cinsiyete göre istatistiksel olarak farklılık göstermektedir. Bu farklılık
kadınların hem kendilerini daha yeterli görmelerinden, hem de eğitim istekleri-
nin erkeklere göre daha fazla oranda belirtmiş olmalarından kaynaklanabilir.
Buna göre kadınlar kendilerini hem yeterli görmekte hem de verilecek bir eğiti-
me daha açık görülmektedir.
3. Yaş değişkeni bakımından eğitim boyutunu oluşturan tüm alt boyutlarda
verilecek bir eğitime katılma isteği 18-25 ve 26-33 yaş grubu arasında olmasına
karşın, en düşük oran ise 58 yaş ve üzeri gruplarda gözlenmektedir. Yaş grupları
ilerledikçe bu konuya ilişkin eğitim alma isteği de düşmektedir. Bu bulgular top-
lumu oluşturan genç ailelerin eğitim ihtiyacı içerisinde olduklarını göstermekte-
dir. Yine bu grup ailelere örgün ve yaygın yollarla eğitim hizmeti verilebilir.
4. Çocuğun meslek seçimine yardım etme, çocukların gelişimi konusunda ve-
248
rilecek bir eğitime katılma isteğinde olanlar en yüksek oranda orta öğretim me-
zunu olanlar, endüşük oranda olanlar ise okur-yazar değil grubudur.
5. Aile üyelerinin kişisel gelişimi (yabancı dil öğrenme, güzel konuşma, dilini
kullanma, sanatsal bir beceri kazanma, dini değerler ve din eğitimi) konusunda
verilecek bir eğitime katılma isteğinde olanlar en yüksek oranda ilköğretim me-
zunları ile orta öğretim mezunları, en düşük oranda olanlar ise okur-yazar değil
grubudur.
6. Deprem, sel, yangın vb. doğal afetlerden korunma ve güvenlik, engelli ve
bakıma muhtaç bireylerle ilişkiler konusunda verilecek bir eğitime katılma iste-
ğinde olanlar en yüksek oranda lisansüstü, en düşük oranda olanlar ise okur-
yazar değil grubudur.
7. Çocuk bakımıyla ilgili eşlerin sorumlulukları, ailede görev dağılımı ve ev iş-
lerinin paylaşımı, ailede birlikte kaliteli zaman geçirme, çocuğun okul çalışmala-
rının evde desteklenmesi konusunda verilecek bir eğitime katılma isteğinde
olanlar en yüksek oranda yüksek okul (2-3 yıllık), en düşük oranda olanlar ise
okur-yazar olmayanlar grubudur.
VI. Ailelerin Eğitim Düzeyleri ile Aile Eğitimi İhtiyacı Arasında Değişen
Boyutlarda İlişki Görülmektedir
Önceden de belirtildiği gibi bireylerin eğitim düzeyi artıkça aile eğitimi konusun-
da eğitim alma isteği arasında çoğu boyutlarda anlamlı ilişki gözlenmiştir. Bu
konuda uzman görüşlerine dayalı nitel bulgular da bu bulguyu destekler özellik-
tedir.
1. Medeni hallerine göre, eğitim boyutunu oluşturan alt boyutlarda verile-
cek bir eğitime katılma isteği en yüksek oranlarda boşanmış grupta, en düşük
oranda eşi vefat etmiş grupta gözlenmektedir.
2. Aile tipi özelliklerine göre, çocukların istenmeyen davranışlarının kontrolü
konusunda verilecek bir eğitime katılma isteğinde olanlar en yüksek oranda
geniş aileler, en düşük oranda olanlar ise parçalanmış aileler ile tek kişilik aile-
lerdir.
3. Çocukların istenmeyen davranışlarının, çocuğun meslek seçimine yardım
etme, dini değerler ve din eğitimi, çocuklarının cinsel eğitimi, engelli ve bakıma
muhtaç bireylerle ilişkiler, deprem, sel, yangın vb. doğal afetlerden korunma ve
güvenlik, çocuğun okul dışı zamanlarının etkili kullanımı (boş zaman değerlendi-
249
rilmesi, hobiler), çocuğun okul çalışmalarının evde desteklenmesi, çocuk bakı-
mıyla ilgili eşlerin sorumlulukları, çocukların gelişimi konusunda verilecek bir
eğitime katılma isteğinde olanlar en yüksek oranda küçük çocuklu aileler, en
düşük oranda olanlar ise çocuksuz orta yaşlı ya da yaşlı ailelerdir.
4. Aile üyelerinin kişisel gelişimi (yabancı dil öğrenme, güzel konuşma, dilini
kullanma, sanatsal bir beceri kazanma) konusunda verilecek bir eğitime katılma
isteğinde olanlar en yüksek oranda evlilik öncesi grup özelliğindeki aile, en dü-
şük oranda olanlar ise çocuksuz orta yaşlı ya da yaşlı ailelerdir.
5. Ailede görev dağılımı ve ev işlerinin paylaşımı, akrabaların evlilik ilişkisine
olumlu ve olumsuz etkileri konusunda verilecek bir eğitime katılma isteğinde
olanlar en yüksek oranda yeni evli aileler, en düşük oranda olanlar ise çocuksuz
orta yaşlı ya da yaşlı ailelerdir.
6. Ailede birlikte kaliteli zaman geçirme konusunda verilecek bir eğitime ka-
tılma isteğinde olanlar en yüksek oranda yeni evli aileler ile küçük çocuklu aile-
ler, en düşük oranda olanlar ise çocuksuz orta yaşlı ya da yaşlı ailelerdir.
7. Parçalanmış ailelere dönük nitel bulgular aile yapısı ve ailedeki çocuk sayı-
sı ve çocukların yetiştirilmesi konusundaki nicel bulgular paralellik taşımaktadır.
Ailede yaşanılan sorunlar, bu sorunların çocuk ve aile yapısı faktörleri parça-
lanmış aileler konusunda da sıklıkla dile getirilen nitel görüşler olarak ortaya
çıkmıştır.
8. Hem çocuk yetiştirme hem de çocukların istenmeyen davranışların kont-
rolü konusunda ortaya çıkan sorunlar parçalanmış ailelerde yoğunlukla yaşanı-
lan sorunlar olarak vurgulanmıştır.
9. Dini değerler ve din eğitimi, çocuklarının cinsel eğitimi, engelli ve bakıma
muhtaç bireylerle ilişkiler, deprem, sel, yangın vb. doğal afetlerden korunma ve
güvenlik, çocuğun okul dışı zamanla-rının etkili kullanımı (boş zaman değerlen-
dirilmesi, hobiler), çocuk bakımıyla ilgili eşlerin sorumlukları, Çocukların isten-
meyen davranışlarının kontrolü konusunda eğitim isteğine ilişkin görüşleri ba-
kımından verilecek bir eğitime katılma isteğinde olanlar en yüksek oranda ise
dört ve üzeri çocuklu ailelerce belirtilmiştir.
10. Çocuğun meslek seçimine yardım etme, Ailede görev dağılımı ve ev işle-
rinin paylaşımı, Ailede birlikte kaliteli zaman geçirme, Çocukların gelişimi konu-
sunda eğitim isteğine ilişkin görüşleri bakımından verilecek bir eğitime katılma
isteğinde olanlar en yüksek oranda ise 1 ve 4 çocuklu ailelerce belirtilmiştir.
250
11. Akrabaların evlilik ilişkisine olumlu ve olumsuz etkileri, aile üyelerinin ki-
şisel gelişimi (yabancı dil öğrenme, güzel konuşma, dilini kullanma, sanatsal bir
beceri kazanma) konusunda verilecek bir eğitime katılma isteğinde olanlar en
yüksek oranda ise 1 çocuklu ailelerce belirtilmiştir.
12. Çocukların istenmeyen davranışlarının kontrolü konusunda verilecek eği-
time katılma isteği en yüksek oranlarda, daha önce evlilik ve aile hayatı ile ilgili
bir eğitime katılan grupta gözlenmektedir. Bu bulgu da daha önce bir şekilde
eğitim geçirmiş bir bireyin aile eğitimi konusundaki bilinç düzeyi arttıkça daha
da bilinçlenme ihtiyacını hissetme oranının arttığını gösterir. Bu da toplum eği-
timi konusunda verilecek her eğitimin aynı zamanda eğitim alınma ihtiyacını da
bilinçlendirdiğidir.
13. Çocukların istenmeyen davranışlarının kontrolü, çocukların gelişimi, din
eğitimi, akrabaların evlilik ilişkisine olumlu ve olumsuz etkileri, cinsel eğitimi,
engelli ve bakıma muhtaç bireylerle ilişkiler, çocuğun okul dışı zamanlarının etki-
li kullanımı (boş zaman değerlendirilmesi, hobiler), çocuk bakımıyla ilgili eşlerin
sorumlulukları çocuğun okul çalışmalarının evde desteklenmesi konusunda veri-
lecek bir eğitime katılma isteğinde olanlar en yüksek oranda köyde yaşayan aile-
ler, en düşük oranda olanlar ise büyük şehirde yaşayan ailelerdir.
14. Ailede birlikte kaliteli zaman geçirme, ailede görev dağılımı ve ev işleri-
nin paylaşımı konusunda verilecek bir eğitime katılma isteğinde olanlar en yük-
sek oranda köyde yaşayan aileler, en düşük oranda olanlar ise büyük şehirde
yaşayan ailelerdir.
15. Ülkenin refah ve eğitim düzeyinin diğerlerine göre daha yüksek olduğu
batı bölgelerimiz özellikle İstanbul ile Batı Marmara Bölgelerinde bireylerin
kendilerini yeterli bulma düzeyleri daha yüksek oranlarda bulunmuştur. Buna
karşılık Orta Anadolu, Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde ise kendilerini yeterli
bulma düzeyleri diğer bölgelere göre daha düşük oranlarda bulunmuştur.
Aynı şekilde özellikle İstanbul ile Batı Marmara Bölgeleri ile Orta Anadolu, Gü-
neydoğu Anadolu Bölgelerinde eğitime katılma isteği yüksek oranlarda bulun-
muştur.
Bu konuda hem kendini yeterli bulma oranının yüksek olduğu bölgelerde hem
de düşük olduğu bölgelerde verilecek eğitime katılma isteğinin yüksek oranlarda
gösterilmiş olması ülkenin her bölgesinde aile eğitimi ihtiyacını göstermesi açı-
sından anlamlıdır.
251
16. Çoğu aile çocukları için destekleyici kurslar aldırmaktadır. Bu kurslar,
derslere destek eğitimi veren dershane, özel öğretmenler görevlendirme, sos-
yal sportif etkinliklere katılma ve genelde de kendi ev yaşantısında kitap okuma
etkinliklerinde bulunma, televizyon izleme saatlerinin kısıtlanması gibi destekle-
yici etkinlikler olarak gözlenmektedir.
Özellikle ailelerden ekonomik durumu iyi olmayanlar dershane, özel öğretmen,
sağlık, sosyal ve kültürel içerikli kurs ve etkinliklere gönderme gibi destekleyici
desteklere yer veremedikleri görülmektedir. Bunun en büyük etkeninin ekono-
mik yetersizlikler olduğu yönünde odaklaşan bir görüş birliği görülmektedir.
VII. Ailelerin Çocuk Yetiştirmeye Dönük Hazırlanacak Bir Eğitim Programının
İçeriğinin Ne Olması Gerektiğine İlişkin Görüşleri
Çocuk yetiştirme de dahil olmak üzere aile hayatının temelini oluşturan evlilik
müessesinin ciddiye alınması gerektiğine ilişkin konulara ağırlık verilmesi, bu
süreçte eş seçiminden, eşler arası ilişki ve sağlıklı iletişime kadar aile hayatını
oluşturan her şeyin çocuk yetiştirmeye olan etkisine vurgu yapılmaktadır.
Bu sürecin alt boyutlarını oluşturacak olan, eşler arası sağlıklı iletişim kurma,
saygı, sevgi, hamilelik ve çocuk bakımı, çocukların eğitimine bireysel destek
verme, aile birliğinin sağlanması, aile üyelerinin kendilerinin ve diğer üyelerinin
kültürel gelişimine katkı sağlayacak kitap okuma, sağlık, beslenme vb. ihtiyaç ve
alışkanlıklarını edinilmesi, temel insani ve toplumsal değerler, çocukların ruh
sağlığını etkileyen faktörler ve bunlarla baş etme yolları, sağlıklı beslenme gibi
temel konulara yer verilmesi gerektiği belirtilmektedir. Ailelerin parçalanmış
aileler ve bunların çocuklar üzerinde ne düzeyde etkisi olduğuna ilişkin görüşleri
analiz edildiğinde, ailelerin parçalanma gerekçeleri olarak, çoğunlukla ekonomik
faktörler ve eşler arası iletişimsizlik üzerine vurgu yapılmaktadır.
Bu parçalanmaya evlilik sürecindeki bilinçsizlik, diğer aile üyelerinin müdahaleci
yaklaşımlarının etkili olduğu vurgulanmaktadır. Ailelerin parçalanmasının eşleri
etkilemesi yanında en çok çocukları etkilediğine sıklıkla vurgu yapılmaktadır.
Parçalanmış aile çocuklarının bu sonuçtan hem eğitimsel hem de temel kişilik
özellikleri bakımından çok ağır derecede etkilendiği vurgusu yapılmaktadır.
Bu etkilenmenin etkisini azaltmak açısından ayrılmış eşlerin çocuklarının bu ayrı-
lıktan daha az etkilenmeleri adına bir şekilde insani ilişki içerisine girmeleri ge-
rektiğine ve ayrılmışta olsalar çocuklarının her türlü gelişimine karşı sorumluluk
içerisinde davranmalarına da aynı sıklıkla vurgu yapılmaktadır. Ayrıca parçalan-
252
mış ailelerin bu etkilenmelerden daha az zarar görmelerini sağlamak adına özel-
likle devletin hem ekonomik olarak hem de barınma ve diğer sosyal güvencelere
ve buna dönük yasal düzenleme ve sosyal hizmetlere yer vermesi gerektiğine
vurgu yapılmaktadır. Bu vurgu parçalanmış aile çocukları için çok daha yoğun bir
sıklıkla ifade edilmektedir. Ailelere dönük eğitim isteğini ortaya çıkaracak olması
bakımından, aile kurumunu oluşturma ve korumaya dönük eğitim isteği öncelikli
bir eğitim ihtiyacı olarak ortaya çıkmaktadır. Aynı şekilde bir şekilde parçalanmış
ailelerin ortaya çıkardığı sosyal, eğitsel, psikolojik ve ekonomik sorunlarla baş
etme ve bunların giderilmesine dönük eğitim ihtiyacı ailelerce belirgin olarak
ifade edilmektedir.
ÖNERİLER Araştırmacı kurumun (ASAGEM) araştırma sonuçlarına ilişkin önerileri aşağıda
maddeler halinde sıralanmıştır.
1. Özellikle dar gelirli ailelerin eğitime katılma konusunda daha isteksiz ol-
dukları gözlenmiştir. Bu anlamda dar gelirli ailelerin aile eğitimlerine katılmala-
rının teşvik edilerek sağlanması için düzenlenecek eğitimlerin bir yandan ailele-
rin aile yaşamına ilişkin konularda bilinçlendirilmesine yönelik olması, diğer
yandan da aile üyelerine doğrudan veya dolaylı olarak gelir getirebilecek beceri-
ler kazandırmaya yönelik olması gerektiği söylenebilir.
2. Ailelerin eğitim aracı olarak en çok kullandıkları aracın televizyon olduğu
ortaya çıkmıştır. Aileler doğrudan katılımlı kursları da katılımın yüksek olacağı
eğitim yolları olarak görmektedirler. Buna karşılık internet ve bilgisayar aracılı-
ğıyla aile eğitimleri aileler tarafında çok az tercih edilmiştir. Bu anlamda ailelere
yönelik eğitimlerin televizyon aracılığıyla veya doğrudan katılımlı kurslar aracılı-
ğıyla gerçekleştirilmesi gerektiği ön plana çıkmaktadır. Bilgisayar veya internet
her evde olmadığı ve kullanımı tüm aile üyeleri tarafından bilinmediği için aile
eğitiminde daha az tercih edilmesi gerektiği ifade edilebilir.
3. Eğitimlerin kuramsal değil uygulamaya dayalı olması gerektiği katılımcılar
tarafındanen sık vurgulanan konudur. Aynı şekilde eğitimlerin insanlara ne ka-
zandıracağıda somut olarak ailelere açıklanmalıdır.
4. Ailelerin katılımının daha kolay olması, daha az zaman harcanması, ailele-
re ek bir mali yük getirmemesi ve yerel ihtiyaçlara yönelik olması açısından eği-
timlerin yerel düzeyde olması gerektiği katılımcılar tarafından vurgulanmalıdır.
5. Öğrenim görmemiş veya öğrenim düzeyi düşük olan aile üyelerinin eğitim
alma konusunda nasıl teşvik edilebilecekleri ve eğitime katılmalarının nasıl sağ-
lanacağına ilişkin yöntemler geliştirilmelidir.
253
6. Geliştirilecek aile eğitimi programları ve düzenlenecek eğitimler farklı öğ-
renim düzeylerindeki bireylerin ihtiyaçlarına göre çeşitlendirilmelidir.
7. Ailelerin gelir düzeylerine göre yeterlik düzeyleri ve eğitim ihtiyaçları fark-
lılaştığından geliştirilecek aile eğitimi programları ve düzenlenecek eğitimler de
ailelerin gelir düzeylerine göre farklılaştırılmalıdır.
8. Kırsal kesimlerdeki ailelerin hem kendilerini aile eğitimine ilişkin konular-
da daha yetersiz gördükleri hem de eğitimlere katılma konusunda daha istekli
oldukları görülmektedir. Kırsal kesimlerdeki ailelerin eğitim konusundaki bu
istekliliği onlara yönelik eğitim programları düzenlenerek değerlendirilmelidir.
9. Bekar ve sözlü/nişanlı olan katılımcılar aile eğitimine ilişkin konularda ye-
tersiz olduklarını belirtmekle birlikte bu konuda eğitim almaya da en istekli grup
olarak gözükmektedirler. Evlenme hazırlığındaki bireylerin aile kurmada bir çok
açıdan çok ciddi sorunlar yaşadığı görülmektedir. Bu anlamda aile eğitimine
yönelik geliştirilecek eğitim programlarından ve eğitim uygulamalarında bekar
veya evlenme hazırlığındaki bireylere yönelik modüllerin hazırlanması ve hatta
bunlara ağırlık verilmesi gerektiği söylenebilir. Bekar ve evlenme hazırlığındaki
bireylerin eğitim ihtiyaçlarının daha çok aile ekonomisi ve aile sağlığı konuların-
da ön plana çıktığı görülmektedir.
10. Aile yaşam dönemlerine göre “evlilik öncesi, yeni evli ve farklı gelişim
düzeylerinde çocuklu evlilik dönemlerindeki” aile fertleri, ekonomiye ilişkin
konuların büyük bölümünde kendilerini diğer gruplara göre daha yetersiz gör-
mektedirler. Bu anlamda geliştirilecek eğitim programlarında aile yaşam dö-
nemleri dikkate alınmalı ve özellikle “evlilik öncesi”, “yeni evli” ve “farklı gelişim
dönemlerinde çocuklu evlilik” durumundaki aile bireylerinin ihtiyaçları dikkate
alınarak eğitimlere katılmaları teşvik edilmelidir.
11. Parçalanmış ailelerin boşanma sonrası çok ciddi ekonomik sorunlarla
karşı karşıya olduğu görülmektedir. Özellikle boşanmalardan sonra çocuk bakı-
mını üstlenen anneler oldukça ciddi ekonomik sıkıntılarla adeta boğuşmaktadır-
lar. Bu anlamda parçalanmış aile üyelerine yönelik bir uyum eğitimi oldukça ya-
rarlı olabilir.
12. Aile ekonomisine ilişkin olarak katılımcıların görüşlerine göre ailelerin en
büyük sorunu aşırı tüketim, lüks talepler ve kredi kartı kullanımıdır. İnsanların
artık lüks ile ihtiyaç arasındaki ayrımı yapamaz duruma geldikleri belirtilmekte-
dir. Aile ekonomisi açısından ikinci büyük sorun kredi kartlarının aşırı ve bilinçsiz
kullanımıdır. Aile eğitimine yönelik programlarda ve eğitimlerde bu konulara
öncelik verilmesi gereklidir.
254
13. Aile içi şiddetin önlenmesine, özellikle kadınlara yönelik eğitim program
larının düzenlenmesi gerekmektedir. Bu konuda düzenlenecek eğitim program-
larının kolaylıkla ulaşılabilen araçlarla yapılması (radyo, TV vb.) gerekmektedir.
14. Aile kuracak olan bireylere yönelik aile kurumunu ilgilendiren sağlık ko-
nusu ile ilgili doğum öncesi anne sağlığı; bulaşıcı hastalıklar; bebek bakımı; ev
ortamının hijyeni ; sağlıklı beslenme; doğum kontrol yöntemleri (aile planlama-
sı); yaşlı bakımı; hasta bakımı; ağız ve diş sağlığı; bulaşıcı hastalıklar; ilk yardım
ve acil durumlarda sağlık hizmetlerinden yararlanma (acil servise gitme, ambu-
lans çağırma); kazalara karşı ev ve işyeri emniyeti; zararlı madde (sigara, alkol,
uyuşturucu vb.) bağımlılığını önleme; ile yaşam dönemlerine göre sağlık orunları
(erkeklerde ilerleyen yaşlarda prostat, kadınlarda menopoz gibi sorunlar) ve
kanser ve kalp rahatsızlıklarından korunma” konusunda eğitim programlarına
ağırlık verilmelidir.
15. Sağlık konusunda özellikle kadınlara doğum öncesi (hamilelik dönemi);
anne sağlığı; bulaşıcı hastalıklar; bebek bakım; ev ortamının hijyeni (temizliği);
sağlıklı beslenme; doğum kontrol yöntemleri (aile planlaması); yaşlı bakımı; has-
ta bakımı; ağız ve diş sağlığı; bulaşıcı hastalıklar; ilk yardım ve acil durumlarda
sağlık hizmetlerinden yararlanma (acil servise gitme, ambulans çağırma); kazala-
ra karşı ev ve işyeri emniyeti eğitim programlarının düzenlenmesi gerekmekte-
dir. Bu konuda düzenlenecek eğitim programlarının kolaylıkla ulaşılabilen araç-
larla yapılması (radyo, TV vb.) gerekmektedir.
D. ANA-BABALAR KENDİLERİNİ YETİŞTİRMELİDİRLER
Buraya kadara anlatılanlardan da anlaşılacağı üzere çocuğun fiziksel, psikolojik,
sosyolojik gelişimiyle anne baba tutumları yakından ilişkilidir. Çocuğun korkak,
ürkek, çekingen kişilik ya da tam tersi sınırları olmayan, kural tanımayan, baskın,
saldırgan kişilik özelliklerine sahip olması, sosyal ilişki kurmakta problem yaşa-
ması, başka çocuklar tarafından ezilmesi ya da ezmesi gibi davranışlar göster-
mesi genellikle ebeveyn tutumlarından kaynaklanmaktadır.
Yapılan araştırmalar, kişilik gelişmesi ve yapılanmasında temelin çocukluk döne-
minde atıldığı gerçeğini göstermektedir. Kişilik, insanı diğer bireylerden ayıran
tutum ve davranışlarını içeren tüm ruhsal özellikleri içermektedir. Özellikle anne
baba, çocuğun kişiliğinin oluşumunda önemli rol oynayan ilk özdeşim modelle-
ridir. Özdeşim modellerinin bozuk, sağlıksız kişilik yapısına sahip olması halinde,
olumsuz davranış örneğinin çocuğa yansıma olasılığı artmaktdır. Bu yüzden aile-
255
lerin çocuğun psikolojisini, çocuğun gelişim dönemi ve özelliklerini iyi tanıması,
ihmal etmemesi gerekir.
Anne baba çocuk iletişimi sadece aileyi oluşturan bireyleri değil; aynı zamanda
içinde yaşadığımız toplumu da yakından etkilemektedir. Çünkü insanların ruh
sağlığı yerinde, mutlu ve huzurlu bireyler olması, toplumun da temelinin sağlam
olması demektir.
Çocuğun eğitiminde anne baba faktörü; çevreden, okuldan, öğretmenden çok
ama çok önce gelir. Dolayısıyla çocuğun gelişmesinde ve yetişmesinde anne ve
babanın sorumluluğu oldukça büyüktür. Bu nedenle, anne ve babalığın başlı
başına özel beceri gerektiren bir meslek, ücret olarak paha biçilemeyen bir iş,
üstün bir sanat olduğunu söylemek yanlış olmaz. Ancak görev ve sorumluluk
bilinciyle hareket ederek iyi örnek olabilen anne ve babalar, ruh ve beden olarak
sağlıklı nesilleri yetiştirebilirler
Görüldüğü gibi eğitimdeki en büyük görev, anne babaya düşmektedir. Eğer anne
baba bu hususta hazırlıklı ise, üzerlerine düşeni hakkıyla yapacaklar ve ciddi bir
problem yaşamayacaklardır. Eğer çocuk eğitimi konusunda bilgisiz, deneyimsiz
ve hazırlıksız iseler, hem kendileri, hem de çocuğun geleceği açısından büyük
sıkıntılarla karşılaşacaklardır.
Çünkü; günümüzde milletler ve devletler, medeniyet ve hakimiyet yarışı içinde-
dir. Bu yarışta kullandıkları en etkili araç, eğitimdir. Yarının bilim ve fikir adamla-
rı, sanatkarları, idarecileri, iş adamları hep bugünün çocuklarından çıkacaktır.
Artık dünyanın eski dünya olmadığı , değişim rüzgarlarının çoktan fırtınaya dö-
nüştüğü bir çağda yaşıyoruz. 21. Yüzyılın henüz ilk çeyreğinde bulunmamıza
rağmen yaşanan gelişmeler bizleri şaşırtmakla kalmıyor aynı zamanda da deyim
yerindeyse bazen sersemletiyor, bazen de çaresiz bırakıyor( Baltaş,2009). Bu
değişime bağlı olarak aile yapısında, aile-çocuk ilişkileri ve anne-babanın çocuk
yetiştirme tutumlarında da geçmişten günümüze farklılıklar olduğu dikkat çek-
mektedir.
Hızlı toplumsal ve teknolojik gelişmenin yaşandığı, iş hayatının değiştiği, nüfus
hareketlerinin sürdüğü, aile yapısının ve aile bireylerinin fonksiyonlarında de-
ğişmelerin meydana geldiği, kadının çalışma hayatının içine daha fazla oranda
girdiği, genç kuşakta sağlık ve gelecek kaygısının arttığı, suç işleme eğiliminde
inanılmaz yükselişklerin yaşandığı, madde bağımlılarının ve zararlı alışkanlıklara
sahip kişilerin sayısında patlama olduğu, vasıflı insan gücüne duyulan ihtiyaçla
256
birlikte işsizliğin sürekli tırmandığı, doğru ile yanlışın, iyi ile kötünün iç içe girdiği
ve değerlerin ters yüz olduğu, eğitim düzeninde niteliğin giderek azaldığı günü-
müz Türkiye'sinde eski yöntem ve anlayışlara göre çocuk yetiştirilemeyeceğini
kabul eden ve kendi ebeveynlik anlayış ve sorumluluklarını yeniden gözden ge-
çirmek isteyen anne-babalar günümüzdeki önemli sorunlar daha ileri boyuta
varmadan gerekli çözümler üretilmeli ve hayata geçirilmelidir.
Bu ve benzeri nedenlerden dolayı günümüzde anne ve babanın sorumluluğu
daha da artmıştır. Artık anne baba çocuk eğitimi konusunda bilgili, bilinçli ve
dikkatli olmak zorundadır. Eğitimin bilimsel metotlarla yapıldığı bir zamanda,
başka türlü çocuk eğitimini yürütmek mümkün değildir.
Ancak gelinen noktada ana-babaların çoğunluğu çocuk yetiştirirken kullandıkla-
rı bilgi, beceri ve tutumların çoğu informal olarak öğrenilmiş gözükmektedir.
Ülkemizde birçok ebeveyn kendi anne ve babalarından gördükleri gibi anne-
babalık yapmaya çalışmaktadır. Belkide bu anne ve babalar farkında bile olma-
dan iyi niyetle çocuklarının gelişimini olumsuz olarak etkilemektedirler. Çünkü
hiç kimse doğuştan anne baba olma sanatı ve eğitimi ile doğmamaktadır.
Anne babaları suçlarız ama eğitmeyiz. Ülkemizde her gün yüzlerce genç evleni-
yor. Evlilik konusunda hiçbir eğitim almadan karı koca oluyor ve evliliği yürüt-
meye çalışıyorlar. Yine hiçbir eğitim almadan dünyanın belki en zor işi olan ço-
cuk yetiştirme sorumluluğunu üstleniyorlar.
Dünyada bütün mesleklerin bir eğitimi ve diploması varken ne yazık ki ana-
baba olmanın ne bir eğitimi var ne de bir diploması. Bilmeyen/ bilemeyen ebe-
veynlerin başkalarına faydalı olması düşünülemez.
Gelişmiş birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de son yıllarda “Aile Okulu”, “Aile
Eğitimi” ve “Ana-Baba Okulu” gibi ebeveyn eğitimine yönelik programlar hazır-
lanmakta ve yürütülmektedir. Bu ülke adına memnuniyet verici bir gelişmedir.
Ancak sayıları maalesef ihtiyacı karşılayacak düzeyde değildir. Bunların yanında,
temel amaçları aynı olmasına karşın, uygulamada farklı yöntemlerin kullanıldığı
aile eğitim programları bulunmaktadır. Bunlar, evde aile eğitimi, okul öncesi
kurumlarda çocuk eğitimi ile kaynaştırılmış aile eğitimi, kurumlarda aile eğitimi,
bütünleştirilmiş çocuk gelişimi merkezleri ve basın yayın aracılığı ile yapılan aile
eğitimi şeklinde sıralanabilir. Uygulanan programların sonunda ebeveynlerin
anne-babalık davranışlarının olumlu yönde değiştiği; anne-babalıkla ilgili stres
düzeylerinin düştüğü ve özyeterlilik duygularının yükseldiği belirlenmiştir.
257
Ayrıca aile eğitimi programlarının anne-babanın çocukla iletişimi ve çocuk bakı-
mı konularında olumlu etkileri saptanmıştır. Ancak yukarıda da belirtildiği gibi
ebeveyn eğitimine yönelik bu programlar büyük kitlelere ulaşamamış sayıları
oldukça sınırlı kalmıştır.
Bu durumda ebeveynlerin çocuk eğitimi konusunda kendilerini yetiştirebilmeleri
ancak kendi olanakları çeçefesinde bir programla ile mümkün olacaktır. Kendi
ailenizin sizi yetiştirirken yaptığı yanlışları büyüdükçe gördünüz, siz de ço-
cuğunuzu yetiştirirken bu yanlışları yapmak istemiyorsanız, kendinizi çocuk psi-
kolojisi konusunda geliştirmeli ve çocuklarınız için neler yapmanız gerektiğini
öğrenmelisiniz.
Bu konuda yapabileceğiniz ilk şey çocuklarınızın nasıl bir insan olmasını istiyor-
sanız ona öyle davranmanız olacaktır. Ardından çocuk psikolojisi konusunda ya-
zılmış birbirinden faydalı ve sizi geliştirecek kitaplarla tanışabilirsiniz. Bu şekilde
çocuğunuzun gelişimi için yapabileceğiniz en güzel adımlardan birini atmış ola-
caksınız. Okumayan bir insan kendini ve toplumu tanıyabilir mi? Yaşam sorunları
hakkında doğru bilgiye ulaşabilir mi? Doğru olmayan davranışları, doğrudan
ayırabilir mi? Okumayan bireyler kendini gerçekleştirebilir mi? Okumayan bir
toplum, çağdaş, uygar ve demokrat olabilir mi?
2014 OECD Türkiye raporu göre ana-babaların %85’i eğitimsiz. Oysa gelişmiş
ülke toplumları, sahip oldukları bilgilerin % 60’ ını bu yolu kullanarak edinmiş-
lerdir. Okumak, insan için en kolay ve en etkili öğrenme yoludur. Geri kalmış
toplumların karşılaştıkları sorunların kaynağında okumamak dolayısıyla da eği-
timsizlik yatmaktadır.
O K U M A K !.
” Oku‘mak, Allah‘ın emridir. Yüce Allah, kainattaki her nesneyi tanımak, bilmek ve
ilahi hikmetlerini görmek için "Yaradan Rabbinin adıyla oku" (Alak / 96:1-5) buyur-
muştur. Çünkü insan bu dünyaya hiçbir şey bilmeden gelmektedir. Bunun için Hz.
Mu-hammed “İlim öğrenmek her Müslüman kadın ve erkeğe farzdır. İlim Çin’de de
olsa gidip alınız. Faydalı ilim müminin kaybolmuş malıdır, bulduğu yerden
almalıdır”.
Müslümanlar elbette Çin’e giderek din ilmini öğrenecek değildir. Fen ve teknik ilmini
alacaktır. Çünkü o dönemde Çin barutu ve kağıdı, pusulayı bulmuş medeni bir
ülkedir.
devam
258
Kur'an-ı Kerim'de ilmin her çeşidi övülmüş, "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur
mu?.."(Zümer, 39/9) ayetiyle de bilenlerle bilmeyenlerin bir olamayacağı açıkça
belirtilmiştir.
Yunus Emre ne güzel söylemiş ;
İlim ilim bilmektir.
İlim kendin bilmektir.
Sen kendini bilmezsen,
Ya nice okumaktır.
Okumaktan murat ne,
Kişi Hak'kı bilmektir.
Çün okudun bilmezsin,
Ha bir kuru emektir.
Ama bütün bunlara rağmen maalesef okumuyoruz.
Türkiye’de bir kişinin kitap okumaya ayırdığı zamanın; bir Norveçli 300, Amerikalı
210, İngiliz ve Japon 87 katını ayırıyor.
Dünya ortalaması Türklerin okumaya ayırdığı zamanın 3 katıdır.
Bir Japon yılda 25 kitap okurken, bir Türk 10 yılda 1 kitap okuyor. Birleşmiş Mil-
letler araştırmasına göre kitap için Norveçli yılda 137, Alman 122, Belçikalı ve
Avustralyalı 100, Güney Koreli 39 Dolar ayırmaktadır.
Bu miktar dünya ortalamasında 1,3 Dolar’dır.
Ülkemizde ise bir kişi kitaba yılda ancak 0,45 Dolar yani 45 sent ayırabilmektedir
(Türkiye’de Kitap Okuma Oranı, 2013).
Kaynak(6): (Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü, 2009)
259
KONULAR
A. ÖĞRETMEN YETERLİKLERİ
Araştırma-1 : Türkiye’de Öğretmenlerin Okuma Kültürleri(MEB)
Araştırma-2 : Öğretmenlerin Yeterlik Algıları
Araştırma-3 : Öğretmen Gözüyle Öğretmenlik Mesleği
Araştırma-4 : Öğrencilere Göre Öğretmen Yeterlikleri
Araştırma-5 : Öğrenci Görüşlerine Göre İlköğretim ve Ortaöğretim Okulu Öğretmenlerinin Sınıf Yönetimine Uyma Düzeyleri
B. BİR SİSTEM LİDERİ OLARAK OKUL MÜDÜRÜ
Giriş
Araştırma-1: Okul Müdürlerinin Bilgi Yönetimi Süreç Yeterliklerinin Ve Liderlik Becerilerinin İncelenmesi
Araştırma-2: Okul İklimi, Öğretimsel Liderlik Ve Yönetsel Liderlik Değişkenlerinin Okul Yöneticiliğine Atama Yaklaşımları Açısından Ayırt Edicilik Düzeyi
C. OKUL MÜDÜRLERİNİN SEÇİMİ VE YETİŞTİRİLMESİNE YÖNELİK BİR MODEL ÖNERİSİ
1. Eğitimde Liderliğin Ve Yönetimin Önemi
2. ABD’de Okul Müdürü Yetiştirme
3. İngiltere’de Okul Müdürü Yetiştirme
4. Türkiye’de Okul Müdürü Yetiştirme
5. Sonuç ve Öneriler
A. ÖĞRETMEN YETERLİKLERİ
Daha 21. yüzyılın ilk çeyreğini bile tamamlamadan yaşadığımız dünyanın değişim
hızı bizi şaşırtmakla kalmıyor, bazen de sersemletiyor. Örneğin 2006 yılında
BÖLÜM 5 ÖĞRETMEN VE EĞİTİM YÖNETİCİSİNİN YETERLİKLERİ
260
Google’da bir aydaki arama sayısı 2.7 milyar iken, bu sayısı 2014 yılında günlük 1
milyara çıktı. New York Times gazetesinin bir haftalık bilgi içeriğinin, 18. yüzyılda
yaşayan bir insanın hayat boyu karşılaşacağı bilgi içeriğini aşması ve sadece
2008 yılında üretilen bilgi miktarının son 5 bin yılda üretilen bilginin toplamın-
dan fazla olması ve daha ilginç olanı bilim adamları tarafından teknoloji alanın-
da 2020’li yıllarda insan beyninin kapasitesini aşan süper bilgisayarların yapıla-
cağı ve 2049 yılında bütün insanların bilgi işleme kapasitesini aşacak ve değeri
100 dolar dolayında olacak bilgisayarların üretileceğinin öngörülmesidir
(Prof.Dr. Acar Baltaş, Değişen Dünyada Eğitim Anlayışı ve Değişmeyen Değerler)
21.Yüzyılda bilgi hızla gelişip çeşitlenmektedir. Bu nedenle, katlanarak büyüyen
bilgi üretiminden yararlanmak, olup biten gelişmeleri yakından takip etmek,
bilgiyi güncellemek ve çağın ihtiyaçlarına göre yeniden yapılandırmak zorlaşır-
ken değişim sürecine uyum sağlamak da son derece önem kazanmaktadır.
Ancak bu zorlu değişim sürecinede bilim toplumunu, bilimselliği davranış haline
getiren milletler ve toplumlar kuracaktır. Bilim toplumunu kuranlar evrene, za-
mana ve zamanın içinde yapılan ve yapılacaklara da hakim olacaklardır. Yirmi
birinci yüzyıl insanı ile ilgili olarak hemen herkesin üzerinde uzlaşı halinde oldu-
ğu nokta özgürleşen ve güçlenen insana olan vurgulamalardır. Bir yandan yara-
tıcı, eleştiren, düşünen, sorgulayan, araştıran, öte yandan öğrenmeyi öğrenen,
iletişim kurabilen, teknolojiye hakim, bilgiyle dost, topluma ve çevresine duyarlı
bireylerin olmasına duyulan gereksinimdir.
Hızlı bir iletişimin yaşandığı günümüzde bilgi hızla gelişip çeşitlenmektedir. Bu
nedenle, katlanarak büyüyen bilgi üretiminden yararlanmak, olup biten gelişme-
leri yakından takip etmek, bilgiyi güncellemek ve çağın ihtiyaçlarına göre yeni-
den yapılandırmak zorlaşırken değişim sürecine uyum sağlamak da son derece
önem kazanmaktadır.
Küresel ve teknolojik değişime uyum sağlayamayan sıradan bir okul sistemi, hızlı
toplumsal değişimin etkisiyle çocuklarını eğitme gücü giderek zayıflayan aileler
ve kitle iletişim araçlarının sağladığı içeriği rastgele oluşan bir yaygın eğitimle
bilgi çağının insanı eğitilemez. Kültürel ve ekonomik rekabetin küresel düzeyde
yaşandığı bilgi çağında, dünya ile konuşacak, dünya ile çalışacak ve gerektiğinde
dünya ile yarışacak, aynı zamanda da kültürel varlığını koruyup geliştirecek va-
tandaşlar yetiştirilemez. Bütünleşmek istediğimiz küresel bilgi toplumunda,
uluslararası standartlarda en iyi okulları kurmadan, yeni nesilleri, çok iyi yetiş-
miş, bilgili, becerili ve erdemli öğretmenlerle eğitmeden, bireysel, toplumsal,
261
ekonomik ve kültürel potansiyelimizi kullanmak, çağdaş medeniyeti aşmak ve
ona öncülük etmek mümkün değildir(Özcan,2011).
Bugünün çağdaş toplumlarında bilgi hızla ve kısa sürelerde katlanarak artmakta
ve kitle iletişim araçları vasıtasıyla adeta anında toplumun hizmetine sunulmak-
tadır. Bilgi toplumunun yaygın “eğiticileri” olan bu yeni bilgi ve iletişim merkez-
leri en fazla öğretmenlik mesleğini, özellikle de öğretmen eğitimini ve öğretme-
nin sahip olduğu bilgi sahibi olma ayrıcalığını etkilemiştir.
Bu gelişmeler üniversite eğitimi boyunca öğrendiklerini, meslek hayatı boyunca
kendi öğrendiği gibi öğrencilerine aktaran, “nakledici” öğretmen tipinin varlık
sebebini ortadan kaldırmıştır. Bilgi toplumunda sorun bilgiye ulaşmak veya bil-
giyi aktarmak değil, eleştirel bir yaklaşımla mevcut “bilgi okyanusu”nda “doğru”
bilgiyi bulup kullanmak ve daha da önemlisi “bilgi”nin kendisini üretecek beceri
ve yaratıcılığa sahip olmaktır(Özcan,2011).
Özellikle geleceğin şekillenmesinde önemli bir payı olan öğretmenlerin bu geli-
şim sürecine ayak uydurmaları daha da önem arz etmektedir; çünkü bu gelişme-
lere paralel olarak bilginin edinilmesi ve sunulmasındaki anlayışlar da değişmek-
tedir.
Ayrıca böyle bir ortamda bilgiye ulaşmadaki kolaylıklar, bilgi çeşitlenmesi, bilgi
kirlenmesi gibi durumlar doğru ve işe yarar bilgiye ulaşmayı zorlaştırdığı için bu
tür bilginin edinilmesi ve öğrencilerin hizmetine sunulmasında öğretmenlik mes-
leğine ayrı sorumluluklar yüklemektedir.
Bu sorumlulukların başında bilgi edinmede önemli bir yere sahip olan okuma
alışkanlığının öğrencilere kazandırılması gelmektedir. Bu açıdan bakıldığında
öğretmenlerin okuma kültürlerinin önemi ortaya çıkmaktadır. Öğrencilerin he-
deflenen başarıyı yakalaması, öğretmenlerin yeteri kadar donanımlı olmalarına
bağlıdır.
Donanımlı olmanın yolu ise doğru bilgiye ulaşmakla mümkündür. Okumak ise
bilgiye ulaşmanın en kolay yollarından birisidir; bunun için toplumun bütün ke-
simlerinde okuma alışkanlığının gelişmesi önemlidir. Çünkü okumak düşünceye,
düşünceler söze, sözler eyleme, eylemler alışkanlığa, alışkanlıklar kişiliğe dönü-
şür. Kişilik ise geleceğimizi biçimlendirir. Dolayısıyla, okuma kültürü doğru bir
geleceğin kurgulanmasında başlangıç noktasıdır ve geleceğin şekillenmesinde
önemli yeri olan öğretmenler için önemlidir.
262
ARAŞTIRMA 1 (MEB) : TÜRKİYE’DE ÖĞRETMENLERİN OKUMA
KÜLTÜRLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ(7)
Araştırmanın Evren ve Örneklemi
Araştırmanın evrenini, Türkiye’nin yedi coğrafi bölgesinde 2007-2008 öğretim
yılında kamu ilköğretim ve ortaöğretim okullarında görev yapmakta olan sınıf
ve branş öğretmenleri oluşturmaktadır.
Araştırmanın Amacı
Araştırmada sınıf ve branş öğretmenlerinin, okuma kültürü ile kitap, gazete ve
dergi okuma alışkanlıklarının mevcut durumunun betimlenmesi hedeflenmiştir.
Tablo 79: İlköğretim ve Ortaöğretim Okullarında Görev Yapan
Öğretmenlerinin Sayısı
Tablo 79’da görüldüğü gibi araştırmanın evreni 2007-2008 öğretim yılı itibarıyla
Türkiye genelinde ilköğretim ve ortaöğretim okullarında görev yapan toplam
588.236 öğretmenden oluşmaktadır.
Tablo 80: Araştırma Kapsamında Ulaşılan Öğretmenlerinin Bölge ve İllere Göre Dağılımı
Evren Örneklem
Erkek Kadın Toplam
İlköğretim Okulu Sınıf Öğretmeni
117.141 95.806 212.947 1.348
İlköğretim ve Ortaöğretim Okulu Branş Öğretmeni
200.139 175.150 375.289 2.690
Toplam 317.280 270.956 588.236 4.038
Bölgeler İller Görevli Sayısı
Anketi Cevaplayanlar
Akdeniz Bölgesi
Antalya 14.572 290
Burdur 2.614 232
Doğu Anadolu Bölgesi
Van 6.527 205
Malatya 8.317 223
Ege Bölgesi İzmir 31.296 318
Afyon 6.023 223
devam
263
Tablo 80’de görüldüğü gibi anketi on dört ilden 4.308 öğretmen cevaplandırmış-
tır. Araştırmaya katılım en çok İstanbul ve Ankara’dan olurken en az katılımcı
Sakarya ilinden olmuştur.
Tablo 81. Araştırmaya Katılan Öğretmenlerin Eğitim Durumları
Tablo 82. Araştırmaya Katılan Öğretmenlerin Mezun Oldukları Okullar
Güney Doğu Anadolu Böl.
Gaziantep 11.916 262
Siirt 2.351 230
İç Anadolu Böl. Ankara 38.439 500
Karaman 2.300 274
Karadeniz Böl. Zonguldak 5.435 357
Artvin 1.624 213
Marmara Böl. İstanbul 70.563 553
Sakarya 6.678 158
Toplam 14 208.655 4.038
Eğitim Durumu f %
Ön lisans 285 7,1
Eğitim Enstitüsü 310 7,7
Lisans 3.121 77,2
Yüksek Lisans 306 7,6
Doktora 16 0,4
Toplam 4.038 100,0
Mezun Olduğu Okul f %
Eğitim Fakültesi 2001 49,6
Fen-Edebiyat Fakültesi 872 21,6
Eğitim Enstitüsü 329 8,1
Yüksek Öğretmen Ok. 118 2,9
Mesleki Eğitim Fak. 241 6,0
İlahiyat Fakültesi 160 4,0
Diğer. Belirtiniz 317 7,9
Toplam 4038 100,0
264
Tablo 83: Araştırmaya Katılan Öğretmenlerin Branşları
Branşlar f %
Sınıf Öğretmeni 1348 33,4
Matematik 312 7,7
İngilizce 306 7,6
Türk Dili 253 6,3
Meslek Lisesi Öğretmen-leri
211 5,2
Türkçe 197 4,9
Tarih 156 3,9
Din Kültürü ve Ahlak Bil-gisi
143 3,5
Sosyal Bilgiler 118 2,9
Fen ve Teknoloji 114 2,8
Rehber Öğretmen 104 2,6
Beden Eğitimi 104 2,6
Biyoloji 96 2,4
Fizik 92 2,3
Coğrafya 85 2,1
Teknoloji ve Tasarım 82 2,0
Kimya 70 1,7
Felsefe 64 1,6
Resim İş 66 1,6
Bilgisayar 61 1,5
Müzik 31 0,8
Ana Sınıfı 25 0,6
Toplam 4038 100,0
265
Tablo 84: Araştırmaya Katılan Öğretmenlerin Okullardaki Görevleri
Tablo 85: Öğretmenlerin Boş Zamanlarını Değerlendirme Öncelikleri
Okuldaki Görevi f %
Öğretmen 3.183 94,4
Müdür Yardımcısı 139 3,4
Bölüm Şefi 48 1,2
Müdür 38 1
Toplam 4038 100,0
Boş Zamanı Değerlendirme
Yöntemleri
Öncelik
1.Öncelik 2.Öncelik 3.Öncelik
N N N
Kitap okuyarak 1295 832 569
TV izleyerek 623 661 563
Dinlenerek 643 440 565
Sohbet, gezinti gibi faaliyetlerde bulunarak
509 567 543
Hobi alışkanlıklarına zaman ayırarak 477 353 305
Spor yaparak 194 217 310
Sinemaya giderek 223 162 193
Sanat ve kültür faaliyetlerine katılarak 145 163 198
Diğer 173 62 88
Tiyatroya giderek 53 141 112
Çevreyi güzelleştirme etkinliği yaparak
96 97 62
Kahvehaneye giderek 30 39 68
İnternet kafeye giderek 17 32 29
266
Tablo 86: Öğretmenlerin Okuma Durumları
Tablo 87: Öğretmenlerin Okumama Nedenleri
Tablo 88: Öğretmenlerin Okuma Nedenleri
Yeterince okuduğunuzu düşünüyor musu-
nuz?
f %
Kısmen 2.177
53,9
Hayır 1.135
28,1
Evet 726 18,0
Toplam 4038 100,0
Okumama Nedenleri 1.Öncelik 2.Öncelik 3.Öncelik Toplam
Zaman darlığı 903 264 37 1204
Maddi yetersizlikler 284 161 80 525
Diğer 157 93 101 351
Okumaktan hoşlanmayışım 119 82 57 258
Sağlık nedeni 47 60 65 172
Bulunduğum yerde kitap alınacak yerin olmayışı
18 37 36 91
Bulunduğum yerde kütüphane olmayışı
15 32 33 80
Okuma Nedenleri f %
Bilgi edinmek için 2924 72,4
Mesleğimde kendimi geliştirmek için 2610 64,6
Kendimi yetiştirmek için 2459 60,9
Dinlenmek için 1402 34,7
Edebi ve estetik zevk almak için 1183 29,3
Öğretim materyali geliştirmek için 1133 28,1
Bilgi belge toplamak için 1034 25,6
Zihni meşgul ederek sıkıntının yönünü değiştirmek için 725 18,0
Eğlenmek için 680 16,8
Bir görevi yerine getirmek için 362 9,0
Uyku gelmesi için 119 2,9
Diğer 68 1,7
267
Tablo 89: Öğretmenlerin Gelirlerinden Yıllık Olarak Kitap İçin Ayırdıkları Miktarlar (TL)
Tablo 90: Öğretmenlerin Yıllık Olarak Okudukları Kitap Sayıları
Tablo 91: Öğretmenlerin Kitap Fiyatlarıyla İlgili Görüşleri
Yıllık gelirden ayrılan pay TL f %
1–50 860 21,3
50–100 1433 35,5
101–300 1039 25,7
301–500 309 7,7
501–700 93 2,3
701–1000 50 1,2
1001ve Üstü 46 1,1
Hiç ayırmam 208 5,2
Okunan Kitap Sayısı f %
1-3 515 12,8
4-8 1140 28,2
9-12 931 23,1
13-15 479 11,9
16-20 324 8.0
21-25 201 5,0
25’ten fazla 303 7,5
Hiç okumam 145 3,6
Toplam 4038 100,0
Kitap Fiyatı ile İlgili Görüş f %
Pahalı 2510 62.2
Normal 1360 33.7
Fikrim yok 124 3.1
Ucuz 43 1.1
Toplam 4037 100,0
268
Tablo 92: Öğretmenlerin Türkiye’de Okumanın Şekillenmesindeki Etkenlerle İlgili Görüşleri
Tablo 93: Öğretmenlerin Okuma Alışkanlığına Olumsuz Etki Edecek Etkenlerle İlgili Görüşleri
Okuma Kültürünün Şekillenmesiyle İlgili İfadeler
Öncelik
1. Öncelik
2. Öncelik
3. Öncelik Toplam
Görsel basın 1741 506 415 2662
Toplumun genel kabulleri 587 680 553 1820
Arkadaş yönlendirmesi 498 711 614 1823
Siyasi görüş 443 503 580 1526
Yazılı basın 243 599 482 1324
Gazetelerin kültür ekleri 165 344 450 959
Akademisyen yönlendirmesi 218 247 244 709
Diğer 138 28 89 255
Okuma Kültürünün Şekillenmesiyle İlgili İfadeler
Öncelik
1. Öncelik
2. Öncelik
3. Öncelik Toplam
Küçük yaşlarda okuma alışkanlığı kazanamama
1610 1066 601 3277
Ekonomik nedenler 1453 561 716 2730
Eğitimsel nedenler 549 929 577 2055
Vakit bulamama 314 560 559 1433
Kültürel nedenler 145 347 554 1046
Gezi eğlence gibi nedenler 67 150 311 528
Diğer 54 47 79 180
269
Tablo 94: Öğretmenlerin Okuma Alışkanlığı Elde Etmenlerinde Etkili Olan Kişilerle İlgili Görüşleri
Tablo 95 Öğretmenlerin Kitap Okuma Alışkanlığının Elde Edileceği Dönemle İlgili Görüşleri
Öğretmenlerin Kitap Okuma İle İlgili Görüşlerinden Elde Edilen Bulgular
Çalışmanın bu bölümünde araştırmacının öğretmenlerin kitap okuma konusun-
daki görüşlerinden elde ettiği bulgulara ( bir bölümüne) ve bu bulgulara yönelik
yorumlarına yer verilmiştir.
1. Öğretmenlerin Boş Zamanlarını Değerlendirme Öncelikleri,
2. Öğretmenlerin Okuma ve Okumama Nedenleri,
3. Öğretmenlerin Gelirlerinden Yıllık Olarak Kitap İçin Ayırdıkları Miktarlar,
4. Öğretmenlerin Yıllık Olarak Okudukları Kitap Sayıları,
Okuma Alışkanlığı Elde Edilmesinde Etkili Olan Kişi f %
Arkadaşlarım 907 23,2
İlkokul Öğretmenim 679 17,4
Anne-Baba 653 16,7
Ortaokuldaki Öğretmenlerim 434 11,1
Lise Öğretmenlerim 312 8,0
Üniversite Hocalarım 262 6,7
Abla-Ağabey 244 6,2
Diğer 414 10,6
Toplam 3905 100,0
Okuma Alışkanlığının Elde Edileceği Dönemler f %
İlköğretim 1460 37,1
Ortaöğretim 1141 29,0
Üniversite 920 23,4
Meslek Hayatı 333 8,5
Diğer 79 2,0
Toplam
3933 100,0
270
5. Öğretmenlerin Kitap Fiyatlarıyla İlgili Görüşleri,
6. Öğretmenlerin Okumanın Türkiye’de Şekillenmesi ile İlgili Görüşleri,
7. Öğretmenlerin Okuma Alışkanlığının Olumsuzluğuyla ilgili Görüşleri
8. Öğretmenlerin Okuma Alışkanlığının Kazanılmasıyla İlgili Görüşleri
9. Öğretmenlerin Okuma Alışkanlığında Etkili Olan Kişilerle İlgili Görüşleri
1. Öğretmenlerin Boş Zamanlarını Değerlendirme Öncelikleri
Araştırmaya katılan öğretmenlerin boş zamanlarını değerlendirmede birinci
öncelikleri kitap okumak, ikinci öncelikleri TV izleme, üçüncü öncelikleri ise din-
lenmektir.
Şahiner’in Ankara Elmadağ örneğinde yaptığı “Öğretmenlerin Okuma Alışkanlık-
ları” adlı araştırmasında: “Okul dışında öğretmenlerin en çok yaptığı etkinlikler
sırasıyla televizyon seyretmek, kitap okumak ve arkadaşlarıyla eğlenmek”tir. Bu
araştırmanın sonuçlarında birinci sırada kitap okumak yer alırken ikinci sırada TV
izlemek yer almaktadır. Bunun nedeni Şahiner’in araştırmasının örnekleminin
bir ilçeyle sınırlı olması olabilir.
2. Öğretmenlerin Okuma ve Okumama Nedenleri,
Araştırmaya katılan öğretmenlerin yarıdan fazlası (%53,9) kısmen okuduğunu-
düşünürken %28,1’i yeterince okumadığını, %18’i ise yeterince okuduğunu dü-
şünmektedirler.
Araştırmaya katılan öğretmenler, okumama nedeni olarak zaman darlığını ve
maddi yetersizlikleri göstermektedirler. Öğretmenlerin yarıdan fazlası bilgi
edinmek için, mesleklerinde kendilerini geliştirmek için ve kendilerini yetiştir-
mek için okumaktadırlar.
Araştırmaya katılan öğretmenler, okumama nedeni olarak zaman darlığını ve
maddi yetersizlikleri göstermektedirler. Öğretmenlerin okuma önceliklerinde
birinci tercihleri gazete, ikinci öncelikleri kitap, üçüncü öncelikleri ise internet
gazetedir.
Araştırmaya katılan öğretmenlerin yarıdan fazlası okumanın genel kültürlerini
artırdığını, doğru iletişim kurmalarını sağladığını, ufuklarının genişlemesini sağ-
ladığını, başka dünyaları keşfetmelerini ve yeni karakterler tanımalarını sağladı-
ğını, mesleklerinde başarılı olmalarına yardımcı olduğunu, doğru bilgilenmelerini
sağladığını düşünmektedirler.
271
3. Öğretmenlerin Gelirlerinden Yıllık Olarak Kitap İçin Ayırdıkları Miktarlar
Öğretmenlerin yarıdan fazlası gelirlerinden yıllık olarak kitap için ortalama 1–
100 TL arasında pay ayırırken yarıya yakını dergi için yıllık olarak ortalama 1–50
TL arasında, gazete içinse yıllık olarak ortalama 100 TL pay ayırmaktadırlar.
