Post on 10-Mar-2020
O S M A N LI İ S TA N B U LU
I I I
III . Ulus lararas ı Osmanl ı İs tanbulu Sempozyumu Bi ldir i ler i
25-26 Mayıs 2015, İstanbul 29 Mayıs Ünivers i tes i
edi tör l er
Feridun M. Emecen
Ali Akyıldız
Emrah Safa Gürkan
OSMANLI İSTANBULUIII. Uluslararası Osmanlı İstanbulu Sempozyumu, Bildiriler
proje yönetimi
İbrahim Kâfi Dönmez
düzenleme kurulu
Feridun M. Emecen (başkan), Ali Akyıldız (başkan yardımcısı),
Emrah Safa Gürkan (akademik sekreter), Cengiz Yolcu (akademik sekreter)
Mehmet Yılmaz (idari sekreter), Alphan Akgül, Ertuğrul Ökten,
Mehmet Ş. Yılmaz, Özlem Çaykent
editörler
Feridun M. Emecen
Ali Akyıldız
Emrah Safa Gürkan
yayın koordinasyonu
Mehmet Yılmaz
grafik tasarım
Ender Boztürk
kapak tasarımı
Ümit Ünal
basım tarihi
2015
ISBN 978-605-65277-4-6
Emecen, Feridun M. (ed.)
Osmanlı İstanbulu-III / Feridun M. Emecen, Ali Akyıldız, Emrah Safa Gürkan (ed.). -
İstanbul : İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi; İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 2015.
840 s. ; res. ; 24 cm.
ISBN 978-605-65277-4-6
1. İstanbul (Türkiye)_Tarihçe 2. Osmanlı İmparatorluğu_Tarihçe
956.21 DC 20
547
Osmanlı İstanbulu’nda Müstesnâ bir Ziyâretgâh:
Eyüp Sultân Türbesi
Feray Coşkun
Freie Universität Berlin
İslâm tarihinin en önemli sahâbe ve ensârlarından biri olarak
bilinen Ebû Eyyûb el-Ensârî’nin (ö. 668/669 civarı) İstanbul’daki
türbesi, geçmişte olduğu gibi, günümüzde de en çok ziyâret edilen
ve kutsallığı en çok vurgulanan yerlerden biridir.1 Söz konusu türbe,
Fâtih Sultan Mehmed’in hocası ve manevî rehberi Ak Şems ed-Dîn
(ö.1459) tarafından keşfedildiğine inanılan mezârın üzerine inşâ
edilmiştir. Türbe ve etrafında gelişen külliye, Osmanlı kaynaklarında
“medîne-i Ebû Eyyûb”2 veya “kasaba-ı Hazret-i Hâlid”3 olarak geçen
1 Türbe ve Eyüp tarihiyle ilgili genel değerlendirmeler için bkz.Tülay Artan
(der.), Eyüp: Dün/Bugün 11-12Aralık 1993 (İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları,
1993); Artan (der.), 18. Yüzyıl Kadı Sicilleri Işığında Eyüp’te Sosyal Yaşam
(İstanbul: Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı, 1998). 1997-2006
yılları arasında Eyüp Belediyesi’nce düzenenlenen sempozyum bildirileri için
bkz. http://ekitap.eyup.bel.tr:9600/sempozyum.html [Erişim Tarihi 3 Nisan
2009].
2 Ömer Lütfi Barkan, İstanbul Vakıfları Tahrîr Defteri: 953 (1546) Târîhli
(İstanbul: Baha Matbaası, 1970), 56.
3 A.g.e., 102.
O S M A N L I İ S T A N B U L U I I I
548
Eyüp semtinin merkezi olmuştur.4 Bu makalede Eyüp Sultân olarak
da bilinen türbenin Osmanlı İstanbulu’nda nasıl bir kutsal mekân
haline geldiği ve Osmanlı ziyâret kültüründeki yeri özetlenmeye ça-
lışılacaktır.
a) Tarihsel Arkaplan
Asıl adı Ebû Eyyûb Hâlid ibn Zayd ibn Kulayb en-Neccârî
el-Ensârî olan sahâbe Yemen’in ünlü kabilesi Hazrec’in Neccâr so-
yundan gelmektedir. Hz. Muhammed’in 622 yılında Mekke’den Me-
dine’ye hicretini müteâkiben kendisini bizzât evinde konuk ettiği için
onun mihmândârı olarak bilinir. Rivâyete göre Medine halkından
birçok kimse, Hz. Muhammed’i evinde konuk etmek istemiş ancak
o devesi nereye diz çökerse oraya konuk olacağını bildirmiştir. De-
vesinin Ebû Eyyûb el-Ensârî’nin evinin önünde diz çökmesi üzerine
de onun evinde kalmayı kabul etmiştir.5
Ebû Eyyûb’un yedinci yüzyılda Yezîd ibn Mu‘âviye (ö. 684)
önderliğindeki takviye kuvvetleri ile Emevîlerin Konstantinopolis
kuşatmasına katıldığı ve bu kuşatma esnasında vefât ettiği var sayıl-
maktadır.6 Her ne kadar kuşatmanın tarihselliğiyle ilgili tartışmalar
olsa da,7 Arap kaynakları sahâbenin şehir surlarına yakın bir mev-
4 İdarî açıdan Büyükçekmece’den Sarıyer’e kadar uzanan bölgeyi kapsayan
Eyüp’ün bir diğer adı da Hâslar Kazâsı idi. Galata ve Üsküdar ile birlikte sur
dışı Osmanlı İstanbulu’nun bilâd-ı selâse denilen üç kazâsını oluşturuyordu.
Tülay Artan, “Eyüp”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (bundan sonra
TDVİA), 44 Cilt. (Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 1988-2013),12: 1-6.
5 Alfred Guillaume, The Life of Muhammad: A Translation of Ishaq’s Sirat Rasul
Allah (Oxford: Oxford University Press, 2004), 228; E. Levi-Provençal, “Abu
Ayyub Khalid b. Zayd b. Kulayb al-Nadjdjari”, The Encyclopaedia of Islam, 2.
Baskı, 13 cilt. (Leiden: E. J. Brill, 1960-2008), 1: 108-109; Hüseyin Algül, “Ebû
Eyyûb el-Ensârî,” TDVİA, 10: 123-125.
6 Robert G. Hoyland, In God’s Path: The Arab Conquests and the Creation of an
Islamic Empire (Oxford: Oxford University Press, 2015), 109; James Howard-
Johnston, Witnesses to a World Crisis: Historians and Histories of the Middle
East in the Seventh Century (Oxford: Oxford University Press, 2010), 489.
7 Cyril A. Mango ve James Howard-Johston söz konusu Emevî seferinin
kuşatma yerine kısa süren bir dizi askerî çarpışma olarak görülmesi
549
O S M A N L I İ S T A N B U L U ’ N D A M Ü S T E S N Â B İ R Z İ Y Â R E T G Â H : E Y Ü P S U L T Â N T Ü R B E S İ
zîye gömüldüğünü bildirmektedir. Gömülü olduğu yer konusunda
bazı kaynaklar surların dibini,8 bazıları ise civârını9 işaret etmektedir.
Bugünkü türbenin, surlara bir buçuk kilometre uzaklıkta olduğunu
düşünürsek, kaynakların sahâbenin surlara çok yakın bir yere gömül-
düğünden bahsetmeleri dikkat çekicidir.
gerektiğini söylerken, Marek Jankowiak, bugüne kadar incelenmemiş bazı
Bizans, Süryanî, Arap ve Latin kaynaklarını göz önüne alarak kısa dönem
süren bir kuşatmanın söz konusu olduğunu tespit etmiştir. Jankowiak’a göre
Emevî kuvvetleri 667’i 668’e bağlayan kış aylarında Kalkedon (Kadıköy)’a
varmışlar, 668 yılının baharında şehri kuşatmışlar ancak kıtlık ve salgın
hastalıklar nedeniyle 25 Haziran’da kuşatmayı kaldırmışlardır. Bkz. Marek
Jankowiak, “The First Siege of Constantinople”, Constructing the Seventh
Century (Paris: Association des Amis du Centre d’Histoire et Civilisation de
Byzance, 2013), 237-320. Ayrıca bkz. Howard-Johnston, 302-304, 390, 490, 492;
Cyril A. Mango (der.), Nikephoros, Patriarch of Constantinople: Short History
(Breviarium) (Washington: Dumbarton Oaks Texts, 1990), 194.
