Post on 27-Oct-2019
The Journal of Academic Social Science Studies
International Journal of Social Science
Doi number:http://dx.doi.org/10.9761/JASSS7700
Number: 69 , p. 225-238, Summer II 2018
Araştırma Makalesi / Research Article
Yayın Süreci / Publication Process
Yayın Geliş Tarihi / Article Arrival Date - Yayın Kabul Tarihi / The Published Date
13.06.2018 01.08.2018
Yayınlanma Tarihi / Publication of Acceptance Date
30.08.2018
TASAVVUFÎ ŞİİR ŞERHLERİNİN BİLİNMEYEN BİR ÖRNEĞİ:
SÜNBÜL SİNÂN’IN “GELDİM” REDİFLİ ŞİİRİNE
18. YÜZYILDA YAZILAN BİR ŞERH AN UNKNOWN SAMPLE OF MYSTICAL POETRY COMMENTARIES: A
COMMENTARY WRITTEN ABOUT THE POETRY OF ‚GELDIM‛ REPEATED
WORD OF SUNBUL SINAN IN THE 18TH CENTURY Dr. Öğr. Üyesi Ferdi Kiremitçi
ORCID ID: https://orcid.org/0000-0002-4514-8418
Gümüşhane Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Türk İslam Edebiyatı Anabilim Dalı,
ferdikiremitci@hotmail.com
Öz
İslamî Türk edebiyatının önemli geleneklerinden birisi de şerh faaliyetleridir.
Başlangıçta Arapça ve Farsça metinler üzerine yapılmaya başlanan bu faaliyetler, daha
sonraları Osmanlı’nın hâkim kültür olmasıyla birlikte Türkçe metinler üzerinde de ger-
çekleştirilmiştir. Türk şerh geleneğinin genellikle dinî-tasavvufî metinler üzerinde yo-
ğunlaştığı görülür. Ancak, zamanla din dışı metinler üzerinde de şerhler yapılmış, bu
şerhlerde divanlar, mesneviler ve müstakil şiirler gibi pek çok metin klasik ve modern
yöntemlerden yararlanılarak şerh edilmiştir. Şerh edilen metinlerin en eskileri 13. yüz-
yılda yaşamış mutasavvıflara aittir. Bu çalışmada 18. yüzyılda kaleme alınmış bir şerh
üzerinde durulmuştur. 17. yüzyıl sufilerinden olan ve Sünbüliyye tarikatının kurucusu
kabul edilen Sünbül Sinân’ın ‚geldim‛ redifli bir şiiri üzerine yazılan bu şerh, Sünbüliy-
ye tarikatının silsilesinden ve bu tarikatın önemli şeyhlerinden biri olan Seyyid
Nûreddîn’in hayatından ve kerametlerinden bahseden Silsiletü’n-Nûr adlı manzum
menâkıbnâmenin iki nüshasının sonunda yer almaktadır. Bu çalışma, giriş ve onu izle-
yen üç bölümden oluşturulmuştur. Giriş kısmında kısaca şerh kavramı üzerinde durul-
muş, birinci bölümde Sünbül Sinân’ın hayatı ve şiirleri hakkında bilgi verilerek şerh edi-
len şiirle ilgili tespitlerden bahsedilmiş, ikinci bölümde şerh metniyle ilgili bazı bilgiler
verilmiş, üçüncü bölümde ise şerh metninin nüshaları tanıtılarak şerhin tenkitli metni
dikkatlere sunulmuştur. Bu çalışmayla, bestelenerek tekkelerde okunan bir şiirle ilgili
226
Ferdi Kiremitçi
yazılan bilinmeyen bir şerhi ilim dünyasına tanıtmak, böylece tasavvufî şiir şerhleriyle
ilgilenen araştırmacılara katkı sağlamak amaçlanmıştır.
Anahtar Kelimeler: Tasavvufî Şiir, Şiir Şerhi, Sünbül Sinân, Silsiletü’n-Nûr,
Şerh Geleneği
Abstract
One of the important traditions of Islamic Turkish literature is commentary ac-
tivities. These activities which started to be done on Arabic and Persian texts in the be-
ginning were carried out on Turkish texts as well, with the dominant culture of the Ot-
toman Empire. Turkish tradition of commentary is generally seen as focused on religi-
ous-mystical texts. However, over time, commentaries were also made on non-religious
texts, in which many texts such as divans, masnavis, and independent poems were
commented on using the classical and modern methods. The oldest of the commentary
texts belong to the sufis who lived in the 13th century. This study also focuses on a
commentary taken in the 18th century. This commentary which was written on the po-
etry of ‚geldim‛ repeated word of Sünbül Sinan who is one of the sufis of the 17th cen-
tury and founder of the Sünbüliye sect, is at the end of two copies of the in verse me-
naqıbname named Silsiletü’n-Nur that explains the ranges of the Sünbüliye sect and the
life and works of Seyyid Nureddin who is one of the important sheiks of this cult. This
study consists of an introduction and three chapters. The concept of comment was emp-
hasized in the introduction part, the information about the life and poems of Sünbül Si-
nan was given and the findings about commentary poem were explaned in the first part,
the findings about commentary text were mentioned in the second part and the copies of
the commentary were introduced and the critical text of commentary was presented in
the third part. With this work, it is aimed to introduce to the world of knowledge an
unknown comment made on a poem, thus contribute to the researcher who is interested
in sufi poetry commentaries.
Key Words: Sufi Poetry, Poetry Commentary, Sünbül Sinan, Silsiletü’n-Nur,
Commentary Traditi
GİRİŞ
İslamî Türk edebiyatının klasik dö-
neminde kaleme alınmış şerh çalışmalarının
büyük bir kısmının tasavvufî metinler, özel-
likle de şûfî şairlerin kaleminden çıkan şiirler
üzerine yapıldığı görülmektedir. Bu çalışma-
da, bu nitelikteki şerhlerden birisi olan ve
Sünbül Sinân’ın ‚geldim‛ redifli meşhur
nutk-ı şerifini açıklamak için 18. yüzyılda
yazılan bir şerh üzerinde durulacaktır. Bu asıl
konuya geçmeden önce, edebiyatımızda pek
çok müellifin ve araştırmacının kalem oynat-
tığı bir alan olan ‚şerh‛ konusunun konu-
muzla ilgili birkaç özelliğine kısaca değinmek
yerinde olacaktır.1
1 Türk edebiyatındaki şerh geleneğiyle ilgili olarak daha
detaylı bilgiye ulaşmak için şu çalışmalara bakılabilir:
Dilçin, 2003. s. 1-21; Yeniterzi, 1999, s. 59-68; Akkuş, 1992,
s. 67-78; Mengi, 2000, s. 72-80; Mengi, 2007, s. 407-417;
Sözlükte ‚bir şeyi genişletip yaymak,
sözün kapalı kısımlarını açıklayıp anlaşılır
hâle getirmek‛ anlamlarına gelen şerh, za-
manla ilimler tarihinde bir telif türü olarak
ortaya çıkmış; bu yönüyle şerhler, bir ilim
dalında meşhur olmuş ve genellikle muhtasar
olarak yazılmış metinler üzerine kaleme alı-
nan, bunlardaki kapalı ifadelerin açıklandığı,
eksik bırakılan hususların tamamlandığı, ha-
talara işaret edildiği ve örneklerin çoğaltıldığı
eserler olarak tanımlanmıştır (Şensoy, 2010, s.