Öğretmenlerin yıllık olarak en çok kitap okuma sayıları 4–8 aralığı, en az oku-
dukları kitap sayısı aralığı 21–25 kitaptır. Bu sayılar öğretmenlerin orta düzeyde
okuyucu olduklarını göstermektedir.
Öğretmenlerin yarısı (tablo 91) (%51,3) yıllık olarak 4–12 arası kitap okuduklarını
belirtmişlerdir. Ortalama olarak bir kitabın 10 TL olduğu düşünülürse yaklaşık
olarak alınabilecek kitap sayısı 10’dur. Bu da yıllık olarak okunan kitap sayıları ile
ilgili ipuçları vermektedir.
Gelirinden yıllık olarak 301 TL üstünde ayıranların oranı %12,3’tür. “Hiç ayır-
mam” diyenlerin oranı da %5,2’dir ve bu oran küçümsenecek bir oran değildir.
4. Öğretmenlerin Yıllık Olarak Okudukları Kitap Sayıları
Öğretmenlerin yıllık olarak en çok kitap okuma sayıları 4–8 aralığı, en az oku-
dukları kitap sayısı aralığı 21–25 kitaptır. Bu sayılar öğretmenlerin orta düzeyde
okuyucu olduklarını göstermektedir.
Bu bulgular gruplandırıldığında en fazla orana sahip olan 4–12 aralığı bulgusu,
öğretmenlerin yarısının en fazla kitap okuyanlar için ayda en fazla bir kitap en az
okuyanlar için ise yılda 4 kitap okuduğunu düşündürmektedir.
Okuma alışkanlığı düzeyini Amerika Kütüphane Derneği (ALA) kişinin bir yılda
okuduğu toplam kitap sayısı nispetince belirlemektedir. Söz konusu standarda
göre okuyucular şu şekilde gruplara ayrılmaktadır:
Yılda 1-5 kitap arasında okuyan kişiler az okuyan okur tipi,
Yılda 6-20 kitap arasında okuyan kişiler orta düzeyde okuyan okur tipi ve
Yılda 21 kitaptan fazla okuyan okurlar ise çok okuyan okur tipi şeklinde
ifade edilmektedir.
Bu bilgiler ışığında araştırmaya katılan öğretmenlerin okuma düzeyleri değer-
lendirildiğinde öğretmenlerin yarı ve yarıdan fazlası orta düzeyde okur kategori-
sindedir. Bu oranlar “Yeterince kitap okuduğunuzu düşünüyor musunuz?” soru-
suna verilen cevaplarla örtüşmektedir (bkz. tablo 86).
272
5. Öğretmenlerin Kitap Fiyatlarıyla İlgili Görüşleri
Öğretmenlerin yarıdan fazlası kitap fiyatlarını pahalı bulmaktadırlar.
6. Öğretmenlerin Türkiye’de Okumanın Şekillenmesindeki Etkenlerle İlgili Görüşleri
Araştırmaya katılan öğretmenler Türkiye’de okumanın şekillenmesinde birinci
öncelikli olarak görsel basını görmektedirler. Bu bulgu öğretmenlerin görsel
basına bakış açılarını yansıtması açısından önemlidir. Öğretmenlerin tercih ettik-
leri ikinci öncelikli seçenek “Toplumun genel kabulleri” seçeneğidir. Üçüncü
öncelikli olarak tercih ettikleri seçenek ise “Arkadaş yönlendirmesi” seçeneğidir.
Birinci ve ikinci önceliklerle ilgili puan aralıkları birbirine yakıdır. Her iki konu da
ayrı birer araştırma konusu olarak değerlendirilmelidir. Akademisyen yönlen-
dirmesi” ve “Gazetelerin kültür ekleri”nin öncelik olarak son sıralarda yer alması
dikkat çekicidir. Ayrıca siyasi görüşün de okumanın şekillenmesinde dördüncü
sırada olması da öğretmenlerin okuma anlayışlarını yansıtması bakımından
önemlidir (tablo 93).
7. Öğretmenlerin Okuma Alışkanlığına Olumsuz Etki Edecek Etkenlerle
İlgili Görüşleri
Tablo 94’teki bulgulara göre öğretmenler okuma alışkanlığına olumsuz etki ede-
cek ilk önceliklerini “Küçük yaşlarda okuma alışkanlığı kazanamama” olarak be-
lirtmişleridir. Öğretmenler, okuma alışkanlığına olumsuz etki edecek nedenler-
den ikincisini “Ekonomik nedenler”, üçüncü “Eğitimsel nedenler” olarak belirt-
mişlerdir. Öğretmenlerin okuma alışkanlığını olumsuz etkileyecek nedenlerden
birinci öncelik olarak küçük yaşlarda okuma alışkanlığı kazanmamayı gösterme-
leri kendilerinin bu konudaki işlevlerini görmeleri bakımından önemlidir.
8. Öğretmenlerin Okuma Alışkanlığı Elde Etmenlerinde Etkili Olan
Kişilerle İlgili Görüşleri
Öğretmenlerin okuma alışkanlığı elde etmelerinde etkili olan kişilerle ilgili görüş-
lerinin alınması ile ilgili sunulan seçeneklerden %23,2 “Arkadaşlarım”, %17 “İlk-
okul öğretmenim ve (%16,7) “Anne –baba” etkili olmuştur.
9. Öğretmenlerin Kitap Okuma Alışkanlığının Elde Edileceği Dönemle
İlgili Görüşleri
Araştırmaya katılan öğretmenlerin çoğunluğu okuma alışkanlığının öğrenim
sırasında kazanılacağını düşünmektedirler. Özellikle ilköğretim ve ortaöğretimde
273
okuma alışkanlığının kazanılacağını düşünenlerin oranı üçte ikidir (%66,1). Bu
bulgu ilköğretim ve ortaöğretim öğretmenlerinin öğrencilere okuma alışkanlığı
kazandırmada önemini vurgulamaktadır.
Bu Araştırmanın Bulgularına Dayalı Olarak Araştırmacı Tarafından
Aşağıdaki Öneriler Geliştirilmiştir:
Öğretmenlerin yeterince okuduklarını düşünmelerini sağlamak amacıyla bilinçli
okur kimliği kazındırmaya yönelik çalışmalar yapılmalıdır. Buna amacı gerçekleş-
tirmek için:
i. İlköğretim, ortaöğretim, mesleki eğitim öğretmenlerine hitap edebilecek
ayrı ayrı olmak üzere “Okuma Modeli” geliştirilmeli; bu modeller geliştirilirken
öğretmen görüşlerine dayalı olarak ihtiyaç analizleri yapılmalıdır.
ii. Öğretmenlere okul içinde ve okul dışında boş zamanlarını değerlendire-
bilecekleri olanaklar sağlanmalıdır. Özellikle boş zamanlarını değerlendirmede
birinci öncelikli tercih ettikleri kitap okuma alışkanlığını destekleyici önlemler
alınmalıdır. Buna yönelik olarak okul kütüphanelerinin güçlendirilmesiyle ilgili
çalışmalar yapılabilir.
iii. MEB’in ilgili birimleri bilinçli ve seçkin okurun özelliklerini tanımlayıcı ça
lışmalar yapmalı; bilinçli okurun ayırıcı özelliklerinin belirlenmesine yönelik ola-
rak araştırmalar yapmalıdır. Bu araştırmaların sonucuna göre seçkin ve bilinçli
okurla ilgili kriterler belirlemeli; konunun uzmanları tarafından öğretmenlere bu
konuda seminer çalışmaları yapılmalıdır.
iv. Kitap okuma saati uygulaması bütün illerde yaygınlaştırılmalı ve bu uy-
gulamada öğretmenlerin öğrencilere örnek olmaları sağlanmalıdır.
v. Okuma alışkanlığının hangi yaşta kazanılacağı konusunda araştırma yapı-
larak öğretmenler bu konuda bilinçlendirilmelidir. Öğretmenlerin kitap okuma
kültürleriyle öğretmenlik mesleğindeki başarı ilişkisi araştırılmalıdır. Sonuçlara
göre okuma kültürünün eğitime katkısı sağlayacak önlemler alınmalıdır.
Kaynak(7) : Mustafa KARAŞAHİN, İlköğretim ve Ortaöğretim Okullarında Görev
Yapan Öğretmenlerin Okuma Kültürlerinin Değerlendirilmesi
Ankara, 2009
274
ARAŞTIRMA-2: ÖĞRETMENLERİN YETERLİLİK ALGILARI (8)
Evren ve Örneklem
Araştırmanın evrenini Ankara ili Mamak ilçesinde 2006/2007 öğretim yılında
131 okulda görev yapan 3894 öğretmen oluşturmaktadır.
Araştırmanın örneklemi 54 okulda görev yapan ve araştırmaya katılarak ölçme
aracına verdiği cevapları geçerli sayılan 440 öğretmenden oluşmaktadır.
Araştırmanın Amacı
1. Öğretmenler, öğretmende olması gereken yeterlilikler açısından kendileri-
ni ne düzeyde algılamaktadırlar?
2. Öğretmenlerin yeterlilik algıları,
a) Branşına,
b) Öğretmenlik formasyonu alıp almamasına,
c) Öğretmenlik mesleğini isteyerek seçip seçmemesine,
d) Katıldığı hizmet içi eğitim programının sayısına göre farklılık göstermekte
midir?
Ölçme Aracı
Araştırmacılar tarafından öğretmenlere uygulanan ölçme aracı, öğretmenlerin
kendilerini ne düzeyde algıladıklarını belirlemek amacıyla hazırlanmıştır. Öğret-
menlerin bazı kişisel özelliklerini (branş, öğretmenlik formasyon derslerini alma,
öğretmenliği isteyerek seçme, hizmet içi eğitim programına katılma gibi durum-
larını) belirlemek amacıyla bilgi formu hazırlanmıştır. Bilgi formundan elde edi-
len bilgiler yardımıyla öğretmenlerin bu özellikleri ile yeterlilik algıları arasında
anlamlı bir farkın olup olmadığına bakılmıştır. Ölçme aracında;
1) Hiç = (1.00-1.80)
2) Az = (1.81-2.60)
3) Kısmen = (2.61-3.40)
4) Oldukça = ( 3.41-4.20)
5) Çok = (4.21-5.00) seçeneklerinden oluşan 5’li dereceleme ölçeği kulla
nılmıştır.
4 bölümden (meslek bilgisi, alan bilgisi, kendini geliştirme, ulusal ve uluslararası
değerler) ve 137 maddeden oluşan ölçme aracında öğretmenlerin yeterlilik algı-
ları konusundaki verdikleri yanıtlar frekanslardan, yüzdelerden ve aritmetik or-
talamalardan elde edilen sonuçlar aşağıdaki tablolarda sunulmuştur.
275
Bulgular ve Yorum
I. Öğretmenlerin Meslek Bilgisine İlişkin Yeterlilik Algıları
Tablo 96: Öğretmenlerin Meslek Bilgisine İlişkin Yeterlilik Algıları
I. Meslek Bilgisine İlişkin Yeterlilikler
A. Öğrenciyi Tanıma ve Öğrencinin Gelişimini Sağlamaya İlişkin Mesleki Yeterlilikler N
1 Gelişim özelliklerini tanıma 435 4.09
2 İlgi ve ihtiyaçları dikkate alma 438 4.23
3 Öğrenciye değer verme 439 4.70
4 Söylediklerini yapıp gösterme ve sözünde durma (model olma) 438 4.60
5 Yol gösterici, yapıcı ve yaratıcı olma (Öğrenciye rehberlik etme) 436 4.45
6 Destekleyici olma 437 4.47
7 Öğrencilerin kişiliklerine ve gelişebilirliklerine saygı duyma 439 4.53
8 Öğrenciyi dinleme 438 4.54
9 Cesaretlendirme ve teşvik etme 437 4.34
10 Empatik davranma 433 4.34
11 Güler yüzlü olma 437 4.43
12 Öğrencilerin kendilerini geliştirebilmelerine yardımcı olma 437 4.35
13 Öğrenciye güven verme 434 4.52
14 Öğrencilerin öğrenme stillerine önem verme 434 4.15
15 Öğrencilerde özdenetimi sağlama 433 4.14
16 Öğrencilerde içsel motivasyonu geliştirme 429 4.14
B. Öğrenme-Öğretme Sürecine İlişkin Mesleki Yeterlilikler
17 Dersi planlama 435 4.28
18 Öğrenme ortamlarını düzenleme 435 4.12
19 Bireysel farklılıkları dikkate alarak öğretimi çeşitlendirme 437 4.06
20 Zamanı etkili kullanma 437 4.25
21 Davranışı ve sınıfı yönetme 437 4.43
276
I. Meslek Bilgisine İlişkin Yeterlilikler
B. Öğrenme-Öğretme Sürecine İlişkin Mesleki Yeterlilikler N
22 Sınıfta istenmeyen davranışlarla başa çıkma 437 4.37
23 Sınıfta duyguları yönetme 437 4.20
24 Sınıf iklimini her zaman olumlu tutma 437 4.18
25 Sınıf kurallarını öğrencilerle belirleme ve bu kuralların uygulanmasını izleme
438 4.29
26 Yansıtıcı düşünme 431 4.07
27 Yaratıcı düşünme 436 4.22
28 Eleştirel düşünme 438 4.24
29 Problem çözme 433 4.35
30 Hoşgörülü davranma 434 4.47
31 Öğrenme-öğretme strateji, yöntem, teknik, taktiklerini öğren-meöğretme ortamında uygun, etkili ve doğru kullanma 4.15 4.14
32 Güdüleyici olma (öğrencinin üst düzey performans göstermesi için öğrenciyi harekete geçirme)
422 4.23
33 Bilgi ve iletişim teknolojilerinde donanımlı olma 436 3.81
34 Beden dilini iyi kullanma 437 4.30
35 Araştırma formasyonuna ve anlayışına sahip olma 437 4.17
36 İnceleyen ve sorgulayan olma 434 4.29
37 Sabırlı olma 439 4.31
38 Öğrenmeyi öğretme 439 4.31
39 Demokratik olma 437 4.56
40 Öğrencinin bilgiye ulaşmasını sağlama 436 4.33
41 Öğrencileri öğrenme sürecinde etkin kılma 439 4.35
42 Öğrencilerin dikkatini konunun üzerine çekme 438 4.42
43 Kendine güvenme 439 4.58
277
I. Meslek Bilgisine İlişkin Yeterlilikler
B. Öğrenme-Öğretme Sürecine İlişkin Mesleki Yeterlilikler N
44 Derse uygun bir giriş yapma 438 4.32
45 Öğrencilerde yanlış gelişmiş kavramları belirleme 437 4.21
46 Anlaşılır açıklamalar ve yönergeler verme 437 4.37
47 Ses tonunu etkili kullanma 437 4.52
48 Konuyu yaşamla ilişkilendirme 436 4.50
49 Etkili soru sorma 434 4.42
50 Olumlu benlik kavramına sahip olma ve öğrencilerde olumlu benlik kavramı gerçekleştirme
427 4.28
51 Önerilere açık olma ve gerektiğinde bu önerilerden yararlanma 436 4.47
52 Okumaya teşvik etme 438 4.59
53 Dönüt verme 432 4.33
54 Düzeltme kullanma 434 4.32
55 Kaynak çeşitliliği yaratma 436 4.20
56 Kendini iyi ifade etme 437 4.43
57 Enerjik ve coşkulu olma 431 4.38
58 Öğretim materyallerinin amaca uygun olmasına ve estetik 421 4.16
C. Öğrenmeyi, Gelişimi İzlemeye ve Değerlendirmeye İlişkin Mesleki Yeterlilikler
59 Ölçme ve değerlendirme yöntem ve tekniklerini belirleme 427 4.03
60 Değişik ölçme tekniklerini kullanarak öğrencinin konu alanındaki öğrenmelerini ölçme
434 4.00
61 Verileri analiz ederek yorumlama, öğrencinin gelişimi ve öğrenmesi hakkında geri bildirim sağlama
434 4.03
62 Sonuçlara göre öğretme-öğrenme sürecini gözden geçirme 435 4.13
63 Notu tehdit olarak kullanmaktan kaçınma 434 4.08
64 Sınav kağıtlarını iyi inceleyip yanlışları işaretleme, kağıtları sınıfta dağıtarak yanlışlarının öğrencinin kendisine düzelttirme
430 4.30
65 Öğrenci ilerlemesini izleme 396 4.40
278
Öğretmenlerin meslek bilgisine ilişkin olarak kendilerini en yeterli( yüksek) ve en yetersiz ( düşük) olarak algıladıkları konular
En Yüksek Yeterlilik Algıları İle İlgili Maddeler
1. (madde : 3) Öğrenciye değer verme ( = 4.70)
2. (madde : 4) Söylediklerini yapıp gösterme ve sözünde durma ( =4.60)
3. (madde : 72) Okumaya teşvik etme( =4.59)
En Düşük Yeterlilik Algıları İle İlgili Maddeler
1. (madde: 33) Bilgi ve iletişim teknolojilerinde donanımlı olma ( = 3.81)
2. (madde: 74) Özel alan öğretim programını izleme ve değerlendirme
( = 3.98)
Öğretmenlerin meslek bilgisine ilişkin yeterlilik algılarının ortalaması alındığında
4.28 bulunmaktadır. Bu ortalamaya bakılarak öğretmenlerin kendilerini meslek
bilgisine ilişkin çok yeterli gördükleri söylenebilir.
D. Okul, Aile, Meslektaş ve Toplum İlişkilerine İlişkin Mesleki
Yeterlilikler
N
66 Çevreyi tanıma 433 4.25
67 Çevre olanaklarından yararlanma 437 4.01
68 Okulu bir kültür merkezi olarak görme 436 4.19
69 Aileyi tanıma ve ailelerle ilişkilerde tarafsız olma 435 4.30
70 Aile katılımı ve aile ile işbirliği sağlama 434 4.24
71 Ana, baba, veli, meslektaş, okul içi ve dışındaki diğer kişilerle 421 4.39
E. Programa ve İçeriğe İlişkin Mesleki Yeterlilikler N
72 Türk Milli Eğitiminin amaçları ve ilkeleri bilgisi 435 4.25
73 Özel alan öğretim programı bilgisi ve uygulama becerisi 435 4.04
74 Özel alan öğretim programını izleme ve değerlendirme 433 3.98
75 Hedef ve hedef davranışları (kazanımları) açık bir biçimde ifade etme
433 4.21
76 Programı başarıya ulaştırabilmede çevre olanaklarını kullanma 432 4.09
279
II. Öğretmenlerin Alan Bilgisine İlişkin Yeterlilik Algıları
Öğretmenlerin alan bilgisi alt faktöründeki yeterlilik algılarına ilişkin betimsel
istatistikler tablo 97’de sunulmuştur.
Tablo 97: Öğretmenlerin Alan Bilgisine İlişkin Yeterlilik Algıları
Öğretmenlerin alan bilgisine ilişkin olarak kendilerini en yeterli( yüksek) ve en
yetersiz ( düşük) olarak algıladıkları konular
En Yüksek Yeterlilik Algıları İle İlgili Maddeler
Alan bilgisine ilişkin yeterlilikler ile ilgili öğretmenlerin kendilerini en yeterli
olarak algıladıkları konu 77. maddedeki “Alanındaki temel kavram ve genelle-
meleri (ilkeleri) bilme” (( = 4.24) olarak görülmektedir.
En Düşük Yeterlilik Algıları İle İlgili Maddeler
Alan bilgisine ilişkin yeterlilikler ile ilgili 80. maddedeki “Alanında yapılan bilim-
sel çalışmalara katılma” (( = 3.79) öğretmenlerin kendilerini en yetersiz algıla-
dıkları konudur. Bu maddenin aritmetik ortalamasına (( = 3.79) bakıldığında,
öğretmenler bu maddedeki yeterlilik ile ilgili kendilerini oldukça yeterli bulmak-
tadır.
Öğretmenlerin alan bilgisine ilişkin yeterlilik algılarının ortalaması alındığında
4.06 bulunmaktadır. Bu ortalamaya bakılarak öğretmenlerin kendilerini alan
bilgisine ilişkin oldukça yeterli gördükleri söylenebilir.
III. Öğretmenlerin Kendini Geliştirmeye İlişkin Yeterlilik Algıları
Tablo 98: Öğretmenlerin Kendini Geliştirmeye İlişkin Yeterlilik Algıları
II. Alan Bilgisine İlişkin Yeterlilikler N
77 Alanındaki temel kavram ve genellemeleri (ilkeleri) bilme
432 4.24
78 Disiplinlerarası bilgi ve becerilerini sentezleme 430 4.11
79 Bilimdeki ve alanındaki gelişmeleri izleme 431 4.14
80 Alanında yapılan bilimsel çalışmalara katılma 431 3.79
81 Bilginin kaynağını araştırma ve kanıt isteme 430 4.03
III. Kendini Geliştirmeye İlişkin Yeterlilikler N
82
Öz değerlendirme yapma (Kendi performansını değerlendirme)
432 4.55
280
Öğretmenlerin kendini geliştirmeye ilişkin olarak kendilerini en yeterli( yük-
sek) ve en yetersiz ( düşük) olarak algıladıkları konular
En Yüksek Yeterlilik Algıları İle İlgili Maddeler
Kendini geliştirme yeterlilikleri ile ilgili öğretmenlerin kendilerini en yeterli ola-
rak algıladıkları konu 88. maddedeki “İşbirliğine, takım çalışmasına açık olma”
( =4.55) olarak görülmektedir.
En Düşük Yeterlilik Algıları İle İlgili Maddeler
Kendini geliştirme yeterlilikleri ile ilgili 100. maddedeki “Mesleki gelişimini sağ-
83 Mesleki gelişmeleri izleme ve katkı sağlama 434 4.12
84 Yasaları izleme, görev ve sorumlulukları yerine getirme 431 4.20
85 Yaşam boyu öğrenen ve kendini geliştiren olma. 434 4.37
86 Değişime ve yeniliklere açık olma 433 4.52
87 Yenilikleri izleme, yenilik ve değişmelere uyum sağlama 434 4.45
88 İşbirliğine, takım çalışmasına açık olma 432 4.55
89 Okumayı sevme 436 4.53
90 Araştırma (Eylem Araştırmaları/Action Research) yapma 435 4.12
91 Kendi kişisel vizyonunu geliştirme 434 4.29
92 Okulunda kalite verimliliğin artırılmasına çaba sarf etme 431 4.34
93 Sürekli olarak “Bunu daha iyi nasıl gerçekleştiririz?” sorusunu sorarak derse hazırlık yapma 432 4.33
94 Kendini geliştirme fırsatlarını değerlendirme 437 4.30
95 Gerektiğinde uzmanlarla işbirliğine girme 436 4.13
96 Hatalarını kabul etme, hata yapanlara gerekli fırsatı verme 430 4.42
97 Özlük haklarına ilişkin konularda haklarını arama 437 4.16
98 Teknolojiyi mesleki ve kişisel gelişimi için kullanma 435 4.21
99 Araştırma ve sorgulama alışkanlığını geliştirme 435 4.27
100 Mesleki gelişimini sağlayacak ortamlara girme (Mesleki örgütlere katılma ve sorumluluk alma) 428 3.85
101 Mesleğindeki sorunlara duyarlı olma ve çözüme katkı getirme 353 4.18
281
layacak ortamlara girme (Mesleki örgütlere katılma ve sorumluluk alma)”
( = 3.85) öğretmenlerin kendilerini en yetersiz algıladıkları konudur.
Öğretmenlerin kendini geliştirme yeterlilik algılarının ortalamasına (4.28) bakıla-
rak öğretmenlerin kendilerini geliştirme konusunda çok yeterli gördükleri söyle-
nebilir.
IV. Öğretmenlerin Ulusal ve Uluslararası Değerlere İlişkin Yeterlilik Algıları
Tablo 99: Öğretmenlerin Ulusal ve Uluslararası Değerlere İlişkin
Yeterlilik Algıları
IV. Ulusal ve Uluslararası Değerlere İlişkin Yeterlilikler N
102
Ülkesini, ulusunu, öğrencisini sevme ve öğrenciyi yüreklen-dirme
435 4.73
103 Dürüst olma 436 4.79
104 Bedensel ve ruhsal yönden sağlıklı olma 437 4.58
105 Eğilmeme ve ilkeli olma 436 4.64
106 Genel ve temel konularda donanımlı olma 437 4.43
107 Analitik olma 432 4.38
108 Ana dilini etkili kullanma (diksiyon, sözlü ve yazılı anlatım) 437 4.51
109 Güzel yazı yazma 435 4.39
110
111
Sanata ve estetiğe duyarlı olma 434 4.47
111 Doğayı sevme ve çevreye duyarlı olma 435 4.72
112 Sorumluluk duygusu gelişmiş olma 436 4.76
113 İnsanları sevme 434 4.74
114 Türk kültürünü tanıma ve benimseme 435 4.67
115 Toplumla ilgili nitelikleri bilme 435 4.63
116 Ulusal değerlere sahip çıkma 437 4.73
117 Evrensel değerleri benimseme 435 4.67
118 Çevresine örnek olma 435 4.60
119 Çağdaş bir insanın sahip olması gereken becerilerle (bilgisa-yar, internet, vb.) donanımlı olma
430 4.29
120 Çağdaş gelişmelerden haberdar olma 436 4.39
121 Mesleğini severek yapma 436 4.58
282
Öğretmenlerin ulusal ve uluslararası değerlere ilişkin olarak kendilerini en
yeterli( yüksek) ve en yetersiz ( düşük) olarak algıladıkları konular
En Yüksek Yeterlilik Algıları İle İlgili Maddeler
1. ( Madde: 103) Dürüst olma ( = 4,79),
2. ( Madde: 124) Atatürk ilke ve devrimlerini özümsemiş, laik ve demokratik
olma( = 4,77),
3. ( Madde: 126) İşine ve devama özen gösterme ( = 4,77)
En Düşük Yeterlilik Algıları İle İlgili Maddeler
1. ( Madde: 107) Analitik olma ( = 4,38)
2. ( Madde: 109) Güzel yazı yazma ( = 4,39)
3. ( Madde: 120) Çağdaş gelişmelerden haberdar olma( = 4,39)
Öğretmenlerin diğerlerine göre kendilerini daha yetersiz buldukları yeterlilik
122 Davranışları ve kişiliği ile öğrencilerine ve topluma örnek olma 434 4.62
123 Kendisiyle barışık olma 436 4.61
124 Atatürk ilke ve devrimlerini özümsemiş, laik ve demokratik olma
436 4.77
125 Konuları, olayları, olguları akılcı biçimde değerlendirme 435 4.62
126 İşine ve devama özen gösterme 435 4.77
127 Açık fikirli olma 436 4.68
128 Bazı toplumsal ve sosyal değerlere sahip olma ve bu değerleri öğrencilerine benimsetme
431 4.66
129 Ülkesinde ve dünyada olup bitenle ilgilenme 437 4.63
130 Sırdaş olma 435 4.73
131 Tasarlayıcı olma 436 4.49
132 Kolaylaştırıcı olma 437 4.58
133 Sağlam bir karaktere ve kişiliğe sahip olma 434 4.70
134 Planlı programlı olma 436 4.53
135 Sorun çözme becerilerini uygulayan olma 436 4.54
136 Öğretmenlik mesleğinin etik ilkelerine uygun davranma 437 4.70
137 Komplekssiz olma 436 4.67
283
maddelerinin aritmetik ortalamalara bakıldığında ( = 4.38 ve 4.39) öğretmenle-
rin kendilerini bu konularda da oldukça yeterli buldukları söylenebilir.
Sonuç
Öğretmenlerin Yeterlilik Algıları (meslek bilgisi, alan bilgisi, kendini ge-
liştirme, ulusal ve uluslararası değerler) Konusunda Elde Edilen Sonuçlar
1) Tüm Yeterlik Alanlarında Öğretmenlerin Kendilerini En Yeterli ve En ye-
tersiz Olarak Algıladıkları Maddeler:
En yeterli gördükleri konu dürüstlük (Dürüst olma, = 4.79),
En düşük düzeyde algıladıkları yeterlilik alanındaki bilimsel çalışmala-
ra katılımdır (Alanında yapılan bilimsel çalışmalara katılma, = 3.79).
2) Öğretmenlerin Kendilerini Algılama Düzeyleri İle İlgili Yeterlilik Madde
lerine Verilen Cevapların Aritmetik Ortalamalarına Bakıldığında:
En yüksek aritmetik ortalama 4,79 ve
En düşük aritmetik ortalamanın 3.79’dur.
3) Öğretmenlerin tüm maddelere verdikleri cevapların ortalaması alındı-
ğında 4.36 bulunmaktadır. Bu ortalamaya bakılarak öğretmenlerin tüm yeterli-
liklere ilişkin genel olarak kendilerini çok yeterli gördükleri söylenebilir.
Öğretmenlerin Yeterlilik Algılarının Farklılık Gösterme Durumu
1. Öğretmenlerin Yeterlilik Algılarının Formasyon Alma Durumlarına Göre
Karşılaştırılması: Öğretmenlerin test sonuçları incelendiğinde hiçbir alt boyutta
ve toplam puanda, formasyonu alan ve almayan gruplar arasında anlamlı bir
farkın olmadığı görülmüştür.
2. Öğretmenlerin Yeterlilik Algılarının Hizmet İçi Eğitim Alma Durumlarına
Göre Karşılaştırılması: Öğretmen yeterlilikler algılarının hizmet içi eğitim alma
durumlarına göre karşılaştırılmasında hizmet içi eğitim alan öğretmenler kendi-
lerini özellikle hizmet içi almayan öğretmenlere göre okul, aile, meslektaş ve
toplum ilişkilerinde daha yeterli algılamaktadırlar. Gruplara ait sıra ortalamaları
incelendiğinde, hizmet içi eğitim alan öğretmenlerin sıra ortalamalarının alma-
yanlardan daha yüksek olduğu görülmektedir.
3. Öğretmenlerin Yeterlilik Algılarının Branşlarına Göre Karşılaştırılması
Öğretmen yeterlilik algılarının branşlarına göre karşılaştırılmasına ilişkin bağım-
sız örneklemler için t testi sonuçları incelendiğinde;
Programa ve içeriğe ilişkin mesleki yeterlilikler,
284
Alan bilgisine ilişkin yeterlilikler,
Ulusal ve uluslararası değerlere ilişkin yeterlilikler boyutlarında gruplar
arasında anlamlı fark olmadığı görülmektedir. Diğer boyutlarda ve toplam pu-
anda ise sınıf öğretmenleri ve branş öğretmenleri arasındaki fark anlamlıdır.
Sınıf öğretmenlerinin ortalamasının ( =4.27),
Diğer branş öğretmenlerinin ortalamasından ( =4.03) yüksek olduğu
görülmektedir.
Sınıf öğretmenleri ile branş öğretmenlerinin meslek bilgisine ilişkin tüm alt bo-
yutlarda (öğrenciyi tanıma ve öğrencinin gelişimini sağlamaya, öğrenme-
öğretme sürecine, öğrenmeyi, gelişimi izlemeye ve değerlendirmeye, okul, aile,
meslektaş ve toplum ilişkilerine, programa ve içeriğe) aritmetik ortalamalar in-
celendiğinde sınıf öğretmenlerininkilerin yüksek, diğer branş öğretmenlerinin
düşük olduğu görülmektedir.
Bu bulgudan, sınıf öğretmenlerinin meslek bilgisine ilişkin yeterlilik algısının
branş öğretmenlerinkinden yüksek olduğu yorumu çıkarılabilir.
Öğretmenlerin kendini geliştirmeye ilişkin yeterlilik algıları boyutunda sınıf öğ-
retmenleri ve branş öğretmenleri arasında anlamlı fark vardır.
Sınıf öğretmenlerinin ortalamasının ( =4.24),
Diğer branş öğretmenlerinin ortalamasından ( =4.09) yüksek olduğu
görülmektedir.
Sınıf öğretmenlerinin branş öğretmenlerine göre kendini gelitirmeye ilişkin ye-
terlilik algılarının daha yüksek olduğu söylenebilir.
Öğretmen yeterlilikleri ile ilgili tüm boyutlar bir arada incelendiğinde öğretmen-
lerin yeterlilik algıları açısından sınıf öğretmenleri ve branş öğretmenleriarasın-
da anlamlı fark vardır.
Sınıf öğretmenlerinin ortalamasının ( X =4.27),
Diğer branşöğretmenl rinin ortalamasından ( X =4.03) yüksek olduğu gö-
rülmektedir.
4. Öğretmenlerin Yeterlilik Algılarının Mesleğini İsteyerek Seçme Durumla-
rına Göre Karşılaştırılması
Öğretmen yeterlilik algılarının öğretmenlik mesleğini isteyerek seçip seçmeme-
ye göre karşılaştırılmasına ilişkin bağımsız örneklemler testi sonuçları incelendi-
ğinde, tüm boyutlarda gruplar arasında anlamlı fark olmadığı görülmektedir.
285
Öneriler
i. Öğretmenlerin kendilerini diğerlerine göre daha yetersiz algıladıkları
Gelişim özelliklerini tanıma
Bilgi ve iletişim teknolojilerinde donanımlı olma
Değişik ölçme tekniklerini kullanarak öğrencinin konu alanındaki
öğrenmelerini ölçme
Çevre olanaklarından yararlanma
Özel alan öğretim programını izleme ve değerlendirme
Alanında yapılan bilimsel çalışmalara katılma
Mesleki gelişimini sağlayacak ortamlara girme (Mesleki örgütlere katıl-
ma ve sorumluluk alma)
Analitik olma
Güzel yazı yazma
Çağdaş gelişmelerden haberdar olma konularında hizmet içi eğitim
programları hazırlanmalı, bu konulara, öğretmenlerin hizmet öncesi eğitiminde
ağırlık verilmelidir.
ii. Hizmet içi eğitim alan öğretmenler kendilerini hizmet içi almayan öğret
menlere göre öğretmenlik yeterlilikleri algısının daha yüksek olduğu sonucuna
dayalı olarak öğretmenlere yönelik hizmet içi eğitim programlarının sayısı ve
niteliği artırılmalıdır.
iii. Branş öğretmenlerine yönelik düzenlenen hizmet öncesi eğitim program-
larında, öğretmenlik yeterlilik algısına olumlu etki yapacak düzenlemeler yapıl-
malıdır.
iv. Öğretmenlere meslektaşları ile işbirliği kurma ve kendilerini daha objektif
değerlendirmelerine yönelik beceriler kazandırılmalıdır. Bu becerilerini kullana-
rak öğretmenlerin eğitim gereksinimleri olduğu fark etmelerini sağlayacak ça-
lışmalar yaptırılmalıdır.
Kaynak (8) : Dr. Ömer Cem KARACAOĞLU, Adnan Menderes Üniversitesi Eğitim Fakültesi,Öğretmenlerin Yeterlilik Algıları
286
ARAŞTIRMA-3: ÖĞRETMEN GÖZÜYLE ÖĞRETMENLİK MESLEĞİ(9)
Örneklem
Araştırmanın örneklemini Ankara’da 105 okulda görev yapan 1701 öğretmen
oluşturmaktadır. Katılım gönüllülük esasını temel aldığı için, öğretmenlerin ver-
dikleri cevapların gerçeği yansıttığı düşünülmektedir.
Amaç
Bu çalışma, eğitim sistemini doğrudan etkileyecek faktörlerin başında öğret-
menlerin mesleklerini algılama biçimlerinin, mesleklerine yönelik geliştirdikleri
duyguların ve mesleklerine olan bağlılıklarının geldiği varsayımından hareketle;
öğretmenlerin mesleki algılarını, iş doyumlarını ve örgütsel bağlılık düzeylerini
belirlemeyi hedeflemektedir.
Öğretmenlerin Öğretmenlik Mesleğine Yönelik Algılarına İlişkin Bulgular
Öğretmenlerin “Öğretmenlik Mesleğine Yönelik Algı Ölçeği”ne verdiği cevaplar
bireysel değer algısı, toplumsal değer algısı, olumsuz mesleki imaj ve üretkenli-
ğin sınırlılığı olmak üzere 4 alt boyut üzerinden incelenmiş, cevaplarla ilgili ana-
lizler takip eden bölümde sunulmuştur.
Tablo 100: Öğretmenlerin Bireysel Değer Algılarına Yönelik Görüşlerinin Dağılımı
SN Maddeler
Asl
a K
atılm
am
ve K
atılm
am
K
ısm
en K
atılı
rım
Ke
sin
likle
K
atılı
rım
ve
Kat
ı-
lırım
1 Çocuklar için aileleri dışında yaşamlarındaki en değerli yetişkin öğretmendir. 8,6 22,9 67,2
2 Öğretmenlik toplum için en önemli meslekler arasındadır. 13,3 19,3 66
3 Öğretmenlik gurur duyulacak bir meslektir. 8,2 13,7 76,6
4 Öğretmenlik saygın bir meslektir. 11,2 19,9 65,7
5 Öğretmenlik keyif verici bir meslektir. 9,2 27,3 62,2
6 Öğretmenlik mesleği kişiliğime ve yaşamıma çok anlam katıyor.
9,6 31 57,6
287
Bireysel değer algısı alt boyutunda bir araya gelen maddeler incelendiğinde,
öğretmenlerin çoğunluğunun öğretmenliğin gurur duyulacak, saygın, keyif ve-
rici, toplum için en önemli meslekler arasında olduğunu düşündükleri
görülmektedir (Tablo 100). Bununla birlikte, öğretmenler mesleklerinin kişi-
liklerine ve yaşamlarına anlam kattığını, çocuklar için aileleri dışında yaşam-
larındaki en önemli yetişkinin öğretmenleri olduklarını düşünmektedir.
Tablo 101: Öğretmenlerin Toplumsal Değer Algılarına Yönelik Görüşlerinin Dağılımı
Toplumsal değer algısı alt boyutunda öğretmenliğin ideal bir meslek olduğunu düşünen öğretmenlerin oranının çoğunlukta olduğu görülmektedir (Tablo 101).
Bununla birlikte öğretmenlerin sadece beşte biri çocuklarının öğretmen ol-
masını isterken, öğretmenlerin %60’ı toplumun öğretmenlerin sorunlarını
önemsediğini ve duyarlı davrandığını düşünmemektedir.
SN Maddeler
Asl
a K
atılm
am
ve K
atılm
am
K
ısm
en K
atılı
rım
Ke
sin
likle
K
atılı
rım
ve
Kat
ılırı
m
1 Öğretmenliğin ideal bir meslek olduğunu düşünürüm.
13,7 26,9 58,3
2 Toplum öğretmenlere sempati duyar. 23,9 40,7 34,1
3 Çocuklarımın öğretmen olmasını isterim. 51,5 26,1 21
4 Öğretmenlerin topluma yön veren bireyler olarak algılandığını düşünürüm.
16,9 33,1 47,9
5 Öğretmenlik yapmak bana saygınlık kazandırmaktadır.
21,9 41,2 35,4
6 Öğretmenlik mesleğine verilen değerin artacağını düşünüyorum.
45,7 26,1 26,2
7 Toplum öğretmenlerin sorunlarını önemser ve duyarlı davranır.
57,3 25,6 15,7
8 Öğrencilerime öğretmenlik mesleğini seçmelerini tavsiye ederim.
22,8 35,4 39,4
288
Tablo 102: Öğretmenlerin Olumsuz Mesleki İmaja Yönelik Görüşlerinin
Öğretmenlerin %62,5’i toplumun öğretmenleri bazen eğitimli çocuk bakıcısı gibi
gördüğünü düşünürken, yaklaşık dörtte üçü ailelerin üstlenmedikleri sorumlu-
lukları öğretmenlere yükledikleri yönünde görüş bildirmiştir. Öğretmenlik mes-
leğinin saygınlığı ve imajının düzelmeyecek kadar yıprandığını düşünen öğret-
menlerin oranı ise %41,9’dur (Tablo 102)
Tablo 103: Öğretmenlerin Üretkenliğin Sınırlılığına Yönelik Görüşlerinin Dağılımı
SN Maddeler
Asl
a K
atılm
am
ve K
atılm
am
K
ısm
en K
atılı
rım
Ke
sin
likle
K
atılı
rım
ve
Kat
ılırı
m
1 Öğretmenlik mesleğinin saygınlığı ve imajı düzelmeyecek kadar yıpranmıştır.
22,3 33,4 41,9
2 Toplum öğretmenleri bazen eğitimli çocuk bakıcısı gibi görüyor.
8,5 27,4 62,5
3 Aileler üstlenmedikleri sorumlulukları öğretmenlere yüklüyorlar.
4 20,3 73,9
SN Maddeler
Asl
a K
atılm
am v
e K
atılm
am
K
ısm
en K
atılı
rım
Ke
sin
likle
Kat
ılırı
m v
e K
atılı
rım
1 Öğretmenlik mesleği asla rahat bir hayat fırsatı sunmaz.
15,6 31,1 51,2
2 Öğretmenlik mesleği bir kariyer mesleği değildir.
19 21,4 57,3
3 Emeklerimizin karşılığı ve ürünü hemen açığa çıkmadığı için değerimiz yeterince anlaşılmıyor.
6,7 21,6 70,3
4 Öğretmenlerin çalışma koşulları toplumun bildiğinden daha kötüdür.
8,4 22,8 67,1
289
Tablo 103 incelendiğinde üretkenliğin sınırlılığı olarak adlandırılan alt boyutta
yer alan ifadelere öğretmenler tarafından verilen cevaplar, öğretmenlerin yarı-
sından çoğunun öğretmenlik mesleğinin rahat bir hayat fırsatı sunmadığını
(%51,2) ve kariyer mesleği olmadığını (%57,3) düşündüğü görülmektedir.
Bununla birlikte öğretmenlerin büyük çoğunluğu (%70,3), emeklerinin karşılığı
ve ürünü hemen açığa çıkmadığı için değerlerinin yeterince anlaşılmadığını, ça-
lışma koşullarının ise toplumun bildiğinden daha kötü olduğunu (%67,1) dü-
şünmektedir.
Tablo 104: Öğretmenlere Öğretmenlik Mesleği ile İlgili Yöneltilen Diğer Sorular
SN
Maddeler
Asl
a K
atılm
am v
e
Kat
ılmam
Kıs
men
Kat
ılırı
m
Ke
sin
likle
K
atılı
rım
ve
Kat
ılırı
m
1 Öğretmenlik yaptıkça mesleğin saygınlığına yönelik inancım azaldı.
20,8 28 49,3
2
Toplumun öğretmenlik mesleğini ideal görmesi mesleki saygınlıktan çok mesai ve tatil konusundaki değerlendirmelerle ilgilidir.
12,9 23,8 61
3 Öğretmenlik mesleği hiçbir işte olmadığı kadar belirsiz ve öngörülemez problemlere sahiptir.
16,4 29,1 52,6
4 Çocuklarla uğraşmak başkalarınca önemli gibi sunulan ama çok ciddiye alınmayan bir iş.
17,5 22,6 57
5 Öğretmenlik toplumda kadın mesleği olarak algılanır.
15,9 31,8 50,6
6 Öğretmenlerin aydın kişiler olduğunu düşünüyorum.
11,5 31,8 50
7 Öğretmenlerin mesleki açıdan yetersiz oldukları-nı düşünüyorum.
32,6 44,9 20,5
8 Öğretmenlerin kırtasiye işleriyle çok uğraştıkları-nı düşünüyorum.
8,3 23,6 65,6
9 Öğretmenlerin rollerinin belirsiz olduğunu düşünüyorum.
25,1 36,8 35,3
290
Özet Bulgular
1. Öğretmenlerin büyük çoğunluğu (%77,1), mesleklerini bilerek ve isteye-
rek seçmiştir.
2. Öğretmenlerin öğretmenlik mesleğini seçme sebepleri, devlet güvenceli
bir iş olması (%59,4), toplumda saygın bir yerinin olması (%53,9), aile teşvikleri
(%29,5) ve üniversiteye giriş puanının öğretmenliğe yetmesi (%27,1) olarak sıra-
lanmaktadır.
3. Öğretmenlerin yaklaşık %95’i dersi olumsuz yönde etkileyen davranışları
kontrol edebildiğini, öğrencilerin zor sorularına cevap verebildiğini ve sınıf yöne-
timi konusunda kendine güvendiğini ifade etmiştir. Öğretim yöntemleri konu-
sunda kendini yeterli bulan öğretmenlerin oranı ise, %82,7’dir.
4. Öğretmenlerin %70,3’ü öğretmenlikten alacağı manevi doyumu hiçbir
şeye değişmezken, %86’sı da “Mesleğimle ilgili faaliyetleri yapmak bana hiç
zevk vermiyor.” ifadesine olumsuz görüş bildirmişlerdir. Buna rağmen; “Bir
ömür boyu öğretmenlik yapabilirim.” ifadesine olumsuz görüş bildiren öğret-
menlerin oranı %51,2’dir ve “Benden yeni bir meslek seçmem istense hiç tered-
dütsüz yine öğretmenlik mesleğini seçerdim.” ifadesine katılmayan öğretmenle-
rin oranına (%51,3) benzerdir.
5. Öğretmenlerin yarısına yakını, öğretmenlerin topluma yön veren birey-
ler olarak algılandığını düşünmektedir. Buna rağmen, öğretmenlik mesleğine
verilen değerin artacağına inanan ve toplumun öğretmenlerin sorunlarına karşı
duyarlı davrandığını düşünen öğretmenlerin oranı oldukça düşüktür. Öğretmen-
lik mesleğinin saygınlığı ve imajının düzelmeyecek kadar yıprandığını düşünen
öğretmenlerin oranı ise %41,9’dur.
6. Öğretmenlerin yarısı öğretmenlik yaptıkça, mesleğin saygınlığına yönelik
inançlarının azaldığını belirtmiştir.
7. Öğretmenlerin %62,5’i toplumun öğretmenleri bazen eğitimli çocuk ba
kıcısı gibi gördüğünü düşünürken, yaklaşık dörtte üçü ailelerin üstlenmedikleri
sorumlulukları öğretmenlere yüklediği yönünde görüş bildirmiştir.
8. Öğretmenlerin büyük çoğunluğu (%70,3), emeklerinin karşılığı ve ürünü
hemen açığa çıkmadığı için değerlerinin yeterince anlaşılmadığını, çalışma koşul-
larının ise toplumun bildiğinden daha kötü olduğunu (%67,1) düşünmektedir.
9. Öğretmenlerin sadece 1/5’i çocuklarının öğretmen olmasını istemektedir.
291
10 Öğretmenlerin yarısından çoğu (%51,2), mesleğinin rahat bir hayat fır-
satı sunmadığını, %57,3’ü ise kariyer mesleği olmadığını düşünmektedir.
Temel eğitimde görev yapan öğretmenlerin mesleki algı ortalamaları, diğer ka-
demelerde görev yapan öğretmenlerin ortalamalarından daha yüksektir.
Yapılan analiz sonuçlarından hareketle, “Öğretmenler mesleklerini nasıl algılı-
yor?” sorusuna verilebilecek en genel cevap; öğretmenlerin kendi bakış açıları
ile mesleklerini olumlu algıladıkları, ancak öğretmenlik mesleğiyle ilgili toplum-
sal algıyı olumsuz yorumladıkları yönünde olacaktır.
Öğretmenlere, toplumun öğretmenlik mesleğini nasıl algıladığı ile ilgili görüşleri
sorulduğunda, bireysel algıların oldukça farklılaştığı görülmüştür. Öğretmenler,
genel olarak öğretmenlik mesleğinin saygınlığının ve imajının düzelmeyecek
kadar yıprandığını, toplumun öğretmenlerin sorunlarına karşı duyarlı davran-
madığını düşünmektedir. Bununla birlikte öğretmenler, çocuklarla uğraşmanın
başkalarınca önemli gibi sunulan, ancak çok ciddiye alınmayan bir iş olduğunu
düşünmektedir. Toplumun öğretmenleri eğitimli çocuk bakıcısı gibi gördüğü,
ailelerin üstlenmedikleri sorumlulukları öğretmenlere yüklediği yönünde görüşe
sahip olan öğretmenler, öğretmenlik yaptıkça mesleğin saygınlığına yönelik
inançlarının azaldığını ifade etmiştir.
Kısacası öğretmenlerin mesleklerine yönelik görüşleri ile toplumun öğretmenlik
mesleğini algılama biçimleri paralellik göstermemektedir.
Eğitim sistemimizde nicelikle ilgili mevcut problemler için pek çok önlem alın-
makta, ancak nitelikle ilgili problemlerin çözümü için köklü değişikliklere gidil-
mesi noktasında sıkıntılar yaşanmaktadır. Öğretmenlerle ilgili gerçekleştirilen
düzenlemeler daha çok öğretmen yeterliklerinin tanımlanması, öğretmen aday-
larının yetiştirilmesi, atamalar ve istihdam edilebilirlik üzerinden şekillenmekte-
dir. Bu çalışmanın sonuçları ise, öğretmenlerin öğretmenlikle ilgili toplumsal
görüşü olumsuz yorumlamasıyla birlikte, örgütle özdeşim kurma ve meslekleri-
ne yönelik olumlu duygular besleme konusunda sıkıntılar yaşadıklarını göster-
mektedir. Dolayısıyla, öğretmenlerin karşı karşıya kaldıkları bu olumsuz tablo-
nun eğitim sisteminde yaşanan niteliksel problemlerle ilişkisi olabileceği göz
önünde bulundurulmalıdır. Öğretmenleri psikolojik olarak mesleklerine bağla-
yacak, onlarda olumlu duyguların gelişmesine sebep olacak düzenlemelerin
gerçekleştirilmesi öncelikli politikalar arasında ele alınmalıdır.
Kaynak (9) : Tedmem; Öğretmen Gözüyle Öğretmenlik Mesleği-Ankara
292
ARAŞTIRMA-4: ÖĞRENCİLERE GÖRE ÖĞRETMEN YETERLİKLERİ(10)
Örneklem
Araştırmacı kurum tarafından 2007-2008 öğretim yılında Türkiye İstatistik Ku-
rumunca istatistiki bölge birimi sınıflandırması esas alınarak, 12 istatistiki bölge
biriminden birer il olmak üzere toplam 12 il örnekleme alınmıştır. Her ilin Milli
Eğitim Müdürlüğü yetkilileri ile görüşülerek 10 okul belirlenmiştir. Araştırmanın
örneklemi bu okulların 6, 7 ve 8. sınıflarında öğrenim gören 4450 öğrenciden
oluşmaktadır.
Amaç
Araştırmasının amacı ilköğretim okullarında görev yapan öğretmenlerin Milli
Eğitim Bakanlığı tarafından hazırlanarak, 17.04.2006 tarihli makam onayı ile
yürürlüğe giren Öğretmenlik Mesleği Genel Yeterlikleri çerçevesinde öğretmen-
lerin genel yeterliklerinin öğretmen, yönetici, öğrenci ve veliler tarafından de-
ğerlendirilerek bir mevcut durum değerlendirmesi yapmak ve yeterliklerin geliş-
tirilmesine yönelik çözüm önerileri geliştirmektir.
Veri toplama araçları
Öğrenci Anketi: Anketlerin oluşturulmasında Milli Eğitim Bakanlığınca hazırlan-
mış olan yeterlikler, alt yeterlikler ve performans göstergeleri sıralanarak, bir
çapraz tablo üzerinde hangi yeterlik alanı ile ilgili öğretmen, yönetici, öğrenci ve
veli gruplarından hangisinden ya da hangilerinden bilgi edinilebileceği belirlen-
miştir.
ÖĞRENCİ ANKETİ
(ÖĞRENCİLERE GÖRE ÖĞRETMEN YETERLİKLERİ)
Sevgili öğrenciler,
Bu form, okulunuzda eğitim-öğretim kalitesini yükseltmek amacıyla düzenlenen
değerlendirme çalışmalarının önemli bir parçasıdır. Hem okulunuz hem de öğ-
retmenleriniz açısından büyük değer taşıyan bu değerlendirme formu aracılığıy-
la daha nitelikli bir öğretim hizmeti sunulmasına katkıda bulunacaksınız.
Böyle bir katkı için sizden “Öğretmeni Değerlendirme Öğrenci Formu”ndaki
maddelerin samimi ve gerçek düşüncelerinizi yansıtacak biçimde özenle yanıt-
lamanız beklenmektedir.
Gösterdiğiniz ilgiden dolayı şimdiden teşekkür ederiz.
293
Tablo 105: Öğrenciye Göre Öğretmen Yeterlikleri Anketi
Lütfen anketi hangi ders veya deresler için dolduracağınızı belirtiniz.
1 ( ) Türkçe 2 ( ) Matematik 3 ( ) Fen ve Teknoloji 4 ( ) Sosyal Bilgiler
5 ( ) Yabancı Dil 6 ( ) T.C. İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük
1 2 3 4
Cinsiyetiniz
Kız ( )
Erkek ( )
Sınıfınız
6.sınıf ( )
7.sınıf ( )
8.sınıf ( )
Doğum yeri ve yılı
……………………….
……/……/………
Sınıfınızda kaç öğrenci var?
( ) 20’den az ( ) 20-25
( ) 26-30 ( ) 31-35 ( ) 36-40
( ) 41-45 ( ) 41-45 ( ) 46-50
( ) 51-55 ( ) 56-60 ( ) 60-…
Sıra No
SORULAR
5
Öğretmeniniz ve yönetimle görüşmek için veliniz okula hangi sıklıkla
geliyor?
1 ( ) Yılda birkaç defa 2 ( ) Ayda birkaç defa
3 ( ) Haftada birkaç defa 4 ( ) Hiç gelmiyor
6 Okulunuza severek ve isteyerek mi geliyorsunuz?
1( ) Evet 2( ) Hayır
7 Sınıfta kendinizi rahat hissediyor musunuz?
1( ) Evet 2( ) Hayır
8 Öğretmeninizin gözünde değerli olduğunuzu düşünüyor musunuz?
1( ) Evet 2( ) Hayır
9
Öğretmeniniz bir konuyu işlerken,
1( ) Sınıftaki tüm öğrencilerin konuyu anladığından emin olmadan yeni bir
konuya geçmez
2( ) Bazı öğrenciler konuyu tam olarak anlamamış olsa da yeni konuya
geçer
10 Öğretmeniniz nasıl ders çalışacağınız konusunda sizi yönlendiriyor mu?
1( ) Evet 2( ) Bazen 3( ) Hayır
294
Sıra No
SORULAR
11 Dersle ilgili bir eksiğiniz olduğunda, Öğretmeniniz size özel zaman ayırıyor
mu?
1( ) Evet 2( ) Bazen 3( ) Hayır
12 Öğretmeniniz öğrencilere adil davranıyor mu?
1( ) Evet 2( ) Hayır
13
Öğretmenimiz;
1( ) Bize yanlış olduğunu söylediği davranışları kendisi de yapmıyor
2( ) Bize yanlış olduğunu söylediği davranışları bazen kendisi yapıyor
14 Sizce Öğretmeniniz işini severek yapıyor mu?
1( ) Evet 2( ) Hayır
15
Derste yaptığınız çalışmalar, alıştırmalar, oyunlar ve benzeri etkinlikler
öğrenmenizin daha eğlenceli hale gelmesini sağlıyor mu?
1( )Evet 2( )Bazen 3( )Hayır
16
Öğretmeniniz sınıfta herkese söz hakkı veriyor mu?
1( ) Evet, eşit söz hakkı veriyor
2( ) Hayır, bazılarına daha çok söz hakkı veriyor
17 Öğretmeniniz dış görünüşüne özen gösteriyor mu?
1( ) Evet 2( ) Bazen 3( ) Hayır
18
Öğretmeniniz derslerinde bilgisayar, tepegöz, projeksiyon cihazı gibi
araçları ne kadar sıklıkta kullanıyor?
1 ( ) Hiç kullanmıyor 2 ( ) Bir dönemde 1-2 ders 3 ( ) Ayda 1-2 ders
4 ( ) Haftada 1-2 ders 5 ( ) Haftada 1-2 dersten daha fazla
19 Öğretmeniniz derste bilgisayar, tepegöz, projeksiyon cihazı gibi araçları sizin de kullanmanıza fırsat veriyor mu?
1( ) Evet 2( ) Bazen 3( ) Hayır
20 Öğretmeniniz sınavlardan sonra sizin neleri doğru, eksik ya da yanlış yaptığınızı anlatıyor mu?
1( ) Evet 2( ) Bazen 3( ) Hayır
295
Sıra No
SORULAR
21
Öğretmeninizin verdiği ödev, proje ve benzeri çalışmalar öğrenmenizi
kolaylaştırıyor mu?
1( ) Evet 2( ) Bazen 3( ) Hayır
22
Öğretmeninizin verdiği ödevleri yaparken, kaynaklara genellikle nereden ulaşıyorsunuz?
1( ) Okul veya halk kütüphanesinden 2( ) Evdeki mevcut kitaplardan
3( ) İnternetten 4( ) Diğer ……………………
23
Öğretmeniniz dersi nasıl işliyor?
1( ) Dersi hep birlikte işliyoruz 2( ) Öğretmen kendisi işliyor
24
Öğretmeniniz dersin başında, o derste ne öğreneceğiniz hakkında bilgi veriyor mu?
1( ) Hiçbir zaman 2( ) Bazen 3( ) Her zaman
25
Öğretmeniniz konuları sizin daha kolay anlayabileceğiniz biçimde
işliyor mu?
1( ) Hiçbir zaman 2( ) Bazen 3( ) Her zaman
26
Öğretmeniniz dersi işlerken, ders kitabı dışında farklı kitap, dergi ve
benzeri kaynaklar kullanıyor mu?