8 Bazı Arap kaynakları surların dibine gömüldüğünü imâ etmek için “bi-aslı
sûri’l-medîne”, “bi-aslı hısnı’l-Kustantîniyya“ veya “fî aslı sûri’l-Kustantîniyya”
gibi ifâdeler kullanmışlardır. Ayrıntılı bilgi için bkz. Muģammad Ibn Sa‘d az-
Zuhrī, Kitāb aš-Šabaqāt al-Kubrā, der. Eugen Mittwoch ve Edward Sachau.
9 cilt. (Leiden: Brill, 1905-1940), 2:50; ‘Abdallāh ibn-Muslim ibn Qutaiba,
Kitāb al-Ma‘ārif (Göttingen:Vandenhoeck und Ruprecht, 1850), 140; Al-
Mas‘ūdi, Les prairies d’or: texte et traduction (Murūj az-zahāb), çev. C. Barbier
de Meynard (Paris: Impr. Impériale, 1861-1878) 5: 62; Marsden Jones (der.),
Kitāb al-maghāzi of al-Wāqidi (London: Oxford University Press, 1966), 161;
Motahhar Ben Šâhir el-Maqdisî, Le Livre de la création et de l ’histoire, 6 cilt,
çev. ve der. Clement Huart (Paris: 1899-1919), 5: 117. The History of al-Tabari,
çev. W. Montgomery Watt ve M. V. McDonald (Albany: State University of
New York Press, 1987), 18: 94.
9 Bazı kaynaklar ise “fî cânibi sûrihâ” veya bi-l-kurbi min sûr” gibi ifâdeler
kullanarak, mezârın surlara yakın bir konumda olduğunu işaret etmişlerdir.
Bkz. Ibn-el-Athiri, Chronicon quod perfectissimum inscribitur, der. Corolus
Johannes Tornberg, 11 cilt. (Leiden: E. J. Brill, 1851-76) 3: 382. Abū’l-Ģasan
‘Ali ibn Bakr al-Harawī, Guide Des Lieux de Pélerinage, çev. Janine Sourdel-
Thomine (Damascus: Institut Français de Damas, 1957), 127; cf. Josef W.
Meri (çev.), A Lonely Wayfarer’s Guide to Pilgrimage: ‘Alī ibn Abī Bakr al-
Harawī’s Kitāb al-Ishārāt ilā Ma‘rifat al-Ziyārāt (Princeton: The Darwin
Press, 2004), 145.
O S M A N L I İ S T A N B U L U I I I
550
Aslında bazı Osmanlı kaynakları da Ebû Eyyûb’un mezârının
surlara daha yakın bir mevkîde olduğuna dair rivâyetler içermektedir.
Örneğin yazarı anonim 1491 tarihli Tevârîh-i Âl-i ‘Osmân’da Ebû
Eyyûb’un iki sur arasında Bizans askerleri tarafından öldürüldüğüne
dair bir anlatı mevcuttur.10 İdrîs-i Bitlisî (ö. 1521) Heşt-Bihişt adlı
eserinde sahâbenin türbesi olarak biri sur içinde, diğeriyse surlara iki
bin adım uzaklıkta iki farklı yerin ziyâret edildiğini, ancak Ak Şems
ed-Dîn tarafından sur dışındaki yerin asıl mezâr olarak keşfedildi-
ğini yazar.11 Arapça ve Osmanlıca anlatılar arasındaki farklılıklar ve
türbenin Bizans topografyasıyla ilişkisi bu makâlede ele alınamıyacak
kadar ayrıntılı bir konudur.12 Tüm farklılıklarına rağmen, kaynaklar
Ebû Eyyûb el-Ensârî’nin mezârının Bizanslılar tarafından korun-
duğu ve ziyâret edildiği konusunda mutâbıktırlar. Kaynaklardaki bu
motif, askerî açıdan başarısızlıkla sonuçlanan bir kuşatmanın, rûhânî
açıdan bir zafer olduğunu imâ etmektedir. Başka bir deyişle, Bizans
döneminde “Yeni Kudüs” olarak adlandırılan13 ve Hz. Meryem’in ko-
ruması altında görülen şehir,14 yeni bir azîze kavuşmuştur.
10 Friedrich Giese (çev. ve der.), Die altosmanischen anonymen Chroniken. 2
cilt. (Breslau/Leipzig: Selbstverl/Brockhaus, 1922/1925) 2: 136-144. Stefanos
Yerasimos bu tip rivâyetlerin, Fatih’in merkezileşme politikalarına muhâlif
“imparatorluk karşıtı” (anti-impériale ) bir söylemin parçası olduğunu iddiâ
etmiştir. Bkz. Stéphane Yerasimos, Légendes d ’Empire: La fondation de
Constantinople et de Sainte-Sophie dans les traditions turque (Paris: Librairie
d’Amérique d’Orient, 1990).
11 İdrîs-i Bitlisî, Heşt-Bihişt, der. Mehmet Karataş (Ankara: Bedav, 2008),78-79.
12 Bu konuda Yerasimos’un eserinin yanı sıra Paul Wittek ve Nuray Özarslan’ın
makâlelerine de bakılabilir. Paul Wittek, “Ayvansaray, un sanctuaire privé
de son héros”, Annuaire de I’Institut de Philologie et d’Histoire Orientales et
Slaves (1951):505-526 ; Nuray Özarslan, “From the Shrine of Cosmidion to
the Shrine of Eyüp Ensari”, Greek, Roman and Byzantine Studies 40 (1999):
379-399.
13 Paul Magdalino, “The History of the Future and Its Uses: Prophecy, Policy
and Propaganda”, The Making of Byzantine History: Studies dedicated to
Donald M. Nicol, der. Roderick Beaton and Charlotte Roueché (Aldershot:
Variorum, 1993), 11.
14 Ayrıntılı bilgi için bkz. Averil Cameron, “The Theotokos in Sixth-century
Constantinople: A City Finds its Symbol” , The Journal of Theological Studies
29 (1978): 79-108; Cyril A. Mango, “Constantinople as Theotokoupolis”, The
551
O S M A N L I İ S T A N B U L U ’ N D A M Ü S T E S N Â B İ R Z İ Y Â R E T G Â H : E Y Ü P S U L T Â N T Ü R B E S İ
Birçok Osmanlı kaynağı mezârın zaman içerisinde kayboldu-
ğunu ve fethin ardından, Fâtih’in ricâsı üzerine Ak Şems ed-Dîn
tarafından bulunduğunu ifâde eder.15 Ak Şems ed-Dîn’e atfedilen
“keşif ”, şehrin Osmanlılarca fethinin ilâhî olarak desteklendiğini
vurgulamakta ve Ortodoks Hristiyanlığın merkezinde Müslüman
kökenli bir kutsal yerin açığa çıktığını belirtmektedir. Tarihselliği
tartışmalı olsa da, “keşif ”, şehrin “İslâmî” kimliğine referans olacak
kadîm bir kök arayışını simgeler. Bizans Hristiyanları tarafından bile
ziyâret edildiği söylenen türbe, Ak Şems ed-Dîn’e atfedilen “keşif ”le
İslâmî özüne devredilmekte ve böylece yeni Osmanlı başkentinin en
önemli kutsal mekânlarından biri haline gelmektedir.
b) Hz. Ebû Eyyûb el-Ensârî Türbesi ve Câmii
Osmanlı kaynaklarında türbeden ilk defa 1457 tarihli Fâtih
vakfiyesinde bahsedilmektedir.16 Türbe, Eskişehir’deki Battal Gâzî ve
Bursa’daki Emîr Buhârî (ö. 1430) türbeleri gibi sekizgendir. Kesme
küfeki taşından yapılmış, kubbesi kurşunla kaplanmış ve iki kat pence-
re sistemiyle aydınlatılmıştır. Bu anlamda klasik dönem Osmanlı tür-
belerinin öncüsü olarak görülmüştür.17 Türbenin kubbesi ve iç duvâr-
Cult of the Mother of God in Byzantium, der. Leslie Brubaker and Mary B.
Cunningham (Farnham; Surrey, Burlington, VT: Ashgate: 2011), 17-25.
15 Keşiften bahseden kaynaklar arasında Mustafâ Âlî’nin Künhü’l-Ahbâr’ını,
Solakzâde Mehmed Efendi’nin Târîh-i Solakzâde’sini, Latîfî’ nin Evsâf-ı
İstanbul’unu, Kıvâmî’nin Fetihnâme’sini, Hâfız Hüseyin Ayvânsarâyî’nin
Vefeyât-ı Meşâyih’i ve Hadîkatü’l-Cevâmî’sini, Hüseyin Enîsî’nin Menâkıb-ı
Ak Şems ed-Dîn’ini ve Evliyâ Çelebi’nin Seyahâtnâme’sini sayabiliriz. Keşif
anlatıları kendi aralarında bu makâlede ele alınamayacak kadar ilginç
farklılıklar göstermektedirler. Bu konuyu ele alan bir analiz için bkz. Feray
Coşkun, “Sanctifying Ottoman Istanbul: The Shrine of Abū Ayyūb al-
Anŝārī”, Basılmamış Doktora Tezi, Freie Universität Berlin, 2015.