555).
İslamî Türk edebiyatının kültür coğ-
rafyasında vücut bulan şerh çalışmalarına
bütünleyici bir nazarla bakıldığında, bu ça-
lışmalara öncelikle Arapça ve Farsça gibi ya-
bancı dillerdeki eserlerin çözümlenmesinde
Doğan, 2002, s. 11-25; Okay, 1990, s. 82-87; Canım,1996, s.
129-140; Kortantamer, 1994, s. 1-10; Saraç, 1999, s. 209-219.
Tasavvufî Şiir Şerhlerinin Bilinmeyen Bir Örneği: Sünbül Sinân’ın ‘Geldim’ Redifli Şiirine 18. Yüzyılda Yaz… 227
başvurulduğu görülmektedir. Özellikle Arap-
ça eserler üzerine yapılan şerhlerde dinî içe-
rikli eserler ağırlıktadır. Şarihler, Arapça
edebî metinlerle beraber fıkıh, kelam gibi dinî
bilimlere dair meseleleri ele alıp açıklayan
manzum eser ya da şiirleri de şerh etmeye
özen göstermişlerdir. Türk şerh geleneği daha
sonraları, Türkçe eserler üzerine de şerhler
yapılmaya başlanarak üçüzlü bir dil yapısına
dönüştürülmüş; bu şerhler, Osmanlı’nın
hâkim kültür olmasıyla birlikte daha çok dinî,
tasavvufî ve edebî metinlerin yorumlanma-
sında kullanılır olmuştur (Baş, 2012, s. 313-
314; Gök, 2014, s. 411). Hatta, dinî-tasavvufî
muhtevalı şerhlere göre sayıları daha az olsa
da, doğrudan dinin ya da tasavvufun sahası-
na girmeyen lügat, fal, pend ve felsefe vb.
kitaplardaki yaklaşımın da çoğunlukla dinî-
tasavvufî ağırlıklı olduğu dikkati çekmiştir
(Özkan, 2011, s. 66).
Klasik döneme ait Türkçe edebî me-
tinlerle ilgili şerhler, eski eserlerde çokça gö-
rülen ve derkenar olarak tabir edilen sayfa
kenarlarında yazıldığı gibi, bir başka eser
arasında bazı mısra, beyit ya da cümlelerin
münasebeti gelmişken şerh edilmesiyle de
vücut bulabilmiş; fakat ulaşılması ve tanın-
ması daha kolay olması hasebiyle müstakil
beyit, manzume ve hatta kitap şerhleri, bu
geleneğin asıl ağırlığını teşkil etmiştir (Cey-
lan, 2007, s. 2). Edebî şerh geleneğinin müsta-
kil örneklerini genel olarak ‚divan şerhleri
(Hâfız Divânı şerhleri gibi), kaside şerhleri
(Kasîde-i Bürde şerhleri gibi) ve mesnevi şerh-
leri (Mantıku’t-Tayr ve Mesnevî-i Mevlânâ şerh-
leri gibi)‛ şeklinde gruplandırmak mümkün-
dür.
Türkçe edebî metinlere yapılmış şerh-
lerle ilgili olarak ilk tespitlerin Âmil Çelebioğ-
lu’na ait olduğu görülmektedir. Yûnus Em-
re’nin şiirleri üzerine yapılan şerhler hakkın-
daki bu ilk tespitlerden (Çelebioğlu, 1989, s.
28-30) sonra Niyâzî-i Mısrî, Murâdî, Nakşî-i
Akkirmânî, Hacı Bayrâm-ı Velî, Hasan Sezâî,
Âşık Ömer <gibi pek çok şaire ait şiirlerin
bazen şairin bizzat kendisi tarafından, bazen
bir başka sufi şair tarafından, bazen de divan
sahibi bir şair tarafından şerh edildiği dikkati
çekmektedir. Bu şerhlere toplu olarak bakıldı-
ğında, Tâhirü’l-Mevlevî’ye kadar yapılmış
olan bütün şerhlerin tasavvufî malzemelerden
seçildiği, hem şair hem de şarihlerin muta-
savvıf olduğu; dolayısıyla Türkçe şiirleri şerh
etme geleneğinin tasavvuf erbabı arasında
tesis edildiği görülmektedir (Ceylan, 2007, s.
18-19).
Tasavvuf erbabı arasında, şiirleri üze-
rine şerh yazılan sufi şairlerden birisi de Sün-
bül Sinân’dır. Kaynaklarda Sünbül Sinân’ın
şerh edilen bir şiirinden bahsedilmektedir.
Ancak, bu çalışmayla onun meşhur ‚geldim‛
redifli şiirine de şerh yazıldığı anlaşılmakta-
dır.
1. Sünbül Sinân ve “Geldim” Redifli
Şiiri
Kayabeyoğlu Ali’nin oğlu olan Sün-
bül Sinân’ın asıl adı Yûsuf Sinân’dır. 856/1451
yılında Merzifon’da doğan Sünbül Sinân la-
kabını şeyhi Cemâl-i Halvetî’den almıştır. İlk
öğrenimini memleketinde yaptıktan sonra
İstanbul’a giderek medrese tahsiline başlamış-
tır. Devrin tanınmış âlimlerinden Efdalzâde
Hamîdüddîn’in talebesi ve ardından mülâzı-
mı olmuş, medrese tahsili sırasında tasavvuf
aleyhinde iken bir arkadaşı vasıtasıyla tanıştı-
ğı Halvetiyye/Cemâliyye tarikatının piri
Cemâl-i Halvetî’ye intisap ederek tasavvuf
yoluna girmiştir. Üç yıllık seyr ü sülûkündan
sonra hilafet alarak irşat göreviyle Mısır’a
gönderilmiştir. Cemâl-i Halvetî hacca gitmek
amacıyla İstanbul’dan ayrılırken Sünbül
Sinân’a haber gönderip kendisinin de hacca
gelmesini istediğini bildirmiş fakat Cemâl-i
Halvetî yolda vefat edince bu buluşma ger-
çekleşmemiştir. Sünbül Sinân, hac dönüşü
şeyhinin vasiyeti gereği İstanbul’a dönerek
kızı Safiye Hatun’la evlenmiş ve Koca Musta-
fa Paşa Dergâhı’nda postnişîn olmuştur.