1( ) Hiçbir zaman 2( ) Bazen 3( ) Her zaman
27 Öğretmeniniz verdiği ödev, proje ve benzeri çalışmaları kontrol ediyor mu?
1( ) Hiçbir zaman 2( ) Bazen 3( ) Her zaman
28
Öğretmeniniz, ödeviniz ya da projeniz ile ilgili neyi doğru neyi eksik ya da
yanlış yaptığınızı gösteriyor mu?
1( ) Hiçbir zaman 2( ) Bazen 3( ) Her zaman
29
Derste bir soruya doğru cevap verdiğinizde Öğretmeniniz genellikle ne yapar?
1( ) Güzel sözler söyler ya da ödül verir 2( ) Hiçbir şey yapmaz
296
Öğretmenlerin yeterliklerinin geliştirilebilmesinde içerik, yöntem ve stratejilerin
belirlenmesi büyük ölçüde mevcut yeterliklere ilişkin bir değerlendirme yapıl-
ması ve somut veriler elde edilmesi ile mümkün olabilir.
Buna yönelik olarak Türkiye’de ilköğretim öğretmenlerinin genel yeterliklerini
değerlendirebilmek öğretmenlik mesleği standartlarının geliştirilmesi ve çözüm
önerileri geliştirebilmek amacıyla araştırmacı kurum tarafından bir araştırma
gerçekleştirmiştir.
Araştırmada MEB tarafından hazırlanan “öğretmenlik mesleği genel yeterlikleri”
çerçevesinde öğretmen yeterliklerinin değerlendirilmeside öğretmen, yönetici,
öğrenci ve velilerin görüşlerinden yararlanılmıştır.
Öğrencilere göre öğretmenlerin, Öğretmenlik Mesleği Genel Yeterliklerine (sa-
dece öğrencilerin değerlendirme yapabileceği hususlar) sahip olma düzeyi ne-
dir? Sorusunun cevapları aşağıda tablolarda sunulmuştur.
Sıra No
SORULAR
30
Ders sırasında bir soruya yanlış cevap verdiğinizde Öğretmeniniz genellikle
ne yapar?
1( ) Doğrusunu bulmak için bizi cesaretlendirir 2( ) Moralimizi bozacak
tepkiler verir 3( ) Hiçbir şey yapmaz 4( ) Diğer (lütfen belirtiniz) ……………
31
Öğretmeniniz sınavlardan sonra, yapamadığınız sorularla ilgili konuları
tekrar işliyor mu?
1( ) Hiçbir zaman 2( ) Bazen 3( ) Her zaman
32 Öğretmeniniz ders işlerken çevrenizden örnekler veriyor mu?
1( ) Hiçbir zaman 2( ) Bazen 3( ) Her zaman
33
Öğretmeninizin sınıftaki tüm öğrencilerin derslere yeterince katılımınızı
sağladığını düşünüyor musun?
1( ) Evet 2( ) Hayır
34
Lise giriş sınavlarında aldığınız not ( 8.sınıflar cevaplandıracak)
1( ) 200 ve daha altı 2( ) 201-250 arası 3( ) 251-300 arası
4( ) 401-450 arası 5( ) 451-500 arası 6( ) Sınava girmedim
297
Öğrencilere Göre Öğretmen Yeterlikleri
Tablo 106: Tablo 105’teki Öğrenci Anketinin Analizi
SN Sorular
5
Öğretmen ve Yönetimle Görüşmek için Velinin Okula Gelme Sıklığı
Öğrencilerin yaklaşık %67’si velilerinin öğretmen ve okul yönetimi ile gö-
rüşmek için en az ayda birkaç kez okula geldiğini belirmiştir.
Bu bulgular, öğrencilere göre velilerin önemli bir oranının çocuklarının eği-
timini sıkı bir şekilde izlediklerini göstermektedir.
6
Öğrenciler Okula Severek ve İsteyerek mi Geliyor?
Bu soruya öğrencilerin tamına yakını (%94.4) “evet” cevabını vermiştir.
7
Öğrenciler Sınıfta Kendini Rahat Hissediyor mu?
Öğrencilerin %81,6’sı sınıfına kendini rahat hissettiğini belirtirken, yaklaşık
%18’inin sınıfta kendini rahat hissetmediğini belirtmiştir.
8
Öğrenciler Öğretmenin Gözünde Değerli Olduğunu Düşünüyor mu?
Öğrencilerin %81,2’si öğretmeninin gözünde değerli olduğunu düşünürken,
%17,9’u bu soruya hayır cevabı vermiştir.
9
Öğretmenler Bir Konuyu İşlerken Tüm Öğrenciler Konuyu Tam Olarak
Anlamadan Yeni Konuya Geçiyor mu?
Öğrencilerin, %86,9’u öğretmenlerinin ders işlerken sınıftaki tüm öğrencile-
rin konuyu anladığından emin olmadan başka konuya geçmediğini belirtmiş-
tir.
10
Öğretmenler Nasıl Ders Çalışacakları Konusunda Öğrencileri Yönlendiriyor mu?
Öğrencilerin %64,7’si öğretmeninin kendisini nasıl ders çalışacağı konusunda
yönlendirdiğini belirtirken, %28,8’i bazen yönlendirdiğini %5.8’i de yönlen-
dirmediğini belirtmiştir.
11
Öğrencilerin Dersle İlgili Eksiği Olduğunda öğretmenler Özel Bir Zaman
Ayırıyor mu?
Öğrencilerin ancak %46.6’sı, derslerle ilgili eksiği olduğunda öğretmeninin
kendisine özel zaman ayırdığını ifade etmektedir
298
12
Öğretmenler Öğrencilerine Adil Davranıyor mu?
Öğrencilerin yaklaşık %77’si öğretmenlerinin öğrencilere adil davrandığını
belirtmiştir.
Sınıf düzeyi yükseldikçe, öğretmenlerin adil davrandığını belirten öğrencile-
rin oranı da azalma göstermektedir. Sekizinci sınıfta her dört öğrenciden
biri öğretmenlerinin öğrencilerine adil davranmadığını belirtmektedir.
13
Öğretmen Öğrencilere Yanlış Olduğunu Söylediği Davranışları Kendisi
Yapıyor mu?
Öğrencilerin yaklaşık %82’si öğretmenin öğrencilerine yanlış olduğunu söy-
lediği davranışları kendisinin de yapmadığını belirtmiştir. Ancak sınıf düzeyi
yükseldikçe bu oran; altıncı sınıfta %86’dan sekizinci sınıfta %79’a düşmek-
tedir. Bu durum öğretmenlerin rol modeli olmaları açısından bir tutarsızlık
olarak görülmektedir.
14
Öğrencilere Göre Öğretmenleri İşini Severek Yapıyor mu?
Öğrenciler büyük bir çoğunlukla (%92.4) öğretmenlerinin işini severek
yaptığı görüşündedir.
Öğrencilerin öğretmenlerinin işini severek yaptıklarını düşünmeleri öğrenci
motivasyonu ve öğrenmesi açısından olumlu bir durum olarak değerlendi-
rilmektedir.
15
Öğrencilere Göre Derste Yaptıkları Çalışma, Alıştırma, Oyun ve Benzeri Etkinliklerin Öğrenmeyi Daha Eğlenceli Hale Getirmeye Katkısı
Öğrencilerin %64.4’ü derste yaptıkları çalışma, alıştırma, oyun vb. etkinlik-
lerin öğrenmelerini daha eğlenceli hale getirdiğini belirtirken, %27.5’i ise
derste yaptıkları çalışma, alıştırma, oyun vb. etkinliklerin öğrenmelerini
bazen daha eğlenceli hale getirdiğini düşünmektedir.
Derste yapılan etkinliklerin öğrenmelerini daha eğlenceli hale getirdiği gö-
rüşüne katılma oranı üst sınıflarda alt sınıflara göre kısmen daha düşüktür.
16
Öğrencilere Göre Öğretmen Sınıfta Herkese Eşit Söz Hakkı Veriyor mu?
Öğrencilerin %81,7’si, öğretmenlerinin sınıfta herkese eşit söz hakkı verdi-
ğini, %17,8’i ise bazılarına daha çok söz hakkı verdiğini belirtmektedir.
299
17
Öğrencilere Göre Öğretmenler Dış Görünüşlerine Özen Gösteriyorlar mı?
Öğrencilerin %59.8’i öğretmeninin dış görünüşüne her zaman özen göster-
diğini düşünürken, %26.1’i bazen özen gösterdiğini, %13.3’ü ise hiçbir za-
man göstermediğini ifade etmektedir.
18
Öğrencilere Göre Öğretmenlerin Bilgisayar, Tepegöz, Projeksiyon Cihazı Gibi Araçları Derslerinde Kullanma Sıklığı
Öğrencilerin %44.5’i öğretmenlerinin derslerinde bilgisayar, tepegöz, pro-
jeksiyon cihazı gibi araçları hiç kullanmadığını belirtmiştir.
Öğrencilere göre bilgisayar, tepegöz, projeksiyon cihazı gibi araçları ayda bir
iki ders ve daha sık kullanan öğretmenlerin oranı toplamda %38.1’dir.
19
Öğrencilere Göre Derste Bilgisayar, Tepegöz, Projeksiyon Cihazı Gibi Araçla-
rı Kullanan Öğretmenleri Bu Araçları Öğrencilerin de Kullanmasına Fırsat
Verme Sıklığı (n=2397)
Öğrencilerin %28’i bu araçları kullanan öğretmenlerin kendilerine hiçbir zaman bu araçları kullanma fırsatı vermediklerini belirtmiştir.
20
Öğretmenler Sınavlardan Sonra Öğrencilerin Neleri Doğru, Eksik ya da Yan-lış Yaptıklarını Anlatıyor mu?
Öğrencilerin, %64.7’si öğretmeninin sınavdan sonra her zaman kendisinin neleri doğru, eksik ya da yanlış yaptığını anlattığını, %28,9’u bazen anlattı-ğını, %6’sı hiçbir zaman anlatmadığını ifade etmiştir .
21
Öğretmenin Verdiği Ödev, Proje ve Benzeri Çalışmalar Öğrencilerin
Öğrenmesini Kolaylaştırıyor mu?
Öğrencilerin yaklaşık üçte ikisi, öğretmenlerinin verdiği ödev, proje ve ben-zeri çalışmaların öğrenmelerini kolaylaştırdığını ifade ederken, %30.9’u bazen, %5.1’i hiçbir zaman cevabını vermiştir.
22
Öğrenciler Ödevleri Hazırlarken Genellikle Kaynaklara Nereden Ulaşıyorlar?
Öğrencilerin önemli bir kısmı (erkeklerde 60.7, kızlarda 57.7’si) ödevlerini
hazırlamada genellikle internetten yararlandığını belirtmektedir.
Öğrencilerin yaygın olarak internetten yararlanıyor olmaları her ne kadar bilgiye erişim açısından önemli görülse de, ödevlerinin internetten doğru-dan alıntı materyallerle hazırlanması yaygın bir sorun olarak gözlemlenmek-tedir.
300
23
Öğretmenler Dersin Başında Öğrencilere Derste Ne Öğrenileceği
Hakkında Bilgi Veriyor mu?
Öğrencilerin %64’ü, öğretmenlerinin dersin başında, o derste ne öğrene-
cekleri hakkında her zaman bilgi verdiğini ifade etmektedir.
24
Öğrencilere Göre Öğretmenler Konuları Öğrencilerin Daha Kolay Anlayabileceğiniz Biçimde İşliyor mu?
Öğrencilerin %76.9’u, öğretmenlerinin “her zaman” konuları kendilerinin-
daha kolay anlayabileceği biçimde işlediğini belirtirken, %18.4’ü bazen ce-
vabını vermiştir.
25
Öğrencilere Göre Öğretmenleri Dersi İşlerken, Ders Kitabı Dışında Farklı
Kitap, Dergi ve Benzeri Kaynaklar Kullanıyor mu?
Öğrencilerin %31.3’ü öğretmenleri dersi işlerken “her zaman”, %49.4’ü ise
“bazen” ders kitabı dışında farklı kitap, dergi ve benzeri kaynaklar kullandı-
ğını belirtmiştir.
26
Öğrencilere Göre Öğretmenleri Ödev ve Proje Çalışmaları ile İlgili Doğru,
Eksik ya da Yanlışları Gösteriyor mu?
Öğrencilerin %65.6’sı öğretmenlerinin ödev ya da projeleri ile ilgili neyi
doğru, neyi eksik ya da yanlış yaptığını gösterdiğini ifade ederken, %26.1’i
bazen, %7.2’si de hiçbir zaman cevabını vermiştir.
27
Öğrenciler Derste Bir Soruya Doğru Cevap Verdiğinde Öğretmenleri Genel-
likle Ne Yapar?
Öğrencilerin %65.6’sı derste bir soruya doğru cevap verdiğinde genellikle-
öğretmenlerinin kendilerine güzel söyler söylediğini ya da ödül verdiğini
belirtirken, %32.6’sı öğretmenlerinin hiçbir şey yapmadığını ifade etmekte-
dir.
Bu bulgular öğrenciler göre öğretmenlerin önemli bir oranının öğrenci bir
soruya doğru cevap verdiğinde öğrenciyi teşvik etme, cesaretlendirme ya
da ödüllendirme konusunda bir şey yapmadığını göstermektedir.
28
Öğrenciler Derste Bir Soruya Yanlış Cevap Verdiğinde Öğretmenleri Genellikle
Ne Yapar? Öğrencilerin %71’i derste bir soruya yanlış cevap verdiklerinde
öğretmenlerinin genellikle doğrusunu bulmak için kendilerini cesaretlen-
dirdiğini belirtmektedir.
301
Sonuç (Öğrencilere Göre Öğretmen Yeterlikleri)
Bu araştırmada Öğrencilerin Öğretmenlik Mesleği Genel Yeterliklerinin tüm öğe-
leri ile ilgili bir değerlendirme yapması teknik olarak mümkün olmadığından
sadece öğrencilerin değerlendirme yapabileceği hususlar dikkate alınmıştır.
Öğrenciler değerlendirmelerinde olumlu bir tablo çizmelerine karşın, araştırma-
nın bulgularında önemli noktaların altı çizildiğinde öğrencilerin birçok konuda
görüşlerinin genel değerlendirmelerini desteklemediği görülmektedir.
Örneğin öğretmenlerin çoğunluğunun program değişikliklerini izlemede yalnızca
ders kitapları ve öğretmen kılavuz kitaplarına bağlı kalmaları, programı bir bü-
tünlük içinde anlamalarını ve algılamalarını güçleştirmektedir. Bu güçlük doğal
olarak, öğretim programlarının uygulanmasında yöntem, strateji ve etkinliklerin
öğrencilerin ihtiyaçları ve çevre koşullarına uyarlanması, öğrenci başarısının
gelişiminin izlenmesi ve değerlendirilmesi gibi birçok yeterlik alanında yetersiz-
likleri beraberinde getirmektedir. Bir yetersizlik, başka bir yeterlik alanında da
yetersizliğe neden olmaktadır.
Kısaca, öğretmenlerin mesleki gelişimlerinin sağlanması ve yeterliklerinin geliş-
tirilmesi için öncelikle öğretmenlik mesleği yeterliklerinin tüm alanlarında
geliştirmeye ihtiyaç olduğu görülmektedir.
Kaynak(10) : Türk Eğitim Derneği (Öğretmen Yeterlikleri) 2009-Ankara
29
Öğretmenler Sınavlardan Sonra Öğrencilerin Cevaplayamadığı
Sorularla İlgili Konuları Tekrar İşliyor mu?
Öğrencilerin %45.2’si her zaman, %43.8’i ise bazen öğretmenlerinin cevap-
layamadıkları sorularla ilgili konuları sınavlardan sonra tekrar işlediğini be-
lirtmiştir.
30
Öğretmeninizin Sınıftaki Tüm Öğrencilerin Derslere Yeterince Katılımını
Sağladığını Düşünüyor musunuz?
Öğrencilerin %71.7’si öğretmenlerinin sınıftaki tüm öğrencilerin derslere
yeterince katılımını sağladığını düşünürken, %26.4’ü “hayır” cevabını
vermiştir.
302
ARAŞTIRMA-5: ÖĞRENCİ GÖRÜŞLERİNE GÖRE ÖĞRETMENLERİN SINIF
YÖNETİMİ İLKELERİNE UYMA DÜZEYLERİ(11)
Örneklem
Araştırmanın örneklemini 2010-2011 eğitim öğretim yılında İstanbul İli Maltepe
İlçesinde bulunan ve seçkisiz olarak belirlenen üç ilköğretim okulunun 6, 7 ve 8.
sınıflarında öğrenim gören öğrenciler ile üç lisenin 9, 10, 11 ve 12. sınıflarında
öğrenim gören 586 öğrenci oluşturmaktadır.
Amaç
Yapılan araştırmada ile ilk ve ortaöğretim okullarında görev yapan öğretmenle-
rin, sınıflarında, sınıf yönetimi ilkelerine ne düzeyde uyduklarının belirlenmesine
çalışılmıştır. Bu amaçla yapılan çalışmada şu sorulara yanıt aranmıştır:
1- Öğrenci görüşlerine göre, öğretmenler, sınıflarında, sınıf yönetimi ilke-
lerine ne düzeyde uymaktadırlar?
2- Öğretmenlerin sınıf yönetimi ilkelerine uyma düzeylerine ilişkin öğrenci
görüşleri arasında cinsiyet ve okul türü değişkenine göre anlamlı farklılıklar bu-
lunmakta mıdır?
Veri Toplama Araçları
Araştırmada veri toplama aracı olarak, cinsiyet ve okul türünü belirleyen kişisel
bilgi anketi ve Öğretmenlerin Sınıf Yönetimi İlkelerine Uyma Düzeyini Belirleme
Ölçeği kullanılmıştır. Ölçekte beşli Likert tipi değerlendirme sistemine dayalı 33
madde yer almaktadır. Ölçekte; öğretmenlerin etkin bir sınıf yönetimi gerçekleş-
tirmeleri için ortaya koymaları gereken her bir davranış; bir madde olarak yer
almıştır.
Puanlama
Öğretmenlerin Sınıf Yönetimi İlkelerine Uyma Düzeyini Belirleme Ölçeğinde
cevaplar her madde için (A)’dan (E)’ye kadar beşli dereceleme şeklinde sınıflan-
dırılmıştır.
(A) Yeterli Değil (1 puan)
(B) Az Yeterli (2 puan)
(C) Orta Düzeyde Yeterli (3 puan)
(D) Yeterli (4 puan)
(E) Odukça Yeterli (5 puan)
303
ÖĞRETMENLERİN SINIF YÖNETİMİ İLKELERİNE UYMA DÜZEYLERİ ANKETİ
(ÖĞRENCİ GÖRÜŞLERİNE GÖRE)
Sevgili Öğrencimiz,
Bu form, okulunuzda eğitim-öğretim kalitesini yükseltmek amacıyla düzenlenen
değerlendirme çalışmalarının önemli bir parçasıdır. Hem okulunuz hem de öğ-
retmenleriniz açısından büyük değer taşıyan bu değerlendirme formu aracılığıy-
la daha nitelikli bir öğretim hizmeti sunulmasına katkıda bulunacaksınız.
Böyle bir katkı için sizden “Öğretmeni Değerlendirme Öğrenci Formu”ndaki
maddelerin samimi ve gerçek düşüncelerinizi yansıtacak biçimde özenle yanıt-
lamanız beklenmektedir.
Tablo 107: Öğrenci Görüşlerine Göre İlköğretim ve Ortaöğretim Öğretmen- lerinin Sınıf Yönetimi İlkelerine Uyma Düzeyleri Anketi
Lütfen anketi hangi ders veya deresler için dolduracağınızı belirtiniz.
1 ( ) Türkçe 2 ( ) Matematik 3 ( ) Fen ve Teknoloji 4 ( ) Sosyal Bilgiler
5 ( ) Yabancı Dil 6 ( ) T.C. İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük 7( ) Diğer………………
Cinsiyetiniz Sınıfınız
Kız ( )
Erkek ( )
6.sn ( )
7.sn ( )
8.sn ( )
9.sn ( )
10.sn ( )
11.sn ( )
12.sn ( )
Sıra
No
SORULAR
Yete
rli D
eğil
(1)
A
z Ye
terl
i (2
)
Ort
a D
üze
yde
Yete
rli (
3)
Ye
terl
i (4
)
Old
ukç
a Ye
terl
i (5)
1 Sınıfın aydınlanma ve ısınma durumunu koşullara bağlı olarak düzenler
2 Gürültü karşısında kısa süreli sessiz kalır, varlığını hissettirir
3 Sınıfı sık sık havalandırır
4 Dersin amacına uygun eğitsel araçları bulundurur
304
Sıra
No
SORULAR
Yete
rli D
eği
l (1
)
A
z Ye
terl
i (2
)
Ort
a D
üze
yde
Yete
rli (
3)
Ye
terl
i (4
)
Old
ukç
a Ye
terl
i (5
)
5 İletişim ve etkileşim güçlüğü çeken öğrencileri ön ve orta sıralara oturtur
6 Öğrenmeyi kolaylaştıracak çeşitli oturma biçimlerini dener
7 Derse hazırlıklı girer
8 İsleyeceği konuların iş ve işlem süreçlerini belirtir
9 Konunun özelliğine göre kullandığı yöntemleri değiştirir
10 Ders işlerken öğrenci seviyesini dikkate alır
11 Planlama çalışmalarına öğrencileri katar
12 Dersin konusunu ve amacını tahtanın sol üst köşesine yazar
13 Sınıf kurallarını öğrenci katılımı ile belirler
14 Öğrencilere isimleri ile hitap eder
15 Öğrencilerle sık sık göz teması kurar
16 İletişimde beden dilini de kullanır
17 Yargılayıcı değil, açıklayıcı dil kullanır
18 Sınıf kurallarını tüm öğrencilere esit olarak uygular
19 Öğrencilerin olumlu davranışlarını beğendiğini belli eder
20 Yanlış davranışın karşısında bütün öğrencileri eleştirir
21 Derse zamanında girer ve çıkar
22 Dersin ilk 3'5' dakikasını güdülemeye ayırır
305
Ölçeğin Alt Boyutları
Araştırmacılar tarafından ölçeğin geçerlik ve güvenirliğini saptamak üzere faktör
analizleri yapılmıştır. Elde edilen sonuç ile öğrenci algısına göre ilk ve ortaöğre-
tim öğretmenlerinin sınıf yönetimi ilkelerine uygun davranışlar sergileme özel-
liğinin evren parametresinde çok boyutlu bir özellik taşıdığı ve ölçeğin iki ayrı alt
boyuttan oluştuğu anlaşılmıştır.
Sıra
No
SORULAR
Yete
rli D
eğil
(1)
A
z Ye
terl
i (2
)
Ort
a D
üze
yde
Yete
rli (
3)
Ye
terl
i (4
)
Old
ukç
a Ye
terl
i (5
)
23 Sınıfta zamanın tümünü eğitsel amaçlar için kullanır
24 Derse ilgiyi canlı tutacak etkinliklerde bulunur
25 Demokratik ve özgür bir sınıf ortamı (iklimi) oluşturur
26 Sorunları ortaya çıkmadan önce tahmin ederek, istenmeyen davranışları önler
27 Sınıfta alınan kararlara önce kendi uyar, sonra öğrencilerin uymasını sağlar
28 Öğrencilere neyi yapmalarından çok, neleri neden yapmaları gerektiğini açıklar
29 İstenmeyen davranışları yasaklayarak değil, uygun seçenekler sunarak ortadan kaldırmaya çalışır
30 Sınıfı yarışmacı bir havadan isbirlikçi bir havaya çeker
31 Öğrencinin olumsuz davranışından dolayı öğrenciyi değil,davranışını eleştirir
32 Öğrencilerin tepkilerini bastırma yerine, onları anlamaya çalışır
33 Hangi davranışların niçin yapılacağını açıklar
306
Alt Boyut(öğretmen-öğrenci ilişkisine yönelik ilkelere uyma) : 9, 10, 16, 17, 18, 19, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32 ve 33. maddelerden oluşmakta ve mad-de sayısı 15’tir.
Alt Boyut (eğitim-öğretime yönelik ilkelere uyma): ,1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 11, 12, 13, 14, 15, 20, 21 22, 23 ve 24. maddelerden oluşmakta ve madde sayısı 18’dir.
Bulgular ve Yorum
Araştırma Grubunu Oluşturan Öğrencilere Uygulanan Öğretmenlerin Sınıf Yöne-
timi İlkelerine Uyma Düzeyini Belirleme Ölçeği Toplam ve Alt Boyut Puanlarının
Tanımlayıcı İstatistik Değerleri (n=586) tablo 108’de gösterilmiştir
Tablo 108: Öğrencilere Uygulanan Öğretmenlerin Sınıf Yönetimi İlkelerine
Uyma Düzeyini Belirleme Ölçeği Toplam ve Alt Boyut Puanları-
nın Tanımlayıcı İstatistik Değerleri (n=586)
“Öğretmen-öğrenci ilişkişine yönelik ilkelere uyma” alt boyutunda yer alan mad-
delerin toplam ortalama değeri =2.58 ve alt boyutlar içinde en düşük ortala-
mayı oluşturmuştur. Elde edilen bu ortalama; ölçekte “az” seçeneği sınırları
içinde bulunmaktadır. Öğretmenler bu alt boyutta belirtilen sınıf yönetimi ilke-
lerine “az” düzeyinde uymaktadırlar.
Buna karşılık, “eğitim-öğretime yönelik ilkelere uyma” alt boyutu ortalama de-
ğeri = 3.09 ve alt boyut içinde, “orta” düzeyde değerler içinde yer almıştır.
Öğretmenler bu alt boyuttaki sınıf yönetimi ilkelerine “orta” düzeyde uymakta-
dırlar.
Testi oluşturan tüm maddelerin ortalaması ise = 2.84 olmuştur. Burada, öğ-
renciler; öğretmenlerin sınıf yönetimi ilkelerine uyma düzeylerini “orta” düzey-
de değerlendirmişlerdir. Yani öğretmenler sınıf yönetimi ilkelerine “orta” dü-
zeyde uymuşlardır.
Araştırma grubunu oluşturan öğrencilere uygulanan “Öğretmenlerin Sınıf Yöne-
timi İlkelerine Uyma Düzeyini Belirleme Ölçeği” madde puanlarının tanımlayıcı
istatistik değerleri tablo 109’da gösterilmiştir.
ÖLÇEK ( )
S
Öğretmen-öğrenci ilişkisine yönelik ilkelere uyma 2.58 .76
Eğitim-öğretime yönelik ilkelere uyma 3.09 .64
Toplam 2.84 .66
307
Tablo 109: Madde Puanlarının Tanımlayıcı İstatistik Değerleri (n=586)
Tablo 110: Madde Puanlarının Tanımlayıcı İstatistik Değerleri (n=586)
M.N
2.Alt Boyut
Eğitim-Öğretime Yönelik İlkelere Uyma Düzeyi
20 Yanlış davranışın karşısında bütün öğrencileri eleştirir 3,67
21 Derse zamanında girer ve çıkar 3,53
13 Sınıf kurallarını öğrenci katılımı ile belirler 3,45
11 Planlama çalısmalarına öğrencileri katar 3,42
M.N 1.Alt Boyut
Öğretmen-Öğrenci İlişkisine Yönelik İlkelere Uyma
Düzeyi
17 Yargılayıcı değil, açıklayıcı dil kullanır 2.93
19 Oğrencilerin olumlu davranıslarını beğendiğini belli eder 2,92
27 Sınıfta alınan kararlara önce kendi uyar, sonra öğrencilerin uymasını sağlar
2,77
33 Hangi davranışların niçin yapılacağını açıklar 2,76
18 Sınıf kurallarını tüm öğrencilere eşit olarak uygular 2.71
25 Demokratik ve özgür bir sınıf ortamı (iklimi) oluşturur 2,70
10 Ders işlerken öğrenci seviyesini dikkate alır 2,63
32 Öğrencilerin tepkilerini bastırma yerine, onları anlamaya çalışır
2,62
29 İstenmeyen davranışları yasaklayarak değil, uygun seçenekler sunarak ortadan kaldırmaya çalışır
2,59
16 İletişimde beden dilini de kullanır 2,53
30 Sınıfı yarışmacı bir havadan işbirlikçi bir havaya çeker 2,49
28 Öğrencilere neyi yapmalarından çok, neleri neden yapmaları gerektiğini açıklar
2.45
26 Sorunları ortaya çıkmadan önce tahmin ederek, istenmeyen davranışları önler
2,41
31 Öğrencinin olumsuz davranışından dolayı öğrenciyi değil, davranışını eleştirir
2,39
9 Konunun özelliğine göre kullandığı yöntemleri değiştirir 1,82
308
devamı
Tablo 110’da, “yanlış davranışın karşısında bütün öğrencileri eleştirir” maddesi,
= 3.67 ortalama ile en yüksek ortalamaya sahip maddedir. Bunu = 3.53’lük
ortalama ile “derse zamanında girer ve çıkar” maddesi ikinci sırada izlemiştir.
“Konunun özelliğine göre kullandığı yöntemleri değiştirir” maddesi = 1.82’lik
ortalama ile son sırada yer almıştır.
Yanlış davranışın kendisinin eleştirilmesi yerine, öğrencilerin eleştirilmesi, öğ-
retmen açısından olumsuz bir davranıştır. Gerekli ise, davranışı yapan öğrenci-
nin kendisi ile özel bir alanda görüşülmelidir. Yanlış davranış sınıfın tamamına
yüklenmemelidir. Cinsiyet değişkenine göre ölçeğin hem toplam hem de alt
boyutlarında istatistiksel açıdan anlamlı farklılıklar elde edilememiştir. Diğer bir
ifadeyle, öğretmenin sınıf yönetimi ilkelerine uyma davranışı öğrencilerce aynı
düzeyde algılanmıştır.
M.N Eğitim-Öğretime Yönelik İlkelere Uyma Düzeyi
24 Derse ilgiyi canlı tutacak etkinliklerde bulunur 3,31
3 Sınıfı sık sık havalandırır 3,29
22 Dersin ilk 3'5' dakikasını güdülemeye ayırır 3,17
14 Öğrencilere isimleri ile hitap eder 3,09
15 Öğrencilerle sık sık göz teması kurar 3,07
4 Dersin amacına uygun eğitsel araçları bulundurur 3.00
6 Öğrenmeyi kolaylaştıracak çeşitli oturma biçimlerini dener 2,98
1 Sınıfın aydınlanma ve ısınma durumunu koşullara bağlı olarak düzenler 2,94
7 Derse hazırlıklı girer 2,94
23 Sınıfta zamanın tümünü eğitsel amaçlar için kullanır 2,92
5 İletişim ve etkilesim güçlüğü çeken öğrencileri ön ve orta sıralara oturtur 2,88
8 İşleyeceği konuların iş ve işlem süreçlerini belirtir 2,80
2 Gürültü karşısında kısa süreli sessiz kalır, varlığını hissettirir 2.77
12 Dersin konusunu ve amacını tahtanın sol üst köşesine yazar 2,37
309
Sonuç
Bu çalışmada öğrenciler, öğretmenlerin “öğretmen-öğrenci ilişkisine yönelik
ilkelere uyma” boyutunda belirtilen maddelere “az” düzeyinde katıldıklarını
belirtmişlerdir. Bu sonuç, öğretmenlerin sınıf yönetimi sürecinde öğretmen-
öğrenci ilişkisine yeterince önem vermediklerini göstermektedir.
Bilindiği üzere öğretmen-öğrenci ilişki düzenlemeleri, sınıfta öğrenci davranışını
şekillendirmede önemli bir rol oynar. Öğrencilerini seven, onları aşağılamayan,
korkutmayan öğretmenin öğrencilerinin etkin bir şekilde öğrenmeye çalıştıkları
görülebilir. Güven ve saygı da, öğrencilere soru sorma hakkı vererek, tartışmala-
ra katılmalarını teşvik ederek, hak ettiklerini vererek oluşturabilir.
“Eğitim-öğretime yönelik ilkelere uyma” boyutunda da belirtilen maddelere
öğrenciler “orta” düzeyde katıldıklarını belirtmişlerdir. Oysa, öğretmenin eğitim
öğretime yönelik ilkelere “çok” düzeyinde uyması beklenir. Kaldı ki, eğitim öğre-
tim işi öğretmenin en önemli işlerinden biridir. Öğretmenin ne öğrettiği kadar,
nasıl öğrettiği, öğrencileri ile nasıl bir ilişki, iletişim ve etkileşim içinde olduğu,
öğrencilerini ne ölçüde tanıdığı ve onların beklentilerine ne ölçüde yanıt vere-
bildiği önemlidir.
Sınıfta uygulanan eğitim programlarının, bireysel öğrenme ihtiyaçlarını referans
alması ve bireylere potansiyellerini optimum düzeyde geliştirme olanağı suna-
cak şekilde düzenlenmesi beklenmektedir (Özden, 1999). Öğrencilerin derse
katılmasını sağlamak, düşüncelerine önem vermek, derse katılımlarını değerli
saymak, bunları sınıf ortamında paylaşmak ve onlarla anlaşmaya çalışmak öğ-
rencilerle kurulan etkileşimi olumlu yönde etkileyecektir. Bütün bunlar, iyi bir
öğretim ortamının düzenlenmesini gerekli kılmaktadır.
Öneriler
Bu çalısmanın sonucuna göre şu öneriler getirilebilir: Öğretmenler, hizmet ön-
cesinde ve hizmet içinde verilen eğitim etkinlikleriyle sınıf yönetimi ve ilkeleri
konusunda ( özellikle ortaöğretim öğretmenleri )yeterli hale getirilmelidirler.
Öğretmenler, öğretmen-öğrenci ilişkisine yönelik ilkeler ile eğitim öğretime yö-
nelik ilkelere uyma konusunda daha bilinçli davranmalı, öğrencilere neyi yapma-
larından çok, neleri neden yapmaları gerektiğini açıklamalı ve konunun özelliği-
ne göre kullandığı yöntemleri değiştirmelidir.
Kaynak(11) : Yüksel Gündüz, Ertuğ Can; Öğrenci Görüşlerine Göre Öğretmenlerin Sınıf Yönetimi İlkelerine Uyma Düzeyleri
310
B. BİR SİSTEM LİDERİ OLARAK OKUL MÜDÜRÜ
1. GİRİŞ
Dünyayı etkileyen ekonomik, teknolojik, toplumsal olaylar ile küreselleşme so-
nucunda gerek öğretmen gerekse de okul müdürlerinin rolleri giderek değiş-
mektedir. Bu konuda yürütülen araştırmalar, öğretmen ve okul müdürünün
rollerinin önemli oranda değiştiğini, rol yelpazesinin çeşitlendiğini ve iş yükünün
arttığını ortaya koymaktadır.
Eğitim kadrosu olarak adlandırdığımız bu birimler, müfredat programlarının dü-
zenlenişi, okulun ve eğitimin teşkilatlanması kadar önemlidir. Mükemmel bir
teşkilata ve müfredat programına rağmen iyi yetişmiş ve başarılı bir eğitim kad-
rosunun olmaması durumunda, eğitim faaliyetlerinden beklenen yararı elde
etmek mümkün değildir. Bu nedenle ancak her bakımdan birbiriyle uyumlu bir
okul yöneticisi ve öğretmenler topluluğu eğitim görevini başarı ile yerine getire-
bilir (Arvasi, 1995). Bu süreçte okul müdürü, öğretmenleri ve diğer personeli
(müdür yardımcısı, memur, hizmetli vb.) etkili bir şekilde yönetme, okulun fiziki
şartlarını düzenleme, çevreyle iyi ilişkiler geliştirme, öğrencilerin her açıdan geli-
şimini takip etme gibi sorumlulukları yerine getirmekle görevlidir.
Günümüz okul müdürlerinin zaman, dikkat ve çabalarını bina yönetimi ve resmi
işlemlerden çok, neyin nasıl öğretildiği, teknolojinin kullanımı, öğretmenlerin
motivasyonu ve kurumun gelişmesi adına bir vizyon ve misyon oluşturulması
gibi konular üzerinde yoğunlaştırması gerekmektedir. Bu tür talepler yeni bir
okul müdürü tipinin ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Eğitim yöneticisi yetiştirme alanında köklü değişiklik yapmayı gerektiren bu du-
rumlara eskinin yönetici anlayışının cevap veremeyeceği, alan uzmanlarının or-
tak görüşüdür. Dünyadaki uygulamalar, akademik çalışmalar ve eğitim politika-
larındaki değişmeler göstermiştir ki bu soruna okul yöneticisi yerine, danışılan
okul liderleri yani mentor ancak çözüm olabilir.
Mentor: Mentor (rehber, rol model, koç, öğretmen ve/veya sponsor, kısaca akıl
hocası) danışana, onun mesleki ve kişisel amaçlarına ulaşabilmesi için gerekli
bilgi, tavsiye, fırsat ve desteği sağlar. Yani mentorluk, umutlarını somutlaştıran,
yolunda ona ışık tutan, belirsizlikleri yorumlayan, yaklaşan tehlikelere karşı onu
uyaran ve beklenmedik durumların iç yüzünü gösteren, danışan için değerli olan
seçkin bilgeliğin muhafızıdır.
311
Eğitim yönetiminde yeterliklerin tanımlanmasından önce yöneticinin görevleri-
nin ve sorumluluklarının bilinmesi gerekir. Daha öncede vurgulandığı üzere okul
denilen açık sistemin etkililiğinden, çevreye uyumunu sağlamaktan, etkin bir
biçimde sürekliliğinden, örgüt içinden ve dışından gelen istekleri yanıtlamaktan
sorumlu kişi okul müdürüdür (Çelikten, 2004).
Okul müdürü, hem ülke düzeyinde eğitimi yaymakla hem de yönettiği eğitim
örgütünde eğitimin niteliğini yükseltmekle görevlidir (Başaran, 2008). Yönetici-
nin görevlerini algılama biçimleri, onları başarıyla yerine getirmelerini etkileye-
cektir.
Okulu amacına uygun olarak yaşatabilmek için, her okul yöneticisinin belli yeter-
liklere (niteliklere) sahip olması, görev, yetki ve sorumluluklarının neler olduğu-
nu bilmesi gerekir (Helvacı, 2007).
Müdürlerin, okul genelindeki ihtiyaçlara göre, hedefler belirleme, müfredatı
seçme ve geliştirme, eğitim-öğretim yöntemlerini belirleme, aileleri bilinçlen-
dirme, diğer bölge okullarıyla uyumlu çalışma, okul fonlarını hedef ve ihtiyaçlara
göre tahsis etme, ihtiyaç duyulan personel sayısını ve pozisyonunu belirleme ve
personel temin etme gibi önemli rolleri vardır (Keskinkılıç, 2007).
Özetle, yirmi birinci yüzyılın okul müdüründen, bir yandan öğrenme ve öğretim
niteliğine sahip, mesleki gelişimini sürdüren, verilerle karar veren ve sorumluluk
sahibi olan öğretmenler, toplum ve çevreyle liderliği paylaşan, aileler ve çevrey-
le yakın ilişkiler sürdüren, ortaya koyduğu çaba, girişimci ruh ve etik değerleri ile
öğrencilerin en üst seviyede öğrenmelerini destekleyen, okul içindeki ve dışın-
daki kişi ve kuruluşlarla okulun vizyonunu paylaşan niteliklere sahip olması bek-
lenir.
Okul müdürlerinin yeterlik kazanmaları öngörülen alanlar dünyada sürekli tartı-
şılmaktadır. Yeterlik, bir görevle ilgili olarak sahip olunması öngörülen özellikleri
(bilgi ve beceri) ifade eder. Başarılı bir okul müdürü olmak için eğitim-öğretim
ve yönetim alanlarında bazı yeterliklere sahip olunması gerekir. Bilgi ve beceri
yeterliğin iki temel öğesidir.
Eğitim çalışanlarının yeterliklerinin düzeyi eğitim-öğretim faaliyetlerini olumlu
ya da olumsuz olarak etkilediği bilinmektedir.
Aşağıda okul müdürlerinin yeterliklerinin düzeyini belirlemek amacıyla yapılan
araştırma bulgularına yer verilmiştir.
312
ARAŞTIRMA-1: OKUL MÜDÜRLERİNİN BİLGİ YÖNETİMİ SÜREÇ YETERLİK-
LERİNİN VE LİDERLİK BECERİLERİNİN İNCELENMESİ(12)
Evren ve Örneklem
Araştırmanın nicel boyutunun evreni, Adana ilinin Çukurova ilçesinde görev
yapan ortaöğretim okulu öğretmenlerinden, araştırmanın örneklemi ise, araş-
tırmaya katılmaya gönüllü olan ve basit tesadüfi örnekleme yöntemi ile seçilen
573 ortaöğretim okulu öğretmeninden oluşmaktadır. Araştırmanın nitel veri
toplama sürecinde herhangi bir örnekleme yöntemi kullanılmamıştır. Nicel veri-
lerin toplandığı 27 okulda görev yapan 27 okul müdürü, araştırmanın katılımcı-
larını oluşturmaktadır.
Araştırmanın Amacı
Araştırmada, ortaöğretim okulu müdürlerinin bilgi yönetimi süreç yeterlikleri ile
liderlik becerileri incelenerek, en yetersiz oldukları bilgi yönetimi süreç yeterli-
ğinin ve liderlik becerisinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda,
ortaöğretim okulu müdürlerinin en yetersiz oldukları bilgi yönetimi süreç yeter-
liğindeki ve liderlik becerisindeki yetersizliğin nedenleri incelenmiştir.
Problem Durumu
Araştırmada; “ortaöğretim okulu müdürlerinin en yetersiz oldukları bilgi yöne-
timi süreç yeterliği ve liderlik becerisi hangisidir?” sorusuna yanıt aranmıştır.
Araştırmada yanıt aranan alt problemler şunlardır:
1. Ortaöğretim okulu müdürlerinin en yetersiz oldukları bilgi yönetimi süreç
yeterliğindeki yetersizliklerinin nedenleri nelerdir?
2. Ortaöğretim okulu müdürlerinin en yetersiz oldukları liderlik becerisindeki
yetersizliklerinin nedenleri nelerdir?
Veri Toplama Araçları ve Verilerin Toplanması
Okul müdürlerinin bilgi yönetimi süreç yeterliklerine ilişkin veriler:
1) Araştırmacı tarafından geliştirilen “Okul Müdürü Bilgi Yönetimi Süreç Yete-
nekleri Ölçeği” (OMBYSYÖ) ile 2) Liderlik becerilerine ilişkin Kouzes ve Posner
(2001) tarafından geliştirilen “Liderlik Uygulamaları Envanteri”dir.
1. Okul Müdürlerinin Bilgi Yönetimi Yeterlikleri
Bilginin oluşturulması,
Bilginin elde edilmesi,
313
Bilginin depolanması ve korunması,
Bilginin paylaşılması,
Bilginin kullanılması, değerlendirilmesi olmak üzere toplam 5 boyuttur.
OMBYSYÖ beşli likert tipi bir ölçek olup derecelendirmeye uygun olarak;
A) Hiçbir zaman=1,
B) Nadiren=2,
C) Bazen=3,
D) Çoğu zaman=4,
E) Her zaman=5” seçenekleriyle derecelenmektedir.
2. Okul Müdürlerinin Liderlik Becerileri,
Envanterde liderlik becerilerinin varlığı ve birey tarafından sergilenme düzeyleri,
davranışlara dayalı olarak değerlendirilmektedir. Envanterde;
Yol gösterme,
Ortak bir vizyon oluşturma,
Süreci sorgulama,
Personeli gelişimi konusunda cesaretlendirme,
İzleyenlerinin başarılarını kutlayarak cesaretlendirme olmak üzere beş
temel alt liderlik davranışı incelenmektedir.
Envanter, beşli likert tipi derecelendirmeye uygun olarak;
A) 1: Hemen hemen hiçbir zaman,
B) 2: Ender olarak/Nadiren,
C) 3: Bazen,
D) 4: Sık sık/çoğunlukla,
E) 5: Hemen hemen her zaman seçenekleriyle derecelenmektedir.
Araştırmanın nitel verileri yarı yapılandırılmış görüşme yöntemi ile toplanmıştır.
Araştırmanın nicel verilerinin toplandığı 27 ortaöğretim okulunda görev yapan
27 okul müdürü ile yarı yapılandırılmış görüşmeler yapılmıştır.
Bulgular ve Yorum
1. Ortaöğretim Okulu Müdürlerinin Bilgi Yönetimi Süreç Yeterliklerine İlişkin Bulgular
Ortaöğretim okulu öğretmenlerinin OMBYSYÖ’nün “bilginin paylaşılması” boyu-
tuna verdikleri cevaplarıın ortalama değerler tablo 111’de ve ortaöğretim okulu
öğretmenlerinin OMBYSYÖ’ye verdikleri cevaplara ilişkin puan ortalamaları,
ortalamaların karşılık geldiği algı düzeyleri tablo 112’de verilmiştir.
314
Tablo 111: Bilginin Paylaşılması Yeterliği Boyutuna İlişkin Bulgular
Tablo 111’de en yüksek ortalama “Okulla ilgili ihtiyaç duyduğumuz her türlü
bilgiye, okul içinde nereden ulaşabileceğimizi bize sözel olarak anlatır” ( =3,69)
ve “Okul gelişimi adına yapılmasının yararlı olacağını düşündüğü her türlü uygu-
Boyutlar
Okulla ilgili ihtiyaç duyduğumuz her türlü bilgiye, okul içinde nereden ulaşabileceğimizi bize sözel olarak anlatır.
3,69
Hangi öğretmenin hangi konularda daha fazla bilgiye sahip olduğunun, bütün öğretmenler tarafından bilinmesini sağlar.
3,40
Okul için gerekli olabilecek her türlü bilginin okul içinde ve dışında nerede bulunabileceği konusunda, elektronik bir bilgi sistemi oluşturmaya çalışır.
3,55
Eğitim-öğretim süreçlerinde ihtiyaç duyduğumuz her türlü bilginin okul dışında nerede bulunabileceğini bize sözel olarak anlatır.
3,51
Okul gelişimi adına yapılmasının yararlı olacağını düşündüğü her türlü uygulamayı, bize tanıtarak uygulama hakkında gerekli bilgileri paylaşır.
3,69
Okul içinde yaptığı sunum ve toplantılarda görsel sunum tekniklerini kullanır.
3,45
Gerekli durumlarda okuldaki uygulamalara ilişkin bilgileri bize bildirmek için, telefon kullanmayı tercih eder.
3,39
Bilgi ve deneyimlerimizi, okulda görev yapan diğer meslektaşlarımızla paylaşmamızı sağlamak için, çalışma takımları oluşturmamız yönünde bizi teşvik eder.
3,65
Öğretmenler arasında diyalog aracılığıyla bilgi paylaşımının sağlanabileceği sosyal etkinlikler düzenler.
3,49
Bilgi ve fikirlerimizi sadece sözel olarak değil yazılı olarak da okul yönetimiyle paylaşmamızı teşvik eder.
3,59
Okul yönetiminin ve öğretmenlerin birbirleriyle daha aktif bilgi paylaşımında bulunabilmesi için, çeşitli sohbet yazılımlarının (msn, yahoo messenger, google talk vb. ) kullanılmasını teşvik eder.
3,19
Okulumuzda deneyimli öğretmenlerin deneyimsiz öğretmenlere mesleki konularda yardımcı olmalarını teşvik eder.
3,41
Okulun geçmiş uygulamalarına ilişkin sahip olduğumuz bilgileri, okulda göreve yeni başlayan öğretmenlerin okuyabilmesi için rapor etmemizi ister.
3,15
315
lamayı, bize tanıtarak uygulama hakkında gerekli bilgileri paylaşır” ( =3,69)
maddeleri sahiptir. En düşük ortalamaya ise, “Okulun geçmiş uygulamalarına
ilişkin sahip olduğumuz bilgileri, okulda göreve yeni başlayan öğretmenlerin
okuyabilmesi için rapor etmemizi ister” ( =3,15) maddesi sahiptir.
Tablo 112: Öğretmenlerinin OMBYSYÖ’ye Verdikleri Cevaplara İlişkin Puan Ortalamaları, Ortalamaların Karşılık Geldiği Algı Düzeyleri
Tablo 112’de beş boyutta yer alan madde sayıları eşit olmadığı için, her bir bo-
yuttan alınan ortalama puanın, ait olduğu boyuttan alınabilecek en yüksek pua-
nın yüzdesel olarak ne kadarını temsil ettiği hesaplanarak tablo 113’te gösteril-
miştir.
Tablo 113: OMBYSYÖ’nün Boyutlarından Alınan ve Alınabilecek Toplam Puanlara İlişkin Bulgular
Boyutlar Ortalama Puana Karşı
Gelen Algı Düzeyi
Bilginin oluşturulması 38,01 Çoğu Zaman
Bilginin Elde Edilmesi 26,12 Çoğu Zaman
Bilginin depolanması ve korunması 48,04 Çoğu Zaman
Bilginin paylaşılması 45,22 Çoğu Zaman
Bilginin Kullanılması ve değerlendirilmesi 53,39 Çoğu Zaman
TOPLAM 210,79 Çoğu Zaman
Boyutlar Ortalam ( ) Eksik Puan ve Yüzde
Alınan Alınabilecek Puan %
Bilginin oluşturulması 38,01 50 11,99 24 (~)
Bilginin Elde Edilmesi 26,12 35 8,88 25 (~)
Bilginin depolanması ve korunması
48,04 60 19,93 20 (~)
Bilginin paylaşılması 45,22 65 19,78 30 (~)
Bilginin Kullanılması ve değerlendirilmesi
53,39 70 16,61 24 (~)
TOPLAM 210,79 280 69,21 25 (~)
316
2. Ortaöğretim Okulu Müdürlerinin Liderlik Becerilerine İlişkin Bulgular
Ortaöğretim okulu öğretmenlerinin “Liderlik Uygulamaları Envanteri”nin “süreci
sorgulama” boyutuna verdikleri ortalama değerleri tablo 114’te verilmiştir.
Tablo 114: Süreci Sorgulama Liderlik Becerisi Boyutuna İlişkin Bulgular
Süreci sorgulama liderlik becerisi boyutunda “Okul müdürü işlerini yeni ve yara-
tıcı yollarla yapmaları için öğretmenleri destekler” ( =3,88) maddesi en yüksek
ortalamaya sahiptir. Bu bağlamda, okul müdürlerinin çoğu zaman, öğretmenle-
rin farklı yöntem ve teknikleri kullanmalarını destekledikleri söylenebilir. “Okul
müdürü, işler beklendiği gibi gitmediğinde ‘Bu deneyimden ne öğrenebiliriz?’
diye sorar” ( =3,50) maddesi ise, en düşük ortalamaya sahiptir.
Tablo 115: Öğretmenlerinin “Liderlik Uygulamaları Envanteri”ne verdikleri cevaplara ilişkin puan ortalamaları ve Karşılığında algı düzeyleri
Müdürlerin liderlik becerilerinin toplam ortalama puanı( = 112,92)’dır.
Boyutlar
Okul müdürü, kendi beceri ve yeteneklerini test edebileceği fırsatları araştırır.
3,65
Okul müdürü işlerini yeni ve yaratıcı yollarla yapmaları için öğretmenleri destekler.
3,88
Okul müdürü, okul olarak ne yapıyorsak bunu daha iyi hale getirmek için okul dışında yenilikçi yollar araştırır.
3,80
Okul müdürü, işler beklendiği gibi gitmediğinde “Bu deneyimden ne öğrenebiliriz?” diye sorar.
3,50
Okul müdürü, üzerinde çalıştığımız proje ve programlar için ulaşılabilir hedefler saptadığımızdan, somut planlar yaptığımızdan ve ölçülebilir kilometre taşları belirlediğimizden emin olur.
3,79
Okul müdürü, bir işin sonunda başarısızlık olasılığı olduğunda bile denemek ve risk almaktan kaçınmaz.
3,51
Boyutlar Algı Düzeyi
Yol Gösterme 22,81 Sık sık/Çoğunlukla
Ortak Vizyon Oluşturma 22,87 Sık sık/Çoğunlukla
Süreci Sorgulama 22,15 Sık sık/Çoğunlukla
Personeli Gelişimi Konusunda Cesaretlendirme 22,77 Sık sık/Çoğunlukla
İzleyenlerinin Başarılarını Kutlayarak Cesaretlendirme
22,29 Sık sık/Çoğunlukla
TOPLAM 112,92 Sık sık/Çoğunlukla
317
Sonuç
Araştırmanın bulgularına göre, ortaöğretim okulu öğretmenleri, okul müdürleri-
nin en az sergiledikleri bilgi yönetimi süreç yeterliği boyutunun bilginin payla-
şılması olduğunu düşünmektedirler. Araştırmada ortaöğretim okulu öğretmen-
leri bilgi paylaşımında müdürlerin çoğunlukla; toplantı yapma ve duyuru panola-
rını kullanma yollarını tercih ettikleri belirlenmiştir. Araştırmanın sonuçlarına
göre, okul müdürleri liderlik becerilerini çoğunlukla sergilemektedirler. Bu bul-
gunun aksine Çetin (2009), okul müdürlerinin liderlik yeterliklerini öğretmen
görüşleri doğrultusunda incelediği çalışmasında, yöneticilerin liderlik yeterlik
düzeylerinin normal düzeyde olduğunu tespit etmiştir.
Araştırmada ortaöğretim okulu müdürlerinin en yetersiz değerlendirildikleri
liderlik becerisi boyutu, süreci sorgulama becerisi olmuştur. Okul müdürleri
tarafından en az sergilenen liderlik becerisi boyutu olarak tespit edilen süreci
sorgulama becerisi, başarısızlık olasılığı olsa bile denemeyi ve risk almayı içeren
bir liderlik becerisi boyutudur. Araştırmaya katılan öğretmenler, okul müdürle-
rinin risk almayı içeren becerilerini, süreci sorgulama boyutunda en az sergile-
nen ikinci beceri olarak değerlendirmişlerdir.
Araştırma Sonuçları Doğrultusunda Şu Öneriler İleri Sürülebilir
Son yıllarda dünyada okul müdürlerinin yeterliklerinin belirlenmesi ve değer-
lendirilmeleri konusundaki çalışmalar yaygın olarak kabul görmeye başlamıştır.
Ülkeler kendi eğitim ve yönetim sistemlerine göre farklı yeterlik ve standartlar
belirlemektedirler. Yeterlik ile ilgili standartların belirlenmesinin birçok yararı
bulunmaktadır. Nitelikli bireylerin seçimi, yararlı dönüt sağlanması, üstün per-
formansı ödüllendirmesi, yasal geçerliğe sahip verilere dayalı değerlendirmeler
yapılması, verimlilik, başarılı olmayan müdürlerin değiştirilebilmesi bunlardan
bazılarıdır.
Okul yöneticisinin yeterliklerinin belirlenmesinin aynı zamanda bir standart be-
lirlediğinden sertifikalandırma, yönetici yetiştirme programlarının gözden geçi-
rilmesi, müdür adaylarının belirlenmesi gibi yararlarının olacağı açıktır. Burada
temel öncelik okul müdürlerinin öğrenen liderlere dönüştürülmesi ve okulların
gelişimlerine yönelik olması önemlidir.
Türkiye’nin okul müdürlüğü konusundaki uygulamaları hatırı sayılır bir geçmişe
dayanmasına rağmen, bu konuda ortaya koyduğu yaklaşımların niteliği ülkemizi
birçok ülkenin gerisinde bırakmıştır.
318
Türk Eğitim Sistemi eğitim yöneticileri atama süreci “Meslekte esas olan öğ-
retmenliktir” anlayışı üzerine kurulmuş, öğretmenlikte başarılı olanların okul
yöneticiliği görevinde de başarılı olacağı görüşü benimsenmiştir. Ülkemizde
eğitim yöneticiliğinin meslekleşmesi ve bu süreçte liyakat esasına göre gerekli
donanıma ve niteliklere sahip yöneticilerin bu görevlere atanabilmesi yönünde
geçmişten günümüze kadar uzanan çabalara rağmen belirli standartların oluştu-
rulamadığı görülmektedir. Ülkemizde sadece 2003 yılından 2010 yılına kadar
geçen 7 yıllık süreçte bile 30’a yakın yönetici atama yönetmeliği ve genelgesi
çıkarılmıştır. Bu da gösteriyor ki hala ülkemizde yönetici atamaları ile ilgili istik-
rarlı bir düzen kurulamamıştır.
Günümüzde okul müdürleri zaman, dikkat ve çabalarını bina yönetimi ve resmi
işlemlerden çok, neyin nasıl öğretildiği, teknolojinin kullanımı, öğretmenlerin
motivasyonu ve kurumun gelişmesi adına bir vizyon ve misyon oluşturulması
gibi konular üzerinde yoğunlaştırması gerekmektedir. Bu tür talepler yeni bir
okul müdürü tipinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Eğitim yöneticisi yetiş-
tirme alanında köklü değişiklik yapmayı gerektiren bu durumlara eskinin yöneti-
ci anlayışının cevap veremeyeceği, alan uzmanlarının ortak görüşüdür. Dünya-
daki uygulamalar, akademik çalışmalar ve eğitim politikalarındaki değişmeler
göstermiştir ki bu soruna okul yöneticisi yerine, danışılan okul liderleri (mentor)
ancak çözüm olabilir.