16 Fatih Mehmed II Vakfiyeleri (Ankara: Vakıflar Umum Müdürlüğü,1938), 338;
Wittek, “Ayvansaray un sanctuaire privé de son héros”, 520; Kafesçioğlu,
Constantinopolis/Istanbul, Constantinopolis/Istanbul: Cultural Encounter,
Imperial Vision, and the Construction of the Ottoman Capital (University Park:
The Pennsylvania State University Press, 2009), 47.
17 Aptullah Kuran, “Eyüp Külliyesi”, Eyüp: Dün/Bugün, 129-135, 129-130. Hüseyin
Algül, Nihat Azamat, “Emîr Sultan Külliyesi”,TDVİA,11: 148-150.
O S M A N L I İ S T A N B U L U I I I
552
larına işlenen âyetler, Ebû Eyyûb el-Ensârî’nin Osmanlı’daki imgesi
hakkında aydınlatıcıdır. Örneğin kubbenin içerisine Âl-i İmrân sûre-
sinin 193’üncü âyetinin yazılmış olması, Ebû Eyyûb el-Ensârî’nin sû-
rede bahsi geçen sâlih kimselerden olduğunu imâ etmektedir. Türbe
duvârlarında Tevbe sûresinin 72, 100,117 ve 119’uncu âyetleri yazı-
lıdır. Söz konusu âyetlerde muhâcirler ve ensârlar övülmekte, onlara
ve onları izleyenlere cennet va‘at edilmektedir. Böylece Ebû Eyyûb
el-Ensârî’nin cennet sâkini olduğu işâret edilmektedir.
Yaklaşık iki yıl sonra türbenin etrafına bir külliye inşâ edilmiş-
tir. Câmi,18 medrese, derviş odaları (savâmî), imâret ve hamâmdan
oluşan külliye 1459 yılı civârında tamamlanır.19 Ak Şems ed-Dîn ve
öğrencileri için inşâ edilen derviş odaları, şeyhin memleketi Göynük’e
gitmesinin ardından medrese öğrencilerine tahsîs edilir. Söz konusu
külliye Osmanlı İstanbulu’nun en önemli dinî yapılarından biri olarak
hizmet vermiştir.
Osmanlı sultanlarının yanı sıra birçok Osmanlı devlet adamı-
nın da külliyeye katkıda bulunduğunu biliyoruz. Örneğin Çandarlı
Halîl Paşazâde İbrâhîm Paşa (ö.1499), 1494 yılında türbe ve câminin
paylaştığı iç avluya bir şâdırvân yaptırır.20 1580 yılında Sinân Paşa
18 Ayvânsarâyî’nin Hadîkatü’l Cevâmî‘ sinde anlattığına göre câminin girişinde
“Çün sekizyüz altmışüç sâlinde bu / Câmi‘i Sultan Mehmed yaptı nev/ yaz-
maktaydı. Bu kitâbe câminin Hicrî 863, Milâdî 1458/1459 yılında inşâ edil-
diğini gösteriyor. Howard Crane (çev. ve der), The Garden of Mosques: Hafiz
Hüseyin al-Ayvansarayî’s Guide to the Muslim Monuments of Ottoman Istanbul
(Leiden; Boston: Brill, 2000), 269. Câminin mimârî özellikleri ve hakkında
değerlendirmeler için bkz. Orhan Şaik Gökyay (der.), Evliya Çelebi Seya-
hatnâmesi: Topkapı Sarayı Bağdat 304 Yazmasının Transkripsiyonu Dizini.
1. Kitap. (İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 1996), 168; Ekrem Hakkı Ayverdi,
Osmanlı Mi’mârîsinde Fâtih Devri, 855-886 (1451-1481) 4 cilt. (İstanbul: İstan-
bul Fetih Cemiyeti 1989), 3: 353; Aptullah Kuran, “Eyüp Külliyesi”, 129-135;
Semavi Eyice,” Eyüp Sultan Külliyesi”, TDVİA, 12: 9-12,10; Kafesçioğlu, 48.
19 Bu konuda bkz. Aşık Paşazâde, Osmanoğulları’nın Tarihi, çev. Kemal Yavuz, M.
A.Yekta Saraç, 416; Tâcî-zâde Cafer Çelebi, Heves-nâme, der. Necati Sungur
(Ankara: TKK, 2006), 118; Tursun Bey, Târîh-i Ebü’l-Feth der. A. Mertol
Tulum (İstanbul: Baha Matbaası, 1977), 75.
20 Crane, The Garden of the Mosques, 271; M. Baha Tanman, “Kılıç Kuşanma
Törenlerinin Eyüp Sultan Külliyesi ile Yakın Çevresine Yansıması”, II. Eyüp
553
O S M A N L I İ S T A N B U L U ’ N D A M Ü S T E S N Â B İ R Z İ Y Â R E T G Â H : E Y Ü P S U L T Â N T Ü R B E S İ
(Koca Sinân)21 bu şâdırvânın üzerine bir köşk inşâ ettirir.22 Evliyâ
Çelebi, mermer kolonlar üzerinde yükselen köşk ile türbe arasında
iki çınarın bulunduğunu ve insanların bu çınarların gölgelerinde duâ
ettiklerini söylemektedir.23 Bugün bu çınarlardan sadece biri günü-
müze ulaşabilmiştir.
Türbedeki en önemli değişiklikler I. Ahmed (1603-1617)
döneminde gerçekleşmiştir. Ebû Eyyûb el-Ensârî’nin sandûkası-
nın gümüş şebeke ile çevrilmesi,24 türbede bulunan kuyunun tamîri,
halkın kuyu suyuna erişimi için türbenin soluna bir sebîl yaptırıl-
ması25, türbe ile iç avlu arasına bir duvâr örülmesi ve türbeye hâcet
pencesinin açılması hep bu dönemde gerçekleşen mekânsal deği-
şikliklerdir.26
Her ne kadar birkaç takım değişiklikler geçirmiş olsa da, tür-
be Fâtih döneminde inşâ edilen halini genel hatlarıyla korumuştur.
Ancak câmi 22 Mayıs 1766 depreminde27 zarar gördüğü için 1798
yılında yıkılarak, 1800 yılında tamamlanmak üzere Barok usûlünde
tekrar inşâ edilir. Bu esnada iç avludaki medrese odaları, şâdırvân ve
Sultan Sempozyumu Tebliğleri (İstanbul: Eyüp Sultan Belediyesi Yayınları,
1998), 76-93, 79.
21 Ayrıntılı bilgi için bkz. Ebru Boyar, Kate Fleet, A Social History of Ottoman
Istanbul (Cambridge: Cambridge University Press, 2011), 226-231.
22 Crane, The Garden of the Mosques, 270-271. Baha Tanman söz konusu köşkün
türbeyi ziyâret eden sultan veya devlet adamlarının kullanımına tahsîs edilmiş
olabileceğini düşünmektedir. Tanman, “Kılıç Kuşanma Törenlerinin Eyüp
Sultan Külliyesi ile Yakın Çevresine Yansıması”,79-80.
23 Gökyay, 168.
24 Crane, The Garden of the Mosques, 276; Semavi Eyice, “Eyüp Sultan Külliyesi”,
TDVİA, 12: 10.
25 Sebîl dönemin mimârbaşı Sedefkâr Mehmed Ağa (ö. 1617) tarafından yapıl-
mıştır. Crane, The Garden of the Mosques, 270; Sedefkâr Mehmed Ağa ile ilgili
olarak bkz. Howard Crane, Risāle-i Mi‘māriyye: An Early-Seventeenth-Cen-
tury Ottoman Treatise on Architecture (Leiden; New York: Brill,1987), 7-12.
26 Ayrıntılı bilgi için bkz. Eyice, “Eyüp Sultan Külliyesi”, TDVİA, 12:11; Crane,
The Garden of the Mosques, 270.
27 Depremde Eyüp’te zarar gören binâlar için bkz. Deniz Mazlum, 1766 Depremi:
Belgeler Işığında Yapı Onarımları (İstanbul: İstanbul Araştırmaları Enstitüsü,
2011), 53-55.