899/1494 yılından vefatına kadar 33 yıl bo-
yunca, kendi adıyla anılacak olan Koca Mus-
228
Ferdi Kiremitçi
tafa Paşa Dergâhı’nda irşat faaliyetini sürdü-
ren Sünbül Sinân, cuma günleri Ayasofya ve
Fâtih camilerinde vaaz vermiştir. Sünbül
Sinân, Yavuz Sultân Selîm’in yaptırdığı cami-
nin açılış merasimi sırasında sultandan vaaz
etme görevini alarak kendisinin sultan katın-
daki değerini göstermiştir. 929/1529 yılında 80
yaşındayken vefat eden ve naaşı Koca Musta-
fa Paşa Camii avlusuna defnedilen Sünbül
Sinân, tarikat usul ve adabı ile ‚devrân‛ kav-
ramını anlattığı Risâletü’t-Tahkîkiyye, Risâle der
Hakk-ı Zikr ü Devrân, Risâletü Etvâri’s-Sebʿa,
Tarîkatnâme, Risâle fî Deverâni’s-Sûfiyye isimle-
rinde beş eser kaleme almıştır (Ceylan, 2007, s.
41; Bursalı Mehmed Tâhir, 1333, s. 78-79; Eren,
Tarihsiz, s. 17-64; Yücer, 2010, s. 135-136).
Sünbül Sinân’ın yukarıda bahsedilen
tasavvufî risaleleri dışında, kusurlar taşıyan
bir aruz vezniyle fakat süslü bir dille öğretici
tarafı ön planda tutulmuş ilahilerine de mec-
mualarda rastlanmaktadır (Ceylan, 2010, s.
69). Nitekim, Bursalı Mehmed Tâhir, Sünbül
Sinân’a ait bazı arifane ilahiler bulunduğun-
dan bahsetmiş (Bursalı Mehmed Tâhir, 1333:
79); Hüseyin Vassâf ise bunlardan ‚Gel ey sâlik
diyem bir söz ki hakdur‛ mısraıyla başlayan
nutk-ı şerifinin kısmen bestelendiğini nakle-
derek2 gayet yüksek hakikatları ve incelikleri
içinde barındıran bir nutuk olarak değerlen-
dirdiği bu şiirin ‚Miftâh-ı Hısn-ı Hasîn-i
Rahmâniyye fî-Arz-ı Vücûd-ı İnsâniyye‛ başlığı
altında Cebbârzâde Ârif Bey tarafından şerh
edildiğini belirtmiştir (Osmanzâde Hüseyin
Vassâf, 2015, s. 377).3
Sünbül Sinân’ın meşhur şiirlerinden
birisi de ‚Ezelden aşk oduna yana geldim‛ mıs-
raıyla başlayan nutk-ı şerifidir. Bu nutuk Sün-
2 İsmâil Dede Efendi bu nutuk üzerine çenber usulünde
ve dügâh makamında bir ilahi bestelemiştir
(https://defter-i-ussak.blogspot.com, 2018). 3 10 beyitlik bu ilahinin şerhi Cebbârzâde Ârif Bey
tarafından Bursalı Mehmed Tâhir’in vasıtasıyla Hüdâî
Dergâhı Kütüphanesi’ne vakfedilmiş, oradan da Hacı
Selim Ağa Kütüphanesi’ne naklolunmuştur. Günümüzde
ulaşılabilen tek nüsha ise Taksim Atatürk Kütüphanesi
(Arşiv no. Osman Ergin 1146)’nde kayıtlıdır (Ceylan,
2007, s. 41).
bül Sinân’ın en çok bestelenen şiiri olup4 farklı
mecmualarda yer almakta ancak şiirin şerhi-
nin yapılıp yapılmadığıyla ilgili olarak biyog-
rafik kaynaklarda herhangi bir bilgiye rastla-
nılmamaktadır.
Şiirin şekil ve muhtevasıyla ilgili bazı
tespitleri ana hatlarıyla şöylece sıralamak
mümkündür:
1. Aruzun ‚mefâ’îlün mefâ’ilün
fe’ûlün‛ kalıbıyla ve gazel nazım şekline uy-
gun olarak ‚aa, ba, ca..‛ kafiye örgüsüyle
yazılan şiirde 7 beyit yer almaktadır. Bu şiir,
farklı mecmualarda 8 beyit hâlindedir. Şerh
metnindeki bu eksik beyit, İstanbul Büyükşe-
hir Belediyesi Atatürk Kitaplığı (Arşiv No.
538/1)’ndaki Silsiletü’n-Nûr nüshasının birinci
sayfasının sol derkenarına şerhsiz olarak son-
radan ilave edilmiştir.
2. Şiirin en önemli ahenk unsurunu
beyitlerin sonlarında tekrar edilen ‚geldim‛
redifi oluşturmaktadır. Bu redif, birinci mıs-
rada ‚geldim‛, diğer mısralarda ise ‚-a gel-
dim‛ şeklinde kullanılmıştır.
3. Şiirde rediften önceki ses benzerlik-
lerine de yer verilmiştir. Önemli bir ahenk
ögesi olan bu benzerliklerden ikinci mısradan
itibaren ‚kafiye-i mürdefe‛ yöntemiyle yarar-
lanılmıştır.
4. Şiirde sufiyane bir söylem tercih
edilmiş, bu tercihin göstergesi olarak da sıra-
sıyla ‚ezel, aşk, ebed, mestâne, mey, zâhid,
îmân, cür’a, küfr, meyhâne, vahdet, irfân, akl,
kesret, irfân, da’vâ‛ gibi tasavvufî ıstılahlar
kullanılmıştır.
5. Şiirde ‚vahdet-kesret, îmân-küfür‛
zıtlığı ‚âşık-zâhid, müslim-râhib‛ gibi para-
doksal imajlarla anlatılmış, böylece ifadenin
çağrışım değerine kuvvet verilmeye çalışıl-
mıştır.