Okul yöneticilerin yetiştirilmesi konusunda etkili yönetici yetiştirme sistemine
sahip olan ülkelerin sistemlerinin incelenmesi ve bu ülkelerde başarılı bir şekilde
uygulanan programlar arasından seçilecek modellerin eğitim sistemimize adap-
tasyonuyla özellikle, yönetici adaylarına eğitim verilmesi ve/veya lisansüstü eği-
tim olanaklarının sağlanması ve çalışan öğretmen ve yöneticilere de hizmet içi
eğitim verilmesi bu konudaki nitelik açığının kapatılmasına hizmet edecektir.
Elbette uygulanan yaklaşımların “kes-yapıştır” yaklaşımıyla Türkiye eğitim bağ-
lamına aktarılması önerilmez; ancak bazı kültürlerin deneyimleri, diğer kültürler
için katkı sağlayıcı olabilir. Böylelikle bu ülkelerdeki uygulamalar politika oluş-
turma konusunda fikir verebilir. Yöneticilerin seçilmesi ve atanmasının öğret-
menlik/yöneticilik deneyimi, sertifikasyon, liderlik kapasitesi vb. konuların odak
alındığı bir standartlara/geleneklere bağlanması katkı sağlayıcı olacaktır.
Kaynak(12) : Betül Balkar & Sevilay Şahin ; Okul Müdürlerinin Bilgi Yönetimi Süreç Yeterliklerinin ve Liderlik Becerilerinin İncelenmesi Gaziantep Üniversitesi-2012
319
ARAŞTIRMA-2:
OKUL İKLİMİ, ÖĞRETİMSEL LİDERLİK VE YÖNETSEL LİDERLİK
DEĞİŞKENLERİNİN OKUL YÖNETİCİLİĞİNE ATAMA YAKLAŞIMLARI
AÇISINDAN AYIRT EDİCİLİK DÜZEYİ(13)
Araştırmanın Önemi
Bu araştırmada okul müdürlerinin yöneticilik ve liderlik davranışları TALIS (Ulus-
lararası Öğretme ve Öğrenme Anketi) 2008 verileri kapsamında ele alınmıştır.
Okul müdürlerinin yöneticilik ve liderlik davranışlarının inançlarından ziyade
doğrudan gözlemlenebilecek uygulamaları açısından incelenmesi amaçlanmıştır.
Araştırma TALIS 2008 verileri kapsamında okul müdürlerinin;
1. Okul iklimi-öğretmen morali,
2. Öğretimsel yönetim,
3. Öğretimsel denetim,
4. Hesapverebilir yönetim,
5. Bürokratik yönetim alt boyutlarındaki performanslarının, yöneticilik eği-
timi almalarına göre yer aldıkları grupları sınıflandırma doğruluğunun belirlen-
mesi, yöneticilik eğitiminin müdürlerin davranışları ve dolayısıyla performansları
üzerinde belirleyici bir etkiye sahip olup olmadığını ortaya koyma açısından
önem taşımaktadır.
Araştırmanın Evreni ve Örneklemi
TALIS 2008’e katılan ülkelerden bu araştırmaya dahil edilecek ülkelerin belir-
lenmesinde Avrupa Komisyonu (European Commission) Eurydice Raporu (2013)
dikkate alınmıştır. Uluslararası Eğitim Standart Sınıflandırması’na (ISCED) göre
ortaöğretim (ISCED 2-3) düzeyi de dahil olmak üzere ISCED 0, 1, 2 ve 3 (okul
öncesinden liseye kadar) düzeylerinde okul yöneticisi olarak atanmadan önce ya
da sonra asgari eğitim süreci gereken ülkeler ile ilgili verilere yer verilmiştir.
TALIS araştırmasının örneklemi; toplam 4665 okul müdüründen (OECD, 2009)
oluşmaktadır.
Araştırmaya Katılan Ülkeler
Araştırmaya; Avustralya, Avusturya, Belçika, Danimarka, Macaristan, İzlanda,
İrlanda, İtalya, Kore, Meksika, Norveç, Polonya, Portekiz, Slovakya, İspanya,
Türkiye, Brezilya, Bulgaristan, Estonya, Litvanya, Malezya, Malta ve Slovenya
olmak üzere toplam 23 ülke katılmıştır.
320
Ülkeler; 1) Atama öncesi, 2) Atama sonrası 3) Yöneticilik eğitimi gerekli değil
şeklinde üç grup altında sınıflandırılmıştır.
1) Atama Öncesi Yöneticilik Eğitiminin Gerekli Olduğu Ülkeler
Belçika (Fransız Topluluğu ve Alman Topluluğu), Almanya, Estonya, İspanya,
İtalya, Malta, Polonya, Portekiz, Romanya, Slovenya, Finlandiya, Birleşik Krallık
(İngiltere, Galler ve Kuzey İrlanda), İzlanda ve Lihtenstayn olarak belirtilmiştir.
2. Atama Sonrası Yöneticilik Eğitiminin Gerekli Olduğu Ülkeler
Çek Cumhuriyeti, Fransa, Avusturya, Slovakya ve İsveç’tir.
3. Okul Müdürü Olmak İçin Yöneticilik Eğitiminin Gerekli Olmadığı Ülkeler
Belçika (Flaman Topluluğu), Bulgaristan, Danimarka, İrlanda, Yunanistan, Kıbrıs,
Letonya, Litvanya, Lüksemburg, Macaristan, Hollanda, Birleşik Krallık (İskoçya),
Hırvatistan, Türkiye ve Norveç olarak ifade edilmiştir.
Tartışma ve Sonuç
Daha önce de ifade edildiği gibi bu araştırmada, farklı ülkenin okul müdürleri,
okul yöneticiliğine atamada yöneticilik eğitiminin kullanımına ilişkin üç farklı
yaklaşım açısından üç farklı gruba ayrılmıştır. Birinci grupta, okul yöneticilerinin
göreve atanmadan önce yöneticilik eğitimi alması öngörülün ülkeler, ikinci grup-
ta yöneticilik eğitimi göreve atandıktan sonra verilen ülkeler, üçüncü grupta ise
okul yöneticilerine yönelik herhangi bir eğitimin verilmediği ülkeler yer almıştır.
Ülkelerin yöneticilik atama yöntemlerine göre doğru sınıflandırmada değişken-
lerin en fazla katkısından en az katkısına doğru sıralaması aşağıda belirtilmiştir.
1) Öğretimsel Yönetim,
2) Okul İklimi-Öğretmen Morali,
3) Öğretimsel Denetim,
4) Hesap Verebilir Yönetim,
5) Bürokratik Yönetim,
1) Öğretimsel Yönetim
Araştırma sonuçlarına göre ülkeleri ayırt etmede en önemli değişken öğretimsel
yönetimdir. Öğretimsel liderlik kapsamında ele alınan öğretimsel yönetim son
zamanlarda öğretim ve liderlik ile ilgili çalışmalarda en çok odaklanılan konular-
dan biri olmuştur. Alan uzmanlarının bu konudaki görüşleri aşağıda özetlenmiş-
tir.
Okul yöneticilerinin, öğrencilerin daha iyi öğrenmesi amacıyla öğretim-
321
sel yönetim bağlamında üstlenmesi gereken bazı roller ve sorumluluklar bulun-
maktadır. Bu roller ve sorumluluklar; okuldaki öğretmenlerle işbirliği yapmak,
sınıfları ve öğrencileri gözlemlemek, öğretmenlere öğretimsel materyallere
ulaşma konusunda yardımcı olmak (Lynch, 2012).
Güven ve huzur dolu bir çalışma ortamı oluşturmak (O'Donnell, 2005).
Öğrenci başarısıyla ilgili verileri analiz etmek (Neumerski, 2013).
Takım çalışması ve sorumlulukları paylaşmak (Gümüş-Akçaoğlu,2013)
Sistematik olarak sınıfa dayalı veriler toplamak ve öğretmenlerden yazılı
geribildirimler almak (Ovando, 2005)
Gerektiğinde öğretmenlerle konuşmak ve mesleki gelişimleri konusunda
onlara yardımcı olmaktır (Blasé ve Blasé, 2000).
Bütün bu uygulamalar okul yöneticilerinin “öğrenme lideri” olmasını gerektir-
mektedir (Pont, Nusche ve Moorman, 2008).
Şahin (2011), Horton (2013), Çalık, Sezgin, Kavgacı ve Kılınç (2012), Moolenaar,
Sleegers ve Daly, 2012), (Jacobson, 2011) ve diğer alan uzmanlarının okul mü-
dürlerinin öğretimsel liderliği ile öğretmenlerin öz-yeterlik inançları arasında
anlamlı bir ilişki olduğunu ve özellikle sosyo-ekonomik açıdan dezavantajlı or-
tamlarda eğitim gören öğrencilerin başarısı için ön şart niteliği taşıdığını belir-
lemişlerdir.
Shatzer, Caldarella, Pamela ve Brown (2013) ve Robinson, Lloyd ve Rowe (2008)
tarafından yapılan araştırmalarda, öğretimsel liderlik uygulamalarının öğrenci
başarısı üzerinde diğer liderlik yaklaşımlarına göre daha anlamlı etkiler oluştur-
duğu sonucuna ulaşmışlardır.
Bütün bunlara rağmen yapılan araştırmalar, okul yöneticilerinin öğretimsel yö-
netim uygulamalarına çok fazla zaman ayırmadıklarını/ayıramadıklarını göster-
miştir. Bunun nedenleri arasında eğitim sistemi ve okul düzeyindeki durumsal
koşullar etkili olsa da en önemli engellerden biri özellikle okul yöneticiliğine yeni
atanan kişilerin öğretimsel liderlik ve yönetim konusunda yeterli bir eğitim al-
mamış olmasıdır (Oplatka, 2012).
Göreve yeni atanan okul yöneticileriyle ilgili yapılan bir araştırmada (Garcia-
Garduno, Slater ve Lopez-Gorosave, 2011), en çok sıkıntı duyulan konuların kişi-
lerarası ilişkiler ve üstlenmesi beklenen roller ve sorumluluklar konusunda hazır
olmama hissi olduğu görülmüştür.
Aslanargun ve Bozkurt (2012) öğretmenlerin geliştirilmesi ve desteklenmesi
322
bağlamında öğretimsel liderlik davranışlarının ihmal edildiği veya okul müdürle-
rince bilinmediğini ortaya çıkarmıştır. Bundan dolayı okul yöneticilerinin eğitimi
ve iş başında geliştirilmesi okul performansı açısından önemli etkiler oluştur-
maktadır (Bowers ve White, 2014). Mitgang ve Gill’e (2012) göre, okul yönetici-
lerinin hizmet öncesinde eğitim görmesi gereklidir. Göreve atandıktan sonra
eğitim görmeleri ve desteklenmeleri de hizmet öncesi eğitim almaları kadar
önemli olan bir diğer konudur.
2) Okul İklimi-Öğretmen Morali
Ülkeleri yöneticilik atama yöntemlerine göre sınıflandırmada diğer önemli bir
değişken ise okul iklimi (öğretmen morali) olarak belirlenmiştir. Okul iklimi ko-
nusunda yapılan ampirik (deneysel) araştırmalar olumlu bir okul ikliminin; aka-
demik başarı, okul başarısı, şiddeti etkili bir şekilde önleme, öğrencilerin sağlıklı
bir şekilde gelişmesi ve öğretmenlerin görevde kalma isteğiyle ilgili olduğunu ve
bu değişkenleri yordadığını göstermektedir.
(Cohen,McCabe, Michelli, diğ, 2009), (Thapa, Cohen, Guffey ve diğ,2013), (Co
hen, McCabe, Mic helli ve Pickeral, 2009), Ingersoll’a (2001), (Lankford, Loeb ve
Wyckoff, 2011), (Zullig, Koopman, Patton ve Ubbes, 2010) gibi alan uzmanları
olumlu bir okul iklimi için sadece öğrenci başarısı ve öğrenci mezuniyet oranları
gibi konular değil; aynı zamanda öğretmenlerin çalıştıkları okullarda kalma ve
çalışma istekleri de önemli değişkenlerdir. Çünkü okul iklimi, insanların okul
yaşamına ilişkin algılarına ve deneyimlerine dayanır; normları, değerleri, kişile-
rarası ilişkileri, öğretme ve öğrenme uygulamalarını ve örgütsel yapıları yansıtır.
Öğretmenlerin okul ikliminin temel değişkenleri arasında yer alması onların ça-
lıştıkları okullarda kalma konusundaki istek ve niyetlerinin göz önünde bulundu-
rulmasını gerektirmektedir. Öğretmenlerin işlerine karşı tutumlarını etkileyen
ihtiyaçlarının karşılanması çalışmalarının ve meslekte kalmalarının önemli belir-
leyicileri arasında yer almaktadır. Ingersoll’a (2001) göre, öğretmenlerin sürekli
olarak yer değiştirmek istemesinin nedenleri; öğretmenlere okul yönetimi tara-
fından yeterli desteğin verilmemesi, öğrenci disiplin sorunları, okul düzeyinde
karar vermeye sınırlı katılım ve düşük maaşlardır.
Öğretmenlerin okul iklimini olumlu olarak görmelerinde ve atandıkları okulda
görev yapmak istemelerinde en büyük etkiyi oluşturan faktör okul yönetimidir
(Boyd, Grossman, Ing, Lankford, Loeb ve Wyckoff, 2011). Black’e (2001) göre,
okul yöneticilerinin olumlu bir okul kültürü ve iklimi oluşturduğu yerlerde öğ-
retmen morali de yüksek olmaktadır. Okul iklimi öğrencilerin akademik, sosyal
323
ve duygusal gelişimini olumlu yönde etkileyebildiği için (Zullig, Koopman, Patton
ve Ubbes, 2010), okul yöneticilerinin okullarında olumlu bir okul iklimi oluştur-
ma konusunda çaba sarf etmesi gerekmektedir. Bunu yapmanın ilk adımı ise,
öğretmenlerin bulundukları okullarda çalışma konusundaki istekliliklerini ve
bağlılıklarını artırmaktır.
3) Öğretimsel Denetim
Öğretimsel denetim, öğretimin geliştirilmesi ve öğrenci başarısının artırılması
konusunda öğretmenlere profesyonel anlamda yardımcı olmakla ilgilidir (Sungu,
Ilgan, Parylo ve Erdem, 2014). Shulman, Sullivan ve Glanz’a (2008) göre, öğreti-
min denetimi ve değerlendirilmesi okul yöneticilerinin öğretimsel liderlik göste-
rip göstermediğiyle ilgilidir. Nitekim öğretimsel uygulamalara liderlik etmek de
okul yöneticilerinin temel rollerinden biri olarak algılanmaktadır (Stronge, Ric-
hard ve Catano, 2008).
Denetim temelde öğretmenlerin öğretimsel uygulamaları benimsemesi ve dü-
zenlemesi konusunda onlara yardımcı olmayı, destek olmayı gerektirmektedir.
TALIS 2008’de öğretimin denetimi konusunda yüksek puan alan okul yöneticile-
rinin öğretmenlerin pedagojik uygulamalarını doğrudan izledikleri ve öğretimin
geliştirilmesi için onlara tavsiyede bulundukları görülmüştür. Ayrıca, bu yöneti-
ciler öğrencilerin akademik başarılarını ve çalışmalarını da yakından izlemekte-
dirler (OECD, 2009).
Oysa TALIS verileri doğrultusunda hazırlanan Türkiye Ulusal Raporu’nda okul
müdürlerinin % 35’inin her zaman; % 44’ünün çoğunlukla değerlendirme sonu-
cunu öğretmenlere rapor ettikleri sonucuna yer verilmiştir (Büyüköztürk, Akba-
ba, Altun ve Yıldırım, 2010).
Şahin (2011) araştırmasında, okul yöneticilerinin öğretmenlere geri bildirim
verme ve denetim konularında düşük düzeyde öğretimsel liderlik davranışı ser-
giledikleri sonucuna ulaşmıştır.
Grissom, Loeb ve Master (2013) tarafından yapılan bir araştırmada ise okul mü-
dürlerinin zamanlarının sadece % 0,5’ni öğretmenlerin öğretimi geliştirebilmele-
ri için onlara informal olarak koçluk yapmakla, % 2,1’ni öğretim programının
geliştirilmesi ve değerlendirilmesiyle ve % 0,6’sını mesleki gelişime ilişkin etkin-
liklerle harcadığı ortaya çıkmıştır.
Denetimin etkin bir şekilde yapılamaması, okulun öğrencilerin akademik başarı-
324
sına daha fazla katkı yapma konusundaki kapasitesini artırmasına da (Sergio-
vanni ve Starratt, 2007) engel olmaktadır. Ayrıca, Ponticell ve Zepeda (2004),
okullarda denetimin çok iyi yapılmadığını sonucuna ulaşmıştır.
Okul yöneticilerinin hiyerarşik olarak öğretmenlerden üst bir pozisyonda bu-
lunmaları ve daha çok yasal sorumluluğu yerine getirmek için denetimi gerçek-
leştirmeleri bu durumun nedenleri arasında sayılmıştır. Ilgan, Parylo ve Sungu
(2015), tarafından yapılan bir araştırma, okul müdürlerinin öğretimsel denetim
davranışlarının öğretmenlerin iş doyumunun önemli bir yordayıcısı olduğunu
göstermiştir. Bu sonuç, öğretimsel denetim uygulamalarının öğretmenlerin mes-
leklerine karşı tutumlarını da etkilediğini kanıtlamaktadır.
Öğretimsel denetimin gerek öğretim süreçleri gerekse öğretmen performansı
üzerindeki etkileri, okul yöneticilerinin öğretimsel denetim konusunda eğitim
almalarının gerekliliğine işaret etmektedir. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafın-
dan son zamanlarda yapılan bir değişiklikle birlikte okul müdürleri öğretimin
denetlenmesinden doğrudan sorumlu tutulmaktadır (MEB, 2013). Bu nedenle
özellikle okul müdürlüğüne yeni atanan adaylara öğretimsel liderlik ve denetim
konusunda verilecek olan eğitim (hizmet öncesi veya iş basında) yöneticilik per-
formansları açısından kritik bir rol oynamaktadır.
Araştırmada öğretimsel denetim değişkeninin yönetici atama yöntemleri açısın-
dan ülkeleri doğru sınıflandırmaya katkıda bulunduğunun ortaya çıkması, yöne-
ticilik eğitimi almanın yöneticilerin öğretimsel denetim uygulamalarını şekillen-
dirdiğini göstermektedir.
4 . Hesap Verebilir Yönetim, Bürokratik Yönetim
Araştırma bulguları okul iklimi-öğretmen morali, öğretimsel liderliğinin alt bo-
yutları olan öğretimsel yönetim ve öğretimsel denetim ile yönetsel liderliğin alt
boyutları olan hesapverebilir yönetim ve bürokratik yönetim değişkenlerinin
yöneticilik atama yaklaşımlarına göre ülkeleri sınıflandırmada belirleyici değiş-
kenler olduğunu göstermektedir.
Ancak, yöneticilik atamalarında kullanılan yöneticilik eğitiminin içeriğinde en
fazla katkısı olan değişkenler; öğretimsel yönetim, okul iklimi ve öğretimsel de-
netim boyutlarıdır. Bu nedenle yöneticilik eğitimlerinin okul yöneticisi adayları-
nın özellikle öğretimsel liderlik ve olumlu okul iklimi oluşturma yeterliklerinde
gelişim sağlamaya dönük olarak tasarlanması önerilmektedir.
Kaynak(13): Betül Balkarı, Mahmut Kalman; Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi-2015
325
C. OKUL MÜDÜRLERİNİN SEÇİMİ VE YETİŞTİRİLMESİNE YÖNELİK
BİR MODEL ÖNERİSİ(14)
a. EĞİTİMDE LİDERLİĞİN VE YÖNETİMİN ÖNEMİ
Okulların, kolejlerin ve diğer eğitim kurumlarının başarılı bir şekilde çalışabilmesi
için etkili liderlik ve yönetimin önemi 21. yüzyılda artarak kabul görmüştür.
Son zamanlarda, liderlik ve yönetim arasındaki farklılıkların farkındalığı ve okul
müdürlerinin ve üst düzey işgörenlerin etkili birer yönetici olmalarının yanı sıra
iyi birer de lider olmaları gerektiği anlayışı artmaktadır. Okul müdürleri sadece
eğitim öğretimden değil, mali ve insan kaynakları yönetimi dahil olmak üzere
çeşitli görevlerden de sorumludur. Okulda planlı değişimi sağlamak ve eğitimin
niteliğini yükseltmek, hem okulun hem de bireyin öğrenme kapasitesini gelişti-
recek koşulların ve iklimin oluşturulmasına bağlanmaktadır. Başaka bir ifadeyle
okul müdürü eğitimin kalitesini arttırmada hayati bir role sahiptir. Okulun geliş-
tirilmesinde, okuldaki değişim ve yeniliklerin uygulanmasında okul müdürü ya-
şamsal rol oynamaktadır.
Okul başarısının üzerindeki belirleyiciliği eğitim yöneticilerini yetiştirmenin ge-
reği ve önemini daha da artırmış özellikle de PISA, TIMMS, PIRLS gibi küresel
sınavlarda başarılı olan ülkeler eğitimin niteliğini artırmak için okul müdürlerinin
seçimi, yetiştirilmesi ve performanslarının değerlendirilmesine daha fazla önem
vermeye başlamışlardır.
Okul yöneticilerinin atanması ve yetiştirilmesine ilişkin en doğru yaklaşımın ne
olabileceği sorusu, her ülkenin üzerinde önemle durduğu bir konu olmasına
rağmen eğitim yönetimi hazırlama programlarına temel olabilecek herkesin
üzerinde anlaştığı bir eğitim yönetimi kuramı geliştirilmiş değildir (Balcı, 1999).
Okulların etkililiği ile okul müdürlerinin sahip olduğu yeterlikler arasındaki ilişki-
den hareketle çok sayıda araştırma yapılmıştır. Ancak müdürlerin seçimi, işe
alımı, ve atanması nispeten daha az araştırılmıştır. Okullarda müdürler bu kadar
önemli ise, nasıl seçildikleri, nasıl işe alındıkları ve nasıl atandıkları hakkında
daha fazla bilgi gerekmektedir (Walker ve Kwan, 2012).
Literatürde okul müdürlerinin liderliği, okulun başarısında oynadığı kritik rol,
eğitimde politika geliştirme, pedagoji, değerlendirme, raporlama, öğrenme,
başarı, öğretmen eğitimi ve profesyonel gelişim gibi alanlara ilişkin çok sayıda
çalışma yapılırken, müdürlerin yetiştirilmesi ile ilgili çalışmaların sınırlı olduğu
görülmektedir.
326
Bu çalışmada ABD ve İngiltere’de yönetici yetiştirme sistemleri tanıtılmakta
sonra da Türkiye için bir müdür yetiştirme modeli önerilmektedir.
b. AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ’NDE MÜDÜR YETİŞTİRME
Bugün eğitim alanında yöneticilik eğitiminin en ileri durumda bulunduğu ülke
ABD'dir. Birçok okul müdürü, eğitim yöneticiliğine bir yüksek lisans ya da dokto-
ra derecesini tamamladıktan sonra geçer. Müdürler ve müdür yardımcıları, yö-
neticilik görevine atanmadan önce genellikle öğretmenlik deneyiminden geçer-
ler. Bazı öğretmenler doğrudan müdür olarak atanırken, bazıları da önce müdür
yardımcılığı, okul ya da bölge düzeyinde yönetsel işlerde deneyim kazandıktan
sonra atanırlar.
Amerika’da formel liderlik programlarının yirminci yüzyılın başından beri uygu-
lanmakta olduğu vurgulanmaktadır. Bu programlar kapsamında verilen eğitim-
lerle müdür adaylarının okul vizyonu, okul kültürü, öğretim uygulamaları, kay-
nakları kullanma, iletişim, işbirliği, etik davranışlar, politik, ekonomik, sosyal ve
kültürel konularında geliştirilmesi amaçlanmaktadır. Yine bu programla, öğreti-
mi değerlendirme, veriye dayalı karar verme ve öğrenme süreçlerini zenginleş-
tirme stratejilerinin kazandırılması hedeflenmektedir (Storey, 2007). ABD eğitim
sisteminde müdürlük için lisansüstü derecesi bir zorunluluktur (Wildy ve diğer-
leri, 2007). Müdürlerin hemen hepsi yüksek lisans derecesine sahiptir. Eyaletle-
rin tümü her okul seviyesindeki müdürlük görevi için okul yönetimi üzerine ser-
tifika istemektedir (Edelfelt, 1992).
1. Hizmet Öncesi Eğitim
ABD eğitim sisteminde müdürlük için eyaletlerin çoğu eğitim fakültesi mezunu
olmaları ve öğretim deneyimi şartlarını aramaktadır. Üniversite ile ortaklaşa
yürütülen müdürlerin yetiştirilmesi programı iki yıllık bir süreyi kapsar ve prog-
rama katılan her adayın bir mentor müdürü bulunur (Whitaker, 2006). Bu prog-
ram süresince müdürlerin değişik konularda portfoliolar tamamlamaları, yazılı
sınavlar, kayda alınan uygulamalar, materyal geliştirme, araştırma projeleri ve
sözlü sunumlar yapmaları beklenmektedir. Eğitim bölgeleri tarafından mali ola-
rak desteklenen ve bir ya da iki yıl stajyer ve mentor olarak bu programı tamam-
layanlar müdürlük görevlerine başlayabilirler. Bu programın özelliği, programın
müdür adaylarının çalıştıkları yerlerde verilmesi, sürecin ortak planlanması,
programa katılanlara mentorlük uygulamasıdır. Böyle bir programa ihtiyacın
olup olmadığı, okul bölgeleri ile üniversitelerin lider yetiştirme program yürütü-
327
cülerinin ortak toplantıları sonucunda karar verilir. Bu karar toplantıları süresin-
ce ilerleyen süreçte ne kadar müdüre ihtiyaç duyulacağından, programın içeriği-
ne kadar bütün hususları karara bağlarlar.
Hallinger (2002) bu anlamda 150 liderlik ve müdür akademisinin bulunduğunu
ifade etmektedir. Bu programa başvurmanın adaylar arasında bir rekabet gerek-
tirdiği ve bunun da kaliteyi artıracağı değerlendirilmektedir. Bu tür programlar
değişik şekillerde verilir.
i. Yerinde Eğitim: Üniversiteler ve okullar arasındaki mesafenin uzak olduğu
durumlarda eğitim, çalışılan yerde verilir. Bu programda katılımcıların 27 ders
kredisi almaları ve 24 ay devam etmeleri zorunludur.
ii. Ortak Gruplar: Program 24 aylık bir süreyi kapsar ve adayların diğer böl
geleri ziyaret etmelerine olanak tanınır.
iii. Mentörlük: Bu yetiştirme eğitimi modelinde, her bir katılımcı özellikle ha-
len görevde olan bir mentor müdür ile çalıştırılır. Üniversite öğretim elemanı bu
süreçte programın ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığını, stajyerlik standartlarını
ve gerekliliklerini denetler (Young, 2007).
ABD’de yöneticilerin hazırlanması sürecinde son zamanlarda üzerinde özellikle
durulan programlar Eyaletler Arası Okul Liderleri Lisans Konsorsiyumu standart-
larına sıkı sıkıya bağlıdır. Bu kapsamda Eğitim Yöneticiliği Ulusal Politika Komite-
si müdürler için bazı anahtar yeterlik alanları belirlemiştir. Ölçütleri geniş kesim-
lerce kabul edildiğinden, yönetici yetiştirme programlarının çoğunda bu stan-
dartlar esas alınmaya başlanmıştır. Bu yaklaşıma göre;
Okul müdürlüğü formasyon programını başarıyla tamamlayan bir birey
ISSCL (Interstate School Leaders Licensure Consortium Council of Chief State
Schoool Officiers) tarafından da geliştirilmiş olan standartlara sahip bir müdür
olmalıdır.
ISSCL standartlarına göre bir okul lideri, yöneteceği okul için vizyona sa-
hip olan, vizyon geliştirebilen ve vizyonu uygulamaya geçirebilen; okulunu pro-
fesyonel gelişmeye doğru götürebilen bir okul kültürü geliştirebilen; okulun
sahip olduğu tüm kaynakları etkili bir şekilde kullanabilen; okulun içinde bulun-
duğu toplumla sağlıklı ve sürekli ilişkiler kurabilen; adil ve tutarlı davranışlar
sergileyebilen; çevresinde cereyan eden ekonomik, sosyal, kültürel, politik ve
diğer olayları anlayabilen bir kişi olmalıdır (Işık, 2003). Bu amaçla düzenlenen
eğitim yöneticiliği programları okul yönetimi, okul hukuku, okul muhasebesi ve
328
bütçelendirme, program geliştirme ve değerlendirme, araştırma projesi ve veri
analizi, halkla ilişkiler, eğitim politikaları, danışmanlık ve liderlik gibi konuları
içermektedir. Bunların dışında Eğitim Liderliği Eylem Planı yetiştirme program-
ları yürütmektedir. Burada müdürlere profesyonel öğrenme ve uygulama eğiti-
mi verilmektedir (Hale ve Moorman, 2003). Sertifika elde edebilmek için zorunlu
olan bu kursların sayı ve çeşitleri yine eyaletlere göre değişmektedir. Bazı eya-
letlerde yöneticilerin yeterliklerini koruyabilmeleri için sürekli eğitim kurslarına
gitmeleri zorunluluğu bulunmaktadır. Hizmet öncesi eğitim sürecinde üniversite
ile bölge işbirliğinin ayrı bir önemi bulunmaktadır. Bu programlara kabul edile-
cek olan müdür adaylarında önceki 2 ya da 3 yıl içerisinde başarılı bir perfor-
mans, öğretim stratejilerine dair güçlü bir bilgi birikimi ve etik değerlere bağlılık-
ları aranır.
2. Hizmet İçi Eğitim
ABD'de okul müdürlerinin hizmet içi eğitimleri birtakım mesleki ve özel kuruluş-
lar tarafından gerçekleştirilmektedir. Bu kapsamda Amerikan Okul Müdürleri
Birliği 1969 yılından beri, Okul Yöneticileri Ulusal Birliği aracılığıyla müdürlere
hizmet içi eğitim vermektedir. Eyaletlerle birlikte yerel okul bölgeleri ve bölge
hizmet merkezleri okul müdürlerine uzun zamandır hizmet içi eğitim sağlamakta
ve eğitim etkinliklerinde üniversite profesörlerine yer vermektedir.
Müdürlerin desteğe ihtiyaç duydukları yönetsel işler; okul bütçesini planlama ve
yönetme, yazılı olmayan kural, prosedür ve beklentileri anlama, eğitim ve öğre-
timdeki gelişmeleri planlama ve yönetme, beklentilerinin anlaşılması, işgörenin
örgüte uyumunun sağlanması, öğretim programının ve sonuçlarının değerlendi-
rilmesi, muhasebe prosedürlerinin denetlenmesi, toplumun ihtiyaç, sorun ve
beklentilerinin değerlendirilmesi, ders programının geliştirilmesi, amaçları belir-
leme ve uzun dönem planlama yapma, işgöreni denetleme ve değerlendirme,
personel sorunlarıyla ilgilenme, çatışmaları yönetme, personel gelişimine yar-
dımda bulunma ve faaliyetler planlama, personelin örgüte uyumunu sağlama,
bina, tesis, araç ve gereç bakım, onarım işlerini denetleme, özel programları
denetleme, satın alma prosedürlerini denetleme ile okul yılının açılış ve kapanı
şını koordine etmedir (Anderson, 1991).
3. Meslektaş Destekli Liderlik
1983 yılında Uzak Batı Eğitim Araştırma ve Geliştirme Laboratuarı, Meslektaş
Destekli Liderlik'e (PAL) başlamıştır. PAL, okul müdürlerinin kendi liderlik davra-
nışlarını, bir meslektaş yardımıyla önyargısız bir tavırla analiz etmelerine izin ve-
329
ren bir mesleki gelişim etkinliğidir. Bir senelik süreç boyunca müdürler meslek-
taşları ile ilgili bilgi toplama becerilerini öğrenir, uygular ve bu bilgileri yararlı bir
şekilde onlarla paylaşırlar. Son toplantıda müdürler, meslektaşlarının öğretimsel
yönetim etkinliklerinin örneklerini bütün gruba sunmak için hazırlık yaparlar.
PAL programının bir süreci olarak müdürler başka müdürlerle çalışmaktan ve
kendilerini analiz edebildikleri bir süreçten önemli yararlar elde etmektedirler.
Özellikle farklı bir bölgeden bir müdürle eşleştiklerinde, kendi bölgelerinden
hiçbir müdürle paylaşamayacağı hususları güvenle paylaşabilirler.
Meslektaş desteği üzerinde duran bir başka program da Eğitim Etkinliklerini
Geliştirme Enstitüsü (IDEA) tarafından geliştirilen Müdürlerin Hizmet İçi Prog-
ramıdır. IDEA programı okul gelişimi için müdürlere yardım amacıyla, uzun dö-
nem meslektaş yardım grupları oluşturmaktadır. Her biri eğitimli bir IDEA yar-
dımcısı gözetiminde olan bu gruplar altı ile on arasında değişen müdürden
oluşmaktadır (Edelfelt, 1992). Programın amacı adayların öğrenmelerini kolay-
laştırmak ve okul programlarını geliştirmede müdürlere yardımcı olmaktır. Bu-
nun için müdürler iki yıl boyunca ayda bir grupça toplanıp okullarında çözülmesi
gereken problemleri paylaşırlar.
c. İNGİLTERE’DE MÜDÜR YETİŞTİRME
İngiltere'de hem ilköğretim hem de ortaöğretim kademesi müdürleri için ata-
mada esas alınan ilkelerden biri okul müdürlerinin liyakatıdır. Bu nedenle okul
müdür adaylarının ulusal düzeyde sunulan liyakat programına katılmaları zorun-
ludur. Bu programın hedef kitlesi okul müdürlüğü pozisyonuna başvurmak iste-
yen müdür yardımcılılığı veya bölüm başkanlığı gibi yönetsel görevlerde bulunan
öğretmenlerdir. Ulusal Okul Müdürlüğü Liyakat Programı, okul yönetimi ve okul
geliştirme araştırmalarına dayanmakta, okul ve diğer örgüt türlerindeki en iyi
yönetim uygulamalarından yararlanmakta, okul müdürlerinin sahip olması gere-
ken bilgi, beceri ile kişilik özelliklerini ortaya koyan "Ulusal Okul Müdürleri Stan-
dartlarını (National Standards) esas almaktadır. Başarı ile tamamlandığı takdir-
de, okul müdürlüğü görevi için yeterlilik sağlanmıştır. Yine adayların geçmiş
mesleki yaşantılarını da dikkate alması nedeniyle esnek ve ilk defa ve yeni atan-
mış müdürlerin yöneticilik becerilerini geliştirmelerine temel oluşturacak nitelik-
tedir. Okul müdürlerine yönelik yetiştirme faaliyetleri düzenleyen Okul Yönetici-
leri Birliği, özellikle müdürlerin, yetiştirme programlarında verilen kuramsal bilgi
ile okullarındaki görev ve yöneticilik işlevlerini ilişkilendirebilmeleri ve ağırlıklı
olarak uygulamada gereksinim duydukları alanlarda yetiştirilmeleri gerektiğini
330
vurgulamıştır (Huber, 2003). Bu bağlamda Öğretmen Yetiştirme Bürosunca da
Okul Müdürlerine Yönelik Liderlik ve Yöneticilik Programı başlatılmıştır. Bu prog-
ram kapsamında müdür adayları görevlerinin ilk yılları itibariyle profesyonel
gelişimlerini destekler (Bush ve Jackson, 2002).
Sekiz yıldır devam eden program, 2001 yılında revize edilmiş ve 2003 tarihi iti-
bariyle okul müdürleri için başlangıç eğitimi niteliğinde olan Okul Müdürlüğü'ne
Geçiş Programı sunulmaya başlanmıştır (OFSTED, 2003). Okul müdürü adaylarını
ülke çapında eşdeğer standartta yetiştirecek bir hizmet öncesi eğitim programı
geliştirmiştir. Programın sonunda katılımcıların başarılarının ölçülmesi ve ancak
başarılı olanların mezun edilmeleri sağlanmıştır. Böylece okullara gerekli mesle-
ki bilgi ve becerilere sahip okul müdürlerinin yetiştirildiği garantisinin verilmesi
amaçlanmıştır. 1998 yılında, görevlerinde altıncı yılını doldurmuş okul müdürleri
için Görev Başındaki Okul Müdürlerine Yönelik Liderlik Programını geliştirmiş ve
ülke çapında uygulamaya başlamıştır (Huber, 2003; Storey, 2007; Bush ve Jack-
son, 2002). Bu program teori ve pratiği bir araya getiren önemli bir yaklaşımdır.
1. Hizmet Öncesi Eğitim
İngiltere’de okul müdürlüğü, bölüm başkanlığı ve müdür yardımcılığı gibi yönet-
sel görevlerde bulunmak isteyenlerin ilk aşamada bireysel öğrenim gereksinim-
lerinin tanımlanması gerekmektedir. Daha sonra programın ikinci aşamasında,
değerlendirme merkezlerinde katılımcıların bireysel öğrenme gereksinimleri
belirlenir. Bir günde tamamlanan bu süreçte katılımcılar ile birebir görüşülerek,
eksik ya da yetersiz oldukları ve geliştirilmeye gereksinim duydukları alanlar ve
yönetim alandaki deneyim düzeyi belirlenir ve müdür adayı için en uygun yetiş-
tirme planı hazırlanır (Huber, 2003).
Program kapsamında adayların yönetsel alandaki deneyim düzeylerine göre
"Başlangıç Aşaması", "GeliştirmeAşaması" ve "Final Aşması" olmak üzere üç
seçenek bulunmaktadır (Duncan, 2002, ss. 10-12).
Bu seçenekler şöyledir (Duncan, 2002; DfES, 2004):
i. Başlangıç Aşaması: Yönetim alanında az deneyime sahip adaylar, başvu-
ru ve öğrenim gereksinimlerinin değerlendirmesinin ardından bu aşamada yetiş-
tirilmeye başlarlar. Bu adaylar için programın tamamlanma süresi iki yıldır (Dun-
can, 2002; DfES, 2004). Başlangıç aşamasında adaylar, yetiştirme planlarında
öngörülen ders modüllerine katılırlar.
Modüllerin kapsamı şöyledir (Duncan, 2002):
331
Birinci Modül (Okul Geliştirme ve Stratejik Liderlik): Tüm adaylar için zo-
runlu olup, adaylar, 60 saati kurs çalışmaları olmak üzere, toplam 180 saati ta-
mamlamaktadırlar.
İkinci Modül (Eğitim ve öğretim): Bu modülde öğretim yöntemlerinin ge-
liştirilmesine yönelik konuları ele alınmaktadır.
Üçüncü Modül (İnsan Kaynakları Yönetimi): Bu modülde, müdürün öğ-
retmenlere ve diğer çalışanlarına karşı rolü ele alınmaktadır.
Dördüncü Modül (Finansal Yönetim ve İnsan Kaynaklarını Geliştirme):
Bu modülde müdürlere kaynakların etkili kullanımına ilişkin bilgi ve beceriler
kazandırılmaya çalışılır. İngiliz eğitim sisteminde okul personelinin seçimi ve
geliştirilmesi ile bütçenin yönetimi müdürün sorumluğunda olduğu için, müdür-
lerin bu alanlarda da yetiştirilmesi ayrı bir önem taşımaktadır.
İkinci, üçüncü ve dördüncü modüllerde, 90 saat kurs verilmektedir. Yetiştirme
sürecinde seminerler, sunumlar, atölye, örnek olay, simülasyon ve grup çalışma-
ları olmak üzere çeşitli öğretim yöntemleri kullanılmaktadır (Huber, 2003,). İn-
giltere’de müdür olmak isteyenlerin yetiştirilmesi için Okul Müdürlerinin Pro-
fesyonel Yeterlikleri Programları geliştirilmiştir. Bu program kapsamında müdür-
lerden deneysel öğrenme ve Virtual Heads adlı online öğrenme programını ta-
mamlamaları beklenmektedir (Storey, 2007). Bu programın başarısı adayın ulu-
sal standartlar kapsamında okula dayalı değerlendirmesine bağlıdır.
ii. Gelişme Aşaması: Yönetim alanında orta derecede deneyime sahip
adayların eğitimi bu aşamadan başlar. Bu adaylar için programın tamamlanma
süresi bir yıldır. Adaylar ancak değerlendirme sürecinde başarılı oldukları tak-
dirde bir üst aşamaya devam edebilirler.
iii. Final Aşaması: Yönetim alanında oldukça deneyimli adaylar programa
final aşamasından katılırlar. Bu programın tamamlama süresi 6 aydır.
2. Hizmet içi Eğitim
Görev Başındaki Okul Müdürlerine Yönelik Liderlik Programı (Leadership Prog-
ramme for Serving Headteachers-LPSH), 1997 yılında Açık Üniversite, Ulusal
Okul Müdürleri Birliği ile Hay ve Mc Ber'in ortaklaşa yürüttükleri çalışma sonu-
cunda geliştirilmiştir. Okul Müdürleri Ulusal Standartları’nı ve etkili okul müdürü
niteliklerini temel alan program, müdürlerin bireysel gelişme ile okul geliştirme
arasında ilişki kurabilmeleri ve liderlik rollerinin okullarının gelişimine nasıl kat-
kıda bulunduğunu değerlendirmelerine yardımcı olmayı, müdürlere bireysel
332
gelişimlerine odaklanmalarına ve müdürlerin liderlik stillerine ve liderlik stilleri-
nin performansa etkisini daha iyi kavramalarını sağlamayı amaçlar.
Bu program dört aşamadan oluşur (Duncan, 2002):
i. Hazırlık Aşaması: Atölye çalışması öncesi hazırlık aşamasında, atölye ça-
lışmalarından üç hafta önce teslim edilmek üzere, okul müdürleri tarafından
okullarında seçtikleri okul toplumu üyelerine, 90 dakika süren liderlik stilleri ve
özelliklerini konu alan tanı amaçlı bir anket verilir.
ii. Atölye Çalışması Aşaması: Dört gün süren atölye çalışmalarında okul
alanından ve eğitim sektörü dışından yöneticiler bir araya gelirler. Katılımcıların
lider olarak etkililiklerinin değerlendirildiği çalışmalarda anket sonuçlarına ilişkin
dönüt alırlar, bireysel gelişimleri sağlama ile okullarını geliştirmeye yönelik
amaçlarını tanımlarlar ve bu amaçlarını nasıl gerçekleştireceklerini planlarlar.
iii. Atölye Çalışması Sonrası Aşama: Bu aşamada okul müdürü hazırlık aşa-
masında yapılan anket sonuçlarını öğretmenler ile paylaşır, planlanan değişimi
izleme ve yönetme sürecine onların katılımını sağlarlar.
Programın bu aşamasının özelliği her bir katılımcıya "Business In the Commu-
nity" adlı bir girişim aracılığı ile okul örgütünden farklı türde örgütlerde yönetici
pozisyonunda deneyimli olan partnerler (liderlik ortakları) ile birlikte çalışma
fırsatının verilmesidir (Huber, 2003). Okul müdürünün ve liderlik ortaklarının
düzenli aralıklarla bir araya geldiği liderlik ortaklığı çalışmaları ile farklı örgüt
türünde yöneticilik pozisyonunda bulunan bireylerin deneyimlerini paylaşmala-
rı, bu paylaşım sonucunda kendi örgütlerini iyileştirmeye ve daha etkili kılmaya
yönelik fikirler geliştirebilmeleri, okul örgütü ile diğer örgüt türleri arasındaki
ortak hususlara ilişkin değişik bakış açıları kazanmaları ve kendi liderlik stillerini-
tekrar gözden geçirmelerini amaçlamaktadır. Bu aşamada düzenlenen diğer
faaliyetler internet ortamında düzenlenen konferans görüşmelerdir.
Okul müdürleri "Talking Heads" ve "Go Aheads" gibi okul müdürlerine yönelik
tasarlanmış web siteleri aracılığı ile ülkedeki diğer okul müdürleri ile görüşerek
birbirlerine mesleki destek sağlamakta ve karşılıklı gelişimlerini desteklemekte-
dirler (Bush ve Jackson, 2002).
iv. Final Aşaması: Atölye çalışmasına katılan gruplar bir yıl sonra tekrar bir
araya gelir, kaydettikleri ilerlemeleri değerlendirir ve değerlendirme sonuçlarına
göre bireysel ve okullarının amaçlarını tekrar gözden geçirirler.
333
C. TÜRKİYE’DE OKUL MÜDÜRÜ YETİŞTİRME
1. Türkiye’de Okul Müdürü Seçimi ve Atanması
Türkiye’de müdür seçimi ve atanmasında “meslekte esas olan öğretmenliktir”
anlayışı benimsenmekte ve bunun sonucunda okul yöneticilerinin öğretmenler
arasından seçilmesi yoluna gidilmektedir. Bu yaklaşımın sonucu ülkemizde uzun
yıllar okul yöneticisini yetiştirme konusunda ciddi girişimlerde bulunulmamıştır.
Ülkemizde okul yöneticiliği profesyonel bir meslek olarak görülmemiş, profes-
yonel bir meslek olarak kabul edilmeyince de, bu alanda görevlendirilecek birey-
lerin özel olarak yetiştirilmesine gerek duyulmamıştır. Dolayısıyla yönetici yetiş-
tirme işini öğretmen yetiştiren kurumlar üstlenmiş bulunmaktadır. Oysa okul
yöneticiliği herkesin yapabileceği bir iş değildir (Demirtaş, 2008). Bunun için de
öğretmen yetiştiren kurumlarda yönetim derslerine ayrı bir önem verilmesi ge-
rekmektedir.
Cumhuriyetin kuruluşundan sonra Gazi Terbiye Enstitüsü’nde açılan Pedagoji
Bölümü’nde eğitim yöneticisi yetiştirme çalışmaları bir süre devam etmiş ise de
eğitim yöneticilerinin seçilip atanmasına ilişkin yönetmeliğin hazırlanması ancak
1990’lı yıllarda gerçekleşebilmiştir (Şişman, 2010). Bu süreçte Gazi Üniversite-
si’nin dışında birçok üniversitede Eğitim Yönetimi ve Denetimi bölümleri açıl-
mıştır. Bu bölümlerden mezun olanların büyük bir kısmı müfettiş veya rehber
öğretmen olarak çalışmak durumunda kalmışlardır ve müdür atamalarında bu
bölüm mezunları görmezden gelinerek genellikle siyasi tercihlerle yapılmıştır.
“MEB’e Bağlı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Atama ve Yer Değiştirme’
sisine ilişkin 1998 yılında yürürlüğe giren yönetmelik uyarınca okul yöneticileri-
nin seçiminde, sınav uygulanması ve yöneticiliğe atanmadan önce yöneticilik
eğitimi almalarının yasal dayanağı oluşturulmuştur (Karip ve Köksal,1999). Bu
yönetmelik (23.09.1998), genel koşulları taşıyarak seçme sınavında başarılı olan-
lara 120 saatlik bir yönetici yetiştirme programına katılmalarını zorunlu kılmıştı
ancak 11.01.2004 tarihinde çıkartılan yönetmelikle bu yönetmelik yeniden uy-
gulamadan kaldırılmıştır. (Bu yönetmelikle MEB’e bağlı eğitim kurumları yöneti-
ciliği için nesnel ölçütler belirlenmiş, 120 saat olarak düzenlenen görevde yük-
selme eğitimi ve sınavı getirilmiştir. İyi niyetle hazırlanmış ve Türkiye’de eğitim
yöneticiliğinin kurumsallaşmasına katkı sağlayabilecek ve zamanla daha da iyi-
leştirilmesi beklenen bu yönetmelik 2004 yılında iptal edilmiştir).
11.01.2004 tarihinde çıkartılan yönetmelik 02.12.2004 ve 04.03.2006 ta-
334
rihlerinde değiştirilmiş, 13.04.2007 tarihli yönetmelik de 24.04.2008 tarihinde
çıkarılan yönetmelikle yürürlükten kaldırılmıştır (Kesim, 2009).
2004 yılı ve sonrasında çıkarılmış bulunan yönetmeliklerde; yükseköğrenim
görmüş olmak, aylıktan kesme veya maaş kesimi cezasından daha ağır bir disip-
lin cezası almamış olmak, son yıla ait sicil notu iyi derecede ve varsa son üç yıllık
sicil notu ortalaması iyi derecede olmak, son üç yıllık hizmet süresi içinde varsa
yöneticilik görevi adli veya idari soruşturma sonucu üzerinden alınmamış olmak,
zorunlu çalışma yükümlülüğünü tamamlamış, bu yükümlülükten muaf tutulmuş
ya da sağlık veya eş durumu özrüne dayalı olarak bu yükümlülüğü ertelenmiş
olmak, atanacağı kuruma branşı itibariyle öğretmen olarak atanabilecek nitelik-
te olmak ortak şartlardır. Öğretmenlik hizmet süresi ve okul müdürlüğü seçme
sınavı konularında yönetmelikler arasında farklılıklar görülmektedir. 2004 yılın-
da çıkarılan yönetmelikte en az iki yıl görev yapmış olmak şartı bulunmaktadır;
2007 ve 2008 yıllarında çıkarılan yönetmeliklerde ise öğretmenlikte adaylığın
kaldırılmış olması yeterlidir denilmektedir.
2009 yılında çıkarılan yönetmelikte ise hizmet süresi en az üç yıl olarak
belirlenmiştir. 2004 yılında çıkarılan yönetmeliklerde seçme sınavında 100 puan
üzerinden 60 almış olma şartı bulunmaktayken; 2007 ve 2008 yıllarında çıkarılan
yönetmeliklerde sınav şartı bulunmamaktadır (2004, 2007 ve 2008 yönetici
atama yönetmeliklerinde hem sınav şartı hem de hizmet içinde yetiştirilme şartı
kaldırılmış, müdürlüğe atanmada temel ölçüt olarak mesleki kıdem öne çıkarıl-
mıştır). Bu yönetmelikte de 2009-2011 yılları arasında beş kez ekleme ve deği-
şiklik yapılmıştır.
28 Şubat 2013 Tarihli ve 28573 Sayılı Resmi Gazetede Yayımlanan Milli
Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Yöneticileri Atama ve Yer Değiştirme Yönet-
meliği yayınlanmıştır. Yeni yayınlanan yönetmelikle rektörlük atama modeline
geçilmiş ve sözlü sınava yeniden dönülmüştür.
Milli Eğitim Bakanlığı aynı yıl içinde 04 Ağustos 2013 Tarihinde (28728
Sayılı Resmi Gazete) ikinci bir Eğitim Kurumları Yöneticileri Atama ve Yer Değiş
tirme Yönetmeliği daha yayınlanmış fakat bu yönetmelik hiç kullanılmamıştır.
4 Mart 2014 tarihinde 652 sayılı kanuna eklenen bir maddeyle;"Bu
maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla halen Okul ve Kurum Müdürü, Müdür
Başyardımcısı ve Yardımcısı olarak görev yapanlardan görev süresi dört yıl ve
daha fazla olanların görevi, 2013-2014 ders yılının bitimi itibarıyla başka bir iş-
335
leme gerek kalmaksızın sona erer. Görev süreleri dört yıldan daha az olanların
görevi ise bu sürenin tamamlanmasını takip eden ilk ders yılının bitimi itibarıyla
başka bir işleme gerek kalmaksızın sona erer.” şeklinde yeniden düzenlenmiştir.
652 Sayılı KHK'nın 22. maddesi "Okul ve Kurum Müdürleri, İl Milli Eğitim Müdü-
rünün teklifi üzerine, Müdür Başyardımcısı ve Yardımcıları ise Okul veya Kurum
Müdürünün inhası ve İl Milli Eğitim Müdürünün teklifi üzerine vali tarafından
dört yıllığına görevlendirilir. Bu görevlendirmelerin süre tamamlanmadan son-
landırılması, süresi dolanların yeniden görevlendirilmesi ile bu fıkranın uygu-
lanmasına ilişkin diğer usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir. Bu fıkra kapsa-
mındaki görevlendirmeler özlük hakları, atama ve terfi yönünden kazanılmış hak
doğurmaz." şeklinde değiştirilmiştir.
Yer verilen değişiklikler ile birlikte Okul ve Kurum Müdürleri, İl Milli Eğitim Mü-
dürünün teklifi üzerine, Müdür Başyardımcısı ve Yardımcıları ise Okul veya Ku-
rum Müdürünün inhası ve İl Milli Eğitim Müdürünün teklifi üzerine vali tarafın-
dan dört yıllığına görevlendirilecektir.
Bu görevlendirmelerin süre tamamlanmadan sonlandırılması, süresi do-
lanların yeniden görevlendirilmesi ile bu fıkranın uygulanmasına ilişkin diğer
usul ve esaslar ise 10 Haziran 2014 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Milli Eği-
tim Bakanlığına Bağlı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Görevlendirilmelerine
İlişkin Yönetmelik ile belirlenmiştir. Müdürlükte dört yıllık görev süresini doldu-
ranlar ve görev süreleri uzatılacak eğitim kurumu müdürleri Formu-1 üzerinden
değerlendirilmiştir.
Form üzerinden yapılan değerlendirme sonucunda 100 üzerinden 75 ve daha
üstü puan almaları halinde, il milli eğitim müdürünün teklifi üzerine valinin ona-
yı ile görev süreleri uzatılmıştır. Ancak; 100 üzerinden 75 puandan düşük alan
kişilerin görev süreleri uzatılmamıştır.
Okul müdürlerinin görev sürelerin uzatılması için kurulun komisyonlarda görev
alan İl/İlçe Milli Eğitim Müdürleri ile Şube Müdürlerinin tamamına yakını yeni
atanmış değerlendirecekleri okul müdürlerinin hiç birisini tanınamamaktadırlar
( Ahmet KANDEMİR; Memurlar.Net-01 Aralık 2014).
Bilindiği üzere, 06.10.2015 tarih ve 29494 sayılı Resmi Gazetede yayım-
lanan Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Görevlendirilmele-
rine Dair Yönetmelik ile birlikte 10.06.2014 tarih ve 29026 sayılı Resmi Gazetede
yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Gö-
revlendirilmelerine İlişkin Yönetmelik yürürlükten kaldırılmıştır.
336
Yeni yönetmelikte, eski yönetmelikte yer alan “müdür olarak görevlendirilecek-
lerde aranacak özel şartlar” arasında yer alan “Bakanlık kadrolarında öğretmen
olarak asaleten en az sekiz yıl görev yapmış olmak” şartı yeni yönetmelikte yer
almamıştır. Yeni yönetmelikte, müdür başyardımcılığı ve müdür yardımcılığına
görevlendirmenin yazılı sınav sonucuna göre, müdürlüğe görevlendirmenin ise
değerlendirme ve sözlü sınav sonucuna göre yapılacağı belirlenmiştir.
22 Nisan 2017 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan Milli Eğitim Bakan-
lığına Bağlı Eğitim Kurumlarına Yönetici Görevlendirme Yönetmeliği içerisinde
önemli değişiklikler yapılmıştır. Müdür yardımcılığı yazılı sınavı kaldırılmış. Mü-
dür yardımcısı olma şartları, okul müdürü olarak atama şartlarında değişikliğe
gidilmiştir. En önemli değişiklik ise müdür yardımcısı yazılı sınavının kaldırılması
ve sözlü mülakata dayalı bir atamanın getirilmesi olmuştur. Böylece MEB mü-
dür atamaları, müdür yardımcısı atamalarında yazılı sınavı tamamen kaldırmış
oldu. Bundan sonraki yönetici atamalarında okul müdürü ve müdür yardımcısı
görevlendirmelerinde sözlü mülakat sınavı geçerli olacaktır.
26.01.2018 tarihinde, Milli Eğitim Bakanlığı İnsan Kaynakları Genel Mü-
dürlüğü tarafından, Eğitim Kurumlarına Yönetici Görevlendirme Yönetmeliği
taslağı hazırlanarak paydaşların görüşleri alınmak üzere, Bakanlığın veri toplama
modülünde yayımlanmıştır.
Böylece okul müdürü olma şartları 2018 yılında tekrar değiştirilmiştir. Milli Eği-
tim Bakanlığı tarafından yayımlanan taslak yönetmelik kapsamında müdür olma
şartları için genel ve özel kriterler değişmezken okul müdürü atama uygulama-
sında değişikliğe gidildi. Okul müdürü atamalarında tekrar yazılı sınav getirildi.
Yeni düzenlemede okul müdürlüğüne kurucu müdür, müdür başyardımcısı ve
birleştirilmiş sınıflarda müdür yetkili öğretmenlik yapmış olanlar başvuru yapa-
bilecektir. Ancak bir öğretmen müdür yardımcısı olmadan okul müdürü olama-
maktadır. Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumlarına Yönetici Görevlendirme Yö-
netmeliği taslağı kapsamında okul müdürlüğüne ilk defa atanmak için başvuru
yapanlara Milli Eğitim Bakanlığı Ölçme, Değerlendirme ve Sınav Hizmetleri Ge-
nel Müdürlüğünce test usulü ile yazılı sınavı yapılacak. Müdürlük yazılı sınavında
100 üzerinden 60 puan alan adaylar yazılı sınavda başarılı sayılacaklar. Yazılı
sınav sonuçlarına göre adaylar sözlü sınava alınacaklar. Yazılı sınav puan sırala-
masına göre en yüksek puan alandan başlamak üzere, eğitim kurumlarının
boş bulunan yönetici sayısının üç katı aday sözlü sınava çağrılacak.