O S M A N L I İ S T A N B U L U I I I
554
köşk yıkılmış, yıkılan şâdırvânın yerine avludaki çınar ağaçlarını dört
yönden saran çim bir sofa ile yeni bir şâdırvân yapılmıştır. Şâdırvân-
daki her bir çeşme III. Selîm’in tuğrâsı ile tezyîn edilmiştir. Dış avlu
genişletilmiş, imâm, türbedâr, mütevellî ve muvakkite tahsis edilecek
dört oda inşâ edilmiştir. Dış avluya ayrıca, câminin ikinci katındaki
hünkâr mahfiline ulaşan bir asma kat yapılmıştır.28 Türbeye ise ziyâ-
retçileri yağmur ve kardan korumak maksadıyla bir sakıf eklenmiş-
tir.29 II. Mahmûd döneminde, 1819 ve 1820 yılları arasında türbenin
altındaki kuyu sularının taşmasını önlemek amacıyla türbenin altına
bir dehliz açılmıştır.30
c) Eyüp’te Ölüm
İnşâ edildiği ilk yıllardan itibaren türbenin etrafına gömülmek-
le ilgili büyük bir talep olduğu için, Eyüp aynı zamanda bir nekropole
ev sahipliği yapmaktadır. Türbe civârına gömülmek istemenin altında
yatan en büyük motivasyon Kıyâmet gününde Hz. Ebû Eyyûb’un
kendisi ile birlikte dirilenlere şefâ‘at edeceğine dair inançtır. Örneğin,
on altıncı yüzyılda yazılan yazarı anonim Menâkıb-ı Ebû Eyyûb el-
Ensârî ile Nûr ed-Dîn ‘Alî el-Ensârî el-Karafî’nin Kitâbü’n-Nefahât
el-‘Abîr es-Sârî bi-Ehâdîs el-Ebû Eyyûb el-Ensârî’de İstanbul halkının
Kıyâmet gününde Allah’ın karşısına Ebû Eyyûb ile birlikte çıkacağı
ifâde edilmiştir.31
Türbe civârına en erken gömülenler arasında Fâtih’in sakâsı
Mustafa Ağa (ö. 1455/1456), ünlü astronom ve matematikçi Alî
Kuşçu (ö. 1474)32 ile türbenin ilk türbedârı Bayrâmî dervişi Yûsuf
28 Crane, The Garden of the Mosques, 276.
29 A.g.e., 275-276.
30 A.g.e., 276.
31 Menâkıb-ı Ebû Eyyûb el-Ensârî, Esad Efendi 2423, fol. 29a; Fatih 5437, fol.
58a; Nûr ed-Dîn Alî el-Ensârî el-Karafî’nin Kitâbü’n-Nefahât el-‘Abîr es-Sârî
bi-Ehâdîs el-Ebû Eyyûb el-Ensârî, Ayasofya 942, fol. 6b-7a. Her iki eser de
Kanunî Sultan Süleymân döneminde yazılmıştır.
32 Alî Kuşçu ve mezârı ile ilgili bkz. Cengiz Aydın, “Ali Kuşçu”, TDVİA, 2: 408-
410; Crane, The Garden of the Mosques, 273.
555
O S M A N L I İ S T A N B U L U ’ N D A M Ü S T E S N Â B İ R Z İ Y Â R E T G Â H : E Y Ü P S U L T Â N T Ü R B E S İ
ibn Şeyh Halîl (ö. 1512 civarı)33’i sayabiliriz. Ayrıca, Semiz ‘Alî Paşa
(ö. 1565),34 Lâlâ Mustafâ Paşa (ö. 1580) ve Gürcü Mehmed Paşa
(ö.1626) gibi devlet adamları da türbeye çok yakın bir konumda gö-
mülmüşlerdir. Türbenin iki yanında ise Dârü’s-sa‘âde ağaları Mustafâ
Ağa (ö. 1623) ile Hacı Beşîr Ağa (ö. 1746)’nın türbeleri bulunmak-
tadır.35 Dârü’s-sa‘âde ağalarının 1591’den itibaren Haremeyn vakıfla-
rından sorumlu olduklarını ve özellikle on yedinci yüzyıldan itibaren,
sarâyda çok güçlü bir konuma geldiklerini düşünürsek,36 Ebû Ey-
yûb’un türbesine bu kadar yakın mesâfede gömüldüklerine şaşırma-
mak gerekir. Ayrıca, I. Ahmed’in eşi ve II. Osmân’ın annesi Mâh-ı
Fîrûz Hadîce Sultan (ö. 1628) türbenin arkasında, III. Ahmed’in kızı
Sâliha Sultan (ö. 1778) ise dış avluda gömülüdür.
Türbenin dış avlusundan Haliç’e doğru inen Câmi-i Kebîr
Caddesi boyunca birçok önemli devlet adamına ait türbeler bulun-
maktadır. Bu türbeler arasında Şeyhü’l-İslâm Mehmed Ebû’s-Su‘ûd
Efendi (ö. 1574), Sokullu Mehmed Paşa (ö. 1579),37 Hoca Sa’d ed-
33 Crane, The Garden of the Mosques, 273; Reşat Öngören, Osmanlılarda Tasavvuf
(İstanbul: İz Yayıncılık, 2003), 247, 258.
34 Crane, The Garden of the Mosques, 271.
35 Beşîr Ağa türbenin iç avlusuna iki tane mahfil yaptırmış ancak bu mahfil-
ler câminin III. Selîm döneminde yeniden inşâsı sırasında kaldırılmışlardır.
Beşîr Ağa ayrıca 1735 yılında Eyüp’te kütüphâne, sıbyân mektebi, mescid ve
sebîlden oluşan bir külliye inşâ ettirmiştir. Bkz. Jane Hathaway, Beshir Agha,
Chief Eunuch of the Ottoman Imperial Harem (Oxford: One World, 2005), 45-
51; 113-114; Abdülkadir Özcan, “Beşir Ağa, Hacı”, TDVİA, 5: 555; Crane, The
Garden of the Mosques, 270, 303; İsmail E. Erünsal, “Beşir Ağa Kütüphanesi”,
TDVİA, 6: 4.
36 Amy Singer, Constructing Ottoman Beneficence: An Imperial Soup Kitchen in
Jerusalem, (Albany: State University of New York Press, 2002), 36.
37 Sokullu Mehmed Paşa burada ayrıca medrese, kütüphâne ve on dokuz tane
öğrenci odasından oluşan bir külliye yaptırmıştır. Paşa, çocuklarıyla beraber
aynı türbeyi paylaşmaktadır. Ancak külliyenin yapımına katkıda bulunan
eşi ‘İsmi’hân Sultan (ö.1585) babası II. Selîm’in Aya Sofya’daki türbesine
gömülmüştür. Bkz. Selanikî Mustafa Efendi, Tarih-i Selanikî, der. Mehmed
İpşirli, 2 cilt. (İstanbul: İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, 1989), 1:
155-156; Sevgi Parlak, “Sokullu Mehmed Paşa Külliyesi”, TDVİA, 37: 358-359;
Jean-Louis, Bacqué-Grammont, StelæTurcicæ II, Cimetières de la mosquée de
Sokollu Mehmed Paşa à Kadırga Limanı, de Bostancı ‘Ali et du türbe de Sokollu
O S M A N L I İ S T A N B U L U I I I
556
Dîn (ö.1599), Palak Mustafâ Paşa (ö.1534), Siyâvuş Paşa (ö.1602),38
Mîr-i Mîrân Mehmed Paşa (ö. 1589) ve Ferhâd Paşa (ö.1595) tür-
belerini sayabiliriz.
Hz. Ebû Eyyûb türbesinin iç avlu kapısından çıkıldığında
karşımıza çıkan iki sokak boyunca da imparatorluk elitine ait bir-
çok türbe görülmektedir. Bunlardan biri Bostan İskelesi’ne doğru
inen ve cülûs yolu olarak bilinen sokaktır. Bu sokak üzerinde, III.