6. Şiirde, başından sonuna kadar ‚ya-
ratılış gayesi‛ konusu üzerinde durulmuş;
varlıkların dünyaya geliş amacı, şairin kendi
4 Bu şiirle ilgili olarak Nizâm Yûsuf Çelebi'nin rast ilahisi,
Kazzâz Hasan'ın bûselik ilahisi, bestekârı meçhul bir
hüseynî ilahisi ve ses kaydı mevcut olan fakat bugüne
kadar bilinmeyen bir beste bulunmaktadır (https://defter-
i-ussak.blogspot.com, 2018).
Tasavvufî Şiir Şerhlerinin Bilinmeyen Bir Örneği: Sünbül Sinân’ın ‘Geldim’ Redifli Şiirine 18. Yüzyılda Yaz… 229
şahsından hareketle tasavvufî bir yorumla
anlatılmıştır.
7. Şiirin son beytinde, tasavvuf ve di-
van şiirinin en belirgin özelliklerinden biri
olan mahlas kullanma geleneğine tabi oluna-
rak ‚Sünbülî‛ mahlasına yer verilmiştir.
2. Şerh Metniyle İlgili Bazı Tespitler
Şiirin şerh metni, Kürkçübaşızâde
Ali’nin Seyyid Nûreddîn’in kerametlerinden
ve Sünbüliyye tarikatının silsilesinden bah-
setmek için kaleme aldığı manzum Silsiletü’n-
Nûr adlı mesnevisinin sonunda yer almakta-
dır. Dört nüshası bulunan mesnevinin sadece
iki nüshasına ilave edilen bu şerhin kime ait
olduğuna dair ise metinde herhangi bir bilgi
kaydedilmemiştir. Ancak, ilgili mesnevinin
şerh metninin de yer aldığı Fransa Milli Kü-
tüphane (Arşiv No. Schefer) nüshasındaki
ketebe kaydında müstensih ismi Kayyımzâde
Muhammed olarak belirtilmiştir. Bu bilgiden
hareketle şiirin şarihinin de Kâyyımzâde Mu-
hammed olduğu ve şerh metnini mesneviye
sonradan ilave ettiği düşünülebilir.
Şerh metni her bir beyit için ayrı ayrı
tertip edilmiştir. Şarih, beyitlerden anladığını
teferruata girmeden açıklamış, ifadelerinde
sade bir üslup tercih ederek klasik nesir gele-
neğinde sıkça karşılaşılan secîlerden ve sanat-
sal anlatımlardan yararlanmamıştır.
Şerhte dikkati çeken bir diğer özellik
de, şarihin yorumunu destelemek için birinci
beyitte bir hadisi; ikinci, üçüncü ve yedinci
beyitlerde ise birer ayeti referans olarak gös-
termesidir: Ayetler: 1. Bu dünyada kör olan
kimse ahirette de kördür, üstelik iyice yolunu
şaşrmıştır (İsrâ, 17/72). 2. Allah onların kötü-
lüklerini iyiliklere çevirir (Furkân, 25/70). 3.
O’nun zâtından başka her şey yok olacaktır
(Kasas, 28/88). Hadis: Allah vardı ve O’nunla
birlikte hiçbir şey yoktu (Sahîh-i Buhârî,
Bed’ü’l-Halk 3191).
Şerh metninde anlatılanlar şu şekil-
dedir:
1. Beyit ve Şerhi:
Ezelden ‘aşk odına yana geldim
Anın-çün tâ ebed mestâne geldim
Aşk, âşık ve maşûk (kavramlarıyla
yaratılan insan) bir olan Allah ile beraber iken
ve ‚Allah vardı ve O’nunla birlikte hiçbirşey yok-
tu.‛ hadisinde (belirtildiği gibi) muhabbet
denizinin bir parçasıyken o denizden bir katre
olarak (yeryüzüne) damlamış ve Allah’ın
güzel isimlerinin tecellisiyle ehadiyyet deni-
zinden vâhidiyyet mertebesine inerek gerçek
sevgiliden ayrılmış, vücut mertebelerinin
sonuncusu olan insan âlemine gelerek bir
mumun etrafında dönüp ateşe atılmak için
can atan kelebek gibi Allah’a kavuşmak için
yanıp tutuşmuştur. Şair, vahdet meyhanesin-
de muhabbet şarabını içerek mutluluk içinde
coştuğunu; kalp aynasındaki bu sevinçten
gerçek bir arınma ortaya çıkarak manevi sar-
hoşlukla kendinden geçtiğini, (böylece) ulvi
âlemlerden bu görünen âleme sarhoş ve hay-
ran olarak geldiğini belirtmek istemiştir.
2. Beytin Şerhi:
Eger nûş itmedinse sen bu meyden
Dime zâhid ki ben îmâna geldim
Ey (sadece) kendini düşünen ve gö-
rüntüye önem veren zahit! Eğer sen saadete
kavuşturan ezel sakisinin elinden nur saçan
hakikat içkisini ve marifet şarabını yudumla-
yıp Allah muhabbetini elde etmeyerek (ve)
hayali varlığının/benliğinin perdesi olan ri-
yakâr amellerine güvenip Allah’la bütünleş-
me mertebesindeki imana sahip olmayarak
sadece göz önündeki şekillere bakıp bu şekil-
lerin iç yüzlerini anlamak için bir adım bile
atmazsan, ihlas mertebesine kavuşturan ‚Bu
dünyada kör olan kimse ahirette de kördür, üstelik
iyice yolunu şaşırmıştır.‛ ayetindeki tehdide
dâhil olursun. (Şair, zahit kişinin) ayette belir-
tilen kötü yoldaki insanlarla beraber olacağını
ve onlarla birlikte diriltileceğini işaret etmiş-
tir. En doğrusunu Allah bilir.
3. Beytin Şerhi:
İçe bir cür’a ger râhib bu meyden
Koyup küfri diye îmâna geldim
Eğer Müslüman olmayan kötü huy-
lu/dinli bir rahip Allah’ın feyzinin aynası olan
230
Ferdi Kiremitçi
olgun ve güvenilir bir şeyhin irfan elinden tevhit
şarabının bir damlasını içerse, o rahibin inanç
aynasında küfrünün neticesi olarak yer eden
(kötü) huylar/özellikler ‚Allah onların kötülükle-
rini iyiliklere çevirir.‛ ayetinin gereğince İslami-
yet’in güzel özelliklerine dönüşür; (böylece o
rahip) Allah sevgisinin güzelliği ve doğru yola
girmenin mükemmelliği ortaya çıkarak inkârı
bırakıp imana gelir. 4. Beytin Şerhi:
Ola mey-hâne-i vahdetde mey nûş
Çağırır küfr-ile îmâna geldim
Sonra (onlar) vahdet meyhanesinde
tevhit şarabını ruhun eline alarak içince, Allah
dostlarının hakiki küfür dedikleri (kesretin vah-
dette gizlenmesi ve kulun fani olması) sırlarına
ulaşıp, ‚Hakiki şarabı içmenin sevincini tattım.‛
ve ‚Hakiki imanın güneşi içimde doğdu.‛ diye
(insanlara) seslenerek davet ve irşat makamında
olduklarını gösterirler.