337
2. Türkiye’de Okul Müdürü Yetiştirme (Sonuç)
Tarihsel süreçte okul yöneticilerinin atanmalarıyla ilgili hazırlanan yönetmelikle-
rin ilgili maddeleri incelendiğinde görülmektedir ki, okul yöneticiliği için uygun
adayların seçilip yetiştirilmesi için gösterilen çabaya ve kanuni düzenlemelere
rağmen ülkemizde, yönetici seçme ve yetiştirme süreci bir standartta oturtula-
mamıştır.
Türkiye’de eğitim yöneticilerinin yetiştirilmesi 7. Milli Eğitim (1962) Şurası’ndan
itibaren gündeme gelen bir konudur. İlerleyen yıllarda çeşitli şuralarda okul
yöneticilerinin yetiştirilmesine ilişkin kararların gündeme geldiği görülmektedir.
Özellikle 15. Milli Eğitim Şurası’nda alınan kararlar içerisinde de yönetici atama-
larında uyulması gereken şartlara atıfta bulunulmaktadır. Buna göre yönetici
atamalarında kariyer, liyakat, başarı aranmalı, eğitim yönetimi bir bilim olarak
algılanmalı, eğitim yöneticiliği öğretmenlik tecrübesine dayanmalı ve eğitim
yöneticisi lisansüstü eğitimle yetiştirilmeli, yönetici adayları objektif ölçülerle
seçilmelidir denilmektedir (MEB, 1996).
18. Milli Eğitim Şurası’nda yöneticilerinin atanmasında lisansüstü eğitimin esas
alınması; mevcut yöneticilerin kişisel gelişimleri açısından uzaktan veya örgün
eğitim yoluyla yüksek lisans ve doktora eğitimi almaları sağlanması; okulda
güven, karşılıklı saygı, sevgi, hoşgörü, başarı gibi değerlere dayalı okul
kültürünün oluşmasında liderlik rolünü üstlenebilecek kişilerin yönetici olarak
atanmaları için gerekli düzenlemeler yapılması tavsiye edilmektedir(MEB, 2010).
Daha önce de vurgulandığı gibi Türkiye’de eğitim yöneticisi yetiştirme politikası,
bilimsel bir temele oturtulamamış, eğitim yöneticisi yetiştirme konusunda üni-
versiteler ile MEB arasında etkili bir koordinasyon sağlanamamıştır. Eğitim
yöneticilerinin yetiştirilmesinde teorik bilgi ve uygulamalı bilgi arasında bir
denge kurulamamıştır. Lisansüstü eğitim programlarında teori-uygulama
bütünlüğü sağlanamamıştır. Eğitim yönetimi alanında üretilen teorik bilginin
yayınlanması ve değerlendirilmesine yönelik kapsamlı bir çalışma yapılmamış,
işletme ağırlıklı üretilen teorik bilginin eğitim yönetimine uyarlanabilmesi ile
yetinilmiştir. Bu durum eğitim yöneticisi adaylarının sorun odaklı düşünme,
karar verme, takım çalışması ve kaos ortamında yönetim gibi alanlarda yetersiz
kalmalarına yol açmıştır. Eğitim yönetimi ve denetimi alanında lisansüstü eğitim
yeteri kadar özendirilememiş ve yasal bir zorunluluk haline getirilememiştir.
Teorik bilgi işletme düzeyinde kalmamalı, okul örgütüne uyarlanmalı ve sınıftaki
eğitimin kalitesine katkı sağlayıcı nitelikte olmalıdır. Aksi takdirde okula ve sınıfa
338
katkı getirmeyen bir programın eğitim yöneticisinin yetiştirilmesine de fazla bir
katkısı olmayacaktır.
Ülkemizde okul yöneticilerinin atanmasında eğitim yönetimi ve denetimi
alanında yüksek lisans yapmak yasal bir zorunluluk haline getirilmelidir. Bu
amaçla eğitim yönetimi ve denetimi alanındaki tezsiz yüksek lisans programları
yaygınlaştırılmalıdır. Ülkemizde eğitim yöneticisi yetiştirmeye yönelik poli-
tikalara yön verecek ve koordinasyon sağlayacak bir örgütlenme modeli
gerçekleştirilmeli ve bu model çerçevesinde Milli Eğitim Bakanlığı ve üniver-
sitelerin sıkı işbirliği yapmaları sağlanmalıdır. Okul müdürlerinin mesleki
gelişmesini sağlayacak eğitim programları, toplum, okul ve birey temelinde ih-
tiyaçlara da yalı olarak geliştirilmelidir.
3. Türk Eğitim Sistemi İçin Müdür Yetiştirme Model Önerileri
Okul ve müdürlere dair günümüzde artan beklentiler söz konusudur. Bu beklen-
tilerin arttığı süreçte müdürlerin halen geleneksel yöntemlerle yetiştirilmesi ve
atanması önemli bir eksikliktir. Bu konuda bakanlık ve üniversitelerin işbirliği ile
tasarlanacak bir eğitim yöneticisi yetiştirme modelinin oluşturulması gereklidir.
Müdür olarak atanacak olan adayların iyi yetiştirilmesi okul müdürlerinin okulları etkili bir şekilde yönetebilmesine imkan verecektir. Araştırmadan elde edilen bulgular doğrultusunda okul müdürlerinin seçilmesi ve yetiştirilmesine yönelik aşağıdaki bir model önerilmiştir.
Tablo 116: Okul Müdürlerinin Seçilmesi ve Yetiştirilmesine Yönelik Modeller Önerisi
MÜDÜRLERİN HİZMET ÖNCESİNDE YETİŞTİRİLMESİ
Mo
del
1
Müdür olmak isteyen öğretmen kökenli adaylar önce yazılı sonra da sözlü sınavda tabi tutulur.
Sınavlarda başarılı olan adaylar görevlendirilmeden önce belirlenen üniversitelerde MEB’in görevlendirdiği uzmanların eşliğinde 2 yıl müdürlük formasyonu eğitimi verilerek yetiştirilir.
Bu süreçte adayların;
Okulu, eğitimi ve öğretimi yönetme,
Takım çalışmasını organize etme,
Çatışmayı çözme,
İletişim becerilerini geliştirme ve personeli geliştirme,
devamı
339
Mo
de
l 1
Teorik bilgi, araştırma, araştırma sonuçlarını yorumlama ve değerlen-
dirme,
Portfolio hazırlama,
Okul programlarını yönetme ve okul geliştirme gibi birçok alanda
eğitime tabii tutumlası gerekmektedir.
Bu program kapsamında müdürlerin hem teorik hem de uygulama eksiklikle-
rini gidermeleri sağlanabilir.
Müdür adayları bu süreci başarıyla tamamlandıktan sanra, bir deneyimli
müdürün rehberliğinde herhangi bir okulda uygulamaları görmek ve pe-
kiştirmek için 1 yıl çalıştırılır. Bu süre içinde rehber müdür taratarafından
üçer aylık raporlarla aday müdürün göreve hazır hale gelip gelmediği değer-
lendirilir. Eğitimini tamamladığı değerlendirilen müdür adayları asli görev
yerlerinde görevlendirirler.
Mo
de
l 2
1. Basamak: Başlangıç Aşaması
Yönetim alanında az deneyime sahip adaylar, başvuru ve öğrenim gereksi-
nimlerinin değerlendirmesinin ardından yetiştirilmeye alınırlar. Bu adaylar
için programın tamamlanma süresi iki yıldır.
2.Basamak (Gelişme Aşaması)
Bu aşama, yönetim alanında orta derecede deneyime sahip adayların eğiti-
mini kapsar. Bu adaylar için programın tamamlanma süresi bir yıldır.
3. Basamak (Final Aşaması)
Yönetim alanında oldukça deneyimli adaylar programa final aşamasından katılırlar. Bu adaylar için programın tamamlanma süresi 6 aydır. Yetiştirme sürecinde, “okul geliştirme ve stratejik liderlik” dersi tüm
adaylar için zorunlu olmalı, dersin 60 saati teorik kurs çalışmaları olmak üzere, toplam 180 saatte tamamlanmalıdır.
Bu kapsamda müdür adaylarına;
Eğitim ve öğretim, İnsan kaynakları yönetimi, Finansal yönetim ve insan kaynaklarını geliştirme dersleri verilir.
Eğitim ve öğretim dersi, öğretim yöntemlerinin geliştirilmesine yönelik ko-nuları içermelidir. İnsan kaynakları yönetimi dersi, müdürün öğretmenlere ve diğer çalışanlarına karşı rolünü ele almalıdır. Finansal yönetim ve insan kaynaklarını geliştirme dersi, müdürlere kaynakların etkili kullanımına ilişkin bilgi ve beceriler kazandırmalıdır.
340
devamı
Mo
de
l 2 İkinci, üçüncü ve dördüncü dersler, 120 saatlik kursta verilmelidir. Müdür
yetiştirme sürecinde seminerler, sunumlar, atölye, örnek olay, simülasyon
ve grup çalışmaları olmak üzere çeşitli öğretim yöntemleri kullanılmaktadır.
Den
eyim
leri
Pay
laşı
m E
ğiti
mi
MÜDÜRLERİN HİZMET İÇİNDE YETİŞTİRİLMESİ
Belli eğitim bölgelerinde görevli müdürlerin eğitim öğretim yılı başında ve ortasında olmak üzere en az iki defa bir araya gelerek, deneyimlerini bir-birlerine aktarmaları sağlanır.
Bu süreçte müdürler;
Bölgede yaygın olan sorunların veya okul temelli sorunların çözümüne ilişkin buldukları veya kullandıkları yöntemleri karşılıklı olarak paylaşırlar. Eğitim ve öğretimin okulun ve personelin geliştirilmesine yönelik çalışmalara yeni boyutlar kazandırılmaya çalışılır. Geleceğe dönük planlar yapılır. Bir sonraki toplantıda bu planların gerçekleşme durumu değerlendirilir.
Gel
işm
eler
in İz
len
me
si
Eğit
imi
Müdür bulunduğu konum nedeniyle, alana ilişkin yenilikleri takip etmesi ve
bunu da kurumunda uygulaması gerekmektedir. Bu nedenle yetkililer ye-
nileşmeye ilişkin olarak hizmet içi eğitim etkinlikleri düzenlemelidirler.
Bu aşamada eğitim ve yönetim alanında meydana gelen gelişmelerin, sü-
rece yansımaları ve bu süreçte müdürlere düşen görevlerin neler olduğu
vurgulanmaya çalışılır. Bu amaçla üniversitelerde öğretmen kökenli öğretim
üyelerinden ve alanında uzman kişilerden yararlanılmalıdır.
B
irey
sel G
ere
ksin
imle
ri
Kar
şıla
ma
Eğit
imi Yılın belli dönemlerinde müdürlere ihtiyaç belirleme anketleri uygulanarak,
listede belirtilen alanlardan hangilerinde eğitim gereksinimleri olduğu
tespiti yapılır. Yapılan tespitler gruplandırılır ve her bir grubun eğitim ger-
eksinimini karşılayacak programların düzenlenmesi ve buna uygun olarak da
hizmet içi eğitimin verilmesi gerekmektedir.
D. SONUÇ VE ÖNERİLER
Bu çalışma kapsamında müdür seçme ve yetiştirme sistemleri ele alınan ül-
kelerin hepsinde okul müdürlerinin öğretmenlik yapıyor olmaları gerekli şart-
lardan biri olarak görülmektedir. Türkiye’de ataması yapılan okul müdürlerin gö-
revlerine başlamadan önce ve sonrasında herhangi bir yetiştirme programına
katılma şartı bulunmazken ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, Singapur, Finlandiya
341
ve daha birçok gelişmiş ülke okul müdürlerini hizmet öncesinde yetiştirme prog-
ramına almakta ve aynı önemi müdürlerin hizmet içinde yetiştirilmelerine de
vermektedirler. Bu kapsamda incelenen müdür yetiştirme sistemleri içerisinde
Amerika’nın en gelişmiş eğitim yöneticisi yetiştirme programına sahip ülke
olduğu görülmektedir. Amerika’da okul müdürlerinin büyük bir çoğunluğunun
eğitim yönetimi üzerine lisansüstü veya doktora dereceleri bulunmaktadır. Okul
müdürlerini yetiştirme ve geliştirme politikaları bakımından hizmet öncesi
yetiştirme ve liyakat ilkelerini benimseyen İngiltere, aynı önemi müdürlerin
hizmet içinde yetiştirilmelerine de vermektedir. İngiltere’de okul müdürlüğü
için başvuruda bulunacak adaylardan okul müdürlüğü için ilgili programı ta-
mamlamış olma şartı aranmaktadır.
Ülkemiz eğitim sistemi bakımından durum değerlendirildiğinde “meslekte esas
olan öğretmenliktir” anlayışı hakim olduğundan, okul müdürlüğünün profes-
yonel bir meslek olarak kabul edilmediği ve dolayısıyla da yönetici yetiştirme
üzerinde önemle durulmadığı görülmektedir.
Toplumlar sürekli değişim halindedir. Eğitim sistemleri de değişmektedir. Ancak
eğitim sistemimiz dünyadaki değişime ayak uyduramamıştır. Yaklaşık bir asırlık
bir geçmişi olan Türkiye’de hala eğitim yöneticisi yetiştirme politikası bilimsel bir
temele oturtulamamıştır. Eğitim yöneticisi yetiştirme konusunda üniversiteler
ile MEB arasında etkili bir koordinasyon sağlanamamıştır. Eğitim yöneticilerinin
yetiştirilmesinde teorik bilgi ve uygulamalı bilgi arasında bir denge kurulama-
mıştır. Lisansüstü eğitim programlarında teori-uygulama bütünlüğü sağlanama-
mıştır. Eğitim yönetimi alanında üretilen teorik bilginin yayınlanması ve değer-
lendirilmesine yönelik kapsamlı bir çalışma yapılmamış, işletme ağırlıklı üretilen
teorik bilginin eğitim yönetimine uyarlanabilmesi ile yetinilmiştir. Bu durum
eğitim yöneticisi adaylarının sorun odaklı düşünme, karar verme, takım
çalışması ve kaos ortamında yönetim gibi alanlarda yetersiz kalmalarına yol
açmıştır. Eğitim yönetimi ve denetimi alanında lisansüstü eğitim yeteri kadar
özendirilememiş ve yasal bir zorunluluk haline getirilememiştir. Teorik bilgi
işletme düzeyinde kalmamalı, okul örgütüne uyarlanmalı ve sınıftaki eğitimin
kalitesine katkı sağlayıcı nitelikte olmalıdır. Aksi takdirde okula ve sınıfa katkı
getirmeyen bir programın eğitim yöneticisinin yetiştirilmesine de fazla bir katkısı
olmayacaktır. Ülkemizde okul yöneticilerinin atanmasında eğitim yönetimi ve
denetimi alanında yüksek lisans yapmak yasal zorunluluk haline getirilmelidir.
Bu amaçla eğitim yönetimi ve denetimi alanındaki tezsiz yüksek lisans program-
342
ları yaygınlaştırılmalıdır. Ülkemizde eğitim yöneticisi yetiştirmeye yönelik politi-
kalara yön verecek ve koordinasyon sağlayacak bir örgütlenme modeli gerçek-
leştirilmeli ve bu model çerçevesinde Milli Eğitim Bakanlığı ve üniversitelerin sıkı
işbirliği yapmaları sağlanmalıdır. Okul müdürlerinin mesleki gelişmesini sağlaya-
cak eğitim programları, toplum, okul ve birey temelinde ihtiyaçlara da yalı ola-
rak geliştirilmelidir.
SON SÖZ
Bugünkü milli eğitim sistemimizin ilkeleri ve hedefleri, Cumhuriyetin ilk yılların-
da tespit edilmiştir. Bu ilke ve hedefleri gerçekleştirmek üzere, yapılacak olan
eğitimsel faaliyetleri organize etmek üzere, o zaman çıkarılan kanunlar, zaman
içerisinde beliren ihtiyacı karşılamak üzere hazırlanmış olan yenileriyle birlikte,
günümüze kadar eğitimimize yön vermeye devam etmiştir.
Ancak sonradan çıkarılan kanunların büyük bir çoğunluğu, gelişen yenilikler ve
olaylar karşısında, Cumhuriyetin ilk yıllarındaki tespitlerin içini dolduramamış,
aksine onların boşlukta kalmasına sebep olmuştur.
Geçen yaklaşık bir asırlık zaman içerisinde dünyada ve ülkemizde çok ciddi geliş-
meler, sosyal, siyasal, ekonomik, bilimsel, teknolojik ve kültürel değişmeler ya-
şandı. Bu dönemin özelliği, sosyal hayatımızdaki genel değişmelere temel olan
eğitim alanında da birçok değişmeleri zorunlu hale getirmesidir. Çünkü bilgi top-
lumuna ulaşmadaki süreçte bilgi tabanlı değişim hareketleri bireylerin eğitim-
den beklentilerini de değiştirmiştir. Bütün bunlar ve bunlarla ilgili değişimler,
Milli Eğitim sistemine dahil edilemedi ya da bunlar, sistem tarafından görü-
lemedi.
Bugün artık eğitim sistemimizin, yıllardır birikerek büyüyen sorunlarından do-
layı, toplumu eğiterek 21. yüzyıla hazırlamak şöyle dursun, farkında olmadan o-
nun önünde bir engel olduğu anlayışı giderek yaygınlık kazanmaktadır.
Bu konuda Albert Einstein’in tespiti yerinde olmuştur. Einstein: “Öğrenmemi
engelleyen tek şey aldığım eğitim olmuştur“der. Bu durum ise, senelerden beri,
eğitim sistemimizde reform yapılması gerektiğini söyleyenleri haklı çıkarmıştır.
Toplumun önünde giderek, onları eğitmesi ve 21. yüzyıla hazırlaması gereken e-
ğitim sistemimiz, birçok yönden onun gerisinde kalmış, bir bakıma işlevini ya-
pamaz hale düşürmüştür.
Son yıllarda eğitim alanında büyük yatırımlar yapılmıştır. Okul, derslik, materyal
çeşitliliğinde ciddi artışlar oldu. Bütçeden eğitime ayrılan pay miktarı artırıldı. İyi
343
niyetle gösterilen bu çabalar ne yazık ki, gerek hazırlık aşamasında, gerekse uy-
lama esnasında ortaya çıkan zafiyetlerden dolayı halkımızın beklenti ve ih-
tiyaçlarına cevap verecek bir düzeye ulaştırmasına yetmemiştir.
İçinde yaşadığımız dünyanın değişim hızı bizi şaşırtmakla kalmıyor, deyim ye-
rindeyse bazen sersemletiyor, bazen de çaresiz bırakıyor. Örneğin bilim adam-
ları 2020’li yıllarda insan beyninin kapasitesini aşan süper bilgisayarların
yapılacağını dahası 2049 yılında bütün insanların bilgi işleme kapasitesinin
üzerinde ve değeri 100 dolar dolayında olacak bilgisayarların üretileceğini öngö-
rüyorlar.
Çağı yakalayamayan bir anlayış, yeterli olmayan çalışma ve vizyonsuzluk sebebi
ile eğitim alanında gelmiş olduğumuz nokta, çağın gerisinde ve işlevsiz kalmak
olmuştur. Açık ve net olarak anlaşılmıştır ki, Türk Milli Eğitim Sistemi geçici ve
günü kurtarma adına yapılacak çalışmalarla çağdaslaşamaz.
Çocuklarımıza belki de hayatlarının hiçbir döneminde lazım olmayacak stan-
dardize bilgileri ezberleterek, beyinlerini ve düşünce kapasitelerini iğdiş eden
tek doğrun cevabı olan test anlayışından vazgeçilmelidir.
Mevcut eğitim sistemimizin yenilenmeye ihtiyacı vardır. Köklü bir müfredat
değişikliği getirilmelidir. Eğitimin temel felsefesi hoşgörülü, adaletli bir toplum
yaratma, toplumun tüm kesimlerini kuşatıcı ve dinamiklerini harekete geçirecek
içerikte olmalıdır.
Politik söylemden ve müdahalelerden uzak bir anlayış hedeflenmelidir. Poli-
tikacılar eğitimle sürekli oynamaktan vazgeçmelidir. “Eğitim programlarının dü-
zenlenmesi çalışmaları katılımcı bir anlayışla gerçekleştirilmelidir. Bu sürece eği-
timle ilgili her kesimden üst düzey yetkililer, eğitim uzmanları, öğretmenler,
müfettişler, yerel yöneticiler, aileler, işverenler her kesimden sivil toplum li-
derleri ve öğrenciler olmak üzere geniş toplumsal kitleler dahil edilmeli; işbirliği
ve güç paylaşımı sağlanmalıdır. Türkiye’de eğitimin kalitesinin arttırılması, kay-
nakların daha etkin kullanılması için mevcut politikaların gözden geçirilmesi,
yeni politikaların üretilmesi kaçınılmaz hale gelmiştir.
Kaynak(14) : 1) Deniz (Derinbay) GÜLMEZ, Mustafa YAVUZ Okul Müdürlerinin Seçimi ve Yetiştirilmesine-PAU Egit Fak Derg, 2016 2) Hilmi SÜNGÜ, Türkiye, Almanya, Fransa ve İngiltere’de Okul Müd Yetiştirilmesi- Bozok Üniversitesi, Eğitim Fakültesi 3) Aydın Balyer, Yüksel Gündüz; Değişik ülkelerde müdür yetiştirme 4) Betül Balkar, Sevilay Şahin; Okul Müdürlerinin Yeterlikleri,2012
344
KONULAR
A. OKUMAK VE ÖĞRENMEK
B. OKUMA ALIŞKANLIĞINI DEĞERLENDİREN BİR ÖLÇÜ VAR MIDIR?
C. TÜRKİYE’DEKİ ÇALIŞMALARIN TANIKLIĞINDA “OKUMA KÜLTÜRÜ”
1. Üniversiteliler (Akamisyenler) Okuyor Mu?
2. Siyasetçiler Okuyor Mu?
3. Öğretmenlerin Okuma Alişkanliği Ve Kütüphane Kullanma Düzeyleri
Araştırma-1: Öğretmenlerin Okuma Ve Halk Kütüphanesi Kullanma Alışkanlıkları
4. Öğrencilerin Okuma Ve Kütüphane Kullanma Alışkanlıkları Kazanmasında Ailenin Yaklaşım Ve Tutumu
Araştırma-2: Okuma Ve Kütüphane Kullanmada Ebeveyn Duyarlılığı
5. Öğrencilerdeki Okuma Alışkanlığının Öğrenci Ve Veli
Görüşlerine Göre Belirlenmesi
Araştırma-3: Ortaokul Öğrencilerinin (5, 6 Ve 7. sınıf) Okuma Durumlarını Tespit Anketi
6. Türkiye’nin Eğitim Karnesi
I. Uluslararasi Öğrenci Değerlendirme Proglamlarından
(PISA, TIMMS PIRLS EPI, TOEFL) Çıkarımlar
II. Ulusal Sınavlardan ( YGS, LYS VE ÖABT) Çıkarımlar
III. Sonuç Ve Değerlendirme
A. OKUMAK VE ÖĞRENMEK
Aslında, yalnızca günümüzün bir meselesi gibi gördüğümüz okuma, tarih boyun-
ca bütün zamanların önemli bir meselesi olmuştur. Öyle ki 1400 yıldır milyarlar-
ca insanın başucu kitabı olan son kutsal kitapta ilk olarak bu mesele vurgu-
lanmıştır: “Oku!”. Nerede ve ne zaman okumadan söz edilse mutlaka şu da
BÖLÜM 6 TÜRKİYE’NİN OKUMA KÜLTÜRÜ HARİTASI
345
söylenir: “Yüce dinimiz de okumaya büyük önem vermiştir. Nitekim, Kur'an'ın ilk
emri 'Oku!..' olmuştur.” Kur'an'ın kastı rasgele bir “okuma” değildir. “Yaratan
rabbinin adıyla” okumaktır.
Aristo’dan hareketle dönemimizin tartışılması gereken sorusunun ise “Öğren-
mek için mi okumalıyız, okumak için mi öğrenmeliyiz?” olduğunu söyleyebiliriz.
Çünkü bilgi ve teknoloji çağı olarak isimlendirilen çağımızda okudukça öğrenme
gerçekleşmekte, öğrendikçe de okuma ihtiyacı artmaktadır.
“Bilginin insana verdiği mutluluk ne para ne de servet ile sağlanabilir” öz-
deyişinin önemini ancak bunu yaşayanlar bilir.
E. Gibban “ okumayı hiçbir servetime değişemem” ifadesi ile yaşamdan aldığı ta-
dı vurgulamaktadır. İbn-i Sina gibi dünyaca ünlü bilgin “ gecelerim hep okumakla
geçerdi” diyor. Katip Çelebi “ mumlar tükenir, güneş, doğar, ve ben hala okur-
dum” diyerek okuma alışkanlığını ortaya koymaktadır. Montesquie ise “ okuma
ile üzüntülerimi gideriyorum” diyor.
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün 3937 kitap okuduğu bilinmektedir.
Kültürümüzün, dilimizin, dinimizin ve toplumsal vicdanımızın en büyük mimarı
Anadolu Türkçesini yoğurup şiir dili haline getiren büyük ozan Yunus EMRE;
“İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsin
Ya nice okumaktır”.
Bir insana böylesi büyük görev ve anlam yüklemiştir. İnsanın kendisini bilmesi
kadar büyük nimet yoktur. Bu, basit bir şeymiş gibi görülür ama zordur. Oku-
mak ve bilmek, bizim önümüzü aydınlatır. Ayağımızı yere sağlam basmamızı
sağlar. İnsanın bilgisi içten dışa, dıştan içe gider gelir. Önce kendimizi tanırız,
kendimizden pay biçerek başkalarını; başkalarından, doğadan öğrendiklerimizle
yeniden kendimizi tanırız. Bugünü ve geleceğimizi kurarız. Bilgi, her şeyden önce
insanın kendini bilmesini sağlar. Birçok insan kendini ya olduğundan büyük
görür, ya da büyüklüğünün farkında değildir; üstelik kendini bir de hakir görür!
Okumaktan murat ne
Kişi Hak'kı bilmektir Çün okudun bilmezsin Ha bir kuru ekmektir
346
İnsan niçin okur? Hem kendi, hem de başkalarının “hakkı”nı bilmek için. Yani
“kul hakkını ve sınırlarını” bilmek için. Bu, Tanrı’nın da insanlardan isteğidir.
Gönül dünyasında da, toplum yaşayışında da düzen ve huzur böyle sağlanacak-
tır. İnsan okuyor ama “hak-hukuk” bilmiyorsa, kul hakkı yiyorsa her şey boştur.
Kuru, işlevsiz bilgi yüklemesidir yapılanlar.
Ünlü kimya bilimcisi Madam Curie yaşam öyküsünde “ bütün yoksulluğuna
karşın geceleri sokak lambaları altında ders çalışarak eğitimini tamamladığını an-
latıyor. Yaşamın farkına varmak, olayları sentezlemek veya analiz etmek için
belirli bir bilincin oluşması yaşamdan zevk almak için okumak ve mutlaka oku-
mak gerekir. Aksi taktirde Uğur Mumcunun meşhur sözü olan “bilgi sahibi ol-
madan fikir sahibi olunur”.
Okumanın, en dar anlamıyla, insanın sadece okul hayatı boyunca karşılaşacağı
bir ihtiyacı olduğu anlayışı artık yıkılmıştır. Yine, okumanın belli bir yaşta okulda
öğrenildiği anlayışı da geçerliğini yitirmiştir. Okuma insanlığın geçmişinden bilgi
edinmenin en kolay ve kestirme yolu olmuştur. Bu yolla insanoğlu bilgi ve
tecrübelerini tüm dünya üzerine ve gelecek kuşaklara aktararak, insanlık tari-
hinde çok kısa denebilecek bir zaman içerisinde ilkel çağlardan bilişim çağına
geçmeyi başarmıştır. Çağımızda süregelen hızlı değişim sonucu, okuma boş za-
manların değerlendirilmesi olmaktan ziyade, hayatın bir gereği haline gelmiştir.
Okuma alışkanlığı sadece bireysel değil, toplumsal açıdan da bir gelişmişlik
kıstası olarak dikkate alınmakta, örneğin okumayla ilgi ve refah düzeyi arasında
önemli bir koşutluk ve etkileşim olduğu yaygın bir şekilde kabul görmektedir.
Gelişmiş ülkelerin kültürel yapısına bakıldığında okuma alışkanlığının küçük yaş-
“Gençlerini kitapla beslemeyen toplumların sonu acıdır.” Ovidius
“Bir ülkede okumaya karşı istek artmadıkça, gaflet ve gafletten doğacak felaket azalmaz” B. Franklin
“Kitaplıklar demokrasinin kaleleridir” Fin atasözü
“Dünyayı yöneten, kalem, mürekkep ve kağıttır." Jonathan Swift
“Kitapsız yaşamak, kör, sağır, diIsiz yaşamaktır.” Mustafa KemaI Atatürk
“Bilginin efendisi olmak için çalışmanın kölesi olmalısınız .” Balzac
“ Kitaplar, uygarlığa yol gösteren ışıklardır”. Francis Bacon
347
tan itibaren kazandırılması için büyük gayret sarfedildiği ve insana yapılan
yatırımın en verimli ve en hayati yatırım olduğu görülmektedir. Kitabın değeri
ancak bilgiye gereksinim duyan ve ondan yararlananlar tarafından bilinmekte-
dir. Bu bağlamda okumayan, kitapla beslenmeyen toplumların geleceği sorunlu
olacaktır.
B. OKUMA ALIŞKANLIĞINI DEĞERLENDİREN BİR ÖLÇÜ VAR MIDIR?
Okuma alışkanlığı bireylerin yaşamları boyunca elde ettikleri bilgileri, becerileri
anlayışları güçlendirip artıran ve aynı zamanda bu değerlerin bireysel ve top-
lumsal yaşama uyarlanmasına olanak sağlayan beceridir.
Eğitimi için ders kitabı okuyan öğrenci, mesleki gelişimi için ilgili yayınları izleyen
kişi de birer okuyucudur. Fakat okuma alışkanlığı ve okuyuculuk derken esas
olarak kasdedilen; bireyin mecburiyet dışında, kendi isteğiyle ve düzenli olarak
okumasıdır. Bu okuma, maddi bir amaca bağlı olmayan kültürel bir fonksiyon-
dur. Okuma alışkanlığının ölçüsü nedir? İyi okuyucu kimdir? Çok okumakla az
okumak arasındaki fark nedir? Bu sorular; somut, bilimsel karşılıkları olabilecek
so-rular değildir. Burada esas olan, kişinin kendi varlık potansiyelini ger-
çekleştirecek ölçüde okumasıdır. Ancak bir fikir vermesi bakımından Amerikan
Kütüphane Derneği’nin önerdiği ölçüt aşağıda verilmiştir.
Tablo 117: Amerikan Kütüphane Derneği (ALA) Kitap Okuma ve Kütüphane Kullanma Ölçütü
Okuma Düzeyi Okunan Kitap Sayısı Kütüphaneye Gitme Sayısı
Zayıf alışkanlık Yılda 1 ile 5 kitap Yılda 1-5 kez
Orta düzeyde alışkanlık Yılda 6 ile 20 kitap Yılda 6-11 kez
Güçlü alışkanlık Yılda 21 ve daha fazla 12 kez ve daha
Kaynak: Sibel Karaaslan; Bilgi Dünyası, 2016
C. TÜRKİYE’DEKİ ÇALIŞMALARIN TANIKLIĞINDA “OKUMA KÜLTÜRÜ”
Türkiye’de okuma sorununu, okuma alışkanlığının yeterince gelişmemiş olması
şeklinde değil de, bir okumama alışkanlığı olarak tanımlamak daha doğrudur.
Bu, kitabın ve okumanın reddi anlamına gelmemektedir. Çünkü toplum oku-
masa da, taşıdığı kültürel miras ve sahip olduğu inanç sistemi gereği kitaba karşı
büyük bir saygı duymaktadır. Mevlana için söylenen “Peygamber değil ama
348
kitabı var.” sözünün halkımız arasındaki yaygınlığı toplumun kitaba bakışını
özetler niteliktedir. Kitap bizim toplumumuzda saygı duyulan ama aynı zamanda
uzak durulan bir nesnedir. Burada toplumu suçlayacak ya da eleştirecek bir du-
rum söz konusu değil. Toplum kitapla buluşturulmamış, önüne teşvik edici mo-
deler konmamış ve yalnız bırakılmıştır.
Türkiye’de “okumama alışkanlığı”nın okuryazarlık oranı ile ilişkili olduğu düşü-
nülebilir. Fakat bu yaklaşım konuyu izah etmeye yetmeyecektir. Çünkü okurya-
zarlık oranındaki artış, yıllık toplam kitap üretim ve satışına yansımamaktadır.
Ülkemiz halen kitap okuma konusunda kendi büyüklüğündeki ülkeler ile
kıyaslandığında arzulanan düzeyde değildir.
Eğitim sistemimiz uzun yıllardan beri tartışılmaktadır. Bu sistemin ezberciliğe
dayalı olduğu herkes tarafından kabul edilmektedir. Bilgiye ulaşmanın son de-
rece kolaylaştığı çağımızda ezberciliğin savunulur hiçbir tarafı yoktur. Bugün için
esas olan; bilgiyi yorumlamak, eldeki bilgilerden yeni bilgilere varabilmektir. Bu
özellikler de ancak merak dürtüsünü ve araştırıcılığı teşvik etmekle kazanılabilir.
Öte yandan öğrenciler ilköğretimden başlayarak kıyasıya bir yarışın içine sokul-
makta ve okuma alışkanlığını kazanacakları en verimli yılları sadece test kitapla-
rıyla geçirmektedir. Bu, toplumumuzun ihtiyaç duyduğu çok yönlü, gelişmiş bi-
rey tipinin oluşumuna bir engeldir. Eğitim sistemimiz, okuma alışkanlığını eğiti-
min temel hedefleri arasında gören, ezberciliğin yerine yaratıcı öğrenmeyi ko-
yan bir anlayışla yeniden düzenlenmelidir.
Türkiye’nin okuma sorununu köklü bir çözüme kavuşturmanın ilk şartı, kuşkusuz
sorunu bütün boyutlarıyla görmektir. “Okuyan bir toplum” ütopyasına sahip
olmaksa, ikinci şarttır. Sorun sahiplenilip, çözüm iradesi ortaya konduğunda bu
ütopyanın toplumsal bir coşkuya dönüşerek gerçekleşeceğine hiç kuşku yoktur.
Türk toplumunun okuyan bir toplum olması durumunda nelerin değişeceği, sos-
yal bir tema olarak kuvvetle işlenmelidir. Konu, devletin en üst düzeyinden
kütüphane görevlisine kadar her düzeyde ele alınmalı; sürekli kamuoyu önünde
olan devlet ve siyaset adamları her fırsatta topluma “okuma” ve “kitap” ko-
nusunda sözleriyle olduğu kadar davranışlarıyla da mesaj vermelidir. Aile, çocuk,
öğretmen; bu iletişim ve etkinlikler zincirinin tümünde temel vurgu alanlarından
biri olmalıdır. “Çocuk kitapla büyür!” bilinci iyice yerleştirilmelidir.
Aşağıdaki göstergelerden de anlaşılacağı gibi Türk Toplumu’nu kitapla buluştu-
ramamanın temelinde eğitimin yetersizliği ilk sırada gelmektedir.
349
Tablo 118: Türkiye’nin Okur-Yazar Düzeyi (TÜİK 2013)
15+ YAŞ EĞİTİM DURUMUNA GÖRE NÜFUSUN DAĞILIMI O
kum
a Ya
zma
B
ilme
yen
Oku
ma-
Yazm
a B
ilen
fak
at
Oku
la G
itm
eye
n
İlko
kul
Mez
un
u
İlkö
ğret
im
Mez
un
u
O
rtao
kul v
eya
Den
gi
Lise
Vey
a D
engi
Yüks
ek O
kul
veya
Fak
ült
e
Yüks
ek L
isan
s
Do
kto
ra
Mez
un
u
2 .7
84.2
57
3.7
84.6
77
15
.22
0.0
28
11
.61
7.1
59
2.8
49.9
99
12
.09
6.8
30
5.9
13
.18
7
41
6.7
41
12
2.6
19
%5 %7 %28 %21 %5 %22 %11 %1 % 0
Kaynak: Prof.Dr. İbrahim Ortaş; Türk Kütüphaneciliği-2014
TÜİK (2013) eğitim verilerine göre Türk halkının ortalama yüzde 10’u halen oku-
ma yazma bilmemektedir. Oranlar açılırsa okuma yazma bilmeyen vatandaş
sayısının 2 milyon 784 bin 257 (yüzde 5), okuma yazma bilen fakat bir okul bitir-
meyen vatandaş sayısının ise 3 milyon 784 bin 667 (yüzde 7) olduğu görül-
mektedir. Türk halkının yüzde 28’i ilkokul mezunu, yüzde 22’si lise, yüzde 21’I
ortaokul, yüzde 11’si ise üniversite mezunudur (tablo 118)
1. ÜNIVERSİTELİLER (AKAMİSYENLER) OKUYOR MU?
Bu konuda Gazi Üniversitesi Öğretim üyesi Prof. Dr. Çağatay Özdemir’in 2006 yı-
lında yaptığı araştırma verilerine göre (1915 öğretim üyesi katılmıştır) üniver-
sitelerin %16'sı hiç kitap okumuyor, %72’si 1-2 kitap okuyor, %11’ 3-5 kitap, %
1.4’de beş kitaptan fazla okumaktadır. Dünya iyi kitap okuru olarak sayılmak için
yılda minimum 10-24 kitap arasında okuyor olmak gerekiyor. Bu durum öğretim
üyelerinin çok az okuduğu ortaya koymaktadır. Yapılan bazı anket çalışmaları,
çoğu üniversitelinin gündüz zamanın önemli bir kısmını internet üzerinden ga-
zete okuyarak geçirdiği veya diğer konu dışı alanlarda gezindiği ön plana çıkıyor.
2. SİYASETÇİ OKUYOR MU?
Ülkemizde okuma yazma konusunda Atatürk’ün iyi bir okur olduğu(3937 kitap
okumuştur) ve okuduğu kitapların sayfa kenarlarına notlar düştüğünü bilinmek-
tedir. Ağırlıklı olarak tarih, dil ve felsefe konularında kitap okuduğu görülmekte-
dir. Hatta geometri kitabı yazacak kadar da bilim diliyle de ilgilenmiştir. Ata-
350
türk’ün büyük taarruz öncesi bir tarafta savaş planları yaparken diğer tarafta
geceleri kitap okuduğu ortaya çıkıyor. Savaş alanında Çalıkuşu okuduğu ve çok
etkilendiğini ve arkadaşlarına da okumasını önerdiği bilinmektedir.
Günümüzdeki bazı siyasilerin çok okudukları dolayısıyla genel kültür düzeyle-
rinin yüksek olduğu konuşmalarından ve verdikleri demeçleren anlaşılıyor. An-
cak birçoğunun Uğur Mumcu’nun da dediği gibi bilgi sahibi olmadan fikir sahibi
olduklarını sözlerinden ve basına yansıyan demeçlerinden anlayabiliyoruz.
Türkiye’de bütün olağanüstü yönetim dönemlerinde kitap devlet tarafından
zararlı gösterilmiştir. Devlet kitabı çoğu zaman kültürün değil terörün bir aracı
olarak görmüş okuyanı ve okutanı hain ve düşman ilan etmiştir. Özellikle 12
Eylül döneminde kitap okumak sanki ideolojik guruplara özgü bir davranış gibi
gösterilmiş, ders kitapları dahi ayırt edilmeden kitaplar kamuoyuna zararlı ola-
rak tanıtılmıştır. Bu şekilde kitapların yasaklanması, okuyanların ve yayıncıların
yakalanıp hapse atılması kitap okumayı büyük ölçüde engellemiştir.
3. ÖĞRETMENLERİN OKUMA ALIŞKANLIĞI VE KÜTÜPHANE KULLANMA DÜZEYLERİ
Bilimsel ve teknolojik gelişmenin sağladığı yeni imkanlarla hızlanan toplumsal
değişimin geldiği son aşama küresel bilgi toplumudur. Her alanda olduğu gibi
eğitimde de rekabet küresel boyutta yaşanmakta, küresel ölçekte en iyi olan en
fazla beğenilmekte ve en güçlü eğitici etkiyi yapmaktadır.
Küresel bilgi toplumunda çocukları, gençleri ve hatta ana-babaları, sürekli artan
ve değişen küresel bilgi ve kültür “sağanağı”na karşı hazırlamak ve onları, bu
“sağanağı,” “bereketli yağmurlara” dönüştürecek bilgi ve beceri ile donatmak,
okulun ve öğretmenin işidir. Bir okulu başarılı veya başarısız kılan, öğrencilerin
bireysel yeteneklerini geliştirmelerini, kendilerine, ulusa ve insanlığa faydalı
bilgi, beceri ve değerlerle yetişmelerini sağlayan en önemli güç öğretmendir.
Öğretmen okulun “ruhu”dur. Hiçbir okulun kalitesi öğretmenin kalitesinden
fazla değildir. Bilgi çağında ancak bilgili, becerili, erdemli, eleştirel düşünce sa-
hibi, “doğru” bilgiye nasıl ulaşılacağını bilen ve bilgi üretebilen öğretmenler, bilgi
toplumu gençliğini yönlendirebilir ve eğitebilir. Öğrencilerin hedeflenen başarıyı
yakalaması, öğretmenlerin yeteri kadar donanımlı olmalarına bağlıdır. Donanı-
mlı olmanın yolu ise doğru bilgiye ulaşmakla mümkündür. Okumak ise bilgiye u-
laşmanın en kolay yollarından birisidir; bunun için toplumun bütün kesimlerinde
simlerinde okuma alışkanlığının gelişmesi çok önemlidir.
351
Aşağıda öğretmenlerin kitap okuma alışkanlıklarına ilişkin yurt içinde yapılan
araştırmalardan örneklere yer verilmiştir.
ARAŞTIRMA-1: ÖĞRETMENLERİN OKUMA VE HALK KÜTÜPHANESİ
KULLANMA ALIŞKANLIKLARI(15)
Araştırmanın Evren ve Örneklemi
Araştırmanın evreni Ankara merkez ilçelerindeki ilköğretim okullarında görev
yapmakta olan toplam 19.701 öğretmenden örneklem ise rastgele örnekleme
yöntemiyle seçilen 127 ilköğretim öğretmeninden oluşmaktadır.
Tablo 119: Öğretmenlerin Yaşlarına Göre Okuma Sıklıkları
Tablo 119 'a göre, "hiç okumama" oranının en düşük olduğu grup genç (%27,6),
en yüksek olduğu grup orta yaş (%41,8) öğretmen grubudur. "Sık okuma" (ayda
2 kitap ve daha fazla) ölçütü temelinde baktığımızda ise, genç öğretmen grubu-
nun en yüksek orana (%20,7) sahip olduğu, bu oranın orta yaş öğretmen
grubunda %5,5'e düştüğünü, 51-64 yaş öğretmen grubunda ise "sık okuyan"
öğretmen olmadığı görülmektedir.
Tablo 120: Öğretmenlerin Okumama Nedenleri
Okuma sıklığı 21-35 yaş (%) 36-50 yaş (%) 51-64 yaş (%)
2 ayda 1 kitap ve daha az
27,6 28,6 71,4
Ayda 1 kitap 24,1 24,2 -
Ayda 2 kitap ve daha fazla
20,7 5,5 -
Hiç okumaz 27,6 41,8 28,6
Toplam 100,0 100,0 100,0
Okumama nedenleri Sayı (N) Oran (%)
Zaman bulamıyorum 57 44,9
Kitap/dergi pahalı 42 33,1
Benim için önceliği yok 10 7,9
Diğer 18 14,2
Toplam 127 100,0
352
Öğretmenlerin yeterince okumamaları konusunda öne sürdükleri en önemli
neden "zaman azlığı" (%44,9)dır. Bunu, kitap, dergi fiyatlarının yüksek oluşu
(%33,1) izlemektedir. İlginç ve düşündürücü olan bir veri de, öğretmenlerin yak-
laşık %8 (10)'inin okumayı öncelikli bir etkinlik olarak görmemesidir. Diğer ne-
denler arasında "ilgisizlik", "planlı olamamak", "tembellik", "ihmal" vb. yer alır-
ken, bir kısmı diğer seçeneğini işaretlediği halde bir neden göstermemiş, bir bö-
lümü de yeterince okuduğunu belirtmiştir. Anket uygulanan okulların çok büyük
bölümünde öğretmenlerin yarım günlük eğitim sistemine dahil oldukları göz
önüne alınırsa okumayışları konusunda en önemli neden olarak öne sürdükleri
"zaman yetersizliği", en azından kuşkulu görünmektedir.
Tablo 121: Anket Uygulandığında Halen Okumakta Oldukları Kitabın Adını Veren ve Veremeyen Öğretmenle
Görüldüğü gibi, anket uygulandığında halen kitap okuyan öğretmenlerle oku-
mayan öğretmenlerin oranı birbirine eşit düzeydedir. Bir başka deyişle, öğret-
menlerin yarısı anket uygulandığı günlerde kitap okumadıklarını belirtmişlerdir.
Bu veriler, tablo 119’da sunduğumuz ve hiç kitap okumayan öğretmenlere iliş-
kin oranın bir miktar daha yüksek olabileceği yönündeki düşüncemizi güç-
lendirmektedir. Önceki tabloya ilişkin verilerde farklı düzeylerde de olsa %62,2
olarak görünen toplam okuma oranı burada %50,4'e inmektedir.
Tablo 122: Öğretmenlerin Halk Kütüphanesi Kullanma Sıklıkları
Anket uygulandığında okuduğu Sayı %
Kitap adı veren 64 50,4
Kitap adı veremeyen 63 49,6
Toplam 127 100,0
Sıklık Sayı %
2 ayda 1 kez ve daha az 4 3,1
Ayda 1 kez 2 1,6
Ayda 2 kez ve daha fazla - --
Hiç gitmez 121 95,3
Toplam 127 100,0
353
Tablo 122'de yer alan veriler öğretmenlerin halk kütüphanesi kullanımı konu-
sundaki sorunun büyüklüğünü somut bir biçimde ortaya koymaktadır. Buna
göre, öğretmenlerin yalnızca %4,7 (6)'si halk kütüphanesi kullanmaktadır. Bu
çok küçük oranın da büyük bölümünü (%3,1) kütüphaneye seyrek giden öğret-
menler oluşturmaktadır.
Elde edilen verilerin son derece açık olmasına karşın, kütüphaneye üye olan öğ-
retmen oranı bu verileri daha da aşağılara çekmektedir. Buna göre, öğretmen-
lerin yalnızca %1,6 (2)'sı bir halk kütüphanesine üyedir. Diğer bir deyişle, öğret-
menlerin %98,4 (125)'ü bir halk kütüphanesine üye değildir. Sorunun ciddiyeti,
kuşkusuz, bu meslek grubunun öğrencilerine bu alışkanlığı vermekle yükümlü ve
bu konuda özellikle Türk toplum yapısı içinde en büyük sorumluluk sahibi grup
olmalarından kaynaklanmaktadır.
Tablo 123: Öğretmenlerin Halk Kütüphanesi Kullanmama Nedenleri
Burada vurgulanması gereken en önemli nokta, öğretmenlerin verdiği yanıtlar
arasında ilk sırada yer alan "gereksinim duymama" seçeneğinin sorunun gerçek
kaynağını oluşturmasıdır. Bu veri, "öğretmenlerin kütüphane kullanma alışkanlı-
ğına sahip olmayışlarının, büyük ölçüde, eğitimdeki yapısal sorundan kaynak-
landığı" biçiminde yorumlanabilir.
Tablo 124: Müfredat ve Meslek İçi Eğitimin Kurslarında Okuma, Kütüphane Kullanma Alışkanlıkları Açısından Uygun/Yeterli Olup Olmadığı
Nedenler Sayı %
Gereksinim duymuyorum 49 38,6
Zamanım az 45 35,4
Kütüphane uzak 20 15,7
Kütüphane hizmetlerinden memnun değilim 4 3,1
Diğer 9 7,1
Toplam 127 100,0
Yeterli mi? Müfredat Meslek İçi Eğitim
Sayı (N) Oran (%) Sayı (N) Oran (%)
Evet 6 4,7 19 15,0
Hayır 70 55,1 108 85,0
Kısmen 51 40,2 - -
Toplam 127 100,0 127 100,0
354
Öğretmenlerin %85 (108)'i meslek içi eğitimde okuma ve kütüphane kullanma
alışkanlıkları konusunda yeterince bilgilendirilmediklerini belirtmektedir. Bu
konuda, yeterli olduğu yönünde düşünenlerin oranı %15 (19)'te kalmaktadır.
Sonuç
Diğer meslek gruplarından farklı olarak öğretmen nitelikleri yalnızca kendilerini
etkilememektedir. Onların sahip oldukları ve olmadıkları özellikler çocukları ve
gençleri dolayısıyla toplumların geleceğini belirleyen koşullar anlamına gelmek-
tedir. Yeterince okumayan ve kütüphane kullanmayan öğretmenlere sahip bir
toplumun okumasını ve kütüphane kullanmasını beklemek gerçekçi bir yaklaşım
olmayacak, böyle bir toplumun da çağdaşlaşma yolunda gelişmesi rastlantılara
kalacaktır.
Öğretmenlerin yeterince okumaması ve kütüphane kullanmaması eğitim siste-
minin yapısından kaynaklanmaktadır. Genelde aktarmaya ve ezbere dayalı bir
sistemde bu alışkanlıklar organik bir gereksinim niteliği kazanamazlar. Bu ni-
telikte olmadığı sürece gerek öğrenciler gerekse öğretmenlerin okumaları ve
kütüphane kullanmaları, bu konularda eğitilmeleri, duyarlı kılınmaları zorunlu
olmayacaktır.
Oysa, bilgi edinme ve edindirme sürecinin merkezinde olan öğretmenlerin bu
alışkanlıklarının zayıflığı toplumun oluşumunu ve geleceğini, kütüphanelerin
varlık nedenini doğrudan etkileyebilecek bir durumdur.
Yapılması gereken öğretmenler meslek içi eğitim kurslarında bu alışkanlıklarla
ilgili olarak bilgilendirilmeli, eksiklikleri giderilmelidir. Öğretmenler bu alış-
kanlıklara ilişkin olarak ciddi ve sürekli bir denetime tabi tutulmalıdırlar.
Kaynak(15) : Doç. Dr. Bülent Yılmaz, Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi E-posta: [email protected]
355
4. ÖĞRENCİLERİN OKUMA VE KÜTÜPHANE KULLANMA ALIŞKANLIKLARI KAZANMASINDA AİLENİN YAKLAŞIM VE TUTUMU
Çocuğun kişilik kazanmasında ve toplumsallaşmasında en önemli kurum olan
aile her açıdan belirleyici ilk toplumsal çevredir. Bütün alışkanlıklarda olduğu
gibi okuma ve kütüphane kullanma alışkanlıklarının kazanılmasında da ailenin
yaklaşım ve tutumu, diğer bir deyişle duyarlılığı başlıca etkendir.
Sağlamtunç (1991), bu konuda önemli noktayı vurgularken, ailenin okuma ve
kütüphane kullanma alışkanlıkları konusunda çocuğu olumlu yönde olduğu gibi
olumsuz yönde de etkileyebileceğini belirtmektedir. Sağlamtunç ve daha birçok
alan uzmanının bu konu ile ilgili görüşleri kısaca şu şekildedir;
Ebeveynler evlerinde bir kitaplık oluşturma sorumluluğu vardır. Çünkü
çocukların, doğdukları andan itibaren sürekli görebilecekleri ve kullanbilecekleri
bir kitaplık, çocuk için okuma alışkanlığının ruhsal ve davranışsal etkenlerinden
birisi anlamına gelmektedir.
Çocuğun okuma alışkanlığı kazanmasında ebeveyn duyarlılığının önemli
boyutlarından birisi çocuğa kitap hediye etmektir.
Ebeveynler zaman zaman çocuğu kitap evleri, kitap fuarları ve kütüphane
gibi ortamlara götürerek ona kitap sevgisini aşılayabilmelidir.
Ebeveynler çocukları için güçlü modellerdir. Çocuklar doğal olarak ebe-
veynlerini genelde taklit etmektedirler. Bu nedenle, ebeveynler özellikle ilkço-
cukluk yıllarında çocuğuyla birlikte zaman zaman da ayrı ortamlarda kitap ga-
zete, dergi okuyarak, çocuklarına bu konuda olumlu modellik yapmalıdır.
Bütün bunların ancak ebeveynlerin bu konudaki sorumluluk bilincine sahip ol-
malarıyla mümkün olabilir.
ARAŞTIRMA-2: OKUMA VE KÜTÜPHANE KULLANMADA
EBEVEYN DUYARLILIĞI(16)
Araştırmanın Amacı ve Kapsamı
Bu araştırma, araştırmacılar tarafından çocukların okuma ve kütüphane kullan-
ma alışkanlıklarında ebeveyn duyarlılığının düzeyini ve niteliğini belirlemek
amacıyla yapılmıştır. Araştırma, Ankara Büyükşehir Belediyesi sınırları içinde yer
alan 8 merkez ilçede okuyan ilköğretim 5. sınıf öğrencilerini kapsamaktadır.
Araştırmanın yapıldığı ilçelerdeki ilköğretim 5. sınıf öğrencilerinin toplam sayısı
yaklaşık 62.115’dir. Araştırmanın örneklemindeki öğrenci sayısı ise 344’tür.
356
1. Öğrencilerin Okuma Alışkanlıkları Konusunda Ebeveyn Duyarlılığı
Çocukların okuma alışkanlığı konusunda ebeveyn duyarlılığını çeşitli açılardan
değerlendirmeye geçmeden önce, çocukların bu alışkanlıklar konusundaki du-
rumlarını belirlemek sistematik düzen yönünden gerekli görülmüştür.
Tablo 125: Öğrencilerin Kitap Okuma Sıklıkları
Tablo 125 verilerine göre, öğrencilerin çok küçük bir bölümü (%6,8) güçlü bir
okuma alışkanlığına sahip görünmektedir. Hiç kitap okumayanlarla birlikte "za-
yıf" bir alışkanlığı ifade eden "2 ayda 1 kitap ve daha az" kitap okuyan öğrenci-
lerin oranı %71,7’ye ulaşmaktadır ki, bu, okuma alışkanlığı konusunda öğrenci-
ler açısından ciddi bir soruna işaret etmektedir.
Tablo 126: Ailelerin Evinde Kitaplık Bulunup Bulunmadığı
Evde kitaplık var mı ? Sayı (N) Oran (%)
Evet 102 29,7
Hayır 242 70,3
Toplam 344 100,0
Öğrencilerin üçte ikisinden fazlasının evinde bir kitaplığın olmaması ruhsal ve
davranışsal güdülenme açısından öğrenciler için olumsuz bir durum iken, ebev-
eynler açısından da bu konuda bir bilinçsizlik ve duyarsızlığın göstergesi an-
lamına geldiğini söylemek yanlış olmayacaktır.
Tablo 127: Ebeveynlerin Çocuklarına Kitap Okuy Okumadıkları
Ebeveyn kitap okur muydu? Anne Baba
Sayı (N) Oran (%)
Sayı (N) Oran (%)
Evet 71 20,6 18 5,2
Hayır 203 59,1 244 70,9
Bazen 70 20,3 82 23,9
Toplam 344 100,0 344 100,0
Öğrencinin kitap okuma sıklığı Sayı (N) Oran (%)
Hiç okumaz 123 35,7
2 ayda 1 kitap ve daha az 124 36,0
1 ayda 1 kitap 74 21,5
1 ayda 2 kitap ve daha fazla 23 6,8
Toplam 344 100,0
357
Çocuğun okuma alışkanlığı kazanma sürecinin en önemli aşamalarından biri
sayılan ve ebeveynin okul öncesi dönemde çocuğuna kitap okuyup okumaması
da ciddi bir duyarlılık-duyarsızlık ölçütüdür.
Tablo 127’de çocuğuna okul öncesinde kitap okuyan ebeveynlerin oranının ge-
rek annelerde gerekse babalarda son derece düşük olduğu görülmektedir.
Tablo 128: Çocuklarının Kitap Okumalarına Ebeveyn Tepkisi
Tablo 129: Çocuklara Göre Ebeveynlerinin Kitap Okuma Sıklıkla
Tablo 130: Ebeveynin Çocuğuna Kitap Hediye Edip Etmediği
Ebeveyn tepkisi Sayı (N) Oran (%)
Hiçbir şey demezler 229 66,6
"Kitap okumak yerine ders çalış" derler 16 4,7
"Aferin!" derler 99 28,8
Toplam 344 100,0
Ebeveynin kitap okuma sıklığı
Anne Baba
Sayı (N)
Oran (%)
Sayı (N)
Oran (%)
Hiç okumazlar 171 49,7 136 39,5
Seyrek okurlar 121 35,2 125 36,3
Orta sıklıkla okurlar 44 12,8 67 19,5
Çok okurlar 8 2,3 16 4,7
Toplam 344 100,0 344 100,0
Ebeveyn çocuğuna kitap hediye eder mi ?