Selîm’in annesi Mihr-i Şâh Sultan (ö.1805) ile III. Mustafâ’nın kız-
ları Hadîce Sultan (d.1822) ve Beyhân Sultan (d. 1824)’ın türbeleri
vardır. Hemen yanlarında ise Mihr-i Şâh Sultan tarafından 1792’de
inşâ ettirilen ve hâlen hizmet veren imâret bulunmaktadır.39 Biraz
aşağıda sağda ise II. Mahmud’un kızı ‘Âdile Sultan (ö. 1899) ile
eşi Mehmed ‘Alî Paşa (ö.1868) ve Sadrazam Hüsrev Paşa (ö.1855)
’nın türbeleri göze çarpar. Beybaba adlı diğer sokakta birçok türbe-
nin yanı sıra Âyâs Paşa (ö.1539), Pertev Mehmed Paşa (ö.1572) ve
Nişâncı Ferîdûn Ahmed Paşa (ö.1583) gibi önemli devlet adamla-
rının türbeleri bulunmaktadır. Beybaba Sokağı’nın açıldığı Sultan
Reşâd Caddesi üzerinde ise Sultan V. Mehmed Reşâd’ın türbesi
görkemli bir şekilde karşımıza çıkar. Sultan Reşâd Eyüp’e gömülen
tek sultandır. II. Bâyezîd’in de buraya gömülme arzusunda olduğu
bilinmektedir.40
Mimâr Sinân, Eyüp’te birçok türbe ve külliyenin inşâsında
bulunmuştur. Bunlar arasında II. Selîm’in kızı Şâh Sultan (ö.1580)
ve eşi Zâl Mahmûd Paşa (ö. 1580)’ nın türbelerinin bulunduğu Zâl
Mehmed Paşa à Eyüb (Istanbul: Deutsches Archäologisches Institut; Tübin-
gen: Ernst Wasmuth Verlag, 1990), 29-53; Aptullah Kuran, Sinan: The Grand
Old Master of Ottoman Architecture (Istanbul: Institute of Turkish Studies,
1987), 135-136.
38 Zeynep Hatice Kurtbil,“Siyavuş Paşa Türbesi”, TDVİA, 37: 315-316.
39 Sevgi Parlak, “Mihrişah Vâlide Sultan Külliyesi”, TDVİA, 30: 42-44.
40 Klaus Kreiser, “Istanbul, die Wahre Stadt der Muslime: Betrachtungen zu
den Gräbern der osmaniche Sultane und zur politischenVerwendung von
Gräbern durch die Dynastie” in Cimetières et Traditions Funèraires dans Le
Monde Islamique (Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1996), 10; Eldem, Death in
Istanbul: Death and Its Rituals in Ottoman-Islamic Culture, çev. ve der. Ceyda
Eldem (İstanbul: Ottoman Bank Archives and Research Centre, 2005), 32.
557
O S M A N L I İ S T A N B U L U ’ N D A M Ü S T E S N Â B İ R Z İ Y Â R E T G Â H : E Y Ü P S U L T Â N T Ü R B E S İ
Mahmûd Paşa külliyesi41, Defterdâr Mahmûd Efendi (ö.1546),42 ve
Nişâncı Celâlzâde Mustafâ Paşa (ö.1567)43 külliyelerini sayabiliriz.44
Bu külliyelerin yanı sıra, Eyüp’te ayrıca birçok tekke inşâ edil-
miştir. Her ne kadar hepsi günümüze ulaşmamış olsa da, bu tekkele-
rin zamanında İstanbul’un dinî hayatını büyük oranda canlandırdığı
bilinmektedir. Örneğin Balçık Tekke45 Halvetîye, Cafer Paşa Tek-
kesi Kâdirîye, Halvetîye ve Sa‘dîye46, Şeyh Merkez Efendi Tekkesi
Sünbilîye47, Baba Haydar Tekkesi Nakşibendîye48, Ümm-i Sinân
41 1577 ve 1590 arasında inşâ edilen külliye, Eyüp’ün en büyük külliyesidir. Şâh
Sultan ve Zâl Mahmûd Paşa mal varlıklarının üçte birini bu külliyenin in-
şâsına ayırmışlardır. Bkz. Gülru Necipoğlu, The Age of Sinan: Architectural
Culture in the Ottoman Empire (Princeton: Princeton University Press, 2005),
372; Semavi Eyice, “Eyüp’te Zal Mahmud Paşa Camii”, Tarihi Kültürü ve
Sanatıyla 5. Eyüp Sempozyumu (İstanbul: Eyüp Belediyesi Yayınları, 2002),
12-21.
42 Defterdâr Mahmûd Efendi’nin aynı zamanda hattât oluşunu temsîlen câmi
minâresinin ucuna bir hokka ve kalem konulmuştur. Külliye 1766 depreminde
zarar görmüştür. Semavi Eyice, “Defterdar Camii ve Türbesi”, TDVİA, 9: 97.
43 Celâlzâde Mustafa Paşa hakkında bkz. Celia J. Kerslake, “Celâlzâde Mustafa
Çelebi”, TDVİA, 7: 260-262.
44 Crane, The Garden of the Mosques, 313-314.
45 Tekke, Alibeyköy ve Kağıthâne’den gelen balçığın bu civârda toplanmasından
dolayı bu ismi almıştır. M. Baha Tanman, “Balçık Tekkesi”, Dünden Bugüne
İstanbul Ansiklopedisi, 8 Cilt. (İstanbul: Kültür Bakanlığı/Tarih Vakfı, 1993-
1995), 2:16. Ayrıca bkz. Crane, The Garden of the Mosques, 300-301. Atilla
Çetin, “İstanbul’daki Tekke, Zaviye ve Hankahlar Hakkında 1199 (1784)Tarihli
Önemli bir Vesika”, Vakıflar Dergisi 13 (1981): 583-590, 587.
46 A.BilginTurnalı, “Câfer Paşa Tekkesi”, TDVİA, 6: 555.
47 Bu tekke 1537’de I. Selîm’in kızı Şâh Sultan (ö. 1572) tarafından Mimâr Sinân’a
yaptırılmıştır. Crane, The Garden of the Mosques, 279-280; Necipoğlu, The Age
of Sinan, 293-294.
48 Kanunî tarafından Şeyh Haydar Semerkandî (ö.1550) için yaptırılmıştır.
Özellikle Orta Asya’dan gelen birçok hacı adayının bir süre burada
kaldığı bilinmektedir. Haşim Şahin, “Klasik Çağ Osmanlı İstanbul’unda
Nakşibendîlik: Eyüp’te Baba Haydar Örneği”, Tarihi Kültürü ve Sanatıyla 7.
Eyüp Sempozyumu (Eyüp: Eyüp Belediyesi Yayınları, 2003), 414-419; Hamid
Algar, “Baba Haydar”, TDVİA, 4: 367, M. Baha Tanman, “Baba Haydar Camii
ve Tekkesi”, TDVİA, 4: 367-368.
O S M A N L I İ S T A N B U L U I I I
558
Tekkesi Sinânîye49, Bahâriye Mevlevîhânesi50 Mevlevîye, Karyağdı
Tekkesi Bektaşî ve Nakşibendîye ile ilişkili yapılardır.51 Nakşibendî-
liğin Müceddidî kolundan gelen Şeyh Murâd (ö.1719) için 1760’da
kurulan ve adını taşıyan tekke ise Nakşibendîlerin yanı sıra Melâmî,
Bayrâmî, Mevlevî ve Bektaşîlerin de buluşma yeri olmuş, Orta Asya
ve Hindistan’dan gelen birçok Nakşibendî’yi ağırlamıştır.52 Bugün
Eyüp’te bulunduğu sokağa ismini veren Kalenderhâne ise 1743 yı-
lında Şeyh Murâd Tekkesi’nin müdâvimlerinden Bayrâmî-Melâmî
arîfi Lâ‘lîzâde ‘Abdü’l-Bâkî Efendi (ö.1746) tarafından yaptırılmış-
tır.53 Nakşibendîliğin Hâlidîyye kolundan ise Eyüp merkezde iki
tekke bulunmaktadır. Bunlar Sultan Reşâd türbesi ile aynı sokakta
yer alan Hüsrev Paşa (ö.1855)54 ve Hasan Hüsnü Paşa (ö.1903)
tekkeleridir.55
49 Halvetîye’nin bir kolu olan Sinânîye Ümm-i Sinân (ö.1568) tarafından
kurulmuştur. Ümm-i Sinân tekke tevhîdhânesinin mihrâbının arkasındaki
odada gömülü olduğu için bu tekke aynı zamanda Sinânîye’nin âsitânesidir.
Bkz. M. Baha Tanman, “Ümmî Sinan Tekkesi”, TDVİA, 42: 311-313.
50 Tanman, “İstanbul Mevlevihaneleri”, Osmanlı Araştırmaları 14 (1994): 177-183,
178; M. Baha Tanman, ”Bahariye Mevlevihanesi”, TDVİA, 4: 471-473.