5. Beytin Şerhi:
Var idi ‘akla ‘ilm-i kâbiliyyet
Görüben kendimi ‘irfâna geldim
(Şair,) ‚Hak Teâlâ nurani küçük bir
cevheri gizli hazinesinden çıkarıp bütün ruhlara
parlak bir ayna yaptığı zaman ben de ezelî ve
ebedî olan Allah’ın inayet ve istidadından his-
seme düşene razı olup, Allah’ın ledün ilmine ve
(güzel) isimlerinin hakikatlarına dair özümde
yerleştirdiği kabiliyetim dolayısıyla en aşağı yer
olan dünyaya gönderildiğimde kulluk vazifesini
yerine getirmeye başlayıp velilik mertebesine
ulaştım.‛ demek istemiştir.
6. Beytin Şerhi:
Sarây-ı vahdet olmuşken makâmım
Bu kesret ‘âlemin seyrâna geldim
(Şair,) ‚Allah’ın bütün isimleri Hakk’ın
görülmeyen zatında saklı, Hazret-i İmâd’a giz-
lenmiş ve çokluktan arınmış en yüce birlik
hâlindeyken, dünyaya insan şeklinde inerek
çokluk âlemini seyretmeye geldim.‛ (demek
istemiştir).
7. Beytin Şerhi:
Çü birdir Sünbülî ma‘rûf u ‘ârif
İdüp da‘vâ dime ‘irfâna geldim
(Şair,) ‚Ey Sünbül! Bir olan Allah’ın te-
cellisinde kulluk yapan ile yapılanın, secde eden
ile edilenin, bilen ile bilinenin aynı olduğunun
anlaşıldığı (ve) ‚O’nun zatından başka her şey yok
olacaktır.‛ ayetinin sırrı açıklığa kavuştuğu za-
man, ‚Cihan haksız hemân bir ad u sandur/Bunun
varlığı var dimek yalandur‛ beytini okuyup, (ken-
di) önemsizliğini farkederek bilme iddiasında
bulunma.‛ demek istemiştir.
3. Şerhin Nüshaları ve Tenkitli Metni
Şiirin şerhi, Kürkçübaşızâde Ali’nin ka-
leme aldığı Silsiletü’n-Nûr adlı manzum
menâkıbnâmenin iki ayrı nüshasında yer almak-
tadır.
Birinci nüsha, İstanbul Büyükşehir Be-
lediyesi Atatürk Kitaplığı (Arşiv No. 538/1)’nda
kayıtlıdır. Metin neşrinde ‚İ.‛ ile gösterilen bu
nüshanın boyutu dış-iç ‚230x165-160x80
mm‛dir. 11 varaktan oluşan nüshanın her sayfa-
sında 2 sütun ve 21 satır bulunmaktadır. Nüsha
‚nesih‛ yazı çeşidiyle kaleme alınmıştır. Nüsha-
nın başlıkları ve derkenarlarındaki yazıları kır-
mızıdır (www.yazmalar.gov.tr, 2018). Şerh met-
ni bu nüshanın 10a-11a varaklarında bulunmak-
tadır.
İkinci nüsha, Fransa Milli Kütüphane
(Arşiv No. Schefer)’de kayıtlıdır. Metin neşrinde
‚F.‛ ile gösterilen nüshanın boyutu dış ‚245x145
mm.‛dir. 11 varaktan oluşan nüshada çift sütun
hâlinde ortalama 17 satır bulunmaktadır. Nüs-
hada ‚nesih‛ yazı çeşidi ve ‚sarı renkli kâğıt‛
kullanılmıştır. Nüshanın başlık üstü ebrulu,
cetvelleri ve derkenar bilgileri kırmızı, kenarları
meşin, cildi yaldızlıdır (www.yazmalar.gov.tr,
2018b). Şerh metni bu nüshanın 10b-12a varakla-
rında bulunmaktadır.
Şiir şerhinin tenkitli metni hazırlanırken
şu hususlara dikkat edilmiştir: 1. Şerh edilen
metnin her bir birimi ayrı ayrı numaralandırıl-
mış; şerh metinlerinin başına ‚şerh‛ açıklaması
konulmuştur. 2. Şerh metnindeki nüsha farklı-
lıkları dipnotlarda gösterilmiştir. 3. Şerh met-
ninde yapılan ilaveler ‚ ‛ işaretinin içinde
belirtilmiştir. 4. Şerh metniyle ilgili kelime tas-
hihleri dipnotlarda gösterilmiştir. 5. Şerh met-
ninden sonra orijinal metin örneğine yer veril-
miştir.
Tasavvufî Şiir Şerhlerinin Bilinmeyen Bir Örneği: Sünbül Sinân’ın ‘Geldim’ Redifli Şiirine 18. Yüzyılda Yaz… 231
İl│h○-i ├a╖ret-i Sünbül Sin│n ┐Aleyhi Ra┤metü Rabbihi’l-Ker○mi’d-Deyy│n
1. Ezelden ┐aş╞ odına yana geldim Anı╠-çün t│ ebed mest│ne geldim5
Şer┤: Ol f│┌i╖-i rev│yi┤-i tev┤○d-i Ra┤m│n ve ol müsteşmim-i b╢y-ı ┐abher-i cin│n ve ol ╘│┌ir-i fe╖│-yı
╞uds-i l│-mek│n ve ol ╘│vus-ı fes○┤a-i ┐ilm ü ┐irf│n ve ol ╞u╘b-ı d│┌ire-i ╒ıd╞ u ○╞│n ve ol ╜av┘-ı
a┐╚am ve mürşid-i ┘e╞al│n ├a╖ret-i Şey┴ Y╢suf Sünbül Sin│n ┐Aleyhi Ra┤metu’ll│hi’l-Ker○mi’d-
Deyy│n bu na╚m-ı r╢┤-ba┴ş│larında ┐uşş│╞-ı gül-çehre-i ┤a╞○╞at olan ciger-s╢zlara ┐aş╞-ı
┬ud│’dan ba┴ş idüp buyururlar, ya┐n○ ┐aş╞ ve ┐│şı╞ ve ma┐ş╢╞ yek-reng○-i va┤det iken ve da┴ı
“K│ne’ll│hu ve lem yekün me┐ah╢”6da ┐umm│n-ı mu┤abbet iken ol ┐umm│ndan ╞│treveş çek○de
ve ol dery│-yı e┤adiyyetden tenezzül│t-ı esm│ ile v│┤iddiyete nüz╢l eyleyüp, m│hb╢b-ı
┤a╞○╞○den cüd│ olup, │┴ir-i mer│tib-i vüc╢d olan ┐│lem-i ins│na gelüp, ol ┐│lem-i vu╒latda şem┐-i
═│ta7 s╢z│n ve mey-┴│ne-i va┤detde mu┤abbet şer│bın n╢ş idüp, ol neş┌e-i neş│╘la ╘arabn│k ve
mir┌│t-ı ╞albimde ol neş┌eden ╒afvet-i ╒af│ nüm│y│n olma╜la ol ┴amr-ı ┤a╞○╞○ni╠ keyfiyyet-i (10b) ma┐nev○si ile sekr│n olup ol ┐│lemlerden bu ┐│lem-i şeh│dete mest ü v│le-i ┤ayr│n olup
geldim dimegi mur│d buyururlar.