Anne Baba
Sayı (N)
Oran (%)
Sayı (N)
Oran (%)
Evet 91 26,5 61 17,7
Hayır 253 73,5 283 82,3
Toplam 344 100,0 344 100,0
358
Tablo 131: Ebeveynin Çocuğunun Okuduğu Kitap Hakkında Onunla Konuşup Konuşmadığı
Tablo 132: Çocuklara Göre Ebeveynlerinin Kitap Okuma Sıklıkları
Tablo 133: Ebeveynin Çocuğunu Hiç Kütüphaneye Götürüp Götürmediği
Ebeveyn, çocuğunun okuduğu kitap hakkında onunla konuşur mu?
Anne Baba
Sayı (N)
Oran (%)
Sayı (N)
Oran (%)
Evet 60 17,4 83 24,1
Hayır 232 67,5 203 59,0
Bazen 52 15,1 58 16,9
Toplam 344 100,0 344 100,0
Ebeveynin kitap okuma sıklığı Anne Baba
Sayı (N)
Oran (%)
Sayı (N)
Oran (%)
Hiç okumazlar 171 49,7 136 39,5
Seyrek okurlar 121 35,2 125 36,3
Orta sıklıkta okurlar 44 12,8 67 19,5
Çok okurlar 8 2,3 16 4,7
Toplam 344 100,0 344 100,0
Ebeveyn çocuğunu hiç kütüphaneye götürdü mü?
Anne Baba
Sayı (N)
Oran (%)
Sayı (N)
Oran (%)
Evet 55 16,0 34 9,9
Hayır 289 84,0 310 90,1
Toplam 344 100,0 344 100,0
359
Tablo 134: Çocuklarına Göre Ebeveynlerin Kütüphaneye Gitme Sıklıkları
Tablo 134’te görüldüğü gibi, öğrencilerin yalnızca yaklaşık %1’i ebeveyninin kü-
tüphaneye sık gittiğini düşünmektedir. Ebeveyninin kütüphaneye hiç gitmediğini
düşünen öğrencilerin oranı ise hem anneler hem de babalar için %80’lerin üze-
rindedir.
Sonuç
Çocukların her türden alışkanlığı edinmelerinde birinci derecede etkili olan ve
onlara model oluşturan ebeveynlerin, bu araştırma sonucunda ortaya çıkan
duyarsızlıkları oldukça ciddi bir sorun anlamına gelmektedir. "Okumayan" ve
"kütüphaneye gitmeyen" anne ve babaların "okuyan" ve "kütüphane kullanan"
çocuklara sahip olma olasıkları yüksek olamaz.
Bu nedenle, kütüphanelerin bu konuda çocukların yanı sıra ve belki de daha
ağırlıkla ebeveynlere yönelmesi, hedef kitle olarak önceliği ebeveynlere vermesi
daha uygun olacaktır. Özellikle, annelerin ilgili konuda öncelikle bilinçlendiril-
meleri bu araştırmada belirlenen olumsuzluğun giderilmesine ciddi katkılarda
bulunabilecektir.
Bunun dışında , öğretmenlerin incelenen konuda çocuk-ebeveyn bütünlüğünü
gözden kaçırmamaları ve ebeveynleri de okuma ve kütüphane kullanma alış-
kanlığına ilişkin sorunun doğal parçası olarak kabul etmeleri gerekmektedir.
Kaynak(16) : Doç. Dr. Bülent Yılmaz, Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi E-posta: [email protected]
Ebeveynin kütüphaneye gitme sıklığı
Anne Baba
Sayı (N)
Oran (%)
Sayı (N)
Oran (%)
Hiç gitmezler 282 82,0 289 84,0
Seyrek giderler 52 15,1 47 13,7
Orta sıklıkta giderler 6 1,7 5 1,5
Sık giderler 4 1,2 3 0,8
Toplam 344 100,0 344 100,0
360
5. ÖĞRENCİLERDEKİ OKUMA ALIŞKANLIĞININ ÖĞRENCİ VE VELİ GÖRÜŞLERİNE GÖRE BELİRLENMESİ
Bilindiği üzere günümüzdeki hızlı teknolojik gelişmeler ile bu gelişmelerden kay-
naklanan birçok yenilik söz konusudur. Bilim ve teknoloji alanındaki bu geliş-
meleri takip eden bireylerin gelişmeler hakkında araştırma yapması, bilgi sahibi
olması, sahip olduğu bilgileri anlaması, yorumlaması ve kullanması için öncelikli
olarak okumayı bilmesi gerekir. Okumayı, Coşkun (2002) “görme, algılama, dik-
kat, hatırlama, anlamlandırma, yorumlama, sentez ve çözümleme gibi farklı
zihinsel işlemlerin bir arada gerçekleştiği, insanın kendisini, çevresini ve dünyayı
tanımak için bilgi ve kültür kazanmasında ve eleştirel bilince ulaşmasında rol
oynayan çok önemli bir eğitim aracı ve dil becerisi” olarak tanımlamıştır.
Okuma alışkanlığı, kişilerin okumayı öğrendikten sonra bu eylemi zevkle yapma-
larını sağlamak için kazanmaları gereken önemli bir beceridir. Bu nedenle, eği-
tim sistemi, öğrencilere hızlı ve doğru okuma, okuduğunu anlama gibi becerileri
kazandırabileceği gibi, öğrencileri araştırma yapmaya özendirerek ders dışı bilgi
kaynaklarına da yöneltebilir (Devrimci, 1993).
Okuma kendi başına bir okul olarak düşünülebilir. Eğitimcilerin gelecek için ön-
gördüğü eğitim modeli “yaşam boyu eğitim” ilkesi içinde yer alan kendi kendine
eğitimdir. Bunun için de birey sürekli okumaya gereksinim duyar. Her okur kendi
eğilimlerine, gereksinimlerine göre kendini yetiştirebilir.
Çocuklarda okuma alışkanlığının kazandırılması, okuma alışkanlığının devamlılığı
ve pekiştirilmesi konusunda aile, okul, öğretmen ve bunlar dışında da pek çok
önemli faktör rol oynamaktadır (İnan, 2005).
Ancak çocuklara ilköğretim okullarında okuma becerisini büyük ölçüde öğre-
tecek olan öğretmenlerdir. Öğretmenlerin çocuklara okuma alışkanlığı kazan-
dırmada sahip olduğu yeterlilikler büyük önem taşır. Çocuk okula başlayana
kadar ebeveyni, başladıktan sonra da öğretmenini taklit eder, çok okuyan ve
okuduğunu öğrencilerinin gördüğü bir öğretmenin ise okumaya teşvik ve
yönlendirme konusunda öğrenciler üzerindeki etkisi büyüktür (Maraşlı, 2005).
Aşağıda 2015-2016 eğitim-öğretim yılında Konya İl Milli Eğitim Müdürlüğü
koordinatörlüğünde 50.623 ortaokul (5, 6 ve 7. sınıf) öğrencisinin katılımı ile
“Öğrencilerin kitap okuma alışkanlıklarını ve düzenli kitap okumayan öğrenci-
lerin okuma ile ilgili tutum ve görüşlerini” belirlemek amacıyla araştırmacı ku-
rum tarafından yapılmış olan araştırma bulgularına yer verilmiştir.
361
ARAŞTIRMA-3: ORTAOKUL ÖĞRENCİLERİNİN (5, 6 ve 7. SINIF) OKUMA
DURUMLARINI TESPİT ANKETİ(17)
Araştırmanın Önemi ve Amacı
2015-2016 eğitim-öğretim yılında Konya İl Milli Eğitim Müdürlüğü koordinatör-
lüğünde 50.623 ortaokul (5, 6 ve 7. sınıf) öğrencisinin katılımı ile öğrencilerinin
alışkanlık ve tutumlarının düzeyini belirlemek, düzenli kitap okumayan öğrenci -
lerin okumama sebeplerini ortaya çıkarmak, amacıyla bir araştırma yapılmıştır.
Araştırmada ayrıca elde edilen bulgulardan hareketle; sadece okullarda değil,
diğer toplumsal alanlarda da okuma alışkanlığı, okuma kültürü ve eleştirel
okumanın öğrencilere ve bireylere kazandırılması için yeni eğitim politikalarının
belirlenmesi ve geliştirilmesi de hedeflenmiştir.
Evren ve Örneklem
Bu çalışmanın evreni, 2015-2016 eğitim öğretim yılında Konya il genelindeki
ortaokullarda (5, 6 ve 7. sınıf) öğrenim gören ve www.ekip 42.com internet
adresine üyeliği sağlanan 100.435 öğrencidir.
Evreninde 100.435 öğrencinin yer aldığı araştırmada, 51.222 öğrenci ankete
katılmıştır. Veri eksikliğinden dolayı tamamlanmamış ve yanlış bilgilerle doldu-
rulmuş 599 anket ayıklanmış ve 50.623 öğrenciye ait anket formu elde dilmiştir.
Araştırmanın örneklemi, evrenin yaklaşık %51’ini oluşturan 50.623 öğrencidir.
Veri Toplama Araçları
Araştırmanın belirlenen amacına ulaşması için gerekli olan veriler, üç bölümden
ve toplamda 36 sorudan oluşan elektronik bir anket formu ile toplanmıştır. Bi-
rinci bölüm, ankete katılan bütün öğrencilerin cevaplayacağı sorulardan; ikinci
bölüm, düzenli kitap okuduğunu beyan eden öğrencilerin cevaplayacağı soru-
lardan; üçüncü bölüm ise düzenli kitap okumayan öğrencileri tanımaya yönelik
sorulardan oluşmaktadır.
Anketin Uygulanması
Konya il genelinde 5, 6 ve 7. sınıfta öğrenim gören bütün ortaokul öğrencilerinin
kitap okuma alışkanlık ve tutumlarını belirlemeyi amaçlayan bu araştırmanın
verileri; Eğitimde Kaliteyi İyileştirme Projesinin www.ekip 42.com isimli internet
sitesinde yer alan online anket modülü ile elde edilmiştir. Evreninde 100.435
öğrencinin yer aldığı araştırmada, 51.222 öğrenci ankete katılmıştır.
362
Bulgular Ve Yorum
Araştırma verilerinin ortaya çıkardığı durumlar aşağıdaki tablolarda görülmek-
tedir.
Tablo 135: Ankete Katılan Öğrencilerin Sınıf Seviyeleri ve Sınıflara Göre
Dağılımı
Tablo 136: Ankete Katılan Öğrencilerin Öğrenim Gördüğü Okul Türü ve Yaşadığı Yerleşim Türü
Tablo 137: Ankete Katılan Öğrencilerin Yıl Sonu Başarı Durumu
Tablo 138: Ankete Katılan Öğrencilerin Ailelerine Ait Aylık Gelir Dağılımı
Sınıf Seviyesi Toplam (%) Cinsiyet
Kız Erkek
5. Sınıf 34,6
50,4 49,6 6. Sınıf 33,7
7. Sınıf 31,8
Öğrencilerin Öğrenim Gördüğü Okul Türü Öğrencilerin Yaşadığı Yerleşim Türü
Devlet Okulu Özel Okul İl Merkezi İlçe Merkezi Taşra
Mahalleler
95,2 4,8 41,8 31,4 26,8
Belge almadım Teşekkür Takdir
24,5 32,2 43,3
3.000 TL ve üzeri
2.251 - 3.000 TL
1.501 - 2.250 TL
751 - 1.500 TL
0 - 750 TL
% 12,0 % 11,4 % 21,4 % 39,6 % 15,6
363
Tablo 139: Ankete Katılan Öğrencilerin Anne ve Babalarının Eğitim Durumu
Tablo 140: Öğrencilerin Annelerinin ve Babalarının Kitap Okuma Sıklığı
Tablo 141: Öğrencilerin Televizyon İzleme Sıklığı
Tablo 142: Ankete Katılan Öğrencilerin Bilgisayara Sahip Olma Durumları ve
Evlerindeki İnternet Durumları
Eğitim Durumu Anne Baba
% %
Yüksek Lisans-Doktora 0,8 1,8
Üniversite mezunu 7,2 14,2
Lise mezunu 11,0 21,0
Ortaokul mezunu 20,6 23,2
İlkokul mezunu 53,5 36,2
Okur-yazar (Bir okul mezunu olmadığı halde) 3,3 2,5
Okuma-yazması yok 3,6 1,1
Kitap Okuma Sıklığı Anne Baba
% %
Hiç 30 39
Ara Sıra 50 44
Genellikle 14 12
Her Zaman 6 5
TV İzleme Sıklığı %
Günde 5 saat ve üzeri 4,8
Günde 3-4 saat 15,8
Günde 1-2 saat 40,9
Günde 1 saatten az 18,7
Haftada 1-2 saat 16,6
Hiç izlemiyorum 3,2
Öğrencilerin Bilgisayara Sahip Olma Durumları
Öğrencilerin Evlerindeki İnternet Durumları
Bilgisayarı Var Bilgisayarı Yok
İnterneti Var İnterneti Yok
61% 39% 51% 49%
364
Tablo 143: Ankete Katılan Öğrencilerin Akıllı Telefona Sahip Olma Durumu
Tablo 144: Öğrencilerin Okul Dışındaki Vakitlerini Değerlendirme Şekli
Tablo 145: Ankete Katılan Öğrencilerin Ders Kitabı Dışında Düzenli Kitap
Okuma Sıklığı
Ankete katılan 50.623 öğrenciden 2602’si (%5,1) düzenli kitap okumadığını be-
lirtmiştir. Düzenli kitap okuduğunu belirten öğrencilerden 20.416’sı (%40,3) ara
sıra, 17.537’si (%34,6) genellikle, 10.068’i (%19,9) ise her zaman ifadeleri ile
düzenli kitap okuduklarını belirtmişlerdir.
Akıllı Telefona Sahip Olan 15.959 Öğrencinin Telefon Kullanma Durumu
Akıllı Telefon Kullanma Süreleri Yüzde Oranı (%)
Günde 3-4 saat 3,7
Günde 1-2 saat 8,5
Günde 1 saatten az 30,9
Haftada 1-2 saat 45,2
Hiç kullanmıyorum 11,8
Öğrencilerin Ders Dışı Zamanlarını Değerlendirme Şekilleri Yüzde Oranı (%)
Sinemaya, tiyatroya giderim. 11,9
Diğer işlerle meşgul olurum 12,6
Alışveriş merkezlerine giderim. 17,3
İnternet sitelerinde gezinirim. 20,1
Oyun oynarım (PC,Telefon, Tablet vb.). 38,7
Spor yaparım. 39,1
Arkadaşlarımla oyun oynarım 50,5
Ders çalışırım 60,5
TV izlerim 61,9
Kitap okurum. 64,1
Öğrencilerin Okuma Sıklıkları Yüzde Oranı (%)
Okumam %5,1
Ara sıra %40,3
Genellikle %34,6
Her zaman %19,9
365
Tablo 146: Öğrencilerin Son Bir Yılda Ders Kitabı Dışında Okuduğu Kitap
Ankete katılan 50.623 öğrencinin yarısından çoğu ayda ortalama bir kitap
okuduğunu ifade etmiştir. Ankete katılan öğrencilerin neredeyse yaklaşık yarısı
24 805 kişi (%49’u) ayda ortalama bir kitap bile okumamaktadır. Bu miktar
Amerikan Kütüphane Derneği (ALA) Kitap Okuma ve Kütüphane Kullanma
Ölçütüne göre orta seviyenin bile altındadır.
Tablo 147: Ankete Katılan Öğrencilerin Kitap Okuma Sebepleri
Tablo 148: Öğrencilerin Kitap Dışında Okudukları Yayınlar
Öğrencilerin Bir Yılda Okuduğu Kitap Sayıları Yüzde Oranı (%)
51 ve üzeri 9,6
21-50 16,6
11-20 24,8
6-10 26,4
1-5 20,9
Kitap okumadım. 1,7
Öğrencilerin Kitap Okuma Sebepleri Yüzde Oranı (%)
Hayal gücümü geliştirmek için 52,2
Anlama/yorumlama becerimi artırmak için 49,1
Bilgi birikimimi için 48,1
İyi bir meslek sahibi olmak için 39,0
Yeni sözcükler öğrenmek için 37,9
Ödev/araştırma görevleri için 33,5
İletişim becerileri kazanmak için 30,6
Kültür birikimi için 28,4 30,6 Saygınlık kazanmak için 19,6
Diğer 11,3
Öğrencilerin Kitap Okuma Sebepleri Yüzde Oranı (%)
İnternet içerikleri okuyorum 17,5
Bilimsel Yayınlar (makale/tez vb.) okuyorum 17,4
Dergi okuyorum 44,5
Gazete okuyorum 22,7
Hayır okumuyorum 36,1
366
Tablo 149: Öğrencilerin (5,6 Ve 7. sınıf) Okuma Durumlarını Tespit Anketi
Tablo 150: Anne Eğitim Durumunun Öğrencilerin Kitap Okuma
Alışkanlığına Etkisi
Öğrencilerin Düzenli Kitap Okumalarını Etkileyen Faktörler
Öğrenci Sayıları Yüzde Oranları (%)
Engel Oluyor
Kısmen Engel
Oluyor
Engel Olmuyor
Engel Oluyor
Kısmen Engel
Oluyor
Engel Olmuyor
Sınavlara hazırlanmam
13.530 19.027 18.066 26,7 37,6 35,7
Televizyon 13.216 14.897 22.510 26,1 29,4 44,5
Ödevlerimin çokluğu
10.152 20.660 19.811 20,1 40,8 39,1
Bilgisayar 9.751 10.891 29.981 19,3 21,5 59,2
İnternet 9.704 11.305 29.614 19,2 22,3 58,5
Cep telefon 8.829 9.948 31.846 17,4 19,7 62,9
Kitapların pahalı olması
6.837 14.332 29.454 13,5 28,3 58,2
Arkadaşlarla görüşmek
5.554 14.493 30.576 11,0 28,6 60,4
Sağlık problemlerim
5.052 8.216 37.355 10,0 16,2 73,8
Ev İşleri 4.657 10.810 35.156 9,2 21,4 69,4
Ev ortamım uygunluğu
4.263 11.671 34.689 8,4 23,1 68,5
Her zaman kitap okuduğunu söyleyen 10.068 Öğrencinin Anne Eğitim Durmu
Düzenli kitap okumadığını söyleyen 2.603 Öğrencinin Anne Eğitim Durumu
Meslek % Meslek %
Yüksek Lisans-Doktora 1,5 Yüksek Lisans-Doktora 0,3
Üniversite mezunu 10,9 Üniversite mezunu 2,8
Lise mezunu 14,6 Lise mezunu 4,4
Ortaokul mezunu 21,6 Ortaokul mezunu 17,11 İlkokul mezunu 46,2 İlkokul mezunu 58,8
Okur-yazar (Bir okul bitirmemiş) 2,5 Okur-yazar (okul bitirmemiş) 6,3
Okuma-yazması yok 2,6 Okuma-yazması yok 10,0
367
Tablo 151: Babaların Eğitim Durumu ile Kitap Okuma Alışkanlığı İlişkisi
Tablo 152: TV İzleme Sıklığının Öğrencilerin Kitap Okuma Alışkanlığına Etkileri
Tablo 153: Akıllı Telefon Kullanma Durumu ve Akademik Başarıları ile Kitap Okuma İlişkisi
Her Zaman Düzenli Kitap Okuduğunu Söyleyen 10.068 Öğrencinin Baba Eğitim Durumu
Düzenli Kitap Okumadığını Söyleyen Öğrencilerin (2602) Baba Eğitim Durumu
Meslek % Meslek %
Yüksek Lisans-Doktora 3,2 Yüksek Lisans-Doktora 0,8
Üniversite mezunu 20,0 Üniversite mezunu 5,8
Lise mezunu 24,7 Lise mezunu 11,7
Ortaokul mezunu 21,2 Ortaokul mezunu 23,3
İlkokul mezunu 28,1 İlkokul mezunu 49,3
Okur-yazar (Bir okul bitirmemiş) 2,0 Okur-yazar (okul bitirmemiş) 4,0
Okuma-yazması yok 0,8 Okuma-yazması yok 5,0
Düzenli Kitap Okumadığını Beyan Eden Öğrenciler
Her Zaman Düzenli Kitap Okuduğunu Beyan Eden Öğrenciler
TV İzleme Süreleri % TV İzleme Süreleri %
Günde 5 saat ve üzeri 14,0 Günde 5 saat ve üzeri 2,9
Günde 3-4 saat 23,6 Günde 3-4 saat 9,9
Günde 1-2 saat 32,7 Günde 1-2 saat 36,1
Günde 1 saatten az 9,9 Günde 1 saatten az 25,2
Haftada 1-2 saat 13,3 Haftada 1-2 saat 20,8 25,2
Hiç izlemiyorum 6,5 Hiç izlemiyorum 5,1
Her Zaman Kitap Okuyan 27.605 Öğrencinin Akademik Başarı Durumu
Düzenli Kitap Okumayan 2.602 Öğrencinin Akademik Başarı Durumu
Akademik Başarı Durumları % Akademik Başarı Durumları %
Belge almadım 13 Belge almadım 12,6
Teşekkür belgesi aldım 31 Teşekkür belgesi aldım 22,1
Takdir belgesi aldım 56 Takdir belgesi aldım 65,2
368
Sonuç, Tartışma Ve Öneriler
Araştırmada ortaokul öğrencilerinin okuma alışkanlığı durumları ile okuma alış-
kanlığını kazanmaya karşı görüşlerine ilişkin bulgular incelendiğinde, öğrenci-
lerin %95,2’si okuma alışkanlığının olduğunu, %4,8’i ise olmadığını belirtmiştir.
Öğrencilerin çoğunluğu bilgi sahibi olmak (%89,7) kendilerini geliştirmek
(%87,3), okuma hızını artırmak (%80,2) için düzenli okuma yaptığını belirtmiştir.
Ancak yarıya yakını da (%47,2) aileyi memnun etmek için okuma yaptığını be-
lirtmiştir.
Öğrencilerin tamamına yakını sanal ortamda okuma yapmaktan hoşlandığını
belirtmiştir. Bunun karşıtı olan basılı yayınlardan okuma ise öğrenciler tarafın-
dan yine önemli ölçüde tercih edilen ve zevk alınan okuma aracı olarak gö-
rülmektedir. Bilgisayar ve internetin çok yaygın ve hayatın vazgeçilmez öğeleri
olduğu günümüzde öğrencilerin bu tür araçlarla okuma yapmayı istemeleri ol-
dukça doğal bir sonuçtur. Buna rağmen yine öğrencilerin %71,4 gibi önemli bir
oranda basılı yayınları tercih etmesi de çok sevindirici bir durum olarak dü-
şünülebilir. Okuma araçları birbiriyle karşılaştırıldığında her birisinin görselliği,
taşınabilmesi, ulaşılabilmesi, kullanılabilmesi, saklanabilmesi vb. açısından güçlü
ve zayıf yönleri olabilir. Önemli olan öğrencinin okuma araçlarının güçlü ve zayıf
yönlerini tanıması ve zevkle okuma yapacağı araç-gereçlerin ailesi, öğretmeni,
kendisi tarafından bilinmesi ve buna göre okuma yapılacak araçla isteyerek ve
severek okuma yapılmasının sağlanmasıdır.
Anne-baba ve öğretmenlerin çocuklara elverişli bir öğrenme ortamı yaratabil-
mek için ortak bir çaba göstermesi gereklidir. Çocuğun evde oluşan ilk öğrenme
deneyimleri okuldaki öğrenme girişimlerini destekler ve bu da çocuğun sınıf içi
uygulamalardaki başarı şansını yükseltir. Bu yüzden öğretmenlerin çocuğun aile
ortamlarını iyi değerlendirmeleri ve onun daha iyi eğitimine olanak hazırlamak
amacıyla aile sorumlularıyla iletişim kurmaları önemlidir (Burns, 1992).
Çelenk (2003), okul ile ortak program üzerinde görüş birliği içinde düzenli ileti-
şim içinde bulunan, bu ortak anlayış içinde çocuğuna eğitim desteği sağlayan
velilerin çocuklarının okul başarılarının daha da yüksek olduğunu belirtmiştir. Bu
durumun okuma alışkanlığı kazandırma için de geçerli olduğu söylenebilir. Öğ-
retmen hem ders konularıyla hem de okuma konusunda aileyi destekler, yön-
lendirir ve gerektiğinde bilgilendirirse başarıya ulaşmak daha kolay olabilecektir.
Kaynak(17): Konya Mille Eğitim Müd. Eğitimde Kaliteyi İyileştirme Projesi-2016
369
6. TÜRKİYE’NİN EĞİTİM KARNESİ
I. ULUSLARARASI ÖĞRENCİ DEĞERLENDİRME PROGLAMLARINDAN (PISA, TIMMS PIRLS EPI, TOEFL) ÇIKARIMLAR
II. ULUSAL SINAVLARDAN ( YGS, LYS VE ÖABT) ÇIKARIMLAR
III. SONUÇ ve DEĞERLENDİRME
I. ULUSLARARASI SINAVLAR (PISA, TIMMS , PIRLS EPI, TOEFL) (18)
Küreselleşen dünyada her alanda yaşanan hızlı gelişmeler, ülkelerin eğitim ih-
tiyaçlarını ve hedeflerini de değiştirmeye, geliştirmeye yönlendirmektedir. Tek-
noloji, ekonomi gibi alanlardaki bu değişimi takip edecek ve gelişmelere öncülük
edecek nesillerin yetiştirilmesinde hiç şüphesiz eğitimin önemi yadsınamaz.
İnsan kaynağının çağın gereklerine uygun bilgi ve becerilere sahip olarak yetiş-
tirilmesi ülkelerin sosyal, ekonomik ve kültürel açıdan ilerlemesinin vazgeçilmez
gereklerindendir. Bilgi ve teknolojilerin sürekli gelişmesi nedeniyle, insan kay-
nağının gerekli donanımlarla yetiştirilmesi için eğitim ve öğretimin sürekli gün-
cellenmesi gerekmektedir. Farklı ülkelerdeki eğitim sistemlerinin ve eğitim çık-
tılarının incelenmesi ve kendi eğitim sistemimiz ile karşılaştırılması eğitim ve öğ-
retim hedef ve yöntemlerimizin geliştirilmesi açısından bizlere yol gösterici ola-
caktır.
Eğitim sistemimizle ilgili sağlıklı ve karşılaştırmalı veriler almanın bir yolu PISA,
TIMSS, PIRLS, TALIS gibi uluslararası ölçme ve değerlendirme çalışmalarına ülke
olarak katılmaktır. Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programları, bir sonraki
değerlendirmeye kadar küresel eğitim tartışmalarının yarısından fazlasını meş-
gul etmektedir. Daha da önemlisi, dünyanın hemen her yerindeki eğitim politi-
kalarının geliştirilmesi çalışmalarına veri ve vizyon sağlamaktadır. Eğitim ba-
kanlıkları, akademisyenler, düşünce kuruluşları, eğitimciler bu geniş veri taba-
nından faydalanmaktadırlar. Eğitimin kalitesi açısından Türkiye’nin dünyadaki
yeri konusunda üç önemli çalışma bulunmaktadır: PİSA, TİMMS ve PIRLS.
PISA (ULUSLARARASI ÖĞRENCİ DEĞERLENDİRME PROGRAMI)
Açılımı “Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı” olan PISA (Programme
for International Student Assessment), Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü
(OECD) tarafından üçer yıllık dönemler halinde, 15 yaş grubundaki öğrencilerin
kazanmış oldukları bilgi ve becerileri değerlendiren bir araştırma projesidir. Da-
ha da önemlisi, dünyanın hemen her yerindeki eğitim politikalarının geliştirilme-
si çalışmalarına veri ve vizyon sağlamaktadır.
370
PISA Projesi’nde zorunlu eğitimin sonunda örgün eğitime devam eden 15 yaş
grubundaki öğrencilerin; Matematik okuryazarlığı, Fen Bilimleri okuryazarlığı ve
Okuma Becerileri konuları ve bunun dışında, öğrencilerin motivasyonları,
kendileri hakkındaki görüşleri, öğrenme biçimleri, okul ortamları ve aileleri ile
ilgili veriler toplanmaktadır.
PISA Projesi kapsamında geliştirilen başarı testleri ve anketleri, ülkemizde nisan
ayı içerisinde uygulanmaktadır. Projeye katılan ülkelerde; örgün öğretimde ka-
yıtlı olan 15 yaş grubu öğrencilerin bulunduğu tüm okullar (İlköğretim, Genel
Lise, Anadolu Lisesi, Yabancı Dil Ağırlıklı Lise, Fen Lisesi, Meslek Lisesi, Anadolu
Meslek Lisesi, Çok Programlı Liseler, Özel Okullar vb.) PISA Projesi’ne katılabilir.
PISA, istatistiki olarak son derece temsili bir örneklemi kapsadığı için dünya
eğitim ligini ve ülke sıralamalarını gözler önüne sermektedir. Bugün dünyanın en
iyi eğitim sistemlerine sahip olduğu düşünülen ülkelere bu payenin verilmesinin
yegane sebebi, PISA değerlendirmelerinde gösterdikleri performanstır.
Kısaca PISA projesi 21. yüzyıl eğitim paradigmasının olmazsa olmaz becerilerini
ölçmeyi amaçlamaktadır. Bunun yanında PISA, küresel ölçekte ülkelerin eğitim
sistemlerinin ne kadar 21. yüzyıl öğrenme modelini içselleştirdiğini ve 21. yüzyıl
eğitim gereksinimleri açısından ne denli performans gösterebildiğini ortaya ko-
yan bir değerlendirmedir.
Tablo 154: PISA Uygulamaları ( 2003, 2009 ve 2015)
Başlıklar OKUMA BECERİLERİ MATEMATİK FEN BİLİMLERİ
Yıllar 2003 2009 2015 2003 2009 2015 2003 2009 2015
OECD Ort.
494 493 493 500 496 490 500 495 493
Tüm Ülkeler
488 492 460 489 488 461 496 471 465
Türkiye 441 464 428 423 445 420 434 454 465
Sıralama 33 39 50 34 41 50 34 42 54
Toplam Ülke
40 65 72 40 65 72 40 65 72
Kaynak: MEB, PISA 2015 Ulusal Raporu, 2016
Türkiye’nin 2003 ile 2015 yılları arasında üçer yıl aralıklarla uygulanan PISA an-
keti başarı puanlarının üç ana başlıkta da, hem OECD ülkeleri puan ortalaması-
nın hem de tüm ülkeler puan ortalamasının (2009 ve 2012 yıllarındaki Okuma
becerileri alanı hariç) gerisinde kaldğı görülmektedir.
371
Burada çok önemli bir hususu belirtmekte fayda var. “PISA öğrencinin o yıl için-
de ne öğrendiğini veya tüm eğitimde ne öğrendiğini belirlememektedir. PISA
doğumdan sonra tüm yaşantısı içinde öğrendiklerini ölçmektedir”. PISA’da ay-
rıca öğrenciye veli ve öğretmene dair anketler de uygulanmaktadır. Bu anketler
alana dair soruların sonuçlarının yorumlanmasında çok önemli bir yere sahiptir.
Anketlerde öğrencilerin sosyo-ekonomik durumları sınav sonuçları ile beraber
değerlendirilerek başarı veya başarısızlığının nedenlerine edinilen bilgiler ışığın-
da cevap aranmaktadır.
PISA sonuçları ayrıntılı bir analizlere tabi tutulduğunda en temel sorun, 15 ya-
şındaki öğrencilerimizin önemli bir kısmının, çok temel aritmetik ve okuduğunu
anlama becerilerine sahip olmamasıdır. Türkiye’nin ortalama skorlarının diğer
OECD ülkelerine göre genel olarak düşük olmasının en önemli sebebi de budur.
Eğitim sistemimiz çok hiyerarşik bir yapıya sahiptir. Yani yüksek ve düşük per-
formanslı öğrenciler arasında, ciddi bir uçurum vardır.
Özetle PISA sonuçları ülkemizin çoğu ülkenin gerisinde kaldığını göstermektedir.
Özellikle son yıllarda eğitime bütçeden fazla pay ayrılması ve yapılan reformlar
eğitim sistemimizin temel eksiklerini kapatmada yeterli olmamıştır. Bu noktada,
sistemdeki eksikleri görmek ve değiştirilmesi gereken noktaları iyi analiz etmek
için, ülkemizin verilerini eğitim kalitesi yüksek olan ülkelerle karşılaştırmak ve bu
verileri doğru yorumlamak gerekmektedir. Yapılan çalışmalarla Türkiye’nin,
eğitim kalitesi yüksek olan ülkelerin gerisinde yer almasının temel nedenleri,
eğitim harcamalarının yetersizliği, öğretmen maaşlarının düşüklüğü öğretmen
kalitesinin yetersiz olması, okullardaki fiziksel yetersizlikler çocukların kendi
potansiyellerini keşfetmelerini sağlayacak bir sosyal organizasyonun kurulama-
ması olarak belirlenmiştir.
PIRLS (ULUSLARARASI OKUMA BECERİLERİNDE GELİŞİM PROJESİ)
PIRLS 2001, 2006, 2011 ve 2016 yıllarında uygulanmıştır. Bu proje ile ilköğretim
4.sınıf (9 yaş grubu) öğrencilerinin okuma becerileri, okuma alışkanlıkları, öğret-
menlerin uyguladıkları yöntemler, öğretim materyalleri, ailelerin katkıları gibi
konular uluslararası standart test ve anketlerle belirlenmekte ve projeye katılan
ülkelerin verileri ile karşılaştırılarak benzerlik ve farklılıklar ortaya çıkarılmakta-
dır. Bu test kavrama süreçleri, okuma amaçları ve okuma alışkanlıkları ve oku-
maya yönelik tutumlar olmak üzere üç temel çerçevede şekillenmiştir. Beş yılda
bir uygulanan sınava Türkiye sadece 2001 yılında 154 ilköğretim okulunun
4’üncü sınıflarından 5390 öğrenciyle katılmıştır.
372
Türkiye ile birlikte 35 ülkenin katıldığı sınavda Türkiye 449 standart puan ile 35
katılımcı ülke arasında 28. sırada yer almıştır. Türkiye’den daha düşük puan alan
tek Avrupa ülkesi Makedonya’dır. Ortalaması 500 olan PIRLS projesinde 561
puan ile İsveç 1. olmuştur. (4.sınıf 9-10 yaş grubuna uygulanan PIRLS uygula-
masına Türkiye sadece 2001 yılında katılmıştır).
BİR IEA (ULUSLARARASI EĞİTİM BAŞARILARINI DEĞERLENDİRME
KURULUŞU) PROJESİ OLAN TIMSS
Uluslararası bir araştırma çalışması olan TIMSS, Boston College-TIMSS & PIRLS
Uluslararası Çalışma Merkezi tarafından yürütülmektedir.
Uluslararası Eğitim Başarılarını Değerlendirme Kuruluşu olan IEA’nın, dört yıl
aralıklarla düzenlemiş olduğu TIMSS, 4. ve 8. sınıf düzeyindeki öğrencilerin fen
ve matematik alanlarında kazandıkları bilgi ve becerilerin değerlendirilmesine
yönelik bir tarama araştırmasıdır.
TIMSS çalışmasıyla öğrencilerin matematik ve fen dersine ve öğrenmeye yönelik
tutumu, evdeki eğitsel kaynak sayısı, matematik ve fen derslerinde verilen ev
ödevlerine ayrılan zaman, öğretmenlerin eğitim düzeyleri türünden değişkenler
ile ilgili veriler de elde edilmektedir.
TIMSS çalışmaları, kapsamının genişliği, başarı düzeyi ve öğrenci özellikleri
açısından birçok değişkeni içermekte ve bu alanda büyük bir veri tabanı oluş-
turmaktadır. TIMSS veri tabanı kullanılarak, öğrencilerin matematik ve fen bilim-
leri alanlarında öğrenimlerini olumsuz etkileyen faktörler tespit edilebilir,
öğrenmeyi arttıracak modeller geliştirilebilir. Bu bağlamda, TIMSS araştırması
her aşaması çok iyi şekilde tasarlanmış uluslararası bir izleme sistemidir.
Özetle TIMSS çalışmasının genel amacı; araştırmaya katılan ülkelerdeki dört ve
sekizinci sınıf öğrencilerinin matematik ve fen alanlarındaki başarılarını ölçmek,
eğitim ve öğretimin okullarda nasıl gerçekleştiğini, eğitim sisteminin etkinlik ve
verimliliğini, ülkelerin eğitim sistemleri arasındaki farklılıklarını belirlemek ve
değerlendirmektir.
TIMSS ilk kez 1995’te uygulanmıştır. Türkiye TIMSS’e 1999 ve 2007 yıllarında 8.
sınıf düzeyinde, 2011 ile 2015 yıllarında ise 4. ve 8.sınıf düzeyinde katılmıştır.
Aşağıdaki tablolarda yıllar itibarıyla ülkemizin TIMSS başarı puanları ve başarı
sıraları verilmiştir.
373
Tablo 155: Türkiye’nin 8. Sınıf TIMSS Matematik ve Fen Bilimleri Başarı Puanları ve Başarı Sıraları
Tablo 156: Türkiye’nin 4. Sınıf TIMSS Matematik ve Fen Bilimleri Başarı Puanları ve Başarı Sırası
Kaynak: TIMSS Uluslararası Matmatik ve Fen Eğilimleri Araştırması
Tablo 155 ve 156’da 1995-2015 yılları arasında TIMSS’e katılan Türk öğrencilerin
matematik ve fen alanı başarı sıralamasında uluslararası ortalamanın altında
kaldığı görülmektedir. TIMSS değerlendirmelerinde matematik ve fen bilimleri
başarı puanı açısından ilk beş sırada yer alan ülkelerin öğrencilerinin öğretmen-
lerinin lisansüstü eğitim yapma yüzdesinin Türk öğrencilerin öğretmenlerinin
lisansüstü eğitim yapma yüzdesine göre fazla olduğu dikkat çekmektedir.
Literatürde, bu sonucu destekleyen çok sayıda çalışma vardır. Agyeman (1993)
Başlıklar MATEMATİK FEN BİLİMLERİ
Yıllar 1999 2007 2011 2015 1999 2007 2011 2015
İlk Ülke Puanı
604 598 613 621 569 567 590 597
Tüm ülke Ort.
487 500 500 500 488 500 500 500
Türkiye Ort. ve sıra
429 ( 31.)
432 ( 30.)
452 ( 24.)
458 ( 24.)
433 ( 33.)
454 ( 31.)
483 ( 21.)
493 ( 21.)
Toplam Ülke Sayısı
38 49 42 39 38 49 42 39
Başlıklar MATEMATİK FEN BİLİMLERİ
Yıllar 1999 2007 2011 2015 1999 2007 2011 2015
İlk Ülke Puanı
Katılmadı
606 618
Katılmadı
587 590
Tüm ülke Ort.
500 500 500 500
Türkiye Ort. ve sıra
469 (35.)
483 (36.)
463 (36.)
483 (35.)
Toplam Ülke Sayısı
50 49 50 47
Türkiye 2003 yılında hiçbir sınıf düzeyinde TIMSS’e katılmamıştır.
374
hem akademik hem de mesleki öğretim niteliklerine sahip olmayan bir öğret-
menin şüphesiz kendi konusunun öğretilmesi ve öğrenilmesi üzerinde olumsuz
bir etkisi olacağını bildirmiştir. Bununla birlikte TIMSS’te ilk sıralarda yer alan
ülkelerin matematik ve fen programlarında problem çözme, akıl yürütme, ilişki
kurma, matematiksel iletişim, sorgulama ve araştırma gibi süreç becerilerine
daha fazla yer verdiği bildirilmiştir. Ayrıca yapılan çalışmalar uluslararası
sınavlarda ilk sıralarda yer alan ülkelerin %90’ı matematik ve fen öğretim prog-
ramlarına teknolojiyi entegre ettiklerini göstermektedir.
Özet olarak, öğrencilerimiz diğer uluslararası sınavlarda olduğu gibi TIMSS başarı
sıralamasında da malesef ortalamanın altında kalmıştır. Bu başarısızlığın altında
yatan nedenlerin derinlemesine araştırılması gerekmektedir. Bu konuda araş-
tırma yapmak isteyen araştırmacılar 2004 yılında uygulamaya konan ve öğrenci
merkezli olma şartı getirilen yeni matematik ve fen öğretim programlarının
öğretmenler tarafından benimsenme düzeyleri ve uygulamada yaşanan sıkıntılar
üzerinde çalışma yürütülebilirler. Ayrıca araştırma kapsamına öğretmenler, okul
iklimi, aile ve yöneticileri de dahil edebilirler.
İNGİLİZCE ÖĞRETİMİ
Dünyada İngilizce yeterliliğini değerlendiren iki tane uluslararası kaynak var:
1) EF Education First 2) TOEFL.
1. EF EDUCATİON FİRST: EF Education First; Lisans eğitimi üzerine ihtisas-
laşmış, 52 ülkede 37.000 çalışanı bulunan dev bir eğitim organizasyonudur. Bu
organizasyonun İngilizce dil eğitim kolu olan EF English First; Çin, Rusya gibi
yüksek nüfuslu ülkeler de dahil olmak üzere birçok ülkede çocuk ve yetişkinlere
İngilizce eğitimi vermektedir. EF English First 2011’den bu yana English Profici-
ency Index adı verilen bir rapor ile ülkelerin İngilizce yetkinliklerini ölçmektedir.
2013’te 60 ülkenin katılımı ile gerçekleştirilen sınavda toplam 750.000 sınav so-
nucu kullanılmıştır. Sınav 5 kategoriye ayrılarak analiz edilmiştir.
(1)çok yüksek yeterlilik, (2) yüksek yeterlilik, (3)orta yeterlilik, (4)düşük yeterlilik,
ve (5) çok düşük yeterlilik. Türkiye 60 ülke içinde 4. Kategoride 41. sırada yer
almıştır.
Türk Eğitim Derneği’nin düşünce kuruluşu TEDMEM’in verilerine göre, Türki-
ye’de bir öğrenci, 12 yıllık öğrenimi boyunca 1296 saat İngilizce dersi görüyor
olmasına rağmen en az yüzde 95’i, “Biraz sonra şu kapıdan çıkacağım” gibi basit
bir cümleyi dahi kuramıyor.
375
2. TOEFL (Test of English as a Foreign Language): Ana dili İngilizce olma-
yanlar için hazırlanmış olan, okuma, dinleme, yazma ve konuşma yetkinliklerini
değerlendiren bir İngilizce yeterlilik testidir.
ETS tarafından (genellikle İnternet üzerinden) verilen bu teste dünyanın 165
ülkesinden Amerikan üniversitelerine gitmek isteyenler katılmaktadır. Dünyada-
ki en yaygın iki İngilizce yeterlilik testinden birisi olan TOEFL 130 ülkedeki 9.000
üniversite ve benzeri kurumda geçerlidir.
2012 yılında Internet üzerinden verilmiş olan TOEFL testlerinin sonuçlarına göre
ülkeleri sıralamak mümkündür. TOEFL skorlarının dünya çapında ortalaması 120
üzerinden 80 olarak gerçekleşmiştir.
TOEFL sıralamasında; en üstte Hollanda (100), Avusturya (99), Singapur (98),
Belçika (99) ve Danimarka (98), en altta ise Gine (59), Suudi Arabistan (60),
Umman (62), ve Togo (62) bulunmaktadır. 162 ülkelik listede, Türkiye dünya
ortalamasının altında 75 puan ile Habeşistan ve Sudan ile birlikte 116. sırada
bulunmaktadır.
Sonuç olarak İngilizce yetkinliğinde Türkiye’nin dünya ülkeleri arasında oldukça
aşağılarda yer aldığı görülmekte ve İngilizce seviyemiz maalesef ülkenin ekono-
mik ve sosyal gelişimini yavaşlatan ve güçleştiren bir öğe olarak ortaya çıkmak-
tadır( İngilizce sorununu çözemeden gelişebilmiş tek ülke Japonya’dır).
Uluslararası karşılaştırmalara bakıldığında ülkemizin eğitim sisteminin ciddi şe-
kilde alarm verdiği görülmektedir. Uluslararası ilk ve orta öğretim sınavlarında
genellikle listenin son üçte birinde bulunan, üniversitelerinin çok azı dünya sıra-
lamalarına girebilen ve İngilizce yetkinliği azgelişmiş ülkeler seviyesinde olan
Türkiye’nin 21. Yüzyıl ekonomisinin gerektirdiği iş gücünü yetiştirebileceği konu-
sunda tolumda çok ciddi kuşkular bulunmaktadır.
ÜNİVERSİTELERİMİZ
Dünyadaki üniversiteleri de sıralayan birçok proje bulunmaktadır. En popüler 3
sistemin son sıralamalarındaki sonuçlar şöyledir:
ARWU:
2013 sıralamasında İlk 500’de sadece bir Türk üniversitesi bulunmaktadır (İs-
tanbul Üniversitesi 400-500 aralığında gösterilmektedir). İlk 500’de BRİC ülkeleri
olan Brezilya 6, Rusya 2, Hindistan 1, ve Çin 42 üniversite ile temsil edil-
mektedir.
376
THE:
2013 sıralamasında ilk 200’de Türkiye’den sadece bir (Boğaziçi 199), 200-300
aralığında ise 4 üniversite bulunmaktadır (İTÜ,ODTÜ, Koç, ve Bilkent). Aynı sıra-
lamada ilk 400’de Brezilya’dan 2, Rusya’dan 1, Hindistan’dan 9, ve Çin’den 13
üniversite bulunmaktadır
QS:
2014 sıralamasında ilk 400-500 aralığında 3 Türk üniversitesi (Bilkent, ODTÜ,
Boğaziçi) bulunmaktadır. Bu sıralamada ilk 500’de Brezilya’nın 6, Rusya’nın 8,
Hindistan’ın 7, Çin’in ise (ikisi ilk 50’de olmak üzere) 17 üniversitesi bulunuyor.
Bu başarısızlığın bir açıklaması ülkenin GSMH’ndan yükseköğretime ayrılan pay-
dır. Türkiye’de bu oran sadece %1.1 olmuştur ve bu oran OECD ülkeleri arasında
sondan dördüncüdür. Özetle, ülkenin zenginliğinin üniversite seviyesine yansı-
yabilmesi için bu zenginliğin daha büyük bir kısmının yükseköğretime ayrılması
gerekmektedir (Prof. Erhan Erkut, 2014)
II.ULUSAL SINAVLARDAN (YGS, LYS ve KPSS ) ÇIKARIMLAR
Bu bölümde Türkiye’de ulusal düzeyde yapılan üniversite giriş sınavları, KPSS
(Özel Alan Bilgisi) ve KPSS Öğretmenlik Alan Bilgisi Testi (ÖABT) ile ilgili özet
bilgiler yer almaktadır.
Türkiye’de son yıllarda eğitim alanında ciddi bir hareketlilik yaşanmış ve çok
sayıda yasal düzenleme yapılarak değişikliğe gidilmiştir. Öreğin 2014 yılında SBS
yerine getirilen Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sistemi olarak bilinen
TEOG 2018 yılında uygulamadan kaldırılmıştır. Bu kitabın yazıldığı tarihte( mart
2018) TEOG yerine getirilecek yeni sınav sisteminin adı daha henüz belli ol-
mamıştı.
Üniversite giriş sınavlarında da benzer değişiklikler yapıldı. Yükseöğretime Geçiş
Sınavı (YGS) ve Lisans Yerleştirme Sınavı (LYS) kaldırılarak yerine Yüksek öğretim
Kurumları Sınavı YKS ve Temel Yeterlilik Testi TYT getirildi.
Yapılan bu düzenlemelerin ve değişikliklerin ne anlama geldiği, ne tür muhte-
mel sonuçlar doğuracağı ve ne gibi yapısal çözümlerin gerekli olduğu konusun-
da, hem politika yapıcılarda hem de bu konuyla ilgilenen kamu oyunda bir zihin
berraklığının olduğunu söylemek oldukça zordur.
Aşağıda ülkemizde seçme ve yerleştirme amacına yönelik olarak uygulanan YGS,
LYS, KPSS ve Öğretmenlik Alan Bilgisi Testi (ÖABT) örneklerine yer verilmiştir.
377
Tablo 157: YGS ( Yüksek Öğretime Geçiş Sınavı ) Sonuçları
YILL
AR
DERSLER
Türkçe Sosyal
Bilimler Temel
Matematik Fen
Bilimleri
40 soru 40 soru 40 soru 40 soru
Ad
ay
Sayı
sı
Ari
tmet
ik
Ort
alam
a
Ad
ay
Sayı
sı
Ari
tmet
ik
Ort
alam
a
Ad
ay
Sayı
sı
Ari
tmet
ik
Ort
alam
a
Ad
ay
Sayı
sı
Ari
tmet
ik
Ort
alam
a
2011
1 6
09 9
71
21,9
1 6
09 9
71
11,6
1 6
09 9
71
7,5
1 6
09 9
71
4,1
2012
1 7
86 5
39
18,0
1 7
86 5
39
11,63 1
786
539
6,92
1 7
86 5
39
3,56
2013
1.7
43.8
55
16,8
1.7
43.8
55
12,1
1.7
43.8
55
7,5
1.7
43.8
55
3,5
2014
1 9
00 0
92
18,7
1 9
00 0
92
11,2
1 9
00 0
92
6,1
1 9
00 0
92
3,5
2015
1.9
44.9
33
15,5
1.9
44.9
33
10,7
1.9
44.9
33
5,2
1.9
44.9
33
3,9
2016
2.0
84.0
91
19,10
2.0
84.0
91
10,75
2.0
84.0
91
7,89
2.0
84.0
91
4,68
2017
2.1
24.4
12
17,27
2.1
24.4
12
12,30
2.1
24.4
12
5,12
2.1
24.4
12
4,61
378
Tablo 158: LYS ( Lisans Yerleştirme Sınavı ) Sonuçları
ALAN
TEST
LER
YILLAR
2012 2015 2017
Ad
ay
Sayı
sı
Art
.
Ort
alam
a
Ad
ay
Sayı
sı
Art
.
Ort
alam
a
Ad
ay
Sayı
sı
Art
.
Ort
alam
a
LYS1
Mat
emat
ik
50
Soru
600
.822
13
,17
757
.768
9,7
2
814
.421
15
,68
LYS2
Fizi
k
30
Soru
293
.067
9,7
9
400
.610
6,4
8
449
.812
6,8
2
Kim
ya
30
Soru
293
.067
9,7
9
400
.610
8,7
5
449
.812
10
,23
Biy
olo
ji
30
soru
293
.067
9,8
7
400
.61
0
9,7
8
449
.812
10
,13
LYS3
Türk
Dili
ve
Ed
b.
56
So
ru
630
.801
23
,52
737
.9
20
,98
793
.464
21
,80
Co
ğraf
ya1
24
So
ru
630
.80
1
7,6
1
73
7.9
10
,21
793
.46
4
9,3
0
LYS4
Tari
h
44
soru
36
7.7
2
13
,13
45
4.0
8
13
,12
51
3.6
4
17
,70
Co
ğraf
y.2
1
6 S
oru
367
.729
6,3
3
454
.088
5,8
2
513
.674
5,1
9
Fels
efe
30
soru
367
.729
6,8
6
454
.088
10
,8
513
.674
11
,90
379
Tablo 159: KPSS (2013 ve 2014) Özel Alan Bilgisi Testi Sonuçları
Kaynak: ÖSYM, 2013a; 2014a
Tablo 159’da görüldüğü gibi İngilizce özel alan doğru cevap ortalaması soru
sayısının neredeyse yarısı kadardır. Almanca ve Fransızca’da ise durum daha
vahim bir hal almaktadır. Bu tablo değerlendirilirken bu testi sadece yabancı dil
öğretmeni adaylarının aldığını düşünürsek yabancı dil öğretimindeki yeter-
sizliğin boyutunu daha net olarak anlayabiliriz.
Tablo 160: Öğretmen Adaylarının KPSS 2016 Alan Bilgisi Test Performansı
Kaynak: MEB, 2016 ÖABT Sonuçları( akt: Ayça Gizem BALLI, Hakan İNKE)
Yıl Testler Doğru Cevap Ortalaması
Aday Sayısı Soru Sayısı
2013
Yabancı Dil ( Almanca )
11,977
2757
50
Yabancı Dil ( İngilizce )
28,902 15044 50
2014
Yabancı Dil ( Almanca )
16,417
3.880
50
Yabancı Dil ( İngilizce )
26,771 15.500 50
DERS ADI SORU
AYISISA ORTALAMA
NET ADAY SAYISI
Okul Öncesi Öğretmenlik
50 26,550 22 313
Sınıf Öğretmenliği 50 24,338 24 739
Türkçe 50 32,637 16 457
Matematik 50 17,150 6 055
Fen Bilimleri/ Fen ve Teknoloji
50 16,464 19 154
Biyoloji 50 17,032 15 003
Kimya 50 16,503 10 459
Fizik 50 15,377 10 301
Lise Matematik 50 9,994 27 863
380
Tablo 160’ta açıkça görüldüğü gibi, öğretmen adaylarının çoğu, kendi alanları ile
ilgili sorulan 50 sorudan ortalamaları 25 netin altında kalmıştır. Eğitim kalitesi-
nin belirleyici aktörlerinden olan öğretmenlerin, kendi alanlarındaki yeter-
sizliğinin, öğrenciler üzerinde olumsuz etki yaratacağı açıktır. Bu durumun yarat-
tığı en temel sorunlardan biri, ülkedeki öğrencilerin, öğretmenlerinin yeterlilik
düzeyine olan inançsızlığıdır.
III. SONUÇ VE DEĞERLENDİRME
Küreselleşen dünyamızda, ülkeler eğitim alanında ulusal değerlendirme çalışma-
larının yanı sıra, uluslararası düzeyde de konumlarını belirlemek amacıyla eğitim
göstergelerine (belirleyici araçlara) ihtiyaç duymaktadırlar.
Günümüzde eğitim sistemlerinin uluslararası karşılaştırmalarında en belirleyici
araçlar OECD tarafından düzenlenen PISA anketi, İEA (Uluslararası Eğitim
Başarılarını Değerlendirme Kuruluşu) projesi olan TIMMS, bir İEA projesi olan
PIRLS (Uluslararası Okuma Becerilerinde Gelişim Projesi) ve İngilizce eğitimi
veren (lisan eğitimi üzerine ihtisaslaşmış) EF Education First yine ETS tarafın-
dan (genellikle İnternet üzerinden) ve ana dili İngilizce olmayanlar için hazır-
lanmış okuma, dinleme, yazma, konuşma yetkinliklerini değerlendiren bir
İngilizce yeterlilik testi olan TOEFL’dır.
Daha öncede belirtildiği gibi PISA Projesi 2000 yılından beri uygulanmaktadır.
Üçer yıllık dönemler halinde uygulanan projeye ülkemiz, ilk kez 2003 yılında
katılmıştır. PISA 2003’te Türkiye değerlendirmeye alınan 40 ülke içinde, ma-
tematikte 34., okuma alanında 33., fen ve problem çözme alanında ise 34. sı-
ralarda yer almıştır.
Türkiye 2012 PISA‘da 65 ülke arasında matematikte 448 puanla 44. sırada,
okuma becerisinde 475 puanla 41. sırada, fen alanında 463 puanla 43. sırada
yer almıştır. Bu üç alandaki sonuçlar OECD ortalamasının altındadır.
2015 PISA’da Türkiye 72 ülke içinde matematikte 50., okumada 50. ve fende 54.
sırada yer almıştır. Bu sonuca göre ülkemiz önceki yıllara göre gerilemiştir.
Bir diğer uluslarası sınav olan TIMSS (Uluslararası Matematik ve Fen Eğitimi
Araştırması) ilk olarak 1995 yılında uygulanmıştır. Türkiye bu sınava ilk kez 8.
sınıflar düzeyinde 1999 ve 2007 yıllarında katılmıştır. Türkiye 1999 yılında fen
alanında 33. sırada (katılan ülke 38), 2007 yılında (katılan ülke 50) 31. sırada
matematikte ise 1999’da 31. Sırada ve 2007 yılında ise 30. sırada yer almıştır.
381
2015 yılında uygulanan TIMSS’e Türkiye 4.sınıf ve 8.sınıf düzeyinde katılmıştır.
Öğrencilerimizden 4. sınıflar matematik alanında 49 ülke arasında 36. olurken
fende 483 puan ile 47 ülke arasında 35. sırada yer almıştır. 8. sınıflar ise ma-
tematik alanında 39 ülke arasında 24. ve fen bilimleri alanında da 39 ülke
arasında 21. sırada yer almıştır.
Yukarıda sözü edilen çalışmaların yanında, uluslararası alanda bireylerin İngilizce
yetkinliklerini ölçen birçok proje bulunmaktadır. Bu projelerden EF English First
(İngilizce dil eğitim kolu) kasım 2013’de üçüncü raporu yayınlamıştır. Raporda
60 ülkenin sınav sonuçları; çok yüksek yeterlilik, yüksek yeterlilik, orta yeterlilik,
düşük yeterlilik, ve çok düşük yeterlilik olmak üzere 5 kategoriye ayrılmıştır.
Türkiye 5 kategorinin 4.sünde ve 41.sırada yer almıştır.
Ana dili İngilizce olmayanlar için hazırlanmış olan TOEFL; okuma, dinleme,
yazma, ve konuşma yetkinliklerini değerlendiren bir İngilizce yeterlilik testidir.