51 Tekkeyle ilgili olarak bkz. Nicolas Vatin, Thierry Zarcone, “İstanbul’da bir
Bektaşi Tekkesi: Karyağdı (Eyüp) Tekkesi”, Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Velî
Araştırma Dergisi 11 (1999): 1-13.
52 Halil İbrahim Şimşek, “Murad Buhârî”, TDVİA, 31: 185-187; M. Baha Tanman,
“Şeyh Murad Tekkesi”, TDVİA, 39: 62-64.
53 Nihat Azamat, “Lâ‘lîzâde Abdülbâki”, TDVİA, 27: 90-92. Crane, The
Garden of the Mosques, 297; Ekrem Işın, “Bir İmparatorluk Tarihinde
Tarikat Üzerine Toplumsal Tarih Notları”, Saltanatın Dervişleri,
Dervişlerin Saltanatı (İstanbul: Pera MüzesiYayınları, 2007),12-40, 36;
Thierry Zarcone, “Kalenderhane Tekkesi”, Dünden Bugüne İstanbul
Ansiklopedisi, 4: 398-399.
54 Halil İnalcık, “Hüsrev Paşa, Koca”, TDVİA, 19: 41-45. Ayrıca bkz. Yüksel Çelik,
Şeyhü’l-Vüzerâ Koca Hüsrev Paşa: II. Mahmud Devrinin Perde Arkası (Ankara:
TTK, 2013).
55 Baha Tanman, “Hüsrev Paşa Külliyesi”, TDVİA, 19: 48-49; Atilla Çetin,
“Hüsrev Paşa Kütüphanesi”, TDVİA, 19: 51-52; Baha Tanman, “Hasan Hüsnü
Paşa Tekkesi”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, 3: 565.
559
O S M A N L I İ S T A N B U L U ’ N D A M Ü S T E S N Â B İ R Z İ Y Â R E T G Â H : E Y Ü P S U L T Â N T Ü R B E S İ
d) Sultanların Türbe Ziyâretleri
Ebû Eyyûb el-Ensârî türbesi, kuruluşundan itibaren, Osmanlı
sultanlarının en çok ziyâret ettikleri kutsal mekânlardan biri olmuş-
tur. Örneğin I. Selîm (1512-1520), Safevîlere karşı sefere çıkmadan56,
Kanunî Sultan Süleymân (1520-1566) 1521’de Belgrad ve 1566’da
Zigetvar’a gitmeden,57 III. Mehmed (1595-1603) ise 1596’da Ma-
caristan seferi öncesinde türbeyi ziyâret etmişlerdir.58 Şüphesiz, bu
ziyâretler, askerî başarı için sahâbenin himmetini almaya yöneliktir.
Askerî zaferler için türbeden beklenen himmet özellikle Zigetvar Se-
feri’nde çok belirgindir. Hicrî 17 Şevvâl 973 (Miladî 7 Mayıs 1566)
tarihli hükümde İstanbul’daki ‘ulemâ, huffâz ve kurrâdan Eyüp Câ-
mii’nde toplanarak Kur’ân’dan bir cüz okumaları ve Osmanlı ordusu-
nun zaferi için duâ etmeleri istenmiştir.59
Osmanlı sultanları türbeyi, tahta çıkmalarının ardından da
ziyâret etmişlerdir. Meselâ II. Selîm tahta çıktıktan sonra ve Zigetvar
seferinde vefât eden babasının naaşını almak için Belgrad’a gitmeden
önce,60 III. Murâd ise tahta çıktıktan on gün sonra, türbeyi ziyâret
etmiştir.61
Sultanların türbeyi ziyâretleri konusunda bahsedilmesi ge-
reken en önemli mesele şüphesiz ki türbede yapılan kılıç kuşanma
(taklîd-i seyf ) törenleridir. Törenlerin türbede yapılmaya tam olarak
56 Nicolas Vatin, Gilles Veinstein, Le Sérail ébranlé: Essai sur les morts, dépositions
et avènements des sultans ottomans (xive-xix e siècle) (Paris: Fayard, 2003), 307.
57 Zeynep Tarım Ertuğ, XVI. Yüzyıl Osmanlı Devleti’nde Cülus ve Cenaze
Törenleri (Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları, 1999),100; Nicolas Vatin,
“Aux Origines du pèlerinage à Eyüp des Sultans Ottomans”, Turcica: Revue
d’Études Turques 27 (1995): 91-99, 96.
58 Nicolas Vatin, “Aux Origines”, 97; Necipoğlu, “The Age of Sinan”, 67.
59 5 Numaralı Mühimme Defteri: 973/1565-1566: Özet ve İndeks (Ankara:
Başbakanlık Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başbakanlığı,
1994), no. 1555, 249-250.
60 Vatin, Le Sérail ébranlé, 263; 308. Baha Tanman, “Kılıç Kuşanma Törenlerinin
Eyüb Sultan Külliyesi ile Yakın Çevresine Yansıması”, 77.
61 Selanikî’nin bildirdiğine göre Sultan ayrıca I. Selîm, Fâtih, Kanunî Sultan
Süleymân, II. Bâyezîd ve II. Selîm’in türbelerini de ziyâret etmiştir. Selanikî
Mustafa Efendi, 1: 105-106.
O S M A N L I İ S T A N B U L U I I I
560
ne zaman başlandığı bilinmemekle birlikte, Osmanlı kaynaklarında
en erken tören bahsi I. Ahmed dönemine aittir.62 III. Mehmed’in 20
Aralık 1603’te otuz yedi yaşında vefâtı üzerine, on üç yaşında tahta
çıkan oğlu I. Ahmed için, 3 Ocak 1604 yılında Ebû Eyyûb el-Ensârî
türbesinde kılıç kuşanma töreni düzenlenmiştir. Henüz sünnet bile
olmadan ve sancağa gitmeden tahta çıkan I. Ahmed için böyle bir tö-
ren düzenlenmesine ihtiyaç duyulması, onun deneyimsizliğini örtmek
ve meşruluğunu vurgulamak ile ilgili olmalıdır.63 Mustafâ Sâfî’nin
Zübdetü’t-Tevârîh’inde anlattığı üzere, Sultan deniz yoluyla Eyüp’e
gelerek Şeyhü’l-İslâm Ebû’l-Meyâmin Mevlânâ Mustafâ Efendi
(ö.1606) tarafından kılıç kuşandırılmıştır.64
Şeyhü’l-İslâm’ın yanı sıra, Hz. Muhammed soyunun en önemli
temsilcisi sayılan nakîbü’l-eşraf veya devrin en önemli şeyhinin de
sultanlara kılıç kuşandırılabildiğini not etmek gerekir.65 Sultanlar
türbeye bazen deniz, bazense kara yoluyla geliyor, türbede kılıç ku-
şandıktan sonra genellikle Edirnekapı’dan çıkarak Topkapı Sarâyı’na
kadar başta Fâtih Sultan Mehmed’in ki olmak üzere ecdâd türbele-
rini ziyâret ediyorlardı.66 Osmanlı sultanlarının böylesine önemli bir
sahâbenin huzurunda kılıç kuşanmaları ve ecdâd türbelerini ziyâret
62 Kafadar, “Eyüp’te Kılıç Kuşanma Törenleri”, 55; Hakan T. Karateke, Padişahım
Çok Yaşa: Osmanlı Devletinin Son Yüzyılında Merasimler (İstanbul: Kitap
Yayınevi, 2004), 51; Abdülkadir Özcan, “Kılıç Alayı”, TDVİA, 25: 408- 410.
Günhan Börekçi, “Factions and Favorites at the Courts of Sultan Aģmed
I (r. 1603-1617) and his Immediate Predecessors.” (Doktora Tezi, The Ohio
State University, 2010). 114.
63 Börekçi, 12-13; 80-81; 88; Vatin, Le Sérail ébranlé, 310-311.
64 İbrahim Hakkı Çuhadar (der.), Mustafa Sâf î’nin Zübdetü’t Tevârîh’i (Ankara:
Türk Tarih Kurumu, 2003), 15-16.
65 Örneğin IV. Murâd (1623-1640) ’a Şeyh Azîz Mahmûd Hüdaî (ö. 1628)
tarafından kılıç kuşandırılmıştır. Özcan, “Kılıç Alayı”, 409; Kafadar, “Eyüp’te
Kılıç Kuşanma Törenleri”, 59-60; Karateke, Padişahım Çok Yaşa, 57-58; Vatin,
Le Sérail ébranlé, 311.