2. Eger n╢ş itmedi╠se sen bu meyden Dime z│hid ki ben ○m│na geldim8
Şer┤: Ey z│hid-i ┴od-b○n ü ╚│hir-b○n, eger sen s│╞○-i ezel○-i dest-i sa┐│det-peyvestden, bu ┴amr-ı
┤a╞○╞○-i n╢r│n○den ve ra┤○╞-i ra╞r│╞ ve şer│b-ı ╘uh╢r-ı ma┐│rifden cür┐a-keş-i ╒a┤b│-yı mu┤abbet olmayup, hest○-i mevh╢mu╠ ┤ic│b ve zer╞ ü riy│ ile olan a┐m│li╠e istin│d ve i┐tim│d idüp ○m│n-ı
┤a╞╞a’l-ya╞○n ╒a┤ibi olmayup, yal╠ız na╚arını ╒uver-i kenviyyeye ┤a╒r idüp ma┤╒╢╒│tdan bir
┤a╘ve ilerüye ╞adem-keş○de ╞ılmayup9, ma╞│m-ı i┴l│╒a v│╒ıl “Men k│ne f○ ┤│═ih○ a┐m│ fe hüve
fi’l-│┴irati a┐m│ ve e╔allü seb○len”10 na╚m-ı ker○mi ta┴tında olan va┐○de d│┴il ve ol11 zümre-i
kem-seb○le v│╒ıl olup, anları╠la ┤aşr olursuz dimegi iş│ret buyurur. All│hu a┐lem.
3. İçe bir cür┐a ger r│hib bu meyden ╝oyup küfri diye12 ○m│na geldim13
Şer┤: Ya┐n○ r│hib-i bed-k○ş-i küfr-end○ş eger ma╚har-ı fey╖-i a╞des olan şey┴-i k│mili╠ ve merd-i
v│╒ılı╠ dest-i ┐irf│nından bir cür┐a şar│b-ı tev┤○d n╢ş eylese ol r│hibi╠ mir┌│t-ı i┐ti╞│dında mü-
te╘abbı┐ olan ╒╢ret-i küfr-i ber-m╢cib “Yubeddilu’ll│hü seyyi┌│tihim hasen│tin”14 │yet-i şer○fi
mı╒d│╞ınca ╒╢ret-i ┤asene-i İsl│miyeye mübeddel olup cem│l-i mu┤abbet ve kem│l-i hid│yet yüz
gösterüp küfrini ╞oyup ○m│na gele.
4. Ola mey-┴│ne-i va┤detde mey n╢ş Ça╜ırır küfr-ile ○m│na geldim15
Şer┤: Ve ba┐deh╢ mey-┴│ne-i va┤detde ╒a┤b│-yı tev┤○di dest-i r╢┤ına alup n╢ş-ı c│n eyledikde tekr│r
evliy│ull│hı╠ küfr-i ┤a╞○╞○ didikleri esr│ra v│╒ıl olup el┤amdülill│h şimdi neş┌e-y│b-ı ┴│mr-ı
┤a╞○╞○ oldum ve şems-i ○m│n-ı (11a) ┤a╞○╞at bende ╘ul╢┐ eyledi diyü çağırup ma╞│m-ı da┐veti ve
ma╞│m-ı irş│dı remz ü ○m│ iderler.
5 F.10a, İ. 10a. // İ. nüshasının sol derkenarında, farklı eserlerde şiirin altıncı beyti olarak yer alan beyit “Veleh╢” başlığının
altında kaydedilmiştir: Bu dehr içre görüp itme ta┐accüb / Ki gizli genc idim v○r│ne geldim 6 Allah vardı ve O’nunla birlikte hiçbirşey yoktu (Buhârî, 2001: IV/105; Ali el-Muttakî el-Hindî, 1981: X/370).
7 şem┐-i ═│ta: şem┐-i ═│t İ.
8 F. 10b, İ 10b.
9 ╞ılmayup: ╞almayup İ.
10 Bu dünyada kör olan kimse âhirette de kördür, üstelik iyice yolunu şaşırmıştır (İsrâ, 17/72).
11 ol: olur İ.
12 küfri diye: küfriyle İ.
13 F. 10b, İ 10b.
14 Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir (Furkân, 25/70).
15 F. 10b, İ. 11a.
232
Ferdi Kiremitçi
5. Var idi ┐a╞la ┐ilm-i ╞│biliyyet Görüben kendimi ┐irf│na geldim16
Şer┤: Ya┐n○ ├a╞ Te┐│l│ kenz-i ma┴f○sinden bir cevher-i ferd-i n╢r│n○ çı╞arup, ol cevher-i ferd cem○┐
erv│┤a bir │yine-i mücell│ oldu╜ı ┤○nde ben da┴ı isti┐d│d-ı ezel○ ve ┐in│yet-i lem-yezel○den ┤i╒╒e-i
mu╞adderime r│╖○ olup, ═│tımda isrişte17 olan ┐ilm-i ledünn○-i il│h○ye ve ┤a╞│yı╞-ı esm│ya
╞│biliyyetim ┤asebiyle merkez-i esfele nüz╢lumda ma╞│m-ı ┐ub╢diyyetde ╞ıy│m olup ┐│rif-i
bill│h oldum dimegi iş│ret buyururlar.