ETS tarafından (genellikle İnternet üzerinden) verilen bu test 2012 yılında
düyanın 165 ülkesinde uygulanmıştır. Dünyadaki en yaygın iki İngilizce yeterlilik
testinden birisi olan TOEFL 130 ülkedeki 9.000 üniversite ve benzeri kurumlarda
geçerlidir. TOEFL skorlarının dünya çapında ortalaması 120 üzerinden 80 olarak
gerçekleşmiştir.
Ülke bazında TOEFL sıralamasında en üstte Hollanda (100), Avusturya (99),
Belçika (99), Singapur (98) ve Danimarka (98) yer alırken Türkiye dünya ortala-
masının altında 75 puan ile Habeşistan ve Sudan ile birlikte 116. sırada bulun-
maktadır.
Ulusal ve uluslararası karşılaştırmalara bakıldığında ülkemizin eğitim sisteminin
ciddi şekilde alarm verdiği görülmektedir. Uluslararası ilk ve orta öğretim sınav-
larında genellikle listenin son üçte birinde bulunan, üniversitelerinin çok azı
dünya sıralamalarına girebilen ve İngilizce yetkinliği azgelişmiş ülkeler seviye-
sinde olan Türkiye’nin 21. yüzyılda ekonomisinin gerektirdiği iş gücünü yetiş-
tirebileceği ve ekonomik zenginliği refaha çevirebileceği zor görünmektedir.
Yapılan araştırmalarda uluslararası sınavlarda en yüksek puan alan ülkelerden
Güney Kore, Finlandiya, Japonya ve Singapur öğrencilerinin elde ettiği başa-
rıların arkasında eğitim sistemlerindeki şu faktörlerin öne çıktığı görülmektedir:
Öğretmen yetiştirme programı
Geleneksel okul yaşamı
Kültürel olarak öğretmenlik mesleğine bakış
382
Hizmet içi öğretmen eğitimi
Çağdaş eğitim müfredatı
Yukarıda bahsi geçen ülkeler gibi günümüzde daha pek çok ülke öğrencilerinin;
çağın gereklilikleri ve teknolojideki gelişmelerle birlikte düşünen, sorgulayan,
ekonomik ve sosyal gelişmelere katkı sağlayan araştıran ve buluş yapabilen
üreten yani 21. yüzyıl becerilerine sahip bireyler olarak yetiştirilmesini hedef-
lemektedir.
Durum böyle iken, Türkiye’de özellikle eğitim politikasını belirleyen otoritelerin
yapması gereken olumsuzlukları ortaya koyup sorunların nasıl çözülebileceğine
kafa yormaktır. Yukarıdaki karne hangi alanlarda çalışmamız gerektiği konu-
sunda yol gösterici olabilir. Tahmin edilebileceği gibi PISA, TIMSS ve diğer sınav
sonuçları eğitim sistemimizdeki eksikler açısından önemli ipuçları içermektedir.
Türkiye’de 2004 yılında yenilenen öğretim programı ile Türk Milli Eğitim sis-
teminde öğretim programlarının tümünde eleştirel düşünme becerisi, yaratıcı
düşünme becerisi, iletişim becerisi, araştırma sorgulama becerisi, problem
çözme becerisi, bilgi teknolojilerini kullanma becerisi, girişimcilik becerisi, Türk-
çeyi doğru, etkili ve güzel kullanma becerisi gibi ortak beceriler kazandırılması
hedeflenmiştir. Ayrıca öğrenciden, öğrenme sorumluluğunu üstlenerek, kendi
öğrenme sürecini yönlendirip, yönetebilmesi beklenmektedir. Temel öğretmen
rolleri ise öğrenme ortamını düzenleyici, gözlemci, danışman, rehber, usta öğre-
tici ve sorgulayıcıdır.
Dünyadaki gelişmelere bakıldığında yenilenen öğretim programlarının yeni yak-
laşımlara uygun olarak hazırlanmaya çalışıldığı görülmektedir. Ancak kuramdan
uygulamaya yaşanan ulusal ve evrensel sorunların nasıl çözüme ulaşacağının ye-
terince dikkate alındığı söylenemez.
Öğrencilerimizin yıllar itibarı ile katıldığı sınavlarda bir ilerleme gösterememiş
olmaları hatta başarımız 2015 PISA’da 2003 skorunun altında düşmesi bunun
kanıtı sayılabilir.
Başarısızlığımızın nedenlerinden biri de Türkiye’de okuma becerisinin istenen
düzeyde gelişemediği ve okumanın ülkenin bireyleri için etkin bir araca dö-
nüşemediği gerçekliğidir. PISA verileri Türk öğrencilerin okuma becerisindeki
doğru yanıt ortalamalarının genel ortalamanın çok altında olduğu (yaklaşık
%50); özellikle de açık uçlu sorularda bu durumun dahada belirginleştiğini
göstermektedir.
383
Oysa okuma becerisi, bilgi toplumunun üyesi olan çağdaş bireyin karşılaştığı so-
runları çözebilmesi, yeni durumları anlayabilmesi, bilgiyi önceki bilgileriyle
ilişkilendirebilmesini ve gerekli yerlerde kullanabilmesini için en önemli araçtır.
IV.ÖNERİLER
Eğitimin kalitesini belirleyen en önemli ve en dinamik unsur olan öğretmenin
öğrenci başarısı üzerinde en fazla etkisi olduğu çeşitli araştırmalarda ortaya
konmuştur. Bütün çağdaş ülkelerde öğretmen ve onun yetiştirilmesi, eğitim
sistemlerinin en önemli meselelerinden biri olmuştur. Bu açıdan öğretmen
yetiştirme programları gittikçe önem kazanmaktadır.
Türkiye’deki öğretmen yetiştirme sisteminin çeşitli boyutlarının, Finlandiya, Sin-
gapur, Güney Kore, ABD, Almanya ve Japonya gibi ülkelerin öğretmen yetiştirme
sistemleriyle yapılan karşılaştırmalarına dayalı olarak, Türkiye’de öğretmenlik
mesleğine öğrenci seçiminin, öğretmen yetiştirme sisteminin teknik ve akade-
mik boyutları gözden geçirilerek, yeniden yapılandırılması düşünülebilir.
Günümüzde bilim ve teknolojideki hızlı değişime bağlı olarak sosyal, ekonomik
ve kültürel alanlarda ve bu alanların önemli bir parçası olan eğitimde hızlı
değişimlerin yaşandığına şahit olunmaktadır. Buna bağlı olarak öğretmenlerin
hem yetiştirilmesi hem de sınıftaki rolleri ve sorumlulukları değişmiş ve çeşit-
lenmiştir. Bu değişiklikler öğretmen yetiştirmede sadece hizmet öncesi eğitim
tek başına yeterli olamayacağına işaret etmektedir.
Eğitim sistemlerinde yapısal değişiklikler(örneğin 2004 yılında program değişimi
vb.) çok kısa bir sürede kuramdan uygulama geçişi başta öğretmenler olmak
üzere eğitimin diğer paydaşlarını hazırlıksız yakalamıştır. Bu durumda özellikle
mevcut öğretmenlerin bu değişikliklere ayak uydurabilmeleri ve bilgilerini gün-
celleyerek kendilerini geliştirmeleri bir ihtiyaç haline gelmiştir.
Türkiye’de, yapılan bir çok araştırma öğretmenlere yönelik Hizmet İçi Eğitim
(HİE) programlarının amaçlarının öğretmenlerin eğitim ihtiyaçlarına yönelik ol-
madığını (MEB Çalıştay Raporu, 2010); HİE etkinliklerinin kapsamının ve içeriği-
nin ihtiyaçları karşılamadığını, HİE programları hazırlanırken öğretmenlerin
eğitim ihtiyaçlarını belirleme çalışmalarının yapılmadığı ya da öğretmenlerin
eğitim ihtiyaçlarının çok fazla dikkate alınmadığını (Güneş 2006, Uçar 2005 ve
diğ.) ortaya koymaktadır.
Gelişmiş birçok ülkedeki hizmet içi eğitim uygulamaları doğrultusunda, Türki-
384
ye’deki hizmet içi eğitim düzenlemelerine ilişkin şöyle bir model önerilebilir:
Ülke genelinde pekçok yerel okul bölgeleri oluşturulur ve buralarda hizmet içi
eğitim kapsamında öğretmen eğitimi merkezleri kurulur. Bu merkezlerde eğitim
kitaplığı, görsel- işitsel kaynaklar kısmı, öğretim materyalleri geliştirme odaları,
seminer ve konferans salonları düzenlenir.
Hizmet içi eğitim için geniş destek, merkezi hükümet tarafından sağlanır ve okul
bütçesine bu amaçla kaynak aktarılır. HİE programlarının hazırlanmasında ihti-
yacı belirlemeye yönelik çalışmalar proramın ilk basamağını oluşturur. HİE’e ka-
tılanların performanslarının en üst düzeye çıkarılabilmesi ve programdan tatmin
edici bir sonuç alınabilmesi büyük ölçüde uygulanan programın ihtiyaçlara ce-
vap vermesi ile doğru orantılıdır. Bu bağlamda hizmet içi eğitim programı
öğretmenlerin okul yöneticileri ve mü-fettişlerin de önerileri dikkate alınarak
hazırlanmalıdır. Hizmet içi eğitim prog-ramları, kişisel ve mesleki ihtiyaçlara
cevap verebilecek nitelikte planlanmalıdır.
Ayrıca, öğretmenler isterlerse taslak bir proje geliştirip haklı gerekçelere dayalı
olarak bakanlıktan hizmet içi eğitim talebinde bulunabilmelidirler. Hizmet içi
eğitim, önce okullarda sonra da bölgedeki diğer okulların ziyaret edilmesi şek-
linde gerçekleştirilebilir. Öğretmenlerin terfi etmeleri ve yeniden sertif-
ikalanmaları için profesyonel akti-viteleri tamamlamaları zorunlu olmalıdır.
Öğretmenlerin mesleki olarak kişisel gelişimine yönelik kursları tamamlamaları
karşılığında maaşlarında artış yapıl-malı, bilgi ve görgülerinin geliştirilebilmesi,
yeni bakış açıları kazanabilmeleri için devlet tarafından daha yurt dışına gönde-
rilmesi sağlanabilir.
Bir ülkenin gelişmişliği o ülkenin kültür temelli okuma düzeyi ile doğrudan ilgi-
lidir. Türkiye’de kitap ve gazete okuma oranı aynı gelişmişlik düzeyine sahip
ülkelere göre oldukça düşüktür. Bu durum ülkemizin kültürel gelişimi için önem-
li bir tehdittir. Okul öncesi eğitimden başlayan, üniversite eğitimine kadar de-
vam eden süreçte kitapla tanışan, okumayı alışkanlık edinerek kültürü dönüştü-
ren bir nesil ülkenin özgüveni olan güçlü entelektüel sermayesi olacaktır. Sadece
okulda değil çocu-ğun tüm yaşmı boyunca kitapla buluşmasıdır.
1. OKUMA KÜLTÜRÜNÜN GELİŞTİRİLEBİLMESİ İÇİN ÖĞRETMENLERE ÖNERİLER
Okumayı öğrenmek ve bunu yaşam boyu devam ettirebilmek ancak iyi bir
eğitim ve dolayısıyla iyi yetiştirilmiş öğretmenlerle olasıdır. Karaşahin’in (2009)
385
araştırmasında öğretmenlerin sadece % 18’inin “yeterince” okuduğu tespit edil-
miştir.
Öncelikli olarak öğretmenlerin okuma konusunda eğitilmesi ve bilinçlendirilmesi
ebeveynler ile diğer aile bireylerinin kitaba ve okumaya ilgisinin ve duyarlılığının
sağlanması gerekmektedir. Öğretmenler, öğrencilerini okuma alışkanlığı kazan-
dıklarında kişisel ve sosyal yönden neler kazanabilecekleri konusunda bilinç-
lendirmeye yönelik çalışmalar yapabilirler. Öğretmenler;
Sınıf kitaplıklarını yayın sayısı ve çeşidi bakımından zenginleştirerek öğ-
rencilerin sınıf kitaplıklarını aktif kullanmalarını sağlayabilirler.
Sınıfta okuma saatleri düzenleyerek, öğrencilerine okuma saati zaman-
larının çok değerli olduğu bilincini oluşturabilir ve bu değerli zamanın amacına
ulaşması için konulacak kuralların öğrencilerle birlikte belirleyebilirler.
Öğrencilerini kütüphanelere götürerek, kütüphanenin düzenli kullanımı
konusunda onları bilinçlendirebilirler.
Öğrencilerinin evde yayınlarını koyabilecekleri bir bölümün olması ve dü-
zenli okuma yapmalarını sağlayacak yeterli sayıda yayın bulundurma ve alma
konusunda ailelerle işbirliği yapabilirler.
2. OKUMA KÜLTÜRÜNÜN GELİŞTİRİLEBİLMESİ İÇİN AİLELERE ÖNERİLER
Kitap okuma alışkanlığı edinmeleri için çocukları bebekliklerinden itibaren kitap-
la tanıştırmak gerektiğini söyleyen uzmanlar anne babalara büyük görevler
düştüğünü belirterek; ebeveynin kitaptan aldığı haz ve duyduğu neşe çocuğuna
bulaşacaktır. Kitap sevgisini aşılamak için kitap alışverişlerini birlikte yapmak,
çocuğa ait bir kütüphane oluşturmak, kitaptaki öyküler üzerine sohbet etmek,
birlikte kitap okuma saatleri düzenlemek çok önemlidir. Unutmayın ki
çocukların karakterlerinin şekilleneceği yaşlarda örnek alacakları ilk kişiler on-
lara en yakın mesafede duran anne babalarıdır.
Kaynak:
1. Fulya TOPÇUOĞLU ve ÜNAL Arzu YİĞİT ; Çocuklarda Okuma Kültürünün Oluşmasında Ailenin Etkisi-2014
2. Erhan Erkut; Türkiye Kaçıncı?-2014 3. Aydın İleri; Türk Kütüphaneciliği-2017 4. İbrahim Ortaş; Türk Kütüphaneciliği-2014 5. Ayça Gizem BALLI ve Hakan İNKE; Türkiye’de Eğitimin Son 20 Yılı-2017
386
1. KALKINMA VE BÜYÜMENİN KAVRAMSAL İLİŞKİSİ
Kalkınma, bir ülkedeki milli gelirde meydana gelen artışın yanı sıra refah artışını
da kapsamaktadır. Bundan dolayı ekonomideki kalkınma kavramı ve büyüme
kavramı birbirleriyle karıştırılmakta ve bazen aynı anlamda kullanılmaktadır.
Ancak kalkınma ve büyüme kavramları aynı konular üzerinden tespit edilse de
bazı yönleriyle ayrı şeyleri ifade ederler. Örneğin, büyüme, sadece bir ülkedeki
milli gelirde meydana gelen artışı ifade ederken, kalkınma aynı zamanda sosyal,
siyasi ve kültürel durumları da göz önünde bulundurmaktadır. Başka bir ifadeyle
her ekonomik büyüme doğrudan kalkınmayı kapsamayabilir fakat her kalkınma,
ekonomik büyümeyi de beraberinde getirmekte ve kapsamaktadır. Görüldüğü
gibi kalkınma nicel değişimlerin yanında nitel değişimleri de kapsamaktadır.
Bir ülkede kişi başına gelir büyürken, her zaman refah artar diye bir zorunluluk
yoktur. Örneğin, dünyada görece yüksek kişi başına gelire sahip olan ülkelerden
biri olan Kuveyt’teki bir Kuveytli ile kişi başına gelirin yüksek olduğu İtalya, İngil-
tere, Fransa ve ABD gibi ülkelerde yaşayan ortalama bir kişinin yaşam standart-
ları aynı değildir. Dolayısıyla, Kuveyt’teki refah, Amerika ve benzeri yaşam stan-
dartlarına sahip diğer gelişmiş ülkedekilerle bir değildir.
2. EĞİTİM KALKINMA İLİŞKİŞİ
Daha once de belirtildiği üzere ülkelerin kalkınmışlık düzeyleri, milli gelir miktarı
yanında; eğitim, sosyal, kültürel ve politik durumları ile de ölçülmektedir. İkti-
sadi gelişme kişi başına düşen mal ve hizmet birimleriyle ifade edilebildiği gibi,
kişi başına düşen eğitim ve sağlık harcamaları da gelişmişliğin önemli ölçüleri
arasındadır.
Ancak bütün bu özelliklerin temeli olarak görülen eğitim olgusudur. Çünkü eği-
tim bütün bu belirleyicilerin temelini oluşturmaktadır. Eğitimin kalkınmaya olan
olumlu etkileri değerlendirilirken genel olarak okur-yazar oranları, okullaşma
oranları, okul başına düşen öğrenci sayıları, öğretmen başına düşen öğrenci
sayılarına bakılmaktadır. Fakat bunlar tek başına yeterli olmamaktadır. Bunlarla
birlikte eğitime yapılan özel ve kamu yatırımları, AR-GE çalışmalarına ayrılan
ödenekler gibi pek çok gösterge değerlendirilmektedir.
BÖLÜM 7 EĞİTİM VE KALKINMA
387
Günümüzde ülke ekonomilerinin verimlilik düzeyleri ve üretim yapıları istikrarlı
bir ekonomik büyümeye kavuşabilmek ve refah artışı sağlayabilmek açısından
büyük önem arz etmektedir. Bu çerçevede, dünyada Araştırma-Geliştirme (Ar-
Ge) ve İnovasyon (yenilik) faaliyetlerine yönelim ivme kazanmakta ve ülkelerin
daha az kaynakla, daha fazla katma değer yaratma çabası içerisinde oldukları
görülmektedir. Yapılan araştırmalar inovasyonun işgücü ve toplam faktör ve-
rimliliği üzerinde olumlu etkide bulunduğunu ve refah düzeyinin artmasına katkı
sağladığını göstermektedir. Ar-Ge harcamaları ise inovasyon açısından gerekli
olan girdiler arasında değerlendirilmektedir. Dünya genelinde Ar-Ge ve inovas-
yon faaliyetlerinde, özellikle Çin başta olmak üzere Güney Kore Japonya ve Sin-
gapur gibi Asya ülkelerinin gelişimi dikkat çekmektedir.
Ülkemizin de bilgiye dayalı yeni dünyada ile rekabet edebilmesi, yarattığı katma
değeri ve kişi başı milli gelirini artırabilmesi için bir dönüşüm gerçekleştirmesi
gerekmektedir. Bu da ancak eğitim alanına yapılacak, niceliğin yanında niteliği
de artırmaya yönelik, planlı ve uzun vadeli yatırımlar neticesinde mümkün olabi-
lecektir.
3. EĞİTİMİN KALKINMA ÜZERİNE DOĞRUDAN ETKİLERİ
Kalkınma kavramına bir bütün olarak bakıldığı zaman aslında eğitimin bir ülke-
nin kalkınmasına ne kadar büyük katkılar sağladığı açık bir şekilde görülmekte-
dir. Bir ülkenin kalkınmışlık düzeyini belirlemede kullanılan en önemli ölçüt-
lerden biri, o ülkenin sahip olduğu insan kaynaklarının niteliği şeklinde karşımıza
çıkmaktadır. Ekonominin ihtiyaç duyduğu işgücünü yeterli sayı ve nitelikte yetiş-
tirmiş olan ülkelerin, gelişmiş ülkeler olduğu görülmektedir. Gelişmiş ülkeler için
amaç, fiziki sermayeden daha önemlisi olan insan sermayesi ve onu geliştirmek
olmuştur. Çünkü sanayi ve bilgi toplumu haline gelebilmek için en azından fiziki
sermaye kadar beşeri sermayeye de önem verilmesinin zorunlu olduğu ortaya
çıkmıştır.
Beşeri sermaye kavramının, bir sosyal kavram olarak, üzerinde birleşilmiş ortak
bir tanımı bulunmamaktadır. En genel ifadeyle beşeri sermaye, toplumdaki bi-
reylerin, üretim süreciyle ilgili olarak, bir taraftan sahip oldukları bilgilerinin, be-
cerilerinin, yeteneklerinin, tecrübelerinin, işine bağlılığının, davranışlarının ve
değerlerinin ulaştığı düzeyi; diğer taraftan bedensel ve zihinsel zindeliği ya da
sağlamlığı ifade eden bir kavramdır. Diğer bir ifade ile üretimi gerçekleştiren bi-
reyin sahip olduğu ve genel anlamda insanın niteliğini vurgulayan bilgi, beceri,
388
tecrübe ve dinamizm gibi pozitif değerler beşeri sermaye olarak kabul gör-
mektedir. Bu değerler hem yeni teknolojilerin geliştirilmesine hem mevcut üre-
tim faktörlerinin daha verimli bir şekilde kullanılmasına olanak sağlamaktadır.
4. ÜLKELERİN GELİŞMİŞLİĞİNİ BELİRLEYEN FAKTÖRLER NELERDİR?
1970 yılı öncesi bir ülkenin gelişmişlik düzeyi belirlenirken büyük ölçüde kişi
başına düşen milli gelire bakılırdı. Başka bir ifadeyle kalkınma II. Dünya Savaşın-
dan sonra GSYİH (Gayri Safi Yurt İçi Hasıla) gibi salt ekonomik değerler ile ölçül-
müştür. 1970'ler ile birlikte kavramın insani boyutu incelenmeye başlanmış ve
kalkınma için yalnızca ekonomik göstergelerin iyileştirilmesinin yeterli olma-
yacağı görülmüştür.
Yukarıda da belirtildiği üzere ekonomik kalkınmanın ölçülmesinde kapsamlı en-
dekslere ihtiyaç duyulmuştur. 1990‟dan itibaren her yıl Birleşmiş Milletler Kal-
kınma Programı (UNDP) tarafından yapılan, ülkelerin kalkınmışlık seviyesini eği-
tim, sağlık ve yaşam düzeyleriyle ölçen, kalkınmanın insani boyutunu ele alan,
İnsani Gelişme Endeksi (İGE)‟dir.
5. İNSANİ GELİŞME ENDEKSİ (İGE)
1990 yılı itibariyle Birleşmiş Milletler Kalkınma Teşkilatı (UNDP), ülkelerin geliş-
mişlik düzeylerini ölçmek için Beşeri Kalkınma İndeksi (HDI) adı altında çalışma-
lara başlamıştır. Bu çerçevede çeşitli endeksler geliştirilmiş ve (UNDP) tarafın-
dan İnsani Gelişme Endeksi (İGE) hazırlanarak kalkınma kavramı insan odaklı
ölçülmeye çalışılmıştır.
İGE, ülkelerin nispi olarak sosyo-ekonomik gelişme düzeylerinin ölçülerek, ülke-
ler arası refahın karşılaştırılmasında milli gelire bir alternatif oluşturarak farklı
ülkelerin karşılaştırılmasına imkan vermektedir (Keskin, 2011).
İGE, bir yandan ülkelerin kalkınma ve refah düzeyleri hakkında fikir verirken,
diğer yandan insani gelişmeye yaptıkları yatırımları ölçmek bakımından önemli
bir karşılaştırma ölçeği ve araştırma aracına dönüşmüştür (Akçiçek, 2015).
İGE; sağlık, eğitim ve gelir olmak üzere hayatın üç önemli alanını kapsamaktadır.
Kalkınma endeksinin birinci boyutunu (alanı) oluşturan uzun ve sağlıklı yaşam
kavramı ortalama yaşam beklentisi ile ölçülmektedir. İkinci boyutunu oluşturan
bilgi ve eğitim, okuryazarlık ve okullaşma oranları ile ölçülmektedir. Son olarak
kalkınma endeksinin üçüncü boyutu ise satın alma gücü paritesine göre belir-
lenmiş olan gayri safi yurt içi hasılaya göre belirlenmektedir (Atik, 2006).
389
Tablo 161: İnsani Gelişme Raporundaki Temel Ölçütler
Kaynak: UNDP, 2016b
İGE, gelir, eğitim ve sağlık kategorilerinde her bir kategori için ayrı ayrı belir-
lemiş olduğu değerleri bir formül içerisinde kullanmaktadır. İGE hesaplamaları
yapıldıktan sonra elde edilen puanlara göre ülkeler dört kategoriye ayrılmak-
tadır (UNDP, 2016b):
0,800 puan ve üstü = Çok yüksek insani gelişim
0,700- 0,799 puan = Yüksek insani gelişim
0,550- 0,699 puan = Orta insani gelişim
0,550 puan ve altı = Düşük insani gelişim
Elde edilenler puan 1’e yaklaştıkça daha yüksek bir insani gelişim, 0(sıfır)’a yak-
laştıkça daha düşük bir insani gelişimin gerçekleştiği anlamına gelmektedir.
Bu bölümde Türkiye’nin İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ve dünya ülkeleri içeri-
sindeki 2016 yılı İGE değerleri sıralaması incelenmekte, daha sonra sırasıyla
sağlık, eğitim ve gelir alt endeksleri açısından değerlendirmeler yapılmaktadır.
Ayrıca araştırılan ve hakkında istatistik üretilen konular arasında kadın-erkek
eşitliği, sivil toplum, demokrasi, insan hakları, küreselleşme, kültürel özgürlük-
ler, sağlık, çevre, göç gibi öne çıkan konulara (aşağıdaki tablolarda) yer ve-
rilmiştir.
390
6. İNSANI GELİŞMİŞLİK ENDEKSİNE (İGE) GÖRE İSLAM İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI ÜLKELERİ İLE TÜRKİYE’Yİ KARŞILAŞTIRMA
Tablo 162: İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Üyesi Ülkelerin İGE Bakımından Dünya Ülkeleri ve Kendi İçerisindeki Sıralaması
devam
İsla
m İş
bir
liği T
eşki
latı
İç
ind
e S
ıra
D
ün
ya Ü
lkel
eri
için
de
Sır
a
İsla
m İş
bir
liği
Teşk
ilatı
Üye
si
Üke
ler
İs
lam
İşb
irliğ
i Teş
kila
tı
İçin
de
Sır
a
Dü
nya
Ülk
eler
i
için
de
Sır
a
İsla
m İş
bir
liği
Teşk
ilatı
Üye
si
Üke
ler
1 30 Brunei Darussalam 13 76 Lübnan
2 33 Katar 14 78 Azerbaycan
3 38 Suudi Arabistan 15 83 Cezayir
4 42 Birleşik Arap
Emirlikleri 16 86 Ürdün
5 47 Bahreyn 17 97 Surinam
6 51 Kuveyt 17 97 Tunus
7 52 Umman 19 102 Libya
8 56 Kazakistan 20 105 Maldivler
9 59 Malezya 20 105 Özbekistan
10 69 İran 22 109 Gabon
11 71 Türkiye 23 111 Mısır
12 75 Arnavutluk 23 111 Türkmenistan
25 113 Endonezya 42 165 Sudan
26 114 Filistin 43 166 Togo
27 120 Kırgızistan 44 167 Benin
28 121 Irak 45 168 Yemen
29 123 Fas 46 169 Afganistan
391
Kaynak: UNDP. 2016a’dan yararlanılmıştır.
İsla
m İş
bir
liği T
eşki
latı
Iç
ind
e Sı
ra
Dü
nya
Ülk
eler
i iç
ind
e S
ıra
İsla
m İş
bir
liği
Teşk
ilatı
Üye
si
Üke
ler
İsla
m İş
bir
liği T
eşki
latı
İç
ind
e Sı
ra
D
ün
ya Ü
lkel
eri
için
de
Sır
a
İs
lam
İşb
irliğ
i
Teşk
ilatı
Üye
si
Üke
ler
30 127 Guyana 47 171 Fildişi Kıyısı
31 129 Tacikistan 48 172 Cibuti
32 139 Bangladeş 49 173 Gambia
32 139 Gana 50 175 Mali
34 147 Pakistan 51 178 Gine Bissau
35 149 Suriye 52 179 Sierre Lone
36 152 Nijerya 53 181 Mozambik
37 153 Kamerun 54 183 Gine
38 157 Moritanya 55 185 Burkino Faso
39 159 Komorlar 56 186 Çad
40 162 Senegal 57 187 Nijer
41 163 Uganda
Gözlemci Ülkeler
49 Rusya Federasyonu
81 Bosna Hersek
87 Tayland
188 Orta Afrika
Cumhuriyeti
392
Tablo 163: İİT Üyesi Ülkelerin Ortalama Okullaşma Oranı Bakımından (OOO) Sıralaması
O
rtal
am O
kulla
şma
Ora
nın
a G
öre
Sır
a
İsla
m İş
bir
liği T
eşki
latı
İçer
isin
dek
i İG
E Sı
rası
İsla
m İş
bir
liği T
eşk
ilatı
Ü
yesi
Üke
ler
Ort
alam
a O
kulla
şma
Ora
nı
Ort
alam
a O
kulla
şma
Ora
nı (
Yıl)
O
rtal
am O
kulla
şma
Ora
nın
a G
öre
Sır
a
İsla
m İş
bir
liği T
eşki
latı
İçer
isin
dek
i İG
E Sı
rası
İsla
m İş
bir
liği T
eşki
latı
Üye
si Ü
lkel
er
Ort
alam
a O
kulla
şma
Ora
nı
1 21 Özbekistan 12,0 20 22 Gabon 8,1
2 8 Kazakistan 11,7 20 7 Umman 8,1
3 14 Azerbaycan 11,2 22 25 Endonezya 7,9
4 27 Kırgızistan 10,8 22 11 Türkiye 7,9
5 31 Tacikistan 10,4 24 15 Cezayir 7,8
6 16 Ürdün 10,1 25 19 Libya 7,3
6 9 Malezya 10,1 25 6 Kuveyt 7,3
8 24 Türkmenistan 9,9 27 23 Mısır 7,1
9 2 Katar 9,8 27 18 Tunus 7,1
10 12 Arnavutluk 9,6 29 33 Gana 6,9
10 3 Sudi Arabistan 9,6 30 28 Irak 6,6
12 4 Birleşik Arap
Emirlikleri 9,5 31 20 Maldivler 6,2
13 5 Bahreyn 9,4 32 37 Kamerun 6,1
14 1 Brunei
Darussalam 9,0 33 36 Nijerya 6,0
15 26 Filistin 8,9 34 41 Uganda 5,7
16 10 İran 8,8 35 32 Bangladeş 5,2
17 13 Lübnan 8,6 36 35 Suriye 5,1
18 30 Guyana 8,4 36 34 Pakistan 5,1
19 17 Surinam 8,3 38 47 Fildişi
Kıyısı
5,0
393
Kaynak: UNDP. 2016a’dan yararlanılmıştır.
Tablo 163’te İİT üyesi ülkelere ait, İGE içerisinde eğitim göstergesi değişken-
lerinde biri olan ortalama okullaşma yılı verileri bulunmaktadır. Ortalama
okullaşma yılı, ülkede yaşayan 25 yaş ve üzeri kişilerin hayatı boyunca aldıkları
eğitim yıllarının ortalamasını göstermektedir. Ortalama Okullaşma Oranı bakı-
mından İİT ülkeleri içerisinde ilk beşi oluşturan ülkelerin eski Sovyetler Bir-
liği’nden ayrılan Türk Cumhuriyetleri olduğu dikkati çekmektedir. Bu ülkelerde
geçmişte uygulanan rejim ve eğitim politikalarından dolayı ortalama okullaşma
oranı yüksek ve 10 yılın üzerinde yer almaktadır.
Türkiye, OOO bakımından İİT ülkeleri içerisinde 22. sırayı almaktadır. Oysa İGE
bakımından 11. sıradadır. Türkiye’de ortalama okullaşma oranı 7,9 yıldır ve 6,6
olan İİT ortalamasının üzerindedir. İİT üyesi ülkelere göre daha gelişmiş bir ülke
konumunda olan Türkiye için bu oranın daha yüksek olması beklenmektedir.
O
rtal
am O
kulla
şma
Ora
nın
a G
öre
Sır
a
İsla
m İş
bir
liği T
eşki
latı
İçer
isin
dek
i İG
E Sı
rası
İs
lam
İşb
irliğ
i Teş
kila
tı
Üye
si Ü
lkel
er
Ort
alam
a O
kulla
şma
Ora
nı
Ort
alam
a O
kulla
şma
Ora
nı (
Yıl)
Ort
alam
Oku
llaşm
a O
ran
ına
Gö
re S
ıra
İs
lam
İşb
irliğ
i Teş
kila
tı
İçer
isin
dek
i İG
E Sı
rası
İsla
m İş
bir
liği T
eşki
latı
Üye
si Ü
lkel
er
Ort
alam
a O
kulla
şma
Ora
nı
38 29 Fas 5,0 48 49 Gambia 3,3
40 39 Komorlar 4,8 50 45 Yemen 3,0
41 43 Togo 4,7 51 51 Gine Bis-
sau 2,9
42 38 Moritanya 4,3 52 40 Senegal 2,8
43 48 Cibuti 4,1 53 54 Gine 2,6
44 46 Afganistan 3,6 54 56 Çad 2,3
45 53 Mozambik 3,5 54 50 Mali 2,3
45 44 Benin 3,5 56 57 Nijer 1,7
45 42 Sudan 3,5 57 55 Burkino Faso
1,4
48 52 Sierre Lone 3,3
İİT Ortalaması 6,6
394
7. TÜRKİYE’NİN 2015 YILI İGE DEĞERİNİN OECD ÜLKELERİ
İLE KARŞILAŞTIRILMASI
Daha önce de belirtildiği üzere bir ülkede milli gelir artışının yüksek oluşu o ülke-
nin gelişmiş bir ülke olarak adlandırılabilmesi için yeterli değildir. İnsani Gelişme
Endeksi (İGE) insani gelişmeyi, gelirin yanı sıra eğitim ve sağlığa ilişkin gösterge-
leri de dikkate alarak ölçmeyi hedefleyen bir endekstir.
Tablo 164: 2015 Yılı İGE İçin OECD ve Türkiye İGE Göstergeleri
İGE
Kat
ego
ri
Yaşa
m B
ekle
nti
si
(yıl)
Ort
alam
a
Eğit
im S
üre
si
Oku
llaşm
a
Bek
len
tisi
(Yı
l)
Satı
n a
lma
gücü
p
arit
esi c
insi
nd
en
kişi
baş
ına
gay
ri
safi
mill
i gel
ir
İGE
Değ
er
Çok Yüksek İnsani Kalkınma
1. Norveç 81.5 12.6 17.6 63,909 0.949
2. Avustralya 82.5 12.8 19.9 41,524 0.933
3. İsviçre 82.6 12.2 15.7 53,762 0.917
4. Hollanda 81.0 11.9 17.9 42,397 0.915
5. Amerika 78.9 12.9 16.5 52,308 0.914
6. Almanya 80.7 12.9 16.3 43,049 0.911
7. Yeni Zelanda 81.1 12.5 19.4 32,569 0.910
8. Kanada 81.5 12.3 15.9 41,887 0.902
9. Danimarka 79.4 12.1 16.9 42,880 0.900
10. İrlanda 80.7 11.6 18.6 33,414 0.899
11. İsveç 81.8 11.7 15.8 43,201 0.898
12. İzlanda 82.1 10.4 18.7 35,116 0.895
13. Birleşik Krallık
80.5 12.3 16.2 35,002 0.892
14. Kore 81.5 11.8 17.0 30,345 0.891
15. Japonya 83.6 11.5 15.3 36,747 0.890
16. İsrail 81.8 12.5 15.7 29,966 0.888
17. Fransa 81.8 11.1 16.0 36,629 0.884
18. Avusturya 81.1 10.8 15.6 42,930 0.881
19. Belçika 80.5 10.9 16.2 39,471 0.881
395
Günümüzde pek çok ülke ekonomik anlamda ilerleme kaydetse de bu ilerleme
salt parasal olgularla sınırlı kalmış toplumun tamamına fayda sağlayacak bile-
şenler ile buluşamamıştır. 1970 ve sonrası dönemde kalkınmada insan odaklı
yaklaşımın ortaya çıkması dünya üzerinde yaşayan bütün toplumlar için önemli
bir fırsat olmuştur.
İnsani kalkınma; yoksulluk, gelir eşitliği, sağlık, eğitim gibi kavramların mercek
altına alınarak araştırılmasına ve bu alanda oluşan eksikliklerin giderilmesine
yönelik adımlar atılmasında öncü olmuştur. İGE alt endeksi olan eğitim endeksi
kalkınma açısından, ülkelerin eğitim seviyelerinin ölçülmesinde son derece
önemlidir. Türkiye'nin eğitim endeks değerleri sürekli iyileşme içerisinde yer
almasına ragmen bu iyileşme eğitim seviyesini yeterli düzeye ulaştıramamıştır.
20. Lüksemburg 80.5 11.3 13.9 58,695 0.881
21. Finlandiya 80.5 10.3 17.0 38,366 0.879
22. Slovenya 79.6 11.9 16.8 26,809 0.874
23. İtalya 82.4 10.1 16.3 32,669 0.872
24. İspanya 82.1 9.6 17.1 30.561 0.869
25. Çek Cumhuriyeti
77.7 12.3 16.4 24,535 0.861
26. Yunanistan 80.8 10.2 16.5 24,658 0.859
27. Estonya 74.4 12.0 16.5 23,387 0.840
28. Polonya 76.4 11.8 15.5 21,487 0.834
29. Slovakya 75.4 11.6 15.0 25,336 0.830
30. Şili 80.0 9.8 15.1 20,804 0.822
31. Portekiz 79.9 8.2 16.3 24,130 0.822
32. Macaristan 74.6 11.3 15.4 21,239 0,818
Yüksek İnsani Kalkınma
33. Türkiye 75,5 7.9 14,6 18 705 0,767
34. Meksika 77.5 8.5 12.8 15,854 0.7
2016 yılı raporunda 195 ülke içinde verileri mevcut 188 ülkeye bakıldığında Türkiye
2015 yılında 0,767 endeks değeri ile 71. sırada yer almıştır.
Norveç, 0,949 endeks değeri ile en yüksek endekse sahip ülke, Orta Afrika Cumhuri-
yeti ise 0,352 endeks değeri ile en düşük insani gelişme endeksine sahip ülkedir.
Kaynak: TÜİK (2016)
396
8. TÜRKİYE VE OECD ÜLKELERİNİN EĞİTİM HARCAMALARININ
KARŞILAŞTIRMASI
Ülkelerin kalkınma seviyelerinin belirlenmesi ve insani gelişmişlik düzeyinin
önemli göstergelerinden biri beşeri sermayedir. Beşeri sermaye içerisinde
birçok öğe barındırmaktadır. Bunlardan iki temel unsur ise eğitim ve sağlıktır.
Gelişmiş toplumlarda beşeri sermaye fiziksel sermayeden ön planda tutulmak-
tadır. Amaç; sermaye kavramının salt parasal ya da fiziksel olgulardan çıkarılarak
insan sermayesinin geliştirilmesidir (Taban ve Kar,2008). Kalkınmanın sağlanma-
sında temel göstergelerden biri eğitim seviyesinin iyileştirilmesidir. Büyüme ve
sosyal kalkınmanın sağlanması için gerekli olan eğitim, toplumların ekonomi,
sağlık ve kültürel anlamda gelişmelerini sağlayan temel unsurlardan biridir.
Tablo 165: Türkiye ve OECD Ülkelerinde Eğitim Harcamaları (2012, Dolar)
ÜLKELER İlk, Orta ve Lise Eğitim
Yükseköğretim Eğitimin Tüm
Seviyeleri
Avustralya 8.790 16.859 10.347
Avusturya 12.164 15.549 13.189
Belçika 11.007 15.503 12.135
Kanada 10.226 22.006 -
Şili 4.183 7.960 5.235
Çek Cumh. 6.419 10.319 7.684
Danimarka 10.780 - -
Estonya 6.334 8.206 6.878
Finlandiya 9.353 17.863 11.030
Fransa 9.338 15.281 10.450
Almanya 9.843 17.157 11.363
Macaristan 4.371 8.876 5.564
İzlanda 9.333 9.377 10.287
İrlanda 9.893 14.922 10.740
devam
397
ÜLKELER İlk, Orta ve Lise Eğitim
Yükseköğretim Eğitimin Tüm
Seviyeleri
İsrail 6.325 12.338 7.903
İtalya 8.450 10.071 8.744
Japonya 9.408 16.872 11.671
Kore 7.934 9.866 9.569
Lüksemburg 20.153 32.876 22.545
Meksika 2.801 8.115 3.509
Hollanda 10.464 19.276 12.211
Yeni Zelanda 8.445 13.740 9.443
Norveç 13.611 20.016 15.497
Polonya 6.764 9.799 7.398
Portekiz 7.444 9.196 7.952
Slovakya 5.231 9.022 6.072
Slovenya 8.457 11.002 9.031
İspanya 8.152 12.356 9.040
İsveç 10.652 22.534 12.742
İsviçre 15.512 25.264 17.485
Türkiye 2.784 7.779 3.514
Birleşik Kral 10.056 24.338 12.084
ABD 11.732 26.562 15.494
OECD – Ort. 8.982 15.028 10.220
Kaynak: OECD 2015
Tablo 165’’te OECD’ye üye tüm ülkelerin 2012 yılındaki ilk, orta ve lise düze-
yinde eğitim veren eğitim kurumlarına ve yükseköğretim kurumlarına yapılan
yıllık öğrenci başı eğitim harcamaları dolar cinsinden incelenmiştir.
Tabloda 2012 yılında OECD ülkelerinin eğitimin tüm seviyeleri için yıllık öğrenci
başı eğitim harcamalarının ortalamasının Türkiye’nin tüm eğitim seviyeleri için
yıllık öğrenci başı eğitim harcamalarının ortalamasından yüksek olduğu
görülmektedir. Türkiye tüm eğitim kurumları için yıllık öğrenci başı eğitim har-
caması sıralamasında OECD ülkeleri içinde Meksika’nın ardından sondan ikinci
sırada yer almaktadır.
398
Tablo 166: : MEB Bütçesinin Yıllar (2000-2016) İçerisindeki Değişimi Toplam Eğitim Bütçesi
Kaynak: http://sgb.meb.gov.tr/ Milli Eğitim İstatistikleri, Örgün Eğitim, 2015-16
Tablo 166’da Türkiye’de 2000 ve 2016 yılları arasında eğitime ayrılan kaynaklar
ve bu kaynakların Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYH) içerisindeki oranları göste-
rilmektedir. Burada eğitim bütçesi Milli Eğitim Bakanlığı, YÖK ve üniversiteler
olarak belirlenmiştir. Araştırma yapılan yıllarda toplam eğitim harcamaları içe-
risinde en büyük pay Milli Eğitim Bakanlığına ayrılmaktadır. Tablodan görüldüğü
üzere toplam eğitim bütçesinin de GSYH içindeki payı; 2000 yılında % 2,64, 2006
yılında % 2,96’dir. Bu pay 2015 yılında % 4,10’e ve 2016 yılında % 4,53’e
yükselmiştir.
Yıllar
MEB Toplam Eğitim Bütçesi
(YÖK ve Üniversiteler Dahil)
TL GSY
H %
TL GSY
H %
2000 3.350.330.000 2,10 4.396.874.700 2,64
2001 4.046.305.625 1,68 5.411.216.175 2,25
2002 7.460.991.000 2,13 9.956.958.700 2,84
2003 10.179.997.000 2,24 13.588.605.000 2,99
2004 12.366.236.276 2,21 16.260.306.946 2,91
2005 14.835.422.184 2,29 20.053.889.184 3,09
2006 16.568.145.500 2,18 22. 414. 968 .261 2,96
2007 21.355.634.000 2,53 27. 942 .326 .000 3,31
2008 22.915.565.000 2,41 30. 233. 849. 650 3,18
2009 27.446.778.095 2,88 36 .219 .497 .320 3,80
2010 28.237.412.000 2,57 37 .592. 869. 600 3,42
2011 34.112.163.000 2,63 45. 616. 090 .500 3,52
2012 39.169.379.190 2,76 51. 912. 982 .190 3,66
2013 47.496.378.650 3,03 62 .724. 139. 150 4,00
2014 55.704.817.610 3,19 72 .643 .827 .610 4,16
2015 62.000.248.000 3,16 80. 493. 500. 000 4,10
2016 76.354.306.000 3,46 99. 945. 002. 000 4,53
399
Türkiye’de eğitim kurumlarına yapılan harcamaların TL cinsinden değeri 2001
yılında 5,5 Milyar seviyesinde iken 2016 yılında bu miktar 100 Milyara yaklaş-
maktadır. Bu da, ülkemizde son yıllarda eğitime daha fazla yatırım yapıldığını
göstermektedir.
Buna rağmen ülkemizin eğitim harcamaları OECD üyesi ülkelerle göre oldukça
geride kalmaktadır. Örneğin 2012 yılında temel eğitim gören bir öğrenciye
yapılan toplam harcama OECD ortalamasında 8.982 dolar iken Türkiye’de 2.784
dolar, Yükseköğretim gören bir öğrenciye yapılan yıllık harcama OECD ortala-
masında 15.028 dolar iken Türkiye’de 7.779 dolar ve eğitimin tüm ka-
demelerinde ortalama bir öğrenciye yapılan yıllık harcama OECD ortalamasında
10.220 dolar iken Türkiye’de 3.514 dolardır. Türkiye yıllık öğrenci başına yapılan
harcamalarda OECD ülkeleri içinde Meksika ile son sırayı paylaşmaktadır.
Son on yıllık dönemde hem ekonomik göstergelerde yaşanan iyileşme hem de
eğitime ayrılan bütçedeki artışa rağmen ülkemiz eğitimin çıktıklarını ölçen PISA
ve diğer uluslararası sınavlarda yerinde saymıştır.
Türkiye’nin genç nüfusunu kaliteli bir şekilde eğitmesi ve diğer ülkelerin gençle-
riyle rekabete hazırlayabilmesi için eğitim sisteminde nicelikten çok niteliği
merkeze oturtan, iş piyasasının ihtiyacına yönelik eğitimli iş gücünü sunabilecek
ve eğitim-iş dünyaları arasındaki uyumsuzluğu giderebilecek, deneme-yanılma
yöntemi ile sık politika değişikliklerinden ziyade daha sistemli bir değerlendirme
yönteminin kullanıldığı, uzun soluklu ve sürdürülebilir bir reform şart gözük-
mektedir.
Tüm bu değerlendirmeler ışığında, Türkiye’nin inovasyon ve bilgiye dayalı yeni
dünyada rekabet halinde olduğu ekonomileri yakalayabilmesi, yarattığı katma
değeri artırması, inovasyon ve Ar-Ge’ye dayalı bir sanayi yapısına geçebilmesi ve
bunların sonucunda orta gelir tuzağını aşıp bir üst sınıfa atlayabilmesi için bu
dönüşümü sağlayacak nitelikli bir iş gücü ve genç nüfusa ihtiyacı vardır. Bu da
ancak eğitim alanına niceliğin yanında niteliği de artırmaya yönelik planlı ve
uzun vadeli yatırımlar neticesinde mümkün olacaktır.
Kaynak:
1. Dilara AY; Eğitim Sektörü Raporu-2014 2. Emine FIRAT, Aytaç AYDIN; Sosyal Ekonomik Araştırmalar Dergisi-2015 3. TEDMEM; Eğitim Değerlendirme Raporu-2017
400
9. DAHA İYİ YAŞAM (YAŞAM KALİTESİ) ENDEKSİNDE TÜRKİYE’NİN DURUMU
Günümüzde ülkelerin gelişmişlik durumlarını ölçmede kişi başına düşen gelir ve
benzeri göstergeler yetersiz kalmıştır. Bundan dolayı 20. yüzyılın son çeyreğinde
ülkeler toplumun tümünü kavrayacak, yaşamına dokunacak gösterge arayışına
başlamışlardır. Bunlardan birisi de OECD tarafından üzerinde çalışılan OECD
Daha İyi Yaşam Endeksi’dir. OECD’nin önemli çalışmalarından birisi olan “Better
Life Index” üye ülkelerdeki yaşam kalitesini ve refahı 11 farklı kriter üzerinden
ölçmeye yönelik bir endekstir.
Aşağıda 2013 yılından beri her yıl yayınlanan bu kriterler doğrultusunda OECD
ortalaması ile Türkiye’nin karşılaştırmalı karnesi verilmiştir. Bu çalışmaya 34
OECD ülkesinin yanısıra Rusya ve Slovakya da dahil edilmiştir.
Bu kriterler kısaca şunlardır:
1) Eğitim
2) Sağlık
3) Barınma
4) Maddi durum
5) Çalışma
6) Destek
7) Çevre
8) Siyaset
9) Mutluluk
10) Güvenlik
11) İş-Yaşam dengesi
Tablo 167: Türkiye’nin OECD Ortalaması ve Seçilmiş Dünya Ülkeleriyle Karşılaştırmalı Yaşam Kalitesi Karnesi
Devam
Daha İyi Yaşam Göstegeleri Türk
iye
Pu
anı
OECD Ort. Dünya
p
uan
sıra
lam
a
p
uan
sıra
lam
a
EĞİTİM 34/36
25-64 yaş arası lise mezunu % 31 74 36/36
Ortalama okul süresi (yıl) 15,2 16,5 34/36
15 yaş PISA notu 455 497 33/36
PIRLS-Okuma 28/35
TİMMS-Matematik 4 35/50
TOEFL( İngilizce yeterlilik testi) 116/162
401
SAĞLIK 30/36
Ortalama yaşam uzunluğu (yıl) 74,6 80 33/36
Harcamalar ($/kişi) 913 3,268 36/36
Sigara içen % 25,4 21,1 -
Obez % 16,9 17,8
BARINMA 36/36
Kişi başına düşen oda sayısı 0,9 1,6 35/36
Evinden mutlu olma % 67 87 -
İçinde tuvalet olan ev oranı % 87,3 97,8 -
Maliyetin gelire oranı % 21 21 30/36
MADDİ DURUM 32/36
Gelir($) 13,04 23,5 -
Zenginlik($) 10,52 40,51 -
ÇALIŞMA 36/36
15-64 yaş çalışan % 48 66 36/36
15-64 yaş çalışan kadın % 28 60 36/36
Yıllık maaş($) 19,03 34,46 32/36
Geçici işlerde çalışan % 26 10 36/36
DESTEK 36/36
Tanımadıklarına yardım % 34 48 -
Manevi destek için güçlü sosyal ağ
73 90 36/36
ÇEVRE 35/36
Yeşil alan eksikliği hisseden % 33 12 36/36
Hava kirliliği (PM10 mgr/m3) 36,7 20,9 35/36
Yeşil alan eksikliği hisseden % 33 12 36/36
Hava kirliliği (PM10 mgr/m3) 36,7 20,9 35/36
Su kalitesinden memnuniyet % 61 84 35/36
SİYASET 11/36
Seçime katılma % 88 72 6/36
Kanun yapıcının şeffaflığı 26/36
402
Kaynak: Prof. Erhan Erkut Türkiye Kaçıncı? (2014)
Tabloda gelişmişlik ve refah düzeylerinde ülkemizin 36 ülke içinde her alanda
son sıralarda yer aldığı görülmektedir. Burada asıl düşündürücü olan gelişmişlik
ve refah düzeyleri Türkiye’den çok farklı olmayan Şili, Meksika, Rusya Brezilya,
Estonya, Yunanistan, Macaristan, Portekiz ve Slovakya’nın da bulunduğu 36 ülke
arasında Türkiye’nin hep son sıralarda yer almış olmasıdır.
Tablo 168: Tablo 163’te Sözü Edilen Alanlara İlgili Türkiye’nin 2016 Yılına Ait Puanları ve OECD Ülkeleri Arasındaki Yeri
MUTLULUK 33/36
Memnuniyet (0-10 skala) 5,3 6,6 33/36
Olumlu deneyimler % 68 80 36/36
GÜVENLİK 29/36
Son yılda saldırıya uğrayan % %5,1 4,0 28/36
Gece rahat yalnız yürüme % 58 67 -
İŞ-YAŞAM DENGESİ 36/36
Çalışma süresi (saat/yıl) 1,877 1,776 -
Haftada 50 saatten çok çalışma
(%)46 9 36/36
Daha İyi Yaşam Göstegeleri Türkiye’nin Puanı OECD Sıralamasında
Türkiye’nin Yeri
Barınma 3,8 35/38
Gelir 0,7 36/38
İş 5 35/38
Toplum 3,6 33/38
Eğitim 3,3 35/38
Çevre 3,9 35/38
Siyaset ve Sivil Yaşama 6,5 6/38
Sağlık 6,7 24/38
Hayattan Zevk Alma 2,3 35/38
Güvenlik 6,8 31/38
Çalışma-Yaşam Dengesi 0,0 38/38
Daha iyi yaşam endeksinde alt kategorin her bir göstergesi için 0(sıfır) ila 10 arasın-da puan veriliyor. 0(sıfır) en kötü durumu, 10 ise en iyi durumu ifade ediyor.
403
10. ULUSLARARASI BAZI ENDEKSLER (GÜNCEL) VE TÜRKİYE’NİN DURUMU
Son yıllarda dünyada genelinde meydana gelen bilişim teknolojilerindeki hızlı
gelişme, ülkelerin kaşkınmışlık seviyesini belirlemek ve yatırım yapacak girişim-
cilere yol gösterici olmak amacıyla üniversiteler ve uluslararası şirketler tarafın-
dan yayımlanan küresel endeksler gün geçtikçe daha önemli hale gelmektedir.
Aşağıda dünya ülkeleri arasında Türkiye’nin yerini gösteren bazı endeks bilgieri
yer almaktadır.
Tablo 169: Türkiye ve OECD/Dünya Ülkelerinde Çeşitli Endeks ve Sıralamalar
devam
KONU BAŞLIĞI/ SIRALAMA
Kitap İhtiyacı Türkiye'de ihtiyaç maddeleri sıralamasında kitap 235.sırada yer almaktadır.
Kitap Okuma
Bir Japon yılda ortalama 25, İsviçreli 10, Fransız 7 kitap okur-
ken, Türkiye'de bir kişi on yılda bir kitap okuyor.
” 2011 verilerine göre Türkiye’de yükseköğrenim görenlerin
oranı 1965’e göre 14 kat arttı. Ancak yükseköğrenim mezun-
larının kitap okuma oranı geriledi (Prof.Dr. Ç. Özdemir).
Kitap İçin Ayrılan Para
Kitap satın almak için yılda bir Norveçli 137, Alman 122, Bel-
çikalı ve Avustralyalı 100, Güney Koreli 39 dolar ayırıyor.
Dünya ortalaması 1,3 dolar iken ülkemizde ise bir kişi kitaba
yılda sadece 0,45 dolar yani 45 sent ayırabiliyor.
Kitap Okumaya Ayrılan Süre
Türkiye’de kitap okumaya ayrılan zamanı, Norveçli 300,
ABD 210 , İngiliz 87, Japon 97’ye katlıyor.
Türkiye'de günde ortalama 5 saat televizyon seyredilirken, kitap okumaya yılda sadece 6 saat ayrılıyor.
Okunan Kitap Türü
Türkiye'de genellikle siyaset, din, aşk ve cinsellik üzerine yazılan kitaplar okunuyor.
Yıllık Kitap Basımı
Japonya'da yılda 4 milyar 200 milyon kitap basılıyor. Türki-ye'de sadece 23 milyon.
Nüfusu 7,5 milyon olan Azerbaycan'da kitaplar ortalama
100.000 tirajla basılırken, Türkiye'de 2000 – 3000 arasında.
Kütüphane ve Kahvehane
Türkiye’de 1412 halk kütüphanesi yaklaşık 600 bin kahve-
hane bulunmaktadır. 53 bin 116 kişiye 1 kütüphane düşer-
ken 125 kişiye bir kahvehane düşmektedir(2014).
404
devam
İnovasyon Türkiye dünyadaki 142 ülke arasında 68. Sırada yer alıyor.
Kadın-Erkek Eşitliği
2013 Küresel Cinsiyet Uçurumu raporuna göre Türkiye cinsi-yet eşit(siz)ligi rapora dahil edilen 136 ülke arasında 120. Sırada yer almaktadır. Ülkemiz orta-üst gelir gurubundaki 37 ülke arasında 34., Av-rupa ve Orta Asya gurubundaki 44 ülke arasında ise en son sıradadır.
Dünya Ekonomik Forumu Kadın-Erkek Eşitliği Raporu’na göre Türkiye 135 ülke içinde 122.sıradadır.
Basın Özgürlüğü
Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün 2013
Dünya Basın Özgürlüğü Sıralaması’nda Türkiye 179 ülke içe-
risinde 154. sırada yer almaktadır.
ABD merkezli insan hakları örgütü Freedom House göre 2016'da Türkiye basın özgürlüğü açısından 198 ülke ve bölge arasında 163. sırada yer almıştır.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin (TGC) 2016 raporuna göre Türkiye'de 144 gazeteci cezaevinde bulunuyor. Uluslararası basın meslek örgütlerine göre dünyada hapiste 348 gazeteci bulunmaktadır. Dünya genelinde hapisteki gazetecilerin üçte biri Türkiye’de. (Gazetecileri Koruma Komitesi :CPJ)
Hukuk Devleti Bir ABD Barolar Birliği kuruluşu olan World Justice Project-
WJP (Dünya Adalet Projesi) 2017-2018 Hukuk Devleti En-
deksi’nde Türkiye 113 ülke içinde 101. sıradadır.
Bilgi ve İletişim Teknolojileri Gelişmişlik Enks.
2016 ( ITU) yılında yayınlanan endekste Türkiye 167 ülke içinde 70. olmuştur.
Bütçe Şeffaflığı Endeksi
2015 yılında IBF tarafından yayınlanan endekste Türkiye 102 ülke arasında 58. sıradadır.