66 Kılıç kuşanma törenlerinin Osmanlı Teşrîfât Defterleri’ndeki bazı ayrıntıları
üzerine bkz. Hakan Karateke, An Ottoman Protocol Register: Containing
Ceremonies from 1736 to 1808: BEO Sadaret Defterleri 350 in the Prime Ministry
Ottoman State Archives, Istanbul (Istanbul: The Ottoman Bank Archive and
Research Centre, 2007); Vatin, Le sérail ébranlé, 315-318.
561
O S M A N L I İ S T A N B U L U ’ N D A M Ü S T E S N Â B İ R Z İ Y Â R E T G Â H : E Y Ü P S U L T Â N T Ü R B E S İ
etmeleri, hem iktidârlarını kutsuyor hem de halka yeni hükümdârla-
rını görmesi için fırsat yaratıyordu.67
1 Kasım 1922’de saltanatın kaldırılmasıyla, türbe Osmanlı kılıç
kuşanma törenlerine ev sahipliği yapma özelliğini yitirdi. Günümüz-
de cülûs yolu ve sultanların atlarına binmek için kullandıkları binek
taşları, sultanların türbeye yaptıkları ziyâretlerin “hatırlama mekân-
ları” (lieux de mémoire) olarak işlev görmektedir.68
e) Türbe ve Haremeyn
Türbe, Haremeyn’den gelen kutsal objelerin sergilendiği özel
bir konuma sahipti. Kisve olarak adlandırılan Kâbe ve Ravza-i Mu-
tahhara örtüleri, yenileriyle değiştirilmelerinin ardından İstanbul’a
doğru yola çıkıyor ve Topkapı Sarâyı’na götürülmeden önce, Eyüp’e
getirilerek türbede sergileniyorlardı. Bir süre burada kaldıktan sonra
ise özel bir törenle sarâya naklediliyorlardı.69 Böylece İslâm dünyası-
nın en kutsal mekânlarını örtmüş olan kisveler halk tarafından ziyâret
edilebiliyordu.
Kisvelerin dışında, Hz. Muhammed dönemine ait olduğu söy-
lenen kutsal sancak (livâ-ı sa‘âdetler [s. 338]) ile Hz. Muhammed’in
ayak izi (nakş-ı kademü’s-sa‘âdet) de türbede korunmuştur. Livâ-ı
sa‘âdetler 1703’deki Edirne Vaka‘ası sırasında isyancılar tarafından
ele geçirilecek korkusuyla türbeden alınarak sarâya naklediliyorlardı.
Peygamberin ayak izi ise I. Mahmûd’un emri ile 1731 yılında türbede
özel pişgâhına yerleştirildi.70
67 Necipoğlu,“Dynastic Imprints on the Cityscape: The Collective Discourse of
Ottoman Imperial Mausoleums in Istanbul”, Cimetières et traditions funéraires
dans le monde islamique, der. Jean Louis Bacqué-Grammont and Aksel Tibet
(Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi,1996), 23-36, 35.
68 Eyüp Şehir Rehberi (İstanbul: Eyüp Belediyesi Yayınları, 2008),67, 87, 18.
69 Kisvelerin türbede sergilenmeleri ve sonra Topkapı Sarâyı’na nakledilmeleri
ile ilgili bkz. Selanikî Mustafa Efendi, 2: 682-683, 699.
70 Crane, The Garden of the Mosques, 276; Râşid Âsım Efendi, Çelebizâde İsmail
Âsım Efendi, Târîh-i Râşid ve Zeyli, der. Abdülkadir Özcan, Yunus Uğur
(İstanbul: Klasik, 2013), 660. Edirne Vaka‘ası üzerine bkz. Rifa’at Abou-el-Haj,
The 1703 Rebellion and the Structure of Ottoman Politics (Leiden: Nederlands
Historisch-Archaeologisch Instituut te Istanbul, 1984).
O S M A N L I İ S T A N B U L U I I I
562
Türbede ayrıca, Vahhâbî ayaklanmasının bastırılmasını müteâ-
kiben Mekke ve Medine anahtarlarının (mefâtîh-i şerîfe) bir hafta
boyunca sergilendiğini biliyoruz. 1808 ve 1814 yılları arasında süren
ayaklanmanın Kavalalı Mehmed ‘Alî Paşa (ö.1849)’nın oğlu Mısır
Vâlisi Tosun Paşa (ö.1816) tarafından bastırılmasının ardından, anah-
tarlar İstanbul’a getirilmiş ve bu olay yedi gün top atışıyla kutlanmıştır.
Türbede sergilenen anahtarlar daha sonra özel bir törenle Topkapı
Sarâyı’na götürülmüşlerdir.71 Anahtarların İstanbul’a nakledilmesi ve
türbede sergilenmesi kutsal topraklarda Osmanlı kontrolünün tekrar
sağlandığını ilan etmektedir.
Söz konusu kutsal objelerin, Hz. Ebû Eyyûb’un türbesinde
muhafazası, sahâbenin özellikle Hz. Muhammed’e evini açması ile
yakından ilişkili olmalıdır. Nasıl Hz. Muhammed Mekke’den Me-
dine’ye göç ettikten sonra onun evinde konaklamışsa, Haremeyn’den
gelen kutsal objeler de türbede “konaklamaktadırlar.” Başka bir de-
yişle türbe, Haremeyn ve İstanbul, yani kutsal merkezler ve iktidar
merkezi arasında kutsal bir menzil işlevini görmektedir. Bugün hacı
adaylarının hacca gitmeden önce türbeyi ziyâret etmeleri bile türbe-
nin bu konumunu onaylamaktadır. Bu ziyâretler, İslâm dünyasının
“çeperinden” merkezine yapılacak kutsal yolculuğun başlangıç nokta-
sını oluşturmaktadırlar.
f ) Türbeyle İlgili İnanışlar ve Ziyâret Pratikleri
Latîfî, Evsâf-ı İstanbul (1524/1525) adlı eserinde, Ebû Eyyûb
el-Ensârî türbesi için “caygâh-ı meşhûr”, “müşerref ve dilkeş teferrüc-
gâh”, “melce-i penâh”, “himmet ve istimdâd için ziyâret edilen hâcet-
gâh” gibi ifâdeler kullanmış72 ancak türbeyle ilgili inanışlar ve ziyâret
pratikleriyle ilgili pek bilgi vermemiştir. Bu konuda yabancı yazarların
bazı notları aydınlatıcı olmaktadır. Örneğin Fransız folkloristler Émile
Henry Carnoy (ö. 1930) ve Jean Nicolaïdès (ö. 1891) tarafından derle-
nen Folklore de Constantinople (1894)73 ile Charles White (ö. 1861)’ın
71 Bkz. BOA, HAT. 30/M/1228 A.H./1813, file: 342, gömlek: 19577.
72 Latîfî, 61-65.
73 Bu kaynak üzerine bkz. Arzu Öztürkmen, “From Constantinople to Istanbul:
Two Sources on the Historical Folklore of a City”, Asian Folklore Studies 61,
2 (2002): 271- 294.
563
O S M A N L I İ S T A N B U L U ’ N D A M Ü S T E S N Â B İ R Z İ Y Â R E T G Â H : E Y Ü P S U L T Â N T Ü R B E S İ
Three Years in Constantinople adlı eserinde türbedeki kuyu suyunun
şifâlı olduğuna inanıldığı, Zemzem ile ilişkilendirildiği ve özellikle
Ramazan’da oruç açmak için kullanıldığı belirtilmektedir.74 Müslü-
man kılığında türbeye girmeyi başaran İspanyol casus Domingo Badia
y Leblich75 (ö.1818) suyun kuyudan gümüş bir kova ile çekildiğini ve
gümüş kaplarla ziyâretçilere dağıtıldığını söylemektedir.76
Folklore de Constantinople türbeye yapılacak ziyâretin Mekke’ye
yapılacak haccın yarısına eşit olduğuna, türbe civarındaki çınar ağacı
yapraklarının ve türbe hamâmının kısırlık başta olmak üzere tüm
hastalıkları iyileştirdiğine inanıldığını bildirmektedir. Aynı eser ayrıca
Eyüb Câmii müezzinine üç cuma boyunca ezân okurken, minâreden
sallaması için mendil ve benzeri objelerin verildiğini ve böylece bu
objelerin sahiplerine bereket getirdiğine inanıldığını yazmaktadır.77
Tüm bu anlatılar, bize türbe civârındaki su kaynaklarının ve ağaçların,
türbenin kutsallığından nasiplendiklerine dair bir algının var olduğu-
nu gösteriyor. Haftanın en mübârek günü cuma günleri minâreden
sallanan objelere ise kutsal zaman ve mekân birlikteliği sonucu bir
nevî kutsallık atfedilmiş oluyor.