6. Sar│y-ı va┤det olmuşken ma╞│mım Bu ke┘ret ┐│lemin seyr│na geldim18
Şer┤: Ya┐n○ ╞amu esm│-i il│hiyye ├a╞╞’ın ╜ayb-ı hüviyyetinde müstecinne ve ├a╖ret-i ┐İm│d’a mest╢r
ve ta┐addüdden müberr│ bir va┤det-i ╞übr│da iken berza┴-ı c│mi┐ olan ╒╢ret-i ins│na nüz╢l idüp
┐│lem-i ke┘reti seyr│na geldim.
7. Çü birdir Sünbül○ ma┐r╢f u ┐│rif İdüp da┐v│ dime ┐irf│na geldim19
Şer┤: ┐─rif-i cüz┌ ü küll ve müşkil-güş│-yı ┐ilm-i esm│ ve h│d○-i seyl ├a╖ret-i Sünbül kendi ═│t-ı ┐irf│n-
╒ıf│tlarına ┴i╘│b-ı müste╘│b idüp ┴│time-i nu╘╞-ı şer○flerinde bu beytle ┴atm-ı kel│m idüp buyu-
rurlar.20
Çünki ey Sünbül tecell○-i ═│t-ı e┤adiyyetde ┐│bid ve ma┐b╢d, s│cid ve mesc╢d, ┐│rif ve ma┐r╢f bir olup “╝üllü şey┌in h│likün ill│ vecheh╢”21 sırrı │şik│r oldu╜ı ┤○nde bu beyti g╢y│ olup “Cih│n
┤a╞sız hem│n bir ad u ╒andur (11b) / Bunun varlı╜ı var dimek yalandur” diyü bu beyti g╢y│ olup
═üll ü müsekkinde olup da┐v│-yı ┐irf│n eyleme dimekligi mur│d iderler. All│hu a┐lem bi’╒-╒av│b.
Ketebehü e╔┐afu’l-┐ib│d Derv○ş Mu┤ammed eş-şeh○r bi-╝ayyım-z│de.
Sene: 1190. ┼i’l-╞a┐de 11.22
16
F. 11a, İ. 11a. 17
Kelimenin yaygın kullanımı “sirişte (huy, yaratılış)”dir. 18
F. 11a, İ. 11a. 19
F. 11a, İ. 11a. 20
Bu açıklama her iki nüshada da 7. beyitten önce yer almaktadır. Metin neşrindeki düzene uygun olarak beytin altında
yazılmıştır. 21
O’nun zatından başka her şey yok olacaktır (Kasas, 28/88). 22
Ketebe kaydı İ. nüshasında bulunmamaktadır.
SONUÇ
Bu çalışma, Türk edebiyatındaki ta-
savvufî şiir şerhlerinin bilinmeyen bir örneği-
ni tanıtmakta, Sünbül Sinân’ın ‚geldim‛ redif-
li şiiri için 18. yüzyılda yazılan bu şerhle ilgili
bazı tespitleri ve şerhin metin neşrini içermek-
tedir. Çalışmanın sonuçlarını şöylece özetle-
mek mümkündür:
1. Şerh metni, 16. yüzyıl sufilerinden
olup Halvetiyye/Cemâliyye tarikatının Sün-
büliyye kolunun kurucusu olan Sünbül
Sinân’ın ‚Ezelden ‘aşk odına yana geldim/Anın-
çün tâ ebed mestâne geldim‛ matlalı şiirini açık-
lamak için kaleme alınmıştır.
2. Şerhin kime ait olduğuna dair kesin
bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak metnin,
şerh metninin yer aldığı Silsiletü’n-Nûr adlı
manzum menâkıbnâmenin müellifi ve Sünbü-
liyye tarikatının şeyhlerinden Seyyid
Nûreddîn’in müridi olan Kürkçübaşızâde Ali
tarafından yazıldığı tahmin edilmektedir.
3. Şerh edilen şiir yedi beyitlik ve ga-
zel nazım şekline uygun olarak kaleme alın-
mış bir ilahidir. Beyitlerde göze çarpan en
önemli edebî sanat, aşkın ateşe ve şaraba ben-
zetilmesidir. Bunun dışında ifadelerin bir
kısmında ‚vahdet-kesret, îmân-küfür‛ zıtlığı-
nın ‚âşık-zâhid, müslim-râhib‛ gibi paradok-
sal imajlarla anlatıldığı dikkati çekmektedir.
4. Şerh metninde, şiirin her beyti teker
teker fakat kısaca açıklanmıştır. Metinde,
Sünbül Sinân’ın insanın ilahi aşkın sarhoşlu-
ğuyla dünyaya geldiğine, ilahi aşk şarabından
içen bir kişinin rahip de olsa kesret içinde
Tasavvufî Şiir Şerhlerinin Bilinmeyen Bir Örneği: Sünbül Sinân’ın ‘Geldim’ Redifli Şiirine 18. Yüzyılda Yaz… 233
vahdeti bularak iman edeceğine, böylece in-
sanın fıtratında kabiliyet olarak yerleştirilen
ledün ilmini elde edeceğine vurgu yaptığın-
dan bahsedilmekte; bu konular bazı tasavvufî
kavramlar öne çıkarılarak ve birkaç beyitte de
ayet-hadis iktibaslarından yararlanılarak izah
edilmektedir.
5. Şerh metninin yer aldığı iki ayrı el
yazması nüsha tespit edilmiştir. Bu nüshalar,
Fransa Milli Kütüphanesi (Arşiv No. Schefer)
ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi Atatürk
Kitaplığı (Arşiv No. 538/1)’nda kayıtlıdır.
KAYNAKÇA
Akkuş, M. (1992). ‚Metin Şerhi Geleneği Tar-
lan Mektebinden Haluk İpekten’e‛.
Yedi İklim, S. 32: 67-78.
Ali El-Muttakî El-Hindî. (1401/1981). Kenzü’l-
Ummâl. 10 (370). Müessesetü’r-Risâle.
Baş, M. Ş. (2012). Türk-İslâm Edebiyatı El
Kitabı. A. Yılmaz (Ed.), Türk-İslâm
Edebiyatında Şerh Geleneği (s. 313-
318). Ankara: Grafiker.
Buhârî. (2011). Sahîh-i Buhârî (Bed’ü’l-Halk
3191) (Thk.: Muhammed Züheyr b.
Nâsır en-Nâsır). 4 (105). Dâru Tav-
gu’n-Necât.