Yasal Hakların Gücü Endeksi
Dünya Bankası (WB) 2016 yılı Yasal Hakların Gücü değerlen-dirmesinde Türkiye 3 puanla sonlarda yer almıştır( Puanlama 0 - 12 puan aralığında yapılmıştır).
Özgürlük Endeksleri
Freedom House 2016 raporuna göre Türkiye ortalama öz-gürlük sıralamalarında, 178 ülke arasında 70. sırada.
405
devam
Yolsuzluk Algı Endeksi
Uluslararası Şeffaflık Örgütü (TI) 2017 Yolsuzluk Algı Endek-
si’inde Türkiye 180 ülke arasında 81'inci oldu.
Yolsuzluk Algı Endeksi’nin 2017 sonuçlarına göre yolsuzluğun
en az olduğu ülkeler sırasıyla Yeni Zelanda, Danimarka, Fin-
landiya, Norveç, İsviçre, Singapur, İsveç, Kanada, Lüksem-
burg, Hollanda ve İngiltere ‘dir . Listenin ilk 20 sırasında
Müslüman ülke yer almazken ilk 30’a sadece Birleşik Arap
Emirlikleri ve Katar girdi. Yolsuzluk algısının en kötü durum-
da olduğu ülkelere bakıldığında ise en son sırada Somali dik-
kat çekiyor. Bu ülkeyi sırasıyla Güney Sudan, Suriye, Afganis-
tan, Yemen, Sudan, Libya, Gine-Bissau, Ekvator Ginesi ve
Kuzey Kore takip ediyor.
2012 ile 2017 yılları arasında yapılan çalışmada en çok puan
kaybeden ülkeler ise şöyle sıralanıyor: Saint Lucia (-16), Bah-
reyn (-15), Suriye (-12) Türkiye (-10) Gine (-8).
Demokrasi Endeksi
The Economist Intelligence Unit’in 2016 Demokrasi Endek-
si’ne göre Türkiye, 165 ülke arasında 97. Sırada.
Endeksi’e göre Türkiye’nin puanı 5.04’e geriledi. Bu puan
2015’te 5.12’ydi.
Demokrasi endeksi listesinin başında Norveç, son sırada Ku-
zey Kore var.
Hukukun Üstünlüğü Endeksi
Dünya Adalet Projesi” (World Justice Project- WJP) tarafın-
dan yayımlanan ( ülkelerde hukukun üstünlüğünü ölçen bir
endeksi) 2017-2018 “Hukukun Üstünlüğü Endeksi”nde (Rule
of Law) Türkiye 113 ülke içerisinde 101. sırada yer almıştır.
Aynı kurumun yayımladığı endekste Türkiye 2014’te 59,
2015’te 80, 2016’da 99’uncu sırada bulunuyordu. Danimar-
ka’nın birinci, Venezuela’nın sonuncu olduğu listede, Afga-
nistan, Bangladeş, Bolivya, Kamboçya, Kamerun, Mısır, Eti-
yopya, Honduras, Pakistan, Uganda, Venezuela, Zimbabwe
sıralamada Türkiye’den sonra gelen ülkeler.
Dünyanın En Mutlu Ülkesi
2018 Dünya Mutluluk Raporu’na göre dünyanın en mutlu
ülkesi Finlandiya. İlk üç sırayı İskandinav ülkelerinin paylaştı-
ğı listede Türkiye ise geçen yıla göre 5 sıra gerileyerek 74.
sırada yer alıyor.
406
Kaynak:
1) Sevda Akar; Türki’yede Daha İyi Yaşam Endeksi: OECD Ülkeleriyle Kaşılaştırma-2014
2) A.Eren Şenaras ve Işın Çetin; OECD Ülkelerde Daha İyi Yaşama Endeksi Analiz-Uludağ Ünv. İIBF-2016
3) Dr. Hasan Aykın; OECD Daha İyi Yaşam Endeksinde ve Türkiye -2017 4) İbrahim Ortaş; Türkiye Kaçıncı -2014 5) Veli Kılıç; Türk Milli Eğitimine Genel Bir Bakış-2017 6) Hukuk Devleti Endeksi; Uluslararası Politika Endeksi-2018
İyi Ülke Endeksi
İyi Ülke Endeksi; ülkelerin çeşitli alanlarda izledikleri ulusal
politikaları ve genel tutumlarıyla gezegen ve insanlığa yap-
tıkları katkıları ölçmeye yarayan bir sistemdir. 35 farklı veri
dikkate alınarak, Bilim ve Teknoloji, Kültür, Uluslararası Ba-
rış, Dünya Düzeni, Gezegen ve İklim, Refah ve Eşitlik, Sağlık
ve Gönenç gibi yedi farklı kategoride ve genelde bir sıralama
yapılır.
Ülkemiz 163 ülke arasında, Bilim, Teknoloji ve Bilgi kategori-
sinde 37., Sağlık ve Gönenç (varlık içinde yaşama), kategori-
sinde 52., Gezegen ve İklim kategorisinde 69., Dünya Düzeni
kategorisinde 75., Kültür kategorisinde 125. sırada yer al-
maktadır.
Avrupa İnsan Hakları Mahke-mesi (AİHM)
(AİHM)’ göre, üye 47 devlet içinde Türkiye en fazla dosyası
olan ve en fazla hak ihlali yapan devlet olarak anılmaktadır.
Yaşam Memnuniyeti
Türkiye’de yaşayan bireyler hayatlarından OECD ortalaması-
na göre daha az memnundur. Türkiye’de yaşam kalitesinden
memnun olan bireyler %61 iken, OECD de bu oran %76’dır.
En yüksek degeri alan ülkeler sırasıyla: İsviçre, Norveç,
Danimarka, Kanada ve İzlanda’dır. En düşük değeri alan ül-
keler ise sırasıyla: Yunanistan, Türkiye, Macaristan, Portekiz
ve Estonya’dır.
Türkiye’de “15 +”Yaş Eğitim Durumu ( TÜİK 2012)
- İlkokul ve altı yüzde 42,
- İlköğretim ya da ortaokul bitirenler yüzde 23,
- Lise ve dengi okul mezunları yüzde 21,
- Fakülte ve yüksekokul mezunu yüzde 8,
- Yüksek lisans ve doktora yapanlar yüzde 1,
- Bilinmeyenler ise yüzde 5’tir.
407
11. GENEL DEĞERLENDİRME
Buraya kadar ele alınanalardan da anlaşılabileceği üzere küreselleşen dünyamız-
da, ülkeler eğitim alanında ulusal değerlendirme çalışmalarının yanı sıra, ulus-
lararası düzeyde de konumlarını belirlemek gayesiyle eğitim göstergelerine ih-
tiyaç duyarlar. Bu nedenle ülkemiz de belirli referans noktalarına göre eğitim
alanında hangi düzeyde olduğunu belirlemek amacıyla PISA, TIMSS, PIRLS ve
TOEFL gibi uluslararası projelere katılmaktadır. Bu projelerden elde edilen
sonuçlar eğitim ihtiyaçlarının belirlenmesinde, eğitim-öğretim programlarının
geliştirilmesinde ve ayrıca eğitim alanında yapılan araştırmalara kaynak olarak
kullanılmaktadır.
Özellikle son birkaç yıldır gerek akademik çevrelerde gerekse düşünce kuru-
luşlarında çeşitli çalışmalara rastlamak mümkündür. Bu çalışmaların bazıları eği-
tim sistemleri ile bilgi ve eğitim teknolojileri üzerinde yoğunlaşırken, bazıları da
sınav sonuçlarına, eğitim göstergelerine, eğitimde eşitliğe/eşitsizliğe, sosyo-eko-
nomik göstergelere, küresel rekabetle uluslararası sınav ilişkisine ve Türkiyi’deki
merkezi sınavların soru tekniklerinin karşılaştırılmasına, dezavantajlı öğrenci-
lerin PISA başarısı gibi yüksek performans gösteren ülkelerden alınacak derslere
ağırlık vermektedir.
Günümüzde eğitim sistemlerinin ülkelerarası karşılaştırılmasında en belirleyici
araçlardan biri OECD tarafından düzenlenen PISA anketi sonuçlarıdır. Türki-
ye’nin de katıldığı bu anket uygulaması, ülkemizdeki eğitimin kalitesinin birçok
gelişmiş ve gelişmekte olan ülkenin gerisinde kaldığını göstermektedir. PISA,
bilginin yanı sıra bilginin uygulanmasını, yorumlanmasını ve anlatılmasını da
kapsayan bir yeterlik ölçümüdür. Değerlendirmenin bu yönleri açık uçlu sorular
yoluyla güçlendirilmiştir. Fen, matematik ve okuma alanlarının tümünde açık
uçlu sorulara yer verilmektedir. Okuduğunu anlama becerilerine yeterince sahip
olamayan 15 yaşındaki öğrencilerimizin ortalama skorlarının diğer OECD ülkele-
rine göre genel olarak düşük olmasının en önemli sebebi de budur.
Uluslararası önemli bir değerlendirme olması açısından TIMMS’e bakacak olur-
sak, TIMMS değerlendirmeye katılan ülkelerin matematik ve fen müfredatlarıyla
olabildiğince paralel sorular içermektedir. TIMMS, dördüncü ve sekizinci sınıf-
lardaki çocukların matematik ve fen alanlarındaki bilgi ve becerilerini ölçmeyi
amaçlamaktadır.
Ülkemizin TIMSS’e ilk kez 1999 yılında katılmıştır. TIMSS 2015 sonuçlarına ba-
kıldığında Türkiye’nin önceki yıllara göre ülkeler arasındaki sıralamasında büyük
408
bir değişim yoktur. Öğrencilerimiz 2015 yılında da yine hem matematik hem fen
alanında katılan ülkeler puan ortalamasının altında kalmıştır.
Daha önce belirtildiği gibi bir Uluslararası Okuma Becerilerinde Gelişim Projesi
olarak adlandırılan PIRLS (Progress in International Reading Literacy Study) beş
yılda bir 10 yaşındaki öğrencilere uygulanmaktadır.
2001 yılında Türkiye ile birlikte 35 ülkenin katıldığı bu sınavda Türkiye 449
standart puan ile 35 katılımcı ülke arasında 28. sırada yer almıştır. Türkiye’den
daha düşük puan alan tek Avrupa ülkesi Makedonya olmuştur. Ortalaması 500
olan PIRLS projesinde 561 puan ile İsveç 1. olmuştur.
Ana dili İngilizce olmayanlar için hazırlanan, okuma, dinleme, yazma ve ko-
nuşma yetkinliklerini değerlendiren İngilizce yeterlilik testi TOEFL’de ülkemiz 75
puanla 162 ülkelik listede, dünya ortalamasının (ortalama 80) altında Sudan ile
birlikte 116. sırada yer almıştır.
Uluslararası sınavlara katılan ülkeler aynı zamanda kendi ülkelerinde de ulusal
düzeyde eğitim göstergelerine gereksinim duyarlar. Türkiye de bir taraftan ulus-
lararası sınavlara katılırken diğer taraftan da öğrencilerinin okul başarısını izle-
me amaçlı ulusal düzeyde sınavlar yapmaktadır. Bu sınavlar aynı zamanda
öğrencileri ortaöğretim kurumlarına ve yükseköğretim kurumlarına yerleştirme
amacı da taşır. Bunun yanında okulların başarısı, öğrencilerin bu sınavlarda
gösterdikleri başarıyla ilişkilendirilmektedir.
Ayrıca eğitim sürecinde kullanılan sınavlar, öğrenci başarısının değerlendirilme-
sinde, sınıf geçme ya da okul bitirme ile ilgili kararlarda, okul yöneticilerinin ve
çalışanlarının performanslarının değerlendirilmesinde giderek daha sıklıkla
kullanılmaktadır.
Bu sınavların çıktıları; öğretmenler, yöneticiler, aileler, öğrenciler, eğitim politi-
kalarını oluşturan karar vericiler ve sivil toplum örgütleri gibi eğitim paydaşları
tarafından değerlendirilmektedir.
Ülkemizde ortaöğretimde eğitimin niteliği hakkında fikir sahibi olabilmek için
Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) tarafından her yıl yapılan yüksek-
öğretime geçiş sisteminin ilk aşaması olan YGS sonuçlarına bakılabilir.
Aşağıdaki tabloda, 2013, 2014 ve 2015 yıllarına ait YGS doğru cevap ortalamaları
bir arada verilmiştir. Her üç yılda da her alanda 40’ar soru sorulmuştur.
409
Tablo 170: 2013, 2014 ve 2015 Yılları YGS Sonuçları( Her dersten 40’ar soru )
Tabloda görüldüğü üzere tüm testlerde doğru cevap ortalaması, tam puanın
yarısından düşüktür.
Öğrencilerin en başarısız olduğu alan fen bilimleri ve matematiktir.
Matematikten çözülen soru ortalaması her geçen yıl azalarak 5’e yaklaş-
mış, fen bilimleri ortalaması ise 4’ün altında sabitlenmiştir. Bu sonuçlar, dokuz
yıllık eğitim döneminde öğrencilerin büyük bölümünün matematik ve fen bilim-
lerindeki temel kavram ve ilkelerle düşünme becerilerinin geliştirilemediğini
göstermektedir.
Yukarıda özetlenen YGS sonuçlarına bakıldığında sorunun sistemden kaynaklan-
mış olabileceği sorgulanabilir. Bu durumda yapılacak iş, uluslararası gösterge-
lere bakmaktır. PISA 2012’de Türkiye’nin OECD başarı sıralamasındaki yerleri
matematikte 44. sırada, okuma becerilerinde 42, fen bilimlerinde 43. sıradadır. Ayrıca, Türkiye her üç alanda, OECD ortalamasının bir hayli altında; Sırbistan,
Romanya, B. Arap Emirlikleri’nin de bulunduğu kümede yer alabilmiştir.
Tablo 171: 2016 ve 2017 Yılları LYS Sonuçları
2016 Yılı 2017 Yılı
Dersler Ortalama Dersler Ortalama
Matematik (50 soru)
9.85 Matematik (50 soru)
15.68 Geometri (30 soru) 4.22 Geometri (30 soru)
Fizik (30 soru) 5.03 Fizik (30 soru) 6.82
Kimya (30 soru) 9.53 Kimya (30 soru) 10.23
Biyoloji (30 soru) 7,73 Biyoloji (30 soru) 10.13
410
Tablo 171 incelendiğinde 2016 ve 2017 yılı LYS doğru soru ortalamalarının
alanlar itibariyle çok düşük olduğu görülmektedir. Lise son sınıfta okuyan ve
sınava giren 960 bin adaydan sadece 208 bin öğrenci lisans programlarına yer-
leştirilebilmiştir. Fen Liselerindeki başarı %90’lardan % 55’e, Anadolu Liselerin-
deki % 70’lik başarı ise % 35’e düşmüştür.
Daha öncede belirtildiği üzere TEOG(Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sı-
navı) her dersten 20’şer soru olmak üzere 6 temel dersten toplam 120 soru
üzerinden Türkiye genelinde merkezi olarak yılda iki defa yapılan bir sınavdır. Bu
sınavlardaki her soru 5 puandır. Öğrencinin ortak sınav notu tıpkı yazılılarda
olduğu gibi 100 (5x20=100) üzerinden değerlendirilmektedir. Aşağıda 2015-
2016 öğretim yılı 2. dönem TEOG ortalamaları(100 üzerinden) verilmiştir.
Tablo 172: 2015-2016 TEOG(2. Dönem)
Tablo 172’de her yıl bir milyondan fazla öğrencinin katıldığı TEOG ortalama pu-anları görülmektedir.
Öğretmen Adaylarının Çoğu Sınıfta Kaldı!
Hürriyet Gazetesi 01.02.2017 tarinde Nuran ÇAKMAKÇI’nın; “Öğretmen Aday-
larının Çoğu Sınıfta Kaldı” manşeti ile yayınlandı. Haberde şu ifadeler yer alıyor;
“MEB verilerine göre öğretmen olmak için girilen sınavlarda adaylar kendi alan-
larıyla ilgili soruların birçoğunu cevaplayamadı. En başarısız olan adaylar, lise-
matematik öğretmenleri oldu. Alan sınavlarında kendilerine sorulan 50 sorudan
ortalama 11’ini ancak doğru cevapladılar”.
411
2013 yılından itibaren KPSS kapsamında yapılan Öğretmenlik Alan Bilgisi Testi
(ÖABT) sonuçları hem öğretmen yetiştiren yükseköğretim kurumları bakımından
hem Milli Eğitim Bakanlığında görev yapan öğretmen nitelikleri bakımından çok
üzücü bir tablo ortaya çıkmıştır. Aşağıdaki tablo her şeyi göstermektedir.
Tablo 173: 2013 ve 2017 Yılları Arası (ÖABT) Ortalamaları
Dersler
Sou
say
ısı
Yıllar
2013 2014 2015 2016 2017
Ort
alam
a D
oğr
u
Cev
ap S
ayıs
ı
Ort
alam
a D
oğr
u
Cev
ap S
ayıs
ı
Ort
alam
a D
oğr
u
Cev
ap S
ayıs
ı
Ort
alam
a D
oğr
u
Cev
ap S
ayıs
ı
Ort
alam
a D
oğr
u
Cev
ap S
ayıs
ı
Türkçe 50 26 32 30 32 29
İlköğretim Matematik 50 22 20 19 17 16
Fen Bilimleri/Fen ve Teknoloji
50 15 13 14 16 11
Sosyal Bilgiler 50 23 26 26 29 23
Türk Dili ve Edebiyatı 50 18 21 25 22 18
Tarih 50 25 23 21 27 20
Coğrafya 50 22 22 20 25 24
Matematik (Lise) 50 24 17 14 10 11
Fizik 50 18 17 16 15 16
Kimya 50 22 20 14 16 14
Biyoloji 50 16 19 12 17 21
Din Kültürü ve Ahlak Bil. 50 22 25 25 25 29
Yabancı Dil (Almanca) 50 12 16 17 14 -
Yabancı Dil (İngilizce) 50 29 27 23 27 24
Yabancı Dil (Fransızca) 50 - 12 - - -
Rehber Öğretmen 50 - 31 30 31 34
Sınıf Öğretmenliği 50 - 22 26 24 23
Okul Öncesi Öğretmenliği 50 - - - 26 28
Tablo 173’te 2013, 2014, 2015, 2016 ve 2017 ÖABT’de öğretmen adaylarının
tüm alanlarda ortalama net doğru sayılarının kaygı verici ölçüde düşük olduğu
görülmektedir.
412
Tabloda dikkat çeken diğer bir husus da öğretmen adaylarının ortalamalarında
yıllara göre anlamlı bir farkın olmadığıdır.
Prof. Dr. Mustafa Özcan (MEF Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı): Öğretmen
adaylarının düşük performans göstermesinin üç önemli nedeni olduğunu belir-
terek şunları söylüyor;
1) 1982’de Türkiye’de eğitim enstitüleri dönüştürülerek fakülte haline geti-
rildi. Ancak akademik kadroları, eğitim içerikleri hazır değildi. Bu nilteliksizliği
beraberinde getirdi.
2) Branşlarda öğretmenler ancak meslek yüksekokulları düzeyinde kendi
alanlarında eğitim görebiliyor.
3) Eğitim fakültesi müfredatı 2007’de güncellendi. Oysa dünya çok değişti.
Yapılamsı gereken, günümüze ve geleceğe uyacak bir eğitim içeriğini öğrenci-
lerimize sunmalıyız.
12 . EĞİTİMİN TEMEL SORUNLARI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Bilindiği üzere eğitim bir sistem ve toplumsal bir olgudur. Bu olguyu meydana
getiren, onu bir sistem haline dönüştüren değişkenler doğru bir şekilde analiz
edilmelidir.
Eğitimin farklı değişkenleri bünyesinde barındırması ve bu sistemlerde meydana
gelen her türlü değişimden etkilenmesi sebebiyle, eğitim sorunları karmaşık bir
süreç olarak karşımızda durmaktadır.
Araştırmalardan elde edilen bulgular, hem ulusal hem de uluslararası değerlen-
dirmeler ve sınavlar, ülkemiz eğitiminde büyük bir sorun yaşandığını ve bunun
her geçen yıl daha da arttığını ortaya koymaktadır. Eğitimin sistemimizin sorun-
ları şu temel başlıklar kapsamında ele alınabilir:
a. Eğitim Politikasından Kaynaklanan Sorunlar
b. Eğitim Programından Kaynaklanan Sorunlar
c. Öğretmen Niteliklerinden Kaynaklanan Sorunlar
d. Öğrenci Niteliklerinden Kaynaklanan Sorunlar
e. Eğitim Yönetiminden Kaynaklanan Sorunlar
f. Eğitimde Finansman Sorunu
Ana başlıkların belirlenmesinden sonra bu sorunlara ait alt problemlerin ince-
lenmesi doğru bir yaklaşım olacaktır.
413
a. EĞİTİM POLİTİKASINDAN KAYNAKLANAN SORUNLAR
Son yıllarda Türkiye’de eğitim alanında ciddi bir hareketlilik yaşanmış ve çok sa-
yıda düzenlemeye ve değişikliğe gidilmiştir. Buna rağmen, milli eğitim politika-
larında bir istikrar ve süreklilik görülmemektedir. Milli Eğitim Bakanlığında ih-
tisas komisyonlarının hazırladığı öğretim programları toplumsal bir mutabakat
aranmaksızın yürürlüğe konmaktadır. Bu durumda sistemin asıl özneleri olan
öğretmenler, yöneticiler, öğrenciler ve veliler kendi meseleleri hakkında karar
verme imkanından yoksun kalmaktadır.
Eğitim sisteminin yetersiz oluşunda siyasilerin ve politikacıların payı büyüktür.
2018 Türkiye’sinde cemaat ve siyasi çevrelerin, yetersiz ve ehil olmayan kişilerin
değerlendirme ve görüşlerine itibar edildiğini görüyoruz. Milli Eğitim Bakan-
lığında uzman görüşü dikkate alınmadan her şey bakanın iki dudağı arasında
karar haline gelmiştir.
Ülkemizdeki Milli Eğitim Bakanlığı değişikliklerinin dünyanın hiçbir ülkesinde
örneği yoktur. Çok sık bakan değişiklikleri milli eğitim sistemini olumsuz yönde
etkilemektedir. Gelen bakanlar, giden bakanların kararlarına saygı duymak bir
yana yeniden reform yapıyorum diye önceki kararları da rafa kaldırmaktadırlar.
Eğitim bürokrasisi, net bir hedef ve strateji yokluğundan dolayı günü kurtarma-
ya dönük çabalara girişmekte ve uzun vadede eğitim sisteminin kalitesini ar-
tıracak çalışmalara girişmemektedir. Dolayısıyla eğitimde yapılması gerekenler,
bazı istatistiksel göstergelere indirgenmektedir. Ayrıca eğitimde yapılması gere-
kenleri çeşitli süslü sözlerle anlatmaya çalışmak, meselelerin anlaşılmasına yar-
dımcı olmadığı gibi, gayet somut ve değerlendirmeye açık meseleler bulanık-
laşmakta ve hesap verme mekanizmaları işletilememektedir. Retorik, bütün ras-
yonel değerlendirmeleri ipotek altına almakta ve reform eleştirileri “inanç-
sızlıkla” tanımlanmaktadır. Gelinen noktada, sistem tasarımı açısından bakıl-
dığında, Türkiye’deki “eğitim sistemi” bir sistem görüntüsü arz etmemektedir
(Bekir S. Gür – Zafer Çelik).
Ne yazık ki, ülkemizde hiçbir zaman partiler üstü bir eğitim politikası oluşturu-
lamamış; hükümetten hükümete değişen politikalar nedeniyle eğitim sistemimiz
bir düzene oturtulamamış ve bir süreklilik kazanamamıştır. Değişen iktidarlar
eğitim sistemini bir yap-boz tahtasına çevirmişlerdir.
Milli Eğitim Bakanlığında uygulanan politikalar maalesef Milli Eğitimin temel
amaç ve hedeflerinden uzaktır. Gerçekleştirilen “eğitim reformları” eğitim sis-
414
teminde ne tür bir değişime neden olacağını hesaba katmadıkları gibi, ülke ve
toplumun geleceğini nasıl etkileyeceğini de yeterince öngöremedikleri anlaşıl-
maktadır.
Cumhuriyetin kuruluşunun 100. yılına yaklaşırken ülke olarak yarınlarımızı ema-
net edeceğimiz gençlerimiz için nasıl bir model olmaları konusunda da karar
vermiş değiliz. Eğitim sistemimize ait sorunların dikkatli bir şekilde irdelenmesi
ve bunlarla ilgili ciddi tartışmalara girişilerek bu sorunların bir an önce çözülmesi
gerekmektedir.
ÖNERİLER
i. Eğitim politikaları düzenlenirken, süreklilik ve toplumsal mutabakat esas
alınmalı ve partizanca tutumlardan kaçınılarak evrensel amaç ve uygulamalara
dönük düzenlemeler yapılmalıdır (Bekir S. Gür – Zafer Çelik,2009).
ii. Ulusal düzeyde eğitim politikaları ve bunlara kaynaklık eden eğitim fel-
sefesi yeniden ele alınıp, gözden geçirilmeli ve çağa uygun, mevcut sorunlara
çözüm üretecek niteliğe kavuşturulmalıdır (Gediklioğlu, 2005).
iii. Ulusal eğitim politikasının belirlenmesinde, demokrasinin vazgeçilmez
öğelerinden biri olan katılım temel alınmak zorundadır. Katılım; eğitimle ilgili
yetkililerin, öğretmenlerin, velilerin, öğrencilerin, eğitim sendikalarının, meslek
odalarının, yerel düzeydeki yöneticilerin eğitimle ilgili kararlara katılması ile
sağlanmalıdır (Adem, 1997; Bursalıoğlu, 2002).
iv. Milli eğitim, bir sistem olarak görülmeli ve yapılan bütün düzenlemeler
sistemin diğer parçaları üzerindeki etkisi gözetilmelidir. Özellikle, ilköğretimden
ortaöğretime ve ortaöğretimden yükseköğretime geçişle ilgili düzenlemelerde,
yapılan değişikliklerin sistemin bütün bileşenleri üzerine muhtemel etkileri çok
iyi çalışılmalı ve değişiklikler bu etkiler hesaba katarak yapılmalıdır.
Bununla birlikte, sistemde köklü ve ani düzenlemelerden kaçınılmalı, değişik-
likler kademeli olarak gerçekleştirilmeli ve böylece kimsenin mağdur olmasına
izin verilmemeli, öğrenci ve velilerin eğitim sistemine olan güveni pekiş-
tirilmelidir.
v. MEB’in organizasyon yapısının daha az merkeziyetçi kılınması için atıla-
cak adımlar, genel kamu reformunun bir parçası olarak görülmeli ve eşgüdüm
içerisinde yürütülmelidir. Yerel paydaşların hangi konularda yetkili kılınacağı ko-
nusunda ortak bir zeminin sağlanmasına dönük, çalıştay ve toplantılar düzenlen-
415
melidir. MEB’in bazı yetkilerini yerel paydaşlarla paylaşması, kendisinden bekle-
nen işlevleri verimli bir şekilde yapabilmesi için teknik bir zorunluluktur(Bekir S.
Gür – Zafer Çelik,2009).
b. EĞİTİM PROGRAMINDAN KAYNAKLANAN SORUNLAR
Eğitim programları, ülkenin kalkınmasını ve gelişmesini sağlayacak nitelikli insan
gücü yetiştirme, toplumsal ve kültürel değerlerin korunmasını ve geliştirilmesini
destekleme gibi amaçlara yönelik olarak geliştirilir. Eğitim programlarının bu
işlevlerini tam olarak yerine getirebilmesi için sistemli, koordineli ve bilimsel
anlayışla geliştirilmeleri gerekir. Program geliştirmenin, koordine edilmiş etkin-
likler düzeneği yoluyla öğrenenlere yönelik öğrenme deneyimlerinin tasar-
lanması ve eğitim programını etkili biçimde değiştirmeye ve geliştirmeye yönelik
kolektif bir süreç olduğu düşünülürse, eğitim programlarının sürekli biçimde
gözden geçirilmesine ve güncelleştirilmesine ihtiyaç vardır.
Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze Türk Eğitim sisteminde program geliştir-
me çalışmaları gerçekleştirilmiş ancak bu çalışmaların 1950’li yıllardan sonra da-
ha sistemli yürütülmesine ilişkin çabaların arttığı gözlemlenmiştir (Gözütok,
2003; Yüksel, 2003).
Bu çalışmaları gerekli kılan en önemli neden Türk öğrencilerinin uluslararası sı-
navlarda (TIMSS, PISA ve PIRLS gibi) almış oldukları düşük puanlar olmuştur.
Türkiye’nin eğitim sistemini iyileştirme, öğrencileri daha üretken kılma ve üst
düzey düşünme becerileri kazandırma adına girişilen çalışmaları elbette takdir
etmek gerekir. Ne var ki, bu çabaların ne derece anlamlı olduğu ve nasıl sonuç
vereceği konusu da değerlendirilmelidir. Yeni ilköğretim müfredatını (2004)
tanıtan resmi metinler incelendiğinde, dikkat çeken en önemli husus, eğitim
konularının sloganlara teslim edilmesidir. Örneğin hizmet içi seminerlerde,
müfredatın dayandığı temelleri tanıtmak adına “doğrusal nedensellik yerine,
karşılıklı nedensellik ilkesi ve çoklu sebep-çoklu sonuç anlayışı,” “Newton
mekaniğinin ötesine geçme,” “kuantum mekaniksel düşünme,” “lineer düşün-
cenin terk edilmesi,” “Aristo mantığı yerine bulanık mantık” gibi ifadeler sıklıkla
kullanılmıştır. Bu tur ifadeler, ya serbest cağrışım yöntemiyle yanlış kullanılmıştır
ya da büsbütün anlamsızdır (Erzan, 2005). Program tanıtımındaki süslü cümleler
eleştirel bir dil kurmayı ve sorunlarla yüzleşmeyi engellemiştir(Gur, 2006; Klein,
1997).
Yeni müfredatın planlanması ve hayata geçirilmesindeki en temel problem, da-
416
ha öncede belirtildiği üzere müfredatın, eğitimin temel bileşenlerinden bağımsız
olarak kurgulanmasıdır. Özellikle uygulama noktasında öğretmen ve öğrenme-
öğretme ortamları gibi eğitimin diğer temel bileşenlerinin bu uygulamaya ne
derece hazır ve elverişli olduğu göz ardı edilmiştir. Dahası, Talim ve Terbiye Ku-
rulu, bilimsel ve pratik açıdan öğrencilere faydasının ne olacağını yeterince
incelemeden, birçok psikoloji ve eğitim kuramını ve yaklaşımını yeni müfredata
rahatlıkla “monte” etmiştir.
Eğitim sisteminin çok sayıda sorununu çözmesi amacıyla uygulamaya konan yeni
müfredat kendisine atfedilen anlamları taşımakta yetersiz kalmıştır.
Bugüne kadar hazırlanan programların günün gerçeklerine ve çağın ihtiyaçlarına
cevap verememesi, daha çok pedagojik bir çaba olarak görülmesi, öğretmen-
lerin yeni programların gereklerine uygun olarak yetiştirilememesi, kaynak ders
kitaplarının yetersizliği, bilgilerin teoride kalması, okullaşma oranı, fiziksel şart-
ların yetersizliği, teknolojinin okullara yansıtılamaması ve rehberlik faaliyetleri-
nin istenilen şekilde yürümemesi, daha net bir ifadeyle alt yapı yetersizliğinden
dolayı eğitim programı ile ilgili sorunlar günümüze kadar taşınmıştır.
ÖNERİLER
i. Müfredatın en ince ayrıntısının dahi Ankara’dan belirlendiği bir eğitim
sistemi yerine, her öğrencinin erişmesi gereken asgari standartların belirlendiği
ve öğrencilerin belirlenen standartlara ulaşıp ulaşmadıklarının değerlendirilme-
sinin yapıldığı bir sisteme geçilmelidir. Bu sistem, hem öğretmenlere standartlar
temelinde müfredatın belirlenmesinde özerklik sağlayacak ve onları daha pro-
fesyonel olmaya zorlayacak hem de öğrencilerin ne öğrendiklerinin takibi ko-
laylaşacaktır(Bekir S. Gür – Zafer Çelik,2009).
ii. Çok fazla saat ders yükü ile etkili eğitimin aynı şey olmadığından hare-
ketle, altı yaşındaki çocuk ile 14 yaşındaki çocuğu günün aynı saatlerinde derse
başlatma ve aynı sayıda haftalık ders yüküyle (30 saat) sorumlu tutma uygula-
masından vazgeçilmelidir. Ders yükü, çocukların gelişimsel özellikleri dikkate
alınarak belirlenmelidir. Özellikle, okulun ilk yıllarında daha az ders yükü konul-
malıdır(Bekir S. Gür – Zafer Çelik,2009).
Eğitim sistemini içine girdiği “krizden” kurtarması ve küresel dünya ile rekabeti
sağlayacak bir eğitim sistemini kurmak adına gerçekleştirilen yeni müfredat sloganik
bir dile teslim olmuştur.
417
iii. Eğitim programlarının düzenlenmesi çalışmaları katılımcı bir anlayışla
gerçekleştirilmelidir. Bu sürece, eğitimle ilgili her kesimden üst düzey yetkililer,
eğitim uzmanları, öğretmen yetiştirenler, öğretmenler, müfettişler, yerel
yöneticiler, aileler, işverenler, her kesimden sivil toplum liderleri ve öğrenciler
olmak üzere geniş toplumsal kitleler dahil edilmeli; işbirliği ve güç paylaşımı
sağlanmalıdır (akt. Tutkun, 2010).
iv. Programın etkin şekilde benimsenebilmesi için öncelikle öğretmenlerin
alt yapı eksiklikleri giderilmeli, programın felsefesi öncelikle öğretmenlere kav-
ratılmalı, teknolojik araç ve gereçleri kullanmada gerekli eğitim verilmelidir.
v. Sadece öğretmenlerin değil eğitimle ilgili olan tüm bireylerin belli peri-
yotlarda çeşitli kongre, sempozyum, çalıştaylara katılımları sağlanarak kültürel
hayatlarını zenginleştiren deneyimler kazanmaları sağlanmalıdır( Ders anlatma,
sınıf yönetimi gibi).
vi. Öğretim sürecinde kullanılan yöntemler, davranışlar ve uygulanan prog-
ramlarda yapılan değişikliklere öğretmenlerin olduğu kadar öğrencilerin de
uyumunu sağlayıcı koşullar araştırılmalıdır (Atasav, 2013).
vii. Eğitim fakülteleri ile MEB’e bağlı kurumlar iletişime geçerek aylık prog-
ramlar oluşturmalı ve bu yolla karşılıklı olarak birbirlerinin eksik yönlerini ta-
mamlamaları sağlanmalıdır.
c. ÖĞRETMEN NİTELİKLERİNDEN KAYNAKLANAN SORUNLAR
Bilimsel ve teknolojik gelişmenin sağladığı yeni imkanlarla hızlanan toplumsal
değişimin geldiği son aşama küresel bilgi toplumudur. Toplumsal değişimin daha
önceki aşamaları gibi, küresel bilgi toplumu da birçok kurumla birlikte “gelenek-
sel” eğitim sistemi ve öğretmenlik mesleğini değişime zorlamaktadır. Mahalli
veya ulusal ölçekte “en iyi” eğitimi sağlamak veya “en iyi” öğretmen olmak artık
yeterli değildir. Her alanda olduğu gibi eğitimde de rekabet küresel boyutta ya-
şanmakta, küresel ölçekte en iyi olan en fazla beğenilmekte ve en güçlü eğitici
etkiyi yapmaktadır. Eğitim, herkesin yapabileceği bir iş değil, bu iş için özel ola-
rak yetiştirilmiş öğretmenlerin yapabileceği özel bir meslektir. Bir okulu başarılı
veya başarısız kılan, öğrencilerin bireysel yeteneklerini geliştirmelerini, kendile-
rine, ulusa ve insanlığa faydalı bilgi, beceri ve değerlerle yetişmelerini sağlayan
en önemli güç öğretmendir. Yani okulun “ruh”u öğretmendir. Okulun kalitesi
öğretmenin kalitesi kadardır. Başka bir ifadeyle hiçbir okulun kalitesi öğretme-
nin kalitesinden fazla değildir.
418
Her haliyle örnek alınacak, bilgi çağı gençliğine model olacak, bilgili, becerili ve
erdemli öğretmeler yetiştirmeden, Türkiye’yi çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne
çıkaracak bir nesil yetiştirilemez(Özcan,2011). Yeni nesillerin niteliği de hiç kuş-
kusuz onu yetiştiren öğretmenlerin niteliği ile özdeş olacaktır. Zaten “ektiğini en
geç biçen çiftçi öğretmendir” özdeyişi de bu gerçeği oldukça güzel bir biçimde
ortaya koymaktadır.
Ülkemizde tarihsel olarak öğretmen yetiştirme ve istihdamında pek çok farklı
model uygulanmıştır. Bu modellerden Köy Enstitüleri ve Yüksek Öğretmen Okul-
ları gibi bazıları çok başarılı ve kaliteli öğretmenler yetiştirilmesinde önemli bir
deneyim sunmalarına rağmen artan öğretmen ihtiyacını karşılamak için kimi za-
man “bilen öğretir” diyerek Eğitmen Kursları, Mektupla Öğretmen Yetiştirme
gibi mesleğin esaslarıyla örtüşmeyen hızlandırılmış programlarla öğretmen
yetiştirme ve istihdam etme uygulamaları olmuştur (Eraslan, 2006). Kimi zaman
da “açıkta mı kalsın” endşesiyle alan bilgisi bile olmayan her meslekten kişiler
öğretmenliğe atanmış ve yeni nesiller teslim edilmiştir.
Bu gerçeğin herkesçe bilinmesine rağmen, çeşitli nedenlerle ülkemizde öğret-
menlik mesleği çeşitli dalgalanmalarla günümüze kadar gelmiştir.
Eğitim sisteminin sorunları ile ilgili yapılan araştırmalar analiz edildiğinde en
fazla vurgulanan sorunun öğretmenin yetiştirilme sorunu ve sistem içerisinde
mesleki eğitim ve gelişim sorunu olduğu görülmektedir. Bu konuda dikkat çeken
durum farklı araştırmacıların farklı zaman dilimlerinde yaptıkları araştırma so-
nuçlarının benzerlik göstermesidir.
Özetlersek, ülkemizde öğretmen yetiştirme ve öğretmen istihdamı noktasında
yaşanan problemler milli eğitim sistemimizin en temel sorun alanlarından birisi
olarak 19. yüzyılın sonlarından itibaren varlığını devam ettirmektedir. Öğretmen
yetiştirme konusu tarihsel süreç içerisinde değerlendirildiğinde bu konuda izle-
nen politikaların büyük çoğunluğunda, öğretmenlerin niteliğini arttırmaktan
daha ziyade ihtiyaç duyulan öğretmen sayısını sağlama yollarının arandığı anla-
şılmaktadır.
Durum böyle olunca nasıl bir öğretmen istendiği, bu öğretmenlerin hangi ku-
rumlar tarafından nasıl yetiştirileceği, hangi yollarla istihdam edileceği ve öğ-
retmen olduktan sonra kendilerini nasıl geliştirecekleri gibi öğretmen yetiştir-
mede hayati önem taşıyan sorular değersizleşmiş ve öğretmenlerin istihdamın-
da “bilen öğretir”mantığı hakim görüş olarak kabul edilmiştir(Özcan,2011)
419
ÖNERİLER
Çocuğun toplumsallaşmasında, toplumun kültür ve değerlerinin genç kuşaklara
aktarılmasında, bireylerin ve toplumun bilinçlendirilmesinde, mevcut siyasi dü-
zenin ve demokratik ideallerin korunmasında ve geliştirilmesinde ve ülkenin
ekonomik kalkınmasında öğretmenin önemi tartışılmaz bir gerçektir. Bu sebep-
le, Türkiye’de öğretmenlik mesleğinin hak ettiği statü ve şartlara kavuşturulması
ve mevcut sorunların çözülmesi öncelikli olarak ele alınması gereken bir ko-
nudur. Bu konuda yapılması gerekenler şu şekilde özetlenebilir:
i. Öğrenci Seçimi (Mesleğe Giriş)
Türkiye’de nitelikli öğretmen yetiştirilemeyişinin en önemli nedenlerinden biri,
öğretmen yetiştiren kurumlara düşük puanla öğrenci alınmasıdır. Örneğin 2013
yılında Amasya Üniversitesi Sınıf Öğretmenliği bölümüne 206 puanla öğrenci
alınmıştır.
Finlandiya’da öğretmenlik en prestijli meslekler arasında yer almaktadır. Hal
böyle olunca öğrenciler öğretmen olabilmek için büyük çabalar sarf etmekte,
bunun doğal sonucu olarak da kaliteli öğrenciler öğretmenlik mesleğini tercih
etmektedirler. Finlandiya’da ortaöğretimi bitirip üniversite giriş sınavında başa-
rılı olan öğrenciler daha sonar yazılı giriş sınavı, yetenek testi, bireysel mülakat
ve grup tartışmasının gözlenmesi aşamalarını içeren bir seçme sistemine tabi
tutulurlar. Finlandiya’daki bu sistem kültürümüze uygun ve planlı bir şekilde
ülkemizde de uygulanabilir.
ii. Öğretmen Eğitimi
Araştırma bulgularına göre eğitim sistemimizde ön plana çıkan önemli sorun-
lardan biri de öğretmenin yetiştirilme ve yetişen öğretmenlerin sistem içeri-
sindeki uyum ve mesleki gelişim sorunudur.
Bilindiği üzere öğretmenler artık bilgi ve teknolojinin hızla geliştiği, ulusal sınır-
ların ortadan kalkmaya başladığı, kültürler arası etkileşim ve iletişimin arttığı,
küreselleşen bir dünyada görev yapmaktadır. Bundan dolayı öğretmen niteliği
oldukça önem taşımaktadır. Öğretmenin “alan bilgisi” ve “meslek bilgisi” yakla-
şımlarının yanı sıra öğretmenin pedagojik formasyon bakımından da donanımlı
olması gerekmektedir. Ayrıca teknoloji alanındaki gelişmelerin etkisiyle “tekno-
lojik bilgi” adı verilen bir bilgi türü de literatüre girmiştir.
Daha önce de belirtildiği gibi ülkemizde belli dönemlerde öğretmen yetiştirme
noktasında yanlış uygulamalar gerçekleşmiş, alanında uzman olmayan ve peda-
420
gojik formasyonu bulunmayanlar öğretmen olmuştur. Bu uygulamaların doğur-
duğu sonuçlar günümüzde de olumsuz yansımalarını devam ettirmektedir. Alan
bilgisi, genel kültür ve pedagojik formasyon eğitimlerinin kaliteli bir şekilde ve-
rilmesi gerekliliğinin yanı sıra eğitim felsefesinin bir ders olarak verilmesinin de
öğretmen yetiştirme noktasında oldukça önemli bir payı bulunmaktadır.
Bu doğrultuda öğretmen adaylarının eğitim felsefeleri konusunda daha detaylı
ve derinlemesine bir öğretim programıyla yetiştirilmeleri gerekmektedir. Öğ-
retmen adaylarının yapılandırmacı eğitim-öğretim programlarındaki öğrenme-
öğretme etkinliklerini uygulayabilmesi için bu yaklaşımın dayandığı felsefe an-
layışı doğru bir şekilde öğretmen adaylarına aktarılmalıdır. Eğitim fakültelerinin
tüm bölümlerinde eğitim felsefesi dersi bulunmalıdır (Duman ve Ulubey, 2008).
iii. Öğretmen nitelikleri noktasında önemli bir başka konu da öğretmenlerin
iş başında yani hizmet içi eğitimleridir. Öğretmenler hizmet içi eğitimlerle mes-
leklerinde kendilerini geliştirme imkanı bulmaktadırlar. Bu eğitimler hem mes-
lekteki yeni bilgilerin aktarılması hem de öğretmenler arasında iletişim oluştu-
rulması açısından faydalı etkinliklerdir.
Hizmet içi eğitimler sayesinde öğretmenler mesleklerindeki yeni gelişmelerden
haberdar olmakta, kendilerini yenilemekte, meslektaşları ile görüş alışverişinde
bulunabilmekte bu sayede kendilerini geliştirip daha donanımlı olmaktadırlar.
iv. Öğretmen yetiştirilmesine, öğretmenin toplumdaki statüsünün yüksel-
tilmesine ve hizmet içi eğitim etkinliklerine önem verilmesinin yanı sıra ulusal,
ve uluslar arası konferanslara ve akademik programlara katılımları ile lisansüstü
derecelere özendirme gibi yaklaşımlarla öğretmenlerin kendilerini geliştirme-
lerine zemin hazırlanmalı ve bu noktada öğretmenler teşvik edilmelidir.
v. Öğretmenlerin mesleklerinde yaşadığı bir diğer sorun yönetim ve karar
süreçlerine katılamamalarıdır. Kendilerini ilgilendiren değişiklikler noktasında fi-
kirlerini beyan edememeleri, ancak bu kararlara uymak zorunda olmaları çeşitli
sıkıntılara sebep olmaktadır. Öğretmenlerin fikirlerinin, ihtiyaçlarının, önerile-
rinin önemsenmesi ve onların da karar alma sürecine dahil edilmeleri sayesinde
eğitimde daha sağlıklı adımlar atılabileceği söylenebilir.
vi. Ülkemizde öğretmen yetiştirmede çok ciddi sorunlar yaşanmasının ya-
nında öğretmenlerimize gerekli olan yaşam standardı ve mesleki gelişme
olanakları da yeterince sağlanamamıştır (Gediklioğlu, 2005) Türkiye’deki hayat
standardına göre, öğretmen ücretlerinin düşük ve yetersiz olması aslında Cum-
421
huriyet’in kuruluşundan bugüne kadar önemli bir sorun olarak süregelmiştir. Bu
nedenle eğitimin kalitesinde önemli rol oynayan öğretmenlerin mesleki yeter-
liliklerini artırmanın yanında yaşam koşullarını da iyileştirmek gerekmektedir.
d. ÖĞRENCİ NİTELİKLERİNDEN KAYNAKLANAN SORUNLAR
Eğitimin en önemli çıktısı öğrenci olduğu için, öğrenci nitelikleri de eğitimin
kalitesinde oldukça etkilidir. Öğrencinin hazırbulunuşluğu, önceki yaşantıları,
bireysel farklılıkları, öğrencinin okul öncesi eğitim alıp almamış olması, ailesinin
sosyo-ekonomik durumu ve eğitim seviyesi, sosyal medyanın etkisi gibi
değişkenler öğrenci niteliklerinde belirleyici unsurlardandır. Milli Eğitim temel
ilkelerinde vurgulandığı üzere öğrencilerin yetenek, ilgi ve ihtiyaçları doğrul-
tusunda yönlendirilmeleri/yöneltilmeleri için gerekli ön program çalışmaları
ivedilikle başlatılmalı; bu anlamda okul rehberlik servislerine işlevlerini daha
etkili yerine getirebilmeleri konusunda özellikle gerekli zaman ve fırsat ve-
rilmelidir. Öğrencilerin kendilerini tanımalarına yardımcı olacak ortamlar oluştu-
rulmalı ve rehberlik servisleri tarafından yapılan çalışmalara ilişkin öğrenciler
dönüt alabilmelidir.
e. EĞİTİM YÖNETİMİNDEN KAYNAKLANAN SORUNLAR
Eğitim yöneticisi; değişik sistem, kurum ve kademelerde eğitim hizmetlerini
yönetmeye yeterli olacak nitelikte kuramsal alanda ve uygulamada yetişmiş
uzmandır (Bursalıoğlu,2002). Eğitim yöneticiliğinde uzman kişilerin yeterli sayıda
olmayışı da sorunlar arasındadır. Yöneticiliğin eğitimde bir uzmanlık olarak gö-
rülmemesi meslekte esas olan öğretmenliktir anlayışından kaynaklanmaktadır.
İngiltere, ABD, Avustralya, Fransa gibi gelişmiş ülkelerde okul yöneticiliği pro-
fesyonel bir meslek olarak algılanmakta; okul yöneticilerinin lisansüstü düzeyde
yetiştirilmesi ve mesleğe başladıktan sonra da hizmet içi eğitim programları yo-
luyla geliştirilmeleri amacıyla eğitim politikaları izlenmektedir. Ancak Türkiye’de
yönetim işlerinin bir uzmanlık alanı, yönetimin de bir meslek olduğu görüşü yay-
gın değildir (akt. Çınkır, 2010). Türkiye’de de gelişmiş ülkelerde olduğu gibi okul
yöneticiliği için yönetim alanında en az tezli ya da tezsiz yüksek lisans eğitimi
almış olma şartı aranmalı ve sonraki aşamada da lider yönetici yetiştirme prog-
ramları açılarak bu eğitimde başarılı olanlar okul yöneticisi olarak atanmalıdır
(Recepoğlu ve Kılınç, 2014).
f. EĞİTİMDE FİNANSMAN SORUNU
Eğitimin finansmanı; kamu fonları, öğrenci harçları, sınav ve kayıt harçları ile
422
kitap, diğer malzemeler için yapılan özel eğitim harcamaları, özel fon vb. tara-
fından oluşmaktadır (Güngör ve Göksu, 2013).
Türkiye’de eğitim kurumlarına yapılan harcamaların TL cinsinden değeri 2001
yılında 5,5 Milyar seviyesinde iken 2016 yılında bu miktar 100 Milyara yaklaş-
maktadır. Bu da, ülkemizde son yıllarda eğitime daha fazla yatırım yapıldığını
göstermektedir. Buna rağmen ülkemizin eğitim harcamaları OECD üyesi ülkeler-
le göre oldukça geride kalmaktadır. Örneğin 2012 yılında temel eğitim gören bir
öğrenciye yapılan toplam harcama OECD ortalamasında 8.982 dolar iken Türki-
ye’de 2.784 dolar, Yükseköğretim gören bir öğrenciye yapılan yıllık harcama
OECD ortalamasında 15.028 dolar iken Türkiye’de 7.779 dolar ve eğitimin tüm
kademelerinde ortalama bir öğrenciye yapılan yıllık harcama OECD ortalama-
sında 10.220 dolar iken Türkiye’de 3.514 dolardır.
SON SÖZ
Her toplum kendisine yeni katılan kuşağı toplum üyeliğine hazırlamak zorunda-
dır. Yeni kuşakları toplum üyeliğine hazırlanma işi rastlantıya bırakılamayacağı
için çağdaş toplumlar bu gereksinimi karşılamak amacıyla eğitim sistemlerini
oluşturmuşlardır. Eğitimin işlevlerinden biri toplumun kültürel değerlerini ve
davranış örüntülerini yeni kuşaklara aktarmaktır.
Ayrıca eğitim yeni buluşları yapabilecek ve toplumsal değişmeyi başlatabilecek
yetenekte ve istekte bireyleri yetiştirmeye, bu sayede çağı yakalamaya hizmet
etmektedir (Aydın, 2014).
Bu doğrultuda ülkelerin ekonomik hedeflerine ulaşabilmesi, ekonomik açıdan
büyümelerinin gerçekleşebilmesi, bireylerde yurttaşlık bilgisinin geliştirilmesi,
ulusal bütünlüğün ve siyasal gelişmenin sağlanması, yeni durumlara uyum sağ-
layabilecek ve kendini geliştirebilecek bireylerin yetiştirilmesi için çağın gerekle-
rine ayak uydurulması ve eğitimdeki sorunların çözüme kavuşturulması gerekir.
Bu bağlamda çağdaş bir eğitimin anlayışıyla eğitimin her kademesinde kalitenin
ve erişilirliğin artırılması, reformların yapılması, insanımızın ve gelecek kuşakla-
rımızın mutluluğunun ve refahının sağlanması, toplumsal adalet ve barış orta-
mının oluşturulması, bölge, cinsiyet, mezhep, sınıf, vb. farklılıklarının aşılarak
demokratik değerleri, laikliği, toplumun ve Cumhuriyetin temel ilke, değerler ve
devrimlerini benimsemiş kuşaklar yetiştirilmesi, gençlerimizin küreselleşen dün-
yada rekabet edebilmesi ve gelişebilmesi için de eğitim sorunlarının etraflıca
tartışılması ve çözümler geliştirilmesi zorunludur.
423
Yukarıda sıralanan önerilerin hemen hiçbiri büyük bir yatırım bütçesi gerektirmi-
yor. Milli Eğitim Bakanlığı teknolojiye yatırım yaparak, elindeki bütçeyi dipsiz ku-
yuya atmak yerine, eğitim anlayışında köklü bir değişikliğe gitmelidir. Çünkü
pahalı teknolojiye yatırım yapmak, birkaç yıl sonra eldeki eskiyen teknolojiden
vazgeçerek daha “yeni teknolojiye” daha büyük yatırım yapmayı zorunlu kıla-
caktır.
Eğitimde anlayışı değiştimeden teknolojiye yatırım yapma konusunda Prof. Dr.
Acar BALTAŞ ;”Anlayışı değiştirmeden eğitime yatırım yapmak, eski yolda yeni
ayakkabı ile yürümeye benzer.”diyor.
ÖZETİN ÖZETİ
Ülkemizde eğitime yeterince kamusal kaynak ayrılamaması (Ülkemizin eğitim
harcamaları OECD ülkeleri ortalamasının çok altındadır), okumayazma oranları-
nın halen istenen düzeyde olmaması, mesleki eğitimde yaşanan sorunlar, eği-
timde ve istihdamda yer almayan ve mesleki becerisi olmayan gençler arasında
işsizliğin yüzde 30’ları aşaması, eğitimin sağladığı yeteneklerin günün gerekleri-
ne yanıt vermede yetersiz kalması, eğitim hakkı ve sosyal devlet anlayışının bir
kenara itilerek özelleştirmeden medet umulması, eğitim gibi çok önemli bir ka-
musal-toplumsal hizmetin sivil topluma devri de önemli sorunlar arasındadır.
Bu sorunların, ülkenin kalkınmasına zarar vereceğinin, nitelikli insan gücü yetiş-
tirilmesinde sorunlara yol açacağının ve daha da önemlisi uzun dönemde ulusal
bütünlüğe, fırsat eşitliği ilkesine, toplumsal adalete, birliğe ve barışa zarar vere-
ceğinin, devlete ve demokrasiye olan güveni sarsacağının görülememesi ise
ayrıca üzüntü vericidir. Toplumumuzda yüksek beklentilerin ve endişelerin or-
taklaştığı alan olan eğitim, siyasi kutuplaşmadan olumsuz etkileniyor. Paydaşlar
arasındaki ötekileştirme ve güven eksikliği, geleceğimiz için kritik öneme sahip
olan eğitimde aynı masa et-rafında oturmamızı ve konuşmamızı güçleştiriyor.
Ülke olarak belirleyeceğimiz ortak eğitim hedefleri etrafında kenetlenerek Bir-
leşmiş Milletler’in 2030 için belirlediği Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri kapsa-
mında herkesin konuşacağı başarı hikayelerinden birini yaratabiliriz. Cumhuriye-
tin ilkelerine bağlı, kazanımlarından beslenen, güçlü yanlarımızı kullanan ve ge-
leceği sezerek hareket edebilen bir yapı kurgulamak gerekiyor. Bunun için de
ortak aklımızı harekete geçirmemek zorundayız.
Dünya, kendine yetebilen ve kendini yönetebilen insansız akıllı fabrikaların yük-
424
seliş çağına girdi. Endüstri 4.0 (4.sanayi devrimi) endüstriyel üretim yaklaşımını
tüm dünyada kökten değiştirecek bir dönemin başlaması anlamına geliyor. Bu
değişimi tetikleyen en önemli neden dijital teknolojiler olarak karşımıza çıkıyor.
Bugün, Türkiye’deki endüstriyel üretim tesislerinin büyük bir çoğunluğu, süreç-
lerinde otomasyonu kullanmaları noktasında değerlendirildiklerinde Endüstri
2.0 ile 3.0 arasında bir konumda bulunuyor. Türkiye’nin Endüstri 4.0'ı hayata
geçirmek için gerekli olan teknolojik altyapıları tamamlaması ve bu alanda uz-
man kişiler yetiştirilmesi bu son sanayi devriminin gerekliliklerini yapması en
önemli ev ödevlerinden birisidir.
Çağdaş dünya Endüstri 4.0 dediğimiz dijital devrime tüm hızıyla hazırlanmak-
tadır. Bu süreci ıskalayan ülkeler kesinlikle uluslararası rekabette yerini alama-
yacak, geri kalacaktır.
Ülke olarak biz de Endüstri 4.0'ın teknolojik unsurlarını 21. yüzyıl becerileriyle
entegre eden müfredat planları ile öğrencilerimizin gelişimini sağlamalıyız.
Amacımız, öğrencilerimizi birer "dünya vatandaşı" olarak yetiştirmek olmalıdır.
Kaynak: 1) İlker KÖSTERELİOĞLU ve Adem BAYAR, Amasya Üni. Eğit. Fak. 2014
2) S. Sarıbaş-G. Babadağ, Anadolu Eğitim Liderliği ve Öğretim Der.2015
3) Bekir S. Gür - Zafer Çelik,SETA,2009
4) Veli Kılıç, Türk Milli Eğitimi’ne Genel Bir Bakış,2017