Her ne kadar bugün yasaklanmış olsa da, türbenin hâcet pen-
ceresine ait şebekenin mum izleriyle kaplanmış olması türbede bir
zamanlar mum yakma geleneği olduğunu gösteriyor.78 Bahsedilmesi
74 Henry Carnoy, Jean Nicolaïdes, Folklore de Constantinople (Paris: Aux Bureaux
de la Tradition, 1894), 158; Charles White, Three Years in Constantinople or
Domestic Manners of the Turks in 1844, 3 cilt. (London: Henry Colburn, 1846),
3: 347.
75 Ali al-Abbasi, Travels of Ali Bey in Morocco, Tripoli, Cyprus, Egypt, Arabia,
Syria, and Turkey: Between the Years 1803 and 1807 (London, 1816) repr.
Institut für Geschichte der Arabisch-Islamischen Wissenschaften, der. Fuat
Sezgin, Frankfurt am Main, 1995), 337. Ayrıca bkz. Ertuğrul Önalp, “Bir
İspanyol Gezgininin Gözüyle 1807 Yılında Eyüb Sultan Camii” in Tarihi
Kültür ve Sanatıyla III. Eyüp Sultan Sempozyumu (İstanbul: Eyüp Belediyesi
Yayınları,1999), 276-281.
76 Ali al-Abbasi, 337.
77 Carnoy, 156, 158-159.
78 Mina Ünsal, “Hacet Penceresi Şebekesi Restorasyonu”, 1. Eyüp Sultan
Sempozyumu (Eyüp: Eyüp Belediyesi Yayınları, 1997), 71-73.
O S M A N L I İ S T A N B U L U I I I
564
gereken en önemli pratiklerden biri de hâlen devam eden kurban
kesme geleneği. Gerek sultanların, gerekse devlet ricâlinin ziyâretleri
sonucunda kesilen kurbanların Eyüp halkına dağıtıldığını,79 hatta bu
nedenle semt halkına “kurbancı” denildiğini biliyoruz.80
Türbeyi ziyâret adâbı ile ilgili, Hasan ibn Es-Seyyid tarafın-
dan yazılan Menâkıb-ı Ebû Eyyûb el-Ensârî ‘Alemdârı Resûl (1773)81
adlı eserdeki notlar aydınlatıcıdır. Buna göre, ziyâretçi önce Eyüp
Câmii’nde iki rekât namaz kılmalı ve namazın sevâbını sahâbenin
ruhuna bağışlamalıdır. Sonra türbeye yaklaşarak Ebû Eyyûb’a selâm
vermeli ve türbenin içine girerek sandûkanın baş ve ayak ucunda ol-
mak üzere iki kez duâ etmelidir. Son olarak bir duâ daha ederek is-
teklerinin gerçekleşmesi için sahâbenin himmeti istenmelidir.82
Evliyâ Çelebi’nin Eyüp tasviri Osmanlı dönemi boyunca bura-
sının çok renkli bir kasaba olduğunu göstermektedir. Evliyâ, Eyüp’ün
kaymak, yoğurt, süt, peynir, kebap, şeftali, kayısı ve nar gibi ürünle-
riyle ün saldığını, merkezdeki dükkânlarda bu ürünlerin yoğun ola-
rak satıldığını belirtmiştir. Özellikle cuma günlerinde ve bayramlarda
birçok ziyâretçinin bu dükkânlara uğradığını ve Otak Meydanı, İdris
Köşkü, Kırkserviler, Bülbülderesi, Gümüşsuyu ve Şifâ Havuzu gibi
mesîre yerlerinde zaman geçirdiğini ifâde etmiştir.83
Evliyâ ayrıca Eyüp’ün kuzeyindeki eski bir evde, kayıp şahıs-
lardan ve eşyâlardan haber veren Can Kuyusu’ndan bahsetmektedir.
Buna göre, kişi abdest alıp, iki rekât namâz kılarsa ve Fâtiha Sûre-
si’ni okuyup Hz. Yûsuf ’un rûhuna bağışlarsa kuyu ona kayıp eşyâ ve
79 Hakan T. Karateke, Padişahım Çok Yaşa: Osmanlı Devletinin Son Yüzyılında
Merasimler (İstanbul: Kitap Yayınevi, 2004), 74.
80 P. G. İnciciyan, XVIII. Asırda İstanbul, çev. Hrand D. Andreasyan (İstanbul:
İstanbul Matbaası, 1956), 77; Hayati Develi, “İstanbul’a dair Risale-i Garibe”,
İstanbul Araştırmaları 1 (Spring 1997), 95-190, 97.
81 el-Hac Hasan ibn Es-Seyyid, Menâkıb-ı Ebû Eyyûb el-Ensârî ‘Alemdâr-i Resûl,
1773. Kasidecizade 393. Aynı eser iki sene sonra Eyüp Câmii imâmı tarafından
kopyalanmıştır. Bkz. ‘Abdu’llah ibn Sâlih ibn İsmâ‘il ibn Mehmed, Menâkıb-ı
Ebû Eyyûb el-Ensârî ‘Alemdâr-i Resûl, 1795. Hacı Mahmud, 4694.
82 Hacı Mahmud, no. 4694, fol. 8b.
83 Gökyay, 166-170.
565
O S M A N L I İ S T A N B U L U ’ N D A M Ü S T E S N Â B İ R Z İ Y Â R E T G Â H : E Y Ü P S U L T Â N T Ü R B E S İ
şahıslardan haber vermektedir. Evliyâ, kuyunun bu özelliğini bizzât
deneyimlediğini de söylemektedir.84
Mesîre yerleriyle ünlü Eyüp’te özellikle on altıncı yüzyıldan iti-
baren hânedânın kadın üyeleri sâhilsarâylar inşâ ettirmeye başlamış-
tır. Örneğin I. Selîm’in kızı Şâh Sultan (ö. 1572), IV. Murâd’ın kızı
Kaya Sultan (ö.1659), III. Ahmed’in kızları Hadîce Sultan (ö.1738)
ile Sâliha Sultan (ö. 1778)’ın Eyüp’te sâhilsarâyları bulunmakta idi.85
Ancak on dokuzuncu yüzyıldan itibaren Eyüp’te açılan fabrikalar
nedeniyle, semt bir teferrüç mekânı olma özelliğini yitirmeye başla-
mıştır.86 Türbe, 30 Kasım 1925’de kabul edilen Tekke ve Zaviyelerin
Kapatılması Kanunu ile kapanmış, 1 Eylül 1950 tarihine kadar kapalı
kalmıştır. Açıldığından bu yana ise İstanbul ‘un en önemli ziyâretgâh-
larından biri olmayı sürdürmektedir.
Özetle, fetih sonrası inşâ edilen Hz. Ebû Eyyûb el-Ensârî
türbesi ve külliyesi Bizans Konstantinopolis’inden Osmanlı Kos-
tantiniyye’sine dönüşen şehirde, kökleri İslâm’ın ilk yüzyılına giden
kutsal bir mekân olarak inşâ edilmiştir. Külliye etrafında gelişen
Eyüp semti, özellikle on altıncı yüzyıldan itibaren imparatorluk eli-
tinin hayırseverliğini gösterdiği ve gömülmeyi tercih ettiği bir yer
olmuştur. Sultanların türbeye yaptıkları ziyâretler, kutsal objelerin
türbede sergilenmesi, türbenin İslâm’ın kutsal merkezleri ve Os-
manlı iktidârı arasında önemli bir konuma sahip olduğunu göster-
mektedir. Bahsi geçen ziyâret pratikleri ve türbenin etrafında oluşan
nekropol, Ebû Eyyûb el-Ensârî’den dünyevî ve uhrevî konularda
aracılık yapma beklentisinin yoğun olduğunu göstermektedir. Kı-
saca Medineli Ebû Eyyûb el-Ensârî’nin türbesinin etrafında gelişen
“medîne-i Ebû Eyyûb”, türbeleri, tekkeleri, hayır kurumları, mesîre
yerleri ve canlı sosyal hayatı ile ölüm ve yaşamın iç içe geçtiği müs-
tesnâ bir ziyâret mekânı olarak Osmanlı İstanbul’unda çok özel bir
yere sahiptir.
84 A.g.e., 169.
85 Tülay Artan “Eyüp’ün Bir Diğer Çehresi: Sayfiye ve Sahilsaraylar” in Eyüp:
Dün/Bugün, 106-114.
86 İlber Ortaylı, “Eyüp’te Sanayi ve Çevre Kirlenmesi” in Eyüp: Dün, Bugün,
124-128.