Bursalı Mehmed Tâhir. (1333). Osmanlı Müel-
lifleri. İstanbul: Matbaa-i Âmire.
Canım, R. (1996). Fuzuli Kitabı: 500. Yılında
Fuzuli Sempozyumu Bildiriler. B. Ay-
vazoğlu (Haz.), Metin Şerhi Gelene-
ğimiz Çerçevesinde Tarlan ve İpek-
ten’in Kaleminden Fuzuli’nin ‘Sana’
Redifli Gazeli‛ (s. 129-140). İstanbul:
Büyük Şehir Belediyesi Kültür İşleri
Dairesi Başkanlığı.
Ceylan, Ö. (2007). Tasavvufi Şiir Şerhleri. İs-
tanbul: Kapı.
Ceylan, Ö. (2010). Böyle Buyurdu Sûfî. İstan-
bul: Kapı.
Çelebioğlu, Â. (1989). ‚Yûnus’un Şiirleriyle
İlgili Şerhler‛. Türk Edebiyatı, S. 193:
28-30.
Dilçin, C. (2003). ‚Cumhuriyet’in 80. Yılında
Divan Şiiri Üzerine Düşünceler‛. Tür-
koloji Dergisi, C/S. 16(2): 1-21.
Doğan, M. N. (2002). Eski Şiirin Bahçesinde.
İstanbul: Ötüken.
Eren, A. (Tarihsiz). İstanbul Evliyalarından
Sünbül Efendi ve Merkez Efendi Haz-
retleri. İstanbul: Merkez Efendi Kurs
ve Okul Talebelerine Yardım Derneği.
Gök, T. (2014). ‚Şem’î Şem’ullâh ve Şerh-i
Subhatü’l-Ebrâr’ı‛. JASSS (The Jour-
nal of Academic Social Science Stu-
dies), C/S. 25 (1): 41-426.
Karaman, H. Özek, A., Dönmez, İ. K., Çağrıcı,
M., Gümüş, S. ve Turgut, A. (2007).
Kur’ân-ı Kerîm ve Açıklamalı Meâli.
Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı.
Kortantamer, T. (1994). ‚Teori Zemininde
Metin Şerhi Meselesi‛. EÜEF Türk Di-
li ve Edebiyatı Araştırmaları Dergisi,
S. 8: 1-10.
Kürkçübaşızâde Ali. Silsiletü’n-Nûr. İstanbul
Büyükşehir Belediyesi Atatürk Kitap-
lığı, Arşiv No. 538/1. vr. 10.
Kürkçübaşızâde Ali. Silsiletü’n-Nûr. Fransa
Milli Kütüphane, Arşiv No. Schefer.
vr. 11.
Mengi, M. (2000). Divan Şiiri Yazıları. Ankara:
Akçağ.
Mengi, M. (2007). ‚Metin İncelemesi Aşamala-
rı, Terimleri ve Bunlardan Biri: Metin
Tahlili‛. Turkish Studies, C/S. 2 (3):
407-417.
Okay, O. (1990). Sanat ve Edebiyat Yazıları.
İstanbul: Ötüken.
Osmanzâde Hüseyin Vassâf. (2015). Sefîne-i
Evliyâ (C. 3) (Haz. M. Akkuş, A. Yıl-
maz). İstanbul: Kitabevi.
Özkan, Ö. (2011). ‚Hermeneutik ve Klâsik
Metin Şerhi‛. JASSS (The Journal of
Academic Social Science Studies), C/S.
4 (1): 65-73.
Saraç, Y. (1999). ‚Divan Tahlilleri Üzerine‛.
İlmi Araştırmalar Dil, Edebiyat, Tarih
İncelemeleri, S. 8: 209-219.
Şensoy, S. (2010). Şerh. Diyanet Vakfı İslâm
234
Ferdi Kiremitçi
Ansiklopedisi (C. 38, s. 555-558). İs-
tanbul: Türkiye Diyanet Vakfı.
Yeniterzi, E. (1999). ‚Metin Şerhi ile İlgili Gö-
rüşler‛. SÜ Türkiyat Araştırmaları
Enstitüsü Türkiyat Araştırmaları Der-
gisi, S. 5: 59-68.
Yücer, H. M. (2010). Sünbül Sinan. Diyanet
Vakfı İslâm Ansiklopedisi (C. 38, s.
135-136). İstanbul: Türkiye Diyanet
Vakfı.
https://defter-i-ussak.blogspot.com. (2018, 4
Temmuz). Sünbül Sinân Hazretlerinin
Nutk-i Şerîfleri ve İlahiler. Erişim ta-
rihi: 4 Temmuz 2018, https://defter-i-
ussak.blogspot.com/2015/05/sunbul-
sinan-hazretlerinin-nutk-i.html
www.yazmalar.gov.tr. (2018, 4 Temmuz).
Silsiletü'n-Nûr. Erişim tarihi: 4 Tem-
muz 2018,
http://www.yazmalar.gov.tr/eser/silsil
etun-nûr/110616
www.yazmalar.gov.tr. (2018b, 4 Temmuz).
Silsiletü'n-Nûr. Erişim tarihi: 4 Tem-
muz 2018,
http://www.yazmalar.gov.tr/eser/silsil
etun-nûr/122194
Citation Information/Kaynakça Bilgisi
Kiremitçi, F. (2018). Tasavvufî Şiir Şerhlerinin Bilinmeyen Bir Örneği: Sünbül Sinân’ın ‘Geldim’
Redifli Şiirine 18. Yüzyılda Yazılan Bir Şerh, Jass Studies-The Journal of Academic Social
Science Studies, Doi number:http://dx.doi.org/10.9761/JASSS7700, Number: 69 Summer II
2018, p. 225-238.
Tasavvufî Şiir Şerhlerinin Bilinmeyen Bir Örneği: Sünbül Sinân’ın ‘Geldim’ Redifli Şiirine 18. Yüzyılda Yaz…235
EKLER
ORİJİNAL METİN
Fransa Milli Kütüphane, Arşiv No. Schefer, vr. 10b.
236
Ferdi Kiremitçi
Fransa Milli Kütüphane, Arşiv No. Schefer, vr. 11a.
Tasavvufî Şiir Şerhlerinin Bilinmeyen Bir Örneği: Sünbül Sinân’ın ‘Geldim’ Redifli Şiirine 18. Yüzyılda Yaz…237
Fransa Milli Kütüphane, Arşiv No. Schefer, vr. 11b.
238
Ferdi Kiremitçi
Fransa Milli Kütüphane, Arşiv No. Schefer, vr. 12